Mehmet Bahattin Baha Akşit (6 Mart 1914, Yatağan, Denizli - 27 Eylül 1995,İstanbul), Türk siyasetçi, doktor, eski milletvekili ve senatör. 27 Mayıs Darbesi sonrasında yapılan Yassıada Yargılamaları'nda idama mahkûm edilen 15 kişiden biridir. Cezası daha sonra müebbet hapse çevrildi.
1941'de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 27 Eylül 1995'te İstanbul'da öldü. Doğduğu köyde aile mezarlığında toprağa verildi.
Akşit, 1941'de evlendiği ilk eşi Bayan Nevruze'den sonra 13 Haziran 1968'de Bayan Necla (1927) ile evlenmiş olup, Dudu Bilge (1943), Ayşe Ayşen (1947), Mehmet Arif (1949), Mehmet (1953) ve Zeynep Arzu'nun (1970) babasıdır.
Ailesi
Baha Akşit, o dönem Acıpayam'a, günümüzde ise Serinhisar'a bağlı bir kasaba olan Yatağan'da doğmuştur. Baha Akşit'in ailesi Yatağan'da Müftüler olarak anılmaktadır. Buna Akşit'in büyük dedelerinin buraya yerleşip, medrese kurmaları ve birçok alim yetiştirmeleri etkili olmuştur.
Baha Akşit'in babası Arif Efendi bir medrese hocasıdır. Hitabeti çok etkili olan Arif Efendi, oldukça güçlü bir hafızaya sahiptir. Bölgesinde ""İnsan hiçbir kere okuduğunu unutur mu?"" sözleriyle meşhur olmuştur. 1913'te İzmir Vilayeti (Aydın Vilayeti) Meclis-i Umumi azalığına seçilmiştir.I. Dünya Savaşı sonunda Millî Mücadele hareketine kendi bölgesinde katılmış ve Millî Mücadele'nin en önde savunucularından biri olmuştur. 1924 yılından ölümüne kadar Acıpayam'da müftülük yapmıştır. Yatağan Medresesi'nin son hocası olan Arif Akşit 1944 yılında Kula'da doktor oğlu Baha Akşit yanındayken ölmüştür.
Baha Akşit'in annesi Dudu Hanım'dır. Baha Akşit, annesini şu şekilde tanıtmıştır:
- "Annem Dudu Hanım, babamın dede tarafıyla aynı zamanda akraba olup, babamın ikinci eşidir. Ben de bu evliliğin 7. senesinde 6 Mart 1914 tarihinde Yatağan’da dünyaya gelmişim: Annemin sülalesi Yatağan'da "Koca Hüseyinler (Gossenler)" diye anılır. Bu isim annemin dedesi Koca Hüseyin'den kaynaklanmaktadır. Benden başka iki evlat daha dünyaya getiren annem (benden on yaş küçük olan Lütfiye halen sağ, onun daha küçüğü Mehmed çocuk iken vefat etti) sebze yetiştirmeye çok meraklı bir insandı. Adamlar tutulur mevsime göre turfanda sebzeler yetiştirilirdi. Buna özel bir itina gösterirdi."
Baha Akşit, ilk okulu bitirdiğinin ertesi senesi (1928'de) annesini kaybetmiştir. Annesinin ölümü üzerine babası Arif Akşit, yeniden evlenmiştir. Bu evlilikten çocuğu olmamıştır.
Baha Akşit'in hayatında annesinin ölümü önemli bir iz bırakmıştır. Daha çocuk yaşta annesini kaybeden Baha Akşit'in ilerideki mesleğini seçmesinde de bu vefat etkili olmuştur. Bu etkiyi Baha Akşit şöyle anlatmıştır:
- “Benim ilerideki mesleğimi seçmemde etken olacak annemin vefatı, küçük yaşımda oldukça üzerimde tesir bıraktı. Yeni yazı dersleri bitince o yaz maalesef annem hastalandı. Annemin hastalığını o zaman ilçemizde bulunan Faik Bey ismindeki doktor yanlış teşhis koymuş olacak ki, daima perhiz yaptırmakla devam ettirmek istedi. Hastalığı gün geçtikçe ağırlaşıyordu. Nihayet babam Denizli'de dahiliye mütehassısı olmadığı için İzmir’den doktor Fevzi Bey'i getirmek zorunda kaldı. Doktor trenle Denizli'ye geldi. Oradan çok nadir bulunan otomobil temin etmek suretiyle Acıpayam’a geldi. Birkaç saat kaldı. Annemi muayene etti ve tüberküloz dedi. Maalesef çok geç kalmışsınız, ona çok iyi bakmanız gerekliydi. Çok iyi yedirip, çok iyi beslemek lazım gelirdi. Halbuki siz o yiyeceğim dedikçe perhize zorlamışsınız, artık telafi edilecek imkân dahilinde olduğunu sanmıyorum ama Allah'tan umut kesilmez dedi ve bıraktı gitti. Bu olay benim üzerimde öylesine tesir etti ki, ileride doktor olmamın sebebidir. Eğer Denizli'de dâhiliye mütehassısı olsaydı bunlar olmayabilir, annem de kurtulurdu."
Baha Akşit, milletvekilliği döneminde de, daha sonra da bu konuda hassasiyet göstermiş, çeşitli demek ve vakıflar kurmuş ve Denizli'deki Tıp Fakültesi'nin açılmasına da etkili olmuştur.
Çocukluğu
Bahaeddin Akşit'e ismi, 'ye atfen verilmiştir. Baha Akşit, ailenin uzun yıllar beklenen ve özlenen evladı olarak hem anne hem baba hem de dede tarafından daima daha özel ihtimam gösterilerek yetiştirilmiştir. Bu beklenen çocuğun doğumunu Ali Vehbi kitabında şöyle anlatmaktadır:
- "Yatağan müderrislerinden Arif Efendi'nin bir oğlu dünyaya gelmiştir. Uzun yıllar çocuk hasreti çeken bu zat ilk evlada sahip olunca eşe dosta meserret ziyafetleri vermiştir. İşte bu sırada gene bu nevzadın şerefine, babasının talebelerinden ve dostlarından olan Garbikaraağaç müftüsü Hasan Hilmi de onların neşe ve sevinçlerine katılma gayesiyle Yöreğildeki dershanesinde bir ziyafet tertip ederek tekmil Yatağan müderrisleriyle diğer ilmiye mensuplarını davet etmiştir. Sofralar kurulmuş, mahfeller sıralanmış, yemeğe başlamak üzere iken, Müttü Hasan Hilmi'nin, çocuğun adı hakkındaki sorusuna Arif Efendi, Bahaeddin cevabı vermiştir. On beş yıldan beri hasretle beklediğim ve ümitsizliğe düştüğüm halde Allah'ın bir ihsanı olan bu ilk çocuğum, mensup olduğumuz tarikatı kuran Bahaeddin Nakşibendi'yi temsil edecektir, dedi. Bunun üzerine babası Hacı Mehmed Efendi söze başlayarak Nakşi tarikini kuran Bahaeddin'in istihdaf ettiği gayeleri ve tarihçesini ve diğer tarikatlarla farkını anlattı”.
Babası gibi güçlü bir hafızaya sahip olan Baha Akşit, 5 yaşında iken Kur’an’ı hatmetti. Kur'an okumakla öğrenimine başladıktan sonra kıraatı ve tecvidi öğrendi. Daha sonra babasının medresesinde öğrenime katıldı. O tarihlerde kendisi çok küçük, medreseye gelen diğer talebeler ise seferberlik nedeniyle çok büyük, 17-18 yaşlarındaydı. Bu derslere ait hatıralarını B. Akşit şu şekilde aktarmaktadır:
- "İçlerinde çocuk yaşında olan bendim. Hatta dersi altıktan sonra sokağa çocuklarla oynamaya giderdim. Bu arada şunu da zikretmeyi arzu ederdim. Arapça o kadar kolay bir ders değildi. Talebeler bazı hususlarda tereddüt ettikleri, hoca acaba bize bunu nasıl anlattı dedikleri zaman, çocuklarla oynarken beni bulurlar ve bunu hoca nasıl anlatmıştı diye sorarlardı. Bende bir banda yazılmış gibi o anlatılanları tekrarlardım."
Eğitim hayatı
İlkokul eğitimi
Baha Akşit, babasının arzusu üzerine köyün ilkokuluna yazdırıldı. Bu ilkokul o zaman Orta Camii yanında ahşap bir binadan ibaretti. Akşit, hocası ve okul dönemi hakkında şunları aktarmaktadır:
- "Yatağan'da tek bir öğretmen vardı, Osman Tokcan Hoca. Bu milletvekili Hasan Tokcan hocanın oğlu idi. Beni sınıfa alırken evvela bir kıraat (okuma) kitabı verdi, bunu oku dedi. şimdiki gibi hatırlıyorum "Üzüm, yazın tazesini kışın kurusunu yediğimiz üzüm, çok lezzetlidir" diye başlıyordu. Bu olayı Prof. Dr, T. Baykara'nın babası Asım Baykara da her zaman, Baha Akşit'e hatırlatır, gülerlerdi. O sırada Asım Baykara, 5. sınıfta bulunuyordu. Ben o güne kadar hareketsiz bir yazı okumadığım için yazıyı okumak güç geldi, fakat gene de okudum. Daha sonra elime bir Kur'an verdi. Tabii Kur'an'ı iyi okuyunca beni 2. sınıfın başına oturttu. O zamanlar ilkokullar 6 sınıftı. Birinci sınıf sübyan sınıfı, ondan sonra 1, 2, 3, 4 ve 5. sınıf gelirdi."
Mektebe başladığı günü anlatan Baha Akşit, buradaki yaşadığı günlerini şöyle anlatmaktadır:
- "Hoca beni doğrudan 2. sınıfa geçirdiği zaman ben daha toplama, çıkarma, çarpma ve bölme hesaplarını bilmiyordum. Ama 2. sınıf öğrencisi olduğum için hoca toplama çıkarma problemleri sorardı. Sorduğu zaman ise bunları ayırmadan, hepsini zihnimden yapar, öyle neticesini söylerdim. Kısa süre içinde bu işlemleri de öğrendim. Bir müddet sonra mektebe Yeşilyuvalı Halit Hoca namıyla maruf bir öğretmen tayin edildi. Halit Hoca geldiğinin akabinde bize, bütün sınıfa bir hesap sordu. O zamanlar bir gelenek vardı. Okul talebesi becerilerine ve hesaplarına göre ilk kim üstün başarı elde ederse, ilk aldıkları aferin olur, daha iyi başarı elde ederse tahsin, daha da iyi olursa imtiyaz verilirdi. Bu şekilde olan başarılar bir kağıda yazılır, hem öğrenciye hem de sınıfa asılırdı. Başarı alan talebe böylelikle hem teşvik edilmiş olur, hem de sene sonu itibarıyla kim ne kadar imtiyaz, tahsin almış diye de sınıf değerlendirilmiş olurdu. Ben ilk aferini bu Halit Hoca'nın sorduğu matematik meselesini herkesten erken ve yanlışsız çözdüğüm için almıştım. Sonraki yıllarımda sınıfımda en fazla aferin, tahsin alan ve tek imtiyaz alan bendim. O zamanlar gene bir gelenek vardı. Sınıf başına oturtulan talebe sınıfının en zekisi kabul edilirdi. Ben böyle bir geleneği bilmiyordum. Benden sonra bizzarur düşürülmüş olan şevket (Şenel) ismindeki arkadaşım "daha dün geldi, sınıfın başına oturdu" diye hocaya şikayette bulunmuş. Bir hafta sonra beni oturtan hoca sen ikinci sıraya, Şevket birinci sıraya oturacak diye talimatta bulundu. O senelerde sınıf geçme imtihanları ise şöyle yapılırdı: O senenin sonunda imtihan günleri bütün sınıflara ilan edilir. Civar kasabadaki bütün öğretmenler o imtihanlara gelir ve kasabanın ileri gelenleri, okumuş yazmışları, hocaları da o toplantıda bulunurdu. İmtihan bir sandalyede o mümeyyizlerin huzurunda yapılır, ondan sonra tahtaya geçilir, tahtada matematik hesaplan çözülürdü. Bunların bütün ortalaması o çocuğun geçme veya kalma notu olurdu. Sadece kendi öğretmeninin değil civar köy ve kasabaların öğretmenleri, etraftan gelenler, hocalar o çocuklara tarih, coğrafya, gramer, matematik soruları sorarlardı. İlkokulun bu ilk imtihanını başarı ile verdim. Sınıfın 1.si oldum."
Yeni yazının kabul edilmesi üzerine çıkan bir kanunla; köylerdeki ilkokulların 3. sınıftan sonrası kaldırıldı. Bu karar sonucunda Yatağan ilkokulu bir süre için 3. sınıfa kadar eğitim vermeye başladı. Bu karar sonucu Baha Akşit, eğitimine bazı arkadaşları gibi ilçe merkezindeki ilkokulda devam etmiştir. O tarihlerde babası Müftü Arif Hoca, Acıpayam müftüsü olup Yatağan’da ikamet ediyordu. Fakat oğlunun okul durumu nedeniyle aile Acıpayam'a taşınmış, oğullarını Acıpayam Şark Mektebine öğrenci olarak yazdırmışlardır.
İlkokulu Acıpayam Şark Mektebinde bitirdikten sonra Baha Akşit'in eğitimine devam edebilmesi için, o tarihlerde henüz Acıpayam'da ortaokul olmadığı Için Denizli'ye gitmesi gerekiyordu. Fakat o yıl gitmesi mümkün değildi; çünkü ortaokul yatılı değildi. Bunun yanında orada bir ev ve kendisine bakacak bir kadın tutmaları lazımdı. Bu masrafı karşılayabilmek için kendisinden bir sene sonra mezun olacak amcazadesi Hüsnü Akşit'i beklemek zorunda kaldı.
Amcazadesi Hüsnü Akşit'i beklerken o sene, 1925'te, tüm Türkiye çapında okuma yazma seferberliği başladı. Millî Eğitim Müdürlüğü’nün başkanlığında başlatılan yeni yazı derslerine kaymakam, hakim, öğretmen, memur ve tüm halk katılıyordu. Bu kişilere dersler, Acıpayam Hükûmet Konağı’nda veriliyordu. Beklediği o sene içinde bu derslere katılan Baha Akşit; daha yeni Acıpayam şark Mektebi'nden mezun olduğu ve Millî Eğitim Müdürü Hulusi Bey'in de genç talebesi olmasından dolayı tahtaya kaldırılıyor, yeni yazı ona yazdırılıyordu. Önceden evlerinde kiracı olan ceza hakiminin oğlundan Fransızca derslerine başladığı için latin alfabesi ona yabancı gelmiyor; daha oradaki hakim, savcı yazmadan tahtayı dolduruyordu.
Yeni yazının öğrenilmesinin bitimiyle 14 yaşındaki Baha Akşit yeni yazı öğretmeni olarak 4 köye; Yazır, , ve Gümüş köylerine atandı. Bu köylerde 7 yaşından 70 yaşına kadar tüm halkı okutmak ve yeni yazıyı öğretmek amacıyla göreve başladı. O kış, bahara kadar yeni yazı öğretmenliği yapan Baha Akşit bu dönemi şöyle anlatmaktadır:
- "Yeni yazı öğretmeni olarak tayın edildiğim bu köylerin ortasında olan Dodurga köyünde oturdum. O zaman yalnız Dodurga köyünde metruk vaziyette bir ilkokul binası vardı. O okul binasında derslere başladım. Sabahtan saat 14:00'e kadar 7 yaşından 12-14 yaşına kadarki kız ve erkek çocuklara okulda öğrendiklerimin hepsini (tarih, coğrafya, matematik vs) bir sıra dahilinde öğretmeye çalışıyordum. Öğleden sonra saat 14'ten 17'ye kadar 15 yaşında insanlarla 70 yaşına kadar olan kadınlara ders verirdim. Geceleri de yaşlı ve 15 yaşından büyük erkeklere ders verirdim. Bu durum öğretmenlik yaptığım süre içinde böyle devam etti. O döneme ait enteresan bazı vakaları nakletmek isterim; doğal olarak daha 14 yaşını ancak geçmiş bir öğretmen olarak oraya gidiyorum. Bütün öğleden sonra o köylerin ne kadar kadını varsa, 15'inden 70'ine kadar hepsi orada. Çok vakit tahtanın başına geçebilmek için, geçecek yer bulamazdım. Onlar da elleri üzerinde beni sıranın başına geçiriyorlardı. Daha çocuk yaşta oluşum ve boyumun da kısa olması sebebiyle böyle davranıyorlardı. Bu benim onuruma dokunduğu için ikinci defa gidişimde elime bir sopa aldım. Bana aynı şeyi tekrarlamamaları için sopayla yolumu açtım”.
Ortaokul eğitimi
Yeni yazı öğretmenliğinin bitiminde amcazadesi Hüsnü Akşit de ilkokulu bitirmiş ve ortaokula başlayabilecek duruma gelmiştir. Baha ve Hüsnü Akşit'in Denizli'deki bakımını, yine okumak için Denizli'ye giden bir öğrenci olan Mustafa Keskin'in annesi üstlendi. Baha Akşit'in ortaokula başladığı yıllar, Türkiye ve dünyanın kriz içinde olduğu yıllardı. 1929'ların Türkiye'sinde yokluk, sıkıntı diz boyu olup; elektrik, su, gaz, ekmek lüks kabul edilen maddeler arasındaydı. Bu krizden Baha Akşit de nasibini almıştır. Ortaokul hayatı, sıkıntılarla dolu olarak geçmiştir.
Atatürk'le karşılaşması
Yurt içindeki gezilerinden birinde Denizli'ye uğrayan Atatürk, Denizli Ortaokulu'nu (şimdiki Denizli Lisesi) da ziyaret etmiştir. Bundan haberli olan okul yönetimi ve tüm sınıflar Atatürk'ün gelmesini beklemektedir. Bu sırada dilbilgisi dersinde olan Akşit, hocası Ata Lütfi'nin tahtaya yazdığı kıtayı incelemekle meşguldür. Bundan sonraki olayları, Baha Akşit şöyle anlatmaktadır:
- "1931 yılında Atatürk, Denizli'yi ziyaret ederek şereflendirmişti. Bizim okula da geleceği söylenmişti. Bizim öğleden sonra dil bilgisi dersimiz vardı. Dil bilgisi dersinin hocası da Ata Lütfi isminde bir öğretmendi. Ata Lütfi bir kıta yazdırdı. Kıta aynen şöyle:
- Türk
- Görsen ki boğuşur hak ile kuvvet,
- Haklının koluna kuvvet olursun.
- Hakkın hikmetidir sendeki hikmet,
- Ölsen de dirilir devlet olursun.
- Aziz Hüdai
- Biz Atatürk gelmeden evvel, ben hem sınıf mümessili hem de önde gelen talebelerden olduğum için, bu kıtayı çeşitli defalar gramer tahlili yapmıştık. Benim gibi gene Acıpayamlı Hancı Küçük Ömer Ağa'nın oğlu Rıza vardı. Onunla beraber bu gramer tahlillerini yaptık. O sırada gene Acıpayamlı sınıf arkadaşımız Nihat Bey'in kızı Mürüvvet tahtadaydı. Ata Lütfi Hoca, ona bunu çözdürmeye gayret ediyordu. Benim anladığım kadarıyla Ata Lütfi Hoca, Atatürk geldiğinde tahtada Mürüvvet'in olup, onun muhatap olmasını istiyordu. Bir müddet sonra Atatürk geldi. Atatürk orta boylu tahminen 1.68 boyunda, sol elinde melon şapka, saçlar pırıl pırıl sarı, keskin mi keskin bir çift göz, içeriye girdi ve akabinde o kadar uzun boylu adamlar (Vasıf Çınar, Fahrettin Altay gibi) sınıfı doldurdu. Bizim yaşımıza göre dev gibi adamlar sınıfa yerleşince hepimizin içine ürperti, bir korku doğdu. Hatta bazı sınıf arkadaşlarım bana sonra söylediklerine göre başlarını dahi yukarı kaldırmaya cesaret edememişler. Atatürk geldikten sonra sıranın başına geçti, sağ elini sıraya dayadı, siyah tahtanın önünde durdu. Kıta o siyah tahtada yazılı. Kız arkadaşımıza ne sual sorduysa, kız arkadaşımız bir Atatürk'ün yüzüne bir hocamızın yüzüne baktı, tek kelime söylemeye muktedir olamadı. Ata Lütfi Hoca'nın Cumhuriyet gazetesinde "Atatürk'e ait hatıralarım" adlı yazısında yazdığına göre "Ben sınıfımın en çalışkan öğrencisi Baha'yı çağırdım" diyor. Benim aklımda kalan, Ata Lütfi Hoca bana gözüyle baktı fakat kalk demedi. Ben, derse kaldırma manası alarak Atatürk'ün huzurunda derse kalkmanın heyecanı ile fırladım, hatta düğmelerimi yolda iliklediğimi hatırlarım. Tahtanın başına geçtim. Atatürk sordu ben cevapladım. Ben o anda Atatürk'ün ne sorduğunu benim de ne cevap verdiğimi hatırlamıyorum. Daha sonra hatırladım. Bana ortaokul öğrencilerinin daha üstünde sorular sorduydu. Mesela "ism-i mekân, ism-i mana nedir?" gibi. Ben de cevaplamıştım. Daha evvel babamdan Arapça dersi aldığımı söylemiştim. Atatürk, benim bu sorular karşısında verdiğim cevaplardan çok memnun kaldı, saçımı okşadı ve gitti. Ben, heyecanımdan Atatürk'ün elini dahi öpmeyi akıl edemedim. Atatürk'ün çıkışıyla birlikte ortalık zindan oldu sanki. Gözümün önünden keskin, delici, renkli bir çift göz, yüzün silueti, saçlarının kızıl rengi adeta hafızamda nakşolmuştu. Başka bir şey görmüyordum. Atatürk'ün bakışı ve nazarları halen hafızamda yerleşmiştir. Yerime oturdum, sıraya kapandım. O bir çift göz ve yüzden başka bir şeyi gözüm görmüyordu. Hocam Ata Lütfi gelerek "Sen bu soruların cevabını nereden biliyorsun?" dedi. Ben "Affedersiniz hocam, ben soruları hatırlamıyorum ki" dedim. Ata Lütfi Hocam beni azarladı, "ukala" dedi. Atatürk'e gelince cevap verirsin hocan gelince vermezsin. Ben, hocama bir türlü heyecandan o anda soruları hatırlayamadığımı anlatamadım. Kısa bir müddet sonra sorular ve benim cevaplarım aklıma geldi. O günkü bu olayın akabinde müdür beni çağırdı ve babamı çağırmamı söyledi. Babam tabi o tarihlerde Acıpayam'da. Ona haber yolladım. Geldi, müdürle konuştu ve gitti. Ben uzun bir müddet babamın müdür ile ne konuştuğu hakkında bilgi sahibi olamadım. Milletvekili olduğum zaman, Antalya'ya teftişe gitmiştim. Orada ortaokul hocam ve müdürümüz Yusuf Ziya Bey de ikamet ediyordu. Antalya Lisesi Müdürlüğü'nden emekli olmuştu ve sağdı. Onun ziyaretine gittim. Ondan babamın ziyaretini tafsilatıyl öğrendim. Atatürk bizim sınıftan çıktıktan sonra müdür Yusuf Ziya Bey'e bu çocuğun babasını çağırtıp sorun bakalım, eğer müsaade ederse onu biz okutalım demiş. Babama bunu aktardıklarında babam, "Şimdilik oğlumu okutabiliyorum fakat ileride okutamadığım bir dönem olursa, o zaman Paşa hazretlerine müteşekkir olurum, bu hareketi dolayısıyla kendisine teşekkür ederim" demiş. Böylece Atatürk'ün beni okutması gerçekleşmemiştir. Ben ortaokulu burada 1932 Türkiye'sinde şimdiki Denizli Lisesi'nde bitirdim. O zaman lise Denizli'de açılmamıştı."
Kaynakça
- ^ (PDF). TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü. 21 Ocak 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Temmuz 2022.
- ^ a b c d (PDF). 12 Kasım 2021 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ a b "Milliyet - 29 Eylül 1995 - MİLLİYET GAZETE ARŞİVİ". gazetearsivi.milliyet.com.tr. 28 Ekim 2020 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Temmuz 2022.
- ^ Aydın Vilayeti (merkezi İzmir) salnamesi, 1330 senesi. İzmir 1331, s. 25
- ^ Dr. Baha Akşit, "Acıpayam Müftüsü Mehmet Arif Akşit". Yatağan Dergisi, sayı: 9 (1992), s. 13-14
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 3
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 4
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 5
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 6
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 7
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 8-9
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 10
- ^ Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam: Dr. Baha Akşit, Nezahat (Keleş) Belen, Yüksek Lisans Tezi, s. 10-12
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Mehmet Bahattin Baha Aksit 6 Mart 1914 Yatagan Denizli 27 Eylul 1995 Istanbul Turk siyasetci doktor eski milletvekili ve senator 27 Mayis Darbesi sonrasinda yapilan Yassiada Yargilamalari nda idama mahkum edilen 15 kisiden biridir Cezasi daha sonra muebbet hapse cevrildi Baha Aksit 1941 de Istanbul Universitesi Tip Fakultesi nden mezun oldu 27 Eylul 1995 te Istanbul da oldu Dogdugu koyde aile mezarliginda topraga verildi Aksit 1941 de evlendigi ilk esi Bayan Nevruze den sonra 13 Haziran 1968 de Bayan Necla 1927 ile evlenmis olup Dudu Bilge 1943 Ayse Aysen 1947 Mehmet Arif 1949 Mehmet 1953 ve Zeynep Arzu nun 1970 babasidir AilesiBaha Aksit o donem Acipayam a gunumuzde ise Serinhisar a bagli bir kasaba olan Yatagan da dogmustur Baha Aksit in ailesi Yatagan da Muftuler olarak anilmaktadir Buna Aksit in buyuk dedelerinin buraya yerlesip medrese kurmalari ve bircok alim yetistirmeleri etkili olmustur Baha Aksit in babasi Arif Efendi bir medrese hocasidir Hitabeti cok etkili olan Arif Efendi oldukca guclu bir hafizaya sahiptir Bolgesinde Insan hicbir kere okudugunu unutur mu sozleriyle meshur olmustur 1913 te Izmir Vilayeti Aydin Vilayeti Meclis i Umumi azaligina secilmistir I Dunya Savasi sonunda Milli Mucadele hareketine kendi bolgesinde katilmis ve Milli Mucadele nin en onde savunucularindan biri olmustur 1924 yilindan olumune kadar Acipayam da muftuluk yapmistir Yatagan Medresesi nin son hocasi olan Arif Aksit 1944 yilinda Kula da doktor oglu Baha Aksit yanindayken olmustur Baha Aksit in annesi Dudu Hanim dir Baha Aksit annesini su sekilde tanitmistir Annem Dudu Hanim babamin dede tarafiyla ayni zamanda akraba olup babamin ikinci esidir Ben de bu evliligin 7 senesinde 6 Mart 1914 tarihinde Yatagan da dunyaya gelmisim Annemin sulalesi Yatagan da Koca Huseyinler Gossenler diye anilir Bu isim annemin dedesi Koca Huseyin den kaynaklanmaktadir Benden baska iki evlat daha dunyaya getiren annem benden on yas kucuk olan Lutfiye halen sag onun daha kucugu Mehmed cocuk iken vefat etti sebze yetistirmeye cok merakli bir insandi Adamlar tutulur mevsime gore turfanda sebzeler yetistirilirdi Buna ozel bir itina gosterirdi Baha Aksit ilk okulu bitirdiginin ertesi senesi 1928 de annesini kaybetmistir Annesinin olumu uzerine babasi Arif Aksit yeniden evlenmistir Bu evlilikten cocugu olmamistir Baha Aksit in hayatinda annesinin olumu onemli bir iz birakmistir Daha cocuk yasta annesini kaybeden Baha Aksit in ilerideki meslegini secmesinde de bu vefat etkili olmustur Bu etkiyi Baha Aksit soyle anlatmistir Benim ilerideki meslegimi secmemde etken olacak annemin vefati kucuk yasimda oldukca uzerimde tesir birakti Yeni yazi dersleri bitince o yaz maalesef annem hastalandi Annemin hastaligini o zaman ilcemizde bulunan Faik Bey ismindeki doktor yanlis teshis koymus olacak ki daima perhiz yaptirmakla devam ettirmek istedi Hastaligi gun gectikce agirlasiyordu Nihayet babam Denizli de dahiliye mutehassisi olmadigi icin Izmir den doktor Fevzi Bey i getirmek zorunda kaldi Doktor trenle Denizli ye geldi Oradan cok nadir bulunan otomobil temin etmek suretiyle Acipayam a geldi Birkac saat kaldi Annemi muayene etti ve tuberkuloz dedi Maalesef cok gec kalmissiniz ona cok iyi bakmaniz gerekliydi Cok iyi yedirip cok iyi beslemek lazim gelirdi Halbuki siz o yiyecegim dedikce perhize zorlamissiniz artik telafi edilecek imkan dahilinde oldugunu sanmiyorum ama Allah tan umut kesilmez dedi ve birakti gitti Bu olay benim uzerimde oylesine tesir etti ki ileride doktor olmamin sebebidir Eger Denizli de dahiliye mutehassisi olsaydi bunlar olmayabilir annem de kurtulurdu Baha Aksit milletvekilligi doneminde de daha sonra da bu konuda hassasiyet gostermis cesitli demek ve vakiflar kurmus ve Denizli deki Tip Fakultesi nin acilmasina da etkili olmustur CocukluguBahaeddin Aksit e ismi ye atfen verilmistir Baha Aksit ailenin uzun yillar beklenen ve ozlenen evladi olarak hem anne hem baba hem de dede tarafindan daima daha ozel ihtimam gosterilerek yetistirilmistir Bu beklenen cocugun dogumunu Ali Vehbi kitabinda soyle anlatmaktadir Yatagan muderrislerinden Arif Efendi nin bir oglu dunyaya gelmistir Uzun yillar cocuk hasreti ceken bu zat ilk evlada sahip olunca ese dosta meserret ziyafetleri vermistir Iste bu sirada gene bu nevzadin serefine babasinin talebelerinden ve dostlarindan olan Garbikaraagac muftusu Hasan Hilmi de onlarin nese ve sevinclerine katilma gayesiyle Yoregildeki dershanesinde bir ziyafet tertip ederek tekmil Yatagan muderrisleriyle diger ilmiye mensuplarini davet etmistir Sofralar kurulmus mahfeller siralanmis yemege baslamak uzere iken Muttu Hasan Hilmi nin cocugun adi hakkindaki sorusuna Arif Efendi Bahaeddin cevabi vermistir On bes yildan beri hasretle bekledigim ve umitsizlige dustugum halde Allah in bir ihsani olan bu ilk cocugum mensup oldugumuz tarikati kuran Bahaeddin Naksibendi yi temsil edecektir dedi Bunun uzerine babasi Haci Mehmed Efendi soze baslayarak Naksi tarikini kuran Bahaeddin in istihdaf ettigi gayeleri ve tarihcesini ve diger tarikatlarla farkini anlatti Babasi gibi guclu bir hafizaya sahip olan Baha Aksit 5 yasinda iken Kur an i hatmetti Kur an okumakla ogrenimine basladiktan sonra kiraati ve tecvidi ogrendi Daha sonra babasinin medresesinde ogrenime katildi O tarihlerde kendisi cok kucuk medreseye gelen diger talebeler ise seferberlik nedeniyle cok buyuk 17 18 yaslarindaydi Bu derslere ait hatiralarini B Aksit su sekilde aktarmaktadir Iclerinde cocuk yasinda olan bendim Hatta dersi altiktan sonra sokaga cocuklarla oynamaya giderdim Bu arada sunu da zikretmeyi arzu ederdim Arapca o kadar kolay bir ders degildi Talebeler bazi hususlarda tereddut ettikleri hoca acaba bize bunu nasil anlatti dedikleri zaman cocuklarla oynarken beni bulurlar ve bunu hoca nasil anlatmisti diye sorarlardi Bende bir banda yazilmis gibi o anlatilanlari tekrarlardim Egitim hayatiIlkokul egitimi Baha Aksit babasinin arzusu uzerine koyun ilkokuluna yazdirildi Bu ilkokul o zaman Orta Camii yaninda ahsap bir binadan ibaretti Aksit hocasi ve okul donemi hakkinda sunlari aktarmaktadir Yatagan da tek bir ogretmen vardi Osman Tokcan Hoca Bu milletvekili Hasan Tokcan hocanin oglu idi Beni sinifa alirken evvela bir kiraat okuma kitabi verdi bunu oku dedi simdiki gibi hatirliyorum Uzum yazin tazesini kisin kurusunu yedigimiz uzum cok lezzetlidir diye basliyordu Bu olayi Prof Dr T Baykara nin babasi Asim Baykara da her zaman Baha Aksit e hatirlatir gulerlerdi O sirada Asim Baykara 5 sinifta bulunuyordu Ben o gune kadar hareketsiz bir yazi okumadigim icin yaziyi okumak guc geldi fakat gene de okudum Daha sonra elime bir Kur an verdi Tabii Kur an i iyi okuyunca beni 2 sinifin basina oturttu O zamanlar ilkokullar 6 sinifti Birinci sinif subyan sinifi ondan sonra 1 2 3 4 ve 5 sinif gelirdi Mektebe basladigi gunu anlatan Baha Aksit buradaki yasadigi gunlerini soyle anlatmaktadir Hoca beni dogrudan 2 sinifa gecirdigi zaman ben daha toplama cikarma carpma ve bolme hesaplarini bilmiyordum Ama 2 sinif ogrencisi oldugum icin hoca toplama cikarma problemleri sorardi Sordugu zaman ise bunlari ayirmadan hepsini zihnimden yapar oyle neticesini soylerdim Kisa sure icinde bu islemleri de ogrendim Bir muddet sonra mektebe Yesilyuvali Halit Hoca namiyla maruf bir ogretmen tayin edildi Halit Hoca geldiginin akabinde bize butun sinifa bir hesap sordu O zamanlar bir gelenek vardi Okul talebesi becerilerine ve hesaplarina gore ilk kim ustun basari elde ederse ilk aldiklari aferin olur daha iyi basari elde ederse tahsin daha da iyi olursa imtiyaz verilirdi Bu sekilde olan basarilar bir kagida yazilir hem ogrenciye hem de sinifa asilirdi Basari alan talebe boylelikle hem tesvik edilmis olur hem de sene sonu itibariyla kim ne kadar imtiyaz tahsin almis diye de sinif degerlendirilmis olurdu Ben ilk aferini bu Halit Hoca nin sordugu matematik meselesini herkesten erken ve yanlissiz cozdugum icin almistim Sonraki yillarimda sinifimda en fazla aferin tahsin alan ve tek imtiyaz alan bendim O zamanlar gene bir gelenek vardi Sinif basina oturtulan talebe sinifinin en zekisi kabul edilirdi Ben boyle bir gelenegi bilmiyordum Benden sonra bizzarur dusurulmus olan sevket Senel ismindeki arkadasim daha dun geldi sinifin basina oturdu diye hocaya sikayette bulunmus Bir hafta sonra beni oturtan hoca sen ikinci siraya Sevket birinci siraya oturacak diye talimatta bulundu O senelerde sinif gecme imtihanlari ise soyle yapilirdi O senenin sonunda imtihan gunleri butun siniflara ilan edilir Civar kasabadaki butun ogretmenler o imtihanlara gelir ve kasabanin ileri gelenleri okumus yazmislari hocalari da o toplantida bulunurdu Imtihan bir sandalyede o mumeyyizlerin huzurunda yapilir ondan sonra tahtaya gecilir tahtada matematik hesaplan cozulurdu Bunlarin butun ortalamasi o cocugun gecme veya kalma notu olurdu Sadece kendi ogretmeninin degil civar koy ve kasabalarin ogretmenleri etraftan gelenler hocalar o cocuklara tarih cografya gramer matematik sorulari sorarlardi Ilkokulun bu ilk imtihanini basari ile verdim Sinifin 1 si oldum Yeni yazinin kabul edilmesi uzerine cikan bir kanunla koylerdeki ilkokullarin 3 siniftan sonrasi kaldirildi Bu karar sonucunda Yatagan ilkokulu bir sure icin 3 sinifa kadar egitim vermeye basladi Bu karar sonucu Baha Aksit egitimine bazi arkadaslari gibi ilce merkezindeki ilkokulda devam etmistir O tarihlerde babasi Muftu Arif Hoca Acipayam muftusu olup Yatagan da ikamet ediyordu Fakat oglunun okul durumu nedeniyle aile Acipayam a tasinmis ogullarini Acipayam Sark Mektebine ogrenci olarak yazdirmislardir Ilkokulu Acipayam Sark Mektebinde bitirdikten sonra Baha Aksit in egitimine devam edebilmesi icin o tarihlerde henuz Acipayam da ortaokul olmadigi Icin Denizli ye gitmesi gerekiyordu Fakat o yil gitmesi mumkun degildi cunku ortaokul yatili degildi Bunun yaninda orada bir ev ve kendisine bakacak bir kadin tutmalari lazimdi Bu masrafi karsilayabilmek icin kendisinden bir sene sonra mezun olacak amcazadesi Husnu Aksit i beklemek zorunda kaldi Amcazadesi Husnu Aksit i beklerken o sene 1925 te tum Turkiye capinda okuma yazma seferberligi basladi Milli Egitim Mudurlugu nun baskanliginda baslatilan yeni yazi derslerine kaymakam hakim ogretmen memur ve tum halk katiliyordu Bu kisilere dersler Acipayam Hukumet Konagi nda veriliyordu Bekledigi o sene icinde bu derslere katilan Baha Aksit daha yeni Acipayam sark Mektebi nden mezun oldugu ve Milli Egitim Muduru Hulusi Bey in de genc talebesi olmasindan dolayi tahtaya kaldiriliyor yeni yazi ona yazdiriliyordu Onceden evlerinde kiraci olan ceza hakiminin oglundan Fransizca derslerine basladigi icin latin alfabesi ona yabanci gelmiyor daha oradaki hakim savci yazmadan tahtayi dolduruyordu Yeni yazinin ogrenilmesinin bitimiyle 14 yasindaki Baha Aksit yeni yazi ogretmeni olarak 4 koye Yazir ve Gumus koylerine atandi Bu koylerde 7 yasindan 70 yasina kadar tum halki okutmak ve yeni yaziyi ogretmek amaciyla goreve basladi O kis bahara kadar yeni yazi ogretmenligi yapan Baha Aksit bu donemi soyle anlatmaktadir Yeni yazi ogretmeni olarak tayin edildigim bu koylerin ortasinda olan Dodurga koyunde oturdum O zaman yalniz Dodurga koyunde metruk vaziyette bir ilkokul binasi vardi O okul binasinda derslere basladim Sabahtan saat 14 00 e kadar 7 yasindan 12 14 yasina kadarki kiz ve erkek cocuklara okulda ogrendiklerimin hepsini tarih cografya matematik vs bir sira dahilinde ogretmeye calisiyordum Ogleden sonra saat 14 ten 17 ye kadar 15 yasinda insanlarla 70 yasina kadar olan kadinlara ders verirdim Geceleri de yasli ve 15 yasindan buyuk erkeklere ders verirdim Bu durum ogretmenlik yaptigim sure icinde boyle devam etti O doneme ait enteresan bazi vakalari nakletmek isterim dogal olarak daha 14 yasini ancak gecmis bir ogretmen olarak oraya gidiyorum Butun ogleden sonra o koylerin ne kadar kadini varsa 15 inden 70 ine kadar hep si orada Cok vakit tahtanin basina gecebilmek icin gececek yer bulamazdim Onlar da elleri uzerinde beni siranin basina geciriyorlardi Daha cocuk yasta olusum ve boyumun da kisa olmasi sebebiyle boyle davraniyorlardi Bu benim onuruma dokundugu icin ikinci defa gidisimde elime bir sopa aldim Bana ayni seyi tekrarlamamalari icin sopayla yolumu actim Ortaokul egitimi Yeni yazi ogretmenliginin bitiminde amcazadesi Husnu Aksit de ilkokulu bitirmis ve ortaokula baslayabilecek duruma gelmistir Baha ve Husnu Aksit in Denizli deki bakimini yine okumak icin Denizli ye giden bir ogrenci olan Mustafa Keskin in annesi ustlendi Baha Aksit in ortaokula basladigi yillar Turkiye ve dunyanin kriz icinde oldugu yillardi 1929 larin Turkiye sinde yokluk sikinti diz boyu olup elektrik su gaz ekmek luks kabul edilen maddeler arasindaydi Bu krizden Baha Aksit de nasibini almistir Ortaokul hayati sikintilarla dolu olarak gecmistir Ataturk le karsilasmasi Yurt icindeki gezilerinden birinde Denizli ye ugrayan Ataturk Denizli Ortaokulu nu simdiki Denizli Lisesi da ziyaret etmistir Bundan haberli olan okul yonetimi ve tum siniflar Ataturk un gelmesini beklemektedir Bu sirada dilbilgisi dersinde olan Aksit hocasi Ata Lutfi nin tahtaya yazdigi kitayi incelemekle mesguldur Bundan sonraki olaylari Baha Aksit soyle anlatmaktadir 1931 yilinda Ataturk Denizli yi ziyaret ederek sereflendirmisti Bizim okula da gelecegi soylenmisti Bizim ogleden sonra dil bilgisi dersimiz vardi Dil bilgisi dersinin hocasi da Ata Lutfi isminde bir ogretmendi Ata Lutfi bir kita yazdirdi Kita aynen soyle Turk dd dd dd Gorsen ki bogusur hak ile kuvvet Haklinin koluna kuvvet olursun Hakkin hikmetidir sendeki hikmet Olsen de dirilir devlet olursun Aziz Hudai dd dd dd dd dd Biz Ataturk gelmeden evvel ben hem sinif mumessili hem de onde gelen talebelerden oldugum icin bu kitayi cesitli defalar gramer tahlili yapmistik Benim gibi gene Acipayamli Hanci Kucuk Omer Aga nin oglu Riza vardi Onunla beraber bu gramer tahlillerini yaptik O sirada gene Acipayamli sinif arkadasimiz Nihat Bey in kizi Muruvvet tahtadaydi Ata Lutfi Hoca ona bunu cozdurmeye gayret ediyordu Benim anladigim kadariyla Ata Lutfi Hoca Ataturk geldiginde tahtada Muruvvet in olup onun muhatap olmasini istiyordu Bir muddet sonra Ataturk geldi Ataturk orta boylu tahminen 1 68 boyunda sol elinde melon sapka saclar piril piril sari keskin mi keskin bir cift goz iceriye girdi ve akabinde o kadar uzun boylu adamlar Vasif Cinar Fahrettin Altay gibi sinifi doldurdu Bizim yasimiza gore dev gibi adamlar sinifa yerlesince hepimizin icine urperti bir korku dogdu Hatta bazi sinif arkadaslarim bana sonra soylediklerine gore baslarini dahi yukari kaldirmaya cesaret edememisler Ataturk geldikten sonra siranin basina gecti sag elini siraya dayadi siyah tahtanin onunde durdu Kita o siyah tahtada yazili Kiz arkadasimiza ne sual sorduysa kiz arkadasimiz bir Ataturk un yuzune bir hocamizin yuzune bakti tek kelime soylemeye muktedir olamadi Ata Lutfi Hoca nin Cumhuriyet gazetesinde Ataturk e ait hatiralarim adli yazisinda yazdigina gore Ben sinifimin en caliskan ogrencisi Baha yi cagirdim diyor Benim aklimda kalan Ata Lutfi Hoca bana gozuyle bakti fakat kalk demedi Ben derse kaldirma manasi alarak Ataturk un huzurunda derse kalkmanin heyecani ile firladim hatta dugmelerimi yolda ilikledigimi hatirlarim Tahtanin basina gectim Ataturk sordu ben cevapladim Ben o anda Ataturk un ne sordugunu benim de ne cevap verdigimi hatirlamiyorum Daha sonra hatirladim Bana ortaokul ogrencilerinin daha ustunde sorular sorduydu Mesela ism i mekan ism i mana nedir gibi Ben de cevaplamistim Daha evvel babamdan Arapca dersi aldigimi soylemistim Ataturk benim bu sorular karsisinda verdigim cevaplardan cok memnun kaldi sacimi oksadi ve gitti Ben heyecanimdan Ataturk un elini dahi opmeyi akil edemedim Ataturk un cikisiyla birlikte ortalik zindan oldu sanki Gozumun onunden keskin delici renkli bir cift goz yuzun silueti saclarinin kizil rengi adeta hafizamda naksolmustu Baska bir sey gormuyordum Ataturk un bakisi ve nazarlari halen hafizamda yerlesmistir Yerime oturdum siraya kapandim O bir cift goz ve yuzden baska bir seyi gozum gormuyordu Hocam Ata Lutfi gelerek Sen bu sorularin cevabini nereden biliyorsun dedi Ben Affedersiniz hocam ben sorulari hatirlamiyorum ki dedim Ata Lutfi Hocam beni azarladi ukala dedi Ataturk e gelince cevap verirsin hocan gelince vermezsin Ben hocama bir turlu heyecandan o anda sorulari hatirlayamadigimi anlatamadim Kisa bir muddet sonra sorular ve benim cevaplarim aklima geldi O gunku bu olayin akabinde mudur beni cagirdi ve babami cagirmami soyledi Babam tabi o tarihlerde Acipayam da Ona haber yolladim Geldi mudurle konustu ve gitti Ben uzun bir muddet babamin mudur ile ne konustugu hakkinda bilgi sahibi olamadim Milletvekili oldugum zaman Antalya ya teftise gitmistim Orada ortaokul hocam ve mudurumuz Yusuf Ziya Bey de ikamet ediyordu Antalya Lisesi Mudurlugu nden emekli olmustu ve sagdi Onun ziyaretine gittim Ondan babamin ziyaretini tafsilatiyl ogrendim Ataturk bizim siniftan ciktiktan sonra mudur Yusuf Ziya Bey e bu cocugun babasini cagirtip sorun bakalim eger musaade ederse onu biz okutalim demis Babama bunu aktardiklarinda babam Simdilik oglumu okutabiliyorum fakat ileride okutamadigim bir donem olursa o zaman Pasa hazretlerine mutesekkir olurum bu hareketi dolayisiyla kendisine tesekkur ederim demis Boylece Ataturk un beni okutmasi gerceklesmemistir Ben ortaokulu burada 1932 Turkiye sinde simdiki Denizli Lisesi nde bitirdim O zaman lise Denizli de acilmamisti Kaynakca PDF TBMM Basin ve Halkla Iliskiler Mudurlugu 21 Ocak 2016 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi Erisim tarihi 18 Temmuz 2022 a b c d PDF 12 Kasim 2021 tarihinde kaynagindan PDF arsivlendi a b Milliyet 29 Eylul 1995 MILLIYET GAZETE ARSIVI gazetearsivi milliyet com tr 28 Ekim 2020 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Temmuz 2022 Aydin Vilayeti merkezi Izmir salnamesi 1330 senesi Izmir 1331 s 25 Dr Baha Aksit Acipayam Muftusu Mehmet Arif Aksit Yatagan Dergisi sayi 9 1992 s 13 14 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 3 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 4 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 5 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 6 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 7 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 8 9 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 10 Turkiye ye Damgasini Vuran Bir Donem Bir Olay Bir Yasam Dr Baha Aksit Nezahat Keles Belen Yuksek Lisans Tezi s 10 12