Sicim kuramı, diğer fiziksel bilimlerin tarihinin aksine çekirdek bilimi ile daha alakalı bir tarihe sahiptir. Sicim kuramı, aslında fiziksel olarak test edilemeyen bir bilim olduğundan, fizik olup olmadığı tartışmaya açıktır, ancak kuramın türev paralelleri test edilebilir fiziktir. Dolayısıyla, kuramın gelişimini anlamak için kendi içindeki disiplinini anlamak oldukça işe yarayacaktır. Sicim kuramı, parçacık fiziğindeki noktasal parçacıkların yerini tek boyutlu sicim adında nesnelerin aldığını iddia eder kuramsal bir sistemdir. Birbirini izleyen girişimler bu kuramın özlü tarihi olmaktadır.
1943–1958: S-Matrisi
Sicim kuramı, Werner Heisenberg tarafından 1943 yılında başlatılmış bir araştırma programının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve birçok öncü kuramcı tarafından 1950’lerin sonunda ve 1960’ların başında sahip çıkılıp, araştırılmaya başlanmış, 1970’lerde önemsizleşip, 1980’lerde ortadan kaybolmuş bir kuramdır. Unutulmasının nedeni ise kuramdaki bazı fikirlerin yanlış olması, bazı matematiksel yöntemlerinin aşırı farklı olması ve kuantum kromodinamiğinin güçlü yaklaşımlarla kuramı yerinden etmesidir.
Bu programa S-Matris kuramı denmiştir ve S-Matris kuramı, fiziksel bir kanun buluşunun köklü bir biçimde yeniden düşünülmesidir. 1940'lı yıllarda, proton ve nötronun, elektron gibi noktasal parçacıklar olmadığı oldukça belirginleşmiştir. Proton ve nötronun manyetik momentumları -1/2 dönüşe sahip noktasal ve yüklü parçacıklardan oldukça farklıdır. Etkileşimleri, noktadan ziyade küre şeklinde dağılmalarına neden olacak kadar büyüktür.
Heisenberg, güçlü bir etkileşim içinde olan nesnelerin geniş çağlı olduğunu söylemiş ve bu yüzden göreceli olarak genişleyen parçacık prensibinde bazı zorluklar ortaya çıkmış, bu konuda da Heisenberg uzay-zaman noktaları kavramını ve bu kavramın çekirdeksel ölçümlerde bozulduğunu söylemiştir.
Uzay ve zaman olmadan fiziksel bir kuramı formülleştirmek oldukça zordur. Heisenberg, bu problemin çözümünün ise gözlemlenebilir, deneysel olarak ölçülebilir, niceliklere odaklanmakla çözülebileceğine inanmıştır. Eğer bir deney, deneysel alanı saran klasik aletlerle bir olaylar dizisinin içinden mikroskobik niceliklere aktarılırsa sonuç verebilir. Bu nesnelerden sonsuza gidenler farklı momentum durumlarının süperpozisyon kuantumundaki durağan parçacıklarıdır.
Heisenberg, deneysel hazneden uzak tanımlanan momentum durumu kavramının, uzay ve zaman güvenilmez olduğu durumlarda bile işe yaradığını söylemiştir. Heisenberg’in önemli olduğunu düşündüğü bu fiziksel niceliğin, gelen parçacık gruplarının ürün parçacık gruplarına dönüşmesinin kuantum mekaniksel genliği olduğunu söylemiş ve arada başka bir adım olabileceğini kabul etmemiştir.
S-Matris ise gelen parçacıkların süper pozisyonlarının, ürün parçacıklarınınkine nasıl dönüştüğünü açıklayan bir niceliktir. Heisenberg, S-matris niceliğini uzay-zaman yapısı üzerinde herhangi bir varsayımda bulunmadan doğrudan çalışmayı önermiştir. Ancak, ara adımlar olmadan, başlangıçtan bir sona geçiş yaparak hesaplama yapmaya çalışmak oldukça zor olmuştur. Kuantum alan kuramında, ara adımlar alanların dalgalanması ya da sanal parçacıkların eşit olarak dalgalanmasıdır.
Önerilmiş olan S-matris kuramında ise yerel hiçbir nicelik yoktur. Heisenberg, S-matrisini kararlaştırmak için birleştirme kullanımı önerisinde bulunmuştur. Hayal edilebilecek tüm durumlar içinde, genliklerinin karesinin toplamı 1’e eşit olmalıdır. Bu özellik, kuantum alan kuramına göre yörünge serilerini sıralamıştır; etkileşimler bir kere belirlendiğinde ve birçok kuantum alan kuramı genliği çok hızlı bir şekilde büyüdüğünde enerjileri S-matrisinde birleşme ortaya çıkarır. Ancak, yüksek enerji birleşimdeki fazladan tahminler olmadan saçılımı belirlemek yeterli değildir ve bu yüzden Heisenberg’in bu önerisi yıllarca dikkate alınmamıştır.
1950’li yılların sonunda, birkaç kuramcı Hendrik Kramers ve Ralph Kronig’in kavram nedensellik ilkesinin formülleştirilebileceğini ve geçmiş ve geleceğin mikroskobik kavramlarının tam olarak tanımlanamasalar da gelecekteki olayların geçmişi etkileyemeyeceğini keşfetmesi gibi saçılım ilişkilerini fark ettiğinde Heisenberg’in önerisi tekrar göz önüne alınmıştır. Bu dağılım ilişkileri, S-matrisinin çözümsel özellikleri olmakla birlikte, birleşmeyi takip eden diğer düşüncelerden daha katı durumları olan kavramlardır. Bu yaklaşımın öne çıkan savunucuları ise ve Geoffrey Chew. 1958 yılında, Mandelstam çift dağılım ilişkilerini ve güçlü bir çözümleme türü keşfetmiş ve bunların kolay kontrol edilemeyen güçlü etkilişimlerin gelişiminde önemli bir anahtar olduğunu düşünmüştür.
1958–1968: Regge Kuramı ve Öz-imkân Modelleri
Bu arada, daha yüksek dönüşlü birbiriyle etkileşen birçok parçacık da keşfedilmiş ancak daha sonra esas parçacıklar olmadıkları anlaşılmıştır. Japon fizikçi Shoichi Sakata bu parçacıkların, üç parçacığın –proton, nötron ve lambda bağ hali olduklarını söylemiştir ancak, Geoffrey Chew bu parçacıkların esas parçacıklar olmadığına inanmıştır. 1960’lı yıllarda, Sakata’nın yaklaşımı tekrar ele alınmış ve bunların gözlemlenebilen parçacıkları olduğu görüşü reddedilerek, varsayımsal kesirli bileşenlerinin yük meydana getirdiği düşünülmüş ve Murray Gell- Mann ve George Zweig kuark modeline dönüştürülmüştür. Chew’in yaklaşımı herhangi bir kesirli yük içermediğinden daha çok yaygınlaşmış ve sadece S-matris elementlerinin deneysel ölçülebilecek taraflarına odaklanılmış ve varsayımsal noktasal bileşenlere odaklanılmamıştır. 1958 yılında, genç İtalyan kuramsal fizikçi Tullio Regge, kuantum mekaniğindeki bağ hallerinin Regge yörüngeleri denen farklı açısal momentuma sahip gruplara ayrılarak düzenlenebileceğini keşfetmiştir. Bu düşünce, göreceli kuantum mekaniğine, yıllar önce Arnold Sommerfel ve tarafından keşfedilmiş matematiksel yöntemler kulanılarak, Mandelstam, Vladimir Gribov ve Marcel Froissart tarafından genellenmiştir. Geofreyy Chew ve Steven Frautschi mezonların doğrusal çizgilerde Regge yörüngeleri çizerek hareket ettiğini yani bu parçacıklarının dağılımının oldukça farklı bir davranış biçimi izleyeceğini; yüksek açılarla hızlı bir şekilde üssel olarak düşeceklerini fark etmişlerdir. Bu kavrayış ile, kuramcılar, Regge yörüngelerindeki, Regge kuramının gerektirdiği asimtotsal türlerin birleşmiş parçacıkların kuramının olaşabileceğini ummuşlardır. Etkileşimler büyük açılarla hızlıca düştüğünden, dağılım kuramı oldukça bütünsel olacaktır: Noktasal bileşenleri dağılımı, yüksek enerjilerde büyük açısal sapmalara neden olur.
1968–1974: İkili Salınım Modeli
Bu türdeki ilk kuram, ikili salınım modeli, 1968 yılında, Eular Beta fonksiyonunun 4-parçalı saçılım genlik bilgisinin Regge yörüngesinde kullanılabileceği düşüncesiyle tarafından düzenlenmiştir. Veneziano saçılım genliği, N-parçacık genliğine, Ziro Koba ve Holger Bech Nielsen tarafından çabukça genellenmiştir ve Miguel Virasoro ve Joel A. Shapiro tarafından kapalı sicimler olarak yaygınlaşmıştır. Güçlü etkileşimler için ikili salınım modelleri 1968-1974 yılları arasında oldukça ünlü olan konular olmuştur.
1974–1984: Süpersicim Kuramı
1970 yılında, Yoichiro Nambu, Bech Nielsen ve Leonard Susskind, Euler’in formlüne tek boyutlu sicimler, titreşimler gibi nükleer kuvvetleri temsil etmesi açısından fiziksel yorumlamalarda bulunmuşlardır. Ancak, sicim esaslı güçlü kuvvetin tanımı deneysel bulgulara ters düşen çok fazla öngörüde bulunmuştur. Bu yüzden, 1974 yılında kuantum kromodinamiği kuramsal araştırmaların öncelikli odak noktası olurken, güçlü etkileşimlerin kuramı olan sicim kuramına olan ilgi ise kaybedilmiştir. 1974 yılında, John H. Schwarz ve ve bu iki isimden bağımsız olarak Tamiaki Yoneya, sicim titreşimlerinin bozonsal kalıbı üzerine çalışmalarda bulunmuş ve kütleçekimsel kuvvetin varsayımsal kurye parçacığı olarak düşünülen graviton ile aynı özelliklere sahip olduklarını fark etmişlerdir. Schwarz ve Scherk sicim kuramının ünlü olmamasının sebebinin fizikçilerin kuramın kapsamını küçümsemelerinden kaynaklandığını savunmuştur. Bu şu an birçok öğrenciye öğretilmekte olan gelişmesini sağlamıştır. Sicim kuramı, uzay-zamanda sicimlerin hareketini tanımlayan göre formülleştirilmiştir. Teller gibi, sicimler de potansiyel enerjilerini en düşük seviyeye çekmeye çalışırlar, ancak enerjinin korunumu sicimleri yok olmaktan korur ve bunun yerine sallanma hareketi yaparlar. Sicimlere kuantum mekaniğindeki düşünceleri uygulayarak, sicimlerin farklı şekillerde titreşim hareketlerini ortaya çıkarmak mümkündür, ayrıca her titreşim hali farklı bir parçacık olarak görünür. Her bir parçacığın kütlesi ve parçacığın etkileşebileceği biçim sicimlerin titreşim hareketlerine –özünde, sicimlerinin sesinin notası- göre belirlenir. Notaların her bir çizelgesi, farklı çeşit bir parçacığa karşılık gelir ve bu kuramdaki tayf olarak belirlenmiştir.
İlk modeller çok farklı ve tam bir döngü sağlamaya çalışan birbirine yakın uç noktaları olan iki açık sicimi de kapsar. Sicimlerin farklı tayflar üreten iki çeşidi belli belirsiz farklı davranabilirler. Tüm modern sicim kuramları bu iki tipi kullanmazlar; bazıları kapalı bir çeşitliliği kapsarlar.
İlk bulunan ve sadece bozonları kapsayan sicim modeli bazı sorunlara sahiptir. En önemli sorun, kuramın uzay-zaman bozulmasının sonucu olarak çok büyük bir düzensizliğe sahip olmasıdır. Ek olarak, isminden de anlaşılabileceği gibi, parçacıkların tayfları foton gibi parçacıkların hallerine benzer davranışlar gösteren, bozonları içerirler. Bozonlar Evren’in önemli unsurlarına olmasına rağmen, Evren’in tek bileşenleri değillerdir.Sicim kuramının fermiyon tayflarını nasıl içerdiğini araştırmak, bozonlar ve fermiyonlar arasındaki matematiksel ilişkiyi izleyen süpersicim kuramının bulunmasına vesile olmuştur. Fermiyonik titreşimleri içeren sicim kuramları, birçok çeşidi keşfedilmiş olan süpersicim kuramları olarak bilinirler.
1984–1989: ilk süper sicim devrimi
İlk süpersicim devrimi, 1984-1986 yılları arasındaki keşiflerden oluşan bir zaman çizelgesidir. Bu devrimle birlikte sicim kuramının tüm temel parçacıkları ve bu parçacıklar arasındaki etkileşimleri açıklayabilecek kadar kapsamlı bir kuram olduğu keşfedilmiştir. Yüzlerce fizikçi, fiziksel kuramların birleşimi olarak düşünülmeye başlanan sicim kuramı üzerinde çalışmaya başlamıştır. Bu yenilikler, 1984 yılında, Green-Schwarz mekanizması aracılığıyla tip I sicim kuramındaki bir anormallik iptalinin keşfi ile başlamıştır. 1985 yılında bulunan heterotik sicimlerde bazı çığır açan keşiflerden biridir. Ayrıca, 1985 yılında, Calabi-Yau dağıtıcısına N=1 süpersimetrisi uygulandığında altı fazladan boyutun da sıkıştırılması gerektiği fark edilmiştir. "Discover" Dergisi’nin 1986’daki Kasım sayısında ise, Gary Taubes sicim kuramını "Artık Her Şey Sicimlere Bağlı" adlı kapak konusu hikâyesi ile halka açıklamaya çalışmıştır.
1994–2000: İkinci süpersicim devrimi
1990’lı yılların başında, Edward Witten ve diğer bilim adamları 11-boyutun farklı sınırları olan M-kuramı adındaki farklı süpersicim kuramlarını keşfettiler. Bu keşifler 1994 ve 1997 yılları arasında gerçekleşen ikinci bir süpersicim devrimini tetikledi. Süpersicim kuramlarının yeni versiyonları umulduğu gibi yeni eşitliklerle birleştirildiler. Bunlar S-ikililiği, T-ikililiği, U-ikililiği, ayna simetrisi ve genel manifold geçişleridir. Aynı zamanda 11-boyutlu M-kuramına sicimlerin farklı kuramları da eklendi. 1990’lı yılların ortalarında, Joseph Polchinski daha fazla boyuta ihtiyaç duyan D-membranı adında bir kuram keşfetti. Bu gelişmeler süpersicim kuramına çok fazla matematiksel yapı eklemiş, aynı zamanda kurama gerçekçi kozmolojik model eklenmesi ihtimalini de arttırmıştır.
Bu çözümlemeler- özellikle özel membranlar olan D-membranlarının çözümlemeleri- (AdS/CFT benzerliğinin) yolunu açmış, kara deliklerin termodinamik ölçülerini mikroskobik anlama da yardımcı olmuş ve birçok farklı gelişme konusunda katkı sağlamıştır. 1997 yılında, Juan Maldacena sicim kuramı ve N=4 süpersimetrik Yang-Mills kuramı da denilen ölçüm kuramı arasında bir ilişki tahmin etmiştir. Bu tahmin, AdS/CFT uyumu olarak adlandırılmış ve kuramın alanında çok fazla ilgi uyandırmış ve kabul edilmiştir. Bu holografik prensip kara delikler hakkında oldukça fazla çıkarımlarda bulunabilmeyi sağlayan, kütleçekimsel etkileşimin doğası için ve fizikteki yerelsellik ve bilgi için oldukça önemli ve somut bir kavrayışıdır.
2000'li Yıllar
2000'li yıllarda sicim kuramının doğasının keşfiyle, sicim kuramında birçok sayıda eşitsiz vaka bulunduğu ve bu durumun sicim kuramının, sonunda evrenbilimini kapsayabileceği anlamına geldiği düşünülmüştür.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Sicim kurami diger fiziksel bilimlerin tarihinin aksine cekirdek bilimi ile daha alakali bir tarihe sahiptir Sicim kurami aslinda fiziksel olarak test edilemeyen bir bilim oldugundan fizik olup olmadigi tartismaya aciktir ancak kuramin turev paralelleri test edilebilir fiziktir Dolayisiyla kuramin gelisimini anlamak icin kendi icindeki disiplinini anlamak oldukca ise yarayacaktir Sicim kurami parcacik fizigindeki noktasal parcaciklarin yerini tek boyutlu sicim adinda nesnelerin aldigini iddia eder kuramsal bir sistemdir Birbirini izleyen girisimler bu kuramin ozlu tarihi olmaktadir 1943 1958 S MatrisiSicim kurami Werner Heisenberg tarafindan 1943 yilinda baslatilmis bir arastirma programinin dogal bir sonucu olarak ortaya cikmis ve bircok oncu kuramci tarafindan 1950 lerin sonunda ve 1960 larin basinda sahip cikilip arastirilmaya baslanmis 1970 lerde onemsizlesip 1980 lerde ortadan kaybolmus bir kuramdir Unutulmasinin nedeni ise kuramdaki bazi fikirlerin yanlis olmasi bazi matematiksel yontemlerinin asiri farkli olmasi ve kuantum kromodinamiginin guclu yaklasimlarla kurami yerinden etmesidir Bu programa S Matris kurami denmistir ve S Matris kurami fiziksel bir kanun bulusunun koklu bir bicimde yeniden dusunulmesidir 1940 li yillarda proton ve notronun elektron gibi noktasal parcaciklar olmadigi oldukca belirginlesmistir Proton ve notronun manyetik momentumlari 1 2 donuse sahip noktasal ve yuklu parcaciklardan oldukca farklidir Etkilesimleri noktadan ziyade kure seklinde dagilmalarina neden olacak kadar buyuktur Heisenberg guclu bir etkilesim icinde olan nesnelerin genis cagli oldugunu soylemis ve bu yuzden goreceli olarak genisleyen parcacik prensibinde bazi zorluklar ortaya cikmis bu konuda da Heisenberg uzay zaman noktalari kavramini ve bu kavramin cekirdeksel olcumlerde bozuldugunu soylemistir Uzay ve zaman olmadan fiziksel bir kurami formullestirmek oldukca zordur Heisenberg bu problemin cozumunun ise gozlemlenebilir deneysel olarak olculebilir niceliklere odaklanmakla cozulebilecegine inanmistir Eger bir deney deneysel alani saran klasik aletlerle bir olaylar dizisinin icinden mikroskobik niceliklere aktarilirsa sonuc verebilir Bu nesnelerden sonsuza gidenler farkli momentum durumlarinin superpozisyon kuantumundaki duragan parcaciklaridir Heisenberg deneysel hazneden uzak tanimlanan momentum durumu kavraminin uzay ve zaman guvenilmez oldugu durumlarda bile ise yaradigini soylemistir Heisenberg in onemli oldugunu dusundugu bu fiziksel niceligin gelen parcacik gruplarinin urun parcacik gruplarina donusmesinin kuantum mekaniksel genligi oldugunu soylemis ve arada baska bir adim olabilecegini kabul etmemistir S Matris ise gelen parcaciklarin super pozisyonlarinin urun parcaciklarininkine nasil donustugunu aciklayan bir niceliktir Heisenberg S matris niceligini uzay zaman yapisi uzerinde herhangi bir varsayimda bulunmadan dogrudan calismayi onermistir Ancak ara adimlar olmadan baslangictan bir sona gecis yaparak hesaplama yapmaya calismak oldukca zor olmustur Kuantum alan kuraminda ara adimlar alanlarin dalgalanmasi ya da sanal parcaciklarin esit olarak dalgalanmasidir Onerilmis olan S matris kuraminda ise yerel hicbir nicelik yoktur Heisenberg S matrisini kararlastirmak icin birlestirme kullanimi onerisinde bulunmustur Hayal edilebilecek tum durumlar icinde genliklerinin karesinin toplami 1 e esit olmalidir Bu ozellik kuantum alan kuramina gore yorunge serilerini siralamistir etkilesimler bir kere belirlendiginde ve bircok kuantum alan kurami genligi cok hizli bir sekilde buyudugunde enerjileri S matrisinde birlesme ortaya cikarir Ancak yuksek enerji birlesimdeki fazladan tahminler olmadan sacilimi belirlemek yeterli degildir ve bu yuzden Heisenberg in bu onerisi yillarca dikkate alinmamistir 1950 li yillarin sonunda birkac kuramci Hendrik Kramers ve Ralph Kronig in kavram nedensellik ilkesinin formullestirilebilecegini ve gecmis ve gelecegin mikroskobik kavramlarinin tam olarak tanimlanamasalar da gelecekteki olaylarin gecmisi etkileyemeyecegini kesfetmesi gibi sacilim iliskilerini fark ettiginde Heisenberg in onerisi tekrar goz onune alinmistir Bu dagilim iliskileri S matrisinin cozumsel ozellikleri olmakla birlikte birlesmeyi takip eden diger dusuncelerden daha kati durumlari olan kavramlardir Bu yaklasimin one cikan savunuculari ise ve Geoffrey Chew 1958 yilinda Mandelstam cift dagilim iliskilerini ve guclu bir cozumleme turu kesfetmis ve bunlarin kolay kontrol edilemeyen guclu etkilisimlerin gelisiminde onemli bir anahtar oldugunu dusunmustur 1958 1968 Regge Kurami ve Oz imkan ModelleriBu arada daha yuksek donuslu birbiriyle etkilesen bircok parcacik da kesfedilmis ancak daha sonra esas parcaciklar olmadiklari anlasilmistir Japon fizikci Shoichi Sakata bu parcaciklarin uc parcacigin proton notron ve lambda bag hali olduklarini soylemistir ancak Geoffrey Chew bu parcaciklarin esas parcaciklar olmadigina inanmistir 1960 li yillarda Sakata nin yaklasimi tekrar ele alinmis ve bunlarin gozlemlenebilen parcaciklari oldugu gorusu reddedilerek varsayimsal kesirli bilesenlerinin yuk meydana getirdigi dusunulmus ve Murray Gell Mann ve George Zweig kuark modeline donusturulmustur Chew in yaklasimi herhangi bir kesirli yuk icermediginden daha cok yayginlasmis ve sadece S matris elementlerinin deneysel olculebilecek taraflarina odaklanilmis ve varsayimsal noktasal bilesenlere odaklanilmamistir 1958 yilinda genc Italyan kuramsal fizikci Tullio Regge kuantum mekanigindeki bag hallerinin Regge yorungeleri denen farkli acisal momentuma sahip gruplara ayrilarak duzenlenebilecegini kesfetmistir Bu dusunce goreceli kuantum mekanigine yillar once Arnold Sommerfel ve tarafindan kesfedilmis matematiksel yontemler kulanilarak Mandelstam Vladimir Gribov ve Marcel Froissart tarafindan genellenmistir Geofreyy Chew ve Steven Frautschi mezonlarin dogrusal cizgilerde Regge yorungeleri cizerek hareket ettigini yani bu parcaciklarinin dagiliminin oldukca farkli bir davranis bicimi izleyecegini yuksek acilarla hizli bir sekilde ussel olarak duseceklerini fark etmislerdir Bu kavrayis ile kuramcilar Regge yorungelerindeki Regge kuraminin gerektirdigi asimtotsal turlerin birlesmis parcaciklarin kuraminin olasabilecegini ummuslardir Etkilesimler buyuk acilarla hizlica dustugunden dagilim kurami oldukca butunsel olacaktir Noktasal bilesenleri dagilimi yuksek enerjilerde buyuk acisal sapmalara neden olur 1968 1974 Ikili Salinim ModeliBu turdeki ilk kuram ikili salinim modeli 1968 yilinda Eular Beta fonksiyonunun 4 parcali sacilim genlik bilgisinin Regge yorungesinde kullanilabilecegi dusuncesiyle tarafindan duzenlenmistir Veneziano sacilim genligi N parcacik genligine Ziro Koba ve Holger Bech Nielsen tarafindan cabukca genellenmistir ve Miguel Virasoro ve Joel A Shapiro tarafindan kapali sicimler olarak yayginlasmistir Guclu etkilesimler icin ikili salinim modelleri 1968 1974 yillari arasinda oldukca unlu olan konular olmustur 1974 1984 Supersicim Kurami1970 yilinda Yoichiro Nambu Bech Nielsen ve Leonard Susskind Euler in formlune tek boyutlu sicimler titresimler gibi nukleer kuvvetleri temsil etmesi acisindan fiziksel yorumlamalarda bulunmuslardir Ancak sicim esasli guclu kuvvetin tanimi deneysel bulgulara ters dusen cok fazla ongorude bulunmustur Bu yuzden 1974 yilinda kuantum kromodinamigi kuramsal arastirmalarin oncelikli odak noktasi olurken guclu etkilesimlerin kurami olan sicim kuramina olan ilgi ise kaybedilmistir 1974 yilinda John H Schwarz ve ve bu iki isimden bagimsiz olarak Tamiaki Yoneya sicim titresimlerinin bozonsal kalibi uzerine calismalarda bulunmus ve kutlecekimsel kuvvetin varsayimsal kurye parcacigi olarak dusunulen graviton ile ayni ozelliklere sahip olduklarini fark etmislerdir Schwarz ve Scherk sicim kuraminin unlu olmamasinin sebebinin fizikcilerin kuramin kapsamini kucumsemelerinden kaynaklandigini savunmustur Bu su an bircok ogrenciye ogretilmekte olan gelismesini saglamistir Sicim kurami uzay zamanda sicimlerin hareketini tanimlayan gore formullestirilmistir Teller gibi sicimler de potansiyel enerjilerini en dusuk seviyeye cekmeye calisirlar ancak enerjinin korunumu sicimleri yok olmaktan korur ve bunun yerine sallanma hareketi yaparlar Sicimlere kuantum mekanigindeki dusunceleri uygulayarak sicimlerin farkli sekillerde titresim hareketlerini ortaya cikarmak mumkundur ayrica her titresim hali farkli bir parcacik olarak gorunur Her bir parcacigin kutlesi ve parcacigin etkilesebilecegi bicim sicimlerin titresim hareketlerine ozunde sicimlerinin sesinin notasi gore belirlenir Notalarin her bir cizelgesi farkli cesit bir parcaciga karsilik gelir ve bu kuramdaki tayf olarak belirlenmistir Ilk modeller cok farkli ve tam bir dongu saglamaya calisan birbirine yakin uc noktalari olan iki acik sicimi de kapsar Sicimlerin farkli tayflar ureten iki cesidi belli belirsiz farkli davranabilirler Tum modern sicim kuramlari bu iki tipi kullanmazlar bazilari kapali bir cesitliligi kapsarlar Ilk bulunan ve sadece bozonlari kapsayan sicim modeli bazi sorunlara sahiptir En onemli sorun kuramin uzay zaman bozulmasinin sonucu olarak cok buyuk bir duzensizlige sahip olmasidir Ek olarak isminden de anlasilabilecegi gibi parcaciklarin tayflari foton gibi parcaciklarin hallerine benzer davranislar gosteren bozonlari icerirler Bozonlar Evren in onemli unsurlarina olmasina ragmen Evren in tek bilesenleri degillerdir Sicim kuraminin fermiyon tayflarini nasil icerdigini arastirmak bozonlar ve fermiyonlar arasindaki matematiksel iliskiyi izleyen supersicim kuraminin bulunmasina vesile olmustur Fermiyonik titresimleri iceren sicim kuramlari bircok cesidi kesfedilmis olan supersicim kuramlari olarak bilinirler 1984 1989 ilk super sicim devrimiIlk supersicim devrimi 1984 1986 yillari arasindaki kesiflerden olusan bir zaman cizelgesidir Bu devrimle birlikte sicim kuraminin tum temel parcaciklari ve bu parcaciklar arasindaki etkilesimleri aciklayabilecek kadar kapsamli bir kuram oldugu kesfedilmistir Yuzlerce fizikci fiziksel kuramlarin birlesimi olarak dusunulmeye baslanan sicim kurami uzerinde calismaya baslamistir Bu yenilikler 1984 yilinda Green Schwarz mekanizmasi araciligiyla tip I sicim kuramindaki bir anormallik iptalinin kesfi ile baslamistir 1985 yilinda bulunan heterotik sicimlerde bazi cigir acan kesiflerden biridir Ayrica 1985 yilinda Calabi Yau dagiticisina N 1 supersimetrisi uygulandiginda alti fazladan boyutun da sikistirilmasi gerektigi fark edilmistir Discover Dergisi nin 1986 daki Kasim sayisinda ise Gary Taubes sicim kuramini Artik Her Sey Sicimlere Bagli adli kapak konusu hikayesi ile halka aciklamaya calismistir 1994 2000 Ikinci supersicim devrimi1990 li yillarin basinda Edward Witten ve diger bilim adamlari 11 boyutun farkli sinirlari olan M kurami adindaki farkli supersicim kuramlarini kesfettiler Bu kesifler 1994 ve 1997 yillari arasinda gerceklesen ikinci bir supersicim devrimini tetikledi Supersicim kuramlarinin yeni versiyonlari umuldugu gibi yeni esitliklerle birlestirildiler Bunlar S ikililigi T ikililigi U ikililigi ayna simetrisi ve genel manifold gecisleridir Ayni zamanda 11 boyutlu M kuramina sicimlerin farkli kuramlari da eklendi 1990 li yillarin ortalarinda Joseph Polchinski daha fazla boyuta ihtiyac duyan D membrani adinda bir kuram kesfetti Bu gelismeler supersicim kuramina cok fazla matematiksel yapi eklemis ayni zamanda kurama gercekci kozmolojik model eklenmesi ihtimalini de arttirmistir Bu cozumlemeler ozellikle ozel membranlar olan D membranlarinin cozumlemeleri AdS CFT benzerliginin yolunu acmis kara deliklerin termodinamik olculerini mikroskobik anlama da yardimci olmus ve bircok farkli gelisme konusunda katki saglamistir 1997 yilinda Juan Maldacena sicim kurami ve N 4 supersimetrik Yang Mills kurami da denilen olcum kurami arasinda bir iliski tahmin etmistir Bu tahmin AdS CFT uyumu olarak adlandirilmis ve kuramin alaninda cok fazla ilgi uyandirmis ve kabul edilmistir Bu holografik prensip kara delikler hakkinda oldukca fazla cikarimlarda bulunabilmeyi saglayan kutlecekimsel etkilesimin dogasi icin ve fizikteki yerelsellik ve bilgi icin oldukca onemli ve somut bir kavrayisidir 2000 li Yillar2000 li yillarda sicim kuraminin dogasinin kesfiyle sicim kuraminda bircok sayida esitsiz vaka bulundugu ve bu durumun sicim kuraminin sonunda evrenbilimini kapsayabilecegi anlamina geldigi dusunulmustur