Epikür Paradoksu (kötülük problemi ya da şer problemi), din felsefesinde kötülük ile mutlak iyi olan bir Tanrı'nın varlığının nasıl bağdaştığı şeklindeki bir sorudur. Sorunu ilk olarak Epikür mantıksal bir formül ile ortaya koymuş, o zamandan beri de felsefe ile hiçbir ilişkisi olmayan kişilerden filozoflara kadar hemen herkesin zihnini meşgul etmiştir.
Problemin sunuluşu ve versiyonları
MS II. yüzyılda yaşamış bir Kilise Babası olan Lactantius’un (ö. MS 340) aktarımına göre Epikür kötülük problemini bir ikilem biçiminde şöyle formüle etmiştir:
- Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister, ne de kaldırabilir; yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O her şeye kadir değildir; ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kötü niyetlidir; ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kötü niyetlidir hem de her şeye kadir değildir; bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor, hem de kaldırabiliyorsa – ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur–, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da o kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?
- Epikuros
Problemin bir başka sunuluşu yüzyıllar sonra David Hume tarafından Din Üstüne Diyaloglar adlı eserinde Philo’nun ağzıyla şöyle yapılmıştır:
- Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?
- Öyleyse o güçsüzdür.
- Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor?
- Öyleyse o iyi niyetli değildir.
- Hem güçlü, hem de iyi ise, bu kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?
- David Hume
Problem değişik versiyonlarla defalarca tekrarlanmıştır. Kötülük probleminin çok bilinen bir versiyonu da çağdaş filozof tarafından ileri sürülmüştür.:
- Tanrı vardır.
- Tanrı mutlak iyidir.
- Tanrı her şeye kādirdir (Her şeye gücü yeter).
- Kötülük vardır.
Yukardaki maddelerden herhangi üçünü kabul eden kişi, dördüncüsünü reddediyor olmalıdır. Yani:
- Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve mutlak iyiliği (madde 2) istiyorsa ve istediği her şeyi yapabilecek kadar güçlüyse (madde 3) kötülük olmamalıdır.
- Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve sadece iyiliği istiyorsa (madde 2), fakat Dünya'da kötülük varsa (madde 4) Tanrı istediğini yapamıyor demektir. Böylece Tanrı her şeye kādir değil demektir.
- Eğer Tanrı varsa (madde 1) ve her şeye kādirse (madde 3) ve kötülük de varsa (madde 4), Tanrı kötülüğü yaratmış ve mutlak iyi değildir.
- Son olarak, eğer Tanrı aynı zamanda mutlak iyi (madde 2) ve her şeye kādirse (madde 3) ve buna rağmen kötülük varlığını sürdürüyorsa (madde 4) böyle bir Tanrı var olamaz.
Din felsefesinde bu sorulara cevap bulma çabasına genel olarak teodise denilmiş ve burada sorunun çözümüne çalışılmıştır.
Kötülük problemi bir dizi teolojik sorun yarattığı için birçok filozof önce "kötülük" kavramını sınıflandırmaya çalışmıştır. Leibniz'e kadar, özellikle de Hristiyan düşünürler, iki tür kötülükten söz etmiştir:
- Doğal kötülük ya da fiziksel kötülük: Çağdaş Hristiyan teolog John Hick'e göre "hastalık yapan bakteriler, depremler, fırtınalar, kasırgalar, kuraklıklar ve benzeri durumlarda insan eylemlerinden bağımsız olarak meydana gelen kötülükler" bu gruptan sayılır.
- Ahlakî kötülük: Acımasızlık, adâletsizlik, aldatma, kıskançlık, savaş, soykırım, yalan, zulüm v.b. insan kaynaklı kötülüklerdir.
Bu sınıflandırmada ahlakî kötülüğün sorumlusu olarak insanın kendisi ve özgür iradesi gösterilmiş, tartışma "doğal kötülük" kısmında süregelmiştir. Leibniz bunlara daha sonra bir de "metafizik kötülük" kavramını ekleyecektir. Çağdaş teologlar kötülükleri bugün de kaynaklarına göre benzer şekilde sınıflandırmaya devam ederler.
Platon'da teodise
Felsefe tarihinde bilinen ilk teodise girişimi Platon'a aittir. Sonradan geliştirilen birçok teodise düşüncesinin izleri Platon'un teodise düşüncesinde bulunabilir. Platon Evren'deki kötülüğün kaynağı olarak Tanrıyı/tanrıları görmez, başka şeyler kötülüğün kaynağı olmalıdır:
- O insanlarla ilgili olarak meydana gelen bazı şeylerden sorumludur; fakat onlarla ilgili çoğu şeyin sorumlusu O değildir. O, her şeyin sebebi değil, yalnız iyi olanın sebebidir. Kötü olan şeylerle ilgisi yoktur. Tanrı iyi olduğu için, insanların başına gelen her şey, çoğumuzun sandığı gibi, ondan gelmez. Yalnız iyi olan şeyler Tanrıdan gelir... İyi olan şeyler de, kötülüklerden daha az olduğuna göre, Tanrı’dan çok değil, az şey gelir bize...
- Bu nedenle kötü şeyler için başka sebepler aranmalıdır. Bunların Tanrı’dan geldiği söylenmemelidir.
- Platon, Devlet
Platon, maddeyi de kötülüklerin kaynağı olarak görmez, daha çok Kötü Ruhları kötülüklerden sorumlu tutar gibidir. Örneğin Timaeus'da "Tanrı Dünya'yı mümkün olduğu kadar kavranabilen varlıkların en güzeline ve her bakımdan en kusursuzuna benzetmek istedi…" der. Ancak Yeni-Platonculuğun kurucusu Plotinus'dan baslayarak Platoncu düşünürler kötülüğün kaynağı olarak maddeyi görmüşlerdir.
Irenaeus'da teodise
Irenaeus (MS. 130-202), yaratma konusunu ele alan Hristiyan Kilise babalarının ilkidir. İraneus'a göre Tanrı'nın insanı yaratması evrimsel bir tarzda ve iki aşamadan oluşur. Birinci aşaması Tanrı'nın imgesi (image of God) aşamasıdır. İkinci aşama ise Tanrı'nın benzerliği (likeness of God) aşamasıdır, ki bu aşama henüz sonlanmamış, sürmektedir. İraneus'a göre Tanrı, insanı Tanrı'ya giden manevi bir yolun henüz başında kusurlu ve mükemmellikten uzak olarak yaratmıştır. İnsana mükemmel olma potansiyeli verilmiştir, ancak bunun için insanın duyma, inceleme, akıl yürütme, anlama ve yorumlama aşamalarından geçerek ahlakî ve bilge bir varlık haline gelmesi gerekir. İnsanın iyilikleri kazanabilmesi için kötülüklerle ve sıkıntılı durumlarla yüzleşmesi gerektiği için Tanrı ile arasında bir bilişsel mesafe (epistemic distance) konulmuştur.
- İnsan, başta, yaratılmamış bir Tanrı’nın imgesi ve benzeri olarak ortaya çıkarılmış – Baba her şeyi güzelce planlamış ve Kendi emirlerini vermiş, Oğul bunu uygulamaya koymuş ve yaratma işini gerçekleştirmiş, ruh da bunu sağlamlaştırmış ve (yaratılanları) çoğaltmış ve böylece insan ise her gün biraz daha gelişim geçirmiş ve yaratılmamış Bir olana yakın bir mükemmelliğe doğru yürümüştür. Zira Yaratılmamış olan mükemmeldir, bu da Tanrı’dır
- Irenaeus, Against Heresies
İraneus'un teolojisi bugün yaygın olan Hristiyan teolojisinden belli farklılıklar gösteririr. Augustinus teolojisine hakim olan "insanın düşüşü", "ilk günah", "kefaret" gibi kavramlar İraneus teolojisinde etkili değildir. Irenaeus mânevi evrim düşüncesi için benimsediği özgür irade anlayışında Augustine'den çok farklı düşünmemekte, fakat bu özgürlüğü ileriye yönelik bir amaç olarak tasarladığı için Augustine'in günah (geçmişe yönelik) fikrinden ayrılmakta ve daha optimistik çizgiye yaklaşmaktadır. İraneus'un Augustinus'dan çok daha önce geliştirdiği bu teodise anlayışı 20. yüzyılın Hristiyan teologlarından John Hick tarafından revize edilerek savunulmaktadır.
Augustinus'da teodise
Orta Çağ Hristiyan Düşüncesi'ni derinden etkileyen filozoflardan olan Augustinus'a (MS. 354-430) göre Tanrı insani kendisinde hiçbir günah olmaksızın yaratmıştır ve onu kötülüklerden yalıtılmış bir Dünya'ya yerleştirmiştir. Ama insan Tanrı vergisi özgürlüğünü bilerek kötüye kullanmış ve günaha düşmüştür. Bütün insanlar Adem'in günahı yüzünden lanete ugramıştır, Tanrı hepimizi sefalete terk edebilecek iken, sırf iyi olduğu için içimizden bir kısmını kurtarmaktadır. Bazı insanlar bu nedenle ancak Tanrı’nın lütfuyla affedilecek, diğerleri cezaya tabi tutulacaktır. Görüldüğü gibi Augustinus'un teodise felsefesine Hristiyanlığın insanın düşüşü, ilk günah ve kefaret gibi konular egemendir. Ayrıca Agustinus’a göre, gerek varlığın kötü fonksiyonundan kaynaklanan kötülük, gerekse de günaha karşılık gelen cezadan kaynaklanan kötülük, Evren'de ahenksizliği değil, ahengi doğurur. Öyle ki bu Dünya, üzerinde hiç kötülük olmayan bir Dünya kadar iyi ve güzeldir.
Augustinus Plotinus'a benzer şekilde kötülüğü, madde ile açıklamaya çalışır. Ona göre kötülük, iyiliğin yokluğudur. Tanrı saf ve nihai iyiliktir, mutlak ve değişmezdir. Ancak Tanrı'nın yarattığı Evren "yokluk"tan yaratılmıştır, değişkendir ve maddenin oluşumu iyiliğin eksikliğinden, Tanrı'daki gibi saf ve mutlak olmamasındandır. Evren'in kendisi de aynı Tanrı gibi iyilikle doludur ama her şey aynı oranda iyilik içermez. Varlıklarda bir hiyerarşi vardır ve bu hiyerarşinin en üstünde en iyiler bulunur. Güneş, ay, yıldızlar, melekler, insanlar, kuşlar, balıklar, ışık ve karanlık hep iyidir. Ancak hiçbiri Tanrı kadar mükemmel değildir, farklı seviyelerde dururlar. Ayın güneş kadar parlak olmasını istemek nasıl doğru değilse, her varlığın mutlak iyi olmasını istemek de doğru değildir.
Augustinus'a göre deprem, fırtına, salgın hastalıklar gibi doğal kötülükler insanların işlediği günahların cezai sonuçlarıdır. Fakat bu cezalar adil olduğu için Evren'in mükemmelliğini bozmaz.
- Damak zevki bozulmamış birine lezzetli gelen ekmek, damak zevki bozulmuş birine lezzetli gelmeyebilir; gözleri sağlıklı birine ışık hoş gelirken hastalıklı gözlere acı verebilir. Aynı şekilde senin hakkaniyetin dürüst olmayan kişilere hoş gelmez: haydi haydi iyi olarak yaratmış olduğun ve aşağı seviyedeki yaratıkların bir bölümü ile uyum içinde bulunan bir engerek ve bir küçük yer solucanı da hoş gelmez. Kötüler bu aşağı bölgelere daha çok uyum sağlayarak sana (Tanrı) olan benzerliklerini yitirirler; tersine sana daha çok benzemeye çalışanlar ise, üstün yaratıklarınla daha çok uyum içerisine girerler. Kötünün ne olduğunu aradım ve onun bir töz olmadığını keşfettim, kötülük yüce tözden yâni Tanrım, senden yüz çeviren, bu içten zenginlikleri reddeden, daha aşağı seviyedeki şeylere dönerek dışarıda gururla şişinen bir irâdenin ahlâk bozukluğudur
- Augustine, İtiraflar
Leibniz'de teodise
Leibniz kötülük problemine çözüm önerisini "mümkün dünyalar teorisi" adı verilen bir teori ile açıklar. Buna göre Tanrı mümkün dünyaların en iyisini yaratmıştır. Mümkün olanın en iyisini yaratabilmek için bir takım kötülüklere göz yummak zorundadır.
Leibniz'de Tanrının yaratması Augustinus'taki gibi "yoktan yaratma" olmayıp, Platonculardaki "var olan maddeden" yaratmaya benzer. Ancak Leibnizde "madde" değil "monadlar" vardır. Tanrı ezeli, sonsuz sayıda ve bölünemeyen monadlar arasından uygun gördüklerini aktifleştirir. Yani yaratma, kuvve halindeki ideaları fiil haline geçirmektir. Tanrı bu işlemi yaparken sonsuz sayıda alem yaratma olanağına sahiptir. Tanrı bu mümkün alemler arasında son derece hassas bir hesap yapmış, bizim anlayamayacağımız kadar çok detayı gözönünde bulundurmuş ve sonunda mümkün olan dünyaların en mükemmelini yaratmaya karar vermiştir. Ancak varlıklar eksik şeylerdir, eksiksiz olan tek şey Tanrıdır. Eğer varlıklar eksiksiz olsalardı onlar da Tanrı olurdu. Bu yüzden eksikli olan şeylerden yaratılan bir dünyada kötülüğün olması doğaldır. Bunun nedeni Tanrı değildir, varlıkların eksik ve kusurlarıdır. Yani “varlıklar” yetkinliklerini Tanrı’dan, yetkinsizliklerini ise sınırsız olmaya gücü yetmeyen kendi tabiatlarından almaktadırlar.
Görüldüğü gibi, Leibniz’de bir şey Tanrı yarattığı için iyi olmayıp, iyi olduğu için Tanrı onu yaratmıştır (bu tartışma için Euthyphro ikilemi'ne bakınız). Yani iyilik ya da ahlakî olan Tanrıdan bağımsız olarak vardır. Leibniz "mademki mümkün dünyaların en iyisinde bile kötülükler olacaktı, o hâlde Tanrı bu Dünya'yı niye yarattı" şeklindeki bir soruyu kendisine sorar ve varoluşun, varolmayıştan daha iyi olduğu cevabını verir. Leibniz'e göre Tanrı, bu Dünya'yı yaratmak zorunda değildi, ama eğer yaratmasaydı hiçbir şey var olmayacaktı. Yaratırken, bütün monadlar varolmak için yarışa girdikleri için en iyisini bulmak şeklinde bir ahlakî zorunluluk altındadır.
Leibniz’e göre, Evren'in düzenini biraz anlayabilseydik, onun en bilge insanların istediklerini bile geçtiğini, onu olduğundan daha iyi kılmanın imkânı olmadığını görürdük. Ayrıca ona göre hiç kötülük olmayan Evren'in yaratıcısına inanmak ve O’nu sevmek her kişinin harcıdır. Önemli olan kötülüklerle birlikte Tanrı’yı sevmektir.
Aydınlanma çağı ve teodise'nin eleştirisi
18. yüzyılda gelişen aydınlanma çağı teodise anlayışına karşı sert eleştirilerin ortaya çıkmasını da beraberinde getirdi. Voltaire, Leibniz'in "mümkün olan dünyaların en iyisi" felsefesini yerden yere vuran Candide adlı ünlü hicvini yayınladı. Eser'de Leibniz felsefesini savunan Pangloss iki arkadaşı ile birlikte Dünya'yı dolaşıyor ve başlarına sayısız felaket geliyordu. 1755 yılında gerçekleşen Lizbon depremi de Avrupa aydınını derinden sarstı. David Hume "" adlı eserinde dinlerin ortaya çıkış nedenlerine ilişkin ilk sosyolojik açıklamaları yapıyor ve şöyle diyordu: "Din ve Tanrı konusu bütünüyle bir bilmece, açıklanamayacak bir gizemdir. Buna dair en titiz arayışımızın tek sonucu korku ve belirsizliktir. Bu nedenle herhangi bir apaçık hüküm ortaya koymak mümkün değildir."Diderot, d’Holbach gibi Aydınlanma düşünürleri, Voltaire’in ve Hume’un şüpheci tutumlarından da etkilenerek Orta Çağ sonrası devam etmekte olan baskın Hristiyanlık inancının etkilerini silmeye çalıştılar.
Hume'un teodise eleştirisi
David Hume, Doğal Din Üzerine Söyleşiler adlı kitabında bu konuyu ele alır. Kötülük problemini fizikî, ahlakî, psikolojik boyutlarıyla ele alır ve iki önermenin üzerinde ısrarla durur. Birincisi Evren'in sanıldığı gibi düzenli olmadığı, ikincisi de bir düzenin olduğu kabul edilse bile bu düzenden hareketle Tanrı düşüncesine gidilemeyeceğidir. Hume teodise girişimlerini çürütmekle yetinmez, tümüyle alaya alır:
- Biri, Evren'in bir zaman tasarı gibi bir şeyden çıktığını söyleyebilecek ya da kestirebilecektir. Fakat bu noktanın ötesinde tek bir şey bile söylemeyecek ve teolojisinin her bir noktası, son derece geniş bir hayal ve varsayma boşluğuyla saptanmaya bırakılacaktır. Böyle bir kişinin bilebileceği kadarıyla bu Dünya, üstün bir ölçütle karşılaştırıldığı zaman çok kusurlu ve yetkinlikten pek uzaktır. Bir çocuk tanrının ilk denemesi olabilir. Aksak işçilikten utanıp belki onu, sonradan yüzüstü bırakmıştır. Evren, yalnızca bağımlı, aşağı düzeyde bir Tanrısal varlığın eseri olabilir. Belki üstlerinin alay konusudur. Yahut çok yaşlanmış bir tanrının bunaklık çağının bir ürünüdür de aldığı ilk hız ve etkin atılışla, onun ölümünden beri kendi başına bir macera yaşamaktadır.
Hume Evren'in bir makineye benzetilmesine ve makinenin nasıl bir yaratıcısı varsa, Evren'in de Tanrı tarafından yaratıldığı düşüncesini mantıksız bulur. Hume'a göre bu argümanda iç içe iki hata vardır. Hem Evren'in makineye benzetilmesi hatalıdır, hem de makinenin olduğu gibi Evren'in de bir yaratıcısı olduğu hükmü.
Kant'ın teodise eleştirisi
David Hume'u hariç tutarsak, Leibniz'in teodisesi başta olmak üzere bütün teodise anlayışlarına en dikkate değer eleştiriyi Kant yapmış, hatta direkt teodise eleştirisini konu alan bir makale yayınlamıştır. Makale "Tüm Felsefi Teodise Teşebbüslerinin Başarısızlığı Üzerine" (Ing. "On The Failure of All Attempted Philosophical Teodicies") adını taşır. Kendine özgü bir Hristiyanlık anlayışı olan Kant, önce teodiseleri "Kuramsal Teodiseler" ve "Otantik Teodiseler" olarak gruplandırır. Kutsal Kitap'taki alegorik otantik teodiselere, felsefecilerin ürettikleri teodiseleri ise kuramsal teodiselere örnek gösterir. Teodise savunması yapanları "tanrının avukatı", savunmanın kendisini de "dava" olarak tanımlar. Kant'a göre bu dava bir "akıl mahkemesi" (Ing. the tribunal od reason) ya da "felsefe mahkemesi" (Ing. the tribunal od philosophy) önünde görülmektedir. Kant tanrının bu sözde avukatlarının belli konuları açıklığa kavuşturmaları gerektiğini söyler. Açıklığa kavuşturulmasını şart koştuğu 3 nokta şunlardır:
- Ya Dünya'daki gâyeliliğe aykırı olan şeylerin aslında öyle olmadığını kanıtlamalıdır.
- Ya aykırı olduğunu itiraf etmeli, fakat neden öyle olduğunu açıklamalıdır.
- Ya da son olarak, Tanrı'nın mutlak güç olduğunu fakat kötülük türü olayların sebeplerinin Tanrı'dan olmadığını, bilakis, insan veya insanüstü ruhlar gibi, iyi ve kötü başka bir sorumlu varlığın olduğunu kanıtlamalıdır.
Sonuçta Kant' göre tanrının avukatları "felsefe mahkemesi"ndeki bu "dava"yı kaybederler. Kant, ilahi hikmet ile kötülük gerçeğinin uzlaştırılamayacağı sonucuna varır. Tanrı düşüncesine bağlı olan Kant'ın bu sonuca ilişkin açıklaması ise insan aklının böylesi aşkın bir sorunu çözebilecek yetenekte olmadığı şeklindedir. Kant'a göre insan, aşkın olan bir yüce varlığa teslim olmalı, insan aklının sınırlarını aşan konuları çözemeyeceğini bilmelidir. Kant, o güne kadar yapılan teodise savunularının felsefi olarak yetersiz olduğunu göstermiş, onları sert şekilde eleştirmiş, ancak kendisi de sorunu çözecek bir açıklama yapmayıp, sorunun çözülemez olduğunu ileri sürmüştür.
Schopenhauer'un teodise eleştirisi
Schopenhauer da hocası olan Kant gibi kötülük probleminin teodise girişimi ile çözülemeyeceğini ilan eder. Çünkü ona göre her an, her yerde maruz kaldığımız bu problemin kökten bir çözümü mevcut değildir. Bu problemi teodise ile açıklamak bizi bir adım ileriye götürmemektedir. Çünkü var olan kötülüğün bir Tanrı tarafından yapıldığını ya da yapılmadığını formüle etmek, kötülüğün varolmasını engellememektedir der. Schopenhauer teodise ile çözülemeyeceğini düşündüğü kötülük probleminin asla tam olarak ortadan kaldırılamayacağını, ancak yaşama isteğinin yönlendirmesiyle ona tahammül edileceğini ve bu tahammülün ise sanat, ahlak ve sevgi yoluyla olacağını söyler.
Problemin biçim değiştirmesi
Schopenhauer ile birlikte kötülük problemi başlangıçtaki ele alınış biçiminden kopmaya başlar. Başlangıçta sorun "kötülük" ile "Tanrı" arasındaki bir sorun iken giderek "kötülük" ile tek tek insanlar arasında bir sorun haline gelmeye başlar. Schopenhauer, Kierkegaard ve Nietzsche için artık sorun kötünün varlığını, nedenini ve kaynağını açıklamak, yeni bir çözüm göstermek haline gelmiştir. 19. yüzyılda Nietsche ve Kierkegaard'ın uğraştığı Nihilizm biçim değiştiren bu sorunu çözümleyebilmek için yapılmış bir girişim gibidir. Nietsche bu girişimi şöyle açıklar:
- Nihilismin ön şekli pesimizmdir. Pesimizm, mantığın gücüyle zıtlıkları ortaya koyar; bir gerginlik durumu yaratır. Yüksek değerlerin altında bir ahlak sistemi bulundukça ve sistem geçersizleştikçe değerler hayatı yönetecekleri yerde, ondan yüz çevirmeye başlarlar; Pesimizmin gerginlik durumu nihilismi, değerlerin kökten reddedilişini hazırlar.
Aydınlanma çağı ile birlikte teodise girişimleri yoğun bir saldırı altında kaldı ve büyük felsefecilerden ağır darbeler yedi. Ancak bugün de çeşitli teodise girişimlerinin olduğu görülmekte. Çağdaş teodise girişimlerine örnek olarak Alvin Plantinga ve John Hick gösterilebilir.
Kaynakça
- ^ Tuling, Kari H. (2020). "Part 1: Is God the Creator and Source of All Being – Including Evil?". Tuling, Kari H. (Ed.). Thinking about God: Jewish Views. JPS Essential Judaism Series. Lincoln and Philadelphia: /. ss. 3-64. doi:10.2307/j.ctv13796z1.5. ISBN . LCCN 2019042781.
- ^ Michael Tooley. "The Problem of Evil". The Stanford Encyclopedia of Philosophy. 25 Şubat 2021 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Aralık 2023.
- ^ Nick Trakakis. "The Evidential Problem of Evil". The Internet Encyclopedia of Philosophy. 10 Nisan 2009 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 16 Aralık 2023.
- ^ a b c d e f g Felsefe Dergisi 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Tarihsel Olarak Kötülük Problemi ve Çözüm Yolu Olarak Teodise, Nurten Kiriş, (23 Mayıs 2012'de erişildi)
- ^ a b c d e Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyet Fakültesi Dergisi 3 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .,M.Kazım Arıcan, Kant'ın Kötülük Anlayışı ve Theodise Eleştirisi (23 Mayıs 2012'de erisildi)
- ^ a b c d e f Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 17 Nisan 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Leibniz'de Kötülük Problemi ve Teodise, Aliye Çınar (23 Mayıs 2012'de erişildi)
- ^ John L. Mackie, “Kötülük ve Mutlak Kudret”, Klasik ve Çağdaş Metinlerle Din Felsefesi, çev.: Metin Yasa, Etüt Yay., Samsun 1997, ss. 135-136.
- ^ Malatya Kilisesi 7 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde . (23 Mayıs 2012'de erişildi)
- ^ www.sonsuz.us/?q=node/420 24 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde . (23 Mayıs 2012'de erişildi)
- ^ a b c d e f Rafiz Manafov Doktora tezi 11 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde . John Hick'in Din Felsefesinde Kötülük Problemi ve Günümüz Açısından Teodise, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı
- ^ (PDF). 19 Mart 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2012.
- ^ Platon, Timaeus, 29A,30 B. (Çev. Erol Güney, Lütfi Ay), M.E.B. Yayınları, İstanbul, 1982, s.32 akt. [1] 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Irenaeus, Against Heresies: Anti Nicene Fathers, Eds. Alexander Roberts, James Donaldson, Michigan, Grand Rapids, 1996, C. I, s. s. 521-522. aktaran [2] 11 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Augustine, İtiraflar, Çev. Dominik Pamir, İstanbul, Kaknüs 1999, s. 156. aktaran [3] 11 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Felsefe Dergisi 22 Haziran 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Emin Çelebi, Kuşkucu ve Agnostik Tutum Bakımından David Hume’un Din Eleştirisine Eleştirel Bir Bakış
- ^ David Hume, Doğal Din Üstüne Söyleşiler (Din Üstüne içerisinde), çev.: Mete Tuncay, İmge Kitabevi Yay., 3. baskı, Ankara 1995, s. 209; Mehmet Aydın, Din Felsefesi, s. 147.
- ^ Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi 2002/2 18 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Şaban Haklı, Kötülük Problemi, Yaklaşımlar ve Eleştiriler
- ^ Bu makale Michael Despland'ın Kant on History and Religion adlı eserinin son kısmında ek olarak verilmiştir. Bkz. Michael Despland, Kant on the History and Religion, McGill-Quenn's University Press, Montreal and London 1973 içinde s.283-297 aktaran Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyet Fakültesi Dergisi 3 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Schopenhauer, The World as Will and Representation. (ed. E. F. Payne), New York, 1966 (C I-II) s. 591 aktaran Felsefe Dergisi 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Necla Ramazanoğlu, Kötümserlik ve Hiççilik Sorunu (Pascal, Schopenhauer, Kierkegaard, Nietzsche), (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 1983, s. 47 aktaran Felsefe Dergisi 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Epikur Paradoksu kotuluk problemi ya da ser problemi din felsefesinde kotuluk ile mutlak iyi olan bir Tanri nin varliginin nasil bagdastigi seklindeki bir sorudur Sorunu ilk olarak Epikur mantiksal bir formul ile ortaya koymus o zamandan beri de felsefe ile hicbir iliskisi olmayan kisilerden filozoflara kadar hemen herkesin zihnini mesgul etmistir Kotuluk problemini ilk olarak Epikur ortaya atmistir Problemin sunulusu ve versiyonlariMS II yuzyilda yasamis bir Kilise Babasi olan Lactantius un o MS 340 aktarimina gore Epikur kotuluk problemini bir ikilem biciminde soyle formule etmistir Tanri ya kotulukleri ortadan kaldirmak ister de kaldiramaz veya kaldirabilir ama kaldirmak istemez ya da ne kaldirmak ister ne de kaldirabilir yahut da hem kaldirmayi ister hem de kaldirabilir Eger ortadan kaldirmak istiyor da kaldiramiyorsa O her seye kadir degildir ki bu durum Tanri nin karakteriyle uyusmaz eger ortadan kaldirabiliyor fakat kaldirmak istemiyorsa O kotu niyetlidir ki bu da ayni sekilde Tanri ile uyusmaz eger O ne ortadan kaldirmayi istiyor ne de kaldirabiliyorsa hem kotu niyetlidir hem de her seye kadir degildir bu durumda da Tanri degildir eger hem ortadan kaldirmayi istiyor hem de kaldirabiliyorsa ki yalnizca bu Tanri ya uygundur o zaman kotuluklerin kaynagi nedir Ya da o kotulukleri nicin ortadan kaldirmamaktadir Epikuros dd Problemin bir baska sunulusu yuzyillar sonra David Hume tarafindan Din Ustune Diyaloglar adli eserinde Philo nun agziyla soyle yapilmistir Tanri kotulugu onlemek istiyor da gucu mu yetmiyor Oyleyse o gucsuzdur Yoksa gucu yetiyor da kotulugu onlemek mi istemiyor Oyleyse o iyi niyetli degildir Hem guclu hem de iyi ise bu kadar kotuluk nasil oldu da var oldu David Hume dd Problem degisik versiyonlarla defalarca tekrarlanmistir Kotuluk probleminin cok bilinen bir versiyonu da cagdas filozof tarafindan ileri surulmustur Tanri vardir Tanri mutlak iyidir Tanri her seye kadirdir Her seye gucu yeter Kotuluk vardir Yukardaki maddelerden herhangi ucunu kabul eden kisi dorduncusunu reddediyor olmalidir Yani Eger Tanri varsa madde 1 ve mutlak iyiligi madde 2 istiyorsa ve istedigi her seyi yapabilecek kadar gucluyse madde 3 kotuluk olmamalidir Eger Tanri varsa madde 1 ve sadece iyiligi istiyorsa madde 2 fakat Dunya da kotuluk varsa madde 4 Tanri istedigini yapamiyor demektir Boylece Tanri her seye kadir degil demektir Eger Tanri varsa madde 1 ve her seye kadirse madde 3 ve kotuluk de varsa madde 4 Tanri kotulugu yaratmis ve mutlak iyi degildir Son olarak eger Tanri ayni zamanda mutlak iyi madde 2 ve her seye kadirse madde 3 ve buna ragmen kotuluk varligini surduruyorsa madde 4 boyle bir Tanri var olamaz Din felsefesinde bu sorulara cevap bulma cabasina genel olarak teodise denilmis ve burada sorunun cozumune calisilmistir Kotuluk problemi bir dizi teolojik sorun yarattigi icin bircok filozof once kotuluk kavramini siniflandirmaya calismistir Leibniz e kadar ozellikle de Hristiyan dusunurler iki tur kotulukten soz etmistir Dogal kotuluk ya da fiziksel kotuluk Cagdas Hristiyan teolog John Hick e gore hastalik yapan bakteriler depremler firtinalar kasirgalar kurakliklar ve benzeri durumlarda insan eylemlerinden bagimsiz olarak meydana gelen kotulukler bu gruptan sayilir Ahlaki kotuluk Acimasizlik adaletsizlik aldatma kiskanclik savas soykirim yalan zulum v b insan kaynakli kotuluklerdir Bu siniflandirmada ahlaki kotulugun sorumlusu olarak insanin kendisi ve ozgur iradesi gosterilmis tartisma dogal kotuluk kisminda suregelmistir Leibniz bunlara daha sonra bir de metafizik kotuluk kavramini ekleyecektir Cagdas teologlar kotulukleri bugun de kaynaklarina gore benzer sekilde siniflandirmaya devam ederler Platon da teodise Platon a gore kotuluklerin kaynagi Tanri degildir Felsefe tarihinde bilinen ilk teodise girisimi Platon a aittir Sonradan gelistirilen bircok teodise dusuncesinin izleri Platon un teodise dusuncesinde bulunabilir Platon Evren deki kotulugun kaynagi olarak Tanriyi tanrilari gormez baska seyler kotulugun kaynagi olmalidir O insanlarla ilgili olarak meydana gelen bazi seylerden sorumludur fakat onlarla ilgili cogu seyin sorumlusu O degildir O her seyin sebebi degil yalniz iyi olanin sebebidir Kotu olan seylerle ilgisi yoktur Tanri iyi oldugu icin insanlarin basina gelen her sey cogumuzun sandigi gibi ondan gelmez Yalniz iyi olan seyler Tanridan gelir Iyi olan seyler de kotuluklerden daha az olduguna gore Tanri dan cok degil az sey gelir bize Bu nedenle kotu seyler icin baska sebepler aranmalidir Bunlarin Tanri dan geldigi soylenmemelidir Platon Devlet dd Platon maddeyi de kotuluklerin kaynagi olarak gormez daha cok Kotu Ruhlari kotuluklerden sorumlu tutar gibidir Ornegin Timaeus da Tanri Dunya yi mumkun oldugu kadar kavranabilen varliklarin en guzeline ve her bakimdan en kusursuzuna benzetmek istedi der Ancak Yeni Platonculugun kurucusu Plotinus dan baslayarak Platoncu dusunurler kotulugun kaynagi olarak maddeyi gormuslerdir Irenaeus da teodise Irenaeus a gore insanin yaratilmasi hala surmektedir Irenaeus MS 130 202 yaratma konusunu ele alan Hristiyan Kilise babalarinin ilkidir Iraneus a gore Tanri nin insani yaratmasi evrimsel bir tarzda ve iki asamadan olusur Birinci asamasi Tanri nin imgesi image of God asamasidir Ikinci asama ise Tanri nin benzerligi likeness of God asamasidir ki bu asama henuz sonlanmamis surmektedir Iraneus a gore Tanri insani Tanri ya giden manevi bir yolun henuz basinda kusurlu ve mukemmellikten uzak olarak yaratmistir Insana mukemmel olma potansiyeli verilmistir ancak bunun icin insanin duyma inceleme akil yurutme anlama ve yorumlama asamalarindan gecerek ahlaki ve bilge bir varlik haline gelmesi gerekir Insanin iyilikleri kazanabilmesi icin kotuluklerle ve sikintili durumlarla yuzlesmesi gerektigi icin Tanri ile arasinda bir bilissel mesafe epistemic distance konulmustur Insan basta yaratilmamis bir Tanri nin imgesi ve benzeri olarak ortaya cikarilmis Baba her seyi guzelce planlamis ve Kendi emirlerini vermis Ogul bunu uygulamaya koymus ve yaratma isini gerceklestirmis ruh da bunu saglamlastirmis ve yaratilanlari cogaltmis ve boylece insan ise her gun biraz daha gelisim gecirmis ve yaratilmamis Bir olana yakin bir mukemmellige dogru yurumustur Zira Yaratilmamis olan mukemmeldir bu da Tanri dir Irenaeus Against Heresies dd Iraneus un teolojisi bugun yaygin olan Hristiyan teolojisinden belli farkliliklar gosteririr Augustinus teolojisine hakim olan insanin dususu ilk gunah kefaret gibi kavramlar Iraneus teolojisinde etkili degildir Irenaeus manevi evrim dusuncesi icin benimsedigi ozgur irade anlayisinda Augustine den cok farkli dusunmemekte fakat bu ozgurlugu ileriye yonelik bir amac olarak tasarladigi icin Augustine in gunah gecmise yonelik fikrinden ayrilmakta ve daha optimistik cizgiye yaklasmaktadir Iraneus un Augustinus dan cok daha once gelistirdigi bu teodise anlayisi 20 yuzyilin Hristiyan teologlarindan John Hick tarafindan revize edilerek savunulmaktadir Augustinus da teodise Augustinus a gore kotuluklerin nedeni insanin isledigi gunahlardir Orta Cag Hristiyan Dusuncesi ni derinden etkileyen filozoflardan olan Augustinus a MS 354 430 gore Tanri insani kendisinde hicbir gunah olmaksizin yaratmistir ve onu kotuluklerden yalitilmis bir Dunya ya yerlestirmistir Ama insan Tanri vergisi ozgurlugunu bilerek kotuye kullanmis ve gunaha dusmustur Butun insanlar Adem in gunahi yuzunden lanete ugramistir Tanri hepimizi sefalete terk edebilecek iken sirf iyi oldugu icin icimizden bir kismini kurtarmaktadir Bazi insanlar bu nedenle ancak Tanri nin lutfuyla affedilecek digerleri cezaya tabi tutulacaktir Goruldugu gibi Augustinus un teodise felsefesine Hristiyanligin insanin dususu ilk gunah ve kefaret gibi konular egemendir Ayrica Agustinus a gore gerek varligin kotu fonksiyonundan kaynaklanan kotuluk gerekse de gunaha karsilik gelen cezadan kaynaklanan kotuluk Evren de ahenksizligi degil ahengi dogurur Oyle ki bu Dunya uzerinde hic kotuluk olmayan bir Dunya kadar iyi ve guzeldir Augustinus Plotinus a benzer sekilde kotulugu madde ile aciklamaya calisir Ona gore kotuluk iyiligin yoklugudur Tanri saf ve nihai iyiliktir mutlak ve degismezdir Ancak Tanri nin yarattigi Evren yokluk tan yaratilmistir degiskendir ve maddenin olusumu iyiligin eksikliginden Tanri daki gibi saf ve mutlak olmamasindandir Evren in kendisi de ayni Tanri gibi iyilikle doludur ama her sey ayni oranda iyilik icermez Varliklarda bir hiyerarsi vardir ve bu hiyerarsinin en ustunde en iyiler bulunur Gunes ay yildizlar melekler insanlar kuslar baliklar isik ve karanlik hep iyidir Ancak hicbiri Tanri kadar mukemmel degildir farkli seviyelerde dururlar Ayin gunes kadar parlak olmasini istemek nasil dogru degilse her varligin mutlak iyi olmasini istemek de dogru degildir Augustinus a gore deprem firtina salgin hastaliklar gibi dogal kotulukler insanlarin isledigi gunahlarin cezai sonuclaridir Fakat bu cezalar adil oldugu icin Evren in mukemmelligini bozmaz Damak zevki bozulmamis birine lezzetli gelen ekmek damak zevki bozulmus birine lezzetli gelmeyebilir gozleri saglikli birine isik hos gelirken hastalikli gozlere aci verebilir Ayni sekilde senin hakkaniyetin durust olmayan kisilere hos gelmez haydi haydi iyi olarak yaratmis oldugun ve asagi seviyedeki yaratiklarin bir bolumu ile uyum icinde bulunan bir engerek ve bir kucuk yer solucani da hos gelmez Kotuler bu asagi bolgelere daha cok uyum saglayarak sana Tanri olan benzerliklerini yitirirler tersine sana daha cok benzemeye calisanlar ise ustun yaratiklarinla daha cok uyum icerisine girerler Kotunun ne oldugunu aradim ve onun bir toz olmadigini kesfettim kotuluk yuce tozden yani Tanrim senden yuz ceviren bu icten zenginlikleri reddeden daha asagi seviyedeki seylere donerek disarida gururla sisinen bir iradenin ahlak bozuklugudur Augustine Itiraflar dd Leibniz de teodise Leibniz e gore bu Dunya mumkun olan dunyalarin en mukemmelidir Leibniz kotuluk problemine cozum onerisini mumkun dunyalar teorisi adi verilen bir teori ile aciklar Buna gore Tanri mumkun dunyalarin en iyisini yaratmistir Mumkun olanin en iyisini yaratabilmek icin bir takim kotuluklere goz yummak zorundadir Leibniz de Tanrinin yaratmasi Augustinus taki gibi yoktan yaratma olmayip Platonculardaki var olan maddeden yaratmaya benzer Ancak Leibnizde madde degil monadlar vardir Tanri ezeli sonsuz sayida ve bolunemeyen monadlar arasindan uygun gorduklerini aktiflestirir Yani yaratma kuvve halindeki idealari fiil haline gecirmektir Tanri bu islemi yaparken sonsuz sayida alem yaratma olanagina sahiptir Tanri bu mumkun alemler arasinda son derece hassas bir hesap yapmis bizim anlayamayacagimiz kadar cok detayi gozonunde bulundurmus ve sonunda mumkun olan dunyalarin en mukemmelini yaratmaya karar vermistir Ancak varliklar eksik seylerdir eksiksiz olan tek sey Tanridir Eger varliklar eksiksiz olsalardi onlar da Tanri olurdu Bu yuzden eksikli olan seylerden yaratilan bir dunyada kotulugun olmasi dogaldir Bunun nedeni Tanri degildir varliklarin eksik ve kusurlaridir Yani varliklar yetkinliklerini Tanri dan yetkinsizliklerini ise sinirsiz olmaya gucu yetmeyen kendi tabiatlarindan almaktadirlar Goruldugu gibi Leibniz de bir sey Tanri yarattigi icin iyi olmayip iyi oldugu icin Tanri onu yaratmistir bu tartisma icin Euthyphro ikilemi ne bakiniz Yani iyilik ya da ahlaki olan Tanridan bagimsiz olarak vardir Leibniz mademki mumkun dunyalarin en iyisinde bile kotulukler olacakti o halde Tanri bu Dunya yi niye yaratti seklindeki bir soruyu kendisine sorar ve varolusun varolmayistan daha iyi oldugu cevabini verir Leibniz e gore Tanri bu Dunya yi yaratmak zorunda degildi ama eger yaratmasaydi hicbir sey var olmayacakti Yaratirken butun monadlar varolmak icin yarisa girdikleri icin en iyisini bulmak seklinde bir ahlaki zorunluluk altindadir Leibniz e gore Evren in duzenini biraz anlayabilseydik onun en bilge insanlarin istediklerini bile gectigini onu oldugundan daha iyi kilmanin imkani olmadigini gorurduk Ayrica ona gore hic kotuluk olmayan Evren in yaraticisina inanmak ve O nu sevmek her kisinin harcidir Onemli olan kotuluklerle birlikte Tanri yi sevmektir Aydinlanma cagi ve teodise nin elestirisiTeodise girisimlerine en agir elestirileri Dogal Din Uzerine Soylesiler adli kitabiyla David Hume getirmistir Kant a gore tum felsefi teodise girisimleri basarisiz olmak zorundadir 18 yuzyilda gelisen aydinlanma cagi teodise anlayisina karsi sert elestirilerin ortaya cikmasini da beraberinde getirdi Voltaire Leibniz in mumkun olan dunyalarin en iyisi felsefesini yerden yere vuran Candide adli unlu hicvini yayinladi Eser de Leibniz felsefesini savunan Pangloss iki arkadasi ile birlikte Dunya yi dolasiyor ve baslarina sayisiz felaket geliyordu 1755 yilinda gerceklesen Lizbon depremi de Avrupa aydinini derinden sarsti David Hume adli eserinde dinlerin ortaya cikis nedenlerine iliskin ilk sosyolojik aciklamalari yapiyor ve soyle diyordu Din ve Tanri konusu butunuyle bir bilmece aciklanamayacak bir gizemdir Buna dair en titiz arayisimizin tek sonucu korku ve belirsizliktir Bu nedenle herhangi bir apacik hukum ortaya koymak mumkun degildir Diderot d Holbach gibi Aydinlanma dusunurleri Voltaire in ve Hume un supheci tutumlarindan da etkilenerek Orta Cag sonrasi devam etmekte olan baskin Hristiyanlik inancinin etkilerini silmeye calistilar Hume un teodise elestirisi David Hume Dogal Din Uzerine Soylesiler adli kitabinda bu konuyu ele alir Kotuluk problemini fiziki ahlaki psikolojik boyutlariyla ele alir ve iki onermenin uzerinde israrla durur Birincisi Evren in sanildigi gibi duzenli olmadigi ikincisi de bir duzenin oldugu kabul edilse bile bu duzenden hareketle Tanri dusuncesine gidilemeyecegidir Hume teodise girisimlerini curutmekle yetinmez tumuyle alaya alir Biri Evren in bir zaman tasari gibi bir seyden ciktigini soyleyebilecek ya da kestirebilecektir Fakat bu noktanin otesinde tek bir sey bile soylemeyecek ve teolojisinin her bir noktasi son derece genis bir hayal ve varsayma bosluguyla saptanmaya birakilacaktir Boyle bir kisinin bilebilecegi kadariyla bu Dunya ustun bir olcutle karsilastirildigi zaman cok kusurlu ve yetkinlikten pek uzaktir Bir cocuk tanrinin ilk denemesi olabilir Aksak iscilikten utanip belki onu sonradan yuzustu birakmistir Evren yalnizca bagimli asagi duzeyde bir Tanrisal varligin eseri olabilir Belki ustlerinin alay konusudur Yahut cok yaslanmis bir tanrinin bunaklik caginin bir urunudur de aldigi ilk hiz ve etkin atilisla onun olumunden beri kendi basina bir macera yasamaktadir dd Hume Evren in bir makineye benzetilmesine ve makinenin nasil bir yaraticisi varsa Evren in de Tanri tarafindan yaratildigi dusuncesini mantiksiz bulur Hume a gore bu argumanda ic ice iki hata vardir Hem Evren in makineye benzetilmesi hatalidir hem de makinenin oldugu gibi Evren in de bir yaraticisi oldugu hukmu Kant in teodise elestirisi David Hume u haric tutarsak Leibniz in teodisesi basta olmak uzere butun teodise anlayislarina en dikkate deger elestiriyi Kant yapmis hatta direkt teodise elestirisini konu alan bir makale yayinlamistir Makale Tum Felsefi Teodise Tesebbuslerinin Basarisizligi Uzerine Ing On The Failure of All Attempted Philosophical Teodicies adini tasir Kendine ozgu bir Hristiyanlik anlayisi olan Kant once teodiseleri Kuramsal Teodiseler ve Otantik Teodiseler olarak gruplandirir Kutsal Kitap taki alegorik otantik teodiselere felsefecilerin urettikleri teodiseleri ise kuramsal teodiselere ornek gosterir Teodise savunmasi yapanlari tanrinin avukati savunmanin kendisini de dava olarak tanimlar Kant a gore bu dava bir akil mahkemesi Ing the tribunal od reason ya da felsefe mahkemesi Ing the tribunal od philosophy onunde gorulmektedir Kant tanrinin bu sozde avukatlarinin belli konulari acikliga kavusturmalari gerektigini soyler Acikliga kavusturulmasini sart kostugu 3 nokta sunlardir Ya Dunya daki gayelilige aykiri olan seylerin aslinda oyle olmadigini kanitlamalidir Ya aykiri oldugunu itiraf etmeli fakat neden oyle oldugunu aciklamalidir Ya da son olarak Tanri nin mutlak guc oldugunu fakat kotuluk turu olaylarin sebeplerinin Tanri dan olmadigini bilakis insan veya insanustu ruhlar gibi iyi ve kotu baska bir sorumlu varligin oldugunu kanitlamalidir Sonucta Kant gore tanrinin avukatlari felsefe mahkemesi ndeki bu dava yi kaybederler Kant ilahi hikmet ile kotuluk gerceginin uzlastirilamayacagi sonucuna varir Tanri dusuncesine bagli olan Kant in bu sonuca iliskin aciklamasi ise insan aklinin boylesi askin bir sorunu cozebilecek yetenekte olmadigi seklindedir Kant a gore insan askin olan bir yuce varliga teslim olmali insan aklinin sinirlarini asan konulari cozemeyecegini bilmelidir Kant o gune kadar yapilan teodise savunularinin felsefi olarak yetersiz oldugunu gostermis onlari sert sekilde elestirmis ancak kendisi de sorunu cozecek bir aciklama yapmayip sorunun cozulemez oldugunu ileri surmustur Schopenhauer un teodise elestirisi Schopenhauer da hocasi olan Kant gibi kotuluk probleminin teodise girisimi ile cozulemeyecegini ilan eder Cunku ona gore her an her yerde maruz kaldigimiz bu problemin kokten bir cozumu mevcut degildir Bu problemi teodise ile aciklamak bizi bir adim ileriye goturmemektedir Cunku var olan kotulugun bir Tanri tarafindan yapildigini ya da yapilmadigini formule etmek kotulugun varolmasini engellememektedir der Schopenhauer teodise ile cozulemeyecegini dusundugu kotuluk probleminin asla tam olarak ortadan kaldirilamayacagini ancak yasama isteginin yonlendirmesiyle ona tahammul edilecegini ve bu tahammulun ise sanat ahlak ve sevgi yoluyla olacagini soyler Problemin bicim degistirmesiSchopenhauer ile birlikte kotuluk problemi baslangictaki ele alinis biciminden kopmaya baslar Baslangicta sorun kotuluk ile Tanri arasindaki bir sorun iken giderek kotuluk ile tek tek insanlar arasinda bir sorun haline gelmeye baslar Schopenhauer Kierkegaard ve Nietzsche icin artik sorun kotunun varligini nedenini ve kaynagini aciklamak yeni bir cozum gostermek haline gelmistir 19 yuzyilda Nietsche ve Kierkegaard in ugrastigi Nihilizm bicim degistiren bu sorunu cozumleyebilmek icin yapilmis bir girisim gibidir Nietsche bu girisimi soyle aciklar Nihilismin on sekli pesimizmdir Pesimizm mantigin gucuyle zitliklari ortaya koyar bir gerginlik durumu yaratir Yuksek degerlerin altinda bir ahlak sistemi bulundukca ve sistem gecersizlestikce degerler hayati yonetecekleri yerde ondan yuz cevirmeye baslarlar Pesimizmin gerginlik durumu nihilismi degerlerin kokten reddedilisini hazirlar dd Aydinlanma cagi ile birlikte teodise girisimleri yogun bir saldiri altinda kaldi ve buyuk felsefecilerden agir darbeler yedi Ancak bugun de cesitli teodise girisimlerinin oldugu gorulmekte Cagdas teodise girisimlerine ornek olarak Alvin Plantinga ve John Hick gosterilebilir Kaynakca Tuling Kari H 2020 Part 1 Is God the Creator and Source of All Being Including Evil Tuling Kari H Ed Thinking about God Jewish Views JPS Essential Judaism Series Lincoln and Philadelphia ss 3 64 doi 10 2307 j ctv13796z1 5 ISBN 978 0 8276 1848 0 LCCN 2019042781 Michael Tooley The Problem of Evil The Stanford Encyclopedia of Philosophy 25 Subat 2021 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Aralik 2023 Nick Trakakis The Evidential Problem of Evil The Internet Encyclopedia of Philosophy 10 Nisan 2009 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 16 Aralik 2023 a b c d e f g Felsefe Dergisi 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Tarihsel Olarak Kotuluk Problemi ve Cozum Yolu Olarak Teodise Nurten Kiris 23 Mayis 2012 de erisildi a b c d e Cumhuriyet Universitesi Ilahiyet Fakultesi Dergisi 3 Eylul 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde M Kazim Arican Kant in Kotuluk Anlayisi ve Theodise Elestirisi 23 Mayis 2012 de erisildi a b c d e f Uludag Universitesi Ilahiyat Fakultesi Dergisi 17 Nisan 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Leibniz de Kotuluk Problemi ve Teodise Aliye Cinar 23 Mayis 2012 de erisildi John L Mackie Kotuluk ve Mutlak Kudret Klasik ve Cagdas Metinlerle Din Felsefesi cev Metin Yasa Etut Yay Samsun 1997 ss 135 136 Malatya Kilisesi 7 Subat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde 23 Mayis 2012 de erisildi www sonsuz us q node 420 24 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde 23 Mayis 2012 de erisildi a b c d e f Rafiz Manafov Doktora tezi 11 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde John Hick in Din Felsefesinde Kotuluk Problemi ve Gunumuz Acisindan Teodise Istanbul Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dali PDF 19 Mart 2015 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 24 Mayis 2012 Platon Timaeus 29A 30 B Cev Erol Guney Lutfi Ay M E B Yayinlari Istanbul 1982 s 32 akt 1 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Irenaeus Against Heresies Anti Nicene Fathers Eds Alexander Roberts James Donaldson Michigan Grand Rapids 1996 C I s s 521 522 aktaran 2 11 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Augustine Itiraflar Cev Dominik Pamir Istanbul Kaknus 1999 s 156 aktaran 3 11 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Felsefe Dergisi 22 Haziran 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Emin Celebi Kuskucu ve Agnostik Tutum Bakimindan David Hume un Din Elestirisine Elestirel Bir Bakis David Hume Dogal Din Ustune Soylesiler Din Ustune icerisinde cev Mete Tuncay Imge Kitabevi Yay 3 baski Ankara 1995 s 209 Mehmet Aydin Din Felsefesi s 147 Corum Ilahiyat Fakultesi Dergisi 2002 2 18 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Saban Hakli Kotuluk Problemi Yaklasimlar ve Elestiriler Bu makale Michael Despland in Kant on History and Religion adli eserinin son kisminda ek olarak verilmistir Bkz Michael Despland Kant on the History and Religion McGill Quenn s University Press Montreal and London 1973 icinde s 283 297 aktaran Cumhuriyet Universitesi Ilahiyet Fakultesi Dergisi 3 Eylul 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde Schopenhauer The World as Will and Representation ed E F Payne New York 1966 C I II s 591 aktaran Felsefe Dergisi 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde Necla Ramazanoglu Kotumserlik ve Hiccilik Sorunu Pascal Schopenhauer Kierkegaard Nietzsche Yayimlanmamis Doktora Tezi Istanbul 1983 s 47 aktaran Felsefe Dergisi 19 Mart 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde