Bu madde, uygun değildir.Nisan 2017) ( |
Fizyon iz tarihlendirmesi
Fizyon, Uranyum gibi kütle numarası büyük atom çekirdeklerinin serbest kalan büyük bir enerjiyle birlikte doğal olarak bölünmesi sürecidir. (örn. Westgate vd.2007.) Yüklü parçacıklar katı bir ortam boyunca hareket ettikleri süreçte parçacıkların enerjisini ortamın atomlarını transfer etmeleri sonucunda hasar izleri bırakmaktadırlar. Bu türlü izler ilk olarak Silk ve Barnes (1959) tarafından iradiye edilmiş katıların elektromikroskobuyla incelenme esnasında görülmüştür. Tarihlendirme için fizyon izlerinin kullanımı ise İkinci Dünya Savaşında bölünebilir materyaller üzerinde çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Fizyon ile tarihlemdirmesi yöntemi bolluk oranı en fazla olan 238U izotopunun fizyon reaksiyonuyla bölünmesine dayanır. Bu süreç, Fizyon parçaları ile komşu atomları arasında yüksek enerjili çarpışmalara yol açar ve kristal kafes çevresinde hasar izleri bırakır.10-20 µm uzunluğunda ve 6-10 nm genişliğindeki bu izler birtakım kimyasallar (örn.HNO3,NaOH,HF) kullanılarak belirginleştirilmekte ve optik mikroskoplarla görülebilmektedir. Fizyon izlerinin tarihlendirilmesi çeşitli mineraller (Örn. Zirkon,Apatit,Titanit) ile doğal ve yapay camlar için kullanılır.Fizyon izleri camlarda konik çukurlar, mikalarda elmas, zirkon ve apatitlerde ise iğne şekilleriyle tanınırlar.Yöntem özellikle oluşumundan bu yana tekrar ısıtılmamış göreceli genç örnekler için kullanılır ve bu yüzden arkeoloji ve jeolojinin potansiyel ilgi alanı içindedir.Bununla birlikte yöntem sıcaklık bağımlı bir yöntem olduğu için ve farklı minerallerin sahip oldukları fizyon izlerini farklı sıcaklıklarda kaybettikleri bilindiği için yaşlı kayaçların termal tarihçelerinin(termokronoloji) belirlenmesinde de kullanılır. (Fleischer vd.1969).
Yöntem, cam ya da minerallerde doğal olarak oluşan 238U Fizyon izlerinin optik mikroskoplarla sayılması esasına dayanır, ancak yukarıda değinildiği gibi öncelikle analiz edilecek örneğin yüzeyinin traşlanması, parlatılması ve uygun kimyasallarla fizyon izlerinin belirginleştirilmesi gereklidir. Eğer mineral taneleri çok küçük ise epoksi yardımıyla bir lan üzerine yapıştırılıp traşlama ve parlatma işleri yapılabilir. (Naeser,1967). İzler kimyasal işlemlerle genişletildikten sonra parlatılmış yüzey, boyutları bilinen bir alan içinde petrografik mikroskop yardımıyla izlerin sayılmasıyla incelenmektedir. Başka bir anlatımla, bilinen bir alanda 238U’in doğal fizyonyla oluşan izlerin yoğunluğu,istatistiksel olarak izlerin sayılmasıyla belirlenir. İz yoğunluğu santimetre karede 10’dan az olan örneklerde hesaplamalar zordur, ancak birçok mineral ve camda birkaç yüz ya da birkaç bin iz mevcuttur. İz yoğunluğu uranyum içeriği ve birikmesi için gerekli zaman aralığı ile ilgilidir. Fizyon izlerinin tarihlendirmesi için kullanılabilmesi için analiz edilecek örneğin uranyum içeriğinden bilinmesi gerekmektedir ancak bu değer dolaylı yoldan elde edilebilmektedir. Bu işlem için bolluk oranı daha az olan ve nükleer reaktörde bombardımana maruz bırakılarak fizyonu sağlanan 235U miktarının ölçülmesi gerekmektedir. Yapay olarak oluşturulan fizyon olayı esasında yeni fizyon izleri oluşturacaktır ve bu izlerin yoğunluğu doğal olarak oluşanlarda uygulandığı gibi ayrıca belirlenmesi gerekmektedir. Yapay yolla oluşturulan izlerin sayılması 235U’in bolluğunu ve nötron akımını verecektir. Dolayısıyla kayaç ve diğer malzemelerde 238U/235U oranı bilindiği için ve 235U izotop miktarı dolaylı yol ile belirlenebildiği için 238U içeriği de belirlenebilecektir. Alansal fizyon izi yoğunluğunu tespit etmek için iki yol kullanıldığı belinmektedir. Bunlardan ilkinde Tarihlenme yapılacak örnek iki gruba bölünür ve bunlardan bir tanesinde doğal olarak oluşmuş Fizyon izleri, örnek hazırlama süreci gerçekleştirildikten ve izlerin belirginleşmesi için ve uygun kimyasallar kullanıldıktan sonra sayılır. İkinci grup ise nükleer reaktörde idrasyona maruz bırakılır ve ilk gruptaki benzer süreçler uygulandıktan sonra doğal ve yapay olarak oluşmuş fizyon izleri sayılır. Bu işlemlerin yapılmasında Uranyum’un mineral ya da kayaçta üniform olduğu kabul edilmektedir. Fizyon izlerinin ısıl işlemlerle ortadan kalktığı bilinmektedir. Uranyum içeriğinin belirlenmesinde bu durumdan da faydalanılmaktadır. Tarihlendirilecek örnek ısıl işleme tabii tutularak doğal izlerin kaybetmesi sağlanır ve daha sonra irradyasyona maruz bırakılıp yapay fizyon izleri oluşturulur. Bir diğer yöntemde ise (örn. Harici Alıcı Yöntemi) monitör kullanımı(örn. muskovit) ile fizyon izleri ve uranyum içeriği belirlenir. Dolayısıyla, Doğal ve yapay izler belli kristallerin aynı düzlemsel yüzeyinde eş bir alan içinde ölçülür (Hurford,1991). Bir cm²’lik bir alan içinde on fizyon izi mevcut olduğunda yaklaşık 100 000 yıllık bir yaş elde edebilmek için uranyum içerğinin 1 µg g-1 olması gereklidir (Wagner, 1998). Kuvaterner volkanik olayları için tarihlendirme zirkon,apatit ve volkanik camla sınırlandırılmıştır. Uranyum içeriğinin fazla olması genç yaşlar elde edebilmek için faydalıdır.Zirkon, yüksek uranyum içeriğine sahip olması ile daha çok tercih edilir, dolayısıyla zirkon taneleri aynı zaman sürecinde oluşan volkanik camlardan oransal olarak daha fazla ize sahip olacaktır. Bununla birlikte volkanitlerde Zirkon çok az bulunabilen bir mineraldir. Bir kg volkanik kökenli çökelden belki bir tane Zirkon elde edlebilmektedir (Dimitru,2000). Zirkon mevcut olsa bile zirkon taneleri küçük olma durumunda olup güvenilir bir ölçüm yapmak için ihtiyaç olan miktarda oldukça azdır. Zirkon tanelerinin az elde edilebilir olması, Kuvaterner çökellerinin tarhilendirilmesinde volkanik camların yaygın olarak tercih edilmesini sağlamıştır. Ayrıca fizyon izleri camların izotropik doğası nedeniyle hem daha geniş hem de daha konik çukurluklar şeklindedir. Kuvaterner sedimanlarının tarihlendirilmesinde en çok arzu edilen durum silisiktefra yataklarıyla sedimanların ilişkili olmasıdır çünkü tefraların geniş yayılımlı olması ve kendine has özellikleri olması bir avantaj olup bu zonlar, Fizyon İzi tarihlendirilmesinde çok kullanılan zirkon ya da volkanşk camları içerebilmektedirler. Fizyon izi tarihlendirilmesi yapılabilmesi için bazı koşulların sağlanması, konu ile ilgili birçok kaynakta belirtilmiştir. Anlamlı bir yaş elde edilebilmesi için yapılacak örneğin yukarıda da belirtildiği gibi yeterli miktarda uranyum içermesi gerekmektedir. Fizyon izleri oluştuktan sonra ortam sıcaklığı da bozulmadan kalmalı ya da oluşumundan hemen sonra tamamen tavlanmamalıdır. İzlerin kısmi silinmesi bazı mineral ve camlarda olağandır ancak düzeltme yapılabilmektedir. Analiz edilecek örneklerde kafes dislokasyonları, inklizyonlar, mikrolit gibi bozuklukların varlığı gerçek fizyon izleri ile karıştırılabilir ve hesaplamalarda zorluklar çıkarılabilmektedir (Storzer ve Wagner, 1982). Kristal ya da cam yüzey alanı, alansal iz yoğunluğunun doğru ölçülebilmesi için yeterli genişlikte olmak zorundadır. Çok gözenekli ve yeterli yüzey alanı olmayan pümis taneleri, Fizyon İzi tarihlendirmesi için uygun değildir ancak az boşluklu cam parçacıklarının kolay bir şekilde analiz edilebilmektedir. Tane boyutu için alt limit ̴80 µm olarak bilinmektedir ve uranyumun materyal içinde uniform bir şekilde dağılmış olması gerekmektedir. Bu koşulun günümüzde LA-ICP-MS tekniği ile doğrudan belirlenebildiği bilinmektedir.
Volkanik cam ve zirkonlara uygulnan Fizyon İzleri Tarihlendirmesi yöntemi Kuvaterner silisik volkanizmasından etkilenen bölgede Kuvaterner olaylarını aydınlatmada çok önemli yöntemlerden birisidir. Fizyon izleri tarihlendirmesinde kesinlik, 40Ar /39Ar yöntemlerine göre daha düşüktür. Ancak potasyum açısından daha fakir kalk-alkali volkanikler ve yüksek derecede vitriktefra yataklarını tarihlendirmede oldukça faydalıdır. Ayrıca diğer tarihlendirme yöntemine göre basit bir teknolojisi vedüşük bir bakım giderleriyle daha ucuz bir yöntemdir.
Fizyon izleri tarihlendirmesinde en önemli problemlerden birisi doğal süreçlerle Fizyon izlerinin silinmesidir. Bu durum, ilgili örneğin ısınması sonucunda ya da iyonların doğal difizyonu sonucunda meydana gelebilmektedir. Isıl işlem ya da iyonların difizyonuyla izler giderek daralır ve kısalır ve sonuçta tamamen yok olurlar. Zirkon ve Titanit gibi kristalli yapılı mineraller ısıya karşı dayanıklı minerallerdir. Bu türlü minerallerde izler ısıl olaylardan çok fazla etkilenmezler ve dolayısıyla Fizyon izi tarihlendirmesinde tercih edilen örneklerdir. Apatit daha az duraylıdır, ancak camlarda duraylılık silika içeriğinin azalmasıyla azalır. Bazı tefralarda, Zirkon tanelerinin az ve ince taneli olması, ayrıca örselenmiş tanelerin varlığı yöntemin uygulanmasında sorunlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla tefralarda volkanik cam kırıntılarının fazla oluşu tarihlendirmenin bu malzemelerden yapılmalarını sağlamaktadır.
Fizyon izleri yöntemi geniş bir zaman aralığında tarihlendirme yapabilmeyi sağlaması yönünden, ayrıca Kuvaterner tarihlendirilmelerinde en çok tercih edilen yöntemlerden birisidir. Örneğin eski tüflerden 1-2 milyon yıllık yaşlar elde edilebiliyorken, uranyum içeriği bakımından zengin olan 19.yy’ a ait yapay camlar gerçeğe yakın yaşlar verebilmektedir (Wagner, 1998). Ancak yüzyıllarla ifade edilen tarihlendirmelerde analitik kesinlik açısından problemli yaşlar edilebilmektedir (Walker, 2005). Kuvaterner çalışmalarında en başarılı sonuçlar tefralar ve obsidyen gibi diğer volkanik ürünlerden elde edilmektedir. Tefralarda zirkon ve volkanik camların Fizyon izi tarihlendirmesinde kullanımı, Doğu Afrika, Japonya,Kanada, ABD ve Yeni Zelanda’nın Pliyo-Pleyistosen stratigrafisi ve kronolojinin belirginleşmesinde önemli rol oynamıştır. Fizyon izi Tarihlendirmesi Buzul çökelleri ile ara tabakada volkanik küller kullanılarak buzul olaylarının tarihçesinin belirlenmesinde önemli sınırlamalar sağlanmıştır (Espizua ve Bigazi,1998;Colgan,1999;Espizua vd.2002). Fizyon izi tarihlendirmesi arkeoloji yönünden de çok önemlidir. Özellikle eski çağlarda çeşitli amaçlar için kullanılmış obsidyenlerden elde edilen tarihlendirmelerle obsidyenlerin kaynak alanları ve eski ticaret yollarının anlaşılması gibi konularda önemli bilgilere ulaşılabilmektedir. Bu bilgilere ulaşmanın bir yolu obsidyenlerden yapılacak jeokimya çalışmalarıdır,ancak fizyon izi tarihlendirmesiyle çok daha güçlü kanıtlara sahip olabildiği bilinmektedir. Örneğin Dorighell vd.(1998), Ekvator ve Kolombiyada yer alan arkeolojik alanlarda daha çok kesici alet olarak kullanıldığı tespit edilmiş obsidyenlerin büyük çoğunluğunun MÖ 500 ile MS 1500 yaşları arasında olduğunu belirtmişlerdir. Jeokimyasal analiz ve fizyon izleri tarihlendirmesine dayanarak 8 gruba ayrıldıkları obsidyenleri en gencinden 190 000 yıl, en yaşlısından ise 4.8 my yaşları elde etmişlerdir. Bu obsidyenlerin kaynak alanları ise Sierrade ve Guanami ve RioHonda obsidyenleri önerilmiştir.
Sonuç
Radyometrik tarihlendirme yöntemleri özellikle yer bilimleriyle ilgili tarihlendirilmelerde vazgeçilmez araçlardır. 40K/40Ar yönteminin dezavantajları ve hassayiyeti göz önünde alındığında aynı metaryallerin tarihlendirilebildiği ve daha hassas sonuçlar elde edebilen 40Ar/39 Ar tarihlendirme yöntemi tercih edilmeliir. Bununla birlikte tüm bu radyometrik tarihlendirme yöntemleri için olan,yanlış bir örnek alımı,numunelerin analize hazırlanması ve ölçüm süreçlerinde yapılabilecek bir hata çok yanlış sonuçlar elde edilmesine yol açacaktır. Elde edilen sonuçların, örneğin, saha çalışmalarından elde edilen bulgularla uyum içinde olmasına dikkat etmek gereklidir. Dolayısıyla, sahadan örneklenmenin yapılmasında analiz verilerinin değerlendirmesine kadar olan uzun süreçte titizlikle çalışması gerekmektedir.
Kaynakça
- Walker,M.2005.Quaternary Dating Methods.John Wiley&Sons Ltd.pp. 286.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Nisan 2017 Fizyon iz tarihlendirmesiFizyon Uranyum gibi kutle numarasi buyuk atom cekirdeklerinin serbest kalan buyuk bir enerjiyle birlikte dogal olarak bolunmesi surecidir orn Westgate vd 2007 Yuklu parcaciklar kati bir ortam boyunca hareket ettikleri surecte parcaciklarin enerjisini ortamin atomlarini transfer etmeleri sonucunda hasar izleri birakmaktadirlar Bu turlu izler ilk olarak Silk ve Barnes 1959 tarafindan iradiye edilmis katilarin elektromikroskobuyla incelenme esnasinda gorulmustur Tarihlendirme icin fizyon izlerinin kullanimi ise Ikinci Dunya Savasinda bolunebilir materyaller uzerinde calismalarda ortaya cikmistir Fizyon ile tarihlemdirmesi yontemi bolluk orani en fazla olan 238U izotopunun fizyon reaksiyonuyla bolunmesine dayanir Bu surec Fizyon parcalari ile komsu atomlari arasinda yuksek enerjili carpismalara yol acar ve kristal kafes cevresinde hasar izleri birakir 10 20 µm uzunlugunda ve 6 10 nm genisligindeki bu izler birtakim kimyasallar orn HNO3 NaOH HF kullanilarak belirginlestirilmekte ve optik mikroskoplarla gorulebilmektedir Fizyon izlerinin tarihlendirilmesi cesitli mineraller Orn Zirkon Apatit Titanit ile dogal ve yapay camlar icin kullanilir Fizyon izleri camlarda konik cukurlar mikalarda elmas zirkon ve apatitlerde ise igne sekilleriyle taninirlar Yontem ozellikle olusumundan bu yana tekrar isitilmamis goreceli genc ornekler icin kullanilir ve bu yuzden arkeoloji ve jeolojinin potansiyel ilgi alani icindedir Bununla birlikte yontem sicaklik bagimli bir yontem oldugu icin ve farkli minerallerin sahip olduklari fizyon izlerini farkli sicakliklarda kaybettikleri bilindigi icin yasli kayaclarin termal tarihcelerinin termokronoloji belirlenmesinde de kullanilir Fleischer vd 1969 Yontem cam ya da minerallerde dogal olarak olusan 238U Fizyon izlerinin optik mikroskoplarla sayilmasi esasina dayanir ancak yukarida deginildigi gibi oncelikle analiz edilecek ornegin yuzeyinin traslanmasi parlatilmasi ve uygun kimyasallarla fizyon izlerinin belirginlestirilmesi gereklidir Eger mineral taneleri cok kucuk ise epoksi yardimiyla bir lan uzerine yapistirilip traslama ve parlatma isleri yapilabilir Naeser 1967 Izler kimyasal islemlerle genisletildikten sonra parlatilmis yuzey boyutlari bilinen bir alan icinde petrografik mikroskop yardimiyla izlerin sayilmasiyla incelenmektedir Baska bir anlatimla bilinen bir alanda 238U in dogal fizyonyla olusan izlerin yogunlugu istatistiksel olarak izlerin sayilmasiyla belirlenir Iz yogunlugu santimetre karede 10 dan az olan orneklerde hesaplamalar zordur ancak bircok mineral ve camda birkac yuz ya da birkac bin iz mevcuttur Iz yogunlugu uranyum icerigi ve birikmesi icin gerekli zaman araligi ile ilgilidir Fizyon izlerinin tarihlendirmesi icin kullanilabilmesi icin analiz edilecek ornegin uranyum iceriginden bilinmesi gerekmektedir ancak bu deger dolayli yoldan elde edilebilmektedir Bu islem icin bolluk orani daha az olan ve nukleer reaktorde bombardimana maruz birakilarak fizyonu saglanan 235U miktarinin olculmesi gerekmektedir Yapay olarak olusturulan fizyon olayi esasinda yeni fizyon izleri olusturacaktir ve bu izlerin yogunlugu dogal olarak olusanlarda uygulandigi gibi ayrica belirlenmesi gerekmektedir Yapay yolla olusturulan izlerin sayilmasi 235U in bollugunu ve notron akimini verecektir Dolayisiyla kayac ve diger malzemelerde 238U 235U orani bilindigi icin ve 235U izotop miktari dolayli yol ile belirlenebildigi icin 238U icerigi de belirlenebilecektir Alansal fizyon izi yogunlugunu tespit etmek icin iki yol kullanildigi belinmektedir Bunlardan ilkinde Tarihlenme yapilacak ornek iki gruba bolunur ve bunlardan bir tanesinde dogal olarak olusmus Fizyon izleri ornek hazirlama sureci gerceklestirildikten ve izlerin belirginlesmesi icin ve uygun kimyasallar kullanildiktan sonra sayilir Ikinci grup ise nukleer reaktorde idrasyona maruz birakilir ve ilk gruptaki benzer surecler uygulandiktan sonra dogal ve yapay olarak olusmus fizyon izleri sayilir Bu islemlerin yapilmasinda Uranyum un mineral ya da kayacta uniform oldugu kabul edilmektedir Fizyon izlerinin isil islemlerle ortadan kalktigi bilinmektedir Uranyum iceriginin belirlenmesinde bu durumdan da faydalanilmaktadir Tarihlendirilecek ornek isil isleme tabii tutularak dogal izlerin kaybetmesi saglanir ve daha sonra irradyasyona maruz birakilip yapay fizyon izleri olusturulur Bir diger yontemde ise orn Harici Alici Yontemi monitor kullanimi orn muskovit ile fizyon izleri ve uranyum icerigi belirlenir Dolayisiyla Dogal ve yapay izler belli kristallerin ayni duzlemsel yuzeyinde es bir alan icinde olculur Hurford 1991 Bir cm lik bir alan icinde on fizyon izi mevcut oldugunda yaklasik 100 000 yillik bir yas elde edebilmek icin uranyum icerginin 1 µg g 1 olmasi gereklidir Wagner 1998 Kuvaterner volkanik olaylari icin tarihlendirme zirkon apatit ve volkanik camla sinirlandirilmistir Uranyum iceriginin fazla olmasi genc yaslar elde edebilmek icin faydalidir Zirkon yuksek uranyum icerigine sahip olmasi ile daha cok tercih edilir dolayisiyla zirkon taneleri ayni zaman surecinde olusan volkanik camlardan oransal olarak daha fazla ize sahip olacaktir Bununla birlikte volkanitlerde Zirkon cok az bulunabilen bir mineraldir Bir kg volkanik kokenli cokelden belki bir tane Zirkon elde edlebilmektedir Dimitru 2000 Zirkon mevcut olsa bile zirkon taneleri kucuk olma durumunda olup guvenilir bir olcum yapmak icin ihtiyac olan miktarda oldukca azdir Zirkon tanelerinin az elde edilebilir olmasi Kuvaterner cokellerinin tarhilendirilmesinde volkanik camlarin yaygin olarak tercih edilmesini saglamistir Ayrica fizyon izleri camlarin izotropik dogasi nedeniyle hem daha genis hem de daha konik cukurluklar seklindedir Kuvaterner sedimanlarinin tarihlendirilmesinde en cok arzu edilen durum silisiktefra yataklariyla sedimanlarin iliskili olmasidir cunku tefralarin genis yayilimli olmasi ve kendine has ozellikleri olmasi bir avantaj olup bu zonlar Fizyon Izi tarihlendirilmesinde cok kullanilan zirkon ya da volkansk camlari icerebilmektedirler Fizyon izi tarihlendirilmesi yapilabilmesi icin bazi kosullarin saglanmasi konu ile ilgili bircok kaynakta belirtilmistir Anlamli bir yas elde edilebilmesi icin yapilacak ornegin yukarida da belirtildigi gibi yeterli miktarda uranyum icermesi gerekmektedir Fizyon izleri olustuktan sonra ortam sicakligi da bozulmadan kalmali ya da olusumundan hemen sonra tamamen tavlanmamalidir Izlerin kismi silinmesi bazi mineral ve camlarda olagandir ancak duzeltme yapilabilmektedir Analiz edilecek orneklerde kafes dislokasyonlari inklizyonlar mikrolit gibi bozukluklarin varligi gercek fizyon izleri ile karistirilabilir ve hesaplamalarda zorluklar cikarilabilmektedir Storzer ve Wagner 1982 Kristal ya da cam yuzey alani alansal iz yogunlugunun dogru olculebilmesi icin yeterli genislikte olmak zorundadir Cok gozenekli ve yeterli yuzey alani olmayan pumis taneleri Fizyon Izi tarihlendirmesi icin uygun degildir ancak az bosluklu cam parcaciklarinin kolay bir sekilde analiz edilebilmektedir Tane boyutu icin alt limit 80 µm olarak bilinmektedir ve uranyumun materyal icinde uniform bir sekilde dagilmis olmasi gerekmektedir Bu kosulun gunumuzde LA ICP MS teknigi ile dogrudan belirlenebildigi bilinmektedir Volkanik cam ve zirkonlara uygulnan Fizyon Izleri Tarihlendirmesi yontemi Kuvaterner silisik volkanizmasindan etkilenen bolgede Kuvaterner olaylarini aydinlatmada cok onemli yontemlerden birisidir Fizyon izleri tarihlendirmesinde kesinlik 40Ar 39Ar yontemlerine gore daha dusuktur Ancak potasyum acisindan daha fakir kalk alkali volkanikler ve yuksek derecede vitriktefra yataklarini tarihlendirmede oldukca faydalidir Ayrica diger tarihlendirme yontemine gore basit bir teknolojisi vedusuk bir bakim giderleriyle daha ucuz bir yontemdir Fizyon izleri tarihlendirmesinde en onemli problemlerden birisi dogal sureclerle Fizyon izlerinin silinmesidir Bu durum ilgili ornegin isinmasi sonucunda ya da iyonlarin dogal difizyonu sonucunda meydana gelebilmektedir Isil islem ya da iyonlarin difizyonuyla izler giderek daralir ve kisalir ve sonucta tamamen yok olurlar Zirkon ve Titanit gibi kristalli yapili mineraller isiya karsi dayanikli minerallerdir Bu turlu minerallerde izler isil olaylardan cok fazla etkilenmezler ve dolayisiyla Fizyon izi tarihlendirmesinde tercih edilen orneklerdir Apatit daha az duraylidir ancak camlarda duraylilik silika iceriginin azalmasiyla azalir Bazi tefralarda Zirkon tanelerinin az ve ince taneli olmasi ayrica orselenmis tanelerin varligi yontemin uygulanmasinda sorunlar olusturmaktadir Dolayisiyla tefralarda volkanik cam kirintilarinin fazla olusu tarihlendirmenin bu malzemelerden yapilmalarini saglamaktadir Fizyon izleri yontemi genis bir zaman araliginda tarihlendirme yapabilmeyi saglamasi yonunden ayrica Kuvaterner tarihlendirilmelerinde en cok tercih edilen yontemlerden birisidir Ornegin eski tuflerden 1 2 milyon yillik yaslar elde edilebiliyorken uranyum icerigi bakimindan zengin olan 19 yy a ait yapay camlar gercege yakin yaslar verebilmektedir Wagner 1998 Ancak yuzyillarla ifade edilen tarihlendirmelerde analitik kesinlik acisindan problemli yaslar edilebilmektedir Walker 2005 Kuvaterner calismalarinda en basarili sonuclar tefralar ve obsidyen gibi diger volkanik urunlerden elde edilmektedir Tefralarda zirkon ve volkanik camlarin Fizyon izi tarihlendirmesinde kullanimi Dogu Afrika Japonya Kanada ABD ve Yeni Zelanda nin Pliyo Pleyistosen stratigrafisi ve kronolojinin belirginlesmesinde onemli rol oynamistir Fizyon izi Tarihlendirmesi Buzul cokelleri ile ara tabakada volkanik kuller kullanilarak buzul olaylarinin tarihcesinin belirlenmesinde onemli sinirlamalar saglanmistir Espizua ve Bigazi 1998 Colgan 1999 Espizua vd 2002 Fizyon izi tarihlendirmesi arkeoloji yonunden de cok onemlidir Ozellikle eski caglarda cesitli amaclar icin kullanilmis obsidyenlerden elde edilen tarihlendirmelerle obsidyenlerin kaynak alanlari ve eski ticaret yollarinin anlasilmasi gibi konularda onemli bilgilere ulasilabilmektedir Bu bilgilere ulasmanin bir yolu obsidyenlerden yapilacak jeokimya calismalaridir ancak fizyon izi tarihlendirmesiyle cok daha guclu kanitlara sahip olabildigi bilinmektedir Ornegin Dorighell vd 1998 Ekvator ve Kolombiyada yer alan arkeolojik alanlarda daha cok kesici alet olarak kullanildigi tespit edilmis obsidyenlerin buyuk cogunlugunun MO 500 ile MS 1500 yaslari arasinda oldugunu belirtmislerdir Jeokimyasal analiz ve fizyon izleri tarihlendirmesine dayanarak 8 gruba ayrildiklari obsidyenleri en gencinden 190 000 yil en yaslisindan ise 4 8 my yaslari elde etmislerdir Bu obsidyenlerin kaynak alanlari ise Sierrade ve Guanami ve RioHonda obsidyenleri onerilmistir SonucRadyometrik tarihlendirme yontemleri ozellikle yer bilimleriyle ilgili tarihlendirilmelerde vazgecilmez araclardir 40K 40Ar yonteminin dezavantajlari ve hassayiyeti goz onunde alindiginda ayni metaryallerin tarihlendirilebildigi ve daha hassas sonuclar elde edebilen 40Ar 39 Ar tarihlendirme yontemi tercih edilmeliir Bununla birlikte tum bu radyometrik tarihlendirme yontemleri icin olan yanlis bir ornek alimi numunelerin analize hazirlanmasi ve olcum sureclerinde yapilabilecek bir hata cok yanlis sonuclar elde edilmesine yol acacaktir Elde edilen sonuclarin ornegin saha calismalarindan elde edilen bulgularla uyum icinde olmasina dikkat etmek gereklidir Dolayisiyla sahadan orneklenmenin yapilmasinda analiz verilerinin degerlendirmesine kadar olan uzun surecte titizlikle calismasi gerekmektedir KaynakcaWalker M 2005 Quaternary Dating Methods John Wiley amp Sons Ltd pp 286