Bu madde veya bölüm Şathiye adlı maddeye çok benzemektedir ve bu iki maddenin önerilmektedir. Birleştirme işlemi yapıldıktan sonra sayfaya {{}} şablonunu ekleyiniz. |
Bu madde, uygun değildir.Mart 2010) ( |
Bu maddenin konusunda kuşkular bulunmaktadır.Eylül 2018) () ( |
Şathiyye, Türk edebiyatının en gizemli türlerinden biridir. Şairlerin cem sarhoşluğuyla adeta Tanrılaştığı, Tanrı ile teklifsiz konuştuğu çizgi dışı şiirlerdir. Şathiyyelerin eşyanın mantığına aykırı, saçma (absürt) gibi görünen alaycı bir anlatımları vardır. Deli saçması veya çocuk tekerlemelerine benzerler. Bu özellikleri sebebiyle, insan aklında ilk anda bir sarsıntı meydana getirir, dinleyenleri tebessüme ve düşünmeye sevkederler. Bu sıra dışı sözlerin altında saklı anlamı araştırma ve anlama konusunda güçlü bir merak uyandırırlar.
, diyen şair acaba ne demek istemektedir? Bu ana gelinceye kadar anadan üç kez doğdum, babamdan hamile kaldım, anamı dört kez doğurdum, ne demektir? Kurbağanın leylekten kız alıp düğün etmesi, angıt kuşunun imam, toyun müezzin olup nikâh kıymaya gelmesi, tavşancılın tambur, domuzun davul, ayının zurna çalması, karganın eteklik giymesi, susığırı, kedi ve sıçanın raksedip oynaması, neyi anlatmaktadır?
Hiç şüphesiz, bu edebi, örtülü ve gerçeği gerçek üstü bir üslupla anlatan sözler, dini tasavvufun ağır bastığı ve sufilerin yanlış anlaşılmaktan kaçındıkları zamanların ürünüdür.
Yunus bu cezbe sözlerin cahillere söylemegil
Bilmez misin cahillerin nice geçer zamanesi Yunus bir söz söylemiş hiçbir söze benzemez Münafıklar elinden örter ma'na yüzünü
şeklindeki sözleri, bu örtülü anlatımın gerekçesini açıklar.
Şathiyyeler, bu sembolik anlatım özelliğinden dolayı, "işaret dili", "mana dili" veya "kuş dili" olarak da nitelenirler. Yunus Emre'nin "dilsizler haberi" olarak nitelediği sözlerin içinde şathiyyelerin de bulunduğu muhakkaktır:
Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi Dilsiz kulaksız sözin can gerek anlayası
Şath nedir?
Şath, Arapça bir kelimedir. Bu kelimeye, uzun asırlar içinde pek çok anlamlar yüklenegelmiştir. Şath kelimesinin aslı “şahata”dır. Zamanla “satana” haline gelmiş ve bu kökten türemiştir. Lugâtta, Arapça “ş-t-h” kökünden iştikakla; sarsılma, hareket etme, yürüme, titreme veya gevezelik etme anlamına gelen, hareketin bir defaya özgü olduğunu anlatan bir "ism-i merre"dir. Bu kelimenin, mağrip Arapçasında raks, oyun anlamında kullanıldığı da bilinmektedir. Şath kelimesine cümlede şu anlamlar da yüklenmektedir: Mesela; pazarlıkta şath etti (fiyatı en alt veya en üst seviyeye çıkardı), deve şath etti (göğsünde bir hastalık belirdi), yarışta şath etti (yarışta biribirini geçti), şarabı şath etti (şarabı suyla karıştırıp inceltti) vb. Hareket ve sarsıntı anlamına gelen şath kelimesinden müştak (türemiş) olarak, unun hareketli bir ortamda elendiği un anbannada “miştâh” denilir. Kelime, zaman içinde, “hezeliyyât” ve buna bağlı olarak “latife, şaka, eğlence, maskaralık etme” gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Zamanla mistik ve edebî bir kavrama dönüşen şath, her halde yukarıda anılan sözlük anlamlarıyla da ilgisini korumaktadır.
Şath kavramı
Hallac asla ben Allah'ım diye bir şey dememiş. Tercüme yapan cahiller veya kötü niyetlilerin uydurmasıdır. Hallac'ın sözü "Ene'l-Hak" olup ben Hakk'ım demektir. Hakk Allah'ın adlarından biridir ama aynı zamanda gerçek, doğru vs. yani Türkçeye geçen manasıyla hak demektir. Karşısına çıkan herkesin herzesini de şatahattan saymak da, herhalde İnternet'in sağladığı rahatlıktan, kontrolsüzlükten doğuyor.
Dudaklarda tebessüm uyandırmak maksadıyla söylenen sözler ve manzumeler olarak tarif edilen şathiyyelerin, meczupların sözlerini takliden yazılmış, zahirde saçma zannolunan, fakat şerh ve tahlili halinde manidar olduğu anlaşılan bir de şathiyyât-ı sûfîyâne nev’i bulunmaktadır. Şath, tasavvufî aşk hâlinin sarhoşluğu ile söylenen, halkın anlayamayacağı veya hoşuna gitmeyeceği sözlerdir. İnançlardan teklifsizce, alaycı bir dille söz eder gibi yazılsalar da, görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır. Şath kelimesi, IX. ve X. yüzyıllardan itibaren tasavvufî bir terim olarak anlam kazanmıştır. Bir terim olarak “şath”, şu şekilde tarif edilir: “Bazı mutasavvıfların vecd ve istiğrak hâlinde kendi irâdeleri dışında, mânâsını düşünmeden söyledikleri, içinde bir iddia ve akla aykırı bir taraf bulunan ve dıştan, şeriata muhalif gibi görünen aşırı derecede söz olup, bu söz kabul veya reddedilemediği gibi, onu söyleyen de bundan dolayı muaheze edilemez.” Çünkü, şath bir arbede yahut sûfînin Tanrı'ya nâzıdır.
Şath, sûfî psikolojisi dikkate alındığında,”vecd ve istiğrak” hâlinde, tecelliyata gark olan kalbin hareketini ve sarsılmasını ifade eder. Vecde dayalı bir hareket ve sarsılmaya mâruz kalan sûfî, dinleyenin çok garip karşılayacağı, meselâ Hallâc’ın
Ben Allah’ım
veya başkalarının
Ben Hakk’ın bekası ile bakî, onun varlığı ile varım
gibi sözler söyleyebilir.
Cüneyd-i Bağdadî, sathı, fetihlerin ruh dili ile konuşması, hâlin söze galebesi olarak tanımlar. Abû Nasral-Sarrâc (Ö. 988) safîlerin bu şekildeki sözlerini, çok dar iki kıyı arasında akan nehrin, kıyılara taşan dalgalarına benzetir. Ona göre, bu sözler ilâhî tecellîlerle daimî bir hareket içinde olan sûfînin kalbinden dudaklarına taşan sırlardır. Bunları ancak bu hâli idrâk edenler anlayabilirler. Çok defa anlamayanlar tarafından tenkide maruz kalan bu sözlerin sahipleri, aynı mahiyette sözlerin Kur’ân ve hadiste de bulunduğunu ileri sürerler. Sarrâc, Kur’ân ve hadisten misaller getirir. Bunlar, Kur’ân’da Allah için kullanılan, yed (el), ricl (ayak) gibi tabirlerle, hadislerden Allah Âdem’i kendi sureti üzere yarattı, Rabbi güzel bir suret içinde gördüm şeklindeki şath mahiyetindeki kelâmlardır. İbn Haldun, "Şifaü’s-Sâil" ve "Mukaddime" isimli eserlerinde satıh konusuna da değinir. Ancak, değişik zamanlarda yazılan iki eser arasında görüş ayrılıkları vardır. "Mukaddime"’de daha gerçekçi, daha müsamahalı ve daha ölçülü davranmaktadır. "Şifaü’s-Sail"’de ise, daha tenkitçi bir tavır takınmaktadır. Yazar, şath konusunda "Mukaddime"’de şatah söyleyen mutasavvıfları mazur, hatta haklı görmektedir. İlham, keşf ve gaybı bilme konusunda da mutasavvıfları hoş karşılamaktadır. Delil ve ifade yetersizliği sebebiyle şatah sözleri bir nev’i Kur’an’daki müteşâbih âyetlere benzetmekte, durumu sûfiler lehinde izah etmek için daha başka sebeplerden de bahsetmektedir.
İbn Haldun'a göre,
“mücadelelerin semeresi ve neticesi olan mükaşefe ilmine dalmaya yol yoktur. Sûfîler bu ilmi, eserlere tevdi etmekten ve bu konuda konuşmaktan sakınmışlardır. Sadece aralarında şifre ve imâ yolu ile ve temsil ve işaret şeklinde konuşmayı caiz görmüşlerdir. Onlar, kendilerine mahsus mânâları başkalarına ifşa etmezler. Çünkü başkalarının bunu ihata edemeyeceklerini bilirler. Malayâniyi terk etmeyi emreden şeriatın koyduğu sınırı aşmazlar. Rububiyetin sırlarını koruma bahsinde Allah'a karşı edepli olmaya dikkat ederler. Nadir de olsa, safilerden birinden böyle bir kelime zuhur etse, ona şatah ettiği için söylenmemesi gerekeni söylemesi demektir. Bayezid Bista-mî’den nakil olunan, kendimi tenzih ederim benim şanım ne büyüktür; öyle bir denize daldım ki peygamberler sahilinde durdu sözü ile Rabiatitü’l Adeviyye’nin, baş Örtümü çıkarsam içinde kimsenin olmadığı görülürdü"
sözü gibi beyânlara şatah denir.
Mukaddime’sinde sathı, “mutasavvıfların imamlarından birçoğundan zuhur eden ve maksat zahirî mânâdır diye vehmedilen bir takım sözler” diye tanımlayan İbn Haldun, bunların zahirî mânâsını anlamının güç olduğunu, onun için bu nev’i sözleri bazılarının red, bazılarının tasvib, diğer bazılarının da te’vil ettiklerini belirtir.
İbn Haldun'a göre, sûfîlerin şatah denilen ve şeriata aykırı bir mânâ ifade ettiği zehabını ve vehmini veren, bundan dolayı da zahir uleması tarafından sûfîlerin tenkit edilmelerine yol açan sözleri hakkında insafla verilecek olan hüküm şudur:
“Sûfîler vecde gelerek hislerini gaybederler (Gaybet ve sekr hali). Cezbe ve tecellî (varidat) onları o kadar çok hükmü altına alır ki bunun tesiri ile istemediklerini konuşurlar. Bu şekilde” de kendini kaybeden sûfî, ilahi emirler karşısında muhatab ve mükellef değildir. Cebir altında bulunan kişi mazurdur. O-nuri için şatah’ söyleyen bir sûfînin fazilet ve şeriata bağlılığı bizce malum ise onların bu nev’i sözlerini güzel maksatlarla izah etmeliyiz. Zîrâ, kendisine mahsus bir dili bulunmadığı için veca1 halini anlatmak oldukça güçtür. Bayezid-i Biztamî ve emsali sûfîler için durum böyledir. Şayet şatah söyleyen mutasavvıfın faziletli oluşu bizce malum değilse, şeriate bağlılıkla da meşhur olmamışsa, söyledikleri bu nev’i sözlerden dolayı sorumlu tutulur. Sözünü şeriata uygun bulmadığımız ve tevil de edemediğimiz bir mutasavvıfı kınamak hakkına sahibiz.
Duygularını kaybetmedikleri, cezbe ve vecd halinde bulundukları halde bu nevi sözler söyleyen mutasavvıflar sorumlu tutulurlar. Bunun için müftüler ve büyük sûfîler, Hallac’ın idamına fetva vermişlerdir. Çünkü o, bu sözleri söylediği zaman kendinden geçmiş vecd halinde değildi. Haline malik bulunuyordu. Doğru olanı, Allah daha iyi bilir.” İsmail Hakkı Bursavî, Şerh-i Hacı Bayram-ı Veli adlı risalesinde sathı, “gönül ehlinin dimağına lezzet veren hakikatin özünden süzülmüş irfan kelimeleri” olarak tanımlar ve bu sözlerin söylemekteki amacın, “Hakk’ın kemâlini beyân, celâl ve cemâl hakikatlerini ayan etmek” olduğunu belirterek daha ılımlı bir değerlendirmede bulunur. Bursavî, Kitâbü’l-Envâr’ında da, şath sözünü zikretmeden, “evde ev sahibinden başkası yoktur” diyen sûfîlerin, bu gibi sözlerinden hareketle, Hristiyanlıkla veya panteistlikle suçlanamayacağını belirtir: “Bu sebepledir ki kelime-i tevhidde etvâra riayet eyleyüp lâ-ma’bûde illallah ve lâ maksûde illallah ve Lâ-mevcûde illallah dirler. Leyse fi’d-dâri gayrihü’d-deyyâr (evin içindeki ev sahibinden başkası değildir) makalesinin mânâsı budur. Ve cem’i-i kümmel bu makaleye kail ve mazmununa mu’terif olup umdetü’l-tevhîdi itikâd ederken mahcup olanların nicelen onları itikâd-ı mezkurede taife-i nasaraya ilhak ve haklarında nice ratbu yâbis sözler söylemişlerdir. Yohsa mezheb-i vücûdiyyeye zâhib olduklarından değil.” İsmail Hakkı, Şerh-i Kaside-i Yûnus Emre adlı risalesinde de şathiyye söyleyen ariflerin bu tür-sözlerden kaçınması ge¬rektiğini belirtir. Ona göre, Hafız, Şeyh Sadî, Mevlânâ ve Molla Cami gibi Tanrı ariflerinin mecazî sözlerini hakiki mânâda söylenmiş gibi yanlış anlayıp, yanlış değerlendirenlerin hatalı davranışları kadar, arif kişilerin zahir erbabını fitneye düşürecek sözler söylemesi de doğru değildir. Arifler muhatabının yanlış anlayacağı sözlerden kaçınmalıdır. Celvetî büyüklerinden ve İsmail Hakkı Bursevi'nin öğrencilerinden Zatî Süleyman Efendide, “Şerh-i Kaside-i Feride” adlı eserinde, sathı, “Bazı sânı yüce kimselerin, zât, sıfat, organ ve hücreleri yakîn nuru ile tamamen yok olup, arızî varlıkları hakkanî varlığa dönüştüğü sırada söyledikleri sözler.” şeklinde tanımladıktan sonra, bu sözlerin irade mahsulü olmadığını, çirkin sıfatlardan sıyrılarak güzel hasletlerle donanmış olan bu şath sahiplerine müdahalede bulunmanın doğru olmadığını belirtir.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu madde veya bolum Sathiye adli maddeye cok benzemektedir ve bu iki maddenin tek baslik altinda birlestirilmesi onerilmektedir Birlestirme islemi yapildiktan sonra sayfaya Gecmis birlestir sablonunu ekleyiniz Bu madde Vikipedi bicem el kitabina uygun degildir Maddeyi Vikipedi standartlarina uygun bicimde duzenleyerek Vikipedi ye katkida bulunabilirsiniz Gerekli duzenleme yapilmadan bu sablon kaldirilmamalidir Mart 2010 Bu maddenin tarafsizligi konusunda kuskular bulunmaktadir Konuya dair fikir alisverisi tartisma sayfasinda bulunabilir Sablonu kaldirmadan once lutfen gerekli sartlarin olustugundan emin olun Eylul 2018 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Sathiyye Turk edebiyatinin en gizemli turlerinden biridir Sairlerin cem sarhosluguyla adeta Tanrilastigi Tanri ile teklifsiz konustugu cizgi disi siirlerdir Sathiyyelerin esyanin mantigina aykiri sacma absurt gibi gorunen alayci bir anlatimlari vardir Deli sacmasi veya cocuk tekerlemelerine benzerler Bu ozellikleri sebebiyle insan aklinda ilk anda bir sarsinti meydana getirir dinleyenleri tebessume ve dusunmeye sevkederler Bu sira disi sozlerin altinda sakli anlami arastirma ve anlama konusunda guclu bir merak uyandirirlar Bir gece Meryem de misafir kaldik biz Isa nin oz babasiyiz diyen sair acaba ne demek istemektedir Bu ana gelinceye kadar anadan uc kez dogdum babamdan hamile kaldim anami dort kez dogurdum ne demektir Kurbaganin leylekten kiz alip dugun etmesi angit kusunun imam toyun muezzin olup nikah kiymaya gelmesi tavsancilin tambur domuzun davul ayinin zurna calmasi karganin eteklik giymesi susigiri kedi ve sicanin raksedip oynamasi neyi anlatmaktadir Hic suphesiz bu edebi ortulu ve gercegi gercek ustu bir uslupla anlatan sozler dini tasavvufun agir bastigi ve sufilerin yanlis anlasilmaktan kacindiklari zamanlarin urunudur Yunus bu cezbe sozlerin cahillere soylemegil Bilmez misin cahillerin nice gecer zamanesi Yunus bir soz soylemis hicbir soze benzemez Munafiklar elinden orter ma na yuzunu seklindeki sozleri bu ortulu anlatimin gerekcesini aciklar Sathiyyeler bu sembolik anlatim ozelliginden dolayi isaret dili mana dili veya kus dili olarak da nitelenirler Yunus Emre nin dilsizler haberi olarak niteledigi sozlerin icinde sathiyyelerin de bulundugu muhakkaktir Dilsizler haberini kulaksiz dinleyesi Dilsiz kulaksiz sozin can gerek anlayasiSath nedir Sath Arapca bir kelimedir Bu kelimeye uzun asirlar icinde pek cok anlamlar yuklenegelmistir Sath kelimesinin asli sahata dir Zamanla satana haline gelmis ve bu kokten turemistir Lugatta Arapca s t h kokunden istikakla sarsilma hareket etme yurume titreme veya gevezelik etme anlamina gelen hareketin bir defaya ozgu oldugunu anlatan bir ism i merre dir Bu kelimenin magrip Arapcasinda raks oyun anlaminda kullanildigi da bilinmektedir Sath kelimesine cumlede su anlamlar da yuklenmektedir Mesela pazarlikta sath etti fiyati en alt veya en ust seviyeye cikardi deve sath etti gogsunde bir hastalik belirdi yarista sath etti yarista biribirini gecti sarabi sath etti sarabi suyla karistirip inceltti vb Hareket ve sarsinti anlamina gelen sath kelimesinden mustak turemis olarak unun hareketli bir ortamda elendigi un anbannada mistah denilir Kelime zaman icinde hezeliyyat ve buna bagli olarak latife saka eglence maskaralik etme gibi anlamlarda da kullanilmistir Zamanla mistik ve edebi bir kavrama donusen sath her halde yukarida anilan sozluk anlamlariyla da ilgisini korumaktadir Sath kavramiHallac asla ben Allah im diye bir sey dememis Tercume yapan cahiller veya kotu niyetlilerin uydurmasidir Hallac in sozu Ene l Hak olup ben Hakk im demektir Hakk Allah in adlarindan biridir ama ayni zamanda gercek dogru vs yani Turkceye gecen manasiyla hak demektir Karsisina cikan herkesin herzesini de satahattan saymak da herhalde Internet in sagladigi rahatliktan kontrolsuzlukten doguyor Dudaklarda tebessum uyandirmak maksadiyla soylenen sozler ve manzumeler olarak tarif edilen sathiyyelerin meczuplarin sozlerini takliden yazilmis zahirde sacma zannolunan fakat serh ve tahlili halinde manidar oldugu anlasilan bir de sathiyyat i sufiyane nev i bulunmaktadir Sath tasavvufi ask halinin sarhoslugu ile soylenen halkin anlayamayacagi veya hosuna gitmeyecegi sozlerdir Inanclardan teklifsizce alayci bir dille soz eder gibi yazilsalar da gorunuste sacma sanilan bu sozlerin yorumlandiginda tasavvufla ilgili turlu kavramlara degindigi anlasilir Sath kelimesi IX ve X yuzyillardan itibaren tasavvufi bir terim olarak anlam kazanmistir Bir terim olarak sath su sekilde tarif edilir Bazi mutasavviflarin vecd ve istigrak halinde kendi iradeleri disinda manasini dusunmeden soyledikleri icinde bir iddia ve akla aykiri bir taraf bulunan ve distan seriata muhalif gibi gorunen asiri derecede soz olup bu soz kabul veya reddedilemedigi gibi onu soyleyen de bundan dolayi muaheze edilemez Cunku sath bir arbede yahut sufinin Tanri ya nazidir Sath sufi psikolojisi dikkate alindiginda vecd ve istigrak halinde tecelliyata gark olan kalbin hareketini ve sarsilmasini ifade eder Vecde dayali bir hareket ve sarsilmaya maruz kalan sufi dinleyenin cok garip karsilayacagi mesela Hallac inBen Allah im veya baskalarininBen Hakk in bekasi ile baki onun varligi ile varim gibi sozler soyleyebilir Cuneyd i Bagdadi sathi fetihlerin ruh dili ile konusmasi halin soze galebesi olarak tanimlar Abu Nasral Sarrac O 988 safilerin bu sekildeki sozlerini cok dar iki kiyi arasinda akan nehrin kiyilara tasan dalgalarina benzetir Ona gore bu sozler ilahi tecellilerle daimi bir hareket icinde olan sufinin kalbinden dudaklarina tasan sirlardir Bunlari ancak bu hali idrak edenler anlayabilirler Cok defa anlamayanlar tarafindan tenkide maruz kalan bu sozlerin sahipleri ayni mahiyette sozlerin Kur an ve hadiste de bulundugunu ileri surerler Sarrac Kur an ve hadisten misaller getirir Bunlar Kur an da Allah icin kullanilan yed el ricl ayak gibi tabirlerle hadislerden Allah Adem i kendi sureti uzere yaratti Rabbi guzel bir suret icinde gordum seklindeki sath mahiyetindeki kelamlardir Ibn Haldun Sifau s Sail ve Mukaddime isimli eserlerinde satih konusuna da deginir Ancak degisik zamanlarda yazilan iki eser arasinda gorus ayriliklari vardir Mukaddime de daha gercekci daha musamahali ve daha olculu davranmaktadir Sifau s Sail de ise daha tenkitci bir tavir takinmaktadir Yazar sath konusunda Mukaddime de satah soyleyen mutasavviflari mazur hatta hakli gormektedir Ilham kesf ve gaybi bilme konusunda da mutasavviflari hos karsilamaktadir Delil ve ifade yetersizligi sebebiyle satah sozleri bir nev i Kur an daki mutesabih ayetlere benzetmekte durumu sufiler lehinde izah etmek icin daha baska sebeplerden de bahsetmektedir Ibn Haldun a gore mucadelelerin semeresi ve neticesi olan mukasefe ilmine dalmaya yol yoktur Sufiler bu ilmi eserlere tevdi etmekten ve bu konuda konusmaktan sakinmislardir Sadece aralarinda sifre ve ima yolu ile ve temsil ve isaret seklinde konusmayi caiz gormuslerdir Onlar kendilerine mahsus manalari baskalarina ifsa etmezler Cunku baskalarinin bunu ihata edemeyeceklerini bilirler Malayaniyi terk etmeyi emreden seriatin koydugu siniri asmazlar Rububiyetin sirlarini koruma bahsinde Allah a karsi edepli olmaya dikkat ederler Nadir de olsa safilerden birinden boyle bir kelime zuhur etse ona satah ettigi icin soylenmemesi gerekeni soylemesi demektir Bayezid Bista mi den nakil olunan kendimi tenzih ederim benim sanim ne buyuktur oyle bir denize daldim ki peygamberler sahilinde durdu sozu ile Rabiatitu l Adeviyye nin bas Ortumu cikarsam icinde kimsenin olmadigi gorulurdu sozu gibi beyanlara satah denir Mukaddime sinde sathi mutasavviflarin imamlarindan bircogundan zuhur eden ve maksat zahiri manadir diye vehmedilen bir takim sozler diye tanimlayan Ibn Haldun bunlarin zahiri manasini anlaminin guc oldugunu onun icin bu nev i sozleri bazilarinin red bazilarinin tasvib diger bazilarinin da te vil ettiklerini belirtir Ibn Haldun a gore sufilerin satah denilen ve seriata aykiri bir mana ifade ettigi zehabini ve vehmini veren bundan dolayi da zahir ulemasi tarafindan sufilerin tenkit edilmelerine yol acan sozleri hakkinda insafla verilecek olan hukum sudur Sufiler vecde gelerek hislerini gaybederler Gaybet ve sekr hali Cezbe ve tecelli varidat onlari o kadar cok hukmu altina alir ki bunun tesiri ile istemediklerini konusurlar Bu sekilde de kendini kaybeden sufi ilahi emirler karsisinda muhatab ve mukellef degildir Cebir altinda bulunan kisi mazurdur O nuri icin satah soyleyen bir sufinin fazilet ve seriata bagliligi bizce malum ise onlarin bu nev i sozlerini guzel maksatlarla izah etmeliyiz Zira kendisine mahsus bir dili bulunmadigi icin veca1 halini anlatmak oldukca guctur Bayezid i Biztami ve emsali sufiler icin durum boyledir Sayet satah soyleyen mutasavvifin faziletli olusu bizce malum degilse seriate baglilikla da meshur olmamissa soyledikleri bu nev i sozlerden dolayi sorumlu tutulur Sozunu seriata uygun bulmadigimiz ve tevil de edemedigimiz bir mutasavvifi kinamak hakkina sahibiz Duygularini kaybetmedikleri cezbe ve vecd halinde bulunduklari halde bu nevi sozler soyleyen mutasavviflar sorumlu tutulurlar Bunun icin muftuler ve buyuk sufiler Hallac in idamina fetva vermislerdir Cunku o bu sozleri soyledigi zaman kendinden gecmis vecd halinde degildi Haline malik bulunuyordu Dogru olani Allah daha iyi bilir Ismail Hakki Bursavi Serh i Haci Bayram i Veli adli risalesinde sathi gonul ehlinin dimagina lezzet veren hakikatin ozunden suzulmus irfan kelimeleri olarak tanimlar ve bu sozlerin soylemekteki amacin Hakk in kemalini beyan celal ve cemal hakikatlerini ayan etmek oldugunu belirterek daha ilimli bir degerlendirmede bulunur Bursavi Kitabu l Envar inda da sath sozunu zikretmeden evde ev sahibinden baskasi yoktur diyen sufilerin bu gibi sozlerinden hareketle Hristiyanlikla veya panteistlikle suclanamayacagini belirtir Bu sebepledir ki kelime i tevhidde etvara riayet eyleyup la ma bude illallah ve la maksude illallah ve La mevcude illallah dirler Leyse fi d dari gayrihu d deyyar evin icindeki ev sahibinden baskasi degildir makalesinin manasi budur Ve cem i i kummel bu makaleye kail ve mazmununa mu terif olup umdetu l tevhidi itikad ederken mahcup olanlarin nicelen onlari itikad i mezkurede taife i nasaraya ilhak ve haklarinda nice ratbu yabis sozler soylemislerdir Yohsa mezheb i vucudiyyeye zahib olduklarindan degil Ismail Hakki Serh i Kaside i Yunus Emre adli risalesinde de sathiyye soyleyen ariflerin bu tur sozlerden kacinmasi ge rektigini belirtir Ona gore Hafiz Seyh Sadi Mevlana ve Molla Cami gibi Tanri ariflerinin mecazi sozlerini hakiki manada soylenmis gibi yanlis anlayip yanlis degerlendirenlerin hatali davranislari kadar arif kisilerin zahir erbabini fitneye dusurecek sozler soylemesi de dogru degildir Arifler muhatabinin yanlis anlayacagi sozlerden kacinmalidir Celveti buyuklerinden ve Ismail Hakki Bursevi nin ogrencilerinden Zati Suleyman Efendide Serh i Kaside i Feride adli eserinde sathi Bazi sani yuce kimselerin zat sifat organ ve hucreleri yakin nuru ile tamamen yok olup arizi varliklari hakkani varliga donustugu sirada soyledikleri sozler seklinde tanimladiktan sonra bu sozlerin irade mahsulu olmadigini cirkin sifatlardan siyrilarak guzel hasletlerle donanmis olan bu sath sahiplerine mudahalede bulunmanin dogru olmadigini belirtir