Risale-i Mi'mâriyye, 'nin Sultan Ahmet Camii mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa'nın hayatı ve eserleri üzerine 1614 yılında yazmış olduğu eserdir. Söz konusu eser, Osmanlı Mimarlık Tarihi'ndeki en önemli iki temel kaynaktan biridir. İlki Mimar Sinan'a ait olan yazma eserlerdir. İkincisi ise Risale-i Mi'mâriyye'dir.
İlk olarak 17 Nisan 1918'de İstanbul'daki Macar İlimler Enstitüsünün dergisi Turan'da Osmanlı sanat ve mimarisinin yazma kaynakları hakkında çıkan bir araştırma yazısında adı anılmıştır. 1926'da İkdam Gazetesi sahibi Ahmed Cevdet Bey beş makale ile tanıtmıştır. Risale’nin bütünü ilk defa 1986 yılında tarafından İngilizceye çevrilerek yayınlanmıştır. 2005 yılında ise tüm metnin transkripsiyonunu Latin harfleriyle yayınlamıştır.
İçerik
Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan ve dönemin mimarisi ile ilgili bilgi veren en önemli yazma eserlerden biri olan Risâle-i Mi’mârîyye, Cafer Efendi tarafından 1614 yılında kaleme alınmıştır. Sedefkâr Mehmet Ağa’yı tanıtma amaçlı yazılan eser, mimarlık bilgisinin yanı sıra müzik ve geometri ile ilgili terimleri de içmektedir. Kainatın yaratılışından başlayarak çeşitli olayların da anlatıldığı risale, Osmanlı mimarlık tarihi ile dönemin kültürel yapısına ve sanatsal faaliyetlerine de ışık tutmaktadır.
Risale, fasılların içerik ve bulundukları varak bilgilerinin iletildiği fihrist ile başlamaktadır. İçeriğindeki yazı türleri ile ilgili bilgilere de yer verilen risalede, bulundukları varaklar ve kafiyeli oldukları ses bilgileri iletilen on kaside ile üçü Mehmet Ağa ile ilgili olan dört gazelin fihristi de yer almaktadır. Fihristleri ilahi yaratılışın, Allah’ın ve Peygamber'in yüce sülalesi ile asil sahabelerinin övüldüğü ilk üç kaside ile içerikleri daha detaylı verilen on beş fasıl izlemektedir.
Birinci fasıl
Evvelki fasıl olarak geçen ilk fasıl, Mehmet Ağa’nın Rumeli’den İstanbul’a devşirme olarak gelmesiyle başlamaktadır. Fasılda Mehmet Ağa’nın musiki ile uğraşan bir gencin aldığı övgüler üzerine musikiye meyletmesi, bir gün meşk ederken yorgun düşüp uyuması üzerine gördüğü rüyanın musiki eğitimi aldığı sazende ve Vişne Mehmet Ağa tarafından farklı yorumlanması, Vişne Mehmet Ağa’nın yorumunu dikkate alarak musikiye tövbe etmesi, Hasbahçe’de dolaştığı sıralarda sedefkârlara hendese kitabı okuyan gence kulak vermesi nedeniyle sedefkârlarca imtihan edilip takdir görmesi, Vişne Mehmet Ağa’nın onayıyla sedefkârlığa ve mimarlığa yönelmesi ve İbrahim’in putları kırdığı gibi musiki aletlerini balta ile parçalaması anlatılmaktadır.
İkinci fasıl
İkinci fasıl, Mehmet Ağa’nın sedefkârlık ve mimarlıktaki ustalığını ve padişahlardan aldığı övgüleri konu almaktadır. Yüce gönüllü olarak nitelendirilen Mehmet Ağa’nın, Mimar Sinan’dan mimarlık, Üstad Mehemmed’den hendese eğitimi aldığına ve Mimar Davut Ağa ile çalıştığına değinilmiştir. Mimar Sinan’ın nasihati üzerine Sultan III. Murat’a sedef işlemeli bir rahle hediye eden Mehmet Ağa’nın, önce kapıcılıkla görevlendirildiği belirtilmiştir. İki yıl sonra, padişaha altın işlemeli bir kemandan sunduğunda ise dört İstanbul kadısına muhzırbaşı olduğundan söz edilmiştir. Fasıl, Mehmet Ağa’nın cesaretinin anlatıldığı bir nazım ile sona ermektedir.
Üçüncü fasıl
Üçüncü fasılda Mehmet Ağa’nın su nazırı ve mimarlık görevleri süresince gittiği yerler ve Kâbe yollarını Araplardan temizlemesi anlatılmaktadır. Çeşitli görevler nedeniyle Mısır, Arabistan, Arnavutluk, İspanya, Malta, Bosna, Avusturya, Macaristan, Slovakya, Hırvatistan, Macaristan, Romanya, Polonya, Sırbistan gibi birçok yere giden mimar, bir görev nedeniyle Şam’daki hacı kafilesini basıp onları soyan Arapları yakalamak için askerlerle birlikte harekete geçerek günlerce Arapları aramıştır. Gördüğü rüyada kendisine yerleri bildirilen Arapları kılıçtan geçiren Mehmet Ağa, Hüsrev Paşa’nın yanına gittiğinde askerlerin kendisi hakkında kötü konuştuğunu işiterek İstanbul’a dönme kararı almıştır. Mehmet Ağa İstanbul’a döndüğünde mimarbaşılığa yükselmiştir.
Dördüncü fasıl
Dördüncü fasıl, Mehmet Ağa’nın nezaketini, cömertliğini, yardımseverliğini ve hayırseverliğini konu almaktadır. Cafer Efendi, Mehmet Ağa'nın nezaketinin ve cömertliğinin gün gibi aşikar olduğunu belirtse de bu fasılı yazmak için beş neden olduğunu iletmektedir. İlk neden olarak insanların eskisi gibi ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatmamasını, borç verirken faizi gözetmesini öne sürmektedir. Mehmet Ağa’nın böyle bir karakterde olmadığını, elinin daima açık olduğunu ve iyiliklerini kimse görmeden yapmaya özen gösterdiğini dile getirmiştir. İkinci neden Mehmed Ağa’nın kölelere, yolculara, fakirlere, misafirlere evini açması, onlara bol bol ikramda bulunmasıdır. Cafer Efendi, Mehmet Ağa’nın cömertliğine dikkat çekmiştir. Diğer neden ise Mehmet Ağa’nın Cafer Efendi’ye yaptığı iyilikler ve Cafer Efendi’yi benimsemesidir. Dördüncü neden olarak mimarın asil mizacında bir karıncayı incitmeyecek kadar iyi ve cömert bir mertebeye sahip olması gösterilmektedir. Risalede Mehmet Ağa’nın, birçok değerli faziletle donatılmış Murat Paşa’yı sık sık ziyaret ettiği, Murat Paşa’daki güzel huyların kendisine de sirayet etmesi için onunla sohbet ettiği bilgisi verilmiştir. Beşinci ve son neden ise Cafer Efendi’nin Risâle-i Mi’mârîyye’yi yazmaya başlamasıyla Mehmet Ağa’nın iyilik yapmış olduğu kişilerin bir bir Cafer Efendi’nin kapısını çalıp mimarın iyiliklerini anlatmasıdır. Dördüncü faslı bir nazım ile sonlandıran Cafer Efendi, Mehmet Ağa’nın yapmış olduğu iyiliklerin yerine ulaştığını belirtmektedir (Crane, 1987).
Beşinci fasıl
Beşinci fasılda Mehmet Ağa’nın Kâbe’de yaptığı hizmetlerden söz edilmektedir. Mehmet Ağa’nın yaptığı işlerin anlatılmasıyla başlayan fasıl, Kâbe’nin imarına dair bilgiler vermektedir. Kâbe imarında görevlendirilen Mehmet Ağa, bu nedenle Cafer Efendi tarafından “kutsal toprakların mimarı” şeklinde anılmaktadır. Mekke ve Medine ile ilgili çeşitli konulara yönelik hadis-i şeriflere yer verilen fasıl, Medine-i Münevvere ve kutsal toprakların methedildiği iki kaside ile sonlandırılmıştır.
Altıncı fasıl
Allah’ın adı ve “yedi cihanın saygıdeğer sultanına” övgülerle başlayan altıncı fasılda, Sultan Ahmet’ten geriye doğru tüm Osmanlı padişahlarının anıldığı görülmektedir. Fasılda Padişah’ın “ilahi olarak korunan” İstanbul şehrindeki At Meydanı’nda yer alan ve tamamlanması kendisinin ve Allah’ın izniyle kolaylaşacak olan Sultanahmet Camii’nin inşası ve mimarisi hakkında bilgi verilmektedir.
Cafer Efendi, 1018 (1609)’de temelleri atılan bu asil caminin Mehmet Ağa tarafından yapılan mimari planını daha önce görmüş olduğu için Esasiye Kasidesini yazmış olduğundan bahsetmektedir. Kasidede ‘Gökkuşağı, mihrabın enfes şeklini aldı’ ya da ‘Güneş ve ay, mescidin iki parlak mumudur’ şeklinde göksel öğeler üzerinden caminin yüce mimari özelliklerine ve göz kamaştıran nakışlarına vurgu yapılmaktadır. Bütün azametlerin, kılıç ve kalemin, sancakları yükselten orduların efendisi, zamanın kahramanı, cömert, alçakgönüllü ve hayırsever gibi padişahı yüceltir sözler yer almaktadır. Ayrıca Mimar Mehmet Ağa’nın da gece gündüz cami üzerinde çalıştığı, o asil binanın güçlü temeller üzerinde durmadan yükseldiği belirtilmektedir. Kaside, Sultan Ahmet’in hanedanının ve imparatorluğunun uzun sürmesi, devletin tacının güneş diski gibi başının üzerinde parlaması temennileriyle sona ermektedir.
Faslın devamında caminin mimari yapısıyla ilgili olarak altı minaresi ve on dört şerefesi olduğundan bahsedilmektedir. On dört sayısının aynı zamanda Sultan Ahmet dahil olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun o zamana kadar olan padişahlarının sayısı olduğuna değinilmektedir. Mehmet Ağa’nın çalışmasından, Cafer Efendi’nin kendisini cami inşası sırasında ziyaret ettiğinden ve inşa sırasındaki gözlemlerinden, inşa faaliyetlerinden doğan musikiden söz edilmektedir. Ayrıca Mehmet Ağa’nın ne kadar alçakgönüllü ve düşünceli olduğu, Cafer Efendi’nin cami inşası ziyaretinden sonra evine dönüp risaleyi tamamlamaya başladığı belirtilmektedir.
Fasıl, Cafer Efendi’nin, caminin yapımında on iki çeşit mermer kullanıldığını öğrenmesi üzerine, mermer ve taşlarla ilgili yaptığı incelemelerle devam etmektedir. Fasılda mermer kelimesinin kökenine, farklı dillerdeki anlamlarına, renklerine ve kaynaklarına dair bilgi verilmektedir. Renklerin de aslında yedi tane olduğu Türkçe, Arapça ve Farsça farklı isimler alabildiği belirtilmektedir.
Fasıl selvi, köknar, lale ve yasemin gibi bitkisel öğeler ile okyanus köpüğü, bülbül sesi, cennetin gül bahçesi gibi narratif betimlemeler üzerinden caminin mimari şahaneliğinin, kişiye verdiği huzurun belirtilmesi ve Sultan Ahmet’in Kâbe’de yapmış olduğu faaliyetlerinin yüceliğinin anlatılmasını içeren Bahariye Kasidesi ile sona ermektedir.
Yedinci fasıl
Yedinci fasılda, mimarlıkta kullanılan bennâ ve âmme zirâ‘larının yani mimarların ve halkın kullandığı ölçünün kaç parmak olduğuna değinilmektedir. Cafer Efendi arşın, boğum, girih, iplik, düğüm gibi mimaride kullanılan ölçüleri ve çeşitli dillerdeki karşılıklarını açıkladıktan sonra mimarların ve halkın kullandığı ölçünün zamana ve yere göre değiştiğini belirtmiştir. Fasılda yer alan bilgilere göre, bin yıldan beri kullanılan ölçü hesabının 1614-1615’te bozulduğu ve kullanımdan kalktığı anlaşılmaktadır. Halk arasında, tam ölçü olarak kullanılan halk ölçüsünün de artık yarım ölçü olarak kullanıldığı iletilmektedir.
Sekizinci fasıl
Sekizinci fasılda, mimarlıkta kullanılan ölçü birimlerinin ayak üzerinde anlatılması söz konusudur. Ayak, adım, ok atımı, mil, fersenk, berit, karış, dirsek, kulaç, mesafe gibi ifadeler belki de eserin sıradan insanlar tarafından da okunacağı düşünülerek tanıtılmıştır ve bu kavramların Arapça, Farsça ve Türkçe karşılıkları verilmiştir. Fasıl, Arapçadaki merhale, menzil ve reb terimlerinin karşılığının, Farsçada menzilgah ve Türkçede konak olduğunun belirtilmesiyle sona ermiştir.
Dokuzuncu fasıl
Dokuzuncu fasılda tarla ve ziraatla ilgili dönüm, evlek, çubuk ve nişan gibi terimlerin üç dildeki karşılıkları verilmiştir. Faslın son paragrafında, Arapça “şaîre, şaîr, şaâir ve şaîrât” terimlerinin Türkçede “arpa’’ ile ilgili anlamlara geldiği belirtilmiştir fakat risalede yer verilmesinin sebebinin geometrik anlamları olduğu açıklanmıştır. Fasılda şair kelimesinin çubuk ile aynı anlama geldiği belirtilerek hendese kitaplarında “dönüm” yerine “cerîb”, “nişan” yerine “kafîz”, “çubuk” yerine de “şaîre” kelimelerinin kullanıldığı iletilmiştir.
Onuncu fasıl
Onuncu fasılda geometri bilimine uygun olarak dönüm, çubuk ve nişan terimlerinin ayrıntıları ile dönümün üç şekilde tanımlanma nedeni ve nasıl tanımlandığı anlatılmaktadır. Arazide yapılan ölçümlerin nasıl yapıldığına değinilen fasılda ölçü birimleri, yedinci fasılda açıklanan parmak ve iplik ile sekizinci fasılda açıklanan ayak ölçüsüne dayandırılmıştır. Fasılda ayrıca dünyada Yunan, Türk, Çinli, Hint, Arap, Habeşi, Acemi olmak üzere yedi ulus bulunduğunu, kalanlarının bunlara tabi olduğu belirtilmiştir. Dünyadaki deniz sayısının da yedi olduğu bilgisi iletilerek dünyayı dolaşıp ölçülerini ortaya çıkaran isimlere değinilmiştir. Sözü geçen kişilerin, Akdeniz’in doğusundan batıya doğru gidince ekvator üzerinden uzunluğunu 180 derece, enine doğru güneyden kuzeye gidince ekvatorun ortasından adalara kadar olan kısmı da 66 derece buldukları bilgisi verilmiştir.
On birinci fasıl
On birinci fasılda cami, mescid, minare, şerefe, minber, mihrap, mahfil ve kubbe gibi dini yapı türleri ve ilişkili birimleri ile saray, köşk, ev gibi devletin ilerigelenlerinin ve halkın yaşadığı yapı türleri ve bu yapıların hamam, mahzen, kiler, teras, sofa, divan, oda gibi bölümlerine dair bilgi verilmektedir. Fasılda ayrıca yol, sokak, kervansaray, kasaba gibi yerleşim yerlerinin geneliyle ilgili terimler de açıklanmıştır. Tüm terimlerin anlamları ve üç dilde karşılıkları verilmiştir.
On ikinci fasıl
On ikinci fasıl Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilde inşaat terimlerine ve inşaatta kullanılan tüm malzemelere ayrılmıştır. Bina yeri, bina konacak yer, temel döşemesi, temel taşları, balçık, moloz, duvar, alçı, mermer, sütun, kiriş, taban, kapı çerçevesi gibi terimlerin üç dildeki karşılığı verilmiştir.
On üçüncü fasıl
On üçüncü fasılda mimar, mühendis, taş ustası, marangoz ve boyacı gibi inşaat yapımında emeği geçen kişilerin meslekleri ile söz konusu meslek sahiplerinin balta, testere, gönye, ip, pergel, şakül, lehim ve mala gibi inşa faaliyetinde kullandıkları araç ve gereçlerin isimlerinin üç dildeki karşılığı belirtilmiştir. Mimar kelimesinin Arapça olduğu, Türkçede mamur edici dendiği iletilmiştir.
On dördüncü fasıl
Risaleye sebep olanın, müzik ilminin tartışılması olduğu ve bu nedenle de risalenin müzik ilmiyle ilgili bazı detayların verilmesiyle bitirilmesinin yerinde olacağı iletilen on dördüncü fasıl, Hadis-i Şerif’te yer alan İsrafil’in kıyamet gününde üfleyeceği ilk sur ile halkın cesetlerinin bakla gibi yerden biteceği, ikinci üfleyişinde ise herkesin ayaküstü kalkmasıyla Allah’ın insanlara sesleneceğinin aktarılmasıyla başlamaktadır. Tüm zanaatkârların alet ve gereçlerinin, hatta müzisyen aletlerinin geometri bilimine uygun olarak, gerektiğinde taş ustalarının ve marangozların aletlerini taklit ederek nasıl biçimlendirildiğinin açıklanmasıyla devam eden fasılda, müzisyenlerin kullandığı araç ve gereçlerin üç dildeki karşılığı verilmiştir. Cafer Efendi, saz ve sözün faydasız olduğunu ve dünyanın karanlığını hafifletmeye yetmediğini dile getirdiği gazeli ile faslı sonlandırmıştır.
On beşinci fasıl
On beşinci fasıl hayır duasından oluşmaktadır. Dünyadaki dostlukların yalan olduğunu, vefasız dünyanın çehresini görmemek için birkaç gün inzivaya çekilerek gizlenmek istediğini ve Mehmet Ağa’nın o gün geldiğini belirten Cafer Efendi, inzivasına uygun olarak kendisiyle görüşemediği için Îdiyye Kasidesi ile Mehmet Ağa’ya özürlerini iletmiştir. Söz konusu kaside, şerefli bir insan olan Mimar Mehmet Ağa’nın hayatının bereketli, kendisinin yükselen yıldız ve parlak kalp gibi bahtiyar olması, dünya var oldukça şeref ve refah içinde yaşaması için dua edilerek sonlandırılmıştır.
Fasılda ayrıca Allah’ın birliği, Muhammed’in ruhu, gelmiş geçmiş tüm peygamberler, evliyalar ve inananlar, Sultan I. Ahmet, Mehmet Ağa, Mimar Sinan, Davut Ağa, Dalgıç Ahmet Ağa ile Kâbe’yi ilk inşa eden Âdem ve Şit için, Nuh, İbrahim ve ailesi ile tüm Müslümanlar için dua edilmiştir. Cafer Efendi faslı, eserinin sedef gibi incilerle dolu olduğunu belirterek ve risaleyi yazmayı bitirdiği için Allah’a teşekkürlerini sunarak sonlandırmıştır.
Olay tasvirlerine de yer verilen risalede hem İslam dünyasının kültür tarihi hem de Osmanlı’daki toplumsal yapı ile ilgili bilgi aktarılmıştır. Cafer Efendi, Risâle-i Mi’mârîyye ile yalnız Mehmet Ağa’nın mimarlık konusundaki yolculuğunu ve eserlerini anlatmakla kalmayıp yapı malzemeleri, ölçü birimleri ve aletler ile ilgili üç dilde verdiği bilgilerle dönemin mimarlık tarihine de ışık tutmaktadır.
Kaynakça
- ^ . 20 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ağustos 2016.
- ^ a b Kale, Gül (2009). "Osmanlı Mimarlık Tarihi Yazımında Risale-i Mimariyye". Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 13. s. 405-424.
- ^ "Risale-i Mi'mariyye Ca'fer Efendi 1023-1614/Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Ms, Yeni Yazma 339". 18 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 18 Ağustos 2016.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t Crane, Howard (1987). Risâle-i Mi’mâriyye: An Early Seventeenth-Century Ottoman Treatise on Architecture. Hollanda: E.J.Brill.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Risale i Mi mariyye nin Sultan Ahmet Camii mimari Sedefkar Mehmed Aga nin hayati ve eserleri uzerine 1614 yilinda yazmis oldugu eserdir Soz konusu eser Osmanli Mimarlik Tarihi ndeki en onemli iki temel kaynaktan biridir Ilki Mimar Sinan a ait olan yazma eserlerdir Ikincisi ise Risale i Mi mariyye dir Ilk olarak 17 Nisan 1918 de Istanbul daki Macar Ilimler Enstitusunun dergisi Turan da Osmanli sanat ve mimarisinin yazma kaynaklari hakkinda cikan bir arastirma yazisinda adi anilmistir 1926 da Ikdam Gazetesi sahibi Ahmed Cevdet Bey bes makale ile tanitmistir Risale nin butunu ilk defa 1986 yilinda tarafindan Ingilizceye cevrilerek yayinlanmistir 2005 yilinda ise tum metnin transkripsiyonunu Latin harfleriyle yayinlamistir IcerikOsmanli Imparatorlugu ndan kalan ve donemin mimarisi ile ilgili bilgi veren en onemli yazma eserlerden biri olan Risale i Mi mariyye Cafer Efendi tarafindan 1614 yilinda kaleme alinmistir Sedefkar Mehmet Aga yi tanitma amacli yazilan eser mimarlik bilgisinin yani sira muzik ve geometri ile ilgili terimleri de icmektedir Kainatin yaratilisindan baslayarak cesitli olaylarin da anlatildigi risale Osmanli mimarlik tarihi ile donemin kulturel yapisina ve sanatsal faaliyetlerine de isik tutmaktadir Risale fasillarin icerik ve bulunduklari varak bilgilerinin iletildigi fihrist ile baslamaktadir Icerigindeki yazi turleri ile ilgili bilgilere de yer verilen risalede bulunduklari varaklar ve kafiyeli olduklari ses bilgileri iletilen on kaside ile ucu Mehmet Aga ile ilgili olan dort gazelin fihristi de yer almaktadir Fihristleri ilahi yaratilisin Allah in ve Peygamber in yuce sulalesi ile asil sahabelerinin ovuldugu ilk uc kaside ile icerikleri daha detayli verilen on bes fasil izlemektedir Birinci fasil Evvelki fasil olarak gecen ilk fasil Mehmet Aga nin Rumeli den Istanbul a devsirme olarak gelmesiyle baslamaktadir Fasilda Mehmet Aga nin musiki ile ugrasan bir gencin aldigi ovguler uzerine musikiye meyletmesi bir gun mesk ederken yorgun dusup uyumasi uzerine gordugu ruyanin musiki egitimi aldigi sazende ve Visne Mehmet Aga tarafindan farkli yorumlanmasi Visne Mehmet Aga nin yorumunu dikkate alarak musikiye tovbe etmesi Hasbahce de dolastigi siralarda sedefkarlara hendese kitabi okuyan gence kulak vermesi nedeniyle sedefkarlarca imtihan edilip takdir gormesi Visne Mehmet Aga nin onayiyla sedefkarliga ve mimarliga yonelmesi ve Ibrahim in putlari kirdigi gibi musiki aletlerini balta ile parcalamasi anlatilmaktadir Ikinci fasil Ikinci fasil Mehmet Aga nin sedefkarlik ve mimarliktaki ustaligini ve padisahlardan aldigi ovguleri konu almaktadir Yuce gonullu olarak nitelendirilen Mehmet Aga nin Mimar Sinan dan mimarlik Ustad Mehemmed den hendese egitimi aldigina ve Mimar Davut Aga ile calistigina deginilmistir Mimar Sinan in nasihati uzerine Sultan III Murat a sedef islemeli bir rahle hediye eden Mehmet Aga nin once kapicilikla gorevlendirildigi belirtilmistir Iki yil sonra padisaha altin islemeli bir kemandan sundugunda ise dort Istanbul kadisina muhzirbasi oldugundan soz edilmistir Fasil Mehmet Aga nin cesaretinin anlatildigi bir nazim ile sona ermektedir Ucuncu fasil Ucuncu fasilda Mehmet Aga nin su naziri ve mimarlik gorevleri suresince gittigi yerler ve Kabe yollarini Araplardan temizlemesi anlatilmaktadir Cesitli gorevler nedeniyle Misir Arabistan Arnavutluk Ispanya Malta Bosna Avusturya Macaristan Slovakya Hirvatistan Macaristan Romanya Polonya Sirbistan gibi bircok yere giden mimar bir gorev nedeniyle Sam daki haci kafilesini basip onlari soyan Araplari yakalamak icin askerlerle birlikte harekete gecerek gunlerce Araplari aramistir Gordugu ruyada kendisine yerleri bildirilen Araplari kilictan geciren Mehmet Aga Husrev Pasa nin yanina gittiginde askerlerin kendisi hakkinda kotu konustugunu isiterek Istanbul a donme karari almistir Mehmet Aga Istanbul a dondugunde mimarbasiliga yukselmistir Dorduncu fasil Dorduncu fasil Mehmet Aga nin nezaketini comertligini yardimseverligini ve hayirseverligini konu almaktadir Cafer Efendi Mehmet Aga nin nezaketinin ve comertliginin gun gibi asikar oldugunu belirtse de bu fasili yazmak icin bes neden oldugunu iletmektedir Ilk neden olarak insanlarin eskisi gibi ihtiyac sahiplerine yardim eli uzatmamasini borc verirken faizi gozetmesini one surmektedir Mehmet Aga nin boyle bir karakterde olmadigini elinin daima acik oldugunu ve iyiliklerini kimse gormeden yapmaya ozen gosterdigini dile getirmistir Ikinci neden Mehmed Aga nin kolelere yolculara fakirlere misafirlere evini acmasi onlara bol bol ikramda bulunmasidir Cafer Efendi Mehmet Aga nin comertligine dikkat cekmistir Diger neden ise Mehmet Aga nin Cafer Efendi ye yaptigi iyilikler ve Cafer Efendi yi benimsemesidir Dorduncu neden olarak mimarin asil mizacinda bir karincayi incitmeyecek kadar iyi ve comert bir mertebeye sahip olmasi gosterilmektedir Risalede Mehmet Aga nin bircok degerli faziletle donatilmis Murat Pasa yi sik sik ziyaret ettigi Murat Pasa daki guzel huylarin kendisine de sirayet etmesi icin onunla sohbet ettigi bilgisi verilmistir Besinci ve son neden ise Cafer Efendi nin Risale i Mi mariyye yi yazmaya baslamasiyla Mehmet Aga nin iyilik yapmis oldugu kisilerin bir bir Cafer Efendi nin kapisini calip mimarin iyiliklerini anlatmasidir Dorduncu fasli bir nazim ile sonlandiran Cafer Efendi Mehmet Aga nin yapmis oldugu iyiliklerin yerine ulastigini belirtmektedir Crane 1987 Besinci fasil Besinci fasilda Mehmet Aga nin Kabe de yaptigi hizmetlerden soz edilmektedir Mehmet Aga nin yaptigi islerin anlatilmasiyla baslayan fasil Kabe nin imarina dair bilgiler vermektedir Kabe imarinda gorevlendirilen Mehmet Aga bu nedenle Cafer Efendi tarafindan kutsal topraklarin mimari seklinde anilmaktadir Mekke ve Medine ile ilgili cesitli konulara yonelik hadis i seriflere yer verilen fasil Medine i Munevvere ve kutsal topraklarin methedildigi iki kaside ile sonlandirilmistir Altinci fasil Allah in adi ve yedi cihanin saygideger sultanina ovgulerle baslayan altinci fasilda Sultan Ahmet ten geriye dogru tum Osmanli padisahlarinin anildigi gorulmektedir Fasilda Padisah in ilahi olarak korunan Istanbul sehrindeki At Meydani nda yer alan ve tamamlanmasi kendisinin ve Allah in izniyle kolaylasacak olan Sultanahmet Camii nin insasi ve mimarisi hakkinda bilgi verilmektedir Cafer Efendi 1018 1609 de temelleri atilan bu asil caminin Mehmet Aga tarafindan yapilan mimari planini daha once gormus oldugu icin Esasiye Kasidesini yazmis oldugundan bahsetmektedir Kasidede Gokkusagi mihrabin enfes seklini aldi ya da Gunes ve ay mescidin iki parlak mumudur seklinde goksel ogeler uzerinden caminin yuce mimari ozelliklerine ve goz kamastiran nakislarina vurgu yapilmaktadir Butun azametlerin kilic ve kalemin sancaklari yukselten ordularin efendisi zamanin kahramani comert alcakgonullu ve hayirsever gibi padisahi yuceltir sozler yer almaktadir Ayrica Mimar Mehmet Aga nin da gece gunduz cami uzerinde calistigi o asil binanin guclu temeller uzerinde durmadan yukseldigi belirtilmektedir Kaside Sultan Ahmet in hanedaninin ve imparatorlugunun uzun surmesi devletin tacinin gunes diski gibi basinin uzerinde parlamasi temennileriyle sona ermektedir Faslin devaminda caminin mimari yapisiyla ilgili olarak alti minaresi ve on dort serefesi oldugundan bahsedilmektedir On dort sayisinin ayni zamanda Sultan Ahmet dahil olmak uzere Osmanli Imparatorlugu nun o zamana kadar olan padisahlarinin sayisi olduguna deginilmektedir Mehmet Aga nin calismasindan Cafer Efendi nin kendisini cami insasi sirasinda ziyaret ettiginden ve insa sirasindaki gozlemlerinden insa faaliyetlerinden dogan musikiden soz edilmektedir Ayrica Mehmet Aga nin ne kadar alcakgonullu ve dusunceli oldugu Cafer Efendi nin cami insasi ziyaretinden sonra evine donup risaleyi tamamlamaya basladigi belirtilmektedir Fasil Cafer Efendi nin caminin yapiminda on iki cesit mermer kullanildigini ogrenmesi uzerine mermer ve taslarla ilgili yaptigi incelemelerle devam etmektedir Fasilda mermer kelimesinin kokenine farkli dillerdeki anlamlarina renklerine ve kaynaklarina dair bilgi verilmektedir Renklerin de aslinda yedi tane oldugu Turkce Arapca ve Farsca farkli isimler alabildigi belirtilmektedir Fasil selvi koknar lale ve yasemin gibi bitkisel ogeler ile okyanus kopugu bulbul sesi cennetin gul bahcesi gibi narratif betimlemeler uzerinden caminin mimari sahaneliginin kisiye verdigi huzurun belirtilmesi ve Sultan Ahmet in Kabe de yapmis oldugu faaliyetlerinin yuceliginin anlatilmasini iceren Bahariye Kasidesi ile sona ermektedir Yedinci fasil Yedinci fasilda mimarlikta kullanilan benna ve amme zira larinin yani mimarlarin ve halkin kullandigi olcunun kac parmak olduguna deginilmektedir Cafer Efendi arsin bogum girih iplik dugum gibi mimaride kullanilan olculeri ve cesitli dillerdeki karsiliklarini acikladiktan sonra mimarlarin ve halkin kullandigi olcunun zamana ve yere gore degistigini belirtmistir Fasilda yer alan bilgilere gore bin yildan beri kullanilan olcu hesabinin 1614 1615 te bozuldugu ve kullanimdan kalktigi anlasilmaktadir Halk arasinda tam olcu olarak kullanilan halk olcusunun de artik yarim olcu olarak kullanildigi iletilmektedir Sekizinci fasil Sekizinci fasilda mimarlikta kullanilan olcu birimlerinin ayak uzerinde anlatilmasi soz konusudur Ayak adim ok atimi mil fersenk berit karis dirsek kulac mesafe gibi ifadeler belki de eserin siradan insanlar tarafindan da okunacagi dusunulerek tanitilmistir ve bu kavramlarin Arapca Farsca ve Turkce karsiliklari verilmistir Fasil Arapcadaki merhale menzil ve reb terimlerinin karsiliginin Farscada menzilgah ve Turkcede konak oldugunun belirtilmesiyle sona ermistir Dokuzuncu fasil Dokuzuncu fasilda tarla ve ziraatla ilgili donum evlek cubuk ve nisan gibi terimlerin uc dildeki karsiliklari verilmistir Faslin son paragrafinda Arapca saire sair saair ve sairat terimlerinin Turkcede arpa ile ilgili anlamlara geldigi belirtilmistir fakat risalede yer verilmesinin sebebinin geometrik anlamlari oldugu aciklanmistir Fasilda sair kelimesinin cubuk ile ayni anlama geldigi belirtilerek hendese kitaplarinda donum yerine cerib nisan yerine kafiz cubuk yerine de saire kelimelerinin kullanildigi iletilmistir Onuncu fasil Onuncu fasilda geometri bilimine uygun olarak donum cubuk ve nisan terimlerinin ayrintilari ile donumun uc sekilde tanimlanma nedeni ve nasil tanimlandigi anlatilmaktadir Arazide yapilan olcumlerin nasil yapildigina deginilen fasilda olcu birimleri yedinci fasilda aciklanan parmak ve iplik ile sekizinci fasilda aciklanan ayak olcusune dayandirilmistir Fasilda ayrica dunyada Yunan Turk Cinli Hint Arap Habesi Acemi olmak uzere yedi ulus bulundugunu kalanlarinin bunlara tabi oldugu belirtilmistir Dunyadaki deniz sayisinin da yedi oldugu bilgisi iletilerek dunyayi dolasip olculerini ortaya cikaran isimlere deginilmistir Sozu gecen kisilerin Akdeniz in dogusundan batiya dogru gidince ekvator uzerinden uzunlugunu 180 derece enine dogru guneyden kuzeye gidince ekvatorun ortasindan adalara kadar olan kismi da 66 derece bulduklari bilgisi verilmistir On birinci fasil On birinci fasilda cami mescid minare serefe minber mihrap mahfil ve kubbe gibi dini yapi turleri ve iliskili birimleri ile saray kosk ev gibi devletin ilerigelenlerinin ve halkin yasadigi yapi turleri ve bu yapilarin hamam mahzen kiler teras sofa divan oda gibi bolumlerine dair bilgi verilmektedir Fasilda ayrica yol sokak kervansaray kasaba gibi yerlesim yerlerinin geneliyle ilgili terimler de aciklanmistir Tum terimlerin anlamlari ve uc dilde karsiliklari verilmistir On ikinci fasil On ikinci fasil Arapca Farsca ve Turkce olmak uzere uc dilde insaat terimlerine ve insaatta kullanilan tum malzemelere ayrilmistir Bina yeri bina konacak yer temel dosemesi temel taslari balcik moloz duvar alci mermer sutun kiris taban kapi cercevesi gibi terimlerin uc dildeki karsiligi verilmistir On ucuncu fasil On ucuncu fasilda mimar muhendis tas ustasi marangoz ve boyaci gibi insaat yapiminda emegi gecen kisilerin meslekleri ile soz konusu meslek sahiplerinin balta testere gonye ip pergel sakul lehim ve mala gibi insa faaliyetinde kullandiklari arac ve gereclerin isimlerinin uc dildeki karsiligi belirtilmistir Mimar kelimesinin Arapca oldugu Turkcede mamur edici dendigi iletilmistir On dorduncu fasil Risaleye sebep olanin muzik ilminin tartisilmasi oldugu ve bu nedenle de risalenin muzik ilmiyle ilgili bazi detaylarin verilmesiyle bitirilmesinin yerinde olacagi iletilen on dorduncu fasil Hadis i Serif te yer alan Israfil in kiyamet gununde ufleyecegi ilk sur ile halkin cesetlerinin bakla gibi yerden bitecegi ikinci ufleyisinde ise herkesin ayakustu kalkmasiyla Allah in insanlara sesleneceginin aktarilmasiyla baslamaktadir Tum zanaatkarlarin alet ve gereclerinin hatta muzisyen aletlerinin geometri bilimine uygun olarak gerektiginde tas ustalarinin ve marangozlarin aletlerini taklit ederek nasil bicimlendirildiginin aciklanmasiyla devam eden fasilda muzisyenlerin kullandigi arac ve gereclerin uc dildeki karsiligi verilmistir Cafer Efendi saz ve sozun faydasiz oldugunu ve dunyanin karanligini hafifletmeye yetmedigini dile getirdigi gazeli ile fasli sonlandirmistir On besinci fasil On besinci fasil hayir duasindan olusmaktadir Dunyadaki dostluklarin yalan oldugunu vefasiz dunyanin cehresini gormemek icin birkac gun inzivaya cekilerek gizlenmek istedigini ve Mehmet Aga nin o gun geldigini belirten Cafer Efendi inzivasina uygun olarak kendisiyle gorusemedigi icin Idiyye Kasidesi ile Mehmet Aga ya ozurlerini iletmistir Soz konusu kaside serefli bir insan olan Mimar Mehmet Aga nin hayatinin bereketli kendisinin yukselen yildiz ve parlak kalp gibi bahtiyar olmasi dunya var oldukca seref ve refah icinde yasamasi icin dua edilerek sonlandirilmistir Fasilda ayrica Allah in birligi Muhammed in ruhu gelmis gecmis tum peygamberler evliyalar ve inananlar Sultan I Ahmet Mehmet Aga Mimar Sinan Davut Aga Dalgic Ahmet Aga ile Kabe yi ilk insa eden Adem ve Sit icin Nuh Ibrahim ve ailesi ile tum Muslumanlar icin dua edilmistir Cafer Efendi fasli eserinin sedef gibi incilerle dolu oldugunu belirterek ve risaleyi yazmayi bitirdigi icin Allah a tesekkurlerini sunarak sonlandirmistir Olay tasvirlerine de yer verilen risalede hem Islam dunyasinin kultur tarihi hem de Osmanli daki toplumsal yapi ile ilgili bilgi aktarilmistir Cafer Efendi Risale i Mi mariyye ile yalniz Mehmet Aga nin mimarlik konusundaki yolculugunu ve eserlerini anlatmakla kalmayip yapi malzemeleri olcu birimleri ve aletler ile ilgili uc dilde verdigi bilgilerle donemin mimarlik tarihine de isik tutmaktadir Kaynakca 20 Agustos 2016 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 18 Agustos 2016 a b Kale Gul 2009 Osmanli Mimarlik Tarihi Yaziminda Risale i Mimariyye Turkiye Arastirmalari Literatur Dergisi 13 s 405 424 Risale i Mi mariyye Ca fer Efendi 1023 1614 Topkapi Sarayi Muzesi Kutuphanesi Ms Yeni Yazma 339 18 Agustos 2016 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 18 Agustos 2016 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t Crane Howard 1987 Risale i Mi mariyye An Early Seventeenth Century Ottoman Treatise on Architecture Hollanda E J Brill