John Rogers Searle (d. 31 Temmuz 1932, Denver, Colorado)Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'de Slusser profesörü olarak görev yapan Amerikalı felsefecidir. 31 Temmuz 1932 Colorado, Denver doğumlu John Rogers Searle Amerikalı bir filozoftur. İlgilendiği esas alanlar; dil felsefesi, aklın felsefesi ve metafiziğin alanlarıdır. Kaliforniya’daki Berkeley Üniversitesi'nde profesör olarak çalıştı. Üniversitenin cinsel taciz politikasını ihlal ettiği tespit edildiği için 2019 yılında görevine son verildi.
John Rogers Searle | |
---|---|
![]() | |
Doğumu | 31 Temmuz 1932 Denver, Colorado, ABD |
Çağı | Çağdaş felsefe |
Bölgesi | Batı felsefesi |
Okulu | Analitik |
İlgi alanları | Dil felsefesi, zihin felsefesi, toplumsal gerçeklik |
Önemli fikirleri | Söz-Eylem Kuramı, |
Etkilendikleri |
Hayatı
Searle ilk önce 'nde, daha sonra da Oxford Üniversitesi’nde öğrenim görmüştür. Bu esnada, John Langshaw Austin ve Peter Frederick Strawson'un düzenledikleri konferanslara katılmıştır.
Searle, 1957 ve 1959 yılları arasında Oxford’da bulunan Hristiyan Kilisesi Koleji’nde (Christ Church Collage) öğretmenlik yapmıştır. 1959’da başlayarak, Kaliforniya’daki ünlü Berkeley Üniversitesi’nde 30 yıl profesör olarak görev yapmıştır.
Berkeley Üniversitesi'nde görev alırken öğrencilerin yaptığı protestoları desteklemiş ve “Özgürce Konuş Hareketi (Free Speech Movement)”ne üye olan ilk profesör olmuştur. 1969 yılında, Searle dilbilimini farklı bir boyutta incelediği, dil felsefesi alanında temel eseri olan ‘Speech Acts’ı yayımlamıştır. Bu eserini takiben ileriki yıllarda, sadeleştirilmiş eklerle eleştiri üzerine çalışmalar yaptığı, aklın felsefesi altındaki başka alanlara yönelmiştir. Bu alanlarda yaptığı çalışmalar sonucunda Searle, 2000 Jean Nicod Ödülü’ne layık görülmüştür.
19 Haziran 2019 tarihinde, Berkeley Taciz ve Ayrımcılığı Önleme Ofisi (OPHD) tarafından yürütülen kampüs disiplin soruşturmasının ardından, Kaliforniya Üniversitesi Başkanı Janet Napolitano, Temmuz ve Eylül 2016 tarihleri arasında cinsel taciz ve misillemeye karşı üniversite politikalarını ihlal ettiğinin tespit edilmesinin ardından, Searle'ün emeritus statüsünün iptal edilmesine yönelik talebi onayladı.
Dil felsefesi
Söz eylem kuramı ve günlük konuşma Searle, John L. Austin, William P. Alston, Kent Bach ve Robert M. Harnish’le birlikte söz-eylem kuramının en önemli temsilcileri arasında yer alır. Söz eylem kuramı, dilsel anlamda bir teori olarak şu şekilde anlamlandırılmış ve tanımlanmıştır: Konuşma, bu eylemi gerçekleştirmektir. Örneğin; iddia etmek, emir vermek, soru sormak, söz vermek gibi eylemleri veya ima etmek ya da öncelemek (tahmin yürütmek) gibi soyut düzeydeki eylemleri veya dilsel öğelerin kullanımı için belirlenmiş kurallardan ileri gelen olanağını ve de bu kuralların, bu eylemlerin yerine getirilmesi gibi eylemlerin gerçekleştirilmesi anlamına gelir.
Dil kuralları
Searle, söz eylem kuramı ve de daha çok dil kuralları üzerine yaptığı icraatlarından bahsetmiştir. Kullanım kurallarıyla birlikte söz eyleminin anlamı olan “Wittgenstein geleneği” ile bağlantı gösterir.
Searle, G.C.J. Midgley tarafından yazılan “Linguistic Rules” ta bahsedilen düzenleyici (regulative) ve (yapı) oluşturucu (constitutive) kurallar arasındaki ayrımı kabul etmiştir. Burada oluşturucu kuralları yeni bir davranış tarzı oluştururken, düzenleyici kuralları da zaten var olan eylem tarzında düzenlemiştir. Bu, sokaktaki trafiğin kurallarla yönetilmesine benzer, ancak bu kuralların hiçbirisi trafik için gerekli bir şey değildir. Buna karşılık, satranç oyununun kuralları oluşturucudur. Yani satranç oynayan birisi eğer oyunun (constitutive) kurallarını bilmiyorsa, satranç oynayamaz, olsa olsa satranç tahtasında başka bir oyun oynar. Midgley’in “Linguistic Rules”tan yola çıkarak, Searle, anlam kuramının temel öğelerine ilişkin oluşturduğu kuralların tanımının ne olduğu ve dilin constitutive kuralları aracılığıyla oluşturmayı iddia etmiştir.
Searle, „Bir dili konuşmak, temel kurallarla bezenmiş sistemlerle irtibatlı olarak dil eylemleri gerçekleştirmek“ olduğunu belirtmektedir. Wittgenstein’ın geç dönem felsefesinde kurallara karşı çıkma eğilimi olmasına rağmen, her iki filozof arasında önemli bir fark vardır. Searle, sistematik bir dil kuralı oluşturmaya çalışırken, Wittgenstein da günlük konuşma dilinin sistematik bir şekle sokulmasına karşı çıkmıştır. Searle’ün söz konusu olan dili sistematikleştirme çabaları, dilbilim çalışmaları açısından yararlı olurken, dil felsefesi kapsamında tartışmalı olarak kalmıştır. Hal böyle iken, bazı dilsel kuralların oluşumu ve geçerliliğinin nasıl ortaya çıktığı sorusu akla gelebilir. Bu kurallar tartışılabilir, zira (oyun ve trafik kurallarının aksine) açıkça belirtilmemiş ve yazılmamıştır. Aksine dil kuralları, uygulamada ima içermelidir.
Dilini iyi kullanan biri kullandığı dilin kurallarını, nedenini bilmeden kullanır. İşte böyle bir problemin oluşması Donald Davidson’un kural kavramını reddetmesini onaylar niteliktedir. Robert Brandon ise, kural kavramında ısrarlı davranmış ve ortak bir uygulama doğrultusunda, dilsel kuralların nasıl var olduğunu ispat etmeye çalışmıştır.
Edim-Söz eylemi
John L. Austin’in açıklamalarından yola çıkarak, Searle ‘edimsöz’ eyleminin, her bir söz eyleminin temel görüşünü oluşturduğunu öne sürmüştür. Bu görüşün oluşmasıyla birlikte, Searle tarafında her şey belirsizdir. Bu görüş, uzun bir süredir dil felsefesinin araştırılmasına sınır koyan, önermesel bir nesne aracılığıyla tamamlanır. Bu şekilde, dünyayla ilişkisi olan bir konuşma eyleminin, söz-eylem kuramındaki önemi anlaşılır. Almancada önermeli bir (yarım) yan cümle (dass) -dığı, olan gibi fiilimsilerle ifade edilir. Şöyle örnekler verilebilir: Napolyon’un vicdansız olduğu…, çimlerin yeşil olması…, gibi.
Söz eyleminin tam tanımı için, önermenin niteliklerinin belirtilmesine, edimsöz eylem tipinin niteliklerinin de eklenmesi gerekmektedir. Birkaç örnek verecek olursak: Şu ümit edilebilir ki …, şu söz verilebilir ki …, şu iddia edilebilir ki ... gibi. Örnekteki gibi farklı edimsöz görüşler aracılığıyla, aynı önerme ile birlikte çok farklı söz eylemi oluşturulabilir. Searle aşağıdaki şu örneklerle bunu netleştirmektedir:
- Sam sigara içmeye alışıktır.
- Sam sigara içmeye alışık mıdır?
- Sam sigara içmeye alış.
- Sam alışkın olarak sigara içmek ister.
Tüm bu tanımlamalar, aslında hep aynı önerme ile ifade edilir, yani Sam’in sigara içmeye alışık olduğu edimsöz görüşlerinde farklılık oluşturur. İlk cümlede bir iddia söz konusudur, ikinci cümlede soru sorulmuştur, üçüncüsünde emir ve son cümlede de bir dilek anlamı vardır. Searle, farklı eylemlerin kurallarını göstermeye çalışmıştır.
Bu amaçla Searle, varsayımsal bir edimsözü, yani sözünün analizini ortaya koymaya koymuştur. Böylelikle bir sözün söz eylemi olabilmesi için, çok sayıda şartın yerine getirilmesi gerekmektedir. Örneğin; bir kişinin ‘p’ söyleyebilmesi için ‘p’nin olmadığı bir alıcısı olması gerekmektedir. Bunun dışında biz bunu bir tehditle, hiç söz kullanmadan yapabiliriz. Aynı şekilde bir söz, bir eylemin yerine getirilmesi amacına da bağlıdır. Searle’e göre tüm bu şartlar, dilin yapı temellendiren kurallarını ortaya çıkarmak, tanımlamayı içermektedir.
Önermesel eylemler
Searle’ün önermesel eyleminin tanımlanması, Austin’in retorik/konuşma eyleminin tanımıyla örtüşmemektedir. Ama en önemli fark ise; Searle’e göre önermesel eylem, söz eyleminin kesin bir parçası değildir, bunun aksine, bağımsız bir eylemin gerçekleştirilmesidir.
Önermesel eylem, edimsöz içerisinde konuşma (bir iddianın içinde ne gibi bir iddia olduğu sorusuna göre) olarak tanımlanabilir. Önermesel eylem, her iki referans ve derecesel eylemlerden ayrı olarak gösterilir. Kaynak 4 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Söz-Eylem Kuramı
Söz eylem ya da dil eylem kuramı, dilsel ifadelerle sadece olayları betimleyen ve iddialar ortaya atan felsefi görüşler değil, aynı zamanda dünyanın durumunda değişiklik meydana getiren eylemlerin yerine getirilmesidir. Bu kuramlar şunu iddia eder: Örneğin, bir talimat (emir ya da kanuni hüküm), bir nesne ya da kişiye isim verme (vaftiz ya da adlandırma, ad koyma), kendi hükmüyle bir şey yapmak (söz verme), tehlikeye işaret eden bir ipucu (uyarı) ya da ruhsal anlamda dokunaklı bir ifade (hakaret), aynı şekilde gerçeğin değişimi bir vazonun parçalanmasına benzer. Söz eylem kuramı, dilsel eylemlerin varlığı, sınıflandırılması ve açıklanmasını araştırır. John Langshaw Austin ve John Searle, söz eylem kuramının en önemli temsilcileri kabul edilir.
Tarihçe
Söz eylem kuramının ortaya çıkış tarihi, 1955 yılında John Langshaw Austin’in Harvard Üniversitesi’nde “How to Do Things with Words” başlığı altında düzenlediği konferansta bu kuramdan bahsetmiş olması sayılabilir. Aynı başlık altındaki bu eseri, 1961’de ölümünden sonra yayımlanmıştır. Esas olarak, 1969 tarihinde yayımlanmış “Speech Acts” (Söz Eylem) adlı kitabı ile Austin’in düşüncelerinden belirli görüşlerini, ihmal edilen ve not edilen başka düşüncelerini başarılı bir şekilde sistematik hale getirerek, söz eylem kuramı fikrinin yayılmasından Austin’in öğrencilerinden biri olan John Searle sorumludur.
Searle, özellikle tek dil ailelerinin tanımlanmış bir modeli olan “söz verme” söz eylemi örneğini geliştirmiştir. Söz eylem kuramının öncü dil filozofu olarak Ludwig Wittgenstein kabul edilebilir. 1953'te “Felsefi Soruşturmalar” adlı eserinin yayımlanmasıyla kelimelerin genel anlamda sadece şeylerin adlandırılmasıyla görevli oldukları teorisine karşı çıkışının açıklamasını yapmıştır. “Adlandırma eyleminin gerçekleşmesi ile devamında ne yapıp yapmayacağımız bize gösterilmiştir. Gösterilenlerin sadece bir tanesinin olup olmaması, şeylerden konuşmak anlamına gelmektedir. Cümlelerimizle çeşitliliği sağlarız.”
Wittgenstein, adlandırma açısından konuşma ve eyleme geçirme dil tezlerine karşı çıkmıştır. Burada “Dil oyunu” ifadesi, dili konuşmanın meslek ya da hayat tarzının bir parçası olduğunu belirtmelidir. Wittgenstein, bazı “dil oyunları”nı adlandırmıştır. Emir vermek, rica etmek ya da teşekkür etmek gibi söz eylemin kullanılan örnekleri Austin’in geç döneminin örneklerindendir. Bu geleneksel çizgi, büyük bir dikkatle çizilmelidir. Ludwig Wittgenstein, Austin ve özellikle John Searle’nin bilgiye olan yaklaşımları çok farklıdır.
İnsan mantığının bir teorisi olan Searle’nin söz eylem kuramının devam eden temellendirme çabaları, Wittgenstein’ın dil oyunu-düşüncesi ile söz eylem kuramının en önemli sorunu olan eleştiriyi netleştirmektedir. Searle, Wittgenstein’ın sistematikleştirilmemiş düşüncelerini sistematikleştirmiş, aynılaştırmamıştır. Bunun kural açısından netleşmesi, örneğin Noam Chomsky’nin “Transformationsgrammatik” () gibi başka dilbilgisi teorileri, teknik kural ve kuramın uygulaması hakkında söz eylem kuramından yola çıkmalı, böylece hangi biçimde olursa olsun ifade edemeden, kurallara uyulabilir. Bu düşünce, Wittgenstein’ın “Felsefi Soruşturmalar” adlı eserinde açık bir biçimde eleştirilmiştir.
“Sözeylem araştırmalarının tarihi” konusunun gündeme gelmesi, çok da eski bir döneme rastlamaz. ve tarihsel pragmatiğin bir bibliyografyasını oluşturan , merkezi yayın organları “tarihsel pragmatiğin kitabı”nı (Journal of Historical Pragmatics) kurmuşlardır. Tarihsel süreç içerisinde belirli bir söz eyleminin nasıl oluştuğu sorusu, “Onomasyoloji” (isim öğretisi) alanında (Joachim Grzega, Alfred Bammesberger ve Marion Schöner tarafından yazılmış “Onomasyoloji Online” adında, bu alanda kabul gören bir makalede ele alınmıştır.) Avrupa dilbilimi (Eurolinguistik) de söz eylemlerinin gelişimi ile ilgilenmiştir.
Söz-Eylem
Austin, söz eylemin sınıflandırılmasını üç bölümde yaparken, Searle bunu dört bölüme ayırmıştır.
Anlam teorisi olarak sözeylem kuramı
Sözeylem kuramı, Austin hariç bazı kuramcılara göre, sadece dilsel eylemlerin bir teorisi değil, aynı zamanda cümlede anlam teorisidir. Sözeylem kuramı, anlam kavramının tanımının zenginleştirilmesini talep etmiştir. Anlam kavramının yorumu, mantığın yönlendirici dil felsefesi gibi gerçeğin koşullarının tekrar kurgulanması olarak oluşamayabilir. Dilsel ifadeler, başarı ya da başarısızlık gibi görüşlerin değerinin dışarıya yansıtılmasında, gerçek değerlerinin eleştirisine gereksinim duyar.
Sözeylemler, birbiri ardına hiyerarşik bir şekilde sıralanmış unsurların karmaşık eylemleridir. Bu sıralama, sözeylem kuramını inceler ve bir şey yapılarak, bir şey söylenerek, bir şey açıklanarak nasıl etki altında kalındığını gösterir.
Bir ifadenin cümledeki anlamı, bir soru ya da bir yasak söz konusu olduğunda anlam unsurlarına aittir.
- İstasyon nerede ki?
- Burada sigara içmek yasaktır!
Bu durumda, bir ifadenin belirli bir “edim rolünün” ya da “edim”inin olduğundan bahsedilebilir. Konuşmacı, edim rolün ya da edimin olduğu ifadelerle edimsöz eylemi yerine getirir. Bir ifadenin edimsöz rolü, söz edilen edimsöz göstergelerinden anlaşılır. Edimsözün göstergeleri şu şekildedir:
- Cümledeki yeri: Peter sigara içer? Sigara içer mi Peter?
- Durum edatı (Modalpartikeln): Susabilir misin? Biraz susabilir misin?
- Edimsel fiiller: Bana yardım etmeni rica ediyorum, Sana işi kabul etmeni öneririm.
- Tonlama: Sen Brunswik’ten mi geliyorsun? Sürekli artan bir tonlamayla bir ifade cümlesinin cümledeki yeri. Edimsöz tarzı; soru.
Sözeylemlerinin sınıflandırılması (Searle)
Searle, edimsözü sınıflandırırken 20 ölçüt belirlemiştir. Bunların üçü şunlardır:
- Edim söz nüktesi: edimsöz kelime oyunu ile birlikte, bir söz eyleminin amacının belirlendiğini göstermiştir.
- Oryantasyon (Haber): Oryantasyondan kasıt, gerçek dünya ve sözcüğün birbirlerine nasıl davrandıklarıdır. Kelimeler gerçek dünyaya uydurulur (tanımlama yoluyla) ya da dünya kelimelere uydurulur (Bir emir ya da bir söz yoluyla).
- Fiziksel durumların ifadelerinde: İfade, hangi iç durumlara bağlıdır? Örneğin bir tanım ifadesinde, konuşmacı ne söylüyorsa, söylediği şeye inandığını gösterir.
Searle bu üç ölçütten sonra edimsözü beş kategoriye ayırmıştır:
Repräsenta-tivaTemsili | DirektivaTalimat | KommissivaDüzenleyici | Expressivaİfade edici | DeklarativaBildirici | |
---|---|---|---|---|---|
Amaç | Nasıl oluşturulacağını belirtir. | Kişinin, eylemi yapmaya ya da yapmamaya sevk edilmesi | Eylemin gerçekleştirip gerçekleştiril-meyeceğini kararlaştırma. | Kendi hisleriyle ifade etme | Söylemlerle dünyanın uygun söy-lenmişlerini değiştirme |
Oryantasyon (haber) | Dünya sözcüğü | Sözcük dünyası | Sözcük dünyası | Hiçbiri | Her ikisi de |
Ruhsal durum | İnanç | İstek | Amaç | Durum | Eylemi ger-çekleştirme sorumluluğu |
Örnekler | İddia etmek, haber vermek, bildirmek | Rica etmek, emir vermek, tavsiye etmek... | Söz vermek, karar vermek, sunmak, tehdit etmek. | Teşekkür etmek selam vermek, tebrik etmek, şikayet etmek | Atamak, işten çıkar-mak, vaftiz etmek... |
Assertiva olarak da adlandırılan “temsil”, tespit etmek, iddia etmek, bildirmek, açıklamak, son vermek gibi söz eylemleridir. Tüm bunların ortak noktaları ise, konuşmacının, bu eylemler aracılığıyla, eylemsel durumda ifadenin doğruluğuna ya da yanlışlığına karar verilmesidir. Assertiva konuşmacıya söz konusu durumun doğruluğunu göstermekle görevlidir.
Talimat (direktiva) söz eylemleri, konuşmacının eylemini gerçekleştirdiğini göstermekle yükümlü söz eylemleridir. Talimat söz eylemleri, örneğin; talep etmek, rica etmek, emir vermek ve tüm emir kipindeki fiiller gibi emir yoluyla ifade edilirler. Kommissiva (düzenleyici) söz eylemleri, konuşmacının bir sonraki eylemini gerçekleştirdiğini göstermekle görevlidir. Düzenleyici fiiller söz vermek, vadetmek, yemin etmek, tehdit etmek gibi fiiller aracılığıyla belirtilir.
İfade edici (Expressiva) söz eylemleri konuşmacının içinde bulunduğu ruhsal durumu ifadelerine yansıtması ve bununla birlikte toplumsal samimiyet kurallarına hizmet etmekle görevlidir. İfade edici söz eylemleri, teşekkür etmek, kutlamak, özür dilemek ve taziyede bulunmak gibi dışa vurucu fiillerden oluşur.
Bildirici (deklarativa) söz eylemleri, belirli bir sosyal kurumun (ör. Okul, cami, kilise, devlet kurumları gibi) temelini, belirli bir durum içerisinde oluşturulan söz eylemleridir. Bildirici söz eylem fiillerinden birkaçı ise şöyledir: vaftiz emek, atamak, vazgeçmek. Bildirici ifadelere tipik birkaç örnek: “Burada istifamı açıklıyorum…” “… adına …” “… işlevimi … olarak açıklıyorum”
Austin’in teorisi
Austin’e göre eylemler aşağıdaki gibi ayrılmıştır:
- Düzsöz Eylem: Austin’in dediği gibi, ‘bir şeyi normal biçimde söylemek’ eylemi (saying something in the full normal sense).
- Edimsöz Eylem: Kabul edilmesi gereken, anlaşmaya dayalı bir eylemin yerine getirilmesi. Örneğin; Austin’in dediği gibi “bir şeyi söylediğinde yapmak” (doing something in saying something) bir soru, rica, uyarı, emir, tehdit.
- Etkisöz Eylem: Austin’in dediği gibi bir şeyi söyleyerek yapmak (doing something by saying something). Edimsöz eylemden gelen etkinin sağlanması, örneğin inanma, fikrinden cayma, kızdırma, güvenini sarsma, kalbini kırma, teselli etme.
Austin, düzsöz eylem kavramı konusunda şöyle bir sınıflandırma yapmaktadır:
- Sessel (phonetic) Eylem: Bir dile ait olan ses sistemlerinden, dilsel anlamda seslerin oluşturulmasıdır.
- İlişkisel (phatic) Eylem: Bir dilin dilbilgisel kurallarını oluşturma ve bu dilin sözcüklerin kullanımının oluşturulmasıdır.
- Sözsel (rhetoric) Eylem: Hem dünyayla mantıklı bir ilişkisi olan (reference) hem de anlamı (sense) olan ifadelerin oluşturulmasıdır.
Böylelikle, kısmi eylemlerin ardı ardına ya da eşzamanlı yerine getirilmesi ve de dil eyleminin değerlendirilme şekli söz konusu olmuştur. Bu eylemler, içkin ilişki aracılığıyla birbirine bağlanırlar. Örnekler:
- a) Mesela konuşmacı, etkisöz aracılığıyla, ısrarcı edim söz eylemini yerine getirerek, ifade eylemini oluşturarak dinleyiciyi incitir: Sen çok çirkinsin.
- b) Konuşmacı, etkisöz aracılığıyla, edimsöz eyleminin soru şeklinde kullanımıyla ifade eylemini yerine getirerek dinleyiciyi tedirgin edebilir: Siz en son ne zaman duş aldınız?
- c) Konuşmacı, etkisöz aracılığıyla edimsözün uyarı eylemini kullanarak, dinleyiciyi caydırabilir: Yaptığın plan tehlikeli olabilir.
Austin’e göre etkisöz eylem, etkisöz yaptırım durumundan farklıdır. Etkisöz efekti (yaptırım durumu), etkisöz eyleminin yerine getirilmesiyle oluşan etkidir. Konuşmacı, sözeylemle dinleyicinin gülmesini amaçlayabilir. Fakat asıl oluşan efekt, dinleyiciyi sinirlendirmek olabilir. Konuşmacının esas niyeti başarısız olmuştur. Eğer, konuşmacının esas niyeti ile asıl oluşturduğu etki birbiriyle bağdaşıyorsa, etkisöz eyleminin yerine getirilmiş olmasından bahsedilebilir.
Searle’nin Teorisi
Searle tarafından önerilen, Austin’in teorisinin değişimi, esasen sözsel eylemi ilgilendirmektedir. Searle, bu önerilerin edimsöz eylemden farklı olmadığını ve düzsöz eylemi kavramının gereksiz gözüyle değerlendirildiğini iddia etmiştir. Bunun yerine Searle, “ifade eylemi”ni öne sürmüştür. Bunu takiben de, “önerme eylem” (propositional act) olarak adlandırılan teorisini ortaya koymuştur. Bununla birlikte, Searle sözeylemi 4 kısma ayırmıştır:
- İfade eylemi (utterence act): İfade eylemi, Austin’in fonetik ve ilişkisel eylemine benzer, yani bir dilin dilbilgisi ve ses bilimsel (fonoloji) kurallarına göre kullanılmasıdır.
- Önerme eylemi (propositional act): Önerme eylemi Searle’e göre “referans eylem” ve “yüklem eylem” olmak üzere iki eylemden oluşmuştur. Konuşmacının, referans eylemle dünyanın belirli nesneleri arasında ilişkisi vardır. Örneğin, özel isim olan “Peter” ile kişi olan “Peter” kastedilir. Konuşmacı, yüklem eylemle nesnenin bağlantısı olan bir özelliği oluşturur. Örneğin, cesurluk. Konuşmacı diğer sözeylemler ile aynı “önerme eylem”i yerine getirir. Peter, cesurdur. Peter cesur mudur? Peter, cesur ol! Sadece iddialarla değil, aynı zamanda başka edimsöz eylemle bilgi verilir.
- Edimsöz Eylem
- Etkisöz Eylem (Austin’inki gibi)
Açıklayıcı ve İçeriksel, Doğrudan ve de Dolaylı Söz Eylemleri
“X şeyi yapacağıma söz veriyorum” ya da “Bu gemiye y adını veriyorum” gibi cümleler, açıklayıcı söz eylemlerine örnek cümlelerdir. Burada açıklayıcı, edimsel (performative) doğrudan söz eylemlerinden bahsedilebilir. Birinci örnekte “söz verme”, ikinci örnekte “ad verme” açıklayıcı edimsel fiildir. “X şeyi yapmak” durumu edimsel zekâya ve ifadenin amacına uygun olduğu için doğrudan söz eyleminden de bahsedilebilir.
Buna karşı olarak ise içeriksel (dolaylı), doğrudan söz eylemleri vardır. Bunlar oldukça sık karşılaşılan, önemli eylemlerdir. Açıklayıcı, edimsel ve doğrudan olan bir söz eylemi olan “X şeyi yapmaya söz veriyorum” sözeylemi, içeriksel (dolaylı) söz eyleminde, edimsel fiili ortadan kaldırarak “X şeyi yapacağım” şeklinde ifade edilir.
Bundan başka, Searle’e göre, bir de dolaylı söz eylemleri vardır. Bunlarda edimsel amaç “önerme”den anlaşılmaz. Dolaylı sözeylemleri, bir sözeyleminde ya da ifade biçiminde var olan koşullara bağlıdır. Örneğin, “Tuzu bana ver!” cümlesini sözeylemsel açıdan şu koşulla ilişkilendirilmesi gerekebilir: “Dinleyici, tuza uzanabilecek durumda olmalıdır.”, buna uygun olarak, “Tuzu bana uzatabilir misin?” soru ifadesi kullanılabilir. Bu, sözcüksel anlamda ele alınırsa, dinleyicinin tuza uzanabilme gücüne göre oluşturulmuş bir sorudur. Konuşmacının isteğinin yerine getirilmesi olan edimsöz eylemi, ayrıca bir rica niteliğindedir. Dolaylı söz eylemlerinde, birinci ve ikinci edimsöz farklıdır. İkincil edimsöz, örnekte de gösterildiği gibi, dinleyicinin tuza uzanabilme gücünü soran sözcüksel eylemlerdir. İfadenin esas amacını belirten birinci edimsöz ise “Tuzu bana ver lütfen” örneğinde görüldüğü gibi rica da içermektedir. İkinci söz eyleminin yerine getirilmesiyle asıl (birinci) söz eylem oluşturulur. Searle’ün dolaylı söz eylemleri konusundaki fikirlerine göre, rica olan ilk edimsöz eylem, ikincil eylemin karmaşık sıralanmasıyla oluşturulmalıdır. Searle’e göre dinleyici, sadece cümlenin eyleme dönüştürme yetisini sorgulayan bir soru olup olmadığını anlamakla kalmaz, aynı zamanda bir rica olup olmadığını da anlar. Bu durum, araştırmalar doğrultusunda henüz bir kesinlik kazanmış değildir. Bu görüşe karşı olarak, “Tuzu bana uzatabilir misin?” ifadesi örneğin Almancada resmiyette “Tuzu bana ver lütfen” ifadesiyle aynı anlama gelmektedir. Dinleyici burada herhangi bir zahmete girmemektedir.
Performans
Performans (Edim), dil kullanımının bir sembolüdür, konuşmadır. Bu kavram, 1960’lı yıllarda John L. Austin tarafından geliştirilmiştir ve söz eylem kuramının başarısı ile ilgilidir. Buna karşılık, gerçek veya yalan durumların temellendirici tanımlarını, sosyal dünya içerisinde bulunan durumların, oluşturulan hakikat aracılığıyla performativ/edimsel ifadelere dönüştürür. Edimsel ifadelere örnek olarak, söz eylem açısından sosyal gerçekliği değiştiren; ancak gerçek ya da yalan olarak kıyaslamadan nikâh akdi olarak adlandırılan “evet” sözcüğü gösterilebilir. Söz eylem burada, bir eylemi sembolik olarak yerine getirme işlevidir.
Kültür biliminde sözeylem, oyunu sahneye koyma ve sergileme olarak görülür. Böylelikle, Kültür biliminde bir dönüm noktası oluşturulmuştur. Heidrun Brückner ve Elisabeth Schömbucher, edimsele ek ile Kültür biliminde, sosyal kurum ve metinlerde olmayan, hatta araştırmaların merkezinde kadın oyuncunun eylem yetisi olan değiştirilmiş bir görüşü taşımışlardır. Kültürel performans, kadın oyuncu ile sadece kültürel değerlerin, tasviri aracı olarak kullanılması ve bir kimlik yaratılması değil, aynı zamanda toplumsal eleştiri ve kültürel değişimlerin oluşmasını sağlayan tören ya da tiyatrodaki toplumsal yorumlardır.
Edimsellik
Edimsellik, John Langshaw Austin tarafından oluşturulmuş, çeşitli bağlarla farklı anlamları da bulunan sözeylem kuramının bir kavramıdır.
Edim ve edimsellik arasındaki fark
Gerald Posselt’e (Viyana Üniversitesi, Felsefe Bölümü) göre kuramsal açıdan post yapısalcı bakış açısı, edim ve edimsellik arasındaki farktır. Edim, davranışı ya da bir eylemi bir öznenin yerine getirmesi olarak adlandırılırken (bu sözeylem kuramında da vardır), edimsellik kavramı, öznenin bağımsız, niyetsel davranış sergilemesini inkâr eder. Bir ifadenin edimselliği, öznenin ifade eylemi aracılığıyla oluşturduğu, ifade konusu ve eyleminin gücünü vurgular. Jacques Derrida edimsel ifadelerin tekrarlanabilirliği (Iterabilität) ve alıntılanabilirliğini vurgular. Edimsel bir ifadenin oluşturulabilmesi için, (gösterge teorisinin mi yoksa kültür teorisi fikrinin mi alınacağından sonra) ifadelerin, sistem içerisinde alıntı ya da törensel olarak, toplum tarafından bilinen gelenek, görenek ve değerlerin tanınabilir ve tekrarlanabilir olması gerekmektedir. Bu, edimsel ifadelerin başarısız olma ihtimalinin konuşma ve dile bağlı olduğu anlamına gelmektedir.
Edim (Performanz) ve Edinç (Yeterlilik-Kompetenz)
Noam Chomsky’e göre edimin karşılığı edinçtir. Edinç, konuşmacının dili hakkındaki bilinçsizce kazandığı bilgilerini gösterir. Edim ve edinç ikilisi, Noam Chomsky tarafından geliştirilen dönüşümsel dilbilgisi (Transformative Grammatik) çerçevesi dâhilinde oluşturulmuştur. Bu ikili, esasen Ferdinand de Saussure tarafından tanımlanan “Langue” (dil) ve “Parole” (konuşma) ikilisi ile örtüştürülmüştür.
Dil felsefesi yaklaşımı
Austin’e göre edimsel ifadeler, edimsöz eylemle oluşturulmuş cümlelerdir. Bu konu, Austin‘in ders notlarından oluşturduğu “How to Do Things with Words” kitabında ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır.
Örnekler:
- Öyleyse, sizi Karı-Koca ilan ediyorum. (Papazın iki insanı evlendirmek için yaptığı açıklamadır, açıklayıcı edimsellik)
- Sana kapıyı kapatmanı emrediyorum! (Bir şeyi emretmek için söylenir, açıklayıcı edimsellik)
- Dikkat et, boğa geliyor! (Birini uyarmak için söylenir, açıklayıcı edimsellik)
- Boğa geliyor! (Birini uyarmak için söylenir, açıklayıcı edimsellik)
- Defol! (Birine gitmesini emretmek için söylenir)
Austin ilk derste, “saptayıcı” (konstativ) ve “edinçsel” (performativen) ifadeler arasında esaslı bir karşıtlık olduğundan bahsetmiştir. Önce doğru (true) ya da yanlış (false) olduğunu ve “bir şey söylemek” ile sınırlandırıldığını, daha sonra hem doğru, hem yanlışlığını ve sadece bir şeyi yapmakla görevli olduğunu (asıl sözü de aşan şey) belirtmiştir. Ders süresince, Austin, ifadelerin bu şekilde sınıflandırılmasına dayanmasıyla bir dizi kuşkudan kurtulmuştur. Son olarak ise, “toplam konuşma durumu içerisinde toplam sözeylem” olarak görülür. Bunun sonucunda şu ilişki ortaya çıkar: “saptayıcı” ve “edinçsel” ifadeler arasındaki farkın öğrenilmesi, özel ve genel kuramlar gibi sözeylemdeki düzsöz ve edimsöz eylemlerinin öğrenilmesiyle alakalıdır. Bu tespitler, uyarı, yargı, tasvir gibi edimsöz eylemlerin sınıflarından sadece biridir. Austin’e göre son olarak önemli olan şey ise, edimsöz eylemlerin ve bir eylemi yerine getiren ifade fikrinin araştırılmasıdır. Austin’in edimsöz eylem kuramı, John Searle tarafından sözeylem kuramı içerisinde benimsenmiştir ve daha da geliştirilmiştir. Bunun dışında, Karl Bühler ve Roman Jakobson tarafından “işlevsel dil modellerine bağlılık” oluşturulmuştur.
Edebiyat yaklaşımı
Judith Butler, kendisinin toplumsal kuram görüşlerinde Austin’in kavramlarını kullanmıştır. Göstergeler ve söz eylemleri aracılığıyla, bu kimlik dişil ya da eril olarak belirlenmiştir. Bu yüzden bir ebenin “bebek, kız” demesi sadece betimleyici bir tespiti değil, aynı zamanda “bebek kız olacak” anlamında talimat bildiren söz eylemidir. Cinsiyet edinci, politik edinci ve tiyatro performansının birlikte uyum halinde gerçekleşmesinden kaynaklanır.
Edebiyatta kavramlara karşıt kavram olarak “écriture” olarak anılan “yazın” kullanılmıştır. Écriture, vücuda bağlı değilken, edinç, bir vücuda bağlıdır. Edinçsel edebiyat konuları “öznelerin yok sayılması” ya da Roland Barthes tarafından geliştirilen “yazarın ölümü” ile sıkı bir ilişkisi vardır.
Yönelmecilik
Searle’e göre ‘yönelmecilik’, dil felsefesi ile mantık felsefesi arasında bir köprü görevi yürüten bir kavramdır. Yönelmecilik, Franz Brentano tarafından, modern, felsefi bir tartışma konusu haline getirilmiştir. , yönelmecilik kavramını, zihinsel durumların yöneltilmişliğinin (amaçsallığının) belirleyici bir özelliği olarak tanımlamıştır.
1983’te orijinalinin yayımlandığı “Intentionality” (yönelmişlik) kitabında Searle, Paul Grice’in eserlerine ve ilgi alanın odak noktası olan “yönelmecilik” kavramını içeren daha başka eserlere ağırlık vermiştir. Searle’e göre, söz eylemde olduğu gibi, yönelmecilik, iletişimi sağlayanların niyetlerinin hiçbir anlamı olmadığı konuşma eylemlerinde, önemli bir rol oynar. Konuşmacıların ifadeleri evrende tesadüfen, niyetsel bir sebep olmadan ortaya çıkar. Böylelikle, sadece anlamsız bir ses dalgası oluşur. “Yönelmecilik” anlam açısından gerekli bir koşuldur ve sadece canlılara verilmiştir.
“Yönelmecilik” kavramı üzerine yapılan tartışmalar, son yirmi yılda özellikle indirgemecilik (Redüksiyonculuk) sorunu ile gündeme gelmiştir. İndirgemeciler, tüm olayların en sonunda doğa bilimsel tasvirlerle açıklanabileceği tezini savunmuşlardır. Bu indirgemeci tez, bilinç ve yönelmişlikle (niyet) birlikte değerlendirilmiştir. Searle, indirgemecilerin bu çabalarına sert bir şekilde karşı çıkmıştır. Örneğin; Searle, düşünen ve bu şekilde yönelmişlik kazanan bilgisayar ve robotların üretilmesi için yapılan çalışma ve deneyleri eleştirmiştir. Bu tarz talep ve istekler de Searle tarafından hiç öngörülmemiştir. Searle, niyetsel durum ve yaşantıları birbirine çok sıkı bağlamaya çalışmıştır.
Yapay zeka
“Yönelmecilik” olayının doğru bir şekilde kavranılması, yapay zekânın asıl teorisini doğrudan etkilemektedir. Bilgisayar dâhisi Alan Turing 1950 yılında, makinelerin düşünüp düşünemeyeceği sorusuna bir cevap niteliğinde “Turing Test”i hazırlamıştır. Turing’e göre, bir bilgisayar kendisini bir insanmış gibi gösterip, bir insanla yazılı olarak konuşma (Chat) yaptığında düşünebilir.
Searle’e göre, bu “” bir bilgisayarın düşünebildiğini göstermeye yeterli değildir. Ona göre, bazı bilgisayarlar sadece bir insan tarafından yönlendirebilir, kendi başına düşünemez. Searle, bu tarz zihinsel süreçler için, durumu aşan “yönelmecilik” kavramının ön plana çıktığını düşünmektedir.
Searle bu eleştirel bakış açılarını desteklemek için, “Turing Test”in başarısızlığını destekler nitelikte bir kanıt öne sürmüştür. Çin odası düşünce deneyi olarak bilinen bu delil büyük bir kütüphanenin kabulü ile başlar. Bu kütüphanede kendisine Çince bir not bırakılmış biri bulunmaktadır. Bu insan hiç Çince anlamamaktadır, ayrıca bu esnada kütüphanede çeviri kuralları kitaplarının bulunduğu rafların orada durmaktadır. Bu kişi notta yazılı olan harfleri kitapta aramış ve bir kâğıt parçasına kitapta verilen işaretlerle yeni bir not yazmıştır. Daha sonra bu notu, kütüphaneye teslim etmiştir. Düşünce deneyinin püf noktası ise, kitapta olan Çince cümlelerin diğer Çince cümlelerle bağlantılı olmasıdır. Bu arada kütüphane, Çinli bir gözlemci için doğru bir iletişim kaynağıdır. Kütüphanede bulunan not, soruya benzeyen, doğru olarak yazılmış Çince cümleler içermektedir. Kütüphaneye bırakılan not ise, birbirine uygun Çince cümleler ve soruların cevaplarını içermektedir. Bu kütüphane sistemi (Çin odası) “Turing Test”ten dolayı oluşmuştur.
Bunun sonucu olarak, Searle’e göre hem gelen kişi hem de kütüphanede bulunan hiç kimse Çince anlamamaktadır. Searle’e göre bu durum, “Turing Test”in yapısının canlı bir dili anlamak için yeterli olmadığını göstermektedir. Searle Çin odası deneyinden yola çıkarak, kural olarak bir bilgisayarın insanın yaptığı şeyi yapamayacağını belirterek, verilen kurallara göre göstergelerin şeklini değiştirerek yeni göstergeler oluşturmuştur. Bu Çin odası düşünce deneyinin yeterli olmadığı durumlarda, düşünebilen bir bilgisayarın nasıl oluşturulacağı da bilinmemektedir.
Searle, zayıf ve güçlü yapay zekâ arasında bir farkın olması gerektiğini, yaptığı düşünce deneylerinin sonucunda göstermiştir. Yapay zekâsı zayıf olan, yalandan insan davranışları sergilemeyi ve insanlar tarafından sadece zekâ yoluyla baş edilen problemleri çözmeye çalışır. Searle’e göre böyle bir proje tamamıyla meşrudur. Zekâsı güçlü olan ise, düşünebilen bir bilgisayar üretmek istiyor ki, bu Searle’e göre pek mümkün değildir. Yapay zekânın temsilcileri bu kanıta farklı tepkiler vermişlerdir. Bazı bilim adamları, zayıf yapay zekâya sınır çekerken, diğerleri Searle’ün düşünce deneylerini reddetmiştir. Bazıları ise, Çin odası sisteminin tam olarak anlaşılması için, sistemi açıklamışlardır. Buna karşın, benzer bir sistemin karmaşalığını da açıklamamışlardır.
Bilinç Teorisi
Searle, yönelmişlik kavramı ve sanatsal zekâ üzerine yaptığı çalışmalarından sonra bilinç teorisiyle ilgilenmiştir. Searle, kendisini “Natüralizm” geleneği içerisinde görmüş ve bilinç kavramının oldukça normal ve biyolojik bir olay olarak incelenmesi gerektiğini iddia etmiştir.
Aynı zamanda, “”in (indirgemecilik) sert eleştirmeni olan Searle, kişisel deneyimlerin doğa bilimsel tanımlamalar aracılığıyla asla aktarılamayacağını belirtmiştir. Bu natüralistik (doğacıl) inançlarından dolayı Searle, bilinci soyut bir olay olarak gören dualistik (ikilikçi) filozoflardan ayrılmak istemiştir. Searle’nin bu sadeleştirmeye karşı olan eğilimi, aynı zamanda sinirsel/nöronsal süreçlerle birlikte, zihinsel bir durumun tanımlanmasını yasaklamıştır.
Searle, biyolojik durumun zihinsel durumu etkilediğini belirterek, belirginleşen bu ikilemden kurtulmak istemiştir. Ruhun ve beynin karşılıklı etkileşimi, ikilemci teorinin tipik bir unsurudur. René Descartes da beynin belirli bir yerinde (beyin epifiz bezinde) var olan biyolojik sürecin ruhu da etkilediğini iddia etmiştir. Searle bu tarz teorilerden kendini soyutlamış ve sebep olarak başka bir biçimde var olan bilinç durumunu göstermiştir. Bilinç, karmaşık biyolojik sistemde üstün bir özellik ve soyut olmayan bir varlıktır. Searle, bu tarz açıklamalarıyla bilinç odaklanma/çekim teorisinin bir temsilcisi olduğunu kanıtlamaktadır. İkicilik ve fizikalizm sorunlarını kullanmayı vadetmesi durumu çok cazip gelir. Bu çekiciliğe rağmen, aynı zamanda Searle’ün “biyolojik natüralizm“i sadeleştirmeye karşı olmasına tepki gösterilmektedir. Searle’e göre, bilinç problemsiz, biyolojik bir olay olmadığında, biyoloji aracılığıyla çözülemeyen, öznel bileşene sahip bir bilinç gibi anlaşılmaz olur.
Sosyal gerçekliklerin oluşumu
Searle, sosyal olayların ontolojisinde (varlıksallığında) iki esas konu olarak şunları belirtmiştir; sosyal gerçeklikteki anlaşılmaz bir olay sadece var olduğunu düşündüğünüz için var olan gerçektir. “Elimdeki 20 Dolarlık bir banknotun bir kâğıt parçası olduğu, İngiltere vatandaşı olmam ya da New York Giants beyzbol takımının bir maçı 3–2 yenmesi, nesnel bir gerçekliktir. Tüm bunlar, benim düşüncelerime bağlı olmayan nesnel gerçekliklerdir. Bunun tam zıddını düşündüğümde, yanlışa düşüyorum. Ancak, bu nesnel gerçeklikler sadece ortak bir kabul ya da onayla oluşmaktadır.” Searle’ün hedefi, insanların kabulüne bağlı olan dünyadaki nesnel gerçekliklerin nasıl olabileceğini ve bu gerçekliklerin nasıl oluştuğunu anlamaktır. Searle, “Aklın Felsefesi” ve “Dil Felsefesi”nde geliştirdiği felsefi araçları açıklamaya çalışmıştır. Özellikle yönelmecilik ve temel kural kavramları, Searle’ün “Toplum felsefesi”nin odak noktasını oluşturmuştur. Searle şu üç temel süreç aracılığıyla sosyal gerçekliklerin oluşumunu açıklamıştır:
- Toplu yönelmecilik: Ortak bir fikir ve davranış yetisidir. Örneğin; orkestranın bir enstrümanı, takım sporları içerisinde futbol gibi.
- İşlev yükleme: Bir varlığa kendisinde olmayan bir işlevi yüklemektir. Örneğin bir ağaç kütüğüne sandalye işlevini yüklemek, bir taşı çekiç olarak kullanmak gibi.
- Temel kurallar: Bu kurallar, toplu yönelmeciliğin ve işlev yüklenmesinin birlikte yapılması sonucu oluşur. Bir nesneye sadece fiziksel özelliğinden dolayı değil, farklı özelliklerinden dolayı başka bir şey olarak kabulü yoluyla da işlev yüklenebilir. Örneğin, bir duvar fiziksel özelliği dâhilinde bir sınır işlevi görebilir. Fakat herkesçe sınır kabul edildiğinde, bu işlev aynı zamanda bir çizgi görevi de görebilir. Böylelikle bu sınır, sosyal bir kural aracılığıyla oluşturulmuş olur.
Realizm (gerçekçilik) ve relativizm (görecilik)
Searle’ün sosyal olay ontolojisinde oluşum kavramının asıl görevi, onun oluşumcu olarak herkesçe adlandırılmasını sağlamaktır. Bu durum, Searle sosyal gerçeklik alanındaki oluşumcu tezleri sınırlamak istediğinde geçerli değildir. Burada Searle’ün, gözleme dayalı ve gözleme dayalı olmayan olaylar arasındaki ayrımı ortaya çıkmaktadır.
Sosyal dünya, sosyal gerçekliklerin oluşumunun konuşulabilmesinden dolayı, gözleme dayalı olaylardan oluşmaktadır. Buna karşılık doğa bilimleri, oluşumu gerçekleşmemiş, gözleme dayalı olmayan olayları tanımlamaktadır. Genel oluşumcu durumlara karşı olarak bu eleştirel yaklaşımlar, son yıllarda Searle’ün de çok fazla üzerinde durduğu genel bir felsefi duruma atıfta bulunmaktadır. Searle, görecili felsefi akımlara karşı olarak, “gerçeklik”, “akılsalcılık” (rasyonalizm) ve “hakikat” kavramlarını geleneksel ve sağlam bir şekilde yorumlamaya çalışmıştır.
Bunun yanı sıra, Searle, Richard Rotry ve Jacques Derrida gibi yazarların gerçek ve varsayımsal rölativizmini (görecilik) sadece felsefi inanılmazlık olarak değil, aynı zamanda politik bir tehlike olarak görmüştür. Searle, özellikle konuşmamızın akılcılığı, gerçekliği ve hakikatinin geleneksel tanımının anlaşılmadığını felsefi açıdan kanıtlamıştır. Rotry, bu deneyüstü kanıta şu şekilde karşı çıkmıştır: “Searle, anlaşılırlık ve varsayımın koşullarını gördüğü her yerde, ben kullanıcıların büyük ve güçlü nesnelere, yani gerçeğin iç varlığına sadık olması, söz konusu uygulamaların kullanıcıların hislerine söz sanatı açısından güçlü ve süslü yazının aracılık etmesi gerektiğini düşünürüm.”
Yapıtları
- Speech Acts: An Essay in the Philosophy of Language (1969)
- The Campus War: A Sympathetic Look at the University in Agony (political commentary; 1971)
- Expression and Meaning: Studies in the Theory of Speech Acts (essay collection; 1979)
- Intentionality: An Essay in the Philosophy of Mind (1983)
- Minds, Brains and Science: The 1984 Reith Lectures (lecture collection; 1984)
- John Searle and His Critics (Ernest Lepore and Robert Van Gulick, eds.; 1991)
- The Rediscovery of the Mind (1992)
- The Construction of Social Reality (1995)
- The Mystery of Consciousness (review collection; 1997)
- Mind, Language and Society: Philosophy in the Real World (summary of earlier work; 1998)
- Rationality in Action (2001)
- Consciousness and Language (essay collection; 2002)
- Freedom and Neurobiology (lecture collection; 2004)
- Mind: A Brief Introduction (summary of work in philosophy of mind; 2004)
Kaynakça
Dış bağlantılar
- Searle's homepage at UC Berkeley 21 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Conversations with Searle13 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde ..
- Interview in Conversations with History 12 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde . series. Available in and .
- Conversations with History:John R. Searle on YouTube
- Interview with John Searle 26 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde . on language, writing, mind, and consciousness
- IMDb'de John Searle
- on
- Webcast of Philosophy of Society lectures 16 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
John Rogers Searle d 31 Temmuz 1932 Denver Colorado Kaliforniya Universitesi Berkeley de Slusser profesoru olarak gorev yapan Amerikali felsefecidir 31 Temmuz 1932 Colorado Denver dogumlu John Rogers Searle Amerikali bir filozoftur Ilgilendigi esas alanlar dil felsefesi aklin felsefesi ve metafizigin alanlaridir Kaliforniya daki Berkeley Universitesi nde profesor olarak calisti Universitenin cinsel taciz politikasini ihlal ettigi tespit edildigi icin 2019 yilinda gorevine son verildi John Rogers SearleDogumu31 Temmuz 1932 91 yasinda Denver Colorado ABDCagiCagdas felsefeBolgesiBati felsefesiOkuluAnalitikIlgi alanlariDil felsefesi zihin felsefesi toplumsal gerceklikOnemli fikirleriSoz Eylem Kurami Etkilendikleri David Hume John Langshaw Austin Bertrand Russell Ludwig Wittgenstein Gottlob Frege Peter Frederich Strawson HayatiSearle ilk once nde daha sonra da Oxford Universitesi nde ogrenim gormustur Bu esnada John Langshaw Austin ve Peter Frederick Strawson un duzenledikleri konferanslara katilmistir Searle 1957 ve 1959 yillari arasinda Oxford da bulunan Hristiyan Kilisesi Koleji nde Christ Church Collage ogretmenlik yapmistir 1959 da baslayarak Kaliforniya daki unlu Berkeley Universitesi nde 30 yil profesor olarak gorev yapmistir Berkeley Universitesi nde gorev alirken ogrencilerin yaptigi protestolari desteklemis ve Ozgurce Konus Hareketi Free Speech Movement ne uye olan ilk profesor olmustur 1969 yilinda Searle dilbilimini farkli bir boyutta inceledigi dil felsefesi alaninda temel eseri olan Speech Acts i yayimlamistir Bu eserini takiben ileriki yillarda sadelestirilmis eklerle elestiri uzerine calismalar yaptigi aklin felsefesi altindaki baska alanlara yonelmistir Bu alanlarda yaptigi calismalar sonucunda Searle 2000 Jean Nicod Odulu ne layik gorulmustur 19 Haziran 2019 tarihinde Berkeley Taciz ve Ayrimciligi Onleme Ofisi OPHD tarafindan yurutulen kampus disiplin sorusturmasinin ardindan Kaliforniya Universitesi Baskani Janet Napolitano Temmuz ve Eylul 2016 tarihleri arasinda cinsel taciz ve misillemeye karsi universite politikalarini ihlal ettiginin tespit edilmesinin ardindan Searle un emeritus statusunun iptal edilmesine yonelik talebi onayladi Dil felsefesiSoz eylem kurami ve gunluk konusma Searle John L Austin William P Alston Kent Bach ve Robert M Harnish le birlikte soz eylem kuraminin en onemli temsilcileri arasinda yer alir Soz eylem kurami dilsel anlamda bir teori olarak su sekilde anlamlandirilmis ve tanimlanmistir Konusma bu eylemi gerceklestirmektir Ornegin iddia etmek emir vermek soru sormak soz vermek gibi eylemleri veya ima etmek ya da oncelemek tahmin yurutmek gibi soyut duzeydeki eylemleri veya dilsel ogelerin kullanimi icin belirlenmis kurallardan ileri gelen olanagini ve de bu kurallarin bu eylemlerin yerine getirilmesi gibi eylemlerin gerceklestirilmesi anlamina gelir Dil kurallariSearle soz eylem kurami ve de daha cok dil kurallari uzerine yaptigi icraatlarindan bahsetmistir Kullanim kurallariyla birlikte soz eyleminin anlami olan Wittgenstein gelenegi ile baglanti gosterir Searle G C J Midgley tarafindan yazilan Linguistic Rules ta bahsedilen duzenleyici regulative ve yapi olusturucu constitutive kurallar arasindaki ayrimi kabul etmistir Burada olusturucu kurallari yeni bir davranis tarzi olustururken duzenleyici kurallari da zaten var olan eylem tarzinda duzenlemistir Bu sokaktaki trafigin kurallarla yonetilmesine benzer ancak bu kurallarin hicbirisi trafik icin gerekli bir sey degildir Buna karsilik satranc oyununun kurallari olusturucudur Yani satranc oynayan birisi eger oyunun constitutive kurallarini bilmiyorsa satranc oynayamaz olsa olsa satranc tahtasinda baska bir oyun oynar Midgley in Linguistic Rules tan yola cikarak Searle anlam kuraminin temel ogelerine iliskin olusturdugu kurallarin taniminin ne oldugu ve dilin constitutive kurallari araciligiyla olusturmayi iddia etmistir Searle Bir dili konusmak temel kurallarla bezenmis sistemlerle irtibatli olarak dil eylemleri gerceklestirmek oldugunu belirtmektedir Wittgenstein in gec donem felsefesinde kurallara karsi cikma egilimi olmasina ragmen her iki filozof arasinda onemli bir fark vardir Searle sistematik bir dil kurali olusturmaya calisirken Wittgenstein da gunluk konusma dilinin sistematik bir sekle sokulmasina karsi cikmistir Searle un soz konusu olan dili sistematiklestirme cabalari dilbilim calismalari acisindan yararli olurken dil felsefesi kapsaminda tartismali olarak kalmistir Hal boyle iken bazi dilsel kurallarin olusumu ve gecerliliginin nasil ortaya ciktigi sorusu akla gelebilir Bu kurallar tartisilabilir zira oyun ve trafik kurallarinin aksine acikca belirtilmemis ve yazilmamistir Aksine dil kurallari uygulamada ima icermelidir Dilini iyi kullanan biri kullandigi dilin kurallarini nedenini bilmeden kullanir Iste boyle bir problemin olusmasi Donald Davidson un kural kavramini reddetmesini onaylar niteliktedir Robert Brandon ise kural kavraminda israrli davranmis ve ortak bir uygulama dogrultusunda dilsel kurallarin nasil var oldugunu ispat etmeye calismistir Edim Soz eylemiJohn L Austin in aciklamalarindan yola cikarak Searle edimsoz eyleminin her bir soz eyleminin temel gorusunu olusturdugunu one surmustur Bu gorusun olusmasiyla birlikte Searle tarafinda her sey belirsizdir Bu gorus uzun bir suredir dil felsefesinin arastirilmasina sinir koyan onermesel bir nesne araciligiyla tamamlanir Bu sekilde dunyayla iliskisi olan bir konusma eyleminin soz eylem kuramindaki onemi anlasilir Almancada onermeli bir yarim yan cumle dass digi olan gibi fiilimsilerle ifade edilir Soyle ornekler verilebilir Napolyon un vicdansiz oldugu cimlerin yesil olmasi gibi Soz eyleminin tam tanimi icin onermenin niteliklerinin belirtilmesine edimsoz eylem tipinin niteliklerinin de eklenmesi gerekmektedir Birkac ornek verecek olursak Su umit edilebilir ki su soz verilebilir ki su iddia edilebilir ki gibi Ornekteki gibi farkli edimsoz gorusler araciligiyla ayni onerme ile birlikte cok farkli soz eylemi olusturulabilir Searle asagidaki su orneklerle bunu netlestirmektedir Sam sigara icmeye alisiktir Sam sigara icmeye alisik midir Sam sigara icmeye alis Sam aliskin olarak sigara icmek ister Tum bu tanimlamalar aslinda hep ayni onerme ile ifade edilir yani Sam in sigara icmeye alisik oldugu edimsoz goruslerinde farklilik olusturur Ilk cumlede bir iddia soz konusudur ikinci cumlede soru sorulmustur ucuncusunde emir ve son cumlede de bir dilek anlami vardir Searle farkli eylemlerin kurallarini gostermeye calismistir Bu amacla Searle varsayimsal bir edimsozu yani sozunun analizini ortaya koymaya koymustur Boylelikle bir sozun soz eylemi olabilmesi icin cok sayida sartin yerine getirilmesi gerekmektedir Ornegin bir kisinin p soyleyebilmesi icin p nin olmadigi bir alicisi olmasi gerekmektedir Bunun disinda biz bunu bir tehditle hic soz kullanmadan yapabiliriz Ayni sekilde bir soz bir eylemin yerine getirilmesi amacina da baglidir Searle e gore tum bu sartlar dilin yapi temellendiren kurallarini ortaya cikarmak tanimlamayi icermektedir Onermesel eylemlerSearle un onermesel eyleminin tanimlanmasi Austin in retorik konusma eyleminin tanimiyla ortusmemektedir Ama en onemli fark ise Searle e gore onermesel eylem soz eyleminin kesin bir parcasi degildir bunun aksine bagimsiz bir eylemin gerceklestirilmesidir Onermesel eylem edimsoz icerisinde konusma bir iddianin icinde ne gibi bir iddia oldugu sorusuna gore olarak tanimlanabilir Onermesel eylem her iki referans ve derecesel eylemlerden ayri olarak gosterilir Kaynak 4 Mayis 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi Soz Eylem KuramiSoz eylem ya da dil eylem kurami dilsel ifadelerle sadece olaylari betimleyen ve iddialar ortaya atan felsefi gorusler degil ayni zamanda dunyanin durumunda degisiklik meydana getiren eylemlerin yerine getirilmesidir Bu kuramlar sunu iddia eder Ornegin bir talimat emir ya da kanuni hukum bir nesne ya da kisiye isim verme vaftiz ya da adlandirma ad koyma kendi hukmuyle bir sey yapmak soz verme tehlikeye isaret eden bir ipucu uyari ya da ruhsal anlamda dokunakli bir ifade hakaret ayni sekilde gercegin degisimi bir vazonun parcalanmasina benzer Soz eylem kurami dilsel eylemlerin varligi siniflandirilmasi ve aciklanmasini arastirir John Langshaw Austin ve John Searle soz eylem kuraminin en onemli temsilcileri kabul edilir Tarihce Soz eylem kuraminin ortaya cikis tarihi 1955 yilinda John Langshaw Austin in Harvard Universitesi nde How to Do Things with Words basligi altinda duzenledigi konferansta bu kuramdan bahsetmis olmasi sayilabilir Ayni baslik altindaki bu eseri 1961 de olumunden sonra yayimlanmistir Esas olarak 1969 tarihinde yayimlanmis Speech Acts Soz Eylem adli kitabi ile Austin in dusuncelerinden belirli goruslerini ihmal edilen ve not edilen baska dusuncelerini basarili bir sekilde sistematik hale getirerek soz eylem kurami fikrinin yayilmasindan Austin in ogrencilerinden biri olan John Searle sorumludur Searle ozellikle tek dil ailelerinin tanimlanmis bir modeli olan soz verme soz eylemi ornegini gelistirmistir Soz eylem kuraminin oncu dil filozofu olarak Ludwig Wittgenstein kabul edilebilir 1953 te Felsefi Sorusturmalar adli eserinin yayimlanmasiyla kelimelerin genel anlamda sadece seylerin adlandirilmasiyla gorevli olduklari teorisine karsi cikisinin aciklamasini yapmistir Adlandirma eyleminin gerceklesmesi ile devaminda ne yapip yapmayacagimiz bize gosterilmistir Gosterilenlerin sadece bir tanesinin olup olmamasi seylerden konusmak anlamina gelmektedir Cumlelerimizle cesitliligi saglariz Wittgenstein adlandirma acisindan konusma ve eyleme gecirme dil tezlerine karsi cikmistir Burada Dil oyunu ifadesi dili konusmanin meslek ya da hayat tarzinin bir parcasi oldugunu belirtmelidir Wittgenstein bazi dil oyunlari ni adlandirmistir Emir vermek rica etmek ya da tesekkur etmek gibi soz eylemin kullanilan ornekleri Austin in gec doneminin orneklerindendir Bu geleneksel cizgi buyuk bir dikkatle cizilmelidir Ludwig Wittgenstein Austin ve ozellikle John Searle nin bilgiye olan yaklasimlari cok farklidir Insan mantiginin bir teorisi olan Searle nin soz eylem kuraminin devam eden temellendirme cabalari Wittgenstein in dil oyunu dusuncesi ile soz eylem kuraminin en onemli sorunu olan elestiriyi netlestirmektedir Searle Wittgenstein in sistematiklestirilmemis dusuncelerini sistematiklestirmis aynilastirmamistir Bunun kural acisindan netlesmesi ornegin Noam Chomsky nin Transformationsgrammatik gibi baska dilbilgisi teorileri teknik kural ve kuramin uygulamasi hakkinda soz eylem kuramindan yola cikmali boylece hangi bicimde olursa olsun ifade edemeden kurallara uyulabilir Bu dusunce Wittgenstein in Felsefi Sorusturmalar adli eserinde acik bir bicimde elestirilmistir Sozeylem arastirmalarinin tarihi konusunun gundeme gelmesi cok da eski bir doneme rastlamaz ve tarihsel pragmatigin bir bibliyografyasini olusturan merkezi yayin organlari tarihsel pragmatigin kitabi ni Journal of Historical Pragmatics kurmuslardir Tarihsel surec icerisinde belirli bir soz eyleminin nasil olustugu sorusu Onomasyoloji isim ogretisi alaninda Joachim Grzega Alfred Bammesberger ve Marion Schoner tarafindan yazilmis Onomasyoloji Online adinda bu alanda kabul goren bir makalede ele alinmistir Avrupa dilbilimi Eurolinguistik de soz eylemlerinin gelisimi ile ilgilenmistir Soz Eylem Austin soz eylemin siniflandirilmasini uc bolumde yaparken Searle bunu dort bolume ayirmistir Anlam teorisi olarak sozeylem kurami Sozeylem kurami Austin haric bazi kuramcilara gore sadece dilsel eylemlerin bir teorisi degil ayni zamanda cumlede anlam teorisidir Sozeylem kurami anlam kavraminin taniminin zenginlestirilmesini talep etmistir Anlam kavraminin yorumu mantigin yonlendirici dil felsefesi gibi gercegin kosullarinin tekrar kurgulanmasi olarak olusamayabilir Dilsel ifadeler basari ya da basarisizlik gibi goruslerin degerinin disariya yansitilmasinda gercek degerlerinin elestirisine gereksinim duyar Sozeylemler birbiri ardina hiyerarsik bir sekilde siralanmis unsurlarin karmasik eylemleridir Bu siralama sozeylem kuramini inceler ve bir sey yapilarak bir sey soylenerek bir sey aciklanarak nasil etki altinda kalindigini gosterir Bir ifadenin cumledeki anlami bir soru ya da bir yasak soz konusu oldugunda anlam unsurlarina aittir Istasyon nerede ki Burada sigara icmek yasaktir Bu durumda bir ifadenin belirli bir edim rolunun ya da edim inin oldugundan bahsedilebilir Konusmaci edim rolun ya da edimin oldugu ifadelerle edimsoz eylemi yerine getirir Bir ifadenin edimsoz rolu soz edilen edimsoz gostergelerinden anlasilir Edimsozun gostergeleri su sekildedir Cumledeki yeri Peter sigara icer Sigara icer mi Peter Durum edati Modalpartikeln Susabilir misin Biraz susabilir misin Edimsel fiiller Bana yardim etmeni rica ediyorum Sana isi kabul etmeni oneririm Tonlama Sen Brunswik ten mi geliyorsun Surekli artan bir tonlamayla bir ifade cumlesinin cumledeki yeri Edimsoz tarzi soru Sozeylemlerinin siniflandirilmasi Searle Searle edimsozu siniflandirirken 20 olcut belirlemistir Bunlarin ucu sunlardir Edim soz nuktesi edimsoz kelime oyunu ile birlikte bir soz eyleminin amacinin belirlendigini gostermistir Oryantasyon Haber Oryantasyondan kasit gercek dunya ve sozcugun birbirlerine nasil davrandiklaridir Kelimeler gercek dunyaya uydurulur tanimlama yoluyla ya da dunya kelimelere uydurulur Bir emir ya da bir soz yoluyla Fiziksel durumlarin ifadelerinde Ifade hangi ic durumlara baglidir Ornegin bir tanim ifadesinde konusmaci ne soyluyorsa soyledigi seye inandigini gosterir Searle bu uc olcutten sonra edimsozu bes kategoriye ayirmistir Reprasenta tivaTemsili DirektivaTalimat KommissivaDuzenleyici ExpressivaIfade edici DeklarativaBildiriciAmac Nasil olusturulacagini belirtir Kisinin eylemi yapmaya ya da yapmamaya sevk edilmesi Eylemin gerceklestirip gerceklestiril meyecegini kararlastirma Kendi hisleriyle ifade etme Soylemlerle dunyanin uygun soy lenmislerini degistirmeOryantasyon haber Dunya sozcugu Sozcuk dunyasi Sozcuk dunyasi Hicbiri Her ikisi deRuhsal durum Inanc Istek Amac Durum Eylemi ger ceklestirme sorumluluguOrnekler Iddia etmek haber vermek bildirmek Rica etmek emir vermek tavsiye etmek Soz vermek karar vermek sunmak tehdit etmek Tesekkur etmek selam vermek tebrik etmek sikayet etmek Atamak isten cikar mak vaftiz etmek Assertiva olarak da adlandirilan temsil tespit etmek iddia etmek bildirmek aciklamak son vermek gibi soz eylemleridir Tum bunlarin ortak noktalari ise konusmacinin bu eylemler araciligiyla eylemsel durumda ifadenin dogruluguna ya da yanlisligina karar verilmesidir Assertiva konusmaciya soz konusu durumun dogrulugunu gostermekle gorevlidir Talimat direktiva soz eylemleri konusmacinin eylemini gerceklestirdigini gostermekle yukumlu soz eylemleridir Talimat soz eylemleri ornegin talep etmek rica etmek emir vermek ve tum emir kipindeki fiiller gibi emir yoluyla ifade edilirler Kommissiva duzenleyici soz eylemleri konusmacinin bir sonraki eylemini gerceklestirdigini gostermekle gorevlidir Duzenleyici fiiller soz vermek vadetmek yemin etmek tehdit etmek gibi fiiller araciligiyla belirtilir Ifade edici Expressiva soz eylemleri konusmacinin icinde bulundugu ruhsal durumu ifadelerine yansitmasi ve bununla birlikte toplumsal samimiyet kurallarina hizmet etmekle gorevlidir Ifade edici soz eylemleri tesekkur etmek kutlamak ozur dilemek ve taziyede bulunmak gibi disa vurucu fiillerden olusur Bildirici deklarativa soz eylemleri belirli bir sosyal kurumun or Okul cami kilise devlet kurumlari gibi temelini belirli bir durum icerisinde olusturulan soz eylemleridir Bildirici soz eylem fiillerinden birkaci ise soyledir vaftiz emek atamak vazgecmek Bildirici ifadelere tipik birkac ornek Burada istifami acikliyorum adina islevimi olarak acikliyorum Austin in teorisi Austin e gore eylemler asagidaki gibi ayrilmistir Duzsoz Eylem Austin in dedigi gibi bir seyi normal bicimde soylemek eylemi saying something in the full normal sense Edimsoz Eylem Kabul edilmesi gereken anlasmaya dayali bir eylemin yerine getirilmesi Ornegin Austin in dedigi gibi bir seyi soylediginde yapmak doing something in saying something bir soru rica uyari emir tehdit Etkisoz Eylem Austin in dedigi gibi bir seyi soyleyerek yapmak doing something by saying something Edimsoz eylemden gelen etkinin saglanmasi ornegin inanma fikrinden cayma kizdirma guvenini sarsma kalbini kirma teselli etme Austin duzsoz eylem kavrami konusunda soyle bir siniflandirma yapmaktadir Sessel phonetic Eylem Bir dile ait olan ses sistemlerinden dilsel anlamda seslerin olusturulmasidir Iliskisel phatic Eylem Bir dilin dilbilgisel kurallarini olusturma ve bu dilin sozcuklerin kullaniminin olusturulmasidir Sozsel rhetoric Eylem Hem dunyayla mantikli bir iliskisi olan reference hem de anlami sense olan ifadelerin olusturulmasidir Boylelikle kismi eylemlerin ardi ardina ya da eszamanli yerine getirilmesi ve de dil eyleminin degerlendirilme sekli soz konusu olmustur Bu eylemler ickin iliski araciligiyla birbirine baglanirlar Ornekler a Mesela konusmaci etkisoz araciligiyla israrci edim soz eylemini yerine getirerek ifade eylemini olusturarak dinleyiciyi incitir Sen cok cirkinsin b Konusmaci etkisoz araciligiyla edimsoz eyleminin soru seklinde kullanimiyla ifade eylemini yerine getirerek dinleyiciyi tedirgin edebilir Siz en son ne zaman dus aldiniz c Konusmaci etkisoz araciligiyla edimsozun uyari eylemini kullanarak dinleyiciyi caydirabilir Yaptigin plan tehlikeli olabilir Austin e gore etkisoz eylem etkisoz yaptirim durumundan farklidir Etkisoz efekti yaptirim durumu etkisoz eyleminin yerine getirilmesiyle olusan etkidir Konusmaci sozeylemle dinleyicinin gulmesini amaclayabilir Fakat asil olusan efekt dinleyiciyi sinirlendirmek olabilir Konusmacinin esas niyeti basarisiz olmustur Eger konusmacinin esas niyeti ile asil olusturdugu etki birbiriyle bagdasiyorsa etkisoz eyleminin yerine getirilmis olmasindan bahsedilebilir Searle nin Teorisi Searle tarafindan onerilen Austin in teorisinin degisimi esasen sozsel eylemi ilgilendirmektedir Searle bu onerilerin edimsoz eylemden farkli olmadigini ve duzsoz eylemi kavraminin gereksiz gozuyle degerlendirildigini iddia etmistir Bunun yerine Searle ifade eylemi ni one surmustur Bunu takiben de onerme eylem propositional act olarak adlandirilan teorisini ortaya koymustur Bununla birlikte Searle sozeylemi 4 kisma ayirmistir Ifade eylemi utterence act Ifade eylemi Austin in fonetik ve iliskisel eylemine benzer yani bir dilin dilbilgisi ve ses bilimsel fonoloji kurallarina gore kullanilmasidir Onerme eylemi propositional act Onerme eylemi Searle e gore referans eylem ve yuklem eylem olmak uzere iki eylemden olusmustur Konusmacinin referans eylemle dunyanin belirli nesneleri arasinda iliskisi vardir Ornegin ozel isim olan Peter ile kisi olan Peter kastedilir Konusmaci yuklem eylemle nesnenin baglantisi olan bir ozelligi olusturur Ornegin cesurluk Konusmaci diger sozeylemler ile ayni onerme eylem i yerine getirir Peter cesurdur Peter cesur mudur Peter cesur ol Sadece iddialarla degil ayni zamanda baska edimsoz eylemle bilgi verilir Edimsoz Eylem Etkisoz Eylem Austin inki gibi Aciklayici ve Iceriksel Dogrudan ve de Dolayli Soz Eylemleri X seyi yapacagima soz veriyorum ya da Bu gemiye y adini veriyorum gibi cumleler aciklayici soz eylemlerine ornek cumlelerdir Burada aciklayici edimsel performative dogrudan soz eylemlerinden bahsedilebilir Birinci ornekte soz verme ikinci ornekte ad verme aciklayici edimsel fiildir X seyi yapmak durumu edimsel zekaya ve ifadenin amacina uygun oldugu icin dogrudan soz eyleminden de bahsedilebilir Buna karsi olarak ise iceriksel dolayli dogrudan soz eylemleri vardir Bunlar oldukca sik karsilasilan onemli eylemlerdir Aciklayici edimsel ve dogrudan olan bir soz eylemi olan X seyi yapmaya soz veriyorum sozeylemi iceriksel dolayli soz eyleminde edimsel fiili ortadan kaldirarak X seyi yapacagim seklinde ifade edilir Bundan baska Searle e gore bir de dolayli soz eylemleri vardir Bunlarda edimsel amac onerme den anlasilmaz Dolayli sozeylemleri bir sozeyleminde ya da ifade biciminde var olan kosullara baglidir Ornegin Tuzu bana ver cumlesini sozeylemsel acidan su kosulla iliskilendirilmesi gerekebilir Dinleyici tuza uzanabilecek durumda olmalidir buna uygun olarak Tuzu bana uzatabilir misin soru ifadesi kullanilabilir Bu sozcuksel anlamda ele alinirsa dinleyicinin tuza uzanabilme gucune gore olusturulmus bir sorudur Konusmacinin isteginin yerine getirilmesi olan edimsoz eylemi ayrica bir rica niteligindedir Dolayli soz eylemlerinde birinci ve ikinci edimsoz farklidir Ikincil edimsoz ornekte de gosterildigi gibi dinleyicinin tuza uzanabilme gucunu soran sozcuksel eylemlerdir Ifadenin esas amacini belirten birinci edimsoz ise Tuzu bana ver lutfen orneginde goruldugu gibi rica da icermektedir Ikinci soz eyleminin yerine getirilmesiyle asil birinci soz eylem olusturulur Searle un dolayli soz eylemleri konusundaki fikirlerine gore rica olan ilk edimsoz eylem ikincil eylemin karmasik siralanmasiyla olusturulmalidir Searle e gore dinleyici sadece cumlenin eyleme donusturme yetisini sorgulayan bir soru olup olmadigini anlamakla kalmaz ayni zamanda bir rica olup olmadigini da anlar Bu durum arastirmalar dogrultusunda henuz bir kesinlik kazanmis degildir Bu goruse karsi olarak Tuzu bana uzatabilir misin ifadesi ornegin Almancada resmiyette Tuzu bana ver lutfen ifadesiyle ayni anlama gelmektedir Dinleyici burada herhangi bir zahmete girmemektedir Performans Performans Edim dil kullaniminin bir semboludur konusmadir Bu kavram 1960 li yillarda John L Austin tarafindan gelistirilmistir ve soz eylem kuraminin basarisi ile ilgilidir Buna karsilik gercek veya yalan durumlarin temellendirici tanimlarini sosyal dunya icerisinde bulunan durumlarin olusturulan hakikat araciligiyla performativ edimsel ifadelere donusturur Edimsel ifadelere ornek olarak soz eylem acisindan sosyal gercekligi degistiren ancak gercek ya da yalan olarak kiyaslamadan nikah akdi olarak adlandirilan evet sozcugu gosterilebilir Soz eylem burada bir eylemi sembolik olarak yerine getirme islevidir Kultur biliminde sozeylem oyunu sahneye koyma ve sergileme olarak gorulur Boylelikle Kultur biliminde bir donum noktasi olusturulmustur Heidrun Bruckner ve Elisabeth Schombucher edimsele ek ile Kultur biliminde sosyal kurum ve metinlerde olmayan hatta arastirmalarin merkezinde kadin oyuncunun eylem yetisi olan degistirilmis bir gorusu tasimislardir Kulturel performans kadin oyuncu ile sadece kulturel degerlerin tasviri araci olarak kullanilmasi ve bir kimlik yaratilmasi degil ayni zamanda toplumsal elestiri ve kulturel degisimlerin olusmasini saglayan toren ya da tiyatrodaki toplumsal yorumlardir Edimsellik Edimsellik John Langshaw Austin tarafindan olusturulmus cesitli baglarla farkli anlamlari da bulunan sozeylem kuraminin bir kavramidir Edim ve edimsellik arasindaki fark Gerald Posselt e Viyana Universitesi Felsefe Bolumu gore kuramsal acidan post yapisalci bakis acisi edim ve edimsellik arasindaki farktir Edim davranisi ya da bir eylemi bir oznenin yerine getirmesi olarak adlandirilirken bu sozeylem kuraminda da vardir edimsellik kavrami oznenin bagimsiz niyetsel davranis sergilemesini inkar eder Bir ifadenin edimselligi oznenin ifade eylemi araciligiyla olusturdugu ifade konusu ve eyleminin gucunu vurgular Jacques Derrida edimsel ifadelerin tekrarlanabilirligi Iterabilitat ve alintilanabilirligini vurgular Edimsel bir ifadenin olusturulabilmesi icin gosterge teorisinin mi yoksa kultur teorisi fikrinin mi alinacagindan sonra ifadelerin sistem icerisinde alinti ya da torensel olarak toplum tarafindan bilinen gelenek gorenek ve degerlerin taninabilir ve tekrarlanabilir olmasi gerekmektedir Bu edimsel ifadelerin basarisiz olma ihtimalinin konusma ve dile bagli oldugu anlamina gelmektedir Edim Performanz ve Edinc Yeterlilik Kompetenz Noam Chomsky e gore edimin karsiligi edinctir Edinc konusmacinin dili hakkindaki bilincsizce kazandigi bilgilerini gosterir Edim ve edinc ikilisi Noam Chomsky tarafindan gelistirilen donusumsel dilbilgisi Transformative Grammatik cercevesi dahilinde olusturulmustur Bu ikili esasen Ferdinand de Saussure tarafindan tanimlanan Langue dil ve Parole konusma ikilisi ile ortusturulmustur Dil felsefesi yaklasimi Austin e gore edimsel ifadeler edimsoz eylemle olusturulmus cumlelerdir Bu konu Austin in ders notlarindan olusturdugu How to Do Things with Words kitabinda ayrintili bir bicimde ele alinmistir Ornekler Oyleyse sizi Kari Koca ilan ediyorum Papazin iki insani evlendirmek icin yaptigi aciklamadir aciklayici edimsellik Sana kapiyi kapatmani emrediyorum Bir seyi emretmek icin soylenir aciklayici edimsellik Dikkat et boga geliyor Birini uyarmak icin soylenir aciklayici edimsellik Boga geliyor Birini uyarmak icin soylenir aciklayici edimsellik Defol Birine gitmesini emretmek icin soylenir Austin ilk derste saptayici konstativ ve edincsel performativen ifadeler arasinda esasli bir karsitlik oldugundan bahsetmistir Once dogru true ya da yanlis false oldugunu ve bir sey soylemek ile sinirlandirildigini daha sonra hem dogru hem yanlisligini ve sadece bir seyi yapmakla gorevli oldugunu asil sozu de asan sey belirtmistir Ders suresince Austin ifadelerin bu sekilde siniflandirilmasina dayanmasiyla bir dizi kuskudan kurtulmustur Son olarak ise toplam konusma durumu icerisinde toplam sozeylem olarak gorulur Bunun sonucunda su iliski ortaya cikar saptayici ve edincsel ifadeler arasindaki farkin ogrenilmesi ozel ve genel kuramlar gibi sozeylemdeki duzsoz ve edimsoz eylemlerinin ogrenilmesiyle alakalidir Bu tespitler uyari yargi tasvir gibi edimsoz eylemlerin siniflarindan sadece biridir Austin e gore son olarak onemli olan sey ise edimsoz eylemlerin ve bir eylemi yerine getiren ifade fikrinin arastirilmasidir Austin in edimsoz eylem kurami John Searle tarafindan sozeylem kurami icerisinde benimsenmistir ve daha da gelistirilmistir Bunun disinda Karl Buhler ve Roman Jakobson tarafindan islevsel dil modellerine baglilik olusturulmustur Edebiyat yaklasimi Judith Butler kendisinin toplumsal kuram goruslerinde Austin in kavramlarini kullanmistir Gostergeler ve soz eylemleri araciligiyla bu kimlik disil ya da eril olarak belirlenmistir Bu yuzden bir ebenin bebek kiz demesi sadece betimleyici bir tespiti degil ayni zamanda bebek kiz olacak anlaminda talimat bildiren soz eylemidir Cinsiyet edinci politik edinci ve tiyatro performansinin birlikte uyum halinde gerceklesmesinden kaynaklanir Edebiyatta kavramlara karsit kavram olarak ecriture olarak anilan yazin kullanilmistir Ecriture vucuda bagli degilken edinc bir vucuda baglidir Edincsel edebiyat konulari oznelerin yok sayilmasi ya da Roland Barthes tarafindan gelistirilen yazarin olumu ile siki bir iliskisi vardir YonelmecilikSearle e gore yonelmecilik dil felsefesi ile mantik felsefesi arasinda bir kopru gorevi yuruten bir kavramdir Yonelmecilik Franz Brentano tarafindan modern felsefi bir tartisma konusu haline getirilmistir yonelmecilik kavramini zihinsel durumlarin yoneltilmisliginin amacsalliginin belirleyici bir ozelligi olarak tanimlamistir 1983 te orijinalinin yayimlandigi Intentionality yonelmislik kitabinda Searle Paul Grice in eserlerine ve ilgi alanin odak noktasi olan yonelmecilik kavramini iceren daha baska eserlere agirlik vermistir Searle e gore soz eylemde oldugu gibi yonelmecilik iletisimi saglayanlarin niyetlerinin hicbir anlami olmadigi konusma eylemlerinde onemli bir rol oynar Konusmacilarin ifadeleri evrende tesadufen niyetsel bir sebep olmadan ortaya cikar Boylelikle sadece anlamsiz bir ses dalgasi olusur Yonelmecilik anlam acisindan gerekli bir kosuldur ve sadece canlilara verilmistir Yonelmecilik kavrami uzerine yapilan tartismalar son yirmi yilda ozellikle indirgemecilik Reduksiyonculuk sorunu ile gundeme gelmistir Indirgemeciler tum olaylarin en sonunda doga bilimsel tasvirlerle aciklanabilecegi tezini savunmuslardir Bu indirgemeci tez bilinc ve yonelmislikle niyet birlikte degerlendirilmistir Searle indirgemecilerin bu cabalarina sert bir sekilde karsi cikmistir Ornegin Searle dusunen ve bu sekilde yonelmislik kazanan bilgisayar ve robotlarin uretilmesi icin yapilan calisma ve deneyleri elestirmistir Bu tarz talep ve istekler de Searle tarafindan hic ongorulmemistir Searle niyetsel durum ve yasantilari birbirine cok siki baglamaya calismistir Yapay zeka Yonelmecilik olayinin dogru bir sekilde kavranilmasi yapay zekanin asil teorisini dogrudan etkilemektedir Bilgisayar dahisi Alan Turing 1950 yilinda makinelerin dusunup dusunemeyecegi sorusuna bir cevap niteliginde Turing Test i hazirlamistir Turing e gore bir bilgisayar kendisini bir insanmis gibi gosterip bir insanla yazili olarak konusma Chat yaptiginda dusunebilir Searle e gore bu bir bilgisayarin dusunebildigini gostermeye yeterli degildir Ona gore bazi bilgisayarlar sadece bir insan tarafindan yonlendirebilir kendi basina dusunemez Searle bu tarz zihinsel surecler icin durumu asan yonelmecilik kavraminin on plana ciktigini dusunmektedir Searle bu elestirel bakis acilarini desteklemek icin Turing Test in basarisizligini destekler nitelikte bir kanit one surmustur Cin odasi dusunce deneyi olarak bilinen bu delil buyuk bir kutuphanenin kabulu ile baslar Bu kutuphanede kendisine Cince bir not birakilmis biri bulunmaktadir Bu insan hic Cince anlamamaktadir ayrica bu esnada kutuphanede ceviri kurallari kitaplarinin bulundugu raflarin orada durmaktadir Bu kisi notta yazili olan harfleri kitapta aramis ve bir kagit parcasina kitapta verilen isaretlerle yeni bir not yazmistir Daha sonra bu notu kutuphaneye teslim etmistir Dusunce deneyinin puf noktasi ise kitapta olan Cince cumlelerin diger Cince cumlelerle baglantili olmasidir Bu arada kutuphane Cinli bir gozlemci icin dogru bir iletisim kaynagidir Kutuphanede bulunan not soruya benzeyen dogru olarak yazilmis Cince cumleler icermektedir Kutuphaneye birakilan not ise birbirine uygun Cince cumleler ve sorularin cevaplarini icermektedir Bu kutuphane sistemi Cin odasi Turing Test ten dolayi olusmustur Bunun sonucu olarak Searle e gore hem gelen kisi hem de kutuphanede bulunan hic kimse Cince anlamamaktadir Searle e gore bu durum Turing Test in yapisinin canli bir dili anlamak icin yeterli olmadigini gostermektedir Searle Cin odasi deneyinden yola cikarak kural olarak bir bilgisayarin insanin yaptigi seyi yapamayacagini belirterek verilen kurallara gore gostergelerin seklini degistirerek yeni gostergeler olusturmustur Bu Cin odasi dusunce deneyinin yeterli olmadigi durumlarda dusunebilen bir bilgisayarin nasil olusturulacagi da bilinmemektedir Searle zayif ve guclu yapay zeka arasinda bir farkin olmasi gerektigini yaptigi dusunce deneylerinin sonucunda gostermistir Yapay zekasi zayif olan yalandan insan davranislari sergilemeyi ve insanlar tarafindan sadece zeka yoluyla bas edilen problemleri cozmeye calisir Searle e gore boyle bir proje tamamiyla mesrudur Zekasi guclu olan ise dusunebilen bir bilgisayar uretmek istiyor ki bu Searle e gore pek mumkun degildir Yapay zekanin temsilcileri bu kanita farkli tepkiler vermislerdir Bazi bilim adamlari zayif yapay zekaya sinir cekerken digerleri Searle un dusunce deneylerini reddetmistir Bazilari ise Cin odasi sisteminin tam olarak anlasilmasi icin sistemi aciklamislardir Buna karsin benzer bir sistemin karmasaligini da aciklamamislardir Bilinc Teorisi Searle yonelmislik kavrami ve sanatsal zeka uzerine yaptigi calismalarindan sonra bilinc teorisiyle ilgilenmistir Searle kendisini Naturalizm gelenegi icerisinde gormus ve bilinc kavraminin oldukca normal ve biyolojik bir olay olarak incelenmesi gerektigini iddia etmistir Ayni zamanda in indirgemecilik sert elestirmeni olan Searle kisisel deneyimlerin doga bilimsel tanimlamalar araciligiyla asla aktarilamayacagini belirtmistir Bu naturalistik dogacil inanclarindan dolayi Searle bilinci soyut bir olay olarak goren dualistik ikilikci filozoflardan ayrilmak istemistir Searle nin bu sadelestirmeye karsi olan egilimi ayni zamanda sinirsel noronsal sureclerle birlikte zihinsel bir durumun tanimlanmasini yasaklamistir Searle biyolojik durumun zihinsel durumu etkiledigini belirterek belirginlesen bu ikilemden kurtulmak istemistir Ruhun ve beynin karsilikli etkilesimi ikilemci teorinin tipik bir unsurudur Rene Descartes da beynin belirli bir yerinde beyin epifiz bezinde var olan biyolojik surecin ruhu da etkiledigini iddia etmistir Searle bu tarz teorilerden kendini soyutlamis ve sebep olarak baska bir bicimde var olan bilinc durumunu gostermistir Bilinc karmasik biyolojik sistemde ustun bir ozellik ve soyut olmayan bir varliktir Searle bu tarz aciklamalariyla bilinc odaklanma cekim teorisinin bir temsilcisi oldugunu kanitlamaktadir Ikicilik ve fizikalizm sorunlarini kullanmayi vadetmesi durumu cok cazip gelir Bu cekicilige ragmen ayni zamanda Searle un biyolojik naturalizm i sadelestirmeye karsi olmasina tepki gosterilmektedir Searle e gore bilinc problemsiz biyolojik bir olay olmadiginda biyoloji araciligiyla cozulemeyen oznel bilesene sahip bir bilinc gibi anlasilmaz olur Sosyal gercekliklerin olusumu Searle sosyal olaylarin ontolojisinde varliksalliginda iki esas konu olarak sunlari belirtmistir sosyal gerceklikteki anlasilmaz bir olay sadece var oldugunu dusundugunuz icin var olan gercektir Elimdeki 20 Dolarlik bir banknotun bir kagit parcasi oldugu Ingiltere vatandasi olmam ya da New York Giants beyzbol takiminin bir maci 3 2 yenmesi nesnel bir gercekliktir Tum bunlar benim dusuncelerime bagli olmayan nesnel gercekliklerdir Bunun tam ziddini dusundugumde yanlisa dusuyorum Ancak bu nesnel gerceklikler sadece ortak bir kabul ya da onayla olusmaktadir Searle un hedefi insanlarin kabulune bagli olan dunyadaki nesnel gercekliklerin nasil olabilecegini ve bu gercekliklerin nasil olustugunu anlamaktir Searle Aklin Felsefesi ve Dil Felsefesi nde gelistirdigi felsefi araclari aciklamaya calismistir Ozellikle yonelmecilik ve temel kural kavramlari Searle un Toplum felsefesi nin odak noktasini olusturmustur Searle su uc temel surec araciligiyla sosyal gercekliklerin olusumunu aciklamistir Toplu yonelmecilik Ortak bir fikir ve davranis yetisidir Ornegin orkestranin bir enstrumani takim sporlari icerisinde futbol gibi Islev yukleme Bir varliga kendisinde olmayan bir islevi yuklemektir Ornegin bir agac kutugune sandalye islevini yuklemek bir tasi cekic olarak kullanmak gibi Temel kurallar Bu kurallar toplu yonelmeciligin ve islev yuklenmesinin birlikte yapilmasi sonucu olusur Bir nesneye sadece fiziksel ozelliginden dolayi degil farkli ozelliklerinden dolayi baska bir sey olarak kabulu yoluyla da islev yuklenebilir Ornegin bir duvar fiziksel ozelligi dahilinde bir sinir islevi gorebilir Fakat herkesce sinir kabul edildiginde bu islev ayni zamanda bir cizgi gorevi de gorebilir Boylelikle bu sinir sosyal bir kural araciligiyla olusturulmus olur Realizm gercekcilik ve relativizm gorecilik Searle un sosyal olay ontolojisinde olusum kavraminin asil gorevi onun olusumcu olarak herkesce adlandirilmasini saglamaktir Bu durum Searle sosyal gerceklik alanindaki olusumcu tezleri sinirlamak istediginde gecerli degildir Burada Searle un gozleme dayali ve gozleme dayali olmayan olaylar arasindaki ayrimi ortaya cikmaktadir Sosyal dunya sosyal gercekliklerin olusumunun konusulabilmesinden dolayi gozleme dayali olaylardan olusmaktadir Buna karsilik doga bilimleri olusumu gerceklesmemis gozleme dayali olmayan olaylari tanimlamaktadir Genel olusumcu durumlara karsi olarak bu elestirel yaklasimlar son yillarda Searle un de cok fazla uzerinde durdugu genel bir felsefi duruma atifta bulunmaktadir Searle gorecili felsefi akimlara karsi olarak gerceklik akilsalcilik rasyonalizm ve hakikat kavramlarini geleneksel ve saglam bir sekilde yorumlamaya calismistir Bunun yani sira Searle Richard Rotry ve Jacques Derrida gibi yazarlarin gercek ve varsayimsal rolativizmini gorecilik sadece felsefi inanilmazlik olarak degil ayni zamanda politik bir tehlike olarak gormustur Searle ozellikle konusmamizin akilciligi gercekligi ve hakikatinin geleneksel taniminin anlasilmadigini felsefi acidan kanitlamistir Rotry bu deneyustu kanita su sekilde karsi cikmistir Searle anlasilirlik ve varsayimin kosullarini gordugu her yerde ben kullanicilarin buyuk ve guclu nesnelere yani gercegin ic varligina sadik olmasi soz konusu uygulamalarin kullanicilarin hislerine soz sanati acisindan guclu ve suslu yazinin aracilik etmesi gerektigini dusunurum YapitlariSpeech Acts An Essay in the Philosophy of Language 1969 The Campus War A Sympathetic Look at the University in Agony political commentary 1971 Expression and Meaning Studies in the Theory of Speech Acts essay collection 1979 Intentionality An Essay in the Philosophy of Mind 1983 Minds Brains and Science The 1984 Reith Lectures lecture collection 1984 John Searle and His Critics Ernest Lepore and Robert Van Gulick eds 1991 The Rediscovery of the Mind 1992 The Construction of Social Reality 1995 The Mystery of Consciousness review collection 1997 Mind Language and Society Philosophy in the Real World summary of earlier work 1998 Rationality in Action 2001 Consciousness and Language essay collection 2002 Freedom and Neurobiology lecture collection 2004 Mind A Brief Introduction summary of work in philosophy of mind 2004 Kaynakca Shook John R 1 Ocak 2005 Dictionary of Modern American Philosophers Ingilizce A amp C Black s 2175 ISBN 978 1 84371 037 0 Weinberg Justin 21 Haziran 2019 Daily Nous 21 Haziran 2019 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 21 Haziran 2019 Dis baglantilarSearle s homepage at UC Berkeley 21 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Conversations with Searle13 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde Interview in Conversations with History 12 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde series Available in and Conversations with History John R Searle on YouTube Interview with John Searle 26 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde on language writing mind and consciousness IMDb de John Searle on Webcast of Philosophy of Society lectures 16 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde