Yedicilik ya da Arapça orijinal ismiyle Seb’îyye/İmâmet (İsmâ‘ilî i'tikadı); Bâtıniyye-İsmâiliyye itikadının İmâmet kuramını tanımlamakta kullanılan bir tâbir olup, İsmâiliyye mezhebinden olmayan diğer Şîa-Bâtıniyye itikatlar ile Hasan Sabbâh'ın "Haşîşiyye" itikadı için de geçerlidir. Irak kıt’asında fi’len Şîa-i Bâtıniyye’yi teşkilâtlandıran Meymûn el-Kaddâh’dan itibaren zamanımızdaki Hindistan Bâtınîleri’nin reisi ve Nizâriyye’nin mukaddes makâmının Sâhib-î Â’zamları olan Ağa Hanlar’a gelinceye kadar geçen on üç asırlık “Bâtıniyye” tarihini topyekün mütalaa etmedikçe bu önemli harekâtın ortaya çıkardığı mezhebe dâir hakikî bir fikir elde etmek mümkün değildir.
Bâtınîlik Hareketi
“Bâtınîlik Hareketi” Mısır’da Fâtımî Halifelerinden Müstansır-Billâh’tan, İran’da Haşîşiyye’yi kuran meşhur Hasan Sabbâh’ın Alamut Devleti’ndan, Suriye Bâtınîler Reisi Râşidüddin Sinân’ın ikâmet ettiği Misyaf Kalesi’nden, Anadaolu’da bütün Bâtınîlerce üstâd-ı â’zam mertebesine yükseltilmiş olan Hallâc-ı Mansûr, Ebü'l Vefâ el-Bağdâdî, Baba İlyas, Hacı Bektâş-ı Velî ve Fazlullah-ı Hurûfî’den Nesîmî’ye kadar süregelen uzun bir yolda yürüyen şahsiyetlerden, bil’umum Afrika Bâtınîliği’ni idare eden İbn-i Meserret’ten, Hindistan Bâtınîliği’ni meydana getiren Ahmed bin Keyyâl’den ve Nâsır-ı Hüsrev’den oluşan koca bir teşkilâtlanmanın ürünü olarak vücûda gelmiştir.
Şîʿa-i Bâtın’îyye teşkilâtının kökeni
Bir taraftan eski İran ruhu ve perestişkârlığı ile Arap hâricîliği, kendi siyâsi ihtirâslarını tatmin amacıyla kutsî birer hakikât şeklinde sundukları masalları, uydurdukları efsane ve hurafeleri, Şiîliğin umumî çatısı altında kaynaşan tarikat ve mezhepler aracılığıyla Türk toplumlarının i’tikatlarının içine sokmayı başarmış, onları ruhî bünyelerinden yaralayarak yüzyıllar boyunca gelişme ve ilerlemelerine engel olmuş ve en nihâyetinde de onları İslâmiyet’in saf ve gerçek imân ve i’tikadından uzaklaştırmayı başarmışlardır. Diğer taraftan da mistik ve felsefî nazariyât vasıflarıyla bir takım tarikatlerin tanıttığı efkârın temsilcisi konumunda bulunan ve gün geçtikçe de göçebe Türk kâvimleri üzerindeki etkilerini arttıran Rind, Kalender ve Babalar, bilûmum “Şîa-i Bâtıniyye” mezheplerinin Türkler arasında yayılmasında başrolü oynamışlardır.İslâm’ın hudutlarının gün geçtikçe genişlemesi neticesinde Mecûsîlik, Maniheizm, Ehl-i Hak, Yunan felsefe sisteminin tâkipçileri, Keldânîler, Nabatîler, Asur dinlerinin kalıntıları ve Şamanizm hep Bâtınîliğin i’tikadî hudutları içerisine dâhil edilmiş bulunuyorlardı. Türkler arasında yüzyıllarca sönmeden süregelen bu akidelerin ilk kaynakları da Alevî-Bâtıniyye’nin yönetim merkezlerine bağlı bulunmaktaydı. Tüm Alevî-Bâtıniyye mezheplerinin temellerini oluşturan bu önemli yolun kökenin başka dinlerin şemsiyesi altında barındığı ve İslâmiyet’in bünyesine daha sonradan nüfuz ettiği anlaşılmaktadır. Karamîta, İsmâ‘îl’îyye, Seb’îyye, Gāliyye, Mukannaiyye, Nizâriyye, Haşîşiyye ve Melâhide-i Bâtıniyye gibi daha bir takım isimler de ayni “Bâtıniyye-Alevî” teşkilâtının çeşitli muhitlerde aldıkları değişik nâmlar arasındadır. Batılılar ise doğuda “Melâhide-i Bâtıniyye” olarak adlandırılan kola “Haşîşiyye” adını vermişlerdir.
Şiîliğin ve Bâtınîliğin mahiyeti mes’elesi
Bu konuda ortaya atılmış birkaç kuram bulunmaktadır:
- Arap ordularına karşı siyâseten başarı sağlayamayan ve ağır yenilgilere uğrayan İran, İslâm’ın vâhdetini bulandırmak ve çeşitli muhalif mezhepler icât ederek “aks’ül-âmeller” ortaya çıkarmak suretiyle mukabele etmekte gecikmemiştir. Bu teze göre Şîa ve Bâtıniyye İslâm’ın ruhuna muhalif olup, sırf onu içinden baltalamak için İran’ın yapmış olduğu bir nev’i intikâm hareketidir. Bu savı daha bilimsel bir platforma taşımak isteyenler ise ırkçı bir görüşe başvurarak, Sami Ruh ile Ârî Ruh arasında meydana gelen bir iktidar mücadelesi neticesinde, Sami dehânın ürünü olan İslâmiyet’in İran’da kendine özgü yorumlanarak önce “Şîa” ve daha sonra da “Bâtıniyye” şeklini aldığını öne sürmekteydiler. Bu ırkçı kuram, kurucusu Comte de Gobineau tarafından savunulmuştur. Şiîliğin “tasavvuf” maskesi altında İslâmiyet’in içerisine yerleştirildiği kuramı ise Frederich Delitzsche tarafından iddia edilmekteydi. Bu bilim adamlarından başka, Şiîliğin ve Bâtınîliğin Arap istilâsına karşı ârî kavimlerin, bilhassa da İranlılar’ın ortaya çıkardığı ırkî, lisânî ve millî tepkiler olarak gösteren ve bu kuramın yayılmasına hizmet eden diğer batılılar arasında Ernest Renan, P. Lagarde, Reitzenstein, Edgard Blochet ve E. B. Browne isimlerini saymak mümkündür.
- Yukarıda bahsedilen batıda bir hâyli taraftar toplamış olan bu akım Türkiye’de de uzun süre kabul görmüştür. “Bir ateşkedenin duvarları dibinde zelilâne beklemek, Hind ve İran gibi uyuşukluk ve hûlya yağdıran çevrelerde pek olağan karşılanan şeylerdi. Türkler, Hind ve İran’da olduğu gibi hûlyaî ve istiğrâkî hayâttan bir şey anlamıyor, meskent telkin eden âkidelere pek itibar göstermiyorlardı. İslâm âlemini kavuran bu elim buhranın kaynağı İran tarafları ve bilhassa da Deylem havalisiydi.” Başlangıçta, Mehmed Fuad Köprülü’de bu görüşü destekleyenler arasında yer almaktaydı.
- Buna karşın “Bahâ Sâid” tamamıyla aksi görüşü savunmaya başlamıştı. O, Bektaşîlik ve Kızılbaş gibi Anadolu’daki tarikat ve mezhep hareketlerinin kesinlikle İran kaynaklı olmadığını, aksine bu akımların eski Türk i’tikatlarıyla ilişkili olduğuna inanmaktaydı. Daha sonra,Mehmed Fuad Köprülü de ayni fikri geliştirerek Paris’te verdiği konferanslarda esas tez olarak savunmaya başladı.
- Şiîliğin bir İran “aks’ül-âmeli” olduğu fikri uzun zamandan beri tenkit edilmiş bulunmaktadır. Louis Massignon’a göre, Milâdî On İkinci asırda İran nüfusunun ve kültürünün çoğunluğunun “Ârî” olduğu şeklindeki ispatı mümkün olmayan fikirden yola çıkıldığından dolayı, bu kuram bazı husûsî halleri yanlış açıklamak hatasına düşmüştü. Aslında “İslâm Râfızîliği” gibi arzedilen “Şîa” İran’a sâf Arab ırkından gelmiş olup, Kûfe’den Kumm’a göç eden kâbileler tarafından etrafa yayılmıştır. Sâf İran ırkından olan Kürtler ve Afganlar ise daima Şiîliğe muhalif kalmışlardır.
Şîʿa-i Bâtın’îyye mezhebinin akideleri
“Eshâb-ı Şek” adı verilen avâm mezhebin siyâsi kimliği ve taşıdığı dinî akideler hakkında herhangi bir fikre sahip değildi. Mezhebin asıl amacı ve gayesi sadece yüksek makamları işgal etmekte olan dâîler tarafından bilinmekteydi. Davetler dokuz mertebeye ayrılmış olup davetçiler de bu taksimata göre hareket etmeğe mecburlardı. Bu arada, “Bâtınîler” tarafından ortaya bir de “İmâm-ı Muhtafî” mes’elesi atılmıştı. Bu kurama göre, “Dünya hiçbir zaman imâmsız kalamaz ve de kalmayacaktır. İmâmet Ali’den İsmâil b. Ca'fer’e gelinceye dek hep aşikâr iken, İsmâil b. Ca'fer’den sonra ise hep gizli kalacaktır.” Bu yeni kuram aracılığıyla “Şîa-i Bâtıniyye Mezhebi” bir nev’i kendi yolunu imâm silsilesi açıkça belirgin olan Bâtıniyye İsmâiliyye mezhebinden de ayırmış bulunmaktaydı. Aslında, bu fikirde İran kisralarının muhteşem makâmları saklıydı. Ali’nin torunu Zeynelâbidîn’in annesinin soyunun İran hükümdârlarından oluşu, ondan gelen nesil vasıtasıyla İrânîliğin merkezine işaret etmekteydi. Şîʿa-i Bâtın’îyye Teşkilâtı’nın güçlenmesi üzerine Meymûn el-Kaddâh da artık Araplar’a karşı olan nefretini gizlemeye gerek görmemekte ve el altından Ehl-i Beyti imha siyâseti izlemekteydi.
Yediciler ve Fâtımî İsmâ‘îlîleri
Abbâsîler devrinde (M. 750 – M. 1258) çeşitli Şîa fırkaları tarafından yönetime karşı gizli bir muhalefet hareketi tertip edilmekteydi. Bu muhalefet gruplarının arasında Ön-İsmâ‘îlî topluluklarının destekçilerinin en tanınmışlarından olan “İsmâiliyye” adı verilen topluluk ta yer almaktaydı. İsmâ‘îlî düşünce sistemine göre, İmâm Ca'fer es-Sâdık (M. 702 – 765) ikinci oğlu olan İsmâil b. Ca'fer’i (M. 721 – 755) İmâmet’e veliaht olarak tayin etmişti. Bununla beraber, İsmâil b. Ca'fer es-Sâdık babasından evvel vefat etti. Bazıları onun gizlendiğini iddia ettiyseler de, Ön-İsmâ‘îlî fırkaları onun ölümünü kabul ettiler ve İsmâil b. Ca'fer’in en büyük oğlu olan Muhammed b. İsmâîl’i (M. 746 – 809) imâmları olarak tanıdılar. Muhammed b. İsmâîl el-Mektûm, mensuplarının çoğu Kûfe’de oturan “İsmâiliyye Fırkası” ile olan alâkasını tüm yaşamı boyunca sürdürdü. İsmâil b. Ca'fer’in yedinci ve sonuncu imam olduğuna inananlar “Yediciler” veya “Yedici İsmâiliyye” olarak tanımlandılar. M. 809 yılında Muhammed b. İsmâîl’in vefatı üzerine “İsmâiliyye Fırkası” da ikiye ayrıldı. En önemli ve fa’al kolunu Karmatîler’in oluşturduğu “Yediciler,” İsmâil b. Ca'fer’in oğlu olan Muhammed b. İsmâîl’in gizlenen Mehdi olduğuna ve bir gün adâlet dağıtmak üzere tekrar ortaya çıkacağına inandılar. Muhammed b. İsmâîl’in öldüğünü kabûl eden ve daha sonraki yıllarda “Fâtımî İsmâiliyye” olarak ortaya çıkan küçük fırka ise günümüzde mevcut olan çağdaş İsmâiliyye mezheplerinin oluşumuna öncülük ettiler. Böylece, gizlendikleri yerleri ve isimleri bilinmeyen imâmların yönetimi altına giren İsmâiliyye mezhebi, kendi itikatlarını “Dâîler – Dâvetçiler” aracılığıyla ana karargâhları olan Suriye’den etrafa yaymağa başladılar. Bu hâdise, daha sonraları Müsta'liyye kolunun yayılmasında etkin bir araç hâline dönüşecek olan “Da'vet” hareketinin ruhânî başlangıcına işaret etmekteydi.
İlm’û-Cifr’in icâdı
Arap ruhunu kendi içinden ağır bir şekilde yaralamağa yönelik çok önemli bir projenin uygulanmasında rol üstlenen “Ebû’l-Hattâb Mehmed bin Zeyneb” adında çok zeki bir köle, gelecekte vuku bulacak hâdiseleri önceden kestirebilmeye olanak sağlayan bir ilmîn esrarına vâkıf olduğu iddiasıyla, müphem ve esrarlı fikirler üzerinde merak uyandırmağa pek müsait bir muhitte, “Benî Esed" havalisinde ortaya çıktı. “Ebû’l-Hattâb Mehmed bin Zeyneb” elinde bulundurduğu bir kuzu derisinin üzerinde yazılı birtakım işaret ve harfler vasıtasıyla “gizemli” bir ilmin keşf ve istihracından yararlandığını anlatmakta ve bu ilmin kendisine Ca'fer es-Sâdık tarafından öğretildiğini de eklemekteydi. İşte doğuda hurûf ilminin temelleri arasında yer alan esrarlı bilgilerin başında gelen “Cifr İlmî” esasta bu kuzu derisine yazılı olan şeylerden meydana gelmekteydi. Bu karmakarışık ilimden hiç kimse bir şey anlamadığı gibi Ca'fer es-Sâdık ta hâdiseden bihâberdi. Durum berraklığa kavuşur kavuşmaz Ehl-i Beyt’in riyâsetini temsil eden Ca'fer es-Sâdık derhal “Ebû’l-Hattâb” ile hiçbir alâkası bulunmadığını ilân etti.
Şîʿa-i Bâtın’îyye teşkilâtındaki gizlilik derece ve mertebeleri
- Birinci mertebede bulunan bir adam tam zâhid ve mûttâkî rolünü alırdı. Kendini tecessüsle izleyenlere karşı onların meraklarını daha da tahrik ederek ve kendisinin de ibâdette aşırı derecede yüksek bir makâma erişmiş olduğunu ispatlamak maksadıyla hep gözleri yaşlarla dolu olarak ve şüpheyi davet edecek cevaplarla karşılık verirdi. Bireylere anlatılan hikâye her seferinde İslâm’ın sahip olduğu ruhu anlamanın ve dinîn esaslarına vâkıf olmanın hiç de zannedildiği kadar kolay olmadığı ve bu sırrın ancak hâlis Mü’minlere keşfolunabileceği anlatılmaktaydı. Muhatap alınan kişi önce kendisine yöneltilen şüphe uyandıran suallerle şaşırtılmakta ve hayatı müddetince aklından bu tip suallerden bir tanesini bile geçirmemiş olan kişi heyecanlı bir şekilde kendisine yöneltilen bu suallerin yanıtlarını, mânâ ve sebeplerini anlama arzusunu göstermesi halinde, bunun evvelâ verilecek bir ahid ile misaktan sonra mümkün olabileceği kendisine bildirilmekteydi. Kabul edilmesi halinde derhal mezhebin kaideleri anlatılmakla beraber yeni salikten bir miktar da para talep olunmaktaydı. Dâînin muhatabındaki alâka ve duyguları zayıf görmesi halinde ise aşıladığı şüpheli fikirler arasında soru soran şahsı dehal terk etmektedir.
- İkinci mertebede bulunanlara ise daha değişik bir yönden hitap edilmekteydi. Burada şahsa eski âlimlerin akidelerini kabullenmekle insanlığın büyük bir delâlet içerisine düşeceği ve ilâhî hâkikatin sırrının ancak imâmlara bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğu söylenmektedir.
- Üçüncü derecede bulunanlara Şîa’nın diğer fırkalarında olduğu gibi imâmların adedinin on iki olmayıp yedi olduğu, yedi adedinin kudsiyeti ile bütün temsiliyetin Bâtıniyye dîninin kurucusu olan yedinci imâma ait olduğu bildirilir.
- Dördüncü mertebeye erişebilenlere ise kâdim dinlerin kâmilen ilga edildiği ve bu yedi imâmın birer de yardımcısı olduğu ve bunların dini yaymakla ve yüceltmekle görevlendirildikleri anlatılır. Peygamberlere “Nâtık” ve yardımcılarına da “Samed İmâm” unvanı verildiği söylenir. Her yedi “Samed” silsilesinin sonunda bir “Nâtık” gönderildiği ve böylece dinin sürekli olarak geliştirildiği söylenir. Âdem’den ve oğlu Şît’ten itibaren altı “Nâtık–Samed” silsilesinden sonra (Nûh–Sâm), (İbrâhim–İsmâil), (Mûsâ–Hârûn), (Îsâ–Şem’ûn), (Muhammed–Ali), (Muhammed b. İsmâîl el-Mektûm–Meymûn el-Kaddâh ve Oğulları) ile hitam bulan “Nâtıklar ve Samedler silsilesi” ile sürmektedir. Gözle görülen eşyanın tasavvufî mânalarını kaldıran Meymûn’dur ve herkes ona itaatle yükümlüdür. Muhammed’den sonra bir peygamber daha gelecektir. Bu i’tikatları tamamıyle kabullenmiş olan bir “Bâtıniyye” artık İslâmiyet’le olan alâkasını tamamen koparmış durumdadır.
- Beşinci mertebede bulunanlar, Semavî nass’ların açıklamaları ile hadislerin tamamının uydurma olduğuna inanmakla yükümlüdürler. Müntesibin buradaki ruh hali milliyetine göre de değişmektedir. İranlı ise ona Arab’ın çok cahil bir çöllü olduğu fikri, yok eğer müntesip ırken bir Arap ise ona karşı da Arap milletinin mağrur damarlarını tahrik etmek suretiyle başka bir cepheden yaklaşılarak kendisinin diğer bütün kavimlerin hepsinden üstün bir efendi konumunda olduğu söylenmektedir.
- Altıncı dereceliler dinî tekliflerin kâmilen ref’edilmiş olmakla birlikte, sadece milletlerin an’anelerine hürmeten bunlara değer verildiği, yoksa aklı belirli ve sınırlı gayelere ulaştırmak amacıyla anlatılan bu öğretilerin bütün önem ve değerlerinin aslında bir hiç olduğu açıklanır.
- Arda kalan üç mertebenin mensupları ise pek azdır. Hele dokuzuncu mertebede bulunanlar sadece dâî â’zamlardır. Bu makam “Fâtımîler’den Müstansır-Billâh el-Fâtımî”, “Haşîşiyye’nin bânisi olan Hasan Sabbâh” ve “Suriye Bâtınîleri’nin Reisi Râşidüddîn Sinân el-İsmâîlî”, “Afrika Kıt’ası Bâtınileri’ni yöneten İbn-i Meserret”, “Pamir Alevîliği’nin kurucusu Nâsır-ı Hüsrev”, “Hindistan Bâtınîliği’nin yaratıcısı Ahmed bin Keyyâl” ve “Attâş” gibi “Alevî-Bâtıniyye” tarihinde nâm kazanmış olanlara mahsustur. Hattâ “Bâtıniyye-İsmâiliyye” arasında çok meşhur olanlar dahi daha aşağı derecelerde kalmıştır.
Kaynakça
- ^ Tahir Harimî, Naklî İlimler Tarihi – Kelâm Tarihi.
- ^ a b Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Şîʿa-i Bâtın’îyye’nin menşe’ ve akideleri, Sayfa: 233, Ahmet Sait tab’ı.
- ^ M. Şerafeddin, Mazîden Âtiye, 1933.
- ^ Professör Fuad Köprülü, Türk Tarihinde İlk Mutasavvıflar.
- ^ Hilmi Ziyâ, Mihrap mecmuaları – Anadolu’da dinî ruhiyât müşahedeleri, 1923.
- ^ Massignon, Louis, Essai sur la lexique du mystique musulmane.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Şîʿa-i Bâtın’îyye’nin menşe’ ve akideleri, Sayfa: 231, Ahmet Sait baskısı.
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Türk tarihinde mezhep cereyanları – Türkler arasında İslâmiyet’in intişarı ve Şiîlik cereyanları: İlm’û-Cifr’in icâdı, Sayfa: 42, Kanaat Yayınları, Ahmet Sait baskısı, 1940.
- ^ "Encyclopedia Iranica, DAWR (1)". 16 Nisan 2014 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 13 Mayıs 2014.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Yedicilik ya da Arapca orijinal ismiyle Seb iyye Imamet Isma ili i tikadi Batiniyye Ismailiyye itikadinin Imamet kuramini tanimlamakta kullanilan bir tabir olup Ismailiyye mezhebinden olmayan diger Sia Batiniyye itikatlar ile Hasan Sabbah in Hasisiyye itikadi icin de gecerlidir Irak kit asinda fi len Sia i Batiniyye yi teskilatlandiran Meymun el Kaddah dan itibaren zamanimizdaki Hindistan Batinileri nin reisi ve Nizariyye nin mukaddes makaminin Sahib i A zamlari olan Aga Hanlar a gelinceye kadar gecen on uc asirlik Batiniyye tarihini topyekun mutalaa etmedikce bu onemli harekatin ortaya cikardigi mezhebe dair hakiki bir fikir elde etmek mumkun degildir Batinilik Hareketi Batinilik Hareketi Misir da Fatimi Halifelerinden Mustansir Billah tan Iran da Hasisiyye yi kuran meshur Hasan Sabbah in Alamut Devleti ndan Suriye Batiniler Reisi Rasiduddin Sinan in ikamet ettigi Misyaf Kalesi nden Anadaolu da butun Batinilerce ustad i a zam mertebesine yukseltilmis olan Hallac i Mansur Ebu l Vefa el Bagdadi Baba Ilyas Haci Bektas i Veli ve Fazlullah i Hurufi den Nesimi ye kadar suregelen uzun bir yolda yuruyen sahsiyetlerden bil umum Afrika Batiniligi ni idare eden Ibn i Meserret ten Hindistan Batiniligi ni meydana getiren Ahmed bin Keyyal den ve Nasir i Husrev den olusan koca bir teskilatlanmanin urunu olarak vucuda gelmistir Siʿa i Batin iyye teskilatinin kokeni Bir taraftan eski Iran ruhu ve perestiskarligi ile Arap hariciligi kendi siyasi ihtiraslarini tatmin amaciyla kutsi birer hakikat seklinde sunduklari masallari uydurduklari efsane ve hurafeleri Siiligin umumi catisi altinda kaynasan tarikat ve mezhepler araciligiyla Turk toplumlarinin i tikatlarinin icine sokmayi basarmis onlari ruhi bunyelerinden yaralayarak yuzyillar boyunca gelisme ve ilerlemelerine engel olmus ve en nihayetinde de onlari Islamiyet in saf ve gercek iman ve i tikadindan uzaklastirmayi basarmislardir Diger taraftan da mistik ve felsefi nazariyat vasiflariyla bir takim tarikatlerin tanittigi efkarin temsilcisi konumunda bulunan ve gun gectikce de gocebe Turk kavimleri uzerindeki etkilerini arttiran Rind Kalender ve Babalar bilumum Sia i Batiniyye mezheplerinin Turkler arasinda yayilmasinda basrolu oynamislardir Islam in hudutlarinin gun gectikce genislemesi neticesinde Mecusilik Maniheizm Ehl i Hak Yunan felsefe sisteminin takipcileri Keldaniler Nabatiler Asur dinlerinin kalintilari ve Samanizm hep Batiniligin i tikadi hudutlari icerisine dahil edilmis bulunuyorlardi Turkler arasinda yuzyillarca sonmeden suregelen bu akidelerin ilk kaynaklari da Alevi Batiniyye nin yonetim merkezlerine bagli bulunmaktaydi Tum Alevi Batiniyye mezheplerinin temellerini olusturan bu onemli yolun kokenin baska dinlerin semsiyesi altinda barindigi ve Islamiyet in bunyesine daha sonradan nufuz ettigi anlasilmaktadir Karamita Isma il iyye Seb iyye Galiyye Mukannaiyye Nizariyye Hasisiyye ve Melahide i Batiniyye gibi daha bir takim isimler de ayni Batiniyye Alevi teskilatinin cesitli muhitlerde aldiklari degisik namlar arasindadir Batililar ise doguda Melahide i Batiniyye olarak adlandirilan kola Hasisiyye adini vermislerdir Siiligin ve Batiniligin mahiyeti mes elesi Bu konuda ortaya atilmis birkac kuram bulunmaktadir Arap ordularina karsi siyaseten basari saglayamayan ve agir yenilgilere ugrayan Iran Islam in vahdetini bulandirmak ve cesitli muhalif mezhepler icat ederek aks ul ameller ortaya cikarmak suretiyle mukabele etmekte gecikmemistir Bu teze gore Sia ve Batiniyye Islam in ruhuna muhalif olup sirf onu icinden baltalamak icin Iran in yapmis oldugu bir nev i intikam hareketidir Bu savi daha bilimsel bir platforma tasimak isteyenler ise irkci bir goruse basvurarak Sami Ruh ile Ari Ruh arasinda meydana gelen bir iktidar mucadelesi neticesinde Sami dehanin urunu olan Islamiyet in Iran da kendine ozgu yorumlanarak once Sia ve daha sonra da Batiniyye seklini aldigini one surmekteydiler Bu irkci kuram kurucusu Comte de Gobineau tarafindan savunulmustur Siiligin tasavvuf maskesi altinda Islamiyet in icerisine yerlestirildigi kurami ise Frederich Delitzsche tarafindan iddia edilmekteydi Bu bilim adamlarindan baska Siiligin ve Batiniligin Arap istilasina karsi ari kavimlerin bilhassa da Iranlilar in ortaya cikardigi irki lisani ve milli tepkiler olarak gosteren ve bu kuramin yayilmasina hizmet eden diger batililar arasinda Ernest Renan P Lagarde Reitzenstein Edgard Blochet ve E B Browne isimlerini saymak mumkundur Yukarida bahsedilen batida bir hayli taraftar toplamis olan bu akim Turkiye de de uzun sure kabul gormustur Bir ateskedenin duvarlari dibinde zelilane beklemek Hind ve Iran gibi uyusukluk ve hulya yagdiran cevrelerde pek olagan karsilanan seylerdi Turkler Hind ve Iran da oldugu gibi hulyai ve istigraki hayattan bir sey anlamiyor meskent telkin eden akidelere pek itibar gostermiyorlardi Islam alemini kavuran bu elim buhranin kaynagi Iran taraflari ve bilhassa da Deylem havalisiydi Baslangicta Mehmed Fuad Koprulu de bu gorusu destekleyenler arasinda yer almaktaydi Buna karsin Baha Said tamamiyla aksi gorusu savunmaya baslamisti O Bektasilik ve Kizilbas gibi Anadolu daki tarikat ve mezhep hareketlerinin kesinlikle Iran kaynakli olmadigini aksine bu akimlarin eski Turk i tikatlariyla iliskili olduguna inanmaktaydi Daha sonra Mehmed Fuad Koprulu de ayni fikri gelistirerek Paris te verdigi konferanslarda esas tez olarak savunmaya basladi Siiligin bir Iran aks ul ameli oldugu fikri uzun zamandan beri tenkit edilmis bulunmaktadir Louis Massignon a gore Miladi On Ikinci asirda Iran nufusunun ve kulturunun cogunlugunun Ari oldugu seklindeki ispati mumkun olmayan fikirden yola cikildigindan dolayi bu kuram bazi hususi halleri yanlis aciklamak hatasina dusmustu Aslinda Islam Rafiziligi gibi arzedilen Sia Iran a saf Arab irkindan gelmis olup Kufe den Kumm a goc eden kabileler tarafindan etrafa yayilmistir Saf Iran irkindan olan Kurtler ve Afganlar ise daima Siilige muhalif kalmislardir Siʿa i Batin iyye mezhebinin akideleri Eshab i Sek adi verilen avam mezhebin siyasi kimligi ve tasidigi dini akideler hakkinda herhangi bir fikre sahip degildi Mezhebin asil amaci ve gayesi sadece yuksek makamlari isgal etmekte olan dailer tarafindan bilinmekteydi Davetler dokuz mertebeye ayrilmis olup davetciler de bu taksimata gore hareket etmege mecburlardi Bu arada Batiniler tarafindan ortaya bir de Imam i Muhtafi mes elesi atilmisti Bu kurama gore Dunya hicbir zaman imamsiz kalamaz ve de kalmayacaktir Imamet Ali den Ismail b Ca fer e gelinceye dek hep asikar iken Ismail b Ca fer den sonra ise hep gizli kalacaktir Bu yeni kuram araciligiyla Sia i Batiniyye Mezhebi bir nev i kendi yolunu imam silsilesi acikca belirgin olan Batiniyye Ismailiyye mezhebinden de ayirmis bulunmaktaydi Aslinda bu fikirde Iran kisralarinin muhtesem makamlari sakliydi Ali nin torunu Zeynelabidin in annesinin soyunun Iran hukumdarlarindan olusu ondan gelen nesil vasitasiyla Iraniligin merkezine isaret etmekteydi Siʿa i Batin iyye Teskilati nin guclenmesi uzerine Meymun el Kaddah da artik Araplar a karsi olan nefretini gizlemeye gerek gormemekte ve el altindan Ehl i Beyti imha siyaseti izlemekteydi Yediciler ve Fatimi Isma ilileri Abbasiler devrinde M 750 M 1258 cesitli Sia firkalari tarafindan yonetime karsi gizli bir muhalefet hareketi tertip edilmekteydi Bu muhalefet gruplarinin arasinda On Isma ili topluluklarinin destekcilerinin en taninmislarindan olan Ismailiyye adi verilen topluluk ta yer almaktaydi Isma ili dusunce sistemine gore Imam Ca fer es Sadik M 702 765 ikinci oglu olan Ismail b Ca fer i M 721 755 Imamet e veliaht olarak tayin etmisti Bununla beraber Ismail b Ca fer es Sadik babasindan evvel vefat etti Bazilari onun gizlendigini iddia ettiyseler de On Isma ili firkalari onun olumunu kabul ettiler ve Ismail b Ca fer in en buyuk oglu olan Muhammed b Ismail i M 746 809 imamlari olarak tanidilar Muhammed b Ismail el Mektum mensuplarinin cogu Kufe de oturan Ismailiyye Firkasi ile olan alakasini tum yasami boyunca surdurdu Ismail b Ca fer in yedinci ve sonuncu imam olduguna inananlar Yediciler veya Yedici Ismailiyye olarak tanimlandilar M 809 yilinda Muhammed b Ismail in vefati uzerine Ismailiyye Firkasi da ikiye ayrildi En onemli ve fa al kolunu Karmatiler in olusturdugu Yediciler Ismail b Ca fer in oglu olan Muhammed b Ismail in gizlenen Mehdi olduguna ve bir gun adalet dagitmak uzere tekrar ortaya cikacagina inandilar Muhammed b Ismail in oldugunu kabul eden ve daha sonraki yillarda Fatimi Ismailiyye olarak ortaya cikan kucuk firka ise gunumuzde mevcut olan cagdas Ismailiyye mezheplerinin olusumuna onculuk ettiler Boylece gizlendikleri yerleri ve isimleri bilinmeyen imamlarin yonetimi altina giren Ismailiyye mezhebi kendi itikatlarini Dailer Davetciler araciligiyla ana karargahlari olan Suriye den etrafa yaymaga basladilar Bu hadise daha sonralari Musta liyye kolunun yayilmasinda etkin bir arac haline donusecek olan Da vet hareketinin ruhani baslangicina isaret etmekteydi Ilm u Cifr in icadi Arap ruhunu kendi icinden agir bir sekilde yaralamaga yonelik cok onemli bir projenin uygulanmasinda rol ustlenen Ebu l Hattab Mehmed bin Zeyneb adinda cok zeki bir kole gelecekte vuku bulacak hadiseleri onceden kestirebilmeye olanak saglayan bir ilmin esrarina vakif oldugu iddiasiyla muphem ve esrarli fikirler uzerinde merak uyandirmaga pek musait bir muhitte Beni Esed havalisinde ortaya cikti Ebu l Hattab Mehmed bin Zeyneb elinde bulundurdugu bir kuzu derisinin uzerinde yazili birtakim isaret ve harfler vasitasiyla gizemli bir ilmin kesf ve istihracindan yararlandigini anlatmakta ve bu ilmin kendisine Ca fer es Sadik tarafindan ogretildigini de eklemekteydi Iste doguda huruf ilminin temelleri arasinda yer alan esrarli bilgilerin basinda gelen Cifr Ilmi esasta bu kuzu derisine yazili olan seylerden meydana gelmekteydi Bu karmakarisik ilimden hic kimse bir sey anlamadigi gibi Ca fer es Sadik ta hadiseden bihaberdi Durum berrakliga kavusur kavusmaz Ehl i Beyt in riyasetini temsil eden Ca fer es Sadik derhal Ebu l Hattab ile hicbir alakasi bulunmadigini ilan etti Siʿa i Batin iyye teskilatindaki gizlilik derece ve mertebeleriBirinci mertebede bulunan bir adam tam zahid ve muttaki rolunu alirdi Kendini tecessusle izleyenlere karsi onlarin meraklarini daha da tahrik ederek ve kendisinin de ibadette asiri derecede yuksek bir makama erismis oldugunu ispatlamak maksadiyla hep gozleri yaslarla dolu olarak ve supheyi davet edecek cevaplarla karsilik verirdi Bireylere anlatilan hikaye her seferinde Islam in sahip oldugu ruhu anlamanin ve dinin esaslarina vakif olmanin hic de zannedildigi kadar kolay olmadigi ve bu sirrin ancak halis Mu minlere kesfolunabilecegi anlatilmaktaydi Muhatap alinan kisi once kendisine yoneltilen suphe uyandiran suallerle sasirtilmakta ve hayati muddetince aklindan bu tip suallerden bir tanesini bile gecirmemis olan kisi heyecanli bir sekilde kendisine yoneltilen bu suallerin yanitlarini mana ve sebeplerini anlama arzusunu gostermesi halinde bunun evvela verilecek bir ahid ile misaktan sonra mumkun olabilecegi kendisine bildirilmekteydi Kabul edilmesi halinde derhal mezhebin kaideleri anlatilmakla beraber yeni salikten bir miktar da para talep olunmaktaydi Dainin muhatabindaki alaka ve duygulari zayif gormesi halinde ise asiladigi supheli fikirler arasinda soru soran sahsi dehal terk etmektedir Ikinci mertebede bulunanlara ise daha degisik bir yonden hitap edilmekteydi Burada sahsa eski alimlerin akidelerini kabullenmekle insanligin buyuk bir delalet icerisine dusecegi ve ilahi hakikatin sirrinin ancak imamlara bahsedilmis bir ayricalik oldugu soylenmektedir Ucuncu derecede bulunanlara Sia nin diger firkalarinda oldugu gibi imamlarin adedinin on iki olmayip yedi oldugu yedi adedinin kudsiyeti ile butun temsiliyetin Batiniyye dininin kurucusu olan yedinci imama ait oldugu bildirilir Dorduncu mertebeye erisebilenlere ise kadim dinlerin kamilen ilga edildigi ve bu yedi imamin birer de yardimcisi oldugu ve bunlarin dini yaymakla ve yuceltmekle gorevlendirildikleri anlatilir Peygamberlere Natik ve yardimcilarina da Samed Imam unvani verildigi soylenir Her yedi Samed silsilesinin sonunda bir Natik gonderildigi ve boylece dinin surekli olarak gelistirildigi soylenir Adem den ve oglu Sit ten itibaren alti Natik Samed silsilesinden sonra Nuh Sam Ibrahim Ismail Musa Harun Isa Sem un Muhammed Ali Muhammed b Ismail el Mektum Meymun el Kaddah ve Ogullari ile hitam bulan Natiklar ve Samedler silsilesi ile surmektedir Gozle gorulen esyanin tasavvufi manalarini kaldiran Meymun dur ve herkes ona itaatle yukumludur Muhammed den sonra bir peygamber daha gelecektir Bu i tikatlari tamamiyle kabullenmis olan bir Batiniyye artik Islamiyet le olan alakasini tamamen koparmis durumdadir Besinci mertebede bulunanlar Semavi nass larin aciklamalari ile hadislerin tamaminin uydurma olduguna inanmakla yukumludurler Muntesibin buradaki ruh hali milliyetine gore de degismektedir Iranli ise ona Arab in cok cahil bir collu oldugu fikri yok eger muntesip irken bir Arap ise ona karsi da Arap milletinin magrur damarlarini tahrik etmek suretiyle baska bir cepheden yaklasilarak kendisinin diger butun kavimlerin hepsinden ustun bir efendi konumunda oldugu soylenmektedir Altinci dereceliler dini tekliflerin kamilen ref edilmis olmakla birlikte sadece milletlerin an anelerine hurmeten bunlara deger verildigi yoksa akli belirli ve sinirli gayelere ulastirmak amaciyla anlatilan bu ogretilerin butun onem ve degerlerinin aslinda bir hic oldugu aciklanir Arda kalan uc mertebenin mensuplari ise pek azdir Hele dokuzuncu mertebede bulunanlar sadece dai a zamlardir Bu makam Fatimiler den Mustansir Billah el Fatimi Hasisiyye nin banisi olan Hasan Sabbah ve Suriye Batinileri nin Reisi Rasiduddin Sinan el Ismaili Afrika Kit asi Batinileri ni yoneten Ibn i Meserret Pamir Aleviligi nin kurucusu Nasir i Husrev Hindistan Batiniligi nin yaraticisi Ahmed bin Keyyal ve Attas gibi Alevi Batiniyye tarihinde nam kazanmis olanlara mahsustur Hatta Batiniyye Ismailiyye arasinda cok meshur olanlar dahi daha asagi derecelerde kalmistir Kaynakca Tahir Harimi Nakli Ilimler Tarihi Kelam Tarihi a b Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Siʿa i Batin iyye nin mense ve akideleri Sayfa 233 Ahmet Sait tab i M Serafeddin Maziden Atiye 1933 Professor Fuad Koprulu Turk Tarihinde Ilk Mutasavviflar Hilmi Ziya Mihrap mecmualari Anadolu da dini ruhiyat musahedeleri 1923 Massignon Louis Essai sur la lexique du mystique musulmane Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Siʿa i Batin iyye nin mense ve akideleri Sayfa 231 Ahmet Sait baskisi Balcioglu Tahir Harimi Turk tarihinde mezhep cereyanlari Turkler arasinda Islamiyet in intisari ve Siilik cereyanlari Ilm u Cifr in icadi Sayfa 42 Kanaat Yayinlari Ahmet Sait baskisi 1940 Encyclopedia Iranica DAWR 1 16 Nisan 2014 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 13 Mayis 2014