Georg Heym (30 Aralık 1887 - 16 Ocak 1912 Berlin) Alman edebiyatçıdır. Heym, askeri bir avukatın oğludur.
Hayatı
Würzburg, Berlin ve Jena'da hukuk öğrenimi görür. 1910 yılının mart-nisan aylarında W. S. Ghutmann şairi ilk kez 'in "Neue Club"una getirir. Berlin'de staj dönemi. Heym, 16 Ocak 1912 tarihinde adlı arkadaşıyla Berlin'in Charlottenburg semtindeki tren garında erken saatte buluşup Wannsee'ye (Berlin'de bir göl) paten kaymaya gider. Burada her ikisi de buzun kırılmasından ötürü soğuk suların içine gömülür ve yaşamlarını yitirirler. 20 Ocak'ta Heym'ın, 6 Şubat'ta da Balcke'nin cesetleri bulunur. Heym gölün dibinde subitkilerinin arasında, dizlerini karnına çekmiş ve öylece donmuş halde bulunur.
26 yıllık çok kısa ömründe Alman şiirine çok önemli katkılarda bulunmuş, bambaşka ufuklar göstermiş, yaşamının son iki yılında ortaya koyduğu ürünlerle üne kavuşmuştur. Daha önceki yapıtlarında gelenekçi-izlenimci izler gözlemekteyiz. Dışavurumcuların en önemlilerinden olduğu rahatlıkla söylenebilir. Yakın şair dostu 'le birlikte adeta dışavurumcu şiirin izlekçesini oluşturmuşlardır. Kullandığı başlıca anlatım aracı iğretilemedir. İşlediği konuların başında büyükkent gelir. Büyükkent olgusu, Heym'da kendini merkezi konu olarak gösterir. Şair, büyükkenti akıl almaz, çıplak gözle görülmeyen iblisvari varlıkların kümeleştiği ve ellerinde tuttuğu, insanları yönettiği bir yığınak olarak işler. Bunun yanı sıra mitolojik kahramanları, tanrıları da bol bol işler şiirlerinde: Kata, Baal, Koribanlar gibi. Ay şiirleri, morg ve ölü betimlemeleri, şiirlerinde baz niteliktedir.
Özellikle Gottfried Benn ile Georg Heym'ın şiirleri aynı garami alemin yansımalarıdır, benzeri ruhani kapılara çıkan ögeler görürüz onların dizelerinde. Gottfried Benn'in işlediği motifler daha ziyade iğrençlikten dem vururken Heym'ınkiler dehşetli sahneler çizer, kelimenin tam anlamıyla sahneler çizilir gözünüzün önünde, onun vizyonlarını paylaşmak durumundasınızdır; mideniz sağlam, garami aleminiz engin, şiir karakteriniz güçlü olmak zorundadır; işte onu anlamaya, kimbilir hâttâ sevmeye sizi götürebilecek olan bu dayanıklılığınız olacaktır. Kısaca, Heym'ın okuru metin ve ruh gürbüzü olmalıdır. Az evvel değindiğimiz bu lirik dünyayı paylaşan şairlere örnek olarak Jakob van Hoddis, Georg Trakl ve Ernst Stadler verilebilir.
1910-11 yılları arasında yayınlanan, hem politik hem de edebi birtakım ilerici eğilimleri olan kısa ömürlü "Demokraten" dergisinde yayınlanan şiirleri 'un dikkatini çekmiştir. Onun yayınevinde 1911 yılında şairin ilk kitabı 'Der ewige Tag' (Bengi gün) yayınlanmıştır. Kitap oldukça olumlu eleştiriler almış nitekim 5 Ocak 1912'de Berliner Zeitung'dan (Berlin Gazetesi) Herbert Eulenberg şairle gerçekleştirdiği ayrıntılı bir konuşmayı yayınlamıştır. Eulenberg burada sözlerini şöyle bitirir:
“ | Georg Heym adını belleklerimize iyice yerleştirelim! Ve umalım ki, onunla sık sık karşılaşalım! | „ |
Şairin bu arada Ernst Rowohlt ile yeni birtakım kitap projeleri de vardı. Genç şairin kesinlikle umut verici bir gelecek vardı önünde. Heym ölümünden dört hafta önce beşinci günlük defterine başladığında başlık sayfasına "yolunu bilmeyen Georg Heym'ın günlük defteri" yazmıştı. Heym hayat dolu, durdurak bilmeyen dinç, yeteneklii bir tabiyata sahipti. Kısacık yaratıcılık döneminde her ne kadar genellikle taslaklardan oluşsa da kapsamlı bir lirik, novelistik ve dramatik yapıt birikimi bırakmıştır arkasında.
Eserlerine edebiyat tarihi açısından bakıldığında tıpkı diğer iki erken dönem ekspresyonist şair Georg Trakl ve Ernst Stadler'de de olduğu gibi Jugendstil'den kontinuite geçiş gözlenmektedir. Şiirlerinde Baudelaire ve Rimbaud'dan etkiler saptanabilir. Sonuçta diğerlerinde rastlanılmayan vizyoner tarz ve ifritlerle, garibeleriyle dolu garip bir ahaliden mürekkep plastik görünümlü resimsel fantezi dünyası onda baskın ve belirleyici olandır. Fevkalade resimselliğiyle birlikte ondaki şaşmaz dize yapısı ve ödün vermeyen, asla vurgunculuğa yönelmeyen şiir dili yaratıcılığını belirleyen etmendir. Özellikle son dönem şiirlerinde, groteskin içinde yer alan çirkinin soğuk-patetik dizilişi gevşemeye başlar.
"Bülowstrasse üzerindeki itişip kakışan insanlar arasında Georg Heym ansızın durarak kolumdan çekiştirmiş ve bana garazkâr bir sesle şu sözleri söylemişti: 'Şuraya bakınız bir azizim, şu telaşa, şu kofluğa ve dahi Tanrı'nın yüzüstü bıraktığı şu ortama! Bu böyle sürüp gidemez, yıkılıp gidecektir bütün bunlar. Sanırım dehşetli bir şey gelecek pek yakında, ne bileyim bir savaş, bir devrim ya da benzeri bir şey. Bildiğim şu ki, bu böyle sürüp gidemez."
Şairler tarihte büyücülükle, bilicilikle ya taltif ya da itham edilmişlerdir ama sonuçta atideki garip alemin müneccimleri olarak çok dizeler sarf etmişlerdir. Heym bu atmosferi bizlerle birlikte solumuş olmakla birlikte vizyonerlik yetisine sahip birisiydi, en azından gördüklerini bu anlamda, bu yönde çok iyi tahlil etme yeteneğine sahipti. Yukarıdaki sözleri 1. Dünya Savaşı arifesinde söylediği düşünülürse, ondan etkilenmemek neredeyse olası değil.
Georg Heym'ın şiiri ne denli nesnelleşme ve perzonifikasyon kategorileri içinde değerlendirilse de çok baskın özellikler gösterdiklerinden özel olarak ele elınmalıdır. O da Jakob van Hoddis gibi Berlin'deki şairler kulübü 'Neopatetik Kabare'nin üyesiydi. Kulüp üyelerinin görevi yalnızca sade vatandaşı şiirleriyle dehşete düşürmek olmayıp aynı zamanda edebi öncülük işlevini de üstlenmekti. Jakob van Hoddis ile Georg Heym'ı sanki edebi bir akrabalık ilişkisi birbirlerine bağlıyordu -o ünlü 'Menschheitsdämmerung' (İnsanlık şafağı) antolojisini açıp da van Hoddis'in 'Weltende'siyle (Dünya sonu) Heym'ın Umbra Vitae'sini art arda okuduğunuzda tanık olacağınız edebi benzerlik karşısında şaşkınlığa düşmemeniz olanaksızdır. Evet, Heym'ın şiirinde 'Dünya sonu' olgusu aslında halen sürmekte olan facianın yalnızca doruk noktasını oluşturur, tıpkı 'Die Menschen stehen vorwärts in den Strassen...', 'Der Gott der Stadt', 'Die Dämonen der Städte' ya da 'Der Krieg' şiirlerinde olduğu gibi. Şair bu şiirlerinde dolaylı metafor dünyasında gezinir durur.
Eserlerinden örnekler
Burada adı geçen 'Kata' adlı şiirin çevirisi:
KATA
Kızıl bir kıvılcım. Ve güneş gürlüyor,
O erguvani ejderha. Tırtırlı kuyruğu
Kırbaçlıyor engin göğün nurunu,
Palamutlardan bir perde içinde alazlar kıvranıyor.
Büyük Babil'in ak mermer duvarlarını
Ve dev pagodaların altuni taşlarını
Paramparça edecek neredeyse müthiş ziya
Ateşten bir el gürültülü baltalarıyla.
Ezgi, ezgi. Tanrısal bir koral.
Ahenk verir güneşin açık ağzı,
Bu sonsuz gökkubede yankısı çınlar.
Ve uyandırır karanlık gecelerin tiranı
Ayı, tetrarşları bulutlar vadisinde
Garip bir biçimde sürer dört doru atını.
Çeviren: Yücel Sivri
Kaynakça
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Georg Heym 30 Aralik 1887 16 Ocak 1912 Berlin Alman edebiyatcidir Heym askeri bir avukatin ogludur Georg HeymHayatiWurzburg Berlin ve Jena da hukuk ogrenimi gorur 1910 yilinin mart nisan aylarinda W S Ghutmann sairi ilk kez in Neue Club una getirir Berlin de staj donemi Heym 16 Ocak 1912 tarihinde adli arkadasiyla Berlin in Charlottenburg semtindeki tren garinda erken saatte bulusup Wannsee ye Berlin de bir gol paten kaymaya gider Burada her ikisi de buzun kirilmasindan oturu soguk sularin icine gomulur ve yasamlarini yitirirler 20 Ocak ta Heym in 6 Subat ta da Balcke nin cesetleri bulunur Heym golun dibinde subitkilerinin arasinda dizlerini karnina cekmis ve oylece donmus halde bulunur 26 yillik cok kisa omrunde Alman siirine cok onemli katkilarda bulunmus bambaska ufuklar gostermis yasaminin son iki yilinda ortaya koydugu urunlerle une kavusmustur Daha onceki yapitlarinda gelenekci izlenimci izler gozlemekteyiz Disavurumcularin en onemlilerinden oldugu rahatlikla soylenebilir Yakin sair dostu le birlikte adeta disavurumcu siirin izlekcesini olusturmuslardir Kullandigi baslica anlatim araci igretilemedir Isledigi konularin basinda buyukkent gelir Buyukkent olgusu Heym da kendini merkezi konu olarak gosterir Sair buyukkenti akil almaz ciplak gozle gorulmeyen iblisvari varliklarin kumelestigi ve ellerinde tuttugu insanlari yonettigi bir yiginak olarak isler Bunun yani sira mitolojik kahramanlari tanrilari da bol bol isler siirlerinde Kata Baal Koribanlar gibi Ay siirleri morg ve olu betimlemeleri siirlerinde baz niteliktedir Ozellikle Gottfried Benn ile Georg Heym in siirleri ayni garami alemin yansimalaridir benzeri ruhani kapilara cikan ogeler goruruz onlarin dizelerinde Gottfried Benn in isledigi motifler daha ziyade igrenclikten dem vururken Heym inkiler dehsetli sahneler cizer kelimenin tam anlamiyla sahneler cizilir gozunuzun onunde onun vizyonlarini paylasmak durumundasinizdir mideniz saglam garami aleminiz engin siir karakteriniz guclu olmak zorundadir iste onu anlamaya kimbilir hatta sevmeye sizi goturebilecek olan bu dayanikliliginiz olacaktir Kisaca Heym in okuru metin ve ruh gurbuzu olmalidir Az evvel degindigimiz bu lirik dunyayi paylasan sairlere ornek olarak Jakob van Hoddis Georg Trakl ve Ernst Stadler verilebilir 1910 11 yillari arasinda yayinlanan hem politik hem de edebi birtakim ilerici egilimleri olan kisa omurlu Demokraten dergisinde yayinlanan siirleri un dikkatini cekmistir Onun yayinevinde 1911 yilinda sairin ilk kitabi Der ewige Tag Bengi gun yayinlanmistir Kitap oldukca olumlu elestiriler almis nitekim 5 Ocak 1912 de Berliner Zeitung dan Berlin Gazetesi Herbert Eulenberg sairle gerceklestirdigi ayrintili bir konusmayi yayinlamistir Eulenberg burada sozlerini soyle bitirir Georg Heym adini belleklerimize iyice yerlestirelim Ve umalim ki onunla sik sik karsilasalim Sairin bu arada Ernst Rowohlt ile yeni birtakim kitap projeleri de vardi Genc sairin kesinlikle umut verici bir gelecek vardi onunde Heym olumunden dort hafta once besinci gunluk defterine basladiginda baslik sayfasina yolunu bilmeyen Georg Heym in gunluk defteri yazmisti Heym hayat dolu durdurak bilmeyen dinc yeteneklii bir tabiyata sahipti Kisacik yaraticilik doneminde her ne kadar genellikle taslaklardan olussa da kapsamli bir lirik novelistik ve dramatik yapit birikimi birakmistir arkasinda Eserlerine edebiyat tarihi acisindan bakildiginda tipki diger iki erken donem ekspresyonist sair Georg Trakl ve Ernst Stadler de de oldugu gibi Jugendstil den kontinuite gecis gozlenmektedir Siirlerinde Baudelaire ve Rimbaud dan etkiler saptanabilir Sonucta digerlerinde rastlanilmayan vizyoner tarz ve ifritlerle garibeleriyle dolu garip bir ahaliden murekkep plastik gorunumlu resimsel fantezi dunyasi onda baskin ve belirleyici olandir Fevkalade resimselligiyle birlikte ondaki sasmaz dize yapisi ve odun vermeyen asla vurgunculuga yonelmeyen siir dili yaraticiligini belirleyen etmendir Ozellikle son donem siirlerinde groteskin icinde yer alan cirkinin soguk patetik dizilisi gevsemeye baslar Bulowstrasse uzerindeki itisip kakisan insanlar arasinda Georg Heym ansizin durarak kolumdan cekistirmis ve bana garazkar bir sesle su sozleri soylemisti Suraya bakiniz bir azizim su telasa su kofluga ve dahi Tanri nin yuzustu biraktigi su ortama Bu boyle surup gidemez yikilip gidecektir butun bunlar Sanirim dehsetli bir sey gelecek pek yakinda ne bileyim bir savas bir devrim ya da benzeri bir sey Bildigim su ki bu boyle surup gidemez Sairler tarihte buyuculukle bilicilikle ya taltif ya da itham edilmislerdir ama sonucta atideki garip alemin muneccimleri olarak cok dizeler sarf etmislerdir Heym bu atmosferi bizlerle birlikte solumus olmakla birlikte vizyonerlik yetisine sahip birisiydi en azindan gorduklerini bu anlamda bu yonde cok iyi tahlil etme yetenegine sahipti Yukaridaki sozleri 1 Dunya Savasi arifesinde soyledigi dusunulurse ondan etkilenmemek neredeyse olasi degil Georg Heym in siiri ne denli nesnellesme ve perzonifikasyon kategorileri icinde degerlendirilse de cok baskin ozellikler gosterdiklerinden ozel olarak ele elinmalidir O da Jakob van Hoddis gibi Berlin deki sairler kulubu Neopatetik Kabare nin uyesiydi Kulup uyelerinin gorevi yalnizca sade vatandasi siirleriyle dehsete dusurmek olmayip ayni zamanda edebi onculuk islevini de ustlenmekti Jakob van Hoddis ile Georg Heym i sanki edebi bir akrabalik iliskisi birbirlerine bagliyordu o unlu Menschheitsdammerung Insanlik safagi antolojisini acip da van Hoddis in Weltende siyle Dunya sonu Heym in Umbra Vitae sini art arda okudugunuzda tanik olacaginiz edebi benzerlik karsisinda saskinliga dusmemeniz olanaksizdir Evet Heym in siirinde Dunya sonu olgusu aslinda halen surmekte olan facianin yalnizca doruk noktasini olusturur tipki Die Menschen stehen vorwarts in den Strassen Der Gott der Stadt Die Damonen der Stadte ya da Der Krieg siirlerinde oldugu gibi Sair bu siirlerinde dolayli metafor dunyasinda gezinir durur Eserlerinden orneklerBurada adi gecen Kata adli siirin cevirisi KATA Kizil bir kivilcim Ve gunes gurluyor O erguvani ejderha Tirtirli kuyrugu Kirbacliyor engin gogun nurunu Palamutlardan bir perde icinde alazlar kivraniyor Buyuk Babil in ak mermer duvarlarini Ve dev pagodalarin altuni taslarini Paramparca edecek neredeyse muthis ziya Atesten bir el gurultulu baltalariyla Ezgi ezgi Tanrisal bir koral Ahenk verir gunesin acik agzi Bu sonsuz gokkubede yankisi cinlar Ve uyandirir karanlik gecelerin tirani Ayi tetrarslari bulutlar vadisinde Garip bir bicimde surer dort doru atini Ceviren Yucel SivriKaynakca Watanabe O Kelly Helen 1997 The Cambridge history of German literature Cambridge Cambridge University Press ISBN 978 0521434171