Tıp fakültesi, tıp biliminin öğretildiği ve bu bilim içindeki çeşitli dallarda araştırmalar yapılan fakülte. Mezunları, tıp doktoru unvanı almaktadır. Ayrıca mezuniyet sonrası uzmanlık eğitimi ile uzman doktor, operatör doktor gibi unvanlar verilir. Temel tıp bilimleri alanında yüksek lisans ve doktora eğitimleri de verilmektedir. Türkiye’de tıp fakülteleri liseden sonra ülke genelinde yapılan bir merkezi sınavla öğrenci kabul etmektedir. Eğitim süresi 6 yıldır. Okullar farklı eğitim modellerini tercih etse de ülke genelindeki fakültelerde ilk 3 yıl teorik eğitim laboratuvar dersleriyle beraber verilir sonraki 2 yıl çeşitli bölümlerde stajlara devam edilirken öğrencilerin bilgileri sözlü sınavlarla da sınanmaya başlanır ve okulun son sınıfında Intörn (stajyer) adıyla hastanede gözetim altında çalışmaya başlar. Intörn (stajyer) maaşı, 2022 yılında asgari ücret olarak verilmektedir.
Türk Tıbbiye Tarihçesi
Erken Tarih
Türkiye'de 18. yüzyılın sonlarına kadar yüksek öğretim için hemen hemen tek müessese olan medresenin temelleri, 9. yy.’a kadar gitmektedir. Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminde medreselerin gelişmesi ile birlikte ihtisas medreseleri de kurulmuştur. Örneğin Konya’daki Sırçalı Medrese sadece hukuk, İnce Minare’deki medrese hadis, Kayseri ve Sivas’taki medreseler tıp, Kütahya ve Kırşehir’deki medreselerde astronomi öğretimi yapılıyordu. Bu ilim kuruluşlarından mezun olanların icazetnameleri veya diplomaları orada ders verenlerce verilirdi. Osmanlılar’da da klasik medreselerin yanında ihtisas medreseleri anlayışı sürmüş, örneğin Bursa’da Darü’t-Tıb (1400) adıyla klinik tıp eğitimi veren bir müessese açılmıştı. İstanbul’un 29 Mayıs 1453’de fethinden sonra takip ettiği siyaset, kültür ve bilim politikası sonucu Istanbul’u Türk-İslam dünyasının ilim ve sanat merkezi haline getiren Fatih Sultan Mehmet, 1 Haziran günü Ayasofya’da Cuma namazını kılarken, Ayasofya yakınındaki papaz odalarında öğretmeni Molla Hüsrev, Zeyrek’teki Pantokrator Manastırı’nda Molla Zeyrek, derslerine başlamışlardı. Daha sonra bugünkü Fatih Camisi’nin iki tarafına birer dershaneli, dördü kuzey diğer dördü güney tarafında 8 medreseden ibaret Sekizli Medreseler (Sahn-ı Semân) adı verilen devrin en büyük medreselerini yaptırdı (1463-1470) Güneydeki dört medresenin yanına, bütün hastalıkların tedavisi ve ilaçlarının verilmesinin emredildiği bir darüşşifa (hastane) yapılmıştı. Fatih Darüşşifası’nda 19. yy.’a kadar yaklaşık 350 yıl tıp eğitimi yapıldığı, hasta bakımının sürdüğü bilinmekte ve burada yapılan tıp eğitimi, İstanbul Tıp Fakültesi’nin ilk nüvesi olarak kabul edilmektedir. Nitekim İstanbul Tıp Fakültesi Profesörler Kurulu, 30.12.1970 tarihli oturumunda 1970 yılını Fakülte’nin kuruluşunun 500. yılı kabul etmiş ve kutlanmasına karar vermiştir.
Fatih Darüş-şifası
16. yy.’da medrese yapımı sürdürülmüş, her büyük caminin yanında bir medrese kurmak, gelenek halini almıştı. Osmanlı Devleti’ni büyüme ve yükselmede zirveye ulaştıran Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) devrinde, ordunun tabip, cerrah ihtiyacını karşılamak için cami yanında 1555 yılında kurulan tıp medresesi ve darüşifada tıp eğitimi verilmiş, sağlık hizmetleri ırk, dil, din, cinsiyet farkı gözetilmeden sürdürülmüştü. Öğrenciler sabahtan öğleye kadar medreselerde iç hazineden verilen kitapları hocalarının plan ve programları doğrultusunda okur, öğleden sonra uygulama için darüşşifaya geçerlerdi. Süleymaniye Tıp Medresesi’nde eğitim süresinin ne kadar olduğu, eldeki kaynak ve belgelere dayanarak kesinleştirilememiş olsa da, diğer medreselerde olduğu gibi burada da kitapla ders geçme esas olduğundan, talebeye verilen kitapları bitirmeye bağlı olduğu düşünülmektedir.
Süleymaniye Tıp Medresesi
Medrese teşkilatı, Osmanlı Devleti’nin 17. yy.’da başlayan gerilemesi ile birlikte gerek düzen, gerekse tedris bakımından paralel kayba uğramış, Batı’nın ilim sahasındaki gelişmesine kayıtsız kaldığından ihtiyaçları karşılayacak bir varlık olmaktan çıkmıştı. 18. yy.’dan itibaren bu kötüye gidişi düzeltme arayışına girilmiş, 19. yy.’ın başlarında Süleymaniye Medresesi’nde tıp eğitimi devam ederken, Başbakanlık Arşivi Cevdet Sıhhiye Tasnifi 304 numarada kayıtlı, 1220/1805 tarihli bir belge ile, yine bu tasnifte kayıtlı 1575 no’lu 1220/1806 tarihli bir diğer belgeden anlaşıldığı üzere III. Selim (1789-1807), donanmanın hekim ve hasta bakım ihtiyacını karşılamak üzere 18 Şubat 1805’de Kasımpaşa’da Tersâne Tıp Mektebini kurdurmuştur. Alet ve kitaplarının Avrupa’dan getirtilmesine, Avrupa’da tıp öğrenimi görmüş hocaların görevlendirilmesine gayret edilen bu okul, Kabakçı İsyanı (1807) ve Alemdar Vak’ası (1808) gibi karışıklıklar sonrasında faaliyetini durdurmuş, 1822 Kasımpaşa Yangını ile binası da ortadan kalkmıştı. Kısa bir süre yaşamış olan bu kurumun, Türk tıbbının batılılaşmasında bir dönüm noktası oluşturduğu kabul edilmektedir.
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane
Batılılaşma çabalarını sürdüren Sultan II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması ardından modern bir orduya sahip olma hedefinin bir parçası olarak yeni orduya (Asakir-i Mansure-i Muhammediye) nitelikli hekim ve cerrah yetiştirilmesi için Vezneciler’deki Tulumbacılar Konağı’nda bir askerî okul niteliğindeki Tıbhane-i Âmire’yi kurdurdu. Okul, 14 Mart 1827 (15 Şaban 1242)’de faaliyete geçti. Bu okul, Türkiye'de modern anlamda açılan ilk tıp okuludur. Bu kurum, daha sonra farklı adlar alsa da eğitime aralıksız ve kendisini geliştirerek devam etmiştir. Bu nedenle 14 Mart 1827 tarihi, Türkiye'de modern tıp eğitiminin başlangıcı kabul edilmekte ve Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır. Bu okulda üst katta Tıphane, altta ise Cerrahhane öğrencileri ayrı ayrı okurlardı. Tıphane’nin ilk Nazırı (Müdürü) hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi idi. Okul yatılı değildi, girişte bir sınav uygulanmıyordu. Sınıf geçme de sınavla olmayıp, yıl içindeki sözlü sınavlarda hocaların yetiştiğine kanaat getirdiği talebelerin üst sınıfa alınması, yerlerine başkalarının kabul edilmesi şeklindeydi. Nihayet, tıp eğitimi veren kurum adına diploma verilen bir sisteme geçilmişti.
Tıbhane-i Âmire ve ordunun cerrah ihtiyacını karşılamak üzere aynı okul bünyesinde kurulan Cerrahhane’de eğitim, tabip olmak için dört yıl, cerrahlık için ise üç yıl olarak düzenlenmişti. Başlangıçta İstanbul cerrahlarından yirmisi seçilerek başlarına Avrupa tıbhanelerinden yetişmiş, teorik ve pratik bilgilere sahip biri getirilerek ordunun istediği cerrahların kısa sürede yetiştirilmeleri yoluna gidildi. Yüzlerce yıllık medrese sisteminden modern bir düzene geçme arayışı içinde bu kurumda da sık sık yeni düzenlemeler yapılmış, öğrenci sayısının artması ile bina yetersiz kalınca 1832 yılında Cerrahhane, Topkapı Sarayı’ndaki Hastalar Odası’na nakledilmiş, başına Fransız cerrah Sat-Deygalliere getirilmişti. Tıphane-i Âmire de 1836 yılında yine Topkapı Sarayı içindeki Otlukçu Kışlası’na nakledilmiş, bir süre sonra Cerrahhane de aynı binaya taşınmıştır. Cerrahhane daha sonra Halıcıoğlu’nda bir binaya taşınarak okulun iki kısmı birbirinden tekrar ayrılmıştır.
Yer darlığı nedeniyle Tıphane ve Cerrahhane’nin birleştirilemeyişi ve modernleşme yolunda arzulanan düzenlemelerin yapılamadığı görülerek 1838 yılında Galatasaray’daki Enderun Ağaları Mektebi’ne taşınılmış, Tıphane ve Cerrahhane kısımları ile birlikte buraya yerleşen okulda başlangıçta Osman Saib Efendi, kısa süre sonra ise Abdülhak Molla yönetici olmuştur. Bu sırada Sultan II. Mahmud, Paris Elçisi Ahmed Fethi Paşa’nın Viyana’da bulunuşu sırasında Prens Metternich’ten Osmanlı Devleti’nde çalışacak iki hekim ve bir eczacı tavsiye edilmesi için ricada bulunmasını istemiş, Viyana’daki Askeri Tıp ve Cerrahi Akademisi Josephinum’dan mezun olan iki genç askeri hekim Dr. Jakob Neuner ve Dr.Charles Ambroise Bernard ve eczacı Antoine Hoffmann bu görev için seçilmişlerdir. 1839’da Dr.Charles Ambroise Bernard’ın (1808-1844) muallim-i evvelliğe atanışı ardından okul, 17 Şubat 1839’da mülki ve dini törenle Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne adıyla yeniden açılmış, 11 Mart 1839’da 290 öğrencisiyle öğretime başlamıştı. Okul 4 yıllık idadi denilen hazırlık bölümü ile dört yıllık esas tıp eğitiminin yapıldığı yüksek bölümden oluşuyordu. Fransız İhtilali’nden sonra Avrupa’da geçerli dil olan Fransızca öğretim dili olarak belirlenmişti. Okulda 1839 yılında bir de eczacı sınıfı açılmıştı. Tıphane-i Âmire orduya Müslüman hekim yetiştirmek için kurulmuşsa da, 1839 yılında Tanzimat’ın ilanı ile tab’a arasında eşitlik kabul edildiğinden 1841 yılından itibaren azınlıklar da Tıbbiye’ye kabul edilmeye başlanmıştır.
Dr. Bernard, okulda bir botanik bahçesi kurdurmuş, Fransızca 1300 ciltten oluşan bir kütüphane ve mineral koleksiyonu vücuda getirilmesini sağlamıştı. Klinik dersler, okula ait hasta koğuşlarında verilmekteydi. Okuldaki idari görevi yanında dahiliye ve hariciye kürsülerinin de başına geçen Bernard, okula bir Fakülte kimliği kazandırmış, Osmanlı Askeri Farmakopesi’nin de içlerinde yer aldığı 4 önemli kitap yazmış, Sultan Abdülmecid tarafından “İftihar Nişanı” ile taltif edilmişti. Bursa Kaplıcaları üzerine yazdığı kitap, Türkiye'de gelişecek Balneolojinin ilk yapıtı kabul edilebilir. Bernard’ın “ o zamana kadar modeller üzerinde öğretilen teşrih dersinden talebenin istifade edemediği ve ölü üzerinde teşrih yapılması gerektiği”ne dikkat çekişi ile Sultan I. Abdülmecid 1841’de bir Ferman çıkarmış, böylelikle tıp öğrencisi nihayet insan ölüsü üzerinde kanuni izinle disseksiyon yapmaya başlamış, bu derslerin sorumluluğu verilmek üzere Viyana’dan Dr.Sigmund Spitzer (1813-1895) getirilmişti. 20 Temmuz 1842 tarihli bir Avrupa gazetesinde (Allgemeine Medicinische Central-Zeitung) okulda 50’şer yataklı dahiliye, cerrahi ve göz kliniklerinden oluşan bir uygulama hastanesi açıldığı haberi yer almıştır. Bernard, 1844 yılında henüz 36 yaşında iken Istanbul’da aniden vefat edip Beyoğlu’ndaki Santa Maria İtalyan Katolik Kilisesi’ne gömüldüğünde, Tıbbiye’nin eğitim işlerinin idaresini Spitzer üzerine almıştır. Mektep, Beyoğlu’nda olduğu, Istanbul’daki doktorların da çoğu da Galata ve Beyoğlu’nda oturdu için, acil durumlarda İstanbul içerisinde oturanların ihtiyaçlarına çare olması için, Beyazıt Simkeşhane karşısında tabiplere nöbet mahalli belirlendi. 1845 yılından itibaren Mekteb-i Tıbbiye’den seçilen 10 doktor ve 2 cerrah geceleri sabaha kadar nöbet tutmak üzere burada görevlendirildiler. Burada ödeme gücü bulunmayan hastalardan para alınmaması, ilaçlarının da ücretsiz olarak verilmesi irade buyurulmuştu. Bu girişim, tıp okuluna sahip olan bir şehir halkının o okuldan yararlanma hakkı olduğunun düşünüldüğünü gösteren, kayda değer bir olaydır. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, 1843 yılında ilk mezunlarını vermiştir. 1848 yılında okulda, ayda bir kez ve taş basması usulü ile bilimsel bir mecmuanın yayınına başlanmıştır. Bu mecmuada Türkiye’deki önemli tıp olaylarından bahsedilir ve Avrupa’da yayınlanan tıp dergilerinden yapılmış çevirilere yer verilirdi.
1848 yılında okuldan mezun olan öğrencilerin artık Avrupa okullarında sınav verecek kadar iyi yetiştiklerine kanaat getirilince Türk, Ermeni, Rum ve Katolik olmak üzere 4 mezun Viyana’ya gönderilerek orada sınav vermişler ve yeterlilikleri belgelenmiştir. Bunun üzerine Avrupa Fakültelerine eşit kabul edilen İstanbul’daki tıp okuluna “Fakülte” unvanı verilmiştir. İstanbul Tıp Fakültesi, kendisini Avrupa fakültelerine eşit kabul edince, yabancı memleketlerde tıp eğitimi almış olarak Türkiye’ye gelen ve Türkiye’de hekimlik yapmak isteyenleri imtihan etmek üzere 1849’da “Kolokyum” imtihanı yapmayı kararlaştırmıştır. 1848 yılında çıkan yangında binaları yok olan okul, 1909’da Haydarpaşa’da yapılacak yeni binasına geçinceye kadar birkaç defa yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Önce on sekiz yıl boyunca Halıcıoğlu’nda bir zamanlar Mühendishane-i Berri-i Hümayun olan eski Humbarahane’de kalındı. 1865 Kolera Salgını’nda bu bina hastane olarak kullanılmaya başlanınca Hasköy’deki Gergeroğlu Konağı’na taşınıldı. Salgın bittikten sonra okul, Halıcıoğlu’ndaki binaya dönmez, 1866’da Sirkeci Demirkapı’daki kışlaya nakledilir. 1874 yılında yeniden tamir edilen Beyoğlu’ndaki binaya taşınılır, fakat iki yıl sonra burada Mekteb-i Sultani açılınca, 1876 yılında Tıbbiyeliler yeniden Demirkapı Kışlası’na dönerler. Tıbbiye, yeniden taşındığı bu binada 27 yıl kalmış, bu süreçte kitap miktarını çoğaltmış, genç kadrolar Avrupa’ya gönderilmiş ve Hoca sayısı artmıştır. Sivil ve Askeri Tıp Okulları, yenilikçi düşünceler ve milliyetçilik için bir yuva olmuş, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin nüvesi Demirkapı Tıbbiyesi’nde kurulmuştur.
Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’de eğitimin Fransızca oluşu nedeniyle Hoca ve öğrencilerin çoğu gayrımüslimlerdendi. Gayrımüslim gençlerin gerek din, gerekse muhit itibarıyla Fransızca öğrenmeleri daha kolay olduğu için, özellikle eğitim ilerledikçe Türk öğrenciler dersleri izlemekte güçlük çekiyor, eğitimin bir ölçüde daha hafif olduğu cerrah ve eczacı sınıflarına ayrılmak zorunda kalıyorlardı. 1857’de, eğitimin Türkçe yapılması için öğrenciler tarafından bazı Hocaların da destek olduğu bir mücadele başlatıldı. Bu mücadele sonucunda 1867 yılında Askeri Tıbbiye’nin bir odasında Türkçe tıp eğitimi veren Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Okulu) açıldı. Bunu yine o sene açılan Sivil Eczacılık Sınıfı takip etti. Mezun olanlar, belediye tabipliklerine tayin edileceklerdi. Eğitim dilinin Türkçeleşmesi ülkenin sağlık alanı ile ilgili önemli bir karardı. Çünkü 1827 yılından, derslerin Türkçe olarak verilmeye başlandığı tarihe kadar, gayrımüslimlerin de okula kabul edilmelerine rağmen, yetişen hekim sayısı 300’ü ancak aşmıştı. Yani mezun sayısı değil memleketin, ordunun bile ihtiyacını karşılamaktan uzaktı. 1870 yılında Askeri Tıp Okulu da eğitim dilini Türkçe olarak kabul etti. Eğitim dilinin Türkçe olmasıyla birlikte okuldan mezun olan hekim sayısı hızla artmaya başladı.
1867 ve 1870 yıllarında Avrupa’daki bilim anlayışını yerleştirmek amacıyla iki kez Darülfünun kurulması tecrübesi yaşandı. Bu girişimler ömürlü olmadılar. Kapanmadan, kesintisiz faaliyetine devam edecek olan Darülfünun, 1 Eylül 1900 günü açılan Darülfünun-ı Şâhâne olacak, bu kurum 20 Nisan 1912 tarihli bir nizamname ile İstanbul Darülfünunu adını alacaktı.
Sivil Tıbbiye 1874’de Ahırkapı’daki bir binaya, 1894 yılında da Kadırga Meydanı’ndaki Nazır Menemenli Mustafa Paşa konağına taşındı. Konağın bahçesine klinikler için pavyonlar yaptırıldı. Mülki Tıbbiye, önceleri Askeri Tıbbiye Nezareti’ne bağlı iken, idari bakımdan zaman zaman Maarif, Dahiliye ve Maliye Nezaretlerine bağlanmış ise de, eğitimin idaresi bakımından daima Tıbbiye-i Şâhane’ye bağlı kalmıştır. İlk Müdürü Askeri Tıbbiye Emraz-ı Dahiliye Muallimi Binbaşı Kırımlı Aziz Bey’dir. Tıbbiye, bünyesinde yeni ve önemli birimler oluşturmaya devam eder. 1887’de Dâülkelp Tedavihanesi (Kuduz müessesesi), 1892’de Telkihhane (Çiçek Aşısı Enstitüsü) kurulur. 1893’de görülen kolera salgını üzerine, ders programına bakteriyoloji dersi eklenir ve Tıbbiye bünyesinde kurulan Bakteriyolojihane’nin başına bizzat Louis Pasteur’un tavsiyesi ile talebelerinden Dr. Maurice Nicole getirilir. Bilindiği üzere II. Abdülhamid, Tıbbiye-i Şahane dahiliye muallimi Zoeros Paşa başkanlığında bir heyet görevlendirterek, kuduz aşısının keşfi ardından kurulacak Pasteur Enstitüsü’ne bağışladığı 1000 altını ve Mecidi Nişanı’nı Pasteur’e göndermişti. Bu heyet kuduz aşısı hazırlanmasını ve uygulanmasını öğrenerek, döndüklerinde Dâülkelp Tedavihanesi’ni kurmuşlardı. 1898’de Sarayburnu Gülhane Rüştiyesi’ne ait binada Türk Tıbbının gelişmesine büyük katkı sağlayacak olan Gülhane Askeri Tatbikat Mektebi kurulur.
19. yy.’ın sonlarında hem sivil, hem de askeri tıp okulu kendisini geliştirmeye çalışırken, Almanya’nın Doğu Politikası çerçevesinde Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya çalışma çabalarının bir parçası olarak 1898 yılında Almanya’dan getirilen iki profesörden operatör Robert Rieder(1861-1913) ve yardımcısı olarak görev alan Dr. Georg Deycke (1865-1938), askeri tıp okulunu yeniden organize etmede iyi bir adım olacağı düşüncesiyle Gülhane Tatbikat Hastanesi’ni kurdular. Gülhane’de staja ilk olarak 1897 mezunları katılmıştır. Gülhane’den kısa sürede kuvvetli kadrolar yetişti. Modern bir tıp mektebi için yeni bir bina yapılmasını teklifleri üzerine Haydarpaşa’da İtalyan mimarları Valauri ve D’Aranco’nun çizimlerini yaptığı büyük yeni bir bina inşa edildi. Bina, II. Abdülhamid’in doğum günü olan 6 Kasım 1903’de, binanın inşası tam olarak bitmemiş iken törenle açıldı. 1903-1904 Eğitim yılı, bu binada yaşandı. Tıp Fakültesi’ndeki yatakların adedi dört yüze yakındı. Haydarpaşa kliniklerinin inşaatını denetlerken iskeleden düşüp sakat kalan Rieder Paşa, 1904’de Almanya’ya döndü. Gülhane’de geceleri geç saatlere kadar yetersiz ışık altında uğraşıp ameliyatlar yapan, Saray’ın dış kapıları kapandığı için Cankurtaran demiryolu üzerinden dışarı çıkan Rieder Paşa, çalışkanlığı ile haklı bir ün toplamıştı. Gülhane 1904’den 1907’ye kadar Deycke Paşa’nın idaresinde kaldı. 1907’de Deycke Paşa’nın sözleşmesi sona ererek Almanya’ya dönünce yerine Julius Wieting Paşa (1868-1922) geldi, o da 1914 yılına kadar aynı hastanenin idaresini üstlendi. Tıbbiye’nin Haydarpaşa’ya taşınmasına, hasta bulunamayacağı gerekçesiyle karşı çıkanlar olmuştu. Bu konu, 1911 yılında Meclis-i Mebusan’da tartışılmış, okulun Haydarpaşa’da kalması kararlaştırılmıştı. II. Meşrutiyet’in ilanı ile 1908 yılında istibdat idaresi sonlandığında, önce Maarif Vekilliği’ne bağlanan Mülki Tıbbiye, daha sonra Darülfünun’a bağlanarak “Fakülte” adını aldı ve böyle anılmaya başlandı.1908 yılında Meşrutiyet’in ilanından sonra sivil ve askeri tıp okulları Haydarpaşa’daki bu yeni binada birleşince “Tıp Fakültesi” adı, artık her ikisini kapsıyordu. 1909-1910 ders yılı başlangıcında yeni Tıp Fakültesi “Darülfünunu Osmani” şubelerinden biri olarak eğitime başladı.
Sivil Tıp Okulu’nun Kadırga’daki boşalan binasında 1908 yılında Dişçi, Eczacı, Kabile (Ebe) ve Hastabakıcı Kadın (Hemşire) Mektebi kuruluşuna karar verildi. Tıp Fakültesi tüzüğüne göre bu okul ve diğer vilayetlerdeki tıp okulları da Fakülte’ye bağlıydılar.
Tıp Fakültesi, İstanbul Darülfünunu’nun bir şubesi olunca, artık eski askeri tıp okulunda olduğu gibi tabip olan bir nazır ya da sivil tıp okulunda olduğu gibi hekim olan bir müdür tarafından idare edilme sistemini aşmış oldu. Avrupa tıp fakültelerinde olduğu gibi, İstanbul Tıp Fakültesi de kendi kendisini yönetme yetkisi kazandı. Derslere ve idareye hakim olmak üzere bir Muallimler Meclisi oluşturuldu. Yeni Fakülte’nin ilk reisi Seririyat-ı Hariciye Muallimi Op. Dr. Cemil Paşa (Topuzlu) oldu. Fakülte oluşturulurken “Muallim” unvanı taşıyan hocalar, “Müderris” unvanı aldılar. Çünkü muallimlik unvanı Alman yüksek öğrenim kurumlarında Extra-Ordinarius veya Fransa’da Professeur-Adjoint unvanı ile eşdeğer olup, ikinci derecede kalmıştı. Yeni Fakülte’nin oluşturulmasında Anglo-Sakson usulü denilen tıp eğitimi tarzı yeğlenmişti. Bu sistemde öğrenci beş yıl teorik, uygulamalı ve klinik eğitimden sonra, altıncı yılda yalnızca klinikte uygulama dersleri görürlerdi.
Kaynakça
- ^ "Türk Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı". Prof. Dr. Fatma Arın NAMAL. İstanbul Tıp Fakültesi. 14 Mart 2012. 22 Ocak 2019 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 14 Mart 2012.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Tip fakultesi tip biliminin ogretildigi ve bu bilim icindeki cesitli dallarda arastirmalar yapilan fakulte Mezunlari tip doktoru unvani almaktadir Ayrica mezuniyet sonrasi uzmanlik egitimi ile uzman doktor operator doktor gibi unvanlar verilir Temel tip bilimleri alaninda yuksek lisans ve doktora egitimleri de verilmektedir Turkiye de tip fakulteleri liseden sonra ulke genelinde yapilan bir merkezi sinavla ogrenci kabul etmektedir Egitim suresi 6 yildir Okullar farkli egitim modellerini tercih etse de ulke genelindeki fakultelerde ilk 3 yil teorik egitim laboratuvar dersleriyle beraber verilir sonraki 2 yil cesitli bolumlerde stajlara devam edilirken ogrencilerin bilgileri sozlu sinavlarla da sinanmaya baslanir ve okulun son sinifinda Intorn stajyer adiyla hastanede gozetim altinda calismaya baslar Intorn stajyer maasi 2022 yilinda asgari ucret olarak verilmektedir Gunumuzde Saglik Bilimleri Universitesi Haydarpasa Kampusu olan Mekteb i Tibbiye i Sahane binasiIstanbul Tip Fakultesi CAPA Gulhane Askeri Tip Akademisi nin GATA 1903 yilina ait bir fotografi 8 Haziran 1924 tarihli Resimli Gazete de Cumhuriyetin ilk Tip Fakultesi mezunlari Turk Tibbiye TarihcesiErken Tarih Turkiye de 18 yuzyilin sonlarina kadar yuksek ogretim icin hemen hemen tek muessese olan medresenin temelleri 9 yy a kadar gitmektedir Anadolu Selcuklulari ve Beylikler doneminde medreselerin gelismesi ile birlikte ihtisas medreseleri de kurulmustur Ornegin Konya daki Sircali Medrese sadece hukuk Ince Minare deki medrese hadis Kayseri ve Sivas taki medreseler tip Kutahya ve Kirsehir deki medreselerde astronomi ogretimi yapiliyordu Bu ilim kuruluslarindan mezun olanlarin icazetnameleri veya diplomalari orada ders verenlerce verilirdi Osmanlilar da da klasik medreselerin yaninda ihtisas medreseleri anlayisi surmus ornegin Bursa da Daru t Tib 1400 adiyla klinik tip egitimi veren bir muessese acilmisti Istanbul un 29 Mayis 1453 de fethinden sonra takip ettigi siyaset kultur ve bilim politikasi sonucu Istanbul u Turk Islam dunyasinin ilim ve sanat merkezi haline getiren Fatih Sultan Mehmet 1 Haziran gunu Ayasofya da Cuma namazini kilarken Ayasofya yakinindaki papaz odalarinda ogretmeni Molla Husrev Zeyrek teki Pantokrator Manastiri nda Molla Zeyrek derslerine baslamislardi Daha sonra bugunku Fatih Camisi nin iki tarafina birer dershaneli dordu kuzey diger dordu guney tarafinda 8 medreseden ibaret Sekizli Medreseler Sahn i Seman adi verilen devrin en buyuk medreselerini yaptirdi 1463 1470 Guneydeki dort medresenin yanina butun hastaliklarin tedavisi ve ilaclarinin verilmesinin emredildigi bir darussifa hastane yapilmisti Fatih Darussifasi nda 19 yy a kadar yaklasik 350 yil tip egitimi yapildigi hasta bakiminin surdugu bilinmekte ve burada yapilan tip egitimi Istanbul Tip Fakultesi nin ilk nuvesi olarak kabul edilmektedir Nitekim Istanbul Tip Fakultesi Profesorler Kurulu 30 12 1970 tarihli oturumunda 1970 yilini Fakulte nin kurulusunun 500 yili kabul etmis ve kutlanmasina karar vermistir Fatih Darus sifasi 16 yy da medrese yapimi surdurulmus her buyuk caminin yaninda bir medrese kurmak gelenek halini almisti Osmanli Devleti ni buyume ve yukselmede zirveye ulastiran Kanuni Sultan Suleyman 1520 1566 devrinde ordunun tabip cerrah ihtiyacini karsilamak icin cami yaninda 1555 yilinda kurulan tip medresesi ve darusifada tip egitimi verilmis saglik hizmetleri irk dil din cinsiyet farki gozetilmeden surdurulmustu Ogrenciler sabahtan ogleye kadar medreselerde ic hazineden verilen kitaplari hocalarinin plan ve programlari dogrultusunda okur ogleden sonra uygulama icin darussifaya gecerlerdi Suleymaniye Tip Medresesi nde egitim suresinin ne kadar oldugu eldeki kaynak ve belgelere dayanarak kesinlestirilememis olsa da diger medreselerde oldugu gibi burada da kitapla ders gecme esas oldugundan talebeye verilen kitaplari bitirmeye bagli oldugu dusunulmektedir Suleymaniye Tip Medresesi Medrese teskilati Osmanli Devleti nin 17 yy da baslayan gerilemesi ile birlikte gerek duzen gerekse tedris bakimindan paralel kayba ugramis Bati nin ilim sahasindaki gelismesine kayitsiz kaldigindan ihtiyaclari karsilayacak bir varlik olmaktan cikmisti 18 yy dan itibaren bu kotuye gidisi duzeltme arayisina girilmis 19 yy in baslarinda Suleymaniye Medresesi nde tip egitimi devam ederken Basbakanlik Arsivi Cevdet Sihhiye Tasnifi 304 numarada kayitli 1220 1805 tarihli bir belge ile yine bu tasnifte kayitli 1575 no lu 1220 1806 tarihli bir diger belgeden anlasildigi uzere III Selim 1789 1807 donanmanin hekim ve hasta bakim ihtiyacini karsilamak uzere 18 Subat 1805 de Kasimpasa da Tersane Tip Mektebini kurdurmustur Alet ve kitaplarinin Avrupa dan getirtilmesine Avrupa da tip ogrenimi gormus hocalarin gorevlendirilmesine gayret edilen bu okul Kabakci Isyani 1807 ve Alemdar Vak asi 1808 gibi karisikliklar sonrasinda faaliyetini durdurmus 1822 Kasimpasa Yangini ile binasi da ortadan kalkmisti Kisa bir sure yasamis olan bu kurumun Turk tibbinin batililasmasinda bir donum noktasi olusturdugu kabul edilmektedir Mekteb i Tibbiye i Sahane Batililasma cabalarini surduren Sultan II Mahmud Yeniceri Ocagi nin kapatilmasi ardindan modern bir orduya sahip olma hedefinin bir parcasi olarak yeni orduya Asakir i Mansure i Muhammediye nitelikli hekim ve cerrah yetistirilmesi icin Vezneciler deki Tulumbacilar Konagi nda bir askeri okul niteligindeki Tibhane i Amire yi kurdurdu Okul 14 Mart 1827 15 Saban 1242 de faaliyete gecti Bu okul Turkiye de modern anlamda acilan ilk tip okuludur Bu kurum daha sonra farkli adlar alsa da egitime araliksiz ve kendisini gelistirerek devam etmistir Bu nedenle 14 Mart 1827 tarihi Turkiye de modern tip egitiminin baslangici kabul edilmekte ve Tip Bayrami olarak kutlanmaktadir Bu okulda ust katta Tiphane altta ise Cerrahhane ogrencileri ayri ayri okurlardi Tiphane nin ilk Naziri Muduru hekimbasi Mustafa Behcet Efendi idi Okul yatili degildi giriste bir sinav uygulanmiyordu Sinif gecme de sinavla olmayip yil icindeki sozlu sinavlarda hocalarin yetistigine kanaat getirdigi talebelerin ust sinifa alinmasi yerlerine baskalarinin kabul edilmesi seklindeydi Nihayet tip egitimi veren kurum adina diploma verilen bir sisteme gecilmisti Tibhane i Amire ve ordunun cerrah ihtiyacini karsilamak uzere ayni okul bunyesinde kurulan Cerrahhane de egitim tabip olmak icin dort yil cerrahlik icin ise uc yil olarak duzenlenmisti Baslangicta Istanbul cerrahlarindan yirmisi secilerek baslarina Avrupa tibhanelerinden yetismis teorik ve pratik bilgilere sahip biri getirilerek ordunun istedigi cerrahlarin kisa surede yetistirilmeleri yoluna gidildi Yuzlerce yillik medrese sisteminden modern bir duzene gecme arayisi icinde bu kurumda da sik sik yeni duzenlemeler yapilmis ogrenci sayisinin artmasi ile bina yetersiz kalinca 1832 yilinda Cerrahhane Topkapi Sarayi ndaki Hastalar Odasi na nakledilmis basina Fransiz cerrah Sat Deygalliere getirilmisti Tiphane i Amire de 1836 yilinda yine Topkapi Sarayi icindeki Otlukcu Kislasi na nakledilmis bir sure sonra Cerrahhane de ayni binaya tasinmistir Cerrahhane daha sonra Halicioglu nda bir binaya tasinarak okulun iki kismi birbirinden tekrar ayrilmistir Yer darligi nedeniyle Tiphane ve Cerrahhane nin birlestirilemeyisi ve modernlesme yolunda arzulanan duzenlemelerin yapilamadigi gorulerek 1838 yilinda Galatasaray daki Enderun Agalari Mektebi ne tasinilmis Tiphane ve Cerrahhane kisimlari ile birlikte buraya yerlesen okulda baslangicta Osman Saib Efendi kisa sure sonra ise Abdulhak Molla yonetici olmustur Bu sirada Sultan II Mahmud Paris Elcisi Ahmed Fethi Pasa nin Viyana da bulunusu sirasinda Prens Metternich ten Osmanli Devleti nde calisacak iki hekim ve bir eczaci tavsiye edilmesi icin ricada bulunmasini istemis Viyana daki Askeri Tip ve Cerrahi Akademisi Josephinum dan mezun olan iki genc askeri hekim Dr Jakob Neuner ve Dr Charles Ambroise Bernard ve eczaci Antoine Hoffmann bu gorev icin secilmislerdir 1839 da Dr Charles Ambroise Bernard in 1808 1844 muallim i evvellige atanisi ardindan okul 17 Subat 1839 da mulki ve dini torenle Mekteb i Tibbiye i Adliye i Sahane adiyla yeniden acilmis 11 Mart 1839 da 290 ogrencisiyle ogretime baslamisti Okul 4 yillik idadi denilen hazirlik bolumu ile dort yillik esas tip egitiminin yapildigi yuksek bolumden olusuyordu Fransiz Ihtilali nden sonra Avrupa da gecerli dil olan Fransizca ogretim dili olarak belirlenmisti Okulda 1839 yilinda bir de eczaci sinifi acilmisti Tiphane i Amire orduya Musluman hekim yetistirmek icin kurulmussa da 1839 yilinda Tanzimat in ilani ile tab a arasinda esitlik kabul edildiginden 1841 yilindan itibaren azinliklar da Tibbiye ye kabul edilmeye baslanmistir Dr Bernard okulda bir botanik bahcesi kurdurmus Fransizca 1300 ciltten olusan bir kutuphane ve mineral koleksiyonu vucuda getirilmesini saglamisti Klinik dersler okula ait hasta koguslarinda verilmekteydi Okuldaki idari gorevi yaninda dahiliye ve hariciye kursulerinin de basina gecen Bernard okula bir Fakulte kimligi kazandirmis Osmanli Askeri Farmakopesi nin de iclerinde yer aldigi 4 onemli kitap yazmis Sultan Abdulmecid tarafindan Iftihar Nisani ile taltif edilmisti Bursa Kaplicalari uzerine yazdigi kitap Turkiye de gelisecek Balneolojinin ilk yapiti kabul edilebilir Bernard in o zamana kadar modeller uzerinde ogretilen tesrih dersinden talebenin istifade edemedigi ve olu uzerinde tesrih yapilmasi gerektigi ne dikkat cekisi ile Sultan I Abdulmecid 1841 de bir Ferman cikarmis boylelikle tip ogrencisi nihayet insan olusu uzerinde kanuni izinle disseksiyon yapmaya baslamis bu derslerin sorumlulugu verilmek uzere Viyana dan Dr Sigmund Spitzer 1813 1895 getirilmisti 20 Temmuz 1842 tarihli bir Avrupa gazetesinde Allgemeine Medicinische Central Zeitung okulda 50 ser yatakli dahiliye cerrahi ve goz kliniklerinden olusan bir uygulama hastanesi acildigi haberi yer almistir Bernard 1844 yilinda henuz 36 yasinda iken Istanbul da aniden vefat edip Beyoglu ndaki Santa Maria Italyan Katolik Kilisesi ne gomuldugunde Tibbiye nin egitim islerinin idaresini Spitzer uzerine almistir Mektep Beyoglu nda oldugu Istanbul daki doktorlarin da cogu da Galata ve Beyoglu nda oturdu icin acil durumlarda Istanbul icerisinde oturanlarin ihtiyaclarina care olmasi icin Beyazit Simkeshane karsisinda tabiplere nobet mahalli belirlendi 1845 yilindan itibaren Mekteb i Tibbiye den secilen 10 doktor ve 2 cerrah geceleri sabaha kadar nobet tutmak uzere burada gorevlendirildiler Burada odeme gucu bulunmayan hastalardan para alinmamasi ilaclarinin da ucretsiz olarak verilmesi irade buyurulmustu Bu girisim tip okuluna sahip olan bir sehir halkinin o okuldan yararlanma hakki oldugunun dusunuldugunu gosteren kayda deger bir olaydir Mekteb i Tibbiye i Sahane 1843 yilinda ilk mezunlarini vermistir 1848 yilinda okulda ayda bir kez ve tas basmasi usulu ile bilimsel bir mecmuanin yayinina baslanmistir Bu mecmuada Turkiye deki onemli tip olaylarindan bahsedilir ve Avrupa da yayinlanan tip dergilerinden yapilmis cevirilere yer verilirdi 1848 yilinda okuldan mezun olan ogrencilerin artik Avrupa okullarinda sinav verecek kadar iyi yetistiklerine kanaat getirilince Turk Ermeni Rum ve Katolik olmak uzere 4 mezun Viyana ya gonderilerek orada sinav vermisler ve yeterlilikleri belgelenmistir Bunun uzerine Avrupa Fakultelerine esit kabul edilen Istanbul daki tip okuluna Fakulte unvani verilmistir Istanbul Tip Fakultesi kendisini Avrupa fakultelerine esit kabul edince yabanci memleketlerde tip egitimi almis olarak Turkiye ye gelen ve Turkiye de hekimlik yapmak isteyenleri imtihan etmek uzere 1849 da Kolokyum imtihani yapmayi kararlastirmistir 1848 yilinda cikan yanginda binalari yok olan okul 1909 da Haydarpasa da yapilacak yeni binasina gecinceye kadar birkac defa yer degistirmek zorunda kalmistir Once on sekiz yil boyunca Halicioglu nda bir zamanlar Muhendishane i Berri i Humayun olan eski Humbarahane de kalindi 1865 Kolera Salgini nda bu bina hastane olarak kullanilmaya baslaninca Haskoy deki Gergeroglu Konagi na tasinildi Salgin bittikten sonra okul Halicioglu ndaki binaya donmez 1866 da Sirkeci Demirkapi daki kislaya nakledilir 1874 yilinda yeniden tamir edilen Beyoglu ndaki binaya tasinilir fakat iki yil sonra burada Mekteb i Sultani acilinca 1876 yilinda Tibbiyeliler yeniden Demirkapi Kislasi na donerler Tibbiye yeniden tasindigi bu binada 27 yil kalmis bu surecte kitap miktarini cogaltmis genc kadrolar Avrupa ya gonderilmis ve Hoca sayisi artmistir Sivil ve Askeri Tip Okullari yenilikci dusunceler ve milliyetcilik icin bir yuva olmus Ittihat ve Terakki Cemiyeti nin nuvesi Demirkapi Tibbiyesi nde kurulmustur Mekteb i Tibbiye i Askeriye i Sahane de egitimin Fransizca olusu nedeniyle Hoca ve ogrencilerin cogu gayrimuslimlerdendi Gayrimuslim genclerin gerek din gerekse muhit itibariyla Fransizca ogrenmeleri daha kolay oldugu icin ozellikle egitim ilerledikce Turk ogrenciler dersleri izlemekte gucluk cekiyor egitimin bir olcude daha hafif oldugu cerrah ve eczaci siniflarina ayrilmak zorunda kaliyorlardi 1857 de egitimin Turkce yapilmasi icin ogrenciler tarafindan bazi Hocalarin da destek oldugu bir mucadele baslatildi Bu mucadele sonucunda 1867 yilinda Askeri Tibbiye nin bir odasinda Turkce tip egitimi veren Mekteb i Tibbiye i Mulkiye Sivil Tip Okulu acildi Bunu yine o sene acilan Sivil Eczacilik Sinifi takip etti Mezun olanlar belediye tabipliklerine tayin edileceklerdi Egitim dilinin Turkcelesmesi ulkenin saglik alani ile ilgili onemli bir karardi Cunku 1827 yilindan derslerin Turkce olarak verilmeye baslandigi tarihe kadar gayrimuslimlerin de okula kabul edilmelerine ragmen yetisen hekim sayisi 300 u ancak asmisti Yani mezun sayisi degil memleketin ordunun bile ihtiyacini karsilamaktan uzakti 1870 yilinda Askeri Tip Okulu da egitim dilini Turkce olarak kabul etti Egitim dilinin Turkce olmasiyla birlikte okuldan mezun olan hekim sayisi hizla artmaya basladi 1867 ve 1870 yillarinda Avrupa daki bilim anlayisini yerlestirmek amaciyla iki kez Darulfunun kurulmasi tecrubesi yasandi Bu girisimler omurlu olmadilar Kapanmadan kesintisiz faaliyetine devam edecek olan Darulfunun 1 Eylul 1900 gunu acilan Darulfunun i Sahane olacak bu kurum 20 Nisan 1912 tarihli bir nizamname ile Istanbul Darulfununu adini alacakti Sivil Tibbiye 1874 de Ahirkapi daki bir binaya 1894 yilinda da Kadirga Meydani ndaki Nazir Menemenli Mustafa Pasa konagina tasindi Konagin bahcesine klinikler icin pavyonlar yaptirildi Mulki Tibbiye onceleri Askeri Tibbiye Nezareti ne bagli iken idari bakimdan zaman zaman Maarif Dahiliye ve Maliye Nezaretlerine baglanmis ise de egitimin idaresi bakimindan daima Tibbiye i Sahane ye bagli kalmistir Ilk Muduru Askeri Tibbiye Emraz i Dahiliye Muallimi Binbasi Kirimli Aziz Bey dir Tibbiye bunyesinde yeni ve onemli birimler olusturmaya devam eder 1887 de Daulkelp Tedavihanesi Kuduz muessesesi 1892 de Telkihhane Cicek Asisi Enstitusu kurulur 1893 de gorulen kolera salgini uzerine ders programina bakteriyoloji dersi eklenir ve Tibbiye bunyesinde kurulan Bakteriyolojihane nin basina bizzat Louis Pasteur un tavsiyesi ile talebelerinden Dr Maurice Nicole getirilir Bilindigi uzere II Abdulhamid Tibbiye i Sahane dahiliye muallimi Zoeros Pasa baskanliginda bir heyet gorevlendirterek kuduz asisinin kesfi ardindan kurulacak Pasteur Enstitusu ne bagisladigi 1000 altini ve Mecidi Nisani ni Pasteur e gondermisti Bu heyet kuduz asisi hazirlanmasini ve uygulanmasini ogrenerek donduklerinde Daulkelp Tedavihanesi ni kurmuslardi 1898 de Sarayburnu Gulhane Rustiyesi ne ait binada Turk Tibbinin gelismesine buyuk katki saglayacak olan Gulhane Askeri Tatbikat Mektebi kurulur 19 yy in sonlarinda hem sivil hem de askeri tip okulu kendisini gelistirmeye calisirken Almanya nin Dogu Politikasi cercevesinde Turkiye ile iyi iliskiler kurmaya calisma cabalarinin bir parcasi olarak 1898 yilinda Almanya dan getirilen iki profesorden operator Robert Rieder 1861 1913 ve yardimcisi olarak gorev alan Dr Georg Deycke 1865 1938 askeri tip okulunu yeniden organize etmede iyi bir adim olacagi dusuncesiyle Gulhane Tatbikat Hastanesi ni kurdular Gulhane de staja ilk olarak 1897 mezunlari katilmistir Gulhane den kisa surede kuvvetli kadrolar yetisti Modern bir tip mektebi icin yeni bir bina yapilmasini teklifleri uzerine Haydarpasa da Italyan mimarlari Valauri ve D Aranco nun cizimlerini yaptigi buyuk yeni bir bina insa edildi Bina II Abdulhamid in dogum gunu olan 6 Kasim 1903 de binanin insasi tam olarak bitmemis iken torenle acildi 1903 1904 Egitim yili bu binada yasandi Tip Fakultesi ndeki yataklarin adedi dort yuze yakindi Haydarpasa kliniklerinin insaatini denetlerken iskeleden dusup sakat kalan Rieder Pasa 1904 de Almanya ya dondu Gulhane de geceleri gec saatlere kadar yetersiz isik altinda ugrasip ameliyatlar yapan Saray in dis kapilari kapandigi icin Cankurtaran demiryolu uzerinden disari cikan Rieder Pasa caliskanligi ile hakli bir un toplamisti Gulhane 1904 den 1907 ye kadar Deycke Pasa nin idaresinde kaldi 1907 de Deycke Pasa nin sozlesmesi sona ererek Almanya ya donunce yerine Julius Wieting Pasa 1868 1922 geldi o da 1914 yilina kadar ayni hastanenin idaresini ustlendi Tibbiye nin Haydarpasa ya tasinmasina hasta bulunamayacagi gerekcesiyle karsi cikanlar olmustu Bu konu 1911 yilinda Meclis i Mebusan da tartisilmis okulun Haydarpasa da kalmasi kararlastirilmisti II Mesrutiyet in ilani ile 1908 yilinda istibdat idaresi sonlandiginda once Maarif Vekilligi ne baglanan Mulki Tibbiye daha sonra Darulfunun a baglanarak Fakulte adini aldi ve boyle anilmaya baslandi 1908 yilinda Mesrutiyet in ilanindan sonra sivil ve askeri tip okullari Haydarpasa daki bu yeni binada birlesince Tip Fakultesi adi artik her ikisini kapsiyordu 1909 1910 ders yili baslangicinda yeni Tip Fakultesi Darulfununu Osmani subelerinden biri olarak egitime basladi Sivil Tip Okulu nun Kadirga daki bosalan binasinda 1908 yilinda Disci Eczaci Kabile Ebe ve Hastabakici Kadin Hemsire Mektebi kurulusuna karar verildi Tip Fakultesi tuzugune gore bu okul ve diger vilayetlerdeki tip okullari da Fakulte ye bagliydilar Tip Fakultesi Istanbul Darulfununu nun bir subesi olunca artik eski askeri tip okulunda oldugu gibi tabip olan bir nazir ya da sivil tip okulunda oldugu gibi hekim olan bir mudur tarafindan idare edilme sistemini asmis oldu Avrupa tip fakultelerinde oldugu gibi Istanbul Tip Fakultesi de kendi kendisini yonetme yetkisi kazandi Derslere ve idareye hakim olmak uzere bir Muallimler Meclisi olusturuldu Yeni Fakulte nin ilk reisi Seririyat i Hariciye Muallimi Op Dr Cemil Pasa Topuzlu oldu Fakulte olusturulurken Muallim unvani tasiyan hocalar Muderris unvani aldilar Cunku muallimlik unvani Alman yuksek ogrenim kurumlarinda Extra Ordinarius veya Fransa da Professeur Adjoint unvani ile esdeger olup ikinci derecede kalmisti Yeni Fakulte nin olusturulmasinda Anglo Sakson usulu denilen tip egitimi tarzi yeglenmisti Bu sistemde ogrenci bes yil teorik uygulamali ve klinik egitimden sonra altinci yilda yalnizca klinikte uygulama dersleri gorurlerdi Kaynakca Turk Tip Tarihi ve Etik Anabilim Dali Prof Dr Fatma Arin NAMAL Istanbul Tip Fakultesi 14 Mart 2012 22 Ocak 2019 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 14 Mart 2012