Fizikte, kütle, Newton'un ikinci yasasından yararlanılarak tanımlandığında cismin herhangi bir kuvvet tarafından ivmelenmeye karşı gösterdiği dirençtir. Doğal olarak kütlesi olan bir cisim eylemsizliğe sahiptir. Kütleçekim kuramına göre, kütle kütleçekim etkileşmesinin büyüklüğünü de belirleyen bir çarpandır (parametredir) ve eşdeğerlik ilkesinden yola çıkılarak bir cismin kütlesi kütleçekimden elde edilebilir. Ama kütle ve ağırlık birbirinden farklı kavramlardır. Ağırlık cismin hangi cisim tarafından kütleçekime maruz kaldığına göre ve konumuna göre değişebilir.
Aynı zamanda Einstein'ın yasasına göre kütle enerji olarak da değerlendirilebilir veya enerji kütle olarak da düşünülebilir. Bu durum ışığın kütleçekim yasasından etkilenmesinde yatan temel sebebi oluşturur. Işığın enerjisi kütle olarak da düşünülebilir ama Einstein'ın genel görelilik kuramına göre hesaplamalar yapılmaktadır ve bunlar oldukça karmaşık denklemlerdir. yasası çerçevesinde düşündüğümüzde bir gözlemci çerçevesinde enerji olarak değerlendirilen durumun, başka bir gözlemci çerçevesinde kütle olarak değerlendirilebileceği sonucuna ulaşabiliriz.
Kütleyi ölçmek için kullanılan birim kilogramdır. Kütleyi doğrudan ölçmek zordur. Bu yüzden kütleyi ölçmek için eşit kollu terazi kullanılır. Ayrıca cismin ilk olarak ağırlığını yaylı kantarla ölçüp daha sonra kütlesini hesaplayabiliriz. İnsanların günlük hayattaki kullanımları düşünüldüğünde, kütle bir cismin sahip olduğu madde miktarı şeklinde de tanımlanabilir. Ayrıca yüksek enerji fiziğinde, kütle cismin durağan kabul edildiği bir sistemde kendi gözlemci çerçevesinde o cismin sahip olduğu toplam enerji şeklinde düşünülür. Ama atom altı parçacıklar düşünüldüğünde temel parçacıkların, elektron veya kuark gibi, henüz nedeni bilinmeyen bir kütleye sahip oldukları görülür. Higgs parçacığı bu kütlenin nedeni olarak düşünülmektedir ama bu işle ilgili farklı kuramlar olmakla birlikte henüz tam olarak bu durumun nasıl olduğu açıklığa kavuşmamıştır ve güncel olarak çalışılan konulardan biridir.
Kütleyi ölçmek konusunda birçok farklı görüngü vardır. Bazı teorisyenler bu görüngüleri çözmeye çalışmasına rağmen bu görüngüler (fenomenler) başka görüngüleri (fenomenleri) ortaya çıkarmıştır. Şu an denenen deneylerde aşağıdakilerden farklı olarak kütleyi ölçmenin bir yolunu bulamamışlardır:
Eylemsizlik kütlesi, bir maddenin hızındaki değişimine (ivmelenmeye) gösterdiği dirençtir. Aktif kütleçekim kütlesi, kütleçekim kuvvetine sebep olan maddenin kütleçekimde sağladığı çarpanın ifadesidir. Pasif kütleçekim kütlesi, maddenin kütleçekim kuvvetinin etkisi altında kalmasına sebep olan büyüklüğüdür.
Kütle-enerji ölçümünde cismin kütlesine karşılık gelen enerji formülü kullanılarak hesaplanır.
Bir cismin kütlesi, cisme belli bir kuvvet uygulandığında cismin ivmesini bulmamıza yardım eder. Bu görüngü eylemsizlik olarak adlandırılır. Newton’un ikinci yasasına göre, eğer herhangi bir cismin kütlesine , cisme uygulanan kuvvete , ivmesini de olarak ele alırsak olarak hesaplama yapabiliriz. Bir cismin kütlesi o cismin kütleçekim alanından ne kadar etkileneceğini belirler. Eğer ilk cismin kütlesine , ikinci cismin kütlesine , iki cismin merkezleri arasındaki uzaklığa da dersek iki cisim arasındaki çekim kuvvetini (F), Fg = Gmamb/r2 formülünü kullanarak hesaplayabiliriz (,kütleçekim sabiti). 17. yüzyıldan beri yapılan deneylerde kütleçekim kütlesi ve eylemsizlik kütlesi arasında bir fark bulunamamıştır. Bu deneylerde en yüksek hassasiyet düzeyindedir, başka bir deyişle de 5 seviyesine kadar kütleçekim kütlesi ve eylemsizlik kütlesi aynıdır.
Kütle Birimleri
Kütlenin birimi Uluslararası Birimler Sistemine (SI) göre kilogramdır. Bu ilk kez 1795’te donma noktasındaki bir santimetre küp su ile belirlenmiştir. Sonra 1889’da tekrar tanımlanmıştır. Daha sonra belirlenen bir örnek üzerinden yeniden tanımlamaya gidilmiştir. 2013'te Plank sabiti cinsinden yeniden hesaplanmasına yönelik bir öneri getirilmiştir.
SI sisteminde diğer birimler:
- Bir ton bin kilograma eşittir.
- Enerji birimi olan elektronvolt (eV) kütle-enerji formülünü uygulayarak kolayca kütleye çevrilebilir. Elektronvolt parçacık fiziğinde yaygın olarak kullanılır.
- Atomik kütle birimi (u), karbon-12 atomu kütlesinin 1/12’sine eşittir, yaklaşık olarak 1,66 x 10−27kg’dır. Atomların ve moleküllerin kütlelerini bulmakta yardımcı olur.
- Slug bir İngiliz ölçü birimidir. Yaklaşık 14,6 kilogramdır.
- Pound hem kütle hem kuvvet birimidir. Genellikle Amerika’da kullanılır. Yaklaşık 0,45 kg ya da 4,5 Newton’dur.
- Planck kütlesi bir parçacığın alabileceği en yüksek kütledir. Yaklaşık 2,18×10−8 kilogramdır. Genellikle parçacık fiziğinde kullanılır.
- Çok büyük yıldızların, kara deliklerin kütlesini tanımlamak için cisimlerin Schwarzschild yarıçapınının kullanıldığı durumlar vardır. (1 cm ≈ 6,73×1024kg)
Kütle Tanımları
Fizik biliminde, yedi temel kütle kavramı vardır:
- Belirli türlerdeki madde miktarı ürünlenimle yığma yöntemi ya da başka bir yöntemle tam olarak tespit edilebilir. Bir maddenin kütlesi o maddenin içerdiği atom ve moleküllerin içerdiği bağların kopma ya da birleşme enerjisi ile bulunabilir.
- Bir cismin eylemsizlik kütlesi, o cismin ivmelenmeye karşı gösterdiği dirençtir. Kuvveti ve ivmeyi biliyorsak eylemsizlik kuvvetini hesaplayabiliriz. Aynı kuvvet uygulandığında küçük kütleli cisimler büyük kütleli cisimlere göre daha büyük bir ivmelenmede bulunacaklardır. Büyük kütleli cisimler büyük eylemsizliğe sahiplerdir.
- Aktif kütleçekim kütlesi, maddenin kütleçekimsel alanının bir ölçüsüdür. Kütleçekim alanını, bir nesnenin serbest düşmesine izin verip ivmesini ölçerek hesaplayabiliriz. Örneğin, Ay’ın yüzeyinde serbest düşme yapan bir cismin ivmesi, Dünya’nın üzerinde serbest düşme yapan bir cismin ivmesinden küçüktür. Ay’daki kütleçekim alanının daha az olmasının sebebi Ay’ın kütleçekim kütlesinin daha az olmasından kaynaklanır.
- Pasif kütleçekim kütlesi, maddenin kütleçekim alanıyla etkileşime giren ve ivmelenmeye maruz kalan büyüklüktür.
- Kütle enerji eşitliğine göre enerji de kütle olarak düşünülebilir. Bu eşitlik ışığın kütleçekim ile bükülmesi, nükleer füzyon, parçacık-antiparçacık oluşumunu içeren yüksek enerjili fiziksel süreçlerle ispatlanmıştır. Nükleer füzyon ve parçacık-antiparçacık oluşumu deneyleri enerji ve kütlenin birbirleri arasında dönüşümünü de gösterir. Işığın kütleçekim ile bükülmesi olayında, saf enerjili fotonlar pasif kütleçekim kütlesine sahip gibi davranırlar.
- Uzay zamanının eğriliği mevcut kütlenin göreceliğinin bir bulgusudur. Bu eğiklik oldukça küçüktür ve ölçülmesi çok zordur. Bu yüzden, Einstein genel görelilik kuramını açıklayana kadar keşfedilemedi. Dünyanın yüzeyindeki aşırı hassas atomik saatler zamanı uzayda sabitlenmiş saatlerden daha yavaş ölçer. Zamanın eğriliğinden dolayı her geçen süre zamanın genişlemesine yer çekimsel zaman genişlemesi denir.
- Cismin kuantum kütlesi frekansının ve dalga boyunun arasındaki farkı gösterir. Bir elektronun kuantum kütlesi, Compton dalga boyu, spektroskopisinin çeşitli formları aracılığıyla belirlenebilir ve Rydberg sabiti, Bohr yarıçapı ve klasik elektron çapı ile yakından bağlantılıdır. Daha büyük cisimlerin kuantum kütleleri direkt olarak watt dengesi yöntemi kullanılarak ölçülebilir. Göreceli kuantum mekaniğinde kütle, Poincaré grubunun indirgenemez temsili etiketidir.
Kütle ve Ağırlık
Kütle, kilogram cinsinden ölçülebilen ve maddenin miktarı veya enerjisi ile ilgili bir büyüklüktür. Ağırlık ise kütleye etki eden kuvvetin büyüklüğüdür. Kütlenin birimi kilogramken, ağırlığın birimi kuvvet olduğu için Newton'dur.
Günlük kullanımda kütle ve ağırlık sıklıkla karıştırabilmektedir. Örneğin bir kişinin ağırlığı 75 kg olarak ifade edilebilir. Sabit bir kütleçekim alanında, bir nesnenin ağırlığı kütlesi ile orantılıdır ve bu iki kavram için aynı birimi kullanmak sorunsuz görülebilir ama Dünya’nın şeklinden dolayı, farklı yerlerinde kütleçekim alanındaki farklılıklardan dolayı bu ayrım, yaptığımız ölçümlerde tutarlılık sağlamamız için çok önemlidir. Sonuç olarak kütle(kilogram olarak ölçülen), bir nesnenin içsel bir özelliği anlamına gelirken, ağırlık(Newton cinsinden ölçülen), kütleçekim alanından etkilenip serbest düşmede kendi doğal seyrini yapan bir cismin kütleçekim alanından ne kadar etkilendiğini ölçer. Kütleçekim alanı ne kadar gücü olursa olsun, serbest düşmede cisimler cisimle beraber hareket eden bir gözlemci çerçevesinde ağırlıksızdır.
Ağırlık denilen kuvvetse, kütleye ve ona etki eden kütleçekim alanına bağlıdır. Örnek olarak, kütleçekim alanından dolayı meydana gelen serbest düşmeye maruz kalan bir cisim, sabit bir durumda olsa bile, bu kuvvet tarafından ivmelenmek isteyecektir ve bu da tartıda ölçüm yapabilmemizi sağlar. Etki eden kuvvet kullanılarak tartının göstergesinde kilogram ölçeğinde bu kuvvetin karşılık geleceği madde miktarı ölçülür. Dünya üzerinde kutuplarda ve ekvatorda aynı tartıda aynı insan tartının üzerine çıktığında farklı kilogram değerleri gözlemlenebilir, bu fark 70kglık bir insan için 1,5 kg civarındadır.
Ağırlık serbest düşme gibi durumlarda etken güçtür ve cisim bundan dolayı ivmelenmeye maruz kalır. Örneğin dünya üzerinde 50 kilogram kütleli bir nesne 491 Newton ağırlığa sahiptir. Bu da cisme serbest düşme sırasında etki eden kuvvettir. Aynı nesneyi Ay’ın yüzeyinde incelediğimizde kütlesi yine 50 kilogramdır fakat ağırlığı 81,5 Newton’dur. Çünkü Ay'ın oluşturduğu kütleçekim alanı, Dünya'nın oluşturduğu kütleçekim alanından zayıftır. Matematiksel olarak Dünya’nın yüzeyine yerleştirilmiş bir cismin ağırlığını W, kütlesini m, olarak kabul edersek W=mg formülünü kullanarak Dünya’nın yerçekimi ivmesini g=9,80665 olarak hesaplarız. Mekanik ivmelerin etkili olduğu diğer durumlarda da olduğu gibi kütle ile ivmenin çarpımı cisme etki eden net kuvveti verir. Asansörlerde, araçlarda, merkezcil kuvvetlerde ve benzeri mekanizmalarda(yüzeyden yukarı çıkan) yerçekimi etkilerine karşı direnç olduğu açıkça görülebilir. Bu direnç de maddenin eylemsizliği ile ilgilidir. Bunun gibi durumlarda cismin w ağırlığı için W = -ma denklemini kullanabiliriz.
Kütle maddeyle ilişkilidir; ama madde tanımı kütleden farklı olarak bilimde yetersizdir. Atomaltı ölçekte, sadece fermiyonlar değil aynı zamanda kuvvet taşıyıcı bozonlar da kütleye sahip olabilir. Sıradan bir maddenin durgun kütlesi değişmez kütle olarak tanımlanır. Özel görelilikte bazı durumlarda kütlenin hıza göre değişen bir özelliği varmış gibi anlatılabilir. Ama bu ölçümlenebilen bir olgu olmadığı ve enerji ve durgun kütleden türetildiği için artık birçok yerde kullanımından vazgeçilmiş bir tanımlamadır. Standart Model Parçacık Fiziğinde, kütle bazı modellerde temel parçacıklar için Higgs alanı olarak bilinen alan için ortaya çıkan bir özellik olarak tanımlanır. Gözlemlenebilir evrenin toplam kütlesinin bazı modellerde 1052kg ve 1053 kg arasında olduğu tahmin edilmektedir, bu da 1079 ve 1080 arasında protonun durağan kütlesine karşılık gelmektedir.
Eylemsizlik ve Kütleçekim Kütlesi
Eylemsizlik kütlesi, pasif ve aktif kütleçekim kütleleri ile kavramsal olarak farklı olmasına rağmen, bugüne kadar hiçbir deney açık bir şekilde, aralarında bir fark gösterememiştir. Klasik mekanikte Newton’un 3. Yasası aktif ve pasif kütleçekim kütlesinin çok yakın ya da eşit olacağını açıklayabiliyor, ama klasik kuram, kütleçekim kütleleri ile eylemsizlik kütlesinin neden eşit olabileceği ile ilgili zorlayıcı bir sebep sunmuyor. Öyle ki sadece deneysel bir gerçektir.
Albert Einstein, eylemsizlik ve (pasif) kütleçekim kütlesi arasındaki bu uyuşmaların kaza sonucu olmadığı varsayarak genel görelilik kuramını geliştirmeye başladı: hiçbir deney aralarındaki farkı tespit edemez(denklik ilkesinin zayıf tarafı). Ortaya çıkan kuram, kütleçekimin sonucunun bir kuvvet olmadığını ve bu yüzden de Newton’un üçüncü yasasına bağlı olmayacağını ileri sürer. Ama bu kuramın içerisine Newton'un tanımladığı kütleçekim etkileşimi, genel göreliliğin zayıf alandaki limitinin Newton'un tanımladığı etkileşim olması gerekliliği ile elle dahil edilmiştir.
Eylemsizlik ve kütleçekim kütlelerinin eşitliği bazen “Galileo’nun Eşdeğerlik İlkesi” ya da “zayıf eşdeğerlik ilkesi” olarak atfedilir. Bu denklik ilkesinin en önemli sonucu, serbest düşen nesneler için geçerlidir. Eylemsizlik ve kütleçekim kütlelerini sırasıyla m ve M olarak varsayalım. Eğer cisme yalnızca kütleçekim alanı 'nin uyguladığı bir kuvvet etki ediyorsa, Newton’un ikinci yasasının, kütleçekim Kanunuyla birleştirirsek:
denklemini elde ederiz. Eğer herhangi bir cisim, sabit bir kütleçekim alanına maruz kalıyorsa, bu cismin yerçekimsel kütlesi ile eylemsizlik kütlesinin oranı K’dir ve sabittir. Bu olgu “serbest düşme evrenselliği” olarak adlandırılır. Serbest düşmenin evrenselliğini gösteren ilk deneyler Galileo tarafından yapılmıştır. Galileo, genellikle, Pisa kulesinden nesneleri bırakarak sonuçları incelediği düşünülür. Ama bunun büyük olasılıkla bir uydurma olduğunu; aslında sürtünmesiz bir eğik düzlemde topları serbest bırakarak zamanlamaları incelediği yönünde deliller vardır. Bu eşdeğerlikle ilgili deneyler, 1889’da Loránd Eötvös’ün torsiyon denge sarkacını kullanarak yaptığı deneyle başlayan ve giderek hassaslaşan bir sürece girmiştir. 2008 yılı itibarıyla, evrenselliğinde ya da Galileo’nun eşitliklerinde 10−14 hassasiyetinden büyük hiçbir sapma belirtilmemiştir. Daha hassas deneylerin çalışmaları hala yürütülmektedir.
Kütleçekiminin evrenselliği sadece kütleçekiminin cisme etkiyen tek kuvvet olması durumunda geçerlidir. Cisme etkiyen sürtünme ve hava direnci gibi diğer kuvvetler olmamalı ya da ihmal edilebilir olmalıdır. Örneğin, hava sürtünmesinin olmadığını varsayarsak, bir çekiç ile bir tüy, Dünya’nın yüzeyinden eşit uzaklıkta ve aynı anda serbest düşmeye bırakıldıklarında, iki cisminde yere düşene kadar havada geçirdiği zaman kesinlikle eşit olacaktır. Bu deneydeki ortam, lise laboratuvarlarında, bir şeffaf fanusun havasının vakum pompasıyla alınması ile sağlanabilir. Daha sonra nesneleri bırakarak deney tamamlanabilir. Bu deney David Scott’ın Apollo 15 uçuşu sırasında, Ay’ın yüzeyinde yaptığı gibi, doğal olarak havasız olan ortamlarda yapıldığında daha çarpıcı sonuçlar verir. Denklik ilkesinin daha güçlü bir sürümü, Einstein’ın eşitlik denkliği ya da güçlü eşitlik denkliği olarak bilinir. Bu denklik uzay-zamanın yeteri kadar küçük bölgelerinde geçerlidir. Sabit bir ivmelenmeyle, kütleçekim alanını birbirinden ayrımsamanın yeterince küçük uzay-zaman aralığında mümkün olmadığı düşünülür. Bu yüzden, bu kuram, bir cismin, kütleçekim alanı tarafından bir kuvvete maruz kalmasının sonucunda cismin düz bir çizgi üzerinde hareket etme eğilimi oluşturur ve bu nedenle eylemsizlik kütlesinin bir fonksiyonunun, kütleçekim alanının gücü olduğunu öne sürer.
Kütle-Hız Değişimi
Kuantum mekaniğine göre hızı artan bir cismin kütlesi de artmaktadır. Fakat bu değişim küçük hızlarda ihmal edilebilecek kadar azdır. bu değişim aşağıdaki formül ile hesaplanır:
Burada : Kütle değişimini, : İlk kütleyi, : Cismin hızını, : ışık hızını temsil eder.
Kütlenin Kökeni
Kuramsal fizikte, , fiziğin en temel yasalarından gelen kütlenin kökenini açıklamaya çalışan bir kuramdır. Bugüne kadar kütlenin kökeni ile ilgili farklı modeller önerilmiştir. Kütle kavramı güçlü bir şekilde kütleçekim etkileşimi ile ilişkilidir. Fakat henüz parçacık fiziğinin kabul gören modeli olan standart modelle bağdaştırılabilen bir kuram geliştirilemedi.
Newton Öncesi Kavramlar
Madde miktarı olarak kütle
Kütle madde miktarı olarak da değerlendirilebilen bir kavramdır, ama bu günümüzde kullanılan bilimsel tanım değildir. Miktar kavramı çok eski ve kayıtlı geçmişten daha öncedir. İlk çağlarda insanlar, yakın ağırlıktaki cisimlerin bir araya getirilmesinden oluşan ağırlığın, cisimlerin sayısı ile doğru orantılı olduğunu fark etti: bir araya getirilen benzer her bir cismin ağırlığı W, bir araya getirilen cisimlerin sayısı n veya m ise, orantılılık tanımı gereği, iki değerin sabit bir orana sahip olduğu anlamına gelir.
- , ya da eşit bir biçimde ,
Bu ilişki kısaca bir araya getirilmiş n tane cismin toplam ağırlığı in n bölümünün ve bir araya getirilmiş m tane cismin toplam ağırlığı in m bölümünün aynı sonucu vermesi yani bir araya getirilen her bir cismin ağırlığı olan 'nun elde edilmesinden yola çıkılarak yazılmış bir ilişkidir.
Bu ilişkinin önceki kullanım türlerinden biri de dengeli terazidir. Dengeli terazide denge, bir nesnenin ağırlığının kuvvetine karşı, başka bir nesnenin ağırlığının kuvveti ile kurulur. Bu terazinin kollarına etki eden kütleçekim alanları oldukça yakındır. Dolayısıyla, eğer aynı kütleye sahip cisimlerin ağırlıklarını ölçersek, cisimlerin kütlelerini kıyaslamış oluruz. Sonuç olarak, tarihsel ağırlık standartları genellikle miktarları açısından tanımlanmıştır. Örneğin Hintler ve Romalılar, bir ölçüm standardı olarak küçük ağırlıklarlar için keçiboynuzu tohumu (karat veya siliqua) kullanırlardı. Keçiboynuzu tohumu ile ölçülen kütleler genelde elmas gibi değerli mallardı. Eğer bir nesnenin ağırlığı 1728 keçiboynuzu tohumuna eşdeğer olsaydı, nesnenin bir Roma poundu ettiğini söylerlerdi. Başka bir şekilde, eğer nesnenin ağırlığı 144 keçiboynuzu tohumuna eşit olsaydı, nesnenin ağırlığı bir ons (uncia) olacaktı. Roma poundu ve onsu farklı kütlelerdeki cisimleri belirtmek için kullanılmıştır.
Gezegensel Hareket
Milattan sonra 1600 yılında, Johannas Kepler, en hassas astronomik verilerin bazılarına sahip olan Tycho Brahe’nin yanına çalışmaya başladı. Brahe'nin hassas Mars gezegeni gözlemlerini kullanarak, Kepler, gezegensel hareketi karakterize etmek için kendi yöntemini geliştirmek adına 5 yıl çalıştı. 1609’da Kepler, gezegenlerin Güneş etrafındaki hareketini açıklayan üç yasa yayınladı. Kepler son hareket modelinde, gezegenlerin, merkezinin birinde Güneş olduğu eliptik bir yörünge etrafında nasıl hareket ettiklerini açıkladı. Kepler bir gezegenin yörüngesinin karesiyle, gezegenin yarı-büyük ekseninin küpü doğru orantılıdır ya da eşdeğerdir ve bu iki değerin oranı Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegenler için sabittir şeklindeki üçüncü yasasını yayınlayarak bu hareketi açıklayacak en önemli adımlardan birini attı.
25 Ağustos 1606’da Galileo Galilei, Venedikli tüccar bir gruba ilk teleskobunu gösterdi ve Ocak 1610’un öncesinde Galileo, Jüpiter'in etrafında yıldızlara benzer ama çıplak gözle görülemeyen nesneler gözlemledi. Ancak gözlemlerinden birkaç gün sonra Galileo, bu “yıldızların” Jüpiter’in yörüngesinde olduğunu fark etti. Bu dört nesne(Keşfinin onuruna Galile uyduları olarak adlandırılır) Dünya'dan gözlenen ama Dünya’nın ve Güneş’in yörüngesi dışında başka bir yörünge etrafında döndüğü fark edilen ilk cisimlerdir. Galileo, sonraki on sekiz ay içinde bu uydularını gözlemeye devam etti ve 1611’in ortalarında uyduların devirlerinin zamanı hakkında tahminlerde bulundu. Bu tahminler belli bir hassayite kadar doğru olmasına rağmen Jüpiter ve Dünya arasındaki uzaklığın değişmesinden dolayı bir miktar hata payı barındırıyordu. Daha sonra Romer tarafından bu durum, Jüpiter ile Dünya'nın arasındaki uzaklığın değişmesi, kullanılarak ilk defa ışığın hızı hesaplandı. Bu hesap 26% lik hata payı içeriyordu ama zamanına göre yapılmış en iyi hesaptı ve Romer ışık hızını 220000 km/s (saniyede 220 bin kilometre) olarak hesaplamıştı.
Galileo Serbest Düşmesi
1630'lu yıllarda Galileo serbest düşme hareketi üzerinde çalışmaya başladı. Galileo Dünya'nın yerçekimi alanını araştıran ilk bilim insanı olmamasına rağmen, yerçekiminin temel özelliklerini doğru bir şekilde açıklayan ilk bilim insanıydı. Bunun yanı sıra, bu hesabı yaparken Galileo’nun oluşturmak için olan güveni gelecek nesillerdeki bilim insanları üzerinde önemli bir etkiye sahip olacaktı. Galieo eğik düzlem üzerinde deneyler yapmıştı ama Galileo’nun öğrencisi olan Vincenzo Viviani tarafından yazılan biyografide, Galileo’nun maddelerin düşme zamanlarının kütlelerinden bağımsız olduğunu göstermek için eğik Pisa Kulesinden aynı maddeden yapılmış ama kütleleri farklı toplar bıraktığını belirtti. (Pisa kulesinde yapılan deneyin Galileo sonrasında yaşamış bir keşiş olduğuna dair bilimsel metinler vardır.) Galileo kütleleri farklı olan iki cisim birbirine bağlanırsa, kütlesi daha çok olan karmaşık olan sistemin hafif olan sistemden önce düşüp düşmeyeceği şeklindeki soruya bütün cisimlerin aynı anda düşeceği şeklinde cevap vermiş oldu.
Bir sonraki deney, 1638 yılında yayınlanan Galileo’nun İki Yeni Bilimler (Two New Sciences) kitabında tanımlanmıştır. Galileo’nun kitabında geçen hayali karakterlerinden biri olan Salviati, bir bronz top ve ahşap bir rampa kullanılan bir deney anlatmaktadır. Ahşap rampada; düz, pürüzsüz, cilalı kanal şeklinde bir boşluk vardı ve 12,5 arşından üç parmak daha kalındı. Bu boşluk aynı zamanda yumuşak ve mümkün olduğunca cilalanmış parşömen ile kaplıydı. Bu boşluğun içine sert pürüzsüz ve yuvarlak bronz bir top yerleştirildi. İvmeyi yeterince düşürebilmek ve hesaplayabilmek için çeşitli rampa çeşitli eğimlerde yerleştirildi. Bronz top, uzunluğu bilinen yolda ilerlemesi için serbest bırakıldı ve rampanın alt ucuna kadar geçen süre kaydedildi. Zaman aşağıda tarif edilen bir saat kullanılarak ölçüldü:
- Yüksek bir konumda bulunan büyük bir su teknesinin altından küçük bir delik açılır ve bir düzenek sayesinde sürekli olarak su damlatılır. Düşen damlalar bir bardakta toplanır. Bu bardak her düşüşten sonra hassas bir tartı ile tartılır. Su sabit bir kütlede damlayacağı için ve her aralık birbiriyle eş olacağı için, küçük bir denklem yardımıyla zamanı ölçebiliriz.
Galileo serbest düşen bir nesnenin, yerdeğiştirişinin, geçen sürenin karesiyle doğru orantılı olduğunu buldu:
Galileo serbest düşme yapan bir cismin, Dünya'nın yerçekimi kuvvetinin etkisi altında olduğunu göstermişti, Johannes Kepler ise gezegenlerin güneşin kütleçekim kuvvetinin etkisi altında eliptik yollarını takip ettiğini göstermişti. Ancak Galileo’nun serbest düşme hareketleri ve Kepler'in gezegen hareketleri Galileo’nun ömrü boyunca ayrı kaldılar. Bu iki konu daha Newton'un çalışmalarıyla bir araya getirilecekti.
Newton mekaniğinde kütle
Ay | Dünya'nın kütlesi | |
---|---|---|
Yarı-büyük eksen | ||
0.002 569 AU | 0.074 802 | |
Dünya'nın kütleçekimi | Dünya'nın yarıçapı | |
9.806 65 m/s2 | 6 375 km |
Robert Hooke 1674 yılında kütleçekim kuvvetleri ile ilgili düşüncelerini yayınladı. Bu yayında, bütün astronomik objelerin merkezlerine doğru bir kütleçekime sahip olduğunu belirtiyordu ve bu objelerin etraflarındaki bütün objeleri çektiğini belirtiyordu. Bunun yanı sıra, bu kütleçekimin şiddetinin objenin merkezine yaklaştıkça arttığını belirtiyordu. Newton ile fikir alışverişlerinde Hooke kütleçekimin iki cismin arasındaki mesafe arttığında aralarındaki mesafenin iki katına göre azaldığını da belirtiyordu. Hooke'un bu düşüncesi sonsuz küçük matematiğini (calculus) icat eden Newton'u harekete geçirdi ve Newton Kepler orbitlerini inceleyerek Hooke'un düşüncesinin doğru olup olmadığını anlamak üzere hesap yapmaya başladı. Newton'un hesaplamaları Hooke'un düşüncesinin doğru olduğu yönündeydi ama Newton bu sonuçları uzun bir süre saklı tuttu. 1684 yılında Newton hesaplarından Edmond Halley'e bahsetti ve Halley onu hesaplarını yayınlaması gerektiğine ikna etti. Halley tarafından cesaretlendirilen Newton, 1684 Kasım'ında çalışmalarını "De motu corporum in gyrum" (Orbit hareketi yapan cisimler üzerine) başlığıyla Halley ile paylaştı. Halley Newton'un çalışmalarını Kraliyet Akademisi (Royal Society)'ye sundu. Newton sonra çalışmalarını "Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica" (doğa felsefesinin matematiksel ilkeleri) başlığıyla üç kitaplık bir set halinde yayınladı. Kraliyet Akademisi 1686 yılında Newton'un çalışmalarını yayınladı.
Newton, Kepler'in kütleçekimsel kütle ve Galileo'nun kütleçekimsel ivme kavramları arasındaki boşluğu dolduran
bağıntıyı ispatladı. Bu denklemde g kütleçekimden etkilenen cismin gözlemlenen ivmesine, μ kütleçekime sebep olan cismin kütleçekimsel kütlesine ve R etkileşimde bulunan iki cismin merkezleri arasındaki uzunluğa karşılık gelmektedir.
Bu ilişkiyi, cismin kütlesi ve cismin kütleçekimin sebep olduğu ivme arasındaki ilişki, bularak Newton, kütleçekimsel kütlenin hesaplanması için yeni bir yöntem daha geliştirmiş oldu. Dünya'nın kütlesi Ay'ın hareketinden yola çıkılarak Keplerin metodu sayesinde veya Dünya'nın yüzeyindeki kütleçekimsel ivmenin hesaplanması bunun Dünya'nın yarıçapının karesi ile çarpılması sayesinde bulunabileceğini gösterdi. Dünya'nın kütlesi Güneş'in kütlesinin üç milyonda biri kadardır.
Newton'un Top Mermisi
Newton'un Top Mermisi, Galileo'nun kütleçekim ivmesi ve Kepler'in eliptik yörüngeleri arasında köprü olan bir düşünce deneyi olmuştur. Bu ilk kez Newton'un 1728’de yayınlanan kitabında (Dünya Sistemi Üzerine Bir İnceleme) yayınlandı. Galileo’nun düşüncesine göre, bir taş Dünya’ya doğru sabit bir ivmeyle düşer. Ancak Newton taşı yere yatay (kütleçekim ivmesine dik) olarak atıldığında, taş kavisli bir yol izler. Taşı ne kadar hızlı atarsak Dünya üzerinde o kadar çok yol kat eder. Eğer taşı bir dağ üzerinden yeteri kadar hızlı bir şekilde atılabilseydi, taş yine aynı eğriyi çizecekti fakat eğer uygun hızla atılmışsa bu sefer eğri taşın atıldığı yere Dünya'nın etrafını dolaşarak ulaşmasını sağlayacak şekilde olacaktı.
Evrensel Kütle
Önceki teoriler göklerin tamamen farklı malzemeden yapılmış olduğunu belirtirken, Newton’un kütleçekim kuramı çığır açıcı bir etki yarattı çünkü evrensel kütleçekimini tanımladı: Her nesne kütleçekimsel kütleye sahiptir ve bu nedenle, her nesne bir kütleçekim alanı oluşturur. Newton iki madde arasındaki kütleçekim alanının, iki maddenin arasındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olacağı varsayımında bulundu. (Kütleçekim alanı1/r2, r:aradaki uzaklık.) Newton akla yatkın varsayımlarda bulunarak, küçük cisimlerden oluşturulmuş dev bir küresel cismin ortalama kütleçekim alanını hesaplamıştır. Newton çok büyük küresel cisimlerin kütleçekim alanının, cismin kütlesiyle doğru orantılı ve cismin merkezine olan uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu buldu.
Newton’un evrensel kütleçekim kuramına göre, her cisim, mesela her keçiboynuzu tohumu bir kütleçekim alanı üretir. Yani keçiboynuzu tohumları ile bir küre yapılmak istenseydi bu kürenin (Dünya’nın ve Güneş'inki gibi) kütleçekim alanı, kürenin bulundurduğu keçiboynuzu tohumu sayısı ile doğru orantılı olacaktır. Sonuç olarak, yeterli bilgiye sahipsek, kürenin içinde bulunan keçiboynuzu tohumlarının tam sayısını kuramsal olarak bulabilmemiz mümkündür. Birim dönüşümlerini kullanmak bu hesaplamalarda kullanılan basit bir yöntemdir. Kütleçekimsel kütleyi, prensipte geleneksel kütle birimi cinsinden yazabiliriz ancak bu pratikte oldukça zor bir iştir. Newton’un kuramına göre, bütün objelerin bir kütleçekim alanı vardır. Kuramda bu objeyi oluşturmak için sonsuz küçük parçayı birleştirmek mümkündür. Fakat olaya pratiksel bir bakış açısıyla baktığımızda, küçük nesnelerin zayıf olan çekim alanlarını ölçmek son derece zordur. 1680’lerde Newton’un Evrensel Kütleçekim kitapları yayınlandı. Dünyanın kütlesini, geleneksel kütle birimi cinsinden ölçen ilk başarılı ölçüm ile yaklaşık yüz yıl sonra, 1797'de, gerçekleştirildi. Cavendish Dünya'nın yoğunluğunu, suyun yoğunluğunun 5.448 ± 0.033 katı olduğunu ortaya çıkardı. 2009 yılında Dünya’nın kütlesini kilogram cinsinden sadece 5 haneli sayılarda olduğu bilinirken, kütleçekimsel kütlesi 9 haneli sayılarda biliniyordu. Bu kütleçekim kütlesi ile hesap yapılınabilen uyduların hareketi ile elde edilebilecek bir sonuçtur.
Newton’a göre kütleçekimsel kütle kavramı, Newton’un kütleçekim yasasına dayanmaktadır. A ve B’yi iki cisim, aralarındaki uzaklığı RAB, cisimlerin kütlesini MA ve MB olarak varsayalım. G’yi evrensel kütleçekim sabiti olarak düşünürsek, bu iki cisim arasındaki kütleçekim kuvveti:
- ,
şeklinde elde edilir ve iki cisim arasındaki birim yöneye (vektöre) karşılık gelmektedir.
Kütleçekim kuvvetini, kütleçekim ivmesini biliyorsak : formülünü kullanarak da hesaplayabiliriz. Burada diğer denklemden şeklinde elde edilebilir. Bu kütlelerin tartılmasında kullanılan temel prensiptir. Örneğin yaylı basit tartılarda, F kuvveti, Hooke yasasına göre, tartma kabının yayının esnemesi ile doğru orantılıdır ve tartılar kütleçekim ivmesi göz önünde bulundurularak M kütleli bir cismin kütlesinin okunmasına izin verecek şekilde ayarlanabilir.
Eylemsizlik Kütlesi
Eylemsizlik kütlesi, bir nesnenin ivmelenmeye karşı direnci ile ölçülen kütlesidir. Klasik mekanikteki tanımıyla, özel görelilikteki tanımı birbirinden farklı olsa da temel anlam aynıdır. Klasik mekanikte Newton’un ikinci yasasına göre, herhangi bir zamanda, m kütlelei bir cisme, F şeklinde bir kuvvet uygulanırsa, cisim a ivmesi ile ivmelenir
- .
Bu denklem kütle, ivme ve kuvvet arasındaki ilişkiyi vere denklemdir.
Şimdi bu denklemdeki “cisme uygulanan kuvvet”’in ne demek olduğuna bakalım. Bu denklem kütlenin eylemsizlikle nasıl ilişkili olduğunu göstermektedir. Eğer farklı kütlelere sahip iki cisim düşünürsek ve ikisine de özdeş kuvvet uygularsak, büyük kütleli cisim, küçük kütleli cisimden daha az ivmelenecektir. Bunun sonucunda, büyük kütleli cisimlerin yer değiştirmeye karşı daha dirençli olduğunu söyleyebiliriz.
Farklı cisimlere uygulanan özdeş kuvvet konusuna dönersek aslında kuvvetin tanımının hala tam olarak yapılmadığı konusuyla yüzleşmeliyizdir. Bu tanımlamanın zorluğundan Newton’un üçüncü yasasının yardımı ile kaçabiliriz. Newton’un üçüncü yasası, eğer bir obje başka bir objeye bir kuvvet uyguluyorsa, ikinci objenin de birinci objeye eşit bir kuvvet uygulayacağını söyler. Eylemsizlik kütleleri m1 ve m2 olan iki obje düşünelim, bu iki objenin diğer fiziksel etkilerden etkilenmediğini varsayarsak, sadece m1’in m2’ye uyguladığı F12 ve m2’nin m1’e uyguladığı F21 kuvveti vardır. Newton’un ikinci yasasına göre bu kuvvetler;
şeklindedir. a1 ve a2’nin cisimlerin ivmeleri olduğunu ve sıfırdan farklı olduğunu varsayarsak. Bu iki objenin birbirine uyguladığı kuvvetler sıfırdan farklıdır. Newton’un üçüncü yasasını incelersek
şeklindedir. Yani
Eğer |a1| sıfırdan farklıysa ve m1 kütlesinin değerini biliyorsak m2’yi ölçebiliriz. Ayrıca, bir nesnenin momentumu(p) o nesnenin hız vektörü ve kütlesi ile ilişkilidir:
- ,
Ve nesnenin kinetik enerjisi(K):
- .
şeklindedir.
Atomik Kütle
Atom (ἄτομος) ismi antik yunandan gelmektedir ve anlamı bölünemezdir. Herhangi bir nesneyi sonsuza dek bölmeye kalkıştığımızda bölünemez bir noktaya ulaşmamız gerektiği düşüncesiyle meşhur Antik Yunan Filozofu Demokritos tarafından ortaya atılmış bir kavramdı. Bu kökenine rağmen maddenin parçalanamaz birimlerden oluştuğu iddiası çok soyut kaldı ve üzerine çalışılabilecek imkanlara sahip olunamadığından uzun bir süre düşünsel bir çıkarım olarak kaldı ve bu durum 18. yüzyılda kimyacıların katlı oranlar yasasını bulmasıyla değişti. Kimyacılar iki ya da daha fazla elementin, bir bileşik oluşturmak için bir araya gelmesinin, her zaman sabit bir oran içinde olacağını fark ettiler. Bunu açıklamak için John Dalton, maddenin küçük atomlardan yapılmış olduğunu öne sürdü. 1805 yılında göreceli atom ağırlıkları ile yaptığı ilk tabloda 6 element vardı: hidrojen, oksijen, nitrojen, karbon, sülfür ve fosfor; Hidrojenin 1 atom ağırlığında olduğunu tahsis etti. 1815’te kimyacı , diğer bütün atomların hidrojen atomundan türediğini düşünüyordu. Prout’un hipotezinde küçük yanlışlar vardı. Elementlerin kütleleri hidrojenin kütlesinin yakın katlarıydı (yaklaşık %1 oranında sapma vardı). Fakat bu farklılıklar göz ardı edilemezdi. Hidrojenin hafif izotopu, örneğin tek bir proton ile 1,007825 u kütleye sahiptir. Demirin en bol izotopu 26 protona ve 30 nötrona sahiptir. Yani atom kütlesi hidrojenin kütlesinin 56 katı olması beklenebilir, ama aslında atom kütlesi sadece 55,93383 u’dur. Bu çekirdekte meydana gelen etkileşimlerle ilgili bir durumdur ve bağlanma enerjisinin proton ve nötron kütlelerinden çıkarılması gerektiği ile ilgili deneysel bir veriden yola çıkılarak yapılan bir hesaptır. Eksikliklerine rağmen, Prout teorisinin kavramları, atomik kütle ölçümleri için kullanılmaya devam etmektedir.
Ayrıca bakınız
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Fizikte kutle Newton un ikinci yasasindan yararlanilarak tanimlandiginda cismin herhangi bir kuvvet tarafindan ivmelenmeye karsi gosterdigi direnctir Dogal olarak kutlesi olan bir cisim eylemsizlige sahiptir Kutlecekim kuramina gore kutle kutlecekim etkilesmesinin buyuklugunu de belirleyen bir carpandir parametredir ve esdegerlik ilkesinden yola cikilarak bir cismin kutlesi kutlecekimden elde edilebilir Ama kutle ve agirlik birbirinden farkli kavramlardir Agirlik cismin hangi cisim tarafindan kutlecekime maruz kaldigina gore ve konumuna gore degisebilir Ayni zamanda Einstein in E mc2 displaystyle E mc 2 yasasina gore kutle enerji olarak da degerlendirilebilir veya enerji kutle olarak da dusunulebilir Bu durum isigin kutlecekim yasasindan etkilenmesinde yatan temel sebebi olusturur Isigin enerjisi kutle olarak da dusunulebilir ama Einstein in genel gorelilik kuramina gore hesaplamalar yapilmaktadir ve bunlar oldukca karmasik denklemlerdir E mc2 displaystyle E mc 2 yasasi cercevesinde dusundugumuzde bir gozlemci cercevesinde enerji olarak degerlendirilen durumun baska bir gozlemci cercevesinde kutle olarak degerlendirilebilecegi sonucuna ulasabiliriz Kutleyi olcmek icin kullanilan birim kilogramdir Kutleyi dogrudan olcmek zordur Bu yuzden kutleyi olcmek icin esit kollu terazi kullanilir Ayrica cismin ilk olarak agirligini yayli kantarla olcup daha sonra kutlesini hesaplayabiliriz Insanlarin gunluk hayattaki kullanimlari dusunuldugunde kutle bir cismin sahip oldugu madde miktari seklinde de tanimlanabilir Ayrica yuksek enerji fiziginde kutle cismin duragan kabul edildigi bir sistemde kendi gozlemci cercevesinde o cismin sahip oldugu toplam enerji seklinde dusunulur Ama atom alti parcaciklar dusunuldugunde temel parcaciklarin elektron veya kuark gibi henuz nedeni bilinmeyen bir kutleye sahip olduklari gorulur Higgs parcacigi bu kutlenin nedeni olarak dusunulmektedir ama bu isle ilgili farkli kuramlar olmakla birlikte henuz tam olarak bu durumun nasil oldugu acikliga kavusmamistir ve guncel olarak calisilan konulardan biridir Kutleyi olcmek konusunda bircok farkli gorungu vardir Bazi teorisyenler bu gorunguleri cozmeye calismasina ragmen bu gorunguler fenomenler baska gorunguleri fenomenleri ortaya cikarmistir Su an denenen deneylerde asagidakilerden farkli olarak kutleyi olcmenin bir yolunu bulamamislardir Eylemsizlik kutlesi bir maddenin hizindaki degisimine ivmelenmeye gosterdigi direnctir Aktif kutlecekim kutlesi kutlecekim kuvvetine sebep olan maddenin kutlecekimde sagladigi carpanin ifadesidir Pasif kutlecekim kutlesi maddenin kutlecekim kuvvetinin etkisi altinda kalmasina sebep olan buyuklugudur Kutle enerji olcumunde cismin kutlesine karsilik gelen enerji E mc2 displaystyle E mc 2 formulu kullanilarak hesaplanir Bir cismin kutlesi cisme belli bir kuvvet uygulandiginda cismin ivmesini bulmamiza yardim eder Bu gorungu eylemsizlik olarak adlandirilir Newton un ikinci yasasina gore eger herhangi bir cismin kutlesine m displaystyle m cisme uygulanan kuvvete F displaystyle F ivmesini de a displaystyle a olarak ele alirsak a F m displaystyle a F m olarak hesaplama yapabiliriz Bir cismin kutlesi o cismin kutlecekim alanindan ne kadar etkilenecegini belirler Eger ilk cismin kutlesine ma displaystyle m a ikinci cismin kutlesine mb displaystyle m b iki cismin merkezleri arasindaki uzakliga da r displaystyle r dersek iki cisim arasindaki cekim kuvvetini F Fg Gmamb r2 formulunu kullanarak hesaplayabiliriz G 6 67 10 11Nm2kg 2 displaystyle G 6 67 times 10 11 Nm 2 kg 2 kutlecekim sabiti 17 yuzyildan beri yapilan deneylerde kutlecekim kutlesi ve eylemsizlik kutlesi arasinda bir fark bulunamamistir Bu deneylerde en yuksek hassasiyet 5 10 14 displaystyle 5 times 10 14 duzeyindedir baska bir deyisle 1014 displaystyle 10 14 de 5 seviyesine kadar kutlecekim kutlesi ve eylemsizlik kutlesi aynidir Kutle BirimleriKilogram Uluslararasi Birim Sisteminde 7 temel birimden biridir Kutlenin birimi Uluslararasi Birimler Sistemine SI gore kilogramdir Bu ilk kez 1795 te donma noktasindaki bir santimetre kup su ile belirlenmistir Sonra 1889 da tekrar tanimlanmistir Daha sonra belirlenen bir ornek uzerinden yeniden tanimlamaya gidilmistir 2013 te Plank sabiti cinsinden yeniden hesaplanmasina yonelik bir oneri getirilmistir SI sisteminde diger birimler Bir ton bin kilograma esittir Enerji birimi olan elektronvolt eV kutle enerji formulunu uygulayarak kolayca kutleye cevrilebilir Elektronvolt parcacik fiziginde yaygin olarak kullanilir Atomik kutle birimi u karbon 12 atomu kutlesinin 1 12 sine esittir yaklasik olarak 1 66 x 10 27kg dir Atomlarin ve molekullerin kutlelerini bulmakta yardimci olur Slug bir Ingiliz olcu birimidir Yaklasik 14 6 kilogramdir Pound hem kutle hem kuvvet birimidir Genellikle Amerika da kullanilir Yaklasik 0 45 kg ya da 4 5 Newton dur Planck kutlesi bir parcacigin alabilecegi en yuksek kutledir Yaklasik 2 18 10 8 kilogramdir Genellikle parcacik fiziginde kullanilir Cok buyuk yildizlarin kara deliklerin kutlesini tanimlamak icin cisimlerin Schwarzschild yaricapininin kullanildigi durumlar vardir 1 cm 6 73 1024kg Kutle TanimlariFizik biliminde yedi temel kutle kavrami vardir Belirli turlerdeki madde miktari urunlenimle yigma yontemi ya da baska bir yontemle tam olarak tespit edilebilir Bir maddenin kutlesi o maddenin icerdigi atom ve molekullerin icerdigi baglarin kopma ya da birlesme enerjisi ile bulunabilir Bir cismin eylemsizlik kutlesi o cismin ivmelenmeye karsi gosterdigi direnctir Kuvveti ve ivmeyi biliyorsak eylemsizlik kuvvetini hesaplayabiliriz Ayni kuvvet uygulandiginda kucuk kutleli cisimler buyuk kutleli cisimlere gore daha buyuk bir ivmelenmede bulunacaklardir Buyuk kutleli cisimler buyuk eylemsizlige sahiplerdir Aktif kutlecekim kutlesi maddenin kutlecekimsel alaninin bir olcusudur Kutlecekim alanini bir nesnenin serbest dusmesine izin verip ivmesini olcerek hesaplayabiliriz Ornegin Ay in yuzeyinde serbest dusme yapan bir cismin ivmesi Dunya nin uzerinde serbest dusme yapan bir cismin ivmesinden kucuktur Ay daki kutlecekim alaninin daha az olmasinin sebebi Ay in kutlecekim kutlesinin daha az olmasindan kaynaklanir Pasif kutlecekim kutlesi maddenin kutlecekim alaniyla etkilesime giren ve ivmelenmeye maruz kalan buyukluktur Kutle enerji esitligine gore enerji de kutle olarak dusunulebilir Bu esitlik isigin kutlecekim ile bukulmesi nukleer fuzyon parcacik antiparcacik olusumunu iceren yuksek enerjili fiziksel sureclerle ispatlanmistir Nukleer fuzyon ve parcacik antiparcacik olusumu deneyleri enerji ve kutlenin birbirleri arasinda donusumunu de gosterir Isigin kutlecekim ile bukulmesi olayinda saf enerjili fotonlar pasif kutlecekim kutlesine sahip gibi davranirlar Uzay zamaninin egriligi mevcut kutlenin goreceliginin bir bulgusudur Bu egiklik oldukca kucuktur ve olculmesi cok zordur Bu yuzden Einstein genel gorelilik kuramini aciklayana kadar kesfedilemedi Dunyanin yuzeyindeki asiri hassas atomik saatler zamani uzayda sabitlenmis saatlerden daha yavas olcer Zamanin egriliginden dolayi her gecen sure zamanin genislemesine yer cekimsel zaman genislemesi denir Cismin kuantum kutlesi frekansinin ve dalga boyunun arasindaki farki gosterir Bir elektronun kuantum kutlesi Compton dalga boyu spektroskopisinin cesitli formlari araciligiyla belirlenebilir ve Rydberg sabiti Bohr yaricapi ve klasik elektron capi ile yakindan baglantilidir Daha buyuk cisimlerin kuantum kutleleri direkt olarak watt dengesi yontemi kullanilarak olculebilir Goreceli kuantum mekaniginde kutle Poincare grubunun indirgenemez temsili etiketidir Kutle ve AgirlikKutle kilogram cinsinden olculebilen ve maddenin miktari veya enerjisi ile ilgili bir buyukluktur Agirlik ise kutleye etki eden kuvvetin buyuklugudur Kutlenin birimi kilogramken agirligin birimi kuvvet oldugu icin Newton dur Gunluk kullanimda kutle ve agirlik siklikla karistirabilmektedir Ornegin bir kisinin agirligi 75 kg olarak ifade edilebilir Sabit bir kutlecekim alaninda bir nesnenin agirligi kutlesi ile orantilidir ve bu iki kavram icin ayni birimi kullanmak sorunsuz gorulebilir ama Dunya nin seklinden dolayi farkli yerlerinde kutlecekim alanindaki farkliliklardan dolayi bu ayrim yaptigimiz olcumlerde tutarlilik saglamamiz icin cok onemlidir Sonuc olarak kutle kilogram olarak olculen bir nesnenin icsel bir ozelligi anlamina gelirken agirlik Newton cinsinden olculen kutlecekim alanindan etkilenip serbest dusmede kendi dogal seyrini yapan bir cismin kutlecekim alanindan ne kadar etkilendigini olcer Kutlecekim alani ne kadar gucu olursa olsun serbest dusmede cisimler cisimle beraber hareket eden bir gozlemci cercevesinde agirliksizdir Agirlik denilen kuvvetse kutleye ve ona etki eden kutlecekim alanina baglidir Ornek olarak kutlecekim alanindan dolayi meydana gelen serbest dusmeye maruz kalan bir cisim sabit bir durumda olsa bile bu kuvvet tarafindan ivmelenmek isteyecektir ve bu da tartida olcum yapabilmemizi saglar Etki eden kuvvet kullanilarak tartinin gostergesinde kilogram olceginde bu kuvvetin karsilik gelecegi madde miktari olculur Dunya uzerinde kutuplarda ve ekvatorda ayni tartida ayni insan tartinin uzerine ciktiginda farkli kilogram degerleri gozlemlenebilir bu fark 70kglik bir insan icin 1 5 kg civarindadir Agirlik serbest dusme gibi durumlarda etken guctur ve cisim bundan dolayi ivmelenmeye maruz kalir Ornegin dunya uzerinde 50 kilogram kutleli bir nesne 491 Newton agirliga sahiptir Bu da cisme serbest dusme sirasinda etki eden kuvvettir Ayni nesneyi Ay in yuzeyinde inceledigimizde kutlesi yine 50 kilogramdir fakat agirligi 81 5 Newton dur Cunku Ay in olusturdugu kutlecekim alani Dunya nin olusturdugu kutlecekim alanindan zayiftir Matematiksel olarak Dunya nin yuzeyine yerlestirilmis bir cismin agirligini W kutlesini m olarak kabul edersek W mg formulunu kullanarak Dunya nin yercekimi ivmesini g 9 80665 olarak hesaplariz Mekanik ivmelerin etkili oldugu diger durumlarda da oldugu gibi kutle ile ivmenin carpimi cisme etki eden net kuvveti verir Asansorlerde araclarda merkezcil kuvvetlerde ve benzeri mekanizmalarda yuzeyden yukari cikan yercekimi etkilerine karsi direnc oldugu acikca gorulebilir Bu direnc de maddenin eylemsizligi ile ilgilidir Bunun gibi durumlarda cismin w agirligi icin W ma denklemini kullanabiliriz Kutle maddeyle iliskilidir ama madde tanimi kutleden farkli olarak bilimde yetersizdir Atomalti olcekte sadece fermiyonlar degil ayni zamanda kuvvet tasiyici bozonlar da kutleye sahip olabilir Siradan bir maddenin durgun kutlesi degismez kutle olarak tanimlanir Ozel gorelilikte bazi durumlarda kutlenin hiza gore degisen bir ozelligi varmis gibi anlatilabilir Ama bu olcumlenebilen bir olgu olmadigi ve enerji ve durgun kutleden turetildigi icin artik bircok yerde kullanimindan vazgecilmis bir tanimlamadir Standart Model Parcacik Fiziginde kutle bazi modellerde temel parcaciklar icin Higgs alani olarak bilinen alan icin ortaya cikan bir ozellik olarak tanimlanir Gozlemlenebilir evrenin toplam kutlesinin bazi modellerde 1052kg ve 1053 kg arasinda oldugu tahmin edilmektedir bu da 1079 ve 1080 arasinda protonun duragan kutlesine karsilik gelmektedir Eylemsizlik ve Kutlecekim KutlesiEylemsizlik kutlesi pasif ve aktif kutlecekim kutleleri ile kavramsal olarak farkli olmasina ragmen bugune kadar hicbir deney acik bir sekilde aralarinda bir fark gosterememistir Klasik mekanikte Newton un 3 Yasasi aktif ve pasif kutlecekim kutlesinin cok yakin ya da esit olacagini aciklayabiliyor ama klasik kuram kutlecekim kutleleri ile eylemsizlik kutlesinin neden esit olabilecegi ile ilgili zorlayici bir sebep sunmuyor Oyle ki sadece deneysel bir gercektir Albert Einstein eylemsizlik ve pasif kutlecekim kutlesi arasindaki bu uyusmalarin kaza sonucu olmadigi varsayarak genel gorelilik kuramini gelistirmeye basladi hicbir deney aralarindaki farki tespit edemez denklik ilkesinin zayif tarafi Ortaya cikan kuram kutlecekimin sonucunun bir kuvvet olmadigini ve bu yuzden de Newton un ucuncu yasasina bagli olmayacagini ileri surer Ama bu kuramin icerisine Newton un tanimladigi kutlecekim etkilesimi genel goreliligin zayif alandaki limitinin Newton un tanimladigi etkilesim olmasi gerekliligi ile elle dahil edilmistir Eylemsizlik ve kutlecekim kutlelerinin esitligi bazen Galileo nun Esdegerlik Ilkesi ya da zayif esdegerlik ilkesi olarak atfedilir Bu denklik ilkesinin en onemli sonucu serbest dusen nesneler icin gecerlidir Eylemsizlik ve kutlecekim kutlelerini sirasiyla m ve M olarak varsayalim Eger cisme yalnizca kutlecekim alani g displaystyle g nin uyguladigi bir kuvvet etki ediyorsa Newton un ikinci yasasinin kutlecekim Kanunuyla birlestirirsek a Mmg displaystyle boldsymbol a frac M m boldsymbol g denklemini elde ederiz Eger herhangi bir cisim sabit bir kutlecekim alanina maruz kaliyorsa bu cismin yercekimsel kutlesi ile eylemsizlik kutlesinin orani K dir ve sabittir Bu olgu serbest dusme evrenselligi olarak adlandirilir Serbest dusmenin evrenselligini gosteren ilk deneyler Galileo tarafindan yapilmistir Galileo genellikle Pisa kulesinden nesneleri birakarak sonuclari inceledigi dusunulur Ama bunun buyuk olasilikla bir uydurma oldugunu aslinda surtunmesiz bir egik duzlemde toplari serbest birakarak zamanlamalari inceledigi yonunde deliller vardir Bu esdegerlikle ilgili deneyler 1889 da Lorand Eotvos un torsiyon denge sarkacini kullanarak yaptigi deneyle baslayan ve giderek hassaslasan bir surece girmistir 2008 yili itibariyla evrenselliginde ya da Galileo nun esitliklerinde 10 14 hassasiyetinden buyuk hicbir sapma belirtilmemistir Daha hassas deneylerin calismalari hala yurutulmektedir Kutlecekiminin evrenselligi sadece kutlecekiminin cisme etkiyen tek kuvvet olmasi durumunda gecerlidir Cisme etkiyen surtunme ve hava direnci gibi diger kuvvetler olmamali ya da ihmal edilebilir olmalidir Ornegin hava surtunmesinin olmadigini varsayarsak bir cekic ile bir tuy Dunya nin yuzeyinden esit uzaklikta ve ayni anda serbest dusmeye birakildiklarinda iki cisminde yere dusene kadar havada gecirdigi zaman kesinlikle esit olacaktir Bu deneydeki ortam lise laboratuvarlarinda bir seffaf fanusun havasinin vakum pompasiyla alinmasi ile saglanabilir Daha sonra nesneleri birakarak deney tamamlanabilir Bu deney David Scott in Apollo 15 ucusu sirasinda Ay in yuzeyinde yaptigi gibi dogal olarak havasiz olan ortamlarda yapildiginda daha carpici sonuclar verir Denklik ilkesinin daha guclu bir surumu Einstein in esitlik denkligi ya da guclu esitlik denkligi olarak bilinir Bu denklik uzay zamanin yeteri kadar kucuk bolgelerinde gecerlidir Sabit bir ivmelenmeyle kutlecekim alanini birbirinden ayrimsamanin yeterince kucuk uzay zaman araliginda mumkun olmadigi dusunulur Bu yuzden bu kuram bir cismin kutlecekim alani tarafindan bir kuvvete maruz kalmasinin sonucunda cismin duz bir cizgi uzerinde hareket etme egilimi olusturur ve bu nedenle eylemsizlik kutlesinin bir fonksiyonunun kutlecekim alaninin gucu oldugunu one surer Kutle Hiz DegisimiKuantum mekanigine gore hizi artan bir cismin kutlesi de artmaktadir Fakat bu degisim kucuk hizlarda ihmal edilebilecek kadar azdir bu degisim asagidaki formul ile hesaplanir m m01 v2 c2 displaystyle m frac m 0 sqrt 1 v 2 c 2 Burada m displaystyle m Kutle degisimini m0 displaystyle m 0 Ilk kutleyi v displaystyle v Cismin hizini c displaystyle c isik hizini temsil eder Kutlenin KokeniKuramsal fizikte fizigin en temel yasalarindan gelen kutlenin kokenini aciklamaya calisan bir kuramdir Bugune kadar kutlenin kokeni ile ilgili farkli modeller onerilmistir Kutle kavrami guclu bir sekilde kutlecekim etkilesimi ile iliskilidir Fakat henuz parcacik fiziginin kabul goren modeli olan standart modelle bagdastirilabilen bir kuram gelistirilemedi Newton Oncesi KavramlarMadde miktari olarak kutle Kutle madde miktari olarak da degerlendirilebilen bir kavramdir ama bu gunumuzde kullanilan bilimsel tanim degildir Miktar kavrami cok eski ve kayitli gecmisten daha oncedir Ilk caglarda insanlar yakin agirliktaki cisimlerin bir araya getirilmesinden olusan agirligin cisimlerin sayisi ile dogru orantili oldugunu fark etti bir araya getirilen benzer her bir cismin agirligi W bir araya getirilen cisimlerin sayisi n veya m ise orantililik tanimi geregi iki degerin sabit bir orana sahip oldugu anlamina gelir Wnn Wmm displaystyle frac W n n frac W m m ya da esit bir bicimde WnWm nm displaystyle frac W n W m frac n m Bu iliski kisaca bir araya getirilmis n tane cismin toplam agirligi Wn displaystyle W n in n bolumunun ve bir araya getirilmis m tane cismin toplam agirligi Wm displaystyle W m in m bolumunun ayni sonucu vermesi yani bir araya getirilen her bir cismin agirligi olan W displaystyle W nun elde edilmesinden yola cikilarak yazilmis bir iliskidir Bu iliskinin onceki kullanim turlerinden biri de dengeli terazidir Dengeli terazide denge bir nesnenin agirliginin kuvvetine karsi baska bir nesnenin agirliginin kuvveti ile kurulur Bu terazinin kollarina etki eden kutlecekim alanlari oldukca yakindir Dolayisiyla eger ayni kutleye sahip cisimlerin agirliklarini olcersek cisimlerin kutlelerini kiyaslamis oluruz Sonuc olarak tarihsel agirlik standartlari genellikle miktarlari acisindan tanimlanmistir Ornegin Hintler ve Romalilar bir olcum standardi olarak kucuk agirliklarlar icin keciboynuzu tohumu karat veya siliqua kullanirlardi Keciboynuzu tohumu ile olculen kutleler genelde elmas gibi degerli mallardi Eger bir nesnenin agirligi 1728 keciboynuzu tohumuna esdeger olsaydi nesnenin bir Roma poundu ettigini soylerlerdi Baska bir sekilde eger nesnenin agirligi 144 keciboynuzu tohumuna esit olsaydi nesnenin agirligi bir ons uncia olacakti Roma poundu ve onsu farkli kutlelerdeki cisimleri belirtmek icin kullanilmistir ouncepound W144W1728 1441728 112 displaystyle frac ounce pound frac W 144 W 1728 frac 144 1728 frac 1 12 Gezegensel Hareket Milattan sonra 1600 yilinda Johannas Kepler en hassas astronomik verilerin bazilarina sahip olan Tycho Brahe nin yanina calismaya basladi Brahe nin hassas Mars gezegeni gozlemlerini kullanarak Kepler gezegensel hareketi karakterize etmek icin kendi yontemini gelistirmek adina 5 yil calisti 1609 da Kepler gezegenlerin Gunes etrafindaki hareketini aciklayan uc yasa yayinladi Kepler son hareket modelinde gezegenlerin merkezinin birinde Gunes oldugu eliptik bir yorunge etrafinda nasil hareket ettiklerini acikladi Kepler bir gezegenin yorungesinin karesiyle gezegenin yari buyuk ekseninin kupu dogru orantilidir ya da esdegerdir ve bu iki degerin orani Gunes Sistemi ndeki tum gezegenler icin sabittir seklindeki ucuncu yasasini yayinlayarak bu hareketi aciklayacak en onemli adimlardan birini atti 25 Agustos 1606 da Galileo Galilei Venedikli tuccar bir gruba ilk teleskobunu gosterdi ve Ocak 1610 un oncesinde Galileo Jupiter in etrafinda yildizlara benzer ama ciplak gozle gorulemeyen nesneler gozlemledi Ancak gozlemlerinden birkac gun sonra Galileo bu yildizlarin Jupiter in yorungesinde oldugunu fark etti Bu dort nesne Kesfinin onuruna Galile uydulari olarak adlandirilir Dunya dan gozlenen ama Dunya nin ve Gunes in yorungesi disinda baska bir yorunge etrafinda dondugu fark edilen ilk cisimlerdir Galileo sonraki on sekiz ay icinde bu uydularini gozlemeye devam etti ve 1611 in ortalarinda uydularin devirlerinin zamani hakkinda tahminlerde bulundu Bu tahminler belli bir hassayite kadar dogru olmasina ragmen Jupiter ve Dunya arasindaki uzakligin degismesinden dolayi bir miktar hata payi barindiriyordu Daha sonra Romer tarafindan bu durum Jupiter ile Dunya nin arasindaki uzakligin degismesi kullanilarak ilk defa isigin hizi hesaplandi Bu hesap 26 lik hata payi iceriyordu ama zamanina gore yapilmis en iyi hesapti ve Romer isik hizini 220000 km s saniyede 220 bin kilometre olarak hesaplamisti Galileo Serbest Dusmesi Galileo Galilei 1636Bir topun serbest dusme esnasindaki esit zaman araliklarinda olan yer degistirmesi 1630 lu yillarda Galileo serbest dusme hareketi uzerinde calismaya basladi Galileo Dunya nin yercekimi alanini arastiran ilk bilim insani olmamasina ragmen yercekiminin temel ozelliklerini dogru bir sekilde aciklayan ilk bilim insaniydi Bunun yani sira bu hesabi yaparken Galileo nun olusturmak icin olan guveni gelecek nesillerdeki bilim insanlari uzerinde onemli bir etkiye sahip olacakti Galieo egik duzlem uzerinde deneyler yapmisti ama Galileo nun ogrencisi olan Vincenzo Viviani tarafindan yazilan biyografide Galileo nun maddelerin dusme zamanlarinin kutlelerinden bagimsiz oldugunu gostermek icin egik Pisa Kulesinden ayni maddeden yapilmis ama kutleleri farkli toplar biraktigini belirtti Pisa kulesinde yapilan deneyin Galileo sonrasinda yasamis bir kesis olduguna dair bilimsel metinler vardir Galileo kutleleri farkli olan iki cisim birbirine baglanirsa kutlesi daha cok olan karmasik olan sistemin hafif olan sistemden once dusup dusmeyecegi seklindeki soruya butun cisimlerin ayni anda dusecegi seklinde cevap vermis oldu Bir sonraki deney 1638 yilinda yayinlanan Galileo nun Iki Yeni Bilimler Two New Sciences kitabinda tanimlanmistir Galileo nun kitabinda gecen hayali karakterlerinden biri olan Salviati bir bronz top ve ahsap bir rampa kullanilan bir deney anlatmaktadir Ahsap rampada duz puruzsuz cilali kanal seklinde bir bosluk vardi ve 12 5 arsindan uc parmak daha kalindi Bu bosluk ayni zamanda yumusak ve mumkun oldugunca cilalanmis parsomen ile kapliydi Bu boslugun icine sert puruzsuz ve yuvarlak bronz bir top yerlestirildi Ivmeyi yeterince dusurebilmek ve hesaplayabilmek icin cesitli rampa cesitli egimlerde yerlestirildi Bronz top uzunlugu bilinen yolda ilerlemesi icin serbest birakildi ve rampanin alt ucuna kadar gecen sure kaydedildi Zaman asagida tarif edilen bir saat kullanilarak olculdu Yuksek bir konumda bulunan buyuk bir su teknesinin altindan kucuk bir delik acilir ve bir duzenek sayesinde surekli olarak su damlatilir Dusen damlalar bir bardakta toplanir Bu bardak her dususten sonra hassas bir tarti ile tartilir Su sabit bir kutlede damlayacagi icin ve her aralik birbiriyle es olacagi icin kucuk bir denklem yardimiyla zamani olcebiliriz Galileo serbest dusen bir nesnenin yerdegistirisinin gecen surenin karesiyle dogru orantili oldugunu buldu Yerdegistiris Zaman2 displaystyle text Yerdegistiris propto text Zaman 2 Galileo serbest dusme yapan bir cismin Dunya nin yercekimi kuvvetinin etkisi altinda oldugunu gostermisti Johannes Kepler ise gezegenlerin gunesin kutlecekim kuvvetinin etkisi altinda eliptik yollarini takip ettigini gostermisti Ancak Galileo nun serbest dusme hareketleri ve Kepler in gezegen hareketleri Galileo nun omru boyunca ayri kaldilar Bu iki konu daha Newton un calismalariyla bir araya getirilecekti Newton mekaniginde kutleIsaac Newton 1689Ay Dunya nin kutlesiYari buyuk eksen0 002 569 AU 0 074 802 1 2p2 10 5AU3y2 3 986 1014m3s2 displaystyle 1 2 pi 2 cdot 10 5 frac text AU 3 text y 2 3 986 cdot 10 14 frac text m 3 text s 2 Dunya nin kutlecekimi Dunya nin yaricapi9 806 65 m s2 6 375 km Robert Hooke 1674 yilinda kutlecekim kuvvetleri ile ilgili dusuncelerini yayinladi Bu yayinda butun astronomik objelerin merkezlerine dogru bir kutlecekime sahip oldugunu belirtiyordu ve bu objelerin etraflarindaki butun objeleri cektigini belirtiyordu Bunun yani sira bu kutlecekimin siddetinin objenin merkezine yaklastikca arttigini belirtiyordu Newton ile fikir alisverislerinde Hooke kutlecekimin iki cismin arasindaki mesafe arttiginda aralarindaki mesafenin iki katina gore azaldigini da belirtiyordu Hooke un bu dusuncesi sonsuz kucuk matematigini calculus icat eden Newton u harekete gecirdi ve Newton Kepler orbitlerini inceleyerek Hooke un dusuncesinin dogru olup olmadigini anlamak uzere hesap yapmaya basladi Newton un hesaplamalari Hooke un dusuncesinin dogru oldugu yonundeydi ama Newton bu sonuclari uzun bir sure sakli tuttu 1684 yilinda Newton hesaplarindan Edmond Halley e bahsetti ve Halley onu hesaplarini yayinlamasi gerektigine ikna etti Halley tarafindan cesaretlendirilen Newton 1684 Kasim inda calismalarini De motu corporum in gyrum Orbit hareketi yapan cisimler uzerine basligiyla Halley ile paylasti Halley Newton un calismalarini Kraliyet Akademisi Royal Society ye sundu Newton sonra calismalarini Philosophiae Naturalis Principia Mathematica doga felsefesinin matematiksel ilkeleri basligiyla uc kitaplik bir set halinde yayinladi Kraliyet Akademisi 1686 yilinda Newton un calismalarini yayinladi Newton Kepler in kutlecekimsel kutle ve Galileo nun kutlecekimsel ivme kavramlari arasindaki boslugu dolduran g mR R 2 displaystyle mathbf g mu frac hat mathbf R mathbf R 2 bagintiyi ispatladi Bu denklemde g kutlecekimden etkilenen cismin gozlemlenen ivmesine m kutlecekime sebep olan cismin kutlecekimsel kutlesine ve R etkilesimde bulunan iki cismin merkezleri arasindaki uzunluga karsilik gelmektedir Bu iliskiyi cismin kutlesi ve cismin kutlecekimin sebep oldugu ivme arasindaki iliski bularak Newton kutlecekimsel kutlenin hesaplanmasi icin yeni bir yontem daha gelistirmis oldu Dunya nin kutlesi Ay in hareketinden yola cikilarak Keplerin metodu sayesinde veya Dunya nin yuzeyindeki kutlecekimsel ivmenin hesaplanmasi bunun Dunya nin yaricapinin karesi ile carpilmasi sayesinde bulunabilecegini gosterdi Dunya nin kutlesi Gunes in kutlesinin uc milyonda biri kadardir Newton un Top Mermisi Yuksek bir dagdan atilan top mermisi Eger hizi dusukse Dunya ya carpar A B Cok yuksek hizlarda Dunya nin etrafinda eliptik bir yorunge izleyecektir C D Eger hizi top mermisinin Dunya nin cekim kuvvetine esit olan enerjiden daha buyuk bir enerjiye sahip olmasina yetecek duzeydeyse top mermisi Dunya nin kutlecekim alanindan kurtulacaktir E Kritik hiz herhangi bir cismin kutlecekim alanindan dolayi olusacak enerjiye esit olan enerjiye sahip olmasini saglayacak hizdir Eger herhangi bir cisim bu hizdan daha buyuk bir hizla kutlecekim alanina sebep olan cisimden uzaga dogru firlatilirsa cisim kutlecekim alanindan kurtulacaktir Newton un Top Mermisi Galileo nun kutlecekim ivmesi ve Kepler in eliptik yorungeleri arasinda kopru olan bir dusunce deneyi olmustur Bu ilk kez Newton un 1728 de yayinlanan kitabinda Dunya Sistemi Uzerine Bir Inceleme yayinlandi Galileo nun dusuncesine gore bir tas Dunya ya dogru sabit bir ivmeyle duser Ancak Newton tasi yere yatay kutlecekim ivmesine dik olarak atildiginda tas kavisli bir yol izler Tasi ne kadar hizli atarsak Dunya uzerinde o kadar cok yol kat eder Eger tasi bir dag uzerinden yeteri kadar hizli bir sekilde atilabilseydi tas yine ayni egriyi cizecekti fakat eger uygun hizla atilmissa bu sefer egri tasin atildigi yere Dunya nin etrafini dolasarak ulasmasini saglayacak sekilde olacakti Evrensel Kutle Elma aslinda Dunya nin her bir noktasindaki kutleler tarafindan cekilmektedir Fakat bu kutlelerin olusturdugu kuvvetlerin bileskesi elmayi Dunya nin merkezine dogru ceken tek bir kuvvete esit olacaktir Onceki teoriler goklerin tamamen farkli malzemeden yapilmis oldugunu belirtirken Newton un kutlecekim kurami cigir acici bir etki yaratti cunku evrensel kutlecekimini tanimladi Her nesne kutlecekimsel kutleye sahiptir ve bu nedenle her nesne bir kutlecekim alani olusturur Newton iki madde arasindaki kutlecekim alaninin iki maddenin arasindaki uzakligin karesiyle ters orantili olacagi varsayiminda bulundu Kutlecekim alani displaystyle propto 1 r2 r aradaki uzaklik Newton akla yatkin varsayimlarda bulunarak kucuk cisimlerden olusturulmus dev bir kuresel cismin ortalama kutlecekim alanini hesaplamistir Newton cok buyuk kuresel cisimlerin kutlecekim alaninin cismin kutlesiyle dogru orantili ve cismin merkezine olan uzakligin karesi ile ters orantili oldugunu buldu Newton un evrensel kutlecekim kuramina gore her cisim mesela her keciboynuzu tohumu bir kutlecekim alani uretir Yani keciboynuzu tohumlari ile bir kure yapilmak istenseydi bu kurenin Dunya nin ve Gunes inki gibi kutlecekim alani kurenin bulundurdugu keciboynuzu tohumu sayisi ile dogru orantili olacaktir Sonuc olarak yeterli bilgiye sahipsek kurenin icinde bulunan keciboynuzu tohumlarinin tam sayisini kuramsal olarak bulabilmemiz mumkundur Birim donusumlerini kullanmak bu hesaplamalarda kullanilan basit bir yontemdir Kutlecekimsel kutleyi prensipte geleneksel kutle birimi cinsinden yazabiliriz ancak bu pratikte oldukca zor bir istir Newton un kuramina gore butun objelerin bir kutlecekim alani vardir Kuramda bu objeyi olusturmak icin sonsuz kucuk parcayi birlestirmek mumkundur Fakat olaya pratiksel bir bakis acisiyla baktigimizda kucuk nesnelerin zayif olan cekim alanlarini olcmek son derece zordur 1680 lerde Newton un Evrensel Kutlecekim kitaplari yayinlandi Dunyanin kutlesini geleneksel kutle birimi cinsinden olcen ilk basarili olcum ile yaklasik yuz yil sonra 1797 de gerceklestirildi Cavendish Dunya nin yogunlugunu suyun yogunlugunun 5 448 0 033 kati oldugunu ortaya cikardi 2009 yilinda Dunya nin kutlesini kilogram cinsinden sadece 5 haneli sayilarda oldugu bilinirken kutlecekimsel kutlesi 9 haneli sayilarda biliniyordu Bu kutlecekim kutlesi ile hesap yapilinabilen uydularin hareketi ile elde edilebilecek bir sonuctur Cavendish burkulum deneyinin Cavendish torsion balance bulundugu yapiyla birlikte diklemesine cizimi Buyuk toplar disaridan makarayla cevrilebilecek sekilde asilmislardir bu buyuk toplarin yaninda onlarla kutlecekimsel ekilde etkilesen ve olcumde kullanilan kucuk toplar durmaktadir Cavendish in makelesindeki 1 cizim Newton a gore kutlecekimsel kutle kavrami Newton un kutlecekim yasasina dayanmaktadir A ve B yi iki cisim aralarindaki uzakligi RAB cisimlerin kutlesini MA ve MB olarak varsayalim G yi evrensel kutlecekim sabiti olarak dusunursek bu iki cisim arasindaki kutlecekim kuvveti FAB GMAMB RAB 2RAB displaystyle boldsymbol F AB G frac M A M B boldsymbol R AB 2 widehat boldsymbol R AB seklinde elde edilir ve RAB displaystyle widehat boldsymbol R AB iki cisim arasindaki birim yoneye vektore karsilik gelmektedir Kutlecekim kuvvetini kutlecekim ivmesini biliyorsak F MAg displaystyle boldsymbol F M A boldsymbol g formulunu kullanarak da hesaplayabiliriz Burada g displaystyle boldsymbol g diger denklemden GMB RAB 2RAB displaystyle G frac M B boldsymbol R AB 2 widehat boldsymbol R AB seklinde elde edilebilir Bu kutlelerin tartilmasinda kullanilan temel prensiptir Ornegin yayli basit tartilarda F kuvveti Hooke yasasina gore tartma kabinin yayinin esnemesi ile dogru orantilidir ve tartilar kutlecekim ivmesi goz onunde bulundurularak M kutleli bir cismin kutlesinin okunmasina izin verecek sekilde ayarlanabilir Eylemsizlik Kutlesi Isaac Newton 1689 Eylemsizlik kutlesi bir nesnenin ivmelenmeye karsi direnci ile olculen kutlesidir Klasik mekanikteki tanimiyla ozel gorelilikteki tanimi birbirinden farkli olsa da temel anlam aynidir Klasik mekanikte Newton un ikinci yasasina gore herhangi bir zamanda m kutlelei bir cisme F seklinde bir kuvvet uygulanirsa cisim a ivmesi ile ivmelenir F ma displaystyle boldsymbol F m boldsymbol a Bu denklem kutle ivme ve kuvvet arasindaki iliskiyi vere denklemdir Simdi bu denklemdeki cisme uygulanan kuvvet in ne demek olduguna bakalim Bu denklem kutlenin eylemsizlikle nasil iliskili oldugunu gostermektedir Eger farkli kutlelere sahip iki cisim dusunursek ve ikisine de ozdes kuvvet uygularsak buyuk kutleli cisim kucuk kutleli cisimden daha az ivmelenecektir Bunun sonucunda buyuk kutleli cisimlerin yer degistirmeye karsi daha direncli oldugunu soyleyebiliriz Farkli cisimlere uygulanan ozdes kuvvet konusuna donersek aslinda kuvvetin taniminin hala tam olarak yapilmadigi konusuyla yuzlesmeliyizdir Bu tanimlamanin zorlugundan Newton un ucuncu yasasinin yardimi ile kacabiliriz Newton un ucuncu yasasi eger bir obje baska bir objeye bir kuvvet uyguluyorsa ikinci objenin de birinci objeye esit bir kuvvet uygulayacagini soyler Eylemsizlik kutleleri m1 ve m2 olan iki obje dusunelim bu iki objenin diger fiziksel etkilerden etkilenmedigini varsayarsak sadece m1 in m2 ye uyguladigi F12 ve m2 nin m1 e uyguladigi F21 kuvveti vardir Newton un ikinci yasasina gore bu kuvvetler F12 m1a1 F21 m2a2 displaystyle begin aligned boldsymbol F 12 amp m 1 boldsymbol a 1 boldsymbol F 21 amp m 2 boldsymbol a 2 end aligned seklindedir a1 ve a2 nin cisimlerin ivmeleri oldugunu ve sifirdan farkli oldugunu varsayarsak Bu iki objenin birbirine uyguladigi kuvvetler sifirdan farklidir Newton un ucuncu yasasini incelersek F12 F21 displaystyle boldsymbol F 12 boldsymbol F 21 seklindedir Yani m1 m2 a2 a1 displaystyle m 1 frac m 2 boldsymbol a 2 boldsymbol a 1 Eger a1 sifirdan farkliysa ve m1 kutlesinin degerini biliyorsak m2 yi olcebiliriz Ayrica bir nesnenin momentumu p o nesnenin hiz vektoru ve kutlesi ile iliskilidir p mv displaystyle boldsymbol p m boldsymbol v Ve nesnenin kinetik enerjisi K K 12m v 2 displaystyle K frac 1 2 m boldsymbol v 2 seklindedir Atomik KutleJohn Dalton un cesitli atomlari ve elementleri tasvir ettigi tablosu A New System of Chemical Philosophy 1808 Atom ἄtomos ismi antik yunandan gelmektedir ve anlami bolunemezdir Herhangi bir nesneyi sonsuza dek bolmeye kalkistigimizda bolunemez bir noktaya ulasmamiz gerektigi dusuncesiyle meshur Antik Yunan Filozofu Demokritos tarafindan ortaya atilmis bir kavramdi Bu kokenine ragmen maddenin parcalanamaz birimlerden olustugu iddiasi cok soyut kaldi ve uzerine calisilabilecek imkanlara sahip olunamadigindan uzun bir sure dusunsel bir cikarim olarak kaldi ve bu durum 18 yuzyilda kimyacilarin katli oranlar yasasini bulmasiyla degisti Kimyacilar iki ya da daha fazla elementin bir bilesik olusturmak icin bir araya gelmesinin her zaman sabit bir oran icinde olacagini fark ettiler Bunu aciklamak icin John Dalton maddenin kucuk atomlardan yapilmis oldugunu one surdu 1805 yilinda goreceli atom agirliklari ile yaptigi ilk tabloda 6 element vardi hidrojen oksijen nitrojen karbon sulfur ve fosfor Hidrojenin 1 atom agirliginda oldugunu tahsis etti 1815 te kimyaci diger butun atomlarin hidrojen atomundan turedigini dusunuyordu Prout un hipotezinde kucuk yanlislar vardi Elementlerin kutleleri hidrojenin kutlesinin yakin katlariydi yaklasik 1 oraninda sapma vardi Fakat bu farkliliklar goz ardi edilemezdi Hidrojenin hafif izotopu ornegin tek bir proton ile 1 007825 u kutleye sahiptir Demirin en bol izotopu 26 protona ve 30 notrona sahiptir Yani atom kutlesi hidrojenin kutlesinin 56 kati olmasi beklenebilir ama aslinda atom kutlesi sadece 55 93383 u dur Bu cekirdekte meydana gelen etkilesimlerle ilgili bir durumdur ve baglanma enerjisinin proton ve notron kutlelerinden cikarilmasi gerektigi ile ilgili deneysel bir veriden yola cikilarak yapilan bir hesaptir Eksikliklerine ragmen Prout teorisinin kavramlari atomik kutle olcumleri icin kullanilmaya devam etmektedir Ayrica bakinizE mc Enerji Kara delik Gorelilik Momentum