Bu madde, uygun değildir.Şubat 2011) ( |
| ||||
---|---|---|---|---|
Gaz | Oran | |||
Hidrojen H2 | <0.88 | |||
Helyum He | <0.12 | |||
Su H2O | 0.001 | |||
Metan CH4 | 0.001 | |||
Amonyak NH3 | 0.0002 | |||
Etan C2H6 | 2x10−6 | |||
Hidrojen sülfid H2S | 1x10−6 | |||
Hidrojen fosfür PH3 | 1x10−6 | |||
Asetilen C2H2 | 3x10−8 |
Jüpiter'in kalın ve karmaşık bir atmosfer tabakası bulunmaktadır. Bu atmosferi oluşturan gazların bileşim açısından Güneş Sistemi'nin kökenini oluşturan 'nun varsayılan yapısına yakın olduğu ve aynı şekilde güneş sisteminin ilkel bulutsudan en az farklılaşmış gezegeni olduğu tahmin edilen Jüpiter'in iç yapısını da kabaca yansıttığı düşünülür. Atmosferin iki temel bileşeni moleküler hidrojen (H2) ve helyum (He)'dur. Bu gazların moleküler dağılımı %88 - %12 civarındadır. Bunları %0.1 oranla su buharı (H2O) ve metan (CH4) ve %0.02 oranla amonyak (NH3) izler. Azot, hidrojen, karbon, oksijen, kükürt, fosfor ve diğer elementleri içeren çeşitli bileşiklere milyonda bir düzeyini geçmeyen oranlarda rastlanmıştır.
Aslında gaz devlerinin belirli bir yüzeyi olduğu söylenemez, gezegenden atmosfer olarak adlandırılabilecek en dış gaz tabakasına doğru kesintisiz, yumuşak bir geçiş söz konusudur. Atmosferin değişik katmanları arasında da çok keskin sınırlar bulunmaz. Atmosferin incelerek gezegenlerarası ortamdan ayırdedilemez hale geldiği üst sınırı gibi, basınç ve ısının çok yükseldiği, ideal gaz ortamından uzaklaşılarak gezegenin moleküler hidrojen tabakasındaki sıvı yapıya doğru geçildiği alt sınırı da belirsizdir.
Troposfer
| ||||||
---|---|---|---|---|---|---|
TABAKA | DERİNLİK (km.) | ISI (K) | BASINÇ (bar) | |||
EGZOSFER TERMOSFER | 300+ | 750 | <0,00001 | |||
MEZOSFER | 300-150 | 180 | 0,001-0,00001 | |||
STRATOSFER | 0-150 | 100-180 | 0,1-0,001 | |||
TROPOSFER | (-4000?)-0 | 5000-100 | 100.000-0,1 |
olduğu gibi, yoğun konvektif atmosfer akımlarının ve meteorolojik olayların yer aldığı ve atmosfer kütlesinin büyük kısmını barındıran en alt katman troposfer olarak adlandırılır. Tropopoz adı verilen ve 100 K civarındaki sıcaklığıyla atmosferin en soğuk kısmını oluşturan yüzey, troposfer tabakasını atmosferin daha üst katmanlarından ayırır. Basıncın 0,1 bar (Yer atmosferinde deniz seviyesindeki basıncın onda biri) civarında olduğu bu düzey '0' derinlik olarak alınır. Troposferin en üst bölgelerindeki en yüksek bulutlar amonyak buzundan oluşmuştur ve tropopozun yaklaşık 10 km. altında, sıcaklığın 130 K, basıncın 0,7 bar olduğu düzeyde yer alır. Yeryüzünden bakıldığında Jüpiter yüzeyinde izlenebilen en dış oluşumlar bu bulutlardır.
| ||||||
---|---|---|---|---|---|---|
BULUT | DERİNLİK (km.) | ISI (K) | BASINÇ (bar) | |||
Amonyak (katı) NH3 | -10 | 130 | 0,7 | |||
Amonyum sülfid (katı) NH4SH | -30 | 200 | 2 | |||
Su (katı) H2O | -60 | 270 | 4,5 | |||
Amonyak-su eriyiği NH3-H2O | -70 | 280 | 5 | |||
Amonyum klorür NH4Cl | -120 | 400 | 16 | |||
Sülfidler *SH | -700 | 1500 | 3000 | |||
Sodyum oksit Na2O | -800 | 1700 | 5000 | |||
Silisyum dioksit SiO2 | -950 | 1900 | 8000 | |||
Magnezyum silikat Mg2SiO4 | -1250 | 2300 | 15000 | |||
Demir Fe | -1400 | 2500 | 20000 |
Troposferin derinliklerine doğru inildiğinde, basınç ve sıcaklığın artmasına paralel olarak çeşitli kimyasal bileşiklerin yoğuşmasına bağlı çok sayıda bulut tabakası ile karşılaşılır. 25–35 km. derinlikte, sıcaklığın 200-225 K arasında olduğu alanda amonyum sülfid buzu, 40–70 km. arasında ise katı halde sudan oluşmuş bulutlar yer alır. Bu tabakanın hemen altında su içinde erimiş amonyak damlacıklarından oluşan sıvı nitelikte bir bulut tabakası bulunur. Bunu 100 km. nin altında amonyum halid'lerin, daha derinlerde ise potasyum sülfid, rubidyum sülfid, sodyum oksitin yoğuşmasından meydana gelen bulutlar izler. Sıcaklık ve basıncın devasa boyutlara vardığı 1000 km. altında çeşitli silikat bileşikleri 'kaya bulutları'nı oluşturur. 2500-2700 K sıcaklık ve onbinlerce bar basınçla demir ve diğer ağır metal bileşiklerin yoğuştuğu aralık olan 1400–1700 km. derinlik aşıldığında, tüm bileşenlerin eriyik halinde bulunduğu berrak bir sıvı ortam görünümü ağır basar. 2000 km. derinlikte sıcaklık 3000 K, basınç 50.000 bar, 4000 km. de ise sıcaklık 5000 K, basınç 300.000 bar kadardır. 20.000 km. derinliğe gelindiğinde sıcaklık 10.000 K, basınç 3 milyon bar düzeyine ulaşır. Bu koşullar hidrojenin tarafından tanımlanan metalik yapıyı aldığı alanı belirler. Atmosferin alt sınırı olarak hangi değerin kabul edileceği bilimsel gerekliliklerden çok, kişisel tercihlere bağlı görünmektedir.
Atmosfer akımları
Jüpiter'i kaplayan bulutların renk açısından büyük farklılıklar gösteren ve ekvatora paralel biçimde dizilmiş çok sayıda kuşaklar oluşturduğu gözlenir. Koyu renkli 'kuşaklar' ile açık renkli 'bölgeler'in sırayla birbirini izlediği, iki komşu alanda egemen olan hava akımlarının birbirine zıt yönde ilerlediği ve hızı zaman zaman 600 km./saat düzeyine ulaşan rüzgarların, kuşak ve bölgelerin sınırlarında büyük türbülanslara neden olduğu görülür. Bu alanlarda değişik boyut ve renklerde ve değişen sürelerle dairesel yapılar izlenir. Büyük Kırmızı Leke bunların en iyi bilineni ve en azından Jüpiter'in teleskoplarla izlenebildiği üç yüz yılı aşkın sürede varlığını sürdürerek en uzun ömürlü olanıdır. Büyük Kırmızı Leke'nin ve kuşakların renkleri ve kontrastları zaman içerisinde önemli değişiklikler gösterebilmektedir. Ekvatordan kutuplara doğru atmosfer hareketliliği giderek azalır ve kutuplara yakın enlemlerde kuşak yapısı tümüyle kaybolarak yerini daha türdeş bir bulutluluğa bırakır.
Bu hareketliliğin nedeninin Jüpiter tarafından üretilen büyük miktardaki ısı enerjisi olduğu düşünülür. Atmosferin derinliklerinde, gezegen içinden aldığı ısı ile genleşerek yükselmeye başlayan gazlar, yüzeye doğru yaklaştıkça soğur ve yoğuşma derecelerine göre sıra ile sıvı hale dönüşerek değişik yükseltilerdeki bulutları ve yağışları oluştururlar. Bu yolla tropopoza ulaştığında 'kuru' ve soğuk hale gelen gazlar ağırlaşarak yeniden alçalırlar. Dönüş yolunda ısınma ile birlikte değişik düzeylerdeki yoğuşmuş bileşikleri yeniden içine alarak zenginleşirler. Bu döngü binlerce kilometre uzunluğunda dikey bir yolculuğu gerektirir ve tipik olarak yıllar sürebilir. Jupiter'in ağırlık merkezinden uzaklaşarak yükselen gaz kütleleri sahip oldukları açısal momentumu koruyarak gezegenin dönüş hızının gerisinde kalırken, alçalan kütleler hızlanırlar. Coriolis etkisi adı verilen bu durum art arda gelen kuşaklarda sıra ile doğu-batı ve batı-doğu yönünde zıt akımların oluşmasına yol açar. Yükselen sıcak gaz kütlelerinin oluşturduğu antisiklon 'bölge'lerinde bulutların yüksekliği, alçalan soğuk ve kuru gazlardan oluşan siklon 'kuşak'larına göre çok daha fazladır. Nemli bölgeler gezegenin yüksek yansıtıcılığa sahip açık renkli alanlarını oluşturur. Kuru gazlar ise atmosferin çok daha derinlerine kadar inen bir görüş alanına izin verir ve koyu renkli kuşakları meydana getirir. 15o Kuzey ve 15o Güney enlemleri arasını kaplayan Ekvator Kuşakları'ndaki 380 km./saat hızında batı-doğu yönünde sürekli hava akıntısı, Jüpiter'in ekvatorda kutuplara oranla daha hızlı döndüğü izlenimi verir ve bu nedenle gezegen için 9 saat 50 dakika 30 saniye süren ve 9 saat 55 dakika 41 saniye süren olmak üzere iki ayrı dönüş süresi tanımlanmıştır. Radyo dalgalarının ölçümü ile belirlenen ise gezegenin manyetik iç yapılarının dönüş hızını gösterir ve hemen hemen Sistem II ile yani kutuplardaki atmosferin dönüş hızı ile eşdeğerdir.
Kutupların yakınında bölge ve kuşakların görülmemesi, Coriolis kuvvetlerinin bu enlemlerde önemini yitirmesi ile ilişkilidir. Yükselen ve alçalan gaz sütunlarının bu bölgelerde de varlığı, benek ya da halkalar şeklinde gözlenen farklı renklere sahip atmosfer yapıları ile doğrulanmaktadır. Ayrıca ekvator ve kutuplar arasında hemen hemen hiç sıcaklık farkı gözlenmemesi, atmosfer içindeki ısı aktarımının tüm enlemlerde etkin bir biçimde sürdürüldüğünü düşündürmektedir.
Çok yeni veriler, koyu renkli kuşaklarda da yükselen gaz hücrelerinin oluşturduğu küçük açık renkli alanların bulunduğunu ve net gaz hareketinin yükselme yönünde olabileceğini düşündürmektedir. Bu çelişkili bulgular henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değildir.
Stratosfer
Tropopoz düzeyinin üzerinde hem dikey, hem de yatay hava akımlarının çok az olduğu, yoğunlaşma ve bulutların bulunmadığı stratosfer tabakası yer alır. Bu katmanda fotokimyasal etkinlik ön plandadır ve atmosfer bileşimini ve özelliklerini etkileyen en önemli mekanizmadır. Güneş‘ten kaynaklanan morötesi ışınımların etkisi altında gerçekleşen bu tepkimelerin sonucunda bazı kimyasal bileşikler parçalanarak eksilirken, bazı yeni bileşiklerin oluşması ve atmosferin daha alt tabakalarına 'yağması' ile Jüpiter‘in kimyasal bileşimi yavaş ama sürekli biçimde değişmektedir. Soğurulan güneş ışınlarının bıraktığı enerji nedeniyle stratosferde sıcaklık troposferdekinden daha fazladır ve yükselti ile birlikte artmaya devam eder. En yüksek sıcaklığın olduğu düzey stratosferi mezosferden ayıran belirler.
Mezosfer
Tropopoz düzeyinden yaklaşık 150 km. yükseklikte başlayan mezosfer, 300 km. yüksekliğe dek devam eder. Burada daha da seyrelmiş olan atmosferde, stratosferdekine benzer fotokimyasal etkinlik devam eder. Sıcaklık bu katman boyunca 180K civarında sabittir.
Termosfer
Mezosferin üst sınırını belirleyen düzeyinin üzerinde Güneş kaynaklı morötesi ve X ışınlarının etkisi ile 750K sıcaklığa ulaşan termosfer tabakası bulunur. Bu katmanın üst kısımları yüksek enerjili ışınların etkisi ile iyonize duruma geçmiş atomlar ve serbest elektronlardan zengindir, bu nedenle iyonosfer olarak da adlandırılır.
Egzosfer
Jüpiter atmosferinin en üst tabakalarında, yavaşça yerini güneş rüzgarı ve gezegenlerarası ortama bırakan çok seyrelmiş hidrojen atomlarını içeren geniş bir alan bulunur. Bu alanın ısı dengeleri incelendiğinde, gezegenin kütleçekim gücünün dış kaynaklı ışınımların etkilerine açık farkla baskın çıktığı ve Venüs, Yer ve Mars gibi küçük gezegenlerin aksine Jüpiter atmosferinden hafif gazların kaçışının olanaklı olmadığı görülür. Bu nedenle Güneş sistemi'nde bugün var olan koşullar devam ettiği sürece Jüpiter ve sisteminin yapısının korunacağı sonucuna varılabilir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Subat 2011 Jupiter Atmosferinin Temel BilesenleriGaz OranHidrojen H2 lt 0 88Helyum He lt 0 12Su H2O 0 001Metan CH4 0 001Amonyak NH3 0 0002Etan C2H6 2x10 6Hidrojen sulfid H2S 1x10 6Hidrojen fosfur PH3 1x10 6Asetilen C2H2 3x10 8 Jupiter in kalin ve karmasik bir atmosfer tabakasi bulunmaktadir Bu atmosferi olusturan gazlarin bilesim acisindan Gunes Sistemi nin kokenini olusturan nun varsayilan yapisina yakin oldugu ve ayni sekilde gunes sisteminin ilkel bulutsudan en az farklilasmis gezegeni oldugu tahmin edilen Jupiter in ic yapisini da kabaca yansittigi dusunulur Atmosferin iki temel bileseni molekuler hidrojen H2 ve helyum He dur Bu gazlarin molekuler dagilimi 88 12 civarindadir Bunlari 0 1 oranla su buhari H2O ve metan CH4 ve 0 02 oranla amonyak NH3 izler Azot hidrojen karbon oksijen kukurt fosfor ve diger elementleri iceren cesitli bilesiklere milyonda bir duzeyini gecmeyen oranlarda rastlanmistir Aslinda gaz devlerinin belirli bir yuzeyi oldugu soylenemez gezegenden atmosfer olarak adlandirilabilecek en dis gaz tabakasina dogru kesintisiz yumusak bir gecis soz konusudur Atmosferin degisik katmanlari arasinda da cok keskin sinirlar bulunmaz Atmosferin incelerek gezegenlerarasi ortamdan ayirdedilemez hale geldigi ust siniri gibi basinc ve isinin cok yukseldigi ideal gaz ortamindan uzaklasilarak gezegenin molekuler hidrojen tabakasindaki sivi yapiya dogru gecildigi alt siniri da belirsizdir TroposferJupiter Atmosfer TabakalariTABAKA DERINLIK km ISI K BASINC bar EGZOSFER TERMOSFER 300 750 lt 0 00001MEZOSFER 300 150 180 0 001 0 00001STRATOSFER 0 150 100 180 0 1 0 001TROPOSFER 4000 0 5000 100 100 000 0 1 oldugu gibi yogun konvektif atmosfer akimlarinin ve meteorolojik olaylarin yer aldigi ve atmosfer kutlesinin buyuk kismini barindiran en alt katman troposfer olarak adlandirilir Tropopoz adi verilen ve 100 K civarindaki sicakligiyla atmosferin en soguk kismini olusturan yuzey troposfer tabakasini atmosferin daha ust katmanlarindan ayirir Basincin 0 1 bar Yer atmosferinde deniz seviyesindeki basincin onda biri civarinda oldugu bu duzey 0 derinlik olarak alinir Troposferin en ust bolgelerindeki en yuksek bulutlar amonyak buzundan olusmustur ve tropopozun yaklasik 10 km altinda sicakligin 130 K basincin 0 7 bar oldugu duzeyde yer alir Yeryuzunden bakildiginda Jupiter yuzeyinde izlenebilen en dis olusumlar bu bulutlardir Jupiter Troposferinde Bulutlarin OzellikleriBULUT DERINLIK km ISI K BASINC bar Amonyak kati NH3 10 130 0 7Amonyum sulfid kati NH4SH 30 200 2Su kati H2O 60 270 4 5Amonyak su eriyigi NH3 H2O 70 280 5Amonyum klorur NH4Cl 120 400 16Sulfidler SH 700 1500 3000Sodyum oksit Na2O 800 1700 5000Silisyum dioksit SiO2 950 1900 8000Magnezyum silikat Mg2SiO4 1250 2300 15000Demir Fe 1400 2500 20000 Troposferin derinliklerine dogru inildiginde basinc ve sicakligin artmasina paralel olarak cesitli kimyasal bilesiklerin yogusmasina bagli cok sayida bulut tabakasi ile karsilasilir 25 35 km derinlikte sicakligin 200 225 K arasinda oldugu alanda amonyum sulfid buzu 40 70 km arasinda ise kati halde sudan olusmus bulutlar yer alir Bu tabakanin hemen altinda su icinde erimis amonyak damlaciklarindan olusan sivi nitelikte bir bulut tabakasi bulunur Bunu 100 km nin altinda amonyum halid lerin daha derinlerde ise potasyum sulfid rubidyum sulfid sodyum oksitin yogusmasindan meydana gelen bulutlar izler Sicaklik ve basincin devasa boyutlara vardigi 1000 km altinda cesitli silikat bilesikleri kaya bulutlari ni olusturur 2500 2700 K sicaklik ve onbinlerce bar basincla demir ve diger agir metal bilesiklerin yogustugu aralik olan 1400 1700 km derinlik asildiginda tum bilesenlerin eriyik halinde bulundugu berrak bir sivi ortam gorunumu agir basar 2000 km derinlikte sicaklik 3000 K basinc 50 000 bar 4000 km de ise sicaklik 5000 K basinc 300 000 bar kadardir 20 000 km derinlige gelindiginde sicaklik 10 000 K basinc 3 milyon bar duzeyine ulasir Bu kosullar hidrojenin tarafindan tanimlanan metalik yapiyi aldigi alani belirler Atmosferin alt siniri olarak hangi degerin kabul edilecegi bilimsel gerekliliklerden cok kisisel tercihlere bagli gorunmektedir Atmosfer akimlari Jupiter i kaplayan bulutlarin renk acisindan buyuk farkliliklar gosteren ve ekvatora paralel bicimde dizilmis cok sayida kusaklar olusturdugu gozlenir Koyu renkli kusaklar ile acik renkli bolgeler in sirayla birbirini izledigi iki komsu alanda egemen olan hava akimlarinin birbirine zit yonde ilerledigi ve hizi zaman zaman 600 km saat duzeyine ulasan ruzgarlarin kusak ve bolgelerin sinirlarinda buyuk turbulanslara neden oldugu gorulur Bu alanlarda degisik boyut ve renklerde ve degisen surelerle dairesel yapilar izlenir Buyuk Kirmizi Leke bunlarin en iyi bilineni ve en azindan Jupiter in teleskoplarla izlenebildigi uc yuz yili askin surede varligini surdurerek en uzun omurlu olanidir Buyuk Kirmizi Leke nin ve kusaklarin renkleri ve kontrastlari zaman icerisinde onemli degisiklikler gosterebilmektedir Ekvatordan kutuplara dogru atmosfer hareketliligi giderek azalir ve kutuplara yakin enlemlerde kusak yapisi tumuyle kaybolarak yerini daha turdes bir bulutluluga birakir Bu hareketliligin nedeninin Jupiter tarafindan uretilen buyuk miktardaki isi enerjisi oldugu dusunulur Atmosferin derinliklerinde gezegen icinden aldigi isi ile genleserek yukselmeye baslayan gazlar yuzeye dogru yaklastikca sogur ve yogusma derecelerine gore sira ile sivi hale donuserek degisik yukseltilerdeki bulutlari ve yagislari olustururlar Bu yolla tropopoza ulastiginda kuru ve soguk hale gelen gazlar agirlasarak yeniden alcalirlar Donus yolunda isinma ile birlikte degisik duzeylerdeki yogusmus bilesikleri yeniden icine alarak zenginlesirler Bu dongu binlerce kilometre uzunlugunda dikey bir yolculugu gerektirir ve tipik olarak yillar surebilir Jupiter in agirlik merkezinden uzaklasarak yukselen gaz kutleleri sahip olduklari acisal momentumu koruyarak gezegenin donus hizinin gerisinde kalirken alcalan kutleler hizlanirlar Coriolis etkisi adi verilen bu durum art arda gelen kusaklarda sira ile dogu bati ve bati dogu yonunde zit akimlarin olusmasina yol acar Yukselen sicak gaz kutlelerinin olusturdugu antisiklon bolge lerinde bulutlarin yuksekligi alcalan soguk ve kuru gazlardan olusan siklon kusak larina gore cok daha fazladir Nemli bolgeler gezegenin yuksek yansiticiliga sahip acik renkli alanlarini olusturur Kuru gazlar ise atmosferin cok daha derinlerine kadar inen bir gorus alanina izin verir ve koyu renkli kusaklari meydana getirir 15o Kuzey ve 15o Guney enlemleri arasini kaplayan Ekvator Kusaklari ndaki 380 km saat hizinda bati dogu yonunde surekli hava akintisi Jupiter in ekvatorda kutuplara oranla daha hizli dondugu izlenimi verir ve bu nedenle gezegen icin 9 saat 50 dakika 30 saniye suren ve 9 saat 55 dakika 41 saniye suren olmak uzere iki ayri donus suresi tanimlanmistir Radyo dalgalarinin olcumu ile belirlenen ise gezegenin manyetik ic yapilarinin donus hizini gosterir ve hemen hemen Sistem II ile yani kutuplardaki atmosferin donus hizi ile esdegerdir Kutuplarin yakininda bolge ve kusaklarin gorulmemesi Coriolis kuvvetlerinin bu enlemlerde onemini yitirmesi ile iliskilidir Yukselen ve alcalan gaz sutunlarinin bu bolgelerde de varligi benek ya da halkalar seklinde gozlenen farkli renklere sahip atmosfer yapilari ile dogrulanmaktadir Ayrica ekvator ve kutuplar arasinda hemen hemen hic sicaklik farki gozlenmemesi atmosfer icindeki isi aktariminin tum enlemlerde etkin bir bicimde surduruldugunu dusundurmektedir Cok yeni veriler koyu renkli kusaklarda da yukselen gaz hucrelerinin olusturdugu kucuk acik renkli alanlarin bulundugunu ve net gaz hareketinin yukselme yonunde olabilecegini dusundurmektedir Bu celiskili bulgular henuz tam olarak aydinlatilabilmis degildir StratosferTropopoz duzeyinin uzerinde hem dikey hem de yatay hava akimlarinin cok az oldugu yogunlasma ve bulutlarin bulunmadigi stratosfer tabakasi yer alir Bu katmanda fotokimyasal etkinlik on plandadir ve atmosfer bilesimini ve ozelliklerini etkileyen en onemli mekanizmadir Gunes ten kaynaklanan morotesi isinimlarin etkisi altinda gerceklesen bu tepkimelerin sonucunda bazi kimyasal bilesikler parcalanarak eksilirken bazi yeni bilesiklerin olusmasi ve atmosferin daha alt tabakalarina yagmasi ile Jupiter in kimyasal bilesimi yavas ama surekli bicimde degismektedir Sogurulan gunes isinlarinin biraktigi enerji nedeniyle stratosferde sicaklik troposferdekinden daha fazladir ve yukselti ile birlikte artmaya devam eder En yuksek sicakligin oldugu duzey stratosferi mezosferden ayiran belirler MezosferTropopoz duzeyinden yaklasik 150 km yukseklikte baslayan mezosfer 300 km yukseklige dek devam eder Burada daha da seyrelmis olan atmosferde stratosferdekine benzer fotokimyasal etkinlik devam eder Sicaklik bu katman boyunca 180K civarinda sabittir TermosferMezosferin ust sinirini belirleyen duzeyinin uzerinde Gunes kaynakli morotesi ve X isinlarinin etkisi ile 750K sicakliga ulasan termosfer tabakasi bulunur Bu katmanin ust kisimlari yuksek enerjili isinlarin etkisi ile iyonize duruma gecmis atomlar ve serbest elektronlardan zengindir bu nedenle iyonosfer olarak da adlandirilir EgzosferJupiter atmosferinin en ust tabakalarinda yavasca yerini gunes ruzgari ve gezegenlerarasi ortama birakan cok seyrelmis hidrojen atomlarini iceren genis bir alan bulunur Bu alanin isi dengeleri incelendiginde gezegenin kutlecekim gucunun dis kaynakli isinimlarin etkilerine acik farkla baskin ciktigi ve Venus Yer ve Mars gibi kucuk gezegenlerin aksine Jupiter atmosferinden hafif gazlarin kacisinin olanakli olmadigi gorulur Bu nedenle Gunes sistemi nde bugun var olan kosullar devam ettigi surece Jupiter ve sisteminin yapisinin korunacagi sonucuna varilabilir