Din, nadiren de olsa ilmet, genellikle doğaüstü, transandantal ve cansal unsurlarla ilişkilendirilmiş, çeşitli ayinler ve uygulamaları içeren, ahlak, dünya görüşleri, kutsal metinler ve yerler, kehanetler, etik kuruluşlarından oluşan bir sosyo-kültürel sistemdir.
Zaman zaman inanç sözcüğünün yerine kullanıldığı gibi bazen de inanç sözcüğü din sözcüğünün yerinde kullanılır. Dinler tarihine bakıldığında farklı kültür, topluluk ve bireylerde din kavramının farklı biçimlere sahip olduğu, dinlerin mensupları tarafından her çağda coğrafya ve kültür değerlerine göre yeniden tasarlandığı görülür. Arapça kökenli bir sözcük olan din sözcüğü, köken itibarıyla "yol, karar, ödül" gibi anlamlara sahiptir.
Tanımlama
Dinin farklı tanımları olup bu tanımlar dine bakış açısına göre birbirinden farklılık göstermektedir. Bir dine bağlı olanlar dini kendi inançları açısından tanımlamışlardır. Dine inceleme konusu bir nesne olarak bakan bilim insanları ise elde ettikleri verilere göre dinin bir tanımını yapmışlardır. Bu tanımların hiçbiri dinin gerçek yapısını ortaya koyan tanımlar değildir. Şimdiye kadar üzerinde ittifak edilen bir din tanımı olmamıştır. Bunun sebebi, dinlerin farklı yapılara sahip olmasıdır.
Din bilimlerinin farklı alanlarında uzman olan pek çok din bilimcisinin kendine özgü bir din tanımı vardır. Şimdiye kadar yapılan din tanımları normal bir kitap hacmini dolduracak kadar çoktur. Ancak bu din bilimcileri dini kendi alanları açısından tanımlamışlardır. Örneğin konuya din sosyolojisi açısından yaklaşan Émile Durkheim, "Din, bir cemaatin meydana gelmesini sağlayan ayin ve inançlar sistemidir." demiştir. Durkheim bu tanımında, dinin toplumdaki sosyal fonksiyonunu esas almıştır. "Din; dua, kurban ve inançla kendini gösteren bir arzudur." diyen Ludwig Andreas Feuerbach ise din psikolojisi açısından bir tanım yapmıştır. Buna benzer birçok tanımı sıralamak mümkündür. Ancak bu iki örnek din bilimcilerinin din tanımlarının birbirinden ne kadar farklı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Din bilimcilerinin bu din tanımlarında kutsallık, inanç, zihni meleke, mutlak itaat duygusu, arzu, toplumsal değerler bilinci, tabiat üstü yüce varlık ve tanrı fikri gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. Din bilimcilerinin her biri bu kavramlardan birine ağırlık vererek din tanımı yapmıştır. Bu tanımlardaki ayrılık temelde iki nedenden kaynaklanmaktadır. Bu nedenlerden biri dinin karmaşık yapısıdır. Diğeri ise tanımı yapanların subjektif yaklaşımlarıdır. Dinin bütün dinleri kapsayacak objektif bir tarifini ancak dinin sınırlarının belirlenmesinden sonra yapmak mümkün olabilir.
Ortaya çıkışı
Dinin nasıl ortaya çıktığı, kaynağının ne olduğu konusunda kutsal kitapların verdiği bilgilerden başka herhangi bir tarihî belge yoktur. Bu bakımdan bilimsel yöntemlere başvurarak dinin başlangıcı ve kaynağı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte, dinin kaynağını bulmaya teşebbüs eden bazı sosyal bilimciler ortaya çıkmıştır. Elde ettikleri veriler çerçevesinde dinin kökeni hakkında bir takım teoriler ileri sürmüşlerdir. Bir dönem bu teoriler Batı dünyasında kabul görmüş, bilim çevrelerinde heyecan uyandırmışsa da daha sonra bunların eleştirisi yapılıp tartışmalı hâle gelmişlerdir.
Dinin kaynağı hakkındaki görüşler evrimci görüş ve vahiy temelli görüş olmak üzere iki başlık altında toplanmaktadır.
Evrimci görüş
Evrime paralel olarak insanın kültür bakımından da evrim geçirdiğinin ispatlanması için çeşitli alanlardan bilim insanları çalışmalara başladılar. Antropologlar, etnologlar, sosyologlar ve psikologlar arasından bazı bilim insanları dinin kökeninin ilkel hayat yaşayan ilkel kabilelerin din ve kültürlerinin incelenmesi ile bulunabileceği iddiasında idiler. Yeni Zelanda, Avustralya, Afrika ve Asya'da yaşayan bazı ilkel kabilelerin inançlarından hareket ederek dinin kökeni hakkında değişik görüşler ortaya atmaya başladılar. Edward Burnett Tylor dinin başlangıcının animizm, James Frazer büyü, Durkheim totemizm olduğunu ileri sürdü. Diğer bilim insanları tarafından başka teoriler de ortaya atıldı. Bütün bu teoriler yaklaşım tarzlarına göre psikolojik ve sosyolojik temelli teoriler idi. Bu teorilere göre, insan tabiattan korktuğu veya cemaat şuurunu devam ettirmek istediği için dine yönelmişti ve bu teoriler bazı bilim çevrelerinde geniş kabul görmüştü. Bu bilim çevrelerinde dinin insan hayatından çıkmasının çok uzun zaman almayacağı kanaati hakim olmaya başlamıştı. Max Müller, 1878'de bu konuya dair "Her gün, her hafta, her ay en çok okunan gazeteler din çağının geçtiğini, inancın bir yanılsama ya da çocukluk hastalığı olduğunu, tanrıların bir insan buluşu olduğunun sonunda ortaya çıkarıldığını yazıyorlar..." şeklinde görüş belirtirken 1905'te Crawley, bilimle dinin karşıtlığını göstermek için din düşmanlarının kıyasıya bir mücadeleye giriştiklerini, dinin, mitlerin oluşturulduğu ilkel çağın bir kalıntısından başka bir şey olmadığı düşüncesinin her yerde yayıldığını ve ortadan kalkmasının sadece bir zaman sorunu olduğunu yazmıştı.
Vahiy temelli görüş
İnsanın ve dinin kaynağı hakkındaki evrimci görüş karşısında bilim insanları arasında vahiyci görüşü savunanlar da çıktı. Aslında Protestan bir rahip olan Wilhelm Schmidt, ilkeller arasında yaptığı etnolojik çalışmalardan sonra yayınladığı Der Ursprung der Gottesidee eserinde dinin ilk şeklinin tektanrıcılık olduğunu ileri sürdü.
Filolog Max Müller, dinin kaynağını dilbilimsel metotlarla tanrısal ilk vahye dayandırmaya çalıştı. Tanrı fikrinin tarihini ele alan Müller'e göre bu fikir, tanrının dünyayı yaratması esnasında ilk vahiyle başladı. İnsana yaşam nefesini üfleyerek tanrısallığın "sezgisini" yerleştirdi. Başlangıçta tanrı "insan ırkının bütün atalarına" kendini aynı tarzda bildirdi. Ancak insan, dil hataları nedeniyle bu tanrıya değişik isimler verdi. Zamanla bu isimlerin her birinin farklı tanrılara işaret ettiği yanılgısına varıldı. Böylece çoktanrıcılık doğdu. Max Müller, Hinduizmin kutsal kitabı Vedalar üzerinde yaptığı dilbilimsel incelemelerle bunu ispat etmeye çalıştı. Müller'in asıl ortaya koymak istediği ise "bütün dinlerde, değişik dillerle ifadesini bulan şey, aynı tanrısal gerçek, aynı vahiydir." cümlesiyle özetlediği tespitiydi.
Dinin kökeninin tektanrıcı vahiy olduğunu savunanlar belli bir dinî inanca sahip olanlardır. Wilhelm Schmidt, Hristiyanlığın Protestan mezhebine bağlı rahip bir bilim insanıdır. Max Müller de inançlı bir Hristiyandır. Onun geleneksel Hristiyan anlayışından ayrıldığı nokta bütün dinlerin kaynağının aynı tanrısal vahiy olduğu anlayışıdır. Geleneksel Hristiyan anlayış, tanrısal vahiy dini olarak sadece Yahudiliği ve Hristiyanlığı görmektedir. Bu anlayışa göre Hristiyanlık Yahudiliğin bir devamıdır fakat Hristiyanlığın çıkışıyla Yahudiliğin hükmü kaldırılmıştır. Diğer dinler ise tamamen şeytan uydurmasıdır. Tanrının bu dinlerle hiçbir işi olmamıştır. Hinduizm de aynı yaklaşımı sergiler. Budizmin din anlayışı tamamen farklıdır. Budizm, olarak bilinir. Bu din, ne kendini ne de diğer dinleri tanrısal vahye dayandırır.
Dinle ilişkili kavramlar
Din ve bilim
Dinî bilgi, çoğu dindar insana göre dinî önderler, kutsal metinler ve/veya şahsi ilham ile kazanılır. Bazı dinlere göre bu tür bir bilgi sınırsız bir mahiyettedir ve her türlü soru ve soruna cevap niteliği taşır. Bazı dinlere göre ise dinî bilgi hayata özellikle dinî ve pratik anlamda etki ederek gözlem ile elde edilen bilgiyi tamamlayıcı niteliğe erişir. Bazı dinler ve dindar grup ve bireylere göre ise bahsedilen yollardan elde edilen dinî bilgi kesin, şüphesiz ve asla yanılmaz türdendir. Dinî bilginin tanımı, idrak ve tahlil ediliş biçimleri çoğu zaman dinden dine, mezhepten mezhebe ve bireyden bireye değişiklik gösterir.
Bilimsel bilgi ve metot ise, tam tersi biçimde dünya ile birebir temasa dayanır ve sadece evren ile ilgili kozmolojik soru ve sorunlara cevap arar. Tüm bilimsel bilgi şüphe ihtimali barındırır ve daha sağlam delillere dayanacak gelişim ve değişime açıktır.
Din, felsefe ve metafizik
Dinî ve bilimsel doktrinler arasında metafiziğin felsefi perspektifi yer almaktadır. Bu yaklaşım, Antik Çağ'da evren, insanlık ve tanrı kavramının doğası üzerine mantıksal yargılar çıkarmaya çalışmaktaydı. Din ve bilim arasındaki anlaşmazlığı çözmek için geliştirilmiş önemli felsefi araçlardan biri de Ockhamlı William tarafından dini savunmak için geliştirilen Ockham'ın usturasıdır. Ancak bu argüman sıklıkla bilim felsefesinde bilimi savunmak için kullanılmaktadır.
Bu hususta not edilmesi gereken bir şey de felsefenin bilgi dalıdır. Bu dal, insan bilgisinin doğası ve sınırlarının yanı sıra inançların, doğru veya yanlış olduğunun nasıl tahlil edileceğini veya kabul edileceğini sorgular.
Din ve mit
Din, kaynağı vahye dayanan ve insanın mutluluğunu amaçlayan bir kurallar sistemidir. İnsanın varoluşuyla birlikte gelen inanma ihtiyacına cevap verir ve inançlıların yaşamına anlam katar. İnsanın nereden gelip nereye gittiğini, bu dünyada niçin bulunduğunu cevaplandırmaya çalışır. Bu bakımdan dinin insan yaşamında önemli bir yeri vardır. Ancak din, bu konuda yalnız olmayıp bu rolünü mitlerle paylaşmaktadır.
Mit, tarihin herhangi bir dönemlerinde gerçekten olmuş olayları mecazi bir dille anlatan kutsal öykülere verilen addır. Ancak çoğu zaman söylence, destan, halk öyküsü ve masal gibi edebiyat türleri ile karıştırılmaktadır. Miti diğerlerinden ayıran özelliği gerçekten olmuş olayları konu edinmesidir. Mitos, bu olayları farklı bir dille anlatır. Anlatımda kullanılan dil yalın değildir; mecazi anlatımlar ve semboller içerir. Mitlerdeki anlatım dili anlatılan olayların gerçek dışıymış gibi görünmelerine yol açar.
Ezoterizm ve mistisizm
Mistisizm, felsefe ve metafiziğin aksine mantığın yücelme ve aydınlanmanın en önemli yolu olmadığını öne sürer. Daha çok yoga, oruç, dönme (örneğin sema), ve hatta psikoaktif maddelerin kullanımı gibi çeşitli fiziksel disiplinlerde odaklanır.
Mistisizm, mutlak, ilahi olan, ruhani hakikat veya tanrı ile veya onun varlığının bilinci ile birleşmeye çalışmak, bunun için çeşitli yol ve öğretileri takip etmek, buna düşünce ile ulaşılamayacağını bildirmektir. Mistikler, deneysel ve entelektüel kavrayışın ötesinde çeşitli gerçekliklerin varlığına inanır ve bunlara kişisel deneyimlerle ulaşılabileceğini düşünürler. Ezoterizm ise inanç yerine entelektüel anlayışa dayanarak dinden daha olduğunu ve psikospiritüel transformasyon teknikleriyle felsefede çeşitli gelişmelere neden olabilineceğini öne sürer. Ezoterizm sadece gelişmiş, imtiyazlı kişilere açık olup kuşaktan kuşağa aktarılan "gizli" bilginin varlığından bahseder. Bu kamuya açık olan ezoterik bilginin tersidir. Özellikle ruhsal uygulamalara ve disiplinlere önem verir. Antik Yunanistan'ın mistik dinleri ve modern Scientology tarikatı ezoterizmin örneklerindendir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Eliade, Mircea (2003). Dinler Tarihine Giriş. çev. Lale Arslan. İstanbul: Kabalcı Yayınevi. ISBN .
- Küçük, Abdurrahman; Tümer, Günay (1993). Dinler Tarihi. Ankara: Ocak Yayınları.
- Sarıkçıoğlu, Ekrem (2002). Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi (2 bas.). İstanbul: Fakülte Kitabevi. ISBN .
- Schimmel, Annemarie (2016). Dinler Tarihine Giriş. çev. Recep Kibar. İstanbul: Külliyat Yayınları. ISBN .
- (2000). Dinler Tarihinde 50 Anahtar Kavram: Karşılaştırmalı Bir Çalışma. çev. Ahmet Güç. Bursa: Arasta Yayınları. ISBN .
İşbu madde Baki Adam tarafından CC BY-SA 3.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Din nadiren de olsa ilmet genellikle dogaustu transandantal ve cansal unsurlarla iliskilendirilmis cesitli ayinler ve uygulamalari iceren ahlak dunya gorusleri kutsal metinler ve yerler kehanetler etik kuruluslarindan olusan bir sosyo kulturel sistemdir Zaman zaman inanc sozcugunun yerine kullanildigi gibi bazen de inanc sozcugu din sozcugunun yerinde kullanilir Dinler tarihine bakildiginda farkli kultur topluluk ve bireylerde din kavraminin farkli bicimlere sahip oldugu dinlerin mensuplari tarafindan her cagda cografya ve kultur degerlerine gore yeniden tasarlandigi gorulur Arapca kokenli bir sozcuk olan din sozcugu koken itibariyla yol karar odul gibi anlamlara sahiptir TanimlamaDinin farkli tanimlari olup bu tanimlar dine bakis acisina gore birbirinden farklilik gostermektedir Bir dine bagli olanlar dini kendi inanclari acisindan tanimlamislardir Dine inceleme konusu bir nesne olarak bakan bilim insanlari ise elde ettikleri verilere gore dinin bir tanimini yapmislardir Bu tanimlarin hicbiri dinin gercek yapisini ortaya koyan tanimlar degildir Simdiye kadar uzerinde ittifak edilen bir din tanimi olmamistir Bunun sebebi dinlerin farkli yapilara sahip olmasidir Din bilimlerinin farkli alanlarinda uzman olan pek cok din bilimcisinin kendine ozgu bir din tanimi vardir Simdiye kadar yapilan din tanimlari normal bir kitap hacmini dolduracak kadar coktur Ancak bu din bilimcileri dini kendi alanlari acisindan tanimlamislardir Ornegin konuya din sosyolojisi acisindan yaklasan Emile Durkheim Din bir cemaatin meydana gelmesini saglayan ayin ve inanclar sistemidir demistir Durkheim bu taniminda dinin toplumdaki sosyal fonksiyonunu esas almistir Din dua kurban ve inancla kendini gosteren bir arzudur diyen Ludwig Andreas Feuerbach ise din psikolojisi acisindan bir tanim yapmistir Buna benzer bircok tanimi siralamak mumkundur Ancak bu iki ornek din bilimcilerinin din tanimlarinin birbirinden ne kadar farkli oldugunu acikca ortaya koymaktadir Din bilimcilerinin bu din tanimlarinda kutsallik inanc zihni meleke mutlak itaat duygusu arzu toplumsal degerler bilinci tabiat ustu yuce varlik ve tanri fikri gibi hususlar on plana cikmaktadir Din bilimcilerinin her biri bu kavramlardan birine agirlik vererek din tanimi yapmistir Bu tanimlardaki ayrilik temelde iki nedenden kaynaklanmaktadir Bu nedenlerden biri dinin karmasik yapisidir Digeri ise tanimi yapanlarin subjektif yaklasimlaridir Dinin butun dinleri kapsayacak objektif bir tarifini ancak dinin sinirlarinin belirlenmesinden sonra yapmak mumkun olabilir Ortaya cikisiDinin nasil ortaya ciktigi kaynaginin ne oldugu konusunda kutsal kitaplarin verdigi bilgilerden baska herhangi bir tarihi belge yoktur Bu bakimdan bilimsel yontemlere basvurarak dinin baslangici ve kaynagi hakkinda kesin bir sey soylemek mumkun degildir Bununla birlikte dinin kaynagini bulmaya tesebbus eden bazi sosyal bilimciler ortaya cikmistir Elde ettikleri veriler cercevesinde dinin kokeni hakkinda bir takim teoriler ileri surmuslerdir Bir donem bu teoriler Bati dunyasinda kabul gormus bilim cevrelerinde heyecan uyandirmissa da daha sonra bunlarin elestirisi yapilip tartismali hale gelmislerdir Dinin kaynagi hakkindaki gorusler evrimci gorus ve vahiy temelli gorus olmak uzere iki baslik altinda toplanmaktadir Evrimci gorus Evrime paralel olarak insanin kultur bakimindan da evrim gecirdiginin ispatlanmasi icin cesitli alanlardan bilim insanlari calismalara basladilar Antropologlar etnologlar sosyologlar ve psikologlar arasindan bazi bilim insanlari dinin kokeninin ilkel hayat yasayan ilkel kabilelerin din ve kulturlerinin incelenmesi ile bulunabilecegi iddiasinda idiler Yeni Zelanda Avustralya Afrika ve Asya da yasayan bazi ilkel kabilelerin inanclarindan hareket ederek dinin kokeni hakkinda degisik gorusler ortaya atmaya basladilar Edward Burnett Tylor dinin baslangicinin animizm James Frazer buyu Durkheim totemizm oldugunu ileri surdu Diger bilim insanlari tarafindan baska teoriler de ortaya atildi Butun bu teoriler yaklasim tarzlarina gore psikolojik ve sosyolojik temelli teoriler idi Bu teorilere gore insan tabiattan korktugu veya cemaat suurunu devam ettirmek istedigi icin dine yonelmisti ve bu teoriler bazi bilim cevrelerinde genis kabul gormustu Bu bilim cevrelerinde dinin insan hayatindan cikmasinin cok uzun zaman almayacagi kanaati hakim olmaya baslamisti Max Muller 1878 de bu konuya dair Her gun her hafta her ay en cok okunan gazeteler din caginin gectigini inancin bir yanilsama ya da cocukluk hastaligi oldugunu tanrilarin bir insan bulusu oldugunun sonunda ortaya cikarildigini yaziyorlar seklinde gorus belirtirken 1905 te Crawley bilimle dinin karsitligini gostermek icin din dusmanlarinin kiyasiya bir mucadeleye giristiklerini dinin mitlerin olusturuldugu ilkel cagin bir kalintisindan baska bir sey olmadigi dusuncesinin her yerde yayildigini ve ortadan kalkmasinin sadece bir zaman sorunu oldugunu yazmisti Vahiy temelli gorus Insanin ve dinin kaynagi hakkindaki evrimci gorus karsisinda bilim insanlari arasinda vahiyci gorusu savunanlar da cikti Aslinda Protestan bir rahip olan Wilhelm Schmidt ilkeller arasinda yaptigi etnolojik calismalardan sonra yayinladigi Der Ursprung der Gottesidee eserinde dinin ilk seklinin tektanricilik oldugunu ileri surdu Filolog Max Muller dinin kaynagini dilbilimsel metotlarla tanrisal ilk vahye dayandirmaya calisti Tanri fikrinin tarihini ele alan Muller e gore bu fikir tanrinin dunyayi yaratmasi esnasinda ilk vahiyle basladi Insana yasam nefesini ufleyerek tanrisalligin sezgisini yerlestirdi Baslangicta tanri insan irkinin butun atalarina kendini ayni tarzda bildirdi Ancak insan dil hatalari nedeniyle bu tanriya degisik isimler verdi Zamanla bu isimlerin her birinin farkli tanrilara isaret ettigi yanilgisina varildi Boylece coktanricilik dogdu Max Muller Hinduizmin kutsal kitabi Vedalar uzerinde yaptigi dilbilimsel incelemelerle bunu ispat etmeye calisti Muller in asil ortaya koymak istedigi ise butun dinlerde degisik dillerle ifadesini bulan sey ayni tanrisal gercek ayni vahiydir cumlesiyle ozetledigi tespitiydi Dinin kokeninin tektanrici vahiy oldugunu savunanlar belli bir dini inanca sahip olanlardir Wilhelm Schmidt Hristiyanligin Protestan mezhebine bagli rahip bir bilim insanidir Max Muller de inancli bir Hristiyandir Onun geleneksel Hristiyan anlayisindan ayrildigi nokta butun dinlerin kaynaginin ayni tanrisal vahiy oldugu anlayisidir Geleneksel Hristiyan anlayis tanrisal vahiy dini olarak sadece Yahudiligi ve Hristiyanligi gormektedir Bu anlayisa gore Hristiyanlik Yahudiligin bir devamidir fakat Hristiyanligin cikisiyla Yahudiligin hukmu kaldirilmistir Diger dinler ise tamamen seytan uydurmasidir Tanrinin bu dinlerle hicbir isi olmamistir Hinduizm de ayni yaklasimi sergiler Budizmin din anlayisi tamamen farklidir Budizm olarak bilinir Bu din ne kendini ne de diger dinleri tanrisal vahye dayandirir Dinle iliskili kavramlarCesitli neopagan inanislarinin simgeleri Slav Kelt Cermen Dievturiba Helenizm Kemetizm Vika Macar Ramiva Estonya Semitik Ana tanricaDin ve bilim Dini bilgi cogu dindar insana gore dini onderler kutsal metinler ve veya sahsi ilham ile kazanilir Bazi dinlere gore bu tur bir bilgi sinirsiz bir mahiyettedir ve her turlu soru ve soruna cevap niteligi tasir Bazi dinlere gore ise dini bilgi hayata ozellikle dini ve pratik anlamda etki ederek gozlem ile elde edilen bilgiyi tamamlayici nitelige erisir Bazi dinler ve dindar grup ve bireylere gore ise bahsedilen yollardan elde edilen dini bilgi kesin suphesiz ve asla yanilmaz turdendir Dini bilginin tanimi idrak ve tahlil edilis bicimleri cogu zaman dinden dine mezhepten mezhebe ve bireyden bireye degisiklik gosterir Bilimsel bilgi ve metot ise tam tersi bicimde dunya ile birebir temasa dayanir ve sadece evren ile ilgili kozmolojik soru ve sorunlara cevap arar Tum bilimsel bilgi suphe ihtimali barindirir ve daha saglam delillere dayanacak gelisim ve degisime aciktir Din felsefe ve metafizik Dini ve bilimsel doktrinler arasinda metafizigin felsefi perspektifi yer almaktadir Bu yaklasim Antik Cag da evren insanlik ve tanri kavraminin dogasi uzerine mantiksal yargilar cikarmaya calismaktaydi Din ve bilim arasindaki anlasmazligi cozmek icin gelistirilmis onemli felsefi araclardan biri de Ockhamli William tarafindan dini savunmak icin gelistirilen Ockham in usturasidir Ancak bu arguman siklikla bilim felsefesinde bilimi savunmak icin kullanilmaktadir Bu hususta not edilmesi gereken bir sey de felsefenin bilgi dalidir Bu dal insan bilgisinin dogasi ve sinirlarinin yani sira inanclarin dogru veya yanlis oldugunun nasil tahlil edilecegini veya kabul edilecegini sorgular Din ve mit Din kaynagi vahye dayanan ve insanin mutlulugunu amaclayan bir kurallar sistemidir Insanin varolusuyla birlikte gelen inanma ihtiyacina cevap verir ve inanclilarin yasamina anlam katar Insanin nereden gelip nereye gittigini bu dunyada nicin bulundugunu cevaplandirmaya calisir Bu bakimdan dinin insan yasaminda onemli bir yeri vardir Ancak din bu konuda yalniz olmayip bu rolunu mitlerle paylasmaktadir Mit tarihin herhangi bir donemlerinde gercekten olmus olaylari mecazi bir dille anlatan kutsal oykulere verilen addir Ancak cogu zaman soylence destan halk oykusu ve masal gibi edebiyat turleri ile karistirilmaktadir Miti digerlerinden ayiran ozelligi gercekten olmus olaylari konu edinmesidir Mitos bu olaylari farkli bir dille anlatir Anlatimda kullanilan dil yalin degildir mecazi anlatimlar ve semboller icerir Mitlerdeki anlatim dili anlatilan olaylarin gercek disiymis gibi gorunmelerine yol acar Ezoterizm ve mistisizm Mistisizm felsefe ve metafizigin aksine mantigin yucelme ve aydinlanmanin en onemli yolu olmadigini one surer Daha cok yoga oruc donme ornegin sema ve hatta psikoaktif maddelerin kullanimi gibi cesitli fiziksel disiplinlerde odaklanir Mistisizm mutlak ilahi olan ruhani hakikat veya tanri ile veya onun varliginin bilinci ile birlesmeye calismak bunun icin cesitli yol ve ogretileri takip etmek buna dusunce ile ulasilamayacagini bildirmektir Mistikler deneysel ve entelektuel kavrayisin otesinde cesitli gercekliklerin varligina inanir ve bunlara kisisel deneyimlerle ulasilabilecegini dusunurler Ezoterizm ise inanc yerine entelektuel anlayisa dayanarak dinden daha oldugunu ve psikospirituel transformasyon teknikleriyle felsefede cesitli gelismelere neden olabilinecegini one surer Ezoterizm sadece gelismis imtiyazli kisilere acik olup kusaktan kusaga aktarilan gizli bilginin varligindan bahseder Bu kamuya acik olan ezoterik bilginin tersidir Ozellikle ruhsal uygulamalara ve disiplinlere onem verir Antik Yunanistan in mistik dinleri ve modern Scientology tarikati ezoterizmin orneklerindendir Ayrica bakinizDunyada dinlere gore nufus Dini inanc grup ve akimlar listesi Dini dislayicilik Teoloji Inanc Din bilimleri Perennial felsefe MistisizmKaynakcaEliade Mircea 2003 Dinler Tarihine Giris cev Lale Arslan Istanbul Kabalci Yayinevi ISBN 9758240803 Kucuk Abdurrahman Tumer Gunay 1993 Dinler Tarihi Ankara Ocak Yayinlari Sarikcioglu Ekrem 2002 Baslangictan Gunumuze Dinler Tarihi 2 bas Istanbul Fakulte Kitabevi ISBN 6054324675 Schimmel Annemarie 2016 Dinler Tarihine Giris cev Recep Kibar Istanbul Kulliyat Yayinlari ISBN 9786055976248 2000 Dinler Tarihinde 50 Anahtar Kavram Karsilastirmali Bir Calisma cev Ahmet Guc Bursa Arasta Yayinlari ISBN 9758484060 Isbu madde Baki Adam tarafindan CC BY SA 3 0 lisansi altinda yayimlanan metin icermektedir