Aşkınlık, görülen, bilinen, yaşanılan, deneyimsel dünyanın ötesine geçerek ya da deyim yerindeyse üstüne çıkarak bir çeşit aşkın bir dünyayla buluşmanın ruh haliyle yazılmış sanat-edebiyat eserlerini nitelemek için kullanılan bir terimdir.
Sanatçının kendini aşma durumudur. İyi sanat eserleri, çoğu zaman ‘alıcı’sına da, bu aşkınlığı yaşatır. .
Felsefede özellikle dini düşünce akımları arasında bir düşünce biçimi olarak belirmiş ve bilinen dünyanın dışında var olan tanrısal gücün dünya üzerindeki etkisinin ifadesinde çokça kullanılmıştır. Bir diğer ifadeyle Aşkın düşünce; dünyaya bir nevi dünya dışından bakabilme yetisi olarak da düşünülebilir.
Aşkınlık, anlam olarak aşırılık kavramını vurgular. Görgül tecrübelerle ve belirli, belli başlı kesin yargıları olmayan konularla alakalı bir kavramdır. Birçok alanda İçkinlik (tanrının doğada var olduğunun kanıtı) ahiret inancına paralel, gerçek dünya görüşüne zıt bir anlam niteliği taşır.
Felsefede Aşkınlık
Aşkınlık kavramı, din ve felsefe alanında genellikle hiçbir şekilde duyularla algılanamayan gerçeklikler anlamındadır. Duyularla algılama anlamı gerçekliğe dayandırılarak iki belirli şekilde ele alınabilir. Bilimsel olarak var olma yapısı birinci bakış açısıdır. İkinci olarak tanrının kabul edilmesi gerekliliği anlaşılmalıdır.
Felsefi geleneklerde bazı büyük ayrımlar da bulunabilir. Söz konusu bu ayrımlar, var olmanın anlam karşılıklarında, her bir anlama sürecini kapsayan amaçları ve koşulları bilme konularında yer almaktadır. Buna örnek olarak Aristoteles’in etkilendiği metafizik, İslam’daki Vahdet-i Vücut ve Hıristiyanlıkta Aquino’lu Thomas’ın nedensel var olma düşüncesi gösterilebilir. Platon düşünceleri doğrultusunda “gerçek” kavramı iki yönden ele alınmaktadır. Kesin doğrulardan oluşan düşünce gerçekliği ve bu düşünce gerçekliğinden kaynaklanan, çözümlenemeyen anlamlar dünyası, bu söz konusu “gerçek” kavramının içerisinde yer almaktadır. Fakat bu kavramın her iki tanımı da asıl cevabı vermemektedir. Üçüncü yön olan, Kant’ın dışarıdan bakarak varlık bilimsel sorulara aradığı cevaplar ve anlamaya yönelik olan saptamaları kabul edilir. Duyularla algılanabilen dünya, doğa kanunlarının yansımasıdır. Çünkü doğa kanunları sadece var olma durumunun değil, duyular üstülüğünün de sonucudur. Bu noktada salt olarak anlama eylemi ne kadar net gerçekleşiyor ise duyuların soyutluğu o kadar azalmaktadır. Buradan yola çıkarak, aşkınlık kavramı ölümden sonra hayatın devam edip etmeyeceğine yönelik sorularla ortaya çıkmıştır. Bu konuda felsefedeki görüşler de düşünceleri anlama şartı, tanrıya ulaşma amacı ve tek tanrıyı reddeden yöntemsel düşünceler olarak ikiye ayrılmıştır.
Akımsallık kavramından ayrılan aşkınlık kavramı, dünya görüşünün tarihsel süreci ve onunla alakalı olarak insanın dünyada var olması sorunsalı ile örtüşür. Antik felsefede “mit” insanın anlama ve bilmesinin ufku olarak dünya ve anlamayı aynı oranda temellendirirken Hristiyan felsefesi Aristoteles’in o meşhur “hareketsiz hareketlendiren”ini nedenselliğin en son sınır değeri; başka bir deyişle, onu aşarak ondan daha büyük bir şeyin düşünülemediği, zihinsel dinamizmin sınır noktası olarak görür.
Bilginin sınırlarının çizilmesi Kant’ın Bilgi Kuramı felsefesinin farklı şekillerde ele alınmasından sonra başlamıştır. Hegel’in Mutlak İdealizm Sistemi’ne bakıldığında birbirini takip eden olayların döngüsel gelişimi ile karşılaşılır. Bu Hegel’e göre, dünyayı anlamaktır. Hegel’in düşüncelerinden etkilenen Heidegger’in düşüncesine göre, insan dünyaya yalın olarak gelmiştir ve bu Varoluşçuluk felsefesinin özünü oluşturmaktadır. Bu dünyada yalın olarak bulunma insanın kendi varlığını oluşturmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca insan bilgiye sahip olarak ve tanıyarak kendi bilgi deryasını oluşturur. Bu insanın sahip olduğu zorunlu bir özgürlüktür.
Bu bağlamda bir şeyleri zamanından önce anlama belirli çerçevelerde mümkün olabilmektedir. Bu konu yalnızca bilginin sınırları içerisine girmez. Daha çok her türlü bilgi ediniminin bir olasılık koşulu olarak ortada olanı kapsar. Kendi bilgi oluşumsal koşullarına dönük etkinleşen felsefe (bilgi kuramsal düşünce), bu etkinlik sayesinde her seferinde içkin verilmiş ufku, kendi anlama hedefine dönüştürür. Örneğin, böyle bir ufuk olarak kabul edilen “hakikat” daima koşulsal olarak verilmiş bulunmaktadır, üstelik, ortaya atılan önermenin doğru olup olmadığından; hakikatin amaçlanıp amaçlandığından, eylemin iyi veya kötü olup olmamasından bağımsız olarak verilmiştir, tıpkı yalancının o efsanevi itirafında olduğu gibi, hani hiç kimsenin bu yalancının her zaman yalan attığını iddia edemiyorsa, zira en azından bu itiraf durumunda bile hakikati söylemektedir ve bu önermesi ile de (her zaman yalan söyleme durumdaki) hakikat, kendi önermesinin amaçlanan yanlışlığının olasılık koşulu haline dönüşmektedir. Yani, her zaman yalan söylediğine yönelik yanlış önerme, aynı önermenin içerdiği hakikat olasılığı tarafından koşullandırılmıştır. “Anlayan özne ile onun her türlü olası gerçekliğin sınırsız enginliği karşısındaki sonsuzluğuna yönelik öznevari, konusuz; her zihinsel bilme eylemi içinde geçerli olan ortak bilince aşkın deneyim denir.”
Karl Jaspers’e göre Aşkınlık Kavramı
Karl Jaspers’e göre aşkınlık kavramı 3 aşamada açıklanabilir. Asıl aşkınlık kavramı, gerçek aşkınlık kavramını savunanlar tarafından tanımlanabilir. Karl Jasper bu söz konusu tanımların özünü “gerçek anlamda var olma”nın oluşturduğuna inanmaktadır. Gerçek aşkınlık tam anlamıyla kavrama ya da kavramanın esasen ne olduğunu kavramadır.
Aşkınlık, içkin (deney ve bilgi sınırları içerisinde olan) olan kavramlara tam anlamıyla sahip olmadır. İçkinliğe dâhil olan bu kavramlara var olma, her yönüyle anlama, ruh ve dünya örnek gösterilebilir. Karl Jaspers bu konuyla alakalı olarak “Biz, içkin olan tüm anlayışların da ötesine geçmiş durumdayız. Yani kanıksanmış anlayıştaki nesnellikler, aşkınlar tarafından tamamen aşılmıştır. Bu da içkin olan kavramların aşkınlık tarafından kabul edilmesiyle mümkün olmuştur. Yani kabul edilen nesnellik anlayışı bizim için de söz konusudur.” demiştir.
Aşkınlık tanrı kavramıyla eş anlamlıdır. Bu yüzden felsefe, aşkınlık işaretlerinin ve görüşlerinin karşısındadır. (1970, Basel Dersleri SS. 1961)
Aşkınlık kavramı Jean Paul Sartre’nin görüşlerine göre, insanlığın temel özelliklerindendir. Egodan kurtulmak, insanın sadece kendini arındırması değil, aynı zamanda insani tüm değerlere sahip olmasıdır. Yunan Filozof Platon’un ve ideolojisinin yardımıyla asıl var olmanın tüm evrende var olmak olduğu düşüncesi geçerliliğini korumaktadır. Bu aşkınlığın da savunulduğu; fakat somut olarak tasvir edilemeyen ve bir madde yoluyla aktarılamayan bir görüştür.
Dinde Aşkınlık
Hıristiyanlıkta Aşkınlık
Hristiyanlıkta dünyevî ve tanrısal hayatın sınırlarını aşarak gerçek dünyanın ötesine geçme aşkınlık olarak tanımlanır. Buradan yola çıkarak tanrı olarak kabul edilen kutsal ruh, şimdiki zamanın kanıtlanabilirliği ve tüm kötü şeylerden soyutlanma aşkınlık kavramıyla bağlantılıdır. Öldükten sonra dirilme Hristiyanlıkta aşkın bir inanış olarak kabul edilir. Protestanlar bu aşkın inanışlara, tanrının isteklerinden ilham alınarak insanlar tarafından yazılmış olan İncil’de yer vermişlerdir. Fakat Protestanlar Aşkınlık kavramının şimdiki zamanda geçerli olduğuna inanırlar. Ayrıca Protestanlık mezhebine göre kutsal konuşmalar, hastalığa bulunan ilahî çareler, mucizeler gibi doğaüstü olaylar her zaman mümkündür. Buna ek olarak, meleklerin gerçek hayatta görünür halde olmaları ve varlıkları Hristiyanlıktaki yaygın inanışlardan biridir. Roma Katolik Kilisesi ve Yunan Ortodoks Kilisesi bu tür inanışları Meryem Ana’nın yansıması olarak kabul eder. Söz konusu inanışların bu denli kabul edilir olması kuşkusuz kiliselerin etkisiyle mümkün olmuştur. İsa’dan sonra Hristiyanlık dinince kutsal kabul edilen insanların (örneğin, Paulus) doğaüstü güçlerine bugün bile inanılmaktadır.
Budizm’de Aşkınlık
Budizm’de aşkınlık prensipleri görece ve mutlak gerçekliğin ortaya çıkarılmasıyla kabul görmeye başlamıştır. Görece gerçeklik, dünyevî algıların yanı sıra aydınlanmış canlıların sahip oldukları algılar olarak da tanımlanır. Mutlak gerçeklik, Nirvana’ya ulaşmayı ve sürekli uyanma halinde olmayı savunur. Budizm’de aşkınlık bir alandan (görece gerçeklik) başka bir alana (mutlak gerçeklik) geçmedir. Budizm’deki aşkınlık kavramı klasik felsefedeki tanımıyla karıştırılmamalıdır. Felsefe, Kant’tan sonra aşkınlık kavramını nesnelliğin soyut sonuçları olarak tanımlar ve böylece hataların, acıların sebebi net olarak bilinmektedir. Fakat Hıristiyanlıktaki aşkınlık gibi de başka bir dünya boyutunu kabul etmez. Bu söz konusu olay, görece bir geçekliğin başka görece olan bir gerçeklikle değişimidir.
İkonografi (resimleri inceleyen ve yorumlayan bilim dalı), aşkınlıkla alâkalı değerleri mutlak gerçeklik çerçevesinde somut olarak ortaya koyar. Farklı Buda heykelleri, Budizm inanışının hâkim olduğu farklı figürler ve değerler İkonografi sayesinde somutluk kazanmıştır. Aşkınlık konusuyla bağlantılı olarak Mahayana-Budizm’de Buda’nın ilâhi resimlerine ve figürlerine sıkça rastlanılmaktadır.
İslam’da Aşkınlık
İslam dininde kişi aracı olmaksızın tanrıyla dolaysız bağlılık içerisindedir. Tanrı Hıristiyanlıktaki gibi kişiselleştirilmemiştir ve insanların koşulsuz inanmak zorunda oldukları ilâhi bir güç olarak algılanmaktadır. Arapça kökenli bir sözcük olan “İslam”ın sözlük anlamı “teslim olma” ya da “tanrıya kendini adama”dır. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an’a göre tanrı her şeyin üstesinden gelebilecek güçtedir.
“Modern dünyaya karşı İslam’ın savaşı” adlı kitabın yazarı eserinde “İslam insanların da ötesinde olan bir dindir. Yahudilik dinine nazaran çok daha fazla aşkın davranışlar İslam dininde yer almaktadır. Tanrı bu dinde bağlı kalınması gereken hâkim güçtür. Allah her şeyden yücedir.” demiştir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Askinlik gorulen bilinen yasanilan deneyimsel dunyanin otesine gecerek ya da deyim yerindeyse ustune cikarak bir cesit askin bir dunyayla bulusmanin ruh haliyle yazilmis sanat edebiyat eserlerini nitelemek icin kullanilan bir terimdir Sanatcinin kendini asma durumudur Iyi sanat eserleri cogu zaman alici sina da bu askinligi yasatir Felsefede ozellikle dini dusunce akimlari arasinda bir dusunce bicimi olarak belirmis ve bilinen dunyanin disinda var olan tanrisal gucun dunya uzerindeki etkisinin ifadesinde cokca kullanilmistir Bir diger ifadeyle Askin dusunce dunyaya bir nevi dunya disindan bakabilme yetisi olarak da dusunulebilir Askinlik anlam olarak asirilik kavramini vurgular Gorgul tecrubelerle ve belirli belli basli kesin yargilari olmayan konularla alakali bir kavramdir Bircok alanda Ickinlik tanrinin dogada var oldugunun kaniti ahiret inancina paralel gercek dunya gorusune zit bir anlam niteligi tasir Felsefede AskinlikAskinlik kavrami din ve felsefe alaninda genellikle hicbir sekilde duyularla algilanamayan gerceklikler anlamindadir Duyularla algilama anlami gerceklige dayandirilarak iki belirli sekilde ele alinabilir Bilimsel olarak var olma yapisi birinci bakis acisidir Ikinci olarak tanrinin kabul edilmesi gerekliligi anlasilmalidir Felsefi geleneklerde bazi buyuk ayrimlar da bulunabilir Soz konusu bu ayrimlar var olmanin anlam karsiliklarinda her bir anlama surecini kapsayan amaclari ve kosullari bilme konularinda yer almaktadir Buna ornek olarak Aristoteles in etkilendigi metafizik Islam daki Vahdet i Vucut ve Hiristiyanlikta Aquino lu Thomas in nedensel var olma dusuncesi gosterilebilir Platon dusunceleri dogrultusunda gercek kavrami iki yonden ele alinmaktadir Kesin dogrulardan olusan dusunce gercekligi ve bu dusunce gercekliginden kaynaklanan cozumlenemeyen anlamlar dunyasi bu soz konusu gercek kavraminin icerisinde yer almaktadir Fakat bu kavramin her iki tanimi da asil cevabi vermemektedir Ucuncu yon olan Kant in disaridan bakarak varlik bilimsel sorulara aradigi cevaplar ve anlamaya yonelik olan saptamalari kabul edilir Duyularla algilanabilen dunya doga kanunlarinin yansimasidir Cunku doga kanunlari sadece var olma durumunun degil duyular ustulugunun de sonucudur Bu noktada salt olarak anlama eylemi ne kadar net gerceklesiyor ise duyularin soyutlugu o kadar azalmaktadir Buradan yola cikarak askinlik kavrami olumden sonra hayatin devam edip etmeyecegine yonelik sorularla ortaya cikmistir Bu konuda felsefedeki gorusler de dusunceleri anlama sarti tanriya ulasma amaci ve tek tanriyi reddeden yontemsel dusunceler olarak ikiye ayrilmistir Akimsallik kavramindan ayrilan askinlik kavrami dunya gorusunun tarihsel sureci ve onunla alakali olarak insanin dunyada var olmasi sorunsali ile ortusur Antik felsefede mit insanin anlama ve bilmesinin ufku olarak dunya ve anlamayi ayni oranda temellendirirken Hristiyan felsefesi Aristoteles in o meshur hareketsiz hareketlendiren ini nedenselligin en son sinir degeri baska bir deyisle onu asarak ondan daha buyuk bir seyin dusunulemedigi zihinsel dinamizmin sinir noktasi olarak gorur Bilginin sinirlarinin cizilmesi Kant in Bilgi Kurami felsefesinin farkli sekillerde ele alinmasindan sonra baslamistir Hegel in Mutlak Idealizm Sistemi ne bakildiginda birbirini takip eden olaylarin dongusel gelisimi ile karsilasilir Bu Hegel e gore dunyayi anlamaktir Hegel in dusuncelerinden etkilenen Heidegger in dusuncesine gore insan dunyaya yalin olarak gelmistir ve bu Varolusculuk felsefesinin ozunu olusturmaktadir Bu dunyada yalin olarak bulunma insanin kendi varligini olusturmasina sebebiyet vermistir Ayrica insan bilgiye sahip olarak ve taniyarak kendi bilgi deryasini olusturur Bu insanin sahip oldugu zorunlu bir ozgurluktur Bu baglamda bir seyleri zamanindan once anlama belirli cercevelerde mumkun olabilmektedir Bu konu yalnizca bilginin sinirlari icerisine girmez Daha cok her turlu bilgi ediniminin bir olasilik kosulu olarak ortada olani kapsar Kendi bilgi olusumsal kosullarina donuk etkinlesen felsefe bilgi kuramsal dusunce bu etkinlik sayesinde her seferinde ickin verilmis ufku kendi anlama hedefine donusturur Ornegin boyle bir ufuk olarak kabul edilen hakikat daima kosulsal olarak verilmis bulunmaktadir ustelik ortaya atilan onermenin dogru olup olmadigindan hakikatin amaclanip amaclandigindan eylemin iyi veya kotu olup olmamasindan bagimsiz olarak verilmistir tipki yalancinin o efsanevi itirafinda oldugu gibi hani hic kimsenin bu yalancinin her zaman yalan attigini iddia edemiyorsa zira en azindan bu itiraf durumunda bile hakikati soylemektedir ve bu onermesi ile de her zaman yalan soyleme durumdaki hakikat kendi onermesinin amaclanan yanlisliginin olasilik kosulu haline donusmektedir Yani her zaman yalan soyledigine yonelik yanlis onerme ayni onermenin icerdigi hakikat olasiligi tarafindan kosullandirilmistir Anlayan ozne ile onun her turlu olasi gercekligin sinirsiz enginligi karsisindaki sonsuzluguna yonelik oznevari konusuz her zihinsel bilme eylemi icinde gecerli olan ortak bilince askin deneyim denir Karl Jaspers e gore Askinlik KavramiKarl Jaspers e gore askinlik kavrami 3 asamada aciklanabilir Asil askinlik kavrami gercek askinlik kavramini savunanlar tarafindan tanimlanabilir Karl Jasper bu soz konusu tanimlarin ozunu gercek anlamda var olma nin olusturduguna inanmaktadir Gercek askinlik tam anlamiyla kavrama ya da kavramanin esasen ne oldugunu kavramadir Askinlik ickin deney ve bilgi sinirlari icerisinde olan olan kavramlara tam anlamiyla sahip olmadir Ickinlige dahil olan bu kavramlara var olma her yonuyle anlama ruh ve dunya ornek gosterilebilir Karl Jaspers bu konuyla alakali olarak Biz ickin olan tum anlayislarin da otesine gecmis durumdayiz Yani kaniksanmis anlayistaki nesnellikler askinlar tarafindan tamamen asilmistir Bu da ickin olan kavramlarin askinlik tarafindan kabul edilmesiyle mumkun olmustur Yani kabul edilen nesnellik anlayisi bizim icin de soz konusudur demistir Askinlik tanri kavramiyla es anlamlidir Bu yuzden felsefe askinlik isaretlerinin ve goruslerinin karsisindadir 1970 Basel Dersleri SS 1961 Askinlik kavrami Jean Paul Sartre nin goruslerine gore insanligin temel ozelliklerindendir Egodan kurtulmak insanin sadece kendini arindirmasi degil ayni zamanda insani tum degerlere sahip olmasidir Yunan Filozof Platon un ve ideolojisinin yardimiyla asil var olmanin tum evrende var olmak oldugu dusuncesi gecerliligini korumaktadir Bu askinligin da savunuldugu fakat somut olarak tasvir edilemeyen ve bir madde yoluyla aktarilamayan bir gorustur Dinde AskinlikHiristiyanlikta Askinlik Hristiyanlikta dunyevi ve tanrisal hayatin sinirlarini asarak gercek dunyanin otesine gecme askinlik olarak tanimlanir Buradan yola cikarak tanri olarak kabul edilen kutsal ruh simdiki zamanin kanitlanabilirligi ve tum kotu seylerden soyutlanma askinlik kavramiyla baglantilidir Oldukten sonra dirilme Hristiyanlikta askin bir inanis olarak kabul edilir Protestanlar bu askin inanislara tanrinin isteklerinden ilham alinarak insanlar tarafindan yazilmis olan Incil de yer vermislerdir Fakat Protestanlar Askinlik kavraminin simdiki zamanda gecerli olduguna inanirlar Ayrica Protestanlik mezhebine gore kutsal konusmalar hastaliga bulunan ilahi careler mucizeler gibi dogaustu olaylar her zaman mumkundur Buna ek olarak meleklerin gercek hayatta gorunur halde olmalari ve varliklari Hristiyanliktaki yaygin inanislardan biridir Roma Katolik Kilisesi ve Yunan Ortodoks Kilisesi bu tur inanislari Meryem Ana nin yansimasi olarak kabul eder Soz konusu inanislarin bu denli kabul edilir olmasi kuskusuz kiliselerin etkisiyle mumkun olmustur Isa dan sonra Hristiyanlik dinince kutsal kabul edilen insanlarin ornegin Paulus dogaustu guclerine bugun bile inanilmaktadir Budizm de Askinlik Budizm de askinlik prensipleri gorece ve mutlak gercekligin ortaya cikarilmasiyla kabul gormeye baslamistir Gorece gerceklik dunyevi algilarin yani sira aydinlanmis canlilarin sahip olduklari algilar olarak da tanimlanir Mutlak gerceklik Nirvana ya ulasmayi ve surekli uyanma halinde olmayi savunur Budizm de askinlik bir alandan gorece gerceklik baska bir alana mutlak gerceklik gecmedir Budizm deki askinlik kavrami klasik felsefedeki tanimiyla karistirilmamalidir Felsefe Kant tan sonra askinlik kavramini nesnelligin soyut sonuclari olarak tanimlar ve boylece hatalarin acilarin sebebi net olarak bilinmektedir Fakat Hiristiyanliktaki askinlik gibi de baska bir dunya boyutunu kabul etmez Bu soz konusu olay gorece bir gecekligin baska gorece olan bir gerceklikle degisimidir Ikonografi resimleri inceleyen ve yorumlayan bilim dali askinlikla alakali degerleri mutlak gerceklik cercevesinde somut olarak ortaya koyar Farkli Buda heykelleri Budizm inanisinin hakim oldugu farkli figurler ve degerler Ikonografi sayesinde somutluk kazanmistir Askinlik konusuyla baglantili olarak Mahayana Budizm de Buda nin ilahi resimlerine ve figurlerine sikca rastlanilmaktadir Islam da Askinlik Islam dininde kisi araci olmaksizin tanriyla dolaysiz baglilik icerisindedir Tanri Hiristiyanliktaki gibi kisisellestirilmemistir ve insanlarin kosulsuz inanmak zorunda olduklari ilahi bir guc olarak algilanmaktadir Arapca kokenli bir sozcuk olan Islam in sozluk anlami teslim olma ya da tanriya kendini adama dir Islam dininin kutsal kitabi Kur an a gore tanri her seyin ustesinden gelebilecek guctedir Modern dunyaya karsi Islam in savasi adli kitabin yazari eserinde Islam insanlarin da otesinde olan bir dindir Yahudilik dinine nazaran cok daha fazla askin davranislar Islam dininde yer almaktadir Tanri bu dinde bagli kalinmasi gereken hakim guctur Allah her seyden yucedir demistir