Bu maddedeki üslubun, ansiklopedik bir yazıdan beklenen resmî ve ciddi üsluba uygun olmadığı düşünülmektedir. |
Türk Dil Kurumu sözlüğünde kitle, bir yerde toplanmış, bir araya gelmiş insan topluluğu, kütle olarak tanımlanıyor. İkinci bir anlamı ise, belirli işleviyle özellik gösteren büyük insan kalabalığı.

Klasik siyaset düşünürleri ortaya koyduğu siyasal kuramları temel alarak, siyasal varlığın ortaya çıkışını; insan, doğası, gücü ve ilişkilerinin düzenlenişine bağlı olarak açıklamaya odaklanmışlardır. Bu bakımdan, bugün sorun haline getirilen kitle kavramı, bu kuramlarda tali bir meseledir. Kitle söyleminin gelişmesi, kapitalist üretim ilişkilerinin toplumsal hayatın geleneksel kontrol mekanizmalarını çözmesi ile yakından ilgilidir. Meta ilişkilerinin toplumsal hayatın geleneksel kontrol mekanizmalarını çözmesi ile bağlarından kurtulan insan yığınları, tarih sahnesinde daha etkili bir güç olarak yer almaya başlamıştır. Özellikle Fransız Devrimi sonrası literatürde, kitlelerin bu devrimdeki rolleri ile de doğrudan ilişkili olarak, kitlelerin ortaya çıkış koşulları, çeşitleri, etkisinde kaldıkları faktörler ve yönetilebilirlikleri meselesi üzerinde duran bir literatür oluşmaya başlar.
Kitle söyleminin gelişmesi, siyasal öznenin kavranışındaki dönüşümlerle ilişkilidir. Bu dönüşümlerden ilki, bireyin akılcı ve bilinçli bir varlık olarak algılanmasından, kitle içinde daha irade dışı ve kolayca etkilenen bir karakter olarak görülmesine doğru bir kaymadır. Kitle söylemi, bireyin bu özelliğini vurgulayarak, onu kitlelerin etkisi altına giren ve kolayca yönlendirilebilen bir varlık olarak tasvir eder.
İkinci olarak, bu söylemde kolektif siyasi özne algısı da etkilenir. Kitlelerin, form ve büyüklük açısından farklılık göstermelerine rağmen, işlevsel olarak ortak özelliklere sahip oldukları öne sürülür. Bireylerin kitleyle olan bağı, organik bir şekilde gelişir ve bireyler, kendi işlevlerini kitlenin bütünlüğüyle uyumlu bir şekilde yerine getirirler. Bu yaklaşım, kitleleri tek bir bütün olarak ele alır ve bireylerin kitlenin parçaları olarak kabul edilmesini sağlar.
Böylece, kitle söylemi, siyasal öznenin bireysel bilinç ve iradesinden ziyade, toplu bir etkinin ürünü olarak görülmesine ve kolektif eylemin önemine vurgu yapar. Bu şekilde, bireylerin toplumsal ve siyasal süreçlerdeki rolü, kitlelerin gücü ve etkisi altında şekillenir ve belirlenir.
Kitle söyleminin genel siyasal tahayyül üzerindeki etkilerini ortaya koyabilmek amacıyla, ilk olarak skalanın bir ucunda duran ve kitle söylemini iktidar mantığı açısından yapılandıran Gustave Le Bon’un kitle kuramına, daha sonra çeşitliliğin diğer ucunda yer alan ve kitle söylemini, özgürlükle arasındaki bağ üzerinde temellendiren Elias Canetti'ye değinmek yerinde olacaktır.
Kitle söylemleri
Kitle Söylemini İktidar Mantığı Açısından Yapılandıran Düşünür: Le Bon
Gustave Le Bon’un kitle kuramı, insanın tek başınayken büründüğü karakterin, sergilediği davranış şeklinin kitle içerisindeyken değiştiği düşüncesi üzerinde şekillenir. Buna göre, kitlenin varoluşu tek tek onu oluşturan bireylerin varoluşundan farklı ve bağımsızdır. Bu durum da, kitlenin kendisini oluşturan bireylerden farklı bir karaktere sahip olmasına neden olur. Diğer bir ifadeyle kitle, tek tek bireylerin özelliklerinin aritmetik toplamından farklı bir bütünlük imgesidir. Bireyler ise, kitle içerisinde kendi karakterlerinden ayrılarak bütünlüğün gerektirdiği kurallara uygun davranışlar sergilemeye başlarlar.
Gustave Le Bon'a göre, kitlenin varoluşunun temel özelliklerinden biri, kitleyi oluşturan bireylerin bilinçli varlıklarının, kitle içinde oldukları sürece ortadan kalkmasıdır. Bu durumun üç temel nedeni vardır.
İlk olarak, kitlenin bireylerin içgüdülerini serbest bırakmasıdır. Bireyler, kendi başlarına iken bastırdıkları içgüdüleri, kitle içindeyken açığa çıkarlar. Bu durum, kitlenin sağladığı anonimlik sayesinde gerçekleşir. Kitle içinde, bireyler cezalandırılma korkusu olmadan, bastırdıkları davranışlarını serbestçe ifade edebilirler. Ancak, bu davranış biçimi yalnızca kitleyi oluşturan bireylerin tamamının bu şekilde davranmasıyla mümkündür, çünkü yalnızca bu şekilde kitle anonimliğini sağlayabilir.
İkinci olarak, duygu ve düşüncelerin kitle içinde bulaşıcı olduğu gerçeğidir. Bir bireyin duygu ve düşünceleri, kitle içinde diğer bireylere kolaylıkla yayılabilir ve bulaşabilir. Bu, kitle içinde insan davranışlarının değişmesinde önemli bir faktördür.
Son olarak, insanlar kitle içinde telkine son derece açıktırlar. Kitlenin ortak duyguları ve düşünceleri, bireyleri kolaylıkla etkileyebilir ve telkin edebilir. Bu durum, kitle içindeki bireylerin bağımlılık ve uyum içinde olma eğiliminde olmalarından kaynaklanır.
Bu nedenlerle, kitlenin varoluşunun temel özelliklerinden biri, bireylerin kitle içinde bilinçli varlıklarının ortadan kalkması ve kolektif bir etkinin bireyler üzerindeki etkisinin artmasıdır..
Kitle içerisindeyken birey, kendi iradesini bir kenara bırakarak bilinci dışında gelişen kolektif iradeye tabi olur. ‘Bu bağlamda, kitlenin kişilerin birbirinden farklı zihinsel yeteneklerinin toplamı olmadığı, herkeste ortak olarak var olan bir temel üzerinde yükseldiğini vurgulamak önem taşımaktadır.’ Gustave Le Bon için bu ortak temel bilinç dışıdır. Bilinç dışı ise, akılcılığın etkisinin en aza indiği ve ırka özgü güdü ve arzuların zaferini ilan ettiği düzeyi anlatır.
Bilinç dışının egemen olduğu kitlelerde, bireyler akıllarını bir kenara koyarlar ve duygusal ve ruhsal durumları, atalarımızın vahşi düzeyine kadar geriye gider. Uygarlığın, temelde insandaki vahşi ve yıkıcı yönlerin bastırılması üzerine kurulu olduğunu düşünürsek, kitle, uygarlığın karşıtı konumundadır. Kitlenin bireyin bilinçli varoluşunu ortadan kaldırdığını düşünürsek, kitle içindeki bireylerin muhakeme yeteneklerinin de gerileyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bakımdan, kitle içindeki birey, anlamları açıkça belirlenmiş kavramlar ve aklın ilkeleriyle değil; hayaller, kelimeler ve basit formüller üzerine inşa edilen sloganlar aracılığıyla kolayca yönlendirilebilecek haldedir.
Bu bireyler, olguları bütün ve basit olarak kavramaktan hoşlanır ve bu olguların içerdiği zenginliğe ve detaylar arasındaki farklara gözlerini kapatırlar. Diğer bir ifadeyle, kitleler için ara durumlar yoktur. Onlar gerçeği ya bütün olarak reddederler ya da bütün olarak kabul ederler. Başka bir seçenek mümkün değildir. Bu durum, kitlenin kolektif bilinçdışının egemen olduğu bir ortamda, bireylerin kendi muhakeme yeteneklerini kaybetmeleri ve kolayca manipüle edilebilir hale gelmeleriyle ilişkilendirilir. Bu nedenle, kitleler genellikle basit ve bütünleştirici sloganlara, ideolojilere veya lider figürlere odaklanır ve karmaşıklık veya belirsizlikten kaçınırlar.
Ancak kitleleri manipülasyona son derece açık hale getiren en temel özellikleri, telkine açık olmalarıdır. Yine kitlelerin belirli teknolojiler aracılığıyla maniple edilebileceği düşüncesinin temelinde de, kitlenin bu özelliği yatar. Liderler, her düzeyde telkine başvurabilirler ancak, telkinin hedefe ulaşması, liderin bu potansiyele sahip olması ile mümkündür. Gustave Le Bon, liderlerin sahip olduğunu varsaydığı bu potansiyeli, prestij olarak adlandırır. Prestij kavramını da şu şekilde betimler;
‘Gerçekte prestij, bir birey, eser ya da fikrin zihnimiz üzerinde icra ettiği bir tahakküm tarzıdır. Bu tahakküm, eleştiri yeteneğimizi bütünüyle felç eder ve ruhumuzu hayranlık ve saygıyla doldurur. Açığa çıkartılan bu duygu, tüm diğer duygular gibi anlaşılması oldukça güç olmakla birlikte, hipnotize edilmiş kişinin tabi olduğu büyülenme ile aynı türden bir şeymiş gibi görünmektedir. Prestij, tüm otoritenin esas kaynağını oluşturur. Ne tanrılar, ne krallar, ne de kadınlar o olmadan hüküm sürebilmişlerdir .’
Gustave Le Bon, prestij ile hipnoz arasında işlevsel bir bağ kurar. Her ne kadar hipnoz kavramını Jean Martin Charcot’un terminolojisinden almış olsa da, Jean Martin Charcot’un hipnozun sadece psikopatolojik özellikler gösteren insanlar üzerinde etkili olacağı fikrine katılmaz. Bu bakımdan Nancy Okulu’na yaklaşır ve hipnozun psikolojik olarak sağlıklı insanlar üzerinde de etkili olabileceği görüşünü benimser. Ona göre, prestij de insanlar üzerinde hipnoz etkisi yaratmaktadır. İnsanların eleştiri yeteneklerini ortadan kaldırarak, onları liderlerinin emrine amade hale getirir. Liderler, kitle üzerinde hipnoz etkisi yaratabilmek için arzularını açık ve kesin doğrular şeklinde iletmeli, istekler sık sık tekrar edilmelidir. İletilen arzuların tutarlı olması gerekmez, bireyler hipnoz halinde ve telkine açık olduğundan, iletilen fikirler herkese bulaşır. Diğer bir ifadeyle, doğrulama, tekrar ve bulaşıcılık sayesinde liderlerin istekleri kitlelere benimsetilebilir.
Liderin prestiji ve gücü arasında doğru orantı vardır. Lider, gücü oranında prestij sahibidir ve kitleyi de gücü oranında maniple edebilir. Ancak bu güç eş zamanlı olarak liderin yumuşak karnıdır. Zira kitle üzerinde hipnoz etkisi yaratan prestij, liderin gücüne bağlı olduğundan, liderin sürekli güçlü olması gerekir. Gücün azalması halinde, liderin prestiji azalacak ve kitlenin lidere duyduğu saygı ortadan kalkacaktır. Bu durumda, lider ile kitle arasındaki bağ kopar ve hatta Le Bon’a göre kimi zaman kitle lideri ortadan kaldırmak isteyebilir. Kitlenin başarısızlık karşısında vereceği tepki de, liderin bir zamanlar sahip olduğu güç ve prestij ile orantılı olacaktır.
Le Bon da kitle içerisinde bireysel farklılıkların ortadan kalkmasından başka, üzerinde durulması gereken bir diğer özellik, Le Bon’un ifadesiyle ‘kalabalıkların zihinsel birliğidir’. Le Bon, bunun bir yasa olduğunu söyler ve iki temel sonucu olduğunu belirtir; kitle içerisinde bireysel nitelik farklarının ortadan kalması ve tüm üyelerin eşit olması, ikincisi ise farklı etmen ve amaçlar için ortaya çıkmış kalabalıkların tümünün aynı zihinsel yapıya sahip olduğunun kabul edilmesidir.
Daha açık ifade etmek gerekirse, ilki kalabalık içerisindeki bireyler arasındaki sosyal ve ekonomik farkların ortadan kalkmasına işaret eder. Kitle içerisinde bireysel üstünlükler ortadan kalkar ve bu sayede herkes ırkın temel biyolojik özelliklerine doğru geri çekilir. İkinci sonuca göre ise sadece belirli bir kitleye mensup olan bireyler birbiriyle eşit değildir, yanı sıra farklı sosyal ve siyasal birlikler de birbiriyle eşittir. Le Bom’un kalabalık kuramının en önemli sonuçlarından birdir: Bu sayede sadece heterojen topluluklar değil, bunlar gelişigüzel bir şekilde bir araya gelmiş sokak topluluklarıdır, yanı sıra ordu, dini ve siyasi birlikler, köylülük ve burjuvazi gibi homojen topluluklar da bir kitle olarak ele alınmalıdır. Bu iki tür topluluk da birbiriyle eşittir ve her biri kitle psikolojisinin ilkelerine tabi olabilir.
Le Bon’un kitle kuramını kendinden öncekilerden ayıran iki temel noktadan biri bu sonuçtur; kitle kavramının parlamento, jüri ve ordu gibi homojen toplulukları da kapsayacak şekilde genişletmiştir. İkinci olarak da, kitlelerin yıkıcı ve adli yanlarının olduğunu saptamakla yetinmemiş, kitlelerin denetlenebilir olduğunu da göstermiştir.
Le Bon’un modern dönemi kalabalıklar çağı olarak adlandırmasının sebebi de budur. Homojen toplulukları da kitle kavramının içine dahil ederek, modern siyasal hayatın işleyişinin kurumsal ve işlevsel çerçevesinin merkezine kitleyi oturtmuştur ve artık kolektif eylem pratikleri kitle psikolojisinin konusu haline gelmiştir. Yine buradan hareketle bu çağda kitlelerin egemenliği ele geçirdiğini belirtir. Bu çağda kalabalıkların kutsal hakları, kralların kutsal haklarının yerini almaya başlamıştır. Böyle bir toplumda, siyasal sorunun çözümünü de kitle psikolojisinde aramak gerekir. ‘Kalabalıklar psikolojisinin bilgisi, giderek güç bir mesele haline gelen kalabalıkları yönetme isteğinde olmayan, sadece onlar tarafından bütünüyle yönetilmek istemeyen devlet adamının elindeki son kaynaktır .’
Le Bon, Bastille Baskınından, Napolyon’un darbesine kadarki süreci kitlelerin psikolojisini betimleyen bir anlatı geliştirmek üzere kullanır. Bu anlatının temel amacı, egemenin nasıl ortaya çıktığına ya da egemenliğin sınırlarının ne olduğuna ilişkin ontolojik meselelere eğilmek değil, politik faaliyetin rutin seyri esnasında ortaya çıkabilecek problemlere çözüm üretmektir. Diğer bir ifadeyle egemenliği gerekçelendirmek, meşrulaştırmak gibi bir amaç gütmemiştir. Bunun yerine egemenliğin öznesi olan halk kalabalıklarının siyasal güç olarak potansiyellerini çerçevelemeyi amaçlamıştır.
Bu amaca yönelik olarak Le Bon’un devlet adamlarına birtakım önerileri olmuştur. Örneğin vergi toplama faaliyetinin tek seferde ve büyük meblağlar halinde toplanması yerine, taksitlendirilerek daha küçük parçalar halinde toplanmasının kitle psikolojisine daha uygun olacağını söyler. Bu yolla daha az tepki çekileceğini savunur.
Özetlemek gerekirse, Le Bon’a göre her toplumun gelişigüzel olarak bir araya gelmiş insanların oluşturduğu kalabalıklar halinde yaşadığı başlangıç dönemi, o toplumun barbarlık çağıdır. Bu barbarlık çağından çıkış ise insanları birleştirecek ortak bir idealle mümkün olabilir. Zaman içerisinde bu idealin oluşmasıyla sanatta, bilimde, siyasette daha ileri giden topluluklarda, yine zamanla kaçınılmaz olarak bu ideal çözülür ve insanlar tekrar kalabalık halini alır. Bu bakımdan Le Bon’a göre kalabalıkların egemenliği, modernliğin çöküşü ve barbarlık aşamasına dönüşün belirtisidir. Fransız Devrimi de bu dönüşün en önemli göstergesidir. Bu bağlamda kitle psikolojisinin Le Bon’cu varyantı geniş yığınların eşitlik taleplerine verilmiş bir tepkidir.
Kitle Kuramını Özgürlükle Bağı Üzerine Kuran Düşünür: Canetti
Kitle söyleminin Le Bon’la birlikte kitlenin özelliklerini benimsemenin ötesine geçmiş ve kitlelerin denetimi meselesine yönelmiştir. Bu yönelimin odağında, batı uygarlığı kazanımlarının tarih sahnesinde daha etkin rol oynamaya başlayan kitlelerce tehdit edildiğine ilişkin endişe yatar. Yine bu yönelim, dolaylı olarak liderlik tartışması yaratır ve Freud da bu bakımdan liderlik sorununa daha geniş yer veren bir kuram ortaya koymuştur. Freud gibi Avusturya’da yaşayan Elias Canetti ise, kitle kuramını özgürlük ve eşitlik ekseni üzerine oturtur.
Canetti’nin diğer pek çok düşünürden farkı, kitle kuramını literatürden ve diğer insanların gözlemlerinden hareketle değil, bizzat kendi gözlemlerinden yola çıkarak oluşturmuş olmasıdır. Bu deneyimlerinden iki tanesi Canetti’yi çok etkilemiştir. İlki 1922 yılında, kendisinin de bulunduğu Frankfurt’ta bakan Walther Rathenau'nun (Weimar Cumhuriyeti döneminde Dışişleri Bakanlığı yapan Yahudi politikacı) öldürülmesinin yarattığı toplumsal olaylar, ikincisi ise 15 Temmuz (1927) Devrimi olarak geçen 'dır.
Canetti, Frankfurt’taki olayda işçi yığınlarına ilişkin izlenimlerini şu şekilde ifade eder; ‘Güçlü bir inancın fışkırdığı topluluğu oluşturan işçilerin davranışlarında tutarlılığı yansıtan bir şey vardı.’ Yerçekimi gücü gibi bir çekimle kitlenin kendisini çektiğini belirten Canetti, kitleye katılmanın kafasında daha önceden de var olan bir soruyu tetiklediğini belirtir; ‘Kalabalıkta, kitlenin içerisinde sizin başınıza gelen şey, yani bilincin tümüyle değişmesi, hem şiddetli, zorlayıcı hem de anlaşılmaz bir şeydi. Bunun ne olduğunu bilmek istiyordum. Bu soru, sürekli olarak kafamda dolaşıyordu, yaşamımın büyük bir bölümünde de dolaşmaya devam etti .’
Canetti’yi etkileyen ikinci büyük olay, işçilerin öldürülmesine hiçbir ceza verilmemesi üzerine, tepkilerini ortaya koymak üzere işçilerin adliye sarayını basması ve bu olay neticesinde de 90 kişinin öldürülmesidir. Canetti’nin bu olaya ilişkin tecrübeleri, kitle psikolojisine ilişkin de çok önemli ipuçları vermektedir;
''Olayların üzerinden elli üç yıl geçti, gene de o günkü heyecanı hala kemiklerimde duyuyorum. Benim de katılımımla gerçekleşen, bir devrime en yakın şeydi o. O günden beri Bastille’nin alınmasına ilgili tek bir sözcük okumak zorunda olmadığımı kesin olarak biliyordum. Kitlenin bir parçası olmuştum, tam anlamıyla içinde erimiştim, kitlenin yaptıklarına en küçük bir direnç duymuyordum içimde. Öyle bir ruh hali içinde olmama karşın, gözlerimin önünde cereyan eden bütün sahneleri tek tek ve somut olarak kavradığıma şaşırıyordum''.
Canetti’nin bizzat kendisinin de tecrübe ettiği bu olaylardaki gözlemlerinden yola çıkarak oluşturduğu kitle kuramına göre, kitle oluşmak ve eyleme geçmek için bir lidere ihtiyaç duymaz. Lider, kitleyi kuran değil istismar eden bir faktördür. Özgürlükçü bir kitle kuramının temel meselesi ise, kitlenin liderden nasıl kurtulacağı sorusu olacaktır. Bu soruya cevap vermek için kitlenin zamanda ve mekanda yayılımını, var ve yok olduğu durumları incelemek gerekecektir.
Kitle, zamanda ve mekanda kapsayıcı olarak var olmasına rağmen, modern bir fenomen olarak algılanması yanılsamadır. Modern zamanlarda nüfusun artması ve artan kentleşme sebebiyle kitleler daha sık ve daha çok oluşmaya başlamıştır. Bu artış karşısında ne insanlar kitleyi görmezden gelmeye devam edebilmiş ne de liderler kitlelerin oluşmasını engelleyebilmiştir. Modern zamanlarda kitle oluşmamış, yadsınmasının koşulları ortadan kalkmıştır. Tarihin bütün dönemlerinde kitle formasyonları var olmuş, ancak özel algı ve siyasi kurgu bunun görünür olmasının önüne geçmiştir.
Kitle, dokunulma korkusunun ortadan kalmasıyla oluşur. Canetti’ye göre, insanı bilinmeyenin dokunuşundan daha fazla korkutan bir şey yoktur. Etraflarında yarattıkları bütün mesafelerin nedeni de bu dokunulma korkusudur. Bu korku, kalabalık içine karıştıkları zamanlarda da onları terk etmez. Sokakta, lokantada, trende veya otobüste, insanlar, birbirlerinin yanı başında durup onları gözlemlese de gerçek bir temastan kaçınmaya devam ederler.
İnsanın bu dokunulma korkusundan kurtulduğu tek yer, kitledir. Bireyin ‘kendisine yaslananın kim olduğunu artık fark etmemesi için bu kitle fiziksel bakımdan da yoğun ve sıkışık olmalıdır. İnsan kendini kitleye bırakır bırakmaz, artık kitlenin dokunuşundan korkmaz olur. İdeal durumda, kitle içinde herkes eşittir; kitle içinde cinsiyet dahil hiçbir ayrımın önemi yoktur. Kitlenin içinde kendisini iten her kimse, o da kendisi gibi biridir. Onu, kendisini duyumsuyormuş gibi duyumsar. Birden bire her şey tek ve aynı bedende oluyormuş gibi olur. Belki de kitlenin yoğunlaşmaya çalışmasının nedenlerinin biri budur: Kitle her bireyi dokunulma korkusundan, mümkün olduğu kadar bütünüyle kurtarmak ister. İnsanlar birbirlerine ne kadar kuvvetli yaslanırlarsa, birbirlerinden korkmadıklarından o kadar emin olurlar. Dokunulma korkusunun bu karşıtına dönüşü kitlelerin doğasında vardır. Rahatlama hissi yoğunluğun en çok olduğu yerde en çarpıcıdır .’
Kitleyi oluşturan bireyler arasında her türlü farkın ortadan kalkması durumunu Canetti deşarj kavramıyla isimlendirir. Deşarj, kitle için olmazsa olmaz koşuldur. Kitleye dahil olan herkes, deşarj anında farklılıklarından kurtularak kendini diğerleriyle eşit hisseder. İnsanlar arasındaki farklılıklar, hiyerarşiler türlü türlüdür ve her yerde insanların birbirlerine karşı davranışlarını belirler. İnsan, diğerleriyle arasına koyduğu mesafelerin yükünü sırtında taşırken, hiyerarşik olarak üstün olma duygusu onu tatmin etmez hale gelir. Çünkü kişi, bu mesafelerle hareket özgürlüğünü de sınırlamış olur. Bir noktadan sonra, bu mesafeleri kendisi koyduğunu da unutur. Mesafelerin etkisiyle taşlaşan ve çoraklaşan insan, bu mesafelerden kurtulmayı özler. Fakat bu, tek başına başarabileceği bir şey değildir. İnsanlar mesafelerin omuzlarına yükledikleri bu yükten ancak hep beraber kurtulur.
İşte deşarj anı, kitlenin içerisindeki herkesin mesafeleri ortadan kaldırarak kendini diğerleriyle eşitlediği andır. ‘Arada neredeyse hiçbir uzamın kalmadığı o yoğunluk içinde, vücut vücuda abanır, her bir insan diğerine kendisine olduğu kadar yakındır; sınırsız bir rahatlama hissi ortaya çıkar. İşte insanlar, hiç kimsenin diğerinden daha üstün ya da daha iyi olmadığı bu mutlu an uğruna bir kitle oluştururlar.’
Canetti’ye göre, kitlenin dört temel niteliği vardır; büyüme, eşitlik, yoğunluk ve yönelim. Buna göre, kitlenin büyümesinin hiçbir doğal sınırı yoktur ve kitle her zaman büyümek ister. Kitle içerisinde mutlak bir eşitlik vardır ve en temelde insanların kitleden uzaklaşmalarına sebep olacak hiçbir şeyi görmemelerinin sebebi de bu eşitlik durumu uğrunadır. Kitle yoğunluğu sever ve kendisini hiçbir zaman çok yoğun bulmaz; kendisine ait parçalar arasında hiçbir şey olmamalı ve onları bölmemelidir. Son olarak kitlenin bir yöne gereksinimi vardır. Bir kitle, tek tek üyelerin dışında, ancak bütün üyelerin paylaştığı ulaşılmamış bir hedef var olduğu sürece var olabilir.
Canetti, kapalı/açık, ritmik/durgun, yavaş/hızlı, görünür/görünmez, çifte/tekil gibi değişik ölçütlere göre kitleleri sınıflandırır . Fakat bunu yaparken olası tüm kitle türlerini kapsayacak bir sınıflandırma yapma amacı da iddiası da yoktur. Aksine Canetti, kendinden önceki kuramcılardan farklı olarak kitlelerin çok çeşitli varoluşa sahip olduklarını göstermek ister. Bu tarz kategorileri çoğaltarak, kitlelerin görmezden gelinmesini zorlaştırmak ve onlara özgü betimlemeler sayesinde tutum ve davranışlarını anlaşır kılmak amacındadır.
Canetti’yi önceki kitle kuramcılarından ayıran bir diğer özellik, kitlenin temel biriminin birey değil ‘kitle kristalleri’ olduğuna ilişkin tespitidir. Kitle kristalleri, kitlelere girdi sağlayan, sabit, dayanıklı, küçük ve katı topluluklardır. Boyutları büyümez ve tarih içerisinde süreklilik arz ederler. Yanı sıra, kural olarak kitlelere bireysel katılım mümkün değildir, ancak bir kitle kristali vasıtasıyla kitleye dahil olunabilir. Bu yüzden kitlenin indirgenebileceği bir tekillik hali yoktur, ki zaten bu hal yukarıda değinildiği üzere, dokunulma korkusunun dışa vurulmasıdır ve bu korkunun ortadan kalkması ise kitlenin en temel özelliğidir.
Kitle kristalleri ve kitlelerin kökeni, değişmeden kalan sürülerdir. Sürünün etrafı boşlukla çevrili olduğundan ve ona katılacak kimse olmadığından sürüler büyümezler. Bu sebeple sürünün sınırlı sayıdaki üyelerinin her biri son derece kıymetlidir. Sürü, kitlenin dört temel özelliğinden biri olan eşitlik ve bir yöne sahip olma niteliklerine sahiptir.
Canetti, sürünün kitleyle olan ilişkisini benzerlikleri ve farklılıklarını ortaya koyarak açıklamaya çalışır. Ona göre kabile, klan gibi sosyolojik kavramlar, stratejik bir şeyi temsil ederler. Oysa sürü, bir yerleşim birimidir ve dışa vurulması da somuttur. Sürü, kitlenin en eski ve en kısıtlı biçimidir ve modern anlamdaki kitle bilinmeden önce de var olagelmiştir. Bu sebeple kitlelerin davranışlarının kökenleri sürüde saklıdır. Sürü, çok basit bir şekilde kavranabilecek biçimlerde ortaya çıkmıştır ve bugün hala sürüden türemiş oluşumlar mevcuttur. Buna göre şunu söylemek yanlış olmaz: Canetti, sürü kavramını ilkellik ile eşitleyen ilerlemeci bakış açısını paylaşmaz ve sürünün çok çeşitli, tarihsel bakımdan dayanıklı, her insana tanıdık gelecek bir kitle kristali olduğunu düşünür.
Canetti’ye göre dört temel sürü biçimi vardır ve bu temelde sürülerin işlevlerine dayanılarak yapılmış bir sınıflandırmadır. Bunlar av sürüsü, savaş sürüsü, yas sürüsü ve artış sürüsü. Bütün sürü tipleri dinamiktir ve birbirlerine dönüşebilirler. Örneğin, ölüm yüzünden meydana gelen yas sürüsü, daha sonra ölünün öcünü almak amacıyla savaş sürüsüne, eğer başarılı olursa düşmanlarının sayısını azaltan ve kendi sayısını arttıran bir artış sürüsüne dönüşecektir. Bu örnekte yas sürüsü, daha sonra savaş sürüsüne dönüşecek, savaş sürüsü ise artış sürüsüne dönüşecek bir kitle kristali olmuştur. Sürülerin bu değişkenliği tüm toplumsal olguların anlaşılması için ipuçları taşır.
Peki kitleleri bir arada tutan nedir? Canetti, bu bağı emirle ilişkilendirir. Ona göre, liderle kitle arasında sevgiye dayanan değil, yaralayıcı bir bağ vardır. Lider emri veren konumundadır ve her emir, içerdiği arzunun yerine getirilmemesi hali için bir yaptırım tehdidi içerir. Bu yaptırımların en tepesinde de ölüm cezası vardır. Bu sebeple her emir, ölüm cezasından pay alarak hükmünü icra eder ve bu durumda emri alanı yaralar. Diğer bir ifadeyle emrin içeriği, yaptırımdan bağımsız olarak emre maruz kalanda bir sızı yaratır. Bu sızı, emre uymakla ortadan kalkmaz ve her emirle birlikte sızı birikir ve kişiler için muazzam bir yük oluşturur.
Bu yükü en çok askerler arasında görülür, emre uyarak ve sonucunda terfi ederek kendileri daha üst emir konumuna ulaşarak bu durumdan kurtulmaya çalışırlar. Ancak her alanda olduğu gibi burada da emre uymak sızıyı ortadan kaldırmaz, aksine arttırır. Emir sistemiyle kurulan açık disipline, sızıların birikimiyle oluşan gizli bir disiplin eşlik eder.
Canetti’ye göre, yapay kitleleri bir arada tutan şey, lider ile izleyicisi arasında emir üzerinden kurulan yaralayıcı ilişkidir. Bu bakımdan mesele, liderin gücünün nasıl zayıflatılacağı değil, kitlelerin emre maruz kalmak dolayısıyla oluşan sızıdan nasıl kurtulacağını göstermektir. Bu, ancak emre karşı çıkmakla olabilir ve bunun da birkaç yöntemi vardır.
Bunlardan ilki, şizofreni varoluşlardır. Şizofren bazen emri anlamadığı için bazense bile bile emredilenin tersini yapmak için emre karşı çıkar. Bunun dışında bir de şizofren katıldığı hayali kitlelerden aldığı güçle emre karşı çıkabilir. Ancak bütün bu hallerde, şizofren aslında tek başına olduğundan, şizofreni karşı çıkışlar naiftir.
Gerçekten etkili kaçış, ikinci bir yöntem olan karşıtına dönme kitleleriyle mümkündür. Karşıtına dönme, ancak birden fazla tabakanın var olduğu bir toplumda olabilir. Zira kitlenin maddi olarak yön değiştirmesi, bu şartla mümkün olabilecektir. Halkın imtiyazlı sınıflara, işçilerin burjuvaziye, askerlerin subaylara karşı dönmesi; bu biçim bir dönmeye örnektir. Bu süreç emir alanlardaki sızıyı kaldıracak, siyaset biliminde devrim olarak adlandırılacak bir hesap sorma sürecinin başlangıcıdır. Bu bakımdan Fransız Devrimi, Ekim Devrimi, Paris Komünü bunun tarihsel örnekleridir.
Esasında kitleye katılma, sızıdan kurtulmanın en emin ve geçerli yoludur. Bireylerin kitle dışındayken birbirleriyle aralarındaki mesafenin yükü, biraz da emrin yarattığı sızıların birikiminin sonucudur. Bireyler, kitleye dahil olarak deşarj olurlar, bu sayede mesafelerin yükünden kurtulurlar. Yanı sıra, kitle içerisinde herkes birbirine eşit olduğundan kimse emir veren konumunda değildir. Bu vasıtayla yaratılan özgürlük hissi, kitle var oldukça yaşanabilecektir ve bu sebeple kitle bileşenleri kitlenin devamlılığı için ellerinden geleni yaparlar. Öte yandan, iktidarlar da aynı sebeple kitleyi hedef alırlar. Hayatta kalanlar, kitleye dahil olan bireyleri tekrar iktidarın çerçevesi içerisine alabilmek için kitleyi çözmeye çalışırlar.
Bir liderin hayatta kalabilmesinin tek yolu, kendi taraftarları da dahil herkesi iktidarın çerçevesi içerisinde tutmaktır. Ancak bu sayede bireyler, onun için tehdit algısı olmaktan çıkar. Ancak bu tehdit algısı sebebiyle paranoyak ve hayatta kalan arasında önemli geçişler yaşanabilir. Hatta en ideal yönetici tipi, paranoya başladıkça ortaya çıkar. Bu bakımdan Canetti, kitleye ilişkin kendinden önceki kuramcıların, kitlelerin delilik ve gerileme durumunu temsil ettiği görüşünü paylaşmaz. Ona göre aksine, patolojik olan kitlesel varoluş değil, hayatta kalan olarak liderin varoluş tarzıdır .
Hayatta kalan olarak liderin varoluş tarzının patolojik olarak nitelendirilmesinin bir sebebi, Canetti’ye göre hayatta kalmanın hayatı korumaktan başka bir şeyi ifade etmesidir. Buna göre, insanın avını ele geçirme yöntemleri oldukça kurnazcadır ve saldırı silahları savunma silahlarına kıyasla son derece gelişmiştir. Bu bakımdan kişi kendisini korumak ister, ancak yanı sıra bundan ayrılamayacak başka şeyleri de ister; başkaları ölürken hayatta kalmak için öldürmek ister; o ölürken başkaları sağ kalmasın diye hayatta kalmak ister.
Kitlenin lider merkezli çözümlemesi liderin hayatta kalma arzusunu görmezden gelir. Bu bakımdan iktidarın kitleleri uygarlık sınırları içerisinde tutmak üzere geliştirdiği teknolojiler, bir yandan hayatı geliştirmek ve düzenlemek adına kitlelerin ehlileştirilmesi stratejisini meşrulaştırmakta, öte yandan da yığınların savaş meydanlarına sürülmesine aracı olmaktadır.
Canetti’ye göre, insanlık için üzerinde durulması gereken asıl tehlike de budur. Hayatta kalanın, herkesten sonraya kalma tutkusu, teknolojinin olanaklarıyla birleştiğinde ortaya çok büyük bir tehlike çıkmaktadır. Bugün tek bir insan dahi insanlığın sonunu getirebilecek güce sahiptir. Bu sebeple, hayatta kalanın denetlenmesi şarttır. Bunun en doğal aracı da insanların emirle yüzleşmeleridir. Diğer bir ifadeyle, asıl tehdit, kitlelerin yıkıcılığı değil, hayatta kalan olarak liderin karşısında durabilecek bir kitle kalmamasıdır.
Kitle söylemleri ve Sosyal Kaynaşma
Her iki kitle kuramı bakımından bir kitlesel hareket şekli olan sosyal kaynaşmayı ele alacak olursak, Canetti’nin kitle kuramına uygun düşen bir içeriğe sahip olduğunu söylemek mümkündür. Kaynaşma, topluluklar tarafından sergilenen bir kitlesel harekettir. Bir araya kümelenmiş benzer büyüklükteki hayvanlarda, özellikle kuşlar, arılar ve balıklarda görülür ve interdisipliner bir başlıktır. Terim, doğada böceklerin davranışından türetilmiştir. Bu davranışın klasik örneği, kritik bir kütleye ulaştığında bir kovandır. İşçiler yeni bir kraliçeyi büyütecekler ve daha sonra kovan bölünecek ve kovandan çıkacak ve yeni bir kovan için bir yer arayışında olacak. Belki de en şaşırtıcı şey, kovanın eylemlerini kontrol eden hiç kimsenin olmaması gerçeğidir. Denetleyici, yetki, koordinat etkisi yoktur.
Sosyal kaynaşma, milyonlarca yıllık evrim tarihinde türlere hayatta kalmak adına sağladığı faydalar sebebiyle ortaya çıkmıştır. Bu şekilde, doğa, kapalı-döngülü sistemlerde birlikte çalışarak sosyal varlıkların, problemleri çözerken ve kararlar alırken, bireysel üyelerin büyük çoğunluğundan daha iyi performans gösterebildiğini ve böylece nüfuslarının genel olarak hayatta kalmasını sağladığını göstermiştir.
Sosyal kaynaşma, bir lider ve koordine eden kimse olmaması bakımdan Canetti’nin kitle kuramına uygun düşen bir hareket türüdür. Kitleyi liderin emri dolayısıyla yaralanan kişinin en önemli kurtuluş yollarından biri olarak gören Canetti’ye göre kitlesel hareket zaten lidersiz olacaktır. Onun ifadeleriyle; ‘birden bire her şey tek ve aynı bedende oluyormuş gibi olur .’
Bu bakımdan, bir kitlesel hareket olarak sosyal kaynaşma özü gereği, Le Bon’un bir lider aracılığıyla kontrol altında tutulabilecek ve yönlendirilebilecek bir kitle tasavvurundan ziyade, Canetti’nin liderin verdiği emir dolayısıyla yaralanan ve çektiği acıdan kurtulmak üzere birbirine yaklaşan ve eşitlenen bireylerden oluşan, lidersiz, koordineli olmayan kitle tasavvuruna uygun düşecektir.
Kaynakça
- ^ Türk Dil Kurumu, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=K%C4%B0TLE 5 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde ..
- ^ AYTAÇ, Ahmet Murat: Kitlelerin Ruhu; Sosyal ve Siyasal Kuramda Kitle Tahayyülleri, 2011, s. 128-129.
- ^ AYTAÇ, s.130
- ^ LE BON, Gustave; Kitleler Psikolojisi, Tutku Yayınevi, Ocak 2014, s. 24.
- ^ LE BON, s. 29-30.
- ^ AYTAÇ, s. 140.
- ^ AYTAÇ, s. 141-142.
- ^ LE BON, s. 129.
- ^ AYTAÇ, s. 142-143.
- ^ LE BON, s. 131-135.
- ^ LE BON, s. 137-138.
- ^ LE BON, s. 13-15.
- ^ AYTAÇ, s. 144-145.
- ^ LE BON, s. 17.
- ^ AYTAÇ, s. 151.
- ^ LE BON, s. 18.
- ^ AYTAÇ, s. 153.
- ^ AYTAÇ, s. 170-171.
- ^ AYTAÇ, s. 171.
- ^ CANETTİ, Elias; Kulaktaki Meşale, Bir Yaşamın Öyküsü, Çev. Şemsa Yeğin, Payel Yayınları, 1997, s. 81
- ^ CANETTI, 1997, s. 229.
- ^ Örneğin Benjamin’de kitle, modernlik tecrübesini sınırlı ve kısa yaşantılara indirgeyen kapitalist şehirleşmenin sonuçlarından biridir. Bununla bağlantılı olarak kitleler, kitlesel üretilebilirliğe uygun şekilde tasarlanmış üç sınıf ve tabakadan oluşur; şehirli proletarya, lümpen proletarya ve son olarak küçük burjuvazi.
- ^ CANETTI, Elias; Kitle ve İktidar, Ayrıntı Yayınları, Sekizinci Basım, İstanbul 2017, s. 19-20.
- ^ CANETTI, 2017, s. 13.
- ^ a b CANETTI, 2017, s. 14.
- ^ CANETTI, 2017, s. 16-17.
- ^ CANETTI, 2017, s. 17.
- ^ CANETTI, 2017, s. 28-29.
- ^ AYTAÇ, s. 176.
- ^ CANETTI, 2017, s. 79-81.
- ^ CANETTI, 2017, s. 101.
- ^ CANETTI, 2017, s. 103.
- ^ AYTAÇ, s. 178.
- ^ CANETTI, 2017, s. 103-122.
- ^ CANETTI, 2017, s. 347-350.
- ^ CANETTI, 2017, s. 350-353.
- ^ AYTAÇ, s. 185.
- ^ CANETTI, 2017, s. 250-251.
- ^ AYTAÇ, s. 186.
- ^ FOUCOULT, Michel; Cinselliğin Tarihi I, Çev. Hülya Tufan, Afa Yayınları, s. 141-142.
- ^ AYTAÇ, s. 188.
- ^ What is Swarming?, https://agiletools.wordpress.com/2007/12/03/what-is-swarming 3 Aralık 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Deneubourg, J.L., Goss, S.Collective Patterns and Decision Making. Ethology, Ecology, & Evolution 1: 295-311, 1989.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddedeki uslubun ansiklopedik bir yazidan beklenen resmi ve ciddi usluba uygun olmadigi dusunulmektedir Maddeyi gelistirerek ya da konuyla ilgili tartismaya katilarak Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Turk Dil Kurumu sozlugunde kitle bir yerde toplanmis bir araya gelmis insan toplulugu kutle olarak tanimlaniyor Ikinci bir anlami ise belirli isleviyle ozellik gosteren buyuk insan kalabaligi Kitle Klasik siyaset dusunurleri ortaya koydugu siyasal kuramlari temel alarak siyasal varligin ortaya cikisini insan dogasi gucu ve iliskilerinin duzenlenisine bagli olarak aciklamaya odaklanmislardir Bu bakimdan bugun sorun haline getirilen kitle kavrami bu kuramlarda tali bir meseledir Kitle soyleminin gelismesi kapitalist uretim iliskilerinin toplumsal hayatin geleneksel kontrol mekanizmalarini cozmesi ile yakindan ilgilidir Meta iliskilerinin toplumsal hayatin geleneksel kontrol mekanizmalarini cozmesi ile baglarindan kurtulan insan yiginlari tarih sahnesinde daha etkili bir guc olarak yer almaya baslamistir Ozellikle Fransiz Devrimi sonrasi literaturde kitlelerin bu devrimdeki rolleri ile de dogrudan iliskili olarak kitlelerin ortaya cikis kosullari cesitleri etkisinde kaldiklari faktorler ve yonetilebilirlikleri meselesi uzerinde duran bir literatur olusmaya baslar Kitle soyleminin gelismesi siyasal oznenin kavranisindaki donusumlerle iliskilidir Bu donusumlerden ilki bireyin akilci ve bilincli bir varlik olarak algilanmasindan kitle icinde daha irade disi ve kolayca etkilenen bir karakter olarak gorulmesine dogru bir kaymadir Kitle soylemi bireyin bu ozelligini vurgulayarak onu kitlelerin etkisi altina giren ve kolayca yonlendirilebilen bir varlik olarak tasvir eder Ikinci olarak bu soylemde kolektif siyasi ozne algisi da etkilenir Kitlelerin form ve buyukluk acisindan farklilik gostermelerine ragmen islevsel olarak ortak ozelliklere sahip olduklari one surulur Bireylerin kitleyle olan bagi organik bir sekilde gelisir ve bireyler kendi islevlerini kitlenin butunluguyle uyumlu bir sekilde yerine getirirler Bu yaklasim kitleleri tek bir butun olarak ele alir ve bireylerin kitlenin parcalari olarak kabul edilmesini saglar Boylece kitle soylemi siyasal oznenin bireysel bilinc ve iradesinden ziyade toplu bir etkinin urunu olarak gorulmesine ve kolektif eylemin onemine vurgu yapar Bu sekilde bireylerin toplumsal ve siyasal sureclerdeki rolu kitlelerin gucu ve etkisi altinda sekillenir ve belirlenir Kitle soyleminin genel siyasal tahayyul uzerindeki etkilerini ortaya koyabilmek amaciyla ilk olarak skalanin bir ucunda duran ve kitle soylemini iktidar mantigi acisindan yapilandiran Gustave Le Bon un kitle kuramina daha sonra cesitliligin diger ucunda yer alan ve kitle soylemini ozgurlukle arasindaki bag uzerinde temellendiren Elias Canetti ye deginmek yerinde olacaktir Kitle soylemleriKitle Soylemini Iktidar Mantigi Acisindan Yapilandiran Dusunur Le Bon Gustave Le Bon un kitle kurami insanin tek basinayken burundugu karakterin sergiledigi davranis seklinin kitle icerisindeyken degistigi dusuncesi uzerinde sekillenir Buna gore kitlenin varolusu tek tek onu olusturan bireylerin varolusundan farkli ve bagimsizdir Bu durum da kitlenin kendisini olusturan bireylerden farkli bir karaktere sahip olmasina neden olur Diger bir ifadeyle kitle tek tek bireylerin ozelliklerinin aritmetik toplamindan farkli bir butunluk imgesidir Bireyler ise kitle icerisinde kendi karakterlerinden ayrilarak butunlugun gerektirdigi kurallara uygun davranislar sergilemeye baslarlar Gustave Le Bon a gore kitlenin varolusunun temel ozelliklerinden biri kitleyi olusturan bireylerin bilincli varliklarinin kitle icinde olduklari surece ortadan kalkmasidir Bu durumun uc temel nedeni vardir Ilk olarak kitlenin bireylerin icgudulerini serbest birakmasidir Bireyler kendi baslarina iken bastirdiklari icguduleri kitle icindeyken aciga cikarlar Bu durum kitlenin sagladigi anonimlik sayesinde gerceklesir Kitle icinde bireyler cezalandirilma korkusu olmadan bastirdiklari davranislarini serbestce ifade edebilirler Ancak bu davranis bicimi yalnizca kitleyi olusturan bireylerin tamaminin bu sekilde davranmasiyla mumkundur cunku yalnizca bu sekilde kitle anonimligini saglayabilir Ikinci olarak duygu ve dusuncelerin kitle icinde bulasici oldugu gercegidir Bir bireyin duygu ve dusunceleri kitle icinde diger bireylere kolaylikla yayilabilir ve bulasabilir Bu kitle icinde insan davranislarinin degismesinde onemli bir faktordur Son olarak insanlar kitle icinde telkine son derece aciktirlar Kitlenin ortak duygulari ve dusunceleri bireyleri kolaylikla etkileyebilir ve telkin edebilir Bu durum kitle icindeki bireylerin bagimlilik ve uyum icinde olma egiliminde olmalarindan kaynaklanir Bu nedenlerle kitlenin varolusunun temel ozelliklerinden biri bireylerin kitle icinde bilincli varliklarinin ortadan kalkmasi ve kolektif bir etkinin bireyler uzerindeki etkisinin artmasidir Kitle icerisindeyken birey kendi iradesini bir kenara birakarak bilinci disinda gelisen kolektif iradeye tabi olur Bu baglamda kitlenin kisilerin birbirinden farkli zihinsel yeteneklerinin toplami olmadigi herkeste ortak olarak var olan bir temel uzerinde yukseldigini vurgulamak onem tasimaktadir Gustave Le Bon icin bu ortak temel bilinc disidir Bilinc disi ise akilciligin etkisinin en aza indigi ve irka ozgu gudu ve arzularin zaferini ilan ettigi duzeyi anlatir Bilinc disinin egemen oldugu kitlelerde bireyler akillarini bir kenara koyarlar ve duygusal ve ruhsal durumlari atalarimizin vahsi duzeyine kadar geriye gider Uygarligin temelde insandaki vahsi ve yikici yonlerin bastirilmasi uzerine kurulu oldugunu dusunursek kitle uygarligin karsiti konumundadir Kitlenin bireyin bilincli varolusunu ortadan kaldirdigini dusunursek kitle icindeki bireylerin muhakeme yeteneklerinin de gerileyecegini soylemek yanlis olmayacaktir Bu bakimdan kitle icindeki birey anlamlari acikca belirlenmis kavramlar ve aklin ilkeleriyle degil hayaller kelimeler ve basit formuller uzerine insa edilen sloganlar araciligiyla kolayca yonlendirilebilecek haldedir Bu bireyler olgulari butun ve basit olarak kavramaktan hoslanir ve bu olgularin icerdigi zenginlige ve detaylar arasindaki farklara gozlerini kapatirlar Diger bir ifadeyle kitleler icin ara durumlar yoktur Onlar gercegi ya butun olarak reddederler ya da butun olarak kabul ederler Baska bir secenek mumkun degildir Bu durum kitlenin kolektif bilincdisinin egemen oldugu bir ortamda bireylerin kendi muhakeme yeteneklerini kaybetmeleri ve kolayca manipule edilebilir hale gelmeleriyle iliskilendirilir Bu nedenle kitleler genellikle basit ve butunlestirici sloganlara ideolojilere veya lider figurlere odaklanir ve karmasiklik veya belirsizlikten kacinirlar Ancak kitleleri manipulasyona son derece acik hale getiren en temel ozellikleri telkine acik olmalaridir Yine kitlelerin belirli teknolojiler araciligiyla maniple edilebilecegi dusuncesinin temelinde de kitlenin bu ozelligi yatar Liderler her duzeyde telkine basvurabilirler ancak telkinin hedefe ulasmasi liderin bu potansiyele sahip olmasi ile mumkundur Gustave Le Bon liderlerin sahip oldugunu varsaydigi bu potansiyeli prestij olarak adlandirir Prestij kavramini da su sekilde betimler Gercekte prestij bir birey eser ya da fikrin zihnimiz uzerinde icra ettigi bir tahakkum tarzidir Bu tahakkum elestiri yetenegimizi butunuyle felc eder ve ruhumuzu hayranlik ve saygiyla doldurur Aciga cikartilan bu duygu tum diger duygular gibi anlasilmasi oldukca guc olmakla birlikte hipnotize edilmis kisinin tabi oldugu buyulenme ile ayni turden bir seymis gibi gorunmektedir Prestij tum otoritenin esas kaynagini olusturur Ne tanrilar ne krallar ne de kadinlar o olmadan hukum surebilmislerdir Gustave Le Bon prestij ile hipnoz arasinda islevsel bir bag kurar Her ne kadar hipnoz kavramini Jean Martin Charcot un terminolojisinden almis olsa da Jean Martin Charcot un hipnozun sadece psikopatolojik ozellikler gosteren insanlar uzerinde etkili olacagi fikrine katilmaz Bu bakimdan Nancy Okulu na yaklasir ve hipnozun psikolojik olarak saglikli insanlar uzerinde de etkili olabilecegi gorusunu benimser Ona gore prestij de insanlar uzerinde hipnoz etkisi yaratmaktadir Insanlarin elestiri yeteneklerini ortadan kaldirarak onlari liderlerinin emrine amade hale getirir Liderler kitle uzerinde hipnoz etkisi yaratabilmek icin arzularini acik ve kesin dogrular seklinde iletmeli istekler sik sik tekrar edilmelidir Iletilen arzularin tutarli olmasi gerekmez bireyler hipnoz halinde ve telkine acik oldugundan iletilen fikirler herkese bulasir Diger bir ifadeyle dogrulama tekrar ve bulasicilik sayesinde liderlerin istekleri kitlelere benimsetilebilir Liderin prestiji ve gucu arasinda dogru oranti vardir Lider gucu oraninda prestij sahibidir ve kitleyi de gucu oraninda maniple edebilir Ancak bu guc es zamanli olarak liderin yumusak karnidir Zira kitle uzerinde hipnoz etkisi yaratan prestij liderin gucune bagli oldugundan liderin surekli guclu olmasi gerekir Gucun azalmasi halinde liderin prestiji azalacak ve kitlenin lidere duydugu saygi ortadan kalkacaktir Bu durumda lider ile kitle arasindaki bag kopar ve hatta Le Bon a gore kimi zaman kitle lideri ortadan kaldirmak isteyebilir Kitlenin basarisizlik karsisinda verecegi tepki de liderin bir zamanlar sahip oldugu guc ve prestij ile orantili olacaktir Le Bon da kitle icerisinde bireysel farkliliklarin ortadan kalkmasindan baska uzerinde durulmasi gereken bir diger ozellik Le Bon un ifadesiyle kalabaliklarin zihinsel birligidir Le Bon bunun bir yasa oldugunu soyler ve iki temel sonucu oldugunu belirtir kitle icerisinde bireysel nitelik farklarinin ortadan kalmasi ve tum uyelerin esit olmasi ikincisi ise farkli etmen ve amaclar icin ortaya cikmis kalabaliklarin tumunun ayni zihinsel yapiya sahip oldugunun kabul edilmesidir Daha acik ifade etmek gerekirse ilki kalabalik icerisindeki bireyler arasindaki sosyal ve ekonomik farklarin ortadan kalkmasina isaret eder Kitle icerisinde bireysel ustunlukler ortadan kalkar ve bu sayede herkes irkin temel biyolojik ozelliklerine dogru geri cekilir Ikinci sonuca gore ise sadece belirli bir kitleye mensup olan bireyler birbiriyle esit degildir yani sira farkli sosyal ve siyasal birlikler de birbiriyle esittir Le Bom un kalabalik kuraminin en onemli sonuclarindan birdir Bu sayede sadece heterojen topluluklar degil bunlar gelisiguzel bir sekilde bir araya gelmis sokak topluluklaridir yani sira ordu dini ve siyasi birlikler koyluluk ve burjuvazi gibi homojen topluluklar da bir kitle olarak ele alinmalidir Bu iki tur topluluk da birbiriyle esittir ve her biri kitle psikolojisinin ilkelerine tabi olabilir Le Bon un kitle kuramini kendinden oncekilerden ayiran iki temel noktadan biri bu sonuctur kitle kavraminin parlamento juri ve ordu gibi homojen topluluklari da kapsayacak sekilde genisletmistir Ikinci olarak da kitlelerin yikici ve adli yanlarinin oldugunu saptamakla yetinmemis kitlelerin denetlenebilir oldugunu da gostermistir Le Bon un modern donemi kalabaliklar cagi olarak adlandirmasinin sebebi de budur Homojen topluluklari da kitle kavraminin icine dahil ederek modern siyasal hayatin isleyisinin kurumsal ve islevsel cercevesinin merkezine kitleyi oturtmustur ve artik kolektif eylem pratikleri kitle psikolojisinin konusu haline gelmistir Yine buradan hareketle bu cagda kitlelerin egemenligi ele gecirdigini belirtir Bu cagda kalabaliklarin kutsal haklari krallarin kutsal haklarinin yerini almaya baslamistir Boyle bir toplumda siyasal sorunun cozumunu de kitle psikolojisinde aramak gerekir Kalabaliklar psikolojisinin bilgisi giderek guc bir mesele haline gelen kalabaliklari yonetme isteginde olmayan sadece onlar tarafindan butunuyle yonetilmek istemeyen devlet adaminin elindeki son kaynaktir Le Bon Bastille Baskinindan Napolyon un darbesine kadarki sureci kitlelerin psikolojisini betimleyen bir anlati gelistirmek uzere kullanir Bu anlatinin temel amaci egemenin nasil ortaya ciktigina ya da egemenligin sinirlarinin ne olduguna iliskin ontolojik meselelere egilmek degil politik faaliyetin rutin seyri esnasinda ortaya cikabilecek problemlere cozum uretmektir Diger bir ifadeyle egemenligi gerekcelendirmek mesrulastirmak gibi bir amac gutmemistir Bunun yerine egemenligin oznesi olan halk kalabaliklarinin siyasal guc olarak potansiyellerini cercevelemeyi amaclamistir Bu amaca yonelik olarak Le Bon un devlet adamlarina birtakim onerileri olmustur Ornegin vergi toplama faaliyetinin tek seferde ve buyuk meblaglar halinde toplanmasi yerine taksitlendirilerek daha kucuk parcalar halinde toplanmasinin kitle psikolojisine daha uygun olacagini soyler Bu yolla daha az tepki cekilecegini savunur Ozetlemek gerekirse Le Bon a gore her toplumun gelisiguzel olarak bir araya gelmis insanlarin olusturdugu kalabaliklar halinde yasadigi baslangic donemi o toplumun barbarlik cagidir Bu barbarlik cagindan cikis ise insanlari birlestirecek ortak bir idealle mumkun olabilir Zaman icerisinde bu idealin olusmasiyla sanatta bilimde siyasette daha ileri giden topluluklarda yine zamanla kacinilmaz olarak bu ideal cozulur ve insanlar tekrar kalabalik halini alir Bu bakimdan Le Bon a gore kalabaliklarin egemenligi modernligin cokusu ve barbarlik asamasina donusun belirtisidir Fransiz Devrimi de bu donusun en onemli gostergesidir Bu baglamda kitle psikolojisinin Le Bon cu varyanti genis yiginlarin esitlik taleplerine verilmis bir tepkidir Kitle Kuramini Ozgurlukle Bagi Uzerine Kuran Dusunur Canetti Kitle soyleminin Le Bon la birlikte kitlenin ozelliklerini benimsemenin otesine gecmis ve kitlelerin denetimi meselesine yonelmistir Bu yonelimin odaginda bati uygarligi kazanimlarinin tarih sahnesinde daha etkin rol oynamaya baslayan kitlelerce tehdit edildigine iliskin endise yatar Yine bu yonelim dolayli olarak liderlik tartismasi yaratir ve Freud da bu bakimdan liderlik sorununa daha genis yer veren bir kuram ortaya koymustur Freud gibi Avusturya da yasayan Elias Canetti ise kitle kuramini ozgurluk ve esitlik ekseni uzerine oturtur Canetti nin diger pek cok dusunurden farki kitle kuramini literaturden ve diger insanlarin gozlemlerinden hareketle degil bizzat kendi gozlemlerinden yola cikarak olusturmus olmasidir Bu deneyimlerinden iki tanesi Canetti yi cok etkilemistir Ilki 1922 yilinda kendisinin de bulundugu Frankfurt ta bakan Walther Rathenau nun Weimar Cumhuriyeti doneminde Disisleri Bakanligi yapan Yahudi politikaci oldurulmesinin yarattigi toplumsal olaylar ikincisi ise 15 Temmuz 1927 Devrimi olarak gecen dir Canetti Frankfurt taki olayda isci yiginlarina iliskin izlenimlerini su sekilde ifade eder Guclu bir inancin fiskirdigi toplulugu olusturan iscilerin davranislarinda tutarliligi yansitan bir sey vardi Yercekimi gucu gibi bir cekimle kitlenin kendisini cektigini belirten Canetti kitleye katilmanin kafasinda daha onceden de var olan bir soruyu tetikledigini belirtir Kalabalikta kitlenin icerisinde sizin basiniza gelen sey yani bilincin tumuyle degismesi hem siddetli zorlayici hem de anlasilmaz bir seydi Bunun ne oldugunu bilmek istiyordum Bu soru surekli olarak kafamda dolasiyordu yasamimin buyuk bir bolumunde de dolasmaya devam etti Canetti yi etkileyen ikinci buyuk olay iscilerin oldurulmesine hicbir ceza verilmemesi uzerine tepkilerini ortaya koymak uzere iscilerin adliye sarayini basmasi ve bu olay neticesinde de 90 kisinin oldurulmesidir Canetti nin bu olaya iliskin tecrubeleri kitle psikolojisine iliskin de cok onemli ipuclari vermektedir Olaylarin uzerinden elli uc yil gecti gene de o gunku heyecani hala kemiklerimde duyuyorum Benim de katilimimla gerceklesen bir devrime en yakin seydi o O gunden beri Bastille nin alinmasina ilgili tek bir sozcuk okumak zorunda olmadigimi kesin olarak biliyordum Kitlenin bir parcasi olmustum tam anlamiyla icinde erimistim kitlenin yaptiklarina en kucuk bir direnc duymuyordum icimde Oyle bir ruh hali icinde olmama karsin gozlerimin onunde cereyan eden butun sahneleri tek tek ve somut olarak kavradigima sasiriyordum Canetti nin bizzat kendisinin de tecrube ettigi bu olaylardaki gozlemlerinden yola cikarak olusturdugu kitle kuramina gore kitle olusmak ve eyleme gecmek icin bir lidere ihtiyac duymaz Lider kitleyi kuran degil istismar eden bir faktordur Ozgurlukcu bir kitle kuraminin temel meselesi ise kitlenin liderden nasil kurtulacagi sorusu olacaktir Bu soruya cevap vermek icin kitlenin zamanda ve mekanda yayilimini var ve yok oldugu durumlari incelemek gerekecektir Kitle zamanda ve mekanda kapsayici olarak var olmasina ragmen modern bir fenomen olarak algilanmasi yanilsamadir Modern zamanlarda nufusun artmasi ve artan kentlesme sebebiyle kitleler daha sik ve daha cok olusmaya baslamistir Bu artis karsisinda ne insanlar kitleyi gormezden gelmeye devam edebilmis ne de liderler kitlelerin olusmasini engelleyebilmistir Modern zamanlarda kitle olusmamis yadsinmasinin kosullari ortadan kalkmistir Tarihin butun donemlerinde kitle formasyonlari var olmus ancak ozel algi ve siyasi kurgu bunun gorunur olmasinin onune gecmistir Kitle dokunulma korkusunun ortadan kalmasiyla olusur Canetti ye gore insani bilinmeyenin dokunusundan daha fazla korkutan bir sey yoktur Etraflarinda yarattiklari butun mesafelerin nedeni de bu dokunulma korkusudur Bu korku kalabalik icine karistiklari zamanlarda da onlari terk etmez Sokakta lokantada trende veya otobuste insanlar birbirlerinin yani basinda durup onlari gozlemlese de gercek bir temastan kacinmaya devam ederler Insanin bu dokunulma korkusundan kurtuldugu tek yer kitledir Bireyin kendisine yaslananin kim oldugunu artik fark etmemesi icin bu kitle fiziksel bakimdan da yogun ve sikisik olmalidir Insan kendini kitleye birakir birakmaz artik kitlenin dokunusundan korkmaz olur Ideal durumda kitle icinde herkes esittir kitle icinde cinsiyet dahil hicbir ayrimin onemi yoktur Kitlenin icinde kendisini iten her kimse o da kendisi gibi biridir Onu kendisini duyumsuyormus gibi duyumsar Birden bire her sey tek ve ayni bedende oluyormus gibi olur Belki de kitlenin yogunlasmaya calismasinin nedenlerinin biri budur Kitle her bireyi dokunulma korkusundan mumkun oldugu kadar butunuyle kurtarmak ister Insanlar birbirlerine ne kadar kuvvetli yaslanirlarsa birbirlerinden korkmadiklarindan o kadar emin olurlar Dokunulma korkusunun bu karsitina donusu kitlelerin dogasinda vardir Rahatlama hissi yogunlugun en cok oldugu yerde en carpicidir Kitleyi olusturan bireyler arasinda her turlu farkin ortadan kalkmasi durumunu Canetti desarj kavramiyla isimlendirir Desarj kitle icin olmazsa olmaz kosuldur Kitleye dahil olan herkes desarj aninda farkliliklarindan kurtularak kendini digerleriyle esit hisseder Insanlar arasindaki farkliliklar hiyerarsiler turlu turludur ve her yerde insanlarin birbirlerine karsi davranislarini belirler Insan digerleriyle arasina koydugu mesafelerin yukunu sirtinda tasirken hiyerarsik olarak ustun olma duygusu onu tatmin etmez hale gelir Cunku kisi bu mesafelerle hareket ozgurlugunu de sinirlamis olur Bir noktadan sonra bu mesafeleri kendisi koydugunu da unutur Mesafelerin etkisiyle taslasan ve coraklasan insan bu mesafelerden kurtulmayi ozler Fakat bu tek basina basarabilecegi bir sey degildir Insanlar mesafelerin omuzlarina yukledikleri bu yukten ancak hep beraber kurtulur Iste desarj ani kitlenin icerisindeki herkesin mesafeleri ortadan kaldirarak kendini digerleriyle esitledigi andir Arada neredeyse hicbir uzamin kalmadigi o yogunluk icinde vucut vucuda abanir her bir insan digerine kendisine oldugu kadar yakindir sinirsiz bir rahatlama hissi ortaya cikar Iste insanlar hic kimsenin digerinden daha ustun ya da daha iyi olmadigi bu mutlu an ugruna bir kitle olustururlar Canetti ye gore kitlenin dort temel niteligi vardir buyume esitlik yogunluk ve yonelim Buna gore kitlenin buyumesinin hicbir dogal siniri yoktur ve kitle her zaman buyumek ister Kitle icerisinde mutlak bir esitlik vardir ve en temelde insanlarin kitleden uzaklasmalarina sebep olacak hicbir seyi gormemelerinin sebebi de bu esitlik durumu ugrunadir Kitle yogunlugu sever ve kendisini hicbir zaman cok yogun bulmaz kendisine ait parcalar arasinda hicbir sey olmamali ve onlari bolmemelidir Son olarak kitlenin bir yone gereksinimi vardir Bir kitle tek tek uyelerin disinda ancak butun uyelerin paylastigi ulasilmamis bir hedef var oldugu surece var olabilir Canetti kapali acik ritmik durgun yavas hizli gorunur gorunmez cifte tekil gibi degisik olcutlere gore kitleleri siniflandirir Fakat bunu yaparken olasi tum kitle turlerini kapsayacak bir siniflandirma yapma amaci da iddiasi da yoktur Aksine Canetti kendinden onceki kuramcilardan farkli olarak kitlelerin cok cesitli varolusa sahip olduklarini gostermek ister Bu tarz kategorileri cogaltarak kitlelerin gormezden gelinmesini zorlastirmak ve onlara ozgu betimlemeler sayesinde tutum ve davranislarini anlasir kilmak amacindadir Canetti yi onceki kitle kuramcilarindan ayiran bir diger ozellik kitlenin temel biriminin birey degil kitle kristalleri olduguna iliskin tespitidir Kitle kristalleri kitlelere girdi saglayan sabit dayanikli kucuk ve kati topluluklardir Boyutlari buyumez ve tarih icerisinde sureklilik arz ederler Yani sira kural olarak kitlelere bireysel katilim mumkun degildir ancak bir kitle kristali vasitasiyla kitleye dahil olunabilir Bu yuzden kitlenin indirgenebilecegi bir tekillik hali yoktur ki zaten bu hal yukarida deginildigi uzere dokunulma korkusunun disa vurulmasidir ve bu korkunun ortadan kalkmasi ise kitlenin en temel ozelligidir Kitle kristalleri ve kitlelerin kokeni degismeden kalan surulerdir Surunun etrafi boslukla cevrili oldugundan ve ona katilacak kimse olmadigindan suruler buyumezler Bu sebeple surunun sinirli sayidaki uyelerinin her biri son derece kiymetlidir Suru kitlenin dort temel ozelliginden biri olan esitlik ve bir yone sahip olma niteliklerine sahiptir Canetti surunun kitleyle olan iliskisini benzerlikleri ve farkliliklarini ortaya koyarak aciklamaya calisir Ona gore kabile klan gibi sosyolojik kavramlar stratejik bir seyi temsil ederler Oysa suru bir yerlesim birimidir ve disa vurulmasi da somuttur Suru kitlenin en eski ve en kisitli bicimidir ve modern anlamdaki kitle bilinmeden once de var olagelmistir Bu sebeple kitlelerin davranislarinin kokenleri surude saklidir Suru cok basit bir sekilde kavranabilecek bicimlerde ortaya cikmistir ve bugun hala suruden turemis olusumlar mevcuttur Buna gore sunu soylemek yanlis olmaz Canetti suru kavramini ilkellik ile esitleyen ilerlemeci bakis acisini paylasmaz ve surunun cok cesitli tarihsel bakimdan dayanikli her insana tanidik gelecek bir kitle kristali oldugunu dusunur Canetti ye gore dort temel suru bicimi vardir ve bu temelde surulerin islevlerine dayanilarak yapilmis bir siniflandirmadir Bunlar av surusu savas surusu yas surusu ve artis surusu Butun suru tipleri dinamiktir ve birbirlerine donusebilirler Ornegin olum yuzunden meydana gelen yas surusu daha sonra olunun ocunu almak amaciyla savas surusune eger basarili olursa dusmanlarinin sayisini azaltan ve kendi sayisini arttiran bir artis surusune donusecektir Bu ornekte yas surusu daha sonra savas surusune donusecek savas surusu ise artis surusune donusecek bir kitle kristali olmustur Surulerin bu degiskenligi tum toplumsal olgularin anlasilmasi icin ipuclari tasir Peki kitleleri bir arada tutan nedir Canetti bu bagi emirle iliskilendirir Ona gore liderle kitle arasinda sevgiye dayanan degil yaralayici bir bag vardir Lider emri veren konumundadir ve her emir icerdigi arzunun yerine getirilmemesi hali icin bir yaptirim tehdidi icerir Bu yaptirimlarin en tepesinde de olum cezasi vardir Bu sebeple her emir olum cezasindan pay alarak hukmunu icra eder ve bu durumda emri alani yaralar Diger bir ifadeyle emrin icerigi yaptirimdan bagimsiz olarak emre maruz kalanda bir sizi yaratir Bu sizi emre uymakla ortadan kalkmaz ve her emirle birlikte sizi birikir ve kisiler icin muazzam bir yuk olusturur Bu yuku en cok askerler arasinda gorulur emre uyarak ve sonucunda terfi ederek kendileri daha ust emir konumuna ulasarak bu durumdan kurtulmaya calisirlar Ancak her alanda oldugu gibi burada da emre uymak siziyi ortadan kaldirmaz aksine arttirir Emir sistemiyle kurulan acik disipline sizilarin birikimiyle olusan gizli bir disiplin eslik eder Canetti ye gore yapay kitleleri bir arada tutan sey lider ile izleyicisi arasinda emir uzerinden kurulan yaralayici iliskidir Bu bakimdan mesele liderin gucunun nasil zayiflatilacagi degil kitlelerin emre maruz kalmak dolayisiyla olusan sizidan nasil kurtulacagini gostermektir Bu ancak emre karsi cikmakla olabilir ve bunun da birkac yontemi vardir Bunlardan ilki sizofreni varoluslardir Sizofren bazen emri anlamadigi icin bazense bile bile emredilenin tersini yapmak icin emre karsi cikar Bunun disinda bir de sizofren katildigi hayali kitlelerden aldigi gucle emre karsi cikabilir Ancak butun bu hallerde sizofren aslinda tek basina oldugundan sizofreni karsi cikislar naiftir Gercekten etkili kacis ikinci bir yontem olan karsitina donme kitleleriyle mumkundur Karsitina donme ancak birden fazla tabakanin var oldugu bir toplumda olabilir Zira kitlenin maddi olarak yon degistirmesi bu sartla mumkun olabilecektir Halkin imtiyazli siniflara iscilerin burjuvaziye askerlerin subaylara karsi donmesi bu bicim bir donmeye ornektir Bu surec emir alanlardaki siziyi kaldiracak siyaset biliminde devrim olarak adlandirilacak bir hesap sorma surecinin baslangicidir Bu bakimdan Fransiz Devrimi Ekim Devrimi Paris Komunu bunun tarihsel ornekleridir Esasinda kitleye katilma sizidan kurtulmanin en emin ve gecerli yoludur Bireylerin kitle disindayken birbirleriyle aralarindaki mesafenin yuku biraz da emrin yarattigi sizilarin birikiminin sonucudur Bireyler kitleye dahil olarak desarj olurlar bu sayede mesafelerin yukunden kurtulurlar Yani sira kitle icerisinde herkes birbirine esit oldugundan kimse emir veren konumunda degildir Bu vasitayla yaratilan ozgurluk hissi kitle var oldukca yasanabilecektir ve bu sebeple kitle bilesenleri kitlenin devamliligi icin ellerinden geleni yaparlar Ote yandan iktidarlar da ayni sebeple kitleyi hedef alirlar Hayatta kalanlar kitleye dahil olan bireyleri tekrar iktidarin cercevesi icerisine alabilmek icin kitleyi cozmeye calisirlar Bir liderin hayatta kalabilmesinin tek yolu kendi taraftarlari da dahil herkesi iktidarin cercevesi icerisinde tutmaktir Ancak bu sayede bireyler onun icin tehdit algisi olmaktan cikar Ancak bu tehdit algisi sebebiyle paranoyak ve hayatta kalan arasinda onemli gecisler yasanabilir Hatta en ideal yonetici tipi paranoya basladikca ortaya cikar Bu bakimdan Canetti kitleye iliskin kendinden onceki kuramcilarin kitlelerin delilik ve gerileme durumunu temsil ettigi gorusunu paylasmaz Ona gore aksine patolojik olan kitlesel varolus degil hayatta kalan olarak liderin varolus tarzidir Hayatta kalan olarak liderin varolus tarzinin patolojik olarak nitelendirilmesinin bir sebebi Canetti ye gore hayatta kalmanin hayati korumaktan baska bir seyi ifade etmesidir Buna gore insanin avini ele gecirme yontemleri oldukca kurnazcadir ve saldiri silahlari savunma silahlarina kiyasla son derece gelismistir Bu bakimdan kisi kendisini korumak ister ancak yani sira bundan ayrilamayacak baska seyleri de ister baskalari olurken hayatta kalmak icin oldurmek ister o olurken baskalari sag kalmasin diye hayatta kalmak ister Kitlenin lider merkezli cozumlemesi liderin hayatta kalma arzusunu gormezden gelir Bu bakimdan iktidarin kitleleri uygarlik sinirlari icerisinde tutmak uzere gelistirdigi teknolojiler bir yandan hayati gelistirmek ve duzenlemek adina kitlelerin ehlilestirilmesi stratejisini mesrulastirmakta ote yandan da yiginlarin savas meydanlarina surulmesine araci olmaktadir Canetti ye gore insanlik icin uzerinde durulmasi gereken asil tehlike de budur Hayatta kalanin herkesten sonraya kalma tutkusu teknolojinin olanaklariyla birlestiginde ortaya cok buyuk bir tehlike cikmaktadir Bugun tek bir insan dahi insanligin sonunu getirebilecek guce sahiptir Bu sebeple hayatta kalanin denetlenmesi sarttir Bunun en dogal araci da insanlarin emirle yuzlesmeleridir Diger bir ifadeyle asil tehdit kitlelerin yikiciligi degil hayatta kalan olarak liderin karsisinda durabilecek bir kitle kalmamasidir Kitle soylemleri ve Sosyal KaynasmaHer iki kitle kurami bakimindan bir kitlesel hareket sekli olan sosyal kaynasmayi ele alacak olursak Canetti nin kitle kuramina uygun dusen bir icerige sahip oldugunu soylemek mumkundur Kaynasma topluluklar tarafindan sergilenen bir kitlesel harekettir Bir araya kumelenmis benzer buyuklukteki hayvanlarda ozellikle kuslar arilar ve baliklarda gorulur ve interdisipliner bir basliktir Terim dogada boceklerin davranisindan turetilmistir Bu davranisin klasik ornegi kritik bir kutleye ulastiginda bir kovandir Isciler yeni bir kraliceyi buyutecekler ve daha sonra kovan bolunecek ve kovandan cikacak ve yeni bir kovan icin bir yer arayisinda olacak Belki de en sasirtici sey kovanin eylemlerini kontrol eden hic kimsenin olmamasi gercegidir Denetleyici yetki koordinat etkisi yoktur Sosyal kaynasma milyonlarca yillik evrim tarihinde turlere hayatta kalmak adina sagladigi faydalar sebebiyle ortaya cikmistir Bu sekilde doga kapali dongulu sistemlerde birlikte calisarak sosyal varliklarin problemleri cozerken ve kararlar alirken bireysel uyelerin buyuk cogunlugundan daha iyi performans gosterebildigini ve boylece nufuslarinin genel olarak hayatta kalmasini sagladigini gostermistir Sosyal kaynasma bir lider ve koordine eden kimse olmamasi bakimdan Canetti nin kitle kuramina uygun dusen bir hareket turudur Kitleyi liderin emri dolayisiyla yaralanan kisinin en onemli kurtulus yollarindan biri olarak goren Canetti ye gore kitlesel hareket zaten lidersiz olacaktir Onun ifadeleriyle birden bire her sey tek ve ayni bedende oluyormus gibi olur Bu bakimdan bir kitlesel hareket olarak sosyal kaynasma ozu geregi Le Bon un bir lider araciligiyla kontrol altinda tutulabilecek ve yonlendirilebilecek bir kitle tasavvurundan ziyade Canetti nin liderin verdigi emir dolayisiyla yaralanan ve cektigi acidan kurtulmak uzere birbirine yaklasan ve esitlenen bireylerden olusan lidersiz koordineli olmayan kitle tasavvuruna uygun dusecektir Kaynakca Turk Dil Kurumu http www tdk gov tr index php option com gts amp kelime K C4 B0TLE 5 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde AYTAC Ahmet Murat Kitlelerin Ruhu Sosyal ve Siyasal Kuramda Kitle Tahayyulleri 2011 s 128 129 AYTAC s 130 LE BON Gustave Kitleler Psikolojisi Tutku Yayinevi Ocak 2014 s 24 LE BON s 29 30 AYTAC s 140 AYTAC s 141 142 LE BON s 129 AYTAC s 142 143 LE BON s 131 135 LE BON s 137 138 LE BON s 13 15 AYTAC s 144 145 LE BON s 17 AYTAC s 151 LE BON s 18 AYTAC s 153 AYTAC s 170 171 AYTAC s 171 CANETTI Elias Kulaktaki Mesale Bir Yasamin Oykusu Cev Semsa Yegin Payel Yayinlari 1997 s 81 CANETTI 1997 s 229 Ornegin Benjamin de kitle modernlik tecrubesini sinirli ve kisa yasantilara indirgeyen kapitalist sehirlesmenin sonuclarindan biridir Bununla baglantili olarak kitleler kitlesel uretilebilirlige uygun sekilde tasarlanmis uc sinif ve tabakadan olusur sehirli proletarya lumpen proletarya ve son olarak kucuk burjuvazi CANETTI Elias Kitle ve Iktidar Ayrinti Yayinlari Sekizinci Basim Istanbul 2017 s 19 20 CANETTI 2017 s 13 a b CANETTI 2017 s 14 CANETTI 2017 s 16 17 CANETTI 2017 s 17 CANETTI 2017 s 28 29 AYTAC s 176 CANETTI 2017 s 79 81 CANETTI 2017 s 101 CANETTI 2017 s 103 AYTAC s 178 CANETTI 2017 s 103 122 CANETTI 2017 s 347 350 CANETTI 2017 s 350 353 AYTAC s 185 CANETTI 2017 s 250 251 AYTAC s 186 FOUCOULT Michel Cinselligin Tarihi I Cev Hulya Tufan Afa Yayinlari s 141 142 AYTAC s 188 What is Swarming https agiletools wordpress com 2007 12 03 what is swarming 3 Aralik 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde Deneubourg J L Goss S Collective Patterns and Decision Making Ethology Ecology amp Evolution 1 295 311 1989