Bu maddede birçok sorun bulunmaktadır. Lütfen sayfayı geliştirin veya bu sorunlar konusunda bir yorum yapın.
|
Bağımlılık teorisi, Marx ve Lenin'in ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin çatışma odaklı ilişkiler ağı olduğunu ve sistemin ekonomik gücün durumuna göre evrildiğini ileri süren, günümüzdeki küresel eşitsizliği açıklamayı amaçlayan uluslararası politik ekonomi teorisidir.
Tarihçesi
Bağımlılık Teorisi, 1960’larda Latin Amerika’nın az gelişmişlik durumunu Latin Amerika perspektifinden bakarak analiz etmeye çalışan anlayıştır.
Teorinin temelleri
Bağımlılık teorisine göre üçüncü dünya ülkelerinin geri kalmışlık sebebi gelişmiş ülkelerdir, teorinin kuramcılarından Andre Gunder Frank geri kalan birileri olmadan gelişmenin mümkün olamayacağını ileri sürer. Teoriye göre gelişmemiş veya gelişmekte olan bu ülkelerin gelişememelerinin nedeni tarihsel süreçlerine bakılarak anlaşılır. Batı dışı toplumlar, yarı sömürge ya da sömürge olarak Batılı devletlerin müdahalesi altında darbeler veya iç savaşlar gibi sorunlarla mücadele etmiştir. Bu ülkelerdeki istikrarsızlığın sebebi ise tek bir kültürel ekonomik yapıya sahip olmamalarıdır. Ayrıca gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında eşitsizlik vardır. Kapitalist ilişkiler var oldukça eşitsiz ilişkilerin de var olduğu bir gerçektir. Üçüncü dünya toplumları, kapitalist ülkeleri takip ettiği sürece gelişmiş ülke konumuna gelemeyeceklerdir.
Çevre ülkeler, yarı çevre ülkelere göre, yarı çevre ülkeler ise merkez ülkelere göre çevre konumundadır. Gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasında bağımlılık ilişkisi bulunduğu inancı teorinin ana varsayımıdır. Vurgulanmak istenen, bağımlılık ilişkisinin gelişmemiş ülkelerin gelişmelerine engel olacağı düşüncesidir. Bağımlılık ilişkisi olduğu sürece çevre ülkelerin kalkınması, zenginleşmesi ve gelişmesi mümkün değildir.
Teorinin fikir babalarından olan Samir Amin'e göre sorun merkez ülkelere olan bağımlılıktır. Bu bağımlılığa son vermek, çevre ülkelerin merkez ülkeler ile olan ilişkilerini tamamen sonlandırmasından geçer. Bu durumda, sömürü ve kutuplaşma yok olacaktır. Bağımlılık teorisi, uluslararası ilişkiler alanında da kullanılmıştır. Gelişmiş ülkelere ekonomik ve diğer yönlerden bağımlı olan az gelişmiş ülkelerin, bağımsız olmayacağı varsayımından geliştirilmiştir. Buna göre gelişmiş ülkeler, gelişmemiş ülkeler üzerinde baskı kurmaktadır. Bu yaklaşımı kabul etmeyen bazı düşünürler, ülkeler arasında bağımlılık ilişkisi olduğu varsayımı üzerinde durmaktadır. Fakat bu yaklaşım, emperyalizm ve sömürgecilik ilişkilerinin görmezden gelindiği düşüncesiyle eleştirilmektedir. Bu tanımı göz önünde bulundurursak dünyanın büyük kısmı bu ülkelerden yani çevre ülkelerden oluşur.
Yarı çevre ülkeleri, merkez ülkeler kadar olmasa da belirli bir düzeyde gelişme sağlamış, hem çevre hem de merkez ülkelerin bazı özelliklerini taşıyan çevre ve yarı çevre ülkelerin bağımsız olmayacağı varsayımından geliştirilmiştir. Merkez ülkeler arasında köprü gören bu özellikleriyle dünya ekonomik sisteminin meşrutiyet istikrarını günümüzde Tayvan, Güney Kore, Brezilya, Meksika, Hindistan, Güney Afrika ve Nijerya gibi ülkeler sağlamaktadır. Merkez, yarı çevre ve çevre üçlüsünün aralarındaki ilişkilerin dünya ekonomik sistemine meşrutiyet kazandırmasının, istikrar sağlamasının sebebi Wallerstein'a göre yarı çevre ülkelerinin hem sömüren hem de sömürülen konumları ile ekonomik olmaktan ziyade politik bir işlev görmesidir.
Çevre ülkelerin ideali merkez olmasa da yarı çevre ülke konumuna yükselmektir. Aynı şekilde yarı çevre ülkelerin de bir gün merkez ülke olma umuduyla çevre ve yarı çevre ülkeleriyle savaşmaları ve sömüren-sömürülen ikilemine dayalı kutuplaşmaları, dünya sisteminde meşrutiyet ve istikrar sağlamaktadır. Bağımlılık sistemi özetle ülkelerde gelişmenin olmadığını iddia etmiştir.
1970'lerden sonra çevre ülkelerin sanayileşmeye başlaması bu anlayışın sorgulanmasına neden olmuştur. Bağımlılığın belirgin özelliği, iki ana ekonomik grup olan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri arasında çok büyük bir gelir eşitsizliğinin, uluslararası bir ölçekte iş bölümünün ve servet bölüşümünde çok belirgin farklılıkların bulunmasıdır. Buradaki bağımlılık teması, varlıklı ülkelerin ekonomik zenginlikleri ile gelişmekte olan ulusların yoksulluğu arasındaki neden sonucu içerir.
Bu anlayış mantıksal bir sonuca ulaştığında az gelişmişliği, kapitalist ekonomilerin gelişmekte olan ülkelere dıştan zorla kabul ettirdiği egemenliğin sonucu olarak görür. Bağımlılık okulunun en önemli teorisyeni Andre Gunder Frank'a göre Latin Amerika ülkeleri 16. yüzyıldan itibaren az gelişmemiş ülke olarak nitelendirilir. Çünkü o tarihten itibaren kapitalist merkez ülke konumunda Amerika Birleşik Devletleri'nin uydusu olmuştur. Merkez ve çevre arasındaki ilişki kapitalist üretim sürdüğünce devam edecektir.
Bağımlılık teorisi üçüncü dünya ülkelerinde az gelişmişlik ve gelişmişlik sosyolojisinin bir temasıdır. Bağımlılık kuramı 3 şekil üzerine gelişmiştir. Bunlardan birincisi bağımlılık sorunsalının baskı ve merkez, çevre ya da uydu ve metropol olarak ikili hiyerarşi tarafından ikili kavram seti olarak karşımıza çıkmasıdır. İkincisi, ikili kavram seti etrafında bağımlı ülkelerin ekonomilerinin ön planda olmasıdır. Üçüncüsü ise genel olarak baskın temel durumdur. Sonuç olarak eşitsizliği güçlendirmekle kalmamakla beraber eşitsizliğe yoğunlaşır.
Bağımlılık kuramcıları, ekonomi ve politika arasında hiçbir fark görmezler. Buna bağlı olarak bir ülkenin politikası ve ekonomisi birbirinden ayrılmayacak biçimde bağlılık gösterir. ve diğerlerinin aktardığı üzere bağımlı olan ülkeler, ulusal ekonomileri üzerinde önemli kararlar alırken dolaylı veya doğrudan uluslararası yapılardan etkilenirler. Frank'a göre gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik problemleri, Batı sömürgeciliğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Frank'ın az gelişmişlik ve gelişmişlik üzerine katkılarında en göze çarpanı ise az gelişmişliğin gelişmişliği olarak ifade ettiği kavramsallaştırmadır. Az gelişmiş ülkeler, gelişmiş ülkeler tarafından sürekli sömürüldüğü için servetleri büyük ölçüde egemenlere gitmektedir.
Samir Amin'in bağımlılık kuramına katkısı ise sert ve dağınık haldeki ekonomik kavramlara dayanmaktadır. Gelişmiş olan ulusların, gelişmeyi teşvik edecek ve çok fazla sektör arasında birbiriyle yakından ilişki içinde olan uyumlu ekonomileri vardır. Az gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde ise çeşitli sektörler arasında yakın ilişkiler ve uyum yoktur. Sonuç olarak bir sektördeki gelişme diğer sektördeki gelişmeyi etkileyemez ve teşvik edemez. Üretim sürecinin nitelik kazanmasından ötürü küresel değerler ulusal değerler üzerinde egemen olur ve merkez ve çevre arasında farklılaşma eğilimi ortaya çıkar.
Bağımlılık kuramının ana mesajı, merkezin gelişmişliğinin metropol olmayan toplumların az gelişmişliğinin bir sonucu olduğudur. Bu anlamda Frank, üçüncü dünya ülkelerinin bağımlılık analizinde "Kapitalist ekonominin iki büyük bileşen arasında dikkat çekmesidir." der. Wallerstein'ın Dünya sistemleri sınıflandırması, merkez ve çevre kavramsallaştırmasına benzer. Frank'ın modeline göre uydu ülkeler kapitalizmin parçası olduğu sürece gelişemeyeceklerdir.
Bağımlılık teorisi Marksist esinli fikirlerden beslenmenin yanında eşitsiz gelişme ve sömürü dinamikleri konusunu uluslararası bir çerçeveye taşır. Bağımlılık kuramı uluslararası ilişkilerden kaynaklanan politik ve ekonomik süreçlerden geçer. Ekonomik süreçlerden kaynaklanan eşitsiz koşulların analizini konu edinir. Sosyolojide gelişmişlik ve az gelişmişlik tartışmaları için temel bir çerçeve sunar. Ülkelerin gelişmesinin veya az gelişmesinin nedenini eşitsizlik olarak görür ve bu nedenle sosyal bilimlerde özgün bir bakış açısı geliştirmiştir.
Bağımlılık ilişkilerini ifade eden yaklaşımlardan bir tanesi de Singer-Prebisch tezidir. Hans Singer ve Raúl Prebisch tarafından 1940'lı yıllarda geliştirilmiştir. Uzun dönemde dış ticaret hadlerinin az gelişmiş ülkeler aleyhine gelişeceğini ifade eder. Kısaca Singer-Prebisch tezi, dış ticarette gelişmiş ülkelerin gelirleri artarken az gelişmiş ülkelerin ihraç ürünleri olan tarımsal ürünlere olan talepleri aynı hızda artmamasına karşılık olarak ülkenin geliri yükseldikçe sanayileşmiş olan ülkelere ithal ettikleri endüstriyel ürünlere talebin artacağını dolayısıyla da dış ticaretin uzun dönemde az gelişmiş ülkelerin aleyhine seyredeceğini söyler.
Sonuç olarak Bağımlılık teorisi, ülkeler arasında ekonomik ilişkilerin sömürgeciliğin başlangıcından itibaren eşit olmayan bir güç ilişkisi içinde yürüdüğünü, bununda zaman içerisinde büyüyerek günümüzdeki küresel eşitsizliği açıklamamıza imkânlar sağlayarak bağımlılık ilişkisi yaratacağını açıklamamıza olanak tanır. Kapitalist ülkelerin ancak diğerlerinin kaynaklarını sömürerek geliştiklerini, geri kalan ülkelerin gelişmesinin mümkün olmayacağını savunur.
Eleştiriler
Bağımlılık teorisine dayanan ekonomi politikaları, , ve diğer birçokları gibi, serbest piyasa ekonomistleri tarafından şu konularda eleştirilmiştir:
- Rekabet eksikliği: Ülke içi sanayileri sübvanse ederek ve dış ithalatı önleyerek, ülke içindeki bu şirketler ürünlerini geliştirmek, süreçlerinde daha verimli olmaya çalışmak, müşterileri memnun etmek veya yeni yenilikler araştırmak için daha az teşvik edilmiş olabilirler.
- Sürdürülebilirlik: Devlet desteğine bağımlı endüstriler, özellikle yoksul ülkelerde ve büyük ölçüde daha gelişmiş ülkelerden sağlanan dış yardıma bağımlı olan ülkelerde çok uzun süre sürdürülebilir olmayabilir.[]
- Yurtiçi fırsat maliyeti: Yerli Sanayi sübvansiyonları devletin kasasından sağlanır ve bu yüzden yerel altyapının geliştirilmesi, tohum sermayesi veya ihtiyaca dayalı sosyal refah programları gibi başka şekillerde harcanmayan parayı temsil eder.[] Aynı zamanda, yüksek gümrük vergileri ve ithalat üzerindeki kısıtlamalar, insanların bu malları tamamen terk etmelerini veya yerli üretim mallardan vazgeçerek ithal ürünleri daha yüksek fiyatlardan satın almalarını gerektirir.[]
Serbest pazar (yanlısı) ekonomistleri, bağımlılık teorisine karşı argümanlarında birkaç örnek de verirler. Devlet kontrolündeki ticaretten açık ticarete geçtikten sonra Hindistan ekonomisinin gelişmesi en sık alıntılananlardan biridir (ayrıca bkz. Hindistan ekonomisi, The Commanding Heights). Hindistan örneği, bağımlılık teorisyenlerinin karşılaştırmalı üstünlük ve hareketlilik ile ilgili iddialarıyla çelişiyor gibi görünüyor, Hindistan ekonomik büyümesinin sermaye transferinin en hareketli biçimlerinden biri olan dış kaynak kullanımı gibi hareketlerden kaynaklanması da cabası. Afrika'da, Zimbabve gibi ithal ikameci kalkınmayı vurgulayan devletler, tipik olarak en kötü performans gösterenler arasında yer alırken, kıtanın Mısır, Güney Afrika ve Tunus gibi petrole dayalı olmayan en başarılı ekonomileri ticarete dayalı gelişim ekonomileri takip ettiler.[]
Ekonomi tarihçisi Robert C. Allen'a göre, Latin Amerika'da çözüm olarak uygulanan korumacılığın başarısız olması nedeniyle bağımlılık teorisinin iddiaları "tartışılabilir" hale gelmiştir. Ülkeler çok fazla borçlandı ve Latin Amerika resesyona girdi. Sorunlardan biri, Latin Amerika ülkelerinin otomobil gibi karmaşık sanayileşmiş malları verimli bir şekilde üretemeyecek kadar küçük ulusal pazarlara sahip olmalarıydı.
Bağımlılık Teorisine karşı diğer büyük bir argüman, teorideki öznellik ve sıklıkla kullanılan terimlerdir. Bağımlılık teorisinin argümanını oluşturan gelişmiş ve az gelişmiş gibi kelimeler özneldir ve farklı insanlar bu farklı terimleri farklı şekillerde değerlendirecektir.
Kaynakça
- ^ a b DEMİR, Ömer; ACAR, Mustafa; TOPRAK, Metin; OĞUZ, Fuat; OĞUZ, Serpil (Ekim 2018). DEMİR, Ömer (Ed.). Uluslararası Politik Ekonomi (YAYIN NO: 3685). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. ss. 35-36. ISBN . 6 Kasım 2021 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 6 Kasım 2021.
- ^ a b https://www.youtube.com/watch?v=RYJzJZP37_M
- ^ bir örnek için bknz:
Korotayev, Andrey; Zinkina, Julia (2014). (PDF). Campus-Wide Information Systems (İngilizce). Cilt 31 (2/3 bas.). ss. 139-152. doi:10.1108/CWIS-11-2013-0064. 11 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. - ^ Williams, Michelle (2014). The End of the Developmental State? (İngilizce). Routledge. s. 44. ISBN .
- ^ Yergin, Daniel; Stanislaw, Joseph (1998). The Commanding Heights (İngilizce). Free Press. ISBN .
- ^ a b Allen, Robert C. (İngilizce). Oxford University Press. ss. 127-129. 21 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Kasım 2021.
- ^ . Sociology Discussion - Discuss Anything About Sociology (İngilizce). 30 Eylül 2013. 10 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Kasım 2021.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddede bircok sorun bulunmaktadir Lutfen sayfayi gelistirin veya bu sorunlar konusunda tartisma sayfasinda bir yorum yapin Bu maddenin listelenen kaynaklarindan bazilari guvenilir olmayabilir Lutfen daha iyi daha guvenilir kaynaklar arayarak bu maddeye yardimci olun Guvenilir olmayan kaynaklar sorgulanabilir veya silinebilir Mayis 2020 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Bu madde bir Vikipedi editorunun kisisel duygularini bildiren ve kisisel bir dusunme kisisel deneme veya tartismali deneme gibi yazilmistir Lutfen maddeyi ansiklopedik bir tarzda yeniden yazarak gelismesine yardimci olun Mayis 2020 Bu maddedeki bilgilerin dogrulanabilmesi icin ek kaynaklar gerekli Lutfen guvenilir kaynaklar ekleyerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Kaynaksiz icerik itiraz konusu olabilir ve kaldirilabilir Kaynak ara Bagimlilik teorisi haber gazete kitap akademik JSTOR Mayis 2020 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Bu maddenin iceriginin Turkcelestirilmesi veya Turkce dilbilgisi ve kurallari dogrultusunda duzeltilmesi gerekmektedir Bu maddedeki yazim ve noktalama yanlislari ya da anlatim bozukluklari giderilmelidir Yabanci sozcukler yerine Turkce karsiliklarinin kullanilmasi karakter hatalarinin duzeltilmesi dilbilgisi hatalarinin duzeltilmesi vs Duzenleme yapildiktan sonra bu sablon kaldirilmalidir Bu maddenin veya bolumun ozgun arastirma dogrulanamaz veya yoruma dayali ifadeler icerdigi dusunulmektedir Lutfen iddialari kontrol ederek ve yeni kaynaklar ekleyerek gelistirin Ozgun arastirmadan olusmus ifadeler kaldirilabilir Ayrintilar maddenin tartisma sayfasinda bulunabilir Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Nisan 2020 Bu maddenin veya maddenin bir bolumunun gelisebilmesi icin siyaset konusunda uzman kisilere gereksinim duyulmaktadir Ayrintilar icin lutfen tartisma sayfasini inceleyin veya yeni bir tartisma baslatin Konu hakkinda uzman birini bulmaya yardimci olarak ya da maddeye gerekli bilgileri ekleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Nisan 2020 Bagimlilik teorisi Marx ve Lenin in ulkeler arasindaki ekonomik iliskilerin catisma odakli iliskiler agi oldugunu ve sistemin ekonomik gucun durumuna gore evrildigini ileri suren gunumuzdeki kuresel esitsizligi aciklamayi amaclayan uluslararasi politik ekonomi teorisidir TarihcesiBagimlilik Teorisi 1960 larda Latin Amerika nin az gelismislik durumunu Latin Amerika perspektifinden bakarak analiz etmeye calisan anlayistir Teorinin temelleriBagimlilik teorisine gore ucuncu dunya ulkelerinin geri kalmislik sebebi gelismis ulkelerdir teorinin kuramcilarindan Andre Gunder Frank geri kalan birileri olmadan gelismenin mumkun olamayacagini ileri surer Teoriye gore gelismemis veya gelismekte olan bu ulkelerin gelisememelerinin nedeni tarihsel sureclerine bakilarak anlasilir Bati disi toplumlar yari somurge ya da somurge olarak Batili devletlerin mudahalesi altinda darbeler veya ic savaslar gibi sorunlarla mucadele etmistir Bu ulkelerdeki istikrarsizligin sebebi ise tek bir kulturel ekonomik yapiya sahip olmamalaridir Ayrica gelismemis ve gelismekte olan ulkeler arasinda esitsizlik vardir Kapitalist iliskiler var oldukca esitsiz iliskilerin de var oldugu bir gercektir Ucuncu dunya toplumlari kapitalist ulkeleri takip ettigi surece gelismis ulke konumuna gelemeyeceklerdir Immanuel Wallerstein gelismis ve gelismemis ulkeler arasindaki iliskileri Modern Dunya Sistemi Teorisi yle aciklamaktadir Wallerstein in teorisine gore merkez cevre ve yari cevre ulkeler vardir Bu teoride merkez ve cevre ulkelerin belirli bir is bolumleri vardir Cevrenin bu is bolumundeki rolu merkez ulkelere madde ve ucuz is gucu temin etmektir Cevre urunlerini ucuza satmak zorundayken merkez urunleri daha yuksek fiyata almak zorundadir Cevre ulkeler yari cevre ulkelere gore yari cevre ulkeler ise merkez ulkelere gore cevre konumundadir Gelismis ve gelismemis ulkeler arasinda bagimlilik iliskisi bulundugu inanci teorinin ana varsayimidir Vurgulanmak istenen bagimlilik iliskisinin gelismemis ulkelerin gelismelerine engel olacagi dusuncesidir Bagimlilik iliskisi oldugu surece cevre ulkelerin kalkinmasi zenginlesmesi ve gelismesi mumkun degildir Teorinin fikir babalarindan olan Samir Amin e gore sorun merkez ulkelere olan bagimliliktir Bu bagimliliga son vermek cevre ulkelerin merkez ulkeler ile olan iliskilerini tamamen sonlandirmasindan gecer Bu durumda somuru ve kutuplasma yok olacaktir Bagimlilik teorisi uluslararasi iliskiler alaninda da kullanilmistir Gelismis ulkelere ekonomik ve diger yonlerden bagimli olan az gelismis ulkelerin bagimsiz olmayacagi varsayimindan gelistirilmistir Buna gore gelismis ulkeler gelismemis ulkeler uzerinde baski kurmaktadir Bu yaklasimi kabul etmeyen bazi dusunurler ulkeler arasinda bagimlilik iliskisi oldugu varsayimi uzerinde durmaktadir Fakat bu yaklasim emperyalizm ve somurgecilik iliskilerinin gormezden gelindigi dusuncesiyle elestirilmektedir Bu tanimi goz onunde bulundurursak dunyanin buyuk kismi bu ulkelerden yani cevre ulkelerden olusur Yari cevre ulkeleri merkez ulkeler kadar olmasa da belirli bir duzeyde gelisme saglamis hem cevre hem de merkez ulkelerin bazi ozelliklerini tasiyan cevre ve yari cevre ulkelerin bagimsiz olmayacagi varsayimindan gelistirilmistir Merkez ulkeler arasinda kopru goren bu ozellikleriyle dunya ekonomik sisteminin mesrutiyet istikrarini gunumuzde Tayvan Guney Kore Brezilya Meksika Hindistan Guney Afrika ve Nijerya gibi ulkeler saglamaktadir Merkez yari cevre ve cevre uclusunun aralarindaki iliskilerin dunya ekonomik sistemine mesrutiyet kazandirmasinin istikrar saglamasinin sebebi Wallerstein a gore yari cevre ulkelerinin hem somuren hem de somurulen konumlari ile ekonomik olmaktan ziyade politik bir islev gormesidir Cevre ulkelerin ideali merkez olmasa da yari cevre ulke konumuna yukselmektir Ayni sekilde yari cevre ulkelerin de bir gun merkez ulke olma umuduyla cevre ve yari cevre ulkeleriyle savasmalari ve somuren somurulen ikilemine dayali kutuplasmalari dunya sisteminde mesrutiyet ve istikrar saglamaktadir Bagimlilik sistemi ozetle ulkelerde gelismenin olmadigini iddia etmistir 1970 lerden sonra cevre ulkelerin sanayilesmeye baslamasi bu anlayisin sorgulanmasina neden olmustur Bagimliligin belirgin ozelligi iki ana ekonomik grup olan gelismis ve gelismekte olan ulkelerin ekonomileri arasinda cok buyuk bir gelir esitsizliginin uluslararasi bir olcekte is bolumunun ve servet bolusumunde cok belirgin farkliliklarin bulunmasidir Buradaki bagimlilik temasi varlikli ulkelerin ekonomik zenginlikleri ile gelismekte olan uluslarin yoksullugu arasindaki neden sonucu icerir Bu anlayis mantiksal bir sonuca ulastiginda az gelismisligi kapitalist ekonomilerin gelismekte olan ulkelere distan zorla kabul ettirdigi egemenligin sonucu olarak gorur Bagimlilik okulunun en onemli teorisyeni Andre Gunder Frank a gore Latin Amerika ulkeleri 16 yuzyildan itibaren az gelismemis ulke olarak nitelendirilir Cunku o tarihten itibaren kapitalist merkez ulke konumunda Amerika Birlesik Devletleri nin uydusu olmustur Merkez ve cevre arasindaki iliski kapitalist uretim surdugunce devam edecektir Bagimlilik teorisi ucuncu dunya ulkelerinde az gelismislik ve gelismislik sosyolojisinin bir temasidir Bagimlilik kurami 3 sekil uzerine gelismistir Bunlardan birincisi bagimlilik sorunsalinin baski ve merkez cevre ya da uydu ve metropol olarak ikili hiyerarsi tarafindan ikili kavram seti olarak karsimiza cikmasidir Ikincisi ikili kavram seti etrafinda bagimli ulkelerin ekonomilerinin on planda olmasidir Ucuncusu ise genel olarak baskin temel durumdur Sonuc olarak esitsizligi guclendirmekle kalmamakla beraber esitsizlige yogunlasir Bagimlilik kuramcilari ekonomi ve politika arasinda hicbir fark gormezler Buna bagli olarak bir ulkenin politikasi ve ekonomisi birbirinden ayrilmayacak bicimde baglilik gosterir ve digerlerinin aktardigi uzere bagimli olan ulkeler ulusal ekonomileri uzerinde onemli kararlar alirken dolayli veya dogrudan uluslararasi yapilardan etkilenirler Frank a gore gelismemis ve gelismekte olan ulkelerin ekonomik problemleri Bati somurgeciliginin bir sonucu olarak karsimiza cikar Frank in az gelismislik ve gelismislik uzerine katkilarinda en goze carpani ise az gelismisligin gelismisligi olarak ifade ettigi kavramsallastirmadir Az gelismis ulkeler gelismis ulkeler tarafindan surekli somuruldugu icin servetleri buyuk olcude egemenlere gitmektedir Samir Amin in bagimlilik kuramina katkisi ise sert ve daginik haldeki ekonomik kavramlara dayanmaktadir Gelismis olan uluslarin gelismeyi tesvik edecek ve cok fazla sektor arasinda birbiriyle yakindan iliski icinde olan uyumlu ekonomileri vardir Az gelismis ulkelerin ekonomilerinde ise cesitli sektorler arasinda yakin iliskiler ve uyum yoktur Sonuc olarak bir sektordeki gelisme diger sektordeki gelismeyi etkileyemez ve tesvik edemez Uretim surecinin nitelik kazanmasindan oturu kuresel degerler ulusal degerler uzerinde egemen olur ve merkez ve cevre arasinda farklilasma egilimi ortaya cikar Bagimlilik kuraminin ana mesaji merkezin gelismisliginin metropol olmayan toplumlarin az gelismisliginin bir sonucu oldugudur Bu anlamda Frank ucuncu dunya ulkelerinin bagimlilik analizinde Kapitalist ekonominin iki buyuk bilesen arasinda dikkat cekmesidir der Wallerstein in Dunya sistemleri siniflandirmasi merkez ve cevre kavramsallastirmasina benzer Frank in modeline gore uydu ulkeler kapitalizmin parcasi oldugu surece gelisemeyeceklerdir Bagimlilik teorisi Marksist esinli fikirlerden beslenmenin yaninda esitsiz gelisme ve somuru dinamikleri konusunu uluslararasi bir cerceveye tasir Bagimlilik kurami uluslararasi iliskilerden kaynaklanan politik ve ekonomik sureclerden gecer Ekonomik sureclerden kaynaklanan esitsiz kosullarin analizini konu edinir Sosyolojide gelismislik ve az gelismislik tartismalari icin temel bir cerceve sunar Ulkelerin gelismesinin veya az gelismesinin nedenini esitsizlik olarak gorur ve bu nedenle sosyal bilimlerde ozgun bir bakis acisi gelistirmistir Bagimlilik iliskilerini ifade eden yaklasimlardan bir tanesi de Singer Prebisch tezidir Hans Singer ve Raul Prebisch tarafindan 1940 li yillarda gelistirilmistir Uzun donemde dis ticaret hadlerinin az gelismis ulkeler aleyhine gelisecegini ifade eder Kisaca Singer Prebisch tezi dis ticarette gelismis ulkelerin gelirleri artarken az gelismis ulkelerin ihrac urunleri olan tarimsal urunlere olan talepleri ayni hizda artmamasina karsilik olarak ulkenin geliri yukseldikce sanayilesmis olan ulkelere ithal ettikleri endustriyel urunlere talebin artacagini dolayisiyla da dis ticaretin uzun donemde az gelismis ulkelerin aleyhine seyredecegini soyler Sonuc olarak Bagimlilik teorisi ulkeler arasinda ekonomik iliskilerin somurgeciligin baslangicindan itibaren esit olmayan bir guc iliskisi icinde yurudugunu bununda zaman icerisinde buyuyerek gunumuzdeki kuresel esitsizligi aciklamamiza imkanlar saglayarak bagimlilik iliskisi yaratacagini aciklamamiza olanak tanir Kapitalist ulkelerin ancak digerlerinin kaynaklarini somurerek gelistiklerini geri kalan ulkelerin gelismesinin mumkun olmayacagini savunur ElestirilerBagimlilik teorisine dayanan ekonomi politikalari ve diger bircoklari gibi serbest piyasa ekonomistleri tarafindan su konularda elestirilmistir Rekabet eksikligi Ulke ici sanayileri subvanse ederek ve dis ithalati onleyerek ulke icindeki bu sirketler urunlerini gelistirmek sureclerinde daha verimli olmaya calismak musterileri memnun etmek veya yeni yenilikler arastirmak icin daha az tesvik edilmis olabilirler Surdurulebilirlik Devlet destegine bagimli endustriler ozellikle yoksul ulkelerde ve buyuk olcude daha gelismis ulkelerden saglanan dis yardima bagimli olan ulkelerde cok uzun sure surdurulebilir olmayabilir kaynak belirtilmeli Yurtici firsat maliyeti Yerli Sanayi subvansiyonlari devletin kasasindan saglanir ve bu yuzden yerel altyapinin gelistirilmesi tohum sermayesi veya ihtiyaca dayali sosyal refah programlari gibi baska sekillerde harcanmayan parayi temsil eder kaynak belirtilmeli Ayni zamanda yuksek gumruk vergileri ve ithalat uzerindeki kisitlamalar insanlarin bu mallari tamamen terk etmelerini veya yerli uretim mallardan vazgecerek ithal urunleri daha yuksek fiyatlardan satin almalarini gerektirir kaynak belirtilmeli Serbest pazar yanlisi ekonomistleri bagimlilik teorisine karsi argumanlarinda birkac ornek de verirler Devlet kontrolundeki ticaretten acik ticarete gectikten sonra Hindistan ekonomisinin gelismesi en sik alintilananlardan biridir ayrica bkz Hindistan ekonomisi The Commanding Heights Hindistan ornegi bagimlilik teorisyenlerinin karsilastirmali ustunluk ve hareketlilik ile ilgili iddialariyla celisiyor gibi gorunuyor Hindistan ekonomik buyumesinin sermaye transferinin en hareketli bicimlerinden biri olan dis kaynak kullanimi gibi hareketlerden kaynaklanmasi da cabasi Afrika da Zimbabve gibi ithal ikameci kalkinmayi vurgulayan devletler tipik olarak en kotu performans gosterenler arasinda yer alirken kitanin Misir Guney Afrika ve Tunus gibi petrole dayali olmayan en basarili ekonomileri ticarete dayali gelisim ekonomileri takip ettiler kaynak belirtilmeli Ekonomi tarihcisi Robert C Allen a gore Latin Amerika da cozum olarak uygulanan korumaciligin basarisiz olmasi nedeniyle bagimlilik teorisinin iddialari tartisilabilir hale gelmistir Ulkeler cok fazla borclandi ve Latin Amerika resesyona girdi Sorunlardan biri Latin Amerika ulkelerinin otomobil gibi karmasik sanayilesmis mallari verimli bir sekilde uretemeyecek kadar kucuk ulusal pazarlara sahip olmalariydi Bagimlilik Teorisine karsi diger buyuk bir arguman teorideki oznellik ve siklikla kullanilan terimlerdir Bagimlilik teorisinin argumanini olusturan gelismis ve az gelismis gibi kelimeler ozneldir ve farkli insanlar bu farkli terimleri farkli sekillerde degerlendirecektir Kaynakca a b DEMIR Omer ACAR Mustafa TOPRAK Metin OGUZ Fuat OGUZ Serpil Ekim 2018 DEMIR Omer Ed Uluslararasi Politik Ekonomi YAYIN NO 3685 Eskisehir Anadolu Universitesi ss 35 36 ISBN 978 975 06 3081 1 6 Kasim 2021 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 6 Kasim 2021 a b https www youtube com watch v RYJzJZP37 M bir ornek icin bknz Korotayev Andrey Zinkina Julia 2014 PDF Campus Wide Information Systems Ingilizce Cilt 31 2 3 bas ss 139 152 doi 10 1108 CWIS 11 2013 0064 11 Agustos 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Williams Michelle 2014 The End of the Developmental State Ingilizce Routledge s 44 ISBN 978 0415854825 Yergin Daniel Stanislaw Joseph 1998 The Commanding Heights Ingilizce Free Press ISBN 978 0 684 83569 3 a b Allen Robert C Ingilizce Oxford University Press ss 127 129 21 Haziran 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 5 Kasim 2021 Sociology Discussion Discuss Anything About Sociology Ingilizce 30 Eylul 2013 10 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 5 Kasim 2021