Bu madde, uygun değildir.Nisan 2023) ( |
Yunanca αὐτo- (oto-, kendi kendine) ve ποίησις (poiesis, yaratmak, meydana getirmek) sözcüklerinden türetilen bir neolojizmdir. Temel olarak kendi devamlılığını sağlayan ve kendini yeniden üreten sistemleri tarif etmek üzere ilk kez 1971’de iki Şilili biyolog Humberto R. Maturana ve Francisco J. Varela tarafından ortaya atılmıştır. Yeniden üretimlerini sağlayan bileşenlerin bizzat sistem tarafından üretildiği otopoietik sistemler, ilk olarak canlılığın organizasyonunu açıklamak ve canlı sistemlerin ayırt edici özelliğini ortaya koymak üzere kullanılmıştır. Sonrasında toplum, hukuk, şirketler gibi sistemleri tarif etmek için ele alınmış ve biyoloji yanında sosyoloji ve sistem teorisi gibi alanlara taşınmıştır.
Kökeni
Varela ve Maturana kavramı ilk olarak Autopoiesis and Cognition: The Realization of the Living kitaplarında ortaya attılar. O zamana kadar bilme [cognition] alanında öne sürdükleri yeni fikirler, Santiago Bilişsel Okulu olarak da bilinen bir yaklaşımın temellerini atmaktaydı. “Canlı varlıkların yorumlayıcı kapasitesi”ne odaklanan bu düşünce, insanın dünyayı keşfetmek yerine onu oluşturan bir varlık olduğunu savunmaktadır. O zamana kadar felsefeyle yakından ilgilenen Varela, kavramın ortaya çıkışında Allende’nin iktidarına giden süreçte Şili’deki koşulların, Heinz von Foerster ’in etkisiyle sibernetik ve kuramsal biyolojinin önemli rol oynadığını belirtmektedir. Bunun yanında Jean Piaget gibi kendilerine yakın yazarların da etkisi bulunmaktadır. Piaget 1969’da, yaşayan sistemlerin özerkliği çerçevesinde biyolojinin yeninden düşünülmesi ihtiyacından söz ettiği Biologie et Connaissance (Biyoloji ve Bilgi) kitabını basmıştı.
Kavramın türetilmesinde esin kaynağı, Maturana ve Varela’nın Don Kişot üzerine bir metin kaleme almakta olan arkadaşları Jose Bulnes’in praxis ile poesis arasında yaptığı ayrımdı. Yaşayan sistemlerin ortak özelliğini oluşturan temel bir ilkenin arayışında olan Maturana, poiesisin kendi aradığı kavram olduğunu düşünerek otopoiesis kavramını türetti. Maturana ve Varela değişimin dinamiklerini açıklamak üzere evrimci düşüncenin çeşitlilik, üreme ve tür üzerindeki vurgusunun biyolojik fenomeni anlamak için yaşayan birimlerin otonom doğasına bakma zorunluluğunu belirsizleştirdiğini iddia etmektedirler. Bu nedenle yaşayan sistemlerin organizasyonunun üniter karakterleri çerçevesinde anlaşılabileceğini savunmaktadırlar. Tüm canlı sistemlerde ortak olan bu organizasyon, bileşenlerinin özellikleri ne olursa olsun sistemi tanımlayan şeydir.
Bu düşüncelerinin açıklandığı makale en az en az beş yayıncı ve dergiye yollanmasına rağmen reddedilmiştir. Basım öncesi Erich Fromm gibi ünlüler de okumuş olmasına rağmen düşünceleri akademik dünyada kolayca kabul görmedi. Metin 1980’de İngilizce basıldığında otopoiesis kavramı belirli bir popülerliğe ulaşmıştı ancak onun öncesinde kavramın dünyaya tanıtılması, Varela, Maturana ve Uribe’nin birlikte yazdıkları 1974 tarihli bir makale sayesinde gerçekleşti. Bu makalede verili bir birimin otopoietik olup olmadığını anlamak için 6 aşamalı bir şema öneriliyordu.
Otopoiesis kavramı canlılığın özünün ne olduğuna ilişkin bir arayışın sonucunda ortaya çıktıysa da, başta sosyal olmak üzere diğer alanlara er ya da geç sıçraması beklenebilirdi. İlkin canlılığa ilişkin yeni bir formülasyon, insanlığa ilişkin yeni bir bakış açısını da beraberinde getirmekteydi. Özellikle Niklas Luhmann’da görüldüğü gibi, toplum kavramı genel sistem kuramı içinde formüle edilen otopoiesis kavramıyla, başta sosyoloji olmak üzere disiplinlerin toplum anlayışından çekip çıkarılmış ve disiplinler-ötesi bir niteliğe kavuşmuştur. Luhmann bunu bir “paradigma değişimi” olarak nitelendirecektir. Bu değişimin sosyoloji içinden çıkmasının anlaşılır nedenleri vardı. İnsanları ekonomik faaliyetleriyle sınırlayan iktisadın “homo economicus” bireyi ve yalıtık iç dünyası içinde kişisel çelişkileriyle bir bütün oluşturan psikolojinin bireyinden farklı olarak sosyoloji, bir bütünlüğü ifade eden toplumun parçaları olarak bireyleri belirli bir ilişkisellik içinde ele almaya daha uygundu. Diğer yandan Talcott Parsons gibi önemli isimlerin etkisiyle sistem düşüncesi disiplin içinde önemli bir yer edinmişti. İkinci bir nokta, sibernetik ve sistem teorisi yanında 1960’larla birlikte etkisini gösteren kaos teorisi, kendi kendini düzenleme, karmaşıklık gibi düşüncelerle birleşmesiydi.
Sistem teorisi ile formüle edilen autopoiesis düşüncesinin yaygınlaşmasının önündeki temel engellerden biri, soyutlama düzeyinin yükseliği ile açıklanabilir. Bu soyutluğun sosyal bilimlerin yöntemleriyle bütünleştirilmesi zordur. Yerleşik bilimsel yapı içinde disiplinerarası değil disiplinler-ötesi bir çerçeveye oturması, kavramlara kazandırdığı ve eskileriyle çelişen yeni içerikler, felsefi ve sosyal düşüncenin yaygın ikilikleri ve düşünme biçimlerine karşısındaki radikal tutumu da sıralanabilir. Zira otopoiesis ve sistem teorisi, bilinen birçok kavramı farklı bir içerikle kullanmaktadır. Gerek Maturana ve Varela’da, gerek Luhmann’da, gerekse de diğer yazarlarda sistem, çevre, açıklık-kapalılık, iletişim, yapı gibi kavramlar farklı anlamlarda ve zaman zaman olağan kullanımlarına ters biçimde formüle edilmiştir.
Otopoiesis düşüncesi Aristoteles’e kadar geri götürülmekle birlikte en önemli öncülü sibernetiktir. Bu bağlamda sibernetik yanında tektoloji nin de kurucusu olan Alexander Bogdanov, başkaları yanı sıra autopoiesis düşüncesinin öncülerinden kabul edilmiştir.
Sistem teorisi ve otopoiesis
Özellikle Luhmann’ın kavramsal araçlarını kullandığı genel sistem teorisi iki paradigma değişikliğinin sonucuydu: İlkin Alman biyofizyolog Ludwig von Bertalanffy ’nin etkisiyle parça ile bütün ilişkisine dayanan metafizik ayrım, yerini sistem ile çevre kavramlarına bıraktı. Oradan sibernetiğe (Norbert Wiener), enformasyon kuramına (Claude Shannon) ve bilgisayar tasarımına (Alan Turing, John Von Neumann) geçti. İkinci değişiklikte sistem-çevre ayrımı kendine göndermede bulunan/öz-göndergeli [self-referential] sistemlere dair genel teori içinde yeniden tanımlandı. Kendi çıktılarını girdi olarak kullanan sistemler çerçevesinde sibernetik de klasik girdi/çıktı modelini terk etmeye başladı.
Bugün sistem teorisinin sosyal bilimlere uygulanmasında autopoiesis düşüncesi daha geç dönemde ve sınırlı bir etkisini gösterdi denilebilir. Bu çerçevede sistem düşüncesinin sosyal bilimler alanındaki görece daha başarılı bir kabulü, “dünya sistemleri analizi” olarak adlandırılan ve Immanuel Wallerstein, Giovanni Arrighi ve Terence Hopkins gibi yazarların başını çektiği yaklaşımla gerçekleşti. Kapitalizmi bir sistem olarak tahlil etme biçimleri, sonraki evrelerde İlya Prigogine gibi düşünürlerin kavramlarını da içermeye başlamıştır.
Otopoiesis ve terminolojisi
Otopoiesis bir sistemin özelliğini tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu çerçevede sistemler ya kendi üretimlerini sağlayan bileşenleri kendileri oluşturmakta ya da bu bileşenleri dışarıdan sağlamaktadırlar. Birinci durumda sistem otopoietiktir, ikinci durumda ise allopoietiktir. Otopoiesis kendi bileşenlerini kendi üreten sistemlerin organizasyonunu anlatan bir kavramdır.
Otopoiesisi anlamak, sistem teorisi ve sibernetikten devralınan bir dizi kavramsallaştırmanın bilinmesini gerektirmektedir. Bunlardan bazıları; sistem/çevre, açık/kapalı sistemler, öz-göndergesellik [self-referentiality], kendi kendini düzenleme [self-organization], kendi kendini üretim [self-production], yapısal eşleşme [structural coupling], karmaşıklık olarak sıralanabilir.
Sistem/çevre: Şeyler arasındaki ilişkiyi tarif etmenin en eski biçimlerinden biri onları parça ile bütün olarak görmekti. Burada parça-bütün ilişkisi işlevselci biçimde ele alınmaktadır. Parçadan yola çıkarak bütünün tasvir edilebileceği, bütünün parçaların toplamından oluştuğu varsayımını da içermekteydi. Karmaşık bir sistem için parça ile bütün arasında bu tür bir ilişki geçerli değildir. Bu kavramsallaştırmada önce sistemler teorisi parça-bütün paradigmasından kendini ayrıştırdı ve yerine sistem-çevre ayrımını koydu. Böylece açık ve kapalı sistem farkı betimleniyordu. Kapalı sistemlerde çevrenin ya hiçbir etkisi yoktu ya da belirli açılardan etkide bulunabiliyordu. Nihayet parça ile bütün arasındaki farklılık, sistem farklılaşmasına ilişkin bir teorik formülasyona ulaştı.
Sistemler çevreleri tarafından yapısal olarak da yönlendirilmektedirler ve çevre olmadan var olamazlar. Çevrelerine göre farklılığın olmadığı durumda öz-göndergelilik de mümkün değildir çünkü farklılık bu işlemlerin işlevsel öncülüdür. Bu anlamda aradaki sınırın korunması sistemin devamı için gereklidir. Çevre, birliğini/üniterliğini sistem aracılığıyla ve yalnızca onunla ilişkili olarak kazanır. Çevre aşılabilen sınırlara sahip olmadığı için bir sistem değildir. Sistem ile çevrenin karmaşıklığı iki yönde de her türlü bağımlılık biçimini dışlar.
Varela ile Maturana’dan sonra ve onlardan bağımsız olarak benzer bir kavramsallaştırma, Richard C. Lewontin tarafından öne sürülmüştür. Evrim tartışmaları içinde indirgemeci bir yaklaşıma alternatif bir organizma-çevre ayrımı öneren Lewontin, evrimsel adaptasyonu öne çıkaran ve bireyin doğa karşısında edilgin ve yalıtık olarak değerlendirilmesine karşı çıkmaktadır. İdeoloji Olarak Biyoloji: DNA Doktrini kitabında organizma ile çevre arasında iki yönlü bir etkileşimin var olduğunu, “çevrenin organizmanın yokluğunda var olmadığı, organizma tarafından dış dünyadaki küçük parçalardan inşa edildiği”ni savunmaktadır. Bu bağlamda organizmaların çevreleri, organizmalar yaşadıkça yeniden inşa edilmektedir.
Açık/kapalı sistemler: Sistem-çevre arasındaki ilişki, açık ve kapalı sistemlere ilişkin farklı bir nosyonu beraberinde getirmiştir. Bir sistemin açık ya da kapalı olması sistem ile çevre bakımından farklı bir anlam kazanmaktadır. Otopoiesis bakımından açıklık ve kapalılık işlemsel kapalılık [operational closure] ve etkileşimsel açıklık [interactional openness] olarak formüle edilmektedir. Bir sistemin işlemsel kapalılığı sistemin dış etkenlere karşı kapalı olduğu anlamına gelmez. Söz konusu olan, sistemin asli unsuru olan işlemler/operasyonlar düzeyinde bir kapalılıktır. Bir dış zorlama ile sistem etkilenebilir, hatta ortadan kaldırılabilir, ancak bunlar sistemin işlemsel özelliklerini değiştirmez. Otopoietik sistemler çevreleriyle ilişkileri doğrultusunda açık sistemlerdir, bu da etkileşimsel açıklık kavramıyla ifade edilir. Dışarıyla ilişkinin niteliğini belirleyen sistemin kendisidir.
Öz-göndergelilik bakımından kapalı sistem, sistemin çevreye açıklığı ile çelişmemektedir. Bu bakımdan kapalılık, çevre ile olası bağlantıların arttırılmasının bir biçimidir ve sistem için mümkün olan çevrenin karmaşıklığını arttırır. Luhmann’ın bu tezi, hem açık-kapalı sistemlere dair klasik anlayışla, hem de sistem/çevre ilişkilerini üretmek için başka bir sistem olarak gözlemciye ihtiyaç gerektiren Maturana’nın otopoiesis anlayışıyla çelişir.
Sistem-çevre bakımından önemli bir nokta, otopoiesisin bir süreç olmaması, onun organizasyonu açıklayan bir kavram olmasında yatar. Otopoietik bir sistemin kuruluşu kademeli bir süreç olamaz; bir sistem ya otopoietiktir ya da değildir. Dolayısıyla aracı sistemler yoktur.
Öz-göndergesellik: Öz-göndergesellik, bir sistemin kendi öğelerini ve bunlara ait işlemleri oluştururken –kendi unsurları, işlemleri ya da birliği üzerinden– yalnızca kendine göndermede bulunduğu zaman farklılaşabileceğini ima eder. Bu bağlamda açıklık ve kapalılık ile ilgili klasik ayrımın yerine öz-göndergeli kapalılığın nasıl açıklık yaratabileceği sorusu geçti. Öz-göndergeli sistemler kendileriyle ilişki kurup bu ilişkileri çevreleriyle olan ilişkilerinden farklılaştırma yeteneğine sahiptirler.
Öz-gönderge kavramı bir unsurun, sürecin ya da sistemin “kendisi için” olduğu bir birliği anlatır. Bu birlik de yalnızca ilişkisel bir işlem aracılığıyla gerçekleşebilir ve kendi başına önceden var olmamıştır. Luhmann’a göre öz-göndergelilik, bir sistem işlevsel birimler olarak kendini meydana getiren unsurları kendisi oluşturursa mümkündür; tüm bu unsurlar arasındaki ilişkiler aracılığıyla buradaki kendini oluşturma sürecine atıfta bulunur; kendini oluşturma sürecini de devamlı olarak yeniden üretir.
Öz-göndergeli sistemler teorisi için çevre, daha ziyade sistemin kimliğinin önkoşuludur çünkü kimlik yalnızca farklılık ile mümkündür. Sistemdeki her bir değişim, sistemin çevresindeki bir değişimdir; bir yerdeki karmaşıklığın artışı diğer tüm sistemler için çevredeki karmaşıklığı arttırır.
Kendi kendini düzenleme: Otopoietik bir sistem, kendi bileşenlerini üreten bir sistem olarak işleyerek durmaksızın kendi organizasyonunu meydana getirir. Maturana ve Varela’ya göre otopoietik organizasyonun sonuçları şöyle sıralanabilir: (1) Otopoietik makinalar otonomdur, yani tüm değişiklikleri kendi organizasyonlarının sürdürülmesi için kendilerine tabi kılarlar; buna karşılık allopoietik makinalar, işleyişlerinin ürünü olarak kendilerinden farklı bir şey kullanırlar, (2) otopoietik makinalar kendine özgüdür; aralıksız üretimleri aracılığıyla organizasyonlarını değişmez kılarak kimliklerini bir gözlemci ile olan etkileşimlerinden bağımsız tutarlar, (3) otopoietik makinaları bir birim haline getiren yalnızca otopoietik organizasyonlarıdır; kendi kendini üretim süreçleri içinde kendi sınırları operasyonları/işlemleri tarafından belirlenir, (4) otopoietik makinaların girdi ve çıktıları yoktur.
Kendi kendini yeniden üretim: Otopoiesis kavramı sıklıkla yeniden üretim ile eşanlamlı kabul edilmiş ya da yeniden üretimin özgün bir biçimi olarak görülmüştür. Ancak Maturana’nın yaklaşımında aralarında temel bir fark ortaya çıkmaktadır. Öncelikle yeniden üretim [reproduction] ile kendini yeniden üretim [self-reproduction] farklı nosyonlardır. İkinci nosyon otopoiesis ile doğrudan bağlantılıdır.
Yeniden üretim, yeniden üretilmek üzere bir üniteyi gereksinmektedir; bu nedenle ünitenin kuruluşunda yeniden üretim işlemsel olarak ikincildir ve yaşayan sistemlerin organizasyonunun tanımlayıcı bir özelliği olabilmesi söz konusu değildir. Maturana ve Varela (kendi kendini) yeniden üretim kavramının anlaşılması için üç fenomeni birlikte ele alıyorlar: replikasyon, kopyalama ve kendi kendini yeniden üretim. Gözlemci için bunların her üçünde de yeniden üretim vardır ancak replikasyon ve kopyalamada süreç dışsaldır. Kendi kendine yeniden üretim, bir ünitenin kendine benzer organizasyona sahip başka bir üniteyi oluşturmasıyla gerçekleşir. Yalnızca otopoietik sistemler yeniden üretimi meydana getirebilir çünkü kendileri de bir yeniden üretim süreciyle ortaya çıkmışlardır. Yaşayan sistemlerde yeniden üretim otopoiesisin bir modifikasyonu olarak ortaya çıkar ve ona bağlıdır. Kendi kendini yeniden üretim, bu bağlamda otopoiesisin tikel ya da özgün bir biçimi olmaktan çok, onun organizasyonel niteliklerinden biri olarak gerçekleşmektedir denilebilir.
Yapısal eşleşme: Yapısal eşleşme otopoietik sistemin çevresiyle ilişkisini ve farklılaşma mantığını anlamak için kilit bir kavramdır. Otopoietik sistemler kimliklerini kaybetmeden birbirleriyle ya da otopoietik olmayan sistemlerle etkileşime girebilirler. Homeostatik (bkz. homeostaz) organizasyonları gereği otopoietik sistemler eşleşebilir ve yeni bir ünite meydana getirebilir. Yani otopoietik bir makina, otopoietik organizasyonunda değişiklik olmadan allopoietik bir makinanın bileşeni haline gelebilir. Ancak yapısal eşleşme sistemin yapısının çevresi ya da çevresindeki sistemlerin yapısıyla uyum sağladığında gerçekleşir.
Luhmann yapısal eşleşme kavramının sistem ve çevresi arasındaki ilişkinin açıklanmasındaki rolüne değinmiştir. Yapısal eşleşme Maturana’nın sunduğu biçimiyle, sistem ortadan kalkmadığı sürece otopoiesisin devam etmesine atıf yapar. Sistem ile çevresi arasındaki eşleşme, bu bağlamda yalnızca sistemin yapısını ve çevresi bu yapıyla bağlantılı olan unsurları ilgilendirir. Otopoiesisin az veya çok olması söz konusu olmadığı gibi, özerkliği gereği dışarıyla nedensel ilişkileri otopoiesis düzeyinde yoktur. Nedensellik, yapısal eşleşme alanına aittir. Burada Luhmann, eşleşmenin karmaşıklaşma yönünde bir seçiciliğe sahip olduğuna vurgu yapar. Böylece sistem otopoiesiste bir değişim olmadan farklılaşmayı sürdürebilmektedir.
Karmaşıklık: Karmaşıklık düşüncesi ya da karmaşık sistemler nosyonu, her ne kadar kaos teorisi ve sistem teorisi içindeki temalardan biri olsa da, özellikle Luhmann aracılığıyla autopoiesis düşüncesinde de yer bulmaktadır. Bu bağlamda Luhmann karmaşıklığın ilginç bir tanımını yapmaktadır. Ona göre, bir sistemde ya da çevre olarak o sistem için bir arada tutulması gereken unsurlar arttıkça, her bir unsurun diğerleriyle ilişkilenmesinin mümkün olmadığı bir eşik ortaya çıkar. Unsurların birbiriyle bağlantı kurma kapasitelerindeki sınırlama dolayısıyla artık belirli bir noktada her unsuru diğer tüm unsurlarla bağlantılandırma olanağı kalmadığı bu durumda birbirleriyle bağlı unsurların toplamını “karmaşık” olarak nitelendirebiliriz. Bu yüzden karmaşıklık, karmaşıklığın azalması ve bu azalmanın “seçici koşullama” aracılığıyla ortaya çıkar.
Karmaşıklık seçiciliğe zorlamakta ve çevrelerinden daha az karmaşık olan sistemlerin oluşumu yoluyla karmaşıklığın azalmasına neden olmaktadır. Karmaşıklığın bu azalması önemlidir zira bu olmadan hiçbir şey olmaz, yalnızca farklılaşmamış kaos olurdu. Karmaşıklığın azalması sistemin içsel bir karmaşıklık oluşturmasına ve “organize olmamış olanı organize olmuş olana” dönüştürür. Karmaşıklık gözlemlenemez; buna yönelik her çaba zaten azalma işleminin bir parçasıdır. Sistem teorisi bu bağlamda karmaşıklığı açıklamak üzere karmaşıklığı simüle eder.
Sosyal sistemler ve otopoiesis
Autopoiesisin sosyal alana aktarılması meselesi bu alanın temel sorunlarından biri olmuştur. Maturana ve Varela’nın, kavramı açıkça biyolojik bir tartışma içinde ve doğrudan canlıların organizasyonu bağlamında ele almaları, aşılması gereken bir sorun olarak görülmüştür, zira kavramın politik, sosyal vb. içerimleri daha en başta kendini hissettirmişti. Maturana ve Varela “bir insan toplumunu sistem olarak karakterize eden ilişkiler, toplumu oluşturan bireylerin otopoiesisine ne ölçüde bağlıdır” sorusunu sormakla birlikte, yazarlar farklı fikirlere sahip oldukları için bu meselenin çözümünü ertelemişlerdir. Onlara göre insan toplumları eğer biyolojik sistemlerse, bunların dinamiklerinin kendi bileşenlerinin otopoiesisi aracılığıyla belirlenmeleri gerekir. Eğer biyolojik sistemler değillerse, toplumsal dinamikler bu bireylerin otopoiesisinden bağımsız yasa ve ilişkilere bağlı olacaktır.Autopoiesis and Cognition kitabının ilk İngilizce basımında yazarların erteledikleri bu sorunu Stafford Beer, daha en başında önsözünde ifade etmiş ve sosyal sistemlerin de biyolojik ve dolayısıyla otopoietik olduğunu öne sürmüştür.
Fiziksel alanda tanımlanmış bu kavramın fiziksel olmayan alanlara taşınmasında genelde iki yol izlenmiştir. Ya kavram doğrudan fiziksel anlamıyla alınmış ya da uyarlanarak biyolojik içerimlerinden soyutlanmıştır. Kimi yazarlar otopoiesisi sosyal sistemlere doğrudan uygulamaya çalışmışlardır. Bu çerçevede kavramın ortaya çıkışına paralel olarak ve Luhmann’ın aksine, toplumu yaşayan bir sistem olarak kavramsallaştırma yoluna gitmişlerdir. Bu doğrultuda toplumu canlı bir organizma olarak gören Aristotelesçi bakış açısı ile yeniden üretimi biyolojik temelde ele alan Maturana ve Varela’nın kavramlaştırmaları arasında benzerlik kurulmuştur. Heidegger’in Aristoteles yorumları göz önüne alındığında, kavramı doğrudan kullanmamakla birlikte Aristoteles’in bir otopoiesis düşüncesine sahip olduğu ve Antik Yunan düşüncesindeki nedensellik kavrayışının Maturana ve Varela’daki autopoiesis ve allopoiesis ayrımına denk düştüğü iddia edilmiştir. Colin Dougall’a göre, Maturana “teleonomik ” nedensellik düşüncesini reddetse de, çoğunlukla amaç ya da hedef olarak yanlış biçimde yorumlanan telos kavramıyla paralel Aristotelesçi “son neden” fikrini benimsemektedir. Maturana ve Varela’ya göre teleoloji-teleonomi gibi kavramlar canlılıkla ilgili organizasyonu açıklamakta gereksiz kavramlardır. Amaç ya da hedefler “herhangi bir makinanın (allo- ya da otopoietik) organizasyonun özelliği değildir; bu nosyonlar eylemlerimizle ilgili söylemlerimizin alanına aittirler, (...) yaşayan sistemler, fiziksel otopoietik sistemler olarak amaçsız sistemlerdir”.
Sosyal sistemler alanına otopoiesis kavramını en etkili biçimde uygulayan kişi kuşkusuz Niklas Luhmann’dır. Luhmann kavramın sosyal sistemlere uygulanması konusunda şöyle yazmaktadır: “Otopoiesisi yaşamdan soyutlayıp öz-göndergeli kapanım (self-referential closure) yoluyla sistem kurmanın genel bir formu olarak tanımlarsak, cansız otopoietik sistemlerin, farklı otopoietik yeniden üretim tarzları olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bunun yanında diğer döngüsellik ve yeniden üretim tarzlarında, yaşam şeklinde cisimleşen otopoietik organizasyonun genel ilkeleri olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Diğer bir deyişle, dünyamızda cansız otopoietik sistemler bulursak, o zaman ve yalnızca o zaman, sadece canlı sistemler için geçerli olan referanslardan dikkatle kaçınan gerçekten genel bir otopoiesis teorisine ihtiyacımız olacaktır. Ancak otopoiesisin hangi nitelikleri en üst düzeyde geçerli olacak ve yaşamla bağlantıları namına hangilerinin çıkarılması gerekecektir?”.
Niklas Luhmann
Luhmann’ın önerdiği paradigma değişikliği Parsons’un yapısal-işlevselciliğinden bir kopuş ve bilişsel biyoloji ile sibernetik içinde geliştirilen modellerin uyarlanmasını içeriyordu. Post-yapısalcılık ve takip eden teori patlamasıyla birlikte Almanya’da kendini gösteren “radikal inşacılık” düşüncesi dönemin entelektüel eğilimleri üzerinde etkili oluyordu. Luhmann böyle bir ortamda opus magnumu sayılabilecek Social Systems kitabını 1984 yılında yayınladı. Luhmann’a göre, genel sistem teorisindeki değişimler sosyolojinin kuramsal ilgi alanlarıyla çok uygun biçimde örtüşmektedir. Ancak o zamana kadarki kuramsal tartışmalarda da olağandışı sayılabilecek bir soyutlama ve karmaşıklık düzeyinde sahiptir. Luhmann’ın amacı, aradaki boşluğu doldurmaya çalışmaktır. Luhmann genel sistem teorisindeki bir paradigma değişiminin sosyal sistemler teorisini nasıl etkilediği sorusundan hareket etmektedir.
Luhmann otopoietik sistemleri üçe ayırmaktadır: Yaşayan sistemler, psişik sistemler ve sosyal sistemler. Yaşayan sistemlere hücreler, organizmalar vb. örnek verilebilir. Sosyal sistemler ise toplumlar, organizasyonlar ve etkileşimlerden oluşmaktadır.
Dougall’ın önerdiğinin aksine, Luhmann sosyal sistemlerin ve hatta psişik sistemlerin canlı sistemler olduklarına dair Aristotelyen varsayımın terk edilmesini önermektedir. Ona göre otopoietik kapanım bu kuramsal hamleyi gerekli kılmaktadır. Bunun için otopoiesisin öncelikle genel sistem teorisi düzeyine çıkarılıp yaşamdan soyutlanması gerekir. Luhmann, Maturana’nın tanımına bağlı kalarak, otopoiesisi bir sistemin operasyonlarını/işlemlerini yine kendi operasyonları aracılığıyla meydana getirebilmesi olarak görmektedir. Sistem kendi operasyonlarını üretmekle kalmamakta, operasyonları düzeyinde aynı zamanda otonom olarak kalmaktadır (operasyonel kapalılık).
Sosyal sistemlerin otopoietik yeniden üretim tarzının unsuru iletişimdir. Bu iletişim(ler) bir iletişim ağı tarafından tekrar tekrar üretilir ve böyle bir ağın dışında var olamaz(lar). Bu iletişimler “canlı”, “bilinçli” birimler olmadıkları gibi “eylem” de değildirler. İletişim, Luhmann’a göre enformasyon, ifade [utterance] ve anlama (yanlış anlama da dahil) üçlüsünün bir sentezidir.
Görüldüğü gibi Luhmann’ın enformasyon anlayışı kavramın alışılmış genel kullanımından farklılaşmaktadır. Enformasyon dışarıdan sisteme dahil edilmesi gereken bir şey değildir; doğrudan sistem tarafından meydana getirilir. Bu bağlamda iletişim de, örneğin Jürgen Habermas’ınkinden farklı bir anlam kazanır. İletişim bir eylem biçimi değildir çünkü bunun çok ötesinde bir anlama sahiptir. İletişim anlamayı içerir ancak anlama, iletişim kuran kişinin etkinliğinin bir parçası değildir. Zaten bu nedenle Luhmann, sistemin temel işlemsel [operative] düzeyi olarak iletişim teorisinin sosyolojideki eylem teorisinin yerini alması gerektiğini belirtmektedir. İletişim sınırlama demektir, yani kendini başkasıyla sınır içine yerleştirmektir. İletişimin karmaşık sistemler teorisine dahil edilmesi için, sistemlerin unsurlar ve bunlar arasındaki ilişkiler halinde var olduğu fikrinden vazgeçmek gerekmektedir. Karmaşıklık yüzünden unsurları birbiriyle ilişkilendirme süreci seçme işlemini gerektirir ve ilişki basitçe unsurlara eklenecek bir şey değildir.
Sosyal sistemlerin çevresi başka sosyal sistemleri içerir ve bunlar arasında iletişim mümkündür. Toplum ise istisnai bir sosyal sistem olarak tüm iletişimleri kapsar ve onları yeniden üretir. Diğer sistemler arasında iletişimi mümkün kılar ancak kendisi iletişim kuramaz. Tüm iletişimi kapsadığı için iletişim kurabileceği bir dışarısı yoktur. Bunun anlamı toplumun dışında bir çevre olmaması değil, ancak iletişimsel eylemlerin içeriği bakımından kapalı bir sistem olmasıdır. Bu içerik de sistem içindeki dolaşım ile hayata geçirilir. Bir toplum, en önemli unsurları –dinsel bağlılık, politik devlet, iktisadi üretim vb.– ile tanımlanamaz. Özgül bir toplumsal sistemi oluşturan şey, onun “başlıca içsel farklılaşma tarzı”dır. Bu işlevsel farklılaşmaya dayanan modern toplum, yepyeni bir sistem tipi olarak eşi görülmemiş bir karmaşıklık meydana getirmiştir. Bu farklılaşma çerçevesinde toplum küresel bir nitelik kazanır ve modern koşullar altında yalnızca tek bir toplumsal sistem var olabilir. Dünya çapındaki iletişimsel sistem tüm olanakları içeren tek bir dünya oluşturmaktadır. Dolayısıyla Luhmann’a göre içinde tüm iletişimlerin meydana geldiği tek bir dünya toplumu vardır.
Psişik sistemlerin otopoietik yeniden üretim tarzının unsuru düşüncedir. İşlemsel kapalılık bakımından psişik ve sosyal sistemler birbirinin çevresi durumundadır, dolayısıyla düşünceler ve iletişimler biribirinden farklıdır. Karşılıklı etkiler yapısal düzey ile sınırlıdır. Aralarında sadece yapısal eşleşme söz konusudur ve her iki sistem de birbirine yapısal olarak uyum sağlamıştır. Luhmann psişik ve sosyal sistemler arasındaki bu yapısal eşleşmeyi birbirine nüfuz etme [interpenetration] olarak adlandırır. Bu kavramlaştırmanın sonucu olarak, sosyal olanın psikolojik olandan ayrıştırılması teorik olarak mümkün olmaktadır.
Başka kullanım alanları
Bob Jessop kapitalist sistemin kendi kendini yeniden üretmesi bağlamında otopoiesis kavramını kullanmış ve Marx’ın, sermayenin kendi kendini değerlemesi analiziyle ilişkilendirmiştir. Jessop, devletin piyasa ekonomisinden göreli özerkliğini iki alt sistemin yapısal eşleşmesi olarak okumakta ve özerk bir sistemin görece kapalı bir diğerini nasıl etkilediğini meselesinin autopoiesis çerçevesinde nasıl ele alınabileceğini sorgulamaktadır. Başka bir makalede otopoiesisi Marksist teori ve Düzenleme Okulu ’yla bağlantılı olarak karşılaştırmaktadır.
Luhmann’ın yanı sıra otopoiesisi hukuk alanına uygulamıştır. Bunun dışında örgütler, enformasyon sistemleri, iletişim gibi alanlarda da ele alınmıştır.
Kaynakça
- ^ Varela, F. J. (1996). The Early Days of Autopoiesis: Heinz and Chile. Systems Research, 13(3), s. 407.
- ^ Varela, 1996, s. 409-412.
- ^ Varela, 1996, s. 412; Maturana, H. R. ve Varela, F. J. (1980). Autopoiesis and Cognition: The Realization of the Living. Dordrecht: D. Reidel Publishing Company, s. xvii.
- ^ Maturana ve Varela, 1980, s. 75-76.
- ^ Varela, 1996, s. 413-14.
- ^ Varela, F. G., Maturana, H. R., & Uribe, R. (1974). Autopoiesis: The Organization or Living Systems, Its Characterization and a Model. BioSystems, 5, s. 192-93.
- ^ Zeleny, M. (1996). “On the social nature of autopoietic systems”. E. L. Khalil, & K. E. Boulding (Eds.), Evolution, Order and Complexity içinde (pp. 122-145). London & New York: Routledge.
- ^ Knodt, E. M, (1996). Foreword. Niklas Luhmann, Social Systems içinde (pp. ix-xxxvi), Stanford, California: Stanford University Press, s. xxi.
- ^ Luhmann, N. (1995). Social Systems. (J. Bednarz, Jr., Çev.) Stanford, California: Stanford University Press, s. 6-7.
- ^ Luhmann, 1995, s. 16-17.
- ^ Luhmann, 1995, s. 17.
- ^ Lewontin, R. C. (2015). İdeoloji Olarak Biyoloji: DNA Doktrini. (Cengiz Adanur, Çev.) İstanbul: Kolektif.
- ^ Seidl, D., 2004. “Luhmann’s theory of autopoietic social systems”. Munich Business Research No. 2004-2, s. 3.
- ^ Luhmann, 1995, s. 37.
- ^ Maturana ve Varela, 1980, s. 94.
- ^ Luhmann, 1995, s. 9.
- ^ Luhmann, 1995, s. 13.
- ^ Luhmann, 1995, s. 33.
- ^ Luhmann, 1995, s. 177.
- ^ Maturana ve Varela, 1980, s. 79-81.
- ^ Maturana ve Varela, 1980, s. 100-5; Maturana.
- ^ Maturana ve Varela, 1980, s. 82, 108; Seidl, 2004, s. 4.
- ^ Luhmann, N. (2013). Introduction to Systems Theory. (Peter Gilgen, Çev.) Cambridge: Polity, s. 83-85.
- ^ Luhmann, 1995, s. 24-25.
- ^ Knodt, 1995, s. xvii-xix.
- ^ Maturana ve Varela, 1980, s. 118.
- ^ Beer, S. (1980). “Preface”. Maturana, H. R. ve Varela, F. J., Autopoiesis and Cognition: The Realization of the Living içinde. Dordrecht: D. Reidel Publishing Company, s. 70.
- ^ Örneğin bkz. Dougall, C. (2001). “CHAPTER 8: The Autopoiesis of Social Systems: An Aristotelian Interpretation”. F. Geyer, & J. van der Zouwen, SOCIOCYBERNETICS: Complexity, Autopoiesis, and Observation of Social Systems (ss. 141-157) içinde. London: Greenwood Press.
- ^ Dougall, 2001, s. 144-45.
- ^ a b Maturana ve Varela, 1980, s. 85-86.
- ^ Dougall, 2001, s. 147.
- ^ Luhmann, N. (1990). Essays on Self-Reference. New York: Columbia University Press, s. 2.
- ^ Knodt, 1995, s. xiv-xv.
- ^ Luhmann, 1995, s. 1.
- ^ Luhmann, 1995, s. 4.
- ^ Luhmann, 1990, s. 1-2.
- ^ Luhmann, 2013, s. 76-77.
- ^ Luhmann, 1990, s. 3.
- ^ Luhmann, 1990, s. 4.
- ^ Luhmann, 1990, s. 6.
- ^ Luhmann, 1995, s. 39
- ^ Luhmann, 1990, s. 176-78.
- ^ Seidl, 2004, s. 13.
- ^ Seidl, 2004, s. 10-11.
- ^ Jessop, B. (2005). Hegemonya, Post-Fordizm ve Küreselleşme Ekseninde Kapitalist Devlet. (B. Yarar, A. Özkazanç, Çev.) İstanbul: İletişim, s. 16-17.
- ^ Jessop, B. (2008). Devlet Teorisi: Kapitalist Devleti Yerine Oturtmak. (Ahmet Özcan, Çev) Ankara: Epos, s. 410-451.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Nisan 2023 Yunanca aὐto oto kendi kendine ve poihsis poiesis yaratmak meydana getirmek sozcuklerinden turetilen bir neolojizmdir Temel olarak kendi devamliligini saglayan ve kendini yeniden ureten sistemleri tarif etmek uzere ilk kez 1971 de iki Silili biyolog Humberto R Maturana ve Francisco J Varela tarafindan ortaya atilmistir Yeniden uretimlerini saglayan bilesenlerin bizzat sistem tarafindan uretildigi otopoietik sistemler ilk olarak canliligin organizasyonunu aciklamak ve canli sistemlerin ayirt edici ozelligini ortaya koymak uzere kullanilmistir Sonrasinda toplum hukuk sirketler gibi sistemleri tarif etmek icin ele alinmis ve biyoloji yaninda sosyoloji ve sistem teorisi gibi alanlara tasinmistir KokeniVarela ve Maturana kavrami ilk olarak Autopoiesis and Cognition The Realization of the Living kitaplarinda ortaya attilar O zamana kadar bilme cognition alaninda one surdukleri yeni fikirler Santiago Bilissel Okulu olarak da bilinen bir yaklasimin temellerini atmaktaydi Canli varliklarin yorumlayici kapasitesi ne odaklanan bu dusunce insanin dunyayi kesfetmek yerine onu olusturan bir varlik oldugunu savunmaktadir O zamana kadar felsefeyle yakindan ilgilenen Varela kavramin ortaya cikisinda Allende nin iktidarina giden surecte Sili deki kosullarin Heinz von Foerster in etkisiyle sibernetik ve kuramsal biyolojinin onemli rol oynadigini belirtmektedir Bunun yaninda Jean Piaget gibi kendilerine yakin yazarlarin da etkisi bulunmaktadir Piaget 1969 da yasayan sistemlerin ozerkligi cercevesinde biyolojinin yeninden dusunulmesi ihtiyacindan soz ettigi Biologie et Connaissance Biyoloji ve Bilgi kitabini basmisti Kavramin turetilmesinde esin kaynagi Maturana ve Varela nin Don Kisot uzerine bir metin kaleme almakta olan arkadaslari Jose Bulnes in praxis ile poesis arasinda yaptigi ayrimdi Yasayan sistemlerin ortak ozelligini olusturan temel bir ilkenin arayisinda olan Maturana poiesisin kendi aradigi kavram oldugunu dusunerek otopoiesis kavramini turetti Maturana ve Varela degisimin dinamiklerini aciklamak uzere evrimci dusuncenin cesitlilik ureme ve tur uzerindeki vurgusunun biyolojik fenomeni anlamak icin yasayan birimlerin otonom dogasina bakma zorunlulugunu belirsizlestirdigini iddia etmektedirler Bu nedenle yasayan sistemlerin organizasyonunun uniter karakterleri cercevesinde anlasilabilecegini savunmaktadirlar Tum canli sistemlerde ortak olan bu organizasyon bilesenlerinin ozellikleri ne olursa olsun sistemi tanimlayan seydir Bu dusuncelerinin aciklandigi makale en az en az bes yayinci ve dergiye yollanmasina ragmen reddedilmistir Basim oncesi Erich Fromm gibi unluler de okumus olmasina ragmen dusunceleri akademik dunyada kolayca kabul gormedi Metin 1980 de Ingilizce basildiginda otopoiesis kavrami belirli bir populerlige ulasmisti ancak onun oncesinde kavramin dunyaya tanitilmasi Varela Maturana ve Uribe nin birlikte yazdiklari 1974 tarihli bir makale sayesinde gerceklesti Bu makalede verili bir birimin otopoietik olup olmadigini anlamak icin 6 asamali bir sema oneriliyordu Otopoiesis kavrami canliligin ozunun ne olduguna iliskin bir arayisin sonucunda ortaya ciktiysa da basta sosyal olmak uzere diger alanlara er ya da gec sicramasi beklenebilirdi Ilkin canliliga iliskin yeni bir formulasyon insanliga iliskin yeni bir bakis acisini da beraberinde getirmekteydi Ozellikle Niklas Luhmann da goruldugu gibi toplum kavrami genel sistem kurami icinde formule edilen otopoiesis kavramiyla basta sosyoloji olmak uzere disiplinlerin toplum anlayisindan cekip cikarilmis ve disiplinler otesi bir nitelige kavusmustur Luhmann bunu bir paradigma degisimi olarak nitelendirecektir Bu degisimin sosyoloji icinden cikmasinin anlasilir nedenleri vardi Insanlari ekonomik faaliyetleriyle sinirlayan iktisadin homo economicus bireyi ve yalitik ic dunyasi icinde kisisel celiskileriyle bir butun olusturan psikolojinin bireyinden farkli olarak sosyoloji bir butunlugu ifade eden toplumun parcalari olarak bireyleri belirli bir iliskisellik icinde ele almaya daha uygundu Diger yandan Talcott Parsons gibi onemli isimlerin etkisiyle sistem dusuncesi disiplin icinde onemli bir yer edinmisti Ikinci bir nokta sibernetik ve sistem teorisi yaninda 1960 larla birlikte etkisini gosteren kaos teorisi kendi kendini duzenleme karmasiklik gibi dusuncelerle birlesmesiydi Sistem teorisi ile formule edilen autopoiesis dusuncesinin yayginlasmasinin onundeki temel engellerden biri soyutlama duzeyinin yukseligi ile aciklanabilir Bu soyutlugun sosyal bilimlerin yontemleriyle butunlestirilmesi zordur Yerlesik bilimsel yapi icinde disiplinerarasi degil disiplinler otesi bir cerceveye oturmasi kavramlara kazandirdigi ve eskileriyle celisen yeni icerikler felsefi ve sosyal dusuncenin yaygin ikilikleri ve dusunme bicimlerine karsisindaki radikal tutumu da siralanabilir Zira otopoiesis ve sistem teorisi bilinen bircok kavrami farkli bir icerikle kullanmaktadir Gerek Maturana ve Varela da gerek Luhmann da gerekse de diger yazarlarda sistem cevre aciklik kapalilik iletisim yapi gibi kavramlar farkli anlamlarda ve zaman zaman olagan kullanimlarina ters bicimde formule edilmistir Otopoiesis dusuncesi Aristoteles e kadar geri goturulmekle birlikte en onemli onculu sibernetiktir Bu baglamda sibernetik yaninda tektoloji nin de kurucusu olan Alexander Bogdanov baskalari yani sira autopoiesis dusuncesinin onculerinden kabul edilmistir Sistem teorisi ve otopoiesisOzellikle Luhmann in kavramsal araclarini kullandigi genel sistem teorisi iki paradigma degisikliginin sonucuydu Ilkin Alman biyofizyolog Ludwig von Bertalanffy nin etkisiyle parca ile butun iliskisine dayanan metafizik ayrim yerini sistem ile cevre kavramlarina birakti Oradan sibernetige Norbert Wiener enformasyon kuramina Claude Shannon ve bilgisayar tasarimina Alan Turing John Von Neumann gecti Ikinci degisiklikte sistem cevre ayrimi kendine gondermede bulunan oz gondergeli self referential sistemlere dair genel teori icinde yeniden tanimlandi Kendi ciktilarini girdi olarak kullanan sistemler cercevesinde sibernetik de klasik girdi cikti modelini terk etmeye basladi Bugun sistem teorisinin sosyal bilimlere uygulanmasinda autopoiesis dusuncesi daha gec donemde ve sinirli bir etkisini gosterdi denilebilir Bu cercevede sistem dusuncesinin sosyal bilimler alanindaki gorece daha basarili bir kabulu dunya sistemleri analizi olarak adlandirilan ve Immanuel Wallerstein Giovanni Arrighi ve Terence Hopkins gibi yazarlarin basini cektigi yaklasimla gerceklesti Kapitalizmi bir sistem olarak tahlil etme bicimleri sonraki evrelerde Ilya Prigogine gibi dusunurlerin kavramlarini da icermeye baslamistir Otopoiesis ve terminolojisiOtopoiesis bir sistemin ozelligini tanimlamak icin kullanilmaktadir Bu cercevede sistemler ya kendi uretimlerini saglayan bilesenleri kendileri olusturmakta ya da bu bilesenleri disaridan saglamaktadirlar Birinci durumda sistem otopoietiktir ikinci durumda ise allopoietiktir Otopoiesis kendi bilesenlerini kendi ureten sistemlerin organizasyonunu anlatan bir kavramdir Otopoiesisi anlamak sistem teorisi ve sibernetikten devralinan bir dizi kavramsallastirmanin bilinmesini gerektirmektedir Bunlardan bazilari sistem cevre acik kapali sistemler oz gondergesellik self referentiality kendi kendini duzenleme self organization kendi kendini uretim self production yapisal eslesme structural coupling karmasiklik olarak siralanabilir Sistem cevre Seyler arasindaki iliskiyi tarif etmenin en eski bicimlerinden biri onlari parca ile butun olarak gormekti Burada parca butun iliskisi islevselci bicimde ele alinmaktadir Parcadan yola cikarak butunun tasvir edilebilecegi butunun parcalarin toplamindan olustugu varsayimini da icermekteydi Karmasik bir sistem icin parca ile butun arasinda bu tur bir iliski gecerli degildir Bu kavramsallastirmada once sistemler teorisi parca butun paradigmasindan kendini ayristirdi ve yerine sistem cevre ayrimini koydu Boylece acik ve kapali sistem farki betimleniyordu Kapali sistemlerde cevrenin ya hicbir etkisi yoktu ya da belirli acilardan etkide bulunabiliyordu Nihayet parca ile butun arasindaki farklilik sistem farklilasmasina iliskin bir teorik formulasyona ulasti Sistemler cevreleri tarafindan yapisal olarak da yonlendirilmektedirler ve cevre olmadan var olamazlar Cevrelerine gore farkliligin olmadigi durumda oz gondergelilik de mumkun degildir cunku farklilik bu islemlerin islevsel onculudur Bu anlamda aradaki sinirin korunmasi sistemin devami icin gereklidir Cevre birligini uniterligini sistem araciligiyla ve yalnizca onunla iliskili olarak kazanir Cevre asilabilen sinirlara sahip olmadigi icin bir sistem degildir Sistem ile cevrenin karmasikligi iki yonde de her turlu bagimlilik bicimini dislar Varela ile Maturana dan sonra ve onlardan bagimsiz olarak benzer bir kavramsallastirma Richard C Lewontin tarafindan one surulmustur Evrim tartismalari icinde indirgemeci bir yaklasima alternatif bir organizma cevre ayrimi oneren Lewontin evrimsel adaptasyonu one cikaran ve bireyin doga karsisinda edilgin ve yalitik olarak degerlendirilmesine karsi cikmaktadir Ideoloji Olarak Biyoloji DNA Doktrini kitabinda organizma ile cevre arasinda iki yonlu bir etkilesimin var oldugunu cevrenin organizmanin yoklugunda var olmadigi organizma tarafindan dis dunyadaki kucuk parcalardan insa edildigi ni savunmaktadir Bu baglamda organizmalarin cevreleri organizmalar yasadikca yeniden insa edilmektedir Acik kapali sistemler Sistem cevre arasindaki iliski acik ve kapali sistemlere iliskin farkli bir nosyonu beraberinde getirmistir Bir sistemin acik ya da kapali olmasi sistem ile cevre bakimindan farkli bir anlam kazanmaktadir Otopoiesis bakimindan aciklik ve kapalilik islemsel kapalilik operational closure ve etkilesimsel aciklik interactional openness olarak formule edilmektedir Bir sistemin islemsel kapaliligi sistemin dis etkenlere karsi kapali oldugu anlamina gelmez Soz konusu olan sistemin asli unsuru olan islemler operasyonlar duzeyinde bir kapaliliktir Bir dis zorlama ile sistem etkilenebilir hatta ortadan kaldirilabilir ancak bunlar sistemin islemsel ozelliklerini degistirmez Otopoietik sistemler cevreleriyle iliskileri dogrultusunda acik sistemlerdir bu da etkilesimsel aciklik kavramiyla ifade edilir Disariyla iliskinin niteligini belirleyen sistemin kendisidir Oz gondergelilik bakimindan kapali sistem sistemin cevreye acikligi ile celismemektedir Bu bakimdan kapalilik cevre ile olasi baglantilarin arttirilmasinin bir bicimidir ve sistem icin mumkun olan cevrenin karmasikligini arttirir Luhmann in bu tezi hem acik kapali sistemlere dair klasik anlayisla hem de sistem cevre iliskilerini uretmek icin baska bir sistem olarak gozlemciye ihtiyac gerektiren Maturana nin otopoiesis anlayisiyla celisir Sistem cevre bakimindan onemli bir nokta otopoiesisin bir surec olmamasi onun organizasyonu aciklayan bir kavram olmasinda yatar Otopoietik bir sistemin kurulusu kademeli bir surec olamaz bir sistem ya otopoietiktir ya da degildir Dolayisiyla araci sistemler yoktur Oz gondergesellik Oz gondergesellik bir sistemin kendi ogelerini ve bunlara ait islemleri olustururken kendi unsurlari islemleri ya da birligi uzerinden yalnizca kendine gondermede bulundugu zaman farklilasabilecegini ima eder Bu baglamda aciklik ve kapalilik ile ilgili klasik ayrimin yerine oz gondergeli kapaliligin nasil aciklik yaratabilecegi sorusu gecti Oz gondergeli sistemler kendileriyle iliski kurup bu iliskileri cevreleriyle olan iliskilerinden farklilastirma yetenegine sahiptirler Oz gonderge kavrami bir unsurun surecin ya da sistemin kendisi icin oldugu bir birligi anlatir Bu birlik de yalnizca iliskisel bir islem araciligiyla gerceklesebilir ve kendi basina onceden var olmamistir Luhmann a gore oz gondergelilik bir sistem islevsel birimler olarak kendini meydana getiren unsurlari kendisi olusturursa mumkundur tum bu unsurlar arasindaki iliskiler araciligiyla buradaki kendini olusturma surecine atifta bulunur kendini olusturma surecini de devamli olarak yeniden uretir Oz gondergeli sistemler teorisi icin cevre daha ziyade sistemin kimliginin onkosuludur cunku kimlik yalnizca farklilik ile mumkundur Sistemdeki her bir degisim sistemin cevresindeki bir degisimdir bir yerdeki karmasikligin artisi diger tum sistemler icin cevredeki karmasikligi arttirir Kendi kendini duzenleme Otopoietik bir sistem kendi bilesenlerini ureten bir sistem olarak isleyerek durmaksizin kendi organizasyonunu meydana getirir Maturana ve Varela ya gore otopoietik organizasyonun sonuclari soyle siralanabilir 1 Otopoietik makinalar otonomdur yani tum degisiklikleri kendi organizasyonlarinin surdurulmesi icin kendilerine tabi kilarlar buna karsilik allopoietik makinalar isleyislerinin urunu olarak kendilerinden farkli bir sey kullanirlar 2 otopoietik makinalar kendine ozgudur araliksiz uretimleri araciligiyla organizasyonlarini degismez kilarak kimliklerini bir gozlemci ile olan etkilesimlerinden bagimsiz tutarlar 3 otopoietik makinalari bir birim haline getiren yalnizca otopoietik organizasyonlaridir kendi kendini uretim surecleri icinde kendi sinirlari operasyonlari islemleri tarafindan belirlenir 4 otopoietik makinalarin girdi ve ciktilari yoktur Kendi kendini yeniden uretim Otopoiesis kavrami siklikla yeniden uretim ile esanlamli kabul edilmis ya da yeniden uretimin ozgun bir bicimi olarak gorulmustur Ancak Maturana nin yaklasiminda aralarinda temel bir fark ortaya cikmaktadir Oncelikle yeniden uretim reproduction ile kendini yeniden uretim self reproduction farkli nosyonlardir Ikinci nosyon otopoiesis ile dogrudan baglantilidir Yeniden uretim yeniden uretilmek uzere bir uniteyi gereksinmektedir bu nedenle unitenin kurulusunda yeniden uretim islemsel olarak ikincildir ve yasayan sistemlerin organizasyonunun tanimlayici bir ozelligi olabilmesi soz konusu degildir Maturana ve Varela kendi kendini yeniden uretim kavraminin anlasilmasi icin uc fenomeni birlikte ele aliyorlar replikasyon kopyalama ve kendi kendini yeniden uretim Gozlemci icin bunlarin her ucunde de yeniden uretim vardir ancak replikasyon ve kopyalamada surec dissaldir Kendi kendine yeniden uretim bir unitenin kendine benzer organizasyona sahip baska bir uniteyi olusturmasiyla gerceklesir Yalnizca otopoietik sistemler yeniden uretimi meydana getirebilir cunku kendileri de bir yeniden uretim sureciyle ortaya cikmislardir Yasayan sistemlerde yeniden uretim otopoiesisin bir modifikasyonu olarak ortaya cikar ve ona baglidir Kendi kendini yeniden uretim bu baglamda otopoiesisin tikel ya da ozgun bir bicimi olmaktan cok onun organizasyonel niteliklerinden biri olarak gerceklesmektedir denilebilir Yapisal eslesme Yapisal eslesme otopoietik sistemin cevresiyle iliskisini ve farklilasma mantigini anlamak icin kilit bir kavramdir Otopoietik sistemler kimliklerini kaybetmeden birbirleriyle ya da otopoietik olmayan sistemlerle etkilesime girebilirler Homeostatik bkz homeostaz organizasyonlari geregi otopoietik sistemler eslesebilir ve yeni bir unite meydana getirebilir Yani otopoietik bir makina otopoietik organizasyonunda degisiklik olmadan allopoietik bir makinanin bileseni haline gelebilir Ancak yapisal eslesme sistemin yapisinin cevresi ya da cevresindeki sistemlerin yapisiyla uyum sagladiginda gerceklesir Luhmann yapisal eslesme kavraminin sistem ve cevresi arasindaki iliskinin aciklanmasindaki rolune deginmistir Yapisal eslesme Maturana nin sundugu bicimiyle sistem ortadan kalkmadigi surece otopoiesisin devam etmesine atif yapar Sistem ile cevresi arasindaki eslesme bu baglamda yalnizca sistemin yapisini ve cevresi bu yapiyla baglantili olan unsurlari ilgilendirir Otopoiesisin az veya cok olmasi soz konusu olmadigi gibi ozerkligi geregi disariyla nedensel iliskileri otopoiesis duzeyinde yoktur Nedensellik yapisal eslesme alanina aittir Burada Luhmann eslesmenin karmasiklasma yonunde bir secicilige sahip olduguna vurgu yapar Boylece sistem otopoiesiste bir degisim olmadan farklilasmayi surdurebilmektedir Karmasiklik Karmasiklik dusuncesi ya da karmasik sistemler nosyonu her ne kadar kaos teorisi ve sistem teorisi icindeki temalardan biri olsa da ozellikle Luhmann araciligiyla autopoiesis dusuncesinde de yer bulmaktadir Bu baglamda Luhmann karmasikligin ilginc bir tanimini yapmaktadir Ona gore bir sistemde ya da cevre olarak o sistem icin bir arada tutulmasi gereken unsurlar arttikca her bir unsurun digerleriyle iliskilenmesinin mumkun olmadigi bir esik ortaya cikar Unsurlarin birbiriyle baglanti kurma kapasitelerindeki sinirlama dolayisiyla artik belirli bir noktada her unsuru diger tum unsurlarla baglantilandirma olanagi kalmadigi bu durumda birbirleriyle bagli unsurlarin toplamini karmasik olarak nitelendirebiliriz Bu yuzden karmasiklik karmasikligin azalmasi ve bu azalmanin secici kosullama araciligiyla ortaya cikar Karmasiklik secicilige zorlamakta ve cevrelerinden daha az karmasik olan sistemlerin olusumu yoluyla karmasikligin azalmasina neden olmaktadir Karmasikligin bu azalmasi onemlidir zira bu olmadan hicbir sey olmaz yalnizca farklilasmamis kaos olurdu Karmasikligin azalmasi sistemin icsel bir karmasiklik olusturmasina ve organize olmamis olani organize olmus olana donusturur Karmasiklik gozlemlenemez buna yonelik her caba zaten azalma isleminin bir parcasidir Sistem teorisi bu baglamda karmasikligi aciklamak uzere karmasikligi simule eder Sosyal sistemler ve otopoiesisAutopoiesisin sosyal alana aktarilmasi meselesi bu alanin temel sorunlarindan biri olmustur Maturana ve Varela nin kavrami acikca biyolojik bir tartisma icinde ve dogrudan canlilarin organizasyonu baglaminda ele almalari asilmasi gereken bir sorun olarak gorulmustur zira kavramin politik sosyal vb icerimleri daha en basta kendini hissettirmisti Maturana ve Varela bir insan toplumunu sistem olarak karakterize eden iliskiler toplumu olusturan bireylerin otopoiesisine ne olcude baglidir sorusunu sormakla birlikte yazarlar farkli fikirlere sahip olduklari icin bu meselenin cozumunu ertelemislerdir Onlara gore insan toplumlari eger biyolojik sistemlerse bunlarin dinamiklerinin kendi bilesenlerinin otopoiesisi araciligiyla belirlenmeleri gerekir Eger biyolojik sistemler degillerse toplumsal dinamikler bu bireylerin otopoiesisinden bagimsiz yasa ve iliskilere bagli olacaktir Autopoiesis and Cognition kitabinin ilk Ingilizce basiminda yazarlarin erteledikleri bu sorunu Stafford Beer daha en basinda onsozunde ifade etmis ve sosyal sistemlerin de biyolojik ve dolayisiyla otopoietik oldugunu one surmustur Fiziksel alanda tanimlanmis bu kavramin fiziksel olmayan alanlara tasinmasinda genelde iki yol izlenmistir Ya kavram dogrudan fiziksel anlamiyla alinmis ya da uyarlanarak biyolojik icerimlerinden soyutlanmistir Kimi yazarlar otopoiesisi sosyal sistemlere dogrudan uygulamaya calismislardir Bu cercevede kavramin ortaya cikisina paralel olarak ve Luhmann in aksine toplumu yasayan bir sistem olarak kavramsallastirma yoluna gitmislerdir Bu dogrultuda toplumu canli bir organizma olarak goren Aristotelesci bakis acisi ile yeniden uretimi biyolojik temelde ele alan Maturana ve Varela nin kavramlastirmalari arasinda benzerlik kurulmustur Heidegger in Aristoteles yorumlari goz onune alindiginda kavrami dogrudan kullanmamakla birlikte Aristoteles in bir otopoiesis dusuncesine sahip oldugu ve Antik Yunan dusuncesindeki nedensellik kavrayisinin Maturana ve Varela daki autopoiesis ve allopoiesis ayrimina denk dustugu iddia edilmistir Colin Dougall a gore Maturana teleonomik nedensellik dusuncesini reddetse de cogunlukla amac ya da hedef olarak yanlis bicimde yorumlanan telos kavramiyla paralel Aristotelesci son neden fikrini benimsemektedir Maturana ve Varela ya gore teleoloji teleonomi gibi kavramlar canlilikla ilgili organizasyonu aciklamakta gereksiz kavramlardir Amac ya da hedefler herhangi bir makinanin allo ya da otopoietik organizasyonun ozelligi degildir bu nosyonlar eylemlerimizle ilgili soylemlerimizin alanina aittirler yasayan sistemler fiziksel otopoietik sistemler olarak amacsiz sistemlerdir Sosyal sistemler alanina otopoiesis kavramini en etkili bicimde uygulayan kisi kuskusuz Niklas Luhmann dir Luhmann kavramin sosyal sistemlere uygulanmasi konusunda soyle yazmaktadir Otopoiesisi yasamdan soyutlayip oz gondergeli kapanim self referential closure yoluyla sistem kurmanin genel bir formu olarak tanimlarsak cansiz otopoietik sistemlerin farkli otopoietik yeniden uretim tarzlari oldugunu kabul etmemiz gerekir Bunun yaninda diger dongusellik ve yeniden uretim tarzlarinda yasam seklinde cisimlesen otopoietik organizasyonun genel ilkeleri oldugunu da kabul etmemiz gerekir Diger bir deyisle dunyamizda cansiz otopoietik sistemler bulursak o zaman ve yalnizca o zaman sadece canli sistemler icin gecerli olan referanslardan dikkatle kacinan gercekten genel bir otopoiesis teorisine ihtiyacimiz olacaktir Ancak otopoiesisin hangi nitelikleri en ust duzeyde gecerli olacak ve yasamla baglantilari namina hangilerinin cikarilmasi gerekecektir Niklas Luhmann Luhmann in onerdigi paradigma degisikligi Parsons un yapisal islevselciliginden bir kopus ve bilissel biyoloji ile sibernetik icinde gelistirilen modellerin uyarlanmasini iceriyordu Post yapisalcilik ve takip eden teori patlamasiyla birlikte Almanya da kendini gosteren radikal insacilik dusuncesi donemin entelektuel egilimleri uzerinde etkili oluyordu Luhmann boyle bir ortamda opus magnumu sayilabilecek Social Systems kitabini 1984 yilinda yayinladi Luhmann a gore genel sistem teorisindeki degisimler sosyolojinin kuramsal ilgi alanlariyla cok uygun bicimde ortusmektedir Ancak o zamana kadarki kuramsal tartismalarda da olagandisi sayilabilecek bir soyutlama ve karmasiklik duzeyinde sahiptir Luhmann in amaci aradaki boslugu doldurmaya calismaktir Luhmann genel sistem teorisindeki bir paradigma degisiminin sosyal sistemler teorisini nasil etkiledigi sorusundan hareket etmektedir Luhmann otopoietik sistemleri uce ayirmaktadir Yasayan sistemler psisik sistemler ve sosyal sistemler Yasayan sistemlere hucreler organizmalar vb ornek verilebilir Sosyal sistemler ise toplumlar organizasyonlar ve etkilesimlerden olusmaktadir Niklas Luhmann in otopoietik sistemler semasi Dougall in onerdiginin aksine Luhmann sosyal sistemlerin ve hatta psisik sistemlerin canli sistemler olduklarina dair Aristotelyen varsayimin terk edilmesini onermektedir Ona gore otopoietik kapanim bu kuramsal hamleyi gerekli kilmaktadir Bunun icin otopoiesisin oncelikle genel sistem teorisi duzeyine cikarilip yasamdan soyutlanmasi gerekir Luhmann Maturana nin tanimina bagli kalarak otopoiesisi bir sistemin operasyonlarini islemlerini yine kendi operasyonlari araciligiyla meydana getirebilmesi olarak gormektedir Sistem kendi operasyonlarini uretmekle kalmamakta operasyonlari duzeyinde ayni zamanda otonom olarak kalmaktadir operasyonel kapalilik Sosyal sistemlerin otopoietik yeniden uretim tarzinin unsuru iletisimdir Bu iletisim ler bir iletisim agi tarafindan tekrar tekrar uretilir ve boyle bir agin disinda var olamaz lar Bu iletisimler canli bilincli birimler olmadiklari gibi eylem de degildirler Iletisim Luhmann a gore enformasyon ifade utterance ve anlama yanlis anlama da dahil uclusunun bir sentezidir Goruldugu gibi Luhmann in enformasyon anlayisi kavramin alisilmis genel kullanimindan farklilasmaktadir Enformasyon disaridan sisteme dahil edilmesi gereken bir sey degildir dogrudan sistem tarafindan meydana getirilir Bu baglamda iletisim de ornegin Jurgen Habermas inkinden farkli bir anlam kazanir Iletisim bir eylem bicimi degildir cunku bunun cok otesinde bir anlama sahiptir Iletisim anlamayi icerir ancak anlama iletisim kuran kisinin etkinliginin bir parcasi degildir Zaten bu nedenle Luhmann sistemin temel islemsel operative duzeyi olarak iletisim teorisinin sosyolojideki eylem teorisinin yerini almasi gerektigini belirtmektedir Iletisim sinirlama demektir yani kendini baskasiyla sinir icine yerlestirmektir Iletisimin karmasik sistemler teorisine dahil edilmesi icin sistemlerin unsurlar ve bunlar arasindaki iliskiler halinde var oldugu fikrinden vazgecmek gerekmektedir Karmasiklik yuzunden unsurlari birbiriyle iliskilendirme sureci secme islemini gerektirir ve iliski basitce unsurlara eklenecek bir sey degildir Sosyal sistemlerin cevresi baska sosyal sistemleri icerir ve bunlar arasinda iletisim mumkundur Toplum ise istisnai bir sosyal sistem olarak tum iletisimleri kapsar ve onlari yeniden uretir Diger sistemler arasinda iletisimi mumkun kilar ancak kendisi iletisim kuramaz Tum iletisimi kapsadigi icin iletisim kurabilecegi bir disarisi yoktur Bunun anlami toplumun disinda bir cevre olmamasi degil ancak iletisimsel eylemlerin icerigi bakimindan kapali bir sistem olmasidir Bu icerik de sistem icindeki dolasim ile hayata gecirilir Bir toplum en onemli unsurlari dinsel baglilik politik devlet iktisadi uretim vb ile tanimlanamaz Ozgul bir toplumsal sistemi olusturan sey onun baslica icsel farklilasma tarzi dir Bu islevsel farklilasmaya dayanan modern toplum yepyeni bir sistem tipi olarak esi gorulmemis bir karmasiklik meydana getirmistir Bu farklilasma cercevesinde toplum kuresel bir nitelik kazanir ve modern kosullar altinda yalnizca tek bir toplumsal sistem var olabilir Dunya capindaki iletisimsel sistem tum olanaklari iceren tek bir dunya olusturmaktadir Dolayisiyla Luhmann a gore icinde tum iletisimlerin meydana geldigi tek bir dunya toplumu vardir Psisik sistemlerin otopoietik yeniden uretim tarzinin unsuru dusuncedir Islemsel kapalilik bakimindan psisik ve sosyal sistemler birbirinin cevresi durumundadir dolayisiyla dusunceler ve iletisimler biribirinden farklidir Karsilikli etkiler yapisal duzey ile sinirlidir Aralarinda sadece yapisal eslesme soz konusudur ve her iki sistem de birbirine yapisal olarak uyum saglamistir Luhmann psisik ve sosyal sistemler arasindaki bu yapisal eslesmeyi birbirine nufuz etme interpenetration olarak adlandirir Bu kavramlastirmanin sonucu olarak sosyal olanin psikolojik olandan ayristirilmasi teorik olarak mumkun olmaktadir Baska kullanim alanlariBob Jessop kapitalist sistemin kendi kendini yeniden uretmesi baglaminda otopoiesis kavramini kullanmis ve Marx in sermayenin kendi kendini degerlemesi analiziyle iliskilendirmistir Jessop devletin piyasa ekonomisinden goreli ozerkligini iki alt sistemin yapisal eslesmesi olarak okumakta ve ozerk bir sistemin gorece kapali bir digerini nasil etkiledigini meselesinin autopoiesis cercevesinde nasil ele alinabilecegini sorgulamaktadir Baska bir makalede otopoiesisi Marksist teori ve Duzenleme Okulu yla baglantili olarak karsilastirmaktadir Luhmann in yani sira otopoiesisi hukuk alanina uygulamistir Bunun disinda orgutler enformasyon sistemleri iletisim gibi alanlarda da ele alinmistir Kaynakca Varela F J 1996 The Early Days of Autopoiesis Heinz and Chile Systems Research 13 3 s 407 Varela 1996 s 409 412 Varela 1996 s 412 Maturana H R ve Varela F J 1980 Autopoiesis and Cognition The Realization of the Living Dordrecht D Reidel Publishing Company s xvii Maturana ve Varela 1980 s 75 76 Varela 1996 s 413 14 Varela F G Maturana H R amp Uribe R 1974 Autopoiesis The Organization or Living Systems Its Characterization and a Model BioSystems 5 s 192 93 Zeleny M 1996 On the social nature of autopoietic systems E L Khalil amp K E Boulding Eds Evolution Order and Complexity icinde pp 122 145 London amp New York Routledge Knodt E M 1996 Foreword Niklas Luhmann Social Systems icinde pp ix xxxvi Stanford California Stanford University Press s xxi Luhmann N 1995 Social Systems J Bednarz Jr Cev Stanford California Stanford University Press s 6 7 Luhmann 1995 s 16 17 Luhmann 1995 s 17 Lewontin R C 2015 Ideoloji Olarak Biyoloji DNA Doktrini Cengiz Adanur Cev Istanbul Kolektif Seidl D 2004 Luhmann s theory of autopoietic social systems Munich Business Research No 2004 2 s 3 Luhmann 1995 s 37 Maturana ve Varela 1980 s 94 Luhmann 1995 s 9 Luhmann 1995 s 13 Luhmann 1995 s 33 Luhmann 1995 s 177 Maturana ve Varela 1980 s 79 81 Maturana ve Varela 1980 s 100 5 Maturana Maturana ve Varela 1980 s 82 108 Seidl 2004 s 4 Luhmann N 2013 Introduction to Systems Theory Peter Gilgen Cev Cambridge Polity s 83 85 Luhmann 1995 s 24 25 Knodt 1995 s xvii xix Maturana ve Varela 1980 s 118 Beer S 1980 Preface Maturana H R ve Varela F J Autopoiesis and Cognition The Realization of the Living icinde Dordrecht D Reidel Publishing Company s 70 Ornegin bkz Dougall C 2001 CHAPTER 8 The Autopoiesis of Social Systems An Aristotelian Interpretation F Geyer amp J van der Zouwen SOCIOCYBERNETICS Complexity Autopoiesis and Observation of Social Systems ss 141 157 icinde London Greenwood Press Dougall 2001 s 144 45 a b Maturana ve Varela 1980 s 85 86 Dougall 2001 s 147 Luhmann N 1990 Essays on Self Reference New York Columbia University Press s 2 Knodt 1995 s xiv xv Luhmann 1995 s 1 Luhmann 1995 s 4 Luhmann 1990 s 1 2 Luhmann 2013 s 76 77 Luhmann 1990 s 3 Luhmann 1990 s 4 Luhmann 1990 s 6 Luhmann 1995 s 39 Luhmann 1990 s 176 78 Seidl 2004 s 13 Seidl 2004 s 10 11 Jessop B 2005 Hegemonya Post Fordizm ve Kuresellesme Ekseninde Kapitalist Devlet B Yarar A Ozkazanc Cev Istanbul Iletisim s 16 17 Jessop B 2008 Devlet Teorisi Kapitalist Devleti Yerine Oturtmak Ahmet Ozcan Cev Ankara Epos s 410 451