Sanatana Dharma (Sanskrit: सनातन धर्म), Hinduizm için Sanskritçe ve diğer Hint dillerinde Vaidika Dharma ile birlikte kullanılan alternatif bir adlandırmadır. Bu terim sınıf, kast veya mezhep farkı gözetmeksizin tüm Hindulara yüklenen "ebedî" ve mutlak görevler ile dinî olarak emredilen uygulamaları ifade eder. Bu dinî uygulamaları takip eden kişiyeyse Sanatani veya Dharmi adları verilir.
Adlandırma
Tarihî kaynakların verdiği bilgilere göre yaklaşık milattan önce ikinci binyılın ortalarında Hindistan'a gelen Ariler bu bölgede yaşayan yerli Dravidyen halk ile karşılaşmıştır. Her iki halkın inanç ve geleneklerinin birbiriyle kaynaşması sonucu ortak bir dinî yapı gelişmiştir. Bu dinî sistem Hint kıtasında ortaya çıkan farklı inanç ve gelenekleri harmanlayarak gelişimini sürdürmüştür. Belli bir kurucusu ve standart bir amentüsü bulunmayan bu dinî yapı, tarihsel süreçte farklı isimlerle anılmıştır.
- Hinduizm: Hindu kelimesi, Sanskritçede "nehir" anlamına gelen sindhu kelimesinden türemiştir. Persler telaffuz farkından dolayı Sindhu Nehri etrafında yaşayan kimseleri ifade ederken Hindu tabirini kullanmışlardır. Hinduizm ise Hinduların asırlardır süre gelen dinini tanımlamak üzere Batılılarca kullanılmış bir isimlendirmedir.
- Brahmanizm: Arapça kaynaklarda Berâhime, Batılı kaynaklarda Brahmanizm ile genelde MÖ 2000 ile milattan önce beşinci asır arasını kapsayan erken dönem Hinduizm kastedilir. Böyle bir isimlendirmenin ortaya çıkmış olması, bu dönemde din adamı sınıfını oluşturan Brahminlerin gücü elinde bulundurmaları ve halk arasında Brahman adı verilen yüce varlık algısının gelişmiş olmasıyla ilgilidir.
- : Vedizm ile kastedilen Veda metinlerinin ortaya çıktığı erken dönem Hinduizmdir.
- Dharma: "Din, yasa, düzen, kural" gibi manalara gelen dharma, Hindular tarafından kendi inançlarını ifade etmek üzere kullanılan bir isimlendirmedir. Nitekim onlar kendi dinlerini tanımlarken "ezelî-ebedî din" anlamında Sanatana Dharma ifadesini tercih ederler.
Tarihsel gelişimi
Klasik dönem
Hinduizmin tarihsel gelişim süreci klasik, orta ve modern dönem şeklinde üç ana başlık altında ele alınabilir. Klasik dönem, bu dinin teşekkülünden miladi dokuzuncu asra kadar geçen süreyi kapsar. Bu dönemde Hinduizmin kutsal metinleri derlenmiş, yazıya geçirilmiş ve temel inanç esasları büyük ölçüde şekillenmiştir. Hinduizm içerisinde üç ana mezhep ve altı felsefi sistem ile bunlara ait literatür ortaya çıkmıştır. Yine bu dönemde Vedalar'ın otoritesini tanımayan kimi dinî akımlar Hinduizmden ayrılarak yeni bir yol benimsemişlerdir.
Orta dönem
Orta Çağ dönemi, miladi dokuzuncu yüzyıldan on yedinci yüzyıla kadar geçen süreyi kapsar. Hinduizm açısından bu dönemde oldukça önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bunlardan biri Hint felsefi sistemlerinden Vedanta'nın canlanmasıdır. Bu felsefi sistem bireysel ruhu, Tanrı'nın bir parçası kabul eder. Varlık anlayışı hususunda teklik düşüncesine vurgu yapan bu ekol, özellikle havas kesimin dinî düşüncesinde derin tesirler meydana getirmiştir. İkinci önemli gelişme, Tanrı'ya hakiki anlamda bağlanarak kurtuluşa ulaşmanın herkes için mümkün olduğunu savunan Bhakti hareketinin oldukça geniş bir yankı uyandırmış olmasıdır. Üçüncüsüyse eklektik özellik taşıyan Sih dininin ortaya çıkmış olmasıdır. Bu dönemde dikkat çeken en önemli hadiselerden bir diğeri ise İslam'ın Türkler eliyle Hint topraklarında kalıcı olarak yerleşmeye başlaması ve Türk-İslam etkisinin Hint kültürüne kalıcı izler bırakmış olmasıdır. Orta Çağ döneminde vuku bulan bu tür gelişmeler, Hinduizmin inanç, kültür ve felsefi yapısında belli oranda dönüşümler yaşanmasını beraberinde getirmiştir.
Modern dönem
Modern dönem on sekizinci yüzyıldan başlayıp günümüze kadar gelen süreyi ihtiva eder. Bu döneme kadar (kutsal Hint toprakları) dışına çıkmak çok hoş karşılanmamışken modern dönemle birlikte Hindular çeşitli gerekçelere bağlı olarak Hindistan dışına açılmaya başlamıştır. Bu yeni durum Hinduizm içinde bir takım gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Diasporada yaşayan Hinduların dini algılayış ve yaşantı biçimleri değişime uğramıştır. Bu açıdan Hinduizm, millî ve etnik yapısından belli ölçüde kurtulmuştur. Yine Batı'da eğitim gören Hindu önderler, ülkelerine döndüklerinde bir takım geleneksel inanç ve uygulamaları sorgulamaya başlamışlardır. Haricî ve dâhilî etmenlere bağlı olarak Hinduizm içinde milliyetçi, yenilikçi, ihya edici, mistik veya eklektik yapıda yeni dinî/siyasi hareketler ortaya çıkmıştır. Hindular arasında diğer din mensupları hakkında görüş beyan etme hususunda birbirinden farklı tutumlar ortaya çıkmıştır.
Tanrı tasavvuru
Uzun bir tarihî süreçte teşekkül ettiğinden Hinduizm içinde birbirinden farklı tanrı tasavvurları ortaya çıkmıştır. Erken dönem Veda metinlerinde Varuna, İndra, Agni gibi tabiat güçlerini simgeleyen çeşitli tanrısal varlıklar ön plana çıkmıştır. İbadetler, bu tür tanrılar merkeze alınarak icra edilmiştir. Böylece onlar hoşnut edilmeye çalışılmıştır. Veda metinlerinde politeist anlayış hâkim unsur olsa da "hakikat tektir, fakat bilginler onu farklı isimlerle çağırmaktadır." gibi ifadelerde monoteist düşünceyi yansıtan anlatımlarda zaman zaman yer almıştır.
Atman-Brahman özdeşliği
Vedalardan sonra derlenmiş olan Upanişad metinlerinde Brahman adı verilen yüce bir varlıktan söz edilir. Diğer tanrısal varlıkların derece olarak Brahman'dan aşağı seviyede oldukları vurgulanır. Ayrıca adı verilen insandaki ruhun, Brahman'ın bir parçası olduğu ve her şeyin Brahman'dan sudur ettiği fikri işlenir. Kurtuluş için Atman-Brahman özdeşliğinin idrak edilmesi gerektiği üzerinde durulur. Çokluğun ardındaki tekliğe vurgu yapılarak monist bir bakış açısı sunulur. Bu tür tanrı algısı günümüze değin Hindular arasındaki önemini korumuştur.
Trimurti
Hinduizmde görülen bir diğer tanrı tasavvuru "üç biçim" anlamına gelen trimurti doktrinidir. Tarihsel süreçte dinî ve içtimai gelişmelere bağlı olarak erken döneme ait tanrısal varlıklardan bir kısmı halk nezdinde değer kaybetmiş ve neticede Hindular arasında Brahma (yaratıcı), Vişnu (koruyucu) ve Şiva (yok edici) olmak üzere üç önemli tanrı popüler hale gelmiştir. Destan ve Purana türü metinlerde belirgin bir hal almış olan bu üçlü tanrı tasavvuru günümüze kadar önemini korumuştur. Hinduizmde bu üç tanrı, esasında tek olan Yüce Hakikat'in üç farklı yönü olarak düşünülür. O, gereken duruma göre üç farklı şekilde tezahür etmekte ve ona göre eylemde bulunmaktadır. Yüce Tanrı'nın kimliği ise mezhepsel bakış açılarına göre değişkenlik gösterir.
Avatara
Hinduizmde tanrı düşüncesiyle ilgili bir diğer önemli inanç avatara doktrinidir. Avatara terimi, tanrı Vişnu'nun birtakım amaçları gerçekleştirmek için farklı varlık formlarına bürünerek yeryüzünde ortaya çıkması durumunu ifade eder. Geleneksel Hindu düşüncesinde on avatara kabul edilmiştir. Balık, Kaplumbağa, Rama, Krişna ve Kalki bunlardan öne çıkanlarıdır. Kutsal metinde geçen "Doğruluk, adalet, erdem gibi değerlerin azaldığı; adaletsizliğin ve düzensizliğin arttığı dönemlerde ben kendimi açıkça gösteririm. İyiliği korumak, kötülüğü yok etmek ve doğruluğu tesis etmek için zaman zaman bu dünyada doğarım." ifadesi, avataraların amacına işaret eder. Tanrı'nın farklı varlık formlarında beden almasının temel gerekçesi dinî ve ahlaki değerleri korumak, tüm varlıkların fıtratlarına uygun olarak hareket etmelerini sağlamak ve hakiki dindarlara ebedi kurtuluş yolunu göstermektir.
Zaman tasavvuru
Hint dinlerinin ortak noktalarından biri döngüsel âlem tasavvuruna sahip olmalarıdır. göre ise evren birbirini takip eden dört dönemden oluşur. Her bir döneme yuga adı verilir. Yugalardan her biri zaman açısından bir öncekine göre daha kısa sürelidir. Bir dönemden diğerine geçildikçe iyilik ve doğruluk zayıflar ve böylece dünya her geçen gün daha da kötüye gider. Son dönem olan Kali Yuga'da her şey öyle kötüye gider ki bu kötü gidiş ancak dünyanın yok olması ve yeniden yaratılması ile durdurulabilir. İşte bu andan itibaren çark tekrar başa döner ve ilk devir yeniden başlar. Bu döngü sonsuza dek tekrarlanır.
Yaratılış düşüncesi
Hinduizmde tanrı tasavvurunda olduğu gibi yaratılış ve âlem tasavvuru hususunda genelgeçer bir düşünceden söz etmek kolay değildir. Genel bir fikir sunması adına Upanişad metinlerindeki bilgilere yer verilebilir. Upanişadlarda âlemin ve insanın yaratılışı sudur nazariyesine benzer bir düşünce ile izah edilir. Buna göre âlem, Brahman'dan tedricî olarak genişleme ve yayılma yoluyla meydana gelmiştir. Bu düşünce büyümekte olan bir insanda saçların veya yanmakta olan ateşten alevin çıkması gibi bir takım benzetmeler kullanılarak açıklanır. İnsanın yaratılış serüvenine gelince; Brahman evreni vücuda getirdikten sonra insanı varlık âlemine getirmiştir. Bu bağlamda o, kendinden sudur eden sulardan bir çekinti yaparak ona insan sureti vermiştir. Tanrı, evreni ve insanoğlunu yarattıktan sonra bunlar için yiyecek meydana getirmiştir. Bu amaçla o, sulara yönelmiş ve suları ısıtarak besin elde etmiştir. Dolayısıyla Upanişadlar evrende canlı-cansız her şeyi meydana getiren aşkın bir kudretin varlığını kabul ederek tesadüfü devre dışı bırakır.
Tenasüh
Samsara, doğum-ölüm-yeniden doğuş döngüsünü yani ruh göçünü ifade eder. Bu inanca göre ölümle birlikte bedenden ayrılan ruh, nihai kurtuluşunu gerçekleştirene kadar bu dünyada farklı varlık formlarında yeniden beden alarak varlığını sürdürür. Onun hangi koşullarda doğacağını belirleyen ilkeye ise karma (amel, eylem) adı verilir. Bu anlamda karma, iradi fiiller ile sonuçları arasındaki ilişkiyi düzenleyen bir tür yasadır. Kutsal metinde geçen "Kişinin durumu yaptıklarına ve davranışlarına göre belirlenir. İyilik yapan iyi, kötülük yapan kötü olur. Temiz davranış kişiyi temiz, kirli davranış kirli yapar." şeklindeki ifadeler bu duruma işaret eder. Mahiyeti değişkenlik arz etse de bu inanç, Hint dinlerinin hepsinde mevcuttur.
Hinduizme göre samsaradan kurtulan ruhlar dünya âlemine geri dönmemektedir. Buradan hareketle "Dünyadaki insan nüfusu her geçen gün azalmakta mıdır?", "Ruhların sayısında bir değişme olmakta mıdır?" şeklinde bir takım sorular akla gelmektedir. Hindu dini geleneğinde bu ve benzeri sorulara çeşitli yanıtlar verildiği görülür. Bu bağlamda yeryüzünde bir tekâmül sürecinden bahsedilir. Yani kötü karmalarından dolayı henüz insanlık âlemine yükselememiş varlıklar bulunmaktadır. Bunlar belli bir olgunluk seviyesine eriştiklerinde insan şeklinde doğarlar ve böylece ebedi kurtuluşunu gerçekleştiren ruhların yerine dünya hayatına dâhil olurlar. Dolayısıyla yeryüzündeki insan sayısında azalma değil, artış olmaktadır. Tabi bu tür izahlar tenasüh öğretisi hususunda başka soruları da beraberinde getirmektedir fakat bunun nihayetinde bir inanç meselesi olduğu unutulmamalıdır.
Mokşa
Mokşa, bireyin doğum-ölüm döngüsünden sıyrılarak ebedî mutluluğa ulaşması ve her türlü sıkıntıdan kurtulması halidir. Hinduizme göre kişinin doğum-ölüm döngüsüne maruz kalmasının temel sebebi, Tanrı'yı gerçek manada idrak edememesidir. Bu durum "cehalet, "bilgisizlik" manasına gelen terimi ile ifade edilir. Birey, mutlak hakikati idrak edene kadar dünyanın sahte görünümünden kendisini soyutlayamaz. Dolayısıyla yaşadığı her an, rüya şeklinde geçer. Bu durum ise “yanılsama” manasına gelen maya kavramı ile ifade edilir. Tanrı'nın hayal olarak gözükmesi şeklinde anlaşılan maya, bir nevi insanın önüne konulmuş bir ağdır. İnsanoğlu bilgisizlik, ihtiras, arzu ve öfke gibi sebeplere bağlı olarak bu ağa takılır. Bunlar insanın yanılgıya kapılarak hayalî olanı gerçek; fani olanı ise bâki zannetmesine sebep olmakta ve durmadan çeşitli hayatlarda dolaşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla kurtuluş, hakiki bilgiyi yani Tanrı'yı bütün yönleriyle idrak etmeye bağlıdır. Hinduizmde, kurtuluşa ulaştıracak çeşitli yollar sunulur. Öne çıkanları şunlardır:
- Amel yolu: Dinî ayin ve törenleri tam olarak yerine getirmek, kutsal metinlerin uygun gördüğü amelleri yapmak ve yasaklardan kaçınmaktır. Eylemleri, beklenti içine girmeksizin sırf Tanrı rızası ve görev bilinci gözeterek yerine getirmektir. Ancak bu şuurla icra edilen ameller kurtuluşa ermeye vesile olabilir.
- Bilgi yolu: Kutsal metinleri doğru anlayarak ve akli melekeleri kullanarak Yüce Varlığı bütün esma ve sıfatlarıyla tanıyıp idrak etmektir. Belli bir birikime sahip kimseler için geçerlidir.
- Adanmışlık yolu: Samimi olarak Tanrı'ya yönelmek ve ona derin bir muhabbet beslemektir. Kast farkı gözetilmeksizin herkese açıktır.
Ölüm ötesi hayat
Hinduizmde, bedeni terk eden ruhların amellerine bağlı olarak ıstırap veya mutluluk diyarına gideceklerine inanılır. Bu, İbrahimî dinlerdeki cennet ve cehennem algısına kısmen benzese de mahiyet itibarıyla farklıdır zira Hindu inancına göre bu mekânlar geçicidir. Bâki olan, Tanrı'nın bulunduğu alana ulaşmadır ki burası sonsuz mutluluk diyarıdır. Bedeni terk eden ruhun akıbeti üç belirli ögeye ayrılır:
- Tanrılar Yurdu: Nefsini her türlü dünyevi isteklerden arındıran, Tanrı'yı idrak edip ona aşkla tapınan hakiki dindarlar Tanrılar Yurdu'na gitmeyi hak ederler. Bunlardan bazıları, buradan Yüce Tanrı'nın bulunduğu alana geçerek mokşaya ulaşır.
- Atalar Yurdu: Yaşantısında dinî vecibelerini özenle yerine getirmelerine rağmen Tanrı'nın bilgisine erişemeyenler, Atalar Yurdu'na gitmeyi hak ederler. Burada kalacakları süre, dünya hayatında işlemiş oldukları iyi eylemlerin miktarına bağlıdır. İyi fiillerin karşılığını gördükten sonra tekrar yeryüzüne dönerek farklı varlık formlarında yeniden bedenlenirler.
- Üçüncü Hal: Dine inanmayan, Tanrı'nın emir ve yasaklarına aldırış etmeyen ve din adamı öldürmek gibi büyük günah işlemekten kaçınmayanlar ölümden hemen sonra insan dışı varlık olarak kötü hallerde tekrar doğarlar.
Kutsal metinler
Hinduizmin kutsal metinlerinin teşekkül süreci MÖ 2000-MÖ 400 aralığına tarihlenen Vedalar dönemi ile başlamış ve 300-900 yılları arasında Puranalar dönemi ile tamamlanmıştır. Bu metinler, yüzyıllar boyunca nesilden nesile şifahi olarak aktarılmıştır. Metinlerin tespit edilip yazıya geçirilmesi ise çok sonra olmuştur. Hinduizmde çok geniş bir kutsal metin külliyatı bulunmaktadır fakat bunların hepsi aynı derecede önemi haiz değildir. Nitekim Hinduizmin kutsal metinleri ilahi ve beşeri kaynaklı olmak üzere iki ana başlık altında sınıflandırılır.
Vahiy anlayışı
Hinduizmde vahiy ile kastedilen Tanrı'nın, insanoğluyla iletişim kurmasıdır. Bu bağlamda iki tür vahiy algısından söz edilebilir. Birincisi Tanrı'nın kendisini söz ve hakikat olarak ifşa etmesidir. Yani ilahi sözlerini, adı verilen ermişlere bildirmesidir. Kutsal metinler, Tanrı'dan bir nefes şeklinde sudur etmiştir. Bu açıdan onlar, kutsallığın bizatihi dışavurumları veya tecellileridir. İkinci vahiy türü ise Tanrı'nın zaman zaman yeryüzüne inerek bizzat kendisini insanoğluna göstermesidir.
Nübüvvet anlayışı
Semitik dinlerde olduğu gibi Hinduizmde de vahyin kaynağı Tanrı, muhatabı insanlardır. Hinduizmde, ilahî vahyi seçilmiş kişilere ileten bir elçi fikrinden veya açık bir nübüvvet anlayışından söz edilmez. Ancak kutsal metinleri keşfedip bunları açığa çıkartan bilge kişiler bulunur ki bunlara rişi adı verilir. Hindu bakış açısına göre bunlar herhangi bir insanüstü güç tarafından seçilmiş değildirler. Rişilik mertebesi, "kazanılan" bir olgudur. Yani pek çok doğum-ölüm döngüsünden geçen, oldukça yaşlı ve deneyimli olan çok az sayıda kimse, Tanrı ile çeşitli şekillerde iletişime geçerek vahye muhatap olmuştur. Dolayısıyla Hinduların rişilere yüklediği anlam, semitik dinlerdeki peygamber algısından kısmen farklıdır.
Peygamberlerin temel vasıflarından biri uyarıcı olmaları ve insanlara doğru yolu göstermeleridir. Hinduizmde açık bir nübüvvet anlayışı olmamakla birlikte uyarıcı fikrinin farklı şekilde karşılık bulduğu görülür. Nitekim Hindu dinî geleneğinde toplum nezdinde öne çıkan kimi şahsiyetler zamanla tanrısallaştırılmış ve onların esasında birer uyarıcı olarak yeryüzüne indiklerine (avatara) inanılmıştır. Yani rehberlere duyulan ihtiyaç, avataralar yoluyla giderilmiştir. Burada elbette peygamberlik düşüncesi ile avatar doktrininin mahiyet itibarıyla aynı şeyler olmadıkları açıktır. Ancak icra ettikleri faaliyetler ve yüklendikleri misyon dikkate alındığında, her ikisinin de benzer bazı özellikler taşıdıkları görülür.
Vahye dayanan metinler
, bilge kişiler tarafından duyulan ve ifşa edilen ezeli hakikatleri ifade eder. Bu ezeli hikmet, Tanrı kelamı olup ilahi kaynaklıdır. Bu yüzden şruti türü metinlerin sıhhatinden şüphe duyulmaz ve öğretileri hakikat kabul edilir. Vedalar, Brahmanalar, Aranyakalar ve Upanişadlar bu grupta yer alan eserlerdir.
- Vedalar
Veda kelimesi "kutsal/mükemmel bilg" anlamlarına gelir. Vedaların, MÖ 2000 ile MÖ 1000 yılları arasında kompoze edildikleri kabul edilir. Bunların başlangıçta şifahi olarak nakledilip uzun bir sürecin ardından yazıya geçirilerek bugünkü şeklini aldığı genel kabul gören husustur. Bu metinlerde tabiatüstü güçlere sunulan çeşitli dualar ve ilahiler bulunur. Hastalıklara ve kötülüklere karşı korunmak, uzun ve sağlıklı bir hayat yaşamak, erkek çocuk sahibi olmak ve günahlardan arınmak gibi mevzular söz konusu duaların genel muhtevasını oluşturur. Vedalarda ölüm ötesi hayat, kurtuluş, tanrı inancı, kast sistemi ve kurban gibi konular da etraflıca işlenir. Vedaların oluşumunda, Ari inanç ve geleneklerinin önemli bir tesiri olmakla birlikte yerli Dravidyen halkın ve çevre kültürlerin etkisi de zaman zaman olmuştur.
- Brahmanalar
MÖ 1000 ile MÖ 500 yılları arasında derlendiği kabul edilir. Brahmana türü eserlerde Vedalardaki inanç ve uygulamalar izah edilip yorumlanır. Kurban ibadeti başta olmak üzere ritüellerin nasıl icra edileceğine dair Brahminlere yol gösteren anlatılar yer alır. Bu yüzden Brahmana adını almıştır.
- Aranayakalar
, ormanda münzevi bir yaşam süren kimseler tarafından derin tefekkür sonucu keşfedilmiştir. Muhteva ve üslup itibarıyla önceki metinlerden ayrılır. Ötekilerin aksine kanlı kurban törenlerine ve bunlara ait kurallara çok sık rastlanmaz. "Om" benzeri gizli sözcüklerin ve dinî törenlerin gerçek anlamı üzerinde durulur. Felsefi meselelere ve mistik uygulamalara ağırlık verilir. Dinî konularda somuttan soyuta doğru bir dönüşüm dikkat çeker.
- Upanişadlar
Upanişadlar, Veda külliyatının sonuç bölümlerini oluşturan metinlerdir. MÖ 8. ile MÖ 4. yüzyıl arasında derlendiği kabul edilir. "Gizli öğreti" anlamına gelen Upanişadların sırlı bilgiler ihtiva ettiği ve ancak belli bir yetkinliğe sahip kimselere öğretilmesi gerektiği şeklinde bir algı gelişmiştir. Upanişadlar dinî ve felsefi meselelerle alakalı yeni fikirler içermesi itibarıyla Hint dinî tarihinde önemli bir mihenk taşı olmuştur.
Hatırlanan metinler
"Hatırlanan" anlamına gelen , Hinduizmde beşeri kaynaklı olduğu düşünülen kutsal metinleri belirtmek için kullanılan bir tabirdir. Hindulara göre bu tür metinler vahyedilmiş gerçeklere dayanır. Dil ve üslup açısından daha basit yapıda olan bu metinler, kastla ilgili sınırlama getirmeksizin herkes için ulaşılabilir niteliktedir. Smriti türü eserlerde zengin dinsel ve mitolojik anlatıların yanı sıra dinî vecibeler, kastların görevleri, bireylerin eşlerine, ailelerine ve topluma karşı sorumlulukları ve geçiş törenleri gibi sosyal hayatın hemen her alanı ile ilgili çeşitli konular yer alır. Bu niteliklerinden dolayı söz konusu metinler, Hinduların dinî ve sosyal hayatında Vedalardan daha etkili hale gelmiştir. Bu grupta yer alan kitaplar genel hatlarıyla şunlardır:
- Vedangalar
"Vedaların uzvu" anlamına gelir. Veda külliyatının doğru bir biçimde anlaşılması, okunması ve tatbik edilmesi amacıyla derlenmiş olan yardımcı türden eserlerdir.
- İtihasalar
"Destan"anlamına gelir. Ramayana ve Mahabharata Hinduizm'de öne çıkan iki destandır. İlkinde Rama'nın ikincisinde ise Krişna'nın hayat hikayesi mitolojik unsurlar katılmak suretiyle etraflıca işlenir. Bunların insanlığın kurtuluşu için yeryüzüne inmiş birer tanrısal varlık oldukları vurgulanır. Mahabharata'nın bir bölümü olan Bhagavat Gita, oldukça önemli bir metindir. Milattan önce ikinci asırda derlenmiş olduğu kabul edilen bu kısa metin hem daha basit ve anlaşılır olması hem de Hinduizm'in temel öğretilerini özlü şekilde hulasa etmesi sebebiyle toplum nezdinde oldukça itibar kazanmıştır.
- Puranalar
"Eski" anlamına gelir. Evrenin yaratılışı ve yok oluşu gibi kozmolojik hadiseler anlatılır. Tanrısal varlıkların ve toplum nezdinde öne çıkan şahsiyetlerin soyları hakkında mitolojik anlatılar da katılarak bilgi verilir. Eski devirlerde kurulan hanedanlıklar konu edinir.
- Dharmaşastralar
Ahlaki ve hukuki kuralları içeren kutsal metinlerin her biri için kullanılan bir terimdir. Bu metinler, Hindu toplum yapısının temelini oluşturur; anane, akait ve hukuk konularını içerir. En meşhur olanı Manu Kanunnamesi adıyla da bilinen Manusmriti'dir.
Kurtarıcı beklentisi
, "günahı yok eden ve kötülüğe son veren" anlamına gelir. Hindu inancına göre Tanrı, ahir zamanda Kalki olarak yeryüzüne inecektir. Kutsal metinlerdeki anlatılar esas alındığında kurtarıcının geleceği devrin öne çıkan özellikleri şunlardır:
- Yeryüzünde adalet, refah ve dinî değerler gün geçtikçe azalacak; sahtecilik, yalancı şahitlik ve dolandırıcılık artacaktır.
- İnsanlar maddi imkânlarına ve giydikleri elbiselerin kalitesine göre saygı göreceklerdir.
- Liyakat, bilgi ve kabiliyet göz ardı edilecek; maddi gücü olanlar önemli konumlara getirilecektir.
- Karı-koca arasındaki sevgi ve sadakat bağı zayıflayacak, evlilikler daha çok maddi beklentiler üzerine kurulacaktır.
- İnsanlar doğruyu söylemekten ve haklının yanında olmaktan korkar hâle geleceklerdir.
Hint dinî, siyasi ve sosyal yaşantısında meydana gelen çöküntüler Hindular arasında kurtarıcı fikrinin canlanmasında etkili olmuştur. Nitekim onlar kendi içlerinden çıkacak bir liderin dinî değerlerini yeniden canlandıracağına ve yabancı akımların etkisini kıracağına inanmışlardır. Bunun bir sonucu olarak toplum içinde önemli görülen birtakım şahsiyetler bazı kesimlerce beklenen kurtarıcı olarak görülmüştür.
Kast sistemi
Hinduizmin en belirgin özelliklerinden biri kast anlayışıdır. Bunu ifade etmek için "renk" anlamına gelen varna tabiri kullanılır. Buna göre toplum brahminler, kşatriyalar, vaisyalar ve sudralar olmak üzere dört sınıfa ayrılır. Hint toplumunda çeşitli nedenlerle kast dışına itilmiş ve bugün sayıları bir hayli fazla olan paryalar da bulunur.
Kast sisteminin ortaya çıkışı, Ariler ile yerli halk arasındaki mücadelelere dayandırılır. Ariler, üstünlüklerini ve ırksal saflıklarını korumak için bir takım sosyal düzenlemelere gitmişlerdir. Bu algı o dönemde derlenen kutsal metinlere de yansımıştır. Nitekim Vedalarda her bir kastın, insan biçiminde tasavvur edilen Tanrı'nın çeşitli yerlerinden yaratıldığı belirtilir. Buna göre brahminler; Tanrı'nın ağzından, kşatriyalar; kollarından, vaisyalar; midesinden, sudralar da ayaklarından yaratılmıştır.
Hindulara göre kast dinî bir inançtır. Bu esasında bireylerin psikolojik ve sosyolojik yapılarıyla alakalı bir tasniftir. Yani bireyler sahip oldukları karakterleri itibarıyla farklı görev ve sorumlulukları yerine getirmeye daha yatkındır. Bu açıdan kastın toplumsal sahada iş bölümünü ve düzeni tesis eden bir yönü bulunmaktadır. Her birey üzerine düşen vazifesini eksiksiz bir biçimde yerine getirmek zorundadır. Ancak bu şekilde yeniden dünyaya gelişlerinde daha iyi bir kastta doğabilme ve böylece kurtuluşa bir basamak daha yaklaşabilme fırsatı yakabilir.
Kast sistemi toplumda çeşitli adaletsizliklere ve huzursuzluklara yol açtığı için zaman zaman tenkit edilmiştir. Erken dönemlerde Buda ve Mahavira'nın çıkışı buna örnek verilebilir. Orta Çağ döneminde ise Kebîr ve Nanak gibi önderler bu uygulamaya itiraz etmişlerdir. Onların böyle bir çıkışta bulunmalarına etki eden unsurlardan biri de İslam'ın eşitlik ilkesinden etkilenmiş olmalarıdır. Modern dönemde dikkat çeken isim ise Mahatma Gandi'dir. Gandi özellikle toplumdan tecrit edilen paryalara sahip çıkmıştır. Değerli olduklarını vurgulamak adına onlara, "Tanrı'nın çocukları" anlamında harican adını vermiştir.
Kast sistemi Hindistan'ın özellikle kırsal kesimlerinde hâlâ varlığını devam ettirmektedir. Üst kasta mensup bir Hindu kendisinden daha alt kastta bulunan bir kimsenin yaşadığı sokağa girmemeye, onunla temas kurmamaya ve aynı evde misafir olarak dahi kalmamaya özen göstermektedir. Kast sistemi, evlilik çağına gelmiş bireylerin yaşamlarında da önemli bir rol oynamaktadır. Evleneceklerin mensup oldukları kast itibarıyla birbirine uygun olması gerekmektedir. Bu kuralı çiğneyerek evlenen bireyler sosyal baskıya maruz kalmakta, bazen de çeşitli cezalara çarptırılmaktadır.
İbadet ve ritüeller
Oruç, hac ve kurban
Hinduizmde oruç, hac ve kurban gibi ibadetler bireyin hem bu dünyada huzurlu olması hem de ebedî saadete kavuşması açısından önemli görülür. Hinduizmde hac, tanrısal varlıkların yaşadığına inanılan kutsal yerleri ziyaret etme esasına dayanır. Böylece hem tanrılar hoşnut edilmiş hem de sevap kazanılmış olur. Hac ve oruç ibadetinin tespit edilmiş standart bir vakti veya uygulanış şekli yoktur. Bu ibadetler önemli günlerde ve dinî bayramlarda icra edilir. Hinduizmde oruç, genelde perhiz şeklindedir. Yani hayvansal gıdalardan uzak durma veya sadece meyve, su ve pirinç gibi belli şeyleri tüketme esastır. Orucun şekli, süresi ve uygulanış vakti mezheplere göre değişkenlik gösterir.
Kurban ibadetiyse Hinduizmde oldukça önemli bir konudur. Erken dönem Veda metinlerinde vurgulanan en temel ibadet kurbandır. O dönemde kurban, bireyin tanrıya bağlılığının ve dindarlığının yegâne ölçütü olarak kabul edilmiştir. At, sığır, keçi gibi hayvanları yakmak suretiyle büyük kurban törenleri düzenlenmek âdet hâlini almıştır. Bunlar bir taraftan güç gösterisi haline gelirken diğer taraftan tanrıları yatıştırma ve böylece onların gazabından korunma aracı olmuştur. Fakat Hinduizm içerisinde yaşanan hadiselere bağlı olarak kanlı kurban törenlerine verilen önem zamanla azalmıştır. Orta Çağ'a gelindiğinde Hinduların, Müslümanları genelde kurban ibadeti yüzünden eleştirdikleri görülür. Dolayısıyla Hinduizmde kanlı kurban törenlerinin yerini su, çiçek, tütsü ve tereyağı gibi sunular almıştır. Tanrısal varlıklara veya onların heykellerine sunulan bu kurban şekli, Hindistan'da halk dindarlığının en temel özelliği olarak varlığını sürdürmektedir.
Yoga, meditasyon ve riyazet
Yoga, özel yöntemler kullanarak bedeni ve zihni kontrol altına alma tekniğidir. Bu yüzden yoga; riyazet, çilecilik ve meditasyon usullerini de içerir. Yogada amaç, zihinsel ve fiziksel bağlardan kurtulmaktadır. Tutku, cehalet ve uygunsuz bir ortam yoganın başarıya ulaşmasının önündeki başlıca engellerdir. Bu yüzden yoga, duyulardan arınmış bir şekilde yapıldığında başarıya ulaşır. Yoga vasıtasıyla insan zihni muğlak düşüncelerden sıyrılarak net bir görüş yakalar. Böyle bir bakış açısı ile kişi, evreni bütünlük içinde görür. Dolayısıyla yoga, çokluğun ardındaki tekliği görmede ve böylece kurtuluşa ulaşmada önemli bir rol oynar.
Hinduizme göre Tanrı'ya kavuşma, kalpte yapışık halde bulunan bütün istekleri atmakla ve nefsini kontrol altına almakla mümkündür. Bundan dolayı Hinduizmde nefsi tezkiye edici pek çok öneri ve yöntem yer alır. Bunların başında riyazet (tapas) gelir. Riyazet, manevi güç elde etmek amacıyla çileci uygulamalara yönelmeyi ve münzevi bir hayat yaşamayı ifade eder.
Geçiş törenleri
Hinduizmde doğum, evlilik ve ölüm gibi insan hayatının değişik safhalarında icra edilen geçiş törenleri önemli bir yer tutar. Geçiş törenlerinin temel amacı bireylere yeni rollerindeki görev ve sorumluluklarını hatırlatmak ve onları Hindu toplumunun bilinçli ve donanımlı birer ferdi haline getirmektir. Bu törenler dinî, ahlaki ve toplumsal değerlerin bireylere aşılanmasında önemli rol oynar. Dolayısıyla geçiş törenleri, insanları büyüleyen görkemli kutlamalar olmasının yanında bireyleri maddi ve manevi açıdan olgunluğa ulaştıran deruni anlamlar da ihtiva eder. Hinduizmde onu aşkın geçiş töreni bulunur. Ancak bunlardan bir kısmı yaşanan gelişmelere bağlı olarak tarihî süreç içerisinde önemini kaybetmiş ve uygulanabilirliğini yitirmiştir. Hinduizmde dikkat çeken geçiş törenlerinden bazıları şunlardır:
- İsim koyma: Çocuk doğduktan bir-iki hafta sonra çeşitli ritüeller eşliğinde bu tören düzenlenir. İsim verme; sosyal ilişkilerin tesisinde, faziletlerin kazanımında ve kısmetin bol olmasında önemli bir unsur olarak görülür.
- Dine giriş: Çocuk beş yaşına gelmeden önce kulağı delinerek bu uygulama yerine getirilmiş olur. Hindu şeriatına dâhil oluşunu temsil eden bu uygulama aynı zamanda bireyin kendi iç sesini duyabilmesi, güzel şeyler işitmesi ve bir takım hastalıklardan korunması için de yapılır.
- Öğrenciliğe kabul: Öğrencilik aşamasına gelen birey yapılan dinî bir törenle öğrenciliğe kabul edilir. Bu esnada adaya çeşitli dualar eşliğinde kutsal bir ip takılır. Bu şekilde onun dine bağlı kalması ve iyi bir talebelik dönemi geçirmesi amaçlanır.
- Evlilik: Aile hayatı bireyin hem bu dünyadaki hem de gelecek yaşamdaki statüsünü doğrudan etkilemektedir. Böylesine mühim bir döneme adım atılırken bireylere görev ve sorumluluklarını hatırlamak ve bu anı kutsamak amacıyla evlilik merasimleri düzenlenir.
- Cenaze: Hinduizmde geçiş törenlerinin sonuncusunu cenaze törenleri oluşturur. Cesetler bazı istisnai durumlar hariç genelde yakılarak ortadan kaldırılır ve külleri nehre atılır. Yakma işlemi öncesi ve sonrasında çok detaylı bir dizi uygulama dikkat çeker. Çünkü bu uygulamalar sayesinde ölen kişinin ruhunun rahat bir yolculuk yapacağına, bir sonraki bedene kolay ve çabuk geçeceğine, geride kalanları rahatsız etmeyeceğine ve ölüm ötesi hayatta huzurlu bir yaşama kavuşacağına inanılmıştır. Bu algı, cenaze merasimlerinin erken dönemden günümüze değin varlığını ve işlevselliğini sürdürmesinde etkili olmuştur. Hakiki mezhep önderleri, doğum sırasında ölen kadınlar, erken yaşta ölen çocuklar gibi bazı kimseler ise masum ve günahsız kabul edilir. Bu yüzden onların cesetleri yakılmaz. Genellikle nehirlere atılır, bazen de gömülür.
Dinî bayramlar
Hinduizmde mezhepsel çeşitliğe bağlı olarak çok sayıda dinî bayram ve önemli gün vardır. Tanrısal varlıkların doğum günleri ve kutsal kişilerin aydınlanmaya kavuştuğu anlar Hindular nezdinde kutsal zaman dilimi olarak kabul edilir ve o günlere özgü merasimler düzenlenir. Hinduların geneli tarafından kutlanan belli başlı bayramlardan biri "ışık bayramı" olarak bilinen Divali'dir. Ekim-kasım aylarında kutlanan bu bayramda iyiliğin kötülüğü yendiği ve ışığın karanlığa galebe çaldığı vurgulanır. Böylece bireylerin iyiliğe yönelmeleri gerektiği hatırlatılır.
Bir diğer yıllık bayram ise Holi'dir. Bu şubat-mart aylarında kutlanır ve kâinatın yeniden canlanışını, baharın gelişini simgeler. İnsanlar neşe içinde dans edip eğlenirler, birbirlerine renkli boyalar atarak sevinçlerini paylaşırlar. Bunun dışında Hindular arasında Krişna, Rama ve Durga gibi tanrısal varlıkların anısına kutlanan festivaller de oldukça popülerdir.
Kutsal mekânlar
Hinduizmde ibadet genelde bireyseldir, cemaatle ibadet zorunlu değildir. İbadet için tayin edilmiş özel bir vakit yoktur. Bununla birlikte sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde üç defa ibadet etmeye özen gösterilir. Hindular evlerinde, arabalarında veya iş yerlerinde uygun bir ortam oluşturarak ibadetlerini gerçekleştirmekte, özel günler başta olmak üzere zaman zaman da mabetlere gitmektedirler.
Hindu mabetleri için kullanılan yaygın isim aşramdır. Hindu mabetlerinde çeşitli tanrı tasvirleri, putları ve heykelleri bulunur. Mabetlerin hem dekorasyonu hem de mimari yapısı mezhepsel kabullere göre değişkenlik arz eder. Hindular mabede girdiklerinde ilk önce tanrılara geldiklerini hatırlatmak maksadıyla çan çalarlar. Ardından yanlarında getirdikleri sunu malzemelerini çeşitli dualar eşliğinde putlara takdim ederler. Onların önünde secdeye kapanırlar, kimi zaman da etrafında dönerler. Ateş (mum) yakma önemli bir ritüeldir. Mabetlerde genelde görevli din adamları bulunur. Onlar, ibadet edenleri kutsamak adına alınlarına çeşitli karışımlardan yapılmış kınaya bezer bir tür boya sürerler. Bunun rengi ve şekli de mezheplere göre farklılık gösterir. Hindu mabetlerinde günlük ibadetlerin yanı sıra geçiş törenleri de icra edilir.
Mezhepsel çeşitliliğin bir sonucu olarak kutsal kabul edilen çok sayıda mekân vardır. Hindular buraları ibadet maksadıyla ziyaret etmeye çalışırlar. Böylece tanrılarının hoşnutluğunu kazanarak daha iyi bir gelecek umarlar. Örnek oluşturması açısından Hindular nezdinde öne çıkan kutsal mekânlardan biri Varanasi'dir. Eski adı Benares olan bu şehir, Hindistan'ın kuzeyinde yer alan Uttar Pradeş eyaleti sınırları içinde bulunur. Ganj nehrinin buradan geçiyor olması şehri kutsal kılan başlıca husustur. Kuzeyde Himalayalardan başlayıp güneyde Bengal Körfezi'nde son bulan Ganj nehri, Varanasi bölgesinde yön değiştirir ve kuzeye doğru kıvrılır. Hindular güneyden kuzeye doğru gerçekleşen bu akımın sembolik olarak doğum-ölüm döngüsünü hatırlattığına inanırlar. Hindu inancına göre Ganj'ın suyu kutsal ve temizleyici özelliğe sahiptir. Bu nehirde yıkanmak kişiyi günahlarından temizler. Bir kimsenin son nefesini Ganj'ın kenarında vermesi ve cesedinin küllerinin nehre savrulması, doğum-ölüm döngüsünden kurtulmasına vesile olur. Bütün bu nedenlerden ötürü milyonlarca Hindu hac maksadıyla ve günahlarından arınma ümidiyle Varanasi'ye gelerek Ganj'ın etrafında yapılan ritüellere katılır.
Başlıca mezhepler
Hinduizmin gelişim süreci göz önünde bulundurulduğunda üç temel dinî eğilimin mevcudiyetinden söz edilebilir. Ortaya çıkış süreçlerini kesin olarak tespit etmek güç olsa da bunlar günümüze değin varlıklarını sürdürmüşlerdir. Şruti grubunda yer alan metinler her biri tarafından kutsal kabul edilmekle birlikte, smriti grubunda yer alan metinlerin önceliği her mezhebin bakış açısına göre değişkenlik arz eder.
Şivacılık
Şiva'yı "Yüce Tanrı" kabul eden ve ona tapınmayı esas alan Hindu mezhebidir. Veda metinlerinde yok edici Tanrı olarak görülen Rudra'nın, zaman içerisinde Şiva olarak yorumlandığı görülür. Şiva çoğu zaman kaplan postu elbisesi ve boynunda kafataslarından oluşan kolyesiyle betimlenir. Bu mezhebe mensup kişilere göre Şiva, her şeyin yaratıcısı ve yok edicisidir. İnsanlara karşı düşkün ve merhametlidir. Şiva'nın iyilik, güzellik ve bereket yönünü simgelediğine inanılan şivalingam sembolü, Şivacılar başta olmak üzere Hindular için oldukça önemli ve kutsaldır. Buna tapınma ve çeşitli takdimeler sunma halk arasında çok yaygındır.
Vişnuculuk
Vişnu'yu "Yüce Tanrı" kabul eden ve ona tapınmayı esas alan Hindu mezhebidir. Taraftarları nezdinde Vişnu, her şeyi yaratmaya ve yok etmeye kadir "Yüce Tanrı"dır. O, yarattığı varlıklara çok düşkün olan, zor duruma düştüklerinde onların yardımına koşan, düzenin bozulduğu durumlarda yeryüzüne gelerek kötü gidişe son veren Tanrı'dır. Bu açıdan avatara doktrini, Vişnuculuk mezhebinin önemli inanç esasları arasında yer alır.
Şaktacılık
Bu mezhepte, tanrıların şakti denilen dişil gücüne yani tanrıçalara tapınma ön plandadır. Kali, Durga, Parvati ve Lakşmi öne çıkan tanrıçalardır. Şaktacılık mezhebinin esas aldığı kutsal metinlerin başında ise Tantralar gelir. Tantralarda dişil tanrılara nasıl saygı gösterilmesi ve ibadet edilmesi gerektiği konusunda açıklayıcı bilgiler yer alır.
Bhakti Hareketi
Bhakti, "sevgi ve samimiyetle Tanrı'ya bağlanma ve gönülden ona teslim olma" anlamına gelir. Bhakti hareketi, özellikle Orta Çağ'da dinî meselelerden siyasi ilişkilere, toplumsal konulardan kültürel çalışmalara kadar geniş bir alanda etki uyandırmıştır. Bu yüzden kimi uzmanlar, Bhakti hareketinin canlanıp gelişmesini, Hint dinî tarihinde Budizmin ortaya çıkışından sonra görülen en önemli gelişme olarak değerlendirmişlerdir.
Bhakti yolu, insanın acizliğini idrak edip kendini Tanrı'ya teslim etmesidir. Dünyevi varlıklara beslediği sevginin fani olduğunu idrak edip baki olana yönelmesidir. Bhakti önderleri, bir takım görüşleri sayesinde kısa süre içinde halk nezdinde yankı uyandırmıştır. Onların dikkat çeken yönleri şu şekilde özetlenebilir:
- Hindular üzerinde asırlardır baskı oluşturan kast kurallarını devre dışı bırakacak söylemler geliştirmişler; böylece toplumsal barışı sağlamaya çalışmışlardır.
- Dinî meseleleri açıklarken sade bir anlatım tarzı benimsemişler; teolojik ve felsefi tartışmalara çok fazla girmemişlerdir.
- Halk arasına karışarak onlarla yakın temas kurmuşlar ve böylece onların güvenini kazanmışlardır.
- Düşüncelerini aktarırken erişilmesi zor olan Sanskritçe yerine halkın aşina olduğu bölgesel dilleri kullanmışlardır.
- Kurtuluşun sadece üst tabakaya özgü bir durum olmadığını; kadın veya erkek herkesin Tanrı'nın yüce adını gönülden anmakla ebedî saadete kavuşabileceğini savunmuşlardır.
Kaynakça
İşbu madde Cemil Kutlutürk tarafından CC BY 4.0 lisansı altında yayımlanan metin içermektedir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Sanatana Dharma Sanskrit सन तन धर म Hinduizm icin Sanskritce ve diger Hint dillerinde Vaidika Dharma ile birlikte kullanilan alternatif bir adlandirmadir Bu terim sinif kast veya mezhep farki gozetmeksizin tum Hindulara yuklenen ebedi ve mutlak gorevler ile dini olarak emredilen uygulamalari ifade eder Bu dini uygulamalari takip eden kisiyeyse Sanatani veya Dharmi adlari verilir AdlandirmaTarihi kaynaklarin verdigi bilgilere gore yaklasik milattan once ikinci binyilin ortalarinda Hindistan a gelen Ariler bu bolgede yasayan yerli Dravidyen halk ile karsilasmistir Her iki halkin inanc ve geleneklerinin birbiriyle kaynasmasi sonucu ortak bir dini yapi gelismistir Bu dini sistem Hint kitasinda ortaya cikan farkli inanc ve gelenekleri harmanlayarak gelisimini surdurmustur Belli bir kurucusu ve standart bir amentusu bulunmayan bu dini yapi tarihsel surecte farkli isimlerle anilmistir Hinduizm Hindu kelimesi Sanskritcede nehir anlamina gelen sindhu kelimesinden turemistir Persler telaffuz farkindan dolayi Sindhu Nehri etrafinda yasayan kimseleri ifade ederken Hindu tabirini kullanmislardir Hinduizm ise Hindularin asirlardir sure gelen dinini tanimlamak uzere Batililarca kullanilmis bir isimlendirmedir Brahmanizm Arapca kaynaklarda Berahime Batili kaynaklarda Brahmanizm ile genelde MO 2000 ile milattan once besinci asir arasini kapsayan erken donem Hinduizm kastedilir Boyle bir isimlendirmenin ortaya cikmis olmasi bu donemde din adami sinifini olusturan Brahminlerin gucu elinde bulundurmalari ve halk arasinda Brahman adi verilen yuce varlik algisinin gelismis olmasiyla ilgilidir Vedizm ile kastedilen Veda metinlerinin ortaya ciktigi erken donem Hinduizmdir Dharma Din yasa duzen kural gibi manalara gelen dharma Hindular tarafindan kendi inanclarini ifade etmek uzere kullanilan bir isimlendirmedir Nitekim onlar kendi dinlerini tanimlarken ezeli ebedi din anlaminda Sanatana Dharma ifadesini tercih ederler Tarihsel gelisimiKlasik donem Hinduizmin tarihsel gelisim sureci klasik orta ve modern donem seklinde uc ana baslik altinda ele alinabilir Klasik donem bu dinin tesekkulunden miladi dokuzuncu asra kadar gecen sureyi kapsar Bu donemde Hinduizmin kutsal metinleri derlenmis yaziya gecirilmis ve temel inanc esaslari buyuk olcude sekillenmistir Hinduizm icerisinde uc ana mezhep ve alti felsefi sistem ile bunlara ait literatur ortaya cikmistir Yine bu donemde Vedalar in otoritesini tanimayan kimi dini akimlar Hinduizmden ayrilarak yeni bir yol benimsemislerdir Orta donem Orta Cag donemi miladi dokuzuncu yuzyildan on yedinci yuzyila kadar gecen sureyi kapsar Hinduizm acisindan bu donemde oldukca onemli gelismeler yasanmistir Bunlardan biri Hint felsefi sistemlerinden Vedanta nin canlanmasidir Bu felsefi sistem bireysel ruhu Tanri nin bir parcasi kabul eder Varlik anlayisi hususunda teklik dusuncesine vurgu yapan bu ekol ozellikle havas kesimin dini dusuncesinde derin tesirler meydana getirmistir Ikinci onemli gelisme Tanri ya hakiki anlamda baglanarak kurtulusa ulasmanin herkes icin mumkun oldugunu savunan Bhakti hareketinin oldukca genis bir yanki uyandirmis olmasidir Ucuncusuyse eklektik ozellik tasiyan Sih dininin ortaya cikmis olmasidir Bu donemde dikkat ceken en onemli hadiselerden bir digeri ise Islam in Turkler eliyle Hint topraklarinda kalici olarak yerlesmeye baslamasi ve Turk Islam etkisinin Hint kulturune kalici izler birakmis olmasidir Orta Cag doneminde vuku bulan bu tur gelismeler Hinduizmin inanc kultur ve felsefi yapisinda belli oranda donusumler yasanmasini beraberinde getirmistir Modern donem Modern donem on sekizinci yuzyildan baslayip gunumuze kadar gelen sureyi ihtiva eder Bu doneme kadar kutsal Hint topraklari disina cikmak cok hos karsilanmamisken modern donemle birlikte Hindular cesitli gerekcelere bagli olarak Hindistan disina acilmaya baslamistir Bu yeni durum Hinduizm icinde bir takim gelismeleri de beraberinde getirmistir Diasporada yasayan Hindularin dini algilayis ve yasanti bicimleri degisime ugramistir Bu acidan Hinduizm milli ve etnik yapisindan belli olcude kurtulmustur Yine Bati da egitim goren Hindu onderler ulkelerine donduklerinde bir takim geleneksel inanc ve uygulamalari sorgulamaya baslamislardir Harici ve dahili etmenlere bagli olarak Hinduizm icinde milliyetci yenilikci ihya edici mistik veya eklektik yapida yeni dini siyasi hareketler ortaya cikmistir Hindular arasinda diger din mensuplari hakkinda gorus beyan etme hususunda birbirinden farkli tutumlar ortaya cikmistir Tanri tasavvuruUzun bir tarihi surecte tesekkul ettiginden Hinduizm icinde birbirinden farkli tanri tasavvurlari ortaya cikmistir Erken donem Veda metinlerinde Varuna Indra Agni gibi tabiat guclerini simgeleyen cesitli tanrisal varliklar on plana cikmistir Ibadetler bu tur tanrilar merkeze alinarak icra edilmistir Boylece onlar hosnut edilmeye calisilmistir Veda metinlerinde politeist anlayis hakim unsur olsa da hakikat tektir fakat bilginler onu farkli isimlerle cagirmaktadir gibi ifadelerde monoteist dusunceyi yansitan anlatimlarda zaman zaman yer almistir Atman Brahman ozdesligi Vedalardan sonra derlenmis olan Upanisad metinlerinde Brahman adi verilen yuce bir varliktan soz edilir Diger tanrisal varliklarin derece olarak Brahman dan asagi seviyede olduklari vurgulanir Ayrica adi verilen insandaki ruhun Brahman in bir parcasi oldugu ve her seyin Brahman dan sudur ettigi fikri islenir Kurtulus icin Atman Brahman ozdesliginin idrak edilmesi gerektigi uzerinde durulur Coklugun ardindaki teklige vurgu yapilarak monist bir bakis acisi sunulur Bu tur tanri algisi gunumuze degin Hindular arasindaki onemini korumustur Trimurti Hinduizmde gorulen bir diger tanri tasavvuru uc bicim anlamina gelen trimurti doktrinidir Tarihsel surecte dini ve ictimai gelismelere bagli olarak erken doneme ait tanrisal varliklardan bir kismi halk nezdinde deger kaybetmis ve neticede Hindular arasinda Brahma yaratici Visnu koruyucu ve Siva yok edici olmak uzere uc onemli tanri populer hale gelmistir Destan ve Purana turu metinlerde belirgin bir hal almis olan bu uclu tanri tasavvuru gunumuze kadar onemini korumustur Hinduizmde bu uc tanri esasinda tek olan Yuce Hakikat in uc farkli yonu olarak dusunulur O gereken duruma gore uc farkli sekilde tezahur etmekte ve ona gore eylemde bulunmaktadir Yuce Tanri nin kimligi ise mezhepsel bakis acilarina gore degiskenlik gosterir Avatara Hinduizmde tanri dusuncesiyle ilgili bir diger onemli inanc avatara doktrinidir Avatara terimi tanri Visnu nun birtakim amaclari gerceklestirmek icin farkli varlik formlarina burunerek yeryuzunde ortaya cikmasi durumunu ifade eder Geleneksel Hindu dusuncesinde on avatara kabul edilmistir Balik Kaplumbaga Rama Krisna ve Kalki bunlardan one cikanlaridir Kutsal metinde gecen Dogruluk adalet erdem gibi degerlerin azaldigi adaletsizligin ve duzensizligin arttigi donemlerde ben kendimi acikca gosteririm Iyiligi korumak kotulugu yok etmek ve dogrulugu tesis etmek icin zaman zaman bu dunyada dogarim ifadesi avataralarin amacina isaret eder Tanri nin farkli varlik formlarinda beden almasinin temel gerekcesi dini ve ahlaki degerleri korumak tum varliklarin fitratlarina uygun olarak hareket etmelerini saglamak ve hakiki dindarlara ebedi kurtulus yolunu gostermektir Zaman tasavvuruHint dinlerinin ortak noktalarindan biri dongusel alem tasavvuruna sahip olmalaridir gore ise evren birbirini takip eden dort donemden olusur Her bir doneme yuga adi verilir Yugalardan her biri zaman acisindan bir oncekine gore daha kisa surelidir Bir donemden digerine gecildikce iyilik ve dogruluk zayiflar ve boylece dunya her gecen gun daha da kotuye gider Son donem olan Kali Yuga da her sey oyle kotuye gider ki bu kotu gidis ancak dunyanin yok olmasi ve yeniden yaratilmasi ile durdurulabilir Iste bu andan itibaren cark tekrar basa doner ve ilk devir yeniden baslar Bu dongu sonsuza dek tekrarlanir Yaratilis dusuncesiHinduizmde tanri tasavvurunda oldugu gibi yaratilis ve alem tasavvuru hususunda genelgecer bir dusunceden soz etmek kolay degildir Genel bir fikir sunmasi adina Upanisad metinlerindeki bilgilere yer verilebilir Upanisadlarda alemin ve insanin yaratilisi sudur nazariyesine benzer bir dusunce ile izah edilir Buna gore alem Brahman dan tedrici olarak genisleme ve yayilma yoluyla meydana gelmistir Bu dusunce buyumekte olan bir insanda saclarin veya yanmakta olan atesten alevin cikmasi gibi bir takim benzetmeler kullanilarak aciklanir Insanin yaratilis seruvenine gelince Brahman evreni vucuda getirdikten sonra insani varlik alemine getirmistir Bu baglamda o kendinden sudur eden sulardan bir cekinti yaparak ona insan sureti vermistir Tanri evreni ve insanoglunu yarattiktan sonra bunlar icin yiyecek meydana getirmistir Bu amacla o sulara yonelmis ve sulari isitarak besin elde etmistir Dolayisiyla Upanisadlar evrende canli cansiz her seyi meydana getiren askin bir kudretin varligini kabul ederek tesadufu devre disi birakir TenasuhSamsara dogum olum yeniden dogus dongusunu yani ruh gocunu ifade eder Bu inanca gore olumle birlikte bedenden ayrilan ruh nihai kurtulusunu gerceklestirene kadar bu dunyada farkli varlik formlarinda yeniden beden alarak varligini surdurur Onun hangi kosullarda dogacagini belirleyen ilkeye ise karma amel eylem adi verilir Bu anlamda karma iradi fiiller ile sonuclari arasindaki iliskiyi duzenleyen bir tur yasadir Kutsal metinde gecen Kisinin durumu yaptiklarina ve davranislarina gore belirlenir Iyilik yapan iyi kotuluk yapan kotu olur Temiz davranis kisiyi temiz kirli davranis kirli yapar seklindeki ifadeler bu duruma isaret eder Mahiyeti degiskenlik arz etse de bu inanc Hint dinlerinin hepsinde mevcuttur Hinduizme gore samsaradan kurtulan ruhlar dunya alemine geri donmemektedir Buradan hareketle Dunyadaki insan nufusu her gecen gun azalmakta midir Ruhlarin sayisinda bir degisme olmakta midir seklinde bir takim sorular akla gelmektedir Hindu dini geleneginde bu ve benzeri sorulara cesitli yanitlar verildigi gorulur Bu baglamda yeryuzunde bir tekamul surecinden bahsedilir Yani kotu karmalarindan dolayi henuz insanlik alemine yukselememis varliklar bulunmaktadir Bunlar belli bir olgunluk seviyesine eristiklerinde insan seklinde dogarlar ve boylece ebedi kurtulusunu gerceklestiren ruhlarin yerine dunya hayatina dahil olurlar Dolayisiyla yeryuzundeki insan sayisinda azalma degil artis olmaktadir Tabi bu tur izahlar tenasuh ogretisi hususunda baska sorulari da beraberinde getirmektedir fakat bunun nihayetinde bir inanc meselesi oldugu unutulmamalidir MoksaMoksa bireyin dogum olum dongusunden siyrilarak ebedi mutluluga ulasmasi ve her turlu sikintidan kurtulmasi halidir Hinduizme gore kisinin dogum olum dongusune maruz kalmasinin temel sebebi Tanri yi gercek manada idrak edememesidir Bu durum cehalet bilgisizlik manasina gelen terimi ile ifade edilir Birey mutlak hakikati idrak edene kadar dunyanin sahte gorunumunden kendisini soyutlayamaz Dolayisiyla yasadigi her an ruya seklinde gecer Bu durum ise yanilsama manasina gelen maya kavrami ile ifade edilir Tanri nin hayal olarak gozukmesi seklinde anlasilan maya bir nevi insanin onune konulmus bir agdir Insanoglu bilgisizlik ihtiras arzu ve ofke gibi sebeplere bagli olarak bu aga takilir Bunlar insanin yanilgiya kapilarak hayali olani gercek fani olani ise baki zannetmesine sebep olmakta ve durmadan cesitli hayatlarda dolasmasina yol acmaktadir Dolayisiyla kurtulus hakiki bilgiyi yani Tanri yi butun yonleriyle idrak etmeye baglidir Hinduizmde kurtulusa ulastiracak cesitli yollar sunulur One cikanlari sunlardir Amel yolu Dini ayin ve torenleri tam olarak yerine getirmek kutsal metinlerin uygun gordugu amelleri yapmak ve yasaklardan kacinmaktir Eylemleri beklenti icine girmeksizin sirf Tanri rizasi ve gorev bilinci gozeterek yerine getirmektir Ancak bu suurla icra edilen ameller kurtulusa ermeye vesile olabilir Bilgi yolu Kutsal metinleri dogru anlayarak ve akli melekeleri kullanarak Yuce Varligi butun esma ve sifatlariyla taniyip idrak etmektir Belli bir birikime sahip kimseler icin gecerlidir Adanmislik yolu Samimi olarak Tanri ya yonelmek ve ona derin bir muhabbet beslemektir Kast farki gozetilmeksizin herkese aciktir Olum otesi hayatHinduizmde bedeni terk eden ruhlarin amellerine bagli olarak istirap veya mutluluk diyarina gideceklerine inanilir Bu Ibrahimi dinlerdeki cennet ve cehennem algisina kismen benzese de mahiyet itibariyla farklidir zira Hindu inancina gore bu mekanlar gecicidir Baki olan Tanri nin bulundugu alana ulasmadir ki burasi sonsuz mutluluk diyaridir Bedeni terk eden ruhun akibeti uc belirli ogeye ayrilir Tanrilar Yurdu Nefsini her turlu dunyevi isteklerden arindiran Tanri yi idrak edip ona askla tapinan hakiki dindarlar Tanrilar Yurdu na gitmeyi hak ederler Bunlardan bazilari buradan Yuce Tanri nin bulundugu alana gecerek moksaya ulasir Atalar Yurdu Yasantisinda dini vecibelerini ozenle yerine getirmelerine ragmen Tanri nin bilgisine erisemeyenler Atalar Yurdu na gitmeyi hak ederler Burada kalacaklari sure dunya hayatinda islemis olduklari iyi eylemlerin miktarina baglidir Iyi fiillerin karsiligini gordukten sonra tekrar yeryuzune donerek farkli varlik formlarinda yeniden bedenlenirler Ucuncu Hal Dine inanmayan Tanri nin emir ve yasaklarina aldiris etmeyen ve din adami oldurmek gibi buyuk gunah islemekten kacinmayanlar olumden hemen sonra insan disi varlik olarak kotu hallerde tekrar dogarlar Kutsal metinlerHinduizmin kutsal metinlerinin tesekkul sureci MO 2000 MO 400 araligina tarihlenen Vedalar donemi ile baslamis ve 300 900 yillari arasinda Puranalar donemi ile tamamlanmistir Bu metinler yuzyillar boyunca nesilden nesile sifahi olarak aktarilmistir Metinlerin tespit edilip yaziya gecirilmesi ise cok sonra olmustur Hinduizmde cok genis bir kutsal metin kulliyati bulunmaktadir fakat bunlarin hepsi ayni derecede onemi haiz degildir Nitekim Hinduizmin kutsal metinleri ilahi ve beseri kaynakli olmak uzere iki ana baslik altinda siniflandirilir Vahiy anlayisi Hinduizmde vahiy ile kastedilen Tanri nin insanogluyla iletisim kurmasidir Bu baglamda iki tur vahiy algisindan soz edilebilir Birincisi Tanri nin kendisini soz ve hakikat olarak ifsa etmesidir Yani ilahi sozlerini adi verilen ermislere bildirmesidir Kutsal metinler Tanri dan bir nefes seklinde sudur etmistir Bu acidan onlar kutsalligin bizatihi disavurumlari veya tecellileridir Ikinci vahiy turu ise Tanri nin zaman zaman yeryuzune inerek bizzat kendisini insanogluna gostermesidir Nubuvvet anlayisi Semitik dinlerde oldugu gibi Hinduizmde de vahyin kaynagi Tanri muhatabi insanlardir Hinduizmde ilahi vahyi secilmis kisilere ileten bir elci fikrinden veya acik bir nubuvvet anlayisindan soz edilmez Ancak kutsal metinleri kesfedip bunlari aciga cikartan bilge kisiler bulunur ki bunlara risi adi verilir Hindu bakis acisina gore bunlar herhangi bir insanustu guc tarafindan secilmis degildirler Risilik mertebesi kazanilan bir olgudur Yani pek cok dogum olum dongusunden gecen oldukca yasli ve deneyimli olan cok az sayida kimse Tanri ile cesitli sekillerde iletisime gecerek vahye muhatap olmustur Dolayisiyla Hindularin risilere yukledigi anlam semitik dinlerdeki peygamber algisindan kismen farklidir Peygamberlerin temel vasiflarindan biri uyarici olmalari ve insanlara dogru yolu gostermeleridir Hinduizmde acik bir nubuvvet anlayisi olmamakla birlikte uyarici fikrinin farkli sekilde karsilik buldugu gorulur Nitekim Hindu dini geleneginde toplum nezdinde one cikan kimi sahsiyetler zamanla tanrisallastirilmis ve onlarin esasinda birer uyarici olarak yeryuzune indiklerine avatara inanilmistir Yani rehberlere duyulan ihtiyac avataralar yoluyla giderilmistir Burada elbette peygamberlik dusuncesi ile avatar doktrininin mahiyet itibariyla ayni seyler olmadiklari aciktir Ancak icra ettikleri faaliyetler ve yuklendikleri misyon dikkate alindiginda her ikisinin de benzer bazi ozellikler tasidiklari gorulur Vahye dayanan metinler bilge kisiler tarafindan duyulan ve ifsa edilen ezeli hakikatleri ifade eder Bu ezeli hikmet Tanri kelami olup ilahi kaynaklidir Bu yuzden sruti turu metinlerin sihhatinden suphe duyulmaz ve ogretileri hakikat kabul edilir Vedalar Brahmanalar Aranyakalar ve Upanisadlar bu grupta yer alan eserlerdir Vedalar Veda kelimesi kutsal mukemmel bilg anlamlarina gelir Vedalarin MO 2000 ile MO 1000 yillari arasinda kompoze edildikleri kabul edilir Bunlarin baslangicta sifahi olarak nakledilip uzun bir surecin ardindan yaziya gecirilerek bugunku seklini aldigi genel kabul goren husustur Bu metinlerde tabiatustu guclere sunulan cesitli dualar ve ilahiler bulunur Hastaliklara ve kotuluklere karsi korunmak uzun ve saglikli bir hayat yasamak erkek cocuk sahibi olmak ve gunahlardan arinmak gibi mevzular soz konusu dualarin genel muhtevasini olusturur Vedalarda olum otesi hayat kurtulus tanri inanci kast sistemi ve kurban gibi konular da etraflica islenir Vedalarin olusumunda Ari inanc ve geleneklerinin onemli bir tesiri olmakla birlikte yerli Dravidyen halkin ve cevre kulturlerin etkisi de zaman zaman olmustur Brahmanalar MO 1000 ile MO 500 yillari arasinda derlendigi kabul edilir Brahmana turu eserlerde Vedalardaki inanc ve uygulamalar izah edilip yorumlanir Kurban ibadeti basta olmak uzere rituellerin nasil icra edilecegine dair Brahminlere yol gosteren anlatilar yer alir Bu yuzden Brahmana adini almistir Aranayakalar ormanda munzevi bir yasam suren kimseler tarafindan derin tefekkur sonucu kesfedilmistir Muhteva ve uslup itibariyla onceki metinlerden ayrilir Otekilerin aksine kanli kurban torenlerine ve bunlara ait kurallara cok sik rastlanmaz Om benzeri gizli sozcuklerin ve dini torenlerin gercek anlami uzerinde durulur Felsefi meselelere ve mistik uygulamalara agirlik verilir Dini konularda somuttan soyuta dogru bir donusum dikkat ceker Upanisadlar Upanisadlar Veda kulliyatinin sonuc bolumlerini olusturan metinlerdir MO 8 ile MO 4 yuzyil arasinda derlendigi kabul edilir Gizli ogreti anlamina gelen Upanisadlarin sirli bilgiler ihtiva ettigi ve ancak belli bir yetkinlige sahip kimselere ogretilmesi gerektigi seklinde bir algi gelismistir Upanisadlar dini ve felsefi meselelerle alakali yeni fikirler icermesi itibariyla Hint dini tarihinde onemli bir mihenk tasi olmustur Hatirlanan metinler Hatirlanan anlamina gelen Hinduizmde beseri kaynakli oldugu dusunulen kutsal metinleri belirtmek icin kullanilan bir tabirdir Hindulara gore bu tur metinler vahyedilmis gerceklere dayanir Dil ve uslup acisindan daha basit yapida olan bu metinler kastla ilgili sinirlama getirmeksizin herkes icin ulasilabilir niteliktedir Smriti turu eserlerde zengin dinsel ve mitolojik anlatilarin yani sira dini vecibeler kastlarin gorevleri bireylerin eslerine ailelerine ve topluma karsi sorumluluklari ve gecis torenleri gibi sosyal hayatin hemen her alani ile ilgili cesitli konular yer alir Bu niteliklerinden dolayi soz konusu metinler Hindularin dini ve sosyal hayatinda Vedalardan daha etkili hale gelmistir Bu grupta yer alan kitaplar genel hatlariyla sunlardir Vedangalar Vedalarin uzvu anlamina gelir Veda kulliyatinin dogru bir bicimde anlasilmasi okunmasi ve tatbik edilmesi amaciyla derlenmis olan yardimci turden eserlerdir Itihasalar Destan anlamina gelir Ramayana ve Mahabharata Hinduizm de one cikan iki destandir Ilkinde Rama nin ikincisinde ise Krisna nin hayat hikayesi mitolojik unsurlar katilmak suretiyle etraflica islenir Bunlarin insanligin kurtulusu icin yeryuzune inmis birer tanrisal varlik olduklari vurgulanir Mahabharata nin bir bolumu olan Bhagavat Gita oldukca onemli bir metindir Milattan once ikinci asirda derlenmis oldugu kabul edilen bu kisa metin hem daha basit ve anlasilir olmasi hem de Hinduizm in temel ogretilerini ozlu sekilde hulasa etmesi sebebiyle toplum nezdinde oldukca itibar kazanmistir Puranalar Eski anlamina gelir Evrenin yaratilisi ve yok olusu gibi kozmolojik hadiseler anlatilir Tanrisal varliklarin ve toplum nezdinde one cikan sahsiyetlerin soylari hakkinda mitolojik anlatilar da katilarak bilgi verilir Eski devirlerde kurulan hanedanliklar konu edinir Dharmasastralar Ahlaki ve hukuki kurallari iceren kutsal metinlerin her biri icin kullanilan bir terimdir Bu metinler Hindu toplum yapisinin temelini olusturur anane akait ve hukuk konularini icerir En meshur olani Manu Kanunnamesi adiyla da bilinen Manusmriti dir Kurtarici beklentisi gunahi yok eden ve kotuluge son veren anlamina gelir Hindu inancina gore Tanri ahir zamanda Kalki olarak yeryuzune inecektir Kutsal metinlerdeki anlatilar esas alindiginda kurtaricinin gelecegi devrin one cikan ozellikleri sunlardir Yeryuzunde adalet refah ve dini degerler gun gectikce azalacak sahtecilik yalanci sahitlik ve dolandiricilik artacaktir Insanlar maddi imkanlarina ve giydikleri elbiselerin kalitesine gore saygi goreceklerdir Liyakat bilgi ve kabiliyet goz ardi edilecek maddi gucu olanlar onemli konumlara getirilecektir Kari koca arasindaki sevgi ve sadakat bagi zayiflayacak evlilikler daha cok maddi beklentiler uzerine kurulacaktir Insanlar dogruyu soylemekten ve haklinin yaninda olmaktan korkar hale geleceklerdir Hint dini siyasi ve sosyal yasantisinda meydana gelen cokuntuler Hindular arasinda kurtarici fikrinin canlanmasinda etkili olmustur Nitekim onlar kendi iclerinden cikacak bir liderin dini degerlerini yeniden canlandiracagina ve yabanci akimlarin etkisini kiracagina inanmislardir Bunun bir sonucu olarak toplum icinde onemli gorulen birtakim sahsiyetler bazi kesimlerce beklenen kurtarici olarak gorulmustur Kast sistemiHinduizmin en belirgin ozelliklerinden biri kast anlayisidir Bunu ifade etmek icin renk anlamina gelen varna tabiri kullanilir Buna gore toplum brahminler ksatriyalar vaisyalar ve sudralar olmak uzere dort sinifa ayrilir Hint toplumunda cesitli nedenlerle kast disina itilmis ve bugun sayilari bir hayli fazla olan paryalar da bulunur Kast sisteminin ortaya cikisi Ariler ile yerli halk arasindaki mucadelelere dayandirilir Ariler ustunluklerini ve irksal safliklarini korumak icin bir takim sosyal duzenlemelere gitmislerdir Bu algi o donemde derlenen kutsal metinlere de yansimistir Nitekim Vedalarda her bir kastin insan biciminde tasavvur edilen Tanri nin cesitli yerlerinden yaratildigi belirtilir Buna gore brahminler Tanri nin agzindan ksatriyalar kollarindan vaisyalar midesinden sudralar da ayaklarindan yaratilmistir Hindulara gore kast dini bir inanctir Bu esasinda bireylerin psikolojik ve sosyolojik yapilariyla alakali bir tasniftir Yani bireyler sahip olduklari karakterleri itibariyla farkli gorev ve sorumluluklari yerine getirmeye daha yatkindir Bu acidan kastin toplumsal sahada is bolumunu ve duzeni tesis eden bir yonu bulunmaktadir Her birey uzerine dusen vazifesini eksiksiz bir bicimde yerine getirmek zorundadir Ancak bu sekilde yeniden dunyaya gelislerinde daha iyi bir kastta dogabilme ve boylece kurtulusa bir basamak daha yaklasabilme firsati yakabilir Kast sistemi toplumda cesitli adaletsizliklere ve huzursuzluklara yol actigi icin zaman zaman tenkit edilmistir Erken donemlerde Buda ve Mahavira nin cikisi buna ornek verilebilir Orta Cag doneminde ise Kebir ve Nanak gibi onderler bu uygulamaya itiraz etmislerdir Onlarin boyle bir cikista bulunmalarina etki eden unsurlardan biri de Islam in esitlik ilkesinden etkilenmis olmalaridir Modern donemde dikkat ceken isim ise Mahatma Gandi dir Gandi ozellikle toplumdan tecrit edilen paryalara sahip cikmistir Degerli olduklarini vurgulamak adina onlara Tanri nin cocuklari anlaminda harican adini vermistir Kast sistemi Hindistan in ozellikle kirsal kesimlerinde hala varligini devam ettirmektedir Ust kasta mensup bir Hindu kendisinden daha alt kastta bulunan bir kimsenin yasadigi sokaga girmemeye onunla temas kurmamaya ve ayni evde misafir olarak dahi kalmamaya ozen gostermektedir Kast sistemi evlilik cagina gelmis bireylerin yasamlarinda da onemli bir rol oynamaktadir Evleneceklerin mensup olduklari kast itibariyla birbirine uygun olmasi gerekmektedir Bu kurali cigneyerek evlenen bireyler sosyal baskiya maruz kalmakta bazen de cesitli cezalara carptirilmaktadir Ibadet ve rituellerOruc hac ve kurban Hinduizmde oruc hac ve kurban gibi ibadetler bireyin hem bu dunyada huzurlu olmasi hem de ebedi saadete kavusmasi acisindan onemli gorulur Hinduizmde hac tanrisal varliklarin yasadigina inanilan kutsal yerleri ziyaret etme esasina dayanir Boylece hem tanrilar hosnut edilmis hem de sevap kazanilmis olur Hac ve oruc ibadetinin tespit edilmis standart bir vakti veya uygulanis sekli yoktur Bu ibadetler onemli gunlerde ve dini bayramlarda icra edilir Hinduizmde oruc genelde perhiz seklindedir Yani hayvansal gidalardan uzak durma veya sadece meyve su ve pirinc gibi belli seyleri tuketme esastir Orucun sekli suresi ve uygulanis vakti mezheplere gore degiskenlik gosterir Kurban ibadetiyse Hinduizmde oldukca onemli bir konudur Erken donem Veda metinlerinde vurgulanan en temel ibadet kurbandir O donemde kurban bireyin tanriya bagliliginin ve dindarliginin yegane olcutu olarak kabul edilmistir At sigir keci gibi hayvanlari yakmak suretiyle buyuk kurban torenleri duzenlenmek adet halini almistir Bunlar bir taraftan guc gosterisi haline gelirken diger taraftan tanrilari yatistirma ve boylece onlarin gazabindan korunma araci olmustur Fakat Hinduizm icerisinde yasanan hadiselere bagli olarak kanli kurban torenlerine verilen onem zamanla azalmistir Orta Cag a gelindiginde Hindularin Muslumanlari genelde kurban ibadeti yuzunden elestirdikleri gorulur Dolayisiyla Hinduizmde kanli kurban torenlerinin yerini su cicek tutsu ve tereyagi gibi sunular almistir Tanrisal varliklara veya onlarin heykellerine sunulan bu kurban sekli Hindistan da halk dindarliginin en temel ozelligi olarak varligini surdurmektedir Yoga meditasyon ve riyazet Yoga ozel yontemler kullanarak bedeni ve zihni kontrol altina alma teknigidir Bu yuzden yoga riyazet cilecilik ve meditasyon usullerini de icerir Yogada amac zihinsel ve fiziksel baglardan kurtulmaktadir Tutku cehalet ve uygunsuz bir ortam yoganin basariya ulasmasinin onundeki baslica engellerdir Bu yuzden yoga duyulardan arinmis bir sekilde yapildiginda basariya ulasir Yoga vasitasiyla insan zihni muglak dusuncelerden siyrilarak net bir gorus yakalar Boyle bir bakis acisi ile kisi evreni butunluk icinde gorur Dolayisiyla yoga coklugun ardindaki tekligi gormede ve boylece kurtulusa ulasmada onemli bir rol oynar Hinduizme gore Tanri ya kavusma kalpte yapisik halde bulunan butun istekleri atmakla ve nefsini kontrol altina almakla mumkundur Bundan dolayi Hinduizmde nefsi tezkiye edici pek cok oneri ve yontem yer alir Bunlarin basinda riyazet tapas gelir Riyazet manevi guc elde etmek amaciyla cileci uygulamalara yonelmeyi ve munzevi bir hayat yasamayi ifade eder Gecis torenleri Hinduizmde dogum evlilik ve olum gibi insan hayatinin degisik safhalarinda icra edilen gecis torenleri onemli bir yer tutar Gecis torenlerinin temel amaci bireylere yeni rollerindeki gorev ve sorumluluklarini hatirlatmak ve onlari Hindu toplumunun bilincli ve donanimli birer ferdi haline getirmektir Bu torenler dini ahlaki ve toplumsal degerlerin bireylere asilanmasinda onemli rol oynar Dolayisiyla gecis torenleri insanlari buyuleyen gorkemli kutlamalar olmasinin yaninda bireyleri maddi ve manevi acidan olgunluga ulastiran deruni anlamlar da ihtiva eder Hinduizmde onu askin gecis toreni bulunur Ancak bunlardan bir kismi yasanan gelismelere bagli olarak tarihi surec icerisinde onemini kaybetmis ve uygulanabilirligini yitirmistir Hinduizmde dikkat ceken gecis torenlerinden bazilari sunlardir Isim koyma Cocuk dogduktan bir iki hafta sonra cesitli ritueller esliginde bu toren duzenlenir Isim verme sosyal iliskilerin tesisinde faziletlerin kazaniminda ve kismetin bol olmasinda onemli bir unsur olarak gorulur Dine giris Cocuk bes yasina gelmeden once kulagi delinerek bu uygulama yerine getirilmis olur Hindu seriatina dahil olusunu temsil eden bu uygulama ayni zamanda bireyin kendi ic sesini duyabilmesi guzel seyler isitmesi ve bir takim hastaliklardan korunmasi icin de yapilir Ogrencilige kabul Ogrencilik asamasina gelen birey yapilan dini bir torenle ogrencilige kabul edilir Bu esnada adaya cesitli dualar esliginde kutsal bir ip takilir Bu sekilde onun dine bagli kalmasi ve iyi bir talebelik donemi gecirmesi amaclanir Evlilik Aile hayati bireyin hem bu dunyadaki hem de gelecek yasamdaki statusunu dogrudan etkilemektedir Boylesine muhim bir doneme adim atilirken bireylere gorev ve sorumluluklarini hatirlamak ve bu ani kutsamak amaciyla evlilik merasimleri duzenlenir Cenaze Hinduizmde gecis torenlerinin sonuncusunu cenaze torenleri olusturur Cesetler bazi istisnai durumlar haric genelde yakilarak ortadan kaldirilir ve kulleri nehre atilir Yakma islemi oncesi ve sonrasinda cok detayli bir dizi uygulama dikkat ceker Cunku bu uygulamalar sayesinde olen kisinin ruhunun rahat bir yolculuk yapacagina bir sonraki bedene kolay ve cabuk gececegine geride kalanlari rahatsiz etmeyecegine ve olum otesi hayatta huzurlu bir yasama kavusacagina inanilmistir Bu algi cenaze merasimlerinin erken donemden gunumuze degin varligini ve islevselligini surdurmesinde etkili olmustur Hakiki mezhep onderleri dogum sirasinda olen kadinlar erken yasta olen cocuklar gibi bazi kimseler ise masum ve gunahsiz kabul edilir Bu yuzden onlarin cesetleri yakilmaz Genellikle nehirlere atilir bazen de gomulur Dini bayramlarHinduizmde mezhepsel cesitlige bagli olarak cok sayida dini bayram ve onemli gun vardir Tanrisal varliklarin dogum gunleri ve kutsal kisilerin aydinlanmaya kavustugu anlar Hindular nezdinde kutsal zaman dilimi olarak kabul edilir ve o gunlere ozgu merasimler duzenlenir Hindularin geneli tarafindan kutlanan belli basli bayramlardan biri isik bayrami olarak bilinen Divali dir Ekim kasim aylarinda kutlanan bu bayramda iyiligin kotulugu yendigi ve isigin karanliga galebe caldigi vurgulanir Boylece bireylerin iyilige yonelmeleri gerektigi hatirlatilir Bir diger yillik bayram ise Holi dir Bu subat mart aylarinda kutlanir ve kainatin yeniden canlanisini baharin gelisini simgeler Insanlar nese icinde dans edip eglenirler birbirlerine renkli boyalar atarak sevinclerini paylasirlar Bunun disinda Hindular arasinda Krisna Rama ve Durga gibi tanrisal varliklarin anisina kutlanan festivaller de oldukca populerdir Kutsal mekanlarHinduizmde ibadet genelde bireyseldir cemaatle ibadet zorunlu degildir Ibadet icin tayin edilmis ozel bir vakit yoktur Bununla birlikte sabah ogle ve aksam olmak uzere gunde uc defa ibadet etmeye ozen gosterilir Hindular evlerinde arabalarinda veya is yerlerinde uygun bir ortam olusturarak ibadetlerini gerceklestirmekte ozel gunler basta olmak uzere zaman zaman da mabetlere gitmektedirler Hindu mabetleri icin kullanilan yaygin isim asramdir Hindu mabetlerinde cesitli tanri tasvirleri putlari ve heykelleri bulunur Mabetlerin hem dekorasyonu hem de mimari yapisi mezhepsel kabullere gore degiskenlik arz eder Hindular mabede girdiklerinde ilk once tanrilara geldiklerini hatirlatmak maksadiyla can calarlar Ardindan yanlarinda getirdikleri sunu malzemelerini cesitli dualar esliginde putlara takdim ederler Onlarin onunde secdeye kapanirlar kimi zaman da etrafinda donerler Ates mum yakma onemli bir ritueldir Mabetlerde genelde gorevli din adamlari bulunur Onlar ibadet edenleri kutsamak adina alinlarina cesitli karisimlardan yapilmis kinaya bezer bir tur boya surerler Bunun rengi ve sekli de mezheplere gore farklilik gosterir Hindu mabetlerinde gunluk ibadetlerin yani sira gecis torenleri de icra edilir Mezhepsel cesitliligin bir sonucu olarak kutsal kabul edilen cok sayida mekan vardir Hindular buralari ibadet maksadiyla ziyaret etmeye calisirlar Boylece tanrilarinin hosnutlugunu kazanarak daha iyi bir gelecek umarlar Ornek olusturmasi acisindan Hindular nezdinde one cikan kutsal mekanlardan biri Varanasi dir Eski adi Benares olan bu sehir Hindistan in kuzeyinde yer alan Uttar Prades eyaleti sinirlari icinde bulunur Ganj nehrinin buradan geciyor olmasi sehri kutsal kilan baslica husustur Kuzeyde Himalayalardan baslayip guneyde Bengal Korfezi nde son bulan Ganj nehri Varanasi bolgesinde yon degistirir ve kuzeye dogru kivrilir Hindular guneyden kuzeye dogru gerceklesen bu akimin sembolik olarak dogum olum dongusunu hatirlattigina inanirlar Hindu inancina gore Ganj in suyu kutsal ve temizleyici ozellige sahiptir Bu nehirde yikanmak kisiyi gunahlarindan temizler Bir kimsenin son nefesini Ganj in kenarinda vermesi ve cesedinin kullerinin nehre savrulmasi dogum olum dongusunden kurtulmasina vesile olur Butun bu nedenlerden oturu milyonlarca Hindu hac maksadiyla ve gunahlarindan arinma umidiyle Varanasi ye gelerek Ganj in etrafinda yapilan rituellere katilir Baslica mezheplerHinduizmin gelisim sureci goz onunde bulunduruldugunda uc temel dini egilimin mevcudiyetinden soz edilebilir Ortaya cikis sureclerini kesin olarak tespit etmek guc olsa da bunlar gunumuze degin varliklarini surdurmuslerdir Sruti grubunda yer alan metinler her biri tarafindan kutsal kabul edilmekle birlikte smriti grubunda yer alan metinlerin onceligi her mezhebin bakis acisina gore degiskenlik arz eder Sivacilik Siva yi Yuce Tanri kabul eden ve ona tapinmayi esas alan Hindu mezhebidir Veda metinlerinde yok edici Tanri olarak gorulen Rudra nin zaman icerisinde Siva olarak yorumlandigi gorulur Siva cogu zaman kaplan postu elbisesi ve boynunda kafataslarindan olusan kolyesiyle betimlenir Bu mezhebe mensup kisilere gore Siva her seyin yaraticisi ve yok edicisidir Insanlara karsi duskun ve merhametlidir Siva nin iyilik guzellik ve bereket yonunu simgeledigine inanilan sivalingam sembolu Sivacilar basta olmak uzere Hindular icin oldukca onemli ve kutsaldir Buna tapinma ve cesitli takdimeler sunma halk arasinda cok yaygindir Visnuculuk Visnu yu Yuce Tanri kabul eden ve ona tapinmayi esas alan Hindu mezhebidir Taraftarlari nezdinde Visnu her seyi yaratmaya ve yok etmeye kadir Yuce Tanri dir O yarattigi varliklara cok duskun olan zor duruma dustuklerinde onlarin yardimina kosan duzenin bozuldugu durumlarda yeryuzune gelerek kotu gidise son veren Tanri dir Bu acidan avatara doktrini Visnuculuk mezhebinin onemli inanc esaslari arasinda yer alir Saktacilik Bu mezhepte tanrilarin sakti denilen disil gucune yani tanricalara tapinma on plandadir Kali Durga Parvati ve Laksmi one cikan tanricalardir Saktacilik mezhebinin esas aldigi kutsal metinlerin basinda ise Tantralar gelir Tantralarda disil tanrilara nasil saygi gosterilmesi ve ibadet edilmesi gerektigi konusunda aciklayici bilgiler yer alir Bhakti Hareketi Bhakti sevgi ve samimiyetle Tanri ya baglanma ve gonulden ona teslim olma anlamina gelir Bhakti hareketi ozellikle Orta Cag da dini meselelerden siyasi iliskilere toplumsal konulardan kulturel calismalara kadar genis bir alanda etki uyandirmistir Bu yuzden kimi uzmanlar Bhakti hareketinin canlanip gelismesini Hint dini tarihinde Budizmin ortaya cikisindan sonra gorulen en onemli gelisme olarak degerlendirmislerdir Bhakti yolu insanin acizligini idrak edip kendini Tanri ya teslim etmesidir Dunyevi varliklara besledigi sevginin fani oldugunu idrak edip baki olana yonelmesidir Bhakti onderleri bir takim gorusleri sayesinde kisa sure icinde halk nezdinde yanki uyandirmistir Onlarin dikkat ceken yonleri su sekilde ozetlenebilir Hindular uzerinde asirlardir baski olusturan kast kurallarini devre disi birakacak soylemler gelistirmisler boylece toplumsal barisi saglamaya calismislardir Dini meseleleri aciklarken sade bir anlatim tarzi benimsemisler teolojik ve felsefi tartismalara cok fazla girmemislerdir Halk arasina karisarak onlarla yakin temas kurmuslar ve boylece onlarin guvenini kazanmislardir Dusuncelerini aktarirken erisilmesi zor olan Sanskritce yerine halkin asina oldugu bolgesel dilleri kullanmislardir Kurtulusun sadece ust tabakaya ozgu bir durum olmadigini kadin veya erkek herkesin Tanri nin yuce adini gonulden anmakla ebedi saadete kavusabilecegini savunmuslardir Kaynakca Isbu madde Cemil Kutluturk tarafindan CC BY 4 0 lisansi altinda yayimlanan metin icermektedir