İTÜ TV (İstanbul Teknik Üniversitesi Televizyonu), 9 Temmuz 1952 tarihinde yayına başlayan televizyon kanalı. Philips şirketi yapımı olan, 1. bantta ve 100 watt güçle amatör vericileri ile yayın yapan İTÜ TV, Türkiye'nin ilk televizyon kanalıdır. Türkiye'nin televizyon ile tanışması 1 Mayıs 1964 tarihli TRT Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye sınırları dâhilinde TRT dışındaki kurumların radyo ve televizyon yayınları yapması yasaklandığından, İTÜ TV 1970 yılında yayınına son verdi ve vericileri de 1971 yılında TRT'ye devredildi. TRT'ye devredildikten sonra 10 Temmuz 1972 yılında tamamen kapandı.
İTÜ TV | |
---|---|
Tam adı | İstanbul Teknik Üniversitesi Televizyonu |
Kuruluş | 9 Temmuz 1952 |
Kapanış | 10 Temmuz 1972 |
Şirket | İstanbul Teknik Üniversitesi |
Sahibi | İstanbul Teknik Üniversitesi |
Görüntü formatı | 4:3 |
Ülke | Türkiye |
Dili | Türkçe |
Yayın alanı | Türkiye |
İştirakler | İTÜ Radyosu |
Genel merkez | Taşkışla/Maçka, Beşiktaş, İstanbul |
Websitesi | i̇tu.edu.tr |
Tarihçe
İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek Frekans Kürsüsü Başkanı Mustafa Santur'un Tv ile ilk tanışması 1938 yılına rastlar. II. Dünya Savaşı sonrası yıllarda yaptığı Avrupa gezilerinde televizyon denen 'camlı kutu'yu daha yakından tanır. Önceleri İsviçre, sonra Hollanda ve Almanya haftada birkaç gün yayın denemeleri yapmaktadır. 1948 yılında televizyonla ilgili gelişmeleri yerinde görmek ve çeşitli incelemelerde bulunmak için Avrupa seyahatine çıkar. Döndükten sonra kendi kendine çalışmaya başlar. Bu arada televizyonun gelişim yıllarının savaş yıllarına rastlamasından ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır ekonomik koşullardan dolayı, bu aygıtın varlığından Türk halkının henüz haberi yoktur. 1942’de davetli olarak Amerika’ya giden gazeteciler heyetinde bulunan Abidin Daver, gezi anılarında televizyon ile ilgili olarak şunları anlatır.
"Atlanta istasyonunda tren beklerken sıkılmadık. Çünkü bu istasyonda garp fen ve tekniğinin en güzel ve en yeni icatlarından biri olan televizyonu seyrederek vakit geçirdik. Televizyon, radyo ile sinemanın izdivacından hasıl olan bir harikadır denilebilir. Televizyon sesleri ve resimleri şimdilik 80 kilometre uzağa naklederek aksettiren bir icattır… Bu işle uğraşan mühendisler, televizyonun sinema ve radyonun en büyük rakibi olduğunu, ileride herkesin şimdi radyo aldığı gibi bir de televizyon alarak evinde sinema seyredeceğini söylediler."
Mustafa Santur televizyon yayını konusundaki ilk resmi girişimini Dekanlığına yazdığı 16 Temmuz 1951 tarihli mektupla yapar:
"Son yıllarda mühim inkişaflar gösteren televizyon alanındaki tedrisatımızı geliştirmek, ileride memleketimize de girmesi mukadder olan televizyon tekniğinde tecrübeli elemanlar yetiştirmek maksadı ile çok yüksek frekans laboratuvarımızda küçük mikyasta bir tecrübi televizyon tesisi kurmak çok münasip olacaktır. Böyle bir tesis için gereken bazı cihazların isim ve özellikleri ilişik şartnamede gösterilmiş bulunmaktadır. Bu cihazların satın alınması için gerekli müdahalenin yapılmasını, derin saygılarımla rica ederim."
Başvuru mektubunda da görüldüğü gibi bu girişimin birincil amacı öğrencilerin yararlanabileceği bir laboratuvar kurmak ve eğitsel amaçlarla televizyon yayını yapmayı denemektir. Santur da bu girişimin amacını şöyle açıklar:
"Üniversitemizdeki televizyon cihazları tecrübi çalışmalar yapmak üzere kurulmuştur. Gayemiz muntazam ve devamlı yayınlar yapmak olmadığından tesisatımız bir laboratuvar çerçevesini aşmamaktadır."
Ancak, ileride yapılan yayınlar çok başarılı olacaktır ve eğitim amaçlarını aşarak Türkiye’de televizyonculuk bilincinin ve kültürünün oluşmasının temeli olacaktır. Üniversite çevresi de bu girişime olumlu yanıt verir. Ne var ki, devlet mevzuatı ve bütçe sorunları nedeniyle gerekli malzemenin bir kerede değil de, üç kerede alınması kararına varılır. Bundan dolayı, gerekli cihazların alınması ve yayınların başlaması bir süre gecikir. Aslına bakılırsa bu gecikmenin en önemli nedeni Türkiye’nin ekonomik alanda uyguladığı siyasettir. Çünkü bugünlerde ithalat yasaklanmıştı. Bu yüzden, gereken verici ve kamera İTÜ TV’ye Philips firması tarafından bağış olarak verilmişti. Bu olayın gerçekten bağış mı, yoksa kanunları delmek için bir plan mı olduğu bugün bilinmiyor. Fakat, Türk siyasetinin özelliklerinden yararlanarak bu uygulamanın yasayı delmek için hazırlanmış “masum bir plan” olduğu düşünülebilir. O sıralarda, Santur’un gözde ve başarılı öğrencilerinden Adnan Ataman, Amerika’daki ihtisasını doçent olarak tamamlayarak yurda döner. Santur, öğrencisini TV yayınlarının başlatılmasıyla görevlendirir. Ataman Amerika’da tanıştığı televizyona büyük bir ilgi duymuştur, teklif de caziptir zira hocasıyla birlikte çalışacaktır. Bu sıralarda malzemelerin sipariş edildiği Hollanda'nın Philips firmasından ilginç bir teklif gelir: "Televizyon malzemelerinden kim sorumlu olacaksa, o bilim insanınızı gönderin; araç gereçlere yerinde alışsın." Bu teklifin ardından, Ataman eşiyle birlikte Hollanda'ya giderek televizyonun Türkiye’de ilk adımını atacak olan cihazları tanır. Cihazlar geldikten sonra Taşkışla'da üç küçük odaya bir laboratuvar hazırlanmaya başlanır. Üniversite binasının çatı katında bulunan bu üç odanın en büyüğü çekim stüdyosu olarak kullanılmıştır.
TV vericisi antensiz olacak değildi, bu kez de anten sorunu ortaya çıkar. Türkiye'ye henüz televizyon girmediği için, anten işini yapabilecek bir uzman henüz yoktur. Sonunda, böyle yükseklere çıkabilecek kişinin ancak bir minare ustası olabileceği düşünülür. Perşembe pazarında gemi direği yapanlara on metre yüksekliğinde, gemi direğinden bozma bir anten direği hazırlattırılır. Hava soğuk olmasına rağmen yetkililer anteni kurmayı başarırlar. Ama bu anten ilk etapta pek fazla bir görev üstlenemeyecektir. Çünkü ilk yayınlar dışa yönelik değildir. Zaten dışarıya yönelik yayın yapabilse bile, o dönemde Türkiye'ye henüz şahıs malı televizyon alıcısı girmemiştir. Türkiye'deki alıcı sayısı dördü İTÜ’de, üçü bu işle meşgul olan öğretim görevlilerinin evlerinde, kalanı ise de Beyoğlu'ndaki dükkânların vitrininde olmak üzere toplam 10’dur. Böylece, Philips’ten sağlanan 100 Watt’lık bir verici ve bir adet "süper ikonoskop" kamera ile yayına başlar. Yayınların başlamasıyla “İTÜ TV Deneme Yayını” flaması da ekranda dalgalanmaya başlar. Hatta, sürekli vantilatör çalıştırılır ki flamanın iyice dalgalanması için. Burada tarih konusunda bir saptama yapmakta yarar var. Türkiye'de televizyonun doğum günü 1952 yılının mart ayı içerisindedir. Öte yandan, ilk yayın tarihi ile ilgili çelişkili bilgiler de bulunmaktadır. M. Tali Öngören ilk yayının 9 Temmuz 1952 günü gerçekleştiğini yazar. Emir Turam da Öngören’le aynı tarihi verir. Hatta, bu tarihin 1960’ların başlarında olduğunu yazanlar bile olmuştur. Ancak, ilk yayın tarihi günü belli olmamakla birlikte 1952 yılının Mart ayı içerisinde olduğu açık ve kesindir. İlk yayınların teknik özelliklerine gelince; konferans, konuşma ve skeç gibi sahneleri doğrudan doğruya naklederken bir "süper ikonoskop" kamerası kullanılmaktadır. Stüdyoya bitişik oda kontrol ve kumanda odasıdır. Burada sinyal jeneratörü ve resim monitöründen başka 35 mm’lik bir sinema projektörü ve sinema kamerası ve bir plak çalma makinesi ve ses monitörü mevcuttur. 35 milimetrelik sesli filmleri nakletmek mümkündür. Koridorun öbür ucunda bulunan diğer odada da yüzer Watt’lık iki ufak verici vardır. Bunlardan birisi resim, diğeri ses yayınlamaya yaramaktadır. Resim 62,25 Mc/s’lik bir frekansla, ses ise 67,75 Mc/s üzerinde çalışmaktadır.
Mustafa Santur ilk yıldaki eksiklerini ve amaçlarını da şöyle açıklamakta:
"Antenimiz şimdilik bir geniş band dipolünden ibarettir. Lakin bu anteni ilk fırsatta değiştirip yerine kazancı daha büyük olan daha müessir bir anten koyacağız. Bu surette verici gücümüzü arttırmadan alan şiddetimizi arttırmış olacağız. Önümüzdeki aylarda stüdyomuzun eksiklerini tamamlayacağız. Sonra cihazlarımızın aksayan bazı kısımlarını ıslah edeceğiz. O zaman daha muntazam deneme yayınlarına başlamak imkânı bulacağız."
İlerleyen haftalarla birlikte, yayınlar düzene girer. 1953 yılına gelindiğinde, halk arasında artık “Televizyon seyrediyor musunuz?” sorusu yavaş yavaş duyulmaya başlanır. İTÜ TV yöneticilerinin amacı, bu ilgiyi bilimsel yöne çekmektir. Yetkililer yayınların daha çok sayıda seyirci tarafından izlenmesi arzular. Bunun amacı da yayınların teknik yönden kalitesini ölçebilmek, yapılan bilimsel çalışmaların sonuçlarını öğrenmektir. 1953 yılında İTÜ’nün Gümüşsuyu’nda bulunan konferans salonuna bir alıcı konulur ve yayınların kalabalık bir seyirci kitlesi tarafından izlenmesi sağlanır. Halkın büyük beğenisi ve desteği üzerine İTÜ TV’nin haftalık yayını zamanla halka açılır. Rektörlük bu konuda gerekli izni verir ve bunu bir basın bülteniyle kamuoyuna bildirir. “Teknik Üniversitenin Gümüşsuyu binasındaki konferans salonunda bulunan alıcılardan yayınların izlenebileceği ve salonun her Cuma saat 17:00 ile 18:00 arasında açık olduğu” halka duyrulur.
Bir izleyici konferans salonundaki izlenimlerini ve televizyon yayınlarını şöyle anlatmakta:
"Bilmem, hiç televizyon makinesi gördünüz mü? Televizyon verici aletleri de aynen film makineleri gibi, Aletin objektifi, emisyon yapan sanatkar üzerinde tutuluyor. Eğer artist hareket ederse, bu hareketlerle muvazeneli olarak oynatılıyor. Dışarıda da alıcı makineler, bildiğimiz radyo gibi, Yalnız üzerinde camdan ve konkav bir ekran var. Evvela ince çizgiler, sonra da televizyon üzerindeki bir düğme vasıtasıyla hayaller netleştiriliyor."
Bununla birlikte, ilk yıllardaki seyircilerin önemli bir görev ve işlevleri vardır. Yayın bittikten sonra veya yayın sırasında İTÜ TV’ye telefon etmek ve yayınların kalitesinin nasıl olduğunu bildirmek. Bu görevi mektupla da yapmak mümkündür. Ancak, yetkililer daha çok telefonla yapılan uyarıları dikkate alarak, anında düzeltmeler yapmak yoluna gitmişlerdir. Mektuplar daha çok teşekkür niteliğinde ve programların içeriği ile ilgilidir.
Ekranın İlkleri
Bu dönemlerde ilk yayını çeken kameraman, görüntüyü ışıklandıran ışıkçı, ses ayarını yapan teknisyen, ekrana çıkan sanatçı, programı sunan spiker "ekranın ilkleri" olarak Türk televizyon tarihine geçmişlerdir. Örneğin, ilk kameraman Adnan Ataman'dır. İlk dekor ise biri kahverengi, diğeri gri iki perdeden oluşmaktadır. İlk spiker ve televizyon sunucusu İTÜ’nün orkestrasını çalıştırırken İTÜ Radyosu’nda spiker ve programcı olan Fatih Pasiner’dir. Fatih Pasiner TV’de spikerliğe başladığı zaman "hitap" konusunda bazı küçük sıkıntılar da yaşamıştır. "Anons hiç alışık olmadığımız bir tarzda yapıldı. Çünkü radyolarımızın düğmesini çevirdiğimiz zaman karşımıza çıkan spiker, bize daima "sayın dinleyiciler" diye hitap ettiği halde, televizyon spikeri "sayın seyirciler" diye seslendi."
Sonra, Pasiner buna bir çözüm bulur ve "Sayın seyirci ve dinleyiciler" demeyi uygun görür ve bu yıllarca böyle devam eder.
Ekrana çıkan ilk sanatçılara gelince, bunların başında Feriha Tunceli gelir. , ve ile birlikte çıktıkları ilk programlarında aletlerin odaya zor sığdığı bilinmektedir. Bu yüzden bir iki enstrümanla yaptıkları programlarda stüdyonun 35-40 dereceye yükselen sıcaklığı onlara ecel terleri döktürür. Feriha Tunceli ilk TV konserini şöyle anlatır:
"Doğrusu televizyonun adını duymuştuk ama, hakkında fazla bilgimiz yoktu. Ben o sırada konservatuvarı yeni bitirmiş, tecrübesiz bir sanatçıydım. Bunlara bir de ilk kez, pek bilmediğimiz televizyonun heyecanını eklerseniz, Aslına bakılırsa, o stüdyoya zaten bir kemanla bir ud zorlukla sığmıştı. Şöyle bir köşeye sıkışmış gibiydik. Bir yandan kameranın çekilişini izliyor, öte yandan da alıcıda görüntüyü seyrediyorduk. Merak uyandırıcı idi. Derken kamera karşısına geçme sırası bize gelince, işte yukarıda söylediğim heyecan kasırgası esmeye başladı. Televizyondan önce, bir şarkı söyledik mi, bir konser oldu mu, arkadaşlarımıza koşar, nasıl söylediğimizi sorardık. Televizyonda ise, programım bitince, stüdyodaki arkadaşıma gitmiş ve nasıl söylediğimi değil, nasıl göründüğümü sormuştum."
Zaman geçtikçe, hem yayınlarının kalitesi ve içeriği hem de izleyici sayısı artmıştır. Ancak, yine de, televizyon İstanbul'un her yerinde bilinmiyor ve alıcı sayısının azlığından dolayı herkes yayınları izleyemiyordu. 18 Mart 1954 tarihinde yayınların rekor sayılabilecek sayıda izleyiciye ulaşması bakımından önemli bir tarihtir. Cağaloğlu Öğrenci Lokali'nde "İstanbul Kültür Konferansları" başlıklı bir sunum yapmıştır. Salona getirilen üç alıcı sayesinde konferansa gelenler, çoğu ilk defa, yayını izleme şansını yakalamıştır. Bu tarih gerek halka açık gösterim yapılmasından, gerek izleyici rekoru kırılmasından, gerekse televizyonun halk arasında hızla yayılmaya başlamasından dolayı önemlidir. Adnan Ataman'ın vermiş olduğu bu uygulamalı konferansla televizyona duyulan ilgi ile birlikte, bu konuda gönüllü olarak çalışmak isteyenlerin de sayısı giderek artar. , İTÜ TV’nin ilk yılarlıdan itibaren konuşmalar hazırlar, hikâye okur, Fatih Pasiner'le birlikte müzikli şiir programı düzenler. Bunun yanında, Yesari'nin en önemli özelliği televizyonda ilk tiyatro oyununu gerçekleştiren kişi oluşudur. Yesari’nin "Mektup" adlı otuz dakikalık piyesinde, yazarın kendisi, Gençlik Tiyatrosu'ndan , Ali Keskiner ve 'la birlikte rol alır. Nisa Ersan, 1970'li yılların ünlü ve başarılı tiyatro sanatçısı Nisa Serezli'den başkası değildir. 23 Aralık 1954 akşamı ekrana gelen bu piyes büyük ilgi çekmiştir. Bu yıllarda basında İTÜ TV ile ilgili en fazla yer alan haber bu olmuştur. İTÜ TV'nin düzenli programlarından biri de "Hava Durumu"dur. Hava Durumu yayına girdiği 1954'ten itibaren en fazla ilgi çeken programların başında olmasının yanı sıra, ara verilmeden İTÜ TV'nin kapanışına kadar yayında kalan ender programlardan biridir. Bu programı yapması için Taşkışla Stüdyoları'na Amerikalı Meteoroloji Profesörü davet edilir. Fakat küçük bir sorun vardır: Tweles Türkçe bilmemektedir. Bundan dolayı, programa genç meteoroloji uzmanı Ali Esin'de çağrılır. Tweles her hafta programa gelemeyeceği için ikinci hafta Ali Esin'i gönderir ve ekler:
"Bak Ali, yurdunuzda televizyon yeni başlıyor. Daha doğrusu ilk adımlarını atmaya çalışıyor. Tıpkı televizyon gibi, bizim bilim dalımız meteoroloji de az tanınınıyor. Gereği kadar bilinmiyor. Benden sana öğüt: Ne olursa olsun, televizyona çık ve mesleğini ülkene tanıt! Meteoroloji bilmek bir uygarlık belirtisidir."
1955 yılına gelindiğinde, yayınlar bir ara iyice seyrekleşir ve her hafta yapılan yayınlar iki haftada bir yapılmaya başlanır. Bunun en önemli nedeni ise bu işe gönül verenlerin vaktinin sınırlı olması ve televizyonda çalışanların tamamına yakını öğrenci olduğu için sınavlarına da hazırlanmak zorunda olmalarıdır. Bu yılın ilk aylarında gösterilen programlara gelince, 13 Ocak'ta televizyonda ilk defile, beş yaşında piyanist , , Necdet Koyutürk, , ve Laika Karabey konser, hikâye, şiir ve temsil programları yer alıyor.
1956 yılına gelindiğinde ise, televizyona televizyona duyulan ilgi birden artıyor. Bunun en önemli nedeni alıcı sayısının artması, dolayısıyla televizyon kültürünün oluşmaya ve yerleşmeye başlaması ve sonuçta gazetelerde bu konuyla ilgili yazı ve haberlerin artmaya başlaması. Ayrıca, yayınlar da tekrar her hafta yapılmaya başlanıyor. Bu dönemdeki gazetelerdeki haber ve yazılardan biri şöyle:
"İstanbul Teknik Üniversitesi Yüksek Frekans Eğitimi Kürsüsü'ne bağlı olarak birkaç yıldır tecrübe yayınları yapan İstanbul Televizyon İstasyonu, 1 Kasım Perşembe günü başlıyor. Bu kürsünün profesörü Mustafa Santur ile doçenti Adnan Ataman'ın teşebbüs ve gayretleriyle başlayan bu mütevazı denemeler, her hafta perşembe günleri saat 17-18 arasında bu yıl da devam edecek. Tabii yüzde yüz amatörce. İstanbul Televizyonu'nun verici postası eski Taşkışla binasındaki Mimarlık Fakültesi'nin en üst katında. Perşembe günleri program saatinde Gümüşsuyu'ndaki binanın hangi dershanesi boş olursa, oraya bir alıcı makine koyup davetlilerin televizyon seyretmesi sağlanıyor. Teknik Üniversite televizyon postasının neşir sahası 20-30 kilometrelik bir çevre. Şehrin yüksek noktalarından, basık yerlere nispetle daha iyi alınıyormuş. Zira verici merkezin anteni ile alıcı alet anteni arasında herhangi bir engel bulunmaması yani resmin naklini önlememesi şart. Alakalıların şimdiye kadar yaptığı soruşturmalara göre, İstanbul Televizyonu'nun en net Adalar'da alındığı anlaşılmış. Buna mukabil Florya'dan ancak sesi duyulabiliyormuş ve resim alınamıyormuş. İstanbul'da alıcı televizyon makinesine sahip "elli altmış" aile olduğu tahmin ediliyor. Bu aletlerin ekserisi, memleketimizden ayrılan Amerikalı'lardan satın alınmış."
Bu arada, İTÜ TV'nin komşuluk ilişkilerini derinden etkilediğini ve "telesafirlik" kavramını ortaya çıkardığını söylemeliyiz. Televizyon İstanbul'da büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Ama alıcı sayısı yok denecek kadar azdı. Yayınlar ilk başladığı zaman İstanbul'da sadece 10 alıcı mevcuttu. 1953'te 30, 1955'te 40 ve 1957'de de 160-170 kadar alıcı olduğu tahmin edilmekteydi. Bu yüzden dönemin popüler deyimiyle "telesafirlik" kavramı ortaya çıktı. Televizyonu olmayanlar, olanların evine misafirliğe gidiyordu. Çocuklar, televizyonu olan evlerin pencereleri önünde birikip yeni teknolojiye olan ilgilerini gösteriyorlardı. Bunun yanı sıra, vitrinlerinde televizyon bulunan mağazaların önünde izleyicilerin birikmesinden dolayı yayın saatlerinde trafiğin kapanması da başka bir örnektir.
1957 yılında her perşembe süren yayınlar artan bir ilgiyle izleniyor. Ataman ve öğrencileri teknik yönü geliştirirken, gönüllü televizyon öncüleri de yayınları dolduruyorlar. Ali Esin'in hava raporu ve İbrahim Gökçe'nin trafik konuşması muntazam olarak devam ederken Pertev Tunaseli'de spor konuşmaları yapmaya başlıyor. Diğer programlar ve yayına gelen sanatçılar da şu isimlerden oluşuyor: Ahmet Şener ağız mızıkası, Malatyalı Fahri'de halk havaları sunar; Günçin Bayburt'tan bale izlenir; Adnan Şenses, ve müzik programlarında solist olarak yer alırlar. Gençlik Tiyatrosu'nun temsilleri de sürekli gösterilir. Bu arada, program eksik olduğu haftalarda, spiker Fatih Pasiner ekrana çıkarak izleyicilerle telefonda sohbet eder. İzleyiciler televizyon üzerine sorular sorar; o da elinden geldiğince yanıtlamaya çalışır. İzleyici kendi adını ve sesini televizyonda duyunca ayrı bir sevinç duyar. Aynı yılda, "TV'de Sinema"nın temelleri atılır. İlk olarak "Hitit Güneşi" gösterilir. Zeki Müren'in başrol oynadığı "Berduş" filmi gösterilirken elektrik kesilir ve yayın da film de yarıda kalır. İTÜ TV Taşkışla stüdyosunda yayınlarını sürdürürken, yöneticiler de bir yandan yayınların kalitesini artırma çabası içindedir. Bu amaçla 17 Ekim 1959 günü Maçka'daki İTÜ binasının çatısına bir anten dikilmiştir ve gelecekte bu anten sayesinde yayınların teknik kalitesi artacaktır. Ancak, yayınlar hala Taşkışla binasından devam etmektedir.
1960 yılında İTÜ TV bir duraklama dönemi yaşamıştır. 28 Nisan 1960 günü İTÜ TV'nin yayınlarına "ara verdirilir". 2 Mayıs 1960 günü saat 16.00'da da İTÜ Radyo ve Televizyonu polis tarafından mühürlenir. Beş ay süren bu "susturuluş" 6 Ekim 1960'ta yayınların başlaması için yeniden izin alınması üzerine sona erer. Fakat teknik arıza nedeniyle o gün yayın yapılamaz. İTÜ TV 10 Ekim 1960'ta "Devrim ile ilgili haber filmlerinin gösterilmesi" şartıyla tekrar izleyicilerinin karşısına çıkar. Yassıada ile ilgili bazı haber filmlerinin sundurulduğu bu yayından sonra, diğer haftalar da aynı şekilde güncel haber filmlerinden oluşan yayınlar yaptırılır. 17 Kasım 1960'ta ise normal yayın akışına geçilir. Normal yayın akışına geçildikten sonra İTÜ TV'de yeni programlar yayınlanmaya devam ediyor. Bunların başında yarışmalar ve günümüzde "Talk Show" olarak bilinen müzik ve eğlence programları geliyor. Yarışma programlarının hazırlanmasında ve sunulmasında Halit Kıvanç ön plana çıkıyor. Ancak, Kıvanç yarışma programları başlamadan önce büyük sıkıntılar da yaşıyor:
"Bir kere TV ekranına çıkmaktan korkuyorduk büyük çoğunluk Yarışmacılar ve Jüri Bir yarışma programında jüri olarak oturmasını arzuladığım çok ünlü bir film yıldızı ile gene çok ünlü bir tiyatro sanatçısı özür dilemişlerdi. İkisi de "Ne olur, beni televizyona çıkarma! Korkuyorum." demişti. Bazısı da yarışmaktan çekiniyordu. Bu durumda en büyük destek, öğrenciler ve okullar olacaktı. Bizler de öyle yapmıştık."
Yayınlanan ilk yarışma programı "" adındaki bilgi yarışmasıdır. Kıvanç bu programı İTÜ TV'nin ilk yıllarından kapanışına kadar geçen sürede aralıksız olarak görev alan ile birlikte yapmış. Soruları çoğu kez Tekeli, büyük bir ciddiyet ve önemle kendisi hazırlamış. Aynı zamanda İTÜ'den diğer öğretim görevlileri ve lise öğretmenleriyle birlikte yarışmanın jüri üyeliğini yapmış. Lise öğrencilerinin bilgilerini ölçmek için tasarlanmış olan bu yarışmada, İstanbul Serofinil Derneği'nin derece alanlara kanarya hediye etmesinden dolayı, yarışmanın adı "Talih Kuşu" olmuş. Çok ilgi gören ve beğenilen bir diğer yarışma programı da ""dür. Halit Kıvanç bu yarışmayı Almanya'da görüp beğenmiş ve İTÜ TV'de uygulamayı düşünmüş. İstanbul Müdürlüğü'nün yaptırdığı delikli kaleye izleyiciler ve bir futbol takımının bazı oyuncuları katılarak üçer atışta en çok gol atmayı başaran kişi olmaya çalışırlarmış. Göztepeli Nevzat gibi ünlü futbolcuların gelmesi programa ilginin artmasını sağlamış. 1961 yılına gelindiğinde programlar ve dolayısıyla konuk olan sanatçıların sayısı ve çeşitliliği artar. Bunların başında edebiyat yarışması, Özdemir Asaf'ın konuşması, 'nin spor programları ve 'nun sinema yıldızlarıyla röportajları gelir. Bununla birlikte, günümüzdeki "Talk Show" programlarının temeli de yine bu yıllarda tarafından İTÜ TV'de atılmış ve en çok ilgi gören ve konuşulan programların başında yer almıştır. Ebecioğlu düzenli olarak hazırladığı show programlarına o yılların en çok istek gören sanatçılarını getirmeyi başarmıştır. Ayrıca günümüzde TGRT'de yayınlanan Erkan Yolaç'ın "Evet-Hayır (yarışma)|Evet-Hayır" yarışması ilk kez İTÜ TV ekranlarında gösterilmiş.
'da ilk zamanlar piyanist , Öztürk Serengil, Gönül Yazar, , Zekai Apaydın; ilerleyen yıllarda orkestrası eşliğinde Altan Erbulak ve Nuri Sesigüzel ve 1969 yılının ilk aylarında da aynı programda Ajda Pekkan ve Zeki Müren konuk olmuşlardır. Bu sanatçılar hiçbir ücret almadan, Fecri Ebcioğlu'nun daveti üzerine programlara katılıyorlardı. Hatta, programın ilgi görmesi üzerine, sanatçılar programa katılmak için İTÜ TV'ye kendileri teklif götürmeye başlarlar. Zeki Müren ve Ajda Pekkan katıldıkları programda büyük ilgi görmüş ve İTÜ TV'ye teşekkür telefonları yağmıştı. Birçok insan onları ilk kez görmüş ve izlemişti. O gece, Müren siyah ayakkabılarının taşlarla işlenmiş topuğundan, siyah elbisesine ve yakası ferbelalı beyaz gömleğine kadar giyimine büyük bir ilgi göstermişti. Bu titizlikte Adnan Ataman'ın uyarı niteliğindeki ricası da etkili olmuştu. Ataman, Müren'in seyircinin tepkisine neden olabilceğini düşünerek çok dikkat çekici giyinmemesini istemiş. Çünkü önceki yıllarda Fatih Pasiner sıcaktan dolayı bir programa gömlekle çıktığı için tepki telefonları almıştı. Bu yılları yaşayanların unutamadığı bir gece vardır; Ebecioğlu'nun bir showuna İsrailli sanatçı Mercedes ve gitarist eşi de katılır. Ebcioğlu gitaristin elini sıkarken birden ikisi yere düşerler ve kimse ne olduğunu anlayamaz. Meğer mikrofona gelen kabloya topraklama yapılması unutulmuş ve Ebcioğlu'nu elektrik çarpmıştır. hemen yayını kapatır. Kısa bir süre sonra tekrar yayın başlar ve şu anons yapılır: "Acil! Bir doktor İTÜ TV'ye bekleniyor!" İzleyiciler endişelerinden dolayı telefona sarılırlar, ama hatlar kilitlenmiştir. Kısa sürede birden fazla doktor stüdyoya yetişir ve önemli bir sorunu olmayan Ebcioğlu da bu arada kendisine gelir.
1962 ve 1963 yıllarında da İTÜ TV'de tiyatro oyunları ve müzik programları gösterilmeye devam eder. Örneğin, İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçıları (Gönül Ülkü, Suna Pekuysal ve ) "Hırsız Kız"ı oynarlar. Zeynep Değirmencioğlu "Ayşecik" rolüyle ve Türkan Şoray'da genç sinema yıldızı olarak ekranda bu yıllarda boy göstermeye başlar. Bunlardan başka, Behçet Kemal Çağlar'ın sohbeti, Ahmet Mekin'le röportaj, ve Emel Sayın'dan şarkılar ve Topluluğu gösterilen diğer programlardır. Ayrıca, 1963 yılının önemli bir yayını da "TV'de İngilizce"dir. "Let's Speak English" adıyla düzenli olarak verilen dersleri takip edenlerin sayısı hiç de az olmamıştır. Bunun ilgi görmesi üzerine Almanca dersleri de yayına girmiştir. Böylece, televizyondan öğretim alanında da yararlanılabilceği gösterilmiştir. Almanca derslerinden dolayı, İTÜ TV'nin çalışmaları Alman basınına da yansır. adındaki magazin, İTÜ TV'nin çalışmalarını ve işleyişini, bazı bölümlerinde "alaya alarak" okuyucalarına duyurur.
5 Aralık 1963 günü de İTÜ TV tarihi açısından önemli bir gündür. Bu tarihte yayın Maçka'daki yeni İTÜ TV stüdyosundan yapılmıştır. Maçka'daki stüdyo Taşkışla'dakine göre daha geniş ve kullanım kolaylığı açısından bu iş için çok daha uygundu çünkü burası doğrudan stüdyo olarak planlanmıştı. Böylece, çeşitli show, yarışma ve programlar bu stüdyoyu haftada bir gün ünlü sanatçıların buluşma yeri haline getirmişti. Bu tarihten sonra yayınlar Maçka'dan yayınlanmaya devam etti. Ayrıca, diploma ödevi olarak vericinin gücünü 500 Watt'a çıkarmış ve yayınlar da çok daha geniş alana yayılmıştı.
Bunların yanı sıra, İTÜ TV'nin bu yıllardaki önemli aktivitelerinden birini de "naklen yayın"lar oluşturuyor. İlk naklen yayın tarihi, eski adıyla Mithatpaşa, günümüzdeki BJK İnönü Stadyumu'nda Türkiye'nin 2-1 kaybettiği Sovyetler Birliği maçının oynandığı 12 Kasım 1961'dir. Bu tarihte Adnan Ataman'ın masa takviminde "Türk-Rus millî maçının damdan televizyondan nakli. Tarihi bir gün..." notu vardır. Notta da gördüğümüz gibi bu yayın "damdan" yapılmıştır. İTÜ TV o günün şartlarında iki nokta arasında bağlantı kurmayı sağlayan link hattına sahip değildir. Bundan dolayı, kamera İTÜ Taşkışla binasının damına çıkılarak maç yayınlanmıştır. Tekeli, link hattı kullanılmadığı için bu yayının "naklen" değil, aslında "hırsız yayın" olduğunu ifade ediyor. Bu hırsız yayını 1 Ocak 1962 günü yayınlanan Fenerbahçe-Galatasaray maçı izledi. Ardından, 27 Mart 1963 günü Türkiye-İtalya karşılaşması "damdan" naklen yayınlandı. Kameralar başka bir stada ya da gösteri alanına taşınamadığından ve Taşkışla binasının damındaki görüntü Mithatpaşa Stadı ile sınırlı kaldığından, yayınlanan maçların hepsi bu statta oynanan maçlardı. Gerçek anlamda ilk naklen yayın, 21 Ekim 1965 günü İTÜ TV'nin açılış töreninin yayınlanması oldu. Bu yayın Philips'in İTÜ TV'ye verdiği bir link ve VIDICON kamera sayesinde Gümüşsuyu'ndan Maçka'ya gerçekleştirlir. Bu yayında hem kamerayı kullanır hem de öğretim görevlilerinin iyi tanıdığı için spikerlik görevini üstlenir. Böylece, gerçek anlamda ilk naklen yayın gerçekleştirilir. Açılış töreninin başarıyla yayınlanmasından sonra, adeta bir naklen yayın fırtınası başlar. Çünkü, önceki naklen yayınların arasındaki süreç yıllar olurken, 1966 yılından itibaren bu süreç günlere dönüşüyor. Her yönden hazırlıklı, link kullanılarak ve teknik açıdan noksansız denebilcek ilk naklen maç yayını 1 Mayıs 1966 günü gerçekleşir. Bu tarihteki Fenerbahçe-Beşiktaş maçında kamera ilk kez stat içine yerleştirilir ve yayın aralıksız olarak sürdürülür. Maçın golsüz bitmesi ise İTÜ yetkililerinin "Bir gol bile nakledemedik!" üzüntüsünü yaşamasına neden olur. Bunun ardından, bu başarılı naklen yayından cesaret alan İTÜ çalışanları 9 Mayıs'ta Hürriyet Altın Mikrofon Müzik Yarışması'nı Fitaş Sineması'ndan naklen yayınlarlar. 19 Mayıs'ta da Gençlik Bayramı kutlamaları izleyicilerine başarıyla ulaştırırlar. Bazı güreş turnuvaları, Milliyet Liseler Arası Müzik Yarışması Finali, İTÜ'de gerçekleşen bazı açıkoturum ve konferanslar, Lütfi Kırdar Spor Sarayı'ndan Kafkas Balesi gösterisi, bilgi yarışması, güzellik yarışması ve önemli maç yayınları seyirciye ulaşan diğer olaylardır. İTÜ TV normal yayınlarını sürdürürken, artık Türkiye'de kamusal alanda da televizyon konuşulmaya ve tartışılmaya başlanmıştı. Görüntüye dayanan elektronik haberleşmenin yapılıp yapılmaması tartışmaları sürdürülmekteydi. TRT'nin kurulması ile bu konudaki çalışmaların hızlandığı, yurt dışından gelen uzmanlara bu konuda raporlar hazırlattıldığı görülmektedir. Ancak, radyo oyunlarının henüz ülkenin her yerine ulaşmaması, televizyon ile ilgili yatırımların çok fazla harcama gerektirmesi gibi nedenler televizyonun devlet tarafından ele alınmasını geciktirmiştir. Bu nedenledir ki, I. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yayın konusunda yapılan yatırımlar radyo ile ilgili olmuş, televizyonun kurulmasına ilişkin herhangi bir yatırım öngörülmemiştir.
Öte yandan I. Beş Yıllık Plan'da olmamasına rağmen TRT, kurum olarak televizyon kuruluş hazırlıklarına başlar. Almanya ile yapılan anlaşma çerçevesinde Televizyon Eğitim Merkezi'nin yerleşeceği bina TRT tarafından sağlanacak, buranın teknik donanımını da Almanlar temin edecekti. Eğitim Stüdyosu dışa dönük yayınlarda kullanılmaması için bir verici antene bağlanmayacak, kapalı devre televizyon yayınlarıyla televizyonun gelecekteki teknik ve program personelinin yetiştirilmesine çalışılcaktı. Mithatpaşa'daki stüdyonun kurulması bittikten sonra, Alman yetkililer Ankara'ya gelir. Kurulan ekibin başına getirilen yetkili şunları anlatır:
"Bir Alman televizyon program uzmanı anlaşmanın kendisine sağladığı konforlu koşullarda Ankara'da uzun süre oturduğu halde eleman yetiştirmek için hiçbir çabaya katlanmamış, eğitim stüdyosuna bile yalnızca birkaç kere inmekle, oralarda dolaşmakla yetinmiştir."
Hazırlıkların ardından, ilk kapalı devre yayın 16 Ocak 1967 tarihinde Meclis Bütçe Komisyonu'na gösterildi. Bu yayınlar yıl içerisinde sıklaşarak ve çeşitlenerek sürdürüldü. Açık yayınların 1968 Ocak ayında yapılması planlandığı için hazırlıklar bitmemesine rağmen ilk televizyon yayını mono olarak 31 Ocak 1968 tarihinde yapıldı. Halka açık deneme yayınlarının başlamasından epey sonra, 1969 yılının kasım ayında Yüksek Planlama Kurulu, 1971 yılında Türkiye çapında ulusal bir televizyon şebekesinin kurulmasını ve bunun için de gerekli hazırlıklara 1970 yılında başlamasını kararlaştırır. 'ın da belirttiği gibi, önce planlayıp sonra harekete geçecekleri yere, önce başlayıp sonra planlama yapmaları Türk bürokrasisinin nasıl işlediğini ortaya çıkarmaktadır. Bu arada İTÜ TV de normal yayınlarını sürdürüyordu. Ancak, bir üniversite televizyonunun, döneme adını veren öğrenci olaylarından etkilenmemesi düşünülemezdi. 7 Haziran 1969 günü yapılan yayın öğrencilerin baskısı üzerine yarım kalır. Habere göre, molotofkokteylleri sunucu ve davetlileri duman içinde bırakmış ve park edilmiş otomobillerin de lastikleri kesilmişti. Saldırının nedeni ise televizyonun zengin zümreyi eğlendirmeye yönelik olmasıdır. Benzeri protestolar o günlerde sık sık yapılmaktaydı. Bu hareketli günleri çok iyi bilen Vural Tekeli şunları anlatıyor:
"Stüdyo molotofkokteyli atılması ve içerdekilerin duman içinde kalması doğru değil. Bütün olaylar stüdyonun dışında olmuştu. Aslında talebeler bize ve yayınlara karşı değillerdi. Siyasi kışkırtmalar neticesinde bu olaylar yaşandı. Olaylara katılan talebelerin iddiası 'İçeride karı oynatıyorsunuz; eğlendiriyorsunuz. Zengin zümrenin gününü gün etmesini sağlıyorsunuz' idi. Bundan dolayı yayını durdurmaya geldiler. Gelenler bizim arkadaşlarımızdı. Çok defa söylediklerinin doğru olmadığını anlattım. Beni sevmelerinden ve bana güvenmelerinden tatsız bir olay olmamıştı. Fakat, bir defa arabaların lastikleri bıçaklanmıştı. Ancak, talebeler hiçbir zaman stüdyoya giremediler."
Yine bu günlerde İTÜ TV'de görev alan Duran Leblebici konuyla ilgili şu bilgileri aktarıyor: "İşgal olayının nedeni öğrenci olaylarıdır. Bu sırada Aldo Dorfani korsan yayının engellenmesi için vericinin kristalini çıkarmıştı. Ama öğrenciler hiçbir zaman ne stüdyoyu ne de yayını ele geçirebildiler." Dönemin başka bir şahidi Esen Yücel de işgali basitçe "sağ-sol olayları" diye açıklıyor. Bana kalırsa, bu işgali anlayabilmek için bu dönemki öğrenci olayları iyice özümsemek gerekir. Tekeli'nin aktardığı "...zengin zümreyi eğlendiriyorsunuz.." cümlesi işgalin nedenini ortaya çıkarmakta. Bu işgal üretim araçlarının mülkiyetine ve çeşitli toplumsal ayrıcalıklara sahip sınıfa karşıdır. Marsizme göre bu, ezilenlerle ezenler, sömürülenlerle sömüren arasındaki bir çatışmadır. Uzun süren öğrenci boykotları nedeniyle İTÜ TV son yayınını 6 Mart 1970'te yaptıktan sonra 12 Mart askeri muhtırası hemen ardından 13 Mart'ta yayınlarını kesmek zorunda kaldı. İTÜ TV yayınların ekim ayından itibaren yeniden başlamasını planlıyordu. Ataman, yayınları kesmeye gönülleri razı olmadığını, cihazlarda tahribat olmadığını ve böyle bir teşebbüsle karşılaşmadıklarını ve bu konuda ortaya atılanların söylentilerden ibaret olduğunu söylemiştir. Ancak, yayınlar başlamamıştır.
Bu arada, 1970 yılının mayıs ayında Belediye'ye ait bir "korsan TV" bir hafta boyunca yayın yapmıştır. Zengin iş adamları ve 'nin desteklediği ve Fatih Pasiner'in de teknik sorumlu olarak görev aldığı bu yayınların amacı modern istasyonların bir Türk firması tarafından kurulabileceğini göstermekmiş. Bu kişiler aynı zamanda "Televizyon Sevenler Cemiyeti"nin de kurucularıdır. Ama bu yayınlar sadece bir hafta sürer. 1968 yılının ilk aylarından itibaren Ankara'da izlenebilen TRT yayınları siyasi çekişmeler içinde devam etmiştir. 1970 yılına gelindiğinde TRT İstanbul'da da yayınların başlaması gerektiği fikrine varmıştı. Bu yönde çalışmalara başlayan Almanlar, 1971 yılında İstanbul'da yayınları başlatmayı planlıyorlardı. Fakat, İstanbul'da yayınların sıfırdan başlaması da kolay değildi. Cumhuriyet'te TRT kurumunun TV yayını için kendileriyle işbirliği yapma teklifi ise TRT'nin yıllardır kendileriyle hiç ilgilenmemiş olmasından ve İTÜ TV'nin yok sayılmış olmasından dolayı reddedildiği haberi bulunmasına rağmen, TRT'den hiçbir zaman böyle bir teklif gelmediğini söylüyor. Öte yandan, Nihat Erim'in Adnan Ataman'ı telefonla arayarak İTÜ TV'ye ait stüdyo ve cihazların TRT'de kullanılmasını rica ettiğini ve TRT'nin bundan sonra İTÜ TV'nin cihazlarını kullanarak İstanbul'dan yayına başladığını belirtiyor.
En son yayınını 1970 yılının mart ayında yapan İTÜ TV, 25 Nisan 1971 tarihinde Türkiye-Batı Almanya maçını başarıyla naklediyor. Bunun üzerine izleyiciler, o haftaki Galatasaray-Fenerbahçe maçının yayınlanması için istekte bulunuyorlar. Ardından, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı yayınlanıyor. Bundan sonra İTÜ TV'nin uzun süre sessiz kaldığı ve yayın yapmadığı biliniyor. Zaten, bu arada İTÜ TV stüdyoyu ve cihazların birçoğunu TRT'ye devretmişti. Buna rağmen, İTÜ TV 4 Şubat 1972 günü çok az teknik olanaklarla yayın yapmayı başarmıştır. Aslında bir korsan yayın olan bu yayını gerçekleştirenlerden Vural Tekeli amaçlarını şöyle açıklıyor: "O zaman TRT'nin yayınları çok kötüydü. Buna vatandaşlardan tepki geliyordu. TRT ise bunun vericiden kaynaklandığı cevabını veriyordu. Biz de, kötü yayının vericiden kaynaklanmadığını, daha iyi yayın yapmak için teknik olanak olduğunu, ama bunu TRT'nin başaramadığını göstermek istedik ve başardık." Cumhuriyet gazetesi de bunu "İTÜ TV'si TRT TV'sini bastırdı" başlığıyla vermiştir. Saptayabildiğimiz kadarıyla, bu "korsan" yayın İTÜ TV'nin son yayını oluyor.
Kaynakça
https://www.facebook.com/media/set/?set=a.573286749368412.1073741835.261996270497463&type=3
- ^ . 2 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Eylül 2013.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
ITU TV Istanbul Teknik Universitesi Televizyonu 9 Temmuz 1952 tarihinde yayina baslayan televizyon kanali Philips sirketi yapimi olan 1 bantta ve 100 watt gucle amator vericileri ile yayin yapan ITU TV Turkiye nin ilk televizyon kanalidir Turkiye nin televizyon ile tanismasi 1 Mayis 1964 tarihli TRT Yasasi nin yururluge girmesiyle birlikte Turkiye sinirlari dahilinde TRT disindaki kurumlarin radyo ve televizyon yayinlari yapmasi yasaklandigindan ITU TV 1970 yilinda yayinina son verdi ve vericileri de 1971 yilinda TRT ye devredildi TRT ye devredildikten sonra 10 Temmuz 1972 yilinda tamamen kapandi ITU TVTam adi Istanbul Teknik Universitesi TelevizyonuKurulus 9 Temmuz 1952Kapanis 10 Temmuz 1972Sirket Istanbul Teknik UniversitesiSahibi Istanbul Teknik UniversitesiGoruntu formati 4 3Ulke TurkiyeDili TurkceYayin alani TurkiyeIstirakler ITU RadyosuGenel merkez Taskisla Macka Besiktas IstanbulWebsitesi i tu edu trTarihceIstanbul Teknik Universitesi Yuksek Frekans Kursusu Baskani Mustafa Santur un Tv ile ilk tanismasi 1938 yilina rastlar II Dunya Savasi sonrasi yillarda yaptigi Avrupa gezilerinde televizyon denen camli kutu yu daha yakindan tanir Onceleri Isvicre sonra Hollanda ve Almanya haftada birkac gun yayin denemeleri yapmaktadir 1948 yilinda televizyonla ilgili gelismeleri yerinde gormek ve cesitli incelemelerde bulunmak icin Avrupa seyahatine cikar Dondukten sonra kendi kendine calismaya baslar Bu arada televizyonun gelisim yillarinin savas yillarina rastlamasindan ve Turkiye nin icinde bulundugu agir ekonomik kosullardan dolayi bu aygitin varligindan Turk halkinin henuz haberi yoktur 1942 de davetli olarak Amerika ya giden gazeteciler heyetinde bulunan Abidin Daver gezi anilarinda televizyon ile ilgili olarak sunlari anlatir Atlanta istasyonunda tren beklerken sikilmadik Cunku bu istasyonda garp fen ve tekniginin en guzel ve en yeni icatlarindan biri olan televizyonu seyrederek vakit gecirdik Televizyon radyo ile sinemanin izdivacindan hasil olan bir harikadir denilebilir Televizyon sesleri ve resimleri simdilik 80 kilometre uzaga naklederek aksettiren bir icattir Bu isle ugrasan muhendisler televizyonun sinema ve radyonun en buyuk rakibi oldugunu ileride herkesin simdi radyo aldigi gibi bir de televizyon alarak evinde sinema seyredecegini soylediler Mustafa Santur televizyon yayini konusundaki ilk resmi girisimini Dekanligina yazdigi 16 Temmuz 1951 tarihli mektupla yapar Son yillarda muhim inkisaflar gosteren televizyon alanindaki tedrisatimizi gelistirmek ileride memleketimize de girmesi mukadder olan televizyon tekniginde tecrubeli elemanlar yetistirmek maksadi ile cok yuksek frekans laboratuvarimizda kucuk mikyasta bir tecrubi televizyon tesisi kurmak cok munasip olacaktir Boyle bir tesis icin gereken bazi cihazlarin isim ve ozellikleri ilisik sartnamede gosterilmis bulunmaktadir Bu cihazlarin satin alinmasi icin gerekli mudahalenin yapilmasini derin saygilarimla rica ederim Basvuru mektubunda da goruldugu gibi bu girisimin birincil amaci ogrencilerin yararlanabilecegi bir laboratuvar kurmak ve egitsel amaclarla televizyon yayini yapmayi denemektir Santur da bu girisimin amacini soyle aciklar Universitemizdeki televizyon cihazlari tecrubi calismalar yapmak uzere kurulmustur Gayemiz muntazam ve devamli yayinlar yapmak olmadigindan tesisatimiz bir laboratuvar cercevesini asmamaktadir Ancak ileride yapilan yayinlar cok basarili olacaktir ve egitim amaclarini asarak Turkiye de televizyonculuk bilincinin ve kulturunun olusmasinin temeli olacaktir Universite cevresi de bu girisime olumlu yanit verir Ne var ki devlet mevzuati ve butce sorunlari nedeniyle gerekli malzemenin bir kerede degil de uc kerede alinmasi kararina varilir Bundan dolayi gerekli cihazlarin alinmasi ve yayinlarin baslamasi bir sure gecikir Aslina bakilirsa bu gecikmenin en onemli nedeni Turkiye nin ekonomik alanda uyguladigi siyasettir Cunku bugunlerde ithalat yasaklanmisti Bu yuzden gereken verici ve kamera ITU TV ye Philips firmasi tarafindan bagis olarak verilmisti Bu olayin gercekten bagis mi yoksa kanunlari delmek icin bir plan mi oldugu bugun bilinmiyor Fakat Turk siyasetinin ozelliklerinden yararlanarak bu uygulamanin yasayi delmek icin hazirlanmis masum bir plan oldugu dusunulebilir O siralarda Santur un gozde ve basarili ogrencilerinden Adnan Ataman Amerika daki ihtisasini docent olarak tamamlayarak yurda doner Santur ogrencisini TV yayinlarinin baslatilmasiyla gorevlendirir Ataman Amerika da tanistigi televizyona buyuk bir ilgi duymustur teklif de caziptir zira hocasiyla birlikte calisacaktir Bu siralarda malzemelerin siparis edildigi Hollanda nin Philips firmasindan ilginc bir teklif gelir Televizyon malzemelerinden kim sorumlu olacaksa o bilim insaninizi gonderin arac gereclere yerinde alissin Bu teklifin ardindan Ataman esiyle birlikte Hollanda ya giderek televizyonun Turkiye de ilk adimini atacak olan cihazlari tanir Cihazlar geldikten sonra Taskisla da uc kucuk odaya bir laboratuvar hazirlanmaya baslanir Universite binasinin cati katinda bulunan bu uc odanin en buyugu cekim studyosu olarak kullanilmistir TV vericisi antensiz olacak degildi bu kez de anten sorunu ortaya cikar Turkiye ye henuz televizyon girmedigi icin anten isini yapabilecek bir uzman henuz yoktur Sonunda boyle yukseklere cikabilecek kisinin ancak bir minare ustasi olabilecegi dusunulur Persembe pazarinda gemi diregi yapanlara on metre yuksekliginde gemi direginden bozma bir anten diregi hazirlattirilir Hava soguk olmasina ragmen yetkililer anteni kurmayi basarirlar Ama bu anten ilk etapta pek fazla bir gorev ustlenemeyecektir Cunku ilk yayinlar disa yonelik degildir Zaten disariya yonelik yayin yapabilse bile o donemde Turkiye ye henuz sahis mali televizyon alicisi girmemistir Turkiye deki alici sayisi dordu ITU de ucu bu isle mesgul olan ogretim gorevlilerinin evlerinde kalani ise de Beyoglu ndaki dukkanlarin vitrininde olmak uzere toplam 10 dur Boylece Philips ten saglanan 100 Watt lik bir verici ve bir adet super ikonoskop kamera ile yayina baslar Yayinlarin baslamasiyla ITU TV Deneme Yayini flamasi da ekranda dalgalanmaya baslar Hatta surekli vantilator calistirilir ki flamanin iyice dalgalanmasi icin Burada tarih konusunda bir saptama yapmakta yarar var Turkiye de televizyonun dogum gunu 1952 yilinin mart ayi icerisindedir Ote yandan ilk yayin tarihi ile ilgili celiskili bilgiler de bulunmaktadir M Tali Ongoren ilk yayinin 9 Temmuz 1952 gunu gerceklestigini yazar Emir Turam da Ongoren le ayni tarihi verir Hatta bu tarihin 1960 larin baslarinda oldugunu yazanlar bile olmustur Ancak ilk yayin tarihi gunu belli olmamakla birlikte 1952 yilinin Mart ayi icerisinde oldugu acik ve kesindir Ilk yayinlarin teknik ozelliklerine gelince konferans konusma ve skec gibi sahneleri dogrudan dogruya naklederken bir super ikonoskop kamerasi kullanilmaktadir Studyoya bitisik oda kontrol ve kumanda odasidir Burada sinyal jeneratoru ve resim monitorunden baska 35 mm lik bir sinema projektoru ve sinema kamerasi ve bir plak calma makinesi ve ses monitoru mevcuttur 35 milimetrelik sesli filmleri nakletmek mumkundur Koridorun obur ucunda bulunan diger odada da yuzer Watt lik iki ufak verici vardir Bunlardan birisi resim digeri ses yayinlamaya yaramaktadir Resim 62 25 Mc s lik bir frekansla ses ise 67 75 Mc s uzerinde calismaktadir Mustafa Santur ilk yildaki eksiklerini ve amaclarini da soyle aciklamakta Antenimiz simdilik bir genis band dipolunden ibarettir Lakin bu anteni ilk firsatta degistirip yerine kazanci daha buyuk olan daha muessir bir anten koyacagiz Bu surette verici gucumuzu arttirmadan alan siddetimizi arttirmis olacagiz Onumuzdeki aylarda studyomuzun eksiklerini tamamlayacagiz Sonra cihazlarimizin aksayan bazi kisimlarini islah edecegiz O zaman daha muntazam deneme yayinlarina baslamak imkani bulacagiz Ilerleyen haftalarla birlikte yayinlar duzene girer 1953 yilina gelindiginde halk arasinda artik Televizyon seyrediyor musunuz sorusu yavas yavas duyulmaya baslanir ITU TV yoneticilerinin amaci bu ilgiyi bilimsel yone cekmektir Yetkililer yayinlarin daha cok sayida seyirci tarafindan izlenmesi arzular Bunun amaci da yayinlarin teknik yonden kalitesini olcebilmek yapilan bilimsel calismalarin sonuclarini ogrenmektir 1953 yilinda ITU nun Gumussuyu nda bulunan konferans salonuna bir alici konulur ve yayinlarin kalabalik bir seyirci kitlesi tarafindan izlenmesi saglanir Halkin buyuk begenisi ve destegi uzerine ITU TV nin haftalik yayini zamanla halka acilir Rektorluk bu konuda gerekli izni verir ve bunu bir basin bulteniyle kamuoyuna bildirir Teknik Universitenin Gumussuyu binasindaki konferans salonunda bulunan alicilardan yayinlarin izlenebilecegi ve salonun her Cuma saat 17 00 ile 18 00 arasinda acik oldugu halka duyrulur Bir izleyici konferans salonundaki izlenimlerini ve televizyon yayinlarini soyle anlatmakta Bilmem hic televizyon makinesi gordunuz mu Televizyon verici aletleri de aynen film makineleri gibi Aletin objektifi emisyon yapan sanatkar uzerinde tutuluyor Eger artist hareket ederse bu hareketlerle muvazeneli olarak oynatiliyor Disarida da alici makineler bildigimiz radyo gibi Yalniz uzerinde camdan ve konkav bir ekran var Evvela ince cizgiler sonra da televizyon uzerindeki bir dugme vasitasiyla hayaller netlestiriliyor Bununla birlikte ilk yillardaki seyircilerin onemli bir gorev ve islevleri vardir Yayin bittikten sonra veya yayin sirasinda ITU TV ye telefon etmek ve yayinlarin kalitesinin nasil oldugunu bildirmek Bu gorevi mektupla da yapmak mumkundur Ancak yetkililer daha cok telefonla yapilan uyarilari dikkate alarak aninda duzeltmeler yapmak yoluna gitmislerdir Mektuplar daha cok tesekkur niteliginde ve programlarin icerigi ile ilgilidir Ekranin IlkleriDeneme yayinlarinda yer alan bayrak Bu donemlerde ilk yayini ceken kameraman goruntuyu isiklandiran isikci ses ayarini yapan teknisyen ekrana cikan sanatci programi sunan spiker ekranin ilkleri olarak Turk televizyon tarihine gecmislerdir Ornegin ilk kameraman Adnan Ataman dir Ilk dekor ise biri kahverengi digeri gri iki perdeden olusmaktadir Ilk spiker ve televizyon sunucusu ITU nun orkestrasini calistirirken ITU Radyosu nda spiker ve programci olan Fatih Pasiner dir Fatih Pasiner TV de spikerlige basladigi zaman hitap konusunda bazi kucuk sikintilar da yasamistir Anons hic alisik olmadigimiz bir tarzda yapildi Cunku radyolarimizin dugmesini cevirdigimiz zaman karsimiza cikan spiker bize daima sayin dinleyiciler diye hitap ettigi halde televizyon spikeri sayin seyirciler diye seslendi Sonra Pasiner buna bir cozum bulur ve Sayin seyirci ve dinleyiciler demeyi uygun gorur ve bu yillarca boyle devam eder Ekrana cikan ilk sanatcilara gelince bunlarin basinda Feriha Tunceli gelir ve ile birlikte ciktiklari ilk programlarinda aletlerin odaya zor sigdigi bilinmektedir Bu yuzden bir iki enstrumanla yaptiklari programlarda studyonun 35 40 dereceye yukselen sicakligi onlara ecel terleri dokturur Feriha Tunceli ilk TV konserini soyle anlatir Dogrusu televizyonun adini duymustuk ama hakkinda fazla bilgimiz yoktu Ben o sirada konservatuvari yeni bitirmis tecrubesiz bir sanatciydim Bunlara bir de ilk kez pek bilmedigimiz televizyonun heyecanini eklerseniz Aslina bakilirsa o studyoya zaten bir kemanla bir ud zorlukla sigmisti Soyle bir koseye sikismis gibiydik Bir yandan kameranin cekilisini izliyor ote yandan da alicida goruntuyu seyrediyorduk Merak uyandirici idi Derken kamera karsisina gecme sirasi bize gelince iste yukarida soyledigim heyecan kasirgasi esmeye basladi Televizyondan once bir sarki soyledik mi bir konser oldu mu arkadaslarimiza kosar nasil soyledigimizi sorardik Televizyonda ise programim bitince studyodaki arkadasima gitmis ve nasil soyledigimi degil nasil gorundugumu sormustum Zaman gectikce hem yayinlarinin kalitesi ve icerigi hem de izleyici sayisi artmistir Ancak yine de televizyon Istanbul un her yerinde bilinmiyor ve alici sayisinin azligindan dolayi herkes yayinlari izleyemiyordu 18 Mart 1954 tarihinde yayinlarin rekor sayilabilecek sayida izleyiciye ulasmasi bakimindan onemli bir tarihtir Cagaloglu Ogrenci Lokali nde Istanbul Kultur Konferanslari baslikli bir sunum yapmistir Salona getirilen uc alici sayesinde konferansa gelenler cogu ilk defa yayini izleme sansini yakalamistir Bu tarih gerek halka acik gosterim yapilmasindan gerek izleyici rekoru kirilmasindan gerekse televizyonun halk arasinda hizla yayilmaya baslamasindan dolayi onemlidir Adnan Ataman in vermis oldugu bu uygulamali konferansla televizyona duyulan ilgi ile birlikte bu konuda gonullu olarak calismak isteyenlerin de sayisi giderek artar ITU TV nin ilk yilarlidan itibaren konusmalar hazirlar hikaye okur Fatih Pasiner le birlikte muzikli siir programi duzenler Bunun yaninda Yesari nin en onemli ozelligi televizyonda ilk tiyatro oyununu gerceklestiren kisi olusudur Yesari nin Mektup adli otuz dakikalik piyesinde yazarin kendisi Genclik Tiyatrosu ndan Ali Keskiner ve la birlikte rol alir Nisa Ersan 1970 li yillarin unlu ve basarili tiyatro sanatcisi Nisa Serezli den baskasi degildir 23 Aralik 1954 aksami ekrana gelen bu piyes buyuk ilgi cekmistir Bu yillarda basinda ITU TV ile ilgili en fazla yer alan haber bu olmustur ITU TV nin duzenli programlarindan biri de Hava Durumu dur Hava Durumu yayina girdigi 1954 ten itibaren en fazla ilgi ceken programlarin basinda olmasinin yani sira ara verilmeden ITU TV nin kapanisina kadar yayinda kalan ender programlardan biridir Bu programi yapmasi icin Taskisla Studyolari na Amerikali Meteoroloji Profesoru davet edilir Fakat kucuk bir sorun vardir Tweles Turkce bilmemektedir Bundan dolayi programa genc meteoroloji uzmani Ali Esin de cagrilir Tweles her hafta programa gelemeyecegi icin ikinci hafta Ali Esin i gonderir ve ekler Bak Ali yurdunuzda televizyon yeni basliyor Daha dogrusu ilk adimlarini atmaya calisiyor Tipki televizyon gibi bizim bilim dalimiz meteoroloji de az tanininiyor Geregi kadar bilinmiyor Benden sana ogut Ne olursa olsun televizyona cik ve meslegini ulkene tanit Meteoroloji bilmek bir uygarlik belirtisidir 1955 yilina gelindiginde yayinlar bir ara iyice seyreklesir ve her hafta yapilan yayinlar iki haftada bir yapilmaya baslanir Bunun en onemli nedeni ise bu ise gonul verenlerin vaktinin sinirli olmasi ve televizyonda calisanlarin tamamina yakini ogrenci oldugu icin sinavlarina da hazirlanmak zorunda olmalaridir Bu yilin ilk aylarinda gosterilen programlara gelince 13 Ocak ta televizyonda ilk defile bes yasinda piyanist Necdet Koyuturk ve Laika Karabey konser hikaye siir ve temsil programlari yer aliyor 1956 yilina gelindiginde ise televizyona televizyona duyulan ilgi birden artiyor Bunun en onemli nedeni alici sayisinin artmasi dolayisiyla televizyon kulturunun olusmaya ve yerlesmeye baslamasi ve sonucta gazetelerde bu konuyla ilgili yazi ve haberlerin artmaya baslamasi Ayrica yayinlar da tekrar her hafta yapilmaya baslaniyor Bu donemdeki gazetelerdeki haber ve yazilardan biri soyle Istanbul Teknik Universitesi Yuksek Frekans Egitimi Kursusu ne bagli olarak birkac yildir tecrube yayinlari yapan Istanbul Televizyon Istasyonu 1 Kasim Persembe gunu basliyor Bu kursunun profesoru Mustafa Santur ile docenti Adnan Ataman in tesebbus ve gayretleriyle baslayan bu mutevazi denemeler her hafta persembe gunleri saat 17 18 arasinda bu yil da devam edecek Tabii yuzde yuz amatorce Istanbul Televizyonu nun verici postasi eski Taskisla binasindaki Mimarlik Fakultesi nin en ust katinda Persembe gunleri program saatinde Gumussuyu ndaki binanin hangi dershanesi bos olursa oraya bir alici makine koyup davetlilerin televizyon seyretmesi saglaniyor Teknik Universite televizyon postasinin nesir sahasi 20 30 kilometrelik bir cevre Sehrin yuksek noktalarindan basik yerlere nispetle daha iyi aliniyormus Zira verici merkezin anteni ile alici alet anteni arasinda herhangi bir engel bulunmamasi yani resmin naklini onlememesi sart Alakalilarin simdiye kadar yaptigi sorusturmalara gore Istanbul Televizyonu nun en net Adalar da alindigi anlasilmis Buna mukabil Florya dan ancak sesi duyulabiliyormus ve resim alinamiyormus Istanbul da alici televizyon makinesine sahip elli altmis aile oldugu tahmin ediliyor Bu aletlerin ekserisi memleketimizden ayrilan Amerikali lardan satin alinmis Bu arada ITU TV nin komsuluk iliskilerini derinden etkiledigini ve telesafirlik kavramini ortaya cikardigini soylemeliyiz Televizyon Istanbul da buyuk bir heyecanla karsilanmisti Ama alici sayisi yok denecek kadar azdi Yayinlar ilk basladigi zaman Istanbul da sadece 10 alici mevcuttu 1953 te 30 1955 te 40 ve 1957 de de 160 170 kadar alici oldugu tahmin edilmekteydi Bu yuzden donemin populer deyimiyle telesafirlik kavrami ortaya cikti Televizyonu olmayanlar olanlarin evine misafirlige gidiyordu Cocuklar televizyonu olan evlerin pencereleri onunde birikip yeni teknolojiye olan ilgilerini gosteriyorlardi Bunun yani sira vitrinlerinde televizyon bulunan magazalarin onunde izleyicilerin birikmesinden dolayi yayin saatlerinde trafigin kapanmasi da baska bir ornektir 1957 yilinda her persembe suren yayinlar artan bir ilgiyle izleniyor Ataman ve ogrencileri teknik yonu gelistirirken gonullu televizyon onculeri de yayinlari dolduruyorlar Ali Esin in hava raporu ve Ibrahim Gokce nin trafik konusmasi muntazam olarak devam ederken Pertev Tunaseli de spor konusmalari yapmaya basliyor Diger programlar ve yayina gelen sanatcilar da su isimlerden olusuyor Ahmet Sener agiz mizikasi Malatyali Fahri de halk havalari sunar Guncin Bayburt tan bale izlenir Adnan Senses ve muzik programlarinda solist olarak yer alirlar Genclik Tiyatrosu nun temsilleri de surekli gosterilir Bu arada program eksik oldugu haftalarda spiker Fatih Pasiner ekrana cikarak izleyicilerle telefonda sohbet eder Izleyiciler televizyon uzerine sorular sorar o da elinden geldigince yanitlamaya calisir Izleyici kendi adini ve sesini televizyonda duyunca ayri bir sevinc duyar Ayni yilda TV de Sinema nin temelleri atilir Ilk olarak Hitit Gunesi gosterilir Zeki Muren in basrol oynadigi Berdus filmi gosterilirken elektrik kesilir ve yayin da film de yarida kalir ITU TV Taskisla studyosunda yayinlarini surdururken yoneticiler de bir yandan yayinlarin kalitesini artirma cabasi icindedir Bu amacla 17 Ekim 1959 gunu Macka daki ITU binasinin catisina bir anten dikilmistir ve gelecekte bu anten sayesinde yayinlarin teknik kalitesi artacaktir Ancak yayinlar hala Taskisla binasindan devam etmektedir 1960 yilinda ITU TV bir duraklama donemi yasamistir 28 Nisan 1960 gunu ITU TV nin yayinlarina ara verdirilir 2 Mayis 1960 gunu saat 16 00 da da ITU Radyo ve Televizyonu polis tarafindan muhurlenir Bes ay suren bu susturulus 6 Ekim 1960 ta yayinlarin baslamasi icin yeniden izin alinmasi uzerine sona erer Fakat teknik ariza nedeniyle o gun yayin yapilamaz ITU TV 10 Ekim 1960 ta Devrim ile ilgili haber filmlerinin gosterilmesi sartiyla tekrar izleyicilerinin karsisina cikar Yassiada ile ilgili bazi haber filmlerinin sunduruldugu bu yayindan sonra diger haftalar da ayni sekilde guncel haber filmlerinden olusan yayinlar yaptirilir 17 Kasim 1960 ta ise normal yayin akisina gecilir Normal yayin akisina gecildikten sonra ITU TV de yeni programlar yayinlanmaya devam ediyor Bunlarin basinda yarismalar ve gunumuzde Talk Show olarak bilinen muzik ve eglence programlari geliyor Yarisma programlarinin hazirlanmasinda ve sunulmasinda Halit Kivanc on plana cikiyor Ancak Kivanc yarisma programlari baslamadan once buyuk sikintilar da yasiyor Bir kere TV ekranina cikmaktan korkuyorduk buyuk cogunluk Yarismacilar ve Juri Bir yarisma programinda juri olarak oturmasini arzuladigim cok unlu bir film yildizi ile gene cok unlu bir tiyatro sanatcisi ozur dilemislerdi Ikisi de Ne olur beni televizyona cikarma Korkuyorum demisti Bazisi da yarismaktan cekiniyordu Bu durumda en buyuk destek ogrenciler ve okullar olacakti Bizler de oyle yapmistik Yayinlanan ilk yarisma programi adindaki bilgi yarismasidir Kivanc bu programi ITU TV nin ilk yillarindan kapanisina kadar gecen surede araliksiz olarak gorev alan ile birlikte yapmis Sorulari cogu kez Tekeli buyuk bir ciddiyet ve onemle kendisi hazirlamis Ayni zamanda ITU den diger ogretim gorevlileri ve lise ogretmenleriyle birlikte yarismanin juri uyeligini yapmis Lise ogrencilerinin bilgilerini olcmek icin tasarlanmis olan bu yarismada Istanbul Serofinil Dernegi nin derece alanlara kanarya hediye etmesinden dolayi yarismanin adi Talih Kusu olmus Cok ilgi goren ve begenilen bir diger yarisma programi da dur Halit Kivanc bu yarismayi Almanya da gorup begenmis ve ITU TV de uygulamayi dusunmus Istanbul Mudurlugu nun yaptirdigi delikli kaleye izleyiciler ve bir futbol takiminin bazi oyunculari katilarak ucer atista en cok gol atmayi basaran kisi olmaya calisirlarmis Goztepeli Nevzat gibi unlu futbolcularin gelmesi programa ilginin artmasini saglamis 1961 yilina gelindiginde programlar ve dolayisiyla konuk olan sanatcilarin sayisi ve cesitliligi artar Bunlarin basinda edebiyat yarismasi Ozdemir Asaf in konusmasi nin spor programlari ve nun sinema yildizlariyla roportajlari gelir Bununla birlikte gunumuzdeki Talk Show programlarinin temeli de yine bu yillarda tarafindan ITU TV de atilmis ve en cok ilgi goren ve konusulan programlarin basinda yer almistir Ebecioglu duzenli olarak hazirladigi show programlarina o yillarin en cok istek goren sanatcilarini getirmeyi basarmistir Ayrica gunumuzde TGRT de yayinlanan Erkan Yolac in Evet Hayir yarisma Evet Hayir yarismasi ilk kez ITU TV ekranlarinda gosterilmis da ilk zamanlar piyanist Ozturk Serengil Gonul Yazar Zekai Apaydin ilerleyen yillarda orkestrasi esliginde Altan Erbulak ve Nuri Sesiguzel ve 1969 yilinin ilk aylarinda da ayni programda Ajda Pekkan ve Zeki Muren konuk olmuslardir Bu sanatcilar hicbir ucret almadan Fecri Ebcioglu nun daveti uzerine programlara katiliyorlardi Hatta programin ilgi gormesi uzerine sanatcilar programa katilmak icin ITU TV ye kendileri teklif goturmeye baslarlar Zeki Muren ve Ajda Pekkan katildiklari programda buyuk ilgi gormus ve ITU TV ye tesekkur telefonlari yagmisti Bircok insan onlari ilk kez gormus ve izlemisti O gece Muren siyah ayakkabilarinin taslarla islenmis topugundan siyah elbisesine ve yakasi ferbelali beyaz gomlegine kadar giyimine buyuk bir ilgi gostermisti Bu titizlikte Adnan Ataman in uyari niteligindeki ricasi da etkili olmustu Ataman Muren in seyircinin tepkisine neden olabilcegini dusunerek cok dikkat cekici giyinmemesini istemis Cunku onceki yillarda Fatih Pasiner sicaktan dolayi bir programa gomlekle ciktigi icin tepki telefonlari almisti Bu yillari yasayanlarin unutamadigi bir gece vardir Ebecioglu nun bir showuna Israilli sanatci Mercedes ve gitarist esi de katilir Ebcioglu gitaristin elini sikarken birden ikisi yere duserler ve kimse ne oldugunu anlayamaz Meger mikrofona gelen kabloya topraklama yapilmasi unutulmus ve Ebcioglu nu elektrik carpmistir hemen yayini kapatir Kisa bir sure sonra tekrar yayin baslar ve su anons yapilir Acil Bir doktor ITU TV ye bekleniyor Izleyiciler endiselerinden dolayi telefona sarilirlar ama hatlar kilitlenmistir Kisa surede birden fazla doktor studyoya yetisir ve onemli bir sorunu olmayan Ebcioglu da bu arada kendisine gelir 1962 ve 1963 yillarinda da ITU TV de tiyatro oyunlari ve muzik programlari gosterilmeye devam eder Ornegin Istanbul Sehir Tiyatrosu sanatcilari Gonul Ulku Suna Pekuysal ve Hirsiz Kiz i oynarlar Zeynep Degirmencioglu Aysecik roluyle ve Turkan Soray da genc sinema yildizi olarak ekranda bu yillarda boy gostermeye baslar Bunlardan baska Behcet Kemal Caglar in sohbeti Ahmet Mekin le roportaj ve Emel Sayin dan sarkilar ve Toplulugu gosterilen diger programlardir Ayrica 1963 yilinin onemli bir yayini da TV de Ingilizce dir Let s Speak English adiyla duzenli olarak verilen dersleri takip edenlerin sayisi hic de az olmamistir Bunun ilgi gormesi uzerine Almanca dersleri de yayina girmistir Boylece televizyondan ogretim alaninda da yararlanilabilcegi gosterilmistir Almanca derslerinden dolayi ITU TV nin calismalari Alman basinina da yansir adindaki magazin ITU TV nin calismalarini ve isleyisini bazi bolumlerinde alaya alarak okuyucalarina duyurur 5 Aralik 1963 gunu de ITU TV tarihi acisindan onemli bir gundur Bu tarihte yayin Macka daki yeni ITU TV studyosundan yapilmistir Macka daki studyo Taskisla dakine gore daha genis ve kullanim kolayligi acisindan bu is icin cok daha uygundu cunku burasi dogrudan studyo olarak planlanmisti Boylece cesitli show yarisma ve programlar bu studyoyu haftada bir gun unlu sanatcilarin bulusma yeri haline getirmisti Bu tarihten sonra yayinlar Macka dan yayinlanmaya devam etti Ayrica diploma odevi olarak vericinin gucunu 500 Watt a cikarmis ve yayinlar da cok daha genis alana yayilmisti Bunlarin yani sira ITU TV nin bu yillardaki onemli aktivitelerinden birini de naklen yayin lar olusturuyor Ilk naklen yayin tarihi eski adiyla Mithatpasa gunumuzdeki BJK Inonu Stadyumu nda Turkiye nin 2 1 kaybettigi Sovyetler Birligi macinin oynandigi 12 Kasim 1961 dir Bu tarihte Adnan Ataman in masa takviminde Turk Rus milli macinin damdan televizyondan nakli Tarihi bir gun notu vardir Notta da gordugumuz gibi bu yayin damdan yapilmistir ITU TV o gunun sartlarinda iki nokta arasinda baglanti kurmayi saglayan link hattina sahip degildir Bundan dolayi kamera ITU Taskisla binasinin damina cikilarak mac yayinlanmistir Tekeli link hatti kullanilmadigi icin bu yayinin naklen degil aslinda hirsiz yayin oldugunu ifade ediyor Bu hirsiz yayini 1 Ocak 1962 gunu yayinlanan Fenerbahce Galatasaray maci izledi Ardindan 27 Mart 1963 gunu Turkiye Italya karsilasmasi damdan naklen yayinlandi Kameralar baska bir stada ya da gosteri alanina tasinamadigindan ve Taskisla binasinin damindaki goruntu Mithatpasa Stadi ile sinirli kaldigindan yayinlanan maclarin hepsi bu statta oynanan maclardi Gercek anlamda ilk naklen yayin 21 Ekim 1965 gunu ITU TV nin acilis toreninin yayinlanmasi oldu Bu yayin Philips in ITU TV ye verdigi bir link ve VIDICON kamera sayesinde Gumussuyu ndan Macka ya gerceklestirlir Bu yayinda hem kamerayi kullanir hem de ogretim gorevlilerinin iyi tanidigi icin spikerlik gorevini ustlenir Boylece gercek anlamda ilk naklen yayin gerceklestirilir Acilis toreninin basariyla yayinlanmasindan sonra adeta bir naklen yayin firtinasi baslar Cunku onceki naklen yayinlarin arasindaki surec yillar olurken 1966 yilindan itibaren bu surec gunlere donusuyor Her yonden hazirlikli link kullanilarak ve teknik acidan noksansiz denebilcek ilk naklen mac yayini 1 Mayis 1966 gunu gerceklesir Bu tarihteki Fenerbahce Besiktas macinda kamera ilk kez stat icine yerlestirilir ve yayin araliksiz olarak surdurulur Macin golsuz bitmesi ise ITU yetkililerinin Bir gol bile nakledemedik uzuntusunu yasamasina neden olur Bunun ardindan bu basarili naklen yayindan cesaret alan ITU calisanlari 9 Mayis ta Hurriyet Altin Mikrofon Muzik Yarismasi ni Fitas Sinemasi ndan naklen yayinlarlar 19 Mayis ta da Genclik Bayrami kutlamalari izleyicilerine basariyla ulastirirlar Bazi gures turnuvalari Milliyet Liseler Arasi Muzik Yarismasi Finali ITU de gerceklesen bazi acikoturum ve konferanslar Lutfi Kirdar Spor Sarayi ndan Kafkas Balesi gosterisi bilgi yarismasi guzellik yarismasi ve onemli mac yayinlari seyirciye ulasan diger olaylardir ITU TV normal yayinlarini surdururken artik Turkiye de kamusal alanda da televizyon konusulmaya ve tartisilmaya baslanmisti Goruntuye dayanan elektronik haberlesmenin yapilip yapilmamasi tartismalari surdurulmekteydi TRT nin kurulmasi ile bu konudaki calismalarin hizlandigi yurt disindan gelen uzmanlara bu konuda raporlar hazirlattildigi gorulmektedir Ancak radyo oyunlarinin henuz ulkenin her yerine ulasmamasi televizyon ile ilgili yatirimlarin cok fazla harcama gerektirmesi gibi nedenler televizyonun devlet tarafindan ele alinmasini geciktirmistir Bu nedenledir ki I Bes Yillik Kalkinma Plani nda yayin konusunda yapilan yatirimlar radyo ile ilgili olmus televizyonun kurulmasina iliskin herhangi bir yatirim ongorulmemistir Ote yandan I Bes Yillik Plan da olmamasina ragmen TRT kurum olarak televizyon kurulus hazirliklarina baslar Almanya ile yapilan anlasma cercevesinde Televizyon Egitim Merkezi nin yerlesecegi bina TRT tarafindan saglanacak buranin teknik donanimini da Almanlar temin edecekti Egitim Studyosu disa donuk yayinlarda kullanilmamasi icin bir verici antene baglanmayacak kapali devre televizyon yayinlariyla televizyonun gelecekteki teknik ve program personelinin yetistirilmesine calisilcakti Mithatpasa daki studyonun kurulmasi bittikten sonra Alman yetkililer Ankara ya gelir Kurulan ekibin basina getirilen yetkili sunlari anlatir Bir Alman televizyon program uzmani anlasmanin kendisine sagladigi konforlu kosullarda Ankara da uzun sure oturdugu halde eleman yetistirmek icin hicbir cabaya katlanmamis egitim studyosuna bile yalnizca birkac kere inmekle oralarda dolasmakla yetinmistir Hazirliklarin ardindan ilk kapali devre yayin 16 Ocak 1967 tarihinde Meclis Butce Komisyonu na gosterildi Bu yayinlar yil icerisinde siklasarak ve cesitlenerek surduruldu Acik yayinlarin 1968 Ocak ayinda yapilmasi planlandigi icin hazirliklar bitmemesine ragmen ilk televizyon yayini mono olarak 31 Ocak 1968 tarihinde yapildi Halka acik deneme yayinlarinin baslamasindan epey sonra 1969 yilinin kasim ayinda Yuksek Planlama Kurulu 1971 yilinda Turkiye capinda ulusal bir televizyon sebekesinin kurulmasini ve bunun icin de gerekli hazirliklara 1970 yilinda baslamasini kararlastirir in da belirttigi gibi once planlayip sonra harekete gececekleri yere once baslayip sonra planlama yapmalari Turk burokrasisinin nasil isledigini ortaya cikarmaktadir Bu arada ITU TV de normal yayinlarini surduruyordu Ancak bir universite televizyonunun doneme adini veren ogrenci olaylarindan etkilenmemesi dusunulemezdi 7 Haziran 1969 gunu yapilan yayin ogrencilerin baskisi uzerine yarim kalir Habere gore molotofkokteylleri sunucu ve davetlileri duman icinde birakmis ve park edilmis otomobillerin de lastikleri kesilmisti Saldirinin nedeni ise televizyonun zengin zumreyi eglendirmeye yonelik olmasidir Benzeri protestolar o gunlerde sik sik yapilmaktaydi Bu hareketli gunleri cok iyi bilen Vural Tekeli sunlari anlatiyor Studyo molotofkokteyli atilmasi ve icerdekilerin duman icinde kalmasi dogru degil Butun olaylar studyonun disinda olmustu Aslinda talebeler bize ve yayinlara karsi degillerdi Siyasi kiskirtmalar neticesinde bu olaylar yasandi Olaylara katilan talebelerin iddiasi Iceride kari oynatiyorsunuz eglendiriyorsunuz Zengin zumrenin gununu gun etmesini sagliyorsunuz idi Bundan dolayi yayini durdurmaya geldiler Gelenler bizim arkadaslarimizdi Cok defa soylediklerinin dogru olmadigini anlattim Beni sevmelerinden ve bana guvenmelerinden tatsiz bir olay olmamisti Fakat bir defa arabalarin lastikleri bicaklanmisti Ancak talebeler hicbir zaman studyoya giremediler Yine bu gunlerde ITU TV de gorev alan Duran Leblebici konuyla ilgili su bilgileri aktariyor Isgal olayinin nedeni ogrenci olaylaridir Bu sirada Aldo Dorfani korsan yayinin engellenmesi icin vericinin kristalini cikarmisti Ama ogrenciler hicbir zaman ne studyoyu ne de yayini ele gecirebildiler Donemin baska bir sahidi Esen Yucel de isgali basitce sag sol olaylari diye acikliyor Bana kalirsa bu isgali anlayabilmek icin bu donemki ogrenci olaylari iyice ozumsemek gerekir Tekeli nin aktardigi zengin zumreyi eglendiriyorsunuz cumlesi isgalin nedenini ortaya cikarmakta Bu isgal uretim araclarinin mulkiyetine ve cesitli toplumsal ayricaliklara sahip sinifa karsidir Marsizme gore bu ezilenlerle ezenler somurulenlerle somuren arasindaki bir catismadir Uzun suren ogrenci boykotlari nedeniyle ITU TV son yayinini 6 Mart 1970 te yaptiktan sonra 12 Mart askeri muhtirasi hemen ardindan 13 Mart ta yayinlarini kesmek zorunda kaldi ITU TV yayinlarin ekim ayindan itibaren yeniden baslamasini planliyordu Ataman yayinlari kesmeye gonulleri razi olmadigini cihazlarda tahribat olmadigini ve boyle bir tesebbusle karsilasmadiklarini ve bu konuda ortaya atilanlarin soylentilerden ibaret oldugunu soylemistir Ancak yayinlar baslamamistir Bu arada 1970 yilinin mayis ayinda Belediye ye ait bir korsan TV bir hafta boyunca yayin yapmistir Zengin is adamlari ve nin destekledigi ve Fatih Pasiner in de teknik sorumlu olarak gorev aldigi bu yayinlarin amaci modern istasyonlarin bir Turk firmasi tarafindan kurulabilecegini gostermekmis Bu kisiler ayni zamanda Televizyon Sevenler Cemiyeti nin de kurucularidir Ama bu yayinlar sadece bir hafta surer 1968 yilinin ilk aylarindan itibaren Ankara da izlenebilen TRT yayinlari siyasi cekismeler icinde devam etmistir 1970 yilina gelindiginde TRT Istanbul da da yayinlarin baslamasi gerektigi fikrine varmisti Bu yonde calismalara baslayan Almanlar 1971 yilinda Istanbul da yayinlari baslatmayi planliyorlardi Fakat Istanbul da yayinlarin sifirdan baslamasi da kolay degildi Cumhuriyet te TRT kurumunun TV yayini icin kendileriyle isbirligi yapma teklifi ise TRT nin yillardir kendileriyle hic ilgilenmemis olmasindan ve ITU TV nin yok sayilmis olmasindan dolayi reddedildigi haberi bulunmasina ragmen TRT den hicbir zaman boyle bir teklif gelmedigini soyluyor Ote yandan Nihat Erim in Adnan Ataman i telefonla arayarak ITU TV ye ait studyo ve cihazlarin TRT de kullanilmasini rica ettigini ve TRT nin bundan sonra ITU TV nin cihazlarini kullanarak Istanbul dan yayina basladigini belirtiyor En son yayinini 1970 yilinin mart ayinda yapan ITU TV 25 Nisan 1971 tarihinde Turkiye Bati Almanya macini basariyla naklediyor Bunun uzerine izleyiciler o haftaki Galatasaray Fenerbahce macinin yayinlanmasi icin istekte bulunuyorlar Ardindan 19 Mayis Genclik ve Spor Bayrami yayinlaniyor Bundan sonra ITU TV nin uzun sure sessiz kaldigi ve yayin yapmadigi biliniyor Zaten bu arada ITU TV studyoyu ve cihazlarin bircogunu TRT ye devretmisti Buna ragmen ITU TV 4 Subat 1972 gunu cok az teknik olanaklarla yayin yapmayi basarmistir Aslinda bir korsan yayin olan bu yayini gerceklestirenlerden Vural Tekeli amaclarini soyle acikliyor O zaman TRT nin yayinlari cok kotuydu Buna vatandaslardan tepki geliyordu TRT ise bunun vericiden kaynaklandigi cevabini veriyordu Biz de kotu yayinin vericiden kaynaklanmadigini daha iyi yayin yapmak icin teknik olanak oldugunu ama bunu TRT nin basaramadigini gostermek istedik ve basardik Cumhuriyet gazetesi de bunu ITU TV si TRT TV sini bastirdi basligiyla vermistir Saptayabildigimiz kadariyla bu korsan yayin ITU TV nin son yayini oluyor Kaynakcahttps www facebook com media set set a 573286749368412 1073741835 261996270497463 amp type 3 2 Ekim 2013 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 28 Eylul 2013