Serinhisar, Denizli ilinin bir ilçesidir.
Serinhisar | |
---|---|
Türkiye'de bulunduğu yer | |
İlçe sınırları haritası | |
Ülke | Türkiye |
İl | Denizli |
Coğrafi bölge | Ege Bölgesi |
İdare | |
• Kaymakam | Osman Altın |
• Belediye başkanı | Osman Kılıç (CHP) |
Yüzölçümü | |
• Toplam | 227 km² |
Rakım | 1000 m |
Nüfus (2022) | |
• Toplam | 14,355 |
• Kır | - |
• Şehir | 14.321 |
Zaman dilimi | (TSİ) |
Posta kodu | 20430 |
İl alan kodu | 0258 |
İl plaka kodu | 20 |
Resmî site http://www.serinhisar.bel.tr/ |
Coğrafi konum
Denizli-Antalya karayolunun 35. kilometresinde, Karaağaç Ovasının kuzeyinde bulunur. Komşuları Acıpayam, Tavas, Honaz ve Denizli merkezdir.
İdari yapı
1988'e kadar Acıpayam ilçesine bağlı bir kasaba olan Kızılhisar, bu tarihte ilçe olmuş ve adı Serinhisar olarak değiştirilmiştir. Büyükşehir belediyesi kurulmadan önce bir beldesi ve üç köyü bulunmaktaydı.
Ekonomik ve demografik yapı
İlçede birçok iş kolu vardır. Ama bunlardan en önemlileri leblebicilik ve besiciliktir. Ayrıca tarım ve ticaret de önemli gelir kaynaklarındandır. İhracatta ise özellikle Ortadoğu ülkelerine yaptığı leblebi satışı ile önemli bir noktaya gelmiştir. Eskiden yapılan testicilik ve urgancılık ise gün geçtikçe önemini kaybetmektedir.
Yıl | Toplam | Şehir | Kır |
---|---|---|---|
1990 | 23.560 | 17.112 | 6.448 |
2000 | 22.265 | 15.864 | 6.401 |
2007 | 15.371 | 10.699 | 4.672 |
2008 | 15.464 | 10.870 | 4.594 |
2009 | 15.438 | 10.765 | 4.673 |
2010 | 15.226 | 10.639 | 4.587 |
2011 | 15.109 | 10.572 | 4.537 |
2012 | 14.896 | 10.472 | 4.424 |
2013 | 14.817 | 14.817 | veri yok |
2014 | 14.796 | 14.796 | veri yok |
2015 | 14.649 | 14.649 | veri yok |
2016 | 14.600 | 14.600 | veri yok |
2017 | 14.488 | 14.488 | veri yok |
2018 | 14.430 | 14.430 | veri yok |
2019 | 14.451 | 14.451 | veri yok |
2020 | 14.321 | 14.321 | veri yok |
2021 | 14.349 | 14.349 | veri yok |
2022 | 14.355 | 14.355 | veri yok |
Not: Büyükşehir yasası nedeniyle köyler mahalle statüsüne geçtiğinden 2013'ten itibaren kır nüfusu tabloda yer almamıştır.
Tarihçe
Denizli tarihi
Denizli MÖ 3. yüzyıl ortalarında Selefkilerden Antiokhas II tarafından eşi Laodike'nin adına kurulan Laodikeia şehrinin yerine geçmiştir. Plinius'a göre daha önce Diospolis ve sonra Phoas adlı kasabaların bulunduğu yerde kurulan Laodikeia şimdiki Denizli'nin 6 km kuzeyinde Eskihisar köyü yakınında bir tepe üzerindeydi. 1887 ve 1957'de bu bölgede kazı ve araştırmalar yapılmış olup birçok kalıntı gün yüzüne çıkartılmıştır.
7. ve 10. yüzyıllar arasında Müslüman akınları sırasında şehre Lazkie adı verilmiş; Türklerin kullandıkları Ladik adı bundan türemiştir.
Malazgirt Meydan Muharebesi'nden (1071) sonra yöreye büyük Türkmen boyları yerleşti. 11.-13. yüzyıllar arasında bölge Selçuklu Türkmenleri ile Bizans arasında sık sık el değiştirmiştir.
Bu süreçte meydana gelen depremin sonucunda şehir kısmen terk edilmiş ve şimdiki yerinde yeniden oluşmaya başlamıştır. Bir süre Ladik adı yeni kurulan şehir için kullanılmıştır.
Şehrin bugünkü adı 13. yüzyıldan sonra kullanılmaya başlandı. Bu ad önceleri Donguzlu (Donuzlu), Tonguzluk şeklindeyken sonradan Dengizli (Denizli) olmuştur.
13. yüzyıl sonunda Selçuklu veziri Sahip Ata'nın oğullarına verilmiştir. Selçuklu Hanedanı zayıf düşünce Kütahya'da yerleşen Germiyanoğulları onların yerini aldı. Denizli'de Germiyanlıların Ladik beyleri veya İnançoğulları denilen bir kolu hakim bulunuyordu. Bu sırada ahiler de Denizli'ye yerleşerek zaviyeler kurmaya başladılar. 1339'da Yıldırım Beyazıt'ın eline geçen şehir 1402'de Timur tarafından Germiyanoğulları'na geri verildi. Bir süre sonra yine Osmanlı egemenliğine girdi ve Kütahya'ya bağlı bir kaza haline geldi.
17. yüzyıl ortalarında buradan geçen Evliya Çelebi şehirde 24 mahalleye bölünmüş 3.600 ev bulunduğunu kaydeder. Şehir içinde Kaleiçi denilen dört köşeli yapıda o zaman da bedesten ve dükkânlar bulunuyordu.
19. yüzyıl sonlarında şehir nüfusunun 15.000-17.000 civarında olduğu tahmin ediliyordu. 20. yüzyıl başlarında nüfus 20.000'ini geçti. Denizli 1883'te Aydın Vilayeti içinde kurulan bir sancağa merkez oldu ve bu sancak da 1924'te vilayet halini aldı. Şehir ulusal demiryolu ağına 1891 yılında bir kolla bağlandı. Millî Mücadele sırasında (1920) Yunan cephesi Sarayköy'ün kuzeyinden Büyük Menderes'e uzandığı halde Denizli işgal edilmemiştir.
Kızılhisar tarihi
Kızılhisar'ın şimdiki Kaya mahallesinin bulunduğu yer ve civarında MÖ 1500-1400 yıllarında Etiler (Hititler) tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Kızılhisar 200 yıla yakın Hitit Devleti'nin, MÖ 1200 yıllarında Jonlar-Akarların, MÖ 800 yılında Lidyalıların, MÖ 546 yılında Perslerin, MÖ 440 yılında Karyalıların, MÖ 334 yılında Makedonyalıların (Büyük İskender İmparatorluğu), MÖ 133 yılında da Roma İmparatorluğu'nun egemenliğine girmiştir.
MS 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu'nu sınırları içinde kalmış olup, MS 1077 yılında Anadolu Selçuklularının yaptıkları savaş sonucunda Roma idaresinden kurtularak 1308 yılına kadar Selçukluların idaresi altına girmiştir.
Selçuklular döneminde Kızılhisar ve Karaağaç yöresine Oğuzların çoğunlukla Avşar boyuna mensup Türkmenler yerleşmiştir. Coğrafi olarak kapalı bir bölgede yer alması bakımından insanlarının genetik saflığı önemli ölçüde korunmuştur. Bu özelliği ile Osmanlı başlangıç dönemi araştırmacıları için ender bulunan belki de yegane bir laboratuvar görevi yapmaktadır.
Bölge 1147-1148 yıllarında Haçlı Seferleri'nin akınlarına maruz kalmıştır.
Kızılhisar yöresi Selçukluların idaresinde iken 1277 yılında Cengiz İmparatorluğu'nun akınlarına da hedef olmuştur. 1292 yılında Anadolu Selçuklularından Moğolların idaresine geçen Kızılhisar 1402 yılında Timur tarafından Germiyanoğuları Beyliği'ne bağlanmıştır.
1229 yılında Anadolu Selçuklularından ve Cengiz İmparatorluğu'nun tanınmış şahsiyetlerinden Keykavus'un ölümü ve 1300 yılında İlhanlıların tahtına sahip Ebusait Bahadır Han'ın küçük olması dolayısıyla Kızılhisar, Gölhisar Sultanlığı tarafından idare edilmiştir.
Gölhisar sultanı Mehmet Çelebi'nin 1325 yılında ölmesi üzerine 1326 yılında Germiyanlılara savaş açılmış ve bu yıl içinde Kızılhisar ve yöresi Kütahya'da bulunan Germiyanlıların eline geçmiştir.
1402 yılında Timur, Denizli'den Kızılhisar'a uğramış ve buradan Burdur ve Isparta-Uluborlu istikametine gitmiştir. 1429 yılında Germiyanoğlu Yakup Bey Osmanlılardan korkarak II. Murat'a bir vasiyetname ile Germiyan Beyliği'ni ve Kızılhisar yöresini kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu'na bağlamıştır.
Böylece Kızılhisar 1429 yılından İstiklal Harbi'ne kadar Osmanlı İmparatorluğunca idare edilmiştir.
Kızılhisar adının kökeni
Romalılar zamanında kurulan yerleşim yerinin adı bazı kaynaklarda Carystus-Karistos olarak geçmesine karşın asıl adının bu dönem için Karia olduğu bir gerçektir.
Kızılhisar'a, Selçuklu Hanedanı zamanında Kepez-Yerlikaya adı verilmiş ve 1300-1310 yıllarında taş ve tuğladan yapılan küçük bir hisar nedeniyle Kızılhisar olarak adı değiştirilmiştir. Bu ad, tuğla ve toprağının kırmızı olması nedeniyle verilmiştir. Halk dilinde bu yerde Kızıl isimli asi bir şahıs vardır, Kendisine karşı gelenleri astırdığından ötürü Kızılasar adı verilmiş denilmekteyse de bu tümüyle bir söylencedir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun idaresine girdikten sonra hisar bakımsızlığı nedeniyle yıkılmış, temelleri toprak altında kalmıştır.
Hisar'dan 400-500 metre kadar güney ve doğu istikametinde 4 metre eninde ve yüksekçe yapılmış olan avlu duvarlarının toprak yüzünde görülen temellerinin bir kısmı 1951 yılına kadar belirli bir vaziyetteydi. Bu temeller Yenice Mahallesi içinde sonradan kurulan Numune semtindeki evlerin altında ve avlularında kalmıştır. Mithatpaşa İlkokulu'nun bulunduğu yer ile batı ve kuzey tarafları hisarın avlusu olup, bu yere sonradan Ağalartarlası adı verilmiştir. Bu avlu ve tarla içinde yakın zamana kadar su kuyusu mevcuttu.
Hisarın büyük avlu duvarındaki taşların sökülerek evlerin temellerine konduğu anlaşılmıştır. Hisar da 1954 yılından sonra yıkılmıştır.
Kızılhisar'ın 1924 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içine alınmasından sonra Değirmen Deresi önündeki cevizler (karaağaçlar), Honaz dağı eteğindeki Eğrikavak, Alaylı, Harami (Akmazca), Yağlıhan, kısmen Boyralı-Karacaören, Meleş-Menengeç ve daha sonra da (1960 yılında) Umurtak'ta bulunan küçük oba ve köyler yerinden kaldırılarak burada toplanmasıyla büyümüş olan Kızılhisar, mahalleler kurulduğunda Kaya, Orta, Pınarcık, Aşağı ve Yenice olmak üzere 5 mahalleye ayrılmış ve 5 muhtarlık tarafından idare edilmeye başlanmıştır.
Kızılhisar yöresindeki ve yukarıda isimleri belirtilen küçük oba ve köylerin Oğuz Türkleri-Türkmenler tarafından kurulduğu, gelenek, ırk, dil, din ve törelerine bağlı bulundukları bir gerçektir. 1 Haziran 1987 tarihinde Belediye Meclis kararıyla ilçenin adı Serinhisar olarak değiştirilmiştir.
Haçlı Seferleri'nde Kızılhisar
Kazıkbeli Savaşı
Fransa Kralı VII. Louis'in kumandasındaki 2. Haçlı ordusu 1147 yılında Efes'e gelmiş ve oradan Menderes nehri boyunca yürüyüşüne devam etmiştir. Bu ordudan ayrılan ve daha çok Almanlardan oluşan bir Haçlı öncü kuvveti 1147 yılının sonlarında Kazıkbeli'ne gelmiş ve burada pusu kuran Kızılhisar ve yöresinden toplanmış Türk kuvvetleri tarafından yok edilmiştir.
Bundan sonra 6 Ocak 1148 tarihinde yürüyüşe geçen Fransız kuvvetleri Kazıkbeli'nin alt tarafına geldiler. Kazıkbeli Geçidi 7 Ocak 1148 tarihinde aşılacaktı ve Fransız Kralı bugünü tamamen bu geçide hasretmiş bulunuyordu. Haçlılar ilerledikleri sırada, daha önceleri burada perişan edilen Alman Haçlılarının cesetlerini görünce savaş nizamına girdiler. Birkaç gün önce Denizli yöresindeki yenilginin öcünü almak için pusu kuran Türkler Kazıkbeli'nin tepesinden Haçlıların hareketlerini izliyorlardı. Haçlılar savaşçı birliklerini öncü ve artçı olarak ikiye ayırmış olarak Kazıkbeli'ne doğru yürüyorlardı. Planlarına göre öncüler süratle Kazıkbeli'nin düzlük yerine varıp orayı emniyete alıp, çadırlar kurarak kamp yerini hazırlayacaktı. Nitekim Geoffroi de Rancon kumandasındaki öncü kuvvetleri bir direnişle karşılaşmaksızın Kazıkbeli'nin en yüksek yerine vardı. Saat sabahın henüz dokuzuydu ve öncü kumandanı bugünkü yürüyüşü az bulmuştu. Rehberleri de geçidi aşmayı önerdiler ve az uzakta kamp kurmaya elverişli bir ova bulunduğunu söylediler (Kızılçukur Ovası). Fransız öncü kuvvetleri Kazıkbeli'ni terk ederek Kızılhisar ovasına indi ve çadırlarını kurarak dinlenmeye başladı. Türklerin kuvveti onlara oranla daha az olduğu için fazla direnç göstermediler. Artçı kuvvetleri de önceden kararlaştırıldığı gibi Geoffroi'nin Kazıkbeli'nin düzlüğünde durup çadırları kurduğundan emin ve orasının da çok uzak olmadığını görerek hareketini ağırlaştırmıştı.
Bizzat bu savaşta bulunan bir Haçlı yazarı şöyle anlatıyor:
“ | Dağ sarp ve kayalıktı, tepesi bulutlara değecek kadar yüksek bir dağın (Honaz dağı) yamacında yürüyorduk ve aşağıdaki vadinin derinliklerinde sular, cehennem içine düşüyor gibiydi. Ordu bu engebeli yolda ilerledi. Savaşçılar birbirini itiyor, kalabalık her geçen an biraz daha büyüyordu. Sonunda sıkıştılar ve süvarileri düşünmeden burada tıkanıp kaldılar. Yük hayvanları uçurumun derinliklerinde akisler yaparak aşağıya düşüyorlardı. Kayalar yerinden kopuyor, düşerken insanları ve hayvanları eziyordu. Herkes yanlış bir adım atıp uçuruma yuvarlanmaktan ve başkalarının düşerken kendisine çarpmasından korkuyordu. Türkler bu kalabalığı ok yağmuruna tutarak kendilerini toplamalarına meydan vermiyorlardı. Saatlerin ilerlediği ölçüde, Haçlılardaki karışıklık daha da arttı, mamafih bu Türklere kafi gelmedi, aksine daha cüretli oldular. Türkler öncüden daha uzun bir zaman için korkmadıklarından ve artçıyı da henüz görmediklerinden bize karşı saldırdılar. Birden atılarak saflarımızı yardılar ve kalabalığı koyun gibi doğradılar. Bundan gökleri ve kralımızın kulaklarını delen bir çığlık hasıl oldu. Kral şimdi felaketin ne olduğunu gördü ama bu sırada gökten, yaklaşan karanlıktan başka bir yardım gelmedi. Ancak karanlık çökerken Türk hücumunun tahribatı durdu. | „ |
Haçlı müellifi sonradan savaş hakkında daha fazla tafsilat veriyor:
“ | Türkler, Haçlı kuvvetlerinin kargaşasını görerek, hemen harekete geçip, Kazıkbeli yolunu kestiler. Haçlılar ancak Türklerin içinden geçerek yardıma koşabileceklerdi. Türkler önce uzaktan şiddetli bir ok yağmuruna tuttular ve sonra da kılıçlarıyla saldırdılar. İlk anda birçok kayıplar verdik. Türkler Fransa kralından daha soylu ve güçlü olan Alman imparatorunun ordusunu yendiklerini söyleyerek savaşıyorlardı. Her iki tarafta uzun müddet inat ve şiddetle dövüştü. Türkler Haçlıların birçoğunu öldürdü, büyük bir kısmını da esir aldılar. Haçlı ordusu bu feci durumdayken, sonradan bize savaşı anlatan Rahip Eudes de Deuil kralın bulunduğu artçıyı göndermişti. Onlara başımıza gelen bütün felaketi anlattım. Savaşçılar heyecanla silahlarına koştular ama yolun engebeli oluşu yüzünden hızlı hareket edemediler. Bu sırada yanında bir miktar soylu olduğu halde kral savaşın içine atıldı. Bu mücadelede atı öldürüldü. Yanındaki şövalyeler de teker teker Türk oklarıyla öldüler. Türkler ağır zırh giymiş Haçlıların hareketine engel olmak için atları da öldürüyorlardı. Kral ve şövalyelerin bu ani saldırısı bir kısım Haçlıların kurtulmasını sağladı ama kral, Türklerin arasında kalmıştı. Bu çarpışmada kral, sayıca az ama çok ünlü korumalarını yitirdi. Ama soğukkanlılığını toplayıp, bazı ağaç köklerine tutunarak hızla bir kayanın üzerine çıktı. | „ |
Kazıkbeli Savaşı hakkındaki bir kaynak da iki değişik söylence aktarıyor.
Türkler savaş alanına hakim olunca, çevrelerinde az Türk bulunduğu sırada birkaç Fransız askeri, kralın atından tutarak onu yakında bulunan bir tepeye çıkardılar ve geceye kadar orada kaldılar ama herhangi bir yoldan inmenin Türkler içinde kalmaktan daha akıllıca olduğuna hükmettiler. Kral her taraftan Türklerle çevriliydi. Ordusu kaybolmuştu, kimse gidecek yolu bilmiyordu. Nihayet kalabalığın yaktığı ateşi fark ederek oraya vardılar. Türkler de karanlıktan öncülere ait sanarak takip etmediler, geri döndüler.
Diğer söylenceyse kralın bir tepede yanında bir Haçlı kuvvetiyle kaldığını aktarır: Türkler onu tanımıyordu, kral bu tepede kendisini cesaretle savundu. Gecenin çöktüğü, karanlığın savaşçıları ayırdığı sırada bir ağaç altına çekildi. Sonra dallarına çıkarak, uzun zaman kendisini Türklere karşı savundu. Türkler karanlık ve kralın yardımına gelen kuvvetlerden dolayı Kazıkbeli'nden uzaklaştılar.
Bunlardan Eudes de Deuil'in zikrettiği ilk şekli tercih etmeliyiz. Zira ünlü Fransız tarihleri de, bu geçit üzerindeki savaşı hep zikrederler. Kral, geçitin üzerine çıkınca onu esir almak için Türkler de ardından tırmanmaya çalıştılar. Uzaktan bazıları ok atıyordu. Zırhı oklardan kendisini korudu ve kayaya çıkmak isteyenleri de kılıcıyla durdurdu. Türkler onun kral olduğu bilmediklerinden, esir etmenin güçlüğü ve bu zamanda ani bir saldırıdan çekindikleri için, karanlık bastırmadan evvel ganimet toplamak için dağıldılar. Kral, daha sonra sahipsiz bir ata binerek askerlerine katılabildi. Fransa kralını Türklere esir düşmekten gecenin ve ganimet arzusunun kurtardığı muhakkaktır. Zira bu Kazıkbeli Savaşı'nda öyle çok mal ele geçmiştir ki, Türk ülkesi Haçlılardan alınan ganimetlerle dolmuştur.
diye adlandırılan bu savaş Haçlıları pek üzmüştü. Zira onlara göre Fransa'nın en güzel çiçekleri, Şam duvarları altında meyve vermeden solmuşlardı. Franszı ordugahının uzun boylu anlatılan kederli halini tasvir etmiyoruz. Fakat gece, hemen kendilerini toplamışlar, daha ciddi tedbirler almışlardı. Türkler de zayıflığımızı öğrendikten sonra daha cüretlendiler. Epeyce ganimet aldıktan sonra daha da hırslı olarak bizi taciz ediyorlardı. Buna karşılık Haçlılar da toparlanmışlardı. Türkler bu kalabalık orduyu saldırmak yerine geçecekleri yolu takip ederek mahvetme yolunu tuttular.
Haçlılar da Kazıkbeli'nden hareketle Kızılhisar ovasından geçerek Acıpayam ovasından ve kıyıları bataklık iki ırmaktan geçtiler. İkinci ırmak yakında iki tepe vardı. Birini Türkler tutarak başlarından yoldukları saçları yere atmışlardı. Haçlı yazarına göre bu hareket, bu topraklardan hiçbir şekilde ayrılmayacaklarına işarettir. Fakat her tarafı tahrip ederek çekildiklerinden buradan çıktılar. Ancak Haçlı ordusunda açlık baş göstermiş, önce atlar mahvolmuş, bunları yiyen şövalyeler ve ordu güçlükle Gölhisar tarafından Antalya'ya varabilmişti.
II. Haçlı Seferi sırasında gayet dostane olan Türk-Bizans ilişkilerinin bozulmasından sonra Laodikya Türk akınlarına uğradı. 1157'de Alaşehir'e gelen Manuel Kommanes, Türk topluluklarına girerek yağma ve tahribe koyulmuş, Selçuklu kuvvetlerinin uzak oluşundan yararlanarak tüm bölgeyi yakıp yıktıktan sonra İstanbul'a dönmüştü. Türk kuvvetlerinin bunun intikamını alacağını iyi bilen Kommanes Türk akınlarını önlemek için Homa ve Honaz istihkamlarını tahkim ve teçhiz ettiyse de Türk kuvvetleri yollarının kapatılmış olmasından yılmadılar. 1158 yılında Karaağaç ovasından akınla ansızın Laodikya üzerine indiler. Böylece Bizans imparatorunun Türk topraklarında yaptığı tahribin öcünü aldılar.
1192'den sonra Bizanslılarla Selçuklular Burdur ve Gölhisar yöresinde karşılaştılar. Konya Sultanı, Otman ve Hüsamettin beyleri birer tümen askerle bu bölgeye göndermiştir. Önce birlikte hareket ederek Bizanslıları yenen bu kumandanlar sonra ayrılmışlar, Hüsamettin Bey Çal, Otman Bey ise Karaağaç yani bugünkü Acıpayam yöresini zapta koyulmuşlardır. Otman Bey'in lakabı Yatağan Baba olup, bu lakabı savaşı yata yata kazanmasından almıştır. Ordusunda bulunan bir Selçuklu şehzadesinin tedavi olduğu pınara Sultanpınarı denilmiştir. Bölgedeki birçok köy adları bu fetihle ilgilidir. Fetihten sonra buraları bir şehzadeyle kumandana verilmiş ve vefatlarında Yatağan'a gömülmüşlerdir.
İbn-i Said'e göre Kızılhisar Yöresi
1261 yılında Karaağaç ovasından (Kızılhisar yöresinden) geçen İbni Said, Toğurlu-Toğuzlu dağları ve bunun çevresinde 200.000 hane (beyt-çadır) bir Türkmen halkının oturduğunu ve yaşadığını belirtmiştir. "Bu yer Karaağaç ovasıyla Eşeler yaylasından Honaz dağına kadar olan kısımdır. Ayrıca bu Türkmenlere Uç denir" demiştir. Bundan da anlaşılıyor ki Kızılhisar ve yöresi Uç Türkmenlerinin ilk yurdudur. Bundan sonra bu Uç Türkmenleri Karaağaç ve Kızılhisar yöresinde yerleşip küçük köyler kurmuşlardır.
1261 yılı öncesi ve sonrası Uç Türkmenlerinin başlarında kahraman Uç Gazisi sıfatını taşıyan Avşar boyundan Mehmet Bey, kardeşi İlyas Bey, akrabası olan damadı Ali, Salur ve Sevinç beyler vardı. O tarihlerde Türkmenler kırmızı külah giyerlerdi. Mehmet Beyin emriyle kırmızı külahlar değiştirilip, yerine ak külahlar giymişlerdir.
Kızılhisar Yöresi ve Türkmenler
Kızılhisar ve Karaağaç yöresi 12. yüzyıl başlarından itibaren Uç'un güneybatı kanadını oluşturuyordu. Bu yörelerde kalabalık bir Türkmen nüfusu yaşıyordu. Bu Türkmenler önceleri Bizans elinde olan zengin Ege topraklarında cihat için yığılmışlardı. İlk fetih yıllarında sahillere kadar bütün Batı Anadolu'ya yayılmış olan Türkmenler için her iki devletin de denetiminden uzak bu Uç bölgesi göçebe hayat şartlarını südürmeye elverişli bir barınak ve faaliyet sahası görevini görüyordu. Doğudan devamlı olarak Anadolu içlerine gelen ve Selçuklular tarafından düşman topraklarına yöneltilen yeni aşiretlerin de katılmasıyla buradaki Türkmen unsuru gittikçe artan bir yoğunluk kazanıyordu. Bizzat Selçuklular da bu hususta destekleyici rol oynamışlardı. Zira Selçuklular vaktiyle devletlerinin kurucusu bu Türkmenleri Uçlara yönelttiler. Ve kendileri Büyük Selçuklularda olduğu gibi başka milletlerden topladıkları orduya dayandılar. 1192 yılında, savaşlarda cesur askerler sağlamakla ünlü olan bu Uç Türkmenleri, Selçuklu siyasi hayatında da kurucu unsur olmuşlardır.
1274'te ölen İbni Said'e göre bu Türkmenler, Selçuklular devrinde Rum ülkesini fetheden Türk soyundan kalabalık bir ulustur. Türkmenlerde başka yerlere gönderilen kilimler yapılır. Buranın sahilinde Makri (Fethiye) adında bir körfez vardır, Burası gezginlerce meşhurdur. Buradan İskenderiye ve başka yerlere kereste gönderilir. Burada bulunan nehir üzerinde bir köprü vardır. Barış zamanlarında indirilir ve savaş çıktığı zaman kaldırılır. Bu Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki sınırdır. Antalya'nın kuzeyinde Toğurlu-Tokuzlu dağı vardır. Burada ve bunun etrafında 200.000 çadır Türkmen oturur ve bunlara Uç denir. Buralarda güzel yaylar üretilir.
Bir başka kayıt da bu bilginin Moğollardan önceki devreye ait olduğu veçhile 1204'ten sonraki zamanlardır. İbni Said'in bu söylediklerine daha sonraki birçok tarihi hatıranın karıştığı görülmüştür. Türklerle Rumlar arasında sınır olduğu aktarılan nehir bahsedildiği gibi Karaağaç ovasından geçen Dalaman çayı olduğu kadar da Menderes nehridir. Nitekim bunun üzerinde kurulan ve 1243'te Türk ve Bizans garnizonları arasında münasebeti sağlayan köprü burada bahsedilen köprüdür. 1177'de aynı yerde köprü başında Ata Bey Bizanslılarla çarpışırken şehit düşmüştür.
Belirtilen yörelerde, bilhassa Asikaraağaç yöresinde Türkmenlerin büyük bir yoğunlukta bulundukları başka kaynaklar tarafından da doğrulanmaktadır. 1332-1333'te Karaağaç ve Kızlhisar ovasından geçen İbni Battuta Karaağaç ovasının Türkmenlerle meskun olduğunu söylemektedir. İlhanlı hükümdarı Argun Han'a bir harita yapan Kubbeddin, Talamaniye dağlarının Uç Türkmenleri elinde olduğunu yazmıştır. Hayli kalabalık olan bu Türkmenler yöreye Anadolu'nun en yoğun Oğuz boylarının yer adlarını vermişlerdir. Bu durum mevcut bazı köylerin adlarından anlaşılacağı üzere bu Türkmenler, Avşar ulusuna ve aralarında bazı Üçoklu boylar da bulunmakla beraber daha çok Bozoklara mensupturlar. Bu yöre Türkmenleri arasında Kayıların da önemli sayıda olduğu malumdur. Yatağan-Söğütova arasındaki yer Kayıyayla adını taşımaktadır. Kayılar muhtemelen 1261 yılındaki isyana karıştıkları için Menteşe yöresine gitmişler ve bu yöredeki hadiselere pek karışmamışlardır. Avşarlar, Türkmenler arasında temayüz ettiler. Önceleri konar-göçer yaşayan Türkmenler sınır boylarında yerleşik hayata geçtiler. Hayatlarını akıncılıktan çok kilim üretimi ve ticaretiyle sağlayan Türkmenlerin bu kilim sanatını Orta Asya'dan getirmiş olabilecekleri başka bir kayıtta belirtilmektedir.
Güneybatı Anadolu'da büyük bir yer işgal eden Türkmenlerin yerel kabile beylerinin idaresinde olduğu muhakkaktır. Bugün bile Karaağaç bölgesinde Türkmen Beyleri hanedanları bulunması, asıllarının bu zamana kadar uzadıkları izlenimini vermektedir.
Türkmenler 13. yüzyılda henüz kabilelerinin adlarını taşıyan beylerin idaresindeydiler; Yiva ve Salur beyler gibi. Bunlar kuşkusuzki, daha çok Oğuz boyundandırlar. Bu Türkmen yöresinin doğusunda Afşar Bey'in idaresindeki Afşarlar, keza batıda da bir başka Afşar beyinin bulunduğunu biliyoruz. Diğer bir etkin Oğuz boyu olan Yazır beylerinin egemenlik mücadeleleri 19. yüzyıla kadar sürmüştür.
Denizli ve Karaağaç yöresi, Türkmenlerle meskun olduğundan birçok defalar Selçuklu sultanlarının bir sığınak yeri olmuştur. Gıyaseddin Keyhusrev buraya gelmiş ve diğer bir Selçuklu sultanı İzzeddin ise, Besuday'ı oyalayarak bir fırsatını bulup Rum diyarına İznik'e gitti.
Moğollara karşı önceden Selçukluları tutan Türkmenler bu sadakatlerine ihanetle karşılık görünce Selçuklu devletinden iyice soğudular. Çünkü Bizanslılar kendilerine sığınan eski sultan İzzettin Keykavus'a taht mücadelesinde bir miktar asker vererek yardımcı olmuşlar ve İzzettin Keykavus da tekrar tahta çıkınca Bizans İmparatoru'na, Denizli yöresini terk etmişti. Bu durum Türkmenleri kızdırdı. Yoğun halde yerleşen Türkmenlerden Bizanslılar tutunamadılar ve Denizli yöresi 1259 yılında tekrar Türkmenlerin eline geçti. Bundan sonra Türkmenler Sarayköy'den Antalya-Alanya'ya kadar olan bu bölgede ilk Türkmen beyliğini kurdular. Yakın zamanlara kadar bu beyliğin ağırlık merkezinin Asikaraağaç diye anılan Acıpayam yöresi olduğu bilinir. İlhanlı hükümdarı Hülagu, Türkmen beyliğinin başına şahne/komutan olarak Kuşlar adında birini atamıştır. Dini liderlerinin de Yatağan Baba olması muhtemel görülmektedir.
1259 yılında Türkmenler arasında Mehmet, kardeşi İlyas, akrabası Ali ve Sevinç beyler büyük başarı göstermişler ve Mehmet Bey'i Türkmenler baş olarak tanımışlardı. 1261'de Türkmenler Selçuklu sultanına başkaldırarak doğuya doğru akın ettiler ve Konya-Antalya kervan yolunu kestiler. Mehmet Bey, Selçuklu veziri M. Pervane'nin daveti üzerine Kayseri'ye gittiği zaman bile Türkmenler sağa-sola sataşmaktan geri durmadılar.
Türkmenlerin Selçuklulara karşı bu tutumları, zayıf bir Selçuklu Devleti'ni yaşatmak isteyen Moğollar tarafından iyi karşılanmadı. İlhanlı Hükümdarı Hülagu adam gönderip yanına çağırdığı halde gelmeyen Mehmet Bey'i Rükneddin'e teşvikiyle asi ilan etti. Bu durumun İlhanlılara karşı beliren genel direnişle ilgili olduğu anlaşılıyor. Zira Mısır tarihleri de bunlardan bahseder. Hülagu, Selçuklu Sultanı Rükneddin'e ve Anadolu'daki Moğol kuvvetlerine ferman göndererek Mehmet Bey ve emrindeki Türkmenler üzerine yürümelerini emretti. Birleşik Moğol ve Selçuklu ordusu, Türkmenler üzerine yürüdüğü sırada Mehmet Bey'in damadı olan Ali Bey, eniştesine kırılarak Selçuklulara katıldı.
Ali Bey Türkmenlerin gizli geçitlerini bildiğinden müttefik ordusu ansızın Türkmen ülkesine girerek birçok esir almıştır.
Türkmen kuvvetleriyle müttefik ordusu, Sahrayı Talamaniye'de (Karaağaç Ovası'nda) karşılaşmışlar, savaşı kendilerine ihanet eden Ali Bey yüzünden kaybeden Türkmenler, dağlara kaçmışlardır. Bu savaşın Karaağaç ovasında yapıldığı, hatta asilik konusunun buradan çıktığı kuşkusuzdur. Halk söylencesi de, bu asiliğin Germiyan egemenliğini kabul etmekten doğduğu görüşündedir. Türkmenlerin reisi Mehmet Bey savaştan sonra Bozdağ'a kaçmıştır. Mehmet Bey sığınıp tahkim ettiği dağlardan itaat etmek için adam göndermiş, müttefiklerde yeminle bunu kabul etmişlerdir. Mehmet Bey ile diğer Türkmen beyleri dağlardan inerek Sultan Rükneddin'in yanına gönderilmişlerdir.
Selçuklu Sultanı bu isyanı bastırıp Uç işlerini de yola koyduktan sonra Karaağaç ovasından ayrılarak Uluborlu'ya geldiğinde Mehmet Bey'i öldürterek damadı Ali Bey'i Türkmenlerin başına bağımsız bey yaptı ve böylece Türkmenler Selçuklu ve dolayısıyla İlhanlı egemenliği altına girmiş oldu.
Türkmenlerin bu isyanının bastırılması hayli sert olmuştur. Uç Türkmenlerinin reisi olan Ali Bey'den çeşitli kaynaklar bahsederler. İbni Haldun'da geçen Ali Bey'in, Denizli emiri ve güney Bizans Uç'u kumandanı olduğunu M. Halil Yivanç söylemektedir. Baybars'ın Anadolu'yu terk edişinden sonraki olaylar sırasında Ladik emiri olarak olarak zikredilen Ali Bey'in bu isyanda adı geçen şahısla aynı olduğu muhakkaktır. Ali Bey sonra dan Denizli'de bir beylik kuracak olan İnançoğulları'nın atasıdır. Keza bu isyanda adı geçen Türkmen beylerinden İlyas Bey de Hamidoğlu Dündar Beyin babasıdır.
Türkmenlerin (Oğuz Türklerinin) Kızılhisar ve Acıpayam yöresine geldiklerinde bu ovada Karaağaç/palamut ağaçlarının çok olmasından dolayı bu yere Karaağaç adını vermişlerdir. Türkmenlerin Selçuklulara karşı başkaldırmalarından dolayı da Asikaraağaç denilmiştir. Bu rivayete göre de Afşar oymağına mensup Karaağaç Baba'ya izafeten Karaağaç adı verildiği söylenmektedir.
1864 yılında Asikaraağaç yöresinin Konya vilayetine bağlanması üzerine Asi öneki kaldırılarak Garbikaraağaç adı verilmiş ve bu ad da 20. yüzyılda da Acıpayam'a dönüştürülmüştür.
Tarihi eserler, sosyal ve sportif faaliyetler
Tarihi eserler
Ören yerleri, höyükler, türbeler, savaş alanları, tarihi mezarlar, kale, sur ve şehir kalıntıları:
Köyde okul olarak kullanılan, Kurtuluş Savaşı'nda Yunan karargahı ve günümüzde konut olarak kullanılan Salim Erhan'a ait ev, zindan olarak kullanılan Kebir Camii, Selçuklu Hamamı, Erenler mevkiindeki köy kalıntısı, Ağaçbeyli yolundaki Efe mezarları, Bilese mevkiinde bulunan Kurtuluş Savaşı mezarları, Taşpınar Höyüğü, Yukarıbağlar mevkiinde bulunan Roma mezarları, Caber Kalesi kalıntıları, Çil höyüğü ve Cabar köyü istihkamları
Sosyal faaliyetler: Kasabadaki iki adet sinema ve tiyatro salonunun 1978 yılında kapatılması nedeniyle sosyal faaliyetler yapılamamaktadır.
El isleri, zanaat örnekleri:
Kasabaya özgü keçi kılından ve yünden yapılan kilim dokumacılığı, heybe, süs torbası dokuması yapılmaktadır. Tahta kaşık oymacılığı yapılmasına rağmen günümüz koşulları nedeniyle örnekleri azalmıştır.
İlçe merkezinde ve meskun olanda tarihî eser dikkat çekmemekle beraber arkeolojik alanda saha çalışması yapılması için bakir bir alandır. Zira Yörük kültürü ögeleri sonradan entegre olan bu coğrafyada yapılması gereken toprak tabakalarının incelenmesi ve zamanlandırılmasıdır. Muğla bölgesine en kestirme yolları barındıran bu coğrafyanın MÖ 600'lerde sık ormanlık olduğu tahmin edilmektedir.
Halk eğitim hizmetleri
1999 yılına kadar ilçede biçki, dikiş, nakış kursları açılmış, 1999 yılında kursiyer yetersizliği nedeniyle kurs açılmamış olmasına karşın halen Halk Eğitimi Merkezi yeni binasında değişik dallarda kurs etkinlikleri devam etmektedir.
Sportif Etkinlikler
İlçede bulunan Serinhisar Belediye Spor Kulübü, Denizli 1. Amatör Küme'de ve Gençler Ligi'nde müsabakalara katılması nedeniyle futbol çalışmaları, gençlerin içindeki yeteneklilerin eğitimi için antrenörlerce yapılan hazırlıklar, kasabalar arası futbol ve voleybol müsabakaları yapılmaktadır. İlçede güreş sporu ilgi görmekte olup İlçe Güreş İhtisas Kulübü çalışmalar yapmakta olup gençleri yetiştirmektedir.
Spor tesisleri
İlçede resmi müsabaka normlarına uygun toprak zeminli futbol sahası mevcuttur.
Avcılık faaliyetleri ve avlaklar
İlçede bilinçsiz ve gelişigüzel yapılan avcılık av hayvanlarının soylarının tükenmesi tehlikesini gündeme getirmiş, bu nedenle ilçede faaliyet gösteren Avcılar ve Atıcılar Derneği'nin düzenli çalışmalarıyla denetimli olarak av yapılması sağlanmıştır.
Kültürel etkinlikler
2001 yılından beri ilçe merkezinde "Leblebi ve Kültür Festivali" yapılmaktadır. Festival, ilçede Çamlık denilen bölgede her yıl temmuz ayında yapılmaktadır. Her yıl çeşitli yerel ve ulusal sanatçıların da katılımıyla 3 gün süren festivale çevre il ve ilçelerden çok sayıda konuk gelmektedir.
Ayrıca Serinhisar'a bağlı Yatağan kasabasında da her sene "Bıçakçılık Festivali" yapılmaktadır.
Kaynakça
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 5 Nisan 2015 tarihinde kaynağından (PDF). Erişim tarihi: 21 Aralık 2012.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Haziran 2012 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 21 Aralık 2012.
- ^ "1990 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2000 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2007 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2008 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2009 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2010 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2011 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 3 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Kasım 2012.
- ^ "2012 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 20 Şubat 2013 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mart 2013.
- ^ "2013 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 15 Şubat 2014 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Şubat 2014.
- ^ "2014 genel nüfus sayımı verileri". Türkiye İstatistik Kurumu. 10 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (html) arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2015.
- ^ a b c d e f g h
- "Merkezi Dağıtım Sistemi" (html) (Doğrudan bir kaynak olmayıp ilgili veriye ulaşmak için sorgulama yapılmalıdır). Türkiye İstatistik Kurumu. Erişim tarihi: 13 Nisan 2016.
- "Serinhisar Nüfusu - Denizli". nufusu.com. Erişim tarihi: 5 Şubat 2021.
- "Denizli Serinhisar Nüfusu". nufusune.com.
Dış bağlantılar
- Serinhisar Kaymakamlığı 3 Ekim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Serinhisar Denizli ilinin bir ilcesidir SerinhisarIlceTurkiye de bulundugu yerIlce sinirlari haritasiUlkeTurkiyeIlDenizliCografi bolgeEge BolgesiIdare KaymakamOsman Altin Belediye baskaniOsman Kilic CHP Yuzolcumu Toplam227 km Rakim1000 mNufus 2022 Toplam14 355 Kir Sehir14 321Zaman dilimiUTC 03 00 TSI Posta kodu20430Il alan kodu0258Il plaka kodu20Resmi site http www serinhisar bel tr Cografi konumDenizli Antalya karayolunun 35 kilometresinde Karaagac Ovasinin kuzeyinde bulunur Komsulari Acipayam Tavas Honaz ve Denizli merkezdir Idari yapi1988 e kadar Acipayam ilcesine bagli bir kasaba olan Kizilhisar bu tarihte ilce olmus ve adi Serinhisar olarak degistirilmistir Buyuksehir belediyesi kurulmadan once bir beldesi ve uc koyu bulunmaktaydi Ekonomik ve demografik yapiIlcede bircok is kolu vardir Ama bunlardan en onemlileri leblebicilik ve besiciliktir Ayrica tarim ve ticaret de onemli gelir kaynaklarindandir Ihracatta ise ozellikle Ortadogu ulkelerine yaptigi leblebi satisi ile onemli bir noktaya gelmistir Eskiden yapilan testicilik ve urgancilik ise gun gectikce onemini kaybetmektedir Yil Toplam Sehir Kir1990 23 560 17 112 6 4482000 22 265 15 864 6 4012007 15 371 10 699 4 6722008 15 464 10 870 4 5942009 15 438 10 765 4 6732010 15 226 10 639 4 5872011 15 109 10 572 4 5372012 14 896 10 472 4 4242013 14 817 14 817 veri yok2014 14 796 14 796 veri yok2015 14 649 14 649 veri yok2016 14 600 14 600 veri yok2017 14 488 14 488 veri yok2018 14 430 14 430 veri yok2019 14 451 14 451 veri yok2020 14 321 14 321 veri yok2021 14 349 14 349 veri yok2022 14 355 14 355 veri yok Not Buyuksehir yasasi nedeniyle koyler mahalle statusune gectiginden 2013 ten itibaren kir nufusu tabloda yer almamistir TarihceDenizli tarihi Denizli MO 3 yuzyil ortalarinda Selefkilerden Antiokhas II tarafindan esi Laodike nin adina kurulan Laodikeia sehrinin yerine gecmistir Plinius a gore daha once Diospolis ve sonra Phoas adli kasabalarin bulundugu yerde kurulan Laodikeia simdiki Denizli nin 6 km kuzeyinde Eskihisar koyu yakininda bir tepe uzerindeydi 1887 ve 1957 de bu bolgede kazi ve arastirmalar yapilmis olup bircok kalinti gun yuzune cikartilmistir 7 ve 10 yuzyillar arasinda Musluman akinlari sirasinda sehre Lazkie adi verilmis Turklerin kullandiklari Ladik adi bundan turemistir Malazgirt Meydan Muharebesi nden 1071 sonra yoreye buyuk Turkmen boylari yerlesti 11 13 yuzyillar arasinda bolge Selcuklu Turkmenleri ile Bizans arasinda sik sik el degistirmistir Bu surecte meydana gelen depremin sonucunda sehir kismen terk edilmis ve simdiki yerinde yeniden olusmaya baslamistir Bir sure Ladik adi yeni kurulan sehir icin kullanilmistir Sehrin bugunku adi 13 yuzyildan sonra kullanilmaya baslandi Bu ad onceleri Donguzlu Donuzlu Tonguzluk seklindeyken sonradan Dengizli Denizli olmustur 13 yuzyil sonunda Selcuklu veziri Sahip Ata nin ogullarina verilmistir Selcuklu Hanedani zayif dusunce Kutahya da yerlesen Germiyanogullari onlarin yerini aldi Denizli de Germiyanlilarin Ladik beyleri veya Inancogullari denilen bir kolu hakim bulunuyordu Bu sirada ahiler de Denizli ye yerleserek zaviyeler kurmaya basladilar 1339 da Yildirim Beyazit in eline gecen sehir 1402 de Timur tarafindan Germiyanogullari na geri verildi Bir sure sonra yine Osmanli egemenligine girdi ve Kutahya ya bagli bir kaza haline geldi 17 yuzyil ortalarinda buradan gecen Evliya Celebi sehirde 24 mahalleye bolunmus 3 600 ev bulundugunu kaydeder Sehir icinde Kaleici denilen dort koseli yapida o zaman da bedesten ve dukkanlar bulunuyordu 19 yuzyil sonlarinda sehir nufusunun 15 000 17 000 civarinda oldugu tahmin ediliyordu 20 yuzyil baslarinda nufus 20 000 ini gecti Denizli 1883 te Aydin Vilayeti icinde kurulan bir sancaga merkez oldu ve bu sancak da 1924 te vilayet halini aldi Sehir ulusal demiryolu agina 1891 yilinda bir kolla baglandi Milli Mucadele sirasinda 1920 Yunan cephesi Saraykoy un kuzeyinden Buyuk Menderes e uzandigi halde Denizli isgal edilmemistir Kizilhisar tarihi Kizilhisar in simdiki Kaya mahallesinin bulundugu yer ve civarinda MO 1500 1400 yillarinda Etiler Hititler tarafindan kuruldugu sanilmaktadir Kizilhisar 200 yila yakin Hitit Devleti nin MO 1200 yillarinda Jonlar Akarlarin MO 800 yilinda Lidyalilarin MO 546 yilinda Perslerin MO 440 yilinda Karyalilarin MO 334 yilinda Makedonyalilarin Buyuk Iskender Imparatorlugu MO 133 yilinda da Roma Imparatorlugu nun egemenligine girmistir MS 395 yilinda Roma Imparatorlugu nun parcalanmasiyla Dogu Roma Imparatorlugu nu sinirlari icinde kalmis olup MS 1077 yilinda Anadolu Selcuklularinin yaptiklari savas sonucunda Roma idaresinden kurtularak 1308 yilina kadar Selcuklularin idaresi altina girmistir Selcuklular doneminde Kizilhisar ve Karaagac yoresine Oguzlarin cogunlukla Avsar boyuna mensup Turkmenler yerlesmistir Cografi olarak kapali bir bolgede yer almasi bakimindan insanlarinin genetik safligi onemli olcude korunmustur Bu ozelligi ile Osmanli baslangic donemi arastirmacilari icin ender bulunan belki de yegane bir laboratuvar gorevi yapmaktadir Bolge 1147 1148 yillarinda Hacli Seferleri nin akinlarina maruz kalmistir Kizilhisar yoresi Selcuklularin idaresinde iken 1277 yilinda Cengiz Imparatorlugu nun akinlarina da hedef olmustur 1292 yilinda Anadolu Selcuklularindan Mogollarin idaresine gecen Kizilhisar 1402 yilinda Timur tarafindan Germiyanogulari Beyligi ne baglanmistir 1229 yilinda Anadolu Selcuklularindan ve Cengiz Imparatorlugu nun taninmis sahsiyetlerinden Keykavus un olumu ve 1300 yilinda Ilhanlilarin tahtina sahip Ebusait Bahadir Han in kucuk olmasi dolayisiyla Kizilhisar Golhisar Sultanligi tarafindan idare edilmistir Golhisar sultani Mehmet Celebi nin 1325 yilinda olmesi uzerine 1326 yilinda Germiyanlilara savas acilmis ve bu yil icinde Kizilhisar ve yoresi Kutahya da bulunan Germiyanlilarin eline gecmistir 1402 yilinda Timur Denizli den Kizilhisar a ugramis ve buradan Burdur ve Isparta Uluborlu istikametine gitmistir 1429 yilinda Germiyanoglu Yakup Bey Osmanlilardan korkarak II Murat a bir vasiyetname ile Germiyan Beyligi ni ve Kizilhisar yoresini kesin olarak Osmanli Imparatorlugu na baglamistir Boylece Kizilhisar 1429 yilindan Istiklal Harbi ne kadar Osmanli Imparatorlugunca idare edilmistir Kizilhisar adinin kokeni Romalilar zamaninda kurulan yerlesim yerinin adi bazi kaynaklarda Carystus Karistos olarak gecmesine karsin asil adinin bu donem icin Karia oldugu bir gercektir Kizilhisar a Selcuklu Hanedani zamaninda Kepez Yerlikaya adi verilmis ve 1300 1310 yillarinda tas ve tugladan yapilan kucuk bir hisar nedeniyle Kizilhisar olarak adi degistirilmistir Bu ad tugla ve topraginin kirmizi olmasi nedeniyle verilmistir Halk dilinde bu yerde Kizil isimli asi bir sahis vardir Kendisine karsi gelenleri astirdigindan oturu Kizilasar adi verilmis denilmekteyse de bu tumuyle bir soylencedir Osmanli Imparatorlugu nun idaresine girdikten sonra hisar bakimsizligi nedeniyle yikilmis temelleri toprak altinda kalmistir Hisar dan 400 500 metre kadar guney ve dogu istikametinde 4 metre eninde ve yuksekce yapilmis olan avlu duvarlarinin toprak yuzunde gorulen temellerinin bir kismi 1951 yilina kadar belirli bir vaziyetteydi Bu temeller Yenice Mahallesi icinde sonradan kurulan Numune semtindeki evlerin altinda ve avlularinda kalmistir Mithatpasa Ilkokulu nun bulundugu yer ile bati ve kuzey taraflari hisarin avlusu olup bu yere sonradan Agalartarlasi adi verilmistir Bu avlu ve tarla icinde yakin zamana kadar su kuyusu mevcuttu Hisarin buyuk avlu duvarindaki taslarin sokulerek evlerin temellerine kondugu anlasilmistir Hisar da 1954 yilindan sonra yikilmistir Kizilhisar in 1924 yilinda Osmanli Imparatorlugu nun sinirlari icine alinmasindan sonra Degirmen Deresi onundeki cevizler karaagaclar Honaz dagi etegindeki Egrikavak Alayli Harami Akmazca Yaglihan kismen Boyrali Karacaoren Meles Menengec ve daha sonra da 1960 yilinda Umurtak ta bulunan kucuk oba ve koyler yerinden kaldirilarak burada toplanmasiyla buyumus olan Kizilhisar mahalleler kuruldugunda Kaya Orta Pinarcik Asagi ve Yenice olmak uzere 5 mahalleye ayrilmis ve 5 muhtarlik tarafindan idare edilmeye baslanmistir Kizilhisar yoresindeki ve yukarida isimleri belirtilen kucuk oba ve koylerin Oguz Turkleri Turkmenler tarafindan kuruldugu gelenek irk dil din ve torelerine bagli bulunduklari bir gercektir 1 Haziran 1987 tarihinde Belediye Meclis karariyla ilcenin adi Serinhisar olarak degistirilmistir Hacli Seferleri nde Kizilhisar Kazikbeli Savasi Fransa Krali VII Louis in kumandasindaki 2 Hacli ordusu 1147 yilinda Efes e gelmis ve oradan Menderes nehri boyunca yuruyusune devam etmistir Bu ordudan ayrilan ve daha cok Almanlardan olusan bir Hacli oncu kuvveti 1147 yilinin sonlarinda Kazikbeli ne gelmis ve burada pusu kuran Kizilhisar ve yoresinden toplanmis Turk kuvvetleri tarafindan yok edilmistir Bundan sonra 6 Ocak 1148 tarihinde yuruyuse gecen Fransiz kuvvetleri Kazikbeli nin alt tarafina geldiler Kazikbeli Gecidi 7 Ocak 1148 tarihinde asilacakti ve Fransiz Krali bugunu tamamen bu gecide hasretmis bulunuyordu Haclilar ilerledikleri sirada daha onceleri burada perisan edilen Alman Haclilarinin cesetlerini gorunce savas nizamina girdiler Birkac gun once Denizli yoresindeki yenilginin ocunu almak icin pusu kuran Turkler Kazikbeli nin tepesinden Haclilarin hareketlerini izliyorlardi Haclilar savasci birliklerini oncu ve artci olarak ikiye ayirmis olarak Kazikbeli ne dogru yuruyorlardi Planlarina gore onculer suratle Kazikbeli nin duzluk yerine varip orayi emniyete alip cadirlar kurarak kamp yerini hazirlayacakti Nitekim Geoffroi de Rancon kumandasindaki oncu kuvvetleri bir direnisle karsilasmaksizin Kazikbeli nin en yuksek yerine vardi Saat sabahin henuz dokuzuydu ve oncu kumandani bugunku yuruyusu az bulmustu Rehberleri de gecidi asmayi onerdiler ve az uzakta kamp kurmaya elverisli bir ova bulundugunu soylediler Kizilcukur Ovasi Fransiz oncu kuvvetleri Kazikbeli ni terk ederek Kizilhisar ovasina indi ve cadirlarini kurarak dinlenmeye basladi Turklerin kuvveti onlara oranla daha az oldugu icin fazla direnc gostermediler Artci kuvvetleri de onceden kararlastirildigi gibi Geoffroi nin Kazikbeli nin duzlugunde durup cadirlari kurdugundan emin ve orasinin da cok uzak olmadigini gorerek hareketini agirlastirmisti Bizzat bu savasta bulunan bir Hacli yazari soyle anlatiyor Dag sarp ve kayalikti tepesi bulutlara degecek kadar yuksek bir dagin Honaz dagi yamacinda yuruyorduk ve asagidaki vadinin derinliklerinde sular cehennem icine dusuyor gibiydi Ordu bu engebeli yolda ilerledi Savascilar birbirini itiyor kalabalik her gecen an biraz daha buyuyordu Sonunda sikistilar ve suvarileri dusunmeden burada tikanip kaldilar Yuk hayvanlari ucurumun derinliklerinde akisler yaparak asagiya dusuyorlardi Kayalar yerinden kopuyor duserken insanlari ve hayvanlari eziyordu Herkes yanlis bir adim atip ucuruma yuvarlanmaktan ve baskalarinin duserken kendisine carpmasindan korkuyordu Turkler bu kalabaligi ok yagmuruna tutarak kendilerini toplamalarina meydan vermiyorlardi Saatlerin ilerledigi olcude Haclilardaki karisiklik daha da artti mamafih bu Turklere kafi gelmedi aksine daha curetli oldular Turkler oncuden daha uzun bir zaman icin korkmadiklarindan ve artciyi da henuz gormediklerinden bize karsi saldirdilar Birden atilarak saflarimizi yardilar ve kalabaligi koyun gibi dogradilar Bundan gokleri ve kralimizin kulaklarini delen bir ciglik hasil oldu Kral simdi felaketin ne oldugunu gordu ama bu sirada gokten yaklasan karanliktan baska bir yardim gelmedi Ancak karanlik cokerken Turk hucumunun tahribati durdu Hacli muellifi sonradan savas hakkinda daha fazla tafsilat veriyor Turkler Hacli kuvvetlerinin kargasasini gorerek hemen harekete gecip Kazikbeli yolunu kestiler Haclilar ancak Turklerin icinden gecerek yardima kosabileceklerdi Turkler once uzaktan siddetli bir ok yagmuruna tuttular ve sonra da kiliclariyla saldirdilar Ilk anda bircok kayiplar verdik Turkler Fransa kralindan daha soylu ve guclu olan Alman imparatorunun ordusunu yendiklerini soyleyerek savasiyorlardi Her iki tarafta uzun muddet inat ve siddetle dovustu Turkler Haclilarin bircogunu oldurdu buyuk bir kismini da esir aldilar Hacli ordusu bu feci durumdayken sonradan bize savasi anlatan Rahip Eudes de Deuil kralin bulundugu artciyi gondermisti Onlara basimiza gelen butun felaketi anlattim Savascilar heyecanla silahlarina kostular ama yolun engebeli olusu yuzunden hizli hareket edemediler Bu sirada yaninda bir miktar soylu oldugu halde kral savasin icine atildi Bu mucadelede ati olduruldu Yanindaki sovalyeler de teker teker Turk oklariyla olduler Turkler agir zirh giymis Haclilarin hareketine engel olmak icin atlari da olduruyorlardi Kral ve sovalyelerin bu ani saldirisi bir kisim Haclilarin kurtulmasini sagladi ama kral Turklerin arasinda kalmisti Bu carpismada kral sayica az ama cok unlu korumalarini yitirdi Ama sogukkanliligini toplayip bazi agac koklerine tutunarak hizla bir kayanin uzerine cikti Kazikbeli Savasi hakkindaki bir kaynak da iki degisik soylence aktariyor Turkler savas alanina hakim olunca cevrelerinde az Turk bulundugu sirada birkac Fransiz askeri kralin atindan tutarak onu yakinda bulunan bir tepeye cikardilar ve geceye kadar orada kaldilar ama herhangi bir yoldan inmenin Turkler icinde kalmaktan daha akillica olduguna hukmettiler Kral her taraftan Turklerle cevriliydi Ordusu kaybolmustu kimse gidecek yolu bilmiyordu Nihayet kalabaligin yaktigi atesi fark ederek oraya vardilar Turkler de karanliktan onculere ait sanarak takip etmediler geri donduler Diger soylenceyse kralin bir tepede yaninda bir Hacli kuvvetiyle kaldigini aktarir Turkler onu tanimiyordu kral bu tepede kendisini cesaretle savundu Gecenin coktugu karanligin savascilari ayirdigi sirada bir agac altina cekildi Sonra dallarina cikarak uzun zaman kendisini Turklere karsi savundu Turkler karanlik ve kralin yardimina gelen kuvvetlerden dolayi Kazikbeli nden uzaklastilar Bunlardan Eudes de Deuil in zikrettigi ilk sekli tercih etmeliyiz Zira unlu Fransiz tarihleri de bu gecit uzerindeki savasi hep zikrederler Kral gecitin uzerine cikinca onu esir almak icin Turkler de ardindan tirmanmaya calistilar Uzaktan bazilari ok atiyordu Zirhi oklardan kendisini korudu ve kayaya cikmak isteyenleri de kiliciyla durdurdu Turkler onun kral oldugu bilmediklerinden esir etmenin guclugu ve bu zamanda ani bir saldiridan cekindikleri icin karanlik bastirmadan evvel ganimet toplamak icin dagildilar Kral daha sonra sahipsiz bir ata binerek askerlerine katilabildi Fransa kralini Turklere esir dusmekten gecenin ve ganimet arzusunun kurtardigi muhakkaktir Zira bu Kazikbeli Savasi nda oyle cok mal ele gecmistir ki Turk ulkesi Haclilardan alinan ganimetlerle dolmustur diye adlandirilan bu savas Haclilari pek uzmustu Zira onlara gore Fransa nin en guzel cicekleri Sam duvarlari altinda meyve vermeden solmuslardi Franszi ordugahinin uzun boylu anlatilan kederli halini tasvir etmiyoruz Fakat gece hemen kendilerini toplamislar daha ciddi tedbirler almislardi Turkler de zayifligimizi ogrendikten sonra daha curetlendiler Epeyce ganimet aldiktan sonra daha da hirsli olarak bizi taciz ediyorlardi Buna karsilik Haclilar da toparlanmislardi Turkler bu kalabalik orduyu saldirmak yerine gececekleri yolu takip ederek mahvetme yolunu tuttular Haclilar da Kazikbeli nden hareketle Kizilhisar ovasindan gecerek Acipayam ovasindan ve kiyilari bataklik iki irmaktan gectiler Ikinci irmak yakinda iki tepe vardi Birini Turkler tutarak baslarindan yolduklari saclari yere atmislardi Hacli yazarina gore bu hareket bu topraklardan hicbir sekilde ayrilmayacaklarina isarettir Fakat her tarafi tahrip ederek cekildiklerinden buradan ciktilar Ancak Hacli ordusunda aclik bas gostermis once atlar mahvolmus bunlari yiyen sovalyeler ve ordu guclukle Golhisar tarafindan Antalya ya varabilmisti II Hacli Seferi sirasinda gayet dostane olan Turk Bizans iliskilerinin bozulmasindan sonra Laodikya Turk akinlarina ugradi 1157 de Alasehir e gelen Manuel Kommanes Turk topluluklarina girerek yagma ve tahribe koyulmus Selcuklu kuvvetlerinin uzak olusundan yararlanarak tum bolgeyi yakip yiktiktan sonra Istanbul a donmustu Turk kuvvetlerinin bunun intikamini alacagini iyi bilen Kommanes Turk akinlarini onlemek icin Homa ve Honaz istihkamlarini tahkim ve techiz ettiyse de Turk kuvvetleri yollarinin kapatilmis olmasindan yilmadilar 1158 yilinda Karaagac ovasindan akinla ansizin Laodikya uzerine indiler Boylece Bizans imparatorunun Turk topraklarinda yaptigi tahribin ocunu aldilar 1192 den sonra Bizanslilarla Selcuklular Burdur ve Golhisar yoresinde karsilastilar Konya Sultani Otman ve Husamettin beyleri birer tumen askerle bu bolgeye gondermistir Once birlikte hareket ederek Bizanslilari yenen bu kumandanlar sonra ayrilmislar Husamettin Bey Cal Otman Bey ise Karaagac yani bugunku Acipayam yoresini zapta koyulmuslardir Otman Bey in lakabi Yatagan Baba olup bu lakabi savasi yata yata kazanmasindan almistir Ordusunda bulunan bir Selcuklu sehzadesinin tedavi oldugu pinara Sultanpinari denilmistir Bolgedeki bircok koy adlari bu fetihle ilgilidir Fetihten sonra buralari bir sehzadeyle kumandana verilmis ve vefatlarinda Yatagan a gomulmuslerdir Ibn i Said e gore Kizilhisar Yoresi 1261 yilinda Karaagac ovasindan Kizilhisar yoresinden gecen Ibni Said Togurlu Toguzlu daglari ve bunun cevresinde 200 000 hane beyt cadir bir Turkmen halkinin oturdugunu ve yasadigini belirtmistir Bu yer Karaagac ovasiyla Eseler yaylasindan Honaz dagina kadar olan kisimdir Ayrica bu Turkmenlere Uc denir demistir Bundan da anlasiliyor ki Kizilhisar ve yoresi Uc Turkmenlerinin ilk yurdudur Bundan sonra bu Uc Turkmenleri Karaagac ve Kizilhisar yoresinde yerlesip kucuk koyler kurmuslardir 1261 yili oncesi ve sonrasi Uc Turkmenlerinin baslarinda kahraman Uc Gazisi sifatini tasiyan Avsar boyundan Mehmet Bey kardesi Ilyas Bey akrabasi olan damadi Ali Salur ve Sevinc beyler vardi O tarihlerde Turkmenler kirmizi kulah giyerlerdi Mehmet Beyin emriyle kirmizi kulahlar degistirilip yerine ak kulahlar giymislerdir Kizilhisar Yoresi ve Turkmenler Kizilhisar ve Karaagac yoresi 12 yuzyil baslarindan itibaren Uc un guneybati kanadini olusturuyordu Bu yorelerde kalabalik bir Turkmen nufusu yasiyordu Bu Turkmenler onceleri Bizans elinde olan zengin Ege topraklarinda cihat icin yigilmislardi Ilk fetih yillarinda sahillere kadar butun Bati Anadolu ya yayilmis olan Turkmenler icin her iki devletin de denetiminden uzak bu Uc bolgesi gocebe hayat sartlarini sudurmeye elverisli bir barinak ve faaliyet sahasi gorevini goruyordu Dogudan devamli olarak Anadolu iclerine gelen ve Selcuklular tarafindan dusman topraklarina yoneltilen yeni asiretlerin de katilmasiyla buradaki Turkmen unsuru gittikce artan bir yogunluk kazaniyordu Bizzat Selcuklular da bu hususta destekleyici rol oynamislardi Zira Selcuklular vaktiyle devletlerinin kurucusu bu Turkmenleri Uclara yonelttiler Ve kendileri Buyuk Selcuklularda oldugu gibi baska milletlerden topladiklari orduya dayandilar 1192 yilinda savaslarda cesur askerler saglamakla unlu olan bu Uc Turkmenleri Selcuklu siyasi hayatinda da kurucu unsur olmuslardir 1274 te olen Ibni Said e gore bu Turkmenler Selcuklular devrinde Rum ulkesini fetheden Turk soyundan kalabalik bir ulustur Turkmenlerde baska yerlere gonderilen kilimler yapilir Buranin sahilinde Makri Fethiye adinda bir korfez vardir Burasi gezginlerce meshurdur Buradan Iskenderiye ve baska yerlere kereste gonderilir Burada bulunan nehir uzerinde bir kopru vardir Baris zamanlarinda indirilir ve savas ciktigi zaman kaldirilir Bu Muslumanlarla Hristiyanlar arasindaki sinirdir Antalya nin kuzeyinde Togurlu Tokuzlu dagi vardir Burada ve bunun etrafinda 200 000 cadir Turkmen oturur ve bunlara Uc denir Buralarda guzel yaylar uretilir Bir baska kayit da bu bilginin Mogollardan onceki devreye ait oldugu vechile 1204 ten sonraki zamanlardir Ibni Said in bu soylediklerine daha sonraki bircok tarihi hatiranin karistigi gorulmustur Turklerle Rumlar arasinda sinir oldugu aktarilan nehir bahsedildigi gibi Karaagac ovasindan gecen Dalaman cayi oldugu kadar da Menderes nehridir Nitekim bunun uzerinde kurulan ve 1243 te Turk ve Bizans garnizonlari arasinda munasebeti saglayan kopru burada bahsedilen koprudur 1177 de ayni yerde kopru basinda Ata Bey Bizanslilarla carpisirken sehit dusmustur Belirtilen yorelerde bilhassa Asikaraagac yoresinde Turkmenlerin buyuk bir yogunlukta bulunduklari baska kaynaklar tarafindan da dogrulanmaktadir 1332 1333 te Karaagac ve Kizlhisar ovasindan gecen Ibni Battuta Karaagac ovasinin Turkmenlerle meskun oldugunu soylemektedir Ilhanli hukumdari Argun Han a bir harita yapan Kubbeddin Talamaniye daglarinin Uc Turkmenleri elinde oldugunu yazmistir Hayli kalabalik olan bu Turkmenler yoreye Anadolu nun en yogun Oguz boylarinin yer adlarini vermislerdir Bu durum mevcut bazi koylerin adlarindan anlasilacagi uzere bu Turkmenler Avsar ulusuna ve aralarinda bazi Ucoklu boylar da bulunmakla beraber daha cok Bozoklara mensupturlar Bu yore Turkmenleri arasinda Kayilarin da onemli sayida oldugu malumdur Yatagan Sogutova arasindaki yer Kayiyayla adini tasimaktadir Kayilar muhtemelen 1261 yilindaki isyana karistiklari icin Mentese yoresine gitmisler ve bu yoredeki hadiselere pek karismamislardir Avsarlar Turkmenler arasinda temayuz ettiler Onceleri konar gocer yasayan Turkmenler sinir boylarinda yerlesik hayata gectiler Hayatlarini akinciliktan cok kilim uretimi ve ticaretiyle saglayan Turkmenlerin bu kilim sanatini Orta Asya dan getirmis olabilecekleri baska bir kayitta belirtilmektedir Guneybati Anadolu da buyuk bir yer isgal eden Turkmenlerin yerel kabile beylerinin idaresinde oldugu muhakkaktir Bugun bile Karaagac bolgesinde Turkmen Beyleri hanedanlari bulunmasi asillarinin bu zamana kadar uzadiklari izlenimini vermektedir Turkmenler 13 yuzyilda henuz kabilelerinin adlarini tasiyan beylerin idaresindeydiler Yiva ve Salur beyler gibi Bunlar kuskusuzki daha cok Oguz boyundandirlar Bu Turkmen yoresinin dogusunda Afsar Bey in idaresindeki Afsarlar keza batida da bir baska Afsar beyinin bulundugunu biliyoruz Diger bir etkin Oguz boyu olan Yazir beylerinin egemenlik mucadeleleri 19 yuzyila kadar surmustur Denizli ve Karaagac yoresi Turkmenlerle meskun oldugundan bircok defalar Selcuklu sultanlarinin bir siginak yeri olmustur Giyaseddin Keyhusrev buraya gelmis ve diger bir Selcuklu sultani Izzeddin ise Besuday i oyalayarak bir firsatini bulup Rum diyarina Iznik e gitti Mogollara karsi onceden Selcuklulari tutan Turkmenler bu sadakatlerine ihanetle karsilik gorunce Selcuklu devletinden iyice sogudular Cunku Bizanslilar kendilerine siginan eski sultan Izzettin Keykavus a taht mucadelesinde bir miktar asker vererek yardimci olmuslar ve Izzettin Keykavus da tekrar tahta cikinca Bizans Imparatoru na Denizli yoresini terk etmisti Bu durum Turkmenleri kizdirdi Yogun halde yerlesen Turkmenlerden Bizanslilar tutunamadilar ve Denizli yoresi 1259 yilinda tekrar Turkmenlerin eline gecti Bundan sonra Turkmenler Saraykoy den Antalya Alanya ya kadar olan bu bolgede ilk Turkmen beyligini kurdular Yakin zamanlara kadar bu beyligin agirlik merkezinin Asikaraagac diye anilan Acipayam yoresi oldugu bilinir Ilhanli hukumdari Hulagu Turkmen beyliginin basina sahne komutan olarak Kuslar adinda birini atamistir Dini liderlerinin de Yatagan Baba olmasi muhtemel gorulmektedir 1259 yilinda Turkmenler arasinda Mehmet kardesi Ilyas akrabasi Ali ve Sevinc beyler buyuk basari gostermisler ve Mehmet Bey i Turkmenler bas olarak tanimislardi 1261 de Turkmenler Selcuklu sultanina baskaldirarak doguya dogru akin ettiler ve Konya Antalya kervan yolunu kestiler Mehmet Bey Selcuklu veziri M Pervane nin daveti uzerine Kayseri ye gittigi zaman bile Turkmenler saga sola satasmaktan geri durmadilar Turkmenlerin Selcuklulara karsi bu tutumlari zayif bir Selcuklu Devleti ni yasatmak isteyen Mogollar tarafindan iyi karsilanmadi Ilhanli Hukumdari Hulagu adam gonderip yanina cagirdigi halde gelmeyen Mehmet Bey i Rukneddin e tesvikiyle asi ilan etti Bu durumun Ilhanlilara karsi beliren genel direnisle ilgili oldugu anlasiliyor Zira Misir tarihleri de bunlardan bahseder Hulagu Selcuklu Sultani Rukneddin e ve Anadolu daki Mogol kuvvetlerine ferman gondererek Mehmet Bey ve emrindeki Turkmenler uzerine yurumelerini emretti Birlesik Mogol ve Selcuklu ordusu Turkmenler uzerine yurudugu sirada Mehmet Bey in damadi olan Ali Bey enistesine kirilarak Selcuklulara katildi Ali Bey Turkmenlerin gizli gecitlerini bildiginden muttefik ordusu ansizin Turkmen ulkesine girerek bircok esir almistir Turkmen kuvvetleriyle muttefik ordusu Sahrayi Talamaniye de Karaagac Ovasi nda karsilasmislar savasi kendilerine ihanet eden Ali Bey yuzunden kaybeden Turkmenler daglara kacmislardir Bu savasin Karaagac ovasinda yapildigi hatta asilik konusunun buradan ciktigi kuskusuzdur Halk soylencesi de bu asiligin Germiyan egemenligini kabul etmekten dogdugu gorusundedir Turkmenlerin reisi Mehmet Bey savastan sonra Bozdag a kacmistir Mehmet Bey siginip tahkim ettigi daglardan itaat etmek icin adam gondermis muttefiklerde yeminle bunu kabul etmislerdir Mehmet Bey ile diger Turkmen beyleri daglardan inerek Sultan Rukneddin in yanina gonderilmislerdir Selcuklu Sultani bu isyani bastirip Uc islerini de yola koyduktan sonra Karaagac ovasindan ayrilarak Uluborlu ya geldiginde Mehmet Bey i oldurterek damadi Ali Bey i Turkmenlerin basina bagimsiz bey yapti ve boylece Turkmenler Selcuklu ve dolayisiyla Ilhanli egemenligi altina girmis oldu Turkmenlerin bu isyaninin bastirilmasi hayli sert olmustur Uc Turkmenlerinin reisi olan Ali Bey den cesitli kaynaklar bahsederler Ibni Haldun da gecen Ali Bey in Denizli emiri ve guney Bizans Uc u kumandani oldugunu M Halil Yivanc soylemektedir Baybars in Anadolu yu terk edisinden sonraki olaylar sirasinda Ladik emiri olarak olarak zikredilen Ali Bey in bu isyanda adi gecen sahisla ayni oldugu muhakkaktir Ali Bey sonra dan Denizli de bir beylik kuracak olan Inancogullari nin atasidir Keza bu isyanda adi gecen Turkmen beylerinden Ilyas Bey de Hamidoglu Dundar Beyin babasidir Turkmenlerin Oguz Turklerinin Kizilhisar ve Acipayam yoresine geldiklerinde bu ovada Karaagac palamut agaclarinin cok olmasindan dolayi bu yere Karaagac adini vermislerdir Turkmenlerin Selcuklulara karsi baskaldirmalarindan dolayi da Asikaraagac denilmistir Bu rivayete gore de Afsar oymagina mensup Karaagac Baba ya izafeten Karaagac adi verildigi soylenmektedir 1864 yilinda Asikaraagac yoresinin Konya vilayetine baglanmasi uzerine Asi oneki kaldirilarak Garbikaraagac adi verilmis ve bu ad da 20 yuzyilda da Acipayam a donusturulmustur Tarihi eserler sosyal ve sportif faaliyetlerTarihi eserler Oren yerleri hoyukler turbeler savas alanlari tarihi mezarlar kale sur ve sehir kalintilari Koyde okul olarak kullanilan Kurtulus Savasi nda Yunan karargahi ve gunumuzde konut olarak kullanilan Salim Erhan a ait ev zindan olarak kullanilan Kebir Camii Selcuklu Hamami Erenler mevkiindeki koy kalintisi Agacbeyli yolundaki Efe mezarlari Bilese mevkiinde bulunan Kurtulus Savasi mezarlari Taspinar Hoyugu Yukaribaglar mevkiinde bulunan Roma mezarlari Caber Kalesi kalintilari Cil hoyugu ve Cabar koyu istihkamlari Sosyal faaliyetler Kasabadaki iki adet sinema ve tiyatro salonunun 1978 yilinda kapatilmasi nedeniyle sosyal faaliyetler yapilamamaktadir El isleri zanaat ornekleri Kasabaya ozgu keci kilindan ve yunden yapilan kilim dokumaciligi heybe sus torbasi dokumasi yapilmaktadir Tahta kasik oymaciligi yapilmasina ragmen gunumuz kosullari nedeniyle ornekleri azalmistir Ilce merkezinde ve meskun olanda tarihi eser dikkat cekmemekle beraber arkeolojik alanda saha calismasi yapilmasi icin bakir bir alandir Zira Yoruk kulturu ogeleri sonradan entegre olan bu cografyada yapilmasi gereken toprak tabakalarinin incelenmesi ve zamanlandirilmasidir Mugla bolgesine en kestirme yollari barindiran bu cografyanin MO 600 lerde sik ormanlik oldugu tahmin edilmektedir Halk egitim hizmetleri 1999 yilina kadar ilcede bicki dikis nakis kurslari acilmis 1999 yilinda kursiyer yetersizligi nedeniyle kurs acilmamis olmasina karsin halen Halk Egitimi Merkezi yeni binasinda degisik dallarda kurs etkinlikleri devam etmektedir Sportif Etkinlikler Ilcede bulunan Serinhisar Belediye Spor Kulubu Denizli 1 Amator Kume de ve Gencler Ligi nde musabakalara katilmasi nedeniyle futbol calismalari genclerin icindeki yeteneklilerin egitimi icin antrenorlerce yapilan hazirliklar kasabalar arasi futbol ve voleybol musabakalari yapilmaktadir Ilcede gures sporu ilgi gormekte olup Ilce Gures Ihtisas Kulubu calismalar yapmakta olup gencleri yetistirmektedir Spor tesisleri Ilcede resmi musabaka normlarina uygun toprak zeminli futbol sahasi mevcuttur Avcilik faaliyetleri ve avlaklar Ilcede bilincsiz ve gelisiguzel yapilan avcilik av hayvanlarinin soylarinin tukenmesi tehlikesini gundeme getirmis bu nedenle ilcede faaliyet gosteren Avcilar ve Aticilar Dernegi nin duzenli calismalariyla denetimli olarak av yapilmasi saglanmistir Kulturel etkinlikler2001 yilindan beri ilce merkezinde Leblebi ve Kultur Festivali yapilmaktadir Festival ilcede Camlik denilen bolgede her yil temmuz ayinda yapilmaktadir Her yil cesitli yerel ve ulusal sanatcilarin da katilimiyla 3 gun suren festivale cevre il ve ilcelerden cok sayida konuk gelmektedir Ayrica Serinhisar a bagli Yatagan kasabasinda da her sene Bicakcilik Festivali yapilmaktadir Kaynakca Arsivlenmis kopya PDF 5 Nisan 2015 tarihinde kaynagindan PDF Erisim tarihi 21 Aralik 2012 Arsivlenmis kopya 23 Haziran 2012 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 21 Aralik 2012 1990 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2000 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2007 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2008 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2009 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2010 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2011 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 3 Kasim 2012 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 3 Kasim 2012 2012 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 20 Subat 2013 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 8 Mart 2013 2013 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 15 Subat 2014 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 15 Subat 2014 2014 genel nufus sayimi verileri Turkiye Istatistik Kurumu 10 Subat 2015 tarihinde kaynagindan html arsivlendi Erisim tarihi 10 Subat 2015 a b c d e f g h Merkezi Dagitim Sistemi html Dogrudan bir kaynak olmayip ilgili veriye ulasmak icin sorgulama yapilmalidir Turkiye Istatistik Kurumu Erisim tarihi 13 Nisan 2016 Serinhisar Nufusu Denizli nufusu com Erisim tarihi 5 Subat 2021 Arsivlenmesi gereken baglantiya sahip kaynak sablonu iceren maddeler link Denizli Serinhisar Nufusu nufusune com Arsivlenmesi gereken baglantiya sahip kaynak sablonu iceren maddeler link Dis baglantilarSerinhisar Kaymakamligi 3 Ekim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde