Aksu Havzası, Türkiye'nin güneybatısında, günümüz Aksu Nehri çevresinde yer alan tortul bir havzadır. Isparta Açısı'nda birçok önemli tektonik sistemin kesişim noktasında yer alan Aksu Havzası yaklaşık 2000 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Aksu Havzası, Köprü Çay Havzası ve Manavgat Havzası ile birlikte daha geniş olan Antalya Havzası'nın bir parçasını oluşturur. Çevresindeki Anadolu Yaylası'na göre bir graben oluşturur.
Aksu Havzası, Neojen döneminden itibaren giderek çökeltilerle dolmaya başlamıştır.
Genel özellikler
Aksu Havzası birçok tektonik sistemin önemli bir kesişme noktasında yer almaktadır. Kuzeyde Anadolu kıtasal platosu yükselir, güneyde ise Afrika ve Avrasya levhaları çarpışıyor ve Akdeniz Sırtı ve Helenik dalma zonu gibi özellikler ortaya çıkmaktadır. Batıda Aksu Havzası, kabuğun çoğunlukla doğu-batı yönünde uzanan bir dizi graben ve horst oluşturacak şekilde genişlediği Bey Dağları platformu karbonatları ile sınırlanmıştır. Doğuda Aksu Bindirmesi, Aksu Havzasını Köprüçay Havzasından ayırır.
Isparta Açısı içerisinde yer alan daha geniş Antalya Havzası'nın bir kısmı olan Aksu Havzası iki alt havzaya ayrılabilir, kuzeyde daha yaşlı olan Aksu-Karpuzçay alt havzası, güneyde ise daha genç olan Yenimahalle-Karpuzçay alt havzası bulunmaktadır. Çalkaya alt havzası. Havzanın güney kısmı "şu anda çok yoğun bir şekilde karstikleşmiş ve bitki örtüsüyle kaplı."
Aksu Havzası, Bey Dağları platform karbonatları, Alanya Metamorfitleri, Antalya Napları (ofiyolitten yapılmış) ve Likya Napları (platform karbonat) çeşitli türlerde temel kayaçlarlar üzerinde yer alır. Havzayı bu temel kayalardan bir uyumsuzluk ayırmaktadır.
Aksu Nehri ağzının önünde, Aksu Nehri'nin bugünkü çökeltilerinin çökeldiği geniş, sığ bir deniz şelfi bulunmaktadır. Geçmişte bu alan daha derindi; Poisson ve diğerlerine göre, Antalya yakınlarında Düden ve Karaman ağızlarında hala mevcut olan bir kanyon olması muhtemeldir, ancak bu kanyon o zamandan beri Aksu Nehri'nin Kuvaterner çökelmesi ile doldurulmuştur.
Aksu Havzası sedimanter havza ve önülke havzası olarak değerlendirilmektedir. Neojen döneminden bu yana doldurulmaktadır.
Aksu Havzası'nda Kapıkaya, Kozan, Karadağ, Kargı ve Bucak olmak üzere beş yelpaze deltası bulunmaktadır. Bir de Eskiköy alüvyon yelpazesi bulunmaktadır.
Aksu Havzası, komşusu Köprü ve Manavgat havzalarının yanı sıra, "zengin tektonik karmaşıklığı ve iyi açığa çıkan yapısal ve tortul özellikleri" nedeniyle 1910'lu yıllardan beri jeologların ilgisini çekmektedir.
Aksu Havzası yaklaşık 2000 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır.
Evrimi
Aksu Havzası, kuzeyde Toros Dağları'nın yükselmesi, Isparta Açısı içindeki riftleşme ve günümüzde Antalya Körfezi'ni oluşturan güneydeki bölgenin göreceli olarak çökmesi gibi çeşitli jeolojik süreçlerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.
Glover ve Robertson'a göre Yukarı Aksu Havzası, Miyosen'deki "erozyon, ardından çökme" sonucu oluşmuştur: Likya Napları'nın güneydoğuya doğru yerleşmesinden sonra ve onunla ilişkili bir önülke havzasıydı. Daha sonra Pliyosen ve Pleistosen'de alt Aksu Havzası'nı oluşturacak şekilde kabuksal genişleme veya geçiş meydana geldi.
Miyosen öncesi temel temel olarak, Antalya Napları ile çevrelenen ve ince bir Paleojen tortul çökelti tabakası ile örtülen Bey Dağları platformundan oluşmaktaydı. Bu, "Güneybatı Türkiye'de geniş bir alanı kaplayan aşınmış düz bir yüzey" oluşturdu. Geç Oligosen'den başlayarak Burdigaliyen boyunca devam eden yükselen deniz seviyeleri bölgede deniz transgresyonuna neden olmuştur. Sığ deniz Karabayır Kireçtaşları kuzeyde ve batıda çökelmiş ve şimdiki Aksu Havzası çevresinde geniş bir platform oluşturmuştur. Bu arada güneyde molasik bir havza oluşmuş; bu bir bütün olarak Antalya Havzası'nın başlangıcıydı.
Miyosen

Erken Miyosen'e gelindiğinde Kıbrıs Açması ile Isparta Açısı arasında "sağ yanal dönüşüm fay plakası sınırı" oluşmuştur. Bu durum, Isparta Açısının doğu yakasında, daha doğudaki Antalya Kompleksi'nden gelen çökeltilerin depolandığı "hibrit, karasal-sığ denizel konaklama alanı"nın oluşmasına yol açtı.
Orta Miyosen'de (yaklaşık 16-11 MYA), Karabayır platformunu kesen bir graben halinde Aksu Havzası oluşmuştur. Bu arada çevredeki kıtasal alanlar yukarı doğru itiliyordu; Bu alanlardan kaynaklanan erozyon, ortaya çıkan Aksu Havzası'na çok fazla tortunun dökülmesini sağlamıştır. Kaya'ya göre bu durum özellikle doğuda hızla yükselen Antalya Külliyesi için geçerliydi; "gerekli akarsu erozyonu ve tortu temini için taşıma için topografik eğimi ve yerçekimi potansiyel enerjisini sağladı". Poisson ve diğerleri, bunun yerine, tarih öncesi nehir ağızlarındaki bir dizi yelpaze deltasının kalın tortu birikintileri bıraktığı havzanın kuzey ve batı kenarlarını vurgulamaktadır; örneğin günümüzün Kapıkaya ve Kargı yelpaze deltaları.
Aksu ve Karpuzçay Formasyonları bu dönemde Kaya'nın "akarsu, delta ve plaj ortamları" olarak tanımladığı ortamda çökelmiştir.Mercan resifleri kıyı şeridini çevreliyordu. Bu resifler, fotik bölgedeki "sıcak, iyi havalandırılmış sığ deniz sahanlığı" üzerinde yer almaktadır. Düşük tür çeşitliliği (öncelikle Porites ve Tarbaellastraea kolonileri) "stresli" bir ortamın işareti olabilir. Kıyı "orta-yüksek dalga enerjisinin hakim olduğu" ve iklim ılıman ila subtropikal arasındaydı. Yelpaze deltası çökelleri arasında mercan fosillerinin bulunması, muhtemelen ani deniz seviyesi artışının deltaları sular altında bıraktığı dönemlere aittir. Kargı ve Sütçüler'deki mercan resiflerinin izleri Geç Tortoniyen dönemine tarihlenmektedir.
Yaklaşık 5,6 milyon yıl önce Akdeniz bölgesi Messiniyen tuzluluk krizinden etkilendi. Deniz seviyeleri muazzam bir şekilde düştü ve hızlı erozyon ve kuruma yaşandı. Uzaklaşan kıyı şeridinin Aksu Havzası'nın tamamını karada bırakması nedeniyle yelpaze deltalarının büyümesi durmuştur. Artık kuru toprak olarak açığa çıkan alanlarda derin boğazlar oyulmuştur. Bunlardan biri, günümüzde Antalya Körfezi'nde derin bir deniz altı kanyonu olan bugünkü Düden ve Karaman nehri ağızlarının önünde hala izlenebilmektedir. Benzer bir kanyonun Aksu'da da mevcut olması muhtemeldir, ancak o zamandan beri Kuvaterner sedimantasyon nedeniyle deniz sahanlığında gömülmüştür.
Poisson ve diğerleri, Aksu Nehri'nin Mesiniyen sonu civarındaki seyrini (yaklaşık 5.3 MYA) şu şekilde yeniden inşa ettiğini belirtti, nehir Eskiköy Kanyonu'ndan aktı, ardından aktif olarak kesilen Antalya kanyonundan geçerek "Antalya abisal ovasına katılmadan önce Antalya alüvyon ovasını geçti".
Poisson ve diğerleri, ayrıca Gebiz Kireçtaşı'nın Messiniyen döneminde oluştuğunu ileri sürerek, deniz çekilirken bile Aksu Havzası'nda hâlâ en azından bir miktar deniz bulunduğunu ima etti. Bu ortamı, mercan resiflerinin bulunduğu "çok sığ deniz" olarak nitelendiriyorlar; mercan resifleri, karaya çıktıkça giderek daha da kısıtlanıyor ve sonunda tamamen kuruyor. Üner ve ark, bu karakterizasyonun tartışmalı olduğunu ve bunun yerine Gebiz Kireçtaşı'nın deniz seviyelerinin yeniden yükselmesinden sonra çökeldiğini belirtiyor; Kaya, Gebiz Kireçtaşı'nın "en geç Miyosen-erken Pliyosen" dönemine ait olduğunu belirterek, bu dönemde oluşan KB-GD yönlü bir göl tarafından çökeldiğini belirtmektedir.
Kaya'nın yorumuna göre Aksu Havzası, Orta Miyosen'de (y. 16-11 MYA) "akarsu, akarsu-delta, kumsal ortamı", ardından Miyosen sonunda (örn. 5.3 MYA) "göl ve lagün ortamı" idi. Daha sonra, Erken Pliyosen sırasında (y. 5.3-3.6 MYA), gelgit düzlüğü ve çok sığ deniz koşullarının olduğu nispeten kısa (en azından jeolojik açıdan) bir dönem yaşandı. Daha sonra "tamamen karasal koşullara dönüş" yaşandı ve antik Aksu Nehri'nin birikmesi Pleistosen döneminde Belkıs Konglomerasını oluşturdu.
Pliyosen
Zanclean döneminde (yaklaşık 5,3-3,6 Mya) erken Pliyosen'de deniz seviyeleri yeniden yükseldi. Aksu Havzası'nın güney kısmı sular altında kalırken, kuzey kısmı ise kurak arazi olarak kaldı. Messinia kanyonları yeni çökelmelerle doldu. Marn yataklarında bulunan nannoplankton ve planktonik foraminifer fosilleri sığ, "açık deniz" ortamına işaret ettiğinden, Eskiköy kanyonu ilk başta tamamen sular altındaydı. Daha sonra bu marn yatakları, ardından delta konglomera yatakları ve son olarak da göl marn yatakları tarafından "tamamen dolduruldu".
Bu arada, son Miyosen/erken Pliyosen'den itibaren devam eden tektonik aktivite, Aksu Havzası'nın (özellikle günümüzün kuzey kesimi olan Aksu-Karpuzçay alt havzasının) yükselerek güneye doğru eğilmesine neden olmuştur. Birikme artık daha güneyde gerçekleşerek Yenimahalle-Çalkaya alt havzasını oluşturuyordu. Bu sırada yükselen batıdaki Bey Dağları platformundan artık çökeltiler geliyordu.
Yükselen deniz seviyesi Yenimahalle-Çalkaya alt havzasını sular altında bırakmış, bu da Üner ve diğerlerinin sığ deniz şelf ortamı olarak tanımladığı ortamın oluşmasına neden olmuştur. Üner ve diğerleri, Eskiköy Formasyonu'nun alüvyon yelpazesi-deltasını ve Yenimahalle Formasyonu'nun "sığ denizel silttaşı-marn ardalanması"nı bu döneme bağlamaktadır. Kaya'ya göre Yenimahalle ve Çalkaya Formasyonları bu dönemde çökelmiştir.
Geç Pliyosen'de (c. 3.6-2.6 MYA) deniz seviyeleri düşmüş ve Aksu Havzası'nın güneyi yeniden kurak araziye dönüşmüştür. Havzanın batı tarafında, Antalya Fayı, Antalya tüf ve traverten yataklarını üreten soğuk su kaynaklarını doğurmuştur.
Kuvaterner
Kuvaterner döneminde Aksu Nehri, Eskiköy kanyonuyla aynı yerde olmayan yeni bir boğazı açmış ve bu arada nehrin yönü değişmişti.
Pleyistosen
Pleyistosen'in başlarından bu yana, Dünya, bölgede devam eden jeolojik süreçler üzerindeki "etkilerini üst üste getiren" bir dizi buzul ve buzullararası dönem yaşadı. Anadolu göreceli bir yükselme yaşarken, Aksu Havzası genişlemeli bir graben oluşturacak şekilde göreceli bir çöküntü yaşamaktadır. Değişken bir iklim nehir sistemlerini etkiledi ve havzanın orta kısmındaki kötüleşme akarsu terasları yarattı. Mesozoik kireçtaşının üzerinde oluşan terra rossa tipi topraklar, ani su baskınları sırasında kanallarda yeniden çökelmiştir. Orta Pleyistosen'in başlangıcında, deniz seviyesindeki küresel dalgalanmalar arttı ve bu bölgede herhangi bir deniz çökeltisi bulunmamasına rağmen, bir deniz saldırısı havzanın alt kısmını aşındırmış olabilir. Ayrıca Pleyistosen ortalarında Karaman Nehri'nin ağzında küçük bir yelpaze oluşmuştur. Yine bu dönemde Aksu Havzası'nın en son tabakası, Orta Pleyistosen'de akarsu taraçaları ile Belkıs Konglomerası oluşmuştur.
Günümüz
Günümüzde Aksu Havzası'nda tektonik aktivite minimum düzeyde olup, sedimanter çökelme de oldukça azdır. Bunun yerine, Antalya Tüfü'nde oluşan mağara sistemleri ve obruklar gibi birincil aktivite erozyondur. Aksu Nehri de yatağı boyunca akarsu terasları oluşturmaya devam etmektedir.
Bileşen katmanları
Aksu Havzası'nın stratigrafisi iyi belgelenmiştir, ancak formasyon adlarının, yaşlarının ve sınırlarının spesifik tasvirleri farklılık göstermektedir. Bu makale Kaya'nın terminolojisini takip etmektedir.
Aksu Formasyonu
Ersin Kaya'ya göre Aksu Formasyonu, Aksu Havzası'nın en eski tabakasıdır. Benzer yaşlı Karpuzçay Formasyonu ile karışmıştır. Fosil kayıtlarına göre Aksu Formasyonu'nun Langiyen'den Tortoniyen dönemlerine (yaklaşık 16-7 Mya) kadar tarihlendiği anlaşılmaktadır. Maksimum kalınlığı yaklaşık 1200 m'dir. Aksu Formasyonu'nun tip lokalizasyonları Aksu Havzası'nın kuzeydoğu ve kuzeybatı kesimlerinde yer almaktadır. Formasyonun bileşimi farklı yerlerde biraz değişiklik göstermektedir. Aksu Formasyonu'nun batı kısmı "kötü boylanmalı konglomera ve konglomeratik kumtaşı... yuvarlak ince taneli, bej mikritik Jura kireçtaşı ve Triyas açık gri kireçtaşı ve sarı kumtaşı kırıntılarından oluşan"dan oluşur. Doğuda formasyon "bol miktarda kırmızı ve yeşil radyolarit kırıntıları, Triyas'a ait hallobia içeren kumtaşı ve ofiyolitik kayaçlar (serpantinit, dolerit, bazaltik volkanik kayalar") içermektedir. Havzanın doğu kenarına yakın bir yerde Aksu Formasyonu doğrudan Triyas'ın üzerinde yer almaktadır. temel kayaları açısal uyumsuzluk boyunca yer almaktadır.
Daha az yaygın olarak resif kireçtaşı blokları mevcuttur. Bu bloklar Stylophora, , , Favia, ve Porites mercanlarının fosillerini içerir.
Karpuzçay Formasyonu
Maksimum kalınlığı 1500 m'yi bulan Karpuzçay Formasyonu, Aksu Havzası'ndaki en yaygın formasyondur. Yaklaşık olarak Aksu Formasyonu'na tarihlenen formasyonun, fosillere göre Langiyen ve Tortoniyen yaşlı olduğu da görülmektedir. Aksu Formasyonu'ndan ya biraz daha yaşlı ya da biraz daha gençtir; her iki durumda da ikisi birçok yerde birbirine karışıyor.
Karpuzçay Formasyonu çoğunlukla konglomera, kumtaşı ve çamurtaşı ardalanmasından oluşur. Konglomera katmanları çört, serpantinit ve çeşitli kireçtaşı türlerinden oluşan kırıntılara sahiptir. Kumtaşlarının rengi griden yeşile ve kirli sarıya kadar değişmektedir. Çapraz tabakalanma, çapraz laminasyon ve belirgin dereceli tabakalanma vardır. Tüflü kumtaşı katmanları genellikle konglomera veya konglomeratik kumtaşı katmanlarıyla karıştırılır. Çamurtaşı katmanları genellikle lamine olup, 15 ila 20 mm arasında değişen konkresyonlar içerir.
Gebiz Kireçtaşı
Gebiz Kireçtaşı, Aksu Havzası'nın güneydoğu kesiminde Gebiz ilçesi yakınındaki tip mevkiinde Karpuzçay Formasyonu üzerinde uyumsuz olarak yer almaktadır. Havzanın doğu kenarı boyunca bazı yerlerde Antalya Kompleksi'nin Triyas-Jura kayalarına karşı faylanmıştır. Havza içerisinde daha çok yer yer daha genç temel tabakalarına karşı faylanmıştır. Kesin zaman dilimi tartışmalı olmasına rağmen Üst Miyosen'e tarihlenmektedir. Çeşitli şekillerde Messiniyen veya Tortoniyen'e tarihlenmektedir. Gebiz ilçesi yakınındaki tip mevkiinde maksimum kalınlığı 40 m kadardır. Gebiz Kireçtaşı başlıca biyoklastik kireçtaşı, marn, kiltaşı ve çamurtaşından oluşur. Bazı bölgelerde resif kireçtaşı yatakları vardır.
Gebiz Kireçtaşı'nın sürekli olarak açığa çıkan en büyük bölümü Aksu Havzası'nın güneydoğu kenarı boyunca uzanmaktadır; havzanın kenarına paralel uzanır.
Eskiköy Formasyonu
Eskiköy Formasyonunun başlıca yüzeylemeleri havzanın orta kesiminde bulunmaktadır. Burada genellikle Aksu ve Karpuzçay Formasyonları'nın üzerinde yer alır ve onlardan uyumsuzlukla ayrılır. Bazı yerlerde Antalya Kompleksi'ne ait Triyas-Jura rekristalize kireçtaşlarının üzerinde yer almakta olup, bunlardan ya uyumsuzlukla ayrılmış ya da onlara karşı faylanmıştır.
Eskiköy Formasyonu esas olarak kumlu çakıltaşı ve kumtaşı ile ara sıra serpiştirilmiş çamurtaşı katmanlarından oluşur. Konglomera "çoğunlukla yuvarlak çakıl taşları ve Jura mikritik kireçtaşı ve Triyas çört ve bazaltik kayalardan oluşan kötü bir şekilde sıralanmıştır". Formasyonun maksimum derinliğinin 300 m olduğu tahmin edilmektedir.
Akay ve diğerleri, Eskiköy Formasyonu'nu Gebiz Kireçtaşı'nın yanal eşdeğeri olarak yorumladılar, yani aynı döneme tarihlendiler.
Eskiköy Formasyonu marnlarında bulunan fosiller arasında , , (multiple species: trilobus, obliquus extremus, obliquus s.s., bollii, emeisi, and aperture) ve incrusta olmak üzere çeşitli planktonik foraminifer türleri bulunmaktadır. Poisson ve diğerleri, bu planktonik foraminifer fosillerine dayanarak formasyonu Üst Miyosen'e tarihlendirmiş ve bu da Akay ve diğerlerinin yorumuyla tutarlıdır.
Yenimahalle Formasyonu
Yenimahalle Formasyonu en iyi iki alanda görülür: Aksu Nehri vadisinin güneybatı kesiminde Yenimahalle civarında ve doğuda Gebiz civarında. Gebiz ve Eskiköy Formasyonları'nın üzerinde uyumlu olarak yer alır, yani bir uyumsuzlukla ayrılmamışlardır. Bunun üzerinde Çalkaya Formasyonu yer almaktadır. Dorumlar Köyü civarında Yenimahalle Formasyonu Belkıs Konglomerası tarafından uyumsuzlukla örtülmektedir. Yenimahalle Formasyonunun toplam kalınlığı 250 m civarındadır. Bu aşamadan kalma tarih öncesi bir nehir deltasının kanıtı da sismik hatlara dayanarak açık denizde tespit edildi.
Yenimahalle Formasyonu "mavi-gri silttaşı ile gömülü kumtaşı ve dereceli çakıltaşından" oluşur. Formasyonun üst seviyelerinde konglomera da bulunmaktadır. Yenimahalle formasyonunun karakteristik özellikleri arasında "düşük açılı çapraz tabakalanma ve laminasyon, çukur çapraz tabakalanma, dalgalı laminasyon, yukarıya doğru incelen kum kanalları ve çakıl/konglomera mercekleri" yer almaktadır. Bazı yerlerde kumtaşı yoğunlaşmaları yaygındır. Bazı yerlerde "yerel, küçük freatomagmatik patlamaların" neden olduğu tüf yatakları da bulunabilir.
Gebiz yakınındaki formasyonun alt kesimlerinde "Margaritae ve Punctulate zonları"nın varlığı, formasyonun Alt Pliyosen'e tarihlenebileceğini göstermektedir. Yenimahalle Formasyonu'nda , , Cerastoderma edule, , , Gibbula, Fusinus ve gibi çok sayıda fosilleşmiş çift kabuklu ve karından bacaklı yumuşakça kabuğu bulunmuştur.
Glover ve Robertson, Yenimahalle Formasyonunu "ince taneli sığ deniz şelf çökeltisi" olarak yorumladılar. Bu bölgede çok fazla iri taneli çökelti yok gibi görünüyor; bu durum, burada çökelti biriktiren nehir sisteminin toplam yüke kıyasla düşük bir eğime ve nispeten az yatak yüküne sahip olduğu sonucuna varmalarına yol açıyor. Foraminifer fosillerine dayanarak Yenimahalle Formasyonu'nun su derinliğinin 150 metrenin altında çökeldiğini, ardından "önemli bir süre" giderek sığlaşıp 50 metrenin altına indiğini tahmin ettiler.
Çalkaya Formasyonu
Çalkaya Formasyonu Yenimahalle Formasyonu üzerinde yer almaktadır. Glover ve Robertson, Çalkaya Formasyonu'nu "Pliyosen yaşlı Alakilise ve Eskiköy Formasyonlarının birleşimi" olarak yorumlamış, Kaya ise "aralarında gözlemlenebilir doğrudan dokanak bulunmadığı" için ayrı bir formasyon olarak yorumlamıştır.
Bileşim
Çalkaya Formasyonu marnlı silttaşı, kumtaşı ve çakıltaşından oluşur. Alt kısmı ise Yenimahalle Formasyonunun üst kısmı ile bileşim bakımından benzerdir. Çalkaya Formasyonu'ndaki silttaşı katmanları, 25–30 cm kalınlığındaki kömür damarlarıyla serpiştirilmiştir.
Çalkaya Formasyonu'nun ortak özellikleri arasında "düşük açılı çapraz tabakalanma, çapraz tabakalanma, dalgalı laminasyon ve tümsekli çapraz tabakalanma" yer almaktadır. Bazı yerlerde üst seviyelere doğru gidildikçe sedimanın tane boyutu önemli ölçüde artmakta, kabalaşmakta ve sonuçta daha da kalınlaşmarak konglomeraya yol açıyor.
Çalkaya Formasyonu'nun kumtaşı yatakları bileşim açısından Yenimahalle Formasyonu'na benzer. Glover ve Robertson, Çalkaya kumtaşını "zaman zaman fırtına faaliyetlerine maruz kalan sığ deniz kökenli" olarak yorumladılar. Çalkaya Formasyonu boyunca küçük çakıltaşı çökelleri bulunmaktadır. Güneye doğru, Çalkaya çevresinde "topografik sırtlar halinde ortaya çıkan" "çok daha büyük konglomera kütleleri" vardır. Kumtaşı gibi Çalkaya çakıltaşları da "süngerler ve deniz çift kabukluları tarafından oyulmuş çakıl taşlarının kanıtlarının gösterdiği gibi deniz kökenlidir". Çakıl taşlarına ve deniz kabuklarına yapışmış bazı midye ve çift kabuklu fosilleri bulunur.
Çalkaya Formasyonu'nun çakıltaşındaki "çakıl ayrışması ve düşük merceksellik", onun dalgalar tarafından iyi işlendiğini göstermektedir. Bazı yerlerde, "iyi sıralanmış kumlar içindeki küçük merceksi çakıl kütleleri", Glover ve Robertson'un "alt kıyı yüzeyi bölgesindeki gecikme konsantrasyonları, muhtemelen oyuklardaki birikimin veya fırtına birikintilerinin bir sonucu olarak" tanımladığı şeyi temsil edebilir. Bazı "kanalize" konglomeralar aynı zamanda tarih öncesi kum setlerinin kanıtlarını da içerir.
Formasyonda paleosoller (tarih öncesi topraklar) oldukça yaygındır. Bunlar tipik olarak 1 veya 2 metre kalınlığındadır ve "soluk, kahverengi Akdeniz tipi topraklardır".
Formasyon boyunca beyaz renkli, karbonatça zengin (kalınlığı 1 metreden az) kiltaşından oluşan ince tabakalar bulunur. Glover ve Robertson'a göre, bu kil taşları "bozulmamış, izole edilmiş, buharlaşan lagünler ve havuzlardaki aşırı tuzlu sulardan" çökelmiştir.
Fosiller
Çalkaya Formasyonu'nda bulunan fosiller, Yenimahalle Formasyonu'nda bulunanlarla temel olarak aynıdır. Genel olarak Çalkaya Formasyonu'ndaki karındanbacaklı ve çift kabuklu fosiller, Üst Yenimahalle Formasyonu'ndaki eşdeğerlerine göre daha büyüktür. Bazı yerlerde, karındanbacaklı Murex'in "olağanüstü büyük" fosilleri bulunmuştur. Çalkaya'da bulunan diğer fosiller arasında foraminiferler, ostrakodlar ve "bol" çift kabuklu ve karından bacaklı yumuşakçalar bulunmaktadır. Çalkaya Formasyonu Pliyosen veya Üst Pliyosen'e tarihlenmektedir.
Bazı yerlerde fosil topluluğu, Glover ve Robertson'un "acı su ortamını düşündüren" olarak yorumladığı Cerastoderma edule veya ince kabuklu istiridyeler gibi tamamen tuzluluğa toleranslı türlerden oluşuyor.
Formasyon
Yenimahalle Formasyonu'nun çökelmesinden sonraki dönemde kıyı şeridinde hızlı bir geri çekilme yaşanmıştır. İri taneli Çalkaya Formasyonu daha sonra Aksu Nehri deltasında çökelmiştir. Aksu Nehri'nin çıkış noktasında küçük bir alüvyon yelpazesi gelişmiştir; bu alüvyon yelpazesinin daha önceki Aksu Formasyonu'ndan gelen yelpaze kümelerini kesmesi nedeniyle, en azından Orta Miyosen'den beri temelde aynı yerde kaldığı anlaşılmaktadır. Daha güneyde yelpaze birikintileri yavaş yavaş tortul bir ovaya dönüşüyor. Örgülü bir dere bu ovadan geçerek Yenimahalle Formasyonu'nun alttaki denizel çökellerini aşındırmıştır. Bu alüvyon ovası zamanla güneye doğru büyümüş gibi görünmüyor, bu da "akarsu gerilemesinin yeterince hızlı olduğunu ve nehir sisteminin geri çekilen kıyı şeridine ayak uyduramayacağını" gösteriyor.
Bunun yerine, güney havza alanının çoğu, açık deniz sularının çok hafif bir eğime ve çok sayıda kum setine sahip olduğu "kumlu, dalgalardan etkilenen, delta üstü bir ortam" ile kaplıydı. Çalkaya Formasyonu'nda şu anda bulunan daha büyük çakıltaşı kütleleri, muhtemelen "dalgadan etkilenen bir akarsu deltası dağıtım cephesi boyunca ağız çubukları" da dahil olmak üzere, kıyıya paralel uzanan kum çubukları olabilir.
Antalya Tufa
Aksu Havzası'nın güneybatı sınırı 30 km'ye 40 km'lik tüf ve traverten yataklarından oluşan bir alanla işaretlenmiştir. Bu alan, Antalya şehrini ve Antalya Körfezi'nin altında kalan deniz altı kısmını kapsamaktadır. Antalya Tüfü "günümüz manzarasına hakim bir dizi büyük teras olarak ortaya çıkıyor".
Yataklar batıya doğru giderek kalınlaşıyor; doğuda 30 m kalınlıktan batıda 250 m kalınlığa kadardır. Bu yataklar için kesin bir yaş verilmemekle birlikte, Çalkaya Formasyonu üzerinde uyumlu olarak yer almaktadırlar. Tüm formasyon boyunca iki takım "eşlenik eğik atımlı fay" kuzeybatı-güneydoğu ve kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanır.
En alttaki (en eski) tüf yatakları "kil açısından zengin, gastropod açısından zengin mikrokristalin karbonatlardan" yapılmıştır. Yatağın Mesozoik temele doğrudan bitişik olduğu bölgelerde, özellikle batıda, peridotit kırıntıları bulunmaktadır. Bu birikintiler, 10 metre boyunca hakim olan "düzenli ara tabakalı karbonat açısından zengin paleosollerle birlikte yukarıya doğru saf mikrokristalin tüf haline gelir". Bunun üzerinde kompozisyon daha çeşitli hale gelir. Kazınmış kanallar sığ su ve bataklık ortamlarında çökelmiş breşleşmiş tüf içermektedir. Son olarak, en üstteki 10 m "neredeyse tamamen fitoklast tüften oluşur".
Formasyon

Antalya Tüfü erken Pleyistosen'de soğuk su kaynakları tarafından oluşmuştur. Bu çökelme, "Aksu Havzası'ndaki genişlemeli faylanmanın büyük ölçüde sona ermesinden sonra" meydana geldi. Antalya Tüfünün kırıntılı malzeme eksikliği gibi bazı çökelme özellikleri, suların çevredeki dağlardan değil, kaynaklardan geldiğini göstermektedir. Ayrıca, "Paleo-Aksu Nehri'nin kaba tortu girdisiyle birlikte konumu, tüfün neden daha doğuda depolanmadığını açıklayabilir".
Kapsamlı karst sistemleri, yakındaki Toros Dağları'ndaki karbonat jeolojisinden karbonatlarla aşırı doymuş büyük miktarlarda su sağladı. Bu sular daha kuzeydeki göllerden (100 km kadar uzakta) ve ayrıca daha güneydeki Kestel'deki kurumuş polye sisteminden geliyordu. Aksu Havzası'nın kuzeybatısındaki Kırkgöz'deki bir kaynak kümesi ("kırk pınar") bu karbonatlı suların yüzeye çıktığı ana kaynaklardan biriydi, ancak şüphesiz başka kaynaklar da vardı.
Bu dönemde Aksu Ovası'nda su derinlikleri santimetrelerden metrelere kadar değişen göller ve sulak alanlar hakim durumdaydı. Bazı yerel çöküntülerde su 20 m derinliğe kadar ulaşmış olabilir. Genişlikleri yaklaşık 10 m'yi aşmayan çeşitli küçük nehirler ve dereler, nispeten düz bir ova boyunca kıvrılarak "içinden geçtikleri kırılgan karbonat birikintilerini sürekli olarak yeniden işliyor".
Başlangıçta tüf birikimi muhtemelen Kırkgöz civarı gibi küçük göllerle sınırlıydı. Havzanın doğu kenarındaki çökelme öncelikle algal olup, "belki de kaynak sulara yakın lokalize sığ bir 'lagün'ün varlığını yansıtıyordur". Sonunda bu birikim, önceden var olan çöküntüleri yavaş yavaş doldurdu ve daha geniş bir alanda gerçekleşmeye başladı. Bu, tüf birikiminin ana aşamasıydı. Daha sonraki dönemlerde, üstteki fitoklast ve fitoterm birikintileri (şimdi en üstteki birikintileri oluşturur), "kaynak suyu temininin azaldığı, muhtemelen daha kuru bir iklim döneminde" bir zamanda oluşmuştur.
Antalya Tüfü'nün çökelmesi tek bir iklimsel dönemde gerçekleşmiş olabilir. Lonicera, Viburnum ve Alnus glutinosa gibi korunmuş bitkiler "şimdiye göre daha serin ve nemli bir iklimde gelişebilirdi". Özellikle Alnus glutinosa'nın (adi kızılağaç) varlığı, bu ağacın bölgede artık mevcut olmaması nedeniyle tüfün yakın tarihli olmadığını doğrulamaktadır. Başka bir ağacın, örneğin İran demir ağacının varlığı da çökelmenin çoğunun Kuvaterner buzullaşmasının başlangıcından önce meydana geldiğini gösteriyor.
Önemli tüf birikimi muhtemelen Pleistosen ortalarında sona ermişti. Daha sonra başlayan buzul dönemleri yoğun tüf oluşumu için fazla soğuk ve yağışlı, buzul arası dönemler ise fazla kuraktı.
O zamandan beri, ana çökelme durmuş olsa da, Antalya Tüfünü değiştirmek için çeşitli işlemler devam etmiştir. Erozyon, "Antalya ovasının iyi gelişmiş teraslamalarını" oluşturmuştur ve bu teraslarda devam eden birikim, "lokal alanlarda yamaç havuzları, şelale çökelleri ve teras höyük çökellerinden oluşan ince bir kaplama üreterek" halen devam etmektedir. Bu daha yeni birikim, muhtemelen bazı radyometrik tarihleme girişimlerinin Antalya tüfünün "anormal derecede genç yaşları vermesinin" nedenidir.
Bugün Kırkgöz ve diğer kaynaklarda karbonatla aşırı doymuş su bulunmasına rağmen tüf birikimi minimum düzeydedir. Şelalelerde ve küçük akarsularda küçük birikme devam ediyor ve "ince karbonatlar, sığ suyun buharlaşmasından sonra alg örtülerinin kaldığı kaynak kaynaklarında ve geçici su kaynağı alanlarında da çökeliyor."
Terra rossa paleosolleri
Antalya Tüfleri boyunca, antik çağda burada yeniden çökelmiş olan küçük, parlak kırmızı terra rossa paleosol cepleri bulunmaktadır. Çoğunlukla dik kenarlı, U şeklinde kanallarda bulunurlar ve genellikle birbirine yakın aralıklarla (yaklaşık 5 m aralıklarla) bulunurlar. Bu kanallar çoğunlukla Pleistosen akarsu konglomeralarına bölünmüştür, ancak bazı lokal bölgelerde tortul çökellere kesilmiş olanlar da vardır. Başlangıçta, bu kanallar "görünüşe göre felaket olayları, muhtemelen ani seller nedeniyle kesilmiş ve doldurulmuştu".
Glover ve Robertson, Antalya Tufa'sında bulunan terra rossa paleosollerinin teknik olarak "ideal terra rossa" olmadığını, bunların "karbonat açısından çok fakir" ve "yabancı maddeler açısından zengin" olduğunu ve teknik tanıma uymayacağını belirtiyor. Ne olursa olsun, bu tür topraklar genellikle sıcak ve kuru yaz iklimine sahip bölgelerde kireçtaşının üzerinde oluşur.
Belkıs Konglomerasyonu

Aksu Havzası'nın en genç birimi, Yenimahalle-Çalkaya alt havzasında sadece havzanın güney kesiminde yüzeylemeleri görülen Belkıs Konglomerası'dır. Bu yüzeylenmeler, Aksu Nehri boyunca, bugünkü yatağına oldukça yakın olan akarsu taraçalarından oluşmaktadır. Bu teraslar, "yeniden çökelmiş terra rossa tipi paleosoller" (yani tarih öncesi topraklar) ile doldurulmuş dik kanallarla işaretlenmiştir. Aspendos Antik Kenti, Belkıs Konglomerası'nın üzerine kurulmuş olup, taş yapıları başlangıçta buradan çıkarılmıştır.
Belkıs Konglomerası bileşim olarak Yenimahalle Formasyonu'nun konglomera kısımlarına benzemektedir. "Son derece heterojendir ve esas olarak kötü sıralanmış bir kumtaşı-silttaşı matrisinde Kretase kireçtaşı, serpantinit ve çört kırıntılarından oluşur". Kırıntılar tipik olarak iyi yuvarlanır ve yaklaşık 1–5 cm boyutundadır. Başlangıçta Antalya Kompleksi'nin bir bölümünü oluşturuyorlardı. Belkıs Konglomerasının altında Yenimahalle ve Karpuzçay Formasyonlarından bir uyumsuzluk ayrılmaktadır.
Belkıs Konglomerası orta Pleyistosen döneminde "bölgesel yükselmeyle birlikte akarsu taşkın yataklarında ve atalardan kalma Aksu Nehri boyunca uzanan kanallarda çökelme" ile oluşmuştur. Kanallar nehrin kesilmesi ve birikmesi (arazinin yükselmesine yol açan toprak birikmesi) ile oluşturulmuştur. Bunlar artık, başlangıçta tüf oluşumlarından ve kireçtaşı temel kayalarından oluşan ve atalarından kalma Aksu Nehri'nin yatağında meydana gelen değişiklikler sırasında, muhtemelen ani taşkınlar sırasında yeniden biriktirdiği tarih öncesi topraklarla doludur.
Diğer özellikler
Eskiköy Kanyonu
Antalya'nın yaklaşık 50 km kuzeyinde yer alan Eskiköy kanyonu Pliyosen öncesine aittir. Kanyonun kökeni, antik Aksu Nehri'nin kestiği "faylı bir koridor"dan gelmektedir. Messiniyen tuzluluk krizinden önceki dönemde, deniz seviyelerinin düştüğü dönemde, nehrin kanyonu "gömdüğü" yerde bir erozyon dönemi yaşandı. "Erken Pliyosen yaşlı akarsu-deniz çökelleri" ile doludur.
Karadağ Yelpaze Deltası
Havzanın orta kısmının batı tarafında yer alan Karadağ yelpaze deltası (Karadağ Konglomeraları olarak da bilinir) Serravaliyen ve Tortoniyen dönemlerine aittir ve "kireçtaşı ve ofiyolitik kayalardan oluşan kumtaşları ve çakıllardan" oluşur. Bu yatakların kaynakları Bey Dağları platformu karbonatları ve Antalya Napları; örneğin yelpaze deltasında Üst Kretase Globotruncata fosilleri bulunmaktadır. Çakıllar "orta ila kötü boylanmalı" olup, tipik olarak boyutları 3 ila 8 cm arasındadır ve bir "granül/kaba kum matrisi" içine gömülüdür. Karadağ yelpaze deltasının tabanı, oluşumundan bu yana tektonik aktivite nedeniyle görülememektedir. Yelpaze deltasının toplam kalınlığı yaklaşık 750 m'dir.
Kargı Yelpaze Deltası
Kargı yelpaze deltası Aksu Havzası'nın batı yakasında yer almaktadır. "Toplam kalınlığı 185 m olan ince çamurtaşlarıyla arakatkılı KD dalmalı kalın çakıltaşlarından" oluşur. Genellikle boyutları 3 ila 5 cm arasında değişen yarı yuvarlak kireçtaşı ve ofiyolit çakılları, bir "granül/kaba kumlu matris" içine gömülür. Kargı yelpaze deltasındaki yataklar, Tortoniyen döneminden kalma, esas olarak "sütun şekilli, kalın tabakalı, dikey olarak büyüyen Porites lobatosepta ve Tarbellastraea siliciae kolonilerinden" oluşan "izole yama resif yığınları" içermektedir. Bazı yerlerde, kaya düşmesini veya kaya kaymasını temsil eden "aşırı büyük kaya blokları" bulunur ve bu süreçte altındaki resif birikintileri ezilir.
Karadağ yelpaze deltası gibi Kargı yelpaze deltası da Bey Dağları platformu karbonatları ve Antalya Napları tarafından beslenmiştir. Büyümesi esas olarak kuzey-kuzeydoğu yönünde gerçekleşti.
Üner ve diğerlerine göre Kargı yelpaze deltası muhtemelen "ortadaki alüvyon yelpazesi üzerinde gelişen sığ örgülü bir dere ve kıyı üstü çökel" olarak oluşmuştur. "Yama resifleri içeren üst dizilime" dayanarak yelpaze deltasının oluşumunun nedeninin "alüvyon yelpazesi üzerinde keskin bir geçiş" olduğunu yazıyorlar.
Kargı bölgesindeki foraminifer türleri arasında Neogloboquadrina pachyderma, Globigerinoides tenellus, Globigerinoides obliquus obliquus ve Globoturborotalita rubescens gibi planktik olanlar; bentik olanlar Bulimina marjinata' ve Saidovina karrerianadır.
Diğer yelpaze deltaları
Kapıkaya, Kozan ve Bucak yelpaze deltaları yaklaşık olarak Langiyen'den Messiniyen'e kadar olan dönemde çökelmiştir. Kapıkaya yelpaze deltası Aksu Havzası'nın kuzey ucundan beslenmiş; Kozan doğudan besleniyordu; Bucak ise Karadağ ve Kargı gibi batıdan beslenirdi.
Çalkaya ve Yeşilkaraman tüf yatakları
"Homojen" bir tüf yatağı, y. 10 m kalınlığında olup Çalkaya Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Bazı yerlerde "kanal dolgusu birikintileri" oluşturan "her yerde" pomza kırıntıları bulunmaktadır. Çalkaya tüfü, yalnızca birkaç yüz metre çapında, "küçük, sığ bir freatomagmatik patlamanın" oluşturduğu sığ bir çökelme halkası olarak yorumlanır. Gerçek patlama bölgesine dair hiçbir kanıt bulunamadı.
Daha kuzeyde, Yeşilkaraman civarında kumlu toprak tabakasını kesen "tüflü malzeme ve pomza çakıllarıyla dolu bir kanalın" izleri vardır; ponza taşı Çalkaya'dakine benzer. Glover ve Robertson, Yeşilkaraman yatağını "benzer bir tüf halkasının diğer tortularla birlikte kırıntılı bir kanal halinde yeniden işlenmesi" olarak yorumladılar.
Notlar
- ^ Kaya'ya göre Aksu Bindirmesi diye adlandırılan bir fay mevcut değil, bunun yerine "sağdan, transtansiyonel bir fay" bulunmaktadır.
- ^ Kaya bunu "gelgit düzlüklerinde ve delta cephelerinde oluşan, tuzlu ve tatlı su ortamının karışımı bir ortam" olarak tanımlıyor.
- ^ Üner ve diğerlerine göre Karpuzçay Formasyonu, Aksu Formasyonu'na "aralıklı" olmasına rağmen en eski formasyondur.
- ^ Karstik bir alanda yer altı deresinin yukarıya çıktığı veya yer altından çıktığı nokta olarak tanımlanır.
Kaynakça
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au av aw ax ay az ba bb bc bd be bf bg bh bi bj bk bl bm bn bo bp bq br bs bt bu bv bw bx by bz ca cb cc cd ce cf cg ch ci cj ck cl cm cn Glover, Clare P.; Robertson, Alastair H. F. (1998). "Role of regional extension and uplift in the Plio-Pleistocene evolution of the Aksu Basin, SW Turkey". Journal of the Geological Society, London. 155 (Mart 1998). ss. 365-87. 21 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak Üner, Serkan; Özsayın, Erman; Dirik, Kadir; Ciner, Attila (Ocak 2018). "Reconstructing the sedimentary evolution of the Miocene Aksu Basin based on fan delta development (eastern Mediterranean-Turkey)". Turkish Journal of Earth Sciences. 27 (1). ss. 32-48. doi:10.3906/yer-1705-21. 17 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t Poisson, André; Orszag-Sperber, Fabienne; Kosun, Erdal; Bassetti, Maria-Angella; Müller, Carla; Wernli, Roland; Rouchy, Jean-Marie (Mayıs 2011). "The Late Cenozoic evolution of the Aksu basin (Isparta Angle; SW Turkey). New insights". Bulletin de la Société Géologique de France. 182 (2). ss. 133-48. doi:10.2113/gssgfbull.182.2.133. 10 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au av aw ax ay az ba bb bc bd be bf bg bh bi bj bk bl bm bn bo bp bq br bs bt bu bv bw bx by bz ca cb cc cd Kaya, Ersin (2014). Structure and Tectonics of the Late Cenozoic Transtensional Aksu Sedimentary Basin, SW Anatolia. 12 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
- ^ a b Wasoo, Muhammad Harbi; Özkaptan, Murat; Koç, Ayten (Ekim 2020). "New insights on the Neogene tectonic evolution of the Aksu Basin (SE Turkey) from the Anisotropy of Magnetic Susceptibility (AMS) and paleostress data". Journal of Structural Geology. Cilt 139. 15 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
- ^ a b Kanbur, Süheyla; Öğretmen, Nazik (2022). "Revised late Cenozoic foraminifer biostratigraphy of the Eskiköy Formation (Aksu Basin), SW Turkey and its paleoenvironmental conditions". Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology. Cilt 591. 21 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
- ^ Monroe, Watson H. (1970). A Glossary of Karst Terminology (PDF). Washington: United States Government Printing Office. 30 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 16 Haziran 2024.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Aksu Havzasi Turkiye nin guneybatisinda gunumuz Aksu Nehri cevresinde yer alan tortul bir havzadir Isparta Acisi nda bircok onemli tektonik sistemin kesisim noktasinda yer alan Aksu Havzasi yaklasik 2000 kilometrekarelik bir alani kaplamaktadir Aksu Havzasi Kopru Cay Havzasi ve Manavgat Havzasi ile birlikte daha genis olan Antalya Havzasi nin bir parcasini olusturur Cevresindeki Anadolu Yaylasi na gore bir graben olusturur Aksu Havzasi Neojen doneminden itibaren giderek cokeltilerle dolmaya baslamistir Genel ozelliklerAksu Havzasi bircok tektonik sistemin onemli bir kesisme noktasinda yer almaktadir Kuzeyde Anadolu kitasal platosu yukselir guneyde ise Afrika ve Avrasya levhalari carpisiyor ve Akdeniz Sirti ve Helenik dalma zonu gibi ozellikler ortaya cikmaktadir Batida Aksu Havzasi kabugun cogunlukla dogu bati yonunde uzanan bir dizi graben ve horst olusturacak sekilde genisledigi Bey Daglari platformu karbonatlari ile sinirlanmistir Doguda Aksu Bindirmesi Aksu Havzasini Koprucay Havzasindan ayirir Isparta Acisi icerisinde yer alan daha genis Antalya Havzasi nin bir kismi olan Aksu Havzasi iki alt havzaya ayrilabilir kuzeyde daha yasli olan Aksu Karpuzcay alt havzasi guneyde ise daha genc olan Yenimahalle Karpuzcay alt havzasi bulunmaktadir Calkaya alt havzasi Havzanin guney kismi su anda cok yogun bir sekilde karstiklesmis ve bitki ortusuyle kapli Aksu Havzasi Bey Daglari platform karbonatlari Alanya Metamorfitleri Antalya Naplari ofiyolitten yapilmis ve Likya Naplari platform karbonat cesitli turlerde temel kayaclarlar uzerinde yer alir Havzayi bu temel kayalardan bir uyumsuzluk ayirmaktadir Aksu Nehri agzinin onunde Aksu Nehri nin bugunku cokeltilerinin cokeldigi genis sig bir deniz selfi bulunmaktadir Gecmiste bu alan daha derindi Poisson ve digerlerine gore Antalya yakinlarinda Duden ve Karaman agizlarinda hala mevcut olan bir kanyon olmasi muhtemeldir ancak bu kanyon o zamandan beri Aksu Nehri nin Kuvaterner cokelmesi ile doldurulmustur Aksu Havzasi sedimanter havza ve onulke havzasi olarak degerlendirilmektedir Neojen doneminden bu yana doldurulmaktadir Aksu Havzasi nda Kapikaya Kozan Karadag Kargi ve Bucak olmak uzere bes yelpaze deltasi bulunmaktadir Bir de Eskikoy aluvyon yelpazesi bulunmaktadir Aksu Havzasi komsusu Kopru ve Manavgat havzalarinin yani sira zengin tektonik karmasikligi ve iyi aciga cikan yapisal ve tortul ozellikleri nedeniyle 1910 lu yillardan beri jeologlarin ilgisini cekmektedir Aksu Havzasi yaklasik 2000 kilometrekarelik bir alani kaplamaktadir EvrimiAksu Havzasi kuzeyde Toros Daglari nin yukselmesi Isparta Acisi icindeki riftlesme ve gunumuzde Antalya Korfezi ni olusturan guneydeki bolgenin goreceli olarak cokmesi gibi cesitli jeolojik sureclerin bir araya gelmesiyle olusmustur Glover ve Robertson a gore Yukari Aksu Havzasi Miyosen deki erozyon ardindan cokme sonucu olusmustur Likya Naplari nin guneydoguya dogru yerlesmesinden sonra ve onunla iliskili bir onulke havzasiydi Daha sonra Pliyosen ve Pleistosen de alt Aksu Havzasi ni olusturacak sekilde kabuksal genisleme veya gecis meydana geldi Miyosen oncesi temel temel olarak Antalya Naplari ile cevrelenen ve ince bir Paleojen tortul cokelti tabakasi ile ortulen Bey Daglari platformundan olusmaktaydi Bu Guneybati Turkiye de genis bir alani kaplayan asinmis duz bir yuzey olusturdu Gec Oligosen den baslayarak Burdigaliyen boyunca devam eden yukselen deniz seviyeleri bolgede deniz transgresyonuna neden olmustur Sig deniz Karabayir Kirectaslari kuzeyde ve batida cokelmis ve simdiki Aksu Havzasi cevresinde genis bir platform olusturmustur Bu arada guneyde molasik bir havza olusmus bu bir butun olarak Antalya Havzasi nin baslangiciydi Miyosen Orta Miyosen de Aksu Havzasi nda kiyilarda mercan resifleri yer aliyordu Porites baskin cinslerden biriydi Erken Miyosen e gelindiginde Kibris Acmasi ile Isparta Acisi arasinda sag yanal donusum fay plakasi siniri olusmustur Bu durum Isparta Acisinin dogu yakasinda daha dogudaki Antalya Kompleksi nden gelen cokeltilerin depolandigi hibrit karasal sig denizel konaklama alani nin olusmasina yol acti Orta Miyosen de yaklasik 16 11 MYA Karabayir platformunu kesen bir graben halinde Aksu Havzasi olusmustur Bu arada cevredeki kitasal alanlar yukari dogru itiliyordu Bu alanlardan kaynaklanan erozyon ortaya cikan Aksu Havzasi na cok fazla tortunun dokulmesini saglamistir Kaya ya gore bu durum ozellikle doguda hizla yukselen Antalya Kulliyesi icin gecerliydi gerekli akarsu erozyonu ve tortu temini icin tasima icin topografik egimi ve yercekimi potansiyel enerjisini sagladi Poisson ve digerleri bunun yerine tarih oncesi nehir agizlarindaki bir dizi yelpaze deltasinin kalin tortu birikintileri biraktigi havzanin kuzey ve bati kenarlarini vurgulamaktadir ornegin gunumuzun Kapikaya ve Kargi yelpaze deltalari Aksu ve Karpuzcay Formasyonlari bu donemde Kaya nin akarsu delta ve plaj ortamlari olarak tanimladigi ortamda cokelmistir Mercan resifleri kiyi seridini cevreliyordu Bu resifler fotik bolgedeki sicak iyi havalandirilmis sig deniz sahanligi uzerinde yer almaktadir Dusuk tur cesitliligi oncelikle Porites ve Tarbaellastraea kolonileri stresli bir ortamin isareti olabilir Kiyi orta yuksek dalga enerjisinin hakim oldugu ve iklim iliman ila subtropikal arasindaydi Yelpaze deltasi cokelleri arasinda mercan fosillerinin bulunmasi muhtemelen ani deniz seviyesi artisinin deltalari sular altinda biraktigi donemlere aittir Kargi ve Sutculer deki mercan resiflerinin izleri Gec Tortoniyen donemine tarihlenmektedir Yaklasik 5 6 milyon yil once Akdeniz bolgesi Messiniyen tuzluluk krizinden etkilendi Deniz seviyeleri muazzam bir sekilde dustu ve hizli erozyon ve kuruma yasandi Uzaklasan kiyi seridinin Aksu Havzasi nin tamamini karada birakmasi nedeniyle yelpaze deltalarinin buyumesi durmustur Artik kuru toprak olarak aciga cikan alanlarda derin bogazlar oyulmustur Bunlardan biri gunumuzde Antalya Korfezi nde derin bir deniz alti kanyonu olan bugunku Duden ve Karaman nehri agizlarinin onunde hala izlenebilmektedir Benzer bir kanyonun Aksu da da mevcut olmasi muhtemeldir ancak o zamandan beri Kuvaterner sedimantasyon nedeniyle deniz sahanliginda gomulmustur Poisson ve digerleri Aksu Nehri nin Mesiniyen sonu civarindaki seyrini yaklasik 5 3 MYA su sekilde yeniden insa ettigini belirtti nehir Eskikoy Kanyonu ndan akti ardindan aktif olarak kesilen Antalya kanyonundan gecerek Antalya abisal ovasina katilmadan once Antalya aluvyon ovasini gecti Poisson ve digerleri ayrica Gebiz Kirectasi nin Messiniyen doneminde olustugunu ileri surerek deniz cekilirken bile Aksu Havzasi nda hala en azindan bir miktar deniz bulundugunu ima etti Bu ortami mercan resiflerinin bulundugu cok sig deniz olarak nitelendiriyorlar mercan resifleri karaya ciktikca giderek daha da kisitlaniyor ve sonunda tamamen kuruyor Uner ve ark bu karakterizasyonun tartismali oldugunu ve bunun yerine Gebiz Kirectasi nin deniz seviyelerinin yeniden yukselmesinden sonra cokeldigini belirtiyor Kaya Gebiz Kirectasi nin en gec Miyosen erken Pliyosen donemine ait oldugunu belirterek bu donemde olusan KB GD yonlu bir gol tarafindan cokeldigini belirtmektedir Kaya nin yorumuna gore Aksu Havzasi Orta Miyosen de y 16 11 MYA akarsu akarsu delta kumsal ortami ardindan Miyosen sonunda orn 5 3 MYA gol ve lagun ortami idi Daha sonra Erken Pliyosen sirasinda y 5 3 3 6 MYA gelgit duzlugu ve cok sig deniz kosullarinin oldugu nispeten kisa en azindan jeolojik acidan bir donem yasandi Daha sonra tamamen karasal kosullara donus yasandi ve antik Aksu Nehri nin birikmesi Pleistosen doneminde Belkis Konglomerasini olusturdu Pliyosen Zanclean doneminde yaklasik 5 3 3 6 Mya erken Pliyosen de deniz seviyeleri yeniden yukseldi Aksu Havzasi nin guney kismi sular altinda kalirken kuzey kismi ise kurak arazi olarak kaldi Messinia kanyonlari yeni cokelmelerle doldu Marn yataklarinda bulunan nannoplankton ve planktonik foraminifer fosilleri sig acik deniz ortamina isaret ettiginden Eskikoy kanyonu ilk basta tamamen sular altindaydi Daha sonra bu marn yataklari ardindan delta konglomera yataklari ve son olarak da gol marn yataklari tarafindan tamamen dolduruldu Bu arada son Miyosen erken Pliyosen den itibaren devam eden tektonik aktivite Aksu Havzasi nin ozellikle gunumuzun kuzey kesimi olan Aksu Karpuzcay alt havzasinin yukselerek guneye dogru egilmesine neden olmustur Birikme artik daha guneyde gercekleserek Yenimahalle Calkaya alt havzasini olusturuyordu Bu sirada yukselen batidaki Bey Daglari platformundan artik cokeltiler geliyordu Yukselen deniz seviyesi Yenimahalle Calkaya alt havzasini sular altinda birakmis bu da Uner ve digerlerinin sig deniz self ortami olarak tanimladigi ortamin olusmasina neden olmustur Uner ve digerleri Eskikoy Formasyonu nun aluvyon yelpazesi deltasini ve Yenimahalle Formasyonu nun sig denizel silttasi marn ardalanmasi ni bu doneme baglamaktadir Kaya ya gore Yenimahalle ve Calkaya Formasyonlari bu donemde cokelmistir Gec Pliyosen de c 3 6 2 6 MYA deniz seviyeleri dusmus ve Aksu Havzasi nin guneyi yeniden kurak araziye donusmustur Havzanin bati tarafinda Antalya Fayi Antalya tuf ve traverten yataklarini ureten soguk su kaynaklarini dogurmustur Kuvaterner Kuvaterner doneminde Aksu Nehri Eskikoy kanyonuyla ayni yerde olmayan yeni bir bogazi acmis ve bu arada nehrin yonu degismisti Pleyistosen Pleyistosen in baslarindan bu yana Dunya bolgede devam eden jeolojik surecler uzerindeki etkilerini ust uste getiren bir dizi buzul ve buzullararasi donem yasadi Anadolu goreceli bir yukselme yasarken Aksu Havzasi genislemeli bir graben olusturacak sekilde goreceli bir cokuntu yasamaktadir Degisken bir iklim nehir sistemlerini etkiledi ve havzanin orta kismindaki kotulesme akarsu teraslari yaratti Mesozoik kirectasinin uzerinde olusan terra rossa tipi topraklar ani su baskinlari sirasinda kanallarda yeniden cokelmistir Orta Pleyistosen in baslangicinda deniz seviyesindeki kuresel dalgalanmalar artti ve bu bolgede herhangi bir deniz cokeltisi bulunmamasina ragmen bir deniz saldirisi havzanin alt kismini asindirmis olabilir Ayrica Pleyistosen ortalarinda Karaman Nehri nin agzinda kucuk bir yelpaze olusmustur Yine bu donemde Aksu Havzasi nin en son tabakasi Orta Pleyistosen de akarsu taracalari ile Belkis Konglomerasi olusmustur Gunumuz Gunumuzde Aksu Havzasi nda tektonik aktivite minimum duzeyde olup sedimanter cokelme de oldukca azdir Bunun yerine Antalya Tufu nde olusan magara sistemleri ve obruklar gibi birincil aktivite erozyondur Aksu Nehri de yatagi boyunca akarsu teraslari olusturmaya devam etmektedir Bilesen katmanlariAksu Havzasi nin stratigrafisi iyi belgelenmistir ancak formasyon adlarinin yaslarinin ve sinirlarinin spesifik tasvirleri farklilik gostermektedir Bu makale Kaya nin terminolojisini takip etmektedir Aksu Formasyonu Ersin Kaya ya gore Aksu Formasyonu Aksu Havzasi nin en eski tabakasidir Benzer yasli Karpuzcay Formasyonu ile karismistir Fosil kayitlarina gore Aksu Formasyonu nun Langiyen den Tortoniyen donemlerine yaklasik 16 7 Mya kadar tarihlendigi anlasilmaktadir Maksimum kalinligi yaklasik 1200 m dir Aksu Formasyonu nun tip lokalizasyonlari Aksu Havzasi nin kuzeydogu ve kuzeybati kesimlerinde yer almaktadir Formasyonun bilesimi farkli yerlerde biraz degisiklik gostermektedir Aksu Formasyonu nun bati kismi kotu boylanmali konglomera ve konglomeratik kumtasi yuvarlak ince taneli bej mikritik Jura kirectasi ve Triyas acik gri kirectasi ve sari kumtasi kirintilarindan olusan dan olusur Doguda formasyon bol miktarda kirmizi ve yesil radyolarit kirintilari Triyas a ait hallobia iceren kumtasi ve ofiyolitik kayaclar serpantinit dolerit bazaltik volkanik kayalar icermektedir Havzanin dogu kenarina yakin bir yerde Aksu Formasyonu dogrudan Triyas in uzerinde yer almaktadir temel kayalari acisal uyumsuzluk boyunca yer almaktadir Daha az yaygin olarak resif kirectasi bloklari mevcuttur Bu bloklar Stylophora Favia ve Porites mercanlarinin fosillerini icerir Karpuzcay Formasyonu Maksimum kalinligi 1500 m yi bulan Karpuzcay Formasyonu Aksu Havzasi ndaki en yaygin formasyondur Yaklasik olarak Aksu Formasyonu na tarihlenen formasyonun fosillere gore Langiyen ve Tortoniyen yasli oldugu da gorulmektedir Aksu Formasyonu ndan ya biraz daha yasli ya da biraz daha genctir her iki durumda da ikisi bircok yerde birbirine karisiyor Karpuzcay Formasyonu cogunlukla konglomera kumtasi ve camurtasi ardalanmasindan olusur Konglomera katmanlari cort serpantinit ve cesitli kirectasi turlerinden olusan kirintilara sahiptir Kumtaslarinin rengi griden yesile ve kirli sariya kadar degismektedir Capraz tabakalanma capraz laminasyon ve belirgin dereceli tabakalanma vardir Tuflu kumtasi katmanlari genellikle konglomera veya konglomeratik kumtasi katmanlariyla karistirilir Camurtasi katmanlari genellikle lamine olup 15 ila 20 mm arasinda degisen konkresyonlar icerir Gebiz Kirectasi Gebiz Kirectasi Aksu Havzasi nin guneydogu kesiminde Gebiz ilcesi yakinindaki tip mevkiinde Karpuzcay Formasyonu uzerinde uyumsuz olarak yer almaktadir Havzanin dogu kenari boyunca bazi yerlerde Antalya Kompleksi nin Triyas Jura kayalarina karsi faylanmistir Havza icerisinde daha cok yer yer daha genc temel tabakalarina karsi faylanmistir Kesin zaman dilimi tartismali olmasina ragmen Ust Miyosen e tarihlenmektedir Cesitli sekillerde Messiniyen veya Tortoniyen e tarihlenmektedir Gebiz ilcesi yakinindaki tip mevkiinde maksimum kalinligi 40 m kadardir Gebiz Kirectasi baslica biyoklastik kirectasi marn kiltasi ve camurtasindan olusur Bazi bolgelerde resif kirectasi yataklari vardir Gebiz Kirectasi nin surekli olarak aciga cikan en buyuk bolumu Aksu Havzasi nin guneydogu kenari boyunca uzanmaktadir havzanin kenarina paralel uzanir Eskikoy Formasyonu Eskikoy Formasyonunun baslica yuzeylemeleri havzanin orta kesiminde bulunmaktadir Burada genellikle Aksu ve Karpuzcay Formasyonlari nin uzerinde yer alir ve onlardan uyumsuzlukla ayrilir Bazi yerlerde Antalya Kompleksi ne ait Triyas Jura rekristalize kirectaslarinin uzerinde yer almakta olup bunlardan ya uyumsuzlukla ayrilmis ya da onlara karsi faylanmistir Eskikoy Formasyonu esas olarak kumlu cakiltasi ve kumtasi ile ara sira serpistirilmis camurtasi katmanlarindan olusur Konglomera cogunlukla yuvarlak cakil taslari ve Jura mikritik kirectasi ve Triyas cort ve bazaltik kayalardan olusan kotu bir sekilde siralanmistir Formasyonun maksimum derinliginin 300 m oldugu tahmin edilmektedir Akay ve digerleri Eskikoy Formasyonu nu Gebiz Kirectasi nin yanal esdegeri olarak yorumladilar yani ayni doneme tarihlendiler Eskikoy Formasyonu marnlarinda bulunan fosiller arasinda multiple species trilobus obliquus extremus obliquus s s bollii emeisi and aperture ve incrusta olmak uzere cesitli planktonik foraminifer turleri bulunmaktadir Poisson ve digerleri bu planktonik foraminifer fosillerine dayanarak formasyonu Ust Miyosen e tarihlendirmis ve bu da Akay ve digerlerinin yorumuyla tutarlidir Yenimahalle Formasyonu Yenimahalle Formasyonu en iyi iki alanda gorulur Aksu Nehri vadisinin guneybati kesiminde Yenimahalle civarinda ve doguda Gebiz civarinda Gebiz ve Eskikoy Formasyonlari nin uzerinde uyumlu olarak yer alir yani bir uyumsuzlukla ayrilmamislardir Bunun uzerinde Calkaya Formasyonu yer almaktadir Dorumlar Koyu civarinda Yenimahalle Formasyonu Belkis Konglomerasi tarafindan uyumsuzlukla ortulmektedir Yenimahalle Formasyonunun toplam kalinligi 250 m civarindadir Bu asamadan kalma tarih oncesi bir nehir deltasinin kaniti da sismik hatlara dayanarak acik denizde tespit edildi Yenimahalle Formasyonu mavi gri silttasi ile gomulu kumtasi ve dereceli cakiltasindan olusur Formasyonun ust seviyelerinde konglomera da bulunmaktadir Yenimahalle formasyonunun karakteristik ozellikleri arasinda dusuk acili capraz tabakalanma ve laminasyon cukur capraz tabakalanma dalgali laminasyon yukariya dogru incelen kum kanallari ve cakil konglomera mercekleri yer almaktadir Bazi yerlerde kumtasi yogunlasmalari yaygindir Bazi yerlerde yerel kucuk freatomagmatik patlamalarin neden oldugu tuf yataklari da bulunabilir Gebiz yakinindaki formasyonun alt kesimlerinde Margaritae ve Punctulate zonlari nin varligi formasyonun Alt Pliyosen e tarihlenebilecegini gostermektedir Yenimahalle Formasyonu nda Cerastoderma edule Gibbula Fusinus ve gibi cok sayida fosillesmis cift kabuklu ve karindan bacakli yumusakca kabugu bulunmustur Glover ve Robertson Yenimahalle Formasyonunu ince taneli sig deniz self cokeltisi olarak yorumladilar Bu bolgede cok fazla iri taneli cokelti yok gibi gorunuyor bu durum burada cokelti biriktiren nehir sisteminin toplam yuke kiyasla dusuk bir egime ve nispeten az yatak yukune sahip oldugu sonucuna varmalarina yol aciyor Foraminifer fosillerine dayanarak Yenimahalle Formasyonu nun su derinliginin 150 metrenin altinda cokeldigini ardindan onemli bir sure giderek siglasip 50 metrenin altina indigini tahmin ettiler Calkaya Formasyonu Calkaya Formasyonu Yenimahalle Formasyonu uzerinde yer almaktadir Glover ve Robertson Calkaya Formasyonu nu Pliyosen yasli Alakilise ve Eskikoy Formasyonlarinin birlesimi olarak yorumlamis Kaya ise aralarinda gozlemlenebilir dogrudan dokanak bulunmadigi icin ayri bir formasyon olarak yorumlamistir Bilesim Calkaya Formasyonu marnli silttasi kumtasi ve cakiltasindan olusur Alt kismi ise Yenimahalle Formasyonunun ust kismi ile bilesim bakimindan benzerdir Calkaya Formasyonu ndaki silttasi katmanlari 25 30 cm kalinligindaki komur damarlariyla serpistirilmistir Calkaya Formasyonu nun ortak ozellikleri arasinda dusuk acili capraz tabakalanma capraz tabakalanma dalgali laminasyon ve tumsekli capraz tabakalanma yer almaktadir Bazi yerlerde ust seviyelere dogru gidildikce sedimanin tane boyutu onemli olcude artmakta kabalasmakta ve sonucta daha da kalinlasmarak konglomeraya yol aciyor Calkaya Formasyonu nun kumtasi yataklari bilesim acisindan Yenimahalle Formasyonu na benzer Glover ve Robertson Calkaya kumtasini zaman zaman firtina faaliyetlerine maruz kalan sig deniz kokenli olarak yorumladilar Calkaya Formasyonu boyunca kucuk cakiltasi cokelleri bulunmaktadir Guneye dogru Calkaya cevresinde topografik sirtlar halinde ortaya cikan cok daha buyuk konglomera kutleleri vardir Kumtasi gibi Calkaya cakiltaslari da sungerler ve deniz cift kabuklulari tarafindan oyulmus cakil taslarinin kanitlarinin gosterdigi gibi deniz kokenlidir Cakil taslarina ve deniz kabuklarina yapismis bazi midye ve cift kabuklu fosilleri bulunur Calkaya Formasyonu nun cakiltasindaki cakil ayrismasi ve dusuk merceksellik onun dalgalar tarafindan iyi islendigini gostermektedir Bazi yerlerde iyi siralanmis kumlar icindeki kucuk merceksi cakil kutleleri Glover ve Robertson un alt kiyi yuzeyi bolgesindeki gecikme konsantrasyonlari muhtemelen oyuklardaki birikimin veya firtina birikintilerinin bir sonucu olarak tanimladigi seyi temsil edebilir Bazi kanalize konglomeralar ayni zamanda tarih oncesi kum setlerinin kanitlarini da icerir Formasyonda paleosoller tarih oncesi topraklar oldukca yaygindir Bunlar tipik olarak 1 veya 2 metre kalinligindadir ve soluk kahverengi Akdeniz tipi topraklardir Formasyon boyunca beyaz renkli karbonatca zengin kalinligi 1 metreden az kiltasindan olusan ince tabakalar bulunur Glover ve Robertson a gore bu kil taslari bozulmamis izole edilmis buharlasan lagunler ve havuzlardaki asiri tuzlu sulardan cokelmistir Fosiller Calkaya Formasyonu nda bulunan fosiller Yenimahalle Formasyonu nda bulunanlarla temel olarak aynidir Genel olarak Calkaya Formasyonu ndaki karindanbacakli ve cift kabuklu fosiller Ust Yenimahalle Formasyonu ndaki esdegerlerine gore daha buyuktur Bazi yerlerde karindanbacakli Murex in olaganustu buyuk fosilleri bulunmustur Calkaya da bulunan diger fosiller arasinda foraminiferler ostrakodlar ve bol cift kabuklu ve karindan bacakli yumusakcalar bulunmaktadir Calkaya Formasyonu Pliyosen veya Ust Pliyosen e tarihlenmektedir Bazi yerlerde fosil toplulugu Glover ve Robertson un aci su ortamini dusunduren olarak yorumladigi Cerastoderma edule veya ince kabuklu istiridyeler gibi tamamen tuzluluga toleransli turlerden olusuyor Formasyon Yenimahalle Formasyonu nun cokelmesinden sonraki donemde kiyi seridinde hizli bir geri cekilme yasanmistir Iri taneli Calkaya Formasyonu daha sonra Aksu Nehri deltasinda cokelmistir Aksu Nehri nin cikis noktasinda kucuk bir aluvyon yelpazesi gelismistir bu aluvyon yelpazesinin daha onceki Aksu Formasyonu ndan gelen yelpaze kumelerini kesmesi nedeniyle en azindan Orta Miyosen den beri temelde ayni yerde kaldigi anlasilmaktadir Daha guneyde yelpaze birikintileri yavas yavas tortul bir ovaya donusuyor Orgulu bir dere bu ovadan gecerek Yenimahalle Formasyonu nun alttaki denizel cokellerini asindirmistir Bu aluvyon ovasi zamanla guneye dogru buyumus gibi gorunmuyor bu da akarsu gerilemesinin yeterince hizli oldugunu ve nehir sisteminin geri cekilen kiyi seridine ayak uyduramayacagini gosteriyor Bunun yerine guney havza alaninin cogu acik deniz sularinin cok hafif bir egime ve cok sayida kum setine sahip oldugu kumlu dalgalardan etkilenen delta ustu bir ortam ile kapliydi Calkaya Formasyonu nda su anda bulunan daha buyuk cakiltasi kutleleri muhtemelen dalgadan etkilenen bir akarsu deltasi dagitim cephesi boyunca agiz cubuklari da dahil olmak uzere kiyiya paralel uzanan kum cubuklari olabilir Antalya Tufa Aksu Havzasi nin guneybati siniri 30 km ye 40 km lik tuf ve traverten yataklarindan olusan bir alanla isaretlenmistir Bu alan Antalya sehrini ve Antalya Korfezi nin altinda kalan deniz alti kismini kapsamaktadir Antalya Tufu gunumuz manzarasina hakim bir dizi buyuk teras olarak ortaya cikiyor Yataklar batiya dogru giderek kalinlasiyor doguda 30 m kalinliktan batida 250 m kalinliga kadardir Bu yataklar icin kesin bir yas verilmemekle birlikte Calkaya Formasyonu uzerinde uyumlu olarak yer almaktadirlar Tum formasyon boyunca iki takim eslenik egik atimli fay kuzeybati guneydogu ve kuzeydogu guneybati yonunde uzanir En alttaki en eski tuf yataklari kil acisindan zengin gastropod acisindan zengin mikrokristalin karbonatlardan yapilmistir Yatagin Mesozoik temele dogrudan bitisik oldugu bolgelerde ozellikle batida peridotit kirintilari bulunmaktadir Bu birikintiler 10 metre boyunca hakim olan duzenli ara tabakali karbonat acisindan zengin paleosollerle birlikte yukariya dogru saf mikrokristalin tuf haline gelir Bunun uzerinde kompozisyon daha cesitli hale gelir Kazinmis kanallar sig su ve bataklik ortamlarinda cokelmis breslesmis tuf icermektedir Son olarak en ustteki 10 m neredeyse tamamen fitoklast tuften olusur Formasyon Aksu Havzasi nda Antalya Tufa sinin depolandigi donemde yetisen kizilagac Alnus glutinosa artik bolgeye ozgu degildir Antalya Tufu erken Pleyistosen de soguk su kaynaklari tarafindan olusmustur Bu cokelme Aksu Havzasi ndaki genislemeli faylanmanin buyuk olcude sona ermesinden sonra meydana geldi Antalya Tufunun kirintili malzeme eksikligi gibi bazi cokelme ozellikleri sularin cevredeki daglardan degil kaynaklardan geldigini gostermektedir Ayrica Paleo Aksu Nehri nin kaba tortu girdisiyle birlikte konumu tufun neden daha doguda depolanmadigini aciklayabilir Kapsamli karst sistemleri yakindaki Toros Daglari ndaki karbonat jeolojisinden karbonatlarla asiri doymus buyuk miktarlarda su sagladi Bu sular daha kuzeydeki gollerden 100 km kadar uzakta ve ayrica daha guneydeki Kestel deki kurumus polye sisteminden geliyordu Aksu Havzasi nin kuzeybatisindaki Kirkgoz deki bir kaynak kumesi kirk pinar bu karbonatli sularin yuzeye ciktigi ana kaynaklardan biriydi ancak suphesiz baska kaynaklar da vardi Bu donemde Aksu Ovasi nda su derinlikleri santimetrelerden metrelere kadar degisen goller ve sulak alanlar hakim durumdaydi Bazi yerel cokuntulerde su 20 m derinlige kadar ulasmis olabilir Genislikleri yaklasik 10 m yi asmayan cesitli kucuk nehirler ve dereler nispeten duz bir ova boyunca kivrilarak icinden gectikleri kirilgan karbonat birikintilerini surekli olarak yeniden isliyor Baslangicta tuf birikimi muhtemelen Kirkgoz civari gibi kucuk gollerle sinirliydi Havzanin dogu kenarindaki cokelme oncelikle algal olup belki de kaynak sulara yakin lokalize sig bir lagun un varligini yansitiyordur Sonunda bu birikim onceden var olan cokuntuleri yavas yavas doldurdu ve daha genis bir alanda gerceklesmeye basladi Bu tuf birikiminin ana asamasiydi Daha sonraki donemlerde ustteki fitoklast ve fitoterm birikintileri simdi en ustteki birikintileri olusturur kaynak suyu temininin azaldigi muhtemelen daha kuru bir iklim doneminde bir zamanda olusmustur Antalya Tufu nun cokelmesi tek bir iklimsel donemde gerceklesmis olabilir Lonicera Viburnum ve Alnus glutinosa gibi korunmus bitkiler simdiye gore daha serin ve nemli bir iklimde gelisebilirdi Ozellikle Alnus glutinosa nin adi kizilagac varligi bu agacin bolgede artik mevcut olmamasi nedeniyle tufun yakin tarihli olmadigini dogrulamaktadir Baska bir agacin ornegin Iran demir agacinin varligi da cokelmenin cogunun Kuvaterner buzullasmasinin baslangicindan once meydana geldigini gosteriyor Onemli tuf birikimi muhtemelen Pleistosen ortalarinda sona ermisti Daha sonra baslayan buzul donemleri yogun tuf olusumu icin fazla soguk ve yagisli buzul arasi donemler ise fazla kurakti O zamandan beri ana cokelme durmus olsa da Antalya Tufunu degistirmek icin cesitli islemler devam etmistir Erozyon Antalya ovasinin iyi gelismis teraslamalarini olusturmustur ve bu teraslarda devam eden birikim lokal alanlarda yamac havuzlari selale cokelleri ve teras hoyuk cokellerinden olusan ince bir kaplama ureterek halen devam etmektedir Bu daha yeni birikim muhtemelen bazi radyometrik tarihleme girisimlerinin Antalya tufunun anormal derecede genc yaslari vermesinin nedenidir Bugun Kirkgoz ve diger kaynaklarda karbonatla asiri doymus su bulunmasina ragmen tuf birikimi minimum duzeydedir Selalelerde ve kucuk akarsularda kucuk birikme devam ediyor ve ince karbonatlar sig suyun buharlasmasindan sonra alg ortulerinin kaldigi kaynak kaynaklarinda ve gecici su kaynagi alanlarinda da cokeliyor Terra rossa paleosolleri Antalya Tufleri boyunca antik cagda burada yeniden cokelmis olan kucuk parlak kirmizi terra rossa paleosol cepleri bulunmaktadir Cogunlukla dik kenarli U seklinde kanallarda bulunurlar ve genellikle birbirine yakin araliklarla yaklasik 5 m araliklarla bulunurlar Bu kanallar cogunlukla Pleistosen akarsu konglomeralarina bolunmustur ancak bazi lokal bolgelerde tortul cokellere kesilmis olanlar da vardir Baslangicta bu kanallar gorunuse gore felaket olaylari muhtemelen ani seller nedeniyle kesilmis ve doldurulmustu Glover ve Robertson Antalya Tufa sinda bulunan terra rossa paleosollerinin teknik olarak ideal terra rossa olmadigini bunlarin karbonat acisindan cok fakir ve yabanci maddeler acisindan zengin oldugunu ve teknik tanima uymayacagini belirtiyor Ne olursa olsun bu tur topraklar genellikle sicak ve kuru yaz iklimine sahip bolgelerde kirectasinin uzerinde olusur Belkis Konglomerasyonu Aspendos antik kenti Belkis Konglomerasi nin uzerine insa edilmistir Aksu Havzasi nin en genc birimi Yenimahalle Calkaya alt havzasinda sadece havzanin guney kesiminde yuzeylemeleri gorulen Belkis Konglomerasi dir Bu yuzeylenmeler Aksu Nehri boyunca bugunku yatagina oldukca yakin olan akarsu taracalarindan olusmaktadir Bu teraslar yeniden cokelmis terra rossa tipi paleosoller yani tarih oncesi topraklar ile doldurulmus dik kanallarla isaretlenmistir Aspendos Antik Kenti Belkis Konglomerasi nin uzerine kurulmus olup tas yapilari baslangicta buradan cikarilmistir Belkis Konglomerasi bilesim olarak Yenimahalle Formasyonu nun konglomera kisimlarina benzemektedir Son derece heterojendir ve esas olarak kotu siralanmis bir kumtasi silttasi matrisinde Kretase kirectasi serpantinit ve cort kirintilarindan olusur Kirintilar tipik olarak iyi yuvarlanir ve yaklasik 1 5 cm boyutundadir Baslangicta Antalya Kompleksi nin bir bolumunu olusturuyorlardi Belkis Konglomerasinin altinda Yenimahalle ve Karpuzcay Formasyonlarindan bir uyumsuzluk ayrilmaktadir Belkis Konglomerasi orta Pleyistosen doneminde bolgesel yukselmeyle birlikte akarsu taskin yataklarinda ve atalardan kalma Aksu Nehri boyunca uzanan kanallarda cokelme ile olusmustur Kanallar nehrin kesilmesi ve birikmesi arazinin yukselmesine yol acan toprak birikmesi ile olusturulmustur Bunlar artik baslangicta tuf olusumlarindan ve kirectasi temel kayalarindan olusan ve atalarindan kalma Aksu Nehri nin yataginda meydana gelen degisiklikler sirasinda muhtemelen ani taskinlar sirasinda yeniden biriktirdigi tarih oncesi topraklarla doludur Diger ozelliklerEskikoy Kanyonu Antalya nin yaklasik 50 km kuzeyinde yer alan Eskikoy kanyonu Pliyosen oncesine aittir Kanyonun kokeni antik Aksu Nehri nin kestigi fayli bir koridor dan gelmektedir Messiniyen tuzluluk krizinden onceki donemde deniz seviyelerinin dustugu donemde nehrin kanyonu gomdugu yerde bir erozyon donemi yasandi Erken Pliyosen yasli akarsu deniz cokelleri ile doludur Karadag Yelpaze Deltasi Havzanin orta kisminin bati tarafinda yer alan Karadag yelpaze deltasi Karadag Konglomeralari olarak da bilinir Serravaliyen ve Tortoniyen donemlerine aittir ve kirectasi ve ofiyolitik kayalardan olusan kumtaslari ve cakillardan olusur Bu yataklarin kaynaklari Bey Daglari platformu karbonatlari ve Antalya Naplari ornegin yelpaze deltasinda Ust Kretase Globotruncata fosilleri bulunmaktadir Cakillar orta ila kotu boylanmali olup tipik olarak boyutlari 3 ila 8 cm arasindadir ve bir granul kaba kum matrisi icine gomuludur Karadag yelpaze deltasinin tabani olusumundan bu yana tektonik aktivite nedeniyle gorulememektedir Yelpaze deltasinin toplam kalinligi yaklasik 750 m dir Kargi Yelpaze Deltasi Kargi yelpaze deltasi Aksu Havzasi nin bati yakasinda yer almaktadir Toplam kalinligi 185 m olan ince camurtaslariyla arakatkili KD dalmali kalin cakiltaslarindan olusur Genellikle boyutlari 3 ila 5 cm arasinda degisen yari yuvarlak kirectasi ve ofiyolit cakillari bir granul kaba kumlu matris icine gomulur Kargi yelpaze deltasindaki yataklar Tortoniyen doneminden kalma esas olarak sutun sekilli kalin tabakali dikey olarak buyuyen Porites lobatosepta ve Tarbellastraea siliciae kolonilerinden olusan izole yama resif yiginlari icermektedir Bazi yerlerde kaya dusmesini veya kaya kaymasini temsil eden asiri buyuk kaya bloklari bulunur ve bu surecte altindaki resif birikintileri ezilir Karadag yelpaze deltasi gibi Kargi yelpaze deltasi da Bey Daglari platformu karbonatlari ve Antalya Naplari tarafindan beslenmistir Buyumesi esas olarak kuzey kuzeydogu yonunde gerceklesti Uner ve digerlerine gore Kargi yelpaze deltasi muhtemelen ortadaki aluvyon yelpazesi uzerinde gelisen sig orgulu bir dere ve kiyi ustu cokel olarak olusmustur Yama resifleri iceren ust dizilime dayanarak yelpaze deltasinin olusumunun nedeninin aluvyon yelpazesi uzerinde keskin bir gecis oldugunu yaziyorlar Kargi bolgesindeki foraminifer turleri arasinda Neogloboquadrina pachyderma Globigerinoides tenellus Globigerinoides obliquus obliquus ve Globoturborotalita rubescens gibi planktik olanlar bentik olanlar Bulimina marjinata ve Saidovina karrerianadir Diger yelpaze deltalari Kapikaya Kozan ve Bucak yelpaze deltalari yaklasik olarak Langiyen den Messiniyen e kadar olan donemde cokelmistir Kapikaya yelpaze deltasi Aksu Havzasi nin kuzey ucundan beslenmis Kozan dogudan besleniyordu Bucak ise Karadag ve Kargi gibi batidan beslenirdi Calkaya ve Yesilkaraman tuf yataklari Homojen bir tuf yatagi y 10 m kalinliginda olup Calkaya Koyu yakinlarinda bulunmaktadir Bazi yerlerde kanal dolgusu birikintileri olusturan her yerde pomza kirintilari bulunmaktadir Calkaya tufu yalnizca birkac yuz metre capinda kucuk sig bir freatomagmatik patlamanin olusturdugu sig bir cokelme halkasi olarak yorumlanir Gercek patlama bolgesine dair hicbir kanit bulunamadi Daha kuzeyde Yesilkaraman civarinda kumlu toprak tabakasini kesen tuflu malzeme ve pomza cakillariyla dolu bir kanalin izleri vardir ponza tasi Calkaya dakine benzer Glover ve Robertson Yesilkaraman yatagini benzer bir tuf halkasinin diger tortularla birlikte kirintili bir kanal halinde yeniden islenmesi olarak yorumladilar Notlar Kaya ya gore Aksu Bindirmesi diye adlandirilan bir fay mevcut degil bunun yerine sagdan transtansiyonel bir fay bulunmaktadir Kaya bunu gelgit duzluklerinde ve delta cephelerinde olusan tuzlu ve tatli su ortaminin karisimi bir ortam olarak tanimliyor Uner ve digerlerine gore Karpuzcay Formasyonu Aksu Formasyonu na aralikli olmasina ragmen en eski formasyondur Karstik bir alanda yer alti deresinin yukariya ciktigi veya yer altindan ciktigi nokta olarak tanimlanir Kaynakca a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au av aw ax ay az ba bb bc bd be bf bg bh bi bj bk bl bm bn bo bp bq br bs bt bu bv bw bx by bz ca cb cc cd ce cf cg ch ci cj ck cl cm cn Glover Clare P Robertson Alastair H F 1998 Role of regional extension and uplift in the Plio Pleistocene evolution of the Aksu Basin SW Turkey Journal of the Geological Society London 155 Mart 1998 ss 365 87 21 Mart 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Haziran 2024 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak Uner Serkan Ozsayin Erman Dirik Kadir Ciner Attila Ocak 2018 Reconstructing the sedimentary evolution of the Miocene Aksu Basin based on fan delta development eastern Mediterranean Turkey Turkish Journal of Earth Sciences 27 1 ss 32 48 doi 10 3906 yer 1705 21 17 Subat 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Haziran 2024 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t Poisson Andre Orszag Sperber Fabienne Kosun Erdal Bassetti Maria Angella Muller Carla Wernli Roland Rouchy Jean Marie Mayis 2011 The Late Cenozoic evolution of the Aksu basin Isparta Angle SW Turkey New insights Bulletin de la Societe Geologique de France 182 2 ss 133 48 doi 10 2113 gssgfbull 182 2 133 10 Subat 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Haziran 2024 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq ar as at au av aw ax ay az ba bb bc bd be bf bg bh bi bj bk bl bm bn bo bp bq br bs bt bu bv bw bx by bz ca cb cc cd Kaya Ersin 2014 Structure and Tectonics of the Late Cenozoic Transtensional Aksu Sedimentary Basin SW Anatolia 12 Subat 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Haziran 2024 a b Wasoo Muhammad Harbi Ozkaptan Murat Koc Ayten Ekim 2020 New insights on the Neogene tectonic evolution of the Aksu Basin SE Turkey from the Anisotropy of Magnetic Susceptibility AMS and paleostress data Journal of Structural Geology Cilt 139 15 Subat 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Haziran 2024 a b Kanbur Suheyla Ogretmen Nazik 2022 Revised late Cenozoic foraminifer biostratigraphy of the Eskikoy Formation Aksu Basin SW Turkey and its paleoenvironmental conditions Palaeogeography Palaeoclimatology Palaeoecology Cilt 591 21 Mart 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 16 Haziran 2024 Monroe Watson H 1970 A Glossary of Karst Terminology PDF Washington United States Government Printing Office 30 Haziran 2023 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 16 Haziran 2024