Euthyphron ikilemi ya da İlahi buyruk teorisi ilk kez Platon'un Euthyphron (Εὐθύφρων Eftifron) ile diyaloğunda ortaya atılmış olan felsefi ve teolojik problem. Kısaca "ahlaki davranışlar tanrı tarafından emredildiği için mi ahlakidir, yoksa ahlaki olduğu için mi tanrı tarafından emredilmiştir" şeklinde bir sorudan ibarettir ve 2400 yıldır din felsefesinin temel sorularından biri olmuştur. İkilem tek tanrılı dinlerdeki teolojik tartışmalarda küçük bir farklılıkla yeniden kurulmuştur. İkilemde ya birinci ya ikinci seçenek tercih edilmek zorunda kalınmış, Hristiyanlıkta Ockham ile Augustinus, İslamiyette de Eş'ariyye ve Mutezile akımları iki farklı ucu desteklemiştir. Din felsefesindeki bu tartışma bugün de canlılığını korumaktadır.
Sokrates'ın ikilemi
Sokrates ile diyaloğunda Euthyphron ilkin soruyu anlamaz, Sokrates soruyu biraz daha açar. Euthyphron önce birinci seçeneği kabul eder, girdiği çıkmazları Sokrates’in soruları sayesinde fark edince, diğer seçeneği benimser, orada da çıkmazlara girip, Sokrates’in sıkıştırması üzerine acil işleri olduğunu söyleyip tartışmadan kaçar.
Sokrates Euthyphron ile pious'un (Grek. τὸ ὅσιον) (İng. pious, Alm. fromm) doğası üzerine tartışır. Sözcük Türkçede "iyi"den daha çok dindar, kutsal, erdemli, zahit anlamlarına geliyor. Bu tartışmada Euthypro "tanrıları memnun eden şeyin kutsal olduğunu" söyler. Ona göre bir eylemin kutsal olmasının kriteri onun tanrılar tarafından istenmesidir. Sokrates bu argümanı yeterli bulmaz çünkü tanrılar bir şeyin kutsal olması konusunda aralarında anlaşamayabilirler. Bunun üzerine Euthyphron argümanını revize eder. Kutsal olanın tanrıların ittifakla anlaştıkları şey olduğunu ileri sürer.
Bu noktada bir ikilem ile karşılaşılır. Sokrates, bir şeyin bizatihi kutsal olduğu için mi tanrılar tarafından sevildiğini, yoksa tanrılar tarafından sevilen bir şey olduğu için mi kutsal sayıldığını sorar. Sokrates ve Euthyphron önce birlikte birinci seçeneği kabul ederler. Birinci seçeneği seçmek, Sokrates'e göre, bizi ikinci seçeneği reddetmeye zorlamaktadır ve bu durumda bir şeyin neden kutsal olduğunu açıklanamaz. Her iki argüman da doğru olsa, bizi şöyle bir çıkmaz döngüye sokar: Bir şey kutsal olduğu için tanrılar onu sever, tanrılar onu sevdiği için kutsal olur. Bu durumda gerçekte kutsalın doğası üzerine bir sonuca ulaşamayız.
Din felsefesinde Euthyphron ikilemi
Sokrates'in meşhur ikilemi bir miktar değişiklikle tek tanrılı dinlerde de tartışılan bir konu olmaya devam etmiştir. Musevi, Hristiyan ve İslam teolojilerinde bu tartışma hala sürmektedir. Leibniz ikilemin bir versiyonunu şu şekilde ifade etmiştir: "Genellikle Tanrının emrettiği şeylerin iyi ve adil olduğu kabul edilir. Fakat geriye şu soru kalır: Bir şey Tanrı emrettiği için mi iyi ve adildir, yoksa iyi ve adil olduğu için mi Tanrı tarafından emredilmiştir, başka bir ifade ile iyilik ve adalet Tanrının keyfi bir seçimi midir, yoksa iyilik ve adalet şeylerin doğasına ait zorunlu ve ebedi gerçekler midir?"
İkilemin tek tanrılı dinlerdeki etkileri
Hristiyanlık
Orta Çağ Hristiyan düşüncesinde Ockham'lı William birinci seçeneğe dayanan, yani bir şeyin Tanrı emrettiği için iyi olduğunu ileri süren bir ahlak metafiziğini benimserken, Thomas Aquinas'ın ise daha çok ikinci seçeneğe meylettiği söylenebilir.
Ockham’a göre ahlak, Tanrının iradesinin mutlaklığı anlayışı üzerine kurulmuştur. Ona göre kendinde iyi ve kötü yoktur, iyi ve kötü ancak Tanrının iradesiyle belirlenir. Tanrı, günah işlememiş birini cezalandırabileceği gibi, bir günahkarı da bağışlayabilir. Ockham, Aliter tamen potuit deus ordinare, yani "Tanrı, başka bir tertip ve düzen de koyabilirdi" der. Hatta ona göre, erdeme aykırı gözüken bir fiilin yapılması tanrısal olduğunu göstermek adına kesin biçimde zorunlu gözükürse, günah sayılmaz. Ockham'ın görüşlerinde ilahi buyruklardan bağımsız iyi ve kötü düşüncesi yoktur. Yani Ockham Euthyphron ikileminin "bir şey Tanrı emrettiği için iyidir" kısmını benimser. Bu da Ockham’ın ahlak anlayışının temelini oluşturur. Ockham'a göre hırsızlık ve hatta "Tanrı'dan nefret" bile eğer ilahi birer emir olsaydı, kötü değil, iyi fiiller olurdu.
Bir diğer Orta Çağ Hristiyan felsefecisi Augustinus ise ikilemin diğer yanını benimser. Augustinus'a göre Tanrı yalnızca örnek gösterilen en mükemmel iyilik değildir, aynı zamanda en mükemmel iyilik ile özdeştir. Örneğin iyiliğin ne olduğu sorulsa, Tanrı'nın bir örneksenmesi denilebilir. Bu durumda Tanrı'nın bir şeyi keyfi şekilde istemesi ya da istememesi düşünülemez ve insanlar da Tanrının emirlerinden bağımsız olarak neyin iyi neyin kötü olduğunu bilebilirler. Thomist geleneğe bağlı olan düşünürler de, ahlak ilkelerinin Tanrıdan kaynaklı olduğunu düşünmelerine karşın, bunları insanların akıllarıyla bilebileceklerini ileri sürerler.
İslamiyet
İslam felsefesinde (Kelam) bu konu hüsün-kubuh meselesi olarak tartışılmıştır. Hüsün (hüsn) ve kubuh (kubh) güzel ve çirkin anlamına gelmekle birlikte estetik bir ifade değil, ahlaki bir ifade olarak kullanılmıştır. İyilik, kötülük ve adalet gibi kavramlar "şer'i midir yoksa akli midir" şeklinde özetlenebilecek olan bu tartışmada Eş'ariyye ve Selefiyye ile Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî usulcülerine göre bu kavramlar şer'îdir (yani Tanrı istediği için iyidir), buna karşın Cehmiyye ve Mutezile başta olmak üzere Şia, Kerrâmiye usülcülerine göre aklidir (yani bizatihi iyidir.) Matürudiyye ve Hanefi usulcülerinin çoğunluğu bu kavramların akli olduğunu kabul etmiş, küçük bir kısmı ise ara bir yol bulmaya çalışarak, bazılarının akli bazılarının şer'i olduğunu ileri sürmüştür.
İkilemin bir ucunu oluşturan Mutezile'ye göre iyilik, kötülük, adalet gibi ahlaki değerler, vahiyden bağımsız, gerçek bir varoluşa sahiptirler. Davranışları ahlaken iyi veya kötü kılan objektif özellikler vardır. Bir davranışın ahlaken iyi veya kötü olması, Allah’ın onu emretmesi veya yasaklamasyla değil, o davranışta bulunan faydalı veya zararlı olma gibi birtakım özellikler sebebiyledir. Hatta Allah’ın bir davranışı emretmesi veya yasaklaması, adı geçen davranıştaki bu özelliklere bağlıdır. Vahiyden bağımsız, objektif bir varoluşa sahip olan ahlaki değerler, Mutezili kelamcılara göre, genellikle sadece insan aklıyla bilinebilir. Antik Yunan felsefecilerini İslam düşüncesi ile bağdaştırmaya çalışan İbn-i Rüşd de Mutezile ile benzer bir tutum almıştır.
Eş’ari ve Gazali de dahil Eş’ariyye ekolüne bağlı olan kelamcılara göre ise, adalet, iyilik, kötülük gibi ahlaki değerlerin Allah’ın emretmiş olmalarından başka bir manaları yoktur. Buna göre Allah tarafından emredilen, buyurulan davranışlar ahlaken iyi, yasaklananlar ise ahlaken kötüdür. Gazali'nin bu konudaki yaklaşımı ikilemin diğer ucuna güzel bir örnek sayılır. Gazali'ye göre iyilik, kötülük, adalet gibi kavramların bir anlamı yoktur, çünkü bu kavramların kendi başlarına anlamlarının olması Tanrının iradesi ile çelişir. Gazali'ye göre "Yüce Allah'ın, mükellef kıldığı kulları kendisine itaat ettikleri zaman, bu itaatlarından dolayı sevaplandırması veya mükafatlandırmasının vacip olmadığını iddia ediyoruz. Aksine Yüce Allah, dilerse onları sevaplandırır, dilerse cezalandırır, dilerse yok eder ve haşretmez. Bütün kafirleri affetmesi ve bütün mü'minleri de cezalandırması, O'nun için bir şey ifade etmez. Bu, O'nun nefsinde imkansız olmadığı gibi; ilahi sıfatlardan herhangi bir sıfata da aykırı düşmez. Çünkü teklif, Allah'ın kendi kulları ve mülkleri üzerinde bir tasarruftan ibarettir. Binaenaleyh bu üç anlamda sevabın vacip olmasının anlaşılması imkansızdır. Ayrıca husun (iyi) ve kubuh (kötü) deyimlerinin de bu konuda bir anlamı yoktur."
Maturidi’ye göre iyilik, kötülük gibi ahlaki değerler, ontolojik manada objektiftirler. İnsan davranışları, bizzat iyi olanlar, bizzat kötü olanlar ve bu ikisi arasında bulunanlar olmak üzere üçe ayrılırlar. Bizzat iyi ve bizzat kötü olanın bilgisine insan aklı, vahiyden bağımsız olarak sahip olurken, diğerleri ancak vahiyle bilinirler.
İkilemin yarattığı sorunlar
İkilemin iki yanından birini tercih etmek beraberinde belli teolojik sorunları da getirmektedir. Bu sorunlar şu şekilde özetlenebilir:
"Bir şey Tanrı emrettiği için ahlakidir" seçeneğinin yarattığı sorunlar
- Mantıksal nedensellik sorunu: Bir şeyin Tanrı emrettiği için ahlaki olduğu önermesi bir mantık önermesi olarak kendi başına doğru sonucu vermez, çünkü önerme aslında şöyledir:
Tanrı x'i istiyor Öyle ise x iyidir. |
Önermenin doğru sonucu vermesi için bir başka önerme eklemek zorunluluğu ortaya çıkar. Yani
Tanrı x'i istiyor Tanrı'nın istediği her şey iyidir Öyle ise x iyidir |
Bu durumda doğru bir nedensellik ilişkisi ile x'in iyi olduğu sonucuna varılabilir, ancak bu sonuç teolojik bir önerme olan birinci önermeye değil (Tanrı x'i istiyor), ahlaki bir önerme olan ikinci önermeye(Tanrı'nın istediği her şey iyidir) dayanır. Önermeyi kabul ettirebilmek için araya sokulmuş olan ikinci önerme ise bizi Tanrının ve ahlakın tanımı ve bu önermenin doğruluğuna nasıl ulaşılacağı üzerine yeni tartışmalara götürür.
- İlahi emirlerin keyfiliği sorunu: Bu seçeneğe yapılan en önemli eleştirilerden biri ahlaki bir çerçeveden geliştirilmiştir. "Tanrı neden x'i değil de y'yi emrediyor" sorusuna verilen cevap bu seçenekte "Çünkü Tanrı öyle istiyor" olduğu için Tanrının iradesinin gelişigüzel şekilde ortaya çıktığı sonucuna varılacaktır. Eğer Tanrı keyfi şekilde emirler veriyorsa teorik olarak adam öldürmeyi ya da yalan söylemeyi de emredebilirdi. Ockham ve Gazali, Tanrının iradesinin sorgulanamayacağını ileri sürmüşlerdir ve böyle emirler vermesinin olanaklı olduğunu söylemişlerdir. İbrahim'in oğlunu (müslümanlara göre İsmail'i, Musevi ve Hristiyanlara göre ise İshak'ı) kurban etmeye götürmesi örneği gibi örnekler verilse de asıl olarak böyle bir ihtimalin olması eleştiri konusu olmuştur. Kierkegaard ise İbrahim'in oğlunu kurban etme girişimini etiğin aşılması ve ondan daha yüce bir amaç için etiğin askıya alınması olarak değerlendirmiştir.
- Olgu-değer problemi: Olgu-değer problemiDavid Hume'un ortaya attığı bir felsefe ve mantık sorunudur. David Hume bulgusunu şöyle açıklar: "Şimdiye kadar karşılaştığım bütün ahlak sistemlerinde şuna tanık oldum. Ahlakçı, belli bir yere kadar normal bir biçimde akıl yürütmeye koyulmakta fakat sonunda Tanrının varlığına veya insani faaliyetlere ilişkin bir dizi yargılara varmaktadır. Burada insanı hayrete düşüren bir husus vardır. Şöyle ki, varılan sonuçlara ilişkin ifadelerde “…dır” (is) veya “değildir” (is not) gibi yer alması gereken bağlantılar yerine zorunluluk ve ödev bildiren ifadeleri ("meli" veya "malı" takılarıyla ifade edilen fiilleri) görmekteyiz. Son derece önemli olan bu değişikliğin nasıl olduğunu açıklamak mümkün değildir. Her şeyden önce bu değişiklik yeni bir ilişkiyi dile getirmektedir. Bunun bir gerekçesi olmalıdır. Bu yeni ilişki, kendisinden tam anlamıyla farklı olan yargılardan nasıl doğmaktadır?" Konumuz açısından probleme baktığımızda önerme şu biçimi alır
Tanrı x'i istiyor O halde x'i yapmalıyım |
Bu önermede Hume'un belirttiği gibi olgudan değere geçiş söz konusudur. Hume kanunu veya de denilen bu problem bizi safsatalarla boğuşturmaktadır. Hume’un ifadelerinde de vurgulandığı gibi, bir olgu hükmünden değer hükmüne geçişte "keyfilik" olduğu düşüncesi , , Antony Flew ve gibi düşünürler tarafından da kabul görmüştür. Ancak Hume'un aksine olgudan değer üretilebileceğini ileri süren John Searle gibi düşünürler de olmuştur.
"Bir şey ahlaki olduğu için Tanrı emretmiştir" seçeneğinin yarattığı sorunlar
- Tanrının kudretinin sınırlanması sorunu: Eğer Tanrının emirlerinden bağımsız olarak bir takım ahlaki kurallar varsa, tanrının hakimiyeti sınırsız değil demektir. Tanrının da uymak zorunda olduğu bazı ahlak kuralları vardır. Bu durumda Tanrı her şeyden bağımsız değildir. Bu seçeneği kabul eden 18. yüzyıl filozoflarından "Ahlak"ı zorunlu ve değişmez bir şey olarak kabul edip "Tanrıdan ayrı, ondan bağımsız, eşit derecede ebedi ve zorunlu olarak kurulmuş olabilen" bir şey olarak tanımlamıştır.
- Ahlak kurallarının koyanın kim olduğu sorunu: Eğer Tanrının emirlerinden bağımsız olarak ahlak kurallarının varlığından söz ediyorsak bu kuralları koyan birileri de olmalı. Bu fikir ise her şeyi yaratanın Tanrı olduğu şeklindeki temel teist argümanla çelişki taşır.
- Tanrısız bir ahlakın varlığı sorunu: Eğer ahlak kuralları Tanrıdan bağımsız olarak varlarsa, Tanrı olmasa bile ahlak kurallarının olacağı anlamına gelir. Bu durumda insanların ahlaklı olmaları için Tanrının varlığını kabul etmeleri gerekmez, ki bu da teizmin temel argümanlarından birinden vazgeçmek anlamına gelir.
Teizm eleştirisi olarak Euthypro ikilemi
İkilemin teist düşünce açısından sorun yaratan yönleri hem teizm eleştirisi olarak hem de teizm karşıtı bir ahlak anlayışı geliştirebilmek için kullanılagelmiştir. Bertrand Russell 1927'de yayınladığı "Niçin Hristiyan değilim" adlı eserinde bu argümanı teist ahlak kuramına karşı kullanmış, iyi ve kötü’nün Tanrı’nın varlığıyla anlam kazanacağını ileri süren anlayışa itiraz için şöyle demiştir: "İyilikle kötülük arasında bir ayrım olduğundan eminseniz durumunuz nasıl olacaktır. Bu iki uç arasındaki ayrılık Tanrı’nın buyruğundan mı ileri gelmektedir? Eğer yalnızca Tanrı buyruğu yüzündense, o halde Tanrı’nın kendi için iyilikle kötülük arasında bir ayrım yoktur, bu yüzden Tanrı iyidir demenin bir anlamı kalmamaktadır."
ise ateizmin ahlak anlayışını açıklamaya çalışırken Russell’in bu ifadelerini meta-etik bağlamda şöyle formüle eder: "1-Eğer teizm doğruysa, “Tanrı iyidir” ahlaki olarak anlamlıdır. 2-Eğer teizm doğruysa, Tanrı etikte açıklayıcı bir rol oynar. 3-Eğer “Tanrı iyidir” ahlak olarak anlamlıysa, ahlaki iyilik Tanrı’dan bağımsız olmalıdır." Ateizme göre ahlaki iyi ve kötü değerleri uzlaşıya bağlıdır. Le Poidevin, ateizmin öznelci ahlak anlayışını şöyle gerekçelendirir: "Ahlakî özellikler bizim kendi onaylama ya da yadırgama hislerimizin bir yansımasıdır. Bu duygular kısmen doğuştan gelebilir, ama kuşkusuz çoğu toplumsal olarak koşullanmıştır. Bir an için bunu bir kenara bırakırsak, ahlaki özelliklerin doğal özelliklerin ardından gelme nedeni, belli doğal özellikler taşıyan eylemlerin (örneğin, bile bile insan canı almak) genel olarak bizde yadırgama, acıma vb. duygular uyandırmaları ve böylelikle o eylemi kınamaya sevk etmeleridir. … Bunu bir kere kabul ettiğimizde, ahlaki bilgiye ilişkin hiçbir sorunun olmadığını görürüz. Belli doğal özellikler taşıyan eylemlerin sırf bizde belli duygular uyandırdıkları için yanlış olduklarını biliriz."
Kaynakça
- ^ www.gutenberg.org The Project Gutenberg EBook of Euthyphro, by Plato (İngilizce)
- ^ Leibniz, Gottfried. "Reflections on the Common Concept of Justice" (1702?), in Leibniz: Philosophical Papers and Letters, ed. Loemker (Dordrecht: Klumer, 1989) p. 561
- ^ a b c Ankara Üniversitesi ılahiyat Fakültesi Dergisi 2 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Tanrı ve Ahlaki Doğruların Zorunluluğu, M. Sait Reçber, (20 Mayis 2012'de erisildi)
- ^ a b c d e f g h i j Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri (Din Felsefesi) Anabilim Dali 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Ahlak Felsefesinde İlahi Buyruk Teorisi, Sema GÖKŞİN, Yüksek Lisans Tezi
- ^ a b İslam ansiklopedisi 10 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., c. 19, s. 59-62. aktaran www.ihya.org (22 Mayıs 2012'de erişildi)
- ^ Hourani, George. "Averroes on Good and Evil", Studia Islamica, 16 (1962), 13-40.
- ^ Bakınız: is-ought problem (İngilizce)
- ^ Hume, David. A Treatise of Human Nature, 3.1.1.27
- ^ Murray, Michael J. & Rea, Michael. An Introduction to the Philosophy of Religion (Cambridge: Cambridge 2008), pp. 247
- ^ Price, Richard. A Review of the Principal Questions of Morals, ch. 5
- ^ a b Beytulhikme An International Journal of Philosophy 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde ., Bir Ateizm Ahlâkının İmkâni Üzerine, Doç. Dr. Mustafa Çevik
- ^ Bertand Russell, Why I Am Not a Christian, New York 1957, S. 12. Türkçe aktaran [1] 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Robin Le Poidevin, Ateizm, (Çev. Abdullah Yılmaz),Ayrıntı Yayınyarı, İstanbul 2000, s. 124. Türkçe aktaran [2] 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- ^ Robin Le Poidevin, Ateizm, (Çev. Abdullah Yılmaz),Ayrıntı Yayınyarı, İstanbul 2000, s. 131. Türkçe aktaran [3] 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Euthyphron ikilemi ya da Ilahi buyruk teorisi ilk kez Platon un Euthyphron Eὐ8yfrwn Eftifron ile diyalogunda ortaya atilmis olan felsefi ve teolojik problem Kisaca ahlaki davranislar tanri tarafindan emredildigi icin mi ahlakidir yoksa ahlaki oldugu icin mi tanri tarafindan emredilmistir seklinde bir sorudan ibarettir ve 2400 yildir din felsefesinin temel sorularindan biri olmustur Ikilem tek tanrili dinlerdeki teolojik tartismalarda kucuk bir farklilikla yeniden kurulmustur Ikilemde ya birinci ya ikinci secenek tercih edilmek zorunda kalinmis Hristiyanlikta Ockham ile Augustinus Islamiyette de Es ariyye ve Mutezile akimlari iki farkli ucu desteklemistir Din felsefesindeki bu tartisma bugun de canliligini korumaktadir Euthypro ikilemini ilk kez Sokrates ortaya atmistir Sokrates in ikilemiSokrates ile diyalogunda Euthyphron ilkin soruyu anlamaz Sokrates soruyu biraz daha acar Euthyphron once birinci secenegi kabul eder girdigi cikmazlari Sokrates in sorulari sayesinde fark edince diger secenegi benimser orada da cikmazlara girip Sokrates in sikistirmasi uzerine acil isleri oldugunu soyleyip tartismadan kacar Sokrates Euthyphron ile pious un Grek tὸ ὅsion Ing pious Alm fromm dogasi uzerine tartisir Sozcuk Turkcede iyi den daha cok dindar kutsal erdemli zahit anlamlarina geliyor Bu tartismada Euthypro tanrilari memnun eden seyin kutsal oldugunu soyler Ona gore bir eylemin kutsal olmasinin kriteri onun tanrilar tarafindan istenmesidir Sokrates bu argumani yeterli bulmaz cunku tanrilar bir seyin kutsal olmasi konusunda aralarinda anlasamayabilirler Bunun uzerine Euthyphron argumanini revize eder Kutsal olanin tanrilarin ittifakla anlastiklari sey oldugunu ileri surer Bu noktada bir ikilem ile karsilasilir Sokrates bir seyin bizatihi kutsal oldugu icin mi tanrilar tarafindan sevildigini yoksa tanrilar tarafindan sevilen bir sey oldugu icin mi kutsal sayildigini sorar Sokrates ve Euthyphron once birlikte birinci secenegi kabul ederler Birinci secenegi secmek Sokrates e gore bizi ikinci secenegi reddetmeye zorlamaktadir ve bu durumda bir seyin neden kutsal oldugunu aciklanamaz Her iki arguman da dogru olsa bizi soyle bir cikmaz donguye sokar Bir sey kutsal oldugu icin tanrilar onu sever tanrilar onu sevdigi icin kutsal olur Bu durumda gercekte kutsalin dogasi uzerine bir sonuca ulasamayiz Din felsefesinde Euthyphron ikilemiSokrates in meshur ikilemi bir miktar degisiklikle tek tanrili dinlerde de tartisilan bir konu olmaya devam etmistir Musevi Hristiyan ve Islam teolojilerinde bu tartisma hala surmektedir Leibniz ikilemin bir versiyonunu su sekilde ifade etmistir Genellikle Tanrinin emrettigi seylerin iyi ve adil oldugu kabul edilir Fakat geriye su soru kalir Bir sey Tanri emrettigi icin mi iyi ve adildir yoksa iyi ve adil oldugu icin mi Tanri tarafindan emredilmistir baska bir ifade ile iyilik ve adalet Tanrinin keyfi bir secimi midir yoksa iyilik ve adalet seylerin dogasina ait zorunlu ve ebedi gercekler midir Ikilemin tek tanrili dinlerdeki etkileriOckham li William a gore bir sey Tanri emrettigi icin ahlakidir Akinolu Thomas a gore bir sey ahlaki oldugu icin Tanri emretmistir Hristiyanlik Orta Cag Hristiyan dusuncesinde Ockham li William birinci secenege dayanan yani bir seyin Tanri emrettigi icin iyi oldugunu ileri suren bir ahlak metafizigini benimserken Thomas Aquinas in ise daha cok ikinci secenege meylettigi soylenebilir Ockham a gore ahlak Tanrinin iradesinin mutlakligi anlayisi uzerine kurulmustur Ona gore kendinde iyi ve kotu yoktur iyi ve kotu ancak Tanrinin iradesiyle belirlenir Tanri gunah islememis birini cezalandirabilecegi gibi bir gunahkari da bagislayabilir Ockham Aliter tamen potuit deus ordinare yani Tanri baska bir tertip ve duzen de koyabilirdi der Hatta ona gore erdeme aykiri gozuken bir fiilin yapilmasi tanrisal oldugunu gostermek adina kesin bicimde zorunlu gozukurse gunah sayilmaz Ockham in goruslerinde ilahi buyruklardan bagimsiz iyi ve kotu dusuncesi yoktur Yani Ockham Euthyphron ikileminin bir sey Tanri emrettigi icin iyidir kismini benimser Bu da Ockham in ahlak anlayisinin temelini olusturur Ockham a gore hirsizlik ve hatta Tanri dan nefret bile eger ilahi birer emir olsaydi kotu degil iyi fiiller olurdu Bir diger Orta Cag Hristiyan felsefecisi Augustinus ise ikilemin diger yanini benimser Augustinus a gore Tanri yalnizca ornek gosterilen en mukemmel iyilik degildir ayni zamanda en mukemmel iyilik ile ozdestir Ornegin iyiligin ne oldugu sorulsa Tanri nin bir orneksenmesi denilebilir Bu durumda Tanri nin bir seyi keyfi sekilde istemesi ya da istememesi dusunulemez ve insanlar da Tanrinin emirlerinden bagimsiz olarak neyin iyi neyin kotu oldugunu bilebilirler Thomist gelenege bagli olan dusunurler de ahlak ilkelerinin Tanridan kaynakli oldugunu dusunmelerine karsin bunlari insanlarin akillariyla bilebileceklerini ileri surerler Islamiyet Ibn i Rusd e gore bir sey ahlaki oldugu icin Tanri emretmistir Islam felsefesinde Kelam bu konu husun kubuh meselesi olarak tartisilmistir Husun husn ve kubuh kubh guzel ve cirkin anlamina gelmekle birlikte estetik bir ifade degil ahlaki bir ifade olarak kullanilmistir Iyilik kotuluk ve adalet gibi kavramlar ser i midir yoksa akli midir seklinde ozetlenebilecek olan bu tartismada Es ariyye ve Selefiyye ile Safii Maliki ve Hanbeli usulculerine gore bu kavramlar ser idir yani Tanri istedigi icin iyidir buna karsin Cehmiyye ve Mutezile basta olmak uzere Sia Kerramiye usulculerine gore aklidir yani bizatihi iyidir Maturudiyye ve Hanefi usulculerinin cogunlugu bu kavramlarin akli oldugunu kabul etmis kucuk bir kismi ise ara bir yol bulmaya calisarak bazilarinin akli bazilarinin ser i oldugunu ileri surmustur Ikilemin bir ucunu olusturan Mutezile ye gore iyilik kotuluk adalet gibi ahlaki degerler vahiyden bagimsiz gercek bir varolusa sahiptirler Davranislari ahlaken iyi veya kotu kilan objektif ozellikler vardir Bir davranisin ahlaken iyi veya kotu olmasi Allah in onu emretmesi veya yasaklamasyla degil o davranista bulunan faydali veya zararli olma gibi birtakim ozellikler sebebiyledir Hatta Allah in bir davranisi emretmesi veya yasaklamasi adi gecen davranistaki bu ozelliklere baglidir Vahiyden bagimsiz objektif bir varolusa sahip olan ahlaki degerler Mutezili kelamcilara gore genellikle sadece insan akliyla bilinebilir Antik Yunan felsefecilerini Islam dusuncesi ile bagdastirmaya calisan Ibn i Rusd de Mutezile ile benzer bir tutum almistir Es ari ve Gazali de dahil Es ariyye ekolune bagli olan kelamcilara gore ise adalet iyilik kotuluk gibi ahlaki degerlerin Allah in emretmis olmalarindan baska bir manalari yoktur Buna gore Allah tarafindan emredilen buyurulan davranislar ahlaken iyi yasaklananlar ise ahlaken kotudur Gazali nin bu konudaki yaklasimi ikilemin diger ucuna guzel bir ornek sayilir Gazali ye gore iyilik kotuluk adalet gibi kavramlarin bir anlami yoktur cunku bu kavramlarin kendi baslarina anlamlarinin olmasi Tanrinin iradesi ile celisir Gazali ye gore Yuce Allah in mukellef kildigi kullari kendisine itaat ettikleri zaman bu itaatlarindan dolayi sevaplandirmasi veya mukafatlandirmasinin vacip olmadigini iddia ediyoruz Aksine Yuce Allah dilerse onlari sevaplandirir dilerse cezalandirir dilerse yok eder ve hasretmez Butun kafirleri affetmesi ve butun mu minleri de cezalandirmasi O nun icin bir sey ifade etmez Bu O nun nefsinde imkansiz olmadigi gibi ilahi sifatlardan herhangi bir sifata da aykiri dusmez Cunku teklif Allah in kendi kullari ve mulkleri uzerinde bir tasarruftan ibarettir Binaenaleyh bu uc anlamda sevabin vacip olmasinin anlasilmasi imkansizdir Ayrica husun iyi ve kubuh kotu deyimlerinin de bu konuda bir anlami yoktur Maturidi ye gore iyilik kotuluk gibi ahlaki degerler ontolojik manada objektiftirler Insan davranislari bizzat iyi olanlar bizzat kotu olanlar ve bu ikisi arasinda bulunanlar olmak uzere uce ayrilirlar Bizzat iyi ve bizzat kotu olanin bilgisine insan akli vahiyden bagimsiz olarak sahip olurken digerleri ancak vahiyle bilinirler Ikilemin yarattigi sorunlarIkilemin iki yanindan birini tercih etmek beraberinde belli teolojik sorunlari da getirmektedir Bu sorunlar su sekilde ozetlenebilir Bir sey Tanri emrettigi icin ahlakidir seceneginin yarattigi sorunlar Mantiksal nedensellik sorunu Bir seyin Tanri emrettigi icin ahlaki oldugu onermesi bir mantik onermesi olarak kendi basina dogru sonucu vermez cunku onerme aslinda soyledir Tanri x i istiyor Oyle ise x iyidir Onermenin dogru sonucu vermesi icin bir baska onerme eklemek zorunlulugu ortaya cikar Yani Tanri x i istiyor Tanri nin istedigi her sey iyidir Oyle ise x iyidir Bu durumda dogru bir nedensellik iliskisi ile x in iyi oldugu sonucuna varilabilir ancak bu sonuc teolojik bir onerme olan birinci onermeye degil Tanri x i istiyor ahlaki bir onerme olan ikinci onermeye Tanri nin istedigi her sey iyidir dayanir Onermeyi kabul ettirebilmek icin araya sokulmus olan ikinci onerme ise bizi Tanrinin ve ahlakin tanimi ve bu onermenin dogruluguna nasil ulasilacagi uzerine yeni tartismalara goturur Ilahi emirlerin keyfiligi sorunu Bu secenege yapilan en onemli elestirilerden biri ahlaki bir cerceveden gelistirilmistir Tanri neden x i degil de y yi emrediyor sorusuna verilen cevap bu secenekte Cunku Tanri oyle istiyor oldugu icin Tanrinin iradesinin gelisiguzel sekilde ortaya ciktigi sonucuna varilacaktir Eger Tanri keyfi sekilde emirler veriyorsa teorik olarak adam oldurmeyi ya da yalan soylemeyi de emredebilirdi Ockham ve Gazali Tanrinin iradesinin sorgulanamayacagini ileri surmuslerdir ve boyle emirler vermesinin olanakli oldugunu soylemislerdir Ibrahim in oglunu muslumanlara gore Ismail i Musevi ve Hristiyanlara gore ise Ishak i kurban etmeye goturmesi ornegi gibi ornekler verilse de asil olarak boyle bir ihtimalin olmasi elestiri konusu olmustur Kierkegaard ise Ibrahim in oglunu kurban etme girisimini etigin asilmasi ve ondan daha yuce bir amac icin etigin askiya alinmasi olarak degerlendirmistir Olgu deger problemi Olgu deger problemiDavid Hume un ortaya attigi bir felsefe ve mantik sorunudur David Hume bulgusunu soyle aciklar Simdiye kadar karsilastigim butun ahlak sistemlerinde suna tanik oldum Ahlakci belli bir yere kadar normal bir bicimde akil yurutmeye koyulmakta fakat sonunda Tanrinin varligina veya insani faaliyetlere iliskin bir dizi yargilara varmaktadir Burada insani hayrete dusuren bir husus vardir Soyle ki varilan sonuclara iliskin ifadelerde dir is veya degildir is not gibi yer almasi gereken baglantilar yerine zorunluluk ve odev bildiren ifadeleri meli veya mali takilariyla ifade edilen fiilleri gormekteyiz Son derece onemli olan bu degisikligin nasil oldugunu aciklamak mumkun degildir Her seyden once bu degisiklik yeni bir iliskiyi dile getirmektedir Bunun bir gerekcesi olmalidir Bu yeni iliski kendisinden tam anlamiyla farkli olan yargilardan nasil dogmaktadir Konumuz acisindan probleme baktigimizda onerme su bicimi alirTanri x i istiyor O halde x i yapmaliyim Bu onermede Hume un belirttigi gibi olgudan degere gecis soz konusudur Hume kanunu veya de denilen bu problem bizi safsatalarla bogusturmaktadir Hume un ifadelerinde de vurgulandigi gibi bir olgu hukmunden deger hukmune geciste keyfilik oldugu dusuncesi Antony Flew ve gibi dusunurler tarafindan da kabul gormustur Ancak Hume un aksine olgudan deger uretilebilecegini ileri suren John Searle gibi dusunurler de olmustur Bir sey ahlaki oldugu icin Tanri emretmistir seceneginin yarattigi sorunlar Tanrinin kudretinin sinirlanmasi sorunu Eger Tanrinin emirlerinden bagimsiz olarak bir takim ahlaki kurallar varsa tanrinin hakimiyeti sinirsiz degil demektir Tanrinin da uymak zorunda oldugu bazi ahlak kurallari vardir Bu durumda Tanri her seyden bagimsiz degildir Bu secenegi kabul eden 18 yuzyil filozoflarindan Ahlak i zorunlu ve degismez bir sey olarak kabul edip Tanridan ayri ondan bagimsiz esit derecede ebedi ve zorunlu olarak kurulmus olabilen bir sey olarak tanimlamistir Ahlak kurallarinin koyanin kim oldugu sorunu Eger Tanrinin emirlerinden bagimsiz olarak ahlak kurallarinin varligindan soz ediyorsak bu kurallari koyan birileri de olmali Bu fikir ise her seyi yaratanin Tanri oldugu seklindeki temel teist argumanla celiski tasir Tanrisiz bir ahlakin varligi sorunu Eger ahlak kurallari Tanridan bagimsiz olarak varlarsa Tanri olmasa bile ahlak kurallarinin olacagi anlamina gelir Bu durumda insanlarin ahlakli olmalari icin Tanrinin varligini kabul etmeleri gerekmez ki bu da teizmin temel argumanlarindan birinden vazgecmek anlamina gelir Teizm elestirisi olarak Euthypro ikilemiIkilemin teist dusunce acisindan sorun yaratan yonleri hem teizm elestirisi olarak hem de teizm karsiti bir ahlak anlayisi gelistirebilmek icin kullanilagelmistir Bertrand Russell 1927 de yayinladigi Nicin Hristiyan degilim adli eserinde bu argumani teist ahlak kuramina karsi kullanmis iyi ve kotu nun Tanri nin varligiyla anlam kazanacagini ileri suren anlayisa itiraz icin soyle demistir Iyilikle kotuluk arasinda bir ayrim oldugundan eminseniz durumunuz nasil olacaktir Bu iki uc arasindaki ayrilik Tanri nin buyrugundan mi ileri gelmektedir Eger yalnizca Tanri buyrugu yuzundense o halde Tanri nin kendi icin iyilikle kotuluk arasinda bir ayrim yoktur bu yuzden Tanri iyidir demenin bir anlami kalmamaktadir ise ateizmin ahlak anlayisini aciklamaya calisirken Russell in bu ifadelerini meta etik baglamda soyle formule eder 1 Eger teizm dogruysa Tanri iyidir ahlaki olarak anlamlidir 2 Eger teizm dogruysa Tanri etikte aciklayici bir rol oynar 3 Eger Tanri iyidir ahlak olarak anlamliysa ahlaki iyilik Tanri dan bagimsiz olmalidir Ateizme gore ahlaki iyi ve kotu degerleri uzlasiya baglidir Le Poidevin ateizmin oznelci ahlak anlayisini soyle gerekcelendirir Ahlaki ozellikler bizim kendi onaylama ya da yadirgama hislerimizin bir yansimasidir Bu duygular kismen dogustan gelebilir ama kuskusuz cogu toplumsal olarak kosullanmistir Bir an icin bunu bir kenara birakirsak ahlaki ozelliklerin dogal ozelliklerin ardindan gelme nedeni belli dogal ozellikler tasiyan eylemlerin ornegin bile bile insan cani almak genel olarak bizde yadirgama acima vb duygular uyandirmalari ve boylelikle o eylemi kinamaya sevk etmeleridir Bunu bir kere kabul ettigimizde ahlaki bilgiye iliskin hicbir sorunun olmadigini goruruz Belli dogal ozellikler tasiyan eylemlerin sirf bizde belli duygular uyandirdiklari icin yanlis olduklarini biliriz Kaynakca www gutenberg org The Project Gutenberg EBook of Euthyphro by Plato Ingilizce Leibniz Gottfried Reflections on the Common Concept of Justice 1702 in Leibniz Philosophical Papers and Letters ed Loemker Dordrecht Klumer 1989 p 561 a b c Ankara Universitesi ilahiyat Fakultesi Dergisi 2 Haziran 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde Tanri ve Ahlaki Dogrularin Zorunlulugu M Sait Recber 20 Mayis 2012 de erisildi a b c d e f g h i j Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Felsefe ve Din Bilimleri Din Felsefesi Anabilim Dali 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ahlak Felsefesinde Ilahi Buyruk Teorisi Sema GOKSIN Yuksek Lisans Tezi a b Islam ansiklopedisi 10 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde c 19 s 59 62 aktaran www ihya org 22 Mayis 2012 de erisildi Hourani George Averroes on Good and Evil Studia Islamica 16 1962 13 40 Bakiniz is ought problem Ingilizce Hume David A Treatise of Human Nature 3 1 1 27 Murray Michael J amp Rea Michael An Introduction to the Philosophy of Religion Cambridge Cambridge 2008 pp 247 Price Richard A Review of the Principal Questions of Morals ch 5 a b Beytulhikme An International Journal of Philosophy 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Bir Ateizm Ahlakinin Imkani Uzerine Doc Dr Mustafa Cevik Bertand Russell Why I Am Not a Christian New York 1957 S 12 Turkce aktaran 1 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Robin Le Poidevin Ateizm Cev Abdullah Yilmaz Ayrinti Yayinyari Istanbul 2000 s 124 Turkce aktaran 2 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Robin Le Poidevin Ateizm Cev Abdullah Yilmaz Ayrinti Yayinyari Istanbul 2000 s 131 Turkce aktaran 3 28 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde