Aynî hak, kişilerin eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyetini sağlayan ve bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilen haklardandır. Özellikle de eşya hukukunda, hak sahibinin, söz konusu eşya üzerindeki tasarruf yetkisini tespit etme bakımından, hakkın sınırının tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu hakkın aynî hak olması hâlinde farklı, olmaması hâlinde farklı hükümler uygulanabilecektir.
Aynî hakların üç unsuru vardır. Bu unsurlar sırasıyla, eşya, eşya üzerinde doğrudan hâkimiyet ve herkese karşı ileri sürülebilmedir. Bu şartlar birlikte şartlardır, yani hepsinin bir arada olması gerekir. Aynî hak, eşyalar üzerinde kurulabilmektedir, bu nedenle malvarlığına ilişkin haklardandır. Bu eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet kurulması ve bu hâkimiyetin herkese karşı ileri sürülebilir olması da aynî hakkı mutlak bir hak yapar. Bu nedenle hak sahibi haricindeki herkesin bu hakka uyma mecburiyeti bulunmaktadır.
Aynî hak, Roma hukukundan doğup gelişmiş, çeşitli evrelerden geçerek günümüze kadar ulaşmıştır. Doktrinde hakkın niteliği ve unsurları ile ilgili yapılan tartışmaların ardından; aynî hakkın kişiye eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlayan ve bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilen bir hak olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Aynî hakkı diğer haklardan ayıran şey de sahip olduğu bu iki niteliktir.
Aynî haklara hâkim olan bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler, aynî hakların niteliğini de belirler. Sınırı, kapsamı belirlenemeyen, yeterince belirli olmayan şeyler üzerinde aynî hak kurulamaz. Bununla birlikte, bu hak aleni olmalı, başkalarınca da görünebilir bir forma sahip olmalıdır. Hukuk sistemleri, bunu sağlamak amacıyla çeşitli kavramlar geliştirmiştir. Öte yandan, aynî haklar belirli sayı ve tiptedirler, kanunlarla öngörülenlerin dışında aynî haklar oluşturulamaz. Yine, bu haklar hak düşürücü sürelere tâbî değildirler, sebebe bağlıdırlar. Bir eşya üzerinde sadece bir tane aynî hak kurulabilir.
Bu haklar sahibine önemli yetkiler verir. Hakkın niteliğine göre değişmekle birlikte; kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkileri, aynî hak sahibinin olur. Tam aynî hak sahibi bu üç yetkiye de sahipken, sınırlı aynî hak sahibi ise bu yetkilerden yalnızca birine ya da ikisine sahip olur. Bununla birlikte, aynî haklar sahiplerine bazı sorumluluklar da yükler. Bu sorumluluklar; bir şeyi yapmama, bir şeye katlanma ya da bir şeyi yapma şeklinde tezahür eder. Bunlara ilişkin detaylar, her ülkenin kendi kanunlarında özel olarak düzenlenir.
Aynî haklar çeşitli yollarla kazanılır ve kaybedilir. Bu aslen olabileceği gibi, devren ya da tesisen de olabilir.
Aynî haklar, herkese karşı ileri sürülebileceği için korunması da önemli görülen haklardandır. Hak sahibi, hukukun kendisine sağladığı imkânlar dahilinde hakkının korunmasını sağlayabilecektir. Bu, hakkın türüne ve niteliğine göre değişebilmektedir.
Tanımı ve konusu
Aynî hak, kişilerin eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyetini sağlayan ve bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Bu hakların konusu eşyalardır. Bu yönüyle aynî haklar, malvarlığı hakları kategorisinde incelenir. Kişiliğe ilişkin haklarla herhangi bir ilişkisi yoktur. Bu nedenle hukukî anlamda eşyanın da tanımlanması gerekmektedir. Hukukî olarak eşya, üzerinde bireysel hâkimiyet sağlanabilecek, ekonomik bir değere sahip, kişi dışında fizikî bir varlık olarak tanımlanır.
Aynî hakkın konusu olan eşyanın dört niteliği vardır. İlk unsur, fizikî varlıktır. Aynî hak kurulabilecek bir eşyadan bahsedilebilmesi için, söz konusu eşyanın fizikî varlığa sahip olması gerekir. Böyle bir varlığı bulunmayan; fikir-sanat ürünleri, markalar, doğal kuvvetler gibi varlıklar üzerinde aynî haklar kurulamaz, fakat farklı haklar tanınarak bunlar üzerindeki menfaatler korunabilir.
İkinci olarak, fizikî varlığa sahip şeyin belirli olması gerekir. Fizikî varlığa sahip olan cismin sınırlarının belirlenebilir olması gerekir. Bu kapsamda, sınırları belirli olmayan ya da belirlenemeyen varlıklar üzerinde aynî hak kurulamaz. Yine, fizikî varlığa sahip olan şeyin mülk edinilebilir olması da bir diğer şarttır. Aynî hak konusu olan şeyin ele geçirilebilmesi, iktisap ve tasarruf konusu olabilmesi mümkün ise o şeyin aynî hak konusu olabilmesi mümkündür. Buna göre, ele geçirilemeyen, üzerinde tasarruf edilemeyen şeyler aynî hak konusu olamaz.
Son olarak ise fizikî varlığa sahip şeyin kişisel olmaması gerekir. Bir şeyin eşya olabilmesi için kişiden bağımsız bir şey olması gerekir. Bu nedenle, kişinin vücudu ve ona ait olan diğer şeyler eşya olamaz, bu nedenle de üzerlerinde aynî hak kurulamaz.
Unsurlar
Aynî hakların üç unsuru vardır. Bu üç şart kümülatif, yani yığılan şartlardır. Birinin yokluğu hâlinde aynî hak kavramından bahsedilemez:
İlk ve en önemli unsur eşyadır. Aynî haklar malvarlığına ilişkin haklardandır, bu yüzden de yalnızca malvarlığı içerisinde sayılabilecek eşyalar üzerinde kurulabilir. İkinci olarak bu eşya üzerinde hak sahibi olan kimsenin yani mâlikin doğrudan doğruya hâkimiyet sahibi olması gerekir. Doğrudan hâkimiyet, hak sahibinin hiç kimsenin aracılığına ya da yardımına ihtiyaç duymaksızın aynî hak konusu eşyayı iktidar alanında bulundurması ve ondan yararlanmasını ifade eder. Doğrudan hâkimiyet hâlinde hak sahibi, eşya üzerinde sahip olduğu aynî hakkın türüne bağlı olarak eşya üzerinde doğrudan tasarrufta bulunabilir. Doğrudan hâkimiyet, eşyanın taşınır veya taşınmaz olmasına göre farklı durumlarla belirlenir. Taşınır mallar için o mal üzerinde zilyetlik kurulması yeterli iken taşınmazlar için ise hakkın taşınmazın ilgili siciline tescil edilmesi gerekir.
Üçüncü ve son unsur ise aynî hakkın herkese karşı ileri sürülebilmesidir (dermeyan edilebilmesidir). Aynî haklar, hak sahibi dışındaki üçüncü kişilerin bu hakka riayet etme mecburiyeti olan haklardandır. Bu nedenle bu yükümlülüğe uymayan herkese karşı bu hak ileri sürülebilir. Yine hakkın türüne göre, hak sahibince ihlâlde bulunan kişi aleyhine eda ve tazminat davaları açılabilir. Nitekim bu husus, kanunlarda da hüküm altına alınmıştır.
Gelişimi
Roma hukuku
Aynî hak, kaynağını Roma hukuku'ndan alan bir kavramdır. Ius in re olarak da bilinir.I. Justinianus tarafından hazırlatılan ve Roma hukukuna dair en geniş kapsamlı bilgi veren Corpus Iuris Civilis, zamanla kendinden sonraki dönemlerin hukuk sisteminde de etkili olmaya başladı ve böylece günümüze kadar ulaştı. Justinianus, esasen bu eser için şerh yazılmamasını emretmişse de, ölümünden sonra bu yönde birçok eser yazılmaya başlandı. 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılması ile, Corpus Iuris Civilis Doğu Roma İmparatorluğu'nda uygulanmaya başladı. Batı Roma'da ise uygulama alanı bulamadı.
6. ve 9. yüzyıllar arasında Roma hukuk geleneğinin yaşamasında Kilise'nin payı söz konusu olmuştur. Kilise, bu dönemde Roma hukuk mirasını saklamış ve kullanmıştı. Cermen kavimlerinin istilalarına uğrayan ve imparatorluğun çöküşüyle birlikte bir buhran yaşayan Batı toplulukları da çareyi hukukta aramışlardır. Özellikle, Corpus Iuris Civilis'i kendi anlayışlarına göre yorumlayan Bizanslılar böylece ortaya bir Bizans hukuku çıkardılar. Buna karşılık, Batı'da ise Corpus Iuris Civilis yüzyıllar boyunca etkisini sürdürdü. Hatta, Corpus Iuris Civilis'in bölümlerinden biri olan Digesta, yüzyıllar boyunca üniversitelerde ders kitabı olarak kullanıldı. Digesta'nın her bir cümlesi yorumlanmış, devirlere göre değişik açılardan incelenmiş, farklı doktrinlerce inceleme konusu yapılmıştır.
11. yüzyılın sonlarına doğru Pisa'da bir kütüphanede Digesta'nın 6. yüzyılda yazılmış bir örneğinin bulunması Roma hukukunun yeniden gelişimini başlattığı iddia edilir. Bu süreçte İtalya'nın Bolonya şehrinde ünü kısa sürede bütün Avrupa'ya yayılan bir üniversite kuruldu. Bu üniversite hocalarının Corpus Iuris Civilis'i metin ya da satır aralarına aldıkları küçük notlar (glossa'lar) ile açıklamaları Glossator akımını doğurdu. Glossator'lar, Corpus Iuris Civilis'in doğruluğu veya yanlışlığıyla ilgilenmediler, onu bir dogma olarak kabul edip açıklamaya çalıştılar ve bu nedenle de yaptıkları iş teori alanında kaldı. Bu akımdan sonra 13. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan Postglossator'lar ise, Glossator'ların yapmadığını da yaparak, yerel hukukları da göz önünde bulundurarak zamanın ihtiyaç duyduğu kurallara ve kavramlara ulaşmaya çalışmışlardır. Corpus Iuris Civilis'i modernize eden ve iktibasa hazırlayan bu akımla birlikte, Bolonya'daki hukuk okulunun benzerleri Avrupa'nın diğer yerlerinde de kurulmaya başlandı. Dilin aynı (Latince) olması, okullar arasında hoca ve öğrenci değişimini de olanaklı hâle getiriyordu.
15. yüzyılda özellikle Fransa'da ortaya çıkan Hümanist akım ise Corpus Iuris Civilis'i tarihi bir açıdan inceledi. Bu akım mensupları, Roma hukukunun tatbikat için kullanılmasını reddetmiş, her ülkenin kendi millî hukukunu uygulaması gerektiğini savunmuştur. Onlara göre, Postglossator akımı Corpus Iuris Civilis'i bozmuştur. Hümanistler, Corpus Iuris Civilis'i filolojik ve tarihi bilim metotlarıyla incelemişlerdir. Fakat bu akım, Roma hukukunu tatbikattan kopararak teori alanında kalan bir akım olmuştur.
Yeni Çağ ile birlikte, Roma hukuku Avrupa'da iktibas edilmeye başlandı. Pek çok devlet iktibas gerçekleştirirken, bunu en yoğun yapan ise ağırlıklı olarak Cermen devletleri ile birlikte, özellikle Almanya idi. Bu süreçte Alman mahkeme içtihatları ve Cermen hukukunu Roma hukuku ile kaynaştırmaya çalışan hukukçular, usus modernus Pandectarum (Pandekt'lerin modern şekilde kullanılması) adı verilen bir akımın da öncüsü oldu. Buna karşılık, tarihi olgulardan arındırılmış bir hukuk düzenini savunan tabiî hukuk akımı, Roma hukukuna karşı çıktı. Tarihe dayanan olgulara sahip olan Roma hukukunu reddeden bu akım, yine de savlarını açıklamak için Roma hukukuna ihtiyaç duymaktaydı. Yine de, bu akım hukukun sistematik bir nitelik kazanmasına da katkıda bulunmuştur. Bu akımın savunduğu sistem Pandekt hukukçularla da geliştirilmiş ve uygulamaya sürülmüştür. 1794 Prusya, 1811 Avusturya ve 1804 Fransız Medeni Kanunları bunlara örnektir.
19. yüzyıl başlarında gelişmeye başlayan tarihi hukuk akımı, kendinden önceki akımlara karşı çıkarak, hukukun tarihi bir gelişmenin ve evrimin sonucu olarak anlaşılması gerektiğini savunmuştur. Bu akımın savunucularına göre, hukuk halkın ruhundan çıkarak evrimleşmelidir. Hukuk kuralları, tarihi bir sürecin ardından doğar ve gelişir. Kurucusu Friedrich Carl von Savigny, Roma hukukuna bulaşan diğer unsurların temizlenerek saf hukuka ulaşılması gerektiğini savunmuştur. Bu akımın ardından ortaya çıkan Pandekt hukuk ilmi de, Roma hukukunu sistematik olarak incelemeye çalışmış, modern hukukun ana kavramlarının ortaya çıkmasına yardımcı olmuşlardır. Buna karşılık, genel itibarıyla olaylara tek tek çözümler getirerek genel kurallar oluşturmaktan çekinmişlerdir.
1900 Alman, 1907 İsviçre Medeni Kanunu ve 1911 İsviçre Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte Roma hukuku doğrudan uygulama alanını kaybetmiş, fakat etkilediği kanunlar üzerinden etkisini devam ettirmiştir. 1926 yılında Türkiye'de yürürlüğe giren Medenî Kanun da, bu kanunlardan iktibas edilmiştir.
Tanımı ve hakkındaki görüşler
Aynî hakkın tanımı hakkında hukuk doktrininde çeşitli tartışmalar yaşanmıştır. Bu hakkın ne olduğu, sahibine ne tür haklar verdiği ve nasıl kullanılabileceği ile ilgili sorular, doktrinde tartışılmıştır. Bu tartışmalar sonucunda üç görüş oluşmuştur.
Klasik görüş
Klasik görüş, doktrinde ilk olarak ortaya atılan görüştür. Bu görüşe göre aynî hak, sahibine eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyet yetkisi veren bir haktır. Böylece bu hakka bir mutlak karakter getirilmiştir. Mâlik, eşya üzerinde herhangi bir kimsenin yardımı olmaksızın hâkimiyet sahibidir. Bu nedenle, diğer kişiler hak sahibinin eşya üzerindeki bu hakkını kullanmasına ve icra etmesine engel olmamalıdır. Bu görüş hak sahibi ile hakkın konusu olan eşya arasındaki ilişkiyi esas alarak o ilişkiye aynî bir karakter getirmiştir.
Şahısçı görüş
Aynî hakkın kişi ile eşya arasındaki ilişkiyi esas almasına karşı olan yazarlar, hak ilişkisinin yalnızca şahıslar arasında var olabileceğini belirterek hakkın bu doğrultuda belirlenmesi gerektiğini düşünmüş ve bu nedenle şahısçı görüşü geliştirmişlerdir. Buna göre, aynî hak herhangi bir hukukî işleme gerek olmaksızın hak sahibince herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Bu hakkın kullanılabilmesi için ortada herhangi bir işlemin bulunmasına gerek yoktur. Bir aynî hak varsa hak sahibi hakkına bir halel geldiği zaman başka hiçbir şey yapmasına gerek olmadan bu hakkını kullanabilir.
Klasik görüşten farklı olarak bu görüşü savunan yazarlar hak sahibi ile eşya arasında bir hak ilişkisi olmamakla birlikte bir fiilî ilişkinin bulunduğunu belirtirler. Bu ilişkinin hukuktaki adı ise zilyetliktir. Zilyetlik, bir eşyayı elinde bulundurma iradesi anlamına gelir ve hukuken korunur. Buna rağmen, zilyetlik haktan farklı bir durumdur. Çünkü bir eşyanın mülkiyeti her zaman hakkın iktisap edinilmesi hâlinde kazanılabilirken zilyetliğin iktisap edinilmesi hâlinde kazanılamayabilir. Zilyetlik hukukî ilişkinin fiilî yönüne dair bir kavramdır, bu yüzden mâliklik ile karıştırılmaması gerekir.
Karma görüş
Şahısçı görüşün, hak sahibinin kendisi dışındaki herkese karşı aynî hakkının korunması gerektiği yönündeki yapısı doktrinde eleştirilmiştir. Bu nedenle kimi şahısçı görüş savunucuları görüşlerini yumuşatarak hak sahibinin onunla ilgisi bulunan kişilere karşı hakkını ileri sürebileceğini iddia etmiştir. Bunun ardından, bazı yazarlar da bu iki görüşü birleştirerek aynî hakkın iki farklı katmanı olduğunu ileri süren bir görüş geliştirmiştir. Buna göre aynî hakkın iki unsuru vardır: iç muhteva ve dış muhteva.
İç muhteva, hakkın sahibine eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlamasını ifade eder. Buna göre eşya üzerinde mâlikin doğrudan doğruya hâkimiyet sahibi olması aynî hakkın iç muhtevasını oluşturur. Bunun kapsamına eşya üzerindeki bütün fiilî ve hukukî tasarruf yetkileri de dahildir. Fiilî yetkilere örnek olarak eşyayı elde bulundurma (zilyetlik), şeklini değiştirme, tüketme ve yok etme gibi örnekler verilebilir. Hukukî yetkiler için ise kiralama gibi kullanma ve yararlanma hakkını devredici sözleşmeler yapma, mülkiyeti devretme, mülkiyet hakkından feragat etmek gibi örnekler verilebilir. Tüm bu yetkiler, aynî hakkın iç muhtevasıdır.
Dış muhteva ise hakkın herkese karşı ileri sürülebilmesi anlamına gelir. Mâlikin, eşya üzerindeki hâkimiyetini hukuk düzeninin sınırları içerisinde kalmak suretiyle üçüncü kişilere karşı koruyabilmesi, hakkın herkese karşı sürülebilmesi anlamına gelir. Mâlikin gerek fiilî gerekse hukukî yetkilerine karşı üçüncü kişiler tarafından yapılan haksız müdahalelerin önlenmesi amacıyla hukukî başvuru yollarına başvurulabilir. Fakat ihkâk-ı hak yasaktır.
Karma görüşü savunan yazarlar, klasik ve şahısçı görüşlerin olaya tek bir açıdan baktıklarını ileri sürerek her iki görüşün de aynî hakkın bir tarafını ihmal ettiklerini dile getirmiş ve böylece iki görüşü de birleştirmişlerdir. Bu görüşe göre aynî hak, sahibine söz konusu eşya üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet yetkisi veren ve bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Bu görüş, doktrinde de baskın görüş hâline gelmiştir.
İlkeler
Aynî hakların tümüne hâkim olan 6 tane ilke vardır. Bunlardan ilki, belirlilik ilkesidir. Bu ilkeye göre, aynî haklar yalnızca ferden belirli şeyler üzerinde kurulabilir. Ferden belirlilik, şeyin niteliklerinin ne olduğunu, hangi şey olduğunu tespit etmeye yetecek derece belirli olmasıdır. Sınırı, kapsamı bu şekilde belirlenmemiş bir şey, hukuken eşya olarak kabul edilemeyeceği gibi üzerinde aynî hak kurulması da mümkün değildir. İkinci ilke olan aleniyet ilkesi ise, eşya üzerindeki aynî hakkın herkes tarafından görülebilecek ve anlaşılabilecek bir görüntüye sahip olmasıdır. Aynî haklar, herkesin uyması gereken haklardandır, bu yüzden de başkalarınca da görülmesi ve bilinmesi zorunludur. Bu ilke, eşya hukukunda zilyetlik ve mülkiyet kavramlarıyla açıklanır. Taşınabilir eşyalardaki aynî haklar zilyetlik ile, taşınmaz eşyalardaki aynî haklar ise mülkiyet ile aleniyete kavuşturulur.
Belirli sayı ve tipe bağlılık ilkesi, Latince numerus clausus olarak tanımlanır. Bu ilkeye göre, aynî hakların sayı, tür ve muhteviyatının kanunla belirlenmesi gerekir. Böylece ne üzerinde nasıl bir aynî hak kurulduğu tespit edilebilir. Bu ilkeyle; aynî hak aleniyet kazanır, belirlenebilir bir hâle gelir, söz konusu hakkın korunmasına yardımcı olur ve hak sahibi ile üçüncü kişiler arasında aynî haktan doğan üçlü bir ilişki oluşturur.
Hak düşürücü süre ve zamanaşımına tâbî olmama ilkesine göre, aynî haklar kullanılmamakla zamanaşımına uğramaz veyahut hak düşürücü süre sayesinde kişinin malı üzerindeki yetkisi ortadan kalkmaz. Buna paralel olarak, bu hakların üçüncü kişilerce ihlâl edilmesi hâlinde de ihlâli def'etmek için hukukî yollara başvuruda da benzer bir süre limiti yoktur. Sebebe bağlılık ise, aynî hakları oluşturan ya da yok eden işlemlerin geçerliliğinin aynî hakların geçerliliğine de etkisi olduğu anlamına gelir. Buna göre, aynî hak doğuran bir işlem hukuken geçersizse, aynî hak da geçersizdir. Bazı durumlarda, kanunlarca iyi niyetli olarak geçersiz işlemi yapan kişinin işleme dayanan aynî hakkı kazandığı hâller söz konusu olsa da, ilke olarak aynî haklar sebebine bağlıdır ve geçerliliğini onun geçerliliğinden alır.
Altıncı ve son ilke olan zaman itibarıyla öncelik ilkesi ise, bir eşya üzerinde tam aynî hak sadece bir tane kurulabileceği anlamına gelir. Bununla birlikte, birden fazla sınırlı (tam olmayan) aynî hak kurulabilir. Bu sınırlı hakların kullanımı ile ilgili bir uyuşmazlık çıktığında, zaman itibarıyla önce kurulan ilişki esas alınarak çözülür.
Türleri
Aynî haklar, belirli sayı ve tipe bağlılık (numerur clausus) ilkesine tâbî olduğu için, türleri de sınırlıdır. Hukukta dört çeşit aynî hak türü belirtilmiştir. Bu haklar şunlardır:
İç muhtevalarına göre aynî haklar
İç muhteva, hakkın sahibine tanıdığı yetkiyi ifade eder. Bu yönüyle aynî hakların sahiplerine tanıdığı yetkilere göre, bu haklar ikiye ayrılır. İlki tam aynî haktır. Sahibine eşya üzerinde tam hâkimiyet sağlayan, en geniş yetkileri veren bir haktır. Hukuken tam hâkimiyet sağlayan hak, mülkiyet hakkı olarak tanımlanır. Roma Hukukundan günümüze ulaşan anlayışa göre, mülkiyet hakkı sahibine üç yetki tanır. Bu yetkiler; kullanma (usus), yararlanma (fructus) ve tasarruf (abusus) yetkileridir. Böylece, mülkiyet hakkı, bir aynî hakta bulunması gereken bütün unsurları kendisinde toplamış tek aynî hak olmaktadır.
İkinci ise sınırlı aynî haktır. Sınırlı aynî haklar, tam aynî hakkın sahibine verdiği üç yetkiden yalnızca herhangi birine ya da ikisine sahip olunması durumunda söz konusu olan haklardır. Bu nedenle kendisine sınırlı aynî haklar denmiştir. Tam aynî hak konusu eşya üzerinde aynî nitelikte başka hakların da kurulabilmesi için geçerlilik kazandırılmıştır. Böylece aynı eşyanın birden fazla kişiye hak ve menfaat sağlamasına imkân sağlanmıştır. Bu haklar ise üç çeşittir; irtifak hakları, rehin hakları ve taşınmaz yükü. İrtifak hakları, sahibine eşya üzerinde doğrudan doğruya ama sınırlı bir hâkimiyet ve yararlanma yetkisi veren bir haktır. Rehin hakkı, sahibine alacağı ödenmediği takdirde rehin konusu eşyanın ya da hakkın sattırılarak bedelin alacağını doğrudan ve öncelikle tahsil etmesini sağlar. Taşınmaz yükü ise, rehin hakkının taşınmazlar için kurulan bir benzeridir.
Konularına göre aynî haklar
Aynî hakların konusu esas olarak eşya olmakla birlikte, istisna olmak üzere konusu eşya olmayan birtakım şeyler üzerinde de aynî hak kurulabilmektedir. Bu durum, zaruret nedeniyle ve çok sınırlı olmak üzere çeşitli kanunlarda öngörülmektedir. Eşyanın kendi maddî ve manevî değeri, toplumun eşyaya verdiği değer ve bittabi eşyanın kendi niteliği gibi unsurlar da gözetilerek kanunlarla eşyalara taşınır ve taşınmaz vasfı getirilmiş ve eşyanın bu niteliğine göre de farklı hukukî muamelelere tâbî tutulacağı öngörülmüştür.
Aynî hakların aleniyetini sağlamak için taşınır ve taşınmaz eşyalar için farklı hükümler söz konusu olur. Taşınırlar için aleniyet zilyetlik ile, taşınmazlar için ise tescille aleniyet sağlanır. Hakkın kurulması sonucunu doğuran işlemin geçerli olabilmesi için o işlemin uyması gereken şekil kuralları açısından, taşınırlar için bir şekil şartı aranmazken, taşınmazlar için ise kural olarak şekil şartı getirilmiştir. Bu şekil şartı, aslen yazılı şekil şartı olmakla birlikte, duruma göre resmî şekil şartı da aranabilir. Yine bu hakkın kazanılması, yani mülkiyetin geçmesi bakımından da eşyanın vasfı önem taşımaktadır. Buna göre, taşınırlar için zilyetliğin geçişi, taşınmazlar için ise tescilin yapılması ile birlikte mülkiyet geçmiş olur. Aynî haklardan bazıları sadece taşınır, bazıları ise sadece taşınmazlar üzerinde kurulur. Taşınır bir malın sahibinin elinden rızası dışında çıkması durumunda, hak sahibi olduğunu ispata gerek duymadan açabileceği bir davayla taşınırını geri alabilmesi mümkün iken, taşınmazlar için böyle bir durum söz konusu değildir.
Hak sahibinin sorumlulukları
Aynî haklar, sahiplerine birtakım haklar ve yetkiler verdiği gibi, birtakım sorumluluklar da yüklemektedir. Bu nedenle hak sahibinin (genellikle, mâlikin) uyması gereken bazı yükümlülükler vardır. Bu yükümlülükler hak sahibinin ödevleri ya da aynî hakkın sınırları olarak da bilinirler.
Yapmama ödevleri, hak sahibinin hukuk düzeni tarafından kendi hakkı için çizilen sınırları aşmaması, yasak işlemleri yapmaması gerektiğini belirten ödevlerdir. Böylece hakkın sınırı çizilmekte, hak sahibinin yetkileri de kısıtlanmaktadır. Bu sınırlar, hakkın kapsamı ve niteliğine göre değişiklik gösterebilmektedir. Yapmama ödevi, içinde kaçınmayı da barındırdığından bu ödevlere kaçınma ödevleri de denmektedir.
Bu tür ödevlere genel olarak imar hukukunca inşaat konularında konan yasaklar örnek gösterilir. İzin verilenden daha uzun, daha büyük yapılar yapılamayacağına ilişkin yasaklar, hak sahibinin yapmama ödevi olarak tanımlanır. Mülkiyet hakkının kullanımına ilişkin sınırlamalar da Anayasa metinlerinde yer alabilmektedir.
Katlanma ödevi, üçüncü kişilerin ya da toplumun menfaatleri için, mâlikin hakkına yönelik müdahalelere katlanmasını, tahammül etmesini ifade eder. Bu müdahale küçük bir müdahale olabileceği gibi, hakkın ortadan kaldırılmasına kadar uzanabilir. Bu ödevler de hakka ve mevcut fiilî duruma göre değişkenlik gösterebilir.
Yapma ödevi, hak sahibine bir edimi ifa etme yükümlülüğü yükleyen bir ödevdir. Burada hak sahibi, yapmama ödevinden farklı olarak pasif bir sorumluluğa değil, aktif bir sorumluluğa sahiptir. Üçüncü kişinin ya da toplumun yararı söz konusu olduğunda, mâlik hakkı üzerinde birtakım edimleri yerine getirmek zorunda kalabilir. Hak sahibi olduğu eşyanın niteliğinden doğan vergi borçlarını ödemek, taşınmazının sınırlarını belirlemek için sınır noktalarına işaret koymak gibi edimler, yapma ödevinin konusunu oluşturur.
Aynî hakların kazanılması ve kaybedilmesi
Aynî haklar, taşınırlar için zilyetliğin kazanılması ile kazanılırken, zilyetliğin kaybı ile de kaybedilir. Taşınmazlar için ise zilyetliğin yanı sıra mülkiyeti geçiren tescil işleminin yapılması gerekmektedir. Kural olarak, tescil yapıldığı anda aynî hak kazanılmış, tasarruf işlemini yapan taraf için ise kaybedilmiş olur.
Hakların kazanılması aslen veya devren iktisap yollarıyla söz konusu olabilir. Aslen iktisap, üzerinde önceden o türde herhangi bir hak kurulmamış olan eşyanın o yol ile ilk kez hak sahipliğine konu yapılmasıdır. Yani o eşya o amaçla ilk kez iktisap edilmiştir. Devren iktisap ise, önceki hak sahibinin geçerli bir hukuk işlemi vasıtasıyla hakkını yeni hak sahibine devretmesidir. Bu yöntem ile hak, sıfırdan kurulmaz. Önceden kurulmuş olan hakkın sahibi değişir.
Hakkın kaybı ise, hakkın hak sahibinden ayrılmasıdır. Eğer hak, hak sahibinden bir başkasına geçerek kaybediliyorsa, bu devren kayıp olur. Ama o hak, bir başkasına intikal etmeden ortadan kalkmış ise, o zaman o hak sona ermiş olur. O eşya üzerinde yeniden hak kurulabilir, o hâlde yeni hak sahibi o eşyayı aslen kazanmış olacaktır.
Aynî hakların korunması
Aynî haklar, herkese karşı ileri sürülebilen haklardandır. Yükümlülüğe uymayan herkese karşı bu hak ileri sürülebilir. Dolayısıyla hakkı ihlâl edilen hak sahibi, ihlâli gerçekleştiren kişiye karşı hakkından doğan bir korunma hakkına sahiptir. Fakat bu korunmayı hukukun kendisine tanıdığı sınırlar içerisinde yapması gerekir. Birçok hukuk sisteminde, ihkâk-ı hak yasaklanmıştır. Yani bir kişi, hakkını bizzat kendisi koruyamaz. Burada hukuken görevli ve yetkili kurumların müdahalesi gerekmektedir. Yine hakkın türüne göre, hak sahibince ihlâlde bulunan kişi aleyhine eda ve tazminat davaları açılabilir.
Aynî hakların korunması, eşyanın türüne göre değişik yollarla gerçekleşebilir. Eşyanın taşınır olması durumunda, hak sahibinin sadece fiilî hâkimiyetine dayanarak açabileceği davalar olduğu gibi, hak sahibi olmasına dayanarak açabileceği davalar da vardır. Taşınmazlar için ise sadece hak sahibi olmasına dayanarak açabileceği davalar vardır. Bu davalarda, hak sahibi malına yönelik haksız müdahalenin önlenmesini ve sonlandırılmasını talep edebileceği gibi, müdahaleden kaynaklanan zararlarını da tazmin ettirebilecektir.
Kaynakça
- Notlar
- ^ Örneğin, Türk Medeni Kanunu m. 683/2'ye göre, "Mâlik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.
- ^ Mesela Türk Medeni Kanununa göre haklar, doğrudan malvarlığının kendisi ve doğal kuvvetler üzerinde de aynî hak kurulabilmektedir. Bunun gibi bazı düzenlemeler, çeşitli ülkelerin hukuklarında da istisna olarak yer edinmiştir.
- ^ Mesela 1982 Anayasasına göre, "Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
- ^ Örneğin, 1982 Anayasası, bazı durumlarda kişilerin taşınmazlarının kamulaştırılmasına mâlikin katlanmak zorunda olduğunu hüküm altına almıştır.
- Atıflar
- ^ Oğuzman & Barlas, s. 142.
- ^ a b c Oğuzman & Barlas 2013, s. 142.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 64-65.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 66-67.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 67-68.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, s. 68.
- ^ a b Başpınar & Ünal 2012, s. 83.
- ^ Oğuzman & Barlas 2013, s. 149.
- ^ Oğuzman & Barlas 2013, s. 152.
- ^ Berger 2002, s. 530.
- ^ a b c Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 97.
- ^ a b Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 98.
- ^ Umur 1999, s. 121.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 100.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 102.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, ss. 100-101.
- ^ Umur 1999, ss. 126-127.
- ^ a b Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 104.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 105.
- ^ a b c Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 109.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 110.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 112.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 113.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 116.
- ^ a b c Başpınar & Ünal 2012, s. 61.
- ^ a b Başpınar & Ünal 2012, ss. 62-63.
- ^ a b Eren 2016, ss. 16-17.
- ^ a b Eren 2016, s. 18.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 63-64.
- ^ Oğuzman & Öz 2013, s. 7.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 112-113.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 114-115.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 110-119.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 117-118.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, ss. 119-120.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 130.
- ^ a b Başpınar, Ünal 2012, s. 100.
- ^ Oğuzman & Barlas 2013, s. 147.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, s. 73.
- ^ a b c Başpınar & Ünal 2012, s. 105.
- ^ a b Başpınar & Ünal 2012, s. 106.
- ^ Eren 2016, ss. 18-19.
- ^ Anayasa, m. 35/2
- ^ Eren 2016, s. 19.
- ^ Anayasa, m. 44 ve 46
- ^ Eren 2016, s. 20.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, s. 113.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, s. 169.
- ^ Başpınar & Ünal 2012, s. 172.
- ^ Tahiroğlu & Erdoğmuş 2012, s. 136.
- ^ Oğuzman & Barlas, ss. 308-309.
- ^ Oğuzman & Barlas 2013, s. 312 vd.
- Kaynaklar
- Başpınar, Veysel; Ünal, Mehmet (2012). Şeklî Eşya Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları. ISBN .
- Berger, Adolf (2002). Encyclopedic Dictionary of Roman Law. The Lawbook Exchange, Ltd. ISBN . Erişim tarihi: 16 Mart 2020.
- Eren, Fikret (2016). Mülkiyet Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları. ISBN .
- Oğuzman, M. Kemal; Barlas, Nami (2013). Medenî Hukuk. İstanbul: Vedat Kitapçılık. ISBN .
- Oğuzman, M. Kemal; Öz, M. Turgut (2013). Borçlar Hukuku. Cilt 1. İstanbul: Vedat Kitapçılık. ISBN .
- Tahiroğlu, Bülent; Erdoğmuş, Belgin (2012). Roma Hukuku Dersleri. İstanbul: Der Yayınları. ISBN .
- (PDF). mevzuat.gov.tr. 18 Nisan 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Şubat 2020.
- (PDF). mevzuat.gov.tr. 1982. 25 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Şubat 2020.
- Umur, Ziya (1999). Roma Hukuku Ders Notları (3. bas.). İstanbul: Beta Yayınları. ISBN .
Vikisözlük'te ayni hak ile ilgili tanım bulabilirsiniz. |
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Ayni hak kisilerin esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyetini saglayan ve bu nedenle herkese karsi ileri surulebilen haklardandir Ozellikle de esya hukukunda hak sahibinin soz konusu esya uzerindeki tasarruf yetkisini tespit etme bakimindan hakkin sinirinin tespit edilmesi buyuk onem tasimaktadir Bu hakkin ayni hak olmasi halinde farkli olmamasi halinde farkli hukumler uygulanabilecektir Ayni haklarin uc unsuru vardir Bu unsurlar sirasiyla esya esya uzerinde dogrudan hakimiyet ve herkese karsi ileri surulebilmedir Bu sartlar birlikte sartlardir yani hepsinin bir arada olmasi gerekir Ayni hak esyalar uzerinde kurulabilmektedir bu nedenle malvarligina iliskin haklardandir Bu esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyet kurulmasi ve bu hakimiyetin herkese karsi ileri surulebilir olmasi da ayni hakki mutlak bir hak yapar Bu nedenle hak sahibi haricindeki herkesin bu hakka uyma mecburiyeti bulunmaktadir Ayni hak Roma hukukundan dogup gelismis cesitli evrelerden gecerek gunumuze kadar ulasmistir Doktrinde hakkin niteligi ve unsurlari ile ilgili yapilan tartismalarin ardindan ayni hakkin kisiye esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyet saglayan ve bu nedenle herkese karsi ileri surulebilen bir hak oldugu sonucuna ulasilmistir Ayni hakki diger haklardan ayiran sey de sahip oldugu bu iki niteliktir Ayni haklara hakim olan bazi ilkeler vardir Bu ilkeler ayni haklarin niteligini de belirler Siniri kapsami belirlenemeyen yeterince belirli olmayan seyler uzerinde ayni hak kurulamaz Bununla birlikte bu hak aleni olmali baskalarinca da gorunebilir bir forma sahip olmalidir Hukuk sistemleri bunu saglamak amaciyla cesitli kavramlar gelistirmistir Ote yandan ayni haklar belirli sayi ve tiptedirler kanunlarla ongorulenlerin disinda ayni haklar olusturulamaz Yine bu haklar hak dusurucu surelere tabi degildirler sebebe baglidirlar Bir esya uzerinde sadece bir tane ayni hak kurulabilir Bu haklar sahibine onemli yetkiler verir Hakkin niteligine gore degismekle birlikte kullanma yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkileri ayni hak sahibinin olur Tam ayni hak sahibi bu uc yetkiye de sahipken sinirli ayni hak sahibi ise bu yetkilerden yalnizca birine ya da ikisine sahip olur Bununla birlikte ayni haklar sahiplerine bazi sorumluluklar da yukler Bu sorumluluklar bir seyi yapmama bir seye katlanma ya da bir seyi yapma seklinde tezahur eder Bunlara iliskin detaylar her ulkenin kendi kanunlarinda ozel olarak duzenlenir Ayni haklar cesitli yollarla kazanilir ve kaybedilir Bu aslen olabilecegi gibi devren ya da tesisen de olabilir Ayni haklar herkese karsi ileri surulebilecegi icin korunmasi da onemli gorulen haklardandir Hak sahibi hukukun kendisine sagladigi imkanlar dahilinde hakkinin korunmasini saglayabilecektir Bu hakkin turune ve niteligine gore degisebilmektedir Tanimi ve konusuAyni hak kisilerin esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyetini saglayan ve bu nedenle herkese karsi ileri surulebilen bir haktir Bu haklarin konusu esyalardir Bu yonuyle ayni haklar malvarligi haklari kategorisinde incelenir Kisilige iliskin haklarla herhangi bir iliskisi yoktur Bu nedenle hukuki anlamda esyanin da tanimlanmasi gerekmektedir Hukuki olarak esya uzerinde bireysel hakimiyet saglanabilecek ekonomik bir degere sahip kisi disinda fiziki bir varlik olarak tanimlanir Ayni hakkin konusu olan esyanin dort niteligi vardir Ilk unsur fiziki varliktir Ayni hak kurulabilecek bir esyadan bahsedilebilmesi icin soz konusu esyanin fiziki varliga sahip olmasi gerekir Boyle bir varligi bulunmayan fikir sanat urunleri markalar dogal kuvvetler gibi varliklar uzerinde ayni haklar kurulamaz fakat farkli haklar taninarak bunlar uzerindeki menfaatler korunabilir Ikinci olarak fiziki varliga sahip seyin belirli olmasi gerekir Fiziki varliga sahip olan cismin sinirlarinin belirlenebilir olmasi gerekir Bu kapsamda sinirlari belirli olmayan ya da belirlenemeyen varliklar uzerinde ayni hak kurulamaz Yine fiziki varliga sahip olan seyin mulk edinilebilir olmasi da bir diger sarttir Ayni hak konusu olan seyin ele gecirilebilmesi iktisap ve tasarruf konusu olabilmesi mumkun ise o seyin ayni hak konusu olabilmesi mumkundur Buna gore ele gecirilemeyen uzerinde tasarruf edilemeyen seyler ayni hak konusu olamaz Son olarak ise fiziki varliga sahip seyin kisisel olmamasi gerekir Bir seyin esya olabilmesi icin kisiden bagimsiz bir sey olmasi gerekir Bu nedenle kisinin vucudu ve ona ait olan diger seyler esya olamaz bu nedenle de uzerlerinde ayni hak kurulamaz UnsurlarBir ev uzerindeki hakkin sahibinin tespit edilebilmesi icin ilgili sicildeki kayitlara bakilmasi gerekir Ayni haklarin uc unsuru vardir Bu uc sart kumulatif yani yigilan sartlardir Birinin yoklugu halinde ayni hak kavramindan bahsedilemez Ilk ve en onemli unsur esyadir Ayni haklar malvarligina iliskin haklardandir bu yuzden de yalnizca malvarligi icerisinde sayilabilecek esyalar uzerinde kurulabilir Ikinci olarak bu esya uzerinde hak sahibi olan kimsenin yani malikin dogrudan dogruya hakimiyet sahibi olmasi gerekir Dogrudan hakimiyet hak sahibinin hic kimsenin araciligina ya da yardimina ihtiyac duymaksizin ayni hak konusu esyayi iktidar alaninda bulundurmasi ve ondan yararlanmasini ifade eder Dogrudan hakimiyet halinde hak sahibi esya uzerinde sahip oldugu ayni hakkin turune bagli olarak esya uzerinde dogrudan tasarrufta bulunabilir Dogrudan hakimiyet esyanin tasinir veya tasinmaz olmasina gore farkli durumlarla belirlenir Tasinir mallar icin o mal uzerinde zilyetlik kurulmasi yeterli iken tasinmazlar icin ise hakkin tasinmazin ilgili siciline tescil edilmesi gerekir Ucuncu ve son unsur ise ayni hakkin herkese karsi ileri surulebilmesidir dermeyan edilebilmesidir Ayni haklar hak sahibi disindaki ucuncu kisilerin bu hakka riayet etme mecburiyeti olan haklardandir Bu nedenle bu yukumluluge uymayan herkese karsi bu hak ileri surulebilir Yine hakkin turune gore hak sahibince ihlalde bulunan kisi aleyhine eda ve tazminat davalari acilabilir Nitekim bu husus kanunlarda da hukum altina alinmistir GelisimiRoma hukuku Ayni hak kaynagini Roma hukuku ndan alan bir kavramdir Ius in re olarak da bilinir I Justinianus tarafindan hazirlatilan ve Roma hukukuna dair en genis kapsamli bilgi veren Corpus Iuris Civilis zamanla kendinden sonraki donemlerin hukuk sisteminde de etkili olmaya basladi ve boylece gunumuze kadar ulasti Justinianus esasen bu eser icin serh yazilmamasini emretmisse de olumunden sonra bu yonde bircok eser yazilmaya baslandi 476 yilinda Bati Roma Imparatorlugu nun yikilmasi ile Corpus Iuris Civilis Dogu Roma Imparatorlugu nda uygulanmaya basladi Bati Roma da ise uygulama alani bulamadi 6 ve 9 yuzyillar arasinda Roma hukuk geleneginin yasamasinda Kilise nin payi soz konusu olmustur Kilise bu donemde Roma hukuk mirasini saklamis ve kullanmisti Cermen kavimlerinin istilalarina ugrayan ve imparatorlugun cokusuyle birlikte bir buhran yasayan Bati topluluklari da careyi hukukta aramislardir Ozellikle Corpus Iuris Civilis i kendi anlayislarina gore yorumlayan Bizanslilar boylece ortaya bir Bizans hukuku cikardilar Buna karsilik Bati da ise Corpus Iuris Civilis yuzyillar boyunca etkisini surdurdu Hatta Corpus Iuris Civilis in bolumlerinden biri olan Digesta yuzyillar boyunca universitelerde ders kitabi olarak kullanildi Digesta nin her bir cumlesi yorumlanmis devirlere gore degisik acilardan incelenmis farkli doktrinlerce inceleme konusu yapilmistir 11 yuzyilin sonlarina dogru Pisa da bir kutuphanede Digesta nin 6 yuzyilda yazilmis bir orneginin bulunmasi Roma hukukunun yeniden gelisimini baslattigi iddia edilir Bu surecte Italya nin Bolonya sehrinde unu kisa surede butun Avrupa ya yayilan bir universite kuruldu Bu universite hocalarinin Corpus Iuris Civilis i metin ya da satir aralarina aldiklari kucuk notlar glossa lar ile aciklamalari Glossator akimini dogurdu Glossator lar Corpus Iuris Civilis in dogrulugu veya yanlisligiyla ilgilenmediler onu bir dogma olarak kabul edip aciklamaya calistilar ve bu nedenle de yaptiklari is teori alaninda kaldi Bu akimdan sonra 13 yuzyildan itibaren gorulmeye baslanan Postglossator lar ise Glossator larin yapmadigini da yaparak yerel hukuklari da goz onunde bulundurarak zamanin ihtiyac duydugu kurallara ve kavramlara ulasmaya calismislardir Corpus Iuris Civilis i modernize eden ve iktibasa hazirlayan bu akimla birlikte Bolonya daki hukuk okulunun benzerleri Avrupa nin diger yerlerinde de kurulmaya baslandi Dilin ayni Latince olmasi okullar arasinda hoca ve ogrenci degisimini de olanakli hale getiriyordu Corpus Iuris Civilis in 1626 tarihli bir nushasi 15 yuzyilda ozellikle Fransa da ortaya cikan Humanist akim ise Corpus Iuris Civilis i tarihi bir acidan inceledi Bu akim mensuplari Roma hukukunun tatbikat icin kullanilmasini reddetmis her ulkenin kendi milli hukukunu uygulamasi gerektigini savunmustur Onlara gore Postglossator akimi Corpus Iuris Civilis i bozmustur Humanistler Corpus Iuris Civilis i filolojik ve tarihi bilim metotlariyla incelemislerdir Fakat bu akim Roma hukukunu tatbikattan kopararak teori alaninda kalan bir akim olmustur Yeni Cag ile birlikte Roma hukuku Avrupa da iktibas edilmeye baslandi Pek cok devlet iktibas gerceklestirirken bunu en yogun yapan ise agirlikli olarak Cermen devletleri ile birlikte ozellikle Almanya idi Bu surecte Alman mahkeme ictihatlari ve Cermen hukukunu Roma hukuku ile kaynastirmaya calisan hukukcular usus modernus Pandectarum Pandekt lerin modern sekilde kullanilmasi adi verilen bir akimin da oncusu oldu Buna karsilik tarihi olgulardan arindirilmis bir hukuk duzenini savunan tabii hukuk akimi Roma hukukuna karsi cikti Tarihe dayanan olgulara sahip olan Roma hukukunu reddeden bu akim yine de savlarini aciklamak icin Roma hukukuna ihtiyac duymaktaydi Yine de bu akim hukukun sistematik bir nitelik kazanmasina da katkida bulunmustur Bu akimin savundugu sistem Pandekt hukukcularla da gelistirilmis ve uygulamaya surulmustur 1794 Prusya 1811 Avusturya ve 1804 Fransiz Medeni Kanunlari bunlara ornektir 19 yuzyil baslarinda gelismeye baslayan tarihi hukuk akimi kendinden onceki akimlara karsi cikarak hukukun tarihi bir gelismenin ve evrimin sonucu olarak anlasilmasi gerektigini savunmustur Bu akimin savunucularina gore hukuk halkin ruhundan cikarak evrimlesmelidir Hukuk kurallari tarihi bir surecin ardindan dogar ve gelisir Kurucusu Friedrich Carl von Savigny Roma hukukuna bulasan diger unsurlarin temizlenerek saf hukuka ulasilmasi gerektigini savunmustur Bu akimin ardindan ortaya cikan Pandekt hukuk ilmi de Roma hukukunu sistematik olarak incelemeye calismis modern hukukun ana kavramlarinin ortaya cikmasina yardimci olmuslardir Buna karsilik genel itibariyla olaylara tek tek cozumler getirerek genel kurallar olusturmaktan cekinmislerdir 1900 Alman 1907 Isvicre Medeni Kanunu ve 1911 Isvicre Borclar Kanununun yururluge girmesiyle birlikte Roma hukuku dogrudan uygulama alanini kaybetmis fakat etkiledigi kanunlar uzerinden etkisini devam ettirmistir 1926 yilinda Turkiye de yururluge giren Medeni Kanun da bu kanunlardan iktibas edilmistir Tanimi ve hakkindaki gorusler Ayni hakkin tanimi hakkinda hukuk doktrininde cesitli tartismalar yasanmistir Bu hakkin ne oldugu sahibine ne tur haklar verdigi ve nasil kullanilabilecegi ile ilgili sorular doktrinde tartisilmistir Bu tartismalar sonucunda uc gorus olusmustur Klasik gorus Klasik gorus doktrinde ilk olarak ortaya atilan gorustur Bu goruse gore ayni hak sahibine esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyet yetkisi veren bir haktir Boylece bu hakka bir mutlak karakter getirilmistir Malik esya uzerinde herhangi bir kimsenin yardimi olmaksizin hakimiyet sahibidir Bu nedenle diger kisiler hak sahibinin esya uzerindeki bu hakkini kullanmasina ve icra etmesine engel olmamalidir Bu gorus hak sahibi ile hakkin konusu olan esya arasindaki iliskiyi esas alarak o iliskiye ayni bir karakter getirmistir Sahisci gorus Ayni hakkin kisi ile esya arasindaki iliskiyi esas almasina karsi olan yazarlar hak iliskisinin yalnizca sahislar arasinda var olabilecegini belirterek hakkin bu dogrultuda belirlenmesi gerektigini dusunmus ve bu nedenle sahisci gorusu gelistirmislerdir Buna gore ayni hak herhangi bir hukuki isleme gerek olmaksizin hak sahibince herkese karsi ileri surulebilen bir haktir Bu hakkin kullanilabilmesi icin ortada herhangi bir islemin bulunmasina gerek yoktur Bir ayni hak varsa hak sahibi hakkina bir halel geldigi zaman baska hicbir sey yapmasina gerek olmadan bu hakkini kullanabilir Klasik gorusten farkli olarak bu gorusu savunan yazarlar hak sahibi ile esya arasinda bir hak iliskisi olmamakla birlikte bir fiili iliskinin bulundugunu belirtirler Bu iliskinin hukuktaki adi ise zilyetliktir Zilyetlik bir esyayi elinde bulundurma iradesi anlamina gelir ve hukuken korunur Buna ragmen zilyetlik haktan farkli bir durumdur Cunku bir esyanin mulkiyeti her zaman hakkin iktisap edinilmesi halinde kazanilabilirken zilyetligin iktisap edinilmesi halinde kazanilamayabilir Zilyetlik hukuki iliskinin fiili yonune dair bir kavramdir bu yuzden maliklik ile karistirilmamasi gerekir Karma gorus Bir arac uzerindeki ayni hakkin ic muhtevasi hak sahibinin bu arac uzerinde dogrudan hakimiyet sahibi olmasini dis muhtevasi ise hak sahibinin araca yonelik herhangi bir fiili ya da hukuki mudahalede bulunan kisi ya da kisilere hakkini koruyabilmesini ifade eder Sahisci gorusun hak sahibinin kendisi disindaki herkese karsi ayni hakkinin korunmasi gerektigi yonundeki yapisi doktrinde elestirilmistir Bu nedenle kimi sahisci gorus savunuculari goruslerini yumusatarak hak sahibinin onunla ilgisi bulunan kisilere karsi hakkini ileri surebilecegini iddia etmistir Bunun ardindan bazi yazarlar da bu iki gorusu birlestirerek ayni hakkin iki farkli katmani oldugunu ileri suren bir gorus gelistirmistir Buna gore ayni hakkin iki unsuru vardir ic muhteva ve dis muhteva Ic muhteva hakkin sahibine esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyet saglamasini ifade eder Buna gore esya uzerinde malikin dogrudan dogruya hakimiyet sahibi olmasi ayni hakkin ic muhtevasini olusturur Bunun kapsamina esya uzerindeki butun fiili ve hukuki tasarruf yetkileri de dahildir Fiili yetkilere ornek olarak esyayi elde bulundurma zilyetlik seklini degistirme tuketme ve yok etme gibi ornekler verilebilir Hukuki yetkiler icin ise kiralama gibi kullanma ve yararlanma hakkini devredici sozlesmeler yapma mulkiyeti devretme mulkiyet hakkindan feragat etmek gibi ornekler verilebilir Tum bu yetkiler ayni hakkin ic muhtevasidir Dis muhteva ise hakkin herkese karsi ileri surulebilmesi anlamina gelir Malikin esya uzerindeki hakimiyetini hukuk duzeninin sinirlari icerisinde kalmak suretiyle ucuncu kisilere karsi koruyabilmesi hakkin herkese karsi surulebilmesi anlamina gelir Malikin gerek fiili gerekse hukuki yetkilerine karsi ucuncu kisiler tarafindan yapilan haksiz mudahalelerin onlenmesi amaciyla hukuki basvuru yollarina basvurulabilir Fakat ihkak i hak yasaktir Karma gorusu savunan yazarlar klasik ve sahisci goruslerin olaya tek bir acidan baktiklarini ileri surerek her iki gorusun de ayni hakkin bir tarafini ihmal ettiklerini dile getirmis ve boylece iki gorusu de birlestirmislerdir Bu goruse gore ayni hak sahibine soz konusu esya uzerinde dogrudan dogruya hakimiyet yetkisi veren ve bu nedenle herkese karsi ileri surulebilen bir haktir Bu gorus doktrinde de baskin gorus haline gelmistir IlkelerAyni haklarin tumune hakim olan 6 tane ilke vardir Bunlardan ilki belirlilik ilkesidir Bu ilkeye gore ayni haklar yalnizca ferden belirli seyler uzerinde kurulabilir Ferden belirlilik seyin niteliklerinin ne oldugunu hangi sey oldugunu tespit etmeye yetecek derece belirli olmasidir Siniri kapsami bu sekilde belirlenmemis bir sey hukuken esya olarak kabul edilemeyecegi gibi uzerinde ayni hak kurulmasi da mumkun degildir Ikinci ilke olan aleniyet ilkesi ise esya uzerindeki ayni hakkin herkes tarafindan gorulebilecek ve anlasilabilecek bir goruntuye sahip olmasidir Ayni haklar herkesin uymasi gereken haklardandir bu yuzden de baskalarinca da gorulmesi ve bilinmesi zorunludur Bu ilke esya hukukunda zilyetlik ve mulkiyet kavramlariyla aciklanir Tasinabilir esyalardaki ayni haklar zilyetlik ile tasinmaz esyalardaki ayni haklar ise mulkiyet ile aleniyete kavusturulur Belirli sayi ve tipe baglilik ilkesi Latince numerus clausus olarak tanimlanir Bu ilkeye gore ayni haklarin sayi tur ve muhteviyatinin kanunla belirlenmesi gerekir Boylece ne uzerinde nasil bir ayni hak kuruldugu tespit edilebilir Bu ilkeyle ayni hak aleniyet kazanir belirlenebilir bir hale gelir soz konusu hakkin korunmasina yardimci olur ve hak sahibi ile ucuncu kisiler arasinda ayni haktan dogan uclu bir iliski olusturur Hak dusurucu sure ve zamanasimina tabi olmama ilkesine gore ayni haklar kullanilmamakla zamanasimina ugramaz veyahut hak dusurucu sure sayesinde kisinin mali uzerindeki yetkisi ortadan kalkmaz Buna paralel olarak bu haklarin ucuncu kisilerce ihlal edilmesi halinde de ihlali def etmek icin hukuki yollara basvuruda da benzer bir sure limiti yoktur Sebebe baglilik ise ayni haklari olusturan ya da yok eden islemlerin gecerliliginin ayni haklarin gecerliligine de etkisi oldugu anlamina gelir Buna gore ayni hak doguran bir islem hukuken gecersizse ayni hak da gecersizdir Bazi durumlarda kanunlarca iyi niyetli olarak gecersiz islemi yapan kisinin isleme dayanan ayni hakki kazandigi haller soz konusu olsa da ilke olarak ayni haklar sebebine baglidir ve gecerliligini onun gecerliliginden alir Altinci ve son ilke olan zaman itibariyla oncelik ilkesi ise bir esya uzerinde tam ayni hak sadece bir tane kurulabilecegi anlamina gelir Bununla birlikte birden fazla sinirli tam olmayan ayni hak kurulabilir Bu sinirli haklarin kullanimi ile ilgili bir uyusmazlik ciktiginda zaman itibariyla once kurulan iliski esas alinarak cozulur TurleriAyni haklar belirli sayi ve tipe baglilik numerur clausus ilkesine tabi oldugu icin turleri de sinirlidir Hukukta dort cesit ayni hak turu belirtilmistir Bu haklar sunlardir Ic muhtevalarina gore ayni haklar Ic muhteva hakkin sahibine tanidigi yetkiyi ifade eder Bu yonuyle ayni haklarin sahiplerine tanidigi yetkilere gore bu haklar ikiye ayrilir Ilki tam ayni haktir Sahibine esya uzerinde tam hakimiyet saglayan en genis yetkileri veren bir haktir Hukuken tam hakimiyet saglayan hak mulkiyet hakki olarak tanimlanir Roma Hukukundan gunumuze ulasan anlayisa gore mulkiyet hakki sahibine uc yetki tanir Bu yetkiler kullanma usus yararlanma fructus ve tasarruf abusus yetkileridir Boylece mulkiyet hakki bir ayni hakta bulunmasi gereken butun unsurlari kendisinde toplamis tek ayni hak olmaktadir Bir tarla kime aitse o kisinin tarla uzerindeki hakki mulkiyet hakkidir tam ayni hak Bu kisi tarlasi uzerinde bir baskasi lehine irtifak hakki rehin hakki ya da tasinmaz yuku olusturursa o kisi sinirli bir ayni hak elde eder Ikinci ise sinirli ayni haktir Sinirli ayni haklar tam ayni hakkin sahibine verdigi uc yetkiden yalnizca herhangi birine ya da ikisine sahip olunmasi durumunda soz konusu olan haklardir Bu nedenle kendisine sinirli ayni haklar denmistir Tam ayni hak konusu esya uzerinde ayni nitelikte baska haklarin da kurulabilmesi icin gecerlilik kazandirilmistir Boylece ayni esyanin birden fazla kisiye hak ve menfaat saglamasina imkan saglanmistir Bu haklar ise uc cesittir irtifak haklari rehin haklari ve tasinmaz yuku Irtifak haklari sahibine esya uzerinde dogrudan dogruya ama sinirli bir hakimiyet ve yararlanma yetkisi veren bir haktir Rehin hakki sahibine alacagi odenmedigi takdirde rehin konusu esyanin ya da hakkin sattirilarak bedelin alacagini dogrudan ve oncelikle tahsil etmesini saglar Tasinmaz yuku ise rehin hakkinin tasinmazlar icin kurulan bir benzeridir Konularina gore ayni haklar Ayni haklarin konusu esas olarak esya olmakla birlikte istisna olmak uzere konusu esya olmayan birtakim seyler uzerinde de ayni hak kurulabilmektedir Bu durum zaruret nedeniyle ve cok sinirli olmak uzere cesitli kanunlarda ongorulmektedir Esyanin kendi maddi ve manevi degeri toplumun esyaya verdigi deger ve bittabi esyanin kendi niteligi gibi unsurlar da gozetilerek kanunlarla esyalara tasinir ve tasinmaz vasfi getirilmis ve esyanin bu niteligine gore de farkli hukuki muamelelere tabi tutulacagi ongorulmustur Ayni haklarin aleniyetini saglamak icin tasinir ve tasinmaz esyalar icin farkli hukumler soz konusu olur Tasinirlar icin aleniyet zilyetlik ile tasinmazlar icin ise tescille aleniyet saglanir Hakkin kurulmasi sonucunu doguran islemin gecerli olabilmesi icin o islemin uymasi gereken sekil kurallari acisindan tasinirlar icin bir sekil sarti aranmazken tasinmazlar icin ise kural olarak sekil sarti getirilmistir Bu sekil sarti aslen yazili sekil sarti olmakla birlikte duruma gore resmi sekil sarti da aranabilir Yine bu hakkin kazanilmasi yani mulkiyetin gecmesi bakimindan da esyanin vasfi onem tasimaktadir Buna gore tasinirlar icin zilyetligin gecisi tasinmazlar icin ise tescilin yapilmasi ile birlikte mulkiyet gecmis olur Ayni haklardan bazilari sadece tasinir bazilari ise sadece tasinmazlar uzerinde kurulur Tasinir bir malin sahibinin elinden rizasi disinda cikmasi durumunda hak sahibi oldugunu ispata gerek duymadan acabilecegi bir davayla tasinirini geri alabilmesi mumkun iken tasinmazlar icin boyle bir durum soz konusu degildir Hak sahibinin sorumluluklariAyni haklar sahiplerine birtakim haklar ve yetkiler verdigi gibi birtakim sorumluluklar da yuklemektedir Bu nedenle hak sahibinin genellikle malikin uymasi gereken bazi yukumlulukler vardir Bu yukumlulukler hak sahibinin odevleri ya da ayni hakkin sinirlari olarak da bilinirler Yapmama odevleri hak sahibinin hukuk duzeni tarafindan kendi hakki icin cizilen sinirlari asmamasi yasak islemleri yapmamasi gerektigini belirten odevlerdir Boylece hakkin siniri cizilmekte hak sahibinin yetkileri de kisitlanmaktadir Bu sinirlar hakkin kapsami ve niteligine gore degisiklik gosterebilmektedir Yapmama odevi icinde kacinmayi da barindirdigindan bu odevlere kacinma odevleri de denmektedir Bu tur odevlere genel olarak imar hukukunca insaat konularinda konan yasaklar ornek gosterilir Izin verilenden daha uzun daha buyuk yapilar yapilamayacagina iliskin yasaklar hak sahibinin yapmama odevi olarak tanimlanir Mulkiyet hakkinin kullanimina iliskin sinirlamalar da Anayasa metinlerinde yer alabilmektedir Katlanma odevi ucuncu kisilerin ya da toplumun menfaatleri icin malikin hakkina yonelik mudahalelere katlanmasini tahammul etmesini ifade eder Bu mudahale kucuk bir mudahale olabilecegi gibi hakkin ortadan kaldirilmasina kadar uzanabilir Bu odevler de hakka ve mevcut fiili duruma gore degiskenlik gosterebilir Yapma odevi hak sahibine bir edimi ifa etme yukumlulugu yukleyen bir odevdir Burada hak sahibi yapmama odevinden farkli olarak pasif bir sorumluluga degil aktif bir sorumluluga sahiptir Ucuncu kisinin ya da toplumun yarari soz konusu oldugunda malik hakki uzerinde birtakim edimleri yerine getirmek zorunda kalabilir Hak sahibi oldugu esyanin niteliginden dogan vergi borclarini odemek tasinmazinin sinirlarini belirlemek icin sinir noktalarina isaret koymak gibi edimler yapma odevinin konusunu olusturur Ayni haklarin kazanilmasi ve kaybedilmesiAyni haklar tasinirlar icin zilyetligin kazanilmasi ile kazanilirken zilyetligin kaybi ile de kaybedilir Tasinmazlar icin ise zilyetligin yani sira mulkiyeti geciren tescil isleminin yapilmasi gerekmektedir Kural olarak tescil yapildigi anda ayni hak kazanilmis tasarruf islemini yapan taraf icin ise kaybedilmis olur Haklarin kazanilmasi aslen veya devren iktisap yollariyla soz konusu olabilir Aslen iktisap uzerinde onceden o turde herhangi bir hak kurulmamis olan esyanin o yol ile ilk kez hak sahipligine konu yapilmasidir Yani o esya o amacla ilk kez iktisap edilmistir Devren iktisap ise onceki hak sahibinin gecerli bir hukuk islemi vasitasiyla hakkini yeni hak sahibine devretmesidir Bu yontem ile hak sifirdan kurulmaz Onceden kurulmus olan hakkin sahibi degisir Hakkin kaybi ise hakkin hak sahibinden ayrilmasidir Eger hak hak sahibinden bir baskasina gecerek kaybediliyorsa bu devren kayip olur Ama o hak bir baskasina intikal etmeden ortadan kalkmis ise o zaman o hak sona ermis olur O esya uzerinde yeniden hak kurulabilir o halde yeni hak sahibi o esyayi aslen kazanmis olacaktir Ayni haklarin korunmasiHaklar mahkemeler araciligiyla korunabilir Kisinin hakkini kendi eliyle korumasi ihkak i hak yasaktir Ayni haklar herkese karsi ileri surulebilen haklardandir Yukumluluge uymayan herkese karsi bu hak ileri surulebilir Dolayisiyla hakki ihlal edilen hak sahibi ihlali gerceklestiren kisiye karsi hakkindan dogan bir korunma hakkina sahiptir Fakat bu korunmayi hukukun kendisine tanidigi sinirlar icerisinde yapmasi gerekir Bircok hukuk sisteminde ihkak i hak yasaklanmistir Yani bir kisi hakkini bizzat kendisi koruyamaz Burada hukuken gorevli ve yetkili kurumlarin mudahalesi gerekmektedir Yine hakkin turune gore hak sahibince ihlalde bulunan kisi aleyhine eda ve tazminat davalari acilabilir Ayni haklarin korunmasi esyanin turune gore degisik yollarla gerceklesebilir Esyanin tasinir olmasi durumunda hak sahibinin sadece fiili hakimiyetine dayanarak acabilecegi davalar oldugu gibi hak sahibi olmasina dayanarak acabilecegi davalar da vardir Tasinmazlar icin ise sadece hak sahibi olmasina dayanarak acabilecegi davalar vardir Bu davalarda hak sahibi malina yonelik haksiz mudahalenin onlenmesini ve sonlandirilmasini talep edebilecegi gibi mudahaleden kaynaklanan zararlarini da tazmin ettirebilecektir KaynakcaNotlar Ornegin Turk Medeni Kanunu m 683 2 ye gore Malik malini haksiz olarak elinde bulunduran kimseye karsi istihkak davasi acabilecegi gibi her turlu haksiz elatmanin onlenmesini de dava edebilir Mesela Turk Medeni Kanununa gore haklar dogrudan malvarliginin kendisi ve dogal kuvvetler uzerinde de ayni hak kurulabilmektedir Bunun gibi bazi duzenlemeler cesitli ulkelerin hukuklarinda da istisna olarak yer edinmistir Mesela 1982 Anayasasina gore Mulkiyet hakkinin kullanilmasi toplum yararina aykiri olamaz Ornegin 1982 Anayasasi bazi durumlarda kisilerin tasinmazlarinin kamulastirilmasina malikin katlanmak zorunda oldugunu hukum altina almistir Atiflar Oguzman amp Barlas s 142 a b c Oguzman amp Barlas 2013 s 142 Baspinar amp Unal 2012 ss 64 65 Baspinar amp Unal 2012 ss 66 67 Baspinar amp Unal 2012 ss 67 68 Baspinar amp Unal 2012 s 68 a b Baspinar amp Unal 2012 s 83 Oguzman amp Barlas 2013 s 149 Oguzman amp Barlas 2013 s 152 Berger 2002 s 530 a b c Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 97 a b Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 98 Umur 1999 s 121 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 100 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 102 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 ss 100 101 Umur 1999 ss 126 127 a b Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 104 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 105 a b c Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 109 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 110 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 112 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 113 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 116 a b c Baspinar amp Unal 2012 s 61 a b Baspinar amp Unal 2012 ss 62 63 a b Eren 2016 ss 16 17 a b Eren 2016 s 18 Baspinar amp Unal 2012 ss 63 64 Oguzman amp Oz 2013 s 7 Baspinar amp Unal 2012 ss 112 113 Baspinar amp Unal 2012 ss 114 115 Baspinar amp Unal 2012 ss 110 119 Baspinar amp Unal 2012 ss 117 118 Baspinar amp Unal 2012 ss 119 120 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 130 a b Baspinar Unal 2012 s 100 Oguzman amp Barlas 2013 s 147 Baspinar amp Unal 2012 s 73 a b c Baspinar amp Unal 2012 s 105 a b Baspinar amp Unal 2012 s 106 Eren 2016 ss 18 19 Anayasa m 35 2 Eren 2016 s 19 Anayasa m 44 ve 46 Eren 2016 s 20 Baspinar amp Unal 2012 s 113 Baspinar amp Unal 2012 s 169 Baspinar amp Unal 2012 s 172 Tahiroglu amp Erdogmus 2012 s 136 Oguzman amp Barlas ss 308 309 Oguzman amp Barlas 2013 s 312 vd KaynaklarBaspinar Veysel Unal Mehmet 2012 Sekli Esya Hukuku Ankara Yetkin Yayinlari ISBN 978 975 464 425 8 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Berger Adolf 2002 Encyclopedic Dictionary of Roman Law The Lawbook Exchange Ltd ISBN 9781584771425 Erisim tarihi 16 Mart 2020 Eren Fikret 2016 Mulkiyet Hukuku Ankara Yetkin Yayinlari ISBN 978 605 05 0058 5 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Oguzman M Kemal Barlas Nami 2013 Medeni Hukuk Istanbul Vedat Kitapcilik ISBN 978 605 4446 95 7 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Oguzman M Kemal Oz M Turgut 2013 Borclar Hukuku Cilt 1 Istanbul Vedat Kitapcilik ISBN 978 605 4446 69 8 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Tahiroglu Bulent Erdogmus Belgin 2012 Roma Hukuku Dersleri Istanbul Der Yayinlari ISBN 978 975 353 188 7 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim PDF mevzuat gov tr 18 Nisan 2013 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 6 Subat 2020 PDF mevzuat gov tr 1982 25 Temmuz 2011 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 6 Subat 2020 Umur Ziya 1999 Roma Hukuku Ders Notlari 3 bas Istanbul Beta Yayinlari ISBN 9789754861150 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Vikisozluk te ayni hak ile ilgili tanim bulabilirsiniz