Bu madde, uygun değildir.Temmuz 2020) ( |
Kont Maurice Polydore Marie Bernard Maeterlinck (d. 29 Ağustos 1862 Gent; ö. 6 Mayıs 1949 Nice) Belçikalı yazar. Kariyerine avukat olarak başlamışsa da sonrasında tamamen edebiyata yönelmek üzere mesleğini terk etmiştir. Edebiyatta sembolizm akımının önde gelen temsilcileri arasında yer alır. Ağırlıklı olarak sembolist öğeler içeren ilk şiir kitabı Serrer Chaudes ile edebiyat dünyasında yer edinen Maeterlinck, daha sonra Octave Mirbeau tarafından Shakespeare düzeyinde bir eser olarak yorumlanan ilk oyunu Princesse Maleine ile Fransa'da büyük bir şöhret yakalamıştır. İnsanın ölüm olgusu karşısındaki çaresizliği temasına yoğunlaşan yazarın en tanınmış eseri, 1892'de yayımlanan kabul edilir. 1911 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülüne layık görülmüştür.
Maurice Maeterlinck | |
---|---|
Maurice Maeterlinck | |
Doğum | Maurice Polydore Marie Bernard 29 Ağustos 1862 Gent, Belçika |
Ölüm | 6 Mayıs 1949 (86 yaşında) Nice, Fransa |
Meslek | Oyun yazarı · Şair · Deneme yazarı |
Milliyet | Belçikalı |
Vatandaşlık | Belçika |
Dönem | 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başları |
Edebî akım | Sembolizm |
Önemli ödülleri | Nobel Edebiyat Ödülü (1911) Triennial Ödülü 1903 |
Etkilendikleri | |
Hayatı ve kariyeri
Belçikalı yazar hukuk öğrenimi görmüştür. İlk şiir kitabı fazla başarı elde etmemişse de, 1889’da yazdığı adlı oyunla tanınmaya başlandı. 24 Ağustos 1890'da Le Figaro'nun eleştirmeni Octave Mirbeau, Maeterlinck'in dramada yeni bir deha olduğunu duyurur ve yazarın kısa trajedisi Prenses Maleine, Mirbeau tarafından "zamanımızın en esinli eseri; diyebilirim ki, Shakespeare'in en güzel eserleriyle aşık atabilecek çapta olağanüstü ve özgün" diye betimlenir. Oyun natüralizmden zaman zaman taviz veren Antoine tarafından da repertuvara alınırsa da sahnelenmez.
Meaterinck 1890’da Çağrılmadan Gelen’i, ’i (1890), bir kukla oyunu olan (1892), 1894’te ’nü, yine aynı yıl ’ni, 1899’da ’i yazar. Körlük, Meaterlinck’in yapıtlarında baskın bir öge olmuştur. Körlükle hem dışarının seslerinin kokularının imgeler düzeyinde algılanması hem de insanın varoluşunu dış yaşamın görüntüleriyle değil içeride araması gerekliliği anlatılır.
Körlük, Çağrılmadan Gelen oyununda da yer alır. Bu eser, Maeterlinck'in trajedi kuramını örneklemesi açısından tipiktir: bu kuram büyük olaylar trajedisini yüzeysel olduğu gerekçesiyle reddeder; gerçekten trajik olanın, insan varoluşunun basit gerçeğinde bulunacağını ileri sürer. Materlinck’in oyunları daha çok insan ruhunu yansıtır. Onun oyunlarında asıl aksiyon sahnenin dışında, kural ile sonsuzun, yazgı ile ölümün birleştirdiği bir noktada gelişir. Sonu hep ölümle biten oyunlarında amaçsız, kör insanlığın hep aynı sonuca varan bir yolda olduğu düşüncesi aktarılır. İnsanın bilinmeyen güç karşısındaki tragedyasını özellikle Çağrılmadan Gelen oyunundan itibaren işlemeye başlamıştır. Oyun süresince, kör büyükbabanın dışında kimsenin farkına varmadığı ölüm sahnede şöyle bir dolaşacak; ardından hiç görmediğimiz kadını da alarak gidecektir. Çağrılmadan Gelen, sahne dışı kuvvetli kurulmuş bir oyundur. Büyükbaba körlüğü nedeniyle her duyduğu sesin kaynağını torununa soracak, böylece kimi göstergeler ikilenerek, harekete değil söze dönerek sahne dışını kuvvetlendirecektir.
Körler oyunu Meaterlinck’in statik anlatımının bir yansımasıdır. Körler oyununun kişileri, daha önce görmedikleri bir adaya, gözlerini tedavi ettirme umuduyla gelmiş farklı yaş ve cinsiyetlerdeki körlerdir. Rahip tarafından, havalar bozmadan gezmeleri için adanın öbür ucuna götürülmüşlerdir. Oyun başladığında, ölmüş rahibin etrafında oturmuş; manastıra dönmek üzere onu beklerler. Dekor dallar ve taşlardan ibarettir. Uzaktan endişe verici şekilde denizin sesi duyulur. Körlerden hiçbiri orada olmayı istemez, hepsi de acıkmış ve susamış perişan haldedir ve onları gelip alacak kimse yoktur. Bir aralık köpeğin gelişi kurtuluş umudu gibi görünse de, sadece cesedi bulmaları açısından işlev görecektir. Orada öylece oturur ve durumları hakkında konuşurlar, bir dala ayağı takılan yerine geri oturur. Böylece sahneye hiç hareket etmeyen, başı sonu belirsiz figürlerin bölük pörçük düşünceleri egemen olacaktır. Meaterlinck’in amaca “gündelik trajik”imizin farkına varmamızdır. Bunun için de azla, yani sessizlikle, bekleyişlerle ve imlerle (işaretlerle) yetinen yapıtlar yaratır.
Pelleas ve Melisande oyununda onu ormanda bulan yaşlı prens Golaud ile evlendikten sonra, prensin genç erkek kardeşi olan Pelleas’a âşık olan ve ızdırap içinde ölen Melisande’nin hikayesi anlatılır. Oyunun dili son derece süslü bir nesirdir ve oyun Maeterlinck’in gözde mekânlarından ormanın derinliklerinde gizli eski bir şatoda geçer. Bu oyunun sahnelenmesinde de, karakterler sanki rüyada gibi hareket ederler ve konuşurlar. Kasvetli bir ortam oluşturmak için sahne düzeninde mavi, yeşil ve gri renkler kullanılır; geri planda şatoyla ormanın bir temsili yer alır. Oyunda merak üçlü ilişkiden çok, bunu saran gizemli ruh halindedir ve bu ruh hali, evlilik yüzüğünün bir çeşmeye düşmesi, gizemli gölgeler, bir kuleden havalanan güvercinler, yeraltı havuzcukları ve mağaraları, çıkarılamayan kan lekeleri gibi birçok simge yoluyla uyandırılmaktadır. Oyun yarı karanlıkta, dekorsuz olarak oynanmış, sahne bir tülle örtülerek sis izlenimi yaratılmıştır. Bu tül perde aynı zamanda simgeci anlayışın seyircinin klasik seyir alışkanlıklarını sarsmasının da bir göstergesidir. Daha sonra Jarry’de ve özellikle avandgarde tiyatroda doruğuna ulaşacaktır bu klasik beklenti karşıtlığı. Gri fon perdesinin önünde, oyuncular uyurgezer gibi dolaşarak dizeleri yarı şarkı biçiminde “staccato” tekniğiyle oynayarak ve stilize hareketler yaparak gizemli atmosferi sağlamışlar, seyirci üzerinde bir büyü etkisi uyandırmaya çalışmışlardır. Oyunda simgesel tiyatronun en yoğun ifadesi mağara sahnesinde ortaya çıkar. Golaud, Pelleas’ı Melisande’nin saçlarını okşarken yakalar ve onu şatonun yer altı mahzenlerine götürür. Sonradan buranın bilinçaltı olduğu anlaşılır.
14. Yüzyılda geçen Rahibe Beatrice oyunu manastırdan bir şövalye ile kaçan bir rahibenin hikâyesidir. Bir Bakire Meryem heykeli canlanarak Beatrice’in yerini alır, böylelikle yokluğu fark edilmez. Beatrice ise yıllarca dışarıda yaşadıktan sonra kefaret ödemek üzere manastıra geri döner. Meryem’in kaidesine geri dönmesiyle Beatrice ölür; kaçıp gittiğini bilmeyen diğer rahibeler onu tüm ömrünü dine adadığı için kutsarlar. Evin İçi ise seyirciyi büsbütün yabancılaştıracak bir anlatımcılığa sahiptir. Küçük kızlarının öldüğünü mutlu bir aileye haber vermeye gelen, cesedi bulan yabancının ve köyden yaşlı bir adamın evden içeri bir türlü girememesi anlatılır. Evin bütün camları açıktır, çocukların ve ebeveynlerinin salondaki her hareketi seyirci tarafından görülmektedir. Buna karşın yaşlı adam ve yabancı, içerdekilerin bütün hareketlerini seyirciye en ufak ayrıntısına kadar anlatmaktadırlar. Bütün köy cama toplandığında bile anlatmaya devam ederler. Oyunun zamanı ne ölümü ne onun karşısında ailenin tepkilerini gösterecek kadardır, yalnızca bir gözetlemeyi, gözetleme aralığını gösterir.
Yazarın son oyunları içerisinde en tanınanı, mutluluk arayışının bir alegorisi olan 'tur (1908). 1909’da yazdığı oyunda, manevi görme gücüne sahip küçük kahraman Tytyl’ı (Titil) yaratır. Oyunun tam adı Meaterlinck’in dünyasına yakışır bir şekilde Mavi Kuş: Beş Perde Perili Bir Oyun’dur. Yoksul bir ailenin, zenginlerin eğlencelerini izleyen çocuklarına gelen Peri Berilün, hasta kızının iyileşmesi için gerekli olan mavi kuşu bulmaları için Titil ve kız kardeşi Mitil’i görevlendirir. Zorlu görevlerini başarabilmeleri için Titil’e bir de şapka verir, şapkanın üzerindeki kristal çevrildiğinde eşyanın ruhu görünür olmakta ve nesnelerin özüyle iletişime geçilebilmektedir. Çocuklar, evdeki kedi, köpek, şeker, ekmek, ateş, süt ve en etkilisi ışığın beden kazanmış hallerinin yardımıyla; hatıralar ülkesine, gecenin karanlık sarayında kimsenin açmadığı dehlizlere, ağaçların ruhlarından yapılmış ormana, mululuklar bahçesine, doğmamış çocuklar ülkesine; gün doğana kadar sürecek bir yıllık bir yolculuk gerçekleştirir ve mavi kuşu ararlar. Sonunda mavi kuşun Titil’in kendi kuşu olduğu ama onun varlığından sıkılıp elinden kaçırdığı anlaşılır. Bu oyunda mutluluğun hep yakınlarda olduğunu ama insanın bunu görme sorunu olduğu düşüncesini işlenir.
Maeterlinck kuramsal yazılarıyla da simgeci düşünceyi tiyatroya uygulamaya çalışır. Günümüz tiyatrosunun büyük olaylara, kanlı işlere, öç alma, zehirleme, adam öldürme gibi eylemlere fazla yer verdiğini eleştirir ve olaysız, sakin yaşamın derin anlamına ulaşmayı yeğler. Bu derin anlam, Tanrıdan gelmektedir. Maeterlinck tiyatroda, günlük yaşamın içindeki Tanrısal güzelliği ortaya koymaya çalışır. Sevda Şener, Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi’nde, Materlinck’in Dramatic Theory and Criticism adlı kitabından bir alıntı yapar:
“ | Günlük yaşamdaki tragedya ögesi büyük serüvenlerde bulunan tragedyadan çok daha gerçek, çok daha içimize işleyici, gerçek benliğimize çok daha yakındır. Fakat biz, bu tragedya ögesini kolaylıkla duyurabilirsek de kanıtlamamız hiç de kolay olmaz. Çünkü bu asal tragedya ögesi, yalnızca ruhsal olandan ibaret değildir. İnsanın insanla, isteğin istekle savaşımının ötesindedir bu. Tutku ile görevin ezeli çatışmasının da ötesindedir. Bu tragedya ülkesi, yalnızca yaşamak eyleminin ne olağanüstü olduğunu gösterir. Hiç huzura kavuşmamış bütünlükler ortasında kendi kendine yeten ruhun varlığına ışık tutar. Duygu ve aklın konuşmasını susturur ki, bu gürültünün arkasında sürüp giden insan ve yazgının fısıltılarını işitebilsin... Bir dinlenme anında, tutkunun fırtınasında olduğundan daha derin, ciddi ve sağlam ögeler yok mudur? Zamanın yürüyüşünü saatlerin hızlı geçtiğini bu an için görmez miyiz? Bunlar içimizdeki telleri, alışılmış, kalıplaşmış dramın hançer gibi vuruşundan daha çok titreştirmezler mi? İnsanın gövdesini ölümden koruduğunu sandığı an, varlığın garip ve sessiz tragedyasının perdesi açılmaz mı? Gerçekten güzel ve büyük tragedyaların güzelliği ve büyüklüğü, eyleminde değil, sözlerindedir. Bu sözler eyleme eşlik eden ve onu açıklayan sözler değildir yalnızca. Çünkü yüzeysel olarak gereksinilen konuşmalardan daha başka bir konuşma biçimindedirler. Bir oyunda dikkate değer olan sözler insana önce yararsızmış gibi görünen sözlerdir. Fakat bu sözleri dikkatle incelerseniz, ruhun derinden dinlemesi gereken sözlerin yalnız bunlar olduğunu görürsünüz. Çünkü bu sözler ruha hitap eder. Eserin niteliğini ve ölçüsüz genişliğini belirleyen bu konuşmalardır. Sıradan bir tiyatro eserinde konuşma, gerçeğin karşılığı değildir kuşkusuz. Katı açık gerçeklerin yanı sıra konuşulan sözlerdir en güzel tragedyaların gizemle güzelliğini oluşturan. Aynı zamanda bu sözler daha derindeki gerçeği dile getirir. | ” |
Maeterlinck gerçekçi tiyatrosunun, İbsen’in Shaw’un tartışma temelinden uzaklaşarak “sessizliğin tiyatrosu”na yönelir. Duyguları sözcüklere dökmenin onların sahiciliklerini yok ettiğini, bunun yerine anlamı ortaya çıkartacak simgelerin kullanımını getirir. Onun söze karşı bu yaklaşımı, absürd’e varana dek tüm gerçekçilik karşıtı akımlarda yeniden yeniden biçimlenecektir. Aynı şekilde Shakespeare’in oyunlarında görülen büyük şiirlerin sahnelemeye uygun olmadığı üzerinde durur. Bunun en büyük nedeni oyuncunun varlığıdır. Sanat eserini bir simge olarak görür ve simgenin insanileştirilmesini istemez. Somut insan varlığını simgeleştirme açısından yetersiz bulması, oyuncunun yerine kuklayı önermesini getirir. Kleist’te gördüğümüz bu arayış Meaterlinck’in yazılarında somutlanır. Maeterlinck, insan yerine "simgesel formların bir yansımasını, bir gölgeyi ya da gerçekte yaşamayan, ama hayatın bütün görünümüne sahip bir varlık" tasarlar. Gerek kukla gerekse gölge oyunu, kanlı canlı oyunculara ciddi bir seçenek olarak görünür.
Paris'te kendini bu işe adamış birkaç yeni tiyatro açılır. 1888'de açılan bu tiyatrolardan birini (Petit Theâtre de la Galine Vivienne) tanıtımında şöyle denilir: Kanlı canlı bir oyuncunun adı ve tanıdık siması, izleyicide ilüzyonu olanaksız ya da çok güç kılan bir takıntı hali yaratırken, kişisel olmayan kuklalar, tahtadan ve kartondan yapılma yaratıklar, tuhaf, gizemli bir yaşama sahiptirler. Gerçek görünmeleri şaşırtıcı ve endişe vericidir. Temel jestlerinde insani duyguların tam bir ifadesi vardır.10 Kuklalar, iç, tinsel hakikate izleyiciyi inandırmak için dışsal görüntünün dış hakikatine ihtiyaç olmadığını gösterir. İllüzyon tiyatrosunda izleyici edilgen bir alıcıyken, burada etkin bir roldedir. Seyircinin sahnede olanı anlayabilmek için kendi çağrışım ve imgelem gücünü de harekete geçirmesi istenmiştir. Burada, bir dış gerçeklik yanılsamasını sürdürmek için hiçbir çaba gösterilmediğinden, bu gerçekliğe aykırı hiçbir şey seyirciyi rahatsız etmez. Böyle bir tiyatroda bir oyuncu, ancak total deneyim uğruna kendi değerli şahsiyetinden vazgeçerse sanal bir kukla haline gelebilir; fakat ödülü, kuklanın rahatsız edici gücünü kazanması olacaktır. Bu düşünceler Craig ve Meyerhold tiyatrosunda geliştirilir. Meyerhold Meaterlinck’in oyunlarından bazılarını özellikle ilk yönetmenlik döneminde (propaganda tiyatrosuna yönelmeden önce) sahneye koyar.
Eserleri
Şiir
- Serres chaudes (1889)
- Douze chansons (1896)
Roman
- Le Trésor des humbles (Fakirlerin Hazinesi, 1896)
- La Sagesse et la destinée (1898)
- La vie des abeilles (1901)
- L'Intelligence des fleurs (Çiçeklerin Zekâsı, 1907)
- La vie des termites (1926)
- La vie des fourmis
Tiyatro
- La Princesse Maleine (1889)
- Les Aveugles (1890)
- L'Intruse (1890)
- (1892)
- L'Intérieur [1895)
- Monna Vanna (1902)
- L'Oiseau bleu (Mavi Kuş, 1908)
- Le Bourgmestre de Stilmonde (1918)
Bir Belçikalı'nın biyografisi ile ilgili bu madde seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |
Bir yazar ile ilgili bu madde seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Temmuz 2020 Kont Maurice Polydore Marie Bernard Maeterlinck d 29 Agustos 1862 Gent o 6 Mayis 1949 Nice Belcikali yazar Kariyerine avukat olarak baslamissa da sonrasinda tamamen edebiyata yonelmek uzere meslegini terk etmistir Edebiyatta sembolizm akiminin onde gelen temsilcileri arasinda yer alir Agirlikli olarak sembolist ogeler iceren ilk siir kitabi Serrer Chaudes ile edebiyat dunyasinda yer edinen Maeterlinck daha sonra Octave Mirbeau tarafindan Shakespeare duzeyinde bir eser olarak yorumlanan ilk oyunu Princesse Maleine ile Fransa da buyuk bir sohret yakalamistir Insanin olum olgusu karsisindaki caresizligi temasina yogunlasan yazarin en taninmis eseri 1892 de yayimlanan kabul edilir 1911 yilinda edebiyat dalinda Nobel Odulune layik gorulmustur Maurice MaeterlinckMaurice MaeterlinckDogumMaurice Polydore Marie Bernard 29 Agustos 1862 1862 08 29 Gent BelcikaOlum6 Mayis 1949 86 yasinda Nice FransaMeslekOyun yazari Sair Deneme yazariMilliyetBelcikaliVatandaslikBelcikaDonem19 yuzyil sonu 20 yuzyil baslariEdebi akimSembolizmOnemli odulleriNobel Edebiyat Odulu 1911 Triennial Odulu 1903Etkilendikleri Constantin Stanislavski Robert Musil Vsevolod MeyerholdHayati ve kariyeriBelcikali yazar hukuk ogrenimi gormustur Ilk siir kitabi fazla basari elde etmemisse de 1889 da yazdigi adli oyunla taninmaya baslandi 24 Agustos 1890 da Le Figaro nun elestirmeni Octave Mirbeau Maeterlinck in dramada yeni bir deha oldugunu duyurur ve yazarin kisa trajedisi Prenses Maleine Mirbeau tarafindan zamanimizin en esinli eseri diyebilirim ki Shakespeare in en guzel eserleriyle asik atabilecek capta olaganustu ve ozgun diye betimlenir Oyun naturalizmden zaman zaman taviz veren Antoine tarafindan da repertuvara alinirsa da sahnelenmez Meaterinck 1890 da Cagrilmadan Gelen i i 1890 bir kukla oyunu olan 1892 1894 te nu yine ayni yil ni 1899 da i yazar Korluk Meaterlinck in yapitlarinda baskin bir oge olmustur Korlukle hem disarinin seslerinin kokularinin imgeler duzeyinde algilanmasi hem de insanin varolusunu dis yasamin goruntuleriyle degil iceride aramasi gerekliligi anlatilir Korluk Cagrilmadan Gelen oyununda da yer alir Bu eser Maeterlinck in trajedi kuramini orneklemesi acisindan tipiktir bu kuram buyuk olaylar trajedisini yuzeysel oldugu gerekcesiyle reddeder gercekten trajik olanin insan varolusunun basit gerceginde bulunacagini ileri surer Materlinck in oyunlari daha cok insan ruhunu yansitir Onun oyunlarinda asil aksiyon sahnenin disinda kural ile sonsuzun yazgi ile olumun birlestirdigi bir noktada gelisir Sonu hep olumle biten oyunlarinda amacsiz kor insanligin hep ayni sonuca varan bir yolda oldugu dusuncesi aktarilir Insanin bilinmeyen guc karsisindaki tragedyasini ozellikle Cagrilmadan Gelen oyunundan itibaren islemeye baslamistir Oyun suresince kor buyukbabanin disinda kimsenin farkina varmadigi olum sahnede soyle bir dolasacak ardindan hic gormedigimiz kadini da alarak gidecektir Cagrilmadan Gelen sahne disi kuvvetli kurulmus bir oyundur Buyukbaba korlugu nedeniyle her duydugu sesin kaynagini torununa soracak boylece kimi gostergeler ikilenerek harekete degil soze donerek sahne disini kuvvetlendirecektir Korler oyunu Meaterlinck in statik anlatiminin bir yansimasidir Korler oyununun kisileri daha once gormedikleri bir adaya gozlerini tedavi ettirme umuduyla gelmis farkli yas ve cinsiyetlerdeki korlerdir Rahip tarafindan havalar bozmadan gezmeleri icin adanin obur ucuna goturulmuslerdir Oyun basladiginda olmus rahibin etrafinda oturmus manastira donmek uzere onu beklerler Dekor dallar ve taslardan ibarettir Uzaktan endise verici sekilde denizin sesi duyulur Korlerden hicbiri orada olmayi istemez hepsi de acikmis ve susamis perisan haldedir ve onlari gelip alacak kimse yoktur Bir aralik kopegin gelisi kurtulus umudu gibi gorunse de sadece cesedi bulmalari acisindan islev gorecektir Orada oylece oturur ve durumlari hakkinda konusurlar bir dala ayagi takilan yerine geri oturur Boylece sahneye hic hareket etmeyen basi sonu belirsiz figurlerin boluk porcuk dusunceleri egemen olacaktir Meaterlinck in amaca gundelik trajik imizin farkina varmamizdir Bunun icin de azla yani sessizlikle bekleyislerle ve imlerle isaretlerle yetinen yapitlar yaratir Pelleas ve Melisande oyununda onu ormanda bulan yasli prens Golaud ile evlendikten sonra prensin genc erkek kardesi olan Pelleas a asik olan ve izdirap icinde olen Melisande nin hikayesi anlatilir Oyunun dili son derece suslu bir nesirdir ve oyun Maeterlinck in gozde mekanlarindan ormanin derinliklerinde gizli eski bir satoda gecer Bu oyunun sahnelenmesinde de karakterler sanki ruyada gibi hareket ederler ve konusurlar Kasvetli bir ortam olusturmak icin sahne duzeninde mavi yesil ve gri renkler kullanilir geri planda satoyla ormanin bir temsili yer alir Oyunda merak uclu iliskiden cok bunu saran gizemli ruh halindedir ve bu ruh hali evlilik yuzugunun bir cesmeye dusmesi gizemli golgeler bir kuleden havalanan guvercinler yeralti havuzcuklari ve magaralari cikarilamayan kan lekeleri gibi bircok simge yoluyla uyandirilmaktadir Oyun yari karanlikta dekorsuz olarak oynanmis sahne bir tulle ortulerek sis izlenimi yaratilmistir Bu tul perde ayni zamanda simgeci anlayisin seyircinin klasik seyir aliskanliklarini sarsmasinin da bir gostergesidir Daha sonra Jarry de ve ozellikle avandgarde tiyatroda doruguna ulasacaktir bu klasik beklenti karsitligi Gri fon perdesinin onunde oyuncular uyurgezer gibi dolasarak dizeleri yari sarki biciminde staccato teknigiyle oynayarak ve stilize hareketler yaparak gizemli atmosferi saglamislar seyirci uzerinde bir buyu etkisi uyandirmaya calismislardir Oyunda simgesel tiyatronun en yogun ifadesi magara sahnesinde ortaya cikar Golaud Pelleas i Melisande nin saclarini oksarken yakalar ve onu satonun yer alti mahzenlerine goturur Sonradan buranin bilincalti oldugu anlasilir 14 Yuzyilda gecen Rahibe Beatrice oyunu manastirdan bir sovalye ile kacan bir rahibenin hikayesidir Bir Bakire Meryem heykeli canlanarak Beatrice in yerini alir boylelikle yoklugu fark edilmez Beatrice ise yillarca disarida yasadiktan sonra kefaret odemek uzere manastira geri doner Meryem in kaidesine geri donmesiyle Beatrice olur kacip gittigini bilmeyen diger rahibeler onu tum omrunu dine adadigi icin kutsarlar Evin Ici ise seyirciyi busbutun yabancilastiracak bir anlatimciliga sahiptir Kucuk kizlarinin oldugunu mutlu bir aileye haber vermeye gelen cesedi bulan yabancinin ve koyden yasli bir adamin evden iceri bir turlu girememesi anlatilir Evin butun camlari aciktir cocuklarin ve ebeveynlerinin salondaki her hareketi seyirci tarafindan gorulmektedir Buna karsin yasli adam ve yabanci icerdekilerin butun hareketlerini seyirciye en ufak ayrintisina kadar anlatmaktadirlar Butun koy cama toplandiginda bile anlatmaya devam ederler Oyunun zamani ne olumu ne onun karsisinda ailenin tepkilerini gosterecek kadardir yalnizca bir gozetlemeyi gozetleme araligini gosterir Yazarin son oyunlari icerisinde en taninani mutluluk arayisinin bir alegorisi olan tur 1908 1909 da yazdigi oyunda manevi gorme gucune sahip kucuk kahraman Tytyl i Titil yaratir Oyunun tam adi Meaterlinck in dunyasina yakisir bir sekilde Mavi Kus Bes Perde Perili Bir Oyun dur Yoksul bir ailenin zenginlerin eglencelerini izleyen cocuklarina gelen Peri Berilun hasta kizinin iyilesmesi icin gerekli olan mavi kusu bulmalari icin Titil ve kiz kardesi Mitil i gorevlendirir Zorlu gorevlerini basarabilmeleri icin Titil e bir de sapka verir sapkanin uzerindeki kristal cevrildiginde esyanin ruhu gorunur olmakta ve nesnelerin ozuyle iletisime gecilebilmektedir Cocuklar evdeki kedi kopek seker ekmek ates sut ve en etkilisi isigin beden kazanmis hallerinin yardimiyla hatiralar ulkesine gecenin karanlik sarayinda kimsenin acmadigi dehlizlere agaclarin ruhlarindan yapilmis ormana mululuklar bahcesine dogmamis cocuklar ulkesine gun dogana kadar surecek bir yillik bir yolculuk gerceklestirir ve mavi kusu ararlar Sonunda mavi kusun Titil in kendi kusu oldugu ama onun varligindan sikilip elinden kacirdigi anlasilir Bu oyunda mutlulugun hep yakinlarda oldugunu ama insanin bunu gorme sorunu oldugu dusuncesini islenir Maeterlinck kuramsal yazilariyla da simgeci dusunceyi tiyatroya uygulamaya calisir Gunumuz tiyatrosunun buyuk olaylara kanli islere oc alma zehirleme adam oldurme gibi eylemlere fazla yer verdigini elestirir ve olaysiz sakin yasamin derin anlamina ulasmayi yegler Bu derin anlam Tanridan gelmektedir Maeterlinck tiyatroda gunluk yasamin icindeki Tanrisal guzelligi ortaya koymaya calisir Sevda Sener Dunden Bugune Tiyatro Dusuncesi nde Materlinck in Dramatic Theory and Criticism adli kitabindan bir alinti yapar Gunluk yasamdaki tragedya ogesi buyuk seruvenlerde bulunan tragedyadan cok daha gercek cok daha icimize isleyici gercek benligimize cok daha yakindir Fakat biz bu tragedya ogesini kolaylikla duyurabilirsek de kanitlamamiz hic de kolay olmaz Cunku bu asal tragedya ogesi yalnizca ruhsal olandan ibaret degildir Insanin insanla istegin istekle savasiminin otesindedir bu Tutku ile gorevin ezeli catismasinin da otesindedir Bu tragedya ulkesi yalnizca yasamak eyleminin ne olaganustu oldugunu gosterir Hic huzura kavusmamis butunlukler ortasinda kendi kendine yeten ruhun varligina isik tutar Duygu ve aklin konusmasini susturur ki bu gurultunun arkasinda surup giden insan ve yazginin fisiltilarini isitebilsin Bir dinlenme aninda tutkunun firtinasinda oldugundan daha derin ciddi ve saglam ogeler yok mudur Zamanin yuruyusunu saatlerin hizli gectigini bu an icin gormez miyiz Bunlar icimizdeki telleri alisilmis kaliplasmis dramin hancer gibi vurusundan daha cok titrestirmezler mi Insanin govdesini olumden korudugunu sandigi an varligin garip ve sessiz tragedyasinin perdesi acilmaz mi Gercekten guzel ve buyuk tragedyalarin guzelligi ve buyuklugu eyleminde degil sozlerindedir Bu sozler eyleme eslik eden ve onu aciklayan sozler degildir yalnizca Cunku yuzeysel olarak gereksinilen konusmalardan daha baska bir konusma bicimindedirler Bir oyunda dikkate deger olan sozler insana once yararsizmis gibi gorunen sozlerdir Fakat bu sozleri dikkatle incelerseniz ruhun derinden dinlemesi gereken sozlerin yalniz bunlar oldugunu gorursunuz Cunku bu sozler ruha hitap eder Eserin niteligini ve olcusuz genisligini belirleyen bu konusmalardir Siradan bir tiyatro eserinde konusma gercegin karsiligi degildir kuskusuz Kati acik gerceklerin yani sira konusulan sozlerdir en guzel tragedyalarin gizemle guzelligini olusturan Ayni zamanda bu sozler daha derindeki gercegi dile getirir Maeterlinck gercekci tiyatrosunun Ibsen in Shaw un tartisma temelinden uzaklasarak sessizligin tiyatrosu na yonelir Duygulari sozcuklere dokmenin onlarin sahiciliklerini yok ettigini bunun yerine anlami ortaya cikartacak simgelerin kullanimini getirir Onun soze karsi bu yaklasimi absurd e varana dek tum gercekcilik karsiti akimlarda yeniden yeniden bicimlenecektir Ayni sekilde Shakespeare in oyunlarinda gorulen buyuk siirlerin sahnelemeye uygun olmadigi uzerinde durur Bunun en buyuk nedeni oyuncunun varligidir Sanat eserini bir simge olarak gorur ve simgenin insanilestirilmesini istemez Somut insan varligini simgelestirme acisindan yetersiz bulmasi oyuncunun yerine kuklayi onermesini getirir Kleist te gordugumuz bu arayis Meaterlinck in yazilarinda somutlanir Maeterlinck insan yerine simgesel formlarin bir yansimasini bir golgeyi ya da gercekte yasamayan ama hayatin butun gorunumune sahip bir varlik tasarlar Gerek kukla gerekse golge oyunu kanli canli oyunculara ciddi bir secenek olarak gorunur Paris te kendini bu ise adamis birkac yeni tiyatro acilir 1888 de acilan bu tiyatrolardan birini Petit Theatre de la Galine Vivienne tanitiminda soyle denilir Kanli canli bir oyuncunun adi ve tanidik simasi izleyicide iluzyonu olanaksiz ya da cok guc kilan bir takinti hali yaratirken kisisel olmayan kuklalar tahtadan ve kartondan yapilma yaratiklar tuhaf gizemli bir yasama sahiptirler Gercek gorunmeleri sasirtici ve endise vericidir Temel jestlerinde insani duygularin tam bir ifadesi vardir 10 Kuklalar ic tinsel hakikate izleyiciyi inandirmak icin dissal goruntunun dis hakikatine ihtiyac olmadigini gosterir Illuzyon tiyatrosunda izleyici edilgen bir aliciyken burada etkin bir roldedir Seyircinin sahnede olani anlayabilmek icin kendi cagrisim ve imgelem gucunu de harekete gecirmesi istenmistir Burada bir dis gerceklik yanilsamasini surdurmek icin hicbir caba gosterilmediginden bu gerceklige aykiri hicbir sey seyirciyi rahatsiz etmez Boyle bir tiyatroda bir oyuncu ancak total deneyim ugruna kendi degerli sahsiyetinden vazgecerse sanal bir kukla haline gelebilir fakat odulu kuklanin rahatsiz edici gucunu kazanmasi olacaktir Bu dusunceler Craig ve Meyerhold tiyatrosunda gelistirilir Meyerhold Meaterlinck in oyunlarindan bazilarini ozellikle ilk yonetmenlik doneminde propaganda tiyatrosuna yonelmeden once sahneye koyar EserleriSiir Serres chaudes 1889 Douze chansons 1896 Roman Le Tresor des humbles Fakirlerin Hazinesi 1896 La Sagesse et la destinee 1898 La vie des abeilles 1901 L Intelligence des fleurs Ciceklerin Zekasi 1907 La vie des termites 1926 La vie des fourmisTiyatro La Princesse Maleine 1889 Les Aveugles 1890 L Intruse 1890 1892 L Interieur 1895 Monna Vanna 1902 L Oiseau bleu Mavi Kus 1908 Le Bourgmestre de Stilmonde 1918 Bir Belcikali nin biyografisi ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir Madde icerigini genisleterek Vikipedi ye katki saglayabilirsiniz Bir yazar ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir Madde icerigini genisleterek Vikipedi ye katki saglayabilirsiniz