Emlek yöresi, Sivas ili, Şarkışla ilçesinde bir bölge. Kendine özgü kültürel bir bütünlüğe sahip olup özellikle de halk ozanları ve aşıklık geleneği ile tanınmaktadır. Halk inanışları açısından oldukça zengindir. Halk ağzında yanlışlıkla Arapça kökenli "Emlak" sözcüğü ile karıştırılarak bu biçimi ile de kullanılır; ancak etimolojik köken olarak gerçekte hiçbir bağlantısı yoktur.
Sınırları
![image](https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/image/aHR0cHM6Ly93d3cud2lraXBlZGlhLnRyLXRyLm5pbmEuYXovaW1hZ2UvYUhSMGNITTZMeTkxY0d4dllXUXVkMmxyYVcxbFpHbGhMbTl5Wnk5M2FXdHBjR1ZrYVdFdlkyOXRiVzl1Y3k5MGFIVnRZaTgzTHpjMUwwZ2xRek1sUWtONUpVTXpKVUpEYTE4bE1qZ2xRelVsT1VWaGNtc2xRelFsUWpFbFF6VWxPVVpzWVNVeVExOUZiV3hsYTE5SUpVTXpKVUpEZVNWRE15VkNRMnRmYXlWRE15VkNObmtsUXpNbFFrTWxNamt1YW5Cbkx6SXlNSEI0TFVnbFF6TWxRa041SlVNekpVSkRhMThsTWpnbFF6VWxPVVZoY21zbFF6UWxRakVsUXpVbE9VWnNZU1V5UTE5RmJXeGxhMTlJSlVNekpVSkRlU1ZETXlWQ1EydGZheVZETXlWQ05ua2xRek1sUWtNbE1qa3VhbkJuLmpwZw==.jpg)
Coğrafi olarak İç Anadolu bölgesinde Şarkışla'nın kuzeybatısında Kızılırmak vadesinde Yıldızeli ile Akdağmadeni arasında kalan alanı ifade eder. Daha basit bir tanımla Yıldızeli-Şarkışla-Akdağmadeni arasında kalan bir üçgen oluşturmaktadır. Bu alan içerisinde Şarkışla'ya bağlı yaklaşık 30 köy bulunmaktadır. Bunların en önemlileri "Emlek" adı ile başlayan köylerdir:
- Emlek Hüyük, Şarkışla
- Emlek Kale, Şarkışla
- Emlek Karacaören, Şarkışla
- Emlek Kavak, Şarkışla
- Emlek Mezra, Şarkışla
Ayrıca Emlek bölgesinde yer alan diğer köylerin başlıcaları şunlardır: Akçakışla Köyü, Alaman Köyü, Akçasu Köyü, Bağlararası Köyü, Başağaç Köyü, Benlihasan Köyü, Beyyurdu Köyü, Bozkurt Köyü, Canabdal Köyü, Çamlıca Köyü, Çanakçı Köyü, Çiçekliyurt Köyü, Faraşderesi Köyü, Gazi Köyü, Gülören Köyü, Hardal Köyü, Hocabey Köyü, İğdecik Köyü, Kümbet Köyü, Ortaköy, Otluk Köyü, Örtülü Köyü, Saraç Köyü, Sarıtekke Köyü, Sivrialan Köyü, Yahyalı Köyü, Yalanı Köyü, Yükselen Köyü
Basit bir sınır çizgisi olarak Sivas - Kayseri karayoluna çok yakın bir konumda paralel olarak uzanan Turna Dağı'nın diğer tarafında kalan bölgedekiler Emlek köyleri, Şarkışla tarafında kalanlar ise Merkez köyler olarak adlandırılır. (Başka bir açıdan, günümüzdeki Merkez köyler tarihi Gedik nahiyesine bağlı olanlardır.)
Akdağmadeni (Yozgat), Gemerek (Sivas), Sarıoğlan (Kayseri), Yıldızeli (Sivas) ilçelerinin sınırlarında kalanlar dahil edildiğinde köylerin sayısının günümüzde de 62 olduğu halk arasında kabul görür. Şarkışla ilçe sınırları dışında kalan ama Emlek yöresi içerisinde bulunan başlıca köyler şunlardır.
Akdağmadeni'nde: Bozhüyük, Yazılıtaş
Yıldızeli'nde: Davulalan, Yuvalıçayır, Nallı, Karaleylek, Yolkaya
Gemerek'de: Tekmen, Burhan, Dendil, Alakilise, Keklicek, Eğerci
Sarıoğlan'da: Karaözü (Geçmişte aslında Gemerek'e bağlıdır.)
Tarihçe
11. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya gelmeye başlayan Türkmenler, İç Anadolu'da Emlek yöresini de kendilerine yurt edinmişlerdir. Bölgeyi içine alan Danişmentli devleti ve ardından Selçuklu devletleri kurulmuştur. Dulkadirli beyliği egemenliğinde kaldıktan sonra 16. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı idaresi altında Bozok Sancağı içinde yer almış ve nahiye merkezlerinden biri olmuştur. Nahiye merkezinin bugünkü Hardal köyü olduğu bilgisine rastlanmaktadır. Kayıtlara göre Emlek Nahiyesi’ne 62 köy bağlanmıştır. Bunların bir kısmı günümüzde Yıldızeli, Gemerek ve Akdağmadeni ilçelerine bağlıdırlar. 1831 nüfus sayımında Emlak kazasının (yalnız Müslüman ve 18 yaşının üstünde erkekler) nüfusu 2919 olarak kayılara geçmiştir. Bu köylerde barınan nüfus ilerleyen dönemlerde ise 12.500 civarında olmuştur. Daha sonra Emlek idari bir birim olmaktan çıkarılarak köyleri çeşitli kazalar arasında dağıtılmıştır. Şarkışla sınırları içerisinde kalan köylerin nahiye merkezi daha sonraki dönemlerde Akçakışla köyü olmuştur.
Emlek adının kökeni
Emlemek fiilinin iyileştirmek, tedavi etmek, sağaltmak manaları bulunur. Bu fiilden türemiş olma ihtimali yüksek görünen Emlek sözcüğü ise iyileştirici, sağaltıcı, tedavi edici yer manalarına sahiptir. Şifâ veren, tedâvi eden demektir. Bu kavram eski Türk halk kültüründe şifalı bir bölgeyi veya ilaç niteliği taşıyan bir yiyeceği tanımlar. Bedenen veyâ ruhsal olarak şifâ bulunan bir yerleşim birimini veyâ yöreyi ifâde eder. Çoğunlukla o bölgede bulunan evliyâ mezarları ile ilişkilendirilir. Mitolojik bir kişilik olan “Amlak” adı ile de alâkalı görünmektedir. Bu isim de şifâ vericiliği temsil eder. Türkçe "Em/İm" kelime kökü ilaç, ağız, aşk, istek ve işâret bildirir.
İnançlar
Emlek yöresi Alevi-Bektaşi kökenli inançların baskın olduğu bir coğrafyadır. İnanılan, kutsal görünen unsurlar her an çağırılabilme mesafesinde, seslenildiğinde sesin duyurulabileceği uzaklıkta olmalıdır. Başlıca inanç unsurları şu şekilde sıralanabilir:
- Kutsal dağ inancı: Emlek köylerinin neredeyse hepsinde kutsal veya hakkında efsaneler anlatılan önemli bir dağ inancına rastlamak mümkündür. Genellikle köylerin eteklerinde bulunduğu dağ veya tepe köylülerce kutsal sayılır. Çoğunlukla evliya mekanlarının dağ doruklarında bulunduğuna inanılır. Onuları bir keramet göstermeye yönelten ise insanlardır, yani sadece kendileriyle ilişkiye geçildiği anda kerametlerini ya da öfkelerini gösterirler. Çevredeki diğer dağlar kır (ağaçsız) olduğu halde ziyaret mekanının bulunduğu bu yerlerin kutsallığı nedeniyle yeşil kalmış olduğu söylenir.
- Kutsal ağaç inancı: Ziyaret yerlerinde bulunan ağaçlar da doğal olarak kendiliğinden kutsal kabul edilmektedirler. İnanışa göre bunlara dokunulmaz, kesilmez; bir dal kesenin onması (iflah olması) mümkün değildir, o kişinin başına mutlaka bir kötü iş gelir. Ayrıca bu dokunulmazlık nedeniyle büyümüş ulu ağaçlara sıklıkla rastlanır. Çam, ardıç gibi yüzlerce yıllık ağaçlar kutsal sayılır ve bunlar için en sık rastlanan dilek dileme biçimi ağacın gövdesini kucaklayarak iki eli kavuşturma olarak uygulanır Kimi zaman da yalnız başına varlığını sürdüren bir ağaç kutsal olarak kabul görebilmektedir. Akçakışla yöresinde yayladan çam ağacı kesenlerin başına felaketler geldiğine inanılmaktadır.
- Kutsal su inancı: Genellikle içmece veya kaplıca biçiminde yararlanılan bu suların da kutlu oldukları için şifa verdiklerine inanılır. Bunlar da çoğu zaman yakınlardaki bir evliya mezarı ile ilişkilendirilirler. Ayrıca akarsularla inanışlar da yörede önemli bir yer tutar. Suya saygısızlık yapmanın veya onu kirletmenin doğaüstü / ilahi öfkeyi çekeceğine inanılır.
- Kutsal kaya inancı: Büyük bir kaya, özellikle de şekli ilgi çekici ya da renkli bir taş parçası kutlu sayılabilmektedir. Tek başına bir dağ yamacında, bir dere kenarında, bir ormanın içinde yüzyıllardır orada duran kayalar gizemli sayılır. Bazen bu taşların erenler tarafından savaşlar esnasında fırlatıldığı söylenir.
- Kutsal kişi / mezar inancı: Pek çok köyde evliya, eren, abdal, baba, dede, yatır gibi adlarla anılan kutlu bir kişinin köyün geçmişinde yer aldığından bahsedilir ve çoğu zaman da bu kişinin mezarı köyün içinde veya yakın bir yerlerde mevcuttur. Bu kutlu kişinin rüyaya girme, keramet gösterme, kendisi veya mezarı ile alay edildiğinde öfkelenme ve bu öfkesini açığa vurma, şifa verme gibi özellikleri olduğuna inanılmaktadır.
Üç-kardeşler Dağı
![image](https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/image/aHR0cHM6Ly93d3cud2lraXBlZGlhLnRyLXRyLm5pbmEuYXovaW1hZ2UvYUhSMGNITTZMeTkxY0d4dllXUXVkMmxyYVcxbFpHbGhMbTl5Wnk5M2FXdHBjR1ZrYVdFdlkyOXRiVzl1Y3k5MGFIVnRZaTg0THpobUwwc2xRek1sUWtOeVpWOUNZV0poWDFsaGRDVkROQ1ZDTVhJbFF6UWxRakV1Y0c1bkx6SXlNSEI0TFVzbFF6TWxRa055WlY5Q1lXSmhYMWxoZENWRE5DVkNNWElsUXpRbFFqRXVjRzVuLnBuZw==.png)
Emlek’in ortalarına düşen bir alanda üç dağ yükselir. Üç kardeşin (olasılıkla üç kutlu kişi) her biri ayrı bir dağı mesken tutmuşlar ve adlarını vermişler. Birbirini görecek şekilde yükselen bu tepeler Kürebaba, Ağbaba, Karababa adlarını taşırlar.
Kürebaba tepesi Kümbet, İğdecik, Hocabey, Sarıtekke, Güdül, Canabdal, Yalanı köyleri arasında Bozdağlar üzerinde bulunmaktadır. Tüm bu köylerce kutsal sayıır ve burada adaklar adanıp kurbanlar kesilir. Yıldızeli'nin Davulalan köyünden de sıklıkla ziyarete gelenler olur (Davulalan ve Canabdal köyleri arası 14 km kadar olup araçla yaklaşık yarım saatte Davulalan köyünden Kürebaba yatırına ulaşmak mümkündür.)
Yakınlarında "Üç ulu çam" ağacı bulunur ki, bu ağaçlar da kutsal kabul edilir. Bir kimsenin iki kolu ile bu çamlara sarılıp ellerini kavuşturduğunda dileğinin yerine geleceği inanışı bulunur.
Yöre ahalisi Kürebaba önünde hiçbir insanın yalan söylemeye cesaret edemeyeceğine inanırlar. Bundan dolayı bir kişinin doğru söyleyip söylemediğini anlamak amacıyla Kürebaba'nın adı anılarak yemin edilir. Yalan söylendiği takdirde Kürebaba’dan çıkan bir ateşin yalan söyleyen insanın yüzünü yalayarak yaktığına inanılır. Kürebaba’da bundan başka buz gibi suyu akan bir oluk (çeşme) vardır ki adına "Süt-oluk" denilir.
![image](https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/image/aHR0cHM6Ly93d3cud2lraXBlZGlhLnRyLXRyLm5pbmEuYXovaW1hZ2UvYUhSMGNITTZMeTkxY0d4dllXUXVkMmxyYVcxbFpHbGhMbTl5Wnk5M2FXdHBjR1ZrYVdFdlkyOXRiVzl1Y3k5MGFIVnRZaTloTDJFMkwxTWxRek1sUWtOMGIyeDFhMThsTWpoRFlXNWhZbVJoYkY4dFgxbGhiR0Z1SlVNMEpVSXhKVEpEWHlWRE5TVTVSV0Z5YXlWRE5DVkNNU1ZETlNVNVJteGhKVEk1TG1wd1p5OHlNakJ3ZUMxVEpVTXpKVUpEZEc5c2RXdGZKVEk0UTJGdVlXSmtZV3hmTFY5WllXeGhiaVZETkNWQ01TVXlRMThsUXpVbE9VVmhjbXNsUXpRbFFqRWxRelVsT1Vac1lTVXlPUzVxY0djPS5qcGc=.jpg)
Sütoluk Efsanesi
Yalanı köyünden bir kişi tarafından anlatılan ve hemen pınarın başında derlenmiş olan(Sütoluk Efsanesi) öyküsüne göre; Alosman (Ali Osman) adlı bir kişi geçmiş dönemlerde bir savaşa gider asker olarak ve bir daha da geri dönmez. Yalnız kalan karısı ve çocukları dağa çıkarlar ve onları geyikler sütleri ile beslerler. Kadın sağdığı sütlerin fazla kısmını bir mağaradaki deliğe döker ve oradan toprağa karışan sütler yakınlardaki bir pınarın sularını süte dönüştürür. İnanışa göre bu çeşmeden "Cuma Akşamı" (yani Perşembe) günlerinde su yerine süt akarmış. Ancak kendini bilmez bir kadın kirli giysilerini bu çeşmenin başında yıkadığı için artık oluktan süt akmaz olmuş. Hatta Perşembe günlerinde artık bulanık akmaya başlamış olduğu yörede anlatılır.
İkiz (Ekiz) Oluk
Rivayete göre bir kadının kocası askerdedir, kimsesizlikten ve sahipsizlikten işe güce kendisi yetişemediği için bu kadın iki çocuğunu kışın odun toplamak için yakın bir tepeye gönderir. Ancak çocuklar farkına varmadan yavaş yavaş evden uzaklaşırlar. Bir süre sonra ıssız bir yere varırlar ve yalnız bir ağaç bulurlar. Çocuklar bu ağacı kesmeye kalkışırlar. Ama bilmezler ki bu kutlu bir ağaçtır (ağaçların sultanıdır). Böylesi ağaçlara balta vuranın asla iflah olmayacağını ise hiç bilmemektedirler... Baltayı vurduklarında sarsılan ağaçtan bir meyve düşer; onu alıp yerler. Her balta vuruşunda düşen meyveyi alırlar ve aç oldukarı için yemeye devam ederler. Zaman geçip akşam olur. Önceleri hafiften yağan kar tipiye dönüşür... Bunun üzerine iki kardeş ağacın kovuğuna sığınırlar. Anneleri ise bu sıralarda çocuklarının dönmediğini görünce onları aramaya başlamıştır. Yakın çevrede göremeyince, o da biraz ileriye gider ve çocukların izlerini görerek takip eder. Nihayet uzaktan onları görür ve donmak üzere olan çocuklarına ısınmaları için sımsıkı sarılır. O gece hepsi de işte orada donarak ölürler. Kadının kocası bir müddet sonra askerden dönünce acı gerçeği öğrenir, onları arar ama bulamaz. Sonunda kadın bir gece bir adamın rüyâsına girer ve ağacın yerini kendisine târif eder. Adam yanına köyden birkaç kişiyi de alarak gider ve ağacı bulur. Ağacın dibindeki toprağı kazmaya başlarlar, görürler ki taş kesilmiş kadının gözlerinden sanki ağlar gibi bir su akmaktadır. Oraya bir çeşme yaparlar. Bu pınar Şarkışla-Akçakışla yolu (eski yol) üzerinde Bozkurt köyüne varmadan 10 dakika mesafededir. Uzun yıllar yolun üst kısmında iki oluk halinde akmıştır. Sonra yolun alt tarafına indirilmiş ancak bu arada tek oluk halinde akıtılmıştır. Derler ki, bunun üzerine suyun tadı bozulmuş, hafiften bulanıklaşmıştır.
Kutsal Ocak Anlayışı
Bir ev veya bir aile geleneksel olarak bir hastalığın ruhsal olarak tedavisinde adeta uzmanlaşmış sayılır ve buralara "Ocak" adı verilir: Sarılık ocağı, Al ocağı, Şaşılık ocağı, Uyuz ocağı gibi... Hastalık iyileştiricisi kişinin mutlaka keramet sahibi, evliya bir kimse olması gerekmez, çünkü o hastalığı iyileştirildiğine inanılan kişi değil, kişinin sahibi olduğu ocaktır. Bazen o ocakta (şifalı mekanda) yer alan su, kuyu, toprak tedavide kullanılabilir. Fakat asıl iyileştirici etkinin ocağın manevi gücünde ve insanların buna inanmalarında olduğu düşünülür. Yörede bulunan Yusuf abdal, Kılınç abdal, Can abdal tekkelerinin kökeni hayli eskiye dayanmaktadır.
Hayvan donuna girme
İnsanların başka canlıların şekline büründüğüne dair anlatılara rastlanır. Don (kılık, şekil) değiştirip beyaz bir at olarak şafağa karşı köylerin içinde dolanarak insanları izlediği anlatılan bir dededen bahsedilir. Ayrıca cinlerin de zaman zaman hayvan kılığında göründüğü inanışı bulunur. Gemerek'in kuzeydoğusunda kalan Orta-Topaç köyü çevresinde eşekle tek başına yolculuk yapanların önüne tilki kılığındaki bir cinin çıktığı anlatılır.
Hızır inanışı
Hızır kılık değiştirerek evlerin kapılarını çalar ve genellikle de yaşlı, yoksul, dilsiz bir kişi gibi görünür. Sebepsiz yere gelerek insanların tutumlarını deneyebileceği gibi, bazen de birisine yardım etmeden önce onları sınar. Azarlayıp kapıyı yüzüne kapatanlara, kendisini kovanlara, karnını doyurmaktan, bir bardak suyu ya da sütü vermekten kaçınan kişilere yardımını esirger. Bu gibi insanların evlerinin, tarlalarının, sürülerinin bereketi kaçar. Akçakışla köyünden Bekir oğlu İzzet Karakurt'un anlattığına göre karısı Hatice ilk çocuklarını doğuracağı zaman eve bir ebe çağırırlar. Doğumun uzaması üzerine dışarıya çıkan bir kadına sorduğunda, durumun hiç de iyi olmadığını öğrenir, ters giden bir şeyler olduğu söyler kadın. Kadın içeri geri girdikten sonra uzun bir süre daha geçer. Evin bahçe kapısına doğru yürürken yan komşunun evinin bahçesinde bir adamın uzaktan kendisine eliyle işaret etmekte olduğunu görür. Komşularının bir akrabasına benzettiği bu yaşlı, beyaz sakallı, orta boylu adamın yanına varıp ne istediğini sorduğunda ihtiyar elinin parmaklarının uçlarını birleştirerek ağzına götürüp dudaklarına vurur birkaç kez. Anlar ki yaşlı adam dilsizdir ve yiyecek bir şeyler istemektedir. Sağa sola bakınır, evlerindeki misafire yemek vermelerini söylemek için komşularına seslenir ama kimse duymaz. Eve döner fakat karısı doğum yaptığı için evde yemek yoktur. Bunun üzerine evliğe (kilere) giderek ters çevrilmiş çökelik (çökelek peyniri) küplerinden birini alır ağzını açar. Çökeleğin bir kısmını ekmeğin arasına koyar. Büyükçe bir mendil bularak onun da içerisine çökelek doldurur. Adamın yanına dönerek ona verir. Sonra da eve geri döner. Çok sürmez ki, dışarıya iyi haberi verir kadınlar. Bir oğlu olmuştur. Adamı unutur gider. Birkaç gün sonra komşularına sorduğunda kimse öyle bir misafirleri gelmediğini, yaşlı adamı görmediklerini söylerler.
Evine gelen misafirlere tahta kaşık ve tahta tabaklarla yemek veren bir kişi Hızır'ın kendisini ziyaret etmiş olabileceğinden şüphelenir. Bunun üzerine tanıdığı birisine konuyu anlatır. O da kendisine tahta tabaklarla kaşıkları sobaya atarak yakmasını söyler. Soba söndüğünde Hızır'ın yemek yediği kaşıklarının yanmadan sapasağlam çıkmış olduğunu görürler.
Yedikardeşler
![image](https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/image/aHR0cHM6Ly93d3cud2lraXBlZGlhLnRyLXRyLm5pbmEuYXovaW1hZ2UvYUhSMGNITTZMeTkxY0d4dllXUXVkMmxyYVcxbFpHbGhMbTl5Wnk5M2FXdHBjR1ZrYVdFdlkyOXRiVzl1Y3k5MGFIVnRZaTlpTDJJMEwwdGhjbUZpWVdKaFgxUmxjR1Z6YVY4bE1qaDVZV3NsUXpRbFFqRnVaR0Z1SlRJNVh5MWZKVU0xSlRsRllYSnJKVU0wSlVJeEpVTTFKVGxHYkdFdWFuQm5Mekl5TUhCNExVdGhjbUZpWVdKaFgxUmxjR1Z6YVY4bE1qaDVZV3NsUXpRbFFqRnVaR0Z1SlRJNVh5MWZKVU0xSlRsRllYSnJKVU0wSlVJeEpVTTFKVGxHYkdFdWFuQm4uanBn.jpg)
Bölgede yedi evliyanın bulunduğuna ve bunların birbirleri ile kardeş olduklarına inanılır. Bu kutlu kişilerin mezarlarının nerede olduğuna dair pek çok köyde farklı rivayetler bulunur. (Bunların bazıları Şarkışla'nın merkez köylerindedir). Örneğin bir söylentiye göre Beş kardeşin merkez Kızılcakışla köyünde "Beşkardeşler" türbesinde yattığına inanılır, diğer ikisinin ise Karababa ve Kürebaba olduğu bunlarınsa farklı köylerde yattıkları anlatılır. Ancak yaygın olan inanış yedi kardeşin Şarkışla'nın farklı köylerindeki türbelerde yatmakta olduğudur, ki yöredeki yatırların sayısı çok daha fazladır. Bu nedenle hangilerinin olduğunu kesin olarak tespit etmek çok da mümkün değildir. Fakat yaygın bir görüşe göre bunlar; Abdal Baba, Koyun Baba, Ziraat Baba, Kara Baba, Muhtar Abdal, Can Abdal, Colü Dede olarak tespit edilmiştir. Yöredeki başka bir inanışa göre ise bu kardeşler; Karababa, Abdal Baba, Kevgir Baba, Küre Baba, Ağ Baba, Ali Baba ve Çeltek Baba olarak sayılmaktadır. Bir rivayete göre; Ahmet Yesevi’nin yedi öğrencisi fetih için buraya gelirler.
Halk ozanları
Âşıkların en çok Beyyurdu, Ortaköy, Hüyük, Kümbet, Saraç ve Sivralan köylerinden çıktığı görülür. Köy sayısının fazlalığı ve âşıklık geleneğinin yaygınlığı bu yörede halk ozanı sayısının da çok olmasını sağlamıştır. Âşıklar içinde Kemter, Ali İzzet Özkan ve Mihmani, Veli gibi ülke çapında ünlenmiş, hatta Âşık Veysel gibi ünü ülke dışına taşmış olanlar vardır.
Doğan Kaya bu aşıklarla ilgili kayda değer iki önemli bilgi aktarmatadır.
- Ali İzzet Özkan’ın âşıklığa yönelmesinde bir rüyanın da etkisi olmuştur. İzzeti mahlaslı ozan, yirmi beş yaşında şiire başlamıştır. Üç gün rüyasında farklı yerler görmüş, değişik olaylara şahit olmuştur. Üçüncü gece Hacı Bektaş evladından Ahmet Cemaleddin'in elinden lokma yemiş, uyandığında da başkalık hissetmiştir.
- Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Akçakışla köyünden Aşık Halil (Soylu) kendisi ile yapılan bir görüşmede bade içip içmediği sorulduğunda; “Ben bade filan içmedim, beni derdim ağlattı, derdim söyletti.” diyerek âşıklığa başlayış sebebinin dert (ruhsal sıkıntı) olduğun izah etmiştir.
Dokuz kadın âşığın var olduğu da değinilmesi gereken diğer önemli bir husustur. Bunlar; Cemile Uzundal (1932-Ağcasu), Dudu (19. yüzyıl-Kümbet), Emine (1810-Beyyurdu), Fadime (19. yüzyıl-Sivralan), Fatma Hasgül (1952-Mescit), Kamer (18. yüzyıl-İğdecik), Gülhanım (20. yüzyıl-Saraç ), Yeter (1922-Saraç) olarak kayda geçmiştir.
Yörede saz çalan âşıklar yaygın olduğu gibi saz çalamayan ama yine de geleneğin diğer gereklerini yerine getirerek yeterince yetkin eserler çıkaran aşıklara da rastlanır. Ancak saz ile çalınan eserlerin toplumsal bellekte korunması çok daha kolay olmaktadır. Bu nedenle "Yanamaç" adı verilen çalgı çalmadan söyleyen ozanların eserleri hele de kendileri veya bir yakınları tarafından yazıya geçirilmemişse istisnai durumlar dışında büyük oranda hatta bütünüyle unutulup gitmektedirler. Bu duruma örnek vermek gerekirse yine Ali İzzet Özkan ve Halil Soylu karşılaştırması yeterli olacaktır.
Ali İzzet Özkan
Emlek Hüyük köyünde 1902 yılında doğmuştur. Çıraklık geleneği içerisinde Sivaslı Âşık Sabri’den ders almıştır. "İzzetî" mahlasını kullanmıştır. Saz çalarak söyler. Herhangi bir eğitim görmemiştir ancak, kendi çabalarıyla hem eski hem de yeni yazıyı öğrenmiştir. Yirmili yaşlarından sonra Anadolu'da köyden köye gezerek geçimini kazanmaya başlamıştır. Otuz sekiz yaşında bazı şiirlerinin Ülkü Dergisi'nde yayımlanmasının ardından şehirlerde de tanınmaya başlamıştır. Mecnunum Leylamı Gördüm, Şu Sazıma Düzen Ver, Mühür Gözlüm gibi türkülerini okuduğu plaklarıyla asıl ününü sağlamıştır. Ankara Dikmen’de yaşadığı gecekonduda 1981 yılında ölmüştür.
Sağlığımda mezarımı ben kazdım
Ölmeden kabire uzandım yeter
Kefenimi tabutumu ben dizdim
Al yeşil renge boyandığım yeter
Halil Soylu
Akçakışla'da 1902 yılında dünyaya gelmiştir. Ailesinin geçimini erken yaşta üzerine almak zorunda kalmıştır. Okula gidememiştir. Yine de kendi çabaları ile hem Arap alfabesi hem de Latin alfabesi ile okumayı öğrenmiştir. 1924 yılında askere gitmiş ve Elazığ'da görevini tamamlamıştır. 1937-1938 yılları arasında ise ihtiyatlı olarak askere çağrılmıştır. Eşi Elif genç yaşta ölmüş ancak kendisi tekrar evlenmemiştir. Ekonomik anlamda çok sıkıntı çekmiştir. 1927-1929 yılları arasında TCDD'de çalışmıştır, daha sonraki yıllarda ise duvar ustalığı ve doğrama ustalığı yaparak geçimini sağlamıştır. Köyündeki pek çok evi (özellikle kerpiç evleri) o yapmış veya duvarlarını örmüştür. Bu evlerin bir kısmında çatı tahtalarında adı ve yaptığı tarih kazılıdır. Ayağı yıllar süren aralıklarla aynı yerden üç kez kırıldığı için hafif aksak yürümüştür. 01 Şubat 1986 tarihinde kanser nedeniyle ölmüştür.
Halil Soylu türküler söyleyerek ve halk hikâyeleri anlatarak halk edebiyatına başlamıştır. Saz çalamayan halk ozanları arasındadır. Yazması iyi olmadığı için şiirlerini kaydedememiştir; ancak güçlü hafızası sayesinde pek çoğunu kendisi aklında tutmuştur. Eserlerini doğaçlama (irticalen) söylemiştir. Herhangi bir ustası olmamıştır. Yalnızca tanışma fırsatı da bulduğu Âşık Veysel Şatıroğlu'ndan çok etkilendiği bilinmektedir. İrticaldeki başarısını Veysel'in de takdir ettiği söylenir. Şiirlerinde gündelik hayatı konu edinir, çoğu dertlenmedir. Dörtlükler halinde söylediği şiirlerinde 11'li hece ölçüsünü yeğlemiştir. Pek çok şiiri nakaratlıdır (kavuştak). Koşma, semai ve destan türlerini sıklıkla kullanmıştır. Ancak şiirlerinden yalnızca üç tanesi günümüze kadar korunabilmiştir.
N’ola ben de gelmeyeydim cihana
Başa gelecek var o da bahane
Nasıl yalvarayım adil burhanaArttı firkat aldı beni dert beni
Sardı yine keder beni gam beni
Nüfus
1960'lı yıllardan itibaren başta Almanya olmak üzere özellikle Avrupa'ya çalışmak için gitme bölgede sıklıkla rastlanan bir durumdur. Ancak bu nüfus üzerinde doğrudan ve önemli bir etki yapmamış fakat yurtdışında yaşayanların ailelerini de götürmesi, orada doğan çocukların ülkeye geri gelmemesi gibi nedenlerle dolaylı olarak etkilemiştir. 1990'lı yıllardan başlayarak ise başta Ankara olmak üzere, Mersin, İzmir, İstanbul, Kayseri gibi şehirlere göç artmıştır ve bölgenin nüfusun hızla düşmesine yol açmıştır. Ancak yaz aylarında geçici olarak belirgin bir nüfus artışı köylerde yaşanmaktadır. Bu durumun sebebi ise yurtdışında ve şehir dışında yaşayanların tatili köylerinde geçirmek istemeleridir. Fakat bu etken de gençler arasında giderek azalmaktadır.
Kaynakça
- Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumu (1.), Ankara / 16-17.5.1998.
- Ali Ekber Karakul: Hüyük-Mescit-Ortaköy ve Sivrialan Köyleri Âşıkları. Sivas 1994: 81, (Basılmamış Lisans Tezi).
- Mehmet Eröz: Türkiye'de Alevîlik-Bektaşîlik. İstanbul 1977: 96-146.
- İbrahim Aslanoğlu: SMS, s. 103-104. Refik Ahmet Sevengil: Çağımızın Halk Şairleri. İstanbul 1967: 69.
- Doğan Kaya, Emlek Yöresinde Âşıklık Geleneği,Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi, Makale Bilgi Sistemi (Makale No: 1257) 20 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Sivas’ta Yatmakta Olan Horasan Merkezli Anadolu Erenleri, Yrd. Doç. Dr. Doğan KAYA
- Beserek dergisi - Emlek Hüyüklüler Sosyal Dayanışma ve Kültür Derneği, 2006, Ankara
Dipnotlar
- ^ a b Doğan Kaya, Emlek Yöresi Aşıkları, Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumu, 16-17 Mayıs 1998, Ankara, 1999, s. 142-153
- ^ Emlek Ağzı Uzun Havalar, Özkan Moran, Haliç Üniversitesi, 2015, Yüksek Lisans Tezi, Sayfa: 3-5
- ^ M. Özbek, 2009, Türkülerin Dili, İstanbul, Ötüken Neşriyat, Sayfa: 181
- ^ Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, 2011 - (Sayfa 116)
- ^ Sivas Folkloru Dergisi Kapsamında Yerel Türk Halkbilimi Dergiciliği Ve Araştırmacılığı Geleneği [1] 29 Aralık 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Gamze KÖSE, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Halkbilimi Anabilim Dalı, Ankara, 2018, Sayfa: 126 ve 231
- ^ “Bir Şarkışla Efsanesi - Sütoluk”, Emin Kuzucular, Sivas Folkloru, Nisan 1975, Sayı: 27, Sayfa: 9-11.
- ^ Şarkışla Yöresinde Ziyaret Yerleri İle İlgili İnanç ve Uygulamalar, Yrd. Doç. Ahmet GÖKBEL, Cumhuriyet Üniversitesi - (Sayfa 10)
- ^ Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, 2011 - (Sayfa 356)
- ^ Şarkışla Yöresinde Ziyaret Yerleri İle İlgili İnanç ve Uygulamalar, Yrd. Doç. Ahmet GÖKBEL, Cumhuriyet Üniversitesi - (Sayfa 14)
- ^ Emin Kuzucular, Bir Şarkışla Efsanesi: "İkiz Oluk", Sivas Folkloru, Cilt: 3, Sayı: 36, Ocak 1976
- ^ Gemerek'te Batıl İtikatlar, Mehmet Güner Demiray, Sivas Folkloru Dergisi, Sayı: 11, Aralık 1973, Sayfa: 13-14 (Madde: 2)
- ^ Aşık Veysel Meslek Yüksekokulu - "Şarkışla Merkez ve Köyleri İncelemesi", 2017 (Sayfa:20)
- ^ Sivas Efsaneleri, Kutlu Özen, 2001, Dilek Matbaası (Sayfa: 372-373)
- ^ Elif Başar, Kızılcakışla Beldesi, 1947 doğumlu, İlkokul mezunu; Kutlu Özen, Sivas Efsaneleri, s. 241.
- ^ Kültürümüzde kardeş veliler inancı, Doğan Kaya, Cumhuriyet Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Bölümü
- ^ Şarkışla Yöresinde Ziyaret Yerleri İle İlgili İnanç ve Uygulamalar, Yrd. Doç. Ahmet GÖKBEL, Cumhuriyet Üniversitesi - (Sayfa 8)
- ^ Yesevi Üniversitesi, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Madde Yazarı: Dr. Bülent Akın, Madde Başlığı: İzzeti - Âşık (20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
- ^ Özmen, İsmail (1998). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C.5. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları
- ^ Doğan Kaya (2009). Sivas Halk Şâirleri III. Sivas, Önder Matbaacılık
- ^ Özdemir, Ahmet (1997). Şarkışlalı Âşık Serdarî ve Yöre Halk Şâirleri, İstanbul, Kuşak Ofset Matbaacılık
- ^ Kuzucular, Emin (1977). "Bilinmeyen Şarkışla Şairlerinden Halil Soylu". Sivas Folkloru. S. LV. Sivas. 24-26.
- ^ Yesevi Üniversitesi, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Madde Yazarı: Dr. Uğur Başaran, Madde Başlığı: Soylu Halil - Duvar ustası, Âşık (20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye) 25 Kasım 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Notlar
- ^ Kayseri'ye bağlı Pınarbaşı ilçesinin yöreye dahil edilmesi makul değildir, çünkü coğrafi olarak arada kopukluk vardır. Ayrıca sayının 80'e kadar çıkarılması da -günümüz için- zorlama görünmektedir, özellikle Yıldızeli ve Gemerek'te yer alan çok daha fazla köyü dahil etmeyi gerektirir. Tarihte Emlek Nahiyesi'ne bağlı 105 köy olduğu öne sürülse de kayıtlara göre 62 olduğu anlaşılan bağlı köy sayısı daha tutarlıdır. Ancak bu köylerin bazılarının bugün var olmayışı nedeniyle sayının gerçekte 50 civarında olduğu anlaşılmaktadır.
Dış bağlantılar
- Doğan Kaya, Emlek Yöresinde Aşıklık Geleneği 20 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Emlek Hüyük 22 Eylül 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü 24 Eylül 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde . (Yöresel ozanlar dahil)
- Doğan Kaya, Halk Edebiyatı ve Âşıklık Geleneği Derlemeleri 3 Mayıs 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Yoksul - Akçakışla'lı halk ozanı Mustafa Soylu, 2020 (Derleme), Deniz Karakurt, Cumhuriyet Üniversitesi, Âşık Veysel Meslek Yüksekokulu
- "Yoksul" Mustafa Soylu Şiirleri - Edebiyatla 4 Aralık 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde . (Ayrıca Halil Soylu'ya ait üç şiir de yer almaktadır)
- Emlek Ağzı Uzun Havalar, Özkan Moran, 2015, Yüksek Lisans Tezi 24 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde . - PDF tam metin (Emlek yöresine dair ayrıntılı bilgiler mevcuttur.)
- Âşık Esme Şahin, Derleyen: Dr. Doğan Kaya, 2007(Hayatı ve bazı ağıtları)
- Şarkışlalı Aşık Devrani (Emlek Yöresi), Şahamettin Kuzucular - Edebiyat ve Sanat Akademisi, 2015[]
- Sütoluk Efsanesi, Emin Kuzucular (tam metin)
- Emlek Yöresinin Arkeolojik Dokusu, Musa Tokmak 8 Eylül 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Emlek Nahiyesi Tahrir Defteri[], Mahsuni Gül, Sivas Postası Gazetesi
Ayrıca bakınız
- Âşık
- Sözlü gelenek
- Yer-Su
- (Sütoluk Efsanesi)
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Emlek yoresi Sivas ili Sarkisla ilcesinde bir bolge Kendine ozgu kulturel bir butunluge sahip olup ozellikle de halk ozanlari ve asiklik gelenegi ile taninmaktadir Halk inanislari acisindan oldukca zengindir Halk agzinda yanlislikla Arapca kokenli Emlak sozcugu ile karistirilarak bu bicimi ile de kullanilir ancak etimolojik koken olarak gercekte hicbir baglantisi yoktur SinirlariHuyuk Sarkisla Emlek Huyuk koyu Cografi olarak Ic Anadolu bolgesinde Sarkisla nin kuzeybatisinda Kizilirmak vadesinde Yildizeli ile Akdagmadeni arasinda kalan alani ifade eder Daha basit bir tanimla Yildizeli Sarkisla Akdagmadeni arasinda kalan bir ucgen olusturmaktadir Bu alan icerisinde Sarkisla ya bagli yaklasik 30 koy bulunmaktadir Bunlarin en onemlileri Emlek adi ile baslayan koylerdir Emlek Huyuk Sarkisla Emlek Kale Sarkisla Emlek Karacaoren Sarkisla Emlek Kavak Sarkisla Emlek Mezra Sarkisla Ayrica Emlek bolgesinde yer alan diger koylerin baslicalari sunlardir Akcakisla Koyu Alaman Koyu Akcasu Koyu Baglararasi Koyu Basagac Koyu Benlihasan Koyu Beyyurdu Koyu Bozkurt Koyu Canabdal Koyu Camlica Koyu Canakci Koyu Cicekliyurt Koyu Farasderesi Koyu Gazi Koyu Guloren Koyu Hardal Koyu Hocabey Koyu Igdecik Koyu Kumbet Koyu Ortakoy Otluk Koyu Ortulu Koyu Sarac Koyu Saritekke Koyu Sivrialan Koyu Yahyali Koyu Yalani Koyu Yukselen Koyu Basit bir sinir cizgisi olarak Sivas Kayseri karayoluna cok yakin bir konumda paralel olarak uzanan Turna Dagi nin diger tarafinda kalan bolgedekiler Emlek koyleri Sarkisla tarafinda kalanlar ise Merkez koyler olarak adlandirilir Baska bir acidan gunumuzdeki Merkez koyler tarihi Gedik nahiyesine bagli olanlardir Akdagmadeni Yozgat Gemerek Sivas Sarioglan Kayseri Yildizeli Sivas ilcelerinin sinirlarinda kalanlar dahil edildiginde koylerin sayisinin gunumuzde de 62 oldugu halk arasinda kabul gorur Sarkisla ilce sinirlari disinda kalan ama Emlek yoresi icerisinde bulunan baslica koyler sunlardir Akdagmadeni nde Bozhuyuk Yazilitas Yildizeli nde Davulalan Yuvalicayir Nalli Karaleylek Yolkaya Gemerek de Tekmen Burhan Dendil Alakilise Keklicek Egerci Sarioglan da Karaozu Gecmiste aslinda Gemerek e baglidir Tarihce11 yuzyildan itibaren Anadolu ya gelmeye baslayan Turkmenler Ic Anadolu da Emlek yoresini de kendilerine yurt edinmislerdir Bolgeyi icine alan Danismentli devleti ve ardindan Selcuklu devletleri kurulmustur Dulkadirli beyligi egemenliginde kaldiktan sonra 16 yuzyilda Osmanli hakimiyetine girmistir Osmanli idaresi altinda Bozok Sancagi icinde yer almis ve nahiye merkezlerinden biri olmustur Nahiye merkezinin bugunku Hardal koyu oldugu bilgisine rastlanmaktadir Kayitlara gore Emlek Nahiyesi ne 62 koy baglanmistir Bunlarin bir kismi gunumuzde Yildizeli Gemerek ve Akdagmadeni ilcelerine baglidirlar 1831 nufus sayiminda Emlak kazasinin yalniz Musluman ve 18 yasinin ustunde erkekler nufusu 2919 olarak kayilara gecmistir Bu koylerde barinan nufus ilerleyen donemlerde ise 12 500 civarinda olmustur Daha sonra Emlek idari bir birim olmaktan cikarilarak koyleri cesitli kazalar arasinda dagitilmistir Sarkisla sinirlari icerisinde kalan koylerin nahiye merkezi daha sonraki donemlerde Akcakisla koyu olmustur Emlek adinin kokeniEmlemek fiilinin iyilestirmek tedavi etmek sagaltmak manalari bulunur Bu fiilden turemis olma ihtimali yuksek gorunen Emlek sozcugu ise iyilestirici sagaltici tedavi edici yer manalarina sahiptir Sifa veren tedavi eden demektir Bu kavram eski Turk halk kulturunde sifali bir bolgeyi veya ilac niteligi tasiyan bir yiyecegi tanimlar Bedenen veya ruhsal olarak sifa bulunan bir yerlesim birimini veya yoreyi ifade eder Cogunlukla o bolgede bulunan evliya mezarlari ile iliskilendirilir Mitolojik bir kisilik olan Amlak adi ile de alakali gorunmektedir Bu isim de sifa vericiligi temsil eder Turkce Em Im kelime koku ilac agiz ask istek ve isaret bildirir InanclarEmlek yoresi Alevi Bektasi kokenli inanclarin baskin oldugu bir cografyadir Inanilan kutsal gorunen unsurlar her an cagirilabilme mesafesinde seslenildiginde sesin duyurulabilecegi uzaklikta olmalidir Baslica inanc unsurlari su sekilde siralanabilir Kutsal dag inanci Emlek koylerinin neredeyse hepsinde kutsal veya hakkinda efsaneler anlatilan onemli bir dag inancina rastlamak mumkundur Genellikle koylerin eteklerinde bulundugu dag veya tepe koylulerce kutsal sayilir Cogunlukla evliya mekanlarinin dag doruklarinda bulunduguna inanilir Onulari bir keramet gostermeye yonelten ise insanlardir yani sadece kendileriyle iliskiye gecildigi anda kerametlerini ya da ofkelerini gosterirler Cevredeki diger daglar kir agacsiz oldugu halde ziyaret mekaninin bulundugu bu yerlerin kutsalligi nedeniyle yesil kalmis oldugu soylenir Kutsal agac inanci Ziyaret yerlerinde bulunan agaclar da dogal olarak kendiliginden kutsal kabul edilmektedirler Inanisa gore bunlara dokunulmaz kesilmez bir dal kesenin onmasi iflah olmasi mumkun degildir o kisinin basina mutlaka bir kotu is gelir Ayrica bu dokunulmazlik nedeniyle buyumus ulu agaclara siklikla rastlanir Cam ardic gibi yuzlerce yillik agaclar kutsal sayilir ve bunlar icin en sik rastlanan dilek dileme bicimi agacin govdesini kucaklayarak iki eli kavusturma olarak uygulanir Kimi zaman da yalniz basina varligini surduren bir agac kutsal olarak kabul gorebilmektedir Akcakisla yoresinde yayladan cam agaci kesenlerin basina felaketler geldigine inanilmaktadir Kutsal su inanci Genellikle icmece veya kaplica biciminde yararlanilan bu sularin da kutlu olduklari icin sifa verdiklerine inanilir Bunlar da cogu zaman yakinlardaki bir evliya mezari ile iliskilendirilirler Ayrica akarsularla inanislar da yorede onemli bir yer tutar Suya saygisizlik yapmanin veya onu kirletmenin dogaustu ilahi ofkeyi cekecegine inanilir Kutsal kaya inanci Buyuk bir kaya ozellikle de sekli ilgi cekici ya da renkli bir tas parcasi kutlu sayilabilmektedir Tek basina bir dag yamacinda bir dere kenarinda bir ormanin icinde yuzyillardir orada duran kayalar gizemli sayilir Bazen bu taslarin erenler tarafindan savaslar esnasinda firlatildigi soylenir Kutsal kisi mezar inanci Pek cok koyde evliya eren abdal baba dede yatir gibi adlarla anilan kutlu bir kisinin koyun gecmisinde yer aldigindan bahsedilir ve cogu zaman da bu kisinin mezari koyun icinde veya yakin bir yerlerde mevcuttur Bu kutlu kisinin ruyaya girme keramet gosterme kendisi veya mezari ile alay edildiginde ofkelenme ve bu ofkesini aciga vurma sifa verme gibi ozellikleri olduguna inanilmaktadir Uc kardesler Dagi Kure Baba Yatiri yigma tas mezar Emlek in ortalarina dusen bir alanda uc dag yukselir Uc kardesin olasilikla uc kutlu kisi her biri ayri bir dagi mesken tutmuslar ve adlarini vermisler Birbirini gorecek sekilde yukselen bu tepeler Kurebaba Agbaba Karababa adlarini tasirlar Kurebaba tepesi Kumbet Igdecik Hocabey Saritekke Gudul Canabdal Yalani koyleri arasinda Bozdaglar uzerinde bulunmaktadir Tum bu koylerce kutsal sayiir ve burada adaklar adanip kurbanlar kesilir Yildizeli nin Davulalan koyunden de siklikla ziyarete gelenler olur Davulalan ve Canabdal koyleri arasi 14 km kadar olup aracla yaklasik yarim saatte Davulalan koyunden Kurebaba yatirina ulasmak mumkundur Yakinlarinda Uc ulu cam agaci bulunur ki bu agaclar da kutsal kabul edilir Bir kimsenin iki kolu ile bu camlara sarilip ellerini kavusturdugunda dileginin yerine gelecegi inanisi bulunur Yore ahalisi Kurebaba onunde hicbir insanin yalan soylemeye cesaret edemeyecegine inanirlar Bundan dolayi bir kisinin dogru soyleyip soylemedigini anlamak amaciyla Kurebaba nin adi anilarak yemin edilir Yalan soylendigi takdirde Kurebaba dan cikan bir atesin yalan soyleyen insanin yuzunu yalayarak yaktigina inanilir Kurebaba da bundan baska buz gibi suyu akan bir oluk cesme vardir ki adina Sut oluk denilir Sutoluk Canabdal Yalani koyleri arasi Sutoluk Efsanesi Yalani koyunden bir kisi tarafindan anlatilan ve hemen pinarin basinda derlenmis olanSutoluk Efsanesi oykusune gore Alosman Ali Osman adli bir kisi gecmis donemlerde bir savasa gider asker olarak ve bir daha da geri donmez Yalniz kalan karisi ve cocuklari daga cikarlar ve onlari geyikler sutleri ile beslerler Kadin sagdigi sutlerin fazla kismini bir magaradaki delige doker ve oradan topraga karisan sutler yakinlardaki bir pinarin sularini sute donusturur Inanisa gore bu cesmeden Cuma Aksami yani Persembe gunlerinde su yerine sut akarmis Ancak kendini bilmez bir kadin kirli giysilerini bu cesmenin basinda yikadigi icin artik oluktan sut akmaz olmus Hatta Persembe gunlerinde artik bulanik akmaya baslamis oldugu yorede anlatilir Ikiz Ekiz Oluk Rivayete gore bir kadinin kocasi askerdedir kimsesizlikten ve sahipsizlikten ise guce kendisi yetisemedigi icin bu kadin iki cocugunu kisin odun toplamak icin yakin bir tepeye gonderir Ancak cocuklar farkina varmadan yavas yavas evden uzaklasirlar Bir sure sonra issiz bir yere varirlar ve yalniz bir agac bulurlar Cocuklar bu agaci kesmeye kalkisirlar Ama bilmezler ki bu kutlu bir agactir agaclarin sultanidir Boylesi agaclara balta vuranin asla iflah olmayacagini ise hic bilmemektedirler Baltayi vurduklarinda sarsilan agactan bir meyve duser onu alip yerler Her balta vurusunda dusen meyveyi alirlar ve ac oldukari icin yemeye devam ederler Zaman gecip aksam olur Onceleri hafiften yagan kar tipiye donusur Bunun uzerine iki kardes agacin kovuguna siginirlar Anneleri ise bu siralarda cocuklarinin donmedigini gorunce onlari aramaya baslamistir Yakin cevrede goremeyince o da biraz ileriye gider ve cocuklarin izlerini gorerek takip eder Nihayet uzaktan onlari gorur ve donmak uzere olan cocuklarina isinmalari icin simsiki sarilir O gece hepsi de iste orada donarak olurler Kadinin kocasi bir muddet sonra askerden donunce aci gercegi ogrenir onlari arar ama bulamaz Sonunda kadin bir gece bir adamin ruyasina girer ve agacin yerini kendisine tarif eder Adam yanina koyden birkac kisiyi de alarak gider ve agaci bulur Agacin dibindeki topragi kazmaya baslarlar gorurler ki tas kesilmis kadinin gozlerinden sanki aglar gibi bir su akmaktadir Oraya bir cesme yaparlar Bu pinar Sarkisla Akcakisla yolu eski yol uzerinde Bozkurt koyune varmadan 10 dakika mesafededir Uzun yillar yolun ust kisminda iki oluk halinde akmistir Sonra yolun alt tarafina indirilmis ancak bu arada tek oluk halinde akitilmistir Derler ki bunun uzerine suyun tadi bozulmus hafiften bulaniklasmistir Kutsal Ocak Anlayisi Bir ev veya bir aile geleneksel olarak bir hastaligin ruhsal olarak tedavisinde adeta uzmanlasmis sayilir ve buralara Ocak adi verilir Sarilik ocagi Al ocagi Sasilik ocagi Uyuz ocagi gibi Hastalik iyilestiricisi kisinin mutlaka keramet sahibi evliya bir kimse olmasi gerekmez cunku o hastaligi iyilestirildigine inanilan kisi degil kisinin sahibi oldugu ocaktir Bazen o ocakta sifali mekanda yer alan su kuyu toprak tedavide kullanilabilir Fakat asil iyilestirici etkinin ocagin manevi gucunde ve insanlarin buna inanmalarinda oldugu dusunulur Yorede bulunan Yusuf abdal Kilinc abdal Can abdal tekkelerinin kokeni hayli eskiye dayanmaktadir Hayvan donuna girme Insanlarin baska canlilarin sekline burundugune dair anlatilara rastlanir Don kilik sekil degistirip beyaz bir at olarak safaga karsi koylerin icinde dolanarak insanlari izledigi anlatilan bir dededen bahsedilir Ayrica cinlerin de zaman zaman hayvan kiliginda gorundugu inanisi bulunur Gemerek in kuzeydogusunda kalan Orta Topac koyu cevresinde esekle tek basina yolculuk yapanlarin onune tilki kiligindaki bir cinin ciktigi anlatilir Hizir inanisi Hizir kilik degistirerek evlerin kapilarini calar ve genellikle de yasli yoksul dilsiz bir kisi gibi gorunur Sebepsiz yere gelerek insanlarin tutumlarini deneyebilecegi gibi bazen de birisine yardim etmeden once onlari sinar Azarlayip kapiyi yuzune kapatanlara kendisini kovanlara karnini doyurmaktan bir bardak suyu ya da sutu vermekten kacinan kisilere yardimini esirger Bu gibi insanlarin evlerinin tarlalarinin surulerinin bereketi kacar Akcakisla koyunden Bekir oglu Izzet Karakurt un anlattigina gore karisi Hatice ilk cocuklarini doguracagi zaman eve bir ebe cagirirlar Dogumun uzamasi uzerine disariya cikan bir kadina sordugunda durumun hic de iyi olmadigini ogrenir ters giden bir seyler oldugu soyler kadin Kadin iceri geri girdikten sonra uzun bir sure daha gecer Evin bahce kapisina dogru yururken yan komsunun evinin bahcesinde bir adamin uzaktan kendisine eliyle isaret etmekte oldugunu gorur Komsularinin bir akrabasina benzettigi bu yasli beyaz sakalli orta boylu adamin yanina varip ne istedigini sordugunda ihtiyar elinin parmaklarinin uclarini birlestirerek agzina goturup dudaklarina vurur birkac kez Anlar ki yasli adam dilsizdir ve yiyecek bir seyler istemektedir Saga sola bakinir evlerindeki misafire yemek vermelerini soylemek icin komsularina seslenir ama kimse duymaz Eve doner fakat karisi dogum yaptigi icin evde yemek yoktur Bunun uzerine evlige kilere giderek ters cevrilmis cokelik cokelek peyniri kuplerinden birini alir agzini acar Cokelegin bir kismini ekmegin arasina koyar Buyukce bir mendil bularak onun da icerisine cokelek doldurur Adamin yanina donerek ona verir Sonra da eve geri doner Cok surmez ki disariya iyi haberi verir kadinlar Bir oglu olmustur Adami unutur gider Birkac gun sonra komsularina sordugunda kimse oyle bir misafirleri gelmedigini yasli adami gormediklerini soylerler Evine gelen misafirlere tahta kasik ve tahta tabaklarla yemek veren bir kisi Hizir in kendisini ziyaret etmis olabileceginden suphelenir Bunun uzerine tanidigi birisine konuyu anlatir O da kendisine tahta tabaklarla kasiklari sobaya atarak yakmasini soyler Soba sondugunde Hizir in yemek yedigi kasiklarinin yanmadan sapasaglam cikmis oldugunu gorurler Yedikardesler Karababa Tepesi Kazancik Elmali koyleri arasi Bolgede yedi evliyanin bulunduguna ve bunlarin birbirleri ile kardes olduklarina inanilir Bu kutlu kisilerin mezarlarinin nerede olduguna dair pek cok koyde farkli rivayetler bulunur Bunlarin bazilari Sarkisla nin merkez koylerindedir Ornegin bir soylentiye gore Bes kardesin merkez Kizilcakisla koyunde Beskardesler turbesinde yattigina inanilir diger ikisinin ise Karababa ve Kurebaba oldugu bunlarinsa farkli koylerde yattiklari anlatilir Ancak yaygin olan inanis yedi kardesin Sarkisla nin farkli koylerindeki turbelerde yatmakta oldugudur ki yoredeki yatirlarin sayisi cok daha fazladir Bu nedenle hangilerinin oldugunu kesin olarak tespit etmek cok da mumkun degildir Fakat yaygin bir goruse gore bunlar Abdal Baba Koyun Baba Ziraat Baba Kara Baba Muhtar Abdal Can Abdal Colu Dede olarak tespit edilmistir Yoredeki baska bir inanisa gore ise bu kardesler Karababa Abdal Baba Kevgir Baba Kure Baba Ag Baba Ali Baba ve Celtek Baba olarak sayilmaktadir Bir rivayete gore Ahmet Yesevi nin yedi ogrencisi fetih icin buraya gelirler Halk ozanlariAsiklarin en cok Beyyurdu Ortakoy Huyuk Kumbet Sarac ve Sivralan koylerinden ciktigi gorulur Koy sayisinin fazlaligi ve asiklik geleneginin yayginligi bu yorede halk ozani sayisinin da cok olmasini saglamistir Asiklar icinde Kemter Ali Izzet Ozkan ve Mihmani Veli gibi ulke capinda unlenmis hatta Asik Veysel gibi unu ulke disina tasmis olanlar vardir Dogan Kaya bu asiklarla ilgili kayda deger iki onemli bilgi aktarmatadir Ali Izzet Ozkan in asikliga yonelmesinde bir ruyanin da etkisi olmustur Izzeti mahlasli ozan yirmi bes yasinda siire baslamistir Uc gun ruyasinda farkli yerler gormus degisik olaylara sahit olmustur Ucuncu gece Haci Bektas evladindan Ahmet Cemaleddin in elinden lokma yemis uyandiginda da baskalik hissetmistir Sivas in Sarkisla ilcesine bagli Akcakisla koyunden Asik Halil Soylu kendisi ile yapilan bir gorusmede bade icip icmedigi soruldugunda Ben bade filan icmedim beni derdim aglatti derdim soyletti diyerek asikliga baslayis sebebinin dert ruhsal sikinti oldugun izah etmistir Dokuz kadin asigin var oldugu da deginilmesi gereken diger onemli bir husustur Bunlar Cemile Uzundal 1932 Agcasu Dudu 19 yuzyil Kumbet Emine 1810 Beyyurdu Fadime 19 yuzyil Sivralan Fatma Hasgul 1952 Mescit Kamer 18 yuzyil Igdecik Gulhanim 20 yuzyil Sarac Yeter 1922 Sarac olarak kayda gecmistir Yorede saz calan asiklar yaygin oldugu gibi saz calamayan ama yine de gelenegin diger gereklerini yerine getirerek yeterince yetkin eserler cikaran asiklara da rastlanir Ancak saz ile calinan eserlerin toplumsal bellekte korunmasi cok daha kolay olmaktadir Bu nedenle Yanamac adi verilen calgi calmadan soyleyen ozanlarin eserleri hele de kendileri veya bir yakinlari tarafindan yaziya gecirilmemisse istisnai durumlar disinda buyuk oranda hatta butunuyle unutulup gitmektedirler Bu duruma ornek vermek gerekirse yine Ali Izzet Ozkan ve Halil Soylu karsilastirmasi yeterli olacaktir Ali Izzet Ozkan Emlek Huyuk koyunde 1902 yilinda dogmustur Ciraklik gelenegi icerisinde Sivasli Asik Sabri den ders almistir Izzeti mahlasini kullanmistir Saz calarak soyler Herhangi bir egitim gormemistir ancak kendi cabalariyla hem eski hem de yeni yaziyi ogrenmistir Yirmili yaslarindan sonra Anadolu da koyden koye gezerek gecimini kazanmaya baslamistir Otuz sekiz yasinda bazi siirlerinin Ulku Dergisi nde yayimlanmasinin ardindan sehirlerde de taninmaya baslamistir Mecnunum Leylami Gordum Su Sazima Duzen Ver Muhur Gozlum gibi turkulerini okudugu plaklariyla asil ununu saglamistir Ankara Dikmen de yasadigi gecekonduda 1981 yilinda olmustur Sagligimda mezarimi ben kazdim Olmeden kabire uzandim yeter Kefenimi tabutumu ben dizdim Al yesil renge boyandigim yeter Halil Soylu Akcakisla da 1902 yilinda dunyaya gelmistir Ailesinin gecimini erken yasta uzerine almak zorunda kalmistir Okula gidememistir Yine de kendi cabalari ile hem Arap alfabesi hem de Latin alfabesi ile okumayi ogrenmistir 1924 yilinda askere gitmis ve Elazig da gorevini tamamlamistir 1937 1938 yillari arasinda ise ihtiyatli olarak askere cagrilmistir Esi Elif genc yasta olmus ancak kendisi tekrar evlenmemistir Ekonomik anlamda cok sikinti cekmistir 1927 1929 yillari arasinda TCDD de calismistir daha sonraki yillarda ise duvar ustaligi ve dograma ustaligi yaparak gecimini saglamistir Koyundeki pek cok evi ozellikle kerpic evleri o yapmis veya duvarlarini ormustur Bu evlerin bir kisminda cati tahtalarinda adi ve yaptigi tarih kazilidir Ayagi yillar suren araliklarla ayni yerden uc kez kirildigi icin hafif aksak yurumustur 01 Subat 1986 tarihinde kanser nedeniyle olmustur Halil Soylu turkuler soyleyerek ve halk hikayeleri anlatarak halk edebiyatina baslamistir Saz calamayan halk ozanlari arasindadir Yazmasi iyi olmadigi icin siirlerini kaydedememistir ancak guclu hafizasi sayesinde pek cogunu kendisi aklinda tutmustur Eserlerini dogaclama irticalen soylemistir Herhangi bir ustasi olmamistir Yalnizca tanisma firsati da buldugu Asik Veysel Satiroglu ndan cok etkilendigi bilinmektedir Irticaldeki basarisini Veysel in de takdir ettigi soylenir Siirlerinde gundelik hayati konu edinir cogu dertlenmedir Dortlukler halinde soyledigi siirlerinde 11 li hece olcusunu yeglemistir Pek cok siiri nakaratlidir kavustak Kosma semai ve destan turlerini siklikla kullanmistir Ancak siirlerinden yalnizca uc tanesi gunumuze kadar korunabilmistir N ola ben de gelmeyeydim cihana Basa gelecek var o da bahane Nasil yalvarayim adil burhana Artti firkat aldi beni dert beni Sardi yine keder beni gam beniNufus1960 li yillardan itibaren basta Almanya olmak uzere ozellikle Avrupa ya calismak icin gitme bolgede siklikla rastlanan bir durumdur Ancak bu nufus uzerinde dogrudan ve onemli bir etki yapmamis fakat yurtdisinda yasayanlarin ailelerini de goturmesi orada dogan cocuklarin ulkeye geri gelmemesi gibi nedenlerle dolayli olarak etkilemistir 1990 li yillardan baslayarak ise basta Ankara olmak uzere Mersin Izmir Istanbul Kayseri gibi sehirlere goc artmistir ve bolgenin nufusun hizla dusmesine yol acmistir Ancak yaz aylarinda gecici olarak belirgin bir nufus artisi koylerde yasanmaktadir Bu durumun sebebi ise yurtdisinda ve sehir disinda yasayanlarin tatili koylerinde gecirmek istemeleridir Fakat bu etken de gencler arasinda giderek azalmaktadir KaynakcaEmlek Yoresi ve Cevresi Halk Ozanlari Sempozyumu 1 Ankara 16 17 5 1998 Ali Ekber Karakul Huyuk Mescit Ortakoy ve Sivrialan Koyleri Asiklari Sivas 1994 81 Basilmamis Lisans Tezi Mehmet Eroz Turkiye de Alevilik Bektasilik Istanbul 1977 96 146 Ibrahim Aslanoglu SMS s 103 104 Refik Ahmet Sevengil Cagimizin Halk Sairleri Istanbul 1967 69 Dogan Kaya Emlek Yoresinde Asiklik Gelenegi Cukurova Universitesi Turkoloji Arastirmalari Merkezi Makale Bilgi Sistemi Makale No 1257 20 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Sivas ta Yatmakta Olan Horasan Merkezli Anadolu Erenleri Yrd Doc Dr Dogan KAYA Beserek dergisi Emlek Huyukluler Sosyal Dayanisma ve Kultur Dernegi 2006 AnkaraDipnotlar a b Dogan Kaya Emlek Yoresi Asiklari Emlek Yoresi ve Cevresi Halk Ozanlari Sempozyumu 16 17 Mayis 1998 Ankara 1999 s 142 153 Emlek Agzi Uzun Havalar Ozkan Moran Halic Universitesi 2015 Yuksek Lisans Tezi Sayfa 3 5 M Ozbek 2009 Turkulerin Dili Istanbul Otuken Nesriyat Sayfa 181 Turk Soylence Sozlugu Deniz Karakurt 2011 Sayfa 116 Sivas Folkloru Dergisi Kapsaminda Yerel Turk Halkbilimi Dergiciligi Ve Arastirmaciligi Gelenegi 1 29 Aralik 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde Gamze KOSE Yuksek Lisans Tezi Hacettepe Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Turk Halkbilimi Anabilim Dali Ankara 2018 Sayfa 126 ve 231 Bir Sarkisla Efsanesi Sutoluk Emin Kuzucular Sivas Folkloru Nisan 1975 Sayi 27 Sayfa 9 11 Sarkisla Yoresinde Ziyaret Yerleri Ile Ilgili Inanc ve Uygulamalar Yrd Doc Ahmet GOKBEL Cumhuriyet Universitesi Sayfa 10 Turk Soylence Sozlugu Deniz Karakurt 2011 Sayfa 356 Sarkisla Yoresinde Ziyaret Yerleri Ile Ilgili Inanc ve Uygulamalar Yrd Doc Ahmet GOKBEL Cumhuriyet Universitesi Sayfa 14 Emin Kuzucular Bir Sarkisla Efsanesi Ikiz Oluk Sivas Folkloru Cilt 3 Sayi 36 Ocak 1976 Gemerek te Batil Itikatlar Mehmet Guner Demiray Sivas Folkloru Dergisi Sayi 11 Aralik 1973 Sayfa 13 14 Madde 2 Asik Veysel Meslek Yuksekokulu Sarkisla Merkez ve Koyleri Incelemesi 2017 Sayfa 20 Sivas Efsaneleri Kutlu Ozen 2001 Dilek Matbaasi Sayfa 372 373 Elif Basar Kizilcakisla Beldesi 1947 dogumlu Ilkokul mezunu Kutlu Ozen Sivas Efsaneleri s 241 Kulturumuzde kardes veliler inanci Dogan Kaya Cumhuriyet Universitesi Turk Halk Bilimi Bolumu Sarkisla Yoresinde Ziyaret Yerleri Ile Ilgili Inanc ve Uygulamalar Yrd Doc Ahmet GOKBEL Cumhuriyet Universitesi Sayfa 8 Yesevi Universitesi Turk Edebiyati Isimler Sozlugu Madde Yazari Dr Bulent Akin Madde Basligi Izzeti Asik 20 Yuzyil Anadolu Osmanli Turkiye Ozmen Ismail 1998 Alevi Bektasi Siirleri Antolojisi C 5 Ankara Kultur Bakanligi Yayinlari Dogan Kaya 2009 Sivas Halk Sairleri III Sivas Onder Matbaacilik Ozdemir Ahmet 1997 Sarkislali Asik Serdari ve Yore Halk Sairleri Istanbul Kusak Ofset Matbaacilik Kuzucular Emin 1977 Bilinmeyen Sarkisla Sairlerinden Halil Soylu Sivas Folkloru S LV Sivas 24 26 Yesevi Universitesi Turk Edebiyati Isimler Sozlugu Madde Yazari Dr Ugur Basaran Madde Basligi Soylu Halil Duvar ustasi Asik 20 Yuzyil Anadolu Osmanli Turkiye 25 Kasim 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde Notlar Kayseri ye bagli Pinarbasi ilcesinin yoreye dahil edilmesi makul degildir cunku cografi olarak arada kopukluk vardir Ayrica sayinin 80 e kadar cikarilmasi da gunumuz icin zorlama gorunmektedir ozellikle Yildizeli ve Gemerek te yer alan cok daha fazla koyu dahil etmeyi gerektirir Tarihte Emlek Nahiyesi ne bagli 105 koy oldugu one surulse de kayitlara gore 62 oldugu anlasilan bagli koy sayisi daha tutarlidir Ancak bu koylerin bazilarinin bugun var olmayisi nedeniyle sayinin gercekte 50 civarinda oldugu anlasilmaktadir Dis baglantilarDogan Kaya Emlek Yoresinde Asiklik Gelenegi 20 Temmuz 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Emlek Huyuk 22 Eylul 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Turk Edebiyati Isimler Sozlugu 24 Eylul 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Yoresel ozanlar dahil Dogan Kaya Halk Edebiyati ve Asiklik Gelenegi Derlemeleri 3 Mayis 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Yoksul Akcakisla li halk ozani Mustafa Soylu 2020 Derleme Deniz Karakurt Cumhuriyet Universitesi Asik Veysel Meslek Yuksekokulu Yoksul Mustafa Soylu Siirleri Edebiyatla 4 Aralik 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ayrica Halil Soylu ya ait uc siir de yer almaktadir Emlek Agzi Uzun Havalar Ozkan Moran 2015 Yuksek Lisans Tezi 24 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde PDF tam metin Emlek yoresine dair ayrintili bilgiler mevcuttur Asik Esme Sahin Derleyen Dr Dogan Kaya 2007 Hayati ve bazi agitlari Sarkislali Asik Devrani Emlek Yoresi Sahamettin Kuzucular Edebiyat ve Sanat Akademisi 2015 olu kirik baglanti Sutoluk Efsanesi Emin Kuzucular tam metin Emlek Yoresinin Arkeolojik Dokusu Musa Tokmak 8 Eylul 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde Emlek Nahiyesi Tahrir Defteri olu kirik baglanti Mahsuni Gul Sivas Postasi GazetesiAyrica bakinizAsik Sozlu gelenek Yer Su Sutoluk Efsanesi