Ruanda Soykırımı, Ruanda'da 1994 yılında yaklaşık yüz gün içinde 800.000 Tutsi ve ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular () tarafından öldürülmesi olayıdır. Katliam, Tutsi destekli isyancı Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kagame'ye bağlı güçlerce, Hutu ağırlıklı hükûmetin düşürülmesi ile son buldu. Ardından yönetimden güç alan Tutsilerin öç bahanesiyle saldırması sonucu yüzbinlerce Hutu, komşu Zaire'ye (Kongo Cumhuriyetine) sığındı. Fransa, soykırımı gerçekleştiren Hutu hükûmetinin o dönem içerisinde en yakın dostu ve destekçisi olması sebebiyle Ruanda Soykırımı'ndan en fazla sorumlu tutulan ülkedir.
Öncesi
'nda Ruanda, bölgede neredeyse hiç Alman olmamasına rağmen egemen devletlerce Almanya idaresine verildi. Doğal kaynaklar açısından zengin diğer devletler varken, kendi payına bu fakir ve karasal devletin düşmesinde yarar görmeyen Almanya, 1907'ye kadar ülkeye bir idareci bile göndermedi. I. Dünya Savaşı'nın ardından Ruanda yönetimi Belçika'ya verildi. Belçikalılar Almanların aksine yönetimle daha fazla ilgilendiler. Doğal yaşam ihtiyaçlarını karşılamak dışında çalışmayan Ruandalılara kahve tarlalarında çalışma zorunluluğu ve çalışmayanlar için kırbaçla cezalandırma gibi yeni kurallar getirildi.
Ülkede o zaman yaşayanların %90'ı Hutu, %9'u Tutsi, %1'i ise Pigmeydi. Pigmeler yaşam alanı ve kültür olarak diğerlerinden farklı olsa da, o güne kadar bir arada yaşayan Tutsi ve Hutular birbirlerinden çok farklı görülmüyordu. Afrika siyasetinde yönetici ve yöneten unsurların birbirinden ayrılması prensibini uygulayan Belçikalılar bu politikayı Ruanda için kontrolün elde tutulmasının garantisi olarak gördüler ve bölgede bulunan azınlıktaki Tutsileri, Hutulara karşı desteklemek amacıyla ırka dayalı bazı ayrıcalıklar verdiler. Koloni güçlerine kolaylık olması amacıyla, herkese ırkını gösteren kimlikler dağıtıldı. Tutsi ve Hutuların aslında ortak olan dil-gelenek-etik geçmişleri ve kültürleri yok sayılarak, bir tür yapay ırksal ayrımcılığa başlandı. Belçikalı yöneticiler ayrımcılığı körüklemek amacıyla, işe alımlardan hastane kabullerine kadar bütün kararları ırksal farklılıklara göre almaya başladılar. Bu dönemde Tutsiler, Hutulara göre çok daha iyi yaşam şartlarına ve daha iyi işlere kavuştu. İnsanların hangi ırktan olduğuna karar verilirken bazı objektiflikten uzak ve akıl dışı kriterler kullanılmıştır. Etiyopya kökenli olduğuna inanılan Nuh'un soyuna dayandırılan Tutsilerin daha ince yapılı ve narin bir görünüşe sahip olduğu iddia edilmiş ve uzun boy, güzel görünüm gibi fiziki özellikleri olanlar Tutsi sayılmıştır. Bunun yanında zengin olanlar, örneğin, 10 inekten daha fazlasına sahip olanlar da Tutsi olarak kaydedilmiştir.
Daha sonra üniversiteler, eğitim ve sosyal olanaklar Hutulara neredeyse tamamen kapanmıştır. 1950'lere kadar Tutsileri Hutulardan üstün tutma siyaseti güden Belçika, bu tarihten sonra savaşın ardından özgürlükçü akımların güç kazanması üzerine, Hutuların üzerindeki baskıyı hafifletmiş, hatta zamanla, sayıca üstünlüklerinden ötürü Hutuları desteklemeye yönelmiştir. Bunun bir sebebi de, uzun vadede ülkedeki yönetimin seçimler aracılığı ile sayıca üstün Hutulara geçme olasılığının artmasıdır. Belçika; Ruanda ve Burundi'yi, 1962 yılında her iki devlet bağımsızlıklarını kazanana kadar yönetti. Bu dönemdeki Belçika yönetimi tıpkı İngilizlerin Güney Afrika Cumhuriyeti'nde uyguladıkları gibi, yerli halk üzerinde acımasız ve adaletsiz olmakla suçlanmıştır.
Başlangıcı
II. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle, bağımsızlığa hazırlamak amacıyla Ruanda yönetimi Birleşmiş Milletlere verildi. Beklenen şekilde yapılan seçimlerde Hutu milliyetçisi PARMEHUTU Hareketi (Hutu Özgürlük Hareketi) iktidara geldi. İktidara geldikleri andan itibaren, Belçikalıların desteğiyle, eski yönetimin uzantısı sayılan Tutsilere karşı hemen her bölgede çeşitli faaliyetlerde bulundular. Bu faaliyetlerin sonucunda 20 bin ila 100 bin arasında Tutsi öldürüldü, 160 bin kadarı da komşu ülkelere, Tanzanya ve Uganda'ya sığındı.
Bağımsızlık kazanılmasından sonra PARMEHUTU yönetimi, tek parti iktidarı sırasında da Hutu milliyetçisi bir politika izledi. 1964 ve daha sonra 1974'teki pogrom adı verilen olaylarda birçok Tutsi öldürüldü ya da sürüldü. Bu olaylar sırasında Tutsi öldüren Hutular devlet tarafından korundu. Göstermelik bir iki olay dışında kimse yargılanıp cezalandırılmadı. Tutsilerin nüfusa oranları olan %9 oranı bütün ülkede üst limit olarak tanımlanarak Parlamento başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlardaki eğitimli Tutsiler işten çıkarıldı ve sürgüne zorlandı.
1973'te Hutu Juvénal Habyarimana bir darbeyle iktidarı ele geçirip, PARMEHUTU hareketine son verdi. Ancak kendisi de bir Hutu milliyetçisi olduğundan Tutsiler açısından pek fazla değişiklik olmadı.
1980 yılına kadar komşu ülkelerdeki Tutsi nüfusu 500 binlere kadar ulaştı. Eğitimli ve kalifiye kişiler olmaları sebebiyle gittikleri ülkelerdeki önemli kadroları ele geçirerek ülkelerine dönüş için organize olmaya çalıştılar. Bu amaçla kurulan "Ruanda Yurtseverler Birliği" (RYB) Ruanda hükûmetine baskı kurmaya çalıştı ancak politik bir çözüme varılamadı.
Uganda'daki kamplarından çıkıp Ruanda'da hükûmetle silahlı mücadeleye başladıkları 1 Ocak 1990'dan 1992'ye kadar bir iç savaş yaşandı ancak Ağustos'ta imzalanan ateşkesle geçici olarak savaş durduruldu. Bu sürede soruna "kalıcı çözüm" bulmak isteyen aşırı uçtan Hutular aldıkları kararları hayata geçirmeye karar verdiler.
En ücra köylere kadar her yerde Interahamwe adı verilen yerel yarı-askeri örgütler kurularak Tutsiler ve ılımlı Hutular fişlendi. Ülkenin ekonomisi silah alımına uygun olmadığı için Çin'e yüzbinlerce satır siparişi verildi. Satır verilemeyenlere ise, sivri uçlu sopalar verilerek bunları yakında başlayacak olan "böcek" avında kullanmaları söylendi. Bütün bu hazırlıkların farkında olan Hutu hükûmeti önlem olarak hiçbir şey yapmamıştır.
6 Nisan 1994'te tarihin gördüğü en kanlı katliamlardan birisi radyoda yapılan anonslarla başladı. O gün, bir Hutu olan devlet başkanının uçağı düşürüldü. Ülkede yaşanan kaostan faydalanan üyeleri ellerindeki listelere bakarak, eğitimli Tutsi ve ılımlı Hutular başta olmak üzere kıyıma başladılar.
Somali başarısızlığının etkisiyle bölgeden uzak durmak isteyen ABD, baskı yaparak ve bölgede öldürülen 10 BM askerini sebep göstererek, BM askerlerinin çekilmesini sağladı. Bunun üzerine katliam daha da şiddetlendi. Hutu milisleri, neredeyse ellerine geçen her aletle, balta, bıçak, satır, taş ile Tutsileri öldürmeye başladılar. Parası olan Tutsiler kurşun parası vererek, acısız ölümü satın alıyorlardı, olmayanlar ise en acımasız şekilde öldürülüyordu. Öldürmekten yorulan Hutular, Tutsilerin kaçmasını önlemek maksadıyla aşil tendonlarını kesiyor, dinlendikten sonra katliamlarına devam ediyorlardı. Kilisede rahipler, hastanede doktorlar, ellerindeki Tutsileri cellatlarına teslim ediyorlardı.
Ceset saklanabilecek her yer cesetlerle dolmuş, cesetlere saldıran köpeklere sinirlenen Hutular, o dönemde neredeyse ülkedeki tüm köpekleri öldürerek yok etmişlerdir. Dünyadaki soykırımlara seyirci kalmayacağını söyleyen Fransa ve ABD gibi ülkeler, bölgeye müdahale etmemek için BM'de soykırım sözcüğünü içeren tüm önergelerde değişiklik isteyerek, belgelerden çıkartılmasını istemişlerdir.
Katliam haberlerini alan üyeleri ülkenin doğusundan girip katliamcılarla savaşarak başkente kadar ülkeyi ele geçirdiler. O ana kadar bölgeye müdahaleden uzak durmaya çalışan Fransa, ani bir kararla, katliamı destekleyen ve o anda legal olarak tanınan Hutu hükûmetine askeri yardıma başladı. Bölgede hızla ilerleyen Fransız askerleri, Kigali'nin batısından Kongo'ya kadar olan bölgenin yönetimini ele geçirdi ve oraya RYB askerlerinin girmesini engelleyip, bölgedeki katliama müdahale etmedi. O ana kadar 600 bin insan öldürülmüşken, kendi sorumlulukları altındaki bölgede 200 bin kişinin daha öldürülmesine seyirci kaldılar.
100 gün içinde bölgede 800.000'e yakın insan öldürülmüş, 2.000.000 Hutu, Tutsilerin ve RYB askerlerinin öç almasından çekindiği için komşu ülkelere mülteci olarak sığınmıştır. Tüm devlet kurumları çökmüş, ekili alan kalmamıştır.
Nedenleri
Soykırımın nedeni olarak, Avrupa kaynaklı ırk temeline dayalı teoriler de öne sürülmektedir. Avrupa'da o dönemde, ırk üzerine düşünce üreten bazı çevrelerce, Ruanda bölgesinde yaşayan insanların, ari ırk ile aşağı ırk olarak kabul edilen zenciler arasında bir tür geçiş ırkı olduğu iddia edilmiştir. Bu yüzden Hutuların, Tutsileri gerçek Ruandalı olarak değil, kendilerini sürekli aşağılayan ve sömüren Avrupalıların ülkelerindeki işgalci akrabaları olarak değerlendirdikleri iddia edilmiştir. Benzer olaylar başka ülkelerde örneğin Sudan'da da görülmüştür.
Bir başka neden olarak, özelikle Tutsi bölgelerinde kalan verimli tarım alanlarının Hutularca ele geçirilme isteği de gösterilmektedir. Zengin komşularının mallarını ele geçirmek isteyen Hutuların, özellikle Tutsileri öldürdükleri ve katliamın bir anda yayıldığı da düşünülmektedir.
Sorumluları
Yaşanan katliamın ardından, sorumluların tespit edilmesi ve yargılanması için çalışmalar yapılmıştır. Ancak sorumluların sayısının fazlalığı ve yaşanan olayların yıkıcılığı yüzünden, yargılamada bazı sorunlar yaşanmıştır. Katliam sırasında neredeyse tümüyle yok olan devlet kurumlarının olmaması sebebiyle, katliam sanıklarının büyük kısmı kendi köylerinde yaşamaya devam etmiştir. Katliamın acısının halk üzerinde yarattığı etkinin dindirilmesi amacıyla, halkın kendi kuracağı mahkemelerde alacağı kararların adli olarak tanınacağının bildirilmesi üzerine "halk mahkemeleri" (gacaca) 3'ten fazla insan öldürenleri yargılamış ve halk kendi cezasını kendisi vermiştir. Daha büyük suçlular için Birleşmiş Milletler gözetiminde Arusha Tanzanya'da bir uluslararası suç mahkemesi kurularak yargılamalar sürdürülmüştür.
Sonuçlar
Bütün politik ve ekonomik yardımlara rağmen Ruanda, yaşanan soykırımın şokunu atlatamamıştır. Ülkenin yakınında meydana gelen Kongo savaşları sebebiyle ülkede ekonomik ve sosyal açıdan istenen ilerleme sağlanamamıştır. 1999'da katliamın ardından yapılan ilk seçim de politik istikrarı sağlayamamıştır.
31 Mart 2005'te, 'nın ardından kurulan (FDLR), soykırımı kınayarak iç savaşa son verdiğini açıklamıştır.
Hayvanlara etkileri
Kurulduğu 1934'ten beri birçok ziyaretçi ağırlayan 'nda rehberlik yapan soykırımdan gelen mültecilerin parkın değişik bölgelerine inekleriyle beraber yerleştiğini, parktaki aslanların ineklere saldırmasının ardından insanların da aslanları zehirlemeye başladığını belirtmiştir. Soykırım öncesinde 300 kadar aslanın yaşadığı bu alanda 5 yıl içerisinde tüm aslanların öldürüldüğünü ifade eden Hermann, bu hayvanların günümüzde tekrar parka kazandırılmaya başladığını belirtmiştir.
İddialar
Fransa ve ABD'nin özellikle bölgede katliamı başlatan Hutu'ların engellenebileceği zamanlarda Birleşmiş Milletler'i işlevsiz kılmaya yönelik diplomatik girişimleri bu iddialara temel teşkil eder. Ayrıca Fransa Eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil. şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Le Figaro, 12 Ocak 1998)
1992 yılında Ruanda Cumhurbaşkanlığı Muhafızları'nı eğitmek için bölgede bulunan emekli Ulusal Jandarma Müdahale Grubu Komutan Yardımcısı Thierry Prungnaud, devlet radyosu France-Culture’e verdiği mülakatta “1992 yılında Fransız askerlerinin Ruandalı sivil milislere atış eğitimi verdiğini gördüm.” diyerek Fransa'nın henüz anlaşılamayan sorumluluğuna değinmiştir. Emekli komutan, mülakatı yapan gazetecinin ‘Fransa’nın Ruandalı milisleri eğittiğini reddettiğini’ hatırlatması üzerine “Fransa bunu her zaman inkâr etti, başka şeyler gibi. Ama önemli değil, ben doğruluyorum.” şeklinde cevap vererek benzer iddialara destek vermiştir.
Kaynakça
- ^ Pehlivanoğlu Işıl. Assia Djebar'ın L'amour, la Fantasia ve la Disparition de la Langue Française Başlıklı Romanlarında Sömürgecilik Ekseninde Dil ve Kimlik. T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Batı Dilleri ve Edebiyatları (Fransız Dili ve Edebiyatı) Anabilim Dalı. 2010. URL:http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/6288/ışıl_pehlivanoğlu_tez.pdf.pdf 8 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde .. Erişim tarihi: 2011-12-31. (Archived by WebCite® at http://www.webcitation.org/64LWMWPPu[])
- ^ Yükselen Afrika. Ankara: Anadolu Ajansı Yayınları. Temmuz 2018. s. 189.
Dış bağlantılar
- Devlet Başkanı Kegame'nin açıklaması: 'Fransa soykırıma ortak'12 Temmuz 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Fransa Müdahalesine İlişkin İddialar27 Kasım 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Ayrıca bakınız
- Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi
- Hotel Ruanda, Ruanda soykırımını konu alan sinema filmi
- Shooting Dogs, Ruanda soykırımını konu alan sinema filmi
- Shake Hands with the Devil, Ruanda soykırımını konu alan sinema filmi
- Sometimes in April, Ruanda soykırımını konu alan televizyon filmi
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Ruanda Soykirimi Ruanda da 1994 yilinda yaklasik yuz gun icinde 800 000 Tutsi ve ilimli Hutu nun asiri uc Hutular tarafindan oldurulmesi olayidir Katliam Tutsi destekli isyanci Ruanda Vatansever Cephesi lideri Paul Kagame ye bagli guclerce Hutu agirlikli hukumetin dusurulmesi ile son buldu Ardindan yonetimden guc alan Tutsilerin oc bahanesiyle saldirmasi sonucu yuzbinlerce Hutu komsu Zaire ye Kongo Cumhuriyetine sigindi Fransa soykirimi gerceklestiren Hutu hukumetinin o donem icerisinde en yakin dostu ve destekcisi olmasi sebebiyle Ruanda Soykirimi ndan en fazla sorumlu tutulan ulkedir Katliamda oldurulen Tutsilere ait kafataslariNyamata Anit Alani Ruanda Oncesi nda Ruanda bolgede neredeyse hic Alman olmamasina ragmen egemen devletlerce Almanya idaresine verildi Dogal kaynaklar acisindan zengin diger devletler varken kendi payina bu fakir ve karasal devletin dusmesinde yarar gormeyen Almanya 1907 ye kadar ulkeye bir idareci bile gondermedi I Dunya Savasi nin ardindan Ruanda yonetimi Belcika ya verildi Belcikalilar Almanlarin aksine yonetimle daha fazla ilgilendiler Dogal yasam ihtiyaclarini karsilamak disinda calismayan Ruandalilara kahve tarlalarinda calisma zorunlulugu ve calismayanlar icin kirbacla cezalandirma gibi yeni kurallar getirildi Ulkede o zaman yasayanlarin 90 i Hutu 9 u Tutsi 1 i ise Pigmeydi Pigmeler yasam alani ve kultur olarak digerlerinden farkli olsa da o gune kadar bir arada yasayan Tutsi ve Hutular birbirlerinden cok farkli gorulmuyordu Afrika siyasetinde yonetici ve yoneten unsurlarin birbirinden ayrilmasi prensibini uygulayan Belcikalilar bu politikayi Ruanda icin kontrolun elde tutulmasinin garantisi olarak gorduler ve bolgede bulunan azinliktaki Tutsileri Hutulara karsi desteklemek amaciyla irka dayali bazi ayricaliklar verdiler Koloni guclerine kolaylik olmasi amaciyla herkese irkini gosteren kimlikler dagitildi Tutsi ve Hutularin aslinda ortak olan dil gelenek etik gecmisleri ve kulturleri yok sayilarak bir tur yapay irksal ayrimciliga baslandi Belcikali yoneticiler ayrimciligi koruklemek amaciyla ise alimlardan hastane kabullerine kadar butun kararlari irksal farkliliklara gore almaya basladilar Bu donemde Tutsiler Hutulara gore cok daha iyi yasam sartlarina ve daha iyi islere kavustu Insanlarin hangi irktan olduguna karar verilirken bazi objektiflikten uzak ve akil disi kriterler kullanilmistir Etiyopya kokenli olduguna inanilan Nuh un soyuna dayandirilan Tutsilerin daha ince yapili ve narin bir gorunuse sahip oldugu iddia edilmis ve uzun boy guzel gorunum gibi fiziki ozellikleri olanlar Tutsi sayilmistir Bunun yaninda zengin olanlar ornegin 10 inekten daha fazlasina sahip olanlar da Tutsi olarak kaydedilmistir Daha sonra universiteler egitim ve sosyal olanaklar Hutulara neredeyse tamamen kapanmistir 1950 lere kadar Tutsileri Hutulardan ustun tutma siyaseti guden Belcika bu tarihten sonra savasin ardindan ozgurlukcu akimlarin guc kazanmasi uzerine Hutularin uzerindeki baskiyi hafifletmis hatta zamanla sayica ustunluklerinden oturu Hutulari desteklemeye yonelmistir Bunun bir sebebi de uzun vadede ulkedeki yonetimin secimler araciligi ile sayica ustun Hutulara gecme olasiliginin artmasidir Belcika Ruanda ve Burundi yi 1962 yilinda her iki devlet bagimsizliklarini kazanana kadar yonetti Bu donemdeki Belcika yonetimi tipki Ingilizlerin Guney Afrika Cumhuriyeti nde uyguladiklari gibi yerli halk uzerinde acimasiz ve adaletsiz olmakla suclanmistir BaslangiciII Dunya Savasi nin bitmesiyle bagimsizliga hazirlamak amaciyla Ruanda yonetimi Birlesmis Milletlere verildi Beklenen sekilde yapilan secimlerde Hutu milliyetcisi PARMEHUTU Hareketi Hutu Ozgurluk Hareketi iktidara geldi Iktidara geldikleri andan itibaren Belcikalilarin destegiyle eski yonetimin uzantisi sayilan Tutsilere karsi hemen her bolgede cesitli faaliyetlerde bulundular Bu faaliyetlerin sonucunda 20 bin ila 100 bin arasinda Tutsi olduruldu 160 bin kadari da komsu ulkelere Tanzanya ve Uganda ya sigindi Bagimsizlik kazanilmasindan sonra PARMEHUTU yonetimi tek parti iktidari sirasinda da Hutu milliyetcisi bir politika izledi 1964 ve daha sonra 1974 teki pogrom adi verilen olaylarda bircok Tutsi olduruldu ya da suruldu Bu olaylar sirasinda Tutsi olduren Hutular devlet tarafindan korundu Gostermelik bir iki olay disinda kimse yargilanip cezalandirilmadi Tutsilerin nufusa oranlari olan 9 orani butun ulkede ust limit olarak tanimlanarak Parlamento basta olmak uzere tum kurum ve kuruluslardaki egitimli Tutsiler isten cikarildi ve surgune zorlandi 1973 te Hutu Juvenal Habyarimana bir darbeyle iktidari ele gecirip PARMEHUTU hareketine son verdi Ancak kendisi de bir Hutu milliyetcisi oldugundan Tutsiler acisindan pek fazla degisiklik olmadi 1980 yilina kadar komsu ulkelerdeki Tutsi nufusu 500 binlere kadar ulasti Egitimli ve kalifiye kisiler olmalari sebebiyle gittikleri ulkelerdeki onemli kadrolari ele gecirerek ulkelerine donus icin organize olmaya calistilar Bu amacla kurulan Ruanda Yurtseverler Birligi RYB Ruanda hukumetine baski kurmaya calisti ancak politik bir cozume varilamadi Uganda daki kamplarindan cikip Ruanda da hukumetle silahli mucadeleye basladiklari 1 Ocak 1990 dan 1992 ye kadar bir ic savas yasandi ancak Agustos ta imzalanan ateskesle gecici olarak savas durduruldu Bu surede soruna kalici cozum bulmak isteyen asiri uctan Hutular aldiklari kararlari hayata gecirmeye karar verdiler En ucra koylere kadar her yerde Interahamwe adi verilen yerel yari askeri orgutler kurularak Tutsiler ve ilimli Hutular fislendi Ulkenin ekonomisi silah alimina uygun olmadigi icin Cin e yuzbinlerce satir siparisi verildi Satir verilemeyenlere ise sivri uclu sopalar verilerek bunlari yakinda baslayacak olan bocek avinda kullanmalari soylendi Butun bu hazirliklarin farkinda olan Hutu hukumeti onlem olarak hicbir sey yapmamistir 6 Nisan 1994 te tarihin gordugu en kanli katliamlardan birisi radyoda yapilan anonslarla basladi O gun bir Hutu olan devlet baskaninin ucagi dusuruldu Ulkede yasanan kaostan faydalanan uyeleri ellerindeki listelere bakarak egitimli Tutsi ve ilimli Hutular basta olmak uzere kiyima basladilar Somali basarisizliginin etkisiyle bolgeden uzak durmak isteyen ABD baski yaparak ve bolgede oldurulen 10 BM askerini sebep gostererek BM askerlerinin cekilmesini sagladi Bunun uzerine katliam daha da siddetlendi Hutu milisleri neredeyse ellerine gecen her aletle balta bicak satir tas ile Tutsileri oldurmeye basladilar Parasi olan Tutsiler kursun parasi vererek acisiz olumu satin aliyorlardi olmayanlar ise en acimasiz sekilde olduruluyordu Oldurmekten yorulan Hutular Tutsilerin kacmasini onlemek maksadiyla asil tendonlarini kesiyor dinlendikten sonra katliamlarina devam ediyorlardi Kilisede rahipler hastanede doktorlar ellerindeki Tutsileri cellatlarina teslim ediyorlardi Ceset saklanabilecek her yer cesetlerle dolmus cesetlere saldiran kopeklere sinirlenen Hutular o donemde neredeyse ulkedeki tum kopekleri oldurerek yok etmislerdir Dunyadaki soykirimlara seyirci kalmayacagini soyleyen Fransa ve ABD gibi ulkeler bolgeye mudahale etmemek icin BM de soykirim sozcugunu iceren tum onergelerde degisiklik isteyerek belgelerden cikartilmasini istemislerdir Katliam haberlerini alan uyeleri ulkenin dogusundan girip katliamcilarla savasarak baskente kadar ulkeyi ele gecirdiler O ana kadar bolgeye mudahaleden uzak durmaya calisan Fransa ani bir kararla katliami destekleyen ve o anda legal olarak taninan Hutu hukumetine askeri yardima basladi Bolgede hizla ilerleyen Fransiz askerleri Kigali nin batisindan Kongo ya kadar olan bolgenin yonetimini ele gecirdi ve oraya RYB askerlerinin girmesini engelleyip bolgedeki katliama mudahale etmedi O ana kadar 600 bin insan oldurulmusken kendi sorumluluklari altindaki bolgede 200 bin kisinin daha oldurulmesine seyirci kaldilar 100 gun icinde bolgede 800 000 e yakin insan oldurulmus 2 000 000 Hutu Tutsilerin ve RYB askerlerinin oc almasindan cekindigi icin komsu ulkelere multeci olarak siginmistir Tum devlet kurumlari cokmus ekili alan kalmamistir NedenleriSoykirimin nedeni olarak Avrupa kaynakli irk temeline dayali teoriler de one surulmektedir Avrupa da o donemde irk uzerine dusunce ureten bazi cevrelerce Ruanda bolgesinde yasayan insanlarin ari irk ile asagi irk olarak kabul edilen zenciler arasinda bir tur gecis irki oldugu iddia edilmistir Bu yuzden Hutularin Tutsileri gercek Ruandali olarak degil kendilerini surekli asagilayan ve somuren Avrupalilarin ulkelerindeki isgalci akrabalari olarak degerlendirdikleri iddia edilmistir Benzer olaylar baska ulkelerde ornegin Sudan da da gorulmustur Bir baska neden olarak ozelikle Tutsi bolgelerinde kalan verimli tarim alanlarinin Hutularca ele gecirilme istegi de gosterilmektedir Zengin komsularinin mallarini ele gecirmek isteyen Hutularin ozellikle Tutsileri oldurdukleri ve katliamin bir anda yayildigi da dusunulmektedir SorumlulariYasanan katliamin ardindan sorumlularin tespit edilmesi ve yargilanmasi icin calismalar yapilmistir Ancak sorumlularin sayisinin fazlaligi ve yasanan olaylarin yikiciligi yuzunden yargilamada bazi sorunlar yasanmistir Katliam sirasinda neredeyse tumuyle yok olan devlet kurumlarinin olmamasi sebebiyle katliam saniklarinin buyuk kismi kendi koylerinde yasamaya devam etmistir Katliamin acisinin halk uzerinde yarattigi etkinin dindirilmesi amaciyla halkin kendi kuracagi mahkemelerde alacagi kararlarin adli olarak taninacaginin bildirilmesi uzerine halk mahkemeleri gacaca 3 ten fazla insan oldurenleri yargilamis ve halk kendi cezasini kendisi vermistir Daha buyuk suclular icin Birlesmis Milletler gozetiminde Arusha Tanzanya da bir uluslararasi suc mahkemesi kurularak yargilamalar surdurulmustur SonuclarButun politik ve ekonomik yardimlara ragmen Ruanda yasanan soykirimin sokunu atlatamamistir Ulkenin yakininda meydana gelen Kongo savaslari sebebiyle ulkede ekonomik ve sosyal acidan istenen ilerleme saglanamamistir 1999 da katliamin ardindan yapilan ilk secim de politik istikrari saglayamamistir 31 Mart 2005 te nin ardindan kurulan FDLR soykirimi kinayarak ic savasa son verdigini aciklamistir Hayvanlara etkileri Kuruldugu 1934 ten beri bircok ziyaretci agirlayan nda rehberlik yapan soykirimdan gelen multecilerin parkin degisik bolgelerine inekleriyle beraber yerlestigini parktaki aslanlarin ineklere saldirmasinin ardindan insanlarin da aslanlari zehirlemeye basladigini belirtmistir Soykirim oncesinde 300 kadar aslanin yasadigi bu alanda 5 yil icerisinde tum aslanlarin olduruldugunu ifade eden Hermann bu hayvanlarin gunumuzde tekrar parka kazandirilmaya basladigini belirtmistir IddialarFransa ve ABD nin ozellikle bolgede katliami baslatan Hutu larin engellenebilecegi zamanlarda Birlesmis Milletler i islevsiz kilmaya yonelik diplomatik girisimleri bu iddialara temel teskil eder Ayrica Fransa Eski Cumhurbaskani Francois Mitterrand O ulkelerde bir soykirim yasanmasi o kadar da onemli bir sey degil seklinde aciklamada bulunmustur Le Figaro 12 Ocak 1998 1992 yilinda Ruanda Cumhurbaskanligi Muhafizlari ni egitmek icin bolgede bulunan emekli Ulusal Jandarma Mudahale Grubu Komutan Yardimcisi Thierry Prungnaud devlet radyosu France Culture e verdigi mulakatta 1992 yilinda Fransiz askerlerinin Ruandali sivil milislere atis egitimi verdigini gordum diyerek Fransa nin henuz anlasilamayan sorumluluguna deginmistir Emekli komutan mulakati yapan gazetecinin Fransa nin Ruandali milisleri egittigini reddettigini hatirlatmasi uzerine Fransa bunu her zaman inkar etti baska seyler gibi Ama onemli degil ben dogruluyorum seklinde cevap vererek benzer iddialara destek vermistir Kaynakca Pehlivanoglu Isil Assia Djebar in L amour la Fantasia ve la Disparition de la Langue Francaise Baslikli Romanlarinda Somurgecilik Ekseninde Dil ve Kimlik T C Ankara Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Bati Dilleri ve Edebiyatlari Fransiz Dili ve Edebiyati Anabilim Dali 2010 URL http acikarsiv ankara edu tr browse 6288 isil pehlivanoglu tez pdf pdf 8 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde Erisim tarihi 2011 12 31 Archived by WebCite at http www webcitation org 64LWMWPPu olu kirik baglanti Yukselen Afrika Ankara Anadolu Ajansi Yayinlari Temmuz 2018 s 189 Dis baglantilarDevlet Baskani Kegame nin aciklamasi Fransa soykirima ortak 12 Temmuz 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde Fransa Mudahalesine Iliskin Iddialar27 Kasim 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde Ayrica bakinizRuanda Uluslararasi Ceza Mahkemesi Hotel Ruanda Ruanda soykirimini konu alan sinema filmi Shooting Dogs Ruanda soykirimini konu alan sinema filmi Shake Hands with the Devil Ruanda soykirimini konu alan sinema filmi Sometimes in April Ruanda soykirimini konu alan televizyon filmi