Antik Yunanistan'da mutfak kültürü, yalınlığı ve dönemin tarımsal yetersizliklerini yansıtmasıyla bilinir. Bu dönemde beslenme alışkanlıkları, Akdeniz mutfağının üç ana ögesi olan buğday, zeytin yağı ve şarap üzerine kuruludur.
Günlük beslenme
Antik Yunanistan'da insanlar günde genelde 3 öğün yemek yerlerdi.
- (ἀκρατισμός / akratismós) Kahvaltı; Şarap içine bandırılarak yenen arpa ekmeği, (ἄκρατος / ákratos), bunun bazen incir ya da zeytinle tamamlanan türü;
- (ἄριστον / ariston) Gün ortasında ya da biraz sonrasında yenen öğle yemeği;
- (δεῖπνον / deĩpnon) günün en önemli öğünü; akşam yemeği, genelde hava kararmaya başlayınca yenirdi.
Bu ana öğünlerin yanı sıra kimi zaman ikindi vakitlerinde (ἑσπέρισμα / espérisma) adı verilen atıştırma da yapılırdı.
Yunanlar genelde masalarda oturarak yemeklerini yerlerdi. Masalar günlük yemekler içinse yüksek, ziyafetler içinse alçak olurdu. İlk görülen masalar dikdörtgen biçimliydi. Daha sonra, M.Ö. 4. yüzyılda masalar yuvarlak biçimli olarak yapılmaya ve ayaklarına hayvan ayağı görüntüleri verilmeye başladı. Bunun en çok görülen örneklerinden biri de aslan pençesi biçiminde olanlardı. Yunanlar, ölen çocukların mezarlarına, sahip oldukları ev eşyalarının pişmiş topraktan yapılmış minyatürlerini koyarlardı, bu da bugün Antik Yunan uygarlığındaki ev eşya ve yaşamının nasıl olduğu konusunda en güvenilir bilgi veren kaynaklardan biridir.
Yemekler ekmek arasında ya da kalın ekmekler içine tabağa koyar gibi yenilerek tüketilse de pişmiş topraktan ya da metalden yapılan kase ve tabaklar çok daha yaygın olarak kullanılmıştır. Tabaklar zamanla daha ince işlenmeye başlamış ve Roma döneminde paha biçilemez metal ve camlardan tabaklar yapılmaya başlanmıştır. Çatal kullanımından haberdar olunmamış, katı yiyecekler elle yenmiştir. Bıçaklara sadece et kesmek için başvurulmuş, kaşık bugünkü işlevinde olduğu gibi çorba ve diğer sıvı yiyeceklerin tüketilmesinde kullanılmıştır.
Ekmek
Tahıllar, (σῖτος / sĩtos) beslenme kültürünün başlıca ögeleriydi. Tahıllardan en önemli ikisi buğday ve arpaydı. Bunlar suya yatırılarak yumuşatılır, daha sonra ya yulaf lapası yapılır ya da öğütülerek un (ἀλείατα / aleíata) haline getirilirdi. Un daha sonra suyla yoğurularak somun (ἄρτος / ártos) ya da düz ekmek yapılırdı ve peynir ya da balla karıştırılarak pişirilirdi. Hamur mayalandırma yöntemleri bilinirdi ancak taştan yapılma fırın türlerinden Roma dönemine dek haberdar olunmadı. Atinalı devlet adamı Solon'un çıkardığı yasalara göre mayalanmış hamurla yapılan ekmek festival günlerinde satılıp tüketilmeye başlandı. Ancak fiyatı çok yüksek olmasına rağmen, klasik çağlara gelindiğinde bu tür ekmekler fırın dükkanlarında satılıyordu
Arpanın üretimi kolay olan bir besindi ama arpadan ekmek yapmak oldukça güç bir işti. Besleyici değeri vardı ama arpadan yapılan ekmek çok ağır olurdu. Bu nedenle arpalar öğütülerek un (ἄλφιτα / álfita) haline getirilmeden önce kızartılırdı. Bu un, Antik Yunanistan'da geleneksel bir yemek olan μᾶζα / mãza'yı yapmada kullanılırdı. Tahıllar günlük yaşamda da büyük yer edinmişti. Aristofanes, (Εἰρήνη / adlı komedyasında yalnızca arpa yemek gibi bir deyim kullanmıştır. Maza'nın tarifini veren pek çok kaynak vardır. Bunlara göre maza hem pişmiş hem de çiğ olarak servis edilebilirdi. Küçük parçalar haline getirilebilir, yufka gibi açılabilir, buğday ekmeği gibi içine peynir vb. dolgular koyularak tatlandırılabilirdi.
Meyve ve sebzeler
Tahıllar genel olarak ὄψον / ópson adı verilen şeylerle birlikte sunulurdu. Bu sözcük ilk olarak ateş üzerinde pişirilmiş her türlü yiyeceği anlatmak için kullanırdı ancak zamanla ekmekle birlikte tüketilen besinleri anlatmak için kullanılmaya başlandı. Ópson terimi İlyada'da sadece et anlamında kullanılmış, Odysseia'da balık eti de buna dâhil edilmiştir. Klasik dönemde lahana, bakla, soğan, mercimek gibi çorbalar içinde kullanılan tüm sebzeleri de kapsamaya başladı. Genel olarak ἔτνος (étnos, "bakla çorbası") adı verilen bu çorbalara zeytin yağı, sirke ve γάρον/ (bir balık türü) da ilave edilerek yenirdi. Aristofanes'in belirtiğine göre bu fasulye çorbası Yunan komedyalarında bir obur olarak canlandırılan Herakles'in en sevdiği yiyeceklerden biriydi. Çiğ ya da salamura edilmiş zeytinler yaygın bir biçimde garnitür olarak tüketilirdi.
Şehirlerde, taze meyveler çok pahalıydı ve nadiren tüketilirdi. Yoksul şehir sakinleri kurutulmuş meyvelerle idare etmek zorundaydı. Soğanlar ise askerî açıdan sembolik bir öneme sahiplerdi. Gerek kurutulmuş gerek ise taze meyveler ve kabuklu yemişler yemek sonlarında tatlı yerine yenirdi. En önemli meyveler, incir, nar ve kuru üzümdü. Kuru incirler ayrıca aperitif olarak da yenir ya da şarabın yanına katık edilirdi. Daha sonraki zamanlarda incirler kızartılmış kestane, nohut ve kayın ağacı meyvesi ile tüketilmeye başlandı.
Et ve balıklar
Balık ve et tüketimi, ailenin ülkenin hangi bölgesinde yaşadığına ve ne ölçüde varlıklı olduğuyla bağlantılı olarak değişiklik gösterirdi. Avcılık, (genelde genç erkeklerce tuzaklar kurulması) kuş ve yabani tavşanların büyük ölçüde tüketilmesine olanak verirdi. Köylüler ayrıca çiftliklerinde geçimlerini sağlayacak kadar kaz ve tavuk da yetiştirirlerdi. Daha varlıklı kişilerin bunların yanı sıra koyun, keçi ve domuz da yetiştirdiği görülebilirdi. Şehir merkezlerinde domuz eti dışındaki et türlerinin fiyatları oldukça yüksekti. Aristofanes'in İrene adlı eserinde (374. dize) bir domuz yavrusunun o dönemin parasıyla 3 drahma tuttuğu belirtilmiştir. Bu da normal bir işçinin üç günlük çalışma sonucu kazanabileceği paraya eşitti.
İlk şiir örnekleri ile karşılaştırıldığında, M.Ö. 5. yüzyıldan sonraki eser ve yazılarda etten çok daha az söz edilmektedir. Ancak bu azalmanın et tüketiminin azalmasından değil, daha çok şiir ve yazındaki tür değişiminden kaynaklandığı sanılmaktadır. Taze et yeme işlemleri çoğu zaman tanrılara kurbanların verildiği dinî törenlerde gerçekleşirdi. Buna karşın tuzlanmış gibi din adına bir ibadet gerektirmeden tüketilebilen tuzlanmış ve saklanmış etin büyük bir pazar payı vardı.
Bulundukları bölge nedeniyle Spartalıların yediği başlıca (μέλας ζωμός / mélas zômós), yemek domuz yahnisiydi. Antik Yunan filozof 'un Ἀθήναιος Nαυκράτιος / Ãtineos Nauktrios adlı eserinde belirttiklerine göre bu yemeğin içindekiler, domuz eti, tuz ve sirkeydi ve yemek incir ya da peynir ile birlikte tüketilirdi. 2. ve 3. yüzyıllarda pek çok Yunanca eser vermiş olan Romalı yazar Claudius Aelianus'un söylediklerine göre bu dönemde Sparta'daki aşçıların et dışında yemek yapmaları yasaktı. Sardunya ve ançuez Atinalılar için günlük bir yiyecek durumundaydı. Bazen taze olarak satıldıkları görülse de çoğu zaman tuzlanmış olanlar satılırdı.
Yunan Adaları'nda ve kıyı illerinde, taze balıklar ve diğer deniz ürünleri (kalamar, ahtapot ve kabuklu deniz canlıları gibi) yaygın bir biçimde tüketilirdi. Yerel olarak tüketildikleri gibi iç bölgelere, deniz olmayan yerlere de pazarlanırdı. Ton balığı ve yılan balığı gibi pahalı ve saygın yiyecekler soylular tarafından satın alınır ve yenirdi. Bu balıklar Boeotia ve göllerinden çıkarılırdı.
İçecekler
Antik Yunan toplumlarında en çok tüketilen içecek suydu. Umuma açık meydan çeşmelerinden su alıp getirmek köleler ve bazen kadınlar için günlük işlerden biriydi. Kuyular yaygın olmasına karşın kaynak suları en çok tercih edilenlerdi. Bu suların besleyici olduğu sanılıyordu ve bitkilerin çabuk büyümesine de yardım ettiği sanılıyordu. Pindar kaynak suyunu bal kadar tatlı olarak nitelendirmiştir. (bölüm 198 B4).
Yunanlar içme suyunu ağır, kuru, ekşi, asitli ve şarap gibi vb. terimlerle sınıflandırılırdı. Yunan komedya yazarlarından biri olan 'in yarattığı karakterlerden biri oyunda Attika'nın neresinden olursa olsun her tür suyunu ayırt edebileceğini söyler. (Blm. 179 Kock). Athenaeus (II, 44), bu dönemde bazı filozofların vejeteryanlıkla birlikte uygulanan sudan başka içecek içmeme hakkında da bir tartışma yaptığını belirtmiştir. Suyun yanında genelde evcil keçilerden sağlanan süt de sık tüketilen bir içecek olmuştur.
Metalden, pişmiş toprakta ya da tahtadan yapılan skifos adındaki kaplar yaygın olarak kullanılan içecek kaplarından biriydi. İçki içmede en çok kullanılan kap türü kilikslerdi. (sığ, ayaklı bir kap türü) Ziyafetlerde ya da riton adı verilen insan ya da hayvan başı biçimi verilmiş, ayaksız kaplar kullanılırdı.
Şarap
Yunanların pembe şarap ve beyaz şarabın yanı sıra kırmızı şarap yapmayı da bildikleri düşünülmektedir. Bugün de olduğu gibi şarap üreticiliğinde pek çok kriter ve özelliğin olduğu bilinmektedir. Normal sofra şarapları ile yüksek kalitedeki şaraplar birbirlerinden farklı olarak hazırlanırdı. Genel bir kanıya göre, en iyi şaraplar , Limni ve Sakız adalarında yapılırdı. Bunların yanında, daha sonraki dönemlerde Girit şarabı da öne çıktı. Şarap yapmak için ezilmiş üzümlerin posasının suyla karıştırılması ile elde edilen ikinci kalite şaraplar, içlerine mayalandırıcı atılarak köylü kesim tarafından kendileri tüketmek amacıyla yapılırdı. Yunanlar bazen şaraplarını bal ile tatlandırırlardı. (bu işlem için şeker kullanılmazdı) Bunların içine kekik, yarpuz ya da başka baharatlar eklenerek tıp alanında iyileştirici olarak kullanılırdı. Milattan sonraki ilk yüzyılda şarapların tatlandırılmasında çam reçinesi de kullanılmaya başlandı.
Şarap genelde sulandırılarak içilirdi. Akraton (karıştırılmamış) adı verilen sek şarap kuzeydeki barbarlarca yenirdi ve böyle şaraplar içmenin deliliğe ve erken ölüme neden olacağı düşünülürdü. Şaraplar adı verilen büyük kaplarda saklanırdı ve köleler sahiplerinin kilikslerini buradan doldurdukları onihilerle doldurulardı. Şarap genel olarak hastalıkların tedavi edilmesinde de kullanılırdı. Arkadia'da yapılan şarapların erkekleri sersemlettiğine, kadınları ise daha doğurgan yaptığına inanılırdı. Aksine, Ahaia şarabının ise kadınlarda düşük yapmaya neden olduğu düşünülürdü. Tedavi amaçlı tüketim dışında Antik Yunanistan'da kadınların şarap içmesi hoş karşılanmazdı. Aelian'a (II, 38) göre Marsilya'da yasalar kadınların şarap içmesini yasaklıyor ve onları içecek olarak yalnızca su ile sınırlandırıyordu.
Satış amacıyla üretilmiş şaraplar πίθοι / píthoi, (büyük toprak kaplar) içine boşaltılırdı ve bunlar içinde saklanırdı. Daha sonra buradaki şaraplar dağıtıma gidecekleri zaman dikkatle amforalar içine dökülür ve perakende satışa sunulurdu. Yüksek kalite seçkin şaraplar üreticilerinin ya da şehir meclisinin bir damgasına sahip olurdu ve bu da ürün için bir garanti niteliği taşırdı. Bu bir ürünün coğrafi ya da üretimsel kaynağının belirtilmesinin tarihteki ilk örneğidir.
Kikeon
Yunanlar ayrıca (κυκεών, κυκάω / kykáô, "karıştırmak" sözcüğünden) adı verilen içeceği de sıkça türketilirdi. Ancak bu tam bir içecek olmadığı gibi, yiyecek ile içecek arasında bir besindi. Arpadan yapılan bir lapa içine su ve çeşitli otların eklenmesi ile elde edilirdi. İlyada destanında belirtildiğine göre (XV, 638-641) bazen içine rendelenmiş keçi peyniri de koyulurdu. Odysseia'ya göre (X, 234) büyücü nemf Kirki kikeonun içine bal ve büyülü iksir de eklerdi. Yunan mitolojisinde bereket tanrıçası olarak nitelenen Demeter, kırmızı şarabı reddeder, ancak su, un ve yarpuz ile yapılmış kikeonu kabul ederdi. Bazen dinî törenlerde tüketilse de günlük yaşamda kırsal kesimde de oldukça yaygındı. Theophrastus'un Kişiler adlı eserinde (IV, 2-3) çok fazla kikeon içerek gelen ve kokan soluğuyla herkesi rahatsız eden kaba bir kişiyi de kaleme almıştır.
Toplu yemekler
Antik Yunan kültüründe erkeklerin topluca buluşup yemek yemeleri, içki içmeleri, konuşmalar yapmaları çok sık bir durumdu. Genelde bir ev sahibi olur ve tanıdıklarını evine davet ederdi. Sadece erkeklerin katıldığı bu yemeklerin pek çok çeşidi olmasına karşın, içlerinde en yaygınları eğlence ve oyun amaçlı yapılan (συμπόσιον / symposion) ve herkesin katılmasının zorunlu olduğu, şehirle ilgili vb. kararların alındığı resmî (τὰ συσσίτια / ta sussitia) idi.
Sempozyum
Sempozyumlar (συμπόσιον / symposion) bugünkü kaynaklarda ziyafet olarak çevrilir ve "içenlerin toplantısı" anlamına gelir. Bugünkü anlamda sempozyumların adının ve yapılış amacının kaynağıdır. Bugün önemli kararların alındığı resmî toplantılara verilen sempozyum terimi, geçmişte Yunan erkekleri arasında sık sık düzenlenir ve genel de yalnızca eğlenme amacıyla yapılan iki bölümden oluşurdu. Birinci bölümde hafif bir yemek yenir ya da hızlıca bir şeyler atıştırılırdı, ikinci bölümse bütünüyle içki içmeye ayrılırdı. Hemen hemen her zaman şarabın içildiği toplantıların bu, ikinci bölümlerinde de eğlenceyi uzun tutabilmek amacıyla (τραγήματα / tragếmata) adı verilen, kestane, kızartılmış buğday ya da ballı keklerden oluşan çerezler yenirdi.
Sempozyumun ikinci bölümü, genelde Dionysus olmak üzere, tanrıların şerefine kadeh kaldırmak suretiyle başlatılırdı. Bunu topluca yapılan tartışmalar ya da gibi masa oyunları izlerdi. Konuklar, yakınlarında sunulan yiyeceklerin ya da oyun tahtalarının koyulduğu alçak boylu sehpalar bulunan (κλίναι / klínai) adı verilen taş oturaklar üzerine uzanırlardı. Dansçıların, akrobatların ve müzisyenlerin de bu tür toplantılara katılarak, kişileri eğlendirmeye çalıştığı görülebilirdi. Kura ile seçilen yemek başkanı köleleri şarapları sunmada yönlendirme görevini yürütürdü.
Dansçılar ve geceye özel kiralanmış fahişeler dışında bü ziyafetler yalnızca erkeklerin katıldığı toplantılar olur ve Antik Yunanistan'da sosyal yaşamın en önemli ögelerinden biri olma özelliğini taşırdı. Büyük festival ve kutlamalar varlıklı kişilerce yapılırken, daha gösterişsiz aile kutlamaları ya da dini kutlamalar hemen her evde yapılırdı.
Sempozyumlar dönemin edebiyatında da oldukça önemli yer tutardı. Platon'un ve Ksenofon'un aynı adlı eserlerinin yanı sıra Plutarhos ve da bu sempozyumlarda konuşulan konularda yola çıkarak birçok eser vermişlerdir.
Sisitya
Sisitya, (τὰ συσσίτια / ta sissitia) özellikle Sparta ve Girit'te yetişkin ve genç erkekler arasında, sosyal ya da dinsel amaçlarla toplanan kişilerin yediği resmî bir yemekti. Hetairia, pheiditia ya da andreia gibi adlarla da anılırdı ve "erkeklere ait" anlamına gelirdi. Kentlerde sosyal yaşamın bir parçasıydı. Yalnızca soyluların katılabildiği seçkin bir yemekti ve önemli kararların alındığı toplantılardı. Sempozyum gibi bu yemekler de yalnızca erkeklere özgüydü. Sadece kadınların katıldığı sisityalar olduğuna ilişin kayıtlar olsa da bu yemekler de baskınlık erkeklerdeydi. Sempozyumlardaki eğlence ve oyunların aksine sisityalar ağırbaşlı, yalın yemekler olarak ayrılmıştır.
Yunan mutfağının genel özellikleri
M.Ö. 3 yüzyıla dek Antik Yunan mutfağında iklimin ve fiziksel şartların doğurmuş olduğu sadelik göze çarpıyordu ve bu sadelik bir erdem olarak kabul görüyordu. Toplum yemek zevklerini ve damat tatlarını umursamazlık etmiyorsa da yalınlığa ve gösterişsizliğe büyük önem veriyorlardı. İran İmparatorluğu'nun gösterişli yemek kültürünü yadırgıyorlarsa da bu dönemde Fars kültürünün Yunan mutfağı üzerindeki etkisi açıkça görülmüştür. Bunun yanında dönemin yazarları İran krallarının sofralarını sık sık kaleme almışlardır. Aksine kendi mutfaklarındaki sadeliği ve basitliği ise her zaman az göstermeye çalışmışlardır. Plutarhos'un Likurgus'un Yaşamı adlı kitabında belirttiğine göre ünü çok büyük olan ve bütün Yunanistan'da yayılan Sparta'nın yulaf lapasını (maza) denemek isteyen Pontus Kralı Lakonya'dan bir aşçı getirtir ve bu yemeği yaptırır. İlk kez bunu tadan kral bu gösterişsiz yemeği tadar ve beğenmez. Yemeklerine laf söyletmek istemeyen ve ona bakan aşçı hemen söze karışarak "Efendim, bu yemeğin tadını, 'nde bir kez yıkanmadan varamazsınız" diyerek durumu kurtarmaya çalışır.'un belirttiklerine göre İranlıların kraliyetteki yemek salonlarını keşfetmeye çalışan Büyük İskender onların damak tadıyla ve aldıkları yenilgiyle alay etmiştir.
Bu kalıplaşmış yalınlık düşüncesi ve pek değer verilmeyen mutfak olgusu nedeniyle mutfaklar uzun bir dönem -köle ya da özgür- yalnızca kadınların tekelinde kaldı. Klasik çağlara gelindiğinde mutfakla ilgili yavaş yavaş yazılı kayıtlar vermeye başladılar.
Beslenme biçimleri
Vejetaryenlik
Antik Yunanistan'da bir din olarak ele alınabilecek iki büyük olgu olan ve Pisagorculuk kişiler için değişik bir yaşam biçimi teklif ediyordu. Bu sadelik ve basitlik üzerine kuruluydu. Orfecilik felsefesinde etyemezlik baş ögeydi. Pisagorculuğun da pek çok yerinde adı geçerdi.
Empedocles, (M.Ö. 5. yüzyıl) vejetaryenliği ruh göçleriyle bağdaştırmıştır. Kesilmek üzere olan bir hayvanın ruhunun bir insanın bedenini de mesken edinebileceği inancına hak vermiştir. Orfecilikte vejetaryenliğin nedeni başka canlıların yaşamlarına son vermeme erdemidir.
Atletlerin rejimleri
Antik Yunanistan'da olimpiyat oyunlarına katılmak ve iyi dereceler yapmak için her zaman antrenman yapan ve beslenmelerine çok dikkat eden atletler içinde kendini ilk kez bütünüyle gerçek bir diyet içine sokan atley Torontolu İkkus olmuştur. Platon'un anlattıklarına göre çok sıkı bir rejim içine giren atlet eğitim süreci boyunca pek çok şeye yaklaşmamıştır. Bütünüyle cinsel yaşamdan uzaklaşan atlet, yalnızca kuru incir, ekmek ve peynir yemiş, beceriler kazanabilmek için pek çok ilkel inanç doğrultusunda hareket etmiştir. Keçi gibi sıçramak için keçi etine baş vurmuş, "öküz" gibi güçlü olmak içinse sığıt eti yemiştir.
İsmen bilinen bazı besinler
- Glykinas: Zeytinyağı ve üzüm şurubu ile yapılan bir çeşit kek, Girit menşeili.
Notlar
- ^ Bu madde ilk olarak 26 Mayıs 2006 tarihinde Wikipedia'nın Fransızca sürümündeki fr:Alimentation en Grèce antique adlı maddeden İngilizceye çevrilmiş, oradan Türkçeye uyarlanmıştır.
- ^ Bir çelişki olarak bu öğün adı Homeros'un zamanında ve erken Yunan tragedyalarında günün ilk öğünü olarak geçmektedir.
- ^ E.g. Menander, 394.
- ^ Plutarch, Life of Lycurgus 24 Mayıs 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde . XII, 13. trans. John Dryden. accessed 26 May 2006.
- ^ E. R. Dodds, "The Greek Shamans and the Origins of Puritanism ", in The Greek and the Irrational (Sather Classical Lectures), University of California Press, 1962 (1st edn 1959), p. 154-155.
- ^ Aristophanes. Frogs trans Matthew Dillon. accessed 2 June 2006
- ^ , Deipnosophistae XIV 645
Kaynakça
- (Fransızca) Marie-Claire Amouretti, Le Pain et l'huile dans la Grèce antique. De l'araire au moulin, Belles Lettres, Paris, 1989
- Andrew Dalby, Siren Feasts: A History of Food and Gastronomy in Greece, Routledge, 1996.
- (Fransızca) Armand Delatte, Le Cycéon, breuvage rituel des mystères d'Éleusis, Belles Lettres, Paris, 1955
- (Fransızca) Marcel Détienne et Jean-Louis Vernant, La Cuisine du sacrifice en pays grec, Gallimard, "Bibliothèque des histoires" collection, Paris, 1979
- Robert Flacelière, Daily Life in Greece at the Time of Pericles, Phoenix Press, 2002 (İlk baskı 1959).
- (Fransızca) Léopold Migeotte, L'Économie des cités greques, Ellipses, "Antiquité: une histoire" collection, 2002. , p. 62–63.
Dış bağlantılar
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Antik Yunanistan da mutfak kulturu yalinligi ve donemin tarimsal yetersizliklerini yansitmasiyla bilinir Bu donemde beslenme aliskanliklari Akdeniz mutfaginin uc ana ogesi olan bugday zeytin yagi ve sarap uzerine kuruludur Kiliks Antik Yunan kulturunde sarap icmek icin kullanilan en yaygin kap M O 500 British MuseumGunluk beslenmeAntik Yunanistan da M O 5 yuzyildan kalma bir tuzluk Louvre Antik Yunanistan da insanlar gunde genelde 3 ogun yemek yerlerdi ἀkratismos akratismos Kahvalti Sarap icine bandirilarak yenen arpa ekmegi ἄkratos akratos bunun bazen incir ya da zeytinle tamamlanan turu ἄriston ariston Gun ortasinda ya da biraz sonrasinda yenen ogle yemegi deῖpnon deĩpnon gunun en onemli ogunu aksam yemegi genelde hava kararmaya baslayinca yenirdi Bu ana ogunlerin yani sira kimi zaman ikindi vakitlerinde ἑsperisma esperisma adi verilen atistirma da yapilirdi Yunanlar genelde masalarda oturarak yemeklerini yerlerdi Masalar gunluk yemekler icinse yuksek ziyafetler icinse alcak olurdu Ilk gorulen masalar dikdortgen bicimliydi Daha sonra M O 4 yuzyilda masalar yuvarlak bicimli olarak yapilmaya ve ayaklarina hayvan ayagi goruntuleri verilmeye basladi Bunun en cok gorulen orneklerinden biri de aslan pencesi biciminde olanlardi Yunanlar olen cocuklarin mezarlarina sahip olduklari ev esyalarinin pismis topraktan yapilmis minyaturlerini koyarlardi bu da bugun Antik Yunan uygarligindaki ev esya ve yasaminin nasil oldugu konusunda en guvenilir bilgi veren kaynaklardan biridir Yemekler ekmek arasinda ya da kalin ekmekler icine tabaga koyar gibi yenilerek tuketilse de pismis topraktan ya da metalden yapilan kase ve tabaklar cok daha yaygin olarak kullanilmistir Tabaklar zamanla daha ince islenmeye baslamis ve Roma doneminde paha bicilemez metal ve camlardan tabaklar yapilmaya baslanmistir Catal kullanimindan haberdar olunmamis kati yiyecekler elle yenmistir Bicaklara sadece et kesmek icin basvurulmus kasik bugunku islevinde oldugu gibi corba ve diger sivi yiyeceklerin tuketilmesinde kullanilmistir Ekmek Ekmek yapan bir kadin heykeli M O 500 475 Atina Ulusal Arkeoloji Muzesi Tahillar sῖtos sĩtos beslenme kulturunun baslica ogeleriydi Tahillardan en onemli ikisi bugday ve arpaydi Bunlar suya yatirilarak yumusatilir daha sonra ya yulaf lapasi yapilir ya da ogutulerek un ἀleiata aleiata haline getirilirdi Un daha sonra suyla yogurularak somun ἄrtos artos ya da duz ekmek yapilirdi ve peynir ya da balla karistirilarak pisirilirdi Hamur mayalandirma yontemleri bilinirdi ancak tastan yapilma firin turlerinden Roma donemine dek haberdar olunmadi Atinali devlet adami Solon un cikardigi yasalara gore mayalanmis hamurla yapilan ekmek festival gunlerinde satilip tuketilmeye baslandi Ancak fiyati cok yuksek olmasina ragmen klasik caglara gelindiginde bu tur ekmekler firin dukkanlarinda satiliyordu Arpanin uretimi kolay olan bir besindi ama arpadan ekmek yapmak oldukca guc bir isti Besleyici degeri vardi ama arpadan yapilan ekmek cok agir olurdu Bu nedenle arpalar ogutulerek un ἄlfita alfita haline getirilmeden once kizartilirdi Bu un Antik Yunanistan da geleneksel bir yemek olan mᾶza maza yi yapmada kullanilirdi Tahillar gunluk yasamda da buyuk yer edinmisti Aristofanes Eἰrhnh adli komedyasinda yalnizca arpa yemek gibi bir deyim kullanmistir Maza nin tarifini veren pek cok kaynak vardir Bunlara gore maza hem pismis hem de cig olarak servis edilebilirdi Kucuk parcalar haline getirilebilir yufka gibi acilabilir bugday ekmegi gibi icine peynir vb dolgular koyularak tatlandirilabilirdi Meyve ve sebzeler Tahillar genel olarak ὄpson opson adi verilen seylerle birlikte sunulurdu Bu sozcuk ilk olarak ates uzerinde pisirilmis her turlu yiyecegi anlatmak icin kullanirdi ancak zamanla ekmekle birlikte tuketilen besinleri anlatmak icin kullanilmaya baslandi opson terimi Ilyada da sadece et anlaminda kullanilmis Odysseia da balik eti de buna dahil edilmistir Klasik donemde lahana bakla sogan mercimek gibi corbalar icinde kullanilan tum sebzeleri de kapsamaya basladi Genel olarak ἔtnos etnos bakla corbasi adi verilen bu corbalara zeytin yagi sirke ve garon bir balik turu da ilave edilerek yenirdi Aristofanes in belirtigine gore bu fasulye corbasi Yunan komedyalarinda bir obur olarak canlandirilan Herakles in en sevdigi yiyeceklerden biriydi Cig ya da salamura edilmis zeytinler yaygin bir bicimde garnitur olarak tuketilirdi Sehirlerde taze meyveler cok pahaliydi ve nadiren tuketilirdi Yoksul sehir sakinleri kurutulmus meyvelerle idare etmek zorundaydi Soganlar ise askeri acidan sembolik bir oneme sahiplerdi Gerek kurutulmus gerek ise taze meyveler ve kabuklu yemisler yemek sonlarinda tatli yerine yenirdi En onemli meyveler incir nar ve kuru uzumdu Kuru incirler ayrica aperitif olarak da yenir ya da sarabin yanina katik edilirdi Daha sonraki zamanlarda incirler kizartilmis kestane nohut ve kayin agaci meyvesi ile tuketilmeye baslandi Et ve baliklar Kurban kisilerin et yeme firsati bulduklari baslica etkinlik M O 350 lerde kalma bir uzerinde resmedilmis Louvre Balik ve et tuketimi ailenin ulkenin hangi bolgesinde yasadigina ve ne olcude varlikli olduguyla baglantili olarak degisiklik gosterirdi Avcilik genelde genc erkeklerce tuzaklar kurulmasi kus ve yabani tavsanlarin buyuk olcude tuketilmesine olanak verirdi Koyluler ayrica ciftliklerinde gecimlerini saglayacak kadar kaz ve tavuk da yetistirirlerdi Daha varlikli kisilerin bunlarin yani sira koyun keci ve domuz da yetistirdigi gorulebilirdi Sehir merkezlerinde domuz eti disindaki et turlerinin fiyatlari oldukca yuksekti Aristofanes in Irene adli eserinde 374 dize bir domuz yavrusunun o donemin parasiyla 3 drahma tuttugu belirtilmistir Bu da normal bir iscinin uc gunluk calisma sonucu kazanabilecegi paraya esitti Ilk siir ornekleri ile karsilastirildiginda M O 5 yuzyildan sonraki eser ve yazilarda etten cok daha az soz edilmektedir Ancak bu azalmanin et tuketiminin azalmasindan degil daha cok siir ve yazindaki tur degisiminden kaynaklandigi sanilmaktadir Taze et yeme islemleri cogu zaman tanrilara kurbanlarin verildigi dini torenlerde gerceklesirdi Buna karsin tuzlanmis gibi din adina bir ibadet gerektirmeden tuketilebilen tuzlanmis ve saklanmis etin buyuk bir pazar payi vardi Bulunduklari bolge nedeniyle Spartalilarin yedigi baslica melas zwmos melas zomos yemek domuz yahnisiydi Antik Yunan filozof un Ἀ8hnaios Naykratios Atineos Nauktrios adli eserinde belirttiklerine gore bu yemegin icindekiler domuz eti tuz ve sirkeydi ve yemek incir ya da peynir ile birlikte tuketilirdi 2 ve 3 yuzyillarda pek cok Yunanca eser vermis olan Romali yazar Claudius Aelianus un soylediklerine gore bu donemde Sparta daki ascilarin et disinda yemek yapmalari yasakti Sardunya ve ancuez Atinalilar icin gunluk bir yiyecek durumundaydi Bazen taze olarak satildiklari gorulse de cogu zaman tuzlanmis olanlar satilirdi Yunan Adalari nda ve kiyi illerinde taze baliklar ve diger deniz urunleri kalamar ahtapot ve kabuklu deniz canlilari gibi yaygin bir bicimde tuketilirdi Yerel olarak tuketildikleri gibi ic bolgelere deniz olmayan yerlere de pazarlanirdi Ton baligi ve yilan baligi gibi pahali ve saygin yiyecekler soylular tarafindan satin alinir ve yenirdi Bu baliklar Boeotia ve gollerinden cikarilirdi IceceklerAttika da bulunmus bir Riton M O 450 lerden Atina Ulusal Arkeoloji Muzesi Antik Yunan toplumlarinda en cok tuketilen icecek suydu Umuma acik meydan cesmelerinden su alip getirmek koleler ve bazen kadinlar icin gunluk islerden biriydi Kuyular yaygin olmasina karsin kaynak sulari en cok tercih edilenlerdi Bu sularin besleyici oldugu saniliyordu ve bitkilerin cabuk buyumesine de yardim ettigi saniliyordu Pindar kaynak suyunu bal kadar tatli olarak nitelendirmistir bolum 198 B4 Yunanlar icme suyunu agir kuru eksi asitli ve sarap gibi vb terimlerle siniflandirilirdi Yunan komedya yazarlarindan biri olan in yarattigi karakterlerden biri oyunda Attika nin neresinden olursa olsun her tur suyunu ayirt edebilecegini soyler Blm 179 Kock Athenaeus II 44 bu donemde bazi filozoflarin vejeteryanlikla birlikte uygulanan sudan baska icecek icmeme hakkinda da bir tartisma yaptigini belirtmistir Suyun yaninda genelde evcil kecilerden saglanan sut de sik tuketilen bir icecek olmustur Metalden pismis toprakta ya da tahtadan yapilan skifos adindaki kaplar yaygin olarak kullanilan icecek kaplarindan biriydi Icki icmede en cok kullanilan kap turu kilikslerdi sig ayakli bir kap turu Ziyafetlerde ya da riton adi verilen insan ya da hayvan basi bicimi verilmis ayaksiz kaplar kullanilirdi Sarap Kisi elindeki kiliksi doldurmak icin adi verilen surahi ile yaklasirken M o 480 lerden Louvre Yunanlarin pembe sarap ve beyaz sarabin yani sira kirmizi sarap yapmayi da bildikleri dusunulmektedir Bugun de oldugu gibi sarap ureticiliginde pek cok kriter ve ozelligin oldugu bilinmektedir Normal sofra saraplari ile yuksek kalitedeki saraplar birbirlerinden farkli olarak hazirlanirdi Genel bir kaniya gore en iyi saraplar Limni ve Sakiz adalarinda yapilirdi Bunlarin yaninda daha sonraki donemlerde Girit sarabi da one cikti Sarap yapmak icin ezilmis uzumlerin posasinin suyla karistirilmasi ile elde edilen ikinci kalite saraplar iclerine mayalandirici atilarak koylu kesim tarafindan kendileri tuketmek amaciyla yapilirdi Yunanlar bazen saraplarini bal ile tatlandirirlardi bu islem icin seker kullanilmazdi Bunlarin icine kekik yarpuz ya da baska baharatlar eklenerek tip alaninda iyilestirici olarak kullanilirdi Milattan sonraki ilk yuzyilda saraplarin tatlandirilmasinda cam recinesi de kullanilmaya baslandi Sarap genelde sulandirilarak icilirdi Akraton karistirilmamis adi verilen sek sarap kuzeydeki barbarlarca yenirdi ve boyle saraplar icmenin delilige ve erken olume neden olacagi dusunulurdu Saraplar adi verilen buyuk kaplarda saklanirdi ve koleler sahiplerinin kilikslerini buradan doldurduklari onihilerle doldurulardi Sarap genel olarak hastaliklarin tedavi edilmesinde de kullanilirdi Arkadia da yapilan saraplarin erkekleri sersemlettigine kadinlari ise daha dogurgan yaptigina inanilirdi Aksine Ahaia sarabinin ise kadinlarda dusuk yapmaya neden oldugu dusunulurdu Tedavi amacli tuketim disinda Antik Yunanistan da kadinlarin sarap icmesi hos karsilanmazdi Aelian a II 38 gore Marsilya da yasalar kadinlarin sarap icmesini yasakliyor ve onlari icecek olarak yalnizca su ile sinirlandiriyordu Satis amaciyla uretilmis saraplar pi8oi pithoi buyuk toprak kaplar icine bosaltilirdi ve bunlar icinde saklanirdi Daha sonra buradaki saraplar dagitima gidecekleri zaman dikkatle amforalar icine dokulur ve perakende satisa sunulurdu Yuksek kalite seckin saraplar ureticilerinin ya da sehir meclisinin bir damgasina sahip olurdu ve bu da urun icin bir garanti niteligi tasirdi Bu bir urunun cografi ya da uretimsel kaynaginin belirtilmesinin tarihteki ilk ornegidir Kikeon Yunanlar ayrica kykewn kykaw kykao karistirmak sozcugunden adi verilen icecegi de sikca turketilirdi Ancak bu tam bir icecek olmadigi gibi yiyecek ile icecek arasinda bir besindi Arpadan yapilan bir lapa icine su ve cesitli otlarin eklenmesi ile elde edilirdi Ilyada destaninda belirtildigine gore XV 638 641 bazen icine rendelenmis keci peyniri de koyulurdu Odysseia ya gore X 234 buyucu nemf Kirki kikeonun icine bal ve buyulu iksir de eklerdi Yunan mitolojisinde bereket tanricasi olarak nitelenen Demeter kirmizi sarabi reddeder ancak su un ve yarpuz ile yapilmis kikeonu kabul ederdi Bazen dini torenlerde tuketilse de gunluk yasamda kirsal kesimde de oldukca yaygindi Theophrastus un Kisiler adli eserinde IV 2 3 cok fazla kikeon icerek gelen ve kokan soluguyla herkesi rahatsiz eden kaba bir kisiyi de kaleme almistir Toplu yemeklerDavetli ve muzisyen kizil figurlu kaplar uzerine resmedilmis M O 5 yuzyil Louvre Antik Yunan kulturunde erkeklerin topluca bulusup yemek yemeleri icki icmeleri konusmalar yapmalari cok sik bir durumdu Genelde bir ev sahibi olur ve tanidiklarini evine davet ederdi Sadece erkeklerin katildigi bu yemeklerin pek cok cesidi olmasina karsin iclerinde en yayginlari eglence ve oyun amacli yapilan symposion symposion ve herkesin katilmasinin zorunlu oldugu sehirle ilgili vb kararlarin alindigi resmi tὰ syssitia ta sussitia idi Sempozyum Sempozyumlar symposion symposion bugunku kaynaklarda ziyafet olarak cevrilir ve icenlerin toplantisi anlamina gelir Bugunku anlamda sempozyumlarin adinin ve yapilis amacinin kaynagidir Bugun onemli kararlarin alindigi resmi toplantilara verilen sempozyum terimi gecmiste Yunan erkekleri arasinda sik sik duzenlenir ve genel de yalnizca eglenme amaciyla yapilan iki bolumden olusurdu Birinci bolumde hafif bir yemek yenir ya da hizlica bir seyler atistirilirdi ikinci bolumse butunuyle icki icmeye ayrilirdi Hemen hemen her zaman sarabin icildigi toplantilarin bu ikinci bolumlerinde de eglenceyi uzun tutabilmek amaciyla traghmata tragếmata adi verilen kestane kizartilmis bugday ya da balli keklerden olusan cerezler yenirdi Sempozyumun ikinci bolumu genelde Dionysus olmak uzere tanrilarin serefine kadeh kaldirmak suretiyle baslatilirdi Bunu topluca yapilan tartismalar ya da gibi masa oyunlari izlerdi Konuklar yakinlarinda sunulan yiyeceklerin ya da oyun tahtalarinin koyuldugu alcak boylu sehpalar bulunan klinai klinai adi verilen tas oturaklar uzerine uzanirlardi Danscilarin akrobatlarin ve muzisyenlerin de bu tur toplantilara katilarak kisileri eglendirmeye calistigi gorulebilirdi Kura ile secilen yemek baskani koleleri saraplari sunmada yonlendirme gorevini yuruturdu Danscilar ve geceye ozel kiralanmis fahiseler disinda bu ziyafetler yalnizca erkeklerin katildigi toplantilar olur ve Antik Yunanistan da sosyal yasamin en onemli ogelerinden biri olma ozelligini tasirdi Buyuk festival ve kutlamalar varlikli kisilerce yapilirken daha gosterissiz aile kutlamalari ya da dini kutlamalar hemen her evde yapilirdi Sempozyumlar donemin edebiyatinda da oldukca onemli yer tutardi Platon un ve Ksenofon un ayni adli eserlerinin yani sira Plutarhos ve da bu sempozyumlarda konusulan konularda yola cikarak bircok eser vermislerdir Sisitya Sisitya tὰ syssitia ta sissitia ozellikle Sparta ve Girit te yetiskin ve genc erkekler arasinda sosyal ya da dinsel amaclarla toplanan kisilerin yedigi resmi bir yemekti Hetairia pheiditia ya da andreia gibi adlarla da anilirdi ve erkeklere ait anlamina gelirdi Kentlerde sosyal yasamin bir parcasiydi Yalnizca soylularin katilabildigi seckin bir yemekti ve onemli kararlarin alindigi toplantilardi Sempozyum gibi bu yemekler de yalnizca erkeklere ozguydu Sadece kadinlarin katildigi sisityalar olduguna ilisin kayitlar olsa da bu yemekler de baskinlik erkeklerdeydi Sempozyumlardaki eglence ve oyunlarin aksine sisityalar agirbasli yalin yemekler olarak ayrilmistir Yunan mutfaginin genel ozellikleriYunanlarin en deger verdikleri yiyeceklerden tazze balik kizil figurlu tabaklar uzerine islenmis M O 350 325 Louvre M O 3 yuzyila dek Antik Yunan mutfaginda iklimin ve fiziksel sartlarin dogurmus oldugu sadelik goze carpiyordu ve bu sadelik bir erdem olarak kabul goruyordu Toplum yemek zevklerini ve damat tatlarini umursamazlik etmiyorsa da yalinliga ve gosterissizlige buyuk onem veriyorlardi Iran Imparatorlugu nun gosterisli yemek kulturunu yadirgiyorlarsa da bu donemde Fars kulturunun Yunan mutfagi uzerindeki etkisi acikca gorulmustur Bunun yaninda donemin yazarlari Iran krallarinin sofralarini sik sik kaleme almislardir Aksine kendi mutfaklarindaki sadeligi ve basitligi ise her zaman az gostermeye calismislardir Plutarhos un Likurgus un Yasami adli kitabinda belirttigine gore unu cok buyuk olan ve butun Yunanistan da yayilan Sparta nin yulaf lapasini maza denemek isteyen Pontus Krali Lakonya dan bir asci getirtir ve bu yemegi yaptirir Ilk kez bunu tadan kral bu gosterissiz yemegi tadar ve begenmez Yemeklerine laf soyletmek istemeyen ve ona bakan asci hemen soze karisarak Efendim bu yemegin tadini nde bir kez yikanmadan varamazsiniz diyerek durumu kurtarmaya calisir un belirttiklerine gore Iranlilarin kraliyetteki yemek salonlarini kesfetmeye calisan Buyuk Iskender onlarin damak tadiyla ve aldiklari yenilgiyle alay etmistir Bu kaliplasmis yalinlik dusuncesi ve pek deger verilmeyen mutfak olgusu nedeniyle mutfaklar uzun bir donem kole ya da ozgur yalnizca kadinlarin tekelinde kaldi Klasik caglara gelindiginde mutfakla ilgili yavas yavas yazili kayitlar vermeye basladilar Beslenme bicimleriTriptolemus bereket tanricasi Demeter den bugday tomarlarini alirken M O 5 yuzyil Atina Ulusal Arkeoloji MuzesiVejetaryenlik Antik Yunanistan da bir din olarak ele alinabilecek iki buyuk olgu olan ve Pisagorculuk kisiler icin degisik bir yasam bicimi teklif ediyordu Bu sadelik ve basitlik uzerine kuruluydu Orfecilik felsefesinde etyemezlik bas ogeydi Pisagorculugun da pek cok yerinde adi gecerdi Empedocles M O 5 yuzyil vejetaryenligi ruh gocleriyle bagdastirmistir Kesilmek uzere olan bir hayvanin ruhunun bir insanin bedenini de mesken edinebilecegi inancina hak vermistir Orfecilikte vejetaryenligin nedeni baska canlilarin yasamlarina son vermeme erdemidir Atletlerin rejimleri Antik Yunanistan da olimpiyat oyunlarina katilmak ve iyi dereceler yapmak icin her zaman antrenman yapan ve beslenmelerine cok dikkat eden atletler icinde kendini ilk kez butunuyle gercek bir diyet icine sokan atley Torontolu Ikkus olmustur Platon un anlattiklarina gore cok siki bir rejim icine giren atlet egitim sureci boyunca pek cok seye yaklasmamistir Butunuyle cinsel yasamdan uzaklasan atlet yalnizca kuru incir ekmek ve peynir yemis beceriler kazanabilmek icin pek cok ilkel inanc dogrultusunda hareket etmistir Keci gibi sicramak icin keci etine bas vurmus okuz gibi guclu olmak icinse sigit eti yemistir Ismen bilinen bazi besinler Glykinas Zeytinyagi ve uzum surubu ile yapilan bir cesit kek Girit menseili Notlar Bu madde ilk olarak 26 Mayis 2006 tarihinde Wikipedia nin Fransizca surumundeki fr Alimentation en Grece antique adli maddeden Ingilizceye cevrilmis oradan Turkceye uyarlanmistir Bir celiski olarak bu ogun adi Homeros un zamaninda ve erken Yunan tragedyalarinda gunun ilk ogunu olarak gecmektedir E g Menander 394 Plutarch Life of Lycurgus 24 Mayis 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde XII 13 trans John Dryden accessed 26 May 2006 E R Dodds The Greek Shamans and the Origins of Puritanism in The Greek and the Irrational Sather Classical Lectures University of California Press 1962 1st edn 1959 p 154 155 Aristophanes Frogs trans Matthew Dillon accessed 2 June 2006 Deipnosophistae XIV 645Kaynakca Fransizca Marie Claire Amouretti Le Pain et l huile dans la Grece antique De l araire au moulin Belles Lettres Paris 1989 Andrew Dalby Siren Feasts A History of Food and Gastronomy in Greece Routledge 1996 ISBN 0 415 15657 2 Fransizca Armand Delatte Le Cyceon breuvage rituel des mysteres d Eleusis Belles Lettres Paris 1955 Fransizca Marcel Detienne et Jean Louis Vernant La Cuisine du sacrifice en pays grec Gallimard Bibliotheque des histoires collection Paris 1979 Robert Flaceliere Daily Life in Greece at the Time of Pericles Phoenix Press 2002 Ilk baski 1959 ISBN 1 84212 507 9 Fransizca Leopold Migeotte L Economie des cites greques Ellipses Antiquite une histoire collection 2002 ISBN 2 7298 0849 3 p 62 63 Dis baglantilar