Ekolojik mültecilik, ani veya uzun vadeli çevresel değişikler sonucunda yaşamları veya yaşam koşulları kötü bir şekilde etkilenen; bunun neticesinde daimi yerleşimlerini bir süreliğine veya sürekli olarak terk etmek zorunda kalan veya bırakılan; aynı ülke içerisinde veya başka bir ülkeye göç etmek tercihinde bulunan ya da zorunda kalan kişiler veya grupların göç hareketini tanımlayan bir kavramdır. Ayrıca, ekolojik mültecilik hakkında son dönemlerde yapılan çalışmalar incelendiğinde karşımıza ekolojik mültecilik kavramı yerine çevresel mülteci, iklim mültecisi/göçü, iklim değişikliği mültecisi, çevresel olarak yerinden edilmiş kişi, afet mültecisi ve eko-mülteci gibi kavramlar da çıkmaktadır.
Ekolojik mülteciliğin nedenleri
Ekolojik mülteciliğe sebep olan olayların büyük çoğunluğu doğal afetler ile ilişkilidir. Her ne kadar , ekolojik mülteciliğin sebepleri arasında deprem, volkanik patlamalar, kıyı şeritlerinde patlak veren ciddi fırtınalar gibi doğa olaylarını gösterse de, bunların yanına eklediği sel ve erozyon gibi doğa olaylarında insanın etkisini görmek mümkündür. Stojanov, ayrıca yavaş hızda gerçekleşen ve sonuç olarak ekolojik mülteciliğe sebep olan olaylar arasında deniz seviyesinin yükselmesi, kıtlık, iklim değişikliği ve çölleşme gibi olayları da göstermiştir.
İlk bakışta ekolojik mülteciliğe neden olan en büyük etmenlerden biri olarak gözüken afetler, aynı zamanda ekolojik mülteciliğe dair en somut örneklerin incelenebileceği alandır. 1988 yılında Ermenistan’ın Erivan kentini vuran 7,2 büyüklüğünde deprem, civar bölgede yaşayan 25 bin insanın hayatını kaybetmesine yol açmış ve bunu takiben yaklaşık olarak 500 bin civarındaki bir kitlenin Rusya ve Kuzey coğrafyalara göç etmesine sebep olmuştur. Ayrıca kritik bir kuşakta bulunan California’da yaşanan her depreme paralel oluşan göç dalgaları da bu bağlamda en bilinen unsurlardan birisidir. Yalnızca “deprem” penceresinden baktığımız afetlerin çoğu oldukça ciddi bir yıkıcı güce sahiptir ve bu sebepten ötürü insanların hayatını doğrudan değiştirmekte ve göç sebep olmaktadır. Afetler, insanın hem kendi eliyle sebep olduğu hem de “doğal” sebeplerden ortaya çıkan, ekolojik mülteciliğe neden olan ciddi bir unsurdur.
Tüm bunların haricinde savaşlar da ekolojik mülteciliğe dolaylı yoldan sebep olan unsurlardan birisidir. İşlenecek en net örneklerden biri Amerika Birleşik Devletleri’nin Vietnam’da yürüttüğü kimyasal savaş politikalarının hemen ardından ortaya çıkmıştır. Sık örtülü bir ormana sahip olan Vietnam’ın bu değerini savaşta kullanması sonucunda Birleşik Devletler, bu avantajı ortadan kaldırmak için ciddi kimyasal silahlar kullanmış, ormanı yakmış ve bu saldırılan sonucunda toprağa zehirli maddeler karışmış ve en nihayetinde 15 bin kilometrekarelik Mangrov ormanı yok olmuştur. Ayrıca savaş sırasında kullanılan bombaların da etkisiyle tarım arazileri parçalanmış ve orman köylüleri arazilerinden uzaklaştırılmıştır. Bu, net bir biçimde ekolojik mülteciliğe örnektir. Bu örneğin kritik noktası, köylülerin seçme şansı olmadan “hayatlarını kurtarmak amacı ile” bölgeyi terk etmeleri ve geride kalmış mayınlar yüzünden tarım yapıp hayatlarını idame ettirecekleri topraklara dönemeyecek olmalardır. Bu açıdan “savaş” da pekala ekolojik mülteciliğe sebep olan unsurlar arasındadır.
Ekolojik mülteciliğin sonuçları
Çevresel olaylardan etkilenen ve bu sebepten ötürü yaşadıkları coğrafyayı terk ederek ekolojik mülteci kimliğini alan topluluklar, vardıkları noktada politik bir sonucu da beraberinde getirir. Hukuki açıdan vardıkları ülkede mevcut düzenler nedeniyle net bir yasal kimlik ve yaşam alanı bulamayan ekolojik mültecilerin bu, göç ettikleri ülkede kendilerine edinecekleri yeni yaşam alanları ile ilgili birtakım seçenekleri vardır. Bu seçenekler arasında kendilerine yeni topraklar satın almaları iyi bir alternatif gibi gözükse de ekolojik mülteciler, atacakları bu adım sonrasında kendilerini bir ulus olarak yeniden yaratma imkanı olmayan bir grup olarak kalacaklardır.
Hukuki pencerenin yanı sıra işlenmesi gereken bir diğer konu ise pekala pratikte ne olduğu, insanların neler hissettiğidir. Bu konuya en tarafsız örnek, iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan aşırı sıcaklar sebebiyle atalarının yüzyıllardır yaşadığı coğrafyaya ayak uyduramamaktan ötürü yerlerini terk etme zorunluluğu ile karşı karşıya kalan Bangladeş ve Hindistan gibi bölge yerlileridir. Bu, kıyı bölgeler hem sıcaklık hem de orta vadede denizin yükselmesi ile tehdit altındadır. Bu bağlamda ekolojik mülteciliğin en ciddi sonucu, “evin terkedilmesidir”. Ayrıca yaşanan hukuki problemler ise bu kitlenin yaşadığı acıyı katlamaktadır.
Ekolojik hukuki durumu ve statü karışıklığı
Çevresel sorunların ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar nedeniyle göç etme tercihinde bulunan bireylerin vardıkları noktada alacakları kimlik ve hukuki durumları, ekolojik mülteci kavramının ortaya ilk çıkışından bu yana netliğe kavuşamamıştır. Her ne kadar Uluslararası Göç Örgütü tarafından ekolojik mültecilik kavramının tanımı net bir şekilde yapılmış olsa da bu tanım hukuki olarak yapılan göçmen tanımlarının hiçbirine tam anlamıyla uymamaktadır. Bunun sebebi, iklim değişikliği veya başka çevre sorunları nedeniyle yer değiştirmeyi tercih eden bireylerin tamamının ülke sınırları içinden çıkmamasıdır. Oysaki mülteci kavramının tanımı, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde şöyle belirtilmiştir:
“…ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen…”
Bütün ekolojik mülteciler ülkelerini terk etmezler. Daha da fazlası, ekolojik mülteciler, Birleşmiş Milletler’in mülteci tanımında belirttiği sebepler olan “büyük ölçüde zulüm görme endişesi, korku veya kamu düzenini tehdit eden şiddet olayları” sebebiyle evlerini terk etmezler. Her ne kadar “ekolojik mültecilik” kavramının isim babası olan Lester Brown’dan ve kavramın uluslararası hukuktaki ilk tanımından bu yana kavramın kapsamı oldukça genişletilmiş ve uluslararası bağlayıcılığı arttırılmış olsa da halen kaçmaya zorlanan insanları tanımlayan mülteci kavramı ile aynı kefeye koyulamamaktadır. Ekolojik mültecilerin, 1951 Mültecilerin Statüsü Sözleşmesi’nde mültecilere verilen gibi uzun vadeli, yasal bir korumaları yoktur.
Ekolojik mülteciliğin sınıflandırılması
Ekolojik mültecilik kavramına dair birtakım çıkarımlarda bulunmak için bu, göç durumu birtakım sınıflandırmalara tabii tutulmuştur. Sınıflandırmalarda dikkat çeken ana unsur, göçün bazı anlamlarda rızaya dayalı olmasıdır. Her ne kadar ekolojik mülteciler farklı başlıklar altında, farklı sorunlar özelinde ayrı ayrı incelenmiş olsa da Renaud, Uluslararası Göç Örgütü ve İklim & Göç Koalisyonu’nun raporlarından anlaşılacağı üzere ekolojik mültecilikte rıza kavramı, ekolojik mülteciliği içinde olduğu ciddi durumlara rağmen bir biçimde seçme şansına sahip olduğundan ötürü BM kaynaklarında belirtilen “mülteci” kavramın oldukça uzak bir noktaya konumlandırmaktadır.
Ekolojik mülteciliğin türleri
Uluslararası Göç Örgütü
Uluslararası Göç Örgütü, yayımladığı raporlarda ekolojik mülteciliği Fabrice Renaud gibi 3 farklı başlık altında değerlendirir. Bunlar acil ekolojik mülteciler, mecburi ekolojik mülteciler ve ekoloji kaynaklı ekonomik mültecilerdir.
Acil ekolojik mülteciler
Acil ekolojik mülteciler, hızlı başlangıç gösteren olaylar sebebi ile hayatını kurtarmak amacı ile kaçması gereken bireylerdir.
Mecburi ekolojik mülteciler
Mecburi, zorlanmış ekolojik mülteciler, aşamalı bir şekilde gerçekleşen çevresel bozulmadan kaçmak zorunda kalan ve çoğu zaman geri dönme şansı olmayan insanlardır.
Ekoloji kaynaklı ekonomik mülteciler
Ekoloji kaynaklı ekonomik mülteciler, geçim kaynaklarının daha da fazla zayıflamasına engel olmak adına halihazırda kötüleşen bir ortamı terk etme tercihinde bulunan bireylerdir
Ekolojik mülteciliğin sınıflandırılmasında farklı yorumlar
İklim ve Göç Koalisyonu
İklim ve Göç Koalisyonu, ekolojik mültecileri etkilendikleri olayların gerçekleşme hızına ve etkilenme oranlarına göre sınıflandırır. Sınıflandırma yaparken araştırdıkları asıl soru, yavaş başlangıçlı ve ani başlangıçlı felaketlerin insan hayatını nasıl etkilediğidir.
Bir kıyas halinde yavaş başlangıçlı ve ani başlangıçlı felaketleri değerlendirmeye alan Koalisyon, iki durumda da mecburi bir göç hareketinin başlayacağını öngörmüştür. İnsanlar ani veya yavaş başlangıç gösteren felaketlere maruz kaldıklarında da göç etmek zorunda kalırlar. Hayatta kalmak için göç etmek zorunda kalan insanlar, ani gerçekleşen olaylarda tercih hakkı kullanmaksızın göç etmek mecburiyetinde kalırlarken yavaş başlangıç gösteren olaylarda ise hem zorunlu hem de gönüllü hareketleri izlemek mümkündür. Bu göç hareketleri her zaman için sınır dışı hedefli olmak zorunda değildir. Felaketlerden etkilenen insanlar kendi ülkeleri içinde de yer değiştirebilir. Buna karşın, Afrika’da yaşanan ve yavaş başlangıç gösteren kuraklık felaketinin sonucunda insanlar komşu ülkelere sığınma gerçekleştirmiştir. Bu açıdan yavaş başlangıç gösteren olayların sınır ötesi göç hareketi yaratma ihtimali daha yüksektir.
Göç hareketlerini geri dönme açısından da inceleyen Koalisyon, yavaş veya ani fark etmeksizin, felaketlerden etkilenen ve mülteci kimliğini alan insanların herkes gibi evlerinde geri dönme arzusuna sahip olduğunu ifade eder. Her iki felaketten de kaçan insanlar genellikle evlerine geri dönerler. Bu açıdan ekolojik mülteciler, Birleşmiş Milletler tarafından yapılan mülteci tanımına büyük çoğunlukla uymazlar ve bu açıdan yasal dayanak edinemezler. Tüm bunlara karşın deniz yükselmesi ve çölleşme gibi geri çevrilemez, eski haline döndürülemez olaylara maruz kalan bireylerin durumu geçici değil kalıcı olabilir. Ayrıca geçici ve kalıcı göçün yanı sıra dairesel göç olarak adlandırılan bir göç türü daha vardır. İnsanlar, yaşadıkları bölgelerdeki su kaynakları ve yağışın azalmasını takiben başka bölgelere göç edebilir ve koşullar düzeldiğine geri dönebilirler
Jodi Jacobson
Ekolojik mültecilik kavramı üzerine ilk araştırmaları yapan isimlerden biri olan Jodi Jacobson, ekolojik mültecileri 3 farklı şekilde değerlendirmiştir:
- Çığ, deprem gibi yerel bozulma üreten felaketler nedeniyle geçici olarak yerinden olmuş kişiler,
- Çevresel bozulmanın geçim kaynaklarını azalttığı ve sağlık adına kabul edilemez riskler oluştuğu için göç etmiş kişiler,
- Arazi bozulumu ve çölleşme gibi yaşam alanlarındaki kalıcı ve imkansız değişiklikler sebebiyle göç eden kişiler.
Ekolojik mülteciliğe dair ilk çalışmalar
Dünyanın tamamında çevresel sorunlardan etkilenen ve ekolojik mülteci olarak adlandırılan bireylerin toplam sayısını bulmak için çalışma yürüten ilk bilim insanlarından biri, 1988'de yaptığı geniş analizde ekolojik mültecilere dair istatistiklere yer veren Jodi Jacobson’dır. Jacobson, World Watch Institute Dergisinin 86. sayısında yayımladığı, ekolojik mültecilerin istatiksel yönlerine dair bilgiler verdiği ilk çalışmasında dünya genelindeki ekolojik mülteci sayısına dair rakamsal tahminlerde bulunmuştur.
Jacobson’dan yalnızca 1 sene sonra ise dünya genelindeki ekolojik mültecilerin sayısına dair bir başka açıklama UNEP Genel Müdürü Mustafa Tolba tarafından yapıldı. Tolba, yaptığı açıklamasında dünya sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek adına harekete geçmezse ilerleyen yıllarda 50 milyon insanın ekolojik mülteci olarak adlandırılacağını iddia etti. Tolba’dan da 1 sene sonra, 1990 yılında Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli, iklim değişikliğinin en büyük sonucunun kıyı erozyonu, kıyı taşkınları ve şiddetli kuraklık sebebiyle gerçekleşecek ve milyonlarca insanı etkileyecek olan bir göç dalgası olacağını açıkladı. İlerleyen yıllarda 2000’lerin başında ise İngiliz Çevrebilimci Norman Myers, ilerleyen zamanlarda ekolojik mültecilerin en büyük iradedışı mülteci grubu olacağını söyledi. Ek olarak Myers, 1990'ların ortalarında 25 milyon çevre mültecisinin bulunduğunu ve bu rakamın 2010 yılında iki katına çıkabileceğini iddia etti. Myers, göçe sebep olan çevresel etkenleri ise çölleşme, su eksikliği, sulanan alanların tuzlanması ve biyolojik çeşitliliğin tükenmesi olarak açıkladı. İlk çalışmalarında Çin, Bangladeş, Hindistan ve Mısır gibi Ekvatora komşu bölgeleri araştıran Myers, diğer delta bölgelerinde ve kıyı bölgelerinde, ada eyaletlerinde ve diğer yerlerde tarımsal sebeplerden yer değiştiren insanlarla birlikte 2050 yılına dek 50 milyon ekolojik göçmen olabileceğini açıklamıştı.
Myers, tüm bunlara ek olarak günümüze daha yakın başka bir çalışmasında 2050 yılında ekolojik göçmen sayısının 250 milyona kadar ulaşabileceğini söyledi.
Günümüzde ekolojik mültecilik
Ekolojik mülteciliğe dair yaklaşımlar ve deneyimler her ne kadar modern çağ ile birlikte anlatılmaya başlansa da tarihte bu kavramın tanımladığı göç durumunun birçok örneği vardır. Örneğin M.Ö. 1000’li yıllardan M.S. 13. Yüzyıla kadar Türk, Hun ve Moğolların yaptıkları göçler, genel ısınma eğilimleri ile ilişkilendirilmiştir. Günümüzdeki ekolojik göç hareketlerinin ana sebepleri ve bu durumu hızlandıran etmenleri ise tarih boyunca gelişen ve değişen unsurlar şekillendirmiştir. Egemen devletin sınırları boyunca ve ötesindeki göçü kesin olarak düzenleme becerisinin artması, sanayileşmeden ötürü ortaya çıkan yüksek karbondioksit düzeylerinin yer değiştirmeye sebep olması ve sera gazı emisyonlarının iklim değişikliğini tetiklemesi, günümüzdeki ekolojik göç hareketlerine sebep olan etmenlerden bazılarıdır
Türkiye
Türkiye’nin ekolojik mültecilik çerçevesinde yaşadığı sorunların büyük çoğunluğu güney komşusu Suriye ile ilgilidir. Suriye’nin uzunca bir süredir iktidarında olan Esad ailesi, uzun yıllarca pamuk gibi yoğun su getiren ürünlerin ihracatını tarım politikası olarak uygulamıştır. Bununla beraber Suriye’nin 2000’li yıllara kadar 6 tanesi ciddi olmak üzere birden çok kuraklık geçirmesi, yani suya iyi hükmedememesi, Saleeby’e göre son yıllarda yaşanan ve şiddetle devam eden kitlesel olayların sebeplerinden birini oluşturmaktadır. Saleeby’e göre iktidarın, kuraklığının olumsuz sonuçlarını minimuma indirgeyecek etkin kararlar almaması, şu an yaşanan eylemlerin başlangıcındaki ana itici kuvvetlerden biridir.
Amerika Birleşik Devletleri
Kuzey Amerika kıtasında ekolojik mülteciliğe dair yaşanan olayların en somut örneklerinden biri 2003 yılında karşımıza çıkmıştır. Amerikan Ordu Mühendisleri Heyeti, 2003 yılında hazırladığı bir rapor doğrultusunda sel ve erozyon riski nedeniyle boşaltılması gereken 4 kasaba tespit etti. Bu tespitten sonraki 13 yıl içinde taşınması ve yeniden yerleştirilmesi gereken bu kasabaların sayısı daha da artmıştır. Her ne kadar ekolojik olaylardan ciddi boyutlarda etkilenen bu kasaba ve yerleşkelerin tespiti başarılı bir şekilde yapılmış olsa da Amerika Birleşik Devletleri’nin iç hukukunda yeniden yerleştirme durumunu yasallaştıracak herhangi bir kanun vb. çalışma bulunmuyor oluşu, bu vatandaşların akıbetini belirsiz hale getirmektedir. A.B.D’nin bu konuda yapacağı çalışmaların dayandırıldığı tek nokta, şu an için eski başkan Barack Obama’nın verdiği yaklaşık 50 milyar dolarlık yardım sözüdür.
Tüm bunlara ek olarak, dünya nüfusunun çok ciddi bir bölümünün yaşadığı Kuzey Amerika kıtasının Kuzey uç kesimlerinde bulunan Alaska bölgesinde görünen bir takım anormal olaylar, ekolojik mülteciliğin insan haklarını ilgilendiren boyutunu da ön plana çıkarır. ABD'nin Alaska'da yaşayan kendi vatandaşlarının yaşama hakkına gasp etmesi, bu durumun en somut örneğidir. Alaska'daki Shishmaref kasabasında küresel ısınma yüzünden ev tahliye olayları gerçekleşmektedir. Bu kasabada 4000 yıllık kültürün temsilcisi olan toplam 654 kişi yaşamaktadır ve bunlar ABD vatandaşıdır. Burada yaşayan insanlar bölgede tabiatın değiştiğini, donmuş olması gereken yerlerde dalgalar gördüklerini, av hayatının tamamen sona erdiğini, bölgede daha önce hiç görmedikleri türden canlılar gördüklerini ifade ederek, kendi ülkelerine yabancı duruma düştüklerini (yabancılaştıklarını) dile getirmektedirler.
Haiti
Haiti, kitlelerin yalnızca siyasi baskı, tehdit ve Birleşmiş Milletler’e atıf ile ırk, din ve tabiiyetleri yüzünden zulme uğrayacakları sebebiyle göç hareketinde bulunmayacağına, zorunlu göç ve mülteci kimliğinin kazanımı konusunda daha farklı sebeplerin bulunabileceğine dair en net yaşanmışlıklara sahip bir ülkedir. Bu açıdan oldukça kritik bir öneme sahip olan Haiti hakkında Norman Myers, Amerika’ya göç eden kişiler hakkında şu örneği verir:
“Yıllardır Amerikalılar, Haitili “tekne insanlarının”, Florida’ya yönelik akışını izliyorlar. Bu insanlar, yalnızca politik baskı nedeniyle değil, tarımsal ekonomilerinin zeminini oluşturan –toprak, su, ağaç varlığı gibi– çevresel kaynaklardaki büyük ölçekli gerileme nedeniyle de yerlerinden olmaktadır.”
Meksika
Tarihinde misafir ettiği onlarca uygarlığa, yüzyıllarca yetecek kadar tarım alanı sağlamış olan Meksika, 2019 yılına gelindiğinde ise her yıl bozulan onbinlerce hektarlık tarım alanı ile ciddi rakamlarda insan kitlelerinin yer değiştirmesine engel olamamaktadır. Her ne kadar ekonomik açıdan çevre ülkelerden oldukça gelişmiş ve coğrafyanın birtakım sorunlarını aşmış gibi gözükse de Meksika’da her yıl ortalama 250 bin hektarlık tarım arazisi kaybolmakta ve bu arazilerden geçimini sağlayan veya dolaylı yoldan etkilenen yaklaşık 900 bin insan yerlerinden olmaktadır.
Mevcut tarım topraklarının yaklaşık yüzde 60’lık bir kısmının kaybolduğu, bozulduğu veya işlenemez hale geldiği Meksika’nın bu ciddi sorununun en büyük kaynağı ise iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen sorunlardır.
Orta Asya
İnsan eli ile ortaya çıkan sorunlara en ciddi örnek, onyıllar boyunca yanlış sulama, toprağa kimyasal karıştırma, aşırı otlatma nedeni ile tarımsal arazilerin kaybolması ve yanlış sanayileşmeye bağlı olarak Orta Asya devletlerinde izlenmektedir. Özellikle Aral Gölü ve etrafı, birtakım yanlış kullanımlar sonucu ciddi anlamda tahrip olmuş ve yaklaşık olarak bugüne dek 100 bin insanın bu coğrafyadan göç etmesine sebep olmuştur.
Aral Gölü ve çevresinin kirletilmesi, dünyadaki diğer örneklerden daha komplike sonuçları da beraberinde getirmektedir zira Aral Gölü’nün onyıllar boyunca sanayi kaynaklı kimyasal aktivitelere maruz kalmış dibinin görünmesi ve göl kurak bir hale gelince de bu yapının rüzgar ile birlikte çevre coğrafyalara sıçraması da insan hayatı için ciddi tehlikeler yaratmakta ve dolayısı ile göçe sebep olmaktadır.
1992 yılından bu yana 100 bin kişi göç veren ve bu rakama her yıl için 30 bin kişiyi daha ekleyen Aral Gölü ve çevresinde dikkate değer bir başka bölge ise İran’dır. Politik olarak hızlı bir gelişmeyi ve nüfus artışını gözlemleyebildiğimiz İran’daki bazı sulak alanların zarar görmesi nedeniyle tahmini olarak 350 bin kişilik total kitlenin bir şekilde iç göç hareketlerine katıldığı kaydedilmiştir.
Asya & Pasifikler
8 milyarlık dünya nüfusunun neredeyse yarısından fazlasını barındıran Güney Asya ve Pasifik bölgelerinde izlenen göç faaliyetleri, İklim ve Göç Koalisyonu’nun ekolojik mülteciliği tanımlarken kullandığı “Ekolojik mülteciler, ani veya gitgide artan çevresel koşullar sonucunda yaşamları veya yaşam koşulları kötü bir şekilde etkilenen; bunun neticesinde daimi yerleşimlerini bir süreliğine veya sürekli olarak terk etmek zorunda kalan veya bırakılan; aynı ülke içerisinde veya başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalan kişiler veya gruplardır.” ifadesinin dışında kalan iyi örneklerden birisidir. Bu bölgelerin iyi birer örnek olmasının ana sebebi, bölgede gerçekleşen göç hareketlerinin coğrafyanın değiştirilemez ve insan etkisiyle oluşmamış sebeplerden ötürü gerçekleşmesidir. Bu sebeplerin başında tsunami gelmektedir. Tsunami, deprem gibi sarsıntıların ardından ortaya çıkan bir taşkın faaliyetidir. İnsan kaynaklı olmadığı gibi oldukça fakir bir nüfusu barındıran bu coğrafyalarda önlenmesi de pekala mümkün değildir. Bu sebepten ötürü bu bölgedeki insanlar evlerini terk etmişler ve terk etmeye devam etmektedirler. Bu örneğin yanı sıra konuya dahil edilebilecek ülkeler arasında Bangladeş, Sri Lanka ve Tayland gibi yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bölgeler de vardır. Bu bölgelerde tamamen insanın etkisinin olmadığı sebeplerden dolayı oluşan kasırgalar, yalnızca “orada bulundukları için” kitleleri etkilemekte ve yaşam olanaklarını kısıtlamaktadır. Kasırgalar yüzünden insanların evlerini terk ettikleri de kayıt altına alınmıştır.
Tüm bunların haricinde bu coğrafya da dünyanın geri kalanı gibi iklim değişikliğinini genel etkilerinden ciddi anlamda etkilenmektedir. Maldivler ve Kiribati gibi tatil bölgelerinde suyun yükselmesi gözlenebilir hale gelmiştir. Tüm Asya ve Pasifik coğrafyasını ele aldığımızda Uluslararası Yerinden Edilen İnsanları Gözleme Merkezi’nin verilerine göre 42 milyon insan, ekolojik sebeplerden ötürü yerlerini terk etmişlerdir.
Geleceğe dair tahminler
Ekolojik mültecilik, çevre sorunları ve benzeri konularda çalışmalar yapan birtakım örgütler, ekolojik sorunların gelecekte yol açacağı sosyal sorunlara dair çalışmalar yayımlamışlardır. Bunların arasından en güncel ve verdiği rakamlar ile en dikkat çekeni, Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü’nün paylaştığı rapordur.
Dünya Meteoroloji Örgütü
Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren bir organizasyon olan Dünya Meteoroloji Örgütü, 2019 yılında yayımladığı ve sıcaklık bağlamında sosyal sonuçları incelediği “2019 concludes a decade of exceptional global heat and high-impact weather” adlı çalışmada yakın gelecekte yalnızca sıcaklığa dair sebeplerden ötürü 22 milyondan fazla kişinin evinden uzaklaşmak zorunda kalacağını açıkladı. Ayrıca bu rapor, göç kavramını insandan ziyade tüm canlı varlıklar bağlamında incelediği için ayrı bir öneme sahip zira bu raporda okyanuslardaki sıcaklık artışının canlı varlıkların yaşam yerlerini tehdit ettiği de gözükmektedir.
Sıcaklıklar üzerinden göç kavramının incelendiği bu rapora göre iklim değişikliği, insanlığın bütün aksi çabalarını geçmiş durumda. 2019’un tarih boyunca kaydedilmiş en sıcak üç yıldan biri olmasıyla beraber Dünya Meteoroloji Örgütü Genel Sekreteri Petteri Taalas, içinde bulunduğumuz yüzyılın sonunda sıcaklığın 3 derece kadar artabileceğini belirtiyor. Bu sıcaklığın deniz canlılarının çok büyük çoğunluğunu öldürmesi ve yaşam sistemlerinin değişmesinin yanı sıra tarımsal koşulların ve elverişliliğin de etkilenmesi sebebiyle ekvatoral bölgede yetişen çoğu ürünün artık yok olacağı, bu coğrafyada ikamet eden kitlelerin ise daha uygun bölgelere göç edeceği öngörülmekte.
Mevcut sıcaklıkların 1850-1900 yılları arasında göre 1.1 derece daha fazla olması, bazı bitkilerin belli coğrafyalarda artık yetişmemesini ve dolaylı yollardan da olsa bu ürünlerden geçimini sağlayan kişilerin gelir sistemlerini değiştirmesine veya başka bölgelere hareket etmesine sebep olmuştur.
Konu alınan raporda iklim değişikliğinin en ciddi sebeplerinden biri olarak insan göze çarpmaktadır. İnsan, tamamen kendi eliyle ortaya çıkardığı bir sürecin sonuçlarından ötürü evini, düzenini, geleceğini, özetle hayatını tehlike altına düşürmektedir. Tüm bu sürece rağmen insan, gerçekleştirdiği eylemler yüzünden yalnızca kendini değil başka canlıları ve kendisinin doğrudan yaşamadığı başka ekosistemleri de tehlikeye atmakta ve bu bölgelerde kanıtlanamamış da olsa kuramsal olarak göçe sebep vermektedir. Buna verilebilecek en iyi örnek okyanuslardır. Raporda da belirtildiği üzere okyanuslar, geçtiğimiz yüzyıla kıyasla yüzde 25 gibi kritik bir oranla artık daha asitlidir. Yalnızca asit oranının artması dahi canlılığın tehdit altında kalması için yeterli iken Grönland’ta 12 aylık bir süreçte 329 milyar ton buzun erimesi ve dolayısı ile deniz suyunun ısısını değiştirmesi ise tehdidi daha farklı bir boyuta taşımıştır. Bu denli bir kütlenin denize karışması hem suyun seviyesini yükselterek Hollanda vb. bölgelerdeki kıyı nüfusunu tehdit altına alırken aynı zamanda denizdeki canlı varlığını da etkileyerek bu canlılardan gelir elde eden kişilerin de işlerinden yoksun kalmalarına neden olarak bu topluluğu başka işlere ve dolayısıyla başka coğrafyalara göç etmeye yönlendirecektir.
Rapora göre yalnızca bu yılın sonunda 22 milyon kişinin sıcaklığa bağlı sebepler yüzünden evlerini terkedeceği tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler, öngörülen bu rakamın 10 milyon kadarının çoktan göç etme girişimlerine başladığını belirtiyor.
Kaynakça
- ^ "DISCUSSION NOTE: MIGRATION AND THE ENVIRONMENT" (PDF). 2007. 13 Aralık 2008 tarihinde kaynağından (PDF).
- ^ (PDF). 2008. 15 Eylül 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ (PDF). 8 Haziran 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ (PDF). 9 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ (PDF). 12 Eylül 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ "UNHCR Resettlement Handbook" (PDF). 3 Ekim 2014 tarihinde kaynağından (PDF).
- ^ . 9 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ a b c (PDF). 29 Eylül 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ . 26 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Enviromental Refugees" (PDF). 27 Aralık 2013 tarihinde kaynağından (PDF).
- ^ (PDF). 30 Ağustos 2008 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ "Human tide" (PDF). 9 Haziran 2019 tarihinde kaynağından (PDF).
- ^ . 20 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ a b c (PDF). 19 Haziran 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ "Sowing the Seeds of Dissent: Economic Grievances and the Syrian Social Contract's Unraveling". 8 Kasım 2020 tarihinde kaynağından .
- ^ "Alaskan Villagers May Become First 'Climate Change Refugees' As Town Swallowed By Rising Sea". 19 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından .
- ^ . 3 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Ekolojik multecilik ani veya uzun vadeli cevre sel degisikler sonucunda yasamlari veya yasam kosullari kotu bir se kilde etkilenen bunun neticesinde daimi yerlesimlerini bir sureligine veya surekli olarak terk etmek zo runda kalan veya birakilan ayni ulke icerisinde veya baska bir ulke ye goc etmek tercihinde bulunan ya da zorunda kalan kisiler veya gruplarin goc hareketini tanimlayan bir kavramdir Ayrica ekolojik multecilik hakkinda son donemlerde yapilan calismalar incelendiginde karsimiza ekolojik multecilik kavrami yerine cevresel multeci iklim multecisi gocu iklim degisikligi multecisi cevresel olarak yerinden edilmis kisi afet multecisi ve eko multeci gibi kavramlar da cikmaktadir Ekolojik multeciligin nedenleriEkolojik multecilige sebep olan olaylarin buyuk cogunlugu dogal afetler ile iliskilidir Her ne kadar ekolojik multeciligin sebepleri arasinda deprem volkanik patlamalar kiyi seritlerinde patlak veren ciddi firtinalar gibi doga olaylarini gosterse de bunlarin yanina ekledigi sel ve erozyon gibi doga olaylarinda insanin etkisini gormek mumkundur Stojanov ayrica yavas hizda gerceklesen ve sonuc olarak ekolojik multecilige sebep olan olaylar arasinda deniz seviyesinin yukselmesi kitlik iklim degisikligi ve collesme gibi olaylari da gostermistir Ilk bakista ekolojik multecilige neden olan en buyuk etmenlerden biri olarak gozuken afetler ayni zamanda ekolojik multecilige dair en somut orneklerin incelenebilecegi alandir 1988 yilinda Ermenistan in Erivan kentini vuran 7 2 buyuklugunde deprem civar bolgede yasayan 25 bin insanin hayatini kaybetmesine yol acmis ve bunu takiben yaklasik olarak 500 bin civarindaki bir kitlenin Rusya ve Kuzey cografyalara goc etmesine sebep olmustur Ayrica kritik bir kusakta bulunan California da yasanan her depreme paralel olusan goc dalgalari da bu baglamda en bilinen unsurlardan birisidir Yalnizca deprem penceresinden baktigimiz afetlerin cogu oldukca ciddi bir yikici guce sahiptir ve bu sebepten oturu insanlarin hayatini dogrudan degistirmekte ve goc sebep olmaktadir Afetler insanin hem kendi eliyle sebep oldugu hem de dogal sebeplerden ortaya cikan ekolojik multecilige neden olan ciddi bir unsurdur Tum bunlarin haricinde savaslar da ekolojik multecilige dolayli yoldan sebep olan unsurlardan birisidir Islenecek en net orneklerden biri Amerika Birlesik Devletleri nin Vietnam da yuruttugu kimyasal savas politikalarinin hemen ardindan ortaya cikmistir Sik ortulu bir ormana sahip olan Vietnam in bu degerini savasta kullanmasi sonucunda Birlesik Devletler bu avantaji ortadan kaldirmak icin ciddi kimyasal silahlar kullanmis ormani yakmis ve bu saldirilan sonucunda topraga zehirli maddeler karismis ve en nihayetinde 15 bin kilometrekarelik Mangrov ormani yok olmustur Ayrica savas sirasinda kullanilan bombalarin da etkisiyle tarim arazileri parcalanmis ve orman koyluleri arazilerinden uzaklastirilmistir Bu net bir bicimde ekolojik multecilige ornektir Bu ornegin kritik noktasi koylulerin secme sansi olmadan hayatlarini kurtarmak amaci ile bolgeyi terk etmeleri ve geride kalmis mayinlar yuzunden tarim yapip hayatlarini idame ettirecekleri topraklara donemeyecek olmalardir Bu acidan savas da pekala ekolojik multecilige sebep olan unsurlar arasindadir Ekolojik multeciligin sonuclariCevresel olaylardan etkilenen ve bu sebepten oturu yasadiklari cografyayi terk ederek ekolojik multeci kimligini alan topluluklar vardiklari noktada politik bir sonucu da beraberinde getirir Hukuki acidan vardiklari ulkede mevcut duzenler nedeniyle net bir yasal kimlik ve yasam alani bulamayan ekolojik multecilerin bu goc ettikleri ulkede kendilerine edinecekleri yeni yasam alanlari ile ilgili birtakim secenekleri vardir Bu secenekler arasinda kendilerine yeni topraklar satin almalari iyi bir alternatif gibi gozukse de ekolojik multeciler atacaklari bu adim sonrasinda kendilerini bir ulus olarak yeniden yaratma imkani olmayan bir grup olarak kalacaklardir Hukuki pencerenin yani sira islenmesi gereken bir diger konu ise pekala pratikte ne oldugu insanlarin neler hissettigidir Bu konuya en tarafsiz ornek iklim degisikligine bagli olarak ortaya cikan asiri sicaklar sebebiyle atalarinin yuzyillardir yasadigi cografyaya ayak uyduramamaktan oturu yerlerini terk etme zorunlulugu ile karsi karsiya kalan Banglades ve Hindistan gibi bolge yerlileridir Bu kiyi bolgeler hem sicaklik hem de orta vadede denizin yukselmesi ile tehdit altindadir Bu baglamda ekolojik multeciligin en ciddi sonucu evin terkedilmesidir Ayrica yasanan hukuki problemler ise bu kitlenin yasadigi aciyi katlamaktadir Ekolojik hukuki durumu ve statu karisikligiCevresel sorunlarin ortaya cikardigi olumsuz sonuclar nedeniyle goc etme tercihinde bulunan bireylerin vardiklari noktada alacaklari kimlik ve hukuki durumlari ekolojik multeci kavraminin ortaya ilk cikisindan bu yana netlige kavusamamistir Her ne kadar Uluslararasi Goc Orgutu tarafindan ekolojik multecilik kavraminin tanimi net bir sekilde yapilmis olsa da bu tanim hukuki olarak yapilan gocmen tanimlarinin hicbirine tam anlamiyla uymamaktadir Bunun sebebi iklim degisikligi veya baska cevre sorunlari nedeniyle yer degistirmeyi tercih eden bireylerin tamaminin ulke sinirlari icinden cikmamasidir Oysaki multeci kavraminin tanimi 1951 Cenevre Sozlesmesi nde soyle belirtilmistir irki dini tabiiyeti belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi dusunceleri yuzunden zulme ugrayacagindan hakli sebeplerle korktugu icin vatandasi oldugu ulkenin disinda bulunan ve bu ulkenin korumasindan yararlanamayan ya da soz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tur olaylar sonucu onceden yasadigi ikamet ulkesinin disinda bulunan oraya donemeyen veya soz konusu korku nedeniyle donmek istemeyen Butun ekolojik multeciler ulkelerini terk etmezler Daha da fazlasi ekolojik multeciler Birlesmis Milletler in multeci taniminda belirttigi sebepler olan buyuk olcude zulum gorme endisesi korku veya kamu duzenini tehdit eden siddet olaylari sebebiyle evlerini terk etmezler Her ne kadar ekolojik multecilik kavraminin isim babasi olan Lester Brown dan ve kavramin uluslararasi hukuktaki ilk tanimindan bu yana kavramin kapsami oldukca genisletilmis ve uluslararasi baglayiciligi arttirilmis olsa da halen kacmaya zorlanan insanlari tanimlayan multeci kavrami ile ayni kefeye koyulamamaktadir Ekolojik multecilerin 1951 Multecilerin Statusu Sozlesmesi nde multecilere verilen gibi uzun vadeli yasal bir korumalari yoktur Ekolojik multeciligin siniflandirilmasiEkolojik multecilik kavramina dair birtakim cikarimlarda bulunmak icin bu goc durumu birtakim siniflandirmalara tabii tutulmustur Siniflandirmalarda dikkat ceken ana unsur gocun bazi anlamlarda rizaya dayali olmasidir Her ne kadar ekolojik multeciler farkli basliklar altinda farkli sorunlar ozelinde ayri ayri incelenmis olsa da Renaud Uluslararasi Goc Orgutu ve Iklim amp Goc Koalisyonu nun raporlarindan anlasilacagi uzere ekolojik multecilikte riza kavrami ekolojik multeciligi icinde oldugu ciddi durumlara ragmen bir bicimde secme sansina sahip oldugundan oturu BM kaynaklarinda belirtilen multeci kavramin oldukca uzak bir noktaya konumlandirmaktadir Ekolojik multeciligin turleriUluslararasi Goc Orgutu Uluslararasi Goc Orgutu yayimladigi raporlarda ekolojik multeciligi Fabrice Renaud gibi 3 farkli baslik altinda degerlendirir Bunlar acil ekolojik multeciler mecburi ekolojik multeciler ve ekoloji kaynakli ekonomik multecilerdir Acil ekolojik multeciler Acil ekolojik multeciler hizli baslangic gosteren olaylar sebebi ile hayatini kurtarmak amaci ile kacmasi gereken bireylerdir Mecburi ekolojik multeciler Mecburi zorlanmis ekolojik multeciler asamali bir sekilde gerceklesen cevresel bozulmadan kacmak zorunda kalan ve cogu zaman geri donme sansi olmayan insanlardir Ekoloji kaynakli ekonomik multeciler Ekoloji kaynakli ekonomik multeciler gecim kaynaklarinin daha da fazla zayiflamasina engel olmak adina halihazirda kotulesen bir ortami terk etme tercihinde bulunan bireylerdirEkolojik multeciligin siniflandirilmasinda farkli yorumlarIklim ve Goc Koalisyonu Iklim ve Goc Koalisyonu ekolojik multecileri etkilendikleri olaylarin gerceklesme hizina ve etkilenme oranlarina gore siniflandirir Siniflandirma yaparken arastirdiklari asil soru yavas baslangicli ve ani baslangicli felaketlerin insan hayatini nasil etkiledigidir Bir kiyas halinde yavas baslangicli ve ani baslangicli felaketleri degerlendirmeye alan Koalisyon iki durumda da mecburi bir goc hareketinin baslayacagini ongormustur Insanlar ani veya yavas baslangic gosteren felaketlere maruz kaldiklarinda da goc etmek zorunda kalirlar Hayatta kalmak icin goc etmek zorunda kalan insanlar ani gerceklesen olaylarda tercih hakki kullanmaksizin goc etmek mecburiyetinde kalirlarken yavas baslangic gosteren olaylarda ise hem zorunlu hem de gonullu hareketleri izlemek mumkundur Bu goc hareketleri her zaman icin sinir disi hedefli olmak zorunda degildir Felaketlerden etkilenen insanlar kendi ulkeleri icinde de yer degistirebilir Buna karsin Afrika da yasanan ve yavas baslangic gosteren kuraklik felaketinin sonucunda insanlar komsu ulkelere siginma gerceklestirmistir Bu acidan yavas baslangic gosteren olaylarin sinir otesi goc hareketi yaratma ihtimali daha yuksektir Goc hareketlerini geri donme acisindan da inceleyen Koalisyon yavas veya ani fark etmeksizin felaketlerden etkilenen ve multeci kimligini alan insanlarin herkes gibi evlerinde geri donme arzusuna sahip oldugunu ifade eder Her iki felaketten de kacan insanlar genellikle evlerine geri donerler Bu acidan ekolojik multeciler Birlesmis Milletler tarafindan yapilan multeci tanimina buyuk cogunlukla uymazlar ve bu acidan yasal dayanak edinemezler Tum bunlara karsin deniz yukselmesi ve collesme gibi geri cevrilemez eski haline dondurulemez olaylara maruz kalan bireylerin durumu gecici degil kalici olabilir Ayrica gecici ve kalici gocun yani sira dairesel goc olarak adlandirilan bir goc turu daha vardir Insanlar yasadiklari bolgelerdeki su kaynaklari ve yagisin azalmasini takiben baska bolgelere goc edebilir ve kosullar duzeldigine geri donebilirler Jodi Jacobson Ekolojik multecilik kavrami uzerine ilk arastirmalari yapan isimlerden biri olan Jodi Jacobson ekolojik multecileri 3 farkli sekilde degerlendirmistir Cig deprem gibi yerel bozulma ureten felaketler nedeniyle gecici olarak yerinden olmus kisiler Cevresel bozulmanin gecim kaynaklarini azalttigi ve saglik adina kabul edilemez riskler olustugu icin goc etmis kisiler Arazi bozulumu ve collesme gibi yasam alanlarindaki kalici ve imkansiz degisiklikler sebebiyle goc eden kisiler Ekolojik multecilige dair ilk calismalarDunyanin tamaminda cevresel sorunlardan etkilenen ve ekolojik multeci olarak adlandirilan bireylerin toplam sayisini bulmak icin calisma yuruten ilk bilim insanlarindan biri 1988 de yaptigi genis analizde ekolojik multecilere dair istatistiklere yer veren Jodi Jacobson dir Jacobson World Watch Institute Dergisinin 86 sayisinda yayimladigi ekolojik multecilerin istatiksel yonlerine dair bilgiler verdigi ilk calismasinda dunya genelindeki ekolojik multeci sayisina dair rakamsal tahminlerde bulunmustur Jacobson dan yalnizca 1 sene sonra ise dunya genelindeki ekolojik multecilerin sayisina dair bir baska aciklama UNEP Genel Muduru Mustafa Tolba tarafindan yapildi Tolba yaptigi aciklamasinda dunya surdurulebilir kalkinmayi desteklemek adina harekete gecmezse ilerleyen yillarda 50 milyon insanin ekolojik multeci olarak adlandirilacagini iddia etti Tolba dan da 1 sene sonra 1990 yilinda Hukumetlerarasi Iklim Degisikligi Paneli iklim degisikliginin en buyuk sonucunun kiyi erozyonu kiyi taskinlari ve siddetli kuraklik sebebiyle gerceklesecek ve milyonlarca insani etkileyecek olan bir goc dalgasi olacagini acikladi Ilerleyen yillarda 2000 lerin basinda ise Ingiliz Cevrebilimci Norman Myers ilerleyen zamanlarda ekolojik multecilerin en buyuk iradedisi multeci grubu olacagini soyledi Ek olarak Myers 1990 larin ortalarinda 25 milyon cevre multecisinin bulundugunu ve bu rakamin 2010 yilinda iki katina cikabilecegini iddia etti Myers goce sebep olan cevresel etkenleri ise collesme su eksikligi sulanan alanlarin tuzlanmasi ve biyolojik cesitliligin tukenmesi olarak acikladi Ilk calismalarinda Cin Banglades Hindistan ve Misir gibi Ekvatora komsu bolgeleri arastiran Myers diger delta bolgelerinde ve kiyi bolgelerinde ada eyaletlerinde ve diger yerlerde tarimsal sebeplerden yer degistiren insanlarla birlikte 2050 yilina dek 50 milyon ekolojik gocmen olabilecegini aciklamisti Myers tum bunlara ek olarak gunumuze daha yakin baska bir calismasinda 2050 yilinda ekolojik gocmen sayisinin 250 milyona kadar ulasabilecegini soyledi Gunumuzde ekolojik multecilikEkolojik multecilige dair yaklasimlar ve deneyimler her ne kadar modern cag ile birlikte anlatilmaya baslansa da tarihte bu kavramin tanimladigi goc durumunun bircok ornegi vardir Ornegin M O 1000 li yillardan M S 13 Yuzyila kadar Turk Hun ve Mogollarin yaptiklari gocler genel isinma egilimleri ile iliskilendirilmistir Gunumuzdeki ekolojik goc hareketlerinin ana sebepleri ve bu durumu hizlandiran etmenleri ise tarih boyunca gelisen ve degisen unsurlar sekillendirmistir Egemen devletin sinirlari boyunca ve otesindeki gocu kesin olarak duzenleme becerisinin artmasi sanayilesmeden oturu ortaya cikan yuksek karbondioksit duzeylerinin yer degistirmeye sebep olmasi ve sera gazi emisyonlarinin iklim degisikligini tetiklemesi gunumuzdeki ekolojik goc hareketlerine sebep olan etmenlerden bazilaridir Turkiye Turkiye nin ekolojik multecilik cercevesinde yasadigi sorunlarin buyuk cogunlugu guney komsusu Suriye ile ilgilidir Suriye nin uzunca bir suredir iktidarinda olan Esad ailesi uzun yillarca pamuk gibi yogun su getiren urunlerin ihracatini tarim politikasi olarak uygulamistir Bununla beraber Suriye nin 2000 li yillara kadar 6 tanesi ciddi olmak uzere birden cok kuraklik gecirmesi yani suya iyi hukmedememesi Saleeby e gore son yillarda yasanan ve siddetle devam eden kitlesel olaylarin sebeplerinden birini olusturmaktadir Saleeby e gore iktidarin kurakliginin olumsuz sonuclarini minimuma indirgeyecek etkin kararlar almamasi su an yasanan eylemlerin baslangicindaki ana itici kuvvetlerden biridir Amerika Birlesik Devletleri Kuzey Amerika kitasinda ekolojik multecilige dair yasanan olaylarin en somut orneklerinden biri 2003 yilinda karsimiza cikmistir Amerikan Ordu Muhendisleri Heyeti 2003 yilinda hazirladigi bir rapor dogrultusunda sel ve erozyon riski nedeniyle bosaltilmasi gereken 4 kasaba tespit etti Bu tespitten sonraki 13 yil icinde tasinmasi ve yeniden yerlestirilmesi gereken bu kasabalarin sayisi daha da artmistir Her ne kadar ekolojik olaylardan ciddi boyutlarda etkilenen bu kasaba ve yerleskelerin tespiti basarili bir sekilde yapilmis olsa da Amerika Birlesik Devletleri nin ic hukukunda yeniden yerlestirme durumunu yasallastiracak herhangi bir kanun vb calisma bulunmuyor olusu bu vatandaslarin akibetini belirsiz hale getirmektedir A B D nin bu konuda yapacagi calismalarin dayandirildigi tek nokta su an icin eski baskan Barack Obama nin verdigi yaklasik 50 milyar dolarlik yardim sozudur Tum bunlara ek olarak dunya nufusunun cok ciddi bir bolumunun yasadigi Kuzey Amerika kitasinin Kuzey uc kesimlerinde bulunan Alaska bolgesinde gorunen bir takim anormal olaylar ekolojik multeciligin insan haklarini ilgilendiren boyutunu da on plana cikarir ABD nin Alaska da yasayan kendi vatandaslarinin yasama hakkina gasp etmesi bu durumun en somut ornegidir Alaska daki Shishmaref kasabasinda kuresel isinma yuzunden ev tahliye olaylari gerceklesmektedir Bu kasabada 4000 yillik kulturun temsilcisi olan toplam 654 kisi yasamaktadir ve bunlar ABD vatandasidir Burada yasayan insanlar bolgede tabiatin degistigini donmus olmasi gereken yerlerde dalgalar gorduklerini av hayatinin tamamen sona erdigini bolgede daha once hic gormedikleri turden canlilar gorduklerini ifade ederek kendi ulkelerine yabanci duruma dustuklerini yabancilastiklarini dile getirmektedirler Haiti Haiti kitlelerin yalnizca siyasi baski tehdit ve Birlesmis Milletler e atif ile irk din ve tabiiyetleri yuzunden zulme ugrayacaklari sebebiyle goc hareketinde bulunmayacagina zorunlu goc ve multeci kimliginin kazanimi konusunda daha farkli sebeplerin bulunabilecegine dair en net yasanmisliklara sahip bir ulkedir Bu acidan oldukca kritik bir oneme sahip olan Haiti hakkinda Norman Myers Amerika ya goc eden kisiler hakkinda su ornegi verir Yillardir Amerikalilar Haitili tekne insanlarinin Florida ya yonelik akisini izliyorlar Bu insanlar yalnizca politik baski nedeniyle degil tarimsal ekonomilerinin zeminini olusturan toprak su agac varligi gibi cevresel kaynaklardaki buyuk olcekli gerileme nedeniyle de yerlerinden olmaktadir Meksika Tarihinde misafir ettigi onlarca uygarliga yuzyillarca yetecek kadar tarim alani saglamis olan Meksika 2019 yilina gelindiginde ise her yil bozulan onbinlerce hektarlik tarim alani ile ciddi rakamlarda insan kitlelerinin yer degistirmesine engel olamamaktadir Her ne kadar ekonomik acidan cevre ulkelerden oldukca gelismis ve cografyanin birtakim sorunlarini asmis gibi gozukse de Meksika da her yil ortalama 250 bin hektarlik tarim arazisi kaybolmakta ve bu arazilerden gecimini saglayan veya dolayli yoldan etkilenen yaklasik 900 bin insan yerlerinden olmaktadir Mevcut tarim topraklarinin yaklasik yuzde 60 lik bir kisminin kayboldugu bozuldugu veya islenemez hale geldigi Meksika nin bu ciddi sorununun en buyuk kaynagi ise iklim degisikligine bagli olarak gelisen sorunlardir Orta Asya Insan eli ile ortaya cikan sorunlara en ciddi ornek onyillar boyunca yanlis sulama topraga kimyasal karistirma asiri otlatma nedeni ile tarimsal arazilerin kaybolmasi ve yanlis sanayilesmeye bagli olarak Orta Asya devletlerinde izlenmektedir Ozellikle Aral Golu ve etrafi birtakim yanlis kullanimlar sonucu ciddi anlamda tahrip olmus ve yaklasik olarak bugune dek 100 bin insanin bu cografyadan goc etmesine sebep olmustur Aral Golu ve cevresinin kirletilmesi dunyadaki diger orneklerden daha komplike sonuclari da beraberinde getirmektedir zira Aral Golu nun onyillar boyunca sanayi kaynakli kimyasal aktivitelere maruz kalmis dibinin gorunmesi ve gol kurak bir hale gelince de bu yapinin ruzgar ile birlikte cevre cografyalara sicramasi da insan hayati icin ciddi tehlikeler yaratmakta ve dolayisi ile goce sebep olmaktadir 1992 yilindan bu yana 100 bin kisi goc veren ve bu rakama her yil icin 30 bin kisiyi daha ekleyen Aral Golu ve cevresinde dikkate deger bir baska bolge ise Iran dir Politik olarak hizli bir gelismeyi ve nufus artisini gozlemleyebildigimiz Iran daki bazi sulak alanlarin zarar gormesi nedeniyle tahmini olarak 350 bin kisilik total kitlenin bir sekilde ic goc hareketlerine katildigi kaydedilmistir Asya amp Pasifikler 8 milyarlik dunya nufusunun neredeyse yarisindan fazlasini barindiran Guney Asya ve Pasifik bolgelerinde izlenen goc faaliyetleri Iklim ve Goc Koalisyonu nun ekolojik multeciligi tanimlarken kullandigi Ekolojik multeciler ani veya gitgide artan cevresel kosullar sonucunda yasamlari veya yasam kosullari kotu bir sekilde etkilenen bunun neticesinde daimi yerlesimlerini bir sureligine veya surekli olarak terk etmek zorunda kalan veya birakilan ayni ulke icerisinde veya baska bir ulkeye goc etmek zorunda kalan kisiler veya gruplardir ifadesinin disinda kalan iyi orneklerden birisidir Bu bolgelerin iyi birer ornek olmasinin ana sebebi bolgede gerceklesen goc hareketlerinin cografyanin degistirilemez ve insan etkisiyle olusmamis sebeplerden oturu gerceklesmesidir Bu sebeplerin basinda tsunami gelmektedir Tsunami deprem gibi sarsintilarin ardindan ortaya cikan bir taskin faaliyetidir Insan kaynakli olmadigi gibi oldukca fakir bir nufusu barindiran bu cografyalarda onlenmesi de pekala mumkun degildir Bu sebepten oturu bu bolgedeki insanlar evlerini terk etmisler ve terk etmeye devam etmektedirler Bu ornegin yani sira konuya dahil edilebilecek ulkeler arasinda Banglades Sri Lanka ve Tayland gibi yuksek nufus yogunluguna sahip bolgeler de vardir Bu bolgelerde tamamen insanin etkisinin olmadigi sebeplerden dolayi olusan kasirgalar yalnizca orada bulunduklari icin kitleleri etkilemekte ve yasam olanaklarini kisitlamaktadir Kasirgalar yuzunden insanlarin evlerini terk ettikleri de kayit altina alinmistir Tum bunlarin haricinde bu cografya da dunyanin geri kalani gibi iklim degisikliginini genel etkilerinden ciddi anlamda etkilenmektedir Maldivler ve Kiribati gibi tatil bolgelerinde suyun yukselmesi gozlenebilir hale gelmistir Tum Asya ve Pasifik cografyasini ele aldigimizda Uluslararasi Yerinden Edilen Insanlari Gozleme Merkezi nin verilerine gore 42 milyon insan ekolojik sebeplerden oturu yerlerini terk etmislerdir Gelecege dair tahminlerEkolojik multecilik cevre sorunlari ve benzeri konularda calismalar yapan birtakim orgutler ekolojik sorunlarin gelecekte yol acacagi sosyal sorunlara dair calismalar yayimlamislardir Bunlarin arasindan en guncel ve verdigi rakamlar ile en dikkat cekeni Birlesmis Milletler e bagli Dunya Meteoroloji Orgutu nun paylastigi rapordur Dunya Meteoroloji Orgutu Birlesmis Milletler bunyesinde faaliyet gosteren bir organizasyon olan Dunya Meteoroloji Orgutu 2019 yilinda yayimladigi ve sicaklik baglaminda sosyal sonuclari inceledigi 2019 concludes a decade of exceptional global heat and high impact weather adli calismada yakin gelecekte yalnizca sicakliga dair sebeplerden oturu 22 milyondan fazla kisinin evinden uzaklasmak zorunda kalacagini acikladi Ayrica bu rapor goc kavramini insandan ziyade tum canli varliklar baglaminda inceledigi icin ayri bir oneme sahip zira bu raporda okyanuslardaki sicaklik artisinin canli varliklarin yasam yerlerini tehdit ettigi de gozukmektedir Sicakliklar uzerinden goc kavraminin incelendigi bu rapora gore iklim degisikligi insanligin butun aksi cabalarini gecmis durumda 2019 un tarih boyunca kaydedilmis en sicak uc yildan biri olmasiyla beraber Dunya Meteoroloji Orgutu Genel Sekreteri Petteri Taalas icinde bulundugumuz yuzyilin sonunda sicakligin 3 derece kadar artabilecegini belirtiyor Bu sicakligin deniz canlilarinin cok buyuk cogunlugunu oldurmesi ve yasam sistemlerinin degismesinin yani sira tarimsal kosullarin ve elverisliligin de etkilenmesi sebebiyle ekvatoral bolgede yetisen cogu urunun artik yok olacagi bu cografyada ikamet eden kitlelerin ise daha uygun bolgelere goc edecegi ongorulmekte Mevcut sicakliklarin 1850 1900 yillari arasinda gore 1 1 derece daha fazla olmasi bazi bitkilerin belli cografyalarda artik yetismemesini ve dolayli yollardan da olsa bu urunlerden gecimini saglayan kisilerin gelir sistemlerini degistirmesine veya baska bolgelere hareket etmesine sebep olmustur Konu alinan raporda iklim degisikliginin en ciddi sebeplerinden biri olarak insan goze carpmaktadir Insan tamamen kendi eliyle ortaya cikardigi bir surecin sonuclarindan oturu evini duzenini gelecegini ozetle hayatini tehlike altina dusurmektedir Tum bu surece ragmen insan gerceklestirdigi eylemler yuzunden yalnizca kendini degil baska canlilari ve kendisinin dogrudan yasamadigi baska ekosistemleri de tehlikeye atmakta ve bu bolgelerde kanitlanamamis da olsa kuramsal olarak goce sebep vermektedir Buna verilebilecek en iyi ornek okyanuslardir Raporda da belirtildigi uzere okyanuslar gectigimiz yuzyila kiyasla yuzde 25 gibi kritik bir oranla artik daha asitlidir Yalnizca asit oraninin artmasi dahi canliligin tehdit altinda kalmasi icin yeterli iken Gronland ta 12 aylik bir surecte 329 milyar ton buzun erimesi ve dolayisi ile deniz suyunun isisini degistirmesi ise tehdidi daha farkli bir boyuta tasimistir Bu denli bir kutlenin denize karismasi hem suyun seviyesini yukselterek Hollanda vb bolgelerdeki kiyi nufusunu tehdit altina alirken ayni zamanda denizdeki canli varligini da etkileyerek bu canlilardan gelir elde eden kisilerin de islerinden yoksun kalmalarina neden olarak bu toplulugu baska islere ve dolayisiyla baska cografyalara goc etmeye yonlendirecektir Rapora gore yalnizca bu yilin sonunda 22 milyon kisinin sicakliga bagli sebepler yuzunden evlerini terkedecegi tahmin ediliyor Birlesmis Milletler ongorulen bu rakamin 10 milyon kadarinin coktan goc etme girisimlerine basladigini belirtiyor Kaynakca DISCUSSION NOTE MIGRATION AND THE ENVIRONMENT PDF 2007 13 Aralik 2008 tarihinde kaynagindan PDF PDF 2008 15 Eylul 2017 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi PDF 8 Haziran 2016 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi PDF 9 Temmuz 2020 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi PDF 12 Eylul 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi UNHCR Resettlement Handbook PDF 3 Ekim 2014 tarihinde kaynagindan PDF 9 Temmuz 2020 tarihinde kaynagindan arsivlendi a b c PDF 29 Eylul 2014 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi 26 Haziran 2015 tarihinde kaynagindan arsivlendi Enviromental Refugees PDF 27 Aralik 2013 tarihinde kaynagindan PDF PDF 30 Agustos 2008 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Human tide PDF 9 Haziran 2019 tarihinde kaynagindan PDF 20 Ekim 2017 tarihinde kaynagindan arsivlendi a b c PDF 19 Haziran 2018 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Sowing the Seeds of Dissent Economic Grievances and the Syrian Social Contract s Unraveling 8 Kasim 2020 tarihinde kaynagindan Alaskan Villagers May Become First Climate Change Refugees As Town Swallowed By Rising Sea 19 Agustos 2016 tarihinde kaynagindan 3 Aralik 2019 tarihinde kaynagindan arsivlendi