Bu madde, uygun değildir.Ocak 2020) ( |
Hareket fizikten spora, performans sanatlarından tıbba birçok alanda ve birçok yönden ele alınan kavramlardan birisi olarak, basit ve genel biçimde bir cismin belirli bir zamanda ve mekânda konum değiştirmesi şeklinde tanımlanır. Sıklıkla fen bilimleri alanındaki önemiyle ön plana çıkan hareket kavramı, özellikle 1990’ların başında sosyal bilimlerde beliren ve “mobility turn” (harekete dönüş) olarak adlandırılan yaklaşımın sonucu olarak siyaset, coğrafya, sosyoloji, antropoloji ve kültürel çalışmalar gibi alanların da öncelikli tartışma konularından birisi haline gelmiştir. Bu sayede siyaset bilimi disiplininde çoğu kez toplumsal ya da siyasal kavramlarıyla birlikte gündeme gelen hareket, artık kendi içerisinde anlamı olan ve siyasete yönelik kurucu nitelikler barındıran bir kavram olarak incelenmeye başlamıştır.
Tanım
Zaman ve mekân yukarıda ilk cümledeki tanımdan bakıldığında hareketin ön koşuludur; hareket her zaman bir yerde ve bir zamanda gerçekleşir; yani mutlak değildir. Fizikte cisimlerin belirli bir yüzeyde, futbolda top ve oyuncuların sahada, bir dansçının sahnede, tıpta ise mesela vücudun temel taşlarından birisi olan kanın damarlardaki hareketi bu ana fikre örnek olarak düşünülebilir. Zaman ve mekânın hareket açısından hayati önemini belirtirken bir şerh düşmekte de fayda vardır: Akla asla yalnızca sabit bir mekân ve zamanın hareketi mümkün kılabileceği fikri getirilmemelidir; hareket bir zaman ve mekânda konumsal değişimi imlediği gibi, hareket sayesinde farklı zaman ve mekân türleri ortaya çıkabilir. Bir başka deyişle hareket zaman ve mekânı beraberinde taşır. Yani aradaki ilişki tek yönlü/sabit değil diyalektik/dinamiktir. Hareket ile zaman-mekân karşılıklı olarak etkileşir ve birbirlerini dönüştürürler.
Hareketin mutlak olmadığının göstergelerinden olan bir diğer önemli nokta da hareketin mantıksal bir zorunluluk olarak durağanlıkla birlikte var olmak durumunda olmasıdır. Yani hareket, hareket olarak kendisini kurabilmek için bir ötekine, yani durağanlığa muhtaçtır. Bir yerde/zamanda hareket, başka bir yerde/zamanda durağanlığı işaret ettiği ölçüde anlamlı bir kavramsal çerçeve sunacaktır. Aksi takdirde hareketin mutlak olması, yani her yerde/zamanda bulunması sonuç olarak hareketi hiçbir yerde/zamanda yapacağından kavram herhangi bir yaptırım gücünden yoksun kalacaktır. Mutlak hareketten çeşitli değer, rejim ve alanlar çıkmayacağı gibi (zira herhangi bir ölçüm/sabitleme yapmak olanaksızdır), mutlak durağanlıktan da aynı şekilde üretkenlik beklenemez (çünkü üzerinde konuşulacak ve kavramsallaştırılacak ayırt edici bir fark ortaya çıkmaz). Bu ikilik hareketin gerek tanımını anlamak gerekse siyaset ile olan ilişkisini kurmak için önemlidir.
Hareketin İki Niteliği
Hareketin siyaset ile ilişkisine geçilirken öncelikli olarak ele alınması gereken konu, hareketin iki temel bileşenidir. Yukarıdaki temel hareket tartışmasından yola çıkıldığında doğal olarak akla önce hareketin fiziksel yönü gelecektir. Canlı/cansız varlıkların bir zaman ve mekân aralığında konum değiştirmesi aslında doğrudan fiziksel bir değişime dikkat çekmektedir. Hareketin bu fiziksel boyutu (mesela yürüme, koşma, itme gibi fiiller) kavramsal çerçeve açısından hiçbir zaman göz ardı edilemeyecek bir yöndür; yani hareket mevzu bahis olduğunda orada her zaman fiziksel bir konum değişikliği olmak zorundadır. Ancak öte yandan hareketin yalnızca fiziksellikten ibaret olduğunu öne sürmek de tartışmayı özellikle sosyal bilimler alanından bakıldığında oldukça kısır ve eksik bırakacaktır. Beden hareketinin olmazsa olmaz eşlerinden birisi, fiziksel hareketle birlikte anlam, sembol, değer ve temsillerin de taşınması, oluşturulması, bozulması, değiştirilmesi ve yeniden üretilmesidir. Kısaca hareketin sosyal yönü olarak adlandırılacak bu boyut, fiziksellikle birbirinden ayrılamaz bir ikili oluşturmaktadır. Hareket kavramının analitik olarak ayrıt edici ve güçlü bir çerçeve sunabilmesi açısından fiziksellik ve sosyallik yanlarının arasındaki sağlam bağ asla dikkatten kaçmamalıdır.
Bir örnek ile bu yakınlığı aydınlatmak gerekirse şunlar söylenebilir: Trenle bir yerden bir yere seyahat etmek isteyen koyu renkli tene sahip birisi ile beyaz tenli birisinin, aynı yolu kat edecek olsalar dahi aynı hareketi gerçekleştirdiklerini söylemek indirgemeci ve yetersiz olacaktır. Zira fiziksel olarak aynı konum değişikliğini sergilemekle birlikte koyu renk ten ile açık renk bir tenin taşıdıkları sosyal, siyasal ve dini temsiller bütünü oldukça büyük farklılıklar gösterecektir. Siyaset gündemini de oldukça meşgul eden ırkçılık, dinsel ayrımcılık veyahut terörizm tartışmalarından bakıldığında bu örneğin somut bir zeminde düşünülmesi daha kolay hale gelecektir.
Hareket ve Siyaset
Hareket, yukarıda sözü edilen birçok alan ile birlikte aslında siyasetin de önemli unsurlarından birisidir. Fakat gerek akademik literatüre, gerekse kamuoyu tartışmalarına bakıldığında hareketin kendi içinde anlamlı ve önemli bir siyasal kavram olduğuna yönelik bir değerlendirmeye rastlamak oldukça güçtür. Bunun yerine hareket genellikle başka kavramlarla bir araya getirilerek kullanılmaktadır. Örnek olarak toplumsal hareketler veyahut yeşiller hareketi gibi nitelendirmeler verilebilir. Hareketin kavram olarak sürekli bu şekilde eklemlemeli (amiyane tabirle yancı) kullanılması, kavramın siyaset açısından kendi içinde taşıdığı kurucu niteliğin göz ardı edilmesine sebep olmaktadır. Siyaset terminolojisindeki bilinen ikiliklerden birisi olan parti-hareket çerçevesi de hareketi kendi başına ele alıyor gibi görünmekle birlikte, kavramın içeriğini toplumsal hareketler tartışmasındakinden çok da farklı biçimde doldurmamaktadır. Bu doğrultuda hareket denildiğinde tartışmanın otomatik olarak toplumsal-siyasal hareketler bağlamına çekilmesi, hareketi belirli bir kitle eylemliliğine indirgeyerek kavramın kitle ya da eylem harici, örneğin devlet yönetimi düzeyinde ya da gündelik hayat pratiklerinin şekillenmesindeki rolünü göz ardı etmektedir. Ayrıca toplumsal-siyasal hareketler bağlamında incelenen somut örnekler düşünüldüğünde, hareket kavramının çoğunlukla ilerlemeci/demokratik/özgürlükçü olarak nitelendirildiği görülmektedir. Fakat hareketin kendi içinde böylesi bir yönelimi olmadığı, hareketin ilerlemeci ya da özgürlükçü olabileceği gibi baskıcı ya da muhafazakâr biçimlerde de açığa çıkabileceği söylenebilir. Sonuç olarak, hareketin toplumsal ya da siyasal kitle olaylarının bir türevi olarak ele alınması, harekete dair birçok unsurun arka planda bırakılmasına yol açmaktadır.
Bu sebeple, hareketi ilk bölümde verilen tanıma sadık kalarak siyasete uyarlamak farklı bir bakış açısı sunmakla kalmayıp, siyasetin hareket ile olan bağının ne kadar sıkı olduğunu göstermesi bakımından şaşırtıcı yollar açabilecektir. Bir önceki paragrafta ele alınan yönelime bu anlamda bir istisna olarak Alman siyaset kuramcısı Carl Schmitt verilebilir. Çünkü Schmitt hareketi kendi içinde ve siyaseten kurucu bir kavram olarak ele alan yegâne düşünürdür. Schmitt’e göre bir yanda durağan kurumsal yapı olan devlet ile öte yanda politik olmayan halkı birleştiren, onlara ruh-kimlik kazandıran ve itici güç teşkil eden unsur harekettir. Schmitt böylesi bir sonuca Naziler dönemi bağlamında varmıştır, fakat hareket ile siyasetin ilişkisi bu bağlamla sınırlı kalmamakta, onun ötesine geçmektedir. Siyaset, ilk siyasal örgütlenme biçimlerinden bu yana her zaman siyaset ile alakalı canlı/cansız varlıkların (mesela devlet, vatandaş, toprak, sınır, mülkiyet vs.) hareketinin düzenlenmesiyle ilgili olmuştur. Bu düzenlemeye kavramsal olarak Kotef’in kullandığı “hareket rejimleri” adını vermek doğru olacaktır. Siyasetin hareketin ve hareket rejimlerinin biçimlendirilmesi üzerine olduğunu belirtmek, aynı zamanda durağanlığın şekillendirilmesi ile ilgili bir yöne de vurgu yapmak durumundadır çünkü ilk bölümde bu diyalektiğin zorunluluğu gösterilmiştir. Örneğin bir devletin hareket ederek sınırlarını genişletmeye yönelik bir hareket rejimi uygulaması, başka bir devletin durağanlaştırılması ve küçülmesini beraberinde getirir. Ya da belirli bir kamusal alana yönelik sınırlama politikaları, başka bir alanda açıklığa sebep olmak durumundadır. Zaten siyasetin de esas meselesinin hareket ile durağanlığın arasındaki sınırın nerede, kim tarafından, neye dayanarak, nasıl çizileceği ve kimlerin hangi tarafta bırakılacağıdır. Kabaca kavramlar üzerinden giderek ifade etmek için, bir önceki cümlenin kim sorusunun egemenlik, neye dayanarak kısmının meşruiyet-otorite, nasıl kısmının ise yöntem (şiddet-müzakere) ile ilgili olduğu düşünülebilir.
Kısaca belirtmek gerekirse, siyasetin temelini hareket rejimi (yani hareket ile durağanlık arasındaki sınırın çizilmesi) oluşturur. Bir başka deyişle bu sınır, siyasetin biçimini ifade eder. Biçimin içeriği ise farklı siyasal rejimler ve ideolojiler tarafından değişik yaklaşımlarla doldurulur.
Siyasal Rejimler
Klasik anlamda siyasal düşünceler tarihinde baktığımızda, siyasal rejimlerin aslında farklı açılardan hareket rejimleri olduğunu söylemek pek de mantık dışı olmayacaktır. Örneğin monarşide tek bir kişi, oligarşide belirli bir zümre, demokraside ise kabaca halk bu hareketin düzenlenme ve sınırlandırılmasına karar verenler olarak ortaya çıkarlar. Siyasetin en hayati partnerlerinden birisi olan kamusallığın düzenlenmesi de tam olarak bununla ilintilidir. Bu alanlara kimlerin girebileceği, nasıl giyinebilecekleri, nasıl hareket edebilecekleri mutlaka ve mutlaka siyasal rejimlerin konusu olmuştur. Hatta örneğin Hagar Kotef’in belirttiği üzere, demokrasinin esas kelime anlamı, demos kratia (halk yönetimi) öbeğindeki demos, ilk olarak kamusal alanlara ulaşabilmek için epey bir yol yürümesi gerekenleri işaret etmekteydi.Demos, şehir merkezine uzak kırsal yerleşim yerlerinde ikamet eden ve bu coğrafi şartlardan ötürü kamusallıkla zor bir ilişki içinde bulunanların ortak adıydı. Demokrasi kavramı da bu zorluklarla yüzleşenlerin karar verme yetkisine sahip olabildiği yönetim biçimi olarak ortaya çıkmıştı diye düşünülebilir. Benzer bir şekilde Platon’un demokrasi eleştirisinin ana damarı da hareket ile ilgilidir: Demokrasi ile birlikte gelen sınırsız ve kontrolsüz hareket sebebiyle herhangi bir değer, düzen ve erdemli yaşam zemini oluşturmak imkânsız hale gelmiştir. Dolayısıyla hareketin belirli ölçüde kontrol altına alınması gerekmektedir. İdeal filozof-kralını mağara alegorisiyle göstermeye çalışan Platon, burada da harekete başvurmaktadır: Filozof-kral olmaya giden yol, mağara duvarındaki gölgelere sırt çevirip mağara girişindeki ışığa yönelmekle başlar. Dolayısıyla Batı siyasal düşüncesinde ta en başından beri siyaseti kuran unsur harekettir. Doğu düşüncesinde de hareketin özellikle bazı düşünürler açısından oldukça ön planda olduğu görülebilir. Örneğin İbn-i Haldun’un harekete dayalı bedevi yaşam tarzını ve bundan türeyen asabiye kavramını yüceltmesi, ancak aynı zamanda bunun sınırlarını çizerek durağanlığa da bir yer ayırması, açıkça hareket kavramı kullanılıyor olmasa da ana fikir açısından hareket ile ilgilidir.
En basit şekilde düşünüldüğünde, baskıcı olarak adlandırılan bir siyasi rejim ile nispeten daha özgürlükçü olduğu ileri sürülen bir rejimi birbirinden ayıran hayati unsur hareket rejimidir. Yani rejimler birbirlerinden üzerinde yükseldikleri hareket düzenleri sayesinde farklılaşırlar.
İdeoloji ve Özne
Hareketin düzenlenmesi, şüphesiz ki farklı siyasal rejimlere göre değişebildiği gibi, çeşitli ideolojik yaklaşımlara göre de hareket rejimi çerçevesine başka içerikler kazandırabilmektedir. Tarihsel düşünüldüğünde, klasik liberalizmin yükselişiyle hareket özgürlüğü kavramının gündeme gelmesi arasında oldukça sıkı bir bağlantı vardır. Bir yerden bir yere gidebilmenin oldukça zor ve izne tabi olduğu Orta Çağ Avrupa’sındaki bu boyut, liberalizmin kendisini siyasal bir ideoloji olarak kurması ve özgürlüğün temeli olarak hareketi baz almasında etkili olmuştur. Aynı zamanda sermayenin özel mülkiyet temelli hareketi de iktisadi açıdan liberalizmin hareket-özgürlük denkliğini korur ve destekler niteliktedir. Liberalizme birçok yandan karşı duran ideolojiler olarak öne sürülebilecek muhafazakârlık ve Marksizm tam da Liberalizm’in bu hareket rejimine çeşitli eleştiriler getirmişlerdir: Muhafazakârlıkta hareket serbestliğinin toplumsal-sosyal ve anlamsal yapıyı çökerteceği düşünülmüş ve bu serbestliğe yönelik eleştiriler getirilmiştir. Marksizm ise sermayenin özel mülkiyet temelli hareket serbestliğinin sömürüye yol açacağına dikkat çekerek kendisini temellendirmiştir. Bu klasik Batı ideolojilerine ek olarak, kısaca söylenebilir ki ırkçı ideolojiler hareket rejimlerini ten rengi, dil, din ve kültürel temelde kurarken, toplumsal cinsiyet temelli ideolojik yaklaşımlar bu sınırı beden, toplumsal cinsiyet (gender) ve cinsiyet (sex) gibi unsurlar üzerinde inşa ederler.
İdeolojiler yalnızca hareket rejiminin içerik rengini belirlemekle kalmazlar, aynı zamanda farklı özneleşme konumları sunabildikleri ölçüde de hareket ile ilişkili hale gelirler. Belirli bir ideolojinin çizdiği sınır, kimlerin hareketinin serbest bırakılması, kimlerinkinin ise kısıtlanması gerektiği üzerine olduğu ölçüde asimetrik özne konumlarını da beraberinde getirir. Nazizm örneğinde açıkça görülür ki, hareketi serbest bırakılması gerekenler Aryan ırk iken, hareketleri tehdit olarak algılanıp sınırlandırılması ve hatta yok edilmesi gerekenler Yahudiler, eşcinseller ve Çingenelerdir. Nazizm çerçevesinde sözü edilen tikel grupların özne konumları bu sayede ortaya çıkar. Yani burada vurgulanmak istenen düşünce, hareket rejiminin içeriği olan ideolojilerin her zaman kendi beraberinde farklı özneleşme biçimleri getirdiğidir.
Güncel Tartışmalar
Tanımlarla bu noktaya kadar geldikten sonra, güncel bazı tartışmalardan söz etmenin hem kuramsal hem de pratik olarak kavramayı kolaylaştıracağı düşünüldüğünden, örneklerle devam etmek uygun düşecektir.
Mesela güncel devlet tartışmalarında hareket rejimleri kavramı doğrultusunda ortaya atılan savlardan birisi oldukça önemlidir: Devletler, yalnızca Max Weber’in dediği gibi şiddet tekelini elinde bulundurmakla kalmamakta, aynı zamanda hareketin meşru kanallarına karar verme tekeline de sahip olmaktadırlar. Burada pasaportun bulunması oldukça önemli bir dönüm noktasıdır. Pasaport ile devletler, hangi vatandaşların ne kadar süre ve harç karşılığında seyahat edebilme serbestliğine sahip olabileceğine karar vermektedir. Bu sayede hareketin gerek fiziksel gerekse sosyal yönünün taşınabilirliği biçimlendirilmektedir.
Bir diğer örnek olarak söylenebilir ki, gerek dünya gerekse Türkiye siyasi gündeminin sıklıkla kamuoyuna yansıyan tartışma çerçevelerinden birisi olan güvenlik-özgürlük ikiliği, hemen hemen hiçbir zaman doğrudan hareket kavramıyla ilişkilendirilmemiştir. Hâlbuki meselenin bir bakışta tamamıyla hareketin düzenlenmesi olduğu öne sürülebilir. Çünkü güvenlik politikası adı altında ortaya konan askeri, iktisadi, hukuki ve toplumsal politikaların, her zaman belirli özne ve nesnelerin hareketini kısıtlamak, sabitlemek, engellemek veyahut başka alanlarla yönlendirmek olduğu görülmektedir. 7 Haziran seçimleri sonrası Türkiye’de oluşan terör ortamı akabinde gelişen sokağa çıkma yasaklarının tam da bu noktada anlam kazandığı açıktır. Bu yasaklar, güvenlik söylemi ve terörle mücadele söyleminin devreye girmesiyle ilgili bölgelerde hareket düzeni değişmiş, insanların insanlara (örn: akrabalar), insanların nesnelere (örn: temel tüketim maddeleri) ve nesnelerin nesnelere (ulaşım araçları - yerleşim yerleri) yönelik hareketleri bambaşka haller almak durumunda kalmıştır. Böylesi bir hareket kısıtlaması beraberinde hareketin başka yerlere/bölgelere/illere doğru yönelmesini getirmiş ve birçok göç olayı gerçekleşmiştir. Güvenlik politikalarına yönelik ele alınan bu hareket çerçevesi, aynı şekilde hoşgörü, serbest bırakma ya da müdahale etmeme gibi genel olarak özgürlük yaklaşımıyla birlikte anılan kavramların incelenmesi noktasında da benzer bir biçimde uyarlanabilir.
Özgürlük-güvenlik tartışmasına ek olarak gündemde olan bir diğer hayati mesele, uzunca bir süredir dünyanın büyük bir kısmında konuşulan Suriyeli mülteci krizidir. Mültecilerin durumuyla ilgili yürütülen siyasi müzakereler, pazarlıklar, bunlarla ilgili olarak ortaya çıkan çeşitli toplumsal ve siyasal tepkiler mültecilerin, değerlerin ve hatta sınırların hareket alanlarının düzenlenmesi, resmileşmesi ve durağanlaştırılması ile ilgilidir. Türkiye’den AB’ye kadar geniş bir alanda yayılmış bulunan mültecilerin hareket/durağanlık düzenleri özellikle AB’deki yerleşik ülke politikaları açısından kimilerince büyük bir tehdit olarak algılanmıştır. Hareketin yarattığı bu tehdit, bir başka bağlamda bir fırsat olarak görülebilmektedir: Türkiye Devleti bu hareketliliği bir koz olarak kullanarak AB’den hem iktisadi yardım hem de vize serbestliği almaya yönelik müzakereleri hızlandırmıştır. Bu süreçlerin bir sonuca dönüşüp dönüşmeyeceği ayrı bir tartışma konusu oladursun, Suriyeli mültecilerin durumu bağlamında hareketin düzenlenmesinin ülkeler, kıtalararası ve hatta küresel ölçekte oldukça önemli bir yer işgal ettiğini görmemek hemen hemen olanaksız hale gelmiştir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ a b c d Kotef, H. "Movement". 24 Şubat 2016 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 27 Temmuz 2016.
- ^ Kavram İngilizce olarak motion, movement ya da mobility olarak ele alınıyor olmakla birlikte bu kavramlar arasındaki ayırt edici farklar oldukça azdır. Motion daha çok fizik alanında kullanımdayken movement dans, müzik ve siyaset alanlarında düşünülmektedir. Mobility ise genellikle bir iktidar rejimi tarafından düzenlemeye tabi tutulmuş hareket, biçimli hareket şeklinde incelenmektedir ya da toplumsal sınıf ve tabakalar arası ekonomik geçişliliklere karşılık gelmektedir. Fakat tekrar vurgulanmalıdır ki, bu kavramlar arasındaki farklar oldukça asgaridir.
- ^ Bu noktada “Hareketlerin Hareketi” olarak isimlendirilen Dünya Sosyal Forumu’nun çeşitli kitle hareketlerinden ortaya çıktığını kabul etmekle beraber, onları aşan, o hareketliliklerin daha genel (gerek devlet, gerek devletlerüstü, gerekse gündelik pratikler) bağlamlarda düzenlenmesini kendine esas aldığı ölçüde kendisini açığa çıkaran hareketlerden farklılaştığı ve tartışma çerçevesine göre istisnalaştığı söylenebilir.
- ^ Agamben, G. . 24 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2016.
- ^ Son yıllarda birçok şehir ve bölge kapsamında gündeme gelen kentsel dönüşüm projelerinin de bu açıdan bakıldığında belirli toplumsal kesimlerin hareketinin düzenlenmesine (merkeze ve kaynaklara ulaşım, sosyalleşebilme olanakları vs.) yönelik olduğu düşünülebilir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Ocak 2020 Hareket fizikten spora performans sanatlarindan tibba bircok alanda ve bircok yonden ele alinan kavramlardan birisi olarak basit ve genel bicimde bir cismin belirli bir zamanda ve mekanda konum degistirmesi seklinde tanimlanir Siklikla fen bilimleri alanindaki onemiyle on plana cikan hareket kavrami ozellikle 1990 larin basinda sosyal bilimlerde beliren ve mobility turn harekete donus olarak adlandirilan yaklasimin sonucu olarak siyaset cografya sosyoloji antropoloji ve kulturel calismalar gibi alanlarin da oncelikli tartisma konularindan birisi haline gelmistir Bu sayede siyaset bilimi disiplininde cogu kez toplumsal ya da siyasal kavramlariyla birlikte gundeme gelen hareket artik kendi icerisinde anlami olan ve siyasete yonelik kurucu nitelikler barindiran bir kavram olarak incelenmeye baslamistir TanimZaman ve mekan yukarida ilk cumledeki tanimdan bakildiginda hareketin on kosuludur hareket her zaman bir yerde ve bir zamanda gerceklesir yani mutlak degildir Fizikte cisimlerin belirli bir yuzeyde futbolda top ve oyuncularin sahada bir danscinin sahnede tipta ise mesela vucudun temel taslarindan birisi olan kanin damarlardaki hareketi bu ana fikre ornek olarak dusunulebilir Zaman ve mekanin hareket acisindan hayati onemini belirtirken bir serh dusmekte de fayda vardir Akla asla yalnizca sabit bir mekan ve zamanin hareketi mumkun kilabilecegi fikri getirilmemelidir hareket bir zaman ve mekanda konumsal degisimi imledigi gibi hareket sayesinde farkli zaman ve mekan turleri ortaya cikabilir Bir baska deyisle hareket zaman ve mekani beraberinde tasir Yani aradaki iliski tek yonlu sabit degil diyalektik dinamiktir Hareket ile zaman mekan karsilikli olarak etkilesir ve birbirlerini donustururler Hareketin mutlak olmadiginin gostergelerinden olan bir diger onemli nokta da hareketin mantiksal bir zorunluluk olarak duraganlikla birlikte var olmak durumunda olmasidir Yani hareket hareket olarak kendisini kurabilmek icin bir otekine yani duraganliga muhtactir Bir yerde zamanda hareket baska bir yerde zamanda duraganligi isaret ettigi olcude anlamli bir kavramsal cerceve sunacaktir Aksi takdirde hareketin mutlak olmasi yani her yerde zamanda bulunmasi sonuc olarak hareketi hicbir yerde zamanda yapacagindan kavram herhangi bir yaptirim gucunden yoksun kalacaktir Mutlak hareketten cesitli deger rejim ve alanlar cikmayacagi gibi zira herhangi bir olcum sabitleme yapmak olanaksizdir mutlak duraganliktan da ayni sekilde uretkenlik beklenemez cunku uzerinde konusulacak ve kavramsallastirilacak ayirt edici bir fark ortaya cikmaz Bu ikilik hareketin gerek tanimini anlamak gerekse siyaset ile olan iliskisini kurmak icin onemlidir Hareketin Iki NiteligiHareketin siyaset ile iliskisine gecilirken oncelikli olarak ele alinmasi gereken konu hareketin iki temel bilesenidir Yukaridaki temel hareket tartismasindan yola cikildiginda dogal olarak akla once hareketin fiziksel yonu gelecektir Canli cansiz varliklarin bir zaman ve mekan araliginda konum degistirmesi aslinda dogrudan fiziksel bir degisime dikkat cekmektedir Hareketin bu fiziksel boyutu mesela yurume kosma itme gibi fiiller kavramsal cerceve acisindan hicbir zaman goz ardi edilemeyecek bir yondur yani hareket mevzu bahis oldugunda orada her zaman fiziksel bir konum degisikligi olmak zorundadir Ancak ote yandan hareketin yalnizca fiziksellikten ibaret oldugunu one surmek de tartismayi ozellikle sosyal bilimler alanindan bakildiginda oldukca kisir ve eksik birakacaktir Beden hareketinin olmazsa olmaz eslerinden birisi fiziksel hareketle birlikte anlam sembol deger ve temsillerin de tasinmasi olusturulmasi bozulmasi degistirilmesi ve yeniden uretilmesidir Kisaca hareketin sosyal yonu olarak adlandirilacak bu boyut fiziksellikle birbirinden ayrilamaz bir ikili olusturmaktadir Hareket kavraminin analitik olarak ayrit edici ve guclu bir cerceve sunabilmesi acisindan fiziksellik ve sosyallik yanlarinin arasindaki saglam bag asla dikkatten kacmamalidir Bir ornek ile bu yakinligi aydinlatmak gerekirse sunlar soylenebilir Trenle bir yerden bir yere seyahat etmek isteyen koyu renkli tene sahip birisi ile beyaz tenli birisinin ayni yolu kat edecek olsalar dahi ayni hareketi gerceklestirdiklerini soylemek indirgemeci ve yetersiz olacaktir Zira fiziksel olarak ayni konum degisikligini sergilemekle birlikte koyu renk ten ile acik renk bir tenin tasidiklari sosyal siyasal ve dini temsiller butunu oldukca buyuk farkliliklar gosterecektir Siyaset gundemini de oldukca mesgul eden irkcilik dinsel ayrimcilik veyahut terorizm tartismalarindan bakildiginda bu ornegin somut bir zeminde dusunulmesi daha kolay hale gelecektir Hareket ve SiyasetHareket yukarida sozu edilen bircok alan ile birlikte aslinda siyasetin de onemli unsurlarindan birisidir Fakat gerek akademik literature gerekse kamuoyu tartismalarina bakildiginda hareketin kendi icinde anlamli ve onemli bir siyasal kavram olduguna yonelik bir degerlendirmeye rastlamak oldukca guctur Bunun yerine hareket genellikle baska kavramlarla bir araya getirilerek kullanilmaktadir Ornek olarak toplumsal hareketler veyahut yesiller hareketi gibi nitelendirmeler verilebilir Hareketin kavram olarak surekli bu sekilde eklemlemeli amiyane tabirle yanci kullanilmasi kavramin siyaset acisindan kendi icinde tasidigi kurucu niteligin goz ardi edilmesine sebep olmaktadir Siyaset terminolojisindeki bilinen ikiliklerden birisi olan parti hareket cercevesi de hareketi kendi basina ele aliyor gibi gorunmekle birlikte kavramin icerigini toplumsal hareketler tartismasindakinden cok da farkli bicimde doldurmamaktadir Bu dogrultuda hareket denildiginde tartismanin otomatik olarak toplumsal siyasal hareketler baglamina cekilmesi hareketi belirli bir kitle eylemliligine indirgeyerek kavramin kitle ya da eylem harici ornegin devlet yonetimi duzeyinde ya da gundelik hayat pratiklerinin sekillenmesindeki rolunu goz ardi etmektedir Ayrica toplumsal siyasal hareketler baglaminda incelenen somut ornekler dusunuldugunde hareket kavraminin cogunlukla ilerlemeci demokratik ozgurlukcu olarak nitelendirildigi gorulmektedir Fakat hareketin kendi icinde boylesi bir yonelimi olmadigi hareketin ilerlemeci ya da ozgurlukcu olabilecegi gibi baskici ya da muhafazakar bicimlerde de aciga cikabilecegi soylenebilir Sonuc olarak hareketin toplumsal ya da siyasal kitle olaylarinin bir turevi olarak ele alinmasi harekete dair bircok unsurun arka planda birakilmasina yol acmaktadir Bu sebeple hareketi ilk bolumde verilen tanima sadik kalarak siyasete uyarlamak farkli bir bakis acisi sunmakla kalmayip siyasetin hareket ile olan baginin ne kadar siki oldugunu gostermesi bakimindan sasirtici yollar acabilecektir Bir onceki paragrafta ele alinan yonelime bu anlamda bir istisna olarak Alman siyaset kuramcisi Carl Schmitt verilebilir Cunku Schmitt hareketi kendi icinde ve siyaseten kurucu bir kavram olarak ele alan yegane dusunurdur Schmitt e gore bir yanda duragan kurumsal yapi olan devlet ile ote yanda politik olmayan halki birlestiren onlara ruh kimlik kazandiran ve itici guc teskil eden unsur harekettir Schmitt boylesi bir sonuca Naziler donemi baglaminda varmistir fakat hareket ile siyasetin iliskisi bu baglamla sinirli kalmamakta onun otesine gecmektedir Siyaset ilk siyasal orgutlenme bicimlerinden bu yana her zaman siyaset ile alakali canli cansiz varliklarin mesela devlet vatandas toprak sinir mulkiyet vs hareketinin duzenlenmesiyle ilgili olmustur Bu duzenlemeye kavramsal olarak Kotef in kullandigi hareket rejimleri adini vermek dogru olacaktir Siyasetin hareketin ve hareket rejimlerinin bicimlendirilmesi uzerine oldugunu belirtmek ayni zamanda duraganligin sekillendirilmesi ile ilgili bir yone de vurgu yapmak durumundadir cunku ilk bolumde bu diyalektigin zorunlulugu gosterilmistir Ornegin bir devletin hareket ederek sinirlarini genisletmeye yonelik bir hareket rejimi uygulamasi baska bir devletin duraganlastirilmasi ve kuculmesini beraberinde getirir Ya da belirli bir kamusal alana yonelik sinirlama politikalari baska bir alanda acikliga sebep olmak durumundadir Zaten siyasetin de esas meselesinin hareket ile duraganligin arasindaki sinirin nerede kim tarafindan neye dayanarak nasil cizilecegi ve kimlerin hangi tarafta birakilacagidir Kabaca kavramlar uzerinden giderek ifade etmek icin bir onceki cumlenin kim sorusunun egemenlik neye dayanarak kisminin mesruiyet otorite nasil kisminin ise yontem siddet muzakere ile ilgili oldugu dusunulebilir Kisaca belirtmek gerekirse siyasetin temelini hareket rejimi yani hareket ile duraganlik arasindaki sinirin cizilmesi olusturur Bir baska deyisle bu sinir siyasetin bicimini ifade eder Bicimin icerigi ise farkli siyasal rejimler ve ideolojiler tarafindan degisik yaklasimlarla doldurulur Siyasal RejimlerKlasik anlamda siyasal dusunceler tarihinde baktigimizda siyasal rejimlerin aslinda farkli acilardan hareket rejimleri oldugunu soylemek pek de mantik disi olmayacaktir Ornegin monarside tek bir kisi oligarside belirli bir zumre demokraside ise kabaca halk bu hareketin duzenlenme ve sinirlandirilmasina karar verenler olarak ortaya cikarlar Siyasetin en hayati partnerlerinden birisi olan kamusalligin duzenlenmesi de tam olarak bununla ilintilidir Bu alanlara kimlerin girebilecegi nasil giyinebilecekleri nasil hareket edebilecekleri mutlaka ve mutlaka siyasal rejimlerin konusu olmustur Hatta ornegin Hagar Kotef in belirttigi uzere demokrasinin esas kelime anlami demos kratia halk yonetimi obegindeki demos ilk olarak kamusal alanlara ulasabilmek icin epey bir yol yurumesi gerekenleri isaret etmekteydi Demos sehir merkezine uzak kirsal yerlesim yerlerinde ikamet eden ve bu cografi sartlardan oturu kamusallikla zor bir iliski icinde bulunanlarin ortak adiydi Demokrasi kavrami da bu zorluklarla yuzlesenlerin karar verme yetkisine sahip olabildigi yonetim bicimi olarak ortaya cikmisti diye dusunulebilir Benzer bir sekilde Platon un demokrasi elestirisinin ana damari da hareket ile ilgilidir Demokrasi ile birlikte gelen sinirsiz ve kontrolsuz hareket sebebiyle herhangi bir deger duzen ve erdemli yasam zemini olusturmak imkansiz hale gelmistir Dolayisiyla hareketin belirli olcude kontrol altina alinmasi gerekmektedir Ideal filozof kralini magara alegorisiyle gostermeye calisan Platon burada da harekete basvurmaktadir Filozof kral olmaya giden yol magara duvarindaki golgelere sirt cevirip magara girisindeki isiga yonelmekle baslar Dolayisiyla Bati siyasal dusuncesinde ta en basindan beri siyaseti kuran unsur harekettir Dogu dusuncesinde de hareketin ozellikle bazi dusunurler acisindan oldukca on planda oldugu gorulebilir Ornegin Ibn i Haldun un harekete dayali bedevi yasam tarzini ve bundan tureyen asabiye kavramini yuceltmesi ancak ayni zamanda bunun sinirlarini cizerek duraganliga da bir yer ayirmasi acikca hareket kavrami kullaniliyor olmasa da ana fikir acisindan hareket ile ilgilidir En basit sekilde dusunuldugunde baskici olarak adlandirilan bir siyasi rejim ile nispeten daha ozgurlukcu oldugu ileri surulen bir rejimi birbirinden ayiran hayati unsur hareket rejimidir Yani rejimler birbirlerinden uzerinde yukseldikleri hareket duzenleri sayesinde farklilasirlar Ideoloji ve OzneHareketin duzenlenmesi suphesiz ki farkli siyasal rejimlere gore degisebildigi gibi cesitli ideolojik yaklasimlara gore de hareket rejimi cercevesine baska icerikler kazandirabilmektedir Tarihsel dusunuldugunde klasik liberalizmin yukselisiyle hareket ozgurlugu kavraminin gundeme gelmesi arasinda oldukca siki bir baglanti vardir Bir yerden bir yere gidebilmenin oldukca zor ve izne tabi oldugu Orta Cag Avrupa sindaki bu boyut liberalizmin kendisini siyasal bir ideoloji olarak kurmasi ve ozgurlugun temeli olarak hareketi baz almasinda etkili olmustur Ayni zamanda sermayenin ozel mulkiyet temelli hareketi de iktisadi acidan liberalizmin hareket ozgurluk denkligini korur ve destekler niteliktedir Liberalizme bircok yandan karsi duran ideolojiler olarak one surulebilecek muhafazakarlik ve Marksizm tam da Liberalizm in bu hareket rejimine cesitli elestiriler getirmislerdir Muhafazakarlikta hareket serbestliginin toplumsal sosyal ve anlamsal yapiyi cokertecegi dusunulmus ve bu serbestlige yonelik elestiriler getirilmistir Marksizm ise sermayenin ozel mulkiyet temelli hareket serbestliginin somuruye yol acacagina dikkat cekerek kendisini temellendirmistir Bu klasik Bati ideolojilerine ek olarak kisaca soylenebilir ki irkci ideolojiler hareket rejimlerini ten rengi dil din ve kulturel temelde kurarken toplumsal cinsiyet temelli ideolojik yaklasimlar bu siniri beden toplumsal cinsiyet gender ve cinsiyet sex gibi unsurlar uzerinde insa ederler Ideolojiler yalnizca hareket rejiminin icerik rengini belirlemekle kalmazlar ayni zamanda farkli oznelesme konumlari sunabildikleri olcude de hareket ile iliskili hale gelirler Belirli bir ideolojinin cizdigi sinir kimlerin hareketinin serbest birakilmasi kimlerinkinin ise kisitlanmasi gerektigi uzerine oldugu olcude asimetrik ozne konumlarini da beraberinde getirir Nazizm orneginde acikca gorulur ki hareketi serbest birakilmasi gerekenler Aryan irk iken hareketleri tehdit olarak algilanip sinirlandirilmasi ve hatta yok edilmesi gerekenler Yahudiler escinseller ve Cingenelerdir Nazizm cercevesinde sozu edilen tikel gruplarin ozne konumlari bu sayede ortaya cikar Yani burada vurgulanmak istenen dusunce hareket rejiminin icerigi olan ideolojilerin her zaman kendi beraberinde farkli oznelesme bicimleri getirdigidir Guncel TartismalarTanimlarla bu noktaya kadar geldikten sonra guncel bazi tartismalardan soz etmenin hem kuramsal hem de pratik olarak kavramayi kolaylastiracagi dusunuldugunden orneklerle devam etmek uygun dusecektir Mesela guncel devlet tartismalarinda hareket rejimleri kavrami dogrultusunda ortaya atilan savlardan birisi oldukca onemlidir Devletler yalnizca Max Weber in dedigi gibi siddet tekelini elinde bulundurmakla kalmamakta ayni zamanda hareketin mesru kanallarina karar verme tekeline de sahip olmaktadirlar Burada pasaportun bulunmasi oldukca onemli bir donum noktasidir Pasaport ile devletler hangi vatandaslarin ne kadar sure ve harc karsiliginda seyahat edebilme serbestligine sahip olabilecegine karar vermektedir Bu sayede hareketin gerek fiziksel gerekse sosyal yonunun tasinabilirligi bicimlendirilmektedir Bir diger ornek olarak soylenebilir ki gerek dunya gerekse Turkiye siyasi gundeminin siklikla kamuoyuna yansiyan tartisma cercevelerinden birisi olan guvenlik ozgurluk ikiligi hemen hemen hicbir zaman dogrudan hareket kavramiyla iliskilendirilmemistir Halbuki meselenin bir bakista tamamiyla hareketin duzenlenmesi oldugu one surulebilir Cunku guvenlik politikasi adi altinda ortaya konan askeri iktisadi hukuki ve toplumsal politikalarin her zaman belirli ozne ve nesnelerin hareketini kisitlamak sabitlemek engellemek veyahut baska alanlarla yonlendirmek oldugu gorulmektedir 7 Haziran secimleri sonrasi Turkiye de olusan teror ortami akabinde gelisen sokaga cikma yasaklarinin tam da bu noktada anlam kazandigi aciktir Bu yasaklar guvenlik soylemi ve terorle mucadele soyleminin devreye girmesiyle ilgili bolgelerde hareket duzeni degismis insanlarin insanlara orn akrabalar insanlarin nesnelere orn temel tuketim maddeleri ve nesnelerin nesnelere ulasim araclari yerlesim yerleri yonelik hareketleri bambaska haller almak durumunda kalmistir Boylesi bir hareket kisitlamasi beraberinde hareketin baska yerlere bolgelere illere dogru yonelmesini getirmis ve bircok goc olayi gerceklesmistir Guvenlik politikalarina yonelik ele alinan bu hareket cercevesi ayni sekilde hosgoru serbest birakma ya da mudahale etmeme gibi genel olarak ozgurluk yaklasimiyla birlikte anilan kavramlarin incelenmesi noktasinda da benzer bir bicimde uyarlanabilir Ozgurluk guvenlik tartismasina ek olarak gundemde olan bir diger hayati mesele uzunca bir suredir dunyanin buyuk bir kisminda konusulan Suriyeli multeci krizidir Multecilerin durumuyla ilgili yurutulen siyasi muzakereler pazarliklar bunlarla ilgili olarak ortaya cikan cesitli toplumsal ve siyasal tepkiler multecilerin degerlerin ve hatta sinirlarin hareket alanlarinin duzenlenmesi resmilesmesi ve duraganlastirilmasi ile ilgilidir Turkiye den AB ye kadar genis bir alanda yayilmis bulunan multecilerin hareket duraganlik duzenleri ozellikle AB deki yerlesik ulke politikalari acisindan kimilerince buyuk bir tehdit olarak algilanmistir Hareketin yarattigi bu tehdit bir baska baglamda bir firsat olarak gorulebilmektedir Turkiye Devleti bu hareketliligi bir koz olarak kullanarak AB den hem iktisadi yardim hem de vize serbestligi almaya yonelik muzakereleri hizlandirmistir Bu sureclerin bir sonuca donusup donusmeyecegi ayri bir tartisma konusu oladursun Suriyeli multecilerin durumu baglaminda hareketin duzenlenmesinin ulkeler kitalararasi ve hatta kuresel olcekte oldukca onemli bir yer isgal ettigini gormemek hemen hemen olanaksiz hale gelmistir Ayrica bakinizDunya Sosyal Forumu Asabiyye YersizyurtsuzlukKaynakca a b c d Kotef H Movement 24 Subat 2016 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 27 Temmuz 2016 Kavram Ingilizce olarak motion movement ya da mobility olarak ele aliniyor olmakla birlikte bu kavramlar arasindaki ayirt edici farklar oldukca azdir Motion daha cok fizik alaninda kullanimdayken movement dans muzik ve siyaset alanlarinda dusunulmektedir Mobility ise genellikle bir iktidar rejimi tarafindan duzenlemeye tabi tutulmus hareket bicimli hareket seklinde incelenmektedir ya da toplumsal sinif ve tabakalar arasi ekonomik gecisliliklere karsilik gelmektedir Fakat tekrar vurgulanmalidir ki bu kavramlar arasindaki farklar oldukca asgaridir Bu noktada Hareketlerin Hareketi olarak isimlendirilen Dunya Sosyal Forumu nun cesitli kitle hareketlerinden ortaya ciktigini kabul etmekle beraber onlari asan o hareketliliklerin daha genel gerek devlet gerek devletlerustu gerekse gundelik pratikler baglamlarda duzenlenmesini kendine esas aldigi olcude kendisini aciga cikaran hareketlerden farklilastigi ve tartisma cercevesine gore istisnalastigi soylenebilir Agamben G 24 Mart 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 26 Temmuz 2016 Son yillarda bircok sehir ve bolge kapsaminda gundeme gelen kentsel donusum projelerinin de bu acidan bakildiginda belirli toplumsal kesimlerin hareketinin duzenlenmesine merkeze ve kaynaklara ulasim sosyallesebilme olanaklari vs yonelik oldugu dusunulebilir