Yaratılış kaydı Kutsal Kitap'ın başlangıcında bulunmaktadır (Başlangıç 1, 2). Kutsal Kitap'ın ifadeleri bilimcilerden ve teologlardan bile eleştirilmektedir. Dünyada yaygın olan bir görüşe göre insan dahil olmak üzere tüm hayvan türleri rastlantı sonucunda meydana gelen bir tek hücreden oluştular. Kutsal Kitap'ın yaratılış kaydı ise maddi dünya zeka sahibi bir yaratıcının ürünü olduğunu göstermektedir.
Evrenin Başlangıcı / İlk Patlama
„Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı. O zaman yeryüzü şekillenmemişti ve ıssızdı; derin suların üzerini karanlık örtüyordu ve Tanrı’nın etkin kuvveti suların üzerinde hareket ediyordu.“ (Başlangıç 1:1, 2) |
Evrenin Başlangıcı
Yaratılış kaydı, evrenin ve dünyanın ne kadar süredir var olduğu hakkında hiçbir şey söylemese de, evrenin ilk "yaratılış günü"nden milyarlarca yıl önce meydana geldiği varsayımıyla çelişmez. Yeryüzü başlangıçta suyla doluydu ve güneş, ay ve yıldızlar var oldukları halde ışınları yeryüzüne erişemedi.
Bugün, evrenin bir başlangıcı olduğuna dair bilimsel teoriler savunulmaktadır. Maddenin büyük bir patlamada patladığı ve o zamandan beri uzayın genişlediği söylenir. Bu, evrenin bir başlangıcından söz eden Kutsal Kitap'ın ilk ayeti ile uyumludur. Bu konuda Robert Jastrow kitabında şöyle yazar: "İlahiyatçılar genellikle evrenin bir başlangıcı olduğuna dair kanıt görmekten memnunlar, ancak bu, astronomları garip bir şekilde üzdü." Jastrow, evrenin genişlediği fikri hakkında bazılarının söylediklerini aktarıyor:
- Albert Einstein: "Bu durum can sıkıcı."
- İngiliz astronom Sir Arthur Eddington: "Bir başlangıcın olduğu düşüncesi bana karşı çıkıyor. . ., beni uyuşuk bırakıyor."
- Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden Philip Morrison: "Bu bakış açısını reddetmeye can atıyorum."
- Palomar Dağı'ndaki ünlü gözlemevinden Allan Sandage: "Bu doğru olamaz."
Jastrow şöyle devam ediyor: “Söyledikleri, bilimsel kanıtlar mesleğinin 'dini' dogmalarıyla çeliştiğinde bilimcinin tutumunun ilginç bir örneğidir (kesinlikle objektif olması beklenir). Bizim görüşümüz kanıtlarla çeliştiğinde bilim insanının tıpkı bizler gibi davrandığı ortaya çıktı. Öfkeleniriz, çatışma yokmuş gibi davranırız ya da anlamsız sözlerle örtbas etmeye çalışırız." Jastrow yazıyor: "Bilimde bir tür din vardır. ... Dünyanın bir başlangıcı olduğu keşfi, bilim adamının 'dini' dogmasıyla çelişir."
İlk Patlama
Dünyanın meydana gelmesi için günümüz astronomlar tarafından anlatılan en iyi bilinen versiyon şudur: Yaklaşık 15 ila 20 milyar yıl önce ne bir evren ne de bir boşluk vardı. Ayrıca zaman ve madde de yoktu. Sonsuz yoğunlukta, sonsuz küçüklükte bir nokta vardı, patladı ve bildiğimiz evreni meydana getirdi. Bu erken aşamadaki patlamada, yeni doğan evren, ışıktan çok daha hızlı bir süratla, saniyenin çok küçük bir bölümünde yaymıştır.
Büyük Patlamanın (“Big Bang”) ilk dakikalarında, büyük ölçekli bir nükleer füzyon meydana geldi ve şu anda yıldızlararası uzayda ölçülen hidrojen ve helyum konsantrasyonlarının yanı sıra en azından lityum yoğunluğunun bir kısmını üretti. Muhtemelen 300.000 yıl sonra, evren büyüklüğündeki ateş topu güneş yüzeyinin sıcaklığının biraz altına soğudu; elektronlar artık atomların etrafındaki yörüngelerde toplanabilirdi ve bir foton flaşı veya ışığı yaratıldı. Bu birincil radyasyon bugün -önemli ölçüde soğutulmuş olsa da- 2,7 Kelvin1 sıcaklıkta mikrodalga arka plan radyasyonu olarak ölçülebilir. 1964/65'te bu arka plan radyasyonunun keşfi, çoğu bilim insanını İlk Patlama teorisinde bazı gerçekler olduğuna ikna etti. İlk Patlama modeli, evrenin görünüşte neden her yöne doğru genişlediğini, uzak galaksilerin neden birbirlerinden ve dünyadan yüksek hızda uzaklaşmaya çalıştığını da güya açıklıyor.
Uzayın yapısı (galaksiler, galaksi kümeleri, süper kümeleri v.s.) İlk Patlama ile bağdaştırılamaz. Bu, en önemli soruya yol açar: Büyük Patlama'yı ne tetiklemiş olabilir? Enflasyonist büyük patlama teorisinin çok popüler versiyonunun kurucularından biri olan Andrei Linde'de, Standart Model'in bu temel soruya cevap vermediğini açıkça kabul eder. "İlk - ve en önemli - sorun Big Bang'in kendisidir" diyor. "Eğer uzay ve zaman onunla başladıysa, her şey nasıl hiçten ortaya çıkabilir? Ondan önce bir şey var mıydı? . . . Big Bang'in temsil ettiği böyle bir ilk tekilliği açıklamak, modern kozmolojinin hala en inatçı sorunudur.” Discover dergisi bir makalede "Aklı başında hiçbir kozmolog, Büyük Patlama'nın nihai teori olduğunu iddia edemez" sonucuna vardı.
Büyük Patlama teorisi uzayda görülen kanunları ve düzeni açıklayamaz.
1 Kelvin 0 K denen ve -273,16 Celsius derecesine eşdeğer olan mutlak sıfırdan başlaması dışında her derecesi Celsius derecesine eşit olan bir sıcaklık birimidir. Su 273,16 Kelvin’de donar ve 373,16 Kelvin’de kaynar.
Yaratılış günleri
Yaratılış raporunu incelerken, olayların dünyada bulunan bir gözlemcinin bakış açısından aktarıldığını akılda tutmak faydalı olur.
“Gün” sözcüğü
Birçokları, Başlangıç 1'de kullanılan “gün” kelimesinin 24 saatlik bir süre anlamına geldiğini anlıyor. Ancak Başlangıç 1:5'te Tanrı'nın kendisi, yalnızca gün ışığını “gün” olarak adlandırarak günü daha kısa bir zaman dilimine (aşağıyukarı 12 saat) böldüğünü söylüyor. Başlangıç 2:4'te tüm yaratılış dönemlerine “gün” denir: “Yehova Tanrı’nın yeri ve göğü yaptığı gün (altı yaratılış döneminin tamamında), onların yaratıldığı zaman hakkındaki kayıt budur."
“Gün” olarak tercüme edilen İbranice jōm kelimesi, farklı uzunluklardaki zaman dilimleri anlamına gelebilir. William Wilson'ın Old Testament Word Studies 'ine göre jōm'un mümkün anlamları şunları içerir: “Bir gün; genellikle kelime, genel olarak zaman veya uzun zaman anlamına gelir; dikkate alınması gereken bütün bir zaman dilimi ... gün ayrıca özel bir mevsim veya olağanüstü bir şeyin olduğu bir zaman için kullanılır.”
Son cümle yaratılış günlerine uygundur; çünkü kesinlikle olağanüstü olayların gerçekleştiği dönemler idiler. Ek olarak, ikinci tanım 24 saatten daha uzun sürelere izin verir.
Kutsal Kitap'ta kullanıldığı şekliyle “gün” kelimesi, yaz ve kış gibi mevsimlerin geçişini içerebilir (Zekeriya 14:8). “Hasat günü” birçok günü içerir (Özdeyişler 25:13; Başlangıç 30:14). Bin yıl bir güne benzetilir (Mezmur 90:4; 2. Petrus 3:8, 10). “Hüküm Günü” uzun yıllar sürer (Matta 10:15; 11:22-24). Yaratılış “günlerinin” de uzun zaman dilimlerini -binyılları- kapsadığı sonucuna varmak mantıklı görünüyor.
Birinci “gün”
“Ve Tanrı “Işık olsun” dedi. Ve ışık belirmeye başladı. Tanrı baktı, ışık iyiydi; ışıkla karanlığı ayırdı. Tanrı, ışığı gün, karanlığı gece diye adlandırdı. Akşam oldu, sabah oldu, birinci gün.” (Başlangıç 1:3-5) |
Güneş ve ay, o ilk “gün”den çok önce uzayda var oldular, ancak onların ışığı dünyanın yüzeyine nüfuz etmedi, böylece yeryüzündeki bir gözlemci için görünmez kalacaktı. Şimdi, o ilk "gün"de, ışık yeryüzünde görünür hale geliyordu; ve o andan itibaren dönen küre üzerinde gece ve gündüz vardı. Görünüşe göre parlama, uzun bir süreye yayılan kademeli bir süreçti, bu nedenle elektrik ampulünü yakmak gibi anlık bir olay değildi. Musa'nın ilk kitabının J. W. Watts tarafından tercümesinde bu, şu sözlerle ifade edilir: "Ve yavaş yavaş ışık var oldu." Işık güneşten geldi, ancak bulut örtüsü nedeniyle kendisi görülemedi. Rotherham'ın, tercümesindekii 3. ayetin bir yorumunda belirtiği gibi, dünyaya ulaşan ışık bu nedenle "dağınık ışık" idi.
İkinci „gün“
“Ve Tanrı, “Suların arasında bir kubbe, sularla sular arasında bir bölme olsun” dedi. Böylece Tanrı kubbeyi yapmaya ve kubbenin altında kalacak sular ile kubbenin üstünde kalacak suları ayırmaya başladı. Ve böyle oldu. Tanrı kubbeyi gök diye adlandırdı. Akşam oldu, sabah oldu, ikinci gün.” (Başlangıç 1:6-8) |
Bazı çevirilerde “genişleme” yerine “kubbe” sözcüğü kullanılır. Bu sebepten dolayı bazıları, yaratılış kaydının, metal bir kubbeden söz eden yaratılış efsanelerinden alındığı iddia ederler. Ancak "kubbe" kullanan King James Versiyonunda bile kenar notu "genişleme"yi (expansion) ifade eder, çünkü İbranicede "genişleme" olarak çevrilen raqía kelimesi 'genişletmek', 'yaymak' veya 'uzatmak' anlamına gelir.
Yaratılış kaydı, genişlemeyi Tanrı'nın "yarattığını" belirtse de, onun prosedürü hakkında herhangi bir ayrıntı vermez. Ayrışmanın ayrıntılı olarak nasıl gerçekleştiğine bakılmaksızın, sanki 'genişlemenin üzerindeki sular' yeryüzünden yukarı doğru itilmiş gibi görünüyor. Daha sonra, Başlangıç 1:20'de gösterildiği gibi, kuşların "göklerin genişlemesinde" uçtukları söylenir.
Üçüncü „gün“
“Ve Tanrı, “Gökler altındaki sular bir yerde toplansın ve kuru toprak ortaya çıksın” dedi. Ve böyle oldu. Tanrı kuru toprağı yer, bir araya toplanan suları da deniz diye adlandırdı. Tanrı baktı, iyiydi.” (Başlangıç 1:9, 10) |
Yine, rapor bunun nasıl başarıldığını açıklamıyor. Kuşkusuz, toprağın oluşumuna, yeryüzünün muazzam hareketleri eşlik etti. Jeologlar, bu tür büyük çalkantıları bir felaket teorisiyle ilişkilendirirdi. Ancak yaratılış kaydı, bir Yaratıcı tarafından kontrol ve gözetimi ortaya koymaktadır.
Tanrı'nın Eyüp'e yeryüzü hakkındaki bilgisini sorduğunda O, Eyüp’e başka şeylerin yanı sıra şunları sordu: “Kaidesi neyin içine gömüldü, ya da köşe taşını kim koydu?” (Eyüp 38:6). İlginçtir ki, Yer’in kabuğu tıpkı bir “temel” gibi, kıtaların ve özellikle de sıradağların altında öylesine kalındır ki, ağaçların toprağa kök salması gibi, yer mantosunun derinlerine kadar iner.
Putnam’s Geology kitabı şöyle diyor: “Dağların ve kıtaların kökleri olduğu fikri defalarca incelendi ve her defa doğru olduğu bulundu.” Okyanusların altındaki yerkabuğu sadece yaklaşık 8 km kalınlığındadır, ancak kıtaların tabanları yaklaşık 30 km derinliğindedir ve dağ kökleri neredeyse iki kat daha uzağa nüfuz eder.
Her ne kadar kuru arazi ortaya çıkarılmış olsa da, meselenin özü şu ki, hem Kutsal Kitap hem de bilim, kuru araziyi dünyanın oluşum aşamalarından biri olarak listeliyor.
Yaratılış kaydı şöyle devam ediyor:
“O zaman Tanrı şöyle dedi: “Yer üzerinde otlar çıksın, tohum veren bitkiler, tohumlu meyveleri olan ve cinslerine göre meyve veren ağaçlar yetişsin.” Ve böyle oldu. Böylece yer üzerinde otlar çıktı; cinsine göre, tohum veren bitkiler ve cinsine göre tohumlu meyveler veren ağaçlar yetişmeye başladı. Tanrı baktı, iyiydi. Akşam oldu, sabah oldu, üçüncü gün.” (Başlangıç 1:11-13) |
Böylece, üçüncü yaratılış döneminin sonunda, üç büyük kara bitkisi sınıfı yaratılmıştı. Bu arada yayılan ışık o kadar güçlendi ki, bitkiler için gerekli olan fotosentez gerçekleşebildi. Bu arada, rapor burada ortaya çıkan her yeni bitki "türünden" bahsetmiyor. Mikroorganizmalar, su bitkileri ve diğerleri özel olarak listelenmemiştir, ancak büyük olasılıkla o "günde" yaratılmışlardır.
Dördüncü „gün“
“Ve Tanrı şöyle dedi: “Gün ile geceyi ayırmak için, gök kubbede ışıklar belirsin. İşaret olsunlar; dönemleri, günleri ve yılları göstersinler. Yer üzerine ışık saçmak için gök kubbede ışık görevi görsünler.” Ve böyle oldu. Tanrı iki büyük ışık yaptı; büyük ışık güne hükmedecek, küçük ışık da geceye hükmedecekti; ayrıca yıldızları da yaptı. Böylece Tanrı yer üzerine ışık saçmaları için onları gök kubbeye koydu. 18 Onlar güne ve geceye hükmedecek, ışıkla karanlığı ayıracaklardı. Tanrı baktı, iyiydi. Akşam oldu, sabah oldu, dördüncü gün.” (Başlangıç 1:14-19) |
Daha önce ilk “gün” raporunda “Işık olsun” ifadesi kullanılıyordu. Orada “ışık” için kullanılan İbranice kelime 'ōr'dur ve genel anlamda ışık anlamına gelir. Dördüncü “gün”ün raporunda, ışığın kaynağını belirten İbranice ma'ōʹr kelimesi kullanılır. Rotherham, Emphasised Bible'in dipnotunda "ışıklar" hakkında şunu belirtir: "Ayet 3'te 'ōr, dağınık ışık." 14. ayetteki İbranice ma'ōʹr kelimesinin "ışık veren" anlamına geldiğini açıklamaya devam ediyor. İlk “gün”de, puslu ışık yerküreyi kundak gibi saran bulutlar arasından sızarak yeryüzüne ulaştı ama, yerküreyi saran kalın bulut tabakalarından dolayı puslu ışığın kaynakları yeryüzünden bakan biri tarafından henüz görülecek durumda değildi. Şimdi, dördüncü “gün”de bir değişiklik olduğu anlaşılır.
Başlangıçta yüksek karbondioksit atmosferinin bir sonucu olarak, tüm dünyada sıcak bir iklim hüküm sürmüş olabilir. Ancak üçüncü ve dördüncü yaratılış dönemlerinde bitki örtüsünün gür büyümesiyle, ısı biriktiren karbondioksit kabuğunun büyük bir kısmı tüketildi. Bitki örtüsü de, hayvan yaşamı için bir ön koşul olan oksijen verdi. Dünyada olan bir gözlemci, “işaretler olarak hizmet edecek ve zaman, gün ve yıl dönemlerini belirleyecek” (Başlangıç 1:14) güneşi, ayı ve yıldızları görebilecekti. Ay, kameri ayların geçişini, güneş ise güneş yıllarının geçişini gösteriyordu. Dördüncü "gün"de oluşan mevsimler kuşkusuz bugünden daha ılımlıydı (Tekvin 1:15; 8:20-22).
Beşinci „gün“
“Ve Tanrı şöyle dedi: “Sular canlı sürüleriyle dolup taşsın ve yer üzerinde, gök kubbede kanatlılar uçuşsun.” Böylece Tanrı, dev deniz canlılarını ve sularda kaynaşan tüm canlıları cinslerine göre, uçan her kanatlıyı da cinsine göre yarattı. Tanrı baktı, iyiydi. Bunun üzerine Tanrı onları kutsadı, “Üreyin, çoğalın”, dedi. “Denizleri doldurun; kanatlılar yeryüzünde çoğalsın.” Akşam oldu, sabah oldu, beşinci gün.” (Başlangıç 1:20-23) |
Sularda yaşayan yaratıklara "canlılar" denmesi ilginçtir. Aynı ifade, ‘yerin üstünde, boşluğun yüzünde uçuşan kuşlar’ için de kullanılabilir. Can, İbranice néphesch kelimesinin geleneksel çevirisidir. Bu terim esas olarak 1. insanlara, 2. hayvanlara veya 3. bir insanın veya bir hayvanın hayatına atıfta bulunmaktadır.
Altıncı „gün“
“Ve Tanrı şöyle dedi: “Yer, cinslerine göre canlılar meydana getirsin; yeryüzünde cinslerine göre evcil hayvanlar, yaban hayvanları ve diğer canlılar olsun.” Ve böyle oldu. Tanrı cinslerine göre yerin yaban hayvanlarını, cinslerine göre evcil hayvanları ve cinslerine göre topraktaki diğer tüm canlıları yarattı. Tanrı baktı, iyiydi.” (Başlangıç 1:24, 25) |
Altıncı “gün”de evcil hayvanlar ve vahşi hayvanlar olarak adlandırılan kara hayvanları ortaya çıktı. Ayrıca altıncı yaratılış döneminin sonunda insanlar yaratıldı:
"Ve Tanrı şöyle dedi: “Bizi yansıtan, bize benzeyen insan yapalım. Denizin balıklarına, gökte uçan kanatlılara, evcil hayvanlara, tüm yeryüzüne, yeryüzündeki diğer tüm canlılara hâkim olsun.” Böylece Tanrı insanı Kendi yansıması, Kendi benzeri olarak yarattı; Tanrı onları erkek ve kadın olarak yarattı. Sonra Tanrı onları kutsadı: “Çocuklar sahibi olun, çoğalın, yeryüzünü doldurun ve onu denetiminiz altına alın. Denizin balıklarına, gökte uçan kanatlılara ve yeryüzündeki tüm canlılara hâkim olun” dedi. Ve Tanrı şöyle dedi: “İşte, tüm yeryüzünde tohum veren her bitkiyi ve meyvesi tohumlu her ağacı size verdim; bunlar size yiyecek olacak. Yerin tüm yaban hayvanlarına, göklerde uçan tüm kanatlılara ve yeryüzündeki tüm canlılara bütün yeşil bitkileri yiyecek olarak verdim.” Ve böyle oldu. Sonra Tanrı yaptığı her şeye baktı; hepsi çok iyiydi. Akşam oldu, sabah oldu, altıncı gün.” (Başlangıç 1:26-31) |
Başlangıç kitabının 2. bölümünde bazı ek ayrıntılardan söz edildiği görülmektedir. Ancak bu, bazılarının iddia ettiği gibi, 1. bölümdekiyle çelişen başka bir yaratılış kaydı değildir. Rapor, yalnızca kurak toprakların ortaya çıkmasından sonra ve kara bitkileri yaratılmadan önce üçüncü "günde" bir noktada yeniden başlatılır ve insanların görünümü hakkında ek ayrıntılar içerir (Başlangıç 2:5-9, 15-18, 21, 22).
“Cinslerine göre” (Başlangıç 1:11, 12, 21, 24, 25)
Başlangıç kitabının 1. bölümündeki temel kuralı şudur: Canlılar sadece "türlerine göre" çoğalırlar. Bunun nedeni, genetik kodun bir bitki veya hayvanın normalden çok uzaklaşmasını engellemesidir. Büyük bir çeşitlilik mümkündür (örneğin insanlarda veya kedilerde ve köpeklerde görülebileceği gibi), ancak bir canlının kendisini diğerine dönüştürebileceği kadar geniş değildir.
Bu, şimdiye kadar yapılmış tüm mutasyon girişimleriyle kanıtlanmıştır. Biyolojinin temel ilkesi, yaşamın yalnızca mevcut yaşamdan geldiği ve ataların ve torunların organizmasının her zaman aynı “tür”e ait olduğu da kanıtlanmıştır. Üreme denemeleri de bunu doğrulamaktadır. Bilim adamları, çeşitli hayvan ve bitki formlarını üreme deneyleriyle süresiz olarak değiştirmeye çalıştılar. Zamanla yeni yaşam biçimleri geliştirip geliştiremeyeceklerini belirlemek istediler. Hangi sonuçla? On Call dergisinde şöyle bildiriliyor: “Üreme deneyleri sırasında, yetiştiriciler genellikle birkaç kuşaktan sonra iyileştirmenin imkansız olduğu bir optimuma ulaştıklarını ve yeni bir türün ortaya çıkmadığını görürler. ... Üreme girişimleri, evrimi desteklemekten çok çürütüyor gibi görünüyor.”
Science dergisi şunu yazarak bununla uyum içindedir: “Türler gerçekten de fiziksel ve diğer özelliklerinde biraz değişkendir; ancak bu değişme yeteneği sınırlıdır ve daha uzun bir süre boyunca ortalama bir değer etrafında sarkaçlanır.” Böylece, canlılar sürekli değişim olasılığını değil, daha doğrusu 1. istikrar ve 2. sınırlı değişkenlik yeteneğini miras olarak bırakırlar.
Molecules to Living Cells kitabı bu nedenle şunları söylüyor: “Bir havuçtan veya bir fare karaciğerinden alınan hücreler sayısız bir üreme çevriminden sonra da kendi doku ve organizma kimliklerini tutarlı şekilde koruyorlar.”Symbiosis in Cell Evolution kitabı diyor ki: "Bütün canlılar . . . . inanılmaz bir sadakatle çoğalmaktadır."Scientific American dergisi ayrıca şunları not eder: "Canlılar biçim açısından son derece farklıdırlar, fakat biçimlerin belirli bir soy çizgisindeki değişmezlikleri göze çarpmaktadır: nesiller sonra bile domuzlar domuz olarak, meşe ağaçları da meşe olarak kalıyor.” Ayrıca, bir bilim yazarı şunları yazdı: “Gül fidanları her zaman gül filizi verirler, asla kamelya açmazlar. Keçiler de oğlak doğururlar, asla kuzu değil.” Bu yazar mutasyonların “evrimin tamamına, yani balıkların, sürüngenlerin, kuşların ve memelilerin neden var olduklarına bir açıklama getiremedikleri” sonucuna vardı.
Bir cins içindeki çeşitlilik konusu, Darwin’in evrim hakkında başlangıçtaki düşüncesini etkileyen bir şeyi açıklamaktadır. Galapagos Adaları'nda kaldığı süre boyunca bir ispinoz türü gözlemledi. Bu kuşlar, yayıldıkları Güney Amerika kıtasındaki kendi ata cinsleriyle aynı türdendi. Ancak gagalarının şekli gibi garip farklılıklar vardı. Darwin bunu evrimsel ilerleme olarak yorumladı. Ancak gerçekte, bir canlının genetik yapısından dolayı mümkün olan bir tür içindeki çeşitliliğin başka bir örneğinden başka bir şey değildi. İspinozlar ispinoz olarak kaldı. Asla başka bir şeye dönüşmediler.
Dolayısıyla Başlangıç'taki ifade, bilimsel gerçeklerle tam bir uyum içindedir. Tohum ekersen, sadece “türlerine göre” bir şey çıkar, bu yüzden bu yasanın güvenilirliğine güvenerek bir bahçe dikebilirsin. Kedilerin yavru kedileri olduğunda, her zaman kedilerdir. İnsanlar ebeveyn olduklarında, çocukları her zaman insandır. Renk, boyut ve görünüşte farklılıklar vardır ama her zaman bir türün sınırları içindedir.
Eski kültürlerin yaratılış efsaneleri
Birçoğu, Kutsal Kitap'ın yaratılış kaydını kabul etmeyi zor buluyor. Bu raporun eski halkların, özellikle de eski Babil'in yaratılış mitlerinden geldiğini iddia ediyorlar.
Babil'in yaratılış efsaneleri
P. J. Wiseman'ın gösterdiği gibi, Babil yaratılış tablolarının keşfinden sonra, bazı bilginler, daha fazla keşif ve araştırmanın Kutsal Kitap'ın yaratılış kaydıyla bir uygunluk göstereceğini beklediler. Bazıları bunun Başlangıç kitabındaki kaydın Babil kaydından ödünç alındığını göstereceğini düşündü. Bununla birlikte, daha fazla keşif ve araştırma, yalnızca bu iki rapor arasındaki büyük uçurumu gösterdi. Birbirleriyle karşılaştırılamazlar. Wiseman, British Museum'un "Babil ve İbranice anlatıların temel kavramlarının temelde farklı olduğuna" inanan küratörleri tarafından düzenlenen The Babylonian Legends of the Creation and the Fight between Bel and Dragon 'dan alıntı yapıyor. Daha sonra kendisi şöyle diyor: "Birçok ilahiyatçının, bugünün arkeolojik araştırmalarına ayak uydurmak yerine, şu anda çürütülmüş olan İbranice "ödünç almalar" teorisine sarılmaya devam etmesi çok yazık bir durumdur"
En önemli Babil efsanesine göre Babillilerin baş tanrısı Marduk, tanrıça Tiamat'ı öldürdü, daha sonra cesedini aldı ve "[onu] kurutulmuş bir balık gibi yarıya kesti. . ., yarısını yere koyup ve onu bir gök kubbe haline getirdi”. Böylece yer ve gök meydana geldi. İnsanların yaratılışı hakkında bu efsane şöyle der: “Onlar [tanrılar] onu [Kingu] bağladılar, Ea'ya getirdiler, cezalandırdılar (ve) damarlarını kestiler. Kanından insanlığı oluşturdu.”
Bazıları Babil destanı ile Başlangıç kitabındaki anlatım arasında sözde benzerliklere işaret etse de, tarafsız bir araştırma ikisi arasında gerçek bir benzerlik olmadığını gösterir. İki rapor arasındaki görünür benzerlik ve farklılıklara (olayların sırası gibi) bakarak, Profesör George A. Barton şu gözlemde bulunmuştur: “İkisinin dini anlayışında çok önemli bir fark vardır. Babil şiiri mitolojik ve çok tanrılıdır. Tanrı hakkındaki fikri hiçbir şekilde yüce değildir. Tanrıları sever ve nefret eder, entrikalar ve komplolar kurarlar, savaşır ve yok ederler. Marduk ancak gücünü sonuna kadar gerektiren acımasız bir dövüşten sonra galip gelir. Öte yandan, Başlangıç kitabında en yüce tektanrıcılığı gösterir. Tanrı, evrenin tüm unsurlarına o kadar hakimdir ki, O'nun en küçük bir sözüne bile itaat ederler. Hepsine kolaylıkla hakim olur. Konuşuyor ve oluyor. Çoğu bilim adamının inandığı gibi, iki anlatı arasında bir bağlantı olduğunu varsayarsak, Kutsal Kitap kaydının ilhamı, onu Babil kaydıyla karşılaştırmaktan daha iyi bir şeyle ölçülemez. Başlangıç kitabındaki bölümü okumak bize tek Tanrı'nın ihtişamını ve gücünü gösteriyor ve modern insanda eski İbranilerde olduğu gibi Yaradan'a karşı saygılı bir tutum uyanıyor.”
Başka efsaneler
Eski yaratılış mitleri hakkında genel olarak şöyle denildi: “Bugüne kadar ayrıntılı olarak evrenin yaratılışına atıfta bulunan herhangi bir efsane rastlanmamıştır. Ve, evrenin yapısı ve kültürel süreçlerden, insanın yaratılışı ve uygarlık eyleminin ortaya çıkışından bahseden [efsane]ler çoktanrıcılıkla ve tanrıların üstünlük mücadeleleri ile etkilendi ve Genesis 1-2 bulunan İbrani tektanrıcılığa tamamen zıttır.”
Mısır yaratılış efsaneleri de yaratılışı birkaç tanrının etkinliğiyle ilişkilendirir, ancak hangi şehir tanrısının (Memfis'inki ya da Teben'inki) yaratılışı tasarladığı konusunda birbiriyle çelişir. Bu efsanelerden birine göre güneş tanrısı Re, insanları gözyaşlarından yaratmıştır.
Yunan efsaneleri Babil efsanelerine çok benzer. Eski Çin belgeleri çoğunlukla takvimler ve kronolojik hesaplamalar veya en fazla yerel veya geçici öneme sahip kayıtlardır.
Genesis, başlangıca kadar giden makul, tutarlı bir tarihsel kayıt sağlayan tek kaynaktır. İlk insan çifti hakkındaki gerçek raporları olmasaydı, pagan halkların yaratılış açıklamalarında bulunabilen, insanın kökeni hakkında hayali hikâyelere veya mesel benzeri açıklamalara güvenmek zorunda kalırdık. Musa'nın ilk kitabının yaratılışın putperest anlatımlarıyla karşılaştırılması, Kutsal Kitap kaydının onlardan çok daha üstün olduğunu açıkça gösterir.
Wilhelm Möller, Genesis kitabı'nın çoğunu efsaneler veya destanlar olarak varsayanların iddialarını şu sözlerle reddeder: “Efsanelerin ve peri masallarının zamanla herhangi bir halkta kesin tarihsel olaylar olarak hissedilip bakıldığına ve böylece Nibelungen destanındaki veya Kırmızı Başlıklı Kız masalındaki insanları ve olayları eksiksiz, tartışılmaz gerçek olarak kabul etmeye hazır olabileceğimize inanamıyorum. Ancak, eleştirmenlerin iddialarına göre, İsrail halkının durumu böyle olmalıydı."
Yaratılış kaydı bilimsel bir açıklama olarak yazılmadığı halde sağlam temellere dayanmaktadır. Büyük çeşitlilik içinde yalnızca "türlerine göre" çoğalan daha geniş bitki ve hayvan sınıflarını adlandırır. Bu, fosil kayıtlarında doğrulanmıştır. Her bir "tür"ün, evrim teorisinin gerektirdiği gibi, kendisini daha önceki "tür"lere bağlayan hiçbir gerçek ara halkaları olmadan, birdenbire ortaya çıktığını gösterir.
Eski Mısır'ın bilginleri, tüm bilgelikleriyle, Başlangıç kitabının yazarı Musa'ya yaratılış süreci için tek bir referans noktası vermiş olamazlardı. Eski halkların efsanevi yaratılış hikâyeleri, Musa'nın ilk kitabında yazdıklarıyla hiçbir benzerlik göstermez.
Kaynakça
- ^ Robert Jastrow, God and the Astronomers, 1978
- ^ William Wilson, Old Testament Word Studies. 1978, S. 109.
- ^ J. W. Watts, A Distinctive Translation of Genesis
- ^ Rotherham, Emphasised Bible, 14. ayetin b dipnotu
- ^ Edwin E. Larson und Peter W. Birkeland, Putnam’s Geology. 1982, S. 66.
- ^ On Call, 3. Juli 1972, S. 8, 9.
- ^ Roger Lewin, „Evolutionary Theory Under Fire“. Science, 21. Kasım 1980, S. 884.
- ^ Philip C. Hanawalt, „Simple Inorganic Molecules to Complex Free-Living Cells“. Molecules to Living Cells, Scientific American, 1980, S. 3.
- ^ Lynn Margulis, Symbiosis in Cell Evolution. 1981, S. 87.
- ^ Edouard Kellenberger, „The Genetic Control of the Shape of a Virus“. Scientific American, Dezember 1966, S. 32.
- ^ Irving S. Bengelsdorf, „Fishing for Evolution’s Answer“. Los Angeles Times, 2. November 1967.
- ^ P.J. Wiseman, Creation Revealed in Six Days, London 1949, P. 58
- ^ Religionsgeschichtliches Textbuch zum Alten Testament, W. Beyerlin, Göttingen 1975, S. 109, 110
- ^ G.A. Barton, Archaeology and the Bible, 1949, s. 297, 298
- ^ New Bible Dictionary, J. Douglas, 1985, S. 247
- ^ The International Standard Bible Encyclopædia, editör J. Orr, 1960, Cilt II, s. 1209
- ^ Wilhelm Möller, Wider den Bann der Quellenscheidung, 1912, s. 88
Ayrıca bakınız
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Yaratilis kaydi Kutsal Kitap in baslangicinda bulunmaktadir Baslangic 1 2 Kutsal Kitap in ifadeleri bilimcilerden ve teologlardan bile elestirilmektedir Dunyada yaygin olan bir goruse gore insan dahil olmak uzere tum hayvan turleri rastlanti sonucunda meydana gelen bir tek hucreden olustular Kutsal Kitap in yaratilis kaydi ise maddi dunya zeka sahibi bir yaraticinin urunu oldugunu gostermektedir Evrenin Baslangici Ilk Patlama Baslangicta Tanri gokleri ve yeri yaratti O zaman yeryuzu sekillenmemisti ve issizdi derin sularin uzerini karanlik ortuyordu ve Tanri nin etkin kuvveti sularin uzerinde hareket ediyordu Baslangic 1 1 2 Evrenin Baslangici Yaratilis kaydi evrenin ve dunyanin ne kadar suredir var oldugu hakkinda hicbir sey soylemese de evrenin ilk yaratilis gunu nden milyarlarca yil once meydana geldigi varsayimiyla celismez Yeryuzu baslangicta suyla doluydu ve gunes ay ve yildizlar var olduklari halde isinlari yeryuzune erisemedi Bugun evrenin bir baslangici olduguna dair bilimsel teoriler savunulmaktadir Maddenin buyuk bir patlamada patladigi ve o zamandan beri uzayin genisledigi soylenir Bu evrenin bir baslangicindan soz eden Kutsal Kitap in ilk ayeti ile uyumludur Bu konuda Robert Jastrow kitabinda soyle yazar Ilahiyatcilar genellikle evrenin bir baslangici olduguna dair kanit gormekten memnunlar ancak bu astronomlari garip bir sekilde uzdu Jastrow evrenin genisledigi fikri hakkinda bazilarinin soylediklerini aktariyor Albert Einstein Bu durum can sikici Ingiliz astronom Sir Arthur Eddington Bir baslangicin oldugu dusuncesi bana karsi cikiyor beni uyusuk birakiyor Massachusetts Teknoloji Enstitusu nden Philip Morrison Bu bakis acisini reddetmeye can atiyorum Palomar Dagi ndaki unlu gozlemevinden Allan Sandage Bu dogru olamaz Jastrow soyle devam ediyor Soyledikleri bilimsel kanitlar mesleginin dini dogmalariyla celistiginde bilimcinin tutumunun ilginc bir ornegidir kesinlikle objektif olmasi beklenir Bizim gorusumuz kanitlarla celistiginde bilim insaninin tipki bizler gibi davrandigi ortaya cikti Ofkeleniriz catisma yokmus gibi davraniriz ya da anlamsiz sozlerle ortbas etmeye calisiriz Jastrow yaziyor Bilimde bir tur din vardir Dunyanin bir baslangici oldugu kesfi bilim adaminin dini dogmasiyla celisir Ilk Patlama Dunyanin meydana gelmesi icin gunumuz astronomlar tarafindan anlatilan en iyi bilinen versiyon sudur Yaklasik 15 ila 20 milyar yil once ne bir evren ne de bir bosluk vardi Ayrica zaman ve madde de yoktu Sonsuz yogunlukta sonsuz kucuklukte bir nokta vardi patladi ve bildigimiz evreni meydana getirdi Bu erken asamadaki patlamada yeni dogan evren isiktan cok daha hizli bir suratla saniyenin cok kucuk bir bolumunde yaymistir Buyuk Patlamanin Big Bang ilk dakikalarinda buyuk olcekli bir nukleer fuzyon meydana geldi ve su anda yildizlararasi uzayda olculen hidrojen ve helyum konsantrasyonlarinin yani sira en azindan lityum yogunlugunun bir kismini uretti Muhtemelen 300 000 yil sonra evren buyuklugundeki ates topu gunes yuzeyinin sicakliginin biraz altina sogudu elektronlar artik atomlarin etrafindaki yorungelerde toplanabilirdi ve bir foton flasi veya isigi yaratildi Bu birincil radyasyon bugun onemli olcude sogutulmus olsa da 2 7 Kelvin1 sicaklikta mikrodalga arka plan radyasyonu olarak olculebilir 1964 65 te bu arka plan radyasyonunun kesfi cogu bilim insanini Ilk Patlama teorisinde bazi gercekler olduguna ikna etti Ilk Patlama modeli evrenin gorunuste neden her yone dogru genisledigini uzak galaksilerin neden birbirlerinden ve dunyadan yuksek hizda uzaklasmaya calistigini da guya acikliyor Uzayin yapisi galaksiler galaksi kumeleri super kumeleri v s Ilk Patlama ile bagdastirilamaz Bu en onemli soruya yol acar Buyuk Patlama yi ne tetiklemis olabilir Enflasyonist buyuk patlama teorisinin cok populer versiyonunun kurucularindan biri olan Andrei Linde de Standart Model in bu temel soruya cevap vermedigini acikca kabul eder Ilk ve en onemli sorun Big Bang in kendisidir diyor Eger uzay ve zaman onunla basladiysa her sey nasil hicten ortaya cikabilir Ondan once bir sey var miydi Big Bang in temsil ettigi boyle bir ilk tekilligi aciklamak modern kozmolojinin hala en inatci sorunudur Discover dergisi bir makalede Akli basinda hicbir kozmolog Buyuk Patlama nin nihai teori oldugunu iddia edemez sonucuna vardi Buyuk Patlama teorisi uzayda gorulen kanunlari ve duzeni aciklayamaz 1 Kelvin 0 K denen ve 273 16 Celsius derecesine esdeger olan mutlak sifirdan baslamasi disinda her derecesi Celsius derecesine esit olan bir sicaklik birimidir Su 273 16 Kelvin de donar ve 373 16 Kelvin de kaynar Yaratilis gunleriYaratilis raporunu incelerken olaylarin dunyada bulunan bir gozlemcinin bakis acisindan aktarildigini akilda tutmak faydali olur Gun sozcugu Bircoklari Baslangic 1 de kullanilan gun kelimesinin 24 saatlik bir sure anlamina geldigini anliyor Ancak Baslangic 1 5 te Tanri nin kendisi yalnizca gun isigini gun olarak adlandirarak gunu daha kisa bir zaman dilimine asagiyukari 12 saat boldugunu soyluyor Baslangic 2 4 te tum yaratilis donemlerine gun denir Yehova Tanri nin yeri ve gogu yaptigi gun alti yaratilis doneminin tamaminda onlarin yaratildigi zaman hakkindaki kayit budur Gun olarak tercume edilen Ibranice jōm kelimesi farkli uzunluklardaki zaman dilimleri anlamina gelebilir William Wilson in Old Testament Word Studies ine gore jōm un mumkun anlamlari sunlari icerir Bir gun genellikle kelime genel olarak zaman veya uzun zaman anlamina gelir dikkate alinmasi gereken butun bir zaman dilimi gun ayrica ozel bir mevsim veya olaganustu bir seyin oldugu bir zaman icin kullanilir Son cumle yaratilis gunlerine uygundur cunku kesinlikle olaganustu olaylarin gerceklestigi donemler idiler Ek olarak ikinci tanim 24 saatten daha uzun surelere izin verir Kutsal Kitap ta kullanildigi sekliyle gun kelimesi yaz ve kis gibi mevsimlerin gecisini icerebilir Zekeriya 14 8 Hasat gunu bircok gunu icerir Ozdeyisler 25 13 Baslangic 30 14 Bin yil bir gune benzetilir Mezmur 90 4 2 Petrus 3 8 10 Hukum Gunu uzun yillar surer Matta 10 15 11 22 24 Yaratilis gunlerinin de uzun zaman dilimlerini binyillari kapsadigi sonucuna varmak mantikli gorunuyor Birinci gun Ve Tanri Isik olsun dedi Ve isik belirmeye basladi Tanri bakti isik iyiydi isikla karanligi ayirdi Tanri isigi gun karanligi gece diye adlandirdi Aksam oldu sabah oldu birinci gun Baslangic 1 3 5 Gunes ve ay o ilk gun den cok once uzayda var oldular ancak onlarin isigi dunyanin yuzeyine nufuz etmedi boylece yeryuzundeki bir gozlemci icin gorunmez kalacakti Simdi o ilk gun de isik yeryuzunde gorunur hale geliyordu ve o andan itibaren donen kure uzerinde gece ve gunduz vardi Gorunuse gore parlama uzun bir sureye yayilan kademeli bir surecti bu nedenle elektrik ampulunu yakmak gibi anlik bir olay degildi Musa nin ilk kitabinin J W Watts tarafindan tercumesinde bu su sozlerle ifade edilir Ve yavas yavas isik var oldu Isik gunesten geldi ancak bulut ortusu nedeniyle kendisi gorulemedi Rotherham in tercumesindekii 3 ayetin bir yorumunda belirtigi gibi dunyaya ulasan isik bu nedenle daginik isik idi Ikinci gun Ve Tanri Sularin arasinda bir kubbe sularla sular arasinda bir bolme olsun dedi Boylece Tanri kubbeyi yapmaya ve kubbenin altinda kalacak sular ile kubbenin ustunde kalacak sulari ayirmaya basladi Ve boyle oldu Tanri kubbeyi gok diye adlandirdi Aksam oldu sabah oldu ikinci gun Baslangic 1 6 8 Bazi cevirilerde genisleme yerine kubbe sozcugu kullanilir Bu sebepten dolayi bazilari yaratilis kaydinin metal bir kubbeden soz eden yaratilis efsanelerinden alindigi iddia ederler Ancak kubbe kullanan King James Versiyonunda bile kenar notu genisleme yi expansion ifade eder cunku Ibranicede genisleme olarak cevrilen raqia kelimesi genisletmek yaymak veya uzatmak anlamina gelir Yaratilis kaydi genislemeyi Tanri nin yarattigini belirtse de onun proseduru hakkinda herhangi bir ayrinti vermez Ayrismanin ayrintili olarak nasil gerceklestigine bakilmaksizin sanki genislemenin uzerindeki sular yeryuzunden yukari dogru itilmis gibi gorunuyor Daha sonra Baslangic 1 20 de gosterildigi gibi kuslarin goklerin genislemesinde uctuklari soylenir Ucuncu gun Ve Tanri Gokler altindaki sular bir yerde toplansin ve kuru toprak ortaya ciksin dedi Ve boyle oldu Tanri kuru topragi yer bir araya toplanan sulari da deniz diye adlandirdi Tanri bakti iyiydi Baslangic 1 9 10 Yine rapor bunun nasil basarildigini aciklamiyor Kuskusuz topragin olusumuna yeryuzunun muazzam hareketleri eslik etti Jeologlar bu tur buyuk calkantilari bir felaket teorisiyle iliskilendirirdi Ancak yaratilis kaydi bir Yaratici tarafindan kontrol ve gozetimi ortaya koymaktadir Tanri nin Eyup e yeryuzu hakkindaki bilgisini sordugunda O Eyup e baska seylerin yani sira sunlari sordu Kaidesi neyin icine gomuldu ya da kose tasini kim koydu Eyup 38 6 Ilginctir ki Yer in kabugu tipki bir temel gibi kitalarin ve ozellikle de siradaglarin altinda oylesine kalindir ki agaclarin topraga kok salmasi gibi yer mantosunun derinlerine kadar iner Putnam s Geology kitabi soyle diyor Daglarin ve kitalarin kokleri oldugu fikri defalarca incelendi ve her defa dogru oldugu bulundu Okyanuslarin altindaki yerkabugu sadece yaklasik 8 km kalinligindadir ancak kitalarin tabanlari yaklasik 30 km derinligindedir ve dag kokleri neredeyse iki kat daha uzaga nufuz eder Her ne kadar kuru arazi ortaya cikarilmis olsa da meselenin ozu su ki hem Kutsal Kitap hem de bilim kuru araziyi dunyanin olusum asamalarindan biri olarak listeliyor Yaratilis kaydi soyle devam ediyor O zaman Tanri soyle dedi Yer uzerinde otlar ciksin tohum veren bitkiler tohumlu meyveleri olan ve cinslerine gore meyve veren agaclar yetissin Ve boyle oldu Boylece yer uzerinde otlar cikti cinsine gore tohum veren bitkiler ve cinsine gore tohumlu meyveler veren agaclar yetismeye basladi Tanri bakti iyiydi Aksam oldu sabah oldu ucuncu gun Baslangic 1 11 13 Boylece ucuncu yaratilis doneminin sonunda uc buyuk kara bitkisi sinifi yaratilmisti Bu arada yayilan isik o kadar guclendi ki bitkiler icin gerekli olan fotosentez gerceklesebildi Bu arada rapor burada ortaya cikan her yeni bitki turunden bahsetmiyor Mikroorganizmalar su bitkileri ve digerleri ozel olarak listelenmemistir ancak buyuk olasilikla o gunde yaratilmislardir Dorduncu gun Ve Tanri soyle dedi Gun ile geceyi ayirmak icin gok kubbede isiklar belirsin Isaret olsunlar donemleri gunleri ve yillari gostersinler Yer uzerine isik sacmak icin gok kubbede isik gorevi gorsunler Ve boyle oldu Tanri iki buyuk isik yapti buyuk isik gune hukmedecek kucuk isik da geceye hukmedecekti ayrica yildizlari da yapti Boylece Tanri yer uzerine isik sacmalari icin onlari gok kubbeye koydu 18 Onlar gune ve geceye hukmedecek isikla karanligi ayiracaklardi Tanri bakti iyiydi Aksam oldu sabah oldu dorduncu gun Baslangic 1 14 19 Daha once ilk gun raporunda Isik olsun ifadesi kullaniliyordu Orada isik icin kullanilan Ibranice kelime ōr dur ve genel anlamda isik anlamina gelir Dorduncu gun un raporunda isigin kaynagini belirten Ibranice ma ōʹr kelimesi kullanilir Rotherham Emphasised Bible in dipnotunda isiklar hakkinda sunu belirtir Ayet 3 te ōr daginik isik 14 ayetteki Ibranice ma ōʹr kelimesinin isik veren anlamina geldigini aciklamaya devam ediyor Ilk gun de puslu isik yerkureyi kundak gibi saran bulutlar arasindan sizarak yeryuzune ulasti ama yerkureyi saran kalin bulut tabakalarindan dolayi puslu isigin kaynaklari yeryuzunden bakan biri tarafindan henuz gorulecek durumda degildi Simdi dorduncu gun de bir degisiklik oldugu anlasilir Baslangicta yuksek karbondioksit atmosferinin bir sonucu olarak tum dunyada sicak bir iklim hukum surmus olabilir Ancak ucuncu ve dorduncu yaratilis donemlerinde bitki ortusunun gur buyumesiyle isi biriktiren karbondioksit kabugunun buyuk bir kismi tuketildi Bitki ortusu de hayvan yasami icin bir on kosul olan oksijen verdi Dunyada olan bir gozlemci isaretler olarak hizmet edecek ve zaman gun ve yil donemlerini belirleyecek Baslangic 1 14 gunesi ayi ve yildizlari gorebilecekti Ay kameri aylarin gecisini gunes ise gunes yillarinin gecisini gosteriyordu Dorduncu gun de olusan mevsimler kuskusuz bugunden daha ilimliydi Tekvin 1 15 8 20 22 Besinci gun Ve Tanri soyle dedi Sular canli suruleriyle dolup tassin ve yer uzerinde gok kubbede kanatlilar ucussun Boylece Tanri dev deniz canlilarini ve sularda kaynasan tum canlilari cinslerine gore ucan her kanatliyi da cinsine gore yaratti Tanri bakti iyiydi Bunun uzerine Tanri onlari kutsadi Ureyin cogalin dedi Denizleri doldurun kanatlilar yeryuzunde cogalsin Aksam oldu sabah oldu besinci gun Baslangic 1 20 23 Sularda yasayan yaratiklara canlilar denmesi ilginctir Ayni ifade yerin ustunde boslugun yuzunde ucusan kuslar icin de kullanilabilir Can Ibranice nephesch kelimesinin geleneksel cevirisidir Bu terim esas olarak 1 insanlara 2 hayvanlara veya 3 bir insanin veya bir hayvanin hayatina atifta bulunmaktadir Altinci gun Ve Tanri soyle dedi Yer cinslerine gore canlilar meydana getirsin yeryuzunde cinslerine gore evcil hayvanlar yaban hayvanlari ve diger canlilar olsun Ve boyle oldu Tanri cinslerine gore yerin yaban hayvanlarini cinslerine gore evcil hayvanlari ve cinslerine gore topraktaki diger tum canlilari yaratti Tanri bakti iyiydi Baslangic 1 24 25 Altinci gun de evcil hayvanlar ve vahsi hayvanlar olarak adlandirilan kara hayvanlari ortaya cikti Ayrica altinci yaratilis doneminin sonunda insanlar yaratildi Ve Tanri soyle dedi Bizi yansitan bize benzeyen insan yapalim Denizin baliklarina gokte ucan kanatlilara evcil hayvanlara tum yeryuzune yeryuzundeki diger tum canlilara hakim olsun Boylece Tanri insani Kendi yansimasi Kendi benzeri olarak yaratti Tanri onlari erkek ve kadin olarak yaratti Sonra Tanri onlari kutsadi Cocuklar sahibi olun cogalin yeryuzunu doldurun ve onu denetiminiz altina alin Denizin baliklarina gokte ucan kanatlilara ve yeryuzundeki tum canlilara hakim olun dedi Ve Tanri soyle dedi Iste tum yeryuzunde tohum veren her bitkiyi ve meyvesi tohumlu her agaci size verdim bunlar size yiyecek olacak Yerin tum yaban hayvanlarina goklerde ucan tum kanatlilara ve yeryuzundeki tum canlilara butun yesil bitkileri yiyecek olarak verdim Ve boyle oldu Sonra Tanri yaptigi her seye bakti hepsi cok iyiydi Aksam oldu sabah oldu altinci gun Baslangic 1 26 31 Baslangic kitabinin 2 bolumunde bazi ek ayrintilardan soz edildigi gorulmektedir Ancak bu bazilarinin iddia ettigi gibi 1 bolumdekiyle celisen baska bir yaratilis kaydi degildir Rapor yalnizca kurak topraklarin ortaya cikmasindan sonra ve kara bitkileri yaratilmadan once ucuncu gunde bir noktada yeniden baslatilir ve insanlarin gorunumu hakkinda ek ayrintilar icerir Baslangic 2 5 9 15 18 21 22 Cinslerine gore Baslangic 1 11 12 21 24 25 Baslangic kitabinin 1 bolumundeki temel kurali sudur Canlilar sadece turlerine gore cogalirlar Bunun nedeni genetik kodun bir bitki veya hayvanin normalden cok uzaklasmasini engellemesidir Buyuk bir cesitlilik mumkundur ornegin insanlarda veya kedilerde ve kopeklerde gorulebilecegi gibi ancak bir canlinin kendisini digerine donusturebilecegi kadar genis degildir Bu simdiye kadar yapilmis tum mutasyon girisimleriyle kanitlanmistir Biyolojinin temel ilkesi yasamin yalnizca mevcut yasamdan geldigi ve atalarin ve torunlarin organizmasinin her zaman ayni tur e ait oldugu da kanitlanmistir Ureme denemeleri de bunu dogrulamaktadir Bilim adamlari cesitli hayvan ve bitki formlarini ureme deneyleriyle suresiz olarak degistirmeye calistilar Zamanla yeni yasam bicimleri gelistirip gelistiremeyeceklerini belirlemek istediler Hangi sonucla On Call dergisinde soyle bildiriliyor Ureme deneyleri sirasinda yetistiriciler genellikle birkac kusaktan sonra iyilestirmenin imkansiz oldugu bir optimuma ulastiklarini ve yeni bir turun ortaya cikmadigini gorurler Ureme girisimleri evrimi desteklemekten cok curutuyor gibi gorunuyor Science dergisi sunu yazarak bununla uyum icindedir Turler gercekten de fiziksel ve diger ozelliklerinde biraz degiskendir ancak bu degisme yetenegi sinirlidir ve daha uzun bir sure boyunca ortalama bir deger etrafinda sarkaclanir Boylece canlilar surekli degisim olasiligini degil daha dogrusu 1 istikrar ve 2 sinirli degiskenlik yetenegini miras olarak birakirlar Molecules to Living Cells kitabi bu nedenle sunlari soyluyor Bir havuctan veya bir fare karacigerinden alinan hucreler sayisiz bir ureme cevriminden sonra da kendi doku ve organizma kimliklerini tutarli sekilde koruyorlar Symbiosis in Cell Evolution kitabi diyor ki Butun canlilar inanilmaz bir sadakatle cogalmaktadir Scientific American dergisi ayrica sunlari not eder Canlilar bicim acisindan son derece farklidirlar fakat bicimlerin belirli bir soy cizgisindeki degismezlikleri goze carpmaktadir nesiller sonra bile domuzlar domuz olarak mese agaclari da mese olarak kaliyor Ayrica bir bilim yazari sunlari yazdi Gul fidanlari her zaman gul filizi verirler asla kamelya acmazlar Keciler de oglak dogururlar asla kuzu degil Bu yazar mutasyonlarin evrimin tamamina yani baliklarin surungenlerin kuslarin ve memelilerin neden var olduklarina bir aciklama getiremedikleri sonucuna vardi Bir cins icindeki cesitlilik konusu Darwin in evrim hakkinda baslangictaki dusuncesini etkileyen bir seyi aciklamaktadir Galapagos Adalari nda kaldigi sure boyunca bir ispinoz turu gozlemledi Bu kuslar yayildiklari Guney Amerika kitasindaki kendi ata cinsleriyle ayni turdendi Ancak gagalarinin sekli gibi garip farkliliklar vardi Darwin bunu evrimsel ilerleme olarak yorumladi Ancak gercekte bir canlinin genetik yapisindan dolayi mumkun olan bir tur icindeki cesitliligin baska bir orneginden baska bir sey degildi Ispinozlar ispinoz olarak kaldi Asla baska bir seye donusmediler Dolayisiyla Baslangic taki ifade bilimsel gerceklerle tam bir uyum icindedir Tohum ekersen sadece turlerine gore bir sey cikar bu yuzden bu yasanin guvenilirligine guvenerek bir bahce dikebilirsin Kedilerin yavru kedileri oldugunda her zaman kedilerdir Insanlar ebeveyn olduklarinda cocuklari her zaman insandir Renk boyut ve gorunuste farkliliklar vardir ama her zaman bir turun sinirlari icindedir Eski kulturlerin yaratilis efsaneleriBircogu Kutsal Kitap in yaratilis kaydini kabul etmeyi zor buluyor Bu raporun eski halklarin ozellikle de eski Babil in yaratilis mitlerinden geldigini iddia ediyorlar Babil in yaratilis efsaneleri P J Wiseman in gosterdigi gibi Babil yaratilis tablolarinin kesfinden sonra bazi bilginler daha fazla kesif ve arastirmanin Kutsal Kitap in yaratilis kaydiyla bir uygunluk gosterecegini beklediler Bazilari bunun Baslangic kitabindaki kaydin Babil kaydindan odunc alindigini gosterecegini dusundu Bununla birlikte daha fazla kesif ve arastirma yalnizca bu iki rapor arasindaki buyuk ucurumu gosterdi Birbirleriyle karsilastirilamazlar Wiseman British Museum un Babil ve Ibranice anlatilarin temel kavramlarinin temelde farkli olduguna inanan kuratorleri tarafindan duzenlenen The Babylonian Legends of the Creation and the Fight between Bel and Dragon dan alinti yapiyor Daha sonra kendisi soyle diyor Bircok ilahiyatcinin bugunun arkeolojik arastirmalarina ayak uydurmak yerine su anda curutulmus olan Ibranice odunc almalar teorisine sarilmaya devam etmesi cok yazik bir durumdur En onemli Babil efsanesine gore Babillilerin bas tanrisi Marduk tanrica Tiamat i oldurdu daha sonra cesedini aldi ve onu kurutulmus bir balik gibi yariya kesti yarisini yere koyup ve onu bir gok kubbe haline getirdi Boylece yer ve gok meydana geldi Insanlarin yaratilisi hakkinda bu efsane soyle der Onlar tanrilar onu Kingu bagladilar Ea ya getirdiler cezalandirdilar ve damarlarini kestiler Kanindan insanligi olusturdu Bazilari Babil destani ile Baslangic kitabindaki anlatim arasinda sozde benzerliklere isaret etse de tarafsiz bir arastirma ikisi arasinda gercek bir benzerlik olmadigini gosterir Iki rapor arasindaki gorunur benzerlik ve farkliliklara olaylarin sirasi gibi bakarak Profesor George A Barton su gozlemde bulunmustur Ikisinin dini anlayisinda cok onemli bir fark vardir Babil siiri mitolojik ve cok tanrilidir Tanri hakkindaki fikri hicbir sekilde yuce degildir Tanrilari sever ve nefret eder entrikalar ve komplolar kurarlar savasir ve yok ederler Marduk ancak gucunu sonuna kadar gerektiren acimasiz bir dovusten sonra galip gelir Ote yandan Baslangic kitabinda en yuce tektanriciligi gosterir Tanri evrenin tum unsurlarina o kadar hakimdir ki O nun en kucuk bir sozune bile itaat ederler Hepsine kolaylikla hakim olur Konusuyor ve oluyor Cogu bilim adaminin inandigi gibi iki anlati arasinda bir baglanti oldugunu varsayarsak Kutsal Kitap kaydinin ilhami onu Babil kaydiyla karsilastirmaktan daha iyi bir seyle olculemez Baslangic kitabindaki bolumu okumak bize tek Tanri nin ihtisamini ve gucunu gosteriyor ve modern insanda eski Ibranilerde oldugu gibi Yaradan a karsi saygili bir tutum uyaniyor Baska efsaneler Eski yaratilis mitleri hakkinda genel olarak soyle denildi Bugune kadar ayrintili olarak evrenin yaratilisina atifta bulunan herhangi bir efsane rastlanmamistir Ve evrenin yapisi ve kulturel sureclerden insanin yaratilisi ve uygarlik eyleminin ortaya cikisindan bahseden efsane ler coktanricilikla ve tanrilarin ustunluk mucadeleleri ile etkilendi ve Genesis 1 2 bulunan Ibrani tektanriciliga tamamen zittir Misir yaratilis efsaneleri de yaratilisi birkac tanrinin etkinligiyle iliskilendirir ancak hangi sehir tanrisinin Memfis inki ya da Teben inki yaratilisi tasarladigi konusunda birbiriyle celisir Bu efsanelerden birine gore gunes tanrisi Re insanlari gozyaslarindan yaratmistir Yunan efsaneleri Babil efsanelerine cok benzer Eski Cin belgeleri cogunlukla takvimler ve kronolojik hesaplamalar veya en fazla yerel veya gecici oneme sahip kayitlardir Genesis baslangica kadar giden makul tutarli bir tarihsel kayit saglayan tek kaynaktir Ilk insan cifti hakkindaki gercek raporlari olmasaydi pagan halklarin yaratilis aciklamalarinda bulunabilen insanin kokeni hakkinda hayali hikayelere veya mesel benzeri aciklamalara guvenmek zorunda kalirdik Musa nin ilk kitabinin yaratilisin putperest anlatimlariyla karsilastirilmasi Kutsal Kitap kaydinin onlardan cok daha ustun oldugunu acikca gosterir Wilhelm Moller Genesis kitabi nin cogunu efsaneler veya destanlar olarak varsayanlarin iddialarini su sozlerle reddeder Efsanelerin ve peri masallarinin zamanla herhangi bir halkta kesin tarihsel olaylar olarak hissedilip bakildigina ve boylece Nibelungen destanindaki veya Kirmizi Baslikli Kiz masalindaki insanlari ve olaylari eksiksiz tartisilmaz gercek olarak kabul etmeye hazir olabilecegimize inanamiyorum Ancak elestirmenlerin iddialarina gore Israil halkinin durumu boyle olmaliydi Yaratilis kaydi bilimsel bir aciklama olarak yazilmadigi halde saglam temellere dayanmaktadir Buyuk cesitlilik icinde yalnizca turlerine gore cogalan daha genis bitki ve hayvan siniflarini adlandirir Bu fosil kayitlarinda dogrulanmistir Her bir tur un evrim teorisinin gerektirdigi gibi kendisini daha onceki tur lere baglayan hicbir gercek ara halkalari olmadan birdenbire ortaya ciktigini gosterir Eski Misir in bilginleri tum bilgelikleriyle Baslangic kitabinin yazari Musa ya yaratilis sureci icin tek bir referans noktasi vermis olamazlardi Eski halklarin efsanevi yaratilis hikayeleri Musa nin ilk kitabinda yazdiklariyla hicbir benzerlik gostermez Kaynakca Robert Jastrow God and the Astronomers 1978 William Wilson Old Testament Word Studies 1978 S 109 J W Watts A Distinctive Translation of Genesis Rotherham Emphasised Bible 14 ayetin b dipnotu Edwin E Larson und Peter W Birkeland Putnam s Geology 1982 S 66 On Call 3 Juli 1972 S 8 9 Roger Lewin Evolutionary Theory Under Fire Science 21 Kasim 1980 S 884 Philip C Hanawalt Simple Inorganic Molecules to Complex Free Living Cells Molecules to Living Cells Scientific American 1980 S 3 Lynn Margulis Symbiosis in Cell Evolution 1981 S 87 Edouard Kellenberger The Genetic Control of the Shape of a Virus Scientific American Dezember 1966 S 32 Irving S Bengelsdorf Fishing for Evolution s Answer Los Angeles Times 2 November 1967 P J Wiseman Creation Revealed in Six Days London 1949 P 58 Religionsgeschichtliches Textbuch zum Alten Testament W Beyerlin Gottingen 1975 S 109 110 G A Barton Archaeology and the Bible 1949 s 297 298 New Bible Dictionary J Douglas 1985 S 247 The International Standard Bible Encyclopaedia editor J Orr 1960 Cilt II s 1209 Wilhelm Moller Wider den Bann der Quellenscheidung 1912 s 88Ayrica bakinizBaslangic Kitabi