Bu madde, bir , gibi yazılmıştır.Haziran 2020) ( |
Bu madde önerilmeyen biçimde kaynaklandırılmıştır.Haziran 2020) () ( |
Bu madde, uygun değildir.Mayıs 2020) ( |
Max Horkheimer “Akıl Tutulması” isimli kitabında genel hatlarıyla yazarın Hitler Almanyası'ndan ABD’ye kaçış sürecinde toplumsal felsefeye bugünlerin izleri açısından yeni bir yaklaşım kazandırır. Akıl ve aydınlanma tarihini Avrupa’da faşizmin yükselişi ve ABD’de bireyci anlayışın geldiği nokta ile pekiştirmiştir. Aynı zamanda eserin döneme ettiği şahitlik de söz konusudur. Çıkarsamalarını ABD ve Avrupa’da yakından inceleme şansını yakalamıştır. Yazar genel olarak pragmatizmi eleştirmektedir. Pragmatizm ise pozitivizmin içinde gelişme alanı bulur. Batı düşüncesi tarihinde mitosla başlayan süreç hurafeye ve nesnel akla karşı bir mücadele olarak gelişirken kendini zamanla kaçındığı ve yok etmeye çalıştığı unsurların içinde bulmuştur. Öznel akıl kendi içinde bireyselleşmiş bir akıl mitini var ederek nesnelleşme eğilimi göstermiştir. Bu durumda akıl tekrar bir araç haline gelir ve akıl ile yürütüldüğü iddia edilen eylem aslında bir yabancılaşmayı doğurmuş olur. Aydınlanma dogma kültüre karşı başlamış bir mücadeleyi esas almış olsa da sonuç olarak aşırı özgülleşmiş bir aklı ve toplumsal felsefeyi var etmiştir.
Araçlar ve amaçlar
Akıllıca hareket etmek demek yazara göre bir birey açısından kendini, başkalarını korumak ve yasalara uymak demektir. en azından toplum üzerindeki görünmez erkler ona böyle öğretmiştir. Akıllı olmak demek toplumda inatçı olmamak, gerçeklere uymak ve kabul etmekten geçer. Bu durum rasyonel düşünen birey için bu noktada şekillenmiştir. Sokrates, toplumunun bu şekillenme ile yozlaşmış kutsal ve köklü düşüncelerini daimonun yani diyalektiğin eleğinden geçirerek eleştirmesi sebebiyle toplum tarafından dışlanmıştır. Antik Yunan toplumu ile başlayan bu eleştiri aslında öznel akla karşı bir savaşın ilk örneklerinden olmuştur. İlericilik maskesi burada ön plana çıkmaktadır. Atina için bu ilericilik polisin refahının ve düzeninin korunmasıyla bağlantılıdır. İlericilik yazara göre ideolojik maskelerin en dışında yer almaktadır. İdeolojik çıkarlar ise kişisel çıkarları içinde barındırmaktadır. Sokrates bunu eleştirirken yasalardan feragat etmemeyi baldıran zehrini içmek pahasına gerçekleştirmiştir. Akıl Sokrates’e göre ilişkilerin düzenlenmesi demekti. Nesnelerin gerçek doğasını yansıtmakla yükümlü olan aklın mutlak bir doğruyu bulması beklenmekteydi. Hatta Horkheimer bu örneği verirken Sokrates’in ilahi bir ilham veya daha aşırı bir kelimeyle vahiy kaynaklı konuştuğu ya da konuşması gereken her şeyin zaten mutlak bir kaynakta var olduğu iddiasını da belirterek mutlak doğru ile nesnel aklın toplumsal felsefesini pekiştirmiştir. Üstte duran ölümsüz bir model yani “daimon” aklın nesnel yanını Sokrates’e göre herkese açık şekilde yansıtmaktaydı.
Akıl zamanla bir uzlaştırma veya uzlaşma evresine yükselmiş ve böyle yorumlanmıştır. Bu durum kilisenin gücünü yitirmesiyle başlamıştır. Dinsel farklılıklar artık önemini yitirmiş ve yükselen bireyci anlayışla birlikte inançlar dava güdümüne dair anlamlarını yitirmeye başlamıştır. Akıl kavramı bu durumda yazara göre yeni bir kavrayış olarak nitelendirilmiştir. Dinsel doktrin içindeki tartışmalar önemini kaybedince “çeşitli siyasal hiziplerin sloganları, propaganda malzemesi olarak gören” devlet adamlarının ve hümanistlerin görüş açılarıyla açıklanmıştır.[1] Aklın dinden ayrılması aydınlanma ile birlikte aklın nesnel yanını azaltmıştır. Yeni akıl bağnazlığa ve yobazlığa karşı gelerek refaha ulaşmanın yollarını arıyordu. Böylece akıl bilimselleşmiş, pozitivist ve pragmatik yaklaşımlar yeni bir boyut kazanmışlardır.
Horkheimer’e göre 17. Yüzyıla gelindiğinde akıl hala nesnel işlevini sürdürmekteydi. Bu kez ortaya çıkan rasyonel yaklaşım önceki dogmatik rejimlerin yerini almıştır. Spinoza’ya göre göre kavrayış evrenseldir. Evrenin bilgisini kavramak ise ahlakın doğmasında bir etkendir. Gerçekliği bir hikmet olarak kavrayan Spinoza’yı örnek veren yazar dogmatik rejimin ahlaki beklentilerini belirterek nesnel aklı açıklamıştır. Din, daha sonra bir kültüre dönüşerek nesnelliğini yitirmiştir. Ahlaki ve dinsel bir kavrayış etmeni olarak akıl kendi kendini yok etmiştir.
Soyut ve kişisel çıkar bir ilke olarak şekillenmeye başladığında liberal ideoloji düşünsel bir sömürü haline gelmiştir. Horkheimer’e göre bu durum rasyonel birlik ilkesinin de aslınsa sonu olmuştur. Ulusal birlik anlayışı böylece sağlam bir temel üzerinde duramamıştır. Bu durum bir uzlaşma eksikliğinin getirisi olarak karşımıza çıkar ve faşizme geçme eğilimini taşımaktadır. Bu anlatı Avrupa’nın yakın tarihinde pek çok örnek ile pekişmektedir. Bu eğilimlerin altında ise ekonomik nedenler yatmaktadır. Öznelci kişisel çıkar bu nedenlerin doğmasında etkili bir unsur olmuştur. Bu toplumun üzerinde iktidarın şekillenmesi açısından önemlidir. Akıl bu iktidar ile özerkliğini farkında olmadan kaybeder ve toplumsal sürece boyun eğen bireyleri meydana getirir. Yazar bunu "Çömlekçinin, kullandığı kilin kölesi olma eğilimi" olarak açıklar. Böylece bir araçsallaşma tesis edilmektedir. Doğru kavramı oluşan yeni toplum modelinin denetimi altına girmektedir. Düşünce ve eylem arasında fark böylece anlamını yitirmekte ve kimsenin umursamadığı bir noktaya itelenmektedir.
Bireyler toplum içinde tasnif edilirler. Akıl biçimselleştikçe geçmişte gücünü akıldan aldığı varsayılan olumlu huylar düşünsel köklerinden kopmaktadır. Böylece akıl bir araca bu olumlu niteliklerse amaca döndürülmüş olunur. Bu durum ideolojik manipülasyona açılan bir kapı haline gelmektedir. Aydınlanma ilerledikçe nesnel akıl yıkılmıştır. Ancak bu yıkılma evresinden ilginç bir biçimde gericilik ve cehalet savunucuları kazançlı çıkmaktadır. Bunun sebebi ise bireyci anlayışın yeni prangası olan pragmatik düşüncenin vuku bulmasıdır. Yazar bu konuya ilişkin olarak ABD’de "Zencilerin köleliğinin adaletsiz olduğunu kabul etmiyorum; adildir, akıllıcadır ve yararlıdır”[2] diyen bir politikacıyı örnek göstermektedir. Faydalı olan şeyin meşruluğu zamanla bireyci anlayış için önemini yitirmiştir. Oysa öznel akıl yükselirken insani sömürüyü ve dogmaları içeren nesnel aklı eleştiren bir yapı ile bunu gerçekleştirmeyi amaç edinmiştir. Ancak sınırlarını çizmeyişi onu yeni nesnel akılların içerisine hapsetmiştir. “Öznel akıl her şeye ayak uydurur. Geleneksel insancı değerlerin hem savunucuları hem de karşıtları tarafından kullanılabilir”.[3]
Çoğunluk John Adams’a göre her zaman bir azınlığı çiğneyerek kendini var etmektedir. ABD Anayasasını yazanlar toplumun temel yasasının çoğunluğun isteklerine göre şekilleneceğini düşünmekteydi. Durum zamanla belli hakları hiçe saymaya dönüşmüştür. Öznel akıl doğruların bir alışkanlık ve anane sorunu olduğunu açıklayarak aslında doğrunun ruhsal otoritesini hiçe saymaktadır. “Her konuda kamu yargılarına başvurma biçimini alan ve çeşitli kamuoyu ölçme ve modern iletişim teknikleriyle uygulanan çoğunluk ilkesi, düşüncenin hizmet etmek zorunda olduğu egemen kuvvet haline gelmiştir”.[4] Bu yeni bir ruhu yani hiçe sayılan kavramları doldurmak adına yeni bir Tanrı’dır. Yazara göre "iyi" olma, zamanın yeni bir fonksiyonu olarak şekillenir. Gelenek nesnel doğrulara duyulan inancın bir türevi iken aklın öznelleşmesi ile iyi kavramı artık yasadan türetilemez oldu. Sadece yaptıkları yasaları çiğnemiş olsalar da iyi olanla bir bağdaştırma yapmaktaydılar. Bugünkü toplumu bir arada tutan fiziksel zor ve maddi çıkar içeren kuvvetler bugün hala var olsalar da aklın biçimselleşmesi ile zayıflamışlardır.
Horkheimer “şeyleşme” kavramı üzerinden bireyciliğin ortaya koyduğu tahribatlara değinmektedir. Orta Çağ'da soyluların şövalyeliğe, mülke ve ruhban sınıfının Tanrı’ya adadığı hayat pragmatizmle birlikte yozlaşan yeni sermayeci anlayışta yeniden bir şekil bulmuştur. Pek çok alanda bilim, sanat ve diğer pek çok unsur belli bir zümreye ait kılınarak şeyleştirilmiştir. Bu durumda felsefe de modern düşünceye esir düşmüş olarak karşımıza çıkmaktadır. “Pragmatizm anımsamaya ve derin derin düşünmeye vakti olmayan bir toplumu yansıtır”.[5] Her şey konu ve malzeme olarak yeniden biçimlenmektedir. Bu durum bir aynılaşmayı beraberinde getirir. Çünkü pragmatizm kavrayışları eyleme dönüştürmeye çalışmaktadır. Bir rol biçme durumu bu noktada ortaya çıkar ve bireyin bu rolün niteliği hakkında düşünmesi bile faydasızdır.
Bireyin pragmatizmin ve pozitivizmin topluma kazandırdığı etkiler altında yargılama ve sorgulama gücü sönmüş vaziyettedir. İnsanlar Francis Bacon’a göre öfkeleri durumunda mizaçlarını tam olarak belli edebilirler. “Proteus'un ancak eli kolu sıkıca bağlandığı zaman biçim değiştirmesi gibi” dönüşümler ve nesnel akla devredilmiş öznel yargılar yeniden şekillenmektedir. Mutlak hale gelen öznel akıl kendi kendini yok ederek yeni örgütlenme biçimlerini meydana getirmiştir.
Çatışan reçeteler
Horkheimer bu bölümde felsefenin bahsedilen kültürel bunalımla ilişkisini incelemektedir. Pozitivistlere bu bunalımı bir "sinirsel zayıflamaya" bağlamaktadırlar. Bilimsel yönteme güveni olmayan “yüreksiz entelektüeller, sezgi ya da vahiy gibi başka bilgi yöntemlerine bel bağlamıştır”.[6] Horkheimer ise bu güvensizliğin bir boşluk olduğunu iddia etmektedir. Pozitivizm teknokrasi ile işlemektedir. Yazara göre pozitivistler nasıl Platon’un filozofları yönetici yapmak istediyse mühendisleri somutun filozofları olarak görmek istemektedir. Ancak yazar pozitivistleri, pratiği felsefeye uyarlamak yerine, felsefeyi bilime, yani pratiğin gereklerine uyarmalarıyla eleştirmektedir.
Yazara göre, o zamanın değerlerinin çökmekte olan hiyerarşisine bir felsefi temel oluşturabilmek için geçmişteki nesnel akıl teorilerini canlandırılmaya başlanmıştır. Faşizm bunlardan sadece biridir. Faşizm aynı zamanda gizli bir öfke örgütlemesi oluşturarak bireyci anlayış içinde nesnel aklı yaratmıştır. Bu bağlamda faşizm mutlak olanı yeni felsefe ile araç kılmakta ve yapay bir amaç sunmaktadır. Bu aynı zamanda öznel akılla insani içeriklerin de boşaltılmasının bir sonucu olmuştur.
Din ve bilim ilişkisine pozitivistler pek çok açıdan eksik bakmışlardır. Yazar tarihsel kanıtları ile bu düşüncesini desteklemekte ve Katolik kilisesinin şarlatanlıklara ve bilimin arınmasına bir katkısı olduğunu ifade etmiştir. Hatta Galileo’nun papayla olan yakın ilişkilerinden söz etmektedir. Bu bilimin ruhuna her zaman dindarların karşı olduğu söylemine yazarın bir eleştirisidir. Sinir hastalıkları ve ruhsal iflaslar bireyselliğin ve öznel aklın büyük bir sorunu iken kilisenin bu sorunlarla mücadelesini örnek vermekten kaçınmaz. Bu bağlamda iki zıt kutbu birbirine vuran Horkheimer pozitivizmi ve yeni Thomasçılığı doğruluk ilkesine yaklaşımları ile ele almaktadır. Yeni Thomasçılık doğruluk için esnek bir alan bırakma vazifesini kaybetmiştir. Pozitivizm ise dogmatizm eleştirisini çok ileri taşıyarak doğruluk ilkesini kendi içinde yok etmiştir.
Doğanın başkaldırması
Akıl artık karşısına çıkan her şeyi araçsallaştırarak bir indirgeme yapmaya mecbur kılınmıştır. Hayatta amaçlarını belirleme yetkisi böylelikle aklın elinden gitmiş olur. Horkheimer’e göre artık tek amaç bu yeni düzenleyici erkin faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Bağımsızlaşma bu noktada kendi yazgısına terk edilmiştir.
Doğa üzerinde hakimiyet sağlama insanın üzerinde egemenliği sağlamada bir adımdır. İnsan bunu yapabilmek için yazarın ifadesiyle “kendi içindeki doğayı da boyunduruk altına alır”.[7] Birey kendisi dışındaki doğanın köleleştirilmesine katılırken bu egemenliği önce kendi içinde içselleştirmiş hale gelmelidir. Toplumun ve kurumların uyuşmazlığı bireyin iç dünyasına da yansımakta ve öznenin varoluşuna açık ya da örtülü olarak müdahale etmektedir. Sağ kalmak güdümü amaç haline geldiğinde egonun gelişimiyle birlikte tahakkümü içselleştirdiği durum ortaya çıkar. Tahakküm ilkesi diyalektiğin bahsedilen ters dönüşü sürecinde insanı egemenlik altına aldığı doğanın bir aleti durumuna düştüğü görülmektedir.
Mimetis kavramı taklit ile özdeştirilmektedir ve psikolojik açıdan yazarın doktrininde kendine bir yer kazanır. Sanayi toplumu ve yıkıcılık arasındaki köprüyü Horkheimer bu bağlamda kurmaktadır. Uyarlama birey üzerinde çoğunluğun ve erklerin toptan olarak öykündürme faaliyetiyle gerçekleştirdiği bir durumdur. Uyum sağlamak artık birey için amaç haline gelmiş ve bireyi de araç kılmıştır. Bu durum bireysel yaklaşımın nesnel akıldan kopuşunun yanılsamasıdır. Akıl inatlaşmama ile açıklanırken bu uyum gizli şekilde tanımda yer almaktaydı. Bu süreçte bireye dayatılan mekanikleşmede dikkatini dağıtacak unsurlara karşı bir mücadele yeni zihniyetin edilgen duruma düştüğü bir haldir. Yazar bu duruma örnek olarak reklamları ele alır:
“Eski tür işadamlarının kullandığı ikna yöntemleriyle modern reklamcılığınkileri —iç bayıltıcı neon işaretleri, devasa afişler, kulakları sağır eden hoparlörler— karşılaştırmak yeterlidir. Hiçbir şeyi kutsal saymayan reklamların çocuksu sloganlarının ardında, bu lüks budalalığın masraflarını ödeyebilen sanayi şirketlerinin gücünü ilan eden görünmez bir metin durmaktadır”.[8]
Burada dikkat edilmesi gereken bireyin moda ya da kalite gibi anlayışları aslında otoriteye bağlı güvenler gibi değil tıpkı kendi öznesine ait seçimlermiş gibi algılamasındaki yanılsamalardır.
Mimetis unsuru aynı zamanda bastırılmış duyguları içinde tutmaya yol açan bir unsur haline gelmiştir. Örneğin Nazi Almanya’sında mitinglerde toplumun nefretleri ve bastırılmış duyguları ön plana çıkarıldığında kalabalıkların daha da coşkulu bir şekilde yeni otoriteye bağlandığı görülmüştür. Yazara göre Orta Çağ’da nesnel aklın cadı avlarının yerini öznel aklın ortaya çıkışında siyasal azınlıklar ve onlara yönelik yasaklar almıştır. Çoğunluk yine bir tahakküm altına girmiş ve nesnelleşen bir akılla yanılsama alanına girmişlerdir. Bu durumda “kişilik” unsuru insanlar için ortadan kalkmaktadır. Öykünmeleri aile içinde başlayan bireyler toplum içinde bastırılmış olan duygularının açığa çıkması ile ceza korkusundan arınmış olmaktadırlar. Saygıları böylece iktidara ve güce yönelmektedir ve bu bağlamda kendilerini öznel olarak var ettiklerine inanmaktadırlar.
Bireyin yükselişi ve dönüşü
Felsefe bireyin bunalımı ile birlikte bir bunalıma girmiştir. Eğer ki insanlar üstlerini ve iktidarı altında oldukları kurum ve kişilere karşı öykünmeye alıştırılmamış olsalardı, “kişiliklerini geliştirmeye çağıran eğitim kampanyaları ve çığırtkan reklamlar”, onlara aşağılayıcı, ikiyüzlü girişimler olarak, onları sahte bir doyum içinde uyutma çabaları olarak görünürdü. Felsefe bu noktada bireyci yükselişle birlikte yeni bunalımını yaşamaktadır. Tam bir bireysellik tıpkı Homeros’un Odessia’sı gibi kurnazlık gerektiren bir iç devinimi gerektirmektedir. Aslında bu Yunan felsefesinde öznel akla karşı tutumun bir somut örneğini teşkil etmekteydi. Nesnel aklın hâkimiyeti ile felsefe üzerinde özgürlüğü yeniden tanımlamaya gerek duymamaktaydı. Örneğin Sokrates’in yargılanması yazara göre tarihte “bireysel vicdanla devletin, idealle gerçeğin arasında bir uçurumun belirmeye başladığı anı temsil eder”.[9] Bugün ise felsefe, insanın iç dünyasında bir avunumun bulunması çabasını andırır.
Herkesin kendine döndüğü alanda bireysellik yazara göre zedelenmektedir. Sıradan insan siyasete karışmaktan vazgeçtiği zaman toplum orman kanunlarına geri dönmekte, bu da bireyselliğin son kalıntılarını yok etmektedir. Çünkü toplumdan mutlak olarak kopmuş bir birey anlayışı aslında yanılsamadan ibarettir.
Modern çağın sorunlarından biri, bireyin tek ölçütü ve varlık nedeni olan etkinliğin de bir rol biçme tutkusudur. Yazar bunu "çocuklardan biri olma" yeteneği olarak açıklamıştır. Kuvvetli görünmek, başkalarını etkileyebilmek, kendini iyi "satabilmek", gerekli ilişkileri kurmak...” Bu bazda misal olarak kamuoyu yoklamaları, düşünsel varoluşunun tamamını kucaklayabilir hale gelmiştir. Birey hayatını birkaç soruluk anketlere sığdırabilmiş vaziyete gelmiştir. Kitlelerin putlaştırdığı şeyler ve insanlar ise aslında kendi reklam kampanyalarının ürünü, kendi fotoğraflarının büyütülmüş biçimine dönüşerek toplumsal süreç içindeki birer fonksiyona dönüşmektedir.
Felsefe kavramı üzerine
Kitle şımartılmış çocuklar gibidir. Bireysellikten yoksun bırakılmış kitlelerin hoşuna giden ideolojiler baskının bir dışa vurumu ile tekabül etmektedir. Dil bu noktada önemli bir araç sayılmaktadır. Bu sebeple felsefe, artık “dilin fısıltıya dönüşmüş tanıklığına daha duyarlı olmalı ve dilin içinde korunmuş yaşantı katmanlarını kurcalamalıdır”.
Sonuç
Nesnel akıl bir hiyerarşiyi tekâmül etmekte ya da hiyerarşi ile birlikte doğmakta ve gelişmektedir. Bu aynı zamanda toplumun bir kesiminin ortaya koyduğu bir uzlaştırma olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanın varoluşu, öz çıkarı ve varlığın korunması ile başlayan süreç aynı zamanda düşünüşün toplum ve birey arasında bir ortaklaşma sürecine girmesini sağlamaktadır. Horkheimer aklın öznelleşmesi ile biçimselleştirilmesini eş anlamlı olarak kullanmıştır. Aydınlanma ile bireyin akıl yoluyla tercihleri üzerinde bir egemenlik kurması ve kendini bağlayan ve kendinin dahi farkında olmadan kendisini oluşturan toplum üzerinde hakimiyet kurmuş yapılanmalardan –örneğin Platon’un Devlet ideali, kilise dogmaları ve skolastik düşünce yapıları gibi- arınması ise öznel akıldır. Ancak aklın öznelleşmesi süreci de tarihsel olarak incelendiğinde yeni nesnel aklın kurbanı haline gelmiştir. Öznel aklın galibiyeti yazarın yaşadığı zaman ve coğrafyalarda hezimete uğramıştır. Öznel akıl pragmatik düşünce ile yükselmiş amaçların değerinden soyutlanmış hale gelmiştir. Böylece bireyin kararları aklının dışındaki etmenlere bağımlı hale gelmektedir. Akıl tercihlerden tekrar arınmıştır.
[1] Max Horkheimer, Akıl Tutulması (The Eclipse of Reason), 4. Basım, Metis Yayınları, İstanbul 1998, ss. 62
[2]Horkheimer, age, ss. 70
[3] Horkheimer, age, ss. 70
[4] Horkheimer, age, ss. 74
[5] Horkheimer, age, ss. 84
[6] Horkheimer, age, ss. 94
[7] Horkheimer, age, ss. Ss 120
[8] Horkheimer, age, ss. 124
[9] Horkheimer, age, ss. 149
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde bir Vikipedi editorunun kisisel duygularini bildiren ve kisisel bir dusunme kisisel deneme veya tartismali deneme gibi yazilmistir Lutfen maddeyi ansiklopedik bir tarzda yeniden yazarak gelismesine yardimci olun Haziran 2020 Bu madde onerilmeyen bicimde kaynaklandirilmistir Gosterilen kaynaklar kaynak gosterme sablonlari kullanilarak dipnot belirtme bicemine uygun olarak duzenlenmelidir Haziran 2020 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Mayis 2020 Max Horkheimer Akil Tutulmasi isimli kitabinda genel hatlariyla yazarin Hitler Almanyasi ndan ABD ye kacis surecinde toplumsal felsefeye bugunlerin izleri acisindan yeni bir yaklasim kazandirir Akil ve aydinlanma tarihini Avrupa da fasizmin yukselisi ve ABD de bireyci anlayisin geldigi nokta ile pekistirmistir Ayni zamanda eserin doneme ettigi sahitlik de soz konusudur Cikarsamalarini ABD ve Avrupa da yakindan inceleme sansini yakalamistir Yazar genel olarak pragmatizmi elestirmektedir Pragmatizm ise pozitivizmin icinde gelisme alani bulur Bati dusuncesi tarihinde mitosla baslayan surec hurafeye ve nesnel akla karsi bir mucadele olarak gelisirken kendini zamanla kacindigi ve yok etmeye calistigi unsurlarin icinde bulmustur Oznel akil kendi icinde bireysellesmis bir akil mitini var ederek nesnellesme egilimi gostermistir Bu durumda akil tekrar bir arac haline gelir ve akil ile yurutuldugu iddia edilen eylem aslinda bir yabancilasmayi dogurmus olur Aydinlanma dogma kulture karsi baslamis bir mucadeleyi esas almis olsa da sonuc olarak asiri ozgullesmis bir akli ve toplumsal felsefeyi var etmistir Araclar ve amaclarAkillica hareket etmek demek yazara gore bir birey acisindan kendini baskalarini korumak ve yasalara uymak demektir en azindan toplum uzerindeki gorunmez erkler ona boyle ogretmistir Akilli olmak demek toplumda inatci olmamak gerceklere uymak ve kabul etmekten gecer Bu durum rasyonel dusunen birey icin bu noktada sekillenmistir Sokrates toplumunun bu sekillenme ile yozlasmis kutsal ve koklu dusuncelerini daimonun yani diyalektigin eleginden gecirerek elestirmesi sebebiyle toplum tarafindan dislanmistir Antik Yunan toplumu ile baslayan bu elestiri aslinda oznel akla karsi bir savasin ilk orneklerinden olmustur Ilericilik maskesi burada on plana cikmaktadir Atina icin bu ilericilik polisin refahinin ve duzeninin korunmasiyla baglantilidir Ilericilik yazara gore ideolojik maskelerin en disinda yer almaktadir Ideolojik cikarlar ise kisisel cikarlari icinde barindirmaktadir Sokrates bunu elestirirken yasalardan feragat etmemeyi baldiran zehrini icmek pahasina gerceklestirmistir Akil Sokrates e gore iliskilerin duzenlenmesi demekti Nesnelerin gercek dogasini yansitmakla yukumlu olan aklin mutlak bir dogruyu bulmasi beklenmekteydi Hatta Horkheimer bu ornegi verirken Sokrates in ilahi bir ilham veya daha asiri bir kelimeyle vahiy kaynakli konustugu ya da konusmasi gereken her seyin zaten mutlak bir kaynakta var oldugu iddiasini da belirterek mutlak dogru ile nesnel aklin toplumsal felsefesini pekistirmistir Ustte duran olumsuz bir model yani daimon aklin nesnel yanini Sokrates e gore herkese acik sekilde yansitmaktaydi Akil zamanla bir uzlastirma veya uzlasma evresine yukselmis ve boyle yorumlanmistir Bu durum kilisenin gucunu yitirmesiyle baslamistir Dinsel farkliliklar artik onemini yitirmis ve yukselen bireyci anlayisla birlikte inanclar dava gudumune dair anlamlarini yitirmeye baslamistir Akil kavrami bu durumda yazara gore yeni bir kavrayis olarak nitelendirilmistir Dinsel doktrin icindeki tartismalar onemini kaybedince cesitli siyasal hiziplerin sloganlari propaganda malzemesi olarak goren devlet adamlarinin ve humanistlerin gorus acilariyla aciklanmistir 1 Aklin dinden ayrilmasi aydinlanma ile birlikte aklin nesnel yanini azaltmistir Yeni akil bagnazliga ve yobazliga karsi gelerek refaha ulasmanin yollarini ariyordu Boylece akil bilimsellesmis pozitivist ve pragmatik yaklasimlar yeni bir boyut kazanmislardir Horkheimer e gore 17 Yuzyila gelindiginde akil hala nesnel islevini surdurmekteydi Bu kez ortaya cikan rasyonel yaklasim onceki dogmatik rejimlerin yerini almistir Spinoza ya gore gore kavrayis evrenseldir Evrenin bilgisini kavramak ise ahlakin dogmasinda bir etkendir Gercekligi bir hikmet olarak kavrayan Spinoza yi ornek veren yazar dogmatik rejimin ahlaki beklentilerini belirterek nesnel akli aciklamistir Din daha sonra bir kulture donuserek nesnelligini yitirmistir Ahlaki ve dinsel bir kavrayis etmeni olarak akil kendi kendini yok etmistir Soyut ve kisisel cikar bir ilke olarak sekillenmeye basladiginda liberal ideoloji dusunsel bir somuru haline gelmistir Horkheimer e gore bu durum rasyonel birlik ilkesinin de aslinsa sonu olmustur Ulusal birlik anlayisi boylece saglam bir temel uzerinde duramamistir Bu durum bir uzlasma eksikliginin getirisi olarak karsimiza cikar ve fasizme gecme egilimini tasimaktadir Bu anlati Avrupa nin yakin tarihinde pek cok ornek ile pekismektedir Bu egilimlerin altinda ise ekonomik nedenler yatmaktadir Oznelci kisisel cikar bu nedenlerin dogmasinda etkili bir unsur olmustur Bu toplumun uzerinde iktidarin sekillenmesi acisindan onemlidir Akil bu iktidar ile ozerkligini farkinda olmadan kaybeder ve toplumsal surece boyun egen bireyleri meydana getirir Yazar bunu Comlekcinin kullandigi kilin kolesi olma egilimi olarak aciklar Boylece bir aracsallasma tesis edilmektedir Dogru kavrami olusan yeni toplum modelinin denetimi altina girmektedir Dusunce ve eylem arasinda fark boylece anlamini yitirmekte ve kimsenin umursamadigi bir noktaya itelenmektedir Bireyler toplum icinde tasnif edilirler Akil bicimsellestikce gecmiste gucunu akildan aldigi varsayilan olumlu huylar dusunsel koklerinden kopmaktadir Boylece akil bir araca bu olumlu niteliklerse amaca dondurulmus olunur Bu durum ideolojik manipulasyona acilan bir kapi haline gelmektedir Aydinlanma ilerledikce nesnel akil yikilmistir Ancak bu yikilma evresinden ilginc bir bicimde gericilik ve cehalet savunuculari kazancli cikmaktadir Bunun sebebi ise bireyci anlayisin yeni prangasi olan pragmatik dusuncenin vuku bulmasidir Yazar bu konuya iliskin olarak ABD de Zencilerin koleliginin adaletsiz oldugunu kabul etmiyorum adildir akillicadir ve yararlidir 2 diyen bir politikaciyi ornek gostermektedir Faydali olan seyin mesrulugu zamanla bireyci anlayis icin onemini yitirmistir Oysa oznel akil yukselirken insani somuruyu ve dogmalari iceren nesnel akli elestiren bir yapi ile bunu gerceklestirmeyi amac edinmistir Ancak sinirlarini cizmeyisi onu yeni nesnel akillarin icerisine hapsetmistir Oznel akil her seye ayak uydurur Geleneksel insanci degerlerin hem savunuculari hem de karsitlari tarafindan kullanilabilir 3 Cogunluk John Adams a gore her zaman bir azinligi cigneyerek kendini var etmektedir ABD Anayasasini yazanlar toplumun temel yasasinin cogunlugun isteklerine gore sekillenecegini dusunmekteydi Durum zamanla belli haklari hice saymaya donusmustur Oznel akil dogrularin bir aliskanlik ve anane sorunu oldugunu aciklayarak aslinda dogrunun ruhsal otoritesini hice saymaktadir Her konuda kamu yargilarina basvurma bicimini alan ve cesitli kamuoyu olcme ve modern iletisim teknikleriyle uygulanan cogunluk ilkesi dusuncenin hizmet etmek zorunda oldugu egemen kuvvet haline gelmistir 4 Bu yeni bir ruhu yani hice sayilan kavramlari doldurmak adina yeni bir Tanri dir Yazara gore iyi olma zamanin yeni bir fonksiyonu olarak sekillenir Gelenek nesnel dogrulara duyulan inancin bir turevi iken aklin oznellesmesi ile iyi kavrami artik yasadan turetilemez oldu Sadece yaptiklari yasalari cignemis olsalar da iyi olanla bir bagdastirma yapmaktaydilar Bugunku toplumu bir arada tutan fiziksel zor ve maddi cikar iceren kuvvetler bugun hala var olsalar da aklin bicimsellesmesi ile zayiflamislardir Horkheimer seylesme kavrami uzerinden bireyciligin ortaya koydugu tahribatlara deginmektedir Orta Cag da soylularin sovalyelige mulke ve ruhban sinifinin Tanri ya adadigi hayat pragmatizmle birlikte yozlasan yeni sermayeci anlayista yeniden bir sekil bulmustur Pek cok alanda bilim sanat ve diger pek cok unsur belli bir zumreye ait kilinarak seylestirilmistir Bu durumda felsefe de modern dusunceye esir dusmus olarak karsimiza cikmaktadir Pragmatizm animsamaya ve derin derin dusunmeye vakti olmayan bir toplumu yansitir 5 Her sey konu ve malzeme olarak yeniden bicimlenmektedir Bu durum bir aynilasmayi beraberinde getirir Cunku pragmatizm kavrayislari eyleme donusturmeye calismaktadir Bir rol bicme durumu bu noktada ortaya cikar ve bireyin bu rolun niteligi hakkinda dusunmesi bile faydasizdir Bireyin pragmatizmin ve pozitivizmin topluma kazandirdigi etkiler altinda yargilama ve sorgulama gucu sonmus vaziyettedir Insanlar Francis Bacon a gore ofkeleri durumunda mizaclarini tam olarak belli edebilirler Proteus un ancak eli kolu sikica baglandigi zaman bicim degistirmesi gibi donusumler ve nesnel akla devredilmis oznel yargilar yeniden sekillenmektedir Mutlak hale gelen oznel akil kendi kendini yok ederek yeni orgutlenme bicimlerini meydana getirmistir Catisan recetelerHorkheimer bu bolumde felsefenin bahsedilen kulturel bunalimla iliskisini incelemektedir Pozitivistlere bu bunalimi bir sinirsel zayiflamaya baglamaktadirlar Bilimsel yonteme guveni olmayan yureksiz entelektueller sezgi ya da vahiy gibi baska bilgi yontemlerine bel baglamistir 6 Horkheimer ise bu guvensizligin bir bosluk oldugunu iddia etmektedir Pozitivizm teknokrasi ile islemektedir Yazara gore pozitivistler nasil Platon un filozoflari yonetici yapmak istediyse muhendisleri somutun filozoflari olarak gormek istemektedir Ancak yazar pozitivistleri pratigi felsefeye uyarlamak yerine felsefeyi bilime yani pratigin gereklerine uyarmalariyla elestirmektedir Yazara gore o zamanin degerlerinin cokmekte olan hiyerarsisine bir felsefi temel olusturabilmek icin gecmisteki nesnel akil teorilerini canlandirilmaya baslanmistir Fasizm bunlardan sadece biridir Fasizm ayni zamanda gizli bir ofke orgutlemesi olusturarak bireyci anlayis icinde nesnel akli yaratmistir Bu baglamda fasizm mutlak olani yeni felsefe ile arac kilmakta ve yapay bir amac sunmaktadir Bu ayni zamanda oznel akilla insani iceriklerin de bosaltilmasinin bir sonucu olmustur Din ve bilim iliskisine pozitivistler pek cok acidan eksik bakmislardir Yazar tarihsel kanitlari ile bu dusuncesini desteklemekte ve Katolik kilisesinin sarlatanliklara ve bilimin arinmasina bir katkisi oldugunu ifade etmistir Hatta Galileo nun papayla olan yakin iliskilerinden soz etmektedir Bu bilimin ruhuna her zaman dindarlarin karsi oldugu soylemine yazarin bir elestirisidir Sinir hastaliklari ve ruhsal iflaslar bireyselligin ve oznel aklin buyuk bir sorunu iken kilisenin bu sorunlarla mucadelesini ornek vermekten kacinmaz Bu baglamda iki zit kutbu birbirine vuran Horkheimer pozitivizmi ve yeni Thomasciligi dogruluk ilkesine yaklasimlari ile ele almaktadir Yeni Thomascilik dogruluk icin esnek bir alan birakma vazifesini kaybetmistir Pozitivizm ise dogmatizm elestirisini cok ileri tasiyarak dogruluk ilkesini kendi icinde yok etmistir Doganin baskaldirmasiAkil artik karsisina cikan her seyi aracsallastirarak bir indirgeme yapmaya mecbur kilinmistir Hayatta amaclarini belirleme yetkisi boylelikle aklin elinden gitmis olur Horkheimer e gore artik tek amac bu yeni duzenleyici erkin faaliyetlerinin surdurulebilirligini saglamaktir Bagimsizlasma bu noktada kendi yazgisina terk edilmistir Doga uzerinde hakimiyet saglama insanin uzerinde egemenligi saglamada bir adimdir Insan bunu yapabilmek icin yazarin ifadesiyle kendi icindeki dogayi da boyunduruk altina alir 7 Birey kendisi disindaki doganin kolelestirilmesine katilirken bu egemenligi once kendi icinde icsellestirmis hale gelmelidir Toplumun ve kurumlarin uyusmazligi bireyin ic dunyasina da yansimakta ve oznenin varolusuna acik ya da ortulu olarak mudahale etmektedir Sag kalmak gudumu amac haline geldiginde egonun gelisimiyle birlikte tahakkumu icsellestirdigi durum ortaya cikar Tahakkum ilkesi diyalektigin bahsedilen ters donusu surecinde insani egemenlik altina aldigi doganin bir aleti durumuna dustugu gorulmektedir Mimetis kavrami taklit ile ozdestirilmektedir ve psikolojik acidan yazarin doktrininde kendine bir yer kazanir Sanayi toplumu ve yikicilik arasindaki kopruyu Horkheimer bu baglamda kurmaktadir Uyarlama birey uzerinde cogunlugun ve erklerin toptan olarak oykundurme faaliyetiyle gerceklestirdigi bir durumdur Uyum saglamak artik birey icin amac haline gelmis ve bireyi de arac kilmistir Bu durum bireysel yaklasimin nesnel akildan kopusunun yanilsamasidir Akil inatlasmama ile aciklanirken bu uyum gizli sekilde tanimda yer almaktaydi Bu surecte bireye dayatilan mekaniklesmede dikkatini dagitacak unsurlara karsi bir mucadele yeni zihniyetin edilgen duruma dustugu bir haldir Yazar bu duruma ornek olarak reklamlari ele alir Eski tur isadamlarinin kullandigi ikna yontemleriyle modern reklamciliginkileri ic bayiltici neon isaretleri devasa afisler kulaklari sagir eden hoparlorler karsilastirmak yeterlidir Hicbir seyi kutsal saymayan reklamlarin cocuksu sloganlarinin ardinda bu luks budalaligin masraflarini odeyebilen sanayi sirketlerinin gucunu ilan eden gorunmez bir metin durmaktadir 8 Burada dikkat edilmesi gereken bireyin moda ya da kalite gibi anlayislari aslinda otoriteye bagli guvenler gibi degil tipki kendi oznesine ait secimlermis gibi algilamasindaki yanilsamalardir Mimetis unsuru ayni zamanda bastirilmis duygulari icinde tutmaya yol acan bir unsur haline gelmistir Ornegin Nazi Almanya sinda mitinglerde toplumun nefretleri ve bastirilmis duygulari on plana cikarildiginda kalabaliklarin daha da coskulu bir sekilde yeni otoriteye baglandigi gorulmustur Yazara gore Orta Cag da nesnel aklin cadi avlarinin yerini oznel aklin ortaya cikisinda siyasal azinliklar ve onlara yonelik yasaklar almistir Cogunluk yine bir tahakkum altina girmis ve nesnellesen bir akilla yanilsama alanina girmislerdir Bu durumda kisilik unsuru insanlar icin ortadan kalkmaktadir Oykunmeleri aile icinde baslayan bireyler toplum icinde bastirilmis olan duygularinin aciga cikmasi ile ceza korkusundan arinmis olmaktadirlar Saygilari boylece iktidara ve guce yonelmektedir ve bu baglamda kendilerini oznel olarak var ettiklerine inanmaktadirlar Bireyin yukselisi ve donusuFelsefe bireyin bunalimi ile birlikte bir bunalima girmistir Eger ki insanlar ustlerini ve iktidari altinda olduklari kurum ve kisilere karsi oykunmeye alistirilmamis olsalardi kisiliklerini gelistirmeye cagiran egitim kampanyalari ve cigirtkan reklamlar onlara asagilayici ikiyuzlu girisimler olarak onlari sahte bir doyum icinde uyutma cabalari olarak gorunurdu Felsefe bu noktada bireyci yukselisle birlikte yeni bunalimini yasamaktadir Tam bir bireysellik tipki Homeros un Odessia si gibi kurnazlik gerektiren bir ic devinimi gerektirmektedir Aslinda bu Yunan felsefesinde oznel akla karsi tutumun bir somut ornegini teskil etmekteydi Nesnel aklin hakimiyeti ile felsefe uzerinde ozgurlugu yeniden tanimlamaya gerek duymamaktaydi Ornegin Sokrates in yargilanmasi yazara gore tarihte bireysel vicdanla devletin idealle gercegin arasinda bir ucurumun belirmeye basladigi ani temsil eder 9 Bugun ise felsefe insanin ic dunyasinda bir avunumun bulunmasi cabasini andirir Herkesin kendine dondugu alanda bireysellik yazara gore zedelenmektedir Siradan insan siyasete karismaktan vazgectigi zaman toplum orman kanunlarina geri donmekte bu da bireyselligin son kalintilarini yok etmektedir Cunku toplumdan mutlak olarak kopmus bir birey anlayisi aslinda yanilsamadan ibarettir Modern cagin sorunlarindan biri bireyin tek olcutu ve varlik nedeni olan etkinligin de bir rol bicme tutkusudur Yazar bunu cocuklardan biri olma yetenegi olarak aciklamistir Kuvvetli gorunmek baskalarini etkileyebilmek kendini iyi satabilmek gerekli iliskileri kurmak Bu bazda misal olarak kamuoyu yoklamalari dusunsel varolusunun tamamini kucaklayabilir hale gelmistir Birey hayatini birkac soruluk anketlere sigdirabilmis vaziyete gelmistir Kitlelerin putlastirdigi seyler ve insanlar ise aslinda kendi reklam kampanyalarinin urunu kendi fotograflarinin buyutulmus bicimine donuserek toplumsal surec icindeki birer fonksiyona donusmektedir Felsefe kavrami uzerineKitle simartilmis cocuklar gibidir Bireysellikten yoksun birakilmis kitlelerin hosuna giden ideolojiler baskinin bir disa vurumu ile tekabul etmektedir Dil bu noktada onemli bir arac sayilmaktadir Bu sebeple felsefe artik dilin fisiltiya donusmus tanikligina daha duyarli olmali ve dilin icinde korunmus yasanti katmanlarini kurcalamalidir SonucNesnel akil bir hiyerarsiyi tekamul etmekte ya da hiyerarsi ile birlikte dogmakta ve gelismektedir Bu ayni zamanda toplumun bir kesiminin ortaya koydugu bir uzlastirma olarak karsimiza cikmaktadir Insanin varolusu oz cikari ve varligin korunmasi ile baslayan surec ayni zamanda dusunusun toplum ve birey arasinda bir ortaklasma surecine girmesini saglamaktadir Horkheimer aklin oznellesmesi ile bicimsellestirilmesini es anlamli olarak kullanmistir Aydinlanma ile bireyin akil yoluyla tercihleri uzerinde bir egemenlik kurmasi ve kendini baglayan ve kendinin dahi farkinda olmadan kendisini olusturan toplum uzerinde hakimiyet kurmus yapilanmalardan ornegin Platon un Devlet ideali kilise dogmalari ve skolastik dusunce yapilari gibi arinmasi ise oznel akildir Ancak aklin oznellesmesi sureci de tarihsel olarak incelendiginde yeni nesnel aklin kurbani haline gelmistir Oznel aklin galibiyeti yazarin yasadigi zaman ve cografyalarda hezimete ugramistir Oznel akil pragmatik dusunce ile yukselmis amaclarin degerinden soyutlanmis hale gelmistir Boylece bireyin kararlari aklinin disindaki etmenlere bagimli hale gelmektedir Akil tercihlerden tekrar arinmistir 1 Max Horkheimer Akil Tutulmasi The Eclipse of Reason 4 Basim Metis Yayinlari Istanbul 1998 ss 62 2 Horkheimer age ss 70 3 Horkheimer age ss 70 4 Horkheimer age ss 74 5 Horkheimer age ss 84 6 Horkheimer age ss 94 7 Horkheimer age ss Ss 120 8 Horkheimer age ss 124 9 Horkheimer age ss 149