Hâris el-Muhâsibî ya da tam künyesiyle Hâris bin Esed el-Muhâsibî el-Anezî (Arapça: الحارث بن أسد المحاسبي البصري; d. 781- ö. 857), İslam alimi. Yaşamını din felsefesi üzerine düşünceyle geçirmesi nedeniyle kendisine el-Muhâsibî denmiştir.
Hâris el-Muhâsibî | |
---|---|
Doğum | 781 Basra, Irak |
Ölüm | 857 (73 yaşında) Bağdat, Irak |
Din | İslam (Sünni) |
Çağındaki Siyâsî Hareketler
Hâris el-Muhâsibî, İslâm Dünyâsı’nın siyâsî ve düşünce yaşamı olarak paramparça olduğu, her ikisinde de otorite mücâdelesinin verildiği kârışık bir zamanda Dünyâ’ya gelmiştir.
İkinci İslâm halîfesi Ömer bin Hattab’tan sonra Osman bin Affan ve Ali bin Ebî Tâlib’in şehit edilmeleriyle başlayan siyâsî karışıklık sâdece siyâsî bölünmelere değil, aynı zamanda mezheplerde ve düşüncede bölünmelere sebebiyet verdi. Dördüncü halîfe ve taraftarlarına düşman olan Emevîler, üçüncü halîfe Osman ve taraftarlarına düşman olan Şiîler, önceleri Ali’ye taraftar olup sonra Amr bin el-As’la anlaşmasından dolayı ona da düşman olan Hâricîler ve herhangi bir gruba düşmanlığı olmayan Ehl-i Sünnet gibi pek çok fikrî cerayanlar oluşmuştu.
El-Muhâsibî’nin doğduğu Basra, Mu’tezile okulunun da kurulduğu yerdir. O zamanlar özellikle kader ve insan irâdesinin özgürlüğü meselesinde farklı farklı inanç ekolleri türemişti. Kaderci olan Cebrîye, aynı zamanda Emevî iktidârının desteklediği bir mezhepti. Mu’tezileyse Abbâsi iktidârı zamânında desteklenmiştir. ekolünden gelen Ehl-i Sünnet, yâni Sünnî inanışıysa Ebu Hanîfe (H. 150), İmam Mâlik (H. 179), İmam Şâfiî (H. 204) ve (H. 150) ile temel ilkelerini belirleyip sistematikleştirilmişti. Ebu Hanîfe ve Ahmed bin Hanbel, bulundukları devrin iktidarları tarafından değişik işkencelere mâruz kalmış ve nihâyetinde şehit edilmişlerdir.
Hicrî 3. asır, Mu’tezile mezhebinin ve Şiîliğin Abbâsi hilâfeti tarafından rağbet gördüğü yıllardır. Abbâsi halîfesi , hocalarını Mu’tezile ve Şiî seçmişti. Hocalarının telkinleriyle minberden Şiîlerin düşman olduğu peygamberin arkadaşı Muâviye hakkında lânetler okutmuş, halkı ve âlimleri Mu’tezile olmaya zorlamıştır. Ahmed bin Hanbel ve birkaç âlim dışında herkes bu baskılara boyun eğmek zorunda kalmıştı. Aynı baskılar zamânında da devam etmiş, bu devirde Ahmed bin Hanbel Sünnîlik’in bayraktârı olmuştur. Hicrî 219 yılında Ahmed bin Hanbel’e Kur’ân’ın mahluk olduğunu söyletmek için 30 kırbaç vurdurmuş, kendisinden sonra gelen ’sa Kur’ân’ın mahluk olduğunu kabul etmeyen ’yi H. 231 yılında öldürtmüştür. Ahmed bin Hanbel’in de ev hapsinde tutulmasını emretmiştir.
Sonuçta bu çağ günümüze kadar etkisini sürdüren olayların vukû bulduğu bir çağdır.
Hâris el-Muhâsibî’nin Çocukluğu
Hâris el-Muhâsibî’nin annesinin Sünnî, babasının ise olup aralarında bu nedenle fikrî tartışmaların olduğu söylenmektedir. Buradan el-Muhâsibî’nin kültürlü bir ailede yetiştiği sonucu çıkarılabilir. Zâten o zamanlar Kadercilik aristokrat kesim tarafından kabul görüyordu. Bir rivâyete göre Hâris, insanların etrâfını sardığı bir halde Bağdat sokaklarının birinde babasının yakasına yapışıp Annemi boşa! Onun dîni ayrı, senin dînin ayrı! diye bağırmıştır. Buradan kendisinin çocukken de annesinin tarafında, yâni Sünnî olduğu çıkartılabilir.
Hâris el-Muhâsibî’ye babasından büyük miktarda bir para mîras kalmış, ancak bu mîrâsı takvâya uygun görmediğinden ve mesleği tasavvuf olduğundan almamıştır.
Hâris el-Muhâsibî Ekolü
Devrindeki fikir ayrılıkları ve siyâsî katliamlar, Hâris el-Muhâsibî’yi kendi ekolünü kurmasıyla netîcelenecek bir yola sürükler. Öteden beri Şiîlik ve Mu’tezile akımlarına karşı gelmiştir. Fehm-ul Kur’ân adlı eserinde bu düşüncelerini ortaya koymuş, hadis, fıkıh ve kelam âlimleriyle aynı safta yer almıştır. Ancak orta yaşlarını geçince gerçeğe daha yakın olma arzusunu nass’a dayalı bu ilimlerin tatmin edemeyeceğini düşünmeye başlamış, daha önce aynı safta olduğu bu âlimlerin görüşlerini de kritiğe tâbî tutmuş ve zaman zaman eleştirmiştir. İşte bu devir tasavvufun bir nevî başlangıcını oluşturan şüphe aşamasıdır. Hâris, içinde yaşadığı asrın Peygamberin "Ümmetim yetmiş iki fırkaya ayrılacak, biri hâriç hepsi Cehennem’dedir. O biri benim sünnetime sarılanlardır" dediği asır olduğunu düşünmekteydi. El-Vasâya adlı eserinde şöyle demektedir:
Çağımızı, bizim kendi durumumuzu uzun uzun düşündüm. Çok çetin bir dönemden geçtiğimizi anladım. Bu çağın inanç esaslarının değişime uğradığı, İslâmî dokunun çözüldüğü, dînî belirtilerin değiştiği, sınırların çiğnendiği, hakkın ortadan kalkıp haklının helak olduğu, bâtılın yüceldiği, bâtıl ehlinin sayıca arttığı bir çağ olduğunu gördüm…
Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir dönem gelecek, o dönemde insanlardan dîne tutunanlar kor ateş tutan birileri gibi olacaklar". Yine paygamber "İnsanların sünnetimden yüz çevirdiği bir dönemde sünnetime sarılanlara yüz şehit sevâbı vardır" buyurmuştur.
Bundan sonra peygamberin "İslâm garîp geldi, garîp gidecektir" hadîsine atıfta bulunarak Allah’tan bu gariplerin arasına girmek için duâ etmiştir. O gariplerin özelliklerini şöyle sıralamaktadır:
Onlar hidâyet önderleridir. Çile ve sıkıntıyı kabullenirler, kazâya rızâ gösterirler. Nimetler karşısında sabırlı, Allah’ın dîni konusunda derin ferâset sahibidirler. Bid’attan, hevâ ve heveslerine esir olmaktan, Dünyâ’ya dalıp Allah’ı unutmaktan ve haddi aşmaktan sakınırlar. Tartışma ve riyâdan hoşlanmaz; dedikodu, gıybet ve zulümden uzak dururlar. Hevâ ve heveslerine karşı çıkar ve kendilerini hesâba çekerler. Yiyecek ve giyecekleri şeylerde, her türlü hareket ve davranışlarında takvâ ölçülerini gözetir ve şüpheli şeylerden kaçınırlar. Kendilerine mübah kılınanın çok azıyla, ölmeyecek kadar bir gıdayla yetinirler. Gelecekten endişe ederler… Âhiret gerçeği ve diriliş saatine ilişkin haberlerin bilincindedirler… Bu, onların sâhip oldukları sürekli hüzün ve endişe halinin bir sonucudur. Dünyâ mutluluğu ve Öbür Dünyâ nimetleri karşısında tamamen ilgisizdirler.
Hâris el-Muhâsibî’nin bu temel öğretileri tasavvuf olarak adlandırılmıştır. Bu yolda ilerleyerek elde ettiği bilgiyi ise şöyle anlatmaktadır:
Allah bana bir ilim kapısı açtı, bu kesin bilgi içimdeki şüpheleri dağıttı, ilâhî lütuf beni aydınlattı. Bu mezhebe mensup olup gereğince amel edenlerin kurtulacağını, karşı çıkanların ise yollarını kaybedeceğini anladım, gönülden inandım, güvendim, bağlandım ve kendi iç âlemime çekildim, dînimi ve amellerimi bu bilgi ışığında temellendirdim. Bana lutfettiği bu bilgi için yüce Allah’a duâcıyım.
Orta yaşlara kadar akılcı ve diyalektik bir düşünür olan el-Muhâsibî, bu düşünce yollarını terk edip tasavvufun müşâhede makamına ulaşmaya dönmüş, bilgiyi hakk’al yakîn denilen bir yöntemle elde etmiştir.
Otuz yıl boyunca aklımın emirleri dışında hiçbir şey dinlemedim. Sonra bir otuz yıl da Allah’ın emirleri dışında hiçbir şey dinlemedim.
Hâris el-Muhâsibî’nin yaşadığı bu serüvenin bir benzeri, birkaç yüzyıl sonra İmâm-ı Gazâlî’nin başından geçecektir. Yaşananlar, şüpheler ve netîcede varılan yer aynıdır.
Ekolünün Özellikleri
Hâris el-Muhâsibî Bağdat okulunun şeyhi kabul edilir. Bağdat, kendisinden sonra yüzlerce yıl İslâmî ilimlerin merkezi olacaktır. Her biri büyük âlim olan , , , ve Cüneyd-i Bağdâdî onun öğrencisi veya kendinden ders alan dostlarıydı. Bunun yanında Eş’arî kelamcılarından İmâm-ı Gazâlî’ye kadar kelam âlimlerine ve İmâm-ı Şiblî, gibi tasavvufçular silsileyle onun ekolünden etkilenmiştir.
Şeriate ve Sünnete Tam Bağlılık
Muhâsibî ekolü şeriate ve sünnete tam bağlıdır. Tasavvuf Dünyâsı’ndaki hulûl, ve gibi düşünceleri kabul etmez. Cüneyd-i Bağdâdî kendisine: "Bâzı sûfîler, Allah’a çok yakın olduklarından artık ibâdete ihtiyaç duymadıklarını söylüyorlar. Bu konuda siz ne dersiniz?" diye sorduğunda "Bunların iddiası zinâ yapmaktan daha ağırdır. Şâyet bin yıl yaşayacak olsam, Allah beni başka amellerle mükellef tutmadıkça iyi amellerin bir zerresini dahî eksiltmezdim" cevâbını verir.
Yine Cüneyd-i Bağdâdî’ye: "Peygamberin sünnetine göre hareket etmeyen bütün yollar Allah’a kapalıdır" demiştir.
Diğer Kaynakları Kullanmak
Muhâsibî ekolü, aklın sâhâsı olarak tanımlanan alanlarda aklı kullanmış, böyle elde ettiği bilgileri yine akılla îzah etmiştir. Naklin gerekliliğinin olduğu kabul edilen durumlardaysa nakle başvurmuştur. Bu ekol hem kelam, hem hadis, hem de fıkıh ilmini kullanır. El-Muhâsibî, eserlerinde bu unsurları harmanlamış, bu unsurlarla sonunda tasavvuf yolunu kendine doğru yol olarak bulmuştur.
Çok Nefis Muhâsebesi Yapmak
El-Muhâsibî ekolü, kılı kırk yaran değerlendirmelerine dayanan nefis terbiyesini kullanır. Klâsik fıkıh âlimleri gibi "şunu bunu yapın, bundan şundan sakının" biçiminde değil, hareketlerin neden öyle yapmak gerektiğini, bunları yaparken nefsin ve şeytanın insana nasıl engel olmaya çalışacağını, buna karşı nasıl konulacağını analiz eder. Er-Riâye adlı eserinde kurucu, "Dedim-Dedi" şeklinde muhâsebe soruları ve cevapları buna iyi bir örnektir:
Dedim ki: Korku ve ümîde neyle varılır? Dedi ki: Mükâfat ve cezanın büyüklüğünü yeterince bilmekle. Dedim ki: Mükâfat ve cezanın büyüklüğü yeterince nasıl bilinecek? Dedi ki: Azâbın şiddetinden kormak ve büyük sevaplara teşvik etmekle. Dedim ki: Korkuya nasıl ulaşılır? Dedi ki: Bu âkıbeti düşünmekle mümkün olur. Çünkü Allah kulun gözünden, onu korkutan veya ümitlendiren şey kaybolunca ancak tefekkür ve hatırlatmayla korkacağını veya ümitleneceğini bilmektedir… Dedim ki: Söz konusu şeyleri düşünmek kalbime ağır gelmektedir. Sebebi nedir? Dedi ki: 1. Bunları düşünmek kalbin rahatını kaçırır. 2. Âhireti düşünmek nefse acı verir 3. Nefis düşününce kendisini Dünyâ zevklerinden uzaklaştıracak Allah korkusuna kapılmak istemez. Çünkü Dünyâ zevkleri hoşuna gider. Dedim ki: Âhireti düşünmeyi hafifleten şey nedir? …
Zühde önem
El-Muhâsibî ekolü, hedeflediği yolda tercih yapma durumunda kaldığında nefse ağır olanı tercih eder. Bunun için zühd sâhibi olmak şarttır.
Ekolün etkisinde kalan Cüneyd-i Bağdâdî’nin görüşleri, burada El-Muhâsibî ekolünün nasıl anlaşıldığına örnek gösterilebilir. Kendisi kaynağını bilmediği hiçbir şeyi yemediği, helâl bile olsa mal biriktirmeyi kendisi için uygun görmediği ve eşyânın kalbinde yer etmesinden hoşlanmadığı rivâyet edilir. Klâsik tasavvufun aksine halvetin takvâyla ilgisi olmadığını söyler. Ona göre halvet, kişinin kendi nefsiyle oyalanması demektir. Cüneydi Bağdâdî, kendisini güven ve huzur ortamından çıkartıp şehvet ve kalabalık ortamına götürdüğünü söyleyince: "Nasıl yalnızlık benim sır dostumdur dersin! Şâyet insanların yarısı bana gelse onlarla herhangi bir dostluk kurmam, diğer yarısı benden kaçsa onların yokluğundan dolayı herhangi bir yalnızlık hissetmem" demiştir. Mâişet peşinde koşmayan sûfîleri kınamış, insanlara yardım ve aile geçimini teminin Allah’ın emri olduğunu söylemiştir. Er-Riâye’de "iki farzın aynı zamanda denk gelmesinde hangisi tercih edilir?" konusunu tartışırken kişinin çok oruç tutup güçden düşmesiyle ailesini zora sokmasını eleştirmiş ve müstehap için vâcibin terk edilemeyeceğini söylemiştir.
Bu ve benzeri pek çok örneklerle ekolün Dünyâ görüşü kendini belli eder. Klâsik tasavvufçuların aksine Dünyâ yaşamından tamamen kopmak bu ekolde uygun görülmez, bu konuda da şeriate öncelik verilir. Burada hedeflenen "sırlı denge"yle kişi Dünyâ kadar servetinin tamâmını kaybetse kalbinde Dünyâ malı sevgisi kalmadığı için üzülmez, ama mâişetini kazanmak için çalışır.
Bu ekolün tasavvufu sıradan insanların da yaşayabileceği şekilde anlaşılırdır. Şeriati referans alıp orta yolu tavsiye etmiştir. Kurucu el-Muhâsibi, başkaları için verdiği orta yolun ruhsatlarını kendisi için kullanmamış, seçkinlerin yolunu tercih etmiştir.
Kaynakça
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Haris el Muhasibi ya da tam kunyesiyle Haris bin Esed el Muhasibi el Anezi Arapca الحارث بن أسد المحاسبي البصري d 781 o 857 Islam alimi Yasamini din felsefesi uzerine dusunceyle gecirmesi nedeniyle kendisine el Muhasibi denmistir Haris el MuhasibiDogum781 Basra IrakOlum857 73 yasinda Bagdat IrakDinIslam Sunni Cagindaki Siyasi HareketlerHaris el Muhasibi Islam Dunyasi nin siyasi ve dusunce yasami olarak paramparca oldugu her ikisinde de otorite mucadelesinin verildigi karisik bir zamanda Dunya ya gelmistir Ikinci Islam halifesi Omer bin Hattab tan sonra Osman bin Affan ve Ali bin Ebi Talib in sehit edilmeleriyle baslayan siyasi karisiklik sadece siyasi bolunmelere degil ayni zamanda mezheplerde ve dusuncede bolunmelere sebebiyet verdi Dorduncu halife ve taraftarlarina dusman olan Emeviler ucuncu halife Osman ve taraftarlarina dusman olan Siiler onceleri Ali ye taraftar olup sonra Amr bin el As la anlasmasindan dolayi ona da dusman olan Hariciler ve herhangi bir gruba dusmanligi olmayan Ehl i Sunnet gibi pek cok fikri cerayanlar olusmustu El Muhasibi nin dogdugu Basra Mu tezile okulunun da kuruldugu yerdir O zamanlar ozellikle kader ve insan iradesinin ozgurlugu meselesinde farkli farkli inanc ekolleri turemisti Kaderci olan Cebriye ayni zamanda Emevi iktidarinin destekledigi bir mezhepti Mu tezileyse Abbasi iktidari zamaninda desteklenmistir ekolunden gelen Ehl i Sunnet yani Sunni inanisiysa Ebu Hanife H 150 Imam Malik H 179 Imam Safii H 204 ve H 150 ile temel ilkelerini belirleyip sistematiklestirilmisti Ebu Hanife ve Ahmed bin Hanbel bulunduklari devrin iktidarlari tarafindan degisik iskencelere maruz kalmis ve nihayetinde sehit edilmislerdir Hicri 3 asir Mu tezile mezhebinin ve Siiligin Abbasi hilafeti tarafindan ragbet gordugu yillardir Abbasi halifesi hocalarini Mu tezile ve Sii secmisti Hocalarinin telkinleriyle minberden Siilerin dusman oldugu peygamberin arkadasi Muaviye hakkinda lanetler okutmus halki ve alimleri Mu tezile olmaya zorlamistir Ahmed bin Hanbel ve birkac alim disinda herkes bu baskilara boyun egmek zorunda kalmisti Ayni baskilar zamaninda da devam etmis bu devirde Ahmed bin Hanbel Sunnilik in bayraktari olmustur Hicri 219 yilinda Ahmed bin Hanbel e Kur an in mahluk oldugunu soyletmek icin 30 kirbac vurdurmus kendisinden sonra gelen sa Kur an in mahluk oldugunu kabul etmeyen yi H 231 yilinda oldurtmustur Ahmed bin Hanbel in de ev hapsinde tutulmasini emretmistir Sonucta bu cag gunumuze kadar etkisini surduren olaylarin vuku buldugu bir cagdir Haris el Muhasibi nin CocukluguHaris el Muhasibi nin annesinin Sunni babasinin ise olup aralarinda bu nedenle fikri tartismalarin oldugu soylenmektedir Buradan el Muhasibi nin kulturlu bir ailede yetistigi sonucu cikarilabilir Zaten o zamanlar Kadercilik aristokrat kesim tarafindan kabul goruyordu Bir rivayete gore Haris insanlarin etrafini sardigi bir halde Bagdat sokaklarinin birinde babasinin yakasina yapisip Annemi bosa Onun dini ayri senin dinin ayri diye bagirmistir Buradan kendisinin cocukken de annesinin tarafinda yani Sunni oldugu cikartilabilir Haris el Muhasibi ye babasindan buyuk miktarda bir para miras kalmis ancak bu mirasi takvaya uygun gormediginden ve meslegi tasavvuf oldugundan almamistir Haris el Muhasibi EkoluDevrindeki fikir ayriliklari ve siyasi katliamlar Haris el Muhasibi yi kendi ekolunu kurmasiyla neticelenecek bir yola surukler Oteden beri Siilik ve Mu tezile akimlarina karsi gelmistir Fehm ul Kur an adli eserinde bu dusuncelerini ortaya koymus hadis fikih ve kelam alimleriyle ayni safta yer almistir Ancak orta yaslarini gecince gercege daha yakin olma arzusunu nass a dayali bu ilimlerin tatmin edemeyecegini dusunmeye baslamis daha once ayni safta oldugu bu alimlerin goruslerini de kritige tabi tutmus ve zaman zaman elestirmistir Iste bu devir tasavvufun bir nevi baslangicini olusturan suphe asamasidir Haris icinde yasadigi asrin Peygamberin Ummetim yetmis iki firkaya ayrilacak biri haric hepsi Cehennem dedir O biri benim sunnetime sarilanlardir dedigi asir oldugunu dusunmekteydi El Vasaya adli eserinde soyle demektedir Cagimizi bizim kendi durumumuzu uzun uzun dusundum Cok cetin bir donemden gectigimizi anladim Bu cagin inanc esaslarinin degisime ugradigi Islami dokunun cozuldugu dini belirtilerin degistigi sinirlarin cignendigi hakkin ortadan kalkip haklinin helak oldugu batilin yuceldigi batil ehlinin sayica arttigi bir cag oldugunu gordum Peygamber soyle buyurmustur Bir donem gelecek o donemde insanlardan dine tutunanlar kor ates tutan birileri gibi olacaklar Yine paygamber Insanlarin sunnetimden yuz cevirdigi bir donemde sunnetime sarilanlara yuz sehit sevabi vardir buyurmustur Bundan sonra peygamberin Islam garip geldi garip gidecektir hadisine atifta bulunarak Allah tan bu gariplerin arasina girmek icin dua etmistir O gariplerin ozelliklerini soyle siralamaktadir Onlar hidayet onderleridir Cile ve sikintiyi kabullenirler kazaya riza gosterirler Nimetler karsisinda sabirli Allah in dini konusunda derin feraset sahibidirler Bid attan heva ve heveslerine esir olmaktan Dunya ya dalip Allah i unutmaktan ve haddi asmaktan sakinirlar Tartisma ve riyadan hoslanmaz dedikodu giybet ve zulumden uzak dururlar Heva ve heveslerine karsi cikar ve kendilerini hesaba cekerler Yiyecek ve giyecekleri seylerde her turlu hareket ve davranislarinda takva olculerini gozetir ve supheli seylerden kacinirlar Kendilerine mubah kilinanin cok aziyla olmeyecek kadar bir gidayla yetinirler Gelecekten endise ederler Ahiret gercegi ve dirilis saatine iliskin haberlerin bilincindedirler Bu onlarin sahip olduklari surekli huzun ve endise halinin bir sonucudur Dunya mutlulugu ve Obur Dunya nimetleri karsisinda tamamen ilgisizdirler Haris el Muhasibi nin bu temel ogretileri tasavvuf olarak adlandirilmistir Bu yolda ilerleyerek elde ettigi bilgiyi ise soyle anlatmaktadir Allah bana bir ilim kapisi acti bu kesin bilgi icimdeki supheleri dagitti ilahi lutuf beni aydinlatti Bu mezhebe mensup olup geregince amel edenlerin kurtulacagini karsi cikanlarin ise yollarini kaybedecegini anladim gonulden inandim guvendim baglandim ve kendi ic alemime cekildim dinimi ve amellerimi bu bilgi isiginda temellendirdim Bana lutfettigi bu bilgi icin yuce Allah a duaciyim Orta yaslara kadar akilci ve diyalektik bir dusunur olan el Muhasibi bu dusunce yollarini terk edip tasavvufun musahede makamina ulasmaya donmus bilgiyi hakk al yakin denilen bir yontemle elde etmistir Otuz yil boyunca aklimin emirleri disinda hicbir sey dinlemedim Sonra bir otuz yil da Allah in emirleri disinda hicbir sey dinlemedim Haris el Muhasibi nin yasadigi bu seruvenin bir benzeri birkac yuzyil sonra Imam i Gazali nin basindan gececektir Yasananlar supheler ve neticede varilan yer aynidir Ekolunun Ozellikleri Haris el Muhasibi Bagdat okulunun seyhi kabul edilir Bagdat kendisinden sonra yuzlerce yil Islami ilimlerin merkezi olacaktir Her biri buyuk alim olan ve Cuneyd i Bagdadi onun ogrencisi veya kendinden ders alan dostlariydi Bunun yaninda Es ari kelamcilarindan Imam i Gazali ye kadar kelam alimlerine ve Imam i Sibli gibi tasavvufcular silsileyle onun ekolunden etkilenmistir Seriate ve Sunnete Tam Baglilik Muhasibi ekolu seriate ve sunnete tam baglidir Tasavvuf Dunyasi ndaki hulul ve gibi dusunceleri kabul etmez Cuneyd i Bagdadi kendisine Bazi sufiler Allah a cok yakin olduklarindan artik ibadete ihtiyac duymadiklarini soyluyorlar Bu konuda siz ne dersiniz diye sordugunda Bunlarin iddiasi zina yapmaktan daha agirdir Sayet bin yil yasayacak olsam Allah beni baska amellerle mukellef tutmadikca iyi amellerin bir zerresini dahi eksiltmezdim cevabini verir Yine Cuneyd i Bagdadi ye Peygamberin sunnetine gore hareket etmeyen butun yollar Allah a kapalidir demistir Diger Kaynaklari Kullanmak Muhasibi ekolu aklin sahasi olarak tanimlanan alanlarda akli kullanmis boyle elde ettigi bilgileri yine akilla izah etmistir Naklin gerekliliginin oldugu kabul edilen durumlardaysa nakle basvurmustur Bu ekol hem kelam hem hadis hem de fikih ilmini kullanir El Muhasibi eserlerinde bu unsurlari harmanlamis bu unsurlarla sonunda tasavvuf yolunu kendine dogru yol olarak bulmustur Cok Nefis Muhasebesi Yapmak El Muhasibi ekolu kili kirk yaran degerlendirmelerine dayanan nefis terbiyesini kullanir Klasik fikih alimleri gibi sunu bunu yapin bundan sundan sakinin biciminde degil hareketlerin neden oyle yapmak gerektigini bunlari yaparken nefsin ve seytanin insana nasil engel olmaya calisacagini buna karsi nasil konulacagini analiz eder Er Riaye adli eserinde kurucu Dedim Dedi seklinde muhasebe sorulari ve cevaplari buna iyi bir ornektir Dedim ki Korku ve umide neyle varilir Dedi ki Mukafat ve cezanin buyuklugunu yeterince bilmekle Dedim ki Mukafat ve cezanin buyuklugu yeterince nasil bilinecek Dedi ki Azabin siddetinden kormak ve buyuk sevaplara tesvik etmekle Dedim ki Korkuya nasil ulasilir Dedi ki Bu akibeti dusunmekle mumkun olur Cunku Allah kulun gozunden onu korkutan veya umitlendiren sey kaybolunca ancak tefekkur ve hatirlatmayla korkacagini veya umitlenecegini bilmektedir Dedim ki Soz konusu seyleri dusunmek kalbime agir gelmektedir Sebebi nedir Dedi ki 1 Bunlari dusunmek kalbin rahatini kacirir 2 Ahireti dusunmek nefse aci verir 3 Nefis dusununce kendisini Dunya zevklerinden uzaklastiracak Allah korkusuna kapilmak istemez Cunku Dunya zevkleri hosuna gider Dedim ki Ahireti dusunmeyi hafifleten sey nedir Zuhde onem El Muhasibi ekolu hedefledigi yolda tercih yapma durumunda kaldiginda nefse agir olani tercih eder Bunun icin zuhd sahibi olmak sarttir Ekolun etkisinde kalan Cuneyd i Bagdadi nin gorusleri burada El Muhasibi ekolunun nasil anlasildigina ornek gosterilebilir Kendisi kaynagini bilmedigi hicbir seyi yemedigi helal bile olsa mal biriktirmeyi kendisi icin uygun gormedigi ve esyanin kalbinde yer etmesinden hoslanmadigi rivayet edilir Klasik tasavvufun aksine halvetin takvayla ilgisi olmadigini soyler Ona gore halvet kisinin kendi nefsiyle oyalanmasi demektir Cuneydi Bagdadi kendisini guven ve huzur ortamindan cikartip sehvet ve kalabalik ortamina goturdugunu soyleyince Nasil yalnizlik benim sir dostumdur dersin Sayet insanlarin yarisi bana gelse onlarla herhangi bir dostluk kurmam diger yarisi benden kacsa onlarin yoklugundan dolayi herhangi bir yalnizlik hissetmem demistir Maiset pesinde kosmayan sufileri kinamis insanlara yardim ve aile gecimini teminin Allah in emri oldugunu soylemistir Er Riaye de iki farzin ayni zamanda denk gelmesinde hangisi tercih edilir konusunu tartisirken kisinin cok oruc tutup gucden dusmesiyle ailesini zora sokmasini elestirmis ve mustehap icin vacibin terk edilemeyecegini soylemistir Bu ve benzeri pek cok orneklerle ekolun Dunya gorusu kendini belli eder Klasik tasavvufcularin aksine Dunya yasamindan tamamen kopmak bu ekolde uygun gorulmez bu konuda da seriate oncelik verilir Burada hedeflenen sirli denge yle kisi Dunya kadar servetinin tamamini kaybetse kalbinde Dunya mali sevgisi kalmadigi icin uzulmez ama maisetini kazanmak icin calisir Bu ekolun tasavvufu siradan insanlarin da yasayabilecegi sekilde anlasilirdir Seriati referans alip orta yolu tavsiye etmistir Kurucu el Muhasibi baskalari icin verdigi orta yolun ruhsatlarini kendisi icin kullanmamis seckinlerin yolunu tercih etmistir Kaynakca El Hatib El Bagdadi Tarih u Bagdat c 8 214 Kuseyri er Risale a b Haris el Muhasibi en Nasaih evi l Vasaya Tezkirat ul Evliya s 225 229 Kuseyri Risalesi c 1 175 Er Riaye Kalb yasami s 73 ceviren Prof Dr Abdulhakim Yuce Isik Yayinlari