Bu maddede birçok sorun bulunmaktadır. Lütfen sayfayı geliştirin veya bu sorunlar konusunda bir yorum yapın.
|
Aşırı duyarlılık (Aşırıduyarlık; Aşırı duyarlık; Hipersensitivite) reaksiyonları, bağışıklık sistemi işlevlerinin kendi dokularına zarar verecek (patolojik) düzeylere ulaştığı olgular için yapılan bir tanımlamadır. Bağışıklık sistemi, organizmayı yabancı antijenlerden (canlı etken, polen, protein, vb) korumaya yönelik bir dizi işlev için kurgulanmıştır. Örneğin, bir birey daha önce karşılaştığı bir antijenle ikinci kez karşılaştığında, bu antijene karşı gerekenden çok daha güçlü immun yanıtlar meydana verelebilir. Doku zararlarına neden olan bu yanıtlara aşırı duyarlılık reaksiyonları adı verilir. Aşırıduyarlılık reaksiyonlarının 2 ana grubu vardır:
![image](https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/image/aHR0cHM6Ly93d3cud2lraXBlZGlhLnRyLXRyLm5pbmEuYXovaW1hZ2UvYUhSMGNITTZMeTkxY0d4dllXUXVkMmxyYVcxbFpHbGhMbTl5Wnk5M2FXdHBjR1ZrYVdFdlkyOXRiVzl1Y3k5MGFIVnRZaTlsTDJWakwwbHRiV3R2YlhBdWFuQm5Mekk1TUhCNExVbHRiV3R2YlhBdWFuQm4uanBn.jpg)
1. Sıvısal bağışıklık sisteminin etkin olduğu aşırıduyarlılık reaksiyonları (erken aşırıduyarlık reaksiyonları): Antijen-antikor tepkimeleriyle ortaya çıkarlar. 3 tipi vardır: Tip I, Tip II. ve Tip III. aşırıduyarlılık reaksiyonları.
2. Hücresel bağışıklık isteminin etkin olduğu aşırıduyarlılık reaksiyonları (geç aşırıduyarlık reaksiyonları): Tip IV olarak bilinen aşırıduyarlılık reaksiyonudur. Bu gruptaki tepkimelerde T-lenfosit etkinliği izlenir.
İmmunopatolojide dört tip aşırıduyarlılık reaksiyonundan birini görebildiğimiz gibi bazı özgün tablolarda birkaçının birlikte olabildiğini izleriz. Örneğin, basit bir saman nezlesi ya da akut bir biçimde gelişen bronşiyal astma tablosu saf olarak beliren bir Tip I aşırıduyarlılık reaksiyonudur. Oysa solunan havayla gelen mantar antijenlerine karşı gelişen “aşırıduyarlılık pnömonisi (hypersensitivity pneumonitis)” olgularında 3 tür reaksiyonun birlikte çalıştığını izleriz; Tip I olarak başlayan sürece bir süre sonra Tip III ve Tip IV türü tepkileri de eklenir. Penisillin allerjisi gibi olgularda izlenen, “anafilaktik şok” olarak nitelenen ve ölümle sonlanabilen akut süreçlere “erken aşırıduyarlılık sendromu” adını verebiliriz.
Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonları
Normalde zararsız olan belirgin bir çevresel antijenle (alerjen) tekrar karşılaşma sonucu gelişir. Birey, söz konusu alerjene karşı daha önce IgE sınıfından antikor üretmiştir. Süreç, kişinin alerjen etkili partikülleri yutma, soluma, deriden veya injeksiyon ile gelişebilir. Erken dönem ve geç dönem bulgularıyla karakterize karmaşık bir tablodur. Tip I reaksiyonların erken döneminde mast hücrelerinde yoğun degranülasyon oluşur. Degranülasyon olgusu Th2 grubu T-lenfositlerinin salgıladığı sitokinlerle indüklenen B Lenfositlerinin salgıladığı IgE grubu antikorlar aracılığıyla gerçekleşir. Bağışıklık sistemi bir antijen (allerjen) ile ilk kez karşılaştığında, bu anjijene duyarlı IgE antikorlarını üretir. IgE antikorları mast hücrelerinin, bazofillerin ve aktif eozinofillerin yüzeyindeki IgE Fc almaçlarına (reseptörlerine) bağlanırlar. Duyarlı oldukları antijen (allerjen) ile ikinci karşılaşmada, mast hücrelerinin ve bazofillerin yüzeyindeki reseptörlere bağlanmış olan IgE antikorları ile antijenin birleşmesi bu hücrelerde degranülasyona (histamin salınımına) yol açar.
Histamin, mast hücrelerinin ve bazofillerin sitoplazmalarında granüller biçiminde depolanır; histamini boşaltan hücrelerin sitoplazmalarındaki granülleri görülemez (degranülasyon). Histamin salınımına (degranülasyon) neden olan başkaca faktörler de vardır. Fiziksel faktörler arasında “buz etkisi” örneği verilebilir (buz parçalarına dokunan ya da aşırı soğuk etkisinde kalan deride “ürtiker” adı verilen döküntülerin oluşması). Kimyasal faktörlerin başında ise arı iğnesinden gelen madde (mellitin) ve morfin örnekleri ilginçtir. Kompleman sisteminin C3a ve C5a komponentleri de özgün bir reseptör uyarma mekanizmasıyla degranülasyona yol açabilir. Mast hücrelerinin sitoplazma granülleri yoğun biçimde vazoaktif maddeler (histamin, bradikinin, lökotrienler) içerir:
- Vazoaktif aminler (histamin): Düz kaslarda kontraksiyon
- Eozinofil kemotaktik faktörü (ECF): Damar geçirgenliğinin artması
- Platelet activating factor (PAF): Kemotaktik etki (özellikle eozinofiller için)
- Enzimler: Trombosit aktivasyonu
- Lökotrienler (B4, C4, D4, E4)
- Prostoglandinler (D2, E2, F2) ve thromboxane
Vazoaktif maddeler vazodilatasyon, damar geçirgenliğinin artması ve düz kasların kontraksiyonu gibi önemli tepkilere yol açarlar. Prostaglandin D2 ve lökotrien C4 çok güçlü bronş konstriksiyonlarına neden olurlar. Mast hücrelerinden salınan bazı maddeler eozinofil ve nötrofiller için kemotaktik etki gösterir. Eozinofillerin devreye girmesiyle birlikte pıhtılaşma faktörleri ve kompleman sistemi uyarılır.
Ayrıntılı olarak ele alırsak: histamin, bu örneklerin tümünde adı geçen medyatördür. Histaminin salınımı ve etkisini göstermesiyle birlikte önemli sonuçlar belirmeye başlar; hücrelerdeki H1 reseptörlerine bağlandığında düz kaslarda konstriksiyonlar, kapiller dilatasyonu, venüllerde permeabilite artışı izlenir. H2 reseptörlerine bağlandığında ise mide salgısı artar. Histamin, deride ürtiker; akciğerlerde bronş spazmları, hiperemi ve ödem; sindirim kanalında diyare yapar.
Histaminle birlikte başkaca maddeler de salınır: heparin, nötral proteaze grubu enzimler (tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaze, asid hidrolazlar) ve kemotaktik maddeler (eozinofil kemotaktik faktörü, nötrofil kemotaktik faktörü). Alerjik olgulardaki eozinofili ve dokulardaki eozinofil yoğunluğu eozinofil kemotaktik faktörünün etkisiyle beliren bir bulgudur. Bu bulgular ilk 24 saat içinde izlenen ve akut olarak beliren “erken dönem” bulgularıdır; 24 saat sonra “geç dönem” bulguları saptanır.
Erken aşırıduyarlık nitelindeki Tip I reaksiyonların geç dönemindeki bulgular mast hücrelerinin, ortamdaki yangı hücrelerinin (lökositler ve makrofajlar) ile yerel dokuların ürettikleri sitokinlerin etkisinin sonucudur. 2-24 saat gibi bir süre içerisinde beliren “geç dönem” tablosunda mikst nitelikte yangısal infiltrasyon (eozinofil, nötrofil, makrofaj, lenfosit), çok sayıda sitokin (IL-1, IL-3, IL-4, IL-5, IL-6, TNF) ve yangı faktörleri (granulocyte-macrophage colony-stimulating factor; GM-CSF) bulunur. Araşidonik asid ürünleri, prostaglandinler (D2, E2, F2) ile tromboksan ve lökotrienler (B4, C4, D4, E4) belirir. Araşidonik asid ürünleriyle düz kaslarda kasılmalar, vazodilatasyon ve ödem başlar. C4, D4 ve E4 türü lökotrienler ise anafilaktik şok tablosunda izlenen bronş konstrüksiyonlarının en önemli nedenidir. Lökotrien B4 ise, yangı ortamında toplanan eozinofilleri nötrofiller ve makrofajlar için önemli bir kemotaktik maddedir. Mast hücrelerinin ortama saldığı “platelet activating factor (PAF)” ile trombositlerin kümeleşmesini ve trombosit kökenli vazoaktif aminlerin salınımını tetikler. PAF, ayrıca nötrofil kemotaksisini ve fagositlerin aktivasyonunu da uyarır. Th2 grubu T-lenfositlerinin alerjik tepkilerdeki ikinci etkinliği çeşitli sitokinleri üretmesidir. Aktive olan Th2 lenfositlerince salınan interlökinler (IL-4, IL-5, IL-13) bir yandan IgE üretimini kamçılarken, öte yandan da mast hücrelerini ve eozinofilleri uyarır.
Tip I aşırı duyarlılık türleri
Tip I aşırıduyarlık reaksiyonlarının 2 türü vardır: yerel ve sistemik.
(1) Yerel tip (atopi): bağışıklık sisteminin, allerjen nitelikli maddelere gösterdiği anormal tepkilerdir. Bireylerin önemli bir bölümünde ailesel yatkınlık saptanır; anne ve babanın alerjik olduğu ailelerde çocukların da alerjik olma riski %50’yi bulabilir. Farklı allerjenlerin farklı dokuları etkilediği izlenir.
- Deri: derinin, duyarlı bir allerjenle temasını izleyen birkaç dakika içinde ortaya çıkan tepkidir. Etkilenen alanda ansızın beliren kaşıntıya şişlik ve kırmızılık bulguları da eklenir; bu akut dermatit tablosuna ürtiker adı verilir. Ekzema, ürtiker bulgusunun en iyi örneğidir.
- Allerjenler: direkt temas (krem, allerjen sıvı), böcek sokması/ısırması, sindirim yoluyla girenler (bazı ilaçlar ve besinler).
- Burun: allerjenin (polenler, hayvan kökenli maddeler) solunmasıyla birlikte ortaya çıkan tepkilerdir. Burun mukozasında vazodilatasyon ve mukus salgılanmasında artma vardır (allerjik rinit; saman nezlesi). Örnek: saman nezlesi.
Akciğerler: allerjenin (polenler, toz) solunmasıyla birlikte ortaya çıkan tepkilerdir. En tipik belirtisi bronşlardaki kontraksiyonlara bağlı solunum güçlüğüdür. Örnek: bronşiyal astma.
GIS: allerjenin (istiridye, fıstık, çilek) yutulmasıyla birlikte ortaya çıkan tepkilerdir. Bağırsak kaslarında ağrılı kasılmalar ve diyare saptanır. Örnek: alerjik gastroenterit.
(2) Sistemil Tip: en iyi örnek “anafilaksi”dir. Vazoaktif aminlerin sistemik salınımı sonrasında beliren güçlü düz kas kontraksiyonları, yaygın vazodilatasyon ve damar geçirgenliğinin ileri düzeyde artması gibi sonuçlar yaşamsal önem taşır. Dolaşım sistemindeki güçlü sarsıntı ve şok tablosuna eklenen akut larinks ödemi (asfiksi) ölüme neden olur; bu tabloya “anafilaktik şok” adı verilir.
Nedenler: injeksiyon materyali (penisilin, lokal anestezi maddesi, yabancı serum, besin maddeleri (deniz ürünleri, fıstık, yumurta), böcek kökenli maddeler (arı sokması).
Anafilaksi tablosuna neden olan antijenler ile IgE tepkimesi olmaksızın, ancak mast hücrelerinde akut degranülasyona neden olan maddelere “histamin liberatörleri”, neden oldukları tabloya ise “anafilaktoid reaksiyon” nitelemesi yapılmaktadır. En önemli histamin liberatörleri şunlardır: morfin, iv kontrast maddeleri, dekstran, mannitol, bazı antibiyotikler, kemoterapi ilaçları, arı zehri, bayatlamış skromboid grubu balıklar (ton, uskumru).
Tip II aşırı duyarlılık reaksiyonları
Antikor aracılığıyla aşırı duyarlılık reaksiyonunda, vücudun kendi hücreleri üzerinde yer alan antijenlere karşı gelişen bağışıklık yanıt sonrası antikorlar gelişmiştir. Organizmadaki hücrelerinin yüzeylerinde gerçekleşen ve o hücrenin zarar görmesiyle karakterize reaksiyonlarının gözlendiği aşırıduyarlılık tipidir. Tepkilerin bir grubunda antikorların varlığı yeterlidir (indirekt tepki), başka bir grup reaksiyonda ise kompleman sisteminin aktivasyonu ön plandadır (direkt tepki).
Endojen (GBM, eritrosit, vb) ya da ekzojen (bakteri çeperi) kökenli bir antijen ve bu antijene karşı oluşmuş özgün antikorlar vardır. Özgün antikorlar IgG ya da IgM niteliğindedir. Antikorların bir bölümü doğal olarak bulunurken, bazıları da antijenik yapının algılanmasıyla oluşur. Antikorlar, antijen olarak algılanan hücre yüzey proteinlerine ya da bazal membran proteinlerine, Fab segmentleri aracılığıyla bağlanırlar. Hücre yüzeyindeki ya da ekstrasellüler konumdaki antijenlere yönelik antikorların etkin olduğu, direkt ya da indirekt sitotoksik sonuçların izlendiği tepkilerdir. Direkt sitotoksik tepkide, önce antijen ve antikor kompleksi (immun kompleks) oluşur. Bunu kompleman sisteminin aktivasyonu izler. Etkilenen hücreler parçalanır ve/veya erir. İndirekt etkide ise immun kompleks makrofajlarca fagosite edilerek eritilir (complement-independent reactions). Direkt sitotoksik etkinin en iyi örneği eritrositlere yönelik olan tepkilerdir. IgG ya da IgM eritrosit yüzey antijenine bağlanarak immun kompleks oluşturur. İmmun kompleks, komplemanın C1q komponentini uyararak kompleman sisteminin klasik yoldan aktivasyonunu tetikler. Aktive olan kompleman, eritrositleri farklı eylemlerle parçalar:
- (a) “Membrane Attack Complex; MAC” olarak bilinen C5b-C9 aracılığıyla hücre membranı parçalanarak yok edilir. Örnekler: otoimmun hemolitik anemi, uyuşmayan kan transfüzyonları
- (b) Antijene yapışan IgG ya da C3b aracılığıyla gerçekleşen opsonizasyon sonrası hedef hücreler kolayca fagosite edilir ve eritilir. Örnekler: otoimmun hemolitik anemilerin bazıları, ilaç etkisine bağlı hemolizler
İndirekt sitotoksik eylemde kompleman sisteminin etkisi yoktur. Antijenik yapıyı tümüyle kuşatan antikorun çağrısıyla hedef hücreye yapışan fagositlerin ya da NK-lenfositlerin, monositlerin, nötrofillerin ya da eozinofillerin aktivasyonu sonucu gerçekleşir (örnek: otoimmun tiroidit).
Bazı olgularda ise hücre yüzeyine yapışan antikor hücrenin ölümüne değil, işlevlerinin değişmesine yol açar. Örnekler: Graves hastalığında işlev artması, myasthenia gravis hastalığında işlev kısıtlanması. Graves hastalığında, tiroid epitel hücrelerinin yüzeylerindeki TSH reseptörlerine karşı oluşan antikorlar bu reseptörlere yapışır. Reseptörler antikorları TSH gibi algılar ve tiroksin üretimini uyarır. Tiroksin üretiminin artması hipertiroidi tablosuyla sonlanır. Myasthenia gravis hastalığında ise tam tersi bir sonuçla karşılaşırız. Nöromüsküler plaklardaki asetilkolin reseptörlerine karşı oluşan antikorlar vardır. Asetilkolin reseptörlerine yapışan antikorlar sinaptik transmisyonu engelleyerek çizgili kasların işlevlerini kısıtlar. Tip II aşırıduyarlık reaksiyonlarının bir bölümünde hücrelerden çok bağ dokusuna karşı oluşmuş antikorlar etkindir. Vezikülobüllöz deri hastalıklarının bir bölümü (pemfigus ve ) ile en iyi örneklerdir. Pemfigus’ta skuamöz hücreleri birbirine yapıştıran desmozomlara, pemfigoid’de skuamöz epitelin bazal membranına ve Goodpasture sendromu glomerül bazal membranı ile akciğer alveollerinin bazal membranlarına karşı oluşmuş antikorlar izlenir.
Tip II aşırı duyarlılık reaksiyonlarında hücre ve doku zararlarının patogenezi
- Lizis: immun kompleksler kompleman sistemini de aktive eder ve C5b6789 kompleksi (membrane attack complex) oluşur. C5b6789hücre membranına yapışarak erimesine neden olur.
- Fagositoz: yüzeyinde antijen-antikor kompleksi oluşan hücre membranında IgG ve/veya C3b bulunur (opsonizasyon). Makrofajlar, yüzeylerinde bu işaretleri içeren hücreleri algılayarak fagosite eder ve ortadan kaldırır.
- Antikorla uyarılan sitotoksik lenfosit aktivasyonu: yüzeylerinde antijen-antikor kompleksleri bulunan hücrelerin, saldırgan NK-lenfositleri tarafından parçalanması olgusudur. Bu tür reaksiyonlar, bazı araştırmacılar tarafından Tip VI aşırıduyarlık reaksiyonları olarak tanımlanır.
- Hücre işlevlerinde değişiklik: hedef hücre yüzeyindeki bir reseptöre bağlanan antikor, o hücrenin işlevlerini arttırıcı (stimülasyon) ya da azaltıcı (inhibisyon) etki gösterebilir. Bu tür reaksiyonlar, bazı araştırmacılar tarafından Tip V aşırıduyarlık reaksiyonları olarak tanımlanır.
Tip III aşırı duyarlılık reaksiyonları
Bu gruptaki aşırıduyarlılık reaksiyonlarında bir antijen ve bir de bu antijene karşı B-lenfositlerince üretilmiş özgün bir antikor vardır. Bu iki komponent karşılaştıkları her yerde (kan dolaşımında ya da dokularda) basit bir kimyasal reaksiyonla birtakım kompleksler oluşturur; bunlara immun kompleksler adı verilir. İmmun komplekslerin yapısındaki antikorların büyük bölümü IgG ya da IgM kökenlidir (IgA bulunması seyrektir).
İmmun kompleksler kompleman sisteminin aktivasyonunda birincil önemi olan faktörlerdir. Kompleman sisteminin aktivasyonuyla birlikte kemotaksis ve böylece yangı süreci de başlar. Yöreye gelen nötrofiller ve monositler bilinen medyatörlerini üreterek doku zararlarının oluşmasına yol açarlar. Yangı ortamında etkin olan faktörler immun kompleksler ve immun komplekslere bağlanan kompleman komponentleri ile çok sayıda medyatör üreten lökositlerdir. Otoimmun hastalıklardan SLE ile glomerülonefritlerin çoğu bu tür bir aşırıduyarlık reaksiyonunun sonucudur.
İmmun kompleksler ya kan dolaşımında (sistemik) ya da oluştukları dokuda (yerel) nitelik gösterir. İmmun komplekslerin davranışları molekül nitelikleri, içeriğindeki immunoglobulinin tipi ve kompleman bağlama gücü gibi fizikokimyasal özellikleriyle yakından ilgilidir. Kan dolaşımındaki immun komplekslerin suda eriyebilme düzeyi içeriğindeki antijen-antikor oranıyla ilgilidir; antikor (IgG, IgM) düzeyinin yüksek olduğu immun kompleksler çok büyük moleküllerdir, suda eriyemezler ve doku makrofajları (Kupffer hücreleri, dalak sinüslerindeki makrofajlar, vb) tarafından yakalanarak kısa sürede yok edilirler.
Antijen düzeyinin yüksek olduğu koşullarda oluşan immun kompleksler suda kolay eriyebilir ve kanda serbestçe dolaşırlar. Damar dışına çıktıklarında, dokulara süzüldükleri yerlerde (damar bazal membranı, böbrek mezangiumu, vd) birikirler. Dokulara çıkan immun kompleksler kompleman sistemini aktive eder ve kendilerine bağlarlar. C3 lökositler için kemotaktik bir komponenttir; ortamda C3 belirdiğinde lökositlerde ve yangı başlar. Yöreye koşuşturan fagositler ve ürettikleri medyatörler immun kompleksleri ortadan kaldırmaya çabalarken çevresine de oldukça önemli zararlar verir. Bu tür immun komplekslere “filojistik (yangı üreten) immun kompleksler” adı verilir. İmmun kompleksler değişik dokularda birikerek etkilerini gösterirler, immun kompleks birikimi sıklıkla deri, böbrekler ve eklemler gibi dokularda olur, biriktikleri dokuda Tip II aşırı duyarlılık reaksiyonunda olduğu gibi kompleman aktivasyonu ve doku zedelenmesi meydana gelir. Bu reaksiyonun gelişmesi ve etkinliği saatler veya günler boyunca sürebilir. SLE, romatoid artrit, Henoch-Schönlein purpurası, immun kompleks (post-streptokoksik) glomerülonefrit, gibi hastalıklar immun komplekslerin ve kompleman sisteminin etkinliği ile ortaya çıkarlar. Bu niteliklerine göre immun komplekslerin neden olduğu 2 tür patogenez izlenir:
Arthus reaksiyonu
Yerel nitelikte immun kompleks oluşmasının en iyi örneğidir. Daha önce antijen verilerek duyarlı konuma getirilen deney hayvanların derisine aynı antijen ikinci kez injekte edildiğinde injeksiyon alanında immun kompleks vaskülitinin geliştiği izlenir; bu olguda, dolaşımdaki antikorlar ile dokudaki antijen damar çeperlerinde reaksiyona girmektedir. Reaksiyonun gücü antijenin düzeyi ile orantılıdır. Organizmanın ileri düzeylerde duyarlı olduğu antijene karşı serumda yüksek bir antikor titrasyonu varsa, söz konusu antijenin ikinci kez girdiği yerdeki küçük damarlar çevresinde yoğun biçimde immun kompleksler meydana gelmektedir. İmmun kompleks oluşumuyla birlikte kompleman sistemi de aktive olur; o yörede kanamalara ve doku nekrozuna dek ulaşabilen bir yangı gelişmesine yol açar. Damar çeperlerindeki fibrin ve immun kompleks karışımından oluşan amorf-eozinofil madde birikimine (fibrinoid nekroz) görülebilir. Çevre dokularda ödem ve kanama alanları izlenir. İnsanlarda seyrek olan bu tabloya daha çok kuduz aşısında yinelenen injeksiyonlar sırasında rastlanır. Bir başka örnek olan aşırıduyarlık pnömonisinde, antijenin solunum yollarına girmesinden ortalama 6 saat sonra beliren öksürük, ateş ve dispne bulguları izlenir. Arthus reaksiyonu niteliğindeki tepkilerin bir bölümü Tip I ve Tip IV ile birlikte olabilir.
Serum hastalığı
20. yüzyılın ilk yıllarında Viyana’daki bir çocuk hastanesinde difteri ve kızıl tedavisi için uygulanan at serumunun neden olduğu klinik bir tablo tanımlandı: Serum hastalığı. Sistemik nitelikleri olan serum hastalığı Arthus reaksiyonuna kıyasla daha sık görülür. Yabancı proteinin (antijen) kan dolaşımına ilk kez girmesini izleyen birinci haftada hafif ağrılı bölgesel lenfadenopati belirir (özgün antikorlar oluşumunun belirtisi). Aynı antijenin kan dolaşımına ikinci kez girmesiyle birlikte algılanmasıyla birlikte antijen-antikor kompleksleri (immun kompleksler) oluşur. Antijen niceliğinin az olduğu olgularda meydana gelen büyük moleküllü suda erimeyen immun kompleks partikülleri lenforetiküler sistem (RES) tarafından yok edilir. Antijen üstünlüğü varsa suda eriyebilen küçük moleküllü immun kompleksler oluşur. Serumda eriyik biçiminde bulunan küçük moleküllü immun kompleksler küçük damarların endotel hücreleri arasındaki uygun açıklıklardan dokulara çıkarken bazal membrana çökerler ve birikmeye başlarlar. Damar duvarlarında birikmeye başlayan immun kompleksler kompleman sistemini aktive eder, nekrozlaşmaya dek gidebilen bir yangı süreci başlar (nekrotizan vaskülit),ateş ve artralji bulguları izlenir. C3a ve C5a aktivasyonuyla birlikte damar geçirgenliği artar. C5a nötrofillere kemotaktik etkilidir. Nötrofillerin gelişiyle birlikte ortama katılan sitokinler (lökotrien B4, IL-8, IL-1, TNF-α) ile nötrofil kemotaksisi ve yangıyı daha da güçlenir. Endotel ve trombosit kökenli medyatörler belirir (PDGF, TGF-β, IL-4, IL-6). Nötrofiller, immun kompleks-kompleman partiküllerini algılar ve aktive olurlar. Aktif konumdaki nötrofiller bir yandan fagositoz yaparken öte yandan da çok sayıda yangısal medyatör (proteaze enzimleri, reaktif oksijen türevleri, araşidonik asid ürünleri) üretir. Ortaya güçlü bir akut yangı tablosu (vaskülit, glomerülonefrit, vb) çıkar.
Serum hastalığı niteliğindeki aşırıduyarlık reaksiyonlarında genellikle sistemik lezyonlar oluşur; SLE ve yabancı protein içeren serum injeksiyonu (antilenfosit globulin) olguları örnek olarak verilebilir. Streptokok infeksiyonlarında ise yalnızca böbreklerin etkilendiği izlenir (poststreptokoksik glomerülonefrit). Dokulardaki immun kompleksleri görmek için ve/veya yöntemlerinden yararlanılır. İmmun komplekslerin dokudaki lokalizasyonları (örneğin, GBM, mezangium, vb) elektron mikroskopu ile belirlenir.
Tip IV aşırı duyarlılık reaksiyonları
İlk üç aşırıduyarlılık reaksiyonu “sıvısal bağışıklık sistemi” ile ilgiliyken, Tip IV reaksiyonlardaki süreçte hücresel bağışıklık sisteminin TH lenfositleri (özellikle CD4+) öne çıkar. Tip IV aşırıduyarlık reaksiyonlarında da antijen vardır, ancak antikor işlevi yoktur. Sjögren sendromu, primer bilier siroz, vb otoimmun hastalıklar, Tip IV aşırıduyarlık reaksiyonu sonucudur.
Ortamdaki antijen T-lenfositlerini etkiler, antijene duyarlılık kazanan lenfositler ya direkt olarak sitotoksik etki gösterir ya da limfokin üreterek etkili olmaya çabalar. Sürece makrofajların da katılmasıyla doku etkilenmeleri belirir. Reaksiyon süresi ise daha uzundur; bir antijenin kendisine duyarlı lenfositleri uyararak başlattığı tepkinin belirgin biçimde ortaya çıkması 24-72 saat gibi bir sürede gerçekleşir. Bu nedenle, Tip IV reaksiyon grubuna “geç aşırıduyarlık reaksiyonları” nitelemesi yapılır. Tepkiye neden olan etkenler arasında antijen niteliği taşıyan yabancı proteinler ve bazı kimyasal maddeler önemlidir.
Kontakt dermatit örneğinde, evde (lateks eldiven, nikel), işyerinde (petrol ürünleri) ve tarımda (zehirli sarmaşık, bitki yağları) karşılaşılan kimyasal maddelerin tetikleyici etkileri vardır. Bu etkenler antijen ya da hapten niteliği taşırlar. Deriye girdiklerinde epidermal proteinlerle güçlü antijenik etkisi olan kompleksler oluştururlar. Tüberkülozda ve PPD testlerindeki tablo da oldukça tipik örneklerdendir.
Antijenle karşılaşma sürecinin başlangıcında makrofajlar vardır; makrofajlar, bir yandan etkeni (antijen niteliği taşıyan yabancı proteini ya da hapten niteliğindeki kimyasal maddeyi içeren kompleksi) fagosite edip lenf düğümüne taşır ve “class II MHC” aracılığıyla CD4+ lenfositlere sunar. Bu aşamada bir yandan da IL-12 üretirler. Antijen ve IL-12 tarafından uyarılan CD4+ T-lenfositleri IFN-δ ve IL-2 üretmeye başlar; bu iki ürün hem makrofajları uyarır hem de T-lenfosit proliferasyonunu tetikler. Aktive olan CD4+ lenfositleri TH1 olarak nitelenir ve çeşitli sitokinler üretmeye başlarlar. Sitokin üretimi ve salınımı yoğunlaşınca ortama yeni lenfositler ve yangı hücreleri gelir ve aktive olurlar. B-lenfositleri antikor üretimine başlar. Etken ortadan kaldırılabilirse süreç 48. saatten sonra gerilemeye başlar.
Etken yok edilemezse olgu kronikleşir. Örneğin, makrofajların fagosite ettiği mikobakteriler ve onlardan arta kalan ve eritilemeyen hücre duvarı kalıntıları nedeniyle kronikleşen olgularda “ganülomatöz yangı” süreci başlar ve immun granülomlar oluşur. Granülomları oluşturan makrofajlar (epiteoid hücreler) canlı kalan mikobakterilerin ortadan kaldırılabilmesi için TH1 tarafından IFN-δ ve sitokin bombardımanına tutulur. Aktive olan makrofajlar canlı mikobakterileri yok edebilirse olay gerilemeye başlar (BCG aşısı). Makrofajlar başarısız olursa bu kez sitotoksik T-lenfositleri devreye girerek canlı mikobakteri içeren makrofajları apoptozise yönlendirir; böylece kazeöz nekroz süreci başlar.
Sitotoksik etki: hücresel bağışıklık ve apoptoz
Bağışıklık sisteminin Tip IV aşırıduyarlılık lenfositlerinin değişik bir davranış biçimidir. Virüsle enfekte olarak antijen yapısı değişen hücreler, kanser hücreleri, otoimmun hastalıkların bir bölümü, kontakt dermatitler ve transplante edilen doku ve organların reddinde T-lenfositlerinin sitotoksik davranışı etkindir.
Virüsle enfekte hücrelerde yüzey antijenlerindeki değişme, kanser hücrelerinde tümöre özgü antijenlerin varlığı ve transplantasyonlardaki greftin içerdiği yabancı MHC (HLA) varlığı sitotoksik mekanizmayı tetikleyen başlıca ögelerdir. TH lenfositler (CD4+ ve CD8+) lenfositleri “class I MHC” ve hedef antijenleri doğrudan algılar, IL-2 üretmeye başlarlar. IL-2 (“helper” sitokin), hedef antijene koşullanmış CD8+ kökenli sitotoksik lenfositlerin proliferasyonunu hızlandırır. Sitotoksik lenfositler, hedef hücreleri 2 yöntemle ortadan kaldırır;
(1) Perforin ve benzer etkili başkaca sitokinler üreterek hücre membranını parçalar, hücre ölür;
(2) Hedef antijeni içeren hücrenin yaşama isteğini bozarak apoptozise yönlendirir (sitotoksik lenfositlerin ürettiği “granzyme” türü enzimlerle, hedef hücredeki intrasellüler “caspase” mekanizmasını tetikler, “caspase” enzimini devreye girmesiyle apoptozis başlar).
Sonuç olarak, TH lenfositler (CD4+ ve CD8+ lenfositleri) bağışıklık sisteminin geliştirdiği farklı savunma biçimlerinde değişik görevler alırlar. CD4+ lenfositleri tip IV aşırıduyarlık reaksiyonlarında etkindir ve bu işlevlerini “class II MHC” aracılığıyla gerçekleştirirler; CD8+ lenfositleri ise sitotoksik etki mekanizmasında etkindir ve bu sistemin uyarılmasında “class I MHC” rol oynar.
TH lenfositlerin (CD4+ ve CD8+) limfokin üreterek etkin olduğu olgularda granülomlu yangı tablosu ortaya çıkar. Lenfositlerin bu davranışından yararlanılarak geliştirilen klinik testler vardır: tüberküloz için “tüberkülin testi”, lepra için “lepromin testi”, için “histoplazmin testi” ve için “koksidiodin”, gibi.
Tüberkülin testini örnek alırsak; Mycobacterium tuberculosis’ten elde edilen saflaştırılmış proteine PPD (purified protein derivative) adı verilir. PPD testi için deri altında injekte edilen ürüne karşı, 24-72 saat içinde kazeöz nekroz da içerebilen granülomlu yangı tepkisi gelişirse sonuç (+) olarak okunur. PPD (+) olan bireylerin Mycobacterium tuberculosis’le enfekte oldukları ve bakteri antijenlerinin T-lenfositlerince tanındığı anlamını taşır (bu tanınma tam bağışıklık anlamına gelmez). PPD (-) olan bireylere, patojenitesi azaltılmış bakterileri içeren BCG aşısı uygulanır.
Otoimmun kastalıklarında kalp - damar sistemi etkilenmesi
Otoimmun hastalıkların büyük bölümündeki ölüm nedeni kalp-damar sisteminin etkilenmesine bağlı komplikasyonlardır.
- Kalp: Kalp içyüzü yangısı (Libman-Saks endokarditi), kalp dış zarı yangısı (perikardit), kalp kası yangısı (myokardit), koroner damar yetmezliği
- Damarlar: Damar yangısı (akut nekrotizan vaskülit), koroner damarların aterosklerozu
- Kalp: Perikardit, kalp kılıfları arasına sıvı toplanması (perikard effüzyonu), myokardit, endokardit
- Damarlar: Vaskülit
- Damarlar: Vaskülit
Otoimmun vaskülitler
- Kalp: Angina pectoris, myokard infarktı
- Damarlar: Vaskülit (, Polyarteritis nodosa, , Kawasaki hastalığı), organlarda iskemi bulguları, koroner arter vasküliti, aort ve koroner arter yetmezliği, hipertansiyon
Hashimoto tiroiditi
- Damarlar: Beyinde vaskülit
Sistemik skleroz
- Kalp: Myokardda fibrozis, perikardit, perikardial effüzyon
- Damarlar: Arterlerin iç zarı (intima) kalınlaşması, hipertansiyon
Kaynakça
- ^ a b c d e f g h i Justiz Vaillant AA; Patrick M. Zito PM. Immediate Hypersensitivity Reactions. StatPearls [Internet], January 9, 2020
- ^ a b c d e f g h i Virella G. Medical Immunology, 7th Edition. CRC Press, Boca Raton (FL), 2020
- ^ a b c d e f g h i Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
- ^ a b c d e f g h i Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
- ^ a b c d e Silnernagl S, Lang F. Color Atlas of Pathophysiology. Thieme, Stuttgart-New York, 2000
- ^ Amaya-Amaya J, Sarmiento-Monroy JC, Rojas-Villarraga A. Cardiovascular involvement in autoimmune diseases. Autoimmunity: From Bench to Bedside [Internet]. Anaya JM, Shoenfeld Y, Rojas-Villarraga A, et al., editors, Chapter 38. El Rosario University Press, Bogota (Colombia), 2013
- ^ Hallenbeck JM, Hansson GK, Becker KJ. Immunology of ischemic vascular disease: plaque to attack. Trends in Immunology, 26: 550–556, 2005
- ^ Stojanovich L, Milovanovich B, SR de Luka SR, et al. Cardiovascular autonomic dysfunction in systemic lupus, rheumatoid arthritis, primary Sjögren syndrome and other autoimmune diseases. Lupus, 16:181–185, 2007
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddede bircok sorun bulunmaktadir Lutfen sayfayi gelistirin veya bu sorunlar konusunda tartisma sayfasinda bir yorum yapin Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Nisan 2023 Bu maddedeki bilgilerin dogrulanabilmesi icin ek kaynaklar gerekli Lutfen guvenilir kaynaklar ekleyerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Kaynaksiz icerik itiraz konusu olabilir ve kaldirilabilir Kaynak ara Asiri duyarlilik haber gazete kitap akademik JSTOR Nisan 2023 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Asiri duyarlilik Asiriduyarlik Asiri duyarlik Hipersensitivite reaksiyonlari bagisiklik sistemi islevlerinin kendi dokularina zarar verecek patolojik duzeylere ulastigi olgular icin yapilan bir tanimlamadir Bagisiklik sistemi organizmayi yabanci antijenlerden canli etken polen protein vb korumaya yonelik bir dizi islev icin kurgulanmistir Ornegin bir birey daha once karsilastigi bir antijenle ikinci kez karsilastiginda bu antijene karsi gerekenden cok daha guclu immun yanitlar meydana verelebilir Doku zarar larina neden olan bu yanitlara asiri duyarlilik reaksiyonlari adi verilir Asiriduyarlilik reaksiyonlarinin 2 ana grubu vardir o Tip III Asiri duyarlilik reaksiyonuna neden olan immun kompleksler bobrek glomerul kapillerleri Elektron Mikroskopi 1 Sivisal bagisiklik sisteminin etkin oldugu asiriduyarlilik reaksiyonlari erken asiriduyarlik reaksiyonlari Antijen antikor tepkimeleriyle ortaya cikarlar 3 tipi vardir Tip I Tip II ve Tip III asiriduyarlilik reaksiyonlari 2 Hucresel bagisiklik isteminin etkin oldugu asiriduyarlilik reaksiyonlari gec asiriduyarlik reaksiyonlari Tip IV olarak bilinen asiriduyarlilik reaksiyonudur Bu gruptaki tepkimelerde T lenfosit etkinligi izlenir Immunopatolojide dort tip asiriduyarlilik reaksiyonundan birini gorebildigimiz gibi bazi ozgun tablolarda birkacinin birlikte olabildigini izleriz Ornegin basit bir saman nezlesi ya da akut bir bicimde gelisen bronsiyal astma tablosu saf olarak beliren bir Tip I asiriduyarlilik reaksiyonudur Oysa solunan havayla gelen mantar antijenlerine karsi gelisen asiriduyarlilik pnomonisi hypersensitivity pneumonitis olgularinda 3 tur reaksiyonun birlikte calistigini izleriz Tip I olarak baslayan surece bir sure sonra Tip III ve Tip IV turu tepkileri de eklenir Penisillin allerjisi gibi olgularda izlenen anafilaktik sok olarak nitelenen ve olumle sonlanabilen akut sureclere erken asiriduyarlilik sendromu adini verebiliriz Tip I asiri duyarlilik reaksiyonlariNormalde zararsiz olan belirgin bir cevresel antijenle alerjen tekrar karsilasma sonucu gelisir Birey soz konusu alerjene karsi daha once IgE sinifindan antikor uretmistir Surec kisinin alerjen etkili partikulleri yutma soluma deriden veya injeksiyon ile gelisebilir Erken donem ve gec donem bulgulariyla karakterize karmasik bir tablodur Tip I reaksiyonlarin erken doneminde mast hucrelerinde yogun degranulasyon olusur Degranulasyon olgusu Th2 grubu T lenfositlerinin salgiladigi sitokinlerle induklenen B Lenfositlerinin salgiladigi IgE grubu antikorlar araciligiyla gerceklesir Bagisiklik sistemi bir antijen allerjen ile ilk kez karsilastiginda bu anjijene duyarli IgE antikorlarini uretir IgE antikorlari mast hucrelerinin bazofillerin ve aktif eozinofillerin yuzeyindeki IgE Fc almaclarina reseptorlerine baglanirlar Duyarli olduklari antijen allerjen ile ikinci karsilasmada mast hucrelerinin ve bazofillerin yuzeyindeki reseptorlere baglanmis olan IgE antikorlari ile antijenin birlesmesi bu hucrelerde degranulasyona histamin salinimina yol acar Histamin mast hucrelerinin ve bazofillerin sitoplazmalarinda granuller biciminde depolanir histamini bosaltan hucrelerin sitoplazmalarindaki granulleri gorulemez degranulasyon Histamin salinimina degranulasyon neden olan baskaca faktorler de vardir Fiziksel faktorler arasinda buz etkisi ornegi verilebilir buz parcalarina dokunan ya da asiri soguk etkisinde kalan deride urtiker adi verilen dokuntulerin olusmasi Kimyasal faktorlerin basinda ise ari ignesinden gelen madde mellitin ve morfin ornekleri ilginctir Kompleman sisteminin C3a ve C5a komponentleri de ozgun bir reseptor uyarma mekanizmasiyla degranulasyona yol acabilir Mast hucrelerinin sitoplazma granulleri yogun bicimde vazoaktif maddeler histamin bradikinin lokotrienler icerir Vazoaktif aminler histamin Duz kaslarda kontraksiyon Eozinofil kemotaktik faktoru ECF Damar gecirgenliginin artmasi Platelet activating factor PAF Kemotaktik etki ozellikle eozinofiller icin Enzimler Trombosit aktivasyonu Lokotrienler B4 C4 D4 E4 Prostoglandinler D2 E2 F2 ve thromboxane Vazoaktif maddeler vazodilatasyon damar gecirgenliginin artmasi ve duz kaslarin kontraksiyonu gibi onemli tepkilere yol acarlar Prostaglandin D2 ve lokotrien C4 cok guclu brons konstriksiyonlarina neden olurlar Mast hucrelerinden salinan bazi maddeler eozinofil ve notrofiller icin kemotaktik etki gosterir Eozinofillerin devreye girmesiyle birlikte pihtilasma faktorleri ve kompleman sistemi uyarilir Ayrintili olarak ele alirsak histamin bu orneklerin tumunde adi gecen medyatordur Histaminin salinimi ve etkisini gostermesiyle birlikte onemli sonuclar belirmeye baslar hucrelerdeki H1 reseptorlerine baglandiginda duz kaslarda konstriksiyonlar kapiller dilatasyonu venullerde permeabilite artisi izlenir H2 reseptorlerine baglandiginda ise mide salgisi artar Histamin deride urtiker akcigerlerde brons spazmlari hiperemi ve odem sindirim kanalinda diyare yapar Histaminle birlikte baskaca maddeler de salinir heparin notral proteaze grubu enzimler tripsin kimotripsin karboksipeptidaze asid hidrolazlar ve kemotaktik maddeler eozinofil kemotaktik faktoru notrofil kemotaktik faktoru Alerjik olgulardaki eozinofili ve dokulardaki eozinofil yogunlugu eozinofil kemotaktik faktorunun etkisiyle beliren bir bulgudur Bu bulgular ilk 24 saat icinde izlenen ve akut olarak beliren erken donem bulgularidir 24 saat sonra gec donem bulgulari saptanir Erken asiriduyarlik nitelindeki Tip I reaksiyonlarin gec donemindeki bulgular mast hucrelerinin ortamdaki yangi hucrelerinin lokositler ve makrofajlar ile yerel dokularin urettikleri sitokinlerin etkisinin sonucudur 2 24 saat gibi bir sure icerisinde beliren gec donem tablosunda mikst nitelikte yangisal infiltrasyon eozinofil notrofil makrofaj lenfosit cok sayida sitokin IL 1 IL 3 IL 4 IL 5 IL 6 TNF ve yangi faktorleri granulocyte macrophage colony stimulating factor GM CSF bulunur Arasidonik asid urunleri prostaglandinler D2 E2 F2 ile tromboksan ve lokotrienler B4 C4 D4 E4 belirir Arasidonik asid urunleriyle duz kaslarda kasilmalar vazodilatasyon ve odem baslar C4 D4 ve E4 turu lokotrienler ise anafilaktik sok tablosunda izlenen brons konstruksiyonlarinin en onemli nedenidir Lokotrien B4 ise yangi ortaminda toplanan eozinofilleri notrofiller ve makrofajlar icin onemli bir kemotaktik maddedir Mast hucrelerinin ortama saldigi platelet activating factor PAF ile trombositlerin kumelesmesini ve trombosit kokenli vazoaktif aminlerin salinimini tetikler PAF ayrica notrofil kemotaksisini ve fagositlerin aktivasyonunu da uyarir Th2 grubu T lenfositlerinin alerjik tepkilerdeki ikinci etkinligi cesitli sitokinleri uretmesidir Aktive olan Th2 lenfositlerince salinan interlokinler IL 4 IL 5 IL 13 bir yandan IgE uretimini kamcilarken ote yandan da mast hucrelerini ve eozinofilleri uyarir Tip I asiri duyarlilik turleri Tip I asiriduyarlik reaksiyonlarinin 2 turu vardir yerel ve sistemik 1 Yerel tip atopi bagisiklik sisteminin allerjen nitelikli maddelere gosterdigi anormal tepkilerdir Bireylerin onemli bir bolumunde ailesel yatkinlik saptanir anne ve babanin alerjik oldugu ailelerde cocuklarin da alerjik olma riski 50 yi bulabilir Farkli allerjenlerin farkli dokulari etkiledigi izlenir Deri derinin duyarli bir allerjenle temasini izleyen birkac dakika icinde ortaya cikan tepkidir Etkilenen alanda ansizin beliren kasintiya sislik ve kirmizilik bulgulari da eklenir bu akut dermatit tablosuna urtiker adi verilir Ekzema urtiker bulgusunun en iyi ornegidir Allerjenler direkt temas krem allerjen sivi bocek sokmasi isirmasi sindirim yoluyla girenler bazi ilaclar ve besinler Burun allerjenin polenler hayvan kokenli maddeler solunmasiyla birlikte ortaya cikan tepkilerdir Burun mukozasinda vazodilatasyon ve mukus salgilanmasinda artma vardir allerjik rinit saman nezlesi Ornek saman nezlesi Akcigerler allerjenin polenler toz solunmasiyla birlikte ortaya cikan tepkilerdir En tipik belirtisi bronslardaki kontraksiyonlara bagli solunum guclugudur Ornek bronsiyal astma GIS allerjenin istiridye fistik cilek yutulmasiyla birlikte ortaya cikan tepkilerdir Bagirsak kaslarinda agrili kasilmalar ve diyare saptanir Ornek alerjik gastroenterit 2 Sistemil Tip en iyi ornek anafilaksi dir Vazoaktif aminlerin sistemik salinimi sonrasinda beliren guclu duz kas kontraksiyonlari yaygin vazodilatasyon ve damar gecirgenliginin ileri duzeyde artmasi gibi sonuclar yasamsal onem tasir Dolasim sistemindeki guclu sarsinti ve sok tablosuna eklenen akut larinks odemi asfiksi olume neden olur bu tabloya anafilaktik sok adi verilir Nedenler injeksiyon materyali penisilin lokal anestezi maddesi yabanci serum besin maddeleri deniz urunleri fistik yumurta bocek kokenli maddeler ari sokmasi Anafilaksi tablosuna neden olan antijenler ile IgE tepkimesi olmaksizin ancak mast hucrelerinde akut degranulasyona neden olan maddelere histamin liberatorleri neden olduklari tabloya ise anafilaktoid reaksiyon nitelemesi yapilmaktadir En onemli histamin liberatorleri sunlardir morfin iv kontrast maddeleri dekstran mannitol bazi antibiyotikler kemoterapi ilaclari ari zehri bayatlamis skromboid grubu baliklar ton uskumru Tip II asiri duyarlilik reaksiyonlariAntikor araciligiyla asiri duyarlilik reaksiyonunda vucudun kendi hucreleri uzerinde yer alan antijenlere karsi gelisen bagisiklik yanit sonrasi antikorlar gelismistir Organizmadaki hucrelerinin yuzeylerinde gerceklesen ve o hucrenin zarar gormesiyle karakterize reaksiyonlarinin gozlendigi asiriduyarlilik tipidir Tepkilerin bir grubunda antikorlarin varligi yeterlidir indirekt tepki baska bir grup reaksiyonda ise kompleman sisteminin aktivasyonu on plandadir direkt tepki Endojen GBM eritrosit vb ya da ekzojen bakteri ceperi kokenli bir antijen ve bu antijene karsi olusmus ozgun antikorlar vardir Ozgun antikorlar IgG ya da IgM niteligindedir Antikorlarin bir bolumu dogal olarak bulunurken bazilari da antijenik yapinin algilanmasiyla olusur Antikorlar antijen olarak algilanan hucre yuzey proteinlerine ya da bazal membran proteinlerine Fab segmentleri araciligiyla baglanirlar Hucre yuzeyindeki ya da ekstraselluler konumdaki antijenlere yonelik antikorlarin etkin oldugu direkt ya da indirekt sitotoksik sonuclarin izlendigi tepkilerdir Direkt sitotoksik tepkide once antijen ve antikor kompleksi immun kompleks olusur Bunu kompleman sisteminin aktivasyonu izler Etkilenen hucreler parcalanir ve veya erir Indirekt etkide ise immun kompleks makrofajlarca fagosite edilerek eritilir complement independent reactions Direkt sitotoksik etkinin en iyi ornegi eritrositlere yonelik olan tepkilerdir IgG ya da IgM eritrosit yuzey antijenine baglanarak immun kompleks olusturur Immun kompleks komplemanin C1q komponentini uyararak kompleman sisteminin klasik yoldan aktivasyonunu tetikler Aktive olan kompleman eritrositleri farkli eylemlerle parcalar a Membrane Attack Complex MAC olarak bilinen C5b C9 araciligiyla hucre membrani parcalanarak yok edilir Ornekler otoimmun hemolitik anemi uyusmayan kan transfuzyonlari b Antijene yapisan IgG ya da C3b araciligiyla gerceklesen opsonizasyon sonrasi hedef hucreler kolayca fagosite edilir ve eritilir Ornekler otoimmun hemolitik anemilerin bazilari ilac etkisine bagli hemolizler Indirekt sitotoksik eylemde kompleman sisteminin etkisi yoktur Antijenik yapiyi tumuyle kusatan antikorun cagrisiyla hedef hucreye yapisan fagositlerin ya da NK lenfositlerin monositlerin notrofillerin ya da eozinofillerin aktivasyonu sonucu gerceklesir ornek otoimmun tiroidit Bazi olgularda ise hucre yuzeyine yapisan antikor hucrenin olumune degil islevlerinin degismesine yol acar Ornekler Graves hastaliginda islev artmasi myasthenia gravis hastaliginda islev kisitlanmasi Graves hastaliginda tiroid epitel hucrelerinin yuzeylerindeki TSH reseptorlerine karsi olusan antikorlar bu reseptorlere yapisir Reseptorler antikorlari TSH gibi algilar ve tiroksin uretimini uyarir Tiroksin uretiminin artmasi hipertiroidi tablosuyla sonlanir Myasthenia gravis hastaliginda ise tam tersi bir sonucla karsilasiriz Noromuskuler plaklardaki asetilkolin reseptorlerine karsi olusan antikorlar vardir Asetilkolin reseptorlerine yapisan antikorlar sinaptik transmisyonu engelleyerek cizgili kaslarin islevlerini kisitlar Tip II asiriduyarlik reaksiyonlarinin bir bolumunde hucrelerden cok bag dokusuna karsi olusmus antikorlar etkindir Vezikulobulloz deri hastaliklarinin bir bolumu pemfigus ve ile en iyi orneklerdir Pemfigus ta skuamoz hucreleri birbirine yapistiran desmozomlara pemfigoid de skuamoz epitelin bazal membranina ve Goodpasture sendromu glomerul bazal membrani ile akciger alveollerinin bazal membranlarina karsi olusmus antikorlar izlenir Tip II asiri duyarlilik reaksiyonlarinda hucre ve doku zararlarinin patogenezi Lizis immun kompleksler kompleman sistemini de aktive eder ve C5b6789 kompleksi membrane attack complex olusur C5b6789hucre membranina yapisarak erimesine neden olur Fagositoz yuzeyinde antijen antikor kompleksi olusan hucre membraninda IgG ve veya C3b bulunur opsonizasyon Makrofajlar yuzeylerinde bu isaretleri iceren hucreleri algilayarak fagosite eder ve ortadan kaldirir Antikorla uyarilan sitotoksik lenfosit aktivasyonu yuzeylerinde antijen antikor kompleksleri bulunan hucrelerin saldirgan NK lenfositleri tarafindan parcalanmasi olgusudur Bu tur reaksiyonlar bazi arastirmacilar tarafindan Tip VI asiriduyarlik reaksiyonlari olarak tanimlanir Hucre islevlerinde degisiklik hedef hucre yuzeyindeki bir reseptore baglanan antikor o hucrenin islevlerini arttirici stimulasyon ya da azaltici inhibisyon etki gosterebilir Bu tur reaksiyonlar bazi arastirmacilar tarafindan Tip V asiriduyarlik reaksiyonlari olarak tanimlanir Tip III asiri duyarlilik reaksiyonlariBu gruptaki asiriduyarlilik reaksiyonlarinda bir antijen ve bir de bu antijene karsi B lenfositlerince uretilmis ozgun bir antikor vardir Bu iki komponent karsilastiklari her yerde kan dolasiminda ya da dokularda basit bir kimyasal reaksiyonla birtakim kompleksler olusturur bunlara immun kompleksler adi verilir Immun komplekslerin yapisindaki antikorlarin buyuk bolumu IgG ya da IgM kokenlidir IgA bulunmasi seyrektir Immun kompleksler kompleman sisteminin aktivasyonunda birincil onemi olan faktorlerdir Kompleman sisteminin aktivasyonuyla birlikte kemotaksis ve boylece yangi sureci de baslar Yoreye gelen notrofiller ve monositler bilinen medyatorlerini ureterek doku zararlarinin olusmasina yol acarlar Yangi ortaminda etkin olan faktorler immun kompleksler ve immun komplekslere baglanan kompleman komponentleri ile cok sayida medyator ureten lokositlerdir Otoimmun hastaliklardan SLE ile glomerulonefritlerin cogu bu tur bir asiriduyarlik reaksiyonunun sonucudur Immun kompleksler ya kan dolasiminda sistemik ya da olustuklari dokuda yerel nitelik gosterir Immun komplekslerin davranislari molekul nitelikleri icerigindeki immunoglobulinin tipi ve kompleman baglama gucu gibi fizikokimyasal ozellikleriyle yakindan ilgilidir Kan dolasimindaki immun komplekslerin suda eriyebilme duzeyi icerigindeki antijen antikor oraniyla ilgilidir antikor IgG IgM duzeyinin yuksek oldugu immun kompleksler cok buyuk molekullerdir suda eriyemezler ve doku makrofajlari Kupffer hucreleri dalak sinuslerindeki makrofajlar vb tarafindan yakalanarak kisa surede yok edilirler Antijen duzeyinin yuksek oldugu kosullarda olusan immun kompleksler suda kolay eriyebilir ve kanda serbestce dolasirlar Damar disina ciktiklarinda dokulara suzuldukleri yerlerde damar bazal membrani bobrek mezangiumu vd birikirler Dokulara cikan immun kompleksler kompleman sistemini aktive eder ve kendilerine baglarlar C3 lokositler icin kemotaktik bir komponenttir ortamda C3 belirdiginde lokositlerde ve yangi baslar Yoreye kosusturan fagositler ve urettikleri medyatorler immun kompleksleri ortadan kaldirmaya cabalarken cevresine de oldukca onemli zararlar verir Bu tur immun komplekslere filojistik yangi ureten immun kompleksler adi verilir Immun kompleksler degisik dokularda birikerek etkilerini gosterirler immun kompleks birikimi siklikla deri bobrekler ve eklemler gibi dokularda olur biriktikleri dokuda Tip II asiri duyarlilik reaksiyonunda oldugu gibi kompleman aktivasyonu ve doku zedelenmesi meydana gelir Bu reaksiyonun gelismesi ve etkinligi saatler veya gunler boyunca surebilir SLE romatoid artrit Henoch Schonlein purpurasi immun kompleks post streptokoksik glomerulonefrit gibi hastaliklar immun komplekslerin ve kompleman sisteminin etkinligi ile ortaya cikarlar Bu niteliklerine gore immun komplekslerin neden oldugu 2 tur patogenez izlenir Arthus reaksiyonu Yerel nitelikte immun kompleks olusmasinin en iyi ornegidir Daha once antijen verilerek duyarli konuma getirilen deney hayvanlarin derisine ayni antijen ikinci kez injekte edildiginde injeksiyon alaninda immun kompleks vaskulitinin gelistigi izlenir bu olguda dolasimdaki antikorlar ile dokudaki antijen damar ceperlerinde reaksiyona girmektedir Reaksiyonun gucu antijenin duzeyi ile orantilidir Organizmanin ileri duzeylerde duyarli oldugu antijene karsi serumda yuksek bir antikor titrasyonu varsa soz konusu antijenin ikinci kez girdigi yerdeki kucuk damarlar cevresinde yogun bicimde immun kompleksler meydana gelmektedir Immun kompleks olusumuyla birlikte kompleman sistemi de aktive olur o yorede kanamalara ve doku nekrozuna dek ulasabilen bir yangi gelismesine yol acar Damar ceperlerindeki fibrin ve immun kompleks karisimindan olusan amorf eozinofil madde birikimine fibrinoid nekroz gorulebilir Cevre dokularda odem ve kanama alanlari izlenir Insanlarda seyrek olan bu tabloya daha cok kuduz asisinda yinelenen injeksiyonlar sirasinda rastlanir Bir baska ornek olan asiriduyarlik pnomonisinde antijenin solunum yollarina girmesinden ortalama 6 saat sonra beliren oksuruk ates ve dispne bulgulari izlenir Arthus reaksiyonu niteligindeki tepkilerin bir bolumu Tip I ve Tip IV ile birlikte olabilir Serum hastaligi 20 yuzyilin ilk yillarinda Viyana daki bir cocuk hastanesinde difteri ve kizil tedavisi icin uygulanan at serumunun neden oldugu klinik bir tablo tanimlandi Serum hastaligi Sistemik nitelikleri olan serum hastaligi Arthus reaksiyonuna kiyasla daha sik gorulur Yabanci proteinin antijen kan dolasimina ilk kez girmesini izleyen birinci haftada hafif agrili bolgesel lenfadenopati belirir ozgun antikorlar olusumunun belirtisi Ayni antijenin kan dolasimina ikinci kez girmesiyle birlikte algilanmasiyla birlikte antijen antikor kompleksleri immun kompleksler olusur Antijen niceliginin az oldugu olgularda meydana gelen buyuk molekullu suda erimeyen immun kompleks partikulleri lenforetikuler sistem RES tarafindan yok edilir Antijen ustunlugu varsa suda eriyebilen kucuk molekullu immun kompleksler olusur Serumda eriyik biciminde bulunan kucuk molekullu immun kompleksler kucuk damarlarin endotel hucreleri arasindaki uygun acikliklardan dokulara cikarken bazal membrana cokerler ve birikmeye baslarlar Damar duvarlarinda birikmeye baslayan immun kompleksler kompleman sistemini aktive eder nekrozlasmaya dek gidebilen bir yangi sureci baslar nekrotizan vaskulit ates ve artralji bulgulari izlenir C3a ve C5a aktivasyonuyla birlikte damar gecirgenligi artar C5a notrofillere kemotaktik etkilidir Notrofillerin gelisiyle birlikte ortama katilan sitokinler lokotrien B4 IL 8 IL 1 TNF a ile notrofil kemotaksisi ve yangiyi daha da guclenir Endotel ve trombosit kokenli medyatorler belirir PDGF TGF b IL 4 IL 6 Notrofiller immun kompleks kompleman partikullerini algilar ve aktive olurlar Aktif konumdaki notrofiller bir yandan fagositoz yaparken ote yandan da cok sayida yangisal medyator proteaze enzimleri reaktif oksijen turevleri arasidonik asid urunleri uretir Ortaya guclu bir akut yangi tablosu vaskulit glomerulonefrit vb cikar Serum hastaligi niteligindeki asiriduyarlik reaksiyonlarinda genellikle sistemik lezyonlar olusur SLE ve yabanci protein iceren serum injeksiyonu antilenfosit globulin olgulari ornek olarak verilebilir Streptokok infeksiyonlarinda ise yalnizca bobreklerin etkilendigi izlenir poststreptokoksik glomerulonefrit Dokulardaki immun kompleksleri gormek icin ve veya yontemlerinden yararlanilir Immun komplekslerin dokudaki lokalizasyonlari ornegin GBM mezangium vb elektron mikroskopu ile belirlenir Tip IV asiri duyarlilik reaksiyonlariIlk uc asiriduyarlilik reaksiyonu sivisal bagisiklik sistemi ile ilgiliyken Tip IV reaksiyonlardaki surecte hucresel bagisiklik sisteminin TH lenfositleri ozellikle CD4 one cikar Tip IV asiriduyarlik reaksiyonlarinda da antijen vardir ancak antikor islevi yoktur Sjogren sendromu primer bilier siroz vb otoimmun hastaliklar Tip IV asiriduyarlik reaksiyonu sonucudur Ortamdaki antijen T lenfositlerini etkiler antijene duyarlilik kazanan lenfositler ya direkt olarak sitotoksik etki gosterir ya da limfokin ureterek etkili olmaya cabalar Surece makrofajlarin da katilmasiyla doku etkilenmeleri belirir Reaksiyon suresi ise daha uzundur bir antijenin kendisine duyarli lenfositleri uyararak baslattigi tepkinin belirgin bicimde ortaya cikmasi 24 72 saat gibi bir surede gerceklesir Bu nedenle Tip IV reaksiyon grubuna gec asiriduyarlik reaksiyonlari nitelemesi yapilir Tepkiye neden olan etkenler arasinda antijen niteligi tasiyan yabanci proteinler ve bazi kimyasal maddeler onemlidir Kontakt dermatit orneginde evde lateks eldiven nikel isyerinde petrol urunleri ve tarimda zehirli sarmasik bitki yaglari karsilasilan kimyasal maddelerin tetikleyici etkileri vardir Bu etkenler antijen ya da hapten niteligi tasirlar Deriye girdiklerinde epidermal proteinlerle guclu antijenik etkisi olan kompleksler olustururlar Tuberkulozda ve PPD testlerindeki tablo da oldukca tipik orneklerdendir Antijenle karsilasma surecinin baslangicinda makrofajlar vardir makrofajlar bir yandan etkeni antijen niteligi tasiyan yabanci proteini ya da hapten niteligindeki kimyasal maddeyi iceren kompleksi fagosite edip lenf dugumune tasir ve class II MHC araciligiyla CD4 lenfositlere sunar Bu asamada bir yandan da IL 12 uretirler Antijen ve IL 12 tarafindan uyarilan CD4 T lenfositleri IFN d ve IL 2 uretmeye baslar bu iki urun hem makrofajlari uyarir hem de T lenfosit proliferasyonunu tetikler Aktive olan CD4 lenfositleri TH1 olarak nitelenir ve cesitli sitokinler uretmeye baslarlar Sitokin uretimi ve salinimi yogunlasinca ortama yeni lenfositler ve yangi hucreleri gelir ve aktive olurlar B lenfositleri antikor uretimine baslar Etken ortadan kaldirilabilirse surec 48 saatten sonra gerilemeye baslar Etken yok edilemezse olgu kroniklesir Ornegin makrofajlarin fagosite ettigi mikobakteriler ve onlardan arta kalan ve eritilemeyen hucre duvari kalintilari nedeniyle kroniklesen olgularda ganulomatoz yangi sureci baslar ve immun granulomlar olusur Granulomlari olusturan makrofajlar epiteoid hucreler canli kalan mikobakterilerin ortadan kaldirilabilmesi icin TH1 tarafindan IFN d ve sitokin bombardimanina tutulur Aktive olan makrofajlar canli mikobakterileri yok edebilirse olay gerilemeye baslar BCG asisi Makrofajlar basarisiz olursa bu kez sitotoksik T lenfositleri devreye girerek canli mikobakteri iceren makrofajlari apoptozise yonlendirir boylece kazeoz nekroz sureci baslar Sitotoksik etki hucresel bagisiklik ve apoptoz Bagisiklik sisteminin Tip IV asiriduyarlilik lenfositlerinin degisik bir davranis bicimidir Virusle enfekte olarak antijen yapisi degisen hucreler kanser hucreleri otoimmun hastaliklarin bir bolumu kontakt dermatitler ve transplante edilen doku ve organlarin reddinde T lenfositlerinin sitotoksik davranisi etkindir Virusle enfekte hucrelerde yuzey antijenlerindeki degisme kanser hucrelerinde tumore ozgu antijenlerin varligi ve transplantasyonlardaki greftin icerdigi yabanci MHC HLA varligi sitotoksik mekanizmayi tetikleyen baslica ogelerdir TH lenfositler CD4 ve CD8 lenfositleri class I MHC ve hedef antijenleri dogrudan algilar IL 2 uretmeye baslarlar IL 2 helper sitokin hedef antijene kosullanmis CD8 kokenli sitotoksik lenfositlerin proliferasyonunu hizlandirir Sitotoksik lenfositler hedef hucreleri 2 yontemle ortadan kaldirir 1 Perforin ve benzer etkili baskaca sitokinler ureterek hucre membranini parcalar hucre olur 2 Hedef antijeni iceren hucrenin yasama istegini bozarak apoptozise yonlendirir sitotoksik lenfositlerin urettigi granzyme turu enzimlerle hedef hucredeki intraselluler caspase mekanizmasini tetikler caspase enzimini devreye girmesiyle apoptozis baslar Sonuc olarak TH lenfositler CD4 ve CD8 lenfositleri bagisiklik sisteminin gelistirdigi farkli savunma bicimlerinde degisik gorevler alirlar CD4 lenfositleri tip IV asiriduyarlik reaksiyonlarinda etkindir ve bu islevlerini class II MHC araciligiyla gerceklestirirler CD8 lenfositleri ise sitotoksik etki mekanizmasinda etkindir ve bu sistemin uyarilmasinda class I MHC rol oynar TH lenfositlerin CD4 ve CD8 limfokin ureterek etkin oldugu olgularda granulomlu yangi tablosu ortaya cikar Lenfositlerin bu davranisindan yararlanilarak gelistirilen klinik testler vardir tuberkuloz icin tuberkulin testi lepra icin lepromin testi icin histoplazmin testi ve icin koksidiodin gibi Tuberkulin testini ornek alirsak Mycobacterium tuberculosis ten elde edilen saflastirilmis proteine PPD purified protein derivative adi verilir PPD testi icin deri altinda injekte edilen urune karsi 24 72 saat icinde kazeoz nekroz da icerebilen granulomlu yangi tepkisi gelisirse sonuc olarak okunur PPD olan bireylerin Mycobacterium tuberculosis le enfekte olduklari ve bakteri antijenlerinin T lenfositlerince tanindigi anlamini tasir bu taninma tam bagisiklik anlamina gelmez PPD olan bireylere patojenitesi azaltilmis bakterileri iceren BCG asisi uygulanir Otoimmun kastaliklarinda kalp damar sistemi etkilenmesiOtoimmun hastaliklarin buyuk bolumundeki olum nedeni kalp damar sisteminin etkilenmesine bagli komplikasyonlardir SLE Kalp Kalp icyuzu yangisi Libman Saks endokarditi kalp dis zari yangisi perikardit kalp kasi yangisi myokardit koroner damar yetmezligi Damarlar Damar yangisi akut nekrotizan vaskulit koroner damarlarin aterosklerozuRomatoid artrit Kalp Perikardit kalp kiliflari arasina sivi toplanmasi perikard effuzyonu myokardit endokardit Damarlar Vaskulit Damarlar VaskulitOtoimmun vaskulitler Kalp Angina pectoris myokard infarkti Damarlar Vaskulit Polyarteritis nodosa Kawasaki hastaligi organlarda iskemi bulgulari koroner arter vaskuliti aort ve koroner arter yetmezligi hipertansiyonHashimoto tiroiditi Damarlar Beyinde vaskulitSistemik skleroz Kalp Myokardda fibrozis perikardit perikardial effuzyon Damarlar Arterlerin ic zari intima kalinlasmasi hipertansiyonKaynakca a b c d e f g h i Justiz Vaillant AA Patrick M Zito PM Immediate Hypersensitivity Reactions StatPearls Internet January 9 2020 a b c d e f g h i Virella G Medical Immunology 7th Edition CRC Press Boca Raton FL 2020 a b c d e f g h i Kumar V Abbas AK Aster JC Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease 9th edt Elsevier Saunders Philadelphia 2015 a b c d e f g h i Goljan EF Rapid Review Pathology 5th edt Elsevier Philadelphia 2019 a b c d e Silnernagl S Lang F Color Atlas of Pathophysiology Thieme Stuttgart New York 2000 Amaya Amaya J Sarmiento Monroy JC Rojas Villarraga A Cardiovascular involvement in autoimmune diseases Autoimmunity From Bench to Bedside Internet Anaya JM Shoenfeld Y Rojas Villarraga A et al editors Chapter 38 El Rosario University Press Bogota Colombia 2013 Hallenbeck JM Hansson GK Becker KJ Immunology of ischemic vascular disease plaque to attack Trends in Immunology 26 550 556 2005 Stojanovich L Milovanovich B SR de Luka SR et al Cardiovascular autonomic dysfunction in systemic lupus rheumatoid arthritis primary Sjogren syndrome and other autoimmune diseases Lupus 16 181 185 2007