Bu madde veya bölüm Modernizasyon teorisi adlı maddeye çok benzemektedir ve bu iki maddenin önerilmektedir. Birleştirme işlemi yapıldıktan sonra sayfaya {{}} şablonunu ekleyiniz. |
Bu madde, uygun değildir.Mayıs 2020) ( |
Bu maddede bulunmasına karşın yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir.Mayıs 2020) () ( |
Bu maddedeki üslubun, ansiklopedik bir yazıdan beklenen resmî ve ciddi üsluba uygun olmadığı düşünülmektedir. |
Modernleşme teorisi sanayileşmiş Batı toplumlarının ya da G-7 ülkelerinin sahip olduğu yapı, kurum, değer ve sistemlere sahip olmak amacı ile sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda gelişmekte olan ülkeler (GÖÜ) ve az gelişmiş ülkeler (AGÜ) tarafından yapılan tüm düzenlemelere modernleşme denir. Modernleşme teorisi ise gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin gelişmeleri için, gelişmiş ülkelerin keşfettiği yöntemleri izleme dışında bir yolunun olmadığını savunan uluslararası politik ekonomi görüşüdür. Avrupa şartlarında ortaya çıkmış olan bu durum, modern olarak adlandırılırken, buna karşılık "modern olmayan" bir öteki yaratılarak "gelenek" adı verilmiştir. Batı Avrupa'da "Rönesans ve Reform Hareketleri" ile ortaya çıkmış ve Fransız İhtilali ile devam etmiştir. Temeline bakıldığı zaman, " eski rejime " düşünce yapısına ve inanç sistemine zıt olarak geliştirilen bir tepki olduğu görülebilir. Bu süreçte ortaya çıkan yönetim şekli, düşünce yapısı ve fikir akımları gibi bazı unsurlar eski düzenin değişme vakti geldiğinin habercisidir. Bu sayede eski rejim değişerek modern rejime geçildi. Modernleşme, sürekli olan bir değişimi, farklılaşmayı temel alan dinamik bir süreçtir. Bu sebeple modern insanlar arasında iletişim çok hızlı ve mesafeli bir duruma gelmiştir. Nüfusun artması ile birlikte artan iş bölümü, herkesin ayrı bir işlevi olması sebebi ile aralarında bir bağımlılık ilişkisi olan yapı anlamında farklılaşmış bir toplumu meydana getirmiştir.
Modern dediğimiz kavramın hangi zaman diliminde ortaya çıkmış olduğu ve ne tür özellikleri olduğu bilinmez iken, şu anda da devam eden bir tartışma konusudur. Ancak tahminlere göre bu kavramın tarihi XV. yüzyıllara kadar uzanmakta olduğu düşünülmektedir. Sosyoloji bilimi de, modern kavramının içinde bulunan belirsizliği analiz etmeye çalışırken ortaya çıkmış bir bilim dalıdır. Hakkında pek çok tanımlama yapılan " modern/modernlik " kavramı yeni bir dünya görüşünün doğmasına ve farklı, alışılagelmişin dışında bir yaşam tarzı ortaya çıkarmıştır. Yapılan veya yapılmaya çalışılan tanımların geneline baktığımızda aklımızda bu kavrama uyan bir düşünce belirmektedir. Modern/modernlik; sürekli bir ilerleme ve değişim halinde bulunan, rönesans ve reform hareketleri ile başlayan ve hala devam etmekte olan her türlü faaliyetler bütünü diyebiliriz. Ancak bu yorum da, diğer tüm yorumlar gibi tam olarak bu kavramı karşılayamamaktadır. Bir başka deyiş ile modernleşmeyi geçmiş ve geleceğimiz arasında bir köprü olarak görebiliriz. Geçmişimizden, bugüne kadar gelen ve daha uzun yıllarca, nesiller arası aktarımları sürmesi beklenen durum ve olaylara " gelenek " denilmektedir. Acaba modernleşme bir anlamda gelenektir diyebilir miyiz? Geleneğin sabit fikirlere dayalı, herhangi bir değişimden etkilenmeyen bir kavram olduğunu düşünmemek gerek. Bu durumda gelenek, bulunduğu zamandaki tüm şartlara göre şekil alabilen bir kavramdır.
Sekülerleşme
Modernleşmenin doğurduğu bir diğer kavram ise "Sekülerleşme"dir. Modernlik ile din ilişkileri üzerine kurulu bir kavramdır. Sosyoloji'de dine karşı olan temel yaklaşıma baktığımızda sekülerleşme ile karşılaşmaktayız. Bu çerçevede geliştirilmiş olan yaklaşımlar, dinin modern toplumdaki yerini belirten tartışmalar bulunmaktadır. Sosyoloji literatüründe "Sekülerleşme" kavramını ilk olarak Marx Weber kullanmıştır. Yine de temelleri Aydınlanma Dönemi'ne kadar dayanmaktadır. Kurucu sosyologların geliştirdiği bu yaklaşımlar, 1960'lı yıllara kadar dine karşı tutumlarında sosyologların temel belirleyicisi olmuştur. Aynı görüşleri ileri sürerek kurucu sosyologları takip eden, görüşlerini farklı yollar ile belirtme ve destekleme çabasında olan sosyologlar arasında Bryan Wilson, Karel Dobbelaere ve Steve Bruce gibi isimler öne çıkmıştır. Bu kişilerin hem fikir olduğu nokta, dinin her boyutta gerileyecek olmasını düşünmeleriydi. Ama 1960'lı yıllarda klasik "Sekülerleşme" paradigması şeklinde adlandırılan yaklaşımın eleştirilmesi için ilk adımlar atılmıştır. Hatta eleştirme ile kalmayıp "Sekülerleşme" yi sosyoloji literatüründen tamamen çıkarılması bile istenmiştir. 2000'li yıllarda ise din-modernlik tartışmalarını konu alan eski paradigma eleştirileri de açıkça ortaya konulmuştur. Eski paradigmayı beğenmeyerek geliştirilmiş olan yeni paradigma da tıpkı eski paradigma gibi birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Bu yeni paradigmanın anlayışı ise din ve modernitenin sürekli bir etkileşim hâlinde olduklarını savunmaktadır. Kurucu sosyologlar tarafından temeli atılan "Sekülerleşme" kavramı üç farklı paradigma çerçevesinde gündeme getirilmiştir. Bu paradigmalardan birincisi olan "Klasik Sekülerleşme Paradigması" modernite ile din karşıtlığını ele almaktadır. Genel olarak tanımlamak gerekirse Klasik Sekülerleşme tezi; modernleşmenin gelişmesi ile birlikte dinin elinde bulunan otoritesinin her açıdan gerileyeceği ve sonunda da yok olacağı öngörüsünde bulunmaktadır. Batılı bilim insanlarının pek çoğunun benimsemiş olduğu bu öngörüye sebep olan ideolojik bakış açıları olmuştur. Bununla birlikte dinin gerilemesine neden olacak sebeplerden biri de bilim olarak görülmüştür ve sekülerleşme için geri dönüşü olmayan bir yol olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra, bu sürecin sadece Hristiyanlığı değil, Yahudilik ve İslamiyet gibi diğer büyük çapta inananı bulunan dinleri de kapsayacak olması düşüncesinde olan öngörüler de bu paradigmanın iddiaları arasında yer almaktadır. Bu paradigmayı savunan sosyologlar hipotezlerini desteklemek amacıyla kiliselere olan rağbetteki düşüşü göstermişlerdir. Klasik sekülerleşme tezinin argümanlarını kabul etmediklerini belirterek 2000'li yıllarda yeni bir paradigma ortaya cıkmış ve geliştirilmiştir. Yeni paradigmaya göre, bulunan veriler insanlık için vazgeçilemez bir unsur olan dinin, moderniteye rağmen varlığını koruyacağını ve devam ettireceğini göstermektedir. Kurumsal dine göre meydana gelen gerileme (özelde kiliseye olan rağbet durumu), dinin gerilediğini düşündürmektedir. Klasik sekülerleşme paradigmasının belli bir sisteme sahip olmadığı gerekçesi ile bir 'ideoloji' olarak nitelendiren aynı zamanda kurumsal anlamda dinin gerilemiş olduğu yerlerde yeni dini hareketlerin yükselişe geçmesini ve reformların, devrimlerin olduğu topluluklarda din ile bunlar arasında çıkan tartışmayı klasik sekülerleşme paradigmasını yalanlayan olgular olarak değerlendirmiştir. Daha önce incelediğimiz iki paradigma, din ve modernite arasındaki ilişki açısından birbirlerine zıt kutupları ifade ediyordu. Geliştirilmiş olan son paradigma ise üzerinde çalıştığı yaklaşımla bu zıtlığa son vermiş ve bir sentez formu ortaya atmıştır. Bu yaklaşıma göre modernite ve dinsellik birbirlerine zıt kavramlar değildir, her iki olgu da aynı anda bir arada bulunabilmektedir. Eklektik paradigma birlikte, din ve modernite arasındaki etkinin varlığını temel almaktadır. Modernleşme-din ilişkileri kapsamlı olarak ele alınmaya başlaması 2000'li yıllara gelmeden önce gerçekleşmiştir. Sekülerleşme paradigmalarının geldiği son noktaya bakarsak, artık dinin varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğine dair tartışmalar yerini, dinin varlığını sürdürürken siyasal, sosyal, ekonomik vb. gibi süreçlerle bulunduğu etkileşme de ortaya çıkan yeni formların niteliği üstündeki tartışmalar doldurmuştur. Sekülerleşme paradigmaları üzerine çıkan ilk tartışmalarının ilk ortaya çıktığı dönem eski paradigma kapsamında görüşlerini belirten Peter Berger de, son yaptığı işlerde yeni paradigma doğrultusunda bir yaklaşımda bulunmuş ve bunu geliştirmiştir. Aynı şekilde bir başka sosyolog olan Oswalt, dini kuruluşların da diğer seküler kuruluşlar gibi işlevleri olduğunu vurgulayarak, bundan sonra yapılacak olan şeyin din, sekülerleşme ve kültürel formların, karşılıklı iletişim kapsamında aynı düzlemde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Dinler; sosyal yapı, maddi kültür, kültürel sistemler ve bireylerle sürekli ilişki içindedirler. Bu yüzden dinin kavramları değişmeye müsait olan bir yapışı vardır ve dinin değişkenlik gösteren bir unsur olduğunu unutmayarak ele alınması zorunludur. Bu bilgiler modernleşme ile beraber dinin de hala aktif bir şekilde hayatına devam ettiğini, toplumun siyasal, ekonomik, sosyal vb. boyutları ile iletişim hâlinde olan, bu şekilde bir yandan dinin, kendisinin devamlı bir değişim sürecinde olduğunu, bir yandan ise geleneğin baştan üretim sürecinde aktif ve etkili bir unsur olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak; Modernleşme Kuramı, Aydınlanma Dönemi'nin sonrasında Avrupa'nın içinde bulunmuş olduğu durumu anlamaya çalışırken ve çıkan sorunları, çözmeye çalışmaları 'geçmişten (gelenekten) kaçış', 'geçmişi (geleneği) kötüleme' ve 'modern (yeni) olanı yüceltme' şekilleriyle sonuçlar vermiştir. Fakat ortaya çıkan bu sonucun sosyal gerçekliklerle uyum sağlanmadığı, hali hazırdaki sorunların çözümü için bir farklı yöntem özelliği taşımadığı, zamanla anlaşılmış ve ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla insanlar ve kültür tarihi için başlı başına hoş bir sayfadan ve bu sayfanın geçmişten tamamen temizlenerek yazılacak olmasından söz dahi etmek mümkün değildir. Bilimsel tartışmalarda 'modern' olanın ne olduğu hakkındaki düşünceler dahi ortak değildir. Bu şekilde bir konuda 'modern' karşısında farklılaştırılan, yokmuş gibi davranılmaya çalışılan bir 'gelenek' kavramından bahsedilemez. Bu husus ne modernliğin ileri gelenlerinden olarak kabul gören Batı Avrupa toplumları, ne de 'Modern Kimliğin' devamı olduğu ileri sürülen Amerikan toplumlarında bu zıt kutuplu eleştiriye ilişkin sosyal olarak hiçbir gerçekliğe rastlanmamaktadır. Toplumların yaşamış olduğu ve halen içinde bulundukları sosyo-kültürel tarihi zaman, doğasında bulunan eklemlenme ve devamlılık ile devamlı karşımıza çıkmaktadır. Bu devamlılık öyle bir devamlılıktır ki, maddi-manevi kültür içinde devam eden bir akışa sahiptir. Dolayısıyla gelenek; bir toplulukta hayalî ya da gerçek geçmişi ile hareket eden, edindiği deneyimlerin bir ürünü olduğu için şahsına güvenilen, modernizme ayak uydurabilme kapasitesine sahip, bu sayede nesiller arası aktarımlar ile varlığını devam ettiren, inançlar, değerler, semboller, normlar ve ritüellerle etkileşim pratikleri bütünü gibi tanımlanabilir.
Kaynakça
Aysoy, Mehmet. Geleneksel Sonrası Toplum Üzerine, İstanbul: Açı Kitaplar, 2003.
Bauman, Zygmunt. In Search of Politics, Polity Press, 2000.
Bauman, Zygmunt. Modernlik ve Müphemlik, (çev.) İsmail Türkmen, İstanbul: Ayrıntı Yay., 2003.
Bendix, Reinhard. "Tradition and Modernity Reconsidered", Comparative Studies in Society and History, Vol. 9, No. 3, (Apr., 1967), Cambridge Univesity Pres, pp. 292–346. http://www.jstor.org/stable/177869 (ulaşım 17/12/2008).
Berger, Peter / Brigitte Berger. Sociology: A Biographical Approach, Penguin Books, 1981, s. 27.
Berger, Peter L. "Sekülerizmin Gerilemesi", Sekülerizm Sorgulanıyor, (der. ve çev.) Ali Köse, İstanbul: Ufuk Kitapları,, 2002.
Berger, Peter L. "Dinin Krizinden Sekülerizmin Krizine", Sekülerizm Sorgulanıyor, (der. ve çev.) Ali Köse, İstanbul: Ufuk Kitapları, 2002.
Berman, Marshall. Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor, İstanbul: İletişim Yayınları, 1994.
Cevizci, Ahmet. Felsefe Sözlüğü, İstanbul: Paradigma Yay., 1999.
Çetin, Halis. "Ezelden Ebede Kadim Bilgeliğin Kutsal Yolculuğu: Gelenek", Muhafazakâr Düşünce Dergisi, Kadim Bilgeliğin Kutsal Yolculuğu Gelenek, Yıl 1, Sayı 3, Kış 2005.
80 | The Journal of Kırıkkale Islamic Sciences Faculty
Davie, Grace. Religion in Britain Since 1945: Believing Without Belonging, Oxford: Blackwell, 1999.
Eisenstadt, S.N. "Multiple Modernities", Daedalus, Winter, 2000.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde veya bolum Modernizasyon teorisi adli maddeye cok benzemektedir ve bu iki maddenin tek baslik altinda birlestirilmesi onerilmektedir Birlestirme islemi yapildiktan sonra sayfaya Gecmis birlestir sablonunu ekleyiniz Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Mayis 2020 Bu maddede kaynak listesi bulunmasina karsin metin ici kaynaklarin yetersizligi nedeniyle bazi bilgilerin hangi kaynaktan alindigi belirsizdir Lutfen kaynaklari uygun bicimde metin icine yerlestirerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Mayis 2020 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Bu maddedeki uslubun ansiklopedik bir yazidan beklenen resmi ve ciddi usluba uygun olmadigi dusunulmektedir Maddeyi gelistirerek ya da konuyla ilgili tartismaya katilarak Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Modernlesme teorisi sanayilesmis Bati toplumlarinin ya da G 7 ulkelerinin sahip oldugu yapi kurum deger ve sistemlere sahip olmak amaci ile sosyal siyasal ekonomik kulturel vb alanlarda gelismekte olan ulkeler GOU ve az gelismis ulkeler AGU tarafindan yapilan tum duzenlemelere modernlesme denir Modernlesme teorisi ise gelismekte olan ve az gelismis ulkelerin gelismeleri icin gelismis ulkelerin kesfettigi yontemleri izleme disinda bir yolunun olmadigini savunan uluslararasi politik ekonomi gorusudur Avrupa sartlarinda ortaya cikmis olan bu durum modern olarak adlandirilirken buna karsilik modern olmayan bir oteki yaratilarak gelenek adi verilmistir Bati Avrupa da Ronesans ve Reform Hareketleri ile ortaya cikmis ve Fransiz Ihtilali ile devam etmistir Temeline bakildigi zaman eski rejime dusunce yapisina ve inanc sistemine zit olarak gelistirilen bir tepki oldugu gorulebilir Bu surecte ortaya cikan yonetim sekli dusunce yapisi ve fikir akimlari gibi bazi unsurlar eski duzenin degisme vakti geldiginin habercisidir Bu sayede eski rejim degiserek modern rejime gecildi Modernlesme surekli olan bir degisimi farklilasmayi temel alan dinamik bir surectir Bu sebeple modern insanlar arasinda iletisim cok hizli ve mesafeli bir duruma gelmistir Nufusun artmasi ile birlikte artan is bolumu herkesin ayri bir islevi olmasi sebebi ile aralarinda bir bagimlilik iliskisi olan yapi anlaminda farklilasmis bir toplumu meydana getirmistir Modern dedigimiz kavramin hangi zaman diliminde ortaya cikmis oldugu ve ne tur ozellikleri oldugu bilinmez iken su anda da devam eden bir tartisma konusudur Ancak tahminlere gore bu kavramin tarihi XV yuzyillara kadar uzanmakta oldugu dusunulmektedir Sosyoloji bilimi de modern kavraminin icinde bulunan belirsizligi analiz etmeye calisirken ortaya cikmis bir bilim dalidir Hakkinda pek cok tanimlama yapilan modern modernlik kavrami yeni bir dunya gorusunun dogmasina ve farkli alisilagelmisin disinda bir yasam tarzi ortaya cikarmistir Yapilan veya yapilmaya calisilan tanimlarin geneline baktigimizda aklimizda bu kavrama uyan bir dusunce belirmektedir Modern modernlik surekli bir ilerleme ve degisim halinde bulunan ronesans ve reform hareketleri ile baslayan ve hala devam etmekte olan her turlu faaliyetler butunu diyebiliriz Ancak bu yorum da diger tum yorumlar gibi tam olarak bu kavrami karsilayamamaktadir Bir baska deyis ile modernlesmeyi gecmis ve gelecegimiz arasinda bir kopru olarak gorebiliriz Gecmisimizden bugune kadar gelen ve daha uzun yillarca nesiller arasi aktarimlari surmesi beklenen durum ve olaylara gelenek denilmektedir Acaba modernlesme bir anlamda gelenektir diyebilir miyiz Gelenegin sabit fikirlere dayali herhangi bir degisimden etkilenmeyen bir kavram oldugunu dusunmemek gerek Bu durumda gelenek bulundugu zamandaki tum sartlara gore sekil alabilen bir kavramdir Sekulerlesme Modernlesmenin dogurdugu bir diger kavram ise Sekulerlesme dir Modernlik ile din iliskileri uzerine kurulu bir kavramdir Sosyoloji de dine karsi olan temel yaklasima baktigimizda sekulerlesme ile karsilasmaktayiz Bu cercevede gelistirilmis olan yaklasimlar dinin modern toplumdaki yerini belirten tartismalar bulunmaktadir Sosyoloji literaturunde Sekulerlesme kavramini ilk olarak Marx Weber kullanmistir Yine de temelleri Aydinlanma Donemi ne kadar dayanmaktadir Kurucu sosyologlarin gelistirdigi bu yaklasimlar 1960 li yillara kadar dine karsi tutumlarinda sosyologlarin temel belirleyicisi olmustur Ayni gorusleri ileri surerek kurucu sosyologlari takip eden goruslerini farkli yollar ile belirtme ve destekleme cabasinda olan sosyologlar arasinda Bryan Wilson Karel Dobbelaere ve Steve Bruce gibi isimler one cikmistir Bu kisilerin hem fikir oldugu nokta dinin her boyutta gerileyecek olmasini dusunmeleriydi Ama 1960 li yillarda klasik Sekulerlesme paradigmasi seklinde adlandirilan yaklasimin elestirilmesi icin ilk adimlar atilmistir Hatta elestirme ile kalmayip Sekulerlesme yi sosyoloji literaturunden tamamen cikarilmasi bile istenmistir 2000 li yillarda ise din modernlik tartismalarini konu alan eski paradigma elestirileri de acikca ortaya konulmustur Eski paradigmayi begenmeyerek gelistirilmis olan yeni paradigma da tipki eski paradigma gibi bircok elestiriye maruz kalmistir Bu yeni paradigmanin anlayisi ise din ve modernitenin surekli bir etkilesim halinde olduklarini savunmaktadir Kurucu sosyologlar tarafindan temeli atilan Sekulerlesme kavrami uc farkli paradigma cercevesinde gundeme getirilmistir Bu paradigmalardan birincisi olan Klasik Sekulerlesme Paradigmasi modernite ile din karsitligini ele almaktadir Genel olarak tanimlamak gerekirse Klasik Sekulerlesme tezi modernlesmenin gelismesi ile birlikte dinin elinde bulunan otoritesinin her acidan gerileyecegi ve sonunda da yok olacagi ongorusunde bulunmaktadir Batili bilim insanlarinin pek cogunun benimsemis oldugu bu ongoruye sebep olan ideolojik bakis acilari olmustur Bununla birlikte dinin gerilemesine neden olacak sebeplerden biri de bilim olarak gorulmustur ve sekulerlesme icin geri donusu olmayan bir yol oldugu belirtilmistir Bunun yani sira bu surecin sadece Hristiyanligi degil Yahudilik ve Islamiyet gibi diger buyuk capta inanani bulunan dinleri de kapsayacak olmasi dusuncesinde olan ongoruler de bu paradigmanin iddialari arasinda yer almaktadir Bu paradigmayi savunan sosyologlar hipotezlerini desteklemek amaciyla kiliselere olan ragbetteki dususu gostermislerdir Klasik sekulerlesme tezinin argumanlarini kabul etmediklerini belirterek 2000 li yillarda yeni bir paradigma ortaya cikmis ve gelistirilmistir Yeni paradigmaya gore bulunan veriler insanlik icin vazgecilemez bir unsur olan dinin moderniteye ragmen varligini koruyacagini ve devam ettirecegini gostermektedir Kurumsal dine gore meydana gelen gerileme ozelde kiliseye olan ragbet durumu dinin geriledigini dusundurmektedir Klasik sekulerlesme paradigmasinin belli bir sisteme sahip olmadigi gerekcesi ile bir ideoloji olarak nitelendiren ayni zamanda kurumsal anlamda dinin gerilemis oldugu yerlerde yeni dini hareketlerin yukselise gecmesini ve reformlarin devrimlerin oldugu topluluklarda din ile bunlar arasinda cikan tartismayi klasik sekulerlesme paradigmasini yalanlayan olgular olarak degerlendirmistir Daha once inceledigimiz iki paradigma din ve modernite arasindaki iliski acisindan birbirlerine zit kutuplari ifade ediyordu Gelistirilmis olan son paradigma ise uzerinde calistigi yaklasimla bu zitliga son vermis ve bir sentez formu ortaya atmistir Bu yaklasima gore modernite ve dinsellik birbirlerine zit kavramlar degildir her iki olgu da ayni anda bir arada bulunabilmektedir Eklektik paradigma birlikte din ve modernite arasindaki etkinin varligini temel almaktadir Modernlesme din iliskileri kapsamli olarak ele alinmaya baslamasi 2000 li yillara gelmeden once gerceklesmistir Sekulerlesme paradigmalarinin geldigi son noktaya bakarsak artik dinin varligini surdurup surduremeyecegine dair tartismalar yerini dinin varligini surdururken siyasal sosyal ekonomik vb gibi sureclerle bulundugu etkilesme de ortaya cikan yeni formlarin niteligi ustundeki tartismalar doldurmustur Sekulerlesme paradigmalari uzerine cikan ilk tartismalarinin ilk ortaya ciktigi donem eski paradigma kapsaminda goruslerini belirten Peter Berger de son yaptigi islerde yeni paradigma dogrultusunda bir yaklasimda bulunmus ve bunu gelistirmistir Ayni sekilde bir baska sosyolog olan Oswalt dini kuruluslarin da diger sekuler kuruluslar gibi islevleri oldugunu vurgulayarak bundan sonra yapilacak olan seyin din sekulerlesme ve kulturel formlarin karsilikli iletisim kapsaminda ayni duzlemde degerlendirilmesi gerektigini vurgulamaktadir Dinler sosyal yapi maddi kultur kulturel sistemler ve bireylerle surekli iliski icindedirler Bu yuzden dinin kavramlari degismeye musait olan bir yapisi vardir ve dinin degiskenlik gosteren bir unsur oldugunu unutmayarak ele alinmasi zorunludur Bu bilgiler modernlesme ile beraber dinin de hala aktif bir sekilde hayatina devam ettigini toplumun siyasal ekonomik sosyal vb boyutlari ile iletisim halinde olan bu sekilde bir yandan dinin kendisinin devamli bir degisim surecinde oldugunu bir yandan ise gelenegin bastan uretim surecinde aktif ve etkili bir unsur oldugunu gostermektedir Sonuc olarak Modernlesme Kurami Aydinlanma Donemi nin sonrasinda Avrupa nin icinde bulunmus oldugu durumu anlamaya calisirken ve cikan sorunlari cozmeye calismalari gecmisten gelenekten kacis gecmisi gelenegi kotuleme ve modern yeni olani yuceltme sekilleriyle sonuclar vermistir Fakat ortaya cikan bu sonucun sosyal gercekliklerle uyum saglanmadigi hali hazirdaki sorunlarin cozumu icin bir farkli yontem ozelligi tasimadigi zamanla anlasilmis ve ortaya cikmistir Dolayisiyla insanlar ve kultur tarihi icin basli basina hos bir sayfadan ve bu sayfanin gecmisten tamamen temizlenerek yazilacak olmasindan soz dahi etmek mumkun degildir Bilimsel tartismalarda modern olanin ne oldugu hakkindaki dusunceler dahi ortak degildir Bu sekilde bir konuda modern karsisinda farklilastirilan yokmus gibi davranilmaya calisilan bir gelenek kavramindan bahsedilemez Bu husus ne modernligin ileri gelenlerinden olarak kabul goren Bati Avrupa toplumlari ne de Modern Kimligin devami oldugu ileri surulen Amerikan toplumlarinda bu zit kutuplu elestiriye iliskin sosyal olarak hicbir gerceklige rastlanmamaktadir Toplumlarin yasamis oldugu ve halen icinde bulunduklari sosyo kulturel tarihi zaman dogasinda bulunan eklemlenme ve devamlilik ile devamli karsimiza cikmaktadir Bu devamlilik oyle bir devamliliktir ki maddi manevi kultur icinde devam eden bir akisa sahiptir Dolayisiyla gelenek bir toplulukta hayali ya da gercek gecmisi ile hareket eden edindigi deneyimlerin bir urunu oldugu icin sahsina guvenilen modernizme ayak uydurabilme kapasitesine sahip bu sayede nesiller arasi aktarimlar ile varligini devam ettiren inanclar degerler semboller normlar ve rituellerle etkilesim pratikleri butunu gibi tanimlanabilir KaynakcaAysoy Mehmet Geleneksel Sonrasi Toplum Uzerine Istanbul Aci Kitaplar 2003 Bauman Zygmunt In Search of Politics Polity Press 2000 Bauman Zygmunt Modernlik ve Muphemlik cev Ismail Turkmen Istanbul Ayrinti Yay 2003 Bendix Reinhard Tradition and Modernity Reconsidered Comparative Studies in Society and History Vol 9 No 3 Apr 1967 Cambridge Univesity Pres pp 292 346 http www jstor org stable 177869 ulasim 17 12 2008 Berger Peter Brigitte Berger Sociology A Biographical Approach Penguin Books 1981 s 27 Berger Peter L Sekulerizmin Gerilemesi Sekulerizm Sorgulaniyor der ve cev Ali Kose Istanbul Ufuk Kitaplari 2002 Berger Peter L Dinin Krizinden Sekulerizmin Krizine Sekulerizm Sorgulaniyor der ve cev Ali Kose Istanbul Ufuk Kitaplari 2002 Berman Marshall Kati Olan Her Sey Buharlasiyor Istanbul Iletisim Yayinlari 1994 Cevizci Ahmet Felsefe Sozlugu Istanbul Paradigma Yay 1999 Cetin Halis Ezelden Ebede Kadim Bilgeligin Kutsal Yolculugu Gelenek Muhafazakar Dusunce Dergisi Kadim Bilgeligin Kutsal Yolculugu Gelenek Yil 1 Sayi 3 Kis 2005 80 The Journal of Kirikkale Islamic Sciences Faculty Davie Grace Religion in Britain Since 1945 Believing Without Belonging Oxford Blackwell 1999 Eisenstadt S N Multiple Modernities Daedalus Winter 2000