Karar verilemezlik, karşıtlıkları hiçbir biçimde birbirinin içine koyamamak, fakat farklı kendilikler olarak da ayrı tutamamaktır, böylece geçiş için devamlı bir açık kapı aramaktır. Jacques Derrida'nın ikili karşıtlıkları (binary oppositions) sorunsallaştırmak ya da daha doğrusu ikiliklerin zaten her zaman sorunlu olduğunu ortaya koymak için, Batı felsefesininin metafiziğini (yapıbozumuna) uğratma projesinin en temel kavramlarından birisidir. Platoncu düşüncede var olan, varlığın karşıtlıklar temelinde yapılandırılmış olduğu inancıyla bir hesaplaşmadır. Örneğin Derridacı düşüncede biçim ve içerik birbirinden kesin olarak ayrı ve iki kutupta yer alan şeyler olmaktan çıkar; ama birbiriyle ilişkili ve aralarındaki farkın karar verilemez olduğu şeylere, birbirini dışlayan değil, birbirine açık şeylere dönüşür. Çünkü Derrida’nın temel ilkesi, karşıt terimlerden herhangi birini tümüyle dışarıda bırakmayı reddetmesidir.
Derrida’nın ilk dönem eserlerinde karar verilemezliğin alanı yazıyken, yazar geç dönem çalışmalarından "Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli" başlıklı eserinde etik ve politik düzeyde karar verilemezlik ve adalet üstünde durmuştur.
Örnekler
- Derrida’nın söz/yazı karşıtlığını kırmaya çalıştığı Platon’un Eczanesi adlı metninde Phaidros diyalogunda dile getirilen bir mit incelenmektedir. Mite göre yazıyı bulan Theuth, buluşunu tanrı-kral Thamus’a sunarken, yazının “bilginin de belleğin de pharmakon’u” olduğunu söylemektedir. Kral da Theuth’a yazının hafızayı unutkan kıldığı, bilgiyi azalttığı yanıtını vermektedir. Pharmakon sözcüğü ise bir açmazdır, çünkü sözcük hem ilaç hem de zehir anlamına gelmektedir. Derrida’ya göre sözcük metnin içinde karar verilemez olarak durmaktadır.
- Derrida’nın çalışmalarında pharmakon sözcüğüne benzer bir şekilde hymen sözcüğü geçmektedir. Double Session adlı metninde Stephane Mallarme’ın Divagations kitabındaki bir sayfalık “Mimik” adlı mimetik bir oyunu incelenmektedir. Mallarme, Fernand Beisier’in bir hikâyesinin taklidini düzyazıya uyarlamıştır. Bu oyunda sadakatsiz bir kadının kocası Pierrot tarafından gıdıklanarak öldürülmesi hakkındaki hikâye mim sanatına dönüştürülerek anlatılmıştır. Metnin içinde, “hymen” diye bir sözcük geçmektedir. Hymen de hem evlilik hem de bekâret demektir. Karar verilemez bir anlama sahiptir. Derrida’ya göre hymen kavramıyla evlilik ve bekâret birbirini dışlamaz hale gelmektedir, çünkü bir yandan da hymen evlilikle bekâret arasında (entre) duran ince bir zardır.
- Derrida’nın Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi yorumunda da karar verilemezlikle karşılaşılmaktadır. Bildirgede “biz A.B.D. temsilcileri” diye bir ibare geçmektedir ve bunu diyen temsilciler deklerasyonu imzalamıştır. Halbuki Amerikan halkının temsilcisi olabilmek için önce ortada bir halk olması lazımdır; fakat halk, aynı zamanda bildirgeden sonra oluşacaktır. Yani bildirge, olmayan bir halkın, mümkün olamayacak bir temsilcisinin “temsilci” sıfatıyla imzaladığı bir belgedir. Derrida’ya göre sonuç, nedeni öncelemiştir ve “imza atanı icat eden imza” olmuştur. Bu karar verilemezliğin paradigmatik bir örneğidir. Zeynep Direk, bu örneği Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na yazılan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” maddesine uyarlamaktadır. Ona göre millet zaten kayıtsız şartsız hakimdir de TBMM’deki temsilcileri aracılığıyla mı bunu ilan etmektedir, yoksa millet temsilcilerin Cumhuriyet’in ilanı aracılığıyla mı egemenleşir sorusunda bir karar verilemezlik vardır. İki yaklaşım arasındaki karar verilemezlik bu defa performatif eylem ve saptayıcı önerme arasındaki ilişkide gündeme gelmektedir.
Derrida’ya göre “kararın ortaya çıkmasıyla karar verilemezlik sona erseydi, siyasileşme ve etik diye bir şeyden söz edemezdik”. Filozof, Richard Kearney ile röportajında ise “karar verilemezlik tecrübesi olmadan verilen karar yoktur; etik ve siyaset, karar verilemezlikle başlar” demektedir.
Aporia ve tikellik
Derrida’nın Almanca çevirmeni filozof Rodolphe Gache’ye göre yapıbozum “hüküm ve karar vermeden ayrıştırma, başka bir ifadeyle, tekilliği temelinde tanınma ihtiyacına karşı nasıl adil olunabileceği hususudur”. Eski Yunan’da “açmaz” anlamına gelen “aporia” kelimesi, tekillikleri keşfetme hususunda bir geçiş kavramdır. Kavramsal bir açmazla karşılaşıldığında o kavramların doğurganlık kapasitelerine başvurulabilir. Böylece o kavram, başka bir bağlamda yeniden düşünülerek o açmazdan kurtulunur ve yeni bir yol mümkün hale gelebilir. Buna olanak tanıyan şey, her şeyin kendi bağlamı içerisinde değerlendirilmesi ve biricik kabul edilmesi gereğidir. Aporetik deneyimler de açmaz anlamına gelmekle birlikte, böylelikle tikelliklerin keşfine dönük bir geçişi mümkün kılmaktadır.
Derridacı düşünce tikelliğe tutkun olduğu için fark’ı (différance) temel alır. Fark, sosyal bilimlerdeki sınıflandırma mantığına bir tepkidir, aynı nitelikte olanları aynı sepete toplayan bir yaklaşımın reddedilmesidir. Fark’ı temel alan yaklaşım, fark’ı, aynılığın bir ölçüsü ya da terazisi gibi yorumlamamaktadır. Derridacı düşünce, aynıya veya özdeşe göre fark’ı derecelendirmemekte, aksine ‘kendinde fark’ı öne çıkartmaktadır. Fark’ın gerisinde onu temellendirecek bir başlangıç olmadığını iddia etmektedir. Dolayısıyla, benzerlikleri sınıflandırma, gruplama ancak farkı düşünerek mümkün olmaktadır. Fark, sınıflandırılan bir kümeden türetilemez. Her bireyin, olgunun, kavramın tekilliği önce gelmektedir.
Derrida, aporetik bir deneyim olarak adaletin karar verilemezliğini ve hukukla olan ilişkisini, hukukun da tekilliklerle karşılaşmasını “Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli” adlı metninde sorgulamaktadır.
Yasanın gücü: Otoritenin mistik temeli
Derrida’nın “Yasanın Gücü, Otoritenin Mistik Temeli” (1990) metni ilki “Yapıbozum ve Adalet İmkânı”, ikincisi “Nazizm ve Nihai Çözüm: Temsilin Sınırlarını İrdelemek” başlıklı iki tebliğden oluşmaktadır. İlk kısım, yapıbozum bakımından adalet, hukuk, yasa ve güç sorunlarına; ikinci kısım ise Walter Benjamin’in “Şiddetin Eleştirisi Üzerine” metninin ayrıntılı bir incelemesine dayanmaktadır.
Eleştirmenleri tarafından nihilizmle ve apolitizmle suçlanan Derrida, bu metinde yapıbozuma uğratılamayacak tek kategorinin adalet olduğunu, yapıbozumun bizzat adalet olduğunu ilan ederek hukuk ve siyaset felsefesi alanına bir müdahale yapmaktadır. Bu metin, Derrida’nın Carl Schmitt ve Walter Benjamin okumalarına yoğunlaştığı bir dönemden sonra ortaya çıkmıştır. Derrida adaleti Benjaminci anlamda “yıkıcı, saf, ilahi şiddet” olarak da adlandırmamaktadır.
Hukuk ile adalet arasındaki bağı kesintiye uğratmaya çalışan Derrida’ya göre;
1. Hukuk hesap yapmaya zorlar; adalet hesaplanamaz.
2. Hukuk karar vermek zorundadır; adalet, hakkında karar verilemez.
3. Hukuk yasanın icrasıdır; adalet yasanın yasasıdır.
Yazar, adaleti aporetik bir deneyim olarak ele almaktadır. Ona göre adaleti hukuka bağlayan kesintisiz bir yol yoktur; bu aporia, geçitsizliğin deneyimidir. Yasanın gücü kendisine içkin olan şiddetten geldiğine göre, adalet ile hukuk arasındaki geçiş şiddetlidir.
Derrida norm ile olayı, tümel ile tikeli birbirinden ayırmaktadır. Buna göre tümelin ifadesi olarak norm yasalara işaret etse de her dava tikeldir ve biriciktir. Buna göre adalet karar verilemezdir, çünkü özgür bir karara önceden belirlenmiş hiçbir kural, norm, yasa kılavuzluk edemez. Laclau’nun yorumuna göre, gerçek bir karar, hiçbir kurala sığmaz. Çünkü karar da kendi temelini yalnızca kendi tekilliğinde bulur.
Örneğin, savcının mütaalasını ve sanığın savunmasını dinleyen bir yargıcın ceza kanununun ilgili maddeleri uyarınca suçun zararını tazmin edeceğini hesaplayarak sanığın yedi yıl, altı ay hapsine karar verdiğini açıklaması bir hükümdür. Yargıç, karar verirken yasaya bakmakta ve yasa tarafından belirlenmektedir. Öyleyse bu karar özgür bir karar değildir. Yargıcın yaptığı bir performatif bir güç kullanımıdır. Bu aşamada norm ile olay arasında bir sınıflandırma ve yorumlama yapar. Yargıcın kararının adil olup olmadığını belirleyecek bir kural da yoktur, kararın tek kaynağı yine kendi otoritesidir. Karar bir norma dayanmaktadır, ama normun kendisi hiçbir temel zemine dayanmaktadır.
Derrida, karar verilemez olanın imkânsız deneyimi diye adalet fikrinden vazgeçmez. Bir kurala göndermede bulunup hesap yaparak karar verdiği için hukuktan da vazgeçmez. Adalet ile hukuk arasındaki bağı kesintiye uğratsa da o bağı tümüyle kopartmaz. Bu, “karar verilemez olanın ağır gölgesi altında her şeye rağmen karar vermek” demektir. Karar anında hukuk da adaleti terk eder ve oradan dışarı çıkar. Yani karar, karar verilemez olandan çıkıştır. Artık adalet sahasını terkeden karar da karar olmaktan çıkar. Yine de hukukun gücü adaleti ortadan kaldırmaya yetmez.
Derrida’nın yorumuna göre tikellikleri umursamayan, sürekli kurallara göndermede bulunan hukuk insanlarla ilgilenmez. Kararını açıkladıktan sonra muhataplarına dönüp bakmaz, meseleyi nihayete erdirir. Mesela hiçbir yargıç suç ve ceza arasında yaptığı denklik hesabıyla verdiği kararla sanıklardan birisinin yakınlarının hayallerini geri getiremez. Bu adaletin hesaplanamaz, denkleştirilemez, karar verilemez bir deneyim olduğundandır.
Derrida’nın adalet arayışı sonu gelmeyen bir yolculuk, bir özgürleşim fikridir. Tikellikleri önceleyen, karar verilemezliğin imkânsız deneyiminin inatla peşinden koşan, tüm imkânsızlıklara rağmen adalet talebinden de vazgeçmeyen bir özgürleşme talebidir. Adalet arayışı bir hukuk arayışı değil, sürekli bir etik buyruktur. Derrida’nın adalet arayışında verilen her kararın her zaman deşilmesi geleceğe dönük adalet arayışını da her daim canlı tuttuğu için önemlidir ve yapıbozum da bu zemine yerleştirilmiştir.
Ek
Ernesto Laclau ile Chantal Mouffe ise Derrida’nın bu metninden beş yıl önce (1985) yayımladıkları “Hegemonya ve Sosyalist Strateji” başlıklı çalışmalarının teorisini Derridacı karar verilemezlik fikri üzerine inşa ettiklerini belirtmişlerdir. Bu çalışmalarında tikelliklerin eklemlenmesi, olumsallık ve hegemonya kuramı üstünde durmuşlardır. Derrida’nın “Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli” metninden 5 yıl sonra ise Laclau, siyasetin temeline yerleştirilen radikal heterojenlik fikrini “kurucu karar verilemezliğin saltanat sahası” olarak tanımlamıştır. Yine Laclau’ya göre karar verilemezlik kendisinden zorunlu olarak bir eylem güzergâhı çıkarılamayacak bir durum, bir tür açıklık olarak anlaşılmalıdır.
Kaynakça
- ^ Göksel, Nil. “Umberto Eco’da Yorumlamanın Sınırları”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara: 2006
- ^ Direk, Zeynep. “Yasa, Adalet ve Siyaset”, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, der. Aykut Çelebi. İstanbul: Metis, 2014. s. 214-54
- ^ C. Mouffe, R. Rorty, S. Critchley, E. Laclau, J. Derrida. Yapıbozum ve Pragmatizm, çev. Tuncay Birkan, İstanbul: Sarmal, 1998.
- ^ Derrida, Jacques. “Interview with Kearney,” Questioning Ethics, der. Richard Kearney and Mark Dooley London: Routledge, s. 66.
- ^ Derrida, Jacques. “Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli”, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, Metis, İstanbul, 2010, s. 43-133.
- ^ Agtaş, Özkan. Ceza ve Adalet, İstanbul: Metis, 2013, s. 56-69
- ^ Çelebi, Aykut. “Şiddete Karşı Siyaset Hakkı”, Şiddetin Eleştirisi Üzerine, İstanbul: Metis, 2014. s. 255-312
- ^ Laclau, E ve Mouffe, C. Hegemonya ve Sosyalist Strateji, İstanbul: İletişim, 2008, s. 13
- ^ Laclau, Ernesto. Evrensellik, Kimlik, Özgürleşme, çev. Ertuğrul Başer, İstanbul: İletişim, 2012, s.111-134
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Karar verilemezlik karsitliklari hicbir bicimde birbirinin icine koyamamak fakat farkli kendilikler olarak da ayri tutamamaktir boylece gecis icin devamli bir acik kapi aramaktir Jacques Derrida nin ikili karsitliklari binary oppositions sorunsallastirmak ya da daha dogrusu ikiliklerin zaten her zaman sorunlu oldugunu ortaya koymak icin Bati felsefesininin metafizigini yapibozumuna ugratma projesinin en temel kavramlarindan birisidir Platoncu dusuncede var olan varligin karsitliklar temelinde yapilandirilmis oldugu inanciyla bir hesaplasmadir Ornegin Derridaci dusuncede bicim ve icerik birbirinden kesin olarak ayri ve iki kutupta yer alan seyler olmaktan cikar ama birbiriyle iliskili ve aralarindaki farkin karar verilemez oldugu seylere birbirini dislayan degil birbirine acik seylere donusur Cunku Derrida nin temel ilkesi karsit terimlerden herhangi birini tumuyle disarida birakmayi reddetmesidir Derrida nin ilk donem eserlerinde karar verilemezligin alani yaziyken yazar gec donem calismalarindan Yasanin Gucu Otoritenin Mistik Temeli baslikli eserinde etik ve politik duzeyde karar verilemezlik ve adalet ustunde durmustur Ornekler Derrida nin soz yazi karsitligini kirmaya calistigi Platon un Eczanesi adli metninde Phaidros diyalogunda dile getirilen bir mit incelenmektedir Mite gore yaziyi bulan Theuth bulusunu tanri kral Thamus a sunarken yazinin bilginin de bellegin de pharmakon u oldugunu soylemektedir Kral da Theuth a yazinin hafizayi unutkan kildigi bilgiyi azalttigi yanitini vermektedir Pharmakon sozcugu ise bir acmazdir cunku sozcuk hem ilac hem de zehir anlamina gelmektedir Derrida ya gore sozcuk metnin icinde karar verilemez olarak durmaktadir Derrida nin calismalarinda pharmakon sozcugune benzer bir sekilde hymen sozcugu gecmektedir Double Session adli metninde Stephane Mallarme in Divagations kitabindaki bir sayfalik Mimik adli mimetik bir oyunu incelenmektedir Mallarme Fernand Beisier in bir hikayesinin taklidini duzyaziya uyarlamistir Bu oyunda sadakatsiz bir kadinin kocasi Pierrot tarafindan gidiklanarak oldurulmesi hakkindaki hikaye mim sanatina donusturulerek anlatilmistir Metnin icinde hymen diye bir sozcuk gecmektedir Hymen de hem evlilik hem de bekaret demektir Karar verilemez bir anlama sahiptir Derrida ya gore hymen kavramiyla evlilik ve bekaret birbirini dislamaz hale gelmektedir cunku bir yandan da hymen evlilikle bekaret arasinda entre duran ince bir zardir Derrida nin Amerikan Bagimsizlik Bildirgesi yorumunda da karar verilemezlikle karsilasilmaktadir Bildirgede biz A B D temsilcileri diye bir ibare gecmektedir ve bunu diyen temsilciler deklerasyonu imzalamistir Halbuki Amerikan halkinin temsilcisi olabilmek icin once ortada bir halk olmasi lazimdir fakat halk ayni zamanda bildirgeden sonra olusacaktir Yani bildirge olmayan bir halkin mumkun olamayacak bir temsilcisinin temsilci sifatiyla imzaladigi bir belgedir Derrida ya gore sonuc nedeni oncelemistir ve imza atani icat eden imza olmustur Bu karar verilemezligin paradigmatik bir ornegidir Zeynep Direk bu ornegi Teskilat i Esasiye Kanunu na yazilan Egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir maddesine uyarlamaktadir Ona gore millet zaten kayitsiz sartsiz hakimdir de TBMM deki temsilcileri araciligiyla mi bunu ilan etmektedir yoksa millet temsilcilerin Cumhuriyet in ilani araciligiyla mi egemenlesir sorusunda bir karar verilemezlik vardir Iki yaklasim arasindaki karar verilemezlik bu defa performatif eylem ve saptayici onerme arasindaki iliskide gundeme gelmektedir Derrida ya gore kararin ortaya cikmasiyla karar verilemezlik sona erseydi siyasilesme ve etik diye bir seyden soz edemezdik Filozof Richard Kearney ile roportajinda ise karar verilemezlik tecrubesi olmadan verilen karar yoktur etik ve siyaset karar verilemezlikle baslar demektedir Aporia ve tikellik Derrida nin Almanca cevirmeni filozof Rodolphe Gache ye gore yapibozum hukum ve karar vermeden ayristirma baska bir ifadeyle tekilligi temelinde taninma ihtiyacina karsi nasil adil olunabilecegi hususudur Eski Yunan da acmaz anlamina gelen aporia kelimesi tekillikleri kesfetme hususunda bir gecis kavramdir Kavramsal bir acmazla karsilasildiginda o kavramlarin dogurganlik kapasitelerine basvurulabilir Boylece o kavram baska bir baglamda yeniden dusunulerek o acmazdan kurtulunur ve yeni bir yol mumkun hale gelebilir Buna olanak taniyan sey her seyin kendi baglami icerisinde degerlendirilmesi ve biricik kabul edilmesi geregidir Aporetik deneyimler de acmaz anlamina gelmekle birlikte boylelikle tikelliklerin kesfine donuk bir gecisi mumkun kilmaktadir Derridaci dusunce tikellige tutkun oldugu icin fark i differance temel alir Fark sosyal bilimlerdeki siniflandirma mantigina bir tepkidir ayni nitelikte olanlari ayni sepete toplayan bir yaklasimin reddedilmesidir Fark i temel alan yaklasim fark i ayniligin bir olcusu ya da terazisi gibi yorumlamamaktadir Derridaci dusunce ayniya veya ozdese gore fark i derecelendirmemekte aksine kendinde fark i one cikartmaktadir Fark in gerisinde onu temellendirecek bir baslangic olmadigini iddia etmektedir Dolayisiyla benzerlikleri siniflandirma gruplama ancak farki dusunerek mumkun olmaktadir Fark siniflandirilan bir kumeden turetilemez Her bireyin olgunun kavramin tekilligi once gelmektedir Derrida aporetik bir deneyim olarak adaletin karar verilemezligini ve hukukla olan iliskisini hukukun da tekilliklerle karsilasmasini Yasanin Gucu Otoritenin Mistik Temeli adli metninde sorgulamaktadir Yasanin gucu Otoritenin mistik temeli Derrida nin Yasanin Gucu Otoritenin Mistik Temeli 1990 metni ilki Yapibozum ve Adalet Imkani ikincisi Nazizm ve Nihai Cozum Temsilin Sinirlarini Irdelemek baslikli iki tebligden olusmaktadir Ilk kisim yapibozum bakimindan adalet hukuk yasa ve guc sorunlarina ikinci kisim ise Walter Benjamin in Siddetin Elestirisi Uzerine metninin ayrintili bir incelemesine dayanmaktadir Elestirmenleri tarafindan nihilizmle ve apolitizmle suclanan Derrida bu metinde yapibozuma ugratilamayacak tek kategorinin adalet oldugunu yapibozumun bizzat adalet oldugunu ilan ederek hukuk ve siyaset felsefesi alanina bir mudahale yapmaktadir Bu metin Derrida nin Carl Schmitt ve Walter Benjamin okumalarina yogunlastigi bir donemden sonra ortaya cikmistir Derrida adaleti Benjaminci anlamda yikici saf ilahi siddet olarak da adlandirmamaktadir Hukuk ile adalet arasindaki bagi kesintiye ugratmaya calisan Derrida ya gore 1 Hukuk hesap yapmaya zorlar adalet hesaplanamaz 2 Hukuk karar vermek zorundadir adalet hakkinda karar verilemez 3 Hukuk yasanin icrasidir adalet yasanin yasasidir Yazar adaleti aporetik bir deneyim olarak ele almaktadir Ona gore adaleti hukuka baglayan kesintisiz bir yol yoktur bu aporia gecitsizligin deneyimidir Yasanin gucu kendisine ickin olan siddetten geldigine gore adalet ile hukuk arasindaki gecis siddetlidir Derrida norm ile olayi tumel ile tikeli birbirinden ayirmaktadir Buna gore tumelin ifadesi olarak norm yasalara isaret etse de her dava tikeldir ve biriciktir Buna gore adalet karar verilemezdir cunku ozgur bir karara onceden belirlenmis hicbir kural norm yasa kilavuzluk edemez Laclau nun yorumuna gore gercek bir karar hicbir kurala sigmaz Cunku karar da kendi temelini yalnizca kendi tekilliginde bulur Ornegin savcinin mutaalasini ve sanigin savunmasini dinleyen bir yargicin ceza kanununun ilgili maddeleri uyarinca sucun zararini tazmin edecegini hesaplayarak sanigin yedi yil alti ay hapsine karar verdigini aciklamasi bir hukumdur Yargic karar verirken yasaya bakmakta ve yasa tarafindan belirlenmektedir Oyleyse bu karar ozgur bir karar degildir Yargicin yaptigi bir performatif bir guc kullanimidir Bu asamada norm ile olay arasinda bir siniflandirma ve yorumlama yapar Yargicin kararinin adil olup olmadigini belirleyecek bir kural da yoktur kararin tek kaynagi yine kendi otoritesidir Karar bir norma dayanmaktadir ama normun kendisi hicbir temel zemine dayanmaktadir Derrida karar verilemez olanin imkansiz deneyimi diye adalet fikrinden vazgecmez Bir kurala gondermede bulunup hesap yaparak karar verdigi icin hukuktan da vazgecmez Adalet ile hukuk arasindaki bagi kesintiye ugratsa da o bagi tumuyle kopartmaz Bu karar verilemez olanin agir golgesi altinda her seye ragmen karar vermek demektir Karar aninda hukuk da adaleti terk eder ve oradan disari cikar Yani karar karar verilemez olandan cikistir Artik adalet sahasini terkeden karar da karar olmaktan cikar Yine de hukukun gucu adaleti ortadan kaldirmaya yetmez Derrida nin yorumuna gore tikellikleri umursamayan surekli kurallara gondermede bulunan hukuk insanlarla ilgilenmez Kararini acikladiktan sonra muhataplarina donup bakmaz meseleyi nihayete erdirir Mesela hicbir yargic suc ve ceza arasinda yaptigi denklik hesabiyla verdigi kararla saniklardan birisinin yakinlarinin hayallerini geri getiremez Bu adaletin hesaplanamaz denklestirilemez karar verilemez bir deneyim oldugundandir Derrida nin adalet arayisi sonu gelmeyen bir yolculuk bir ozgurlesim fikridir Tikellikleri onceleyen karar verilemezligin imkansiz deneyiminin inatla pesinden kosan tum imkansizliklara ragmen adalet talebinden de vazgecmeyen bir ozgurlesme talebidir Adalet arayisi bir hukuk arayisi degil surekli bir etik buyruktur Derrida nin adalet arayisinda verilen her kararin her zaman desilmesi gelecege donuk adalet arayisini da her daim canli tuttugu icin onemlidir ve yapibozum da bu zemine yerlestirilmistir Ek Ernesto Laclau ile Chantal Mouffe ise Derrida nin bu metninden bes yil once 1985 yayimladiklari Hegemonya ve Sosyalist Strateji baslikli calismalarinin teorisini Derridaci karar verilemezlik fikri uzerine insa ettiklerini belirtmislerdir Bu calismalarinda tikelliklerin eklemlenmesi olumsallik ve hegemonya kurami ustunde durmuslardir Derrida nin Yasanin Gucu Otoritenin Mistik Temeli metninden 5 yil sonra ise Laclau siyasetin temeline yerlestirilen radikal heterojenlik fikrini kurucu karar verilemezligin saltanat sahasi olarak tanimlamistir Yine Laclau ya gore karar verilemezlik kendisinden zorunlu olarak bir eylem guzergahi cikarilamayacak bir durum bir tur aciklik olarak anlasilmalidir Kaynakca Goksel Nil Umberto Eco da Yorumlamanin Sinirlari Hacettepe Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Felsefe Anabilim Dali Yuksek Lisans Tezi Ankara 2006 Direk Zeynep Yasa Adalet ve Siyaset Siddetin Elestirisi Uzerine der Aykut Celebi Istanbul Metis 2014 s 214 54 C Mouffe R Rorty S Critchley E Laclau J Derrida Yapibozum ve Pragmatizm cev Tuncay Birkan Istanbul Sarmal 1998 Derrida Jacques Interview with Kearney Questioning Ethics der Richard Kearney and Mark Dooley London Routledge s 66 Derrida Jacques Yasanin Gucu Otoritenin Mistik Temeli Siddetin Elestirisi Uzerine Metis Istanbul 2010 s 43 133 Agtas Ozkan Ceza ve Adalet Istanbul Metis 2013 s 56 69 Celebi Aykut Siddete Karsi Siyaset Hakki Siddetin Elestirisi Uzerine Istanbul Metis 2014 s 255 312 Laclau E ve Mouffe C Hegemonya ve Sosyalist Strateji Istanbul Iletisim 2008 s 13 Laclau Ernesto Evrensellik Kimlik Ozgurlesme cev Ertugrul Baser Istanbul Iletisim 2012 s 111 134