Bu madde, uygun değildir.Ağustos 2016) ( |
Fotoelektrik etki ya da fotoemisyon, ışık bir maddeyi aydınlattığında elektronların ya da diğer ortaya çıkmasıdır. Bu bağlamda ortaya çıkan elektronlar, fotoelektronlar olarak adlandırılır. Bu olay genellikle elektronik fiziğinde hatta kuantum kimyası ya da elektrokimya gibi alanlarda çalışılır.
Klasik elektromanyetik teoriye göre, bu etki ışıktan bir elektrona enerji transferi olarak adlandırılır. Bu açıdan bakıldığında, ışığın şiddeti veya dalgaboyundaki değişim metalden elektron yayılma oranı değişimine neden olur. Ayrıca, bu teoriye göre yeterince loş ışığın, ilk ışıma ve bir elektronun yeterince yayılması arasında geçen süreyi göstermesi beklenir. Fakat, deney sonuçları klasik teoriye göre yapılan iki tahminden herhangi biriyle ilişkilendirilemez.
Bunun yerine, fotonlar eşik frekansa ulaştıklarında ya da eşik frekansı aştıklarında sadece elektronlar fotonların çarpışmasıyla yerinden oynar. Bu eşik değerin altında ise, ışık şiddeti ve ışık maruziyet süresinden bağımsız olarak metalden hiçbir elektron yayılmaz. Şiddet düşük olsa bile ışığın elektron fırlatmasının anlamlı olup olmadığı konusunda, Albert Einstein ışık hüzmesinin uzay boyunca yayılan bir dalga olmadığını öne sürmüştür, bunların her birinin hf enerjisine sahip ayrı dalga paketleri yani fotonların toplamı olduğunu söylemiştir. Max Planck’ın önceki keşfi Planck ilişkisi (E = hf) enerji (E) ve frekansın (f) enerjinin nicelenmesinden geldiği konusunu aydınlatmıştır. h faktörü Planck sabiti olarak bilinir.
1887 yılında Heinrich Hertz ultraviyole ışığıyla daha kolay aydınlanan elektrik kıvılcımlarını keşfetti. 1905 yılında Albert Einstein içinde enerji olan ayrı paketlerde taşınan ışık enerjisinin bir sonucu olarak fotoelektrik etkiden deneysel veriyi açıklayan bir makale yayımlamıştır. 1914 yılında Robert Millikan’ın deneyi Einstein’ın fotoelektrik etkisi üzerindeki yasasını onayladı. Einstein 1921 yılında “fotoelektrik etki yasasının keşfi” için ve Millikan ise 1923 yılında “temel elektrik yükü ve fotoelektrik etki” çalışmasıyla Nobel Ödüllerini aldılar.
Fotoelektrik etkisi, yüksek atom numarasına sahip elementlerdeki çekirdek elektronları için enerjileri sıfırdan ( durumunda) 1MeV’ye yaklaşan fotonları gerektirir. Tipik metallerden taşıyıcı elektronların ışıması genellikle kısa dalgaboyunda görünür ışık veya ultraviyole ışığına bağlı olarak, birkaç elektron-volt gerektirir. Fotoelektrik etki çalışması, ışık ve elektronların kuantum doğasını anlamak için önemli adımlara sahiptir ve dalga-parçaçık ikilik konseptinin oluşumunu etkilemiştir. Işığın elektrik yüklerinin hareketini etkileyen diğer olayı fotoiletken etkiyi, fotoelektrik etkisini ve fotoelektrokimyasal etkiyi içerir.
Fotoemisyon (ışılyayım) herhangi bir maddeden oluşabilir, fakat en kolay gözlenebilirliği olan maddeler metaller ve diğer iletkenlerdir. Çünkü işlem yük dengesizliği doğurur ve eğer yük dengesizliği akım debisi tarafından nötralize edilmezse; yayılım için potansiyel bariyer, emisyon akımı durana kadar artar. Hatta bir vakum içinde ışıma yüzeyine sahip olmak normaldir, çünkü gazlar fotoelektronların akışını engeller ve gözlemlenmesi zor bir hale getirir. Buna ek olarak, fotoemisyon için enerji bariyeri eğer metal oksijene maruz bırakılırsa, genellikle metal yüzeyindeki ince oksit tabakalarla birlikte artar. Bu yüzden fotoelektrik etkiye dayanan en pratik deneyler ve araçlar bir vakum içindeki temiz metal yüzeyleri kullanır.
Fotoelektron bir vakum yerine bir katıya ışıma yaptıysa, terim olarak dahili fotoemisyon kullanılır ve bir vakum içine ışıma ise harici fotoemisyon olarak adlandırılır.
Işıma mekanizması
Bir ışık demeti fotonları ışığın frekansıyla doğru orantılı karakteristik bir enerjiye sahiptir. Fotoemisyon işleminde, eğer bazı maddelerdeki bir elektron bir fotonun enerjisini emer ve maddenin iş fonksiyonundan daha fazla enerji gerektirirse, o elektron dışarı fırlatılır. Eğer fotonun enerjisi çok düşükse, elektron maddeden kaçamaz. Çünkü düşük frekanslı ışığın şiddetindeki artma sadece belli bir zaman aralığında gönderilen düşük enerjili foton sayısını arttırır. Şiddetteki bu değişim bir elektronu yerinden çıkarmak için yeterli enerjili herhangi bir tek foton yaratmayacaktır. Bu yüzden, ışınan elektronların enerjisi gelen ışık şiddetine bağlı değildir, sadece tek başına fotonun enerjisine bağlıdır. Bu etkileşim gelen foton ve dış çeperdeki elektronlar arasındadır. Radyasyonla uyarıldıklarında elektronlar fotonlardan enerji emerler, ancak genellikle “ya hep ya hiç” kuralını izlerler. Bir fotondan alınan tüm enerji emilmeli ve atom bağından ya da tekrar yayılan enerjiden bir elekton salmak için kullanılmalıdır. Eğer foton enerjisi emilirse, enerjinin birazı atomdan elektronu serbest bırakır ve geri kalanlar olarak elektronun kinetik enerjisine aktarılır.
Fotoelektrik ışımanın deneysel gözlemleri
Fotoelektrik etki teorisi, aydınlatılmış bir metal yüzeyinden elektron salınımının deneysel gözlemlerini açıklamalıdır. Verilen bir metal için, hiçbir fotoelektronun salınmadığı gelen ışımanın belli bir minimum frekansı vardır. Bu frekans eşik frekansı olarak adlandırılır. Gelen hüzmenin frekansını arttırmak, gelen foton sayısını sabit tutmak (aynı zamanda bu orantılı olarak enerji artışıdır); salınan fotoelektronların maksimum kinetik enerjisini arttırır. Böylece duran voltaj artar. Elektron sayısı da değişir, her protonun yayılan bir elektronun sonucu olduğu olasılığı foton enerjisinin bir fonksiyonudur. Eğer verilen bir frekansın gelen ışımasının şiddeti arttırılırsa, her fotoelektronun kinetik enerjisinde hiçbir etki görülmez. Eşik frekasın yukarısında, yayılan fotoelektronun maksimum kinetik enerjisi gelen ışığın frekansına bağlıdır, ancak şiddet çok yüksek olmadığı sürece gelen ışığın şiddetinden bağımsızdır. Verilen bir metal ve gelen ışımanın frekansı için, fotoelektronların salınma oranı direkt olarak gelen ışığın şiddetiyle doğru orantılıdır. Gelen ışık hüzmesinin şiddetindeki artma (frekans sabit tutularak) duran voltaj aynı kalmasına rağmen, fotoelektrik akımın büyüklüğünü arttırır. Gelen ışıma ve fotoelektron yayılması arasında geçen süre çok küçüktür, 10−9 saniyeden küçüktür. Eğer gelen ışık doğrusal olarak kutuplaşıyorsa, yayılan elektronların dağılım yönü gelen ışığın kutuplaştığı yönünde tepe noktasına ulaşır.
Matematiksel tanım
Salınan elektronun maksimum kinetik enerjisi aşağıdaki gibi verilir:
- Planck sabitidir ve gelen fotonun frekansıdır. iş fonksiyonudur (bazen ya da olarak da gösterilir[11]) ve metalin yüzeyinden dağılan bir elektronu koparmak için gerekli olan minimum enerjidir. İş fonksiyonu aşağıdaki gibidir;
- metal için eşik frekansıdır. Koparılan bir elektronun maksimum enerjisi şudur:
Durdurma potansiyeli
Akım ve uygulanan voltaj arasındaki ilişki fotoelektrik etkinin doğasını gösterir. Tartışmak için, bir ışık kaynağı P plakasını aydınlatır ve diğer plaka elektrodu Q koparılan elektronları toplar. P ve Q arasındaki potansiyeli değiştirebiliriz ve iki plaka arasında harici devredeki akım debisini ölçebiliriz. İş fonksiyonu ve kesilme frekansı Eğer gelen ışımanın frekansı ve şiddeti sabit tutulursa, tüm yayılmış fotoelektronlar toplanana kadar fotoelektrik akımı yavaş yavaş toplayıcı elektrodun pozitif potansiyelinde artmaya başlar. Fotoelektrik akımı bir doygunluğa ulaşır ve pozitif potansiyeldeki herhangi bir yükseliş için daha fazla artamaz. Doygunluk akımı ışık şiddetinin artmasıyla birlikte artar. Hatta çarpışmalar yüksek enerjili fotonlarla olduğunda elektron ışımasının yüksek olasılığından dolayı doygunluk akımı yine artacaktır. Eğer biz plaka P’ye göre Q plakasına negatif bir potansiyel uygularsak ve yavaş yavaş arttırırsak, fotoelektrik akımı azalır, belli bir negatif potansiyelde de sıfır olur. Fotoelektrik akımın toplayıcıda sıfır olmaya başladığı negatif potansiyel durdurma potansiyeli ya da kesilme potansiyeli olarak adlandırılır. i. Gelen ışımanın verilen bir frekansı için, durdurma potansiyeli şiddetten bağımsızdır. ii. Gelen ışımanın verilen bir frekansı için, durdurma potansiyeli yayılan foto elektronların maksimum kinetik enerjisiyle belirlenir. Eğer qe elektrondaki yük ve durdurma potansiyeli ise, elektron durdurma potansiyeli tarafından yapılan iş, bu yüzden şu an sahip oluruz
- Durdurma voltajı ışık frekansıyla doğrusal olarak değişir, fakat
- maddenin türüne bağlıdır. Herhangi özel bir madde için, ışık şiddetinden bağımsız olarak elektron ışımasını gözlemek için eşik frekans aşılmalıdır.
3 adımlı model
Röntgen sisteminde, kristal maddedeki fotoelektrik etki genellikle üç adıma ayrışır: 1. İç fotoelektrik etki (aşağıda fotodiodu görebilirsiniz). Sol arka delik, maddeden elektron ayrılmadığında görülen Auger etkisine neden olur. Moleküler katı fononlar bu adımda uyarılır ve son elektron enerjisinde çizgiler halinde görünür olabilirler. Iç fotoelektrik etki kutuplaşmaya izin verir. Atomlar için geçiş kuralları, sıkı-bağ modeli ile kristale dönüşür. Çapraz olması gereken plazma salınımlarındaki geomertiyle aynıdır.
- Elektronların yarısının yüzeye balistik ulaşımı. Bazı elektronlar saçılır.
- Maddenin yüzeyinden elektronların kaçışı. Üç adımlı modelde, bir elektron bu üç adım boyunca birçok yol izleyebilir. Tüm yollar, yol integral formülüne karışabilir. Yüzey durumları ve moleküller için; üç adımlı model, ayrılan bir elektronun yansıttığı birden fazla elektrona sahip atomlarda bile bir anlam taşımaz.
Tarihçe
Bir yüzey kesin bir eşik frekansını (tipik olarak alkali metaller için görünür ışık, diğer metaller için ultraviyole yakını ve ametaller için en uç ultraviyole) aşan elektromanyetik ışımaya maruz bırakıldığında, ışıma emilir ve elektronlar yayılır. Işık ve özellikle ultraviyole ışığı, katot ışıkları ile aynı doğaya sahip ışınların üretimiyle negatif elektriklenmiş kütleleri boşaltır. Belli durumlarda, direkt olarak gazları iyonlaştırır. Bu olayların ilki Hertz ve Hallwachs tarafından 1887 yılında keşfedildi. İkincisi ise 1900 yılında Philipp Lenard tarafından duyuruldu. Bu etkileri üreten ultraviyole bir ark lambasından, yanan magnezyumdan, çinko ve kadmiyum kutupları arasında endüksiyon bobinlerinin kıvılcımıyla ya da ultra viyole ışınlarınca zengin ışıklardan elde edilebilir. Güneş ışığı ultraviyole ışınlar açısından zengin değildir, atmosfer tarafından emilirler ve ark ışıkları gibi çok büyük bir etki yaratmazlar. Metallerin yanındaki birçok madde ultraviyole ışığı hareketi ile negatif elektriği boşaltır.
19.yy
1839 yılında, Alexandre Edmond Becquerel elektrolit hücrelerde ışığın etkisini araştırırken fotovoltaik etkiyi keşfetti. Fotoelektrik etkiyle aynı olmamasına rağmen fotovoltaikler üzerine çalışması maddenin deneysel olarak ışık ve elektronik özellikleri arasındaki güçlü ilişkiyi göstermiştir. 1873 yılında, Willoughby Smith Selenyum’daki fotoiletkenliği keşfetti, denizaltı telegrafları çalışmasında metallerin yüksek direnç özelliklerini test etmiştir. Heidelberg’de öğrenci olan (1854–1920) ve (1855–1923) ışığın şiddetini ölçmek için kullanılan ilk pratik fotoelektrik hücrelerini geliştirdiler. Elster ve Geitel elektriklendirilmiş kütlelerdeki ışık tarafından üretilen etkileri keşfettiler. 1887 yılında, Heinrich Hertz fotoelektrik etkiyi, elektromanyetik dalgaların üretimi ve alımını gözlemledi. Aynı zamanda bu gözlemler Annalen der Physik ‘de de yayımlandı. Alıcı kıvılcım aralığıyla bir bobin içeriyordu, kıvılcım elektromanyetik dalgaların belirlenmesinde görüldü. Kıvılcımı daha iyi görmek için karanlık bir kutuya aparatlar yerleştirdi. Fakat, kutuda maksimum kıvılcım boyunun düştüğünü gördü. Elektronların karşı aralığa atlaması için elektromanyetik dalgalar ve ultraviyole ışınları arasına cam bir panel yerleştirdi. Panel yerinden kaldırıldığında kıvılcım boyu arttı. Cam paneli kuarz ile değiştirdiğinde, kuarz UV ışımasını emmediği için kıvılcım boyu düştü. Hertz aylarını bu araştırmaya harcadı ve gözlemlediği sonuçları raporladı. Daha sonra bu etkiyle ilgili araştırmalarına devam etmedi. 1887 yılında Hertz tarafında keşfedilen kıvılcım geçişini kolaylaştıran kıvılcım aralığında ultraviyole ışınlarına rastlanılması Hallwachs,[24] Hoor,[25] Righi[26] ve ışığın ve özellikle ultraviyole ışınlarının yüklenmiş kütleler üzerindeki etki araştırmalarını hızlandırdı. Yeni temizlenmiş çinko yüzeylerindeki araştırmalar onaylanmıştır. Ultraviyole ışık yüzeye düştüğünde eğer negatif elektrikle yüklüyse küçük bile olsa bu yükünü kaybeder. Eğer yüzey başlangıçta yüksüzse ışığa maruz bırakıldığında pozitif olur. Pozitif elektriklendirme yüzeye karşı güçlü bir havalı atomizer tarafından arttırılabilir, metal çevrelendiğinde negatif elektriklendirme gaza geçer. Eğer çinko yüzey pozitif olarak elektriklendirilirse, ışığa maruz kaldığında yük kaynı olmaz: bu sonuç sorgulanmıştır, ama bu olayın Elster ve Geitel tarafından dikkatli bir incelemesi bu şartlar altında gözlenen kaybı göstermiştir. Bu durum pozitif yük tarafından uyarılmış komşu iletkenlerdeki negatif elektriklendirilmiş çinko yüzeyden yansıyan ışık tarafından boşaltılmasından kaynaklanır. Elektrik alanı etkisindeki negatif elektrik pozitif elektriklendirilmiş yüzeye doğru hareket eder. Hertz etkisi göz önüne alındığında, ilk araştırmacılar fotoelektrik yorgunluk olayının muhteşem karmaşasını göstermiştir – bu durum metalik yüzeylerde gözlenen ilerici küçülme etkisidir. Önemli araştırmacı Wilhelm Hallwachs’a göre, bu olayda ozon önemli bir rol oynamaktadır. Fakat diğer elemanlar oksidasyon, nem oranı, yüzeyin parlak olması gibi elemanlardır. Vacumda metal yorulmasının olup olmamasından emin olunmadığı bir zamandır. 1888 Şubat ayından 1891 yılına kadarki periyotta, ayrıntılı bir fotoetki analizi Aleksandr Stoletov tarafından sonuçlarıyla birlikte 6 ay içinde yayınlanmıştır, dört tanesi Comptes Rendus‘da, bir özeti Physikalische Revue’da (Rusça’dan tercüme edilmiştir) ve son çalışması da Journal de Physique ‘da. Ilk önce, Stoletov’un keşfettiği yeni bir deneysel kurulum fotoelektrik etkinin nicelik analizinin daha uygun olduğuydu. Bu kurulumu kullanan Stoletov ışık şiddeti ve uyarılmış foto elektrik akımı arasındaki direkt oranı buldu (fotoetkinin ilk kanunu ya da Stoletov’un kanunu). Diğer bulgularından biri de gaz basıncında elektrik foto akımının şiddetine bağlı olan ölçümlerdi, maksimum fotoakımına bağlı bir optimum gaz basıncının Pm varlığını bulmuştur; bu özellik Güneş’e ait hücrelerin oluşumunda kullanılmıştır. 1899’da J.J.Thomson Crookes tüplerindeki ultraviyole ışınlarını araştırdı. Thomson katot ışınlarında bulunan parçacıklar ve fırlatılan parçacıkların aynı olduğunu göstermiştir, daha sonra bu elektronlara “corpuscles” adı verilir. Bu araştırmalarda, Thomson vakum tüpe metal bir plaka yerleştirdi ve yüksek frekanslı ışımaya maruz bırakıldı. Salınımlı elektromanyetik alanların, belli bir genliğe ulaştıktan sonra atom alanlarında rezonans ürettiklerine neden oldukları düşünülüyordu. Böylece fırlatılan atomaltı “corpuscle”ler ve keşfedilmesi gereken akımlar ortaya çıkıyordu. Bu akım miktarı şiddet ve ışımanın rengiyle değişmekteydi. Büyük ışıma şiddeti veya frekans daha fazla akım üretiyordu.
20.yy
Ultraviyole ışığıyla iyonlaşan gazların keşfi 1900 yılında Philipp Lenard tarafından yapılmıştır. Etki havanın yedi santimetre ötesinde üretildi ve çok büyük pozitif ile çok küçük negatif iyonlar oluştu, olayı J. J. Thomson’un yaptığı gibi bir katı veya gaz içindeki sıvı parçacıkları üzerindeki olarak yorumlamak doğaldır. 1902 yılında, Lenard ışığın frekansı ile tek tek yayılan elektron enerjisinin arttığını gözlemlemiştir. Bu durum elektron enerjisinin ışıma şiddetiyle doğrusal olduğunu öne süren Maxwell’in ışık dalga teorisine aykırı gibi görünüyordu. Lenard güçlü bir elektrik ark lambası kullanarak ışık frekansı ile elektron enerjisinin değişimini gözlemledi. Böylece şiddetteki büyük değişimleri inceleyebildi ve ışık frekansı ile potansiyel değişimi incelemeye olanak veren güce sahipti. Deneyi direkt olarak ölçülen potansiyellerle ilgiliydi, elektronun kinetik enerjisiyle ilgili değil: fototüpte maksimum durdurma enerjisi (voltaj) ile ilgili elektron enerjisini buldu. Hesaplanan maksimum kinetik enerjinin ışığın frekansı ile belirlendiğini buldu. Örneğin, bir elektronun serbest kalması için frekanstaki artma hesaplanan maksimum kinetik enerjiyi arttırır – ultraviyole ışıması mavi ışık yerine bir fototüpte akımı durdurmak için daha yüksek uygulanan durdurma potansiyeli gerektirir. Ancak Lenard’ın sonuçları nicelikten ziyade niteliğe dayanıyordu, çünkü deneylerin uygulanması zordu: saf metalin gözlenebilmesi için her seferinde yeni kesilmiş bir metal ile deneylerin yapılması gerekiyordu, fakat kullandığı kısmi vakumlar içinde metal birkaç dakikada oksitleniyordu. Yüzey tarafından salınan akım, ışık şiddeti veya parlaklığı ile belirlendi: ışık şiddetini iki katına çıkardığında yüzeyden yayılan elektronlar da iki katına çıkıyordu. Araştırmacılar Langevin ve Eugene Bloch, Lenard etkisinin çok büyük bir kısmının Hertz etkisinden varolduğunu gösterdiler. Gaz üzerindeki Lenard etkisi buna rağmen oluşmuyordu. J.J. Thomson ve daha sonra Frederic Palmer Jr. tarafından tekrar bulunan ve çalışılan araştırmaya göre, ilk önce Lenard tarafından atfedilen birçok farklı karakter özelliği gösterildi. Einstein, 1905’te, Annus Mirabilis makalelerini yazarken 1905 yılında Albert Einstein, daimi dalgalar yerine şu an foton adı verilen ışığı tanımlayan ayrı niceliklerin yarattığı bu parakdosu çözdü. Max Planck’ın kara cisim ışıması teorisine göre, Einstein her kuantum ışık enerjisinin, frekans ve daha sonra Planck sabiti denilecek bir sabitin çarpılmasıyla aynı sonucu verdiği teorisini oluşturdu. Eşik frekansın üzerindeki bir foton gözlem etkisi oluşturarak tek bir atomu koparacak enerjiye sahiptir. Bu gözlem fizikte kuantum devrimine ve 1921 yılında Einstein’ın Nobel Fizik ödülü kazanmasına neden olmuştur. Dalga-parçacık ikili etkisi dalga konseptine uzak bir şekilde analiz edilmiştir. Einstein’ın fotoelektrik etkiyi nasıl açıkladığına dair matematiksel tanımı 1905 yılındaki "On a Heuristic Viewpoint Concerning the Production and Transformation of Light" isimli makalelerinden birinde ışık miktarının emiliminden olduğunu göstermiştir. Bu makale “ışık miktarı” veya fotonların basit bir tanımını içeriyordu ve bu tanımın fotoelektrik etki ile birlikte nasıl açıklandığı gösterilmiştir. Işığın ayrı niceliklerdeki emiliminin basit açıklaması bu olayı ve frekansı karakterize ediyordu. Işık miktarı fikri Max Planck’ın kara cisim ışıması kanununu ("On the Law of Distribution of Energy in the Normal Spectrum"[51]) yayınladığını makalesi ile başladı. Sadece E enerjisinin osilatör frekansı f ile doğru orantılı olduğunu gösteren E = hf, Hertzian salınımlarınımda var olduğunu varsaymıştır (h Planck sabitidir). Işığın aslında ayrı enerji paketlerinden oluştuğunu öne süren Einstein deneysel sonuçlarla uyuşan fotoelektrik etki içinde bir denklem yazmıştır. Fotoelektrik etkinin neden şiddete değil de sadece gelen ışığın frekansına bağlı olduğunu açıklamıştır: düşük şiddet, yüksek frekans kaynağı birkaç yüksek enerji fotonu sağlayabilir; yüksek şiddet, düşük frekanslı kaynak hiçbir elektronun yerinden çıkmaması için yeterli bireysel enerjili foton sağlayamaz. Bu önemli bir teorik atılımdı, ancak konsept ilk önce tamamen reddedildi çünkü fiziksel sistemlerde enerjinin sonsuz bölünebilirliği varsayımına dayanan elektromanyetik davranışlarla ilgili Maxwell’in denklemlerini izleyen ışığın dalga teorisi ile çelişiyordu. Deneylerden sonra bile Einstein’ın fotoelektrik etkisi denklemlerinin doğru olduğu gösterildi, fotonlar hakkındaki bu fikir daha önceden kabul edilmiş ve onaylanmış Maxwell denklemleri ile çeliştiği için reddedilmeye devam etti. R. Millikan (1923), Einstein’ın fotoelektrik etkisi hakkındaki varsayımlarının doğru olduğunu deneysel olarak gösteren ilk bilim adamı. Einstein’ın çalışması tek tek çıkarılan elektronların enerjisinin ışığın frekansı ile doğrusal olarak arttığını öne sürdü. Muhtemelen sürpriz bir şekilde, bu süre boyunca aralarındaki ilişki tam olarak test edilmemişti. 1905 yılında fotoelektronların enerjisinin gelen ışığın frekansı ile arttığı biliniyordu ve ışığın şiddetinden bağımsızdı. Fakat, artma miktarı 1914 yılına kadar tam deneysel olarak açıklanamamıştı. Millikan ise Einstein’ın varsayımlarının doğru olduğunu gösterdi. Fotoelektrik etki ışığın doğasında olan dalga-parçacık konseptinin açıklanmasına yardımcı oldu. Işık aynı anda duruma göre hem dalga hem parçacık özelliklerine sahip olabiliyordu. Bu etkiyi ışığın klasik dalga tanımı ile anlamak imkânsızdı, salınan elektronların enerjisi gelen ışığın şiddetine bağlı değildi. Klasik teori elektronların belli bir zaman enerjiyi topladığını ve sonrasında da yaydığını öne sürüyordu.
Kullanımları ve etkileri
Işılçoğaltıcılar
Bunlar ışığa çok hassas vakum tüplerdir, zarf gibi bir plakanın iç kısmı (yanı veya sonu) fotokatotla kaplanmıştır. Fotokatot Sezyum, Rubidyum ve Antimon gibi malzemelerin birleşiminden oluşur, düşük iş fonksiyonlarına sahiptirler; bu yüzden çok düşük seviyelerde ışık ile aydınlandıklarında bile fotokatot hemen elektronları salar. Daha yüksek potansiyellerdeki elektrotlarda, elektronlar hızlandırılır ve ardından keşfedilebilir çıkış akımı sağlamak için ikinci emilim boyunca elektron miktarlarını arttırırlar. Işılçoğaltıcılar hala yaygın olarak kullanılırlar ve ışığın çok düşük olduğu seviyelerde bile algılanırlar.
Görüntü alıcıları
Fotoelektrik etkinin kullanıldığı televizyonun ilk zamanlarındaki video kameralı tüpler, örneğin Philo Farnsworth’ün “Image dissector” ünde optik bir imajın taranan elektronik bir sinyale dönüşmesi için fotoelektrik etki tarafından yüklenmiş bir ekran kullanılmıştır.
Altın tabakalı elektroskop
Altın tabakalı elektroskoplar durağan elektriği tayin etmesi için tasarlanmışlardır. Metal kaba yerleşmiş yük gövdeye ve elektroskopun altın tabakasına doğru yayılır. Çünkü sonra aynı yüke sahip olacaklarından gövde ve tabaka birbirini iter. Böylece tabaka gövdeden ayrılır. Elektroskop fotoelektrik etkiyi göstermenin en önemli araçlarından biridir. Örneğin, eğer elektroskop bu süre boyunca negatif yüklenseydi, elektron fazlalığı olur ve tabaka gövdeden ayrılırdı. Eğer yüksek frekanslı ışık kap üzerinde yansırsa, elektroskop yüklerini boşaltır ve tabaka güçsüzleşmeye başlar. Çünkü kap üzerine gelen ışığın frekansı kapın eşik frekansını aşmaktadır. Işığın fotonları negatif yükü azaltarak kaptan elektron koparmak için gerekli enerjiye sahip olur. Bu negatif yüklü bir elektronu boşaltır ve daha sonra pozitif elektroskopu yükler. Ancak, eğer metal kaba çarpan elektromanyetik ışıma yeterli frekansa (kap için frekans eşik değerin altında) sahip değilse, sonra tabaka ne kadar düşük bir ışık yansısa bile asla yüklenmez.
Fotoelektron spektroskopi
Fotoelektronların enerjisi tam olarak gelen foton eksi maddenin iş fonksiyonu ya da bağlanma enerjisini yansıttığından, maddenin iş fonksiyonu X ışını veya UV kaynağı ile bombardıman edilerek bulunabilir. Fotoelektron spektroskopi genellikle yüksek vakum çevresinde yapılır, çünkü eğer ortamda gaz molekülleri varsa elektronlar dağılır. Ancak, bazı şirketler havada fotoyansımaya izin veren ürünler satmaktalar. Işık kaynağı lazer, boşalabilen tüp ya da sinkotron ışıma kaynağı olabilir. (CHA) tipik bir elektron enerjisi analizörüdür ve gelen elektronların yönünü değiştirmek için kinetik enerjilerine bağlı olarak bir elektrik alanı kullanır. Her element ve çekirdek için farklı bir bağlanma enerjisi olacaktır. Bu birleşimlerden oluşan birçok elektron analizör çıkışında aniden yükselir ve maddenin elementel bütününü belirlemek için kullanılır.
Uzay aracı
Fotoelektrik etki pozitif bir yük oluşturması için güneş ışığına maruz bir uzay aracına neden olur. Bu temel bir problem olabilir, uzay aracının gölgede kalan diğer kısımları plazmanın yanında negatif bir yük oluşturur ve dengesizlik hassas elektrikli bileşenlerin yükünü boşatabilir. Fotoelektrik etki ile oluşturulan durağan yük sınırlıdır, çünkü daha yüklü objeler elektronlarını daha kolay bırakırlar.
Ay tozu
Ay’a çarpan güneşten yansıyan tozlar fotoelektrik etki boyunca yüklenmeye neden olur. Yüklü toz kendini ittirir ve elektrostatik hareketlenmeyle Ay’ın yüzeyinden kendini ittirir. Atmosfer tozu olarak gösterilen bu tozlar ince bir sis ve bulanıklık ile gün batımından sonra karanlık bir ışık olarak görülürler. Ilk kez 1960'lı yıllarda Surveypr programı ile fotoğraflanmışlardır. En küçük parçaların kilometrelerce uzaklara itildikleri düşünülür ve bu parçacıklar yüklenen ve boşalan “çeşme”ler gibidir.
Gece görüşlü araçlar
Görüntü yoğunlaştırıcı tüp içinde galyum arsenit gibi alkali bir metal ya da yarı iletken bir maddenin ince bir tabakasından fırlayan fotonlar fotoelektrik etkiden dolayı fotoelektronların çıkarılmasına neden olurlar. Fosfor kaplı ekrana çarptıkları yerde bir elektrostatik alanın tarafından hızlandırılırlar ve elektronlar foton haline geri döner. Elektronlar hızlanmaya başlayınca ya da mikra kanallı tabakalar ile ikincil emilimler elektron sayısını arttırınca sinyal yoğunlaşır. Bazen bu iki yöntem birlikte kullanılır. Iletim bandından vakum seviyesine bir elektronun hareketi için ek kinetik enerji gereklidir. Bu fotokatotların elektron ilgisi olarak bilinir ve bant aralığı modelinde anlatıldığı üzere yasaklı banttan diğerine fotoemisyon için bir bariyer görevi görür. Galyum arsenit gibi bazı maddelerin elektron ilgisi iletim bandının altındadır. Bu maddelerde ışıma yapması için yeterli enerjili elektronlar iletim bandına atlar ve fotonları emen film biraz kalın olabilir.Bu maddeler negatif elektron ilgisi olan maddeler olarak bilinir.
Çapraz kesit
Fotoelektrik etki fotonlar ve atomlar arasındaki etkileşimdir. Teorik olarak olası 12 etkileşimden biridir. Elektronun dinlenme halindeki enerjisi 511 keV ile yüksek foton enerjileri karşılaştırıldığında, Compton saçılması gerçekleşebilir. Yaklaşık iki katı (1.022 MeV) çift üretimi de gerçekleşebilir. Compton saçılması ve çift üretimi yarışan diğer iki mekanizmanın örnekleridir. Aslında, eğer fotoelektrik etki tek parçalı foton bağlı elektron etkileşimi için desteklenirse, sonuç istatistiksel işlemlere göre değişir ve fotonun yok olacağı ve bağlı bir elektronun uyarılacağı (genellikle gama ışığı enerjisindeki K ve L kabuk elektronları) garanti edilemez. Fotoelektrik etkinin olma olasılığı etkileşimin çapraz kesitiyle σ ölçülür. Bu, hedef atomun veya foton enerjisinin atom numarasının bir fonksiyonu olarak bulunur. Yaklaşık olarak, foton enerjileri için en yüksek atom bağlanma enerjisi aşağıda verilmiştir: Z atom numarasıdır, n 4 ve 5 arası değişen bir sayıdır (düşük foton enerjilerinde karakteristik bant isimleri, K kesiti, L kesiti ve M kesiti gibi). Açık bir yorumlama olarak, gama ışınları alanında artan foton enerjiyle fotoelektrik etkinin aniden azaldığı görülür ve fotoelektrik etki atom numarası ile aniden yükselir. Bunun bir sonucu olarak yüksek Z’ye sahip maddeler iyi gamma ışıması yaparlar, bundan dolayı kurşun (Z= 82) elementi genellikle bu alanda tercih edilir.
Ayrıca bakınız
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Agustos 2016 Fotoelektrik etki ya da fotoemisyon isik bir maddeyi aydinlattiginda elektronlarin ya da diger ortaya cikmasidir Bu baglamda ortaya cikan elektronlar fotoelektronlar olarak adlandirilir Bu olay genellikle elektronik fiziginde hatta kuantum kimyasi ya da elektrokimya gibi alanlarda calisilir Klasik elektromanyetik teoriye gore bu etki isiktan bir elektrona enerji transferi olarak adlandirilir Bu acidan bakildiginda isigin siddeti veya dalgaboyundaki degisim metalden elektron yayilma orani degisimine neden olur Ayrica bu teoriye gore yeterince los isigin ilk isima ve bir elektronun yeterince yayilmasi arasinda gecen sureyi gostermesi beklenir Fakat deney sonuclari klasik teoriye gore yapilan iki tahminden herhangi biriyle iliskilendirilemez Bunun yerine fotonlar esik frekansa ulastiklarinda ya da esik frekansi astiklarinda sadece elektronlar fotonlarin carpismasiyla yerinden oynar Bu esik degerin altinda ise isik siddeti ve isik maruziyet suresinden bagimsiz olarak metalden hicbir elektron yayilmaz Siddet dusuk olsa bile isigin elektron firlatmasinin anlamli olup olmadigi konusunda Albert Einstein isik huzmesinin uzay boyunca yayilan bir dalga olmadigini one surmustur bunlarin her birinin hf enerjisine sahip ayri dalga paketleri yani fotonlarin toplami oldugunu soylemistir Max Planck in onceki kesfi Planck iliskisi E hf enerji E ve frekansin f enerjinin nicelenmesinden geldigi konusunu aydinlatmistir h faktoru Planck sabiti olarak bilinir 1887 yilinda Heinrich Hertz ultraviyole isigiyla daha kolay aydinlanan elektrik kivilcimlarini kesfetti 1905 yilinda Albert Einstein icinde enerji olan ayri paketlerde tasinan isik enerjisinin bir sonucu olarak fotoelektrik etkiden deneysel veriyi aciklayan bir makale yayimlamistir 1914 yilinda Robert Millikan in deneyi Einstein in fotoelektrik etkisi uzerindeki yasasini onayladi Einstein 1921 yilinda fotoelektrik etki yasasinin kesfi icin ve Millikan ise 1923 yilinda temel elektrik yuku ve fotoelektrik etki calismasiyla Nobel Odullerini aldilar Fotoelektrik etkisi yuksek atom numarasina sahip elementlerdeki cekirdek elektronlari icin enerjileri sifirdan durumunda 1MeV ye yaklasan fotonlari gerektirir Tipik metallerden tasiyici elektronlarin isimasi genellikle kisa dalgaboyunda gorunur isik veya ultraviyole isigina bagli olarak birkac elektron volt gerektirir Fotoelektrik etki calismasi isik ve elektronlarin kuantum dogasini anlamak icin onemli adimlara sahiptir ve dalga parcacik ikilik konseptinin olusumunu etkilemistir Isigin elektrik yuklerinin hareketini etkileyen diger olayi fotoiletken etkiyi fotoelektrik etkisini ve fotoelektrokimyasal etkiyi icerir Fotoemisyon isilyayim herhangi bir maddeden olusabilir fakat en kolay gozlenebilirligi olan maddeler metaller ve diger iletkenlerdir Cunku islem yuk dengesizligi dogurur ve eger yuk dengesizligi akim debisi tarafindan notralize edilmezse yayilim icin potansiyel bariyer emisyon akimi durana kadar artar Hatta bir vakum icinde isima yuzeyine sahip olmak normaldir cunku gazlar fotoelektronlarin akisini engeller ve gozlemlenmesi zor bir hale getirir Buna ek olarak fotoemisyon icin enerji bariyeri eger metal oksijene maruz birakilirsa genellikle metal yuzeyindeki ince oksit tabakalarla birlikte artar Bu yuzden fotoelektrik etkiye dayanan en pratik deneyler ve araclar bir vakum icindeki temiz metal yuzeyleri kullanir Fotoelektron bir vakum yerine bir katiya isima yaptiysa terim olarak dahili fotoemisyon kullanilir ve bir vakum icine isima ise harici fotoemisyon olarak adlandirilir Isima mekanizmasiBir isik demeti fotonlari isigin frekansiyla dogru orantili karakteristik bir enerjiye sahiptir Fotoemisyon isleminde eger bazi maddelerdeki bir elektron bir fotonun enerjisini emer ve maddenin is fonksiyonundan daha fazla enerji gerektirirse o elektron disari firlatilir Eger fotonun enerjisi cok dusukse elektron maddeden kacamaz Cunku dusuk frekansli isigin siddetindeki artma sadece belli bir zaman araliginda gonderilen dusuk enerjili foton sayisini arttirir Siddetteki bu degisim bir elektronu yerinden cikarmak icin yeterli enerjili herhangi bir tek foton yaratmayacaktir Bu yuzden isinan elektronlarin enerjisi gelen isik siddetine bagli degildir sadece tek basina fotonun enerjisine baglidir Bu etkilesim gelen foton ve dis ceperdeki elektronlar arasindadir Radyasyonla uyarildiklarinda elektronlar fotonlardan enerji emerler ancak genellikle ya hep ya hic kuralini izlerler Bir fotondan alinan tum enerji emilmeli ve atom bagindan ya da tekrar yayilan enerjiden bir elekton salmak icin kullanilmalidir Eger foton enerjisi emilirse enerjinin birazi atomdan elektronu serbest birakir ve geri kalanlar olarak elektronun kinetik enerjisine aktarilir Fotoelektrik isimanin deneysel gozlemleri Fotoelektrik etki teorisi aydinlatilmis bir metal yuzeyinden elektron saliniminin deneysel gozlemlerini aciklamalidir Verilen bir metal icin hicbir fotoelektronun salinmadigi gelen isimanin belli bir minimum frekansi vardir Bu frekans esik frekansi olarak adlandirilir Gelen huzmenin frekansini arttirmak gelen foton sayisini sabit tutmak ayni zamanda bu orantili olarak enerji artisidir salinan fotoelektronlarin maksimum kinetik enerjisini arttirir Boylece duran voltaj artar Elektron sayisi da degisir her protonun yayilan bir elektronun sonucu oldugu olasiligi foton enerjisinin bir fonksiyonudur Eger verilen bir frekansin gelen isimasinin siddeti arttirilirsa her fotoelektronun kinetik enerjisinde hicbir etki gorulmez Esik frekasin yukarisinda yayilan fotoelektronun maksimum kinetik enerjisi gelen isigin frekansina baglidir ancak siddet cok yuksek olmadigi surece gelen isigin siddetinden bagimsizdir Verilen bir metal ve gelen isimanin frekansi icin fotoelektronlarin salinma orani direkt olarak gelen isigin siddetiyle dogru orantilidir Gelen isik huzmesinin siddetindeki artma frekans sabit tutularak duran voltaj ayni kalmasina ragmen fotoelektrik akimin buyuklugunu arttirir Gelen isima ve fotoelektron yayilmasi arasinda gecen sure cok kucuktur 10 9 saniyeden kucuktur Eger gelen isik dogrusal olarak kutuplasiyorsa yayilan elektronlarin dagilim yonu gelen isigin kutuplastigi yonunde tepe noktasina ulasir Matematiksel tanim Salinan elektronun maksimum kinetik enerjisi asagidaki gibi verilir Kmax hf f displaystyle K max h f varphi Planck sabitidir ve gelen fotonun frekansidir is fonksiyonudur bazen ya da olarak da gosterilir 11 ve metalin yuzeyinden dagilan bir elektronu koparmak icin gerekli olan minimum enerjidir Is fonksiyonu asagidaki gibidir f hf0 displaystyle varphi h f 0 metal icin esik frekansidir Koparilan bir elektronun maksimum enerjisi sudur Kmax h f f0 displaystyle K max h left f f 0 right Durdurma potansiyeli Akim ve uygulanan voltaj arasindaki iliski fotoelektrik etkinin dogasini gosterir Tartismak icin bir isik kaynagi P plakasini aydinlatir ve diger plaka elektrodu Q koparilan elektronlari toplar P ve Q arasindaki potansiyeli degistirebiliriz ve iki plaka arasinda harici devredeki akim debisini olcebiliriz Is fonksiyonu ve kesilme frekansi Eger gelen isimanin frekansi ve siddeti sabit tutulursa tum yayilmis fotoelektronlar toplanana kadar fotoelektrik akimi yavas yavas toplayici elektrodun pozitif potansiyelinde artmaya baslar Fotoelektrik akimi bir doygunluga ulasir ve pozitif potansiyeldeki herhangi bir yukselis icin daha fazla artamaz Doygunluk akimi isik siddetinin artmasiyla birlikte artar Hatta carpismalar yuksek enerjili fotonlarla oldugunda elektron isimasinin yuksek olasiligindan dolayi doygunluk akimi yine artacaktir Eger biz plaka P ye gore Q plakasina negatif bir potansiyel uygularsak ve yavas yavas arttirirsak fotoelektrik akimi azalir belli bir negatif potansiyelde de sifir olur Fotoelektrik akimin toplayicida sifir olmaya basladigi negatif potansiyel durdurma potansiyeli ya da kesilme potansiyeli olarak adlandirilir i Gelen isimanin verilen bir frekansi icin durdurma potansiyeli siddetten bagimsizdir ii Gelen isimanin verilen bir frekansi icin durdurma potansiyeli yayilan foto elektronlarin maksimum kinetik enerjisiyle belirlenir Eger qe elektrondaki yuk ve durdurma potansiyeli ise elektron durdurma potansiyeli tarafindan yapilan is bu yuzden su an sahip oluruz qeV0 Kmax displaystyle q e V 0 K max Durdurma voltaji isik frekansiyla dogrusal olarak degisir fakat Kmax h f f0 displaystyle K max h left f f 0 right maddenin turune baglidir Herhangi ozel bir madde icin isik siddetinden bagimsiz olarak elektron isimasini gozlemek icin esik frekans asilmalidir 3 adimli model Rontgen sisteminde kristal maddedeki fotoelektrik etki genellikle uc adima ayrisir 1 Ic fotoelektrik etki asagida fotodiodu gorebilirsiniz Sol arka delik maddeden elektron ayrilmadiginda gorulen Auger etkisine neden olur Molekuler kati fononlar bu adimda uyarilir ve son elektron enerjisinde cizgiler halinde gorunur olabilirler Ic fotoelektrik etki kutuplasmaya izin verir Atomlar icin gecis kurallari siki bag modeli ile kristale donusur Capraz olmasi gereken plazma salinimlarindaki geomertiyle aynidir Elektronlarin yarisinin yuzeye balistik ulasimi Bazi elektronlar sacilir Maddenin yuzeyinden elektronlarin kacisi Uc adimli modelde bir elektron bu uc adim boyunca bircok yol izleyebilir Tum yollar yol integral formulune karisabilir Yuzey durumlari ve molekuller icin uc adimli model ayrilan bir elektronun yansittigi birden fazla elektrona sahip atomlarda bile bir anlam tasimaz TarihceBir yuzey kesin bir esik frekansini tipik olarak alkali metaller icin gorunur isik diger metaller icin ultraviyole yakini ve ametaller icin en uc ultraviyole asan elektromanyetik isimaya maruz birakildiginda isima emilir ve elektronlar yayilir Isik ve ozellikle ultraviyole isigi katot isiklari ile ayni dogaya sahip isinlarin uretimiyle negatif elektriklenmis kutleleri bosaltir Belli durumlarda direkt olarak gazlari iyonlastirir Bu olaylarin ilki Hertz ve Hallwachs tarafindan 1887 yilinda kesfedildi Ikincisi ise 1900 yilinda Philipp Lenard tarafindan duyuruldu Bu etkileri ureten ultraviyole bir ark lambasindan yanan magnezyumdan cinko ve kadmiyum kutuplari arasinda enduksiyon bobinlerinin kivilcimiyla ya da ultra viyole isinlarinca zengin isiklardan elde edilebilir Gunes isigi ultraviyole isinlar acisindan zengin degildir atmosfer tarafindan emilirler ve ark isiklari gibi cok buyuk bir etki yaratmazlar Metallerin yanindaki bircok madde ultraviyole isigi hareketi ile negatif elektrigi bosaltir 19 yy 1839 yilinda Alexandre Edmond Becquerel elektrolit hucrelerde isigin etkisini arastirirken fotovoltaik etkiyi kesfetti Fotoelektrik etkiyle ayni olmamasina ragmen fotovoltaikler uzerine calismasi maddenin deneysel olarak isik ve elektronik ozellikleri arasindaki guclu iliskiyi gostermistir 1873 yilinda Willoughby Smith Selenyum daki fotoiletkenligi kesfetti denizalti telegraflari calismasinda metallerin yuksek direnc ozelliklerini test etmistir Heidelberg de ogrenci olan 1854 1920 ve 1855 1923 isigin siddetini olcmek icin kullanilan ilk pratik fotoelektrik hucrelerini gelistirdiler Elster ve Geitel elektriklendirilmis kutlelerdeki isik tarafindan uretilen etkileri kesfettiler 1887 yilinda Heinrich Hertz fotoelektrik etkiyi elektromanyetik dalgalarin uretimi ve alimini gozlemledi Ayni zamanda bu gozlemler Annalen der Physik de de yayimlandi Alici kivilcim araligiyla bir bobin iceriyordu kivilcim elektromanyetik dalgalarin belirlenmesinde goruldu Kivilcimi daha iyi gormek icin karanlik bir kutuya aparatlar yerlestirdi Fakat kutuda maksimum kivilcim boyunun dustugunu gordu Elektronlarin karsi araliga atlamasi icin elektromanyetik dalgalar ve ultraviyole isinlari arasina cam bir panel yerlestirdi Panel yerinden kaldirildiginda kivilcim boyu artti Cam paneli kuarz ile degistirdiginde kuarz UV isimasini emmedigi icin kivilcim boyu dustu Hertz aylarini bu arastirmaya harcadi ve gozlemledigi sonuclari raporladi Daha sonra bu etkiyle ilgili arastirmalarina devam etmedi 1887 yilinda Hertz tarafinda kesfedilen kivilcim gecisini kolaylastiran kivilcim araliginda ultraviyole isinlarina rastlanilmasi Hallwachs 24 Hoor 25 Righi 26 ve isigin ve ozellikle ultraviyole isinlarinin yuklenmis kutleler uzerindeki etki arastirmalarini hizlandirdi Yeni temizlenmis cinko yuzeylerindeki arastirmalar onaylanmistir Ultraviyole isik yuzeye dustugunde eger negatif elektrikle yukluyse kucuk bile olsa bu yukunu kaybeder Eger yuzey baslangicta yuksuzse isiga maruz birakildiginda pozitif olur Pozitif elektriklendirme yuzeye karsi guclu bir havali atomizer tarafindan arttirilabilir metal cevrelendiginde negatif elektriklendirme gaza gecer Eger cinko yuzey pozitif olarak elektriklendirilirse isiga maruz kaldiginda yuk kayni olmaz bu sonuc sorgulanmistir ama bu olayin Elster ve Geitel tarafindan dikkatli bir incelemesi bu sartlar altinda gozlenen kaybi gostermistir Bu durum pozitif yuk tarafindan uyarilmis komsu iletkenlerdeki negatif elektriklendirilmis cinko yuzeyden yansiyan isik tarafindan bosaltilmasindan kaynaklanir Elektrik alani etkisindeki negatif elektrik pozitif elektriklendirilmis yuzeye dogru hareket eder Hertz etkisi goz onune alindiginda ilk arastirmacilar fotoelektrik yorgunluk olayinin muhtesem karmasasini gostermistir bu durum metalik yuzeylerde gozlenen ilerici kuculme etkisidir Onemli arastirmaci Wilhelm Hallwachs a gore bu olayda ozon onemli bir rol oynamaktadir Fakat diger elemanlar oksidasyon nem orani yuzeyin parlak olmasi gibi elemanlardir Vacumda metal yorulmasinin olup olmamasindan emin olunmadigi bir zamandir 1888 Subat ayindan 1891 yilina kadarki periyotta ayrintili bir fotoetki analizi Aleksandr Stoletov tarafindan sonuclariyla birlikte 6 ay icinde yayinlanmistir dort tanesi Comptes Rendus da bir ozeti Physikalische Revue da Rusca dan tercume edilmistir ve son calismasi da Journal de Physique da Ilk once Stoletov un kesfettigi yeni bir deneysel kurulum fotoelektrik etkinin nicelik analizinin daha uygun olduguydu Bu kurulumu kullanan Stoletov isik siddeti ve uyarilmis foto elektrik akimi arasindaki direkt orani buldu fotoetkinin ilk kanunu ya da Stoletov un kanunu Diger bulgularindan biri de gaz basincinda elektrik foto akiminin siddetine bagli olan olcumlerdi maksimum fotoakimina bagli bir optimum gaz basincinin Pm varligini bulmustur bu ozellik Gunes e ait hucrelerin olusumunda kullanilmistir 1899 da J J Thomson Crookes tuplerindeki ultraviyole isinlarini arastirdi Thomson katot isinlarinda bulunan parcaciklar ve firlatilan parcaciklarin ayni oldugunu gostermistir daha sonra bu elektronlara corpuscles adi verilir Bu arastirmalarda Thomson vakum tupe metal bir plaka yerlestirdi ve yuksek frekansli isimaya maruz birakildi Salinimli elektromanyetik alanlarin belli bir genlige ulastiktan sonra atom alanlarinda rezonans urettiklerine neden olduklari dusunuluyordu Boylece firlatilan atomalti corpuscle ler ve kesfedilmesi gereken akimlar ortaya cikiyordu Bu akim miktari siddet ve isimanin rengiyle degismekteydi Buyuk isima siddeti veya frekans daha fazla akim uretiyordu 20 yy Ultraviyole isigiyla iyonlasan gazlarin kesfi 1900 yilinda Philipp Lenard tarafindan yapilmistir Etki havanin yedi santimetre otesinde uretildi ve cok buyuk pozitif ile cok kucuk negatif iyonlar olustu olayi J J Thomson un yaptigi gibi bir kati veya gaz icindeki sivi parcaciklari uzerindeki olarak yorumlamak dogaldir 1902 yilinda Lenard isigin frekansi ile tek tek yayilan elektron enerjisinin arttigini gozlemlemistir Bu durum elektron enerjisinin isima siddetiyle dogrusal oldugunu one suren Maxwell in isik dalga teorisine aykiri gibi gorunuyordu Lenard guclu bir elektrik ark lambasi kullanarak isik frekansi ile elektron enerjisinin degisimini gozlemledi Boylece siddetteki buyuk degisimleri inceleyebildi ve isik frekansi ile potansiyel degisimi incelemeye olanak veren guce sahipti Deneyi direkt olarak olculen potansiyellerle ilgiliydi elektronun kinetik enerjisiyle ilgili degil fototupte maksimum durdurma enerjisi voltaj ile ilgili elektron enerjisini buldu Hesaplanan maksimum kinetik enerjinin isigin frekansi ile belirlendigini buldu Ornegin bir elektronun serbest kalmasi icin frekanstaki artma hesaplanan maksimum kinetik enerjiyi arttirir ultraviyole isimasi mavi isik yerine bir fototupte akimi durdurmak icin daha yuksek uygulanan durdurma potansiyeli gerektirir Ancak Lenard in sonuclari nicelikten ziyade nitelige dayaniyordu cunku deneylerin uygulanmasi zordu saf metalin gozlenebilmesi icin her seferinde yeni kesilmis bir metal ile deneylerin yapilmasi gerekiyordu fakat kullandigi kismi vakumlar icinde metal birkac dakikada oksitleniyordu Yuzey tarafindan salinan akim isik siddeti veya parlakligi ile belirlendi isik siddetini iki katina cikardiginda yuzeyden yayilan elektronlar da iki katina cikiyordu Arastirmacilar Langevin ve Eugene Bloch Lenard etkisinin cok buyuk bir kisminin Hertz etkisinden varoldugunu gosterdiler Gaz uzerindeki Lenard etkisi buna ragmen olusmuyordu J J Thomson ve daha sonra Frederic Palmer Jr tarafindan tekrar bulunan ve calisilan arastirmaya gore ilk once Lenard tarafindan atfedilen bircok farkli karakter ozelligi gosterildi Einstein 1905 te Annus Mirabilis makalelerini yazarken 1905 yilinda Albert Einstein daimi dalgalar yerine su an foton adi verilen isigi tanimlayan ayri niceliklerin yarattigi bu parakdosu cozdu Max Planck in kara cisim isimasi teorisine gore Einstein her kuantum isik enerjisinin frekans ve daha sonra Planck sabiti denilecek bir sabitin carpilmasiyla ayni sonucu verdigi teorisini olusturdu Esik frekansin uzerindeki bir foton gozlem etkisi olusturarak tek bir atomu koparacak enerjiye sahiptir Bu gozlem fizikte kuantum devrimine ve 1921 yilinda Einstein in Nobel Fizik odulu kazanmasina neden olmustur Dalga parcacik ikili etkisi dalga konseptine uzak bir sekilde analiz edilmistir Einstein in fotoelektrik etkiyi nasil acikladigina dair matematiksel tanimi 1905 yilindaki On a Heuristic Viewpoint Concerning the Production and Transformation of Light isimli makalelerinden birinde isik miktarinin emiliminden oldugunu gostermistir Bu makale isik miktari veya fotonlarin basit bir tanimini iceriyordu ve bu tanimin fotoelektrik etki ile birlikte nasil aciklandigi gosterilmistir Isigin ayri niceliklerdeki emiliminin basit aciklamasi bu olayi ve frekansi karakterize ediyordu Isik miktari fikri Max Planck in kara cisim isimasi kanununu On the Law of Distribution of Energy in the Normal Spectrum 51 yayinladigini makalesi ile basladi Sadece E enerjisinin osilator frekansi f ile dogru orantili oldugunu gosteren E hf Hertzian salinimlarinimda var oldugunu varsaymistir h Planck sabitidir Isigin aslinda ayri enerji paketlerinden olustugunu one suren Einstein deneysel sonuclarla uyusan fotoelektrik etki icinde bir denklem yazmistir Fotoelektrik etkinin neden siddete degil de sadece gelen isigin frekansina bagli oldugunu aciklamistir dusuk siddet yuksek frekans kaynagi birkac yuksek enerji fotonu saglayabilir yuksek siddet dusuk frekansli kaynak hicbir elektronun yerinden cikmamasi icin yeterli bireysel enerjili foton saglayamaz Bu onemli bir teorik atilimdi ancak konsept ilk once tamamen reddedildi cunku fiziksel sistemlerde enerjinin sonsuz bolunebilirligi varsayimina dayanan elektromanyetik davranislarla ilgili Maxwell in denklemlerini izleyen isigin dalga teorisi ile celisiyordu Deneylerden sonra bile Einstein in fotoelektrik etkisi denklemlerinin dogru oldugu gosterildi fotonlar hakkindaki bu fikir daha onceden kabul edilmis ve onaylanmis Maxwell denklemleri ile celistigi icin reddedilmeye devam etti R Millikan 1923 Einstein in fotoelektrik etkisi hakkindaki varsayimlarinin dogru oldugunu deneysel olarak gosteren ilk bilim adami Einstein in calismasi tek tek cikarilan elektronlarin enerjisinin isigin frekansi ile dogrusal olarak arttigini one surdu Muhtemelen surpriz bir sekilde bu sure boyunca aralarindaki iliski tam olarak test edilmemisti 1905 yilinda fotoelektronlarin enerjisinin gelen isigin frekansi ile arttigi biliniyordu ve isigin siddetinden bagimsizdi Fakat artma miktari 1914 yilina kadar tam deneysel olarak aciklanamamisti Millikan ise Einstein in varsayimlarinin dogru oldugunu gosterdi Fotoelektrik etki isigin dogasinda olan dalga parcacik konseptinin aciklanmasina yardimci oldu Isik ayni anda duruma gore hem dalga hem parcacik ozelliklerine sahip olabiliyordu Bu etkiyi isigin klasik dalga tanimi ile anlamak imkansizdi salinan elektronlarin enerjisi gelen isigin siddetine bagli degildi Klasik teori elektronlarin belli bir zaman enerjiyi topladigini ve sonrasinda da yaydigini one suruyordu Kullanimlari ve etkileriIsilcogalticilar Bunlar isiga cok hassas vakum tuplerdir zarf gibi bir plakanin ic kismi yani veya sonu fotokatotla kaplanmistir Fotokatot Sezyum Rubidyum ve Antimon gibi malzemelerin birlesiminden olusur dusuk is fonksiyonlarina sahiptirler bu yuzden cok dusuk seviyelerde isik ile aydinlandiklarinda bile fotokatot hemen elektronlari salar Daha yuksek potansiyellerdeki elektrotlarda elektronlar hizlandirilir ve ardindan kesfedilebilir cikis akimi saglamak icin ikinci emilim boyunca elektron miktarlarini arttirirlar Isilcogalticilar hala yaygin olarak kullanilirlar ve isigin cok dusuk oldugu seviyelerde bile algilanirlar Goruntu alicilari Fotoelektrik etkinin kullanildigi televizyonun ilk zamanlarindaki video kamerali tupler ornegin Philo Farnsworth un Image dissector unde optik bir imajin taranan elektronik bir sinyale donusmesi icin fotoelektrik etki tarafindan yuklenmis bir ekran kullanilmistir Altin tabakali elektroskop Altin tabakali elektroskoplar duragan elektrigi tayin etmesi icin tasarlanmislardir Metal kaba yerlesmis yuk govdeye ve elektroskopun altin tabakasina dogru yayilir Cunku sonra ayni yuke sahip olacaklarindan govde ve tabaka birbirini iter Boylece tabaka govdeden ayrilir Elektroskop fotoelektrik etkiyi gostermenin en onemli araclarindan biridir Ornegin eger elektroskop bu sure boyunca negatif yuklenseydi elektron fazlaligi olur ve tabaka govdeden ayrilirdi Eger yuksek frekansli isik kap uzerinde yansirsa elektroskop yuklerini bosaltir ve tabaka gucsuzlesmeye baslar Cunku kap uzerine gelen isigin frekansi kapin esik frekansini asmaktadir Isigin fotonlari negatif yuku azaltarak kaptan elektron koparmak icin gerekli enerjiye sahip olur Bu negatif yuklu bir elektronu bosaltir ve daha sonra pozitif elektroskopu yukler Ancak eger metal kaba carpan elektromanyetik isima yeterli frekansa kap icin frekans esik degerin altinda sahip degilse sonra tabaka ne kadar dusuk bir isik yansisa bile asla yuklenmez Fotoelektron spektroskopi Fotoelektronlarin enerjisi tam olarak gelen foton eksi maddenin is fonksiyonu ya da baglanma enerjisini yansittigindan maddenin is fonksiyonu X isini veya UV kaynagi ile bombardiman edilerek bulunabilir Fotoelektron spektroskopi genellikle yuksek vakum cevresinde yapilir cunku eger ortamda gaz molekulleri varsa elektronlar dagilir Ancak bazi sirketler havada fotoyansimaya izin veren urunler satmaktalar Isik kaynagi lazer bosalabilen tup ya da sinkotron isima kaynagi olabilir CHA tipik bir elektron enerjisi analizorudur ve gelen elektronlarin yonunu degistirmek icin kinetik enerjilerine bagli olarak bir elektrik alani kullanir Her element ve cekirdek icin farkli bir baglanma enerjisi olacaktir Bu birlesimlerden olusan bircok elektron analizor cikisinda aniden yukselir ve maddenin elementel butununu belirlemek icin kullanilir Uzay araci Fotoelektrik etki pozitif bir yuk olusturmasi icin gunes isigina maruz bir uzay aracina neden olur Bu temel bir problem olabilir uzay aracinin golgede kalan diger kisimlari plazmanin yaninda negatif bir yuk olusturur ve dengesizlik hassas elektrikli bilesenlerin yukunu bosatabilir Fotoelektrik etki ile olusturulan duragan yuk sinirlidir cunku daha yuklu objeler elektronlarini daha kolay birakirlar Ay tozu Ay a carpan gunesten yansiyan tozlar fotoelektrik etki boyunca yuklenmeye neden olur Yuklu toz kendini ittirir ve elektrostatik hareketlenmeyle Ay in yuzeyinden kendini ittirir Atmosfer tozu olarak gosterilen bu tozlar ince bir sis ve bulaniklik ile gun batimindan sonra karanlik bir isik olarak gorulurler Ilk kez 1960 li yillarda Surveypr programi ile fotograflanmislardir En kucuk parcalarin kilometrelerce uzaklara itildikleri dusunulur ve bu parcaciklar yuklenen ve bosalan cesme ler gibidir Gece goruslu araclar Goruntu yogunlastirici tup icinde galyum arsenit gibi alkali bir metal ya da yari iletken bir maddenin ince bir tabakasindan firlayan fotonlar fotoelektrik etkiden dolayi fotoelektronlarin cikarilmasina neden olurlar Fosfor kapli ekrana carptiklari yerde bir elektrostatik alanin tarafindan hizlandirilirlar ve elektronlar foton haline geri doner Elektronlar hizlanmaya baslayinca ya da mikra kanalli tabakalar ile ikincil emilimler elektron sayisini arttirinca sinyal yogunlasir Bazen bu iki yontem birlikte kullanilir Iletim bandindan vakum seviyesine bir elektronun hareketi icin ek kinetik enerji gereklidir Bu fotokatotlarin elektron ilgisi olarak bilinir ve bant araligi modelinde anlatildigi uzere yasakli banttan digerine fotoemisyon icin bir bariyer gorevi gorur Galyum arsenit gibi bazi maddelerin elektron ilgisi iletim bandinin altindadir Bu maddelerde isima yapmasi icin yeterli enerjili elektronlar iletim bandina atlar ve fotonlari emen film biraz kalin olabilir Bu maddeler negatif elektron ilgisi olan maddeler olarak bilinir Capraz kesitFotoelektrik etki fotonlar ve atomlar arasindaki etkilesimdir Teorik olarak olasi 12 etkilesimden biridir Elektronun dinlenme halindeki enerjisi 511 keV ile yuksek foton enerjileri karsilastirildiginda Compton sacilmasi gerceklesebilir Yaklasik iki kati 1 022 MeV cift uretimi de gerceklesebilir Compton sacilmasi ve cift uretimi yarisan diger iki mekanizmanin ornekleridir Aslinda eger fotoelektrik etki tek parcali foton bagli elektron etkilesimi icin desteklenirse sonuc istatistiksel islemlere gore degisir ve fotonun yok olacagi ve bagli bir elektronun uyarilacagi genellikle gama isigi enerjisindeki K ve L kabuk elektronlari garanti edilemez Fotoelektrik etkinin olma olasiligi etkilesimin capraz kesitiyle s olculur Bu hedef atomun veya foton enerjisinin atom numarasinin bir fonksiyonu olarak bulunur Yaklasik olarak foton enerjileri icin en yuksek atom baglanma enerjisi asagida verilmistir Z atom numarasidir n 4 ve 5 arasi degisen bir sayidir dusuk foton enerjilerinde karakteristik bant isimleri K kesiti L kesiti ve M kesiti gibi Acik bir yorumlama olarak gama isinlari alaninda artan foton enerjiyle fotoelektrik etkinin aniden azaldigi gorulur ve fotoelektrik etki atom numarasi ile aniden yukselir Bunun bir sonucu olarak yuksek Z ye sahip maddeler iyi gamma isimasi yaparlar bundan dolayi kursun Z 82 elementi genellikle bu alanda tercih edilir Ayrica bakinizFotovoltaik Aykiri fotovoltaik etki