Din psikolojisi, insana özgü olan dinsel yaşamın psikolojik açıdan çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. Diğer bir ifade ile din psikolojisi, dinin insan ruhundaki temel karakteristiklerini, davranışlara yansıyan etki durumlarını ele alır. Psikoloji duygu, düşünce ve davranışların bilimsel olarak araştırılmasını konu edinirken; din psikolojisi dinî duygu, düşünce ve davranışların araştırılmasını konu edinmiştir.
Din psikolojisi, insanın dinî hayatını bütün derinliği ve genişliği ile kavramak, incelemek ve ruhsal olaylarla ilişkisini göstermek ister. Din psikolojisi dinin emir ve yasakları üzerinde tartışmaz. Sadece dinin bireydeki yansımalarını inceler. Dinî hükümleri doğrulamak ya da çürütmek gibi bir amacı yoktur. Olayları ön kabullerden uzak bir şekilde bilimsel bir metotla araştırıp sınıflandırır. Din psikolojisi normatif bir bilim değildir. Yani dinsel akide ve gerçeklerde değer yargılarına varmak din psikolojisinin görevi ve amacı değildir. Din psikolojisi, dinî ifade şekillerini psikolojik gelişme ve süreçler bağlamında ele alır. Din psikolojisinin araştırma alanı dinin kendisi değil, dini yaşayan insanlardır.
Bu bilim dalı dinî tasavvurlar ve tanrı tasavvuru, tanrıya bağlanma tarzı, dinî düşünce, duygu ve davranışlar ve bunlara etki eden faktörler, din ve tanrı inancının ortaya çıkışı, din değiştirme, dinî yüklemeler, dindarlık tipleri, dinî gelişim, inanç-sağlık ilişkisi, adil dünya inancı, din-değer ilişkisi gibi konu başlıklarını incelemektedir.
Tarihçe
İslam alimlerinin çalışmaları
Gerek dinî kaynaklardan, gerekse eski felsefe ve kültürlerden yararlanarak İslam bilginleri insanın ruhsal yapısı ve davranışları konusunda birçok kavram ve görüş geliştirmişlerdir. 8. yüzyıldan itibaren , İlmü'n-nefs ve'r-Rûh, Kitâbü'r-Rûh, İlm-i Ahvâl-i Rûh gibi başlıklar taşıyan çeşitli çalışmalar ortaya koyulmuştur.
Hâris el-Muhâsibî'nin eserleri içinde en meşhur olanı er-Riâye aynı zamanda psikolojik tahlillerin yer aldığı en kapsamlı eseridir. Eserde ihlâs, riyaset (baş olma sevdası), mübâhât (aldanış), tefâhur, tehâsüd (hased besleme), hayâ, masiyet, riya kavramlarını ele almıştır. Ayrıca ahlakla ilgili konusunda geniş bilgi vermektedir. Ele aldığı konuları derinlemesine ve en ince ayrıntılarına kadar inceleyen Muhâsibî davranışları hataratlara bağlamaktadır. Hataratların kaynağını ise nefis, şeytan ve akıl olarak görmektedir. Muhâsibî hatarattan "kalpleri her türlü hayır ve şerre çağıran davetçilerin ta kendisidir" ifadesiyle bahsetmektedir.
Kindî, İslam düşünce tarihinde nefsin mahiyeti ve işlevlerini, arınmasının yol ve yöntemlerini, ölümden sonraki durumu felsefi açıdan inceleyip temellendiren ilk filozoftur. Risâle fi'l-hîle li-defi'l-ahzân isimli eserinde psikolojik sağlığın korunması konusunda önemli değerlendirmeler ve tavsiyelere yer vermektedir. Kindî, kişilere mutluluğu istemeyi mutsuzluktan kendisini korumayı tavsiye etmektedir. Kindî’ye göre arzulanan ve sevilen şeyler kişinin yapısına uygun olmalı, elden gidene üzülmemeli ve kişinin yapısına uygun olmayan duyusal varlıklar istenmemelidir.
Râzî ilim öğrenmek için birçok yeri dolaşmış, çeşitli ilim ve kültür merkezlerinde edebiyat, tıp, felsefe ve astronomi alanlarında tahsil görmüştür. İlk olarak Râzî’nin ortaya attığı "et-Tıbbu'r-ruhâni" kavramı kalbin afetlerini ve hastalıklarını ortaya çıkararak tedavi yollarını ve iyileştirme çarelerini bulmaya çalışan, ahlaki ve psikolojik durumlar aracılığıyla sağlığı düzeltmeye çalışan bir disiplindir. Ortaya attığı kavramla aynı ismi taşıyan eseri et-Tıbbu'r-Ruhâni'de ise endişen ölüm korkusuna kadar pek çok psikolojik kavramı işlemiştir. Râzî, eserinde ölüm üzerine düşünmemeyi ve üzüntüden uzak olmayı tavsiye etmiştir.
İbn-i Sînâ insan psikoloji üzerine çeşitli değerlendirmeler yapmış ve de özellikle nefis konusuyla ilgilenmiş, onun cisimden farklı oluşuyla nefsin bedende bulunmasından dolayı bedende ortaya çıktığı görülen fiillerin aslında nefse ait olduğunun saptanmasına çalışmıştır. İbn-i Sînâ insanı bir nefis ve bir bedenden oluşan bir varlık olarak kabul eder ve nefsin güçlerini nebati, hayvani ve insani olmak üzere bir sınıflamaya tabii tutar. Nefsin bu güçleri arasında tam bir sıra ve düzen vardır. İnsani yetkinliğin kazanılması ve mutluluğun elde edilmesi için bir alttaki gücün bir üsttekine hizmet etmesi gerekir.
Gazzâlî'nin fikirleri ve incelemeleri de din psikolojisi açısında oldukça önemlidir. Gazzâlî kalp, ruh, nefis, akıl kelimelerinin üzerinde durmuş ve onlara yüklediği anlamları açıklamıştır. Kalbi hem cisim olarak hem de idrak eden bilen ve kavrayan ruhani bir varlık olarak ele almıştır. Ruhun ise evin bir köşesinde yakılan lambanın ışığının eve dağılması gibi damarlar aracılığıyla bedene dağılan ve koklamayı, dinlemeyi, görmeyi, hissetmeyi sağladığını belirtir. Nefsi ise insandaki şehvet ve öfke kuvveti olarak anlatır. Akıla işlerin hakikatini bilmek ve ilimleri idrak eden nesne olarak anlamlarını yüklemiştir. Gazzâlî'ye göre irade, kudret, görme koklama, duyma ve dokunma ise kalbin destekleyicileridir.
Batılı bilim insanlarının çalışmaları
Din psikolojisinin tarihsel gelişimine bakıldığında alanın bilimsel bir disiplin olarak ortaya çıkması 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başına rastlamaktadır. Din psikolojisinin oluşumuna öncülük edenler arasında başta olmak üzere , , , William James, ve Wilhelm Wundt öne çıkmaktadır.
Amerika’da William James, Almanya’da Wilhem Wundt, din psikolojisinin bugünkü anlamda kurulmasına öncülük eden ilk psikologlardır. Dünyada ilk kez psikoloji laboratuvarı kurarak deneysel psikoloji çalışmaları başlatan Wilhelm Wundt’un on ciltlik adlı eserinde din psikolojisine önemli katkılar sağlayan bölümler vardır. Wundt eserinde halk psikolojisini incelerken dillerin, mitolojilerin ve örflerin üzerinde durmuştur. Wundt’a göre nasıl ki dil, dinî gelenekleri canlı olarak koruyor ve birey bunlar vasıtasıyla kendi kişiliğine has dindarlığı elde ediyorsa örf ve adetlerden de her ferdin dinî faaliyeti için esas teşkil eden, değer taşıyan, saygı gören özel bir çerçeve meydana gelir. Bu, dinî gelenek ve adetlerin çerçevesidir.
1889'de çıkan The Psychology of Religion adlı kitabıyla Edwin Diller Starbuck, bağımsız bir disiplin olarak din psikolojisi alanında ilk kitabın sahibi olarak tanınmaktadır. Ancak, bilimsel anlamda ilk çalışmaların öncüsü olduğu için din psikolojisinin kurucusu olarak, William James kabul edilir. William James’in Edinburgh Üniversitesinde verdiği on konferanstan derlenen isimli eseri alandaki en önemli kaynak eserler arasındadır. James pek çok kişi tarafından Wundt’tan sonra Amerika Birleşik Devletlerinin en büyük psikologu olarak kabul edilir.
James, felsefedeki pragmatist yaklaşımını din psikolojisinde de göstermiştir. Dinî davranışları faydacı bir açıdan ele almış, varoluşsal gerçekliklerden ziyade bireylerin yaşamlarında sağladıkları faydalar üzerinde durmuştur. Bu özelliği onun alanda fark edilmesini ve ilgi görmesini sağlamıştır. James dini bireysel ve kurumsal olmak üzere ikiye ayırır. Dua, zikir, tefekkür, kendini adama vb. kişisel ibadetler dinin bireysel yönüne girerken; seremoni, ibadethanelere ait organizasyonlar ise dinin kurumsal yönüne girer. James din psikolojisi için daha önemli olan bireysel din üzerinde durur. Dinî tecrübenin; dinî yaşantıların kelimelerle ifade edilememesi, akılla ilgisinin az oluşu, mistik durumun uzun sürmemesi ve edilgenlikten haiz dört temel özelliği olduğunu ifade etmiştir.
Din psikolojisi tarihindeki bir başka önemli şahsiyet ’dur. 1892’de organizatörü ve ilk başkanı oldu. 1917’de Jesus, the Christ, in the Light of Psychology isimli eserini yayımladı. Hall 19. yüzyılın ikinci yarısında deneysel din psikolojisinin doğup gelişmesini sağlayanlar arasındadır. Din psikolojisinde anket yönteminin kullanılarak başarılı çalışmalar yapılmasına Hall öncülük etmiştir.
Gordon Allport, James ile aynı çizgiyi benimseyen bir diğer önemli isimdir. 1915 yılında Harvard Üniversitesine giren Allport, lisans eğitimini tamamladıktan sonra Sigmund Freud’la Viyana’da hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir görüşme yapmıştır. Bu görüşme sonunda Freud’un bilinçaltı üzerinde ısrarlı duruşu ile kendisinin bilinci önemseyen ve kendisinin bilinci öne çıkaran yaklaşımı arasındaki farklılığın daha iyi farkına varmıştır. "An Experimental Study of the Traits of Personality" isimli teziyle Harvard’da doktora çalışmasını tamamlamıştır. Kişilik konusu kadar Allport’un üzerinde durduğu bir başka konu da dinî duygu olmuştur. Dinin insan hayatındaki pozitif etkisine dikkat çekmeye çalışmıştır. Allport, olgunlaşmış bir dinî duygu modeli önermektedir. Ona göre dinî duygu bireyi anlamlı bir şekilde bütün varlığıyla ilişkilendiren bütüncül bir tavırdır. Allport, dindarlık tipolojisi ve dinsel önyargı konularında önemli çalışmalar yapmıştır. Dindarlık tipolojilerini bireyin kendi dinî çıkarları için bir fayda aracı olarak kullanıp kullanmamasına göre dışsal ve içsel olarak iki yönelime ayırmıştır.
Psikologların din konusuna olan ilgileri 1920’lerden 1960’lara doğru azalan bir eğilim göstermiştir. Bu dönem psikologlar daha bilimsel olduğu düşünülen diğer konuları çalışmak üzere dinle ilgili olanlardan uzaklaşmışlardır. Davranışçılığın indirgemeci yöntemleri inancın veya direkt olarak ölçülemeyen diğer kurumsal yapıların araştırılmasına çok az yer verdiği için; dinî ve manevi konular bu dönemde ihmal edilmiştir.
Bu dönemde en çok dikkat çeken isimlerden biri Sigmund Freud’tur. Freud bir nevroz olarak gördüğü dinin kaynağını çocukluk devresindeki tecrübelerinde aradı. Dinin bir nevroz olduğuna, ilk yazılarından olan "Obsessive Actions and Religious Practices" başlıklı makalesinde ve çocukluk tecrübeleri üzerine yazdığı psikanaliz yazılarında yer verdi. Din ile nevroz arasında bağ kurduğu bu ilişkiyi din üzerine yazdığı ilk hacimli eser olan Totem ve Tabu ile birlikte , ve isimli eserlerinde devam ettirdi. Bu eserlerden her biri dini farklı açılardan ele alsalar bile din ile nevroz arasındaki ilişki bağlamında ortak bir noktaları bulunmaktadır. Freud’a göre çocuklar kendilerini korumaları için ihtiyaç duydukları anne babaları sayesinde yaşarlar. Büyüdükleri zaman anne babaya olan bağlarını çocukken anne babanın doyurduğu aynı çocuksu ihtiyaçları tatmin etmek için tanrılara transfer ederler.
Freud’un çağdaşı olan Carl Gustav Jung ise kendi çağdaşları arasında dine en çok dikkatini veren psikolog idi. Hem Doğu hem de Batı dinî geleneklerini kendi teori ve kavramlarını destekleyecek deliller olarak kullanmıştır. Dinî hayata yönelik alışık olunmayan sempatik bir tutum sergilemiştir. 1933’te , 1938’de , 1954’te eserleri ve din bireyleşme süreci üzerine çalışmalarıyla din psikolojisi alanına katkı sağlayan Jung, Freud’dan oldukça farklı fikirleriyle ortaya çıkmıştır. Kolektif bilinçdışının arketiplerini inceleyen Jung’a göre elde ettiği sonuçlardan en önemlilerinden biri insandaki "doğal dinsel işlev"dir. Ona göre, insanın ruh sağlığı ve kararlılığı içgüdülerin olduğu kadar bu doğal dinsel işlevin de uygun bir biçimde ifade edilmesine bağlıdır. Jung, özellikle anima, animus, persona, gölge ve benlik arketiplerini sıkça tartışmıştır. Ona göre teslis inancı yanlış ve çarpıtılmış şeylere dayanır. Teslis erkeksi bir karakterdedir, anima’sı bastırılmıştır. Oysa hakikat üçlü değil; su, hava, ateş ve topraktan haiz dörtlüdür. Teslis’te dişi ve kadını temsil eden toprak eksiktir. Hindistan ve Orta Afrika’ya seyahatler yapan Jung, özellikle Hint zihniyetinin temsilcileriyle konuşmuş ve bu zihniyeti Avrupa’yla kıyaslamıştır.
Abraham Maslow ise dinî tecrübenin bireysel boyutu üzerinde duran alana katkı sağlayan isimlerden biridir. isimli kitabında din kişisel gelişmenin yüksek düzeylerinde akılcılıkla, bilimle ve toplumsal amaçlarla bağdaşmaktadır. Maslow, Freud’un nörotik ve psikopat bireyler üzerinde yoğunlaşarak tüm yüksek değerler, duygu ve davranışların insan türünün doğal değil kazanılmış davranışlar olduğu tezini şiddetle eleştiriyordu. Maslow, akıl sağlığı anlaşılmadan akıl hastalıklarının anlaşılamayacağına inanıyordu. Psikologların fizikçi, kimyager ve matematikçilerin çok fazla etkisi altında kaldığını, insanın matematiksel ve fiziksel bir formüle indirgenemeyeceğini söylüyordu. Maslow’a göre her bir insanın kendini gerçekleştirmeye yönelik bir eğilimi vardır. En yüksek dereceli insan ihtiyacı olan bu hal, tüm yetenek ve nitelikleri aktif olarak kullanmayı ve potansiyeli geliştirip gerçekleştirmeyi içerir. Maslow’un araştırmalarının büyük bölümü kendini gerçekleştirme ihtiyacını tatmin etmiş ve bu nedenle psikolojik açıdan sağlıklı olarak nitelendirilen insanlar üzerine yoğunlaştırmıştır.
Erich Fromm ise dinî olguları sosyal psikolojik bir yaklaşımla ele alır. Fromm nevroz ve din ilişkisi konusunda Freud’dan oldukça farklı düşünür. Fromm’a göre dinsel tapınma ile nevroz arasında önemli bir ayrım, tapınma aracılığı ile insanın özgürlük ve tatmin sağlaması ve bunun nevrozda olmamasını gösterir. Fromm, dinleri incelemiş otoriter din ve hümanist din kavramlarını ortaya atmıştır. Ona göre otoriter dinlerin ve böylesi dinsel yaşantıların temel özelliği insanların kendi dışlarındaki görülemez, tutulamaz ve duyulamaz olan bir güce teslim olmalarıdır. Bu türlü bir dinin en büyük erdemi itaat, baş günahı ise itaatsizliktir. Buna karşılık hümaniter dinler ilk önce insan ve onun güçleri ile ilgilenirler. İnsan, kendini ve diğer insanlarla olan ilişkilerini anlayabilmek, evrendeki yerini kavramak için önce aklını geliştirmelidir. Erdem itaatte değil kendini gerçekleştirmektedir.
Kullanılan yöntemler
Herhangi bir bilim dalının bağımsız bir hale gelebilmesinin şartlarından biri o bilim dalının kendine ait bir metodunun olmasıdır. Metot terimini bilimsel araştırmaların, mantık çerçevesi içinde düzenlenmesini ve sonuca bağlanmasını yansıtan strateji veya yol olarak tanımlanır. Metot kavramının yapısı teori ve araştırma teknikleri olmak üzere iki genel kısma ayrılmaktadır.
Teori
Olgular arasındaki ilişkileri açıklayan kavramsal bir sistemdir. Gözlenen olgu ve olaylardan hareketle elde edilmiş bilgilerden yararlanarak bilinmeyen ya da henüz ulaşılmamış bilinmeyenleri anlama ve açıklamaya yardımcı olan zihinsel, kavramsal bir genellemedir. Bir araştırmada "veri toplama araçlarına verilen cevapların doğru ve samimi olduğu" genellemesi bir hipotezdir. Araştırmada ilk olarak belirlenmesi gerekenler sayıltı ve hipotezdir.
- Sayıltı: Araştırma sürecinde doğruluğu ispatlanması gerekmeyen önermedir. Genelde sayıltı ve hipotez birbirine karıştırılmaktadır. Araştırma sürecinde hipotezin doğruluğu test edilerek kabul ya da reddedilir. Sayıltı ise doğru kabul edilerek araştırma gerçekleştirilir.
- Hipotez/Varsayım: Hipotez, araştırmacının araştırma problemindeki değişkenler arasında ne tür bir ilişkinin olduğuna dair beklentilerini ve yargılarını ifade eder. Birçok durumda hipotezler, araştırmacının değişkenler arasında var olduğunu düşündüğü ilişkilere dair önsezilerdir. Hipotez, araştırma sorusuna bulanacak yanıtı tahmin etmek demektir. Belirli bir araştırma sorusu, neyin bulunmaya çalışıldığını belirtir.
Araştırma teknikleri
- Gözlem: Araştırmacının insan davranışlarını sistematik olarak gözleyip bunları kaydedip analiz ettikten sonra yorumlamasıdır.
- Deney: Bir varsayımın sınanması amacıyla başvurulabilecek özel bir gözlem türüdür.
- Anket: Genel olarak cevaplandırıcının daha önceden belirlenmiş bir sıralamada ve yapıda oluşturulan sorulara karşılık vermesiyle veri elde etme yöntemi olarak tanımlanabilir. Telefonla yöneltilen sorular ve posta ile dağıtılan formlar da anket sınıflaması içerisinde yer alır.
- Mülakat: İki veya daha çok sayıda insan arasında belli bir amaç etrafında yapılan tartışmalardır.
- Odak grup görüşmesi: Bireysel görüşmelerin yanında odak grup görüşmeleri de nitel veri toplama da önemli bir işleve sahiptir. Odak grup görüşmeleri araştırmacı açısından bireysel görüşmelere göre bazı farklılıklar gösterir. Öncelikle grup görüşmelerinde sorulara verilen yanıtlar gruptaki bireylerin birbiriyle olan etkileşimleri sonucu oluşur. Odak grup görüşmelerinin bu özelliği aynı zamanda bu tür görüşmelerin zengin bir veri seti oluşturmaya yardımcı olması açısından da önemlidir.
- Doküman incelemesi: Araştırılması hedeflenen olgu ve olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin tahlilini kapsar. Geleneksel olarak doküman incelemesi tarihçilerin, antropologların ve dilbilimcilerin kullandığı bir yöntem olarak bilinir.
Dindarlık
Dünya dinleri arasında, ayrıntıya gidildiğinde birçok farklılığın olmasına rağmen dindarlığın kendini ortaya koyduğu genel alanlar açısından önemli açıdan benzerlikler bulunduğu tespit edilmiştir. ve Rodney Stark, dindarlığın temel boyutları olarak kabul edilebilecek genel alanları duygu, inanç, ibadet, bilgi ve etki olmak üzere beş ayrı kategoride ele almıştır. Dindarlık ile ilgili çalışmalar genel olarak dindarlığın boyutları, modelleri, fiziksel ve psikolojik sağlık ile ilişkisi, madde bağımlığı, kişilik üzerine etkisi, dindarlık ve cinsiyet, dinî baş etme ve yaşlara göre dinî hayat gibi konularda yoğunlaşmıştır.
Dindarlığın boyutları
- İdeolojik boyut: Yeryüzündeki bütün dinlerin merkezinde bir akide vardır. Kendisine inananları bir araya getirir.
- Törensel boyut: Hemen her dinî gelenek kendi bünyesinde birtakım uygulama, eylem ve etkinliğe yer verir. Dua, ibadet, hac, kurban, kutsal kitabı okuma şeklinde farklı uygulamalar vardır.
- Tecrübe boyutu: Her din mensubu, inandığı yaratıcıyı doğrudan içinde hisseder ve onunla iletişime geçer.
- Zihinsel boyut: Her dinin mensupları kendi dinlerinin temel inanç ve değerleri ile ilgili bir bilgiye sahiptir.
- Etki boyutu: Dindarlık yaşantısı toplumda yaşattığı bir ahlaki tutum vardır. Dinî yaşam bu ortak ilkeleri sürdürmeyi hedefler.
Gelişimsel Yaklaşımlar
Bazı kuramcılar, Piaget'in Bilişsel Gelişim Teorisindeki aşamalı yaklaşıma benzer doğrultuda bir insanın çocukluktan itibaren Tanrı ve din hakkında nasıl fikir edindiğini açıklamaya çalışmıştır.
James W. Fowler'in modeli
Dini gelişimsel modeller içerisinde en iyi bilinen modeldir. Fowler; 1981'de yayımladığı "İnanç Aşamaları" (Stages of Faith) adlı kitabında bir insanın din hakkında edindiği gelişimi altı aşamaya ayırmıştır:
Sıra | Fowler | Yaş | Piaget |
---|---|---|---|
0 | Farklılaşmamış İnanç | 0-2 | Duyusal-Motor |
1 | Sezgisel-Projektif İnanç | 2-7 | İşlem Öncesi |
2 | Mistik-Gerçekçi İnanç | 7-12 | Somut İşlemler |
3 | Sentetik-Geleneksel İnanç | 12+ | Soyut İşlemler |
4 | Bireysel-Yansıtıcı inanç | 20+ | |
5 | Birleştirici İnanç | 30+ | |
6 | Evrensel İnanç | 45+ |
Kaynakça
- Ayten, Ali (2018). Psikoloji ve Din: Psikologların Din ve Tanrı Görüşleri (5 bas.). İstanbul: İz Yayıncılık. ISBN .
- Cirhinlioğlu, Fatma Gül (2014). Din Psikolojisi (2 bas.). İstanbul: Nobel Yayın Dağıtım. ISBN .
- Hökelekli, Hayati (2012). Din Psikolojisine Giriş (2 bas.). İstanbul: Dem Yayınları. ISBN .
- Gorsuch, Richard; Hunsberger, Bruce; ; Spilka, Bernard (1985). The Psychology of Religion: An Empirical Approach (İngilizce) (3 bas.). New York: The Guildford Press.
- (2001). The Psychology Religion and Coping: Theory, Research and Practice (İngilizce). New York: The Guilford Press. ISBN .
- Adem Aygün, Ali Ulvi Mehmedoğlu. "James W. Fowler ve İnanç Gelişim Teorisi". Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ÇÜİFD) 6 / 1 (Mart 2006): 118-140.
İşbu madde Mualla Yıldız tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Din psikolojisi insana ozgu olan dinsel yasamin psikolojik acidan cesitli yonlerini inceleyen bilim dali Diger bir ifade ile din psikolojisi dinin insan ruhundaki temel karakteristiklerini davranislara yansiyan etki durumlarini ele alir Psikoloji duygu dusunce ve davranislarin bilimsel olarak arastirilmasini konu edinirken din psikolojisi dini duygu dusunce ve davranislarin arastirilmasini konu edinmistir Din psikolojisi insanin dini hayatini butun derinligi ve genisligi ile kavramak incelemek ve ruhsal olaylarla iliskisini gostermek ister Din psikolojisi dinin emir ve yasaklari uzerinde tartismaz Sadece dinin bireydeki yansimalarini inceler Dini hukumleri dogrulamak ya da curutmek gibi bir amaci yoktur Olaylari on kabullerden uzak bir sekilde bilimsel bir metotla arastirip siniflandirir Din psikolojisi normatif bir bilim degildir Yani dinsel akide ve gerceklerde deger yargilarina varmak din psikolojisinin gorevi ve amaci degildir Din psikolojisi dini ifade sekillerini psikolojik gelisme ve surecler baglaminda ele alir Din psikolojisinin arastirma alani dinin kendisi degil dini yasayan insanlardir Bu bilim dali dini tasavvurlar ve tanri tasavvuru tanriya baglanma tarzi dini dusunce duygu ve davranislar ve bunlara etki eden faktorler din ve tanri inancinin ortaya cikisi din degistirme dini yuklemeler dindarlik tipleri dini gelisim inanc saglik iliskisi adil dunya inanci din deger iliskisi gibi konu basliklarini incelemektedir TarihceIslam alimlerinin calismalari KindiRaziIbn i SinaGazzali Gerek dini kaynaklardan gerekse eski felsefe ve kulturlerden yararlanarak Islam bilginleri insanin ruhsal yapisi ve davranislari konusunda bircok kavram ve gorus gelistirmislerdir 8 yuzyildan itibaren Ilmu n nefs ve r Ruh Kitabu r Ruh Ilm i Ahval i Ruh gibi basliklar tasiyan cesitli calismalar ortaya koyulmustur Haris el Muhasibi nin eserleri icinde en meshur olani er Riaye ayni zamanda psikolojik tahlillerin yer aldigi en kapsamli eseridir Eserde ihlas riyaset bas olma sevdasi mubahat aldanis tefahur tehasud hased besleme haya masiyet riya kavramlarini ele almistir Ayrica ahlakla ilgili konusunda genis bilgi vermektedir Ele aldigi konulari derinlemesine ve en ince ayrintilarina kadar inceleyen Muhasibi davranislari hataratlara baglamaktadir Hataratlarin kaynagini ise nefis seytan ve akil olarak gormektedir Muhasibi hatarattan kalpleri her turlu hayir ve serre cagiran davetcilerin ta kendisidir ifadesiyle bahsetmektedir Kindi Islam dusunce tarihinde nefsin mahiyeti ve islevlerini arinmasinin yol ve yontemlerini olumden sonraki durumu felsefi acidan inceleyip temellendiren ilk filozoftur Risale fi l hile li defi l ahzan isimli eserinde psikolojik sagligin korunmasi konusunda onemli degerlendirmeler ve tavsiyelere yer vermektedir Kindi kisilere mutlulugu istemeyi mutsuzluktan kendisini korumayi tavsiye etmektedir Kindi ye gore arzulanan ve sevilen seyler kisinin yapisina uygun olmali elden gidene uzulmemeli ve kisinin yapisina uygun olmayan duyusal varliklar istenmemelidir Razi ilim ogrenmek icin bircok yeri dolasmis cesitli ilim ve kultur merkezlerinde edebiyat tip felsefe ve astronomi alanlarinda tahsil gormustur Ilk olarak Razi nin ortaya attigi et Tibbu r ruhani kavrami kalbin afetlerini ve hastaliklarini ortaya cikararak tedavi yollarini ve iyilestirme carelerini bulmaya calisan ahlaki ve psikolojik durumlar araciligiyla sagligi duzeltmeye calisan bir disiplindir Ortaya attigi kavramla ayni ismi tasiyan eseri et Tibbu r Ruhani de ise endisen olum korkusuna kadar pek cok psikolojik kavrami islemistir Razi eserinde olum uzerine dusunmemeyi ve uzuntuden uzak olmayi tavsiye etmistir Ibn i Sina insan psikoloji uzerine cesitli degerlendirmeler yapmis ve de ozellikle nefis konusuyla ilgilenmis onun cisimden farkli olusuyla nefsin bedende bulunmasindan dolayi bedende ortaya ciktigi gorulen fiillerin aslinda nefse ait oldugunun saptanmasina calismistir Ibn i Sina insani bir nefis ve bir bedenden olusan bir varlik olarak kabul eder ve nefsin guclerini nebati hayvani ve insani olmak uzere bir siniflamaya tabii tutar Nefsin bu gucleri arasinda tam bir sira ve duzen vardir Insani yetkinligin kazanilmasi ve mutlulugun elde edilmesi icin bir alttaki gucun bir usttekine hizmet etmesi gerekir Gazzali nin fikirleri ve incelemeleri de din psikolojisi acisinda oldukca onemlidir Gazzali kalp ruh nefis akil kelimelerinin uzerinde durmus ve onlara yukledigi anlamlari aciklamistir Kalbi hem cisim olarak hem de idrak eden bilen ve kavrayan ruhani bir varlik olarak ele almistir Ruhun ise evin bir kosesinde yakilan lambanin isiginin eve dagilmasi gibi damarlar araciligiyla bedene dagilan ve koklamayi dinlemeyi gormeyi hissetmeyi sagladigini belirtir Nefsi ise insandaki sehvet ve ofke kuvveti olarak anlatir Akila islerin hakikatini bilmek ve ilimleri idrak eden nesne olarak anlamlarini yuklemistir Gazzali ye gore irade kudret gorme koklama duyma ve dokunma ise kalbin destekleyicileridir Batili bilim insanlarinin calismalari William JamesWilhelm WundtGordon AllportSigmund FreudCarl Gustav Jung Din psikolojisinin tarihsel gelisimine bakildiginda alanin bilimsel bir disiplin olarak ortaya cikmasi 19 yuzyilin sonu ile 20 yuzyilin basina rastlamaktadir Din psikolojisinin olusumuna onculuk edenler arasinda basta olmak uzere William James ve Wilhelm Wundt one cikmaktadir Amerika da William James Almanya da Wilhem Wundt din psikolojisinin bugunku anlamda kurulmasina onculuk eden ilk psikologlardir Dunyada ilk kez psikoloji laboratuvari kurarak deneysel psikoloji calismalari baslatan Wilhelm Wundt un on ciltlik adli eserinde din psikolojisine onemli katkilar saglayan bolumler vardir Wundt eserinde halk psikolojisini incelerken dillerin mitolojilerin ve orflerin uzerinde durmustur Wundt a gore nasil ki dil dini gelenekleri canli olarak koruyor ve birey bunlar vasitasiyla kendi kisiligine has dindarligi elde ediyorsa orf ve adetlerden de her ferdin dini faaliyeti icin esas teskil eden deger tasiyan saygi goren ozel bir cerceve meydana gelir Bu dini gelenek ve adetlerin cercevesidir 1889 de cikan The Psychology of Religion adli kitabiyla Edwin Diller Starbuck bagimsiz bir disiplin olarak din psikolojisi alaninda ilk kitabin sahibi olarak taninmaktadir Ancak bilimsel anlamda ilk calismalarin oncusu oldugu icin din psikolojisinin kurucusu olarak William James kabul edilir William James in Edinburgh Universitesinde verdigi on konferanstan derlenen isimli eseri alandaki en onemli kaynak eserler arasindadir James pek cok kisi tarafindan Wundt tan sonra Amerika Birlesik Devletlerinin en buyuk psikologu olarak kabul edilir James felsefedeki pragmatist yaklasimini din psikolojisinde de gostermistir Dini davranislari faydaci bir acidan ele almis varolussal gercekliklerden ziyade bireylerin yasamlarinda sagladiklari faydalar uzerinde durmustur Bu ozelligi onun alanda fark edilmesini ve ilgi gormesini saglamistir James dini bireysel ve kurumsal olmak uzere ikiye ayirir Dua zikir tefekkur kendini adama vb kisisel ibadetler dinin bireysel yonune girerken seremoni ibadethanelere ait organizasyonlar ise dinin kurumsal yonune girer James din psikolojisi icin daha onemli olan bireysel din uzerinde durur Dini tecrubenin dini yasantilarin kelimelerle ifade edilememesi akilla ilgisinin az olusu mistik durumun uzun surmemesi ve edilgenlikten haiz dort temel ozelligi oldugunu ifade etmistir Din psikolojisi tarihindeki bir baska onemli sahsiyet dur 1892 de organizatoru ve ilk baskani oldu 1917 de Jesus the Christ in the Light of Psychology isimli eserini yayimladi Hall 19 yuzyilin ikinci yarisinda deneysel din psikolojisinin dogup gelismesini saglayanlar arasindadir Din psikolojisinde anket yonteminin kullanilarak basarili calismalar yapilmasina Hall onculuk etmistir Gordon Allport James ile ayni cizgiyi benimseyen bir diger onemli isimdir 1915 yilinda Harvard Universitesine giren Allport lisans egitimini tamamladiktan sonra Sigmund Freud la Viyana da hayal kirikligi ile sonuclanan bir gorusme yapmistir Bu gorusme sonunda Freud un bilincalti uzerinde israrli durusu ile kendisinin bilinci onemseyen ve kendisinin bilinci one cikaran yaklasimi arasindaki farkliligin daha iyi farkina varmistir An Experimental Study of the Traits of Personality isimli teziyle Harvard da doktora calismasini tamamlamistir Kisilik konusu kadar Allport un uzerinde durdugu bir baska konu da dini duygu olmustur Dinin insan hayatindaki pozitif etkisine dikkat cekmeye calismistir Allport olgunlasmis bir dini duygu modeli onermektedir Ona gore dini duygu bireyi anlamli bir sekilde butun varligiyla iliskilendiren butuncul bir tavirdir Allport dindarlik tipolojisi ve dinsel onyargi konularinda onemli calismalar yapmistir Dindarlik tipolojilerini bireyin kendi dini cikarlari icin bir fayda araci olarak kullanip kullanmamasina gore dissal ve icsel olarak iki yonelime ayirmistir Psikologlarin din konusuna olan ilgileri 1920 lerden 1960 lara dogru azalan bir egilim gostermistir Bu donem psikologlar daha bilimsel oldugu dusunulen diger konulari calismak uzere dinle ilgili olanlardan uzaklasmislardir Davranisciligin indirgemeci yontemleri inancin veya direkt olarak olculemeyen diger kurumsal yapilarin arastirilmasina cok az yer verdigi icin dini ve manevi konular bu donemde ihmal edilmistir Bu donemde en cok dikkat ceken isimlerden biri Sigmund Freud tur Freud bir nevroz olarak gordugu dinin kaynagini cocukluk devresindeki tecrubelerinde aradi Dinin bir nevroz olduguna ilk yazilarindan olan Obsessive Actions and Religious Practices baslikli makalesinde ve cocukluk tecrubeleri uzerine yazdigi psikanaliz yazilarinda yer verdi Din ile nevroz arasinda bag kurdugu bu iliskiyi din uzerine yazdigi ilk hacimli eser olan Totem ve Tabu ile birlikte ve isimli eserlerinde devam ettirdi Bu eserlerden her biri dini farkli acilardan ele alsalar bile din ile nevroz arasindaki iliski baglaminda ortak bir noktalari bulunmaktadir Freud a gore cocuklar kendilerini korumalari icin ihtiyac duyduklari anne babalari sayesinde yasarlar Buyudukleri zaman anne babaya olan baglarini cocukken anne babanin doyurdugu ayni cocuksu ihtiyaclari tatmin etmek icin tanrilara transfer ederler Freud un cagdasi olan Carl Gustav Jung ise kendi cagdaslari arasinda dine en cok dikkatini veren psikolog idi Hem Dogu hem de Bati dini geleneklerini kendi teori ve kavramlarini destekleyecek deliller olarak kullanmistir Dini hayata yonelik alisik olunmayan sempatik bir tutum sergilemistir 1933 te 1938 de 1954 te eserleri ve din bireylesme sureci uzerine calismalariyla din psikolojisi alanina katki saglayan Jung Freud dan oldukca farkli fikirleriyle ortaya cikmistir Kolektif bilincdisinin arketiplerini inceleyen Jung a gore elde ettigi sonuclardan en onemlilerinden biri insandaki dogal dinsel islev dir Ona gore insanin ruh sagligi ve kararliligi icgudulerin oldugu kadar bu dogal dinsel islevin de uygun bir bicimde ifade edilmesine baglidir Jung ozellikle anima animus persona golge ve benlik arketiplerini sikca tartismistir Ona gore teslis inanci yanlis ve carpitilmis seylere dayanir Teslis erkeksi bir karakterdedir anima si bastirilmistir Oysa hakikat uclu degil su hava ates ve topraktan haiz dortludur Teslis te disi ve kadini temsil eden toprak eksiktir Hindistan ve Orta Afrika ya seyahatler yapan Jung ozellikle Hint zihniyetinin temsilcileriyle konusmus ve bu zihniyeti Avrupa yla kiyaslamistir Abraham Maslow ise dini tecrubenin bireysel boyutu uzerinde duran alana katki saglayan isimlerden biridir isimli kitabinda din kisisel gelismenin yuksek duzeylerinde akilcilikla bilimle ve toplumsal amaclarla bagdasmaktadir Maslow Freud un norotik ve psikopat bireyler uzerinde yogunlasarak tum yuksek degerler duygu ve davranislarin insan turunun dogal degil kazanilmis davranislar oldugu tezini siddetle elestiriyordu Maslow akil sagligi anlasilmadan akil hastaliklarinin anlasilamayacagina inaniyordu Psikologlarin fizikci kimyager ve matematikcilerin cok fazla etkisi altinda kaldigini insanin matematiksel ve fiziksel bir formule indirgenemeyecegini soyluyordu Maslow a gore her bir insanin kendini gerceklestirmeye yonelik bir egilimi vardir En yuksek dereceli insan ihtiyaci olan bu hal tum yetenek ve nitelikleri aktif olarak kullanmayi ve potansiyeli gelistirip gerceklestirmeyi icerir Maslow un arastirmalarinin buyuk bolumu kendini gerceklestirme ihtiyacini tatmin etmis ve bu nedenle psikolojik acidan saglikli olarak nitelendirilen insanlar uzerine yogunlastirmistir Erich Fromm ise dini olgulari sosyal psikolojik bir yaklasimla ele alir Fromm nevroz ve din iliskisi konusunda Freud dan oldukca farkli dusunur Fromm a gore dinsel tapinma ile nevroz arasinda onemli bir ayrim tapinma araciligi ile insanin ozgurluk ve tatmin saglamasi ve bunun nevrozda olmamasini gosterir Fromm dinleri incelemis otoriter din ve humanist din kavramlarini ortaya atmistir Ona gore otoriter dinlerin ve boylesi dinsel yasantilarin temel ozelligi insanlarin kendi dislarindaki gorulemez tutulamaz ve duyulamaz olan bir guce teslim olmalaridir Bu turlu bir dinin en buyuk erdemi itaat bas gunahi ise itaatsizliktir Buna karsilik humaniter dinler ilk once insan ve onun gucleri ile ilgilenirler Insan kendini ve diger insanlarla olan iliskilerini anlayabilmek evrendeki yerini kavramak icin once aklini gelistirmelidir Erdem itaatte degil kendini gerceklestirmektedir Kullanilan yontemlerHerhangi bir bilim dalinin bagimsiz bir hale gelebilmesinin sartlarindan biri o bilim dalinin kendine ait bir metodunun olmasidir Metot terimini bilimsel arastirmalarin mantik cercevesi icinde duzenlenmesini ve sonuca baglanmasini yansitan strateji veya yol olarak tanimlanir Metot kavraminin yapisi teori ve arastirma teknikleri olmak uzere iki genel kisma ayrilmaktadir Teori Olgular arasindaki iliskileri aciklayan kavramsal bir sistemdir Gozlenen olgu ve olaylardan hareketle elde edilmis bilgilerden yararlanarak bilinmeyen ya da henuz ulasilmamis bilinmeyenleri anlama ve aciklamaya yardimci olan zihinsel kavramsal bir genellemedir Bir arastirmada veri toplama araclarina verilen cevaplarin dogru ve samimi oldugu genellemesi bir hipotezdir Arastirmada ilk olarak belirlenmesi gerekenler sayilti ve hipotezdir Sayilti Arastirma surecinde dogrulugu ispatlanmasi gerekmeyen onermedir Genelde sayilti ve hipotez birbirine karistirilmaktadir Arastirma surecinde hipotezin dogrulugu test edilerek kabul ya da reddedilir Sayilti ise dogru kabul edilerek arastirma gerceklestirilir Hipotez Varsayim Hipotez arastirmacinin arastirma problemindeki degiskenler arasinda ne tur bir iliskinin olduguna dair beklentilerini ve yargilarini ifade eder Bircok durumda hipotezler arastirmacinin degiskenler arasinda var oldugunu dusundugu iliskilere dair onsezilerdir Hipotez arastirma sorusuna bulanacak yaniti tahmin etmek demektir Belirli bir arastirma sorusu neyin bulunmaya calisildigini belirtir Arastirma teknikleri Gozlem Arastirmacinin insan davranislarini sistematik olarak gozleyip bunlari kaydedip analiz ettikten sonra yorumlamasidir Deney Bir varsayimin sinanmasi amaciyla basvurulabilecek ozel bir gozlem turudur Anket Genel olarak cevaplandiricinin daha onceden belirlenmis bir siralamada ve yapida olusturulan sorulara karsilik vermesiyle veri elde etme yontemi olarak tanimlanabilir Telefonla yoneltilen sorular ve posta ile dagitilan formlar da anket siniflamasi icerisinde yer alir Mulakat Iki veya daha cok sayida insan arasinda belli bir amac etrafinda yapilan tartismalardir Odak grup gorusmesi Bireysel gorusmelerin yaninda odak grup gorusmeleri de nitel veri toplama da onemli bir isleve sahiptir Odak grup gorusmeleri arastirmaci acisindan bireysel gorusmelere gore bazi farkliliklar gosterir Oncelikle grup gorusmelerinde sorulara verilen yanitlar gruptaki bireylerin birbiriyle olan etkilesimleri sonucu olusur Odak grup gorusmelerinin bu ozelligi ayni zamanda bu tur gorusmelerin zengin bir veri seti olusturmaya yardimci olmasi acisindan da onemlidir Dokuman incelemesi Arastirilmasi hedeflenen olgu ve olgular hakkinda bilgi iceren yazili materyallerin tahlilini kapsar Geleneksel olarak dokuman incelemesi tarihcilerin antropologlarin ve dilbilimcilerin kullandigi bir yontem olarak bilinir DindarlikAglama Duvari nda ibadetlerini gerceklestiren Yahudi dindarlar Dunya dinleri arasinda ayrintiya gidildiginde bircok farkliligin olmasina ragmen dindarligin kendini ortaya koydugu genel alanlar acisindan onemli acidan benzerlikler bulundugu tespit edilmistir ve Rodney Stark dindarligin temel boyutlari olarak kabul edilebilecek genel alanlari duygu inanc ibadet bilgi ve etki olmak uzere bes ayri kategoride ele almistir Dindarlik ile ilgili calismalar genel olarak dindarligin boyutlari modelleri fiziksel ve psikolojik saglik ile iliskisi madde bagimligi kisilik uzerine etkisi dindarlik ve cinsiyet dini bas etme ve yaslara gore dini hayat gibi konularda yogunlasmistir Dindarligin boyutlari Ideolojik boyut Yeryuzundeki butun dinlerin merkezinde bir akide vardir Kendisine inananlari bir araya getirir Torensel boyut Hemen her dini gelenek kendi bunyesinde birtakim uygulama eylem ve etkinlige yer verir Dua ibadet hac kurban kutsal kitabi okuma seklinde farkli uygulamalar vardir Tecrube boyutu Her din mensubu inandigi yaraticiyi dogrudan icinde hisseder ve onunla iletisime gecer Zihinsel boyut Her dinin mensuplari kendi dinlerinin temel inanc ve degerleri ile ilgili bir bilgiye sahiptir Etki boyutu Dindarlik yasantisi toplumda yasattigi bir ahlaki tutum vardir Dini yasam bu ortak ilkeleri surdurmeyi hedefler Gelisimsel YaklasimlarBazi kuramcilar Piaget in Bilissel Gelisim Teorisindeki asamali yaklasima benzer dogrultuda bir insanin cocukluktan itibaren Tanri ve din hakkinda nasil fikir edindigini aciklamaya calismistir James W Fowler in modeli Dini gelisimsel modeller icerisinde en iyi bilinen modeldir Fowler 1981 de yayimladigi Inanc Asamalari Stages of Faith adli kitabinda bir insanin din hakkinda edindigi gelisimi alti asamaya ayirmistir Sira Fowler Yas Piaget0 Farklilasmamis Inanc 0 2 Duyusal Motor1 Sezgisel Projektif Inanc 2 7 Islem Oncesi2 Mistik Gercekci Inanc 7 12 Somut Islemler3 Sentetik Geleneksel Inanc 12 Soyut Islemler4 Bireysel Yansitici inanc 20 5 Birlestirici Inanc 30 6 Evrensel Inanc 45 KaynakcaAyten Ali 2018 Psikoloji ve Din Psikologlarin Din ve Tanri Gorusleri 5 bas Istanbul Iz Yayincilik ISBN 9789753556118 Cirhinlioglu Fatma Gul 2014 Din Psikolojisi 2 bas Istanbul Nobel Yayin Dagitim ISBN 9786051339573 Hokelekli Hayati 2012 Din Psikolojisine Giris 2 bas Istanbul Dem Yayinlari ISBN 9786054036219 Gorsuch Richard Hunsberger Bruce Spilka Bernard 1985 The Psychology of Religion An Empirical Approach Ingilizce 3 bas New York The Guildford Press 2001 The Psychology Religion and Coping Theory Research and Practice Ingilizce New York The Guilford Press ISBN 9781572306646 Adem Aygun Ali Ulvi Mehmedoglu James W Fowler ve Inanc Gelisim Teorisi Cukurova Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi CUIFD 6 1 Mart 2006 118 140 Isbu madde Mualla Yildiz tarafindan CC BY SA 3 0 lisansi altinda yayimlanan metin icermektedir