Kütleçekim ya da çekim kuvveti, kütleli her şeyin gezegenler, yıldızlar ve galaksiler de dahil olmak üzere birbirine doğru hareket ettiği (ya da birbirine doğru çekildiği) doğal bir fenomendir. Enerji ve kütle eşdeğer olduğu için ışık da dahil olmak üzere her türlü enerji kütleçekime neden olur ve onun etkisi altındadır.
Dünya'da, kütleçekim, fiziksel nesnelere ağırlık verir ve okyanus gelgitlerine neden olur. Evrendeki gaz halindeki maddenin çekimi, gaz halindeki maddeyi bir araya getirerek yıldızlar oluşturmaya ve yıldızların galaksilere birleştirilmesine, dolayısıyla kütleçekimin Evrendeki büyük ölçekli yapıların çoğundan sorumlu olmasına neden olmuştur.
Kütleçekim, sonsuz bir aralıkta bulunurken, uzaktaki nesneler üzerindeki etkileri gittikçe daha zayıf hale gelmektedir. Kütleçekim, kütleçekimi bir kuvvet olarak değil, kütlenin / enerjinin düzensiz dağılımının yol açtığı uzay-zaman eğriliğinin bir sonucu olarak tanımlayan genel görelilik teorisi (1915'te Albert Einstein tarafından önerildi) tarafından açıklanmaktadır.
Uzay zamanının bu eğriliğinin en uç örneği, hiçbir şeyin, ışığın bile, ufkuna girdikten sonra kara delikten kaçamamasıdır. Daha fazla kütleçekim çekim kuvveti zaman dilatasyonuyla sonuçlanır, burada zaman daha yavaş (daha güçlü) bir kütleçekim potansiyeline daha yavaş geçer. Bununla birlikte, çoğu uygulama için, kütleçekim, kütleçekimin neden olduğu varsayılan Newton'un evrensel çekim yasasıyla anlatılır.
İki cisim kütlesinin çekim kuvvetinin kütlelerinin çarpımı ile doğru orantılı olduğu ve aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı olduğu matematiksel bir ilişkiye göre birbirlerine doğrudan çekilen bir kuvvet. Kütleçekim, doğanın dört temel etkileşiminin en zayıf yönüdür. Kütleçekim kuvveti, güçlü kuvvetten yaklaşık 1038, elektromanyetik kuvvetten 1036 ve zayıf kuvvetten 1029 kat daha zayıftır.
Sonuç olarak, kütleçekim, atom altı parçacıkların davranışı üzerinde önemsiz bir etkiye sahiptir ve günlük maddenin iç özelliklerini belirleme konusunda rol oynamaz (ancak kuantum çekim kuvvetine bakınız). Öte yandan, kütleçekim, makroskopik ölçekte egemen etkileşimdir ve astronomik cisimlerin oluşum şekli ve yörüngesinin (yörünge) sebebidir.
Kütleçekim dünya ve evren boyunca gözlemlenen çeşitli olaylardan sorumludur. Örneğin, Dünya ve diğer gezegenlerin Güneş'in yörüngesinde, Ay'ın Dünyanın Yörüngesinde olmasına gelgitlerin oluşumuna, Güneş Sistemi'nin oluşumuna ve evrimine, yıldızlara ve galaksilere neden olur. Planck döneminde (Evrenin doğumundan 10-43 saniye sonrasına kadar) geliştirilen, muhtemelen kuantum kütleçekim, süper gravite veya kütleçekim tekilliği biçimindeki evrende kütleçekimin en eski örneği, muhtemelen bir sahte vakum, kuantum vakumu veya sanal parçacık gibi ilkel bir durumdan bilinmeyen bir biçimde meydana gelmiştir. Bu nedenle, kısmen her şeyin teorisinin araştırılması, genel görelilik teorisinin ve kuantum mekaniğinin (veya kuantum alan teorisinin) kuantum kütleçekime birleştirilmesi bir araştırma alanı haline gelmiştir.
Kütleçekim teorisinin tarihçesi
Kütleçekimin Önceki Kavramları
Modern Avrupalı düşünürler haklı olarak kütleçekim teorisinin geliştirilmesi ile bağlantı kuruyorsa da, kütleçekim kuvvetini belirleyen önceden var olan fikirler vardı. İlk açıklamalardan bazıları, Dünya döndüğünde nesnelerin neden düşmediğini açıklamak için kütleçekim kuvvetini belirleyen Aryabhata gibi erken matematikçi astronomlardan geldi.
Daha sonra, Brahmagupta'nın eserleri bu kuvvetin varlığına değinmişti.
Bilimsel Devrim
Kütleçekim kuramıyla ilgili modern çalışmalar, Galileo Galilei'nin 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyıl başlarındaki çalışmaları ile başladı. Galileo, Pisa Kulesi'nden topları atan meşhur (muhtemelen apokrif deneyinde) eğilimleri düşen eğik top ölçümleri ile, kütleçekim ivmesinin tüm nesneler için aynı olduğunu gösterdi.
Bu, Aristo'nun daha ağır nesnelerin daha yüksek bir kütleçekim ivmesi olduğuna olan inancından ciddi bir sapmaydı. Galileo, bir atmosferde daha az kütleye sahip nesnelerin daha yavaş düşebileceği için hava direnci olduğunu öne sürdü. Galileo'nun çalışmaları Newton'un kütleçekim kuramının formülasyonu için gerekli altyapıyı hazırladı.
Newton'un kütleçekim teorisi
Sir Isaac Newton, 1642'den 1727'ye kadar yaşayan İngiliz fizikçi. 1687'de İngiliz matematikçisi Sir Isaac Newton Principia'yı yayınladı ve evrensel çekim kuvvetinin ters kare yasasını hipotez haline getirdi. Kendi sözleriyle, "Gezegenleri küreler içinde tutan güçlerin karşılıklı olarak etraflarındaki merkezlerden uzaklıklarının kareleri olması gerektiği ve dolayısıyla ayı Orb'da tutmak için gereken kuvveti karşılaştırdıklarını dile getirdim Yeryüzündeki kütleçekim kuvveti ile neredeyse tümüyle cevabını buldular. "
Denklem şudur:
F kuvveti olduğunda, ve , etkileşen nesnelerin kütleleridir; r, kütle merkezleri arasındaki uzaklıktır; G, kütleçekim sabitidir.
Newton'un teorisi, diğer gezegenlerin eylemleri tarafından hesaplanamayan Uranüs hareketlerine dayalı Neptün varlığını öngörmek için kullanıldığında en büyük başarısını elde etti. Hem John Couch Adams hem de Urbain Le Verrier tarafından yapılan hesaplar gezegenin genel konumunu ve 'in hesaplamaları Johann Gottfried Galle'in Neptün'ü keşfetmesine neden olan hesaplamalardı. Merkür yörüngesindeki bir tutarsızlık, Newton'un teorisindeki kusurları belirtti.
19. yüzyılın sonlarına doğru, yörüngesinin Newton'un teorisine göre açıklanamayan hafif dalgalanmalar gösterdiği biliniyordu, ancak başka rahatsız edici bir cisim (Güneş'i Merkür'den bile daha yakın bir gezegen gibi) aramıştı. Konu, Albert Einstein'ın yeni genel görelilik teorisi tarafından Merkür'ün yörüngedeki küçük tutarsızlıktan sorumlu olan 1915'te çözüldü.
Newton'un teorisi Einstein'ın genel göreliliğiyle değiştirilirken, modern, göreceli olmayan kütleçekim hesaplamaları, Newton'un teorisini kullanarak yapılmaya devam etmektedir çünkü daha basit bir şekilde çalışılmaktadır ve yeterince küçük kütleler, hızlar ve enerjiler içeren çoğu uygulama için yeterince doğru sonuçlar verir.
Eşdeğerlik (Denklik) ilkesi
Galileo, Loránd Eötvös ve Einstein gibi bir dizi araştırmacı tarafından araştırılan eşdeğerlik ilkesi, tüm nesnelerin aynı şekilde düştüğü ve kütleçekim etkilerinin ivme ve yavaşlamanın bazı yönlerinden ayırt edilemez olduğunu ortaya koymaktadır. Zayıf eşdeğerlik prensibini test etmenin en basit yolu, farklı kütlelerin veya kompozisyonların iki nesnesini vakumda bırakıp aynı anda zemine çarpıp vurmadıklarını görmektir.
Bu tür deneyler, diğer kuvvetlerin (hava direnci ve elektromanyetik etkiler gibi) önemsiz olduğu durumlarda tüm nesnelerin aynı hızda düştüğünü göstermektedir. Daha sofistike testler Eötvös tarafından icat edilen bir torsiyon dengesini kullanıyor. Uzayda daha doğru deneyler için uydu deneyleri, örneğin STEP, planlanmaktadır.
Eşdeğerlik ilkesinin formülleri şunları içerir:
- Zayıf eşdeğerlik ilkesi: Bir kütleçekim alanındaki bir nokta kütlesinin yörüngesi yalnızca başlangıçtaki konumuna ve hızına bağlıdır ve bileşiminden bağımsızdır.
- Einstein'ın eşdeğerlik ilkesi: Serbest düşen bir laboratuvarda herhangi bir kütleçekimsiz deneyin sonucu, laboratuvarın hızından ve uzay zamanındaki yerinden bağımsızdır.
- Yukarıdakilerin her ikisini de gerektiren güçlü eşdeğerlik ilkesi.
Genel Görelilik
Genel görelilikte, kütleçekimin etkileri, bir kuvvet yerine uzay-zaman eğriliğine atfedilir.
Genel görelilik için başlangıç noktası, serbest düşüşe atalet hareketi eşlik eden eşdeğerlik ilkesidir ve serbest düşen atalet nesneleri yerdeki atıl olmayan gözlemcilere göre hızlandırılmış olarak tanımlar. Bununla birlikte, Newton fiziğinde, nesnelerden en az birisi bir kuvvet tarafından işletilmedikçe böyle bir ivme oluşabilir.
Einstein, uzay zamanının madde tarafından kıvrıldığını ve serbest düşen cisimlerin kavisli uzayda yerel düz yol boyunca ilerlediğini önermişti. Bu düz yollara jeodezik denir. Newton'un hareket ilk yasası gibi, Einstein'ın teorisi, bir cisim üzerine bir kuvvet uygulanıyorsa, bir jeodezikten sapacaktır. Mesela, Dünya'nın mekanik direnci üzerimizde yukarı doğru bir kuvvet uyguladığından ayakta dururken jeodezik çalışmaları izlemiyoruz; bunun sonucu olarak yeryüzünde eylemsiz durumdayız. Bu, uzayda birlikte hareket etmenin neden atalet olarak kabul edildiğini açıklar.
Çözümler
Einstein alan denklemlerinin başlıca çözümleri şunlardır:
- Schwarzschild çözümü; Bu çözüm, küresel olarak simetrik dönmeyen yüksüz kütleli bir nesneyi çevreleyen uzay-zamanı tarif etmektedir. Yeterince kompakt olan nesneler için bu çözüm, merkezinde tekillik bulunan bir karadelik yaratır. Merkezden radyal uzaklığı Schwarzschild yarıçapından çok daha büyük olan noktalarda, Schwarzschild çözümü tarafından ön görülen ivmelenmeler pratik olarak Newton’un kütleçekim teorisi tarafından ön görülen ivmelenmeler ile aynıdır.
- Reissne-Nordström çözümü: Bu çözümde, merkezdeki nesnenin bir elektrik yükü vardır. Geometrik uzunluğu olan kütlesinin geometrik uzunluğundan az olan yükler için, bu çözüm çifte olay ufku bulunan kara delikler yaratır.
- çözümü: Bu çözüm dönen kütleli cisimler ile ilgilidir. Benzer şekilde, bu çözümde de birden fazla olay ufku olan kara delikler üretilmektedir.
- Kerr-Newman çözümü: Yüklü, dönen ve kütleli nesneler ile ilgilidir. Bu çözümde de birden fazla olay ufku olan kara delikler üretilmektedir.
- çözümü: Bu çözüm evrenin genişlediğini öngörmektedir.
Testler
Genel göreliliğin testleri şunlardır:
- Genel görelilik, Merkür gezegeninin günberi devinimini açıklamaktadır.
- Teorinin tahminlerinden biri olan düşük potansiyellerde zamanın daha yavaş geçmesi (kütleçekimsel zaman genişlemesi) Pound-Rebka deneyi (1959), Hafele-Keating deneyi ve GPS tarafından teyit edilmiştir.
- Işığın sapması öngörüsü, ilk olarak Arthur Stanley Eddington tarafından29 Mayıs 1919 tarihinde gerçekleşen güneş tutulması sırasında yaptığı gözlemler yolu ile teyit edilmiştir. Eddington yaptığı ölçümlerde, yıldız ışıklarındaki sapmanın Newton’un parçacık teorisine göre iki kat fazla ve genel göreliliğin öngörüleri ile uyumlu olduğunu görmüştür. Ancak, sonuçlar hakkında yaptığı yorumlar daha sonra eleştirilmiştir. Güneşin arakasından geçen kuvasarların radyo girişim ölçümlerini kullanan daha yakın zamanda yapılan testler, daha kesin ve tutarlı bir biçimde ışığın genel görelilik tarafından öngörülen miktarda saptığını göstermişlerdir. Ayrıca kütleçekimsel lense bakın.
- Kütleli bir cismin yakınından geçen ışığın zamansal gecikmesi, ilk olarak tarafından 1964 yılında gezegenler arası uzay araçlarının sinyallerini incelemesi sırasında ortaya çıkarılmıştır.
- Kütleçekimsel radyasyon, çiftli pulsarların incelenmesi sırasında dolaylı olarak ortaya konmuştur. 11 Şubat 2016 tarihinde, LIGO ve Virgo işbirlikleri, bir kütleçekim dalgasının ilk defa olarak tespit edildiğini duyurmuşlardır.
- 1922 yılında Alexander Friedmann, Einstein’in denklemlerinin (kozmolojik sabitin varlığında dahi) durağan olmayan çözümlerinin olduğunu bulmuştur. 1927 yılında Georges Lemitres, ancak kozmolojik sabitin varlığında mümkün olan Einstein denklemlerinin durağan çözümlerinin kararsız olduklarını göstermiştir. Buradan hareketle de Einstein tarafından öngörülen durağan Evren’in var olamayacağı sonucuna varılmıştır. Daha sonra, 1931 yılında Einstein’in kendisi de Friedmann ve Lemaitre’nin sonuçlarına katıldığını belirtmiştir. Böylelikle, genel göreliliğin öngördüğü Evren, statik olmamalıdır – ya genişlemeli ya da daralmalıdır. Evrenin genişlediği 1929 yılında Edwin Hubble tarafından keşfedilmiştir ve böylece teorinin bir diğer öngörüsü daha teyit edilmiştir.
- Teorinin öngörülerinden olan çerçeve sürüklenmesi, yakın zamanda alınan Kütleçekim Uydusu B’nin sonuçları ile uyumludur.
- Genel görelilik, büyük kütleli cisimlerden uzaklaşan ışığın kütleçekimsel kırmızıya kayma nedeniyle enerji kaybedeceğini öngörmektedir. Bu öngörü, 1960’lı yıllarda hem dünyada hem de güneş sisteminde teyit edilmiştir.
Kütleçekim ve kuantum mekaniği
Genel göreliliğin keşfini takip eden on yıllarda, genel göreliliğin kuantum mekaniği ile uyumsuz olduğu görülmüştür. Diğer temel kuvvetlerde olduğu gibi kütleçekimi de kuantum alan teorisi çerçevesinde açıklamak mümkündür. Burada, kütleçekimin çekimsel kuvvetinin, tıpkı sanal fotonların değiş tokuş edilmesi yolu ile elektromanyetik kuvvetlerin açığa çıkması gibi, sanal gravitonların alışverişi sırasında ortaya çıktığı düşünülür. Bu açıklama, genel göreliliği klasik limitte ortaya çıkarır. Ancak, bu yaklaşım, Planck uzunluğu ölçeğindeki kısa mesafelerde başarısızdır. Bu ölçeğe inildiğinde, kuantum çekiminin daha eksiksiz bir teorisine (veya kuantum mekaniğine daha yeni bir yaklaşıma) ihtiyaç bulunmaktadır.
Detaylar
Yerçekimi
Dünya gezegeninin kütleçekimi, yerçekimi olarak adlandırılır. Bütün gezegensi cisimler kendi kütleçekimsel alanları ile çevrelenmişlerdir. Bu alanlar, Newton fiziği kullanılarak bakıldığında, bütün cisimler üzerinde çekim gücü uyguluyor olarak tarif edilebilirler. Küresel olarak simetrik bir gezegen varsaydığımızda, bu alanın, gezegensi cismin yüzeyinin üzerindeki herhangi bir noktadaki gücü, cismin kütlesi ile doğru orantılı, cismin merkezine olan uzaklığın karesi ile ters orantılıdır.
Yerçekimsel alanın kuvveti, etkisi altındaki cisimlerin ivmelenmesine sayısal olarak eşittir. Dünya’nın yüzeyi yakınındaki düşen cisimlerin ivmelenme oranları yüksekliğe, dağlar ve tepeler ve belki sıra dışı oranda yüksek veya düşük yüzey altı yoğunluğuna bağlı olarak çok düşük miktarlarda değişkenlik gösterir. Ağırlıklar ve uzunluklar ile ilgili olarak tarafından standart bir kütleçekim değeri tanımlanmıştır. Bu değer Uluslararası Birimler Sistemi altında belirtilmektedir.
Standart kütleçekim g ile gösterilir ve değeri g = 9.80665 m/s2 (32.1740 ft/s2) ‘dir.
Bu 9.80665 m/s2’lik değer, Uluslararası Ağırlıklar ve Uzunluklar Komitesi tarafından ilk seferinde benimsenmiş olan değerdir. 1901 yılında yapılan ölçüme dayanan bu bilgi, her ne kadar 10 binde beş oranında fazla yüksek olduğu gösterilmiş olsa da, hâlen standart değer olarak kullanılmaya devam etmektedir. Bu değer meteorolojide kullanılmaya devam edilmiştir ve bazı standart atmosferlerde, her ne kadar asıl değer 45 derece 32 dakika 33 saniye olsa da, 45 derecelik enlemdeki değer olarak kabul edilmektedir.
Bu, G için standart değeri baz alırsak ve hava direnci ihmal edersek, Dünya’nın yüzeyinde serbest bir biçimde düşen bir nesnenin, düştüğü her saniye için 9.80665 m/s (32.1740 ft/saniye) hızlanacağı anlamına gelmektedir. Böylece, durağan konumdan harekete geçen bir cisim, bir saniye sonunda 9.80665 m/s (32.1740 ft/saniye) hıza ulaşacaktır. Bu hız, ikinci saniye sonunda yaklaşık 19.62 metre/saniye (64.4 ft/s) olacak ve bu şekilde, sonrasında geçen her saniye içim hıza 9.80665 m/s (32.1740 ft/saniye) eklenecektir. Ayrıca, yine hava sürtünmesini ihmal ettiğimizde, aynı yükseklikten bırakıldığı takdirde herhangi ve bütün cisimler yere aynı anda çarpacaklardır.
Newton’un üçüncü kanununa göre, düşen bir cisme uyguladığı kuvvetin aynısını kendisi de aynı büyüklükte fakat tam tersi yönde hissetmektedir. Bu, iki cisim birbirleri ile çarpışıncaya kadar, Dünya’nın da cisme doğru ivmelendiği anlamına gelmektedir. Dünya’nın kütlesi devasa olduğundan, bu tersine yönlü kuvvet ile Dünya üzerinde oluşan ivmelenme, nesnenin yaşadığı ivmelenmenin yanında çok küçüktür. Eğer nesne Dünya ile çarpıştıktan sonra sekmezse, bu sefer her biri diğerine itici bir temas kuvveti uygulayacak ve bu kuvvet çekim kuvvetini dengeleyerek daha fazla herhangi bir hareket olmasını engelleyecektir.
Dünya üzerindeki kütleçekim kuvveti iki kuvvetten kaynaklanır (bu iki kuvvetin vektörel toplamıdır): a) Newton’un evrensel yasaları uyarınca uygulanan kütleçekimsel çekim b) merkezkaç kuvveti; bu kuvvet, dünyaya bağlı dönen bir referans noktası almamızdan kaynaklanmaktadır. Yerçekimi kuvveti, ekvatorda en düşük düzeydedir. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, ekvatorun üzerindeki noktalar, Dünya’nın merkezine en uzak noktalardır. İkincisi ise, merkezkaç kuvvetinin en güçlü biçimde hissedildiği yerin Ekvator olmasıdır. Yerçekimi kuvveti enlemin artması ile birlikte ekvator çizgisi üzerindeki 9.780 m/s2’lik değerinden kutuplar üzerindeki 9.832 m/s2’lik değere doğru artar.
Dünya’nın Yüzeyi Yakınında Serbest Düşen Bir Cisme Ait Denklemler
Sabit bir kütleçekimsel çekim kuvveti varsayımı altında, Newton’un evrensel çekim kuvveti kanunu, F=mg formülüne indirgenir. Burada m, cismin kütlesi, g ise Dünya üzerindeki ortalama büyüklük değeri 9.81m/s2 olan sabit bir vektördür. Ortaya çıkan kuvvete cismin ağırlığı denir. Kütleçekimden kaynaklanan ivmelenmeye bu g değerine eşittir. Başlangıçta durağan olan bir cisim, serbest bırakıldığı takdirde, serbest düşüş sırasında geçirdiği zamanın karesi ile orantılı bir biçimde yol alır. Sağda görülen resimde, yarım saniyelik süre zarfında stroboskopik flaş kullanılarak saniyede 20 flaş hızı ile çekilmiştir. Saniyenin ilk 20’de 1’lik kısmında, düşen top bir birim mesafe katetmektedir (burada, bir birim mesafe yaklaşık 12 milimetredir). İkinci 20’de 1’lik süre sonunda, cisim toplamda 4 birim düşmüş olmakta ve bu hızlanma üçüncü 20’de 1’lik saniyede 9 birim şeklinde devam etmektedir.
Aynı sabit kütleçekim varsayımları altında, h yüksekliğinde duran bir cismin potansiyel enerjisi Ep= mgh (veya Ep=wh, w=ağırlık) ‘tır. Bu gösterim, Dünya’nın yüzeyine olan mesafe olan h’ın yalnızca çok kısa olduğu mesafeler için geçerlidir. Benzer şekilde, ilk hız v ile fırlatılan bir cismin ulaşabileceği en büyük yüksekliğin gösterimi de küçük yükseklikler ve küçük başlangıç hızları için geçerlidir.
Kütleçekimsel Astronomi
Yerçekimi içerisinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisini oluşturan yıldızlara etki eder.
Newton’un kütleçekim kanunlarının uygulanması, Güneş Sistemi’ndeki gezegenler, Güneş’in kütlesi, kuvasarların detayları ve hatta karanlık maddenin varlığı hakkında bile bugün sahip olduğumuz detaylı bilginin çoğunun kaynağını oluşturmaktadır. Her ne kadar ne bütün gezegenlere ne de Güneş’e yolculuk etmemiş olsak da, bunların kütlelerini biliyoruz. Bu kütleler, kütleçekim kanunlarının yörüngenin ölçülen karakteristiklerine uygulanması yolu ile elde edilmektedirler. Uzayda bir cisim, ona etki eden kütleçekim nedeniyle yörüngesini muhafaza eder. Gezegenler, yıldızların yörüngesinde dolanır, yıldızlar ise galaktik merkezlerin çevresinde dolanırlar. Galaksiler, yığınların ortasındaki ağırlık merkezinin çevresinde dolanırlar ve yığınlar da süper yığınların yörüngesindedirler. Bir cisim üzerine diğer bir cisim tarafından etki eden kütleçekim kuvveti, bu cisimlerin kütlelerinin çarpımı ile doğru orantılı ve aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılıdır.
Muhtemelen kuantum çekimi, süper çekim veya kütleçekimsel tekillik şeklindeki en erken kütleçekim, uzay ve zaman ile birlikte, Evren’in başlangıcını takip eden 10-43 saniyelik bir süre olan Planck evresinde ortaya çıkmıştır. Daha öncesinde ise Evren’in sahte vakum, kuantum vakumu veya sanal parçacık gibi daha ilkel bir düzeyde olduğu düşünülmekte fakat Planck evresine nasıl geçiş yaptığı bilinmemektedir.
Kütleçekimsel Radyasyon
Genel göreliliğe göre, , uzay-zamanın osilasyonu gösterdiği yerlerde ortaya çıkar. Bu, birbirinin çevresinde yörüngeye girmiş cisimlerde görülür. Güneş sistemi tarafında yayılan kütleçekimsel radyasyon ölçülemeyecek kadar küçüktür. Ancak, ikili pulsar sistemlerde zaman içerisinde oluşan enerji kaybı olarak kütleçekim radyasyonunun dolaylı gözlemi yapılabilmiştir. PSR B1913+16 bu tip pulsarlara bir örnektir. Nötron yıldızı birleşmelerinde ve kara delik oluşumlarının da tespit edilebilir büyüklükte kütleçekim radyasyonu oluşturabileceği düşünülmektedir. Lazer İnterferometre Kütleçekimsel Dalga Gözlemevi (LIGO) gibi kütleçekimsel radyasyon gözlem evleri, bu problem üzerinde çalışmak üzere inşa edilmişlerdir. 2016 yılının Şubat ayında, Gelişmiş LIGO takımı kara deliklerin çarpışmasından doğan kütleçekimsel dalgaları keşfettiklerini açıkladılar. 14 Eylül 2015 tarihinde LIGO, dünyadan 1.3 milyar ışık yılı uzaklıktaki iki kara deliğin çarpışmasından doğan kütleçekim dalgalarını ilk kez kayıt etti. Bu gözlemler, Einstein ve diğerlerinin, bu tip dalgaların var olduğuna ilişkin teorik tahminlerini teyit etmiştir. Olay aynı zamanda ikili kara delik sistemlerinin varlığını da göstermiş ve kütleçekimin doğasının, Büyük Patlama ve sonrası dahil evrendeki olayların anlaşılmasına yönelik olarak pratik gözlemlerin de önünü açmıştır.
Kütleçekimin Hızı
2012 yılının Aralık ayında, Çin’deki bir araştırma ekibi, dolunay ve yeni ay boyunca oluşan Dünya’nın gelgitleri arasındaki faz gecikmesini bulduğunu açıkladı. Bu sonuçlar, kütleçekimin hızının ışık hızı ile aynı olduğunu gösteriyordu. Bunun anlamı şudur; eğer güneş bir anda ortadan kaybolacak olsa, dünya, ışığın bu mesafeyi kat etmesi için gereken süre olan 8 dakika daha normal bir şekilde yörüngesinde kalacaktır. Takımın bulguları Şubat 2013 tarihli Çin Bilim Bülteni’nde yayınlanmıştır.
Anormallikler ve Çelişkiler
Mevcut teori ile açıklanamayan bazı gözlemler de bulunmaktadır. Bu gözlemlerin varlığı, daha iyi kütleçekim teorilerinin yapılması gerektiğine işaret ediyor olabilir veya bilim insanlarını farklı açıklama yollarına sevk edebilir.
- Ekstra-hızlı yıldızlar: Galaksilerdeki yıldızların belirli bir hız dağılımları vardır. Dış kısımlarda bulunan yıldızlar, normal maddenin gözlemlenen hız dağılımına göre olması gerekenden daha hızlı hareket ederler. Galaksi kümeleri içerisindeki galaksilerde de benzer bir durum gözlemlenmektedir. Yerçekimi ile etkileşime girmesi beklenen ve elektromanyetik olarak etkileşimsiz olduğu tahmin edilen karanlık madde bu farkın nedeni olabilir. Newton dinamiğine yapılacak çok sayıda modifikasyonlar da çözüm önerisi olarak sunulmuştur.
- Yakınından geçme anomalisi: Yerçekimsel destek manevraları sırasında birçok uzay aracı beklenenden daha fazla ivmelenme yaşamıştır.
- Hızlanan genişleme: Uzayın metrik genişlemesi hızlanıyor gibi görünmektedir. Bunu açıklamak üzere karanlık enerji kavramı ortaya atılmıştır. Yakın zamanda ortaya atılan bir diğer teori ise, galaksi kümeleri nedeniyle, uzayın geometrisinin homojen olmayabileceği şeklindedir. Teoriye göre, veriler bu gerçekler ışığında yeniden incelenirse, genişlemenin hızlanmadığı sonucuna bile varılabilir. Bu teori yapılan çalışmalar neticesinde çürütülmüştür.
- Astronomik sabitin anormal bir biçimde yükselmesi: Yakın zamanda yapılan ölçümler gezegen yörüngelerinin sadece Güneşin enerji yayarak kütle kaybetmesine bağlı olarak olması gerekenden çok daha yüksek hızda genişlediğini göstermektedir.
- Ekstra enerjili fotonlar: Galaksi kümelerinden geçen fotonların bu kümelere girişleri sırasında enerji kazanmaları, çıkarken de bu enerjiyi geri vermeleri beklenmektedir. Evrenin hızlanan genişlemesi nedeniyle, bu fotonların kazandıkları enerjinin tümünü geri vermemeleri beklenebilir. Fakat bu dikkate alındığında dahi, kozmik mikro dalga arka plan radyasyonuna ait fotonların beklenenden iki kat fazla enerji kazandıkları görülmektedir. Bu durum, belirli uzaklıklar söz konusu olduğunda kütleçekimin mesafenin karesinden daha hızlı bir biçimde azaldığı anlamına gelebilir.
- Ekstra kütleli hidrojen bulutları: Lyman-alfa ormanını spektral çizgileri belirli ölçeklerdeki hidrojen bulutlarının beklenenden daha fazla bir biçimde birbirlerinin içine kümelenmiş olduğunu göstermektedir. Siyah akışa’a benzeyen bu durum, belirli mesafe ölçeklerinde kütleçekimin mesafenin karesinden daha yavaş bir biçimde sönümlendiği anlamına gelebilir.
- Güç: Önerilen ekstra boyutlar kütleçekim kuvvetinin neden bu kadar zayıf olduğunu açıklayabilmektedir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ ""HubbleSite: Black Holes: Gravity's Relentless Pull"". 26 Aralık 2018 tarihinde kaynağından . Erişim tarihi: 20 Aralık 2016.
- ^ a b Birth Of Universe 28 Kasım 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde .. Oregon Üniversitesi evrenin ilk zamanlarında "Planck Zamanı" ve "" tartışması.
- ^ *Sen, Amartya (2005). The Argumentative Indian. Allen Lane. p. 29. ISBN
- ^ Ball, Phil (June 2005). "Tall Tales". Nature News. doi:10.1038/news050613-10.
- ^ Galileo (1638), Two New Sciences, First Day 11 Temmuz 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Salviati: "Eğer Aristo'nun anlamı buyduysa, onu bir başka hatayla yükleyeceksiniz; bu da hatalı olur; Çünkü yeryüzünde böyle yüksek bir yükseklik bulunmadığından Aristo'nun deney yapamadığı açıktır; Ancak gördüğümüz kadarıyla konuştuğunda bunu gerçekleştirdiğinin izlenimini bize vermek ister."
- ^ Bongaarts, Peter (2014). Quantum Theory: A Mathematical Approach 3 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde . (illustrated ed.). Springer. sf. 11. ISBN 11. Sayfa
- ^ M.C.W.Sandford (2008). "STEP: Satellite Test of the Equivalence Principle". .
- ^ Paul S Wesson (2006). Five-dimensional Physics. World Scientific. sf. 82. ISBN
- ^ Pauli, Wolfgang Ernst (1958). "Part IV. General Theory of Relativity". Theory of Relativity. Courier Dover Publications. ISBN
- ^ Max Born (1924), Einstein's Theory of Relativity (The 1962 Dover edition, page 348 lists a table documenting the observed and calculated values for the precession of the perihelion of Mercury, Venus, and Earth.)
- ^ Weinberg, Steven (1972). Gravitation and cosmology. John Wiley & Sons. sf. 194.
- ^ See W.Pauli, 1958, sf. 219–220
- ^ List, R. J. editor, 1968, Acceleration of Gravity, Smithsonian Meteorological Tables, Sixth Ed. Smithsonian Institution, Washington, D.C., sf. 68.
- ^ CERN (20 Ocak 2012). "Ekstra boyutlar, yerçekimi ve minik kara delikler 28 Aralık 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde .".
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Kutlecekim ya da cekim kuvveti kutleli her seyin gezegenler yildizlar ve galaksiler de dahil olmak uzere birbirine dogru hareket ettigi ya da birbirine dogru cekildigi dogal bir fenomendir Enerji ve kutle esdeger oldugu icin isik da dahil olmak uzere her turlu enerji kutlecekime neden olur ve onun etkisi altindadir Dunya da kutlecekim fiziksel nesnelere agirlik verir ve okyanus gelgitlerine neden olur Evrendeki gaz halindeki maddenin cekimi gaz halindeki maddeyi bir araya getirerek yildizlar olusturmaya ve yildizlarin galaksilere birlestirilmesine dolayisiyla kutlecekimin Evrendeki buyuk olcekli yapilarin cogundan sorumlu olmasina neden olmustur Kutlecekim sonsuz bir aralikta bulunurken uzaktaki nesneler uzerindeki etkileri gittikce daha zayif hale gelmektedir Kutlecekim kutlecekimi bir kuvvet olarak degil kutlenin enerjinin duzensiz dagiliminin yol actigi uzay zaman egriliginin bir sonucu olarak tanimlayan genel gorelilik teorisi 1915 te Albert Einstein tarafindan onerildi tarafindan aciklanmaktadir Uzay zamaninin bu egriliginin en uc ornegi hicbir seyin isigin bile ufkuna girdikten sonra kara delikten kacamamasidir Daha fazla kutlecekim cekim kuvveti zaman dilatasyonuyla sonuclanir burada zaman daha yavas daha guclu bir kutlecekim potansiyeline daha yavas gecer Bununla birlikte cogu uygulama icin kutlecekim kutlecekimin neden oldugu varsayilan Newton un evrensel cekim yasasiyla anlatilir Iki cisim kutlesinin cekim kuvvetinin kutlelerinin carpimi ile dogru orantili oldugu ve aralarindaki mesafenin karesi ile ters orantili oldugu matematiksel bir iliskiye gore birbirlerine dogrudan cekilen bir kuvvet Kutlecekim doganin dort temel etkilesiminin en zayif yonudur Kutlecekim kuvveti guclu kuvvetten yaklasik 1038 elektromanyetik kuvvetten 1036 ve zayif kuvvetten 1029 kat daha zayiftir Sonuc olarak kutlecekim atom alti parcaciklarin davranisi uzerinde onemsiz bir etkiye sahiptir ve gunluk maddenin ic ozelliklerini belirleme konusunda rol oynamaz ancak kuantum cekim kuvvetine bakiniz Ote yandan kutlecekim makroskopik olcekte egemen etkilesimdir ve astronomik cisimlerin olusum sekli ve yorungesinin yorunge sebebidir Kutlecekim dunya ve evren boyunca gozlemlenen cesitli olaylardan sorumludur Ornegin Dunya ve diger gezegenlerin Gunes in yorungesinde Ay in Dunyanin Yorungesinde olmasina gelgitlerin olusumuna Gunes Sistemi nin olusumuna ve evrimine yildizlara ve galaksilere neden olur Planck doneminde Evrenin dogumundan 10 43 saniye sonrasina kadar gelistirilen muhtemelen kuantum kutlecekim super gravite veya kutlecekim tekilligi bicimindeki evrende kutlecekimin en eski ornegi muhtemelen bir sahte vakum kuantum vakumu veya sanal parcacik gibi ilkel bir durumdan bilinmeyen bir bicimde meydana gelmistir Bu nedenle kismen her seyin teorisinin arastirilmasi genel gorelilik teorisinin ve kuantum mekaniginin veya kuantum alan teorisinin kuantum kutlecekime birlestirilmesi bir arastirma alani haline gelmistir Kutlecekim teorisinin tarihcesiKutlecekimin Onceki Kavramlari Modern Avrupali dusunurler hakli olarak kutlecekim teorisinin gelistirilmesi ile baglanti kuruyorsa da kutlecekim kuvvetini belirleyen onceden var olan fikirler vardi Ilk aciklamalardan bazilari Dunya dondugunde nesnelerin neden dusmedigini aciklamak icin kutlecekim kuvvetini belirleyen Aryabhata gibi erken matematikci astronomlardan geldi Daha sonra Brahmagupta nin eserleri bu kuvvetin varligina deginmisti Bilimsel Devrim Kutlecekim kuramiyla ilgili modern calismalar Galileo Galilei nin 16 yuzyilin sonu ve 17 yuzyil baslarindaki calismalari ile basladi Galileo Pisa Kulesi nden toplari atan meshur muhtemelen apokrif deneyinde egilimleri dusen egik top olcumleri ile kutlecekim ivmesinin tum nesneler icin ayni oldugunu gosterdi Bu Aristo nun daha agir nesnelerin daha yuksek bir kutlecekim ivmesi olduguna olan inancindan ciddi bir sapmaydi Galileo bir atmosferde daha az kutleye sahip nesnelerin daha yavas dusebilecegi icin hava direnci oldugunu one surdu Galileo nun calismalari Newton un kutlecekim kuraminin formulasyonu icin gerekli altyapiyi hazirladi Newton un kutlecekim teorisi Sir Isaac Newton 1642 den 1727 ye kadar yasayan Ingiliz fizikci 1687 de Ingiliz matematikcisi Sir Isaac Newton Principia yi yayinladi ve evrensel cekim kuvvetinin ters kare yasasini hipotez haline getirdi Kendi sozleriyle Gezegenleri kureler icinde tutan guclerin karsilikli olarak etraflarindaki merkezlerden uzakliklarinin kareleri olmasi gerektigi ve dolayisiyla ayi Orb da tutmak icin gereken kuvveti karsilastirdiklarini dile getirdim Yeryuzundeki kutlecekim kuvveti ile neredeyse tumuyle cevabini buldular Denklem sudur F Gm1m2r2 displaystyle F G frac m 1 m 2 r 2 F kuvveti oldugunda m1 displaystyle m 1 ve m2 displaystyle m 2 etkilesen nesnelerin kutleleridir r kutle merkezleri arasindaki uzakliktir G kutlecekim sabitidir Newton un teorisi diger gezegenlerin eylemleri tarafindan hesaplanamayan Uranus hareketlerine dayali Neptun varligini ongormek icin kullanildiginda en buyuk basarisini elde etti Hem John Couch Adams hem de Urbain Le Verrier tarafindan yapilan hesaplar gezegenin genel konumunu ve in hesaplamalari Johann Gottfried Galle in Neptun u kesfetmesine neden olan hesaplamalardi Merkur yorungesindeki bir tutarsizlik Newton un teorisindeki kusurlari belirtti 19 yuzyilin sonlarina dogru yorungesinin Newton un teorisine gore aciklanamayan hafif dalgalanmalar gosterdigi biliniyordu ancak baska rahatsiz edici bir cisim Gunes i Merkur den bile daha yakin bir gezegen gibi aramisti Konu Albert Einstein in yeni genel gorelilik teorisi tarafindan Merkur un yorungedeki kucuk tutarsizliktan sorumlu olan 1915 te cozuldu Newton un teorisi Einstein in genel goreliligiyle degistirilirken modern goreceli olmayan kutlecekim hesaplamalari Newton un teorisini kullanarak yapilmaya devam etmektedir cunku daha basit bir sekilde calisilmaktadir ve yeterince kucuk kutleler hizlar ve enerjiler iceren cogu uygulama icin yeterince dogru sonuclar verir Esdegerlik Denklik ilkesi Galileo Lorand Eotvos ve Einstein gibi bir dizi arastirmaci tarafindan arastirilan esdegerlik ilkesi tum nesnelerin ayni sekilde dustugu ve kutlecekim etkilerinin ivme ve yavaslamanin bazi yonlerinden ayirt edilemez oldugunu ortaya koymaktadir Zayif esdegerlik prensibini test etmenin en basit yolu farkli kutlelerin veya kompozisyonlarin iki nesnesini vakumda birakip ayni anda zemine carpip vurmadiklarini gormektir Bu tur deneyler diger kuvvetlerin hava direnci ve elektromanyetik etkiler gibi onemsiz oldugu durumlarda tum nesnelerin ayni hizda dustugunu gostermektedir Daha sofistike testler Eotvos tarafindan icat edilen bir torsiyon dengesini kullaniyor Uzayda daha dogru deneyler icin uydu deneyleri ornegin STEP planlanmaktadir Esdegerlik ilkesinin formulleri sunlari icerir Zayif esdegerlik ilkesi Bir kutlecekim alanindaki bir nokta kutlesinin yorungesi yalnizca baslangictaki konumuna ve hizina baglidir ve bilesiminden bagimsizdir Einstein in esdegerlik ilkesi Serbest dusen bir laboratuvarda herhangi bir kutlecekimsiz deneyin sonucu laboratuvarin hizindan ve uzay zamanindaki yerinden bagimsizdir Yukaridakilerin her ikisini de gerektiren guclu esdegerlik ilkesi Genel Gorelilik Bir nesnenin kutlesi tarafindan uretilen uzaysal carpitmanin iki boyutlu analojisi Madde uzay zamaninin geometrisini degistirir bu kavisli geometri kutlecekim olarak yorumlanir Beyaz cizgiler uzayin egriligini temsil etmez bunun yerine duz bir uzay suresinde dogrusal olacak sekilde kavisli uzamsal zamana uygulanan koordinat sistemini temsil eder Genel gorelilikte kutlecekimin etkileri bir kuvvet yerine uzay zaman egriligine atfedilir Genel gorelilik icin baslangic noktasi serbest dususe atalet hareketi eslik eden esdegerlik ilkesidir ve serbest dusen atalet nesneleri yerdeki atil olmayan gozlemcilere gore hizlandirilmis olarak tanimlar Bununla birlikte Newton fiziginde nesnelerden en az birisi bir kuvvet tarafindan isletilmedikce boyle bir ivme olusabilir Einstein uzay zamaninin madde tarafindan kivrildigini ve serbest dusen cisimlerin kavisli uzayda yerel duz yol boyunca ilerledigini onermisti Bu duz yollara jeodezik denir Newton un hareket ilk yasasi gibi Einstein in teorisi bir cisim uzerine bir kuvvet uygulaniyorsa bir jeodezikten sapacaktir Mesela Dunya nin mekanik direnci uzerimizde yukari dogru bir kuvvet uyguladigindan ayakta dururken jeodezik calismalari izlemiyoruz bunun sonucu olarak yeryuzunde eylemsiz durumdayiz Bu uzayda birlikte hareket etmenin neden atalet olarak kabul edildigini aciklar Cozumler Einstein alan denklemlerinin baslica cozumleri sunlardir Schwarzschild cozumu Bu cozum kuresel olarak simetrik donmeyen yuksuz kutleli bir nesneyi cevreleyen uzay zamani tarif etmektedir Yeterince kompakt olan nesneler icin bu cozum merkezinde tekillik bulunan bir karadelik yaratir Merkezden radyal uzakligi Schwarzschild yaricapindan cok daha buyuk olan noktalarda Schwarzschild cozumu tarafindan on gorulen ivmelenmeler pratik olarak Newton un kutlecekim teorisi tarafindan on gorulen ivmelenmeler ile aynidir Reissne Nordstrom cozumu Bu cozumde merkezdeki nesnenin bir elektrik yuku vardir Geometrik uzunlugu olan kutlesinin geometrik uzunlugundan az olan yukler icin bu cozum cifte olay ufku bulunan kara delikler yaratir cozumu Bu cozum donen kutleli cisimler ile ilgilidir Benzer sekilde bu cozumde de birden fazla olay ufku olan kara delikler uretilmektedir Kerr Newman cozumu Yuklu donen ve kutleli nesneler ile ilgilidir Bu cozumde de birden fazla olay ufku olan kara delikler uretilmektedir cozumu Bu cozum evrenin genisledigini ongormektedir Testler Genel goreliligin testleri sunlardir Genel gorelilik Merkur gezegeninin gunberi devinimini aciklamaktadir Teorinin tahminlerinden biri olan dusuk potansiyellerde zamanin daha yavas gecmesi kutlecekimsel zaman genislemesi Pound Rebka deneyi 1959 Hafele Keating deneyi ve GPS tarafindan teyit edilmistir Isigin sapmasi ongorusu ilk olarak Arthur Stanley Eddington tarafindan29 Mayis 1919 tarihinde gerceklesen gunes tutulmasi sirasinda yaptigi gozlemler yolu ile teyit edilmistir Eddington yaptigi olcumlerde yildiz isiklarindaki sapmanin Newton un parcacik teorisine gore iki kat fazla ve genel goreliligin ongoruleri ile uyumlu oldugunu gormustur Ancak sonuclar hakkinda yaptigi yorumlar daha sonra elestirilmistir Gunesin arakasindan gecen kuvasarlarin radyo girisim olcumlerini kullanan daha yakin zamanda yapilan testler daha kesin ve tutarli bir bicimde isigin genel gorelilik tarafindan ongorulen miktarda saptigini gostermislerdir Ayrica kutlecekimsel lense bakin Kutleli bir cismin yakinindan gecen isigin zamansal gecikmesi ilk olarak tarafindan 1964 yilinda gezegenler arasi uzay araclarinin sinyallerini incelemesi sirasinda ortaya cikarilmistir Kutlecekimsel radyasyon ciftli pulsarlarin incelenmesi sirasinda dolayli olarak ortaya konmustur 11 Subat 2016 tarihinde LIGO ve Virgo isbirlikleri bir kutlecekim dalgasinin ilk defa olarak tespit edildigini duyurmuslardir 1922 yilinda Alexander Friedmann Einstein in denklemlerinin kozmolojik sabitin varliginda dahi duragan olmayan cozumlerinin oldugunu bulmustur 1927 yilinda Georges Lemitres ancak kozmolojik sabitin varliginda mumkun olan Einstein denklemlerinin duragan cozumlerinin kararsiz olduklarini gostermistir Buradan hareketle de Einstein tarafindan ongorulen duragan Evren in var olamayacagi sonucuna varilmistir Daha sonra 1931 yilinda Einstein in kendisi de Friedmann ve Lemaitre nin sonuclarina katildigini belirtmistir Boylelikle genel goreliligin ongordugu Evren statik olmamalidir ya genislemeli ya da daralmalidir Evrenin genisledigi 1929 yilinda Edwin Hubble tarafindan kesfedilmistir ve boylece teorinin bir diger ongorusu daha teyit edilmistir Teorinin ongorulerinden olan cerceve suruklenmesi yakin zamanda alinan Kutlecekim Uydusu B nin sonuclari ile uyumludur Genel gorelilik buyuk kutleli cisimlerden uzaklasan isigin kutlecekimsel kirmiziya kayma nedeniyle enerji kaybedecegini ongormektedir Bu ongoru 1960 li yillarda hem dunyada hem de gunes sisteminde teyit edilmistir Kutlecekim ve kuantum mekanigi Genel goreliligin kesfini takip eden on yillarda genel goreliligin kuantum mekanigi ile uyumsuz oldugu gorulmustur Diger temel kuvvetlerde oldugu gibi kutlecekimi de kuantum alan teorisi cercevesinde aciklamak mumkundur Burada kutlecekimin cekimsel kuvvetinin tipki sanal fotonlarin degis tokus edilmesi yolu ile elektromanyetik kuvvetlerin aciga cikmasi gibi sanal gravitonlarin alisverisi sirasinda ortaya ciktigi dusunulur Bu aciklama genel goreliligi klasik limitte ortaya cikarir Ancak bu yaklasim Planck uzunlugu olcegindeki kisa mesafelerde basarisizdir Bu olcege inildiginde kuantum cekiminin daha eksiksiz bir teorisine veya kuantum mekanigine daha yeni bir yaklasima ihtiyac bulunmaktadir DetaylarYercekimi Dunya gezegeninin kutlecekimi yercekimi olarak adlandirilir Butun gezegensi cisimler kendi kutlecekimsel alanlari ile cevrelenmislerdir Bu alanlar Newton fizigi kullanilarak bakildiginda butun cisimler uzerinde cekim gucu uyguluyor olarak tarif edilebilirler Kuresel olarak simetrik bir gezegen varsaydigimizda bu alanin gezegensi cismin yuzeyinin uzerindeki herhangi bir noktadaki gucu cismin kutlesi ile dogru orantili cismin merkezine olan uzakligin karesi ile ters orantilidir Eger kutlesi Dunya nin kutlesine benzer buyuklukte olan bir cisim Dunya ya dogru dusuyor olsa idi buna denk gelen Dunya nin ivmelenmesi de gozlemlenebilir buyuklukte olurdu Yercekimsel alanin kuvveti etkisi altindaki cisimlerin ivmelenmesine sayisal olarak esittir Dunya nin yuzeyi yakinindaki dusen cisimlerin ivmelenme oranlari yukseklige daglar ve tepeler ve belki sira disi oranda yuksek veya dusuk yuzey alti yogunluguna bagli olarak cok dusuk miktarlarda degiskenlik gosterir Agirliklar ve uzunluklar ile ilgili olarak tarafindan standart bir kutlecekim degeri tanimlanmistir Bu deger Uluslararasi Birimler Sistemi altinda belirtilmektedir Baslangicta duragan olan bir cismin kutlecekim etkisinde serbestce dusmesine izin veriliyor Bu cismin kat ettigi mesafe gecen zamanin karesi ile orantilidir Bu resim yarim saniyelik bir zaman dilimini kapsamaktadir ve saniyede 20 flas ile cekilmistir Standart kutlecekim g ile gosterilir ve degeri g 9 80665 m s2 32 1740 ft s2 dir Bu 9 80665 m s2 lik deger Uluslararasi Agirliklar ve Uzunluklar Komitesi tarafindan ilk seferinde benimsenmis olan degerdir 1901 yilinda yapilan olcume dayanan bu bilgi her ne kadar 10 binde bes oraninda fazla yuksek oldugu gosterilmis olsa da halen standart deger olarak kullanilmaya devam etmektedir Bu deger meteorolojide kullanilmaya devam edilmistir ve bazi standart atmosferlerde her ne kadar asil deger 45 derece 32 dakika 33 saniye olsa da 45 derecelik enlemdeki deger olarak kabul edilmektedir Bu G icin standart degeri baz alirsak ve hava direnci ihmal edersek Dunya nin yuzeyinde serbest bir bicimde dusen bir nesnenin dustugu her saniye icin 9 80665 m s 32 1740 ft saniye hizlanacagi anlamina gelmektedir Boylece duragan konumdan harekete gecen bir cisim bir saniye sonunda 9 80665 m s 32 1740 ft saniye hiza ulasacaktir Bu hiz ikinci saniye sonunda yaklasik 19 62 metre saniye 64 4 ft s olacak ve bu sekilde sonrasinda gecen her saniye icim hiza 9 80665 m s 32 1740 ft saniye eklenecektir Ayrica yine hava surtunmesini ihmal ettigimizde ayni yukseklikten birakildigi takdirde herhangi ve butun cisimler yere ayni anda carpacaklardir Newton un ucuncu kanununa gore dusen bir cisme uyguladigi kuvvetin aynisini kendisi de ayni buyuklukte fakat tam tersi yonde hissetmektedir Bu iki cisim birbirleri ile carpisincaya kadar Dunya nin da cisme dogru ivmelendigi anlamina gelmektedir Dunya nin kutlesi devasa oldugundan bu tersine yonlu kuvvet ile Dunya uzerinde olusan ivmelenme nesnenin yasadigi ivmelenmenin yaninda cok kucuktur Eger nesne Dunya ile carpistiktan sonra sekmezse bu sefer her biri digerine itici bir temas kuvveti uygulayacak ve bu kuvvet cekim kuvvetini dengeleyerek daha fazla herhangi bir hareket olmasini engelleyecektir Dunya uzerindeki kutlecekim kuvveti iki kuvvetten kaynaklanir bu iki kuvvetin vektorel toplamidir a Newton un evrensel yasalari uyarinca uygulanan kutlecekimsel cekim b merkezkac kuvveti bu kuvvet dunyaya bagli donen bir referans noktasi almamizdan kaynaklanmaktadir Yercekimi kuvveti ekvatorda en dusuk duzeydedir Bunun iki nedeni vardir Birincisi ekvatorun uzerindeki noktalar Dunya nin merkezine en uzak noktalardir Ikincisi ise merkezkac kuvvetinin en guclu bicimde hissedildigi yerin Ekvator olmasidir Yercekimi kuvveti enlemin artmasi ile birlikte ekvator cizgisi uzerindeki 9 780 m s2 lik degerinden kutuplar uzerindeki 9 832 m s2 lik degere dogru artar Dunya nin Yuzeyi Yakininda Serbest Dusen Bir Cisme Ait Denklemler Sabit bir kutlecekimsel cekim kuvveti varsayimi altinda Newton un evrensel cekim kuvveti kanunu F mg formulune indirgenir Burada m cismin kutlesi g ise Dunya uzerindeki ortalama buyukluk degeri 9 81m s2 olan sabit bir vektordur Ortaya cikan kuvvete cismin agirligi denir Kutlecekimden kaynaklanan ivmelenmeye bu g degerine esittir Baslangicta duragan olan bir cisim serbest birakildigi takdirde serbest dusus sirasinda gecirdigi zamanin karesi ile orantili bir bicimde yol alir Sagda gorulen resimde yarim saniyelik sure zarfinda stroboskopik flas kullanilarak saniyede 20 flas hizi ile cekilmistir Saniyenin ilk 20 de 1 lik kisminda dusen top bir birim mesafe katetmektedir burada bir birim mesafe yaklasik 12 milimetredir Ikinci 20 de 1 lik sure sonunda cisim toplamda 4 birim dusmus olmakta ve bu hizlanma ucuncu 20 de 1 lik saniyede 9 birim seklinde devam etmektedir Ayni sabit kutlecekim varsayimlari altinda h yuksekliginde duran bir cismin potansiyel enerjisi Ep mgh veya Ep wh w agirlik tir Bu gosterim Dunya nin yuzeyine olan mesafe olan h in yalnizca cok kisa oldugu mesafeler icin gecerlidir Benzer sekilde ilk hiz v ile firlatilan bir cismin ulasabilecegi en buyuk yuksekligin gosterimi de h v22g displaystyle h tfrac v 2 2g kucuk yukseklikler ve kucuk baslangic hizlari icin gecerlidir Kutlecekimsel Astronomi Yercekimi icerisinde bulundugumuz Samanyolu Galaksisini olusturan yildizlara etki eder Newton un kutlecekim kanunlarinin uygulanmasi Gunes Sistemi ndeki gezegenler Gunes in kutlesi kuvasarlarin detaylari ve hatta karanlik maddenin varligi hakkinda bile bugun sahip oldugumuz detayli bilginin cogunun kaynagini olusturmaktadir Her ne kadar ne butun gezegenlere ne de Gunes e yolculuk etmemis olsak da bunlarin kutlelerini biliyoruz Bu kutleler kutlecekim kanunlarinin yorungenin olculen karakteristiklerine uygulanmasi yolu ile elde edilmektedirler Uzayda bir cisim ona etki eden kutlecekim nedeniyle yorungesini muhafaza eder Gezegenler yildizlarin yorungesinde dolanir yildizlar ise galaktik merkezlerin cevresinde dolanirlar Galaksiler yiginlarin ortasindaki agirlik merkezinin cevresinde dolanirlar ve yiginlar da super yiginlarin yorungesindedirler Bir cisim uzerine diger bir cisim tarafindan etki eden kutlecekim kuvveti bu cisimlerin kutlelerinin carpimi ile dogru orantili ve aralarindaki mesafenin karesi ile ters orantilidir Muhtemelen kuantum cekimi super cekim veya kutlecekimsel tekillik seklindeki en erken kutlecekim uzay ve zaman ile birlikte Evren in baslangicini takip eden 10 43 saniyelik bir sure olan Planck evresinde ortaya cikmistir Daha oncesinde ise Evren in sahte vakum kuantum vakumu veya sanal parcacik gibi daha ilkel bir duzeyde oldugu dusunulmekte fakat Planck evresine nasil gecis yaptigi bilinmemektedir Kutlecekimsel Radyasyon Genel gorelilige gore uzay zamanin osilasyonu gosterdigi yerlerde ortaya cikar Bu birbirinin cevresinde yorungeye girmis cisimlerde gorulur Gunes sistemi tarafinda yayilan kutlecekimsel radyasyon olculemeyecek kadar kucuktur Ancak ikili pulsar sistemlerde zaman icerisinde olusan enerji kaybi olarak kutlecekim radyasyonunun dolayli gozlemi yapilabilmistir PSR B1913 16 bu tip pulsarlara bir ornektir Notron yildizi birlesmelerinde ve kara delik olusumlarinin da tespit edilebilir buyuklukte kutlecekim radyasyonu olusturabilecegi dusunulmektedir Lazer Interferometre Kutlecekimsel Dalga Gozlemevi LIGO gibi kutlecekimsel radyasyon gozlem evleri bu problem uzerinde calismak uzere insa edilmislerdir 2016 yilinin Subat ayinda Gelismis LIGO takimi kara deliklerin carpismasindan dogan kutlecekimsel dalgalari kesfettiklerini acikladilar 14 Eylul 2015 tarihinde LIGO dunyadan 1 3 milyar isik yili uzakliktaki iki kara deligin carpismasindan dogan kutlecekim dalgalarini ilk kez kayit etti Bu gozlemler Einstein ve digerlerinin bu tip dalgalarin var olduguna iliskin teorik tahminlerini teyit etmistir Olay ayni zamanda ikili kara delik sistemlerinin varligini da gostermis ve kutlecekimin dogasinin Buyuk Patlama ve sonrasi dahil evrendeki olaylarin anlasilmasina yonelik olarak pratik gozlemlerin de onunu acmistir Kutlecekimin Hizi 2012 yilinin Aralik ayinda Cin deki bir arastirma ekibi dolunay ve yeni ay boyunca olusan Dunya nin gelgitleri arasindaki faz gecikmesini buldugunu acikladi Bu sonuclar kutlecekimin hizinin isik hizi ile ayni oldugunu gosteriyordu Bunun anlami sudur eger gunes bir anda ortadan kaybolacak olsa dunya isigin bu mesafeyi kat etmesi icin gereken sure olan 8 dakika daha normal bir sekilde yorungesinde kalacaktir Takimin bulgulari Subat 2013 tarihli Cin Bilim Bulteni nde yayinlanmistir Anormallikler ve CeliskilerMevcut teori ile aciklanamayan bazi gozlemler de bulunmaktadir Bu gozlemlerin varligi daha iyi kutlecekim teorilerinin yapilmasi gerektigine isaret ediyor olabilir veya bilim insanlarini farkli aciklama yollarina sevk edebilir Tipik bir spiral galaksinin dongusel egrisi yukaridaki grafikte gosterilmektedir A Ongorulen ve B gozlemlenen Egriler arasindaki farkin nedeninin karanlik madde oldugu dusunulmektedir Ekstra hizli yildizlar Galaksilerdeki yildizlarin belirli bir hiz dagilimlari vardir Dis kisimlarda bulunan yildizlar normal maddenin gozlemlenen hiz dagilimina gore olmasi gerekenden daha hizli hareket ederler Galaksi kumeleri icerisindeki galaksilerde de benzer bir durum gozlemlenmektedir Yercekimi ile etkilesime girmesi beklenen ve elektromanyetik olarak etkilesimsiz oldugu tahmin edilen karanlik madde bu farkin nedeni olabilir Newton dinamigine yapilacak cok sayida modifikasyonlar da cozum onerisi olarak sunulmustur Yakinindan gecme anomalisi Yercekimsel destek manevralari sirasinda bircok uzay araci beklenenden daha fazla ivmelenme yasamistir Hizlanan genisleme Uzayin metrik genislemesi hizlaniyor gibi gorunmektedir Bunu aciklamak uzere karanlik enerji kavrami ortaya atilmistir Yakin zamanda ortaya atilan bir diger teori ise galaksi kumeleri nedeniyle uzayin geometrisinin homojen olmayabilecegi seklindedir Teoriye gore veriler bu gercekler isiginda yeniden incelenirse genislemenin hizlanmadigi sonucuna bile varilabilir Bu teori yapilan calismalar neticesinde curutulmustur Astronomik sabitin anormal bir bicimde yukselmesi Yakin zamanda yapilan olcumler gezegen yorungelerinin sadece Gunesin enerji yayarak kutle kaybetmesine bagli olarak olmasi gerekenden cok daha yuksek hizda genisledigini gostermektedir Ekstra enerjili fotonlar Galaksi kumelerinden gecen fotonlarin bu kumelere girisleri sirasinda enerji kazanmalari cikarken de bu enerjiyi geri vermeleri beklenmektedir Evrenin hizlanan genislemesi nedeniyle bu fotonlarin kazandiklari enerjinin tumunu geri vermemeleri beklenebilir Fakat bu dikkate alindiginda dahi kozmik mikro dalga arka plan radyasyonuna ait fotonlarin beklenenden iki kat fazla enerji kazandiklari gorulmektedir Bu durum belirli uzakliklar soz konusu oldugunda kutlecekimin mesafenin karesinden daha hizli bir bicimde azaldigi anlamina gelebilir Ekstra kutleli hidrojen bulutlari Lyman alfa ormanini spektral cizgileri belirli olceklerdeki hidrojen bulutlarinin beklenenden daha fazla bir bicimde birbirlerinin icine kumelenmis oldugunu gostermektedir Siyah akisa a benzeyen bu durum belirli mesafe olceklerinde kutlecekimin mesafenin karesinden daha yavas bir bicimde sonumlendigi anlamina gelebilir Guc Onerilen ekstra boyutlar kutlecekim kuvvetinin neden bu kadar zayif oldugunu aciklayabilmektedir Ayrica bakinizKutlecekimin mekanik aciklamalari Gravitasyon merkeziKaynakca HubbleSite Black Holes Gravity s Relentless Pull 26 Aralik 2018 tarihinde kaynagindan Erisim tarihi 20 Aralik 2016 a b Birth Of Universe 28 Kasim 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde Oregon Universitesi evrenin ilk zamanlarinda Planck Zamani ve tartismasi Sen Amartya 2005 The Argumentative Indian Allen Lane p 29 ISBN 978 0 7139 9687 6 Ball Phil June 2005 Tall Tales Nature News doi 10 1038 news050613 10 Galileo 1638 Two New Sciences First Day 11 Temmuz 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde Salviati Eger Aristo nun anlami buyduysa onu bir baska hatayla yukleyeceksiniz bu da hatali olur Cunku yeryuzunde boyle yuksek bir yukseklik bulunmadigindan Aristo nun deney yapamadigi aciktir Ancak gordugumuz kadariyla konustugunda bunu gerceklestirdiginin izlenimini bize vermek ister Bongaarts Peter 2014 Quantum Theory A Mathematical Approach 3 Agustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde illustrated ed Springer sf 11 ISBN 978 3 319 09561 5 11 Sayfa M C W Sandford 2008 STEP Satellite Test of the Equivalence Principle Paul S Wesson 2006 Five dimensional Physics World Scientific sf 82 ISBN 981 256 661 9 Pauli Wolfgang Ernst 1958 Part IV General Theory of Relativity Theory of Relativity Courier Dover Publications ISBN 978 0 486 64152 2 Max Born 1924 Einstein s Theory of Relativity The 1962 Dover edition page 348 lists a table documenting the observed and calculated values for the precession of the perihelion of Mercury Venus and Earth Weinberg Steven 1972 Gravitation and cosmology John Wiley amp Sons sf 194 See W Pauli 1958 sf 219 220 List R J editor 1968 Acceleration of Gravity Smithsonian Meteorological Tables Sixth Ed Smithsonian Institution Washington D C sf 68 CERN 20 Ocak 2012 Ekstra boyutlar yercekimi ve minik kara delikler 28 Aralik 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde