Bu maddedeki bilgilerin için ek kaynaklar gerekli.Ağustos 2021) () ( |
17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.
Genel özellikler
Rönesanstaki düşünce parçalılığı ve çeşitliliği bu dönemde belirli felsefe eğilimlerinde ve dünya görüşlerinde derli toplu ve bir örnek halde sistematikleştirilmeye yöneltilir.Descartes, Hobbes, Leibniz, Spinoza 17. yüzyıl felsefesinin en önemli isimleridir. Macit Gökberk, birlik ve kapalılığı dolayısıyla 17. yüzyıl felsefesinin antikçağ ya da rönesans felsefesine değil, Orta Çağ felsefesine benzediğini söyler. Bu birlik ve kapalılık durumu sağlayan ise Orta Çağ'dan tamamen farklı bir ilke, rasyonalizmdir.
17. yüzyılda rasyonalizmin kaynağında matematik ve fizik bulunmaktadır. Bu dönem belirleyici olmuş düşünürlerde matematik ve geometriye açık bir ilgi vardır. Kaydedilen gelişmelerle, doğanın da bir matematik formüllerle ya da kavramlarla anlaşılabileceği düşüncesine varılmıştır; doğa ile akıl, madde ile zihin arasında bir uygunluk fikrinden hareketle ünlü rasyonalizm düşüncesine ulaşılmıştır.
Genel bir eğilim olarak 17. felsefesinde rasyonalizm olarak adlandırılan eğilimi doğuracak, bu yönelim aydınlanma felsefesini derinden etkileyecektir. Düalist ya da monist rasyonalizm modelleri söz konusudur bu yüzyılda, ancak felsefe tarihinin ana yöneliminde düalist argümanların belirli bir süre egemenliği söz konusudur denilebilir. Descartes'ın ortaya attığı tartışmalar günümüze kadar sürüp gelmiştir, özellikle onun düalizmi şiddetli eleştiriler almıştır.
Doğabilimlerinde kaydedilen gelişmeler de, bu dönem felsefesinin gelişiminde belirleyici bir etki etmiştir. Bunlardan özellikle olarak adlandırılan gelişme, Giordano Bruno'nun evren tasarımı ve Galileo'nun ortaya koyduğu mekanikteki gelişmeleri anmak gerekir. Kopernikus tüm bir dünya görüşünü değiştirecek olan bir sistem geliştirmiştir. En temel sonucu, gerçeklik karşısında gören gözün yanılabilirliğini açık bir şekilde ortaya koyması olmuştur. Güneş, ay ve yıldızların dünyanın etrafında döndükleri yanılsamasını düzeltmiştir. Böylece gerçek dünyayı değil algıladığımız dünyayı bildiğimize dair derin bir çıkarsamayı belirginleştirmiştir.
Bunun dışında genel bir eğilim olan ama özellikle Hristiyan öğretide sistematik olarak bulunan evren modelini de geçersizleştirmiştir. İnsanmerkezcilik özellikle sorunlu bir hale gelmiştir. Böylece hem evrenin hem de doğanın hareketleri bir bütün niteliği kazanır. Galileo'nun kurduğu mekanik sistem ise, dönemin bilimsel gelişmelerinin bir başka evresidir. olarak adlandırılan yasa, bir hareketin karşı bir kuvvet olmadığı sürece itildiği doğrultuda düz bir şekilde gideceği önermesini ileri sürüyordu. Daha sonra buna Newton'un "" eklenecek ve doğanın yasalarının genelgeçerliliği üzerinden evrenin ve doğanın birliği düşüncesi kesinleştirilecektir.
Bu gelişmelerin öğretileri değiştirmesi ve belirgin bir şekilde bilgi teorilerinde değişikliklere götürmesi kaçınılmaz olmuştur. 17. yüzyıl felsefelerinde bu gelişmelerin etkilerini ve yeni epistemolojik katkıları görmek mümkündür. Daha sonra da bu etki devam edecek, aydınlanma düşüncesinde ve modern felsefelerde belirleyici bir rol oynayacaktır. Mateksel bilimlerin ve doğabilimlerinin bu kesin gelişmeleri, 17. yüzyıl filozoflarına doğanın matematiksel olarak kanıtlanabilir olduğu düşüncesini vermenin yanı sıra rasyonalizmi de vermiştir. 17. yüzyıl felsefesini genel olarak bıçakla keser gibi kesintilerle tarihsel dönemlere ayırmak, öteki dönemlere yapılamadığı gibi kolay değildir. Bir bakıma Francis Bacon'ı ve John Locke'ı da bu döneme ait görenler vardır. Yine de, 17. yüzyıl felsefesini belirlemiş ve daha sonraki felsefi gelişmelere doğrudan yön vermiş belli başlı (daha az etkili ve tanınmış, düşüncenin gelişiminde önemli olan başka pek çok düşünürler de olmakla birlikte) filozofları şu şekilde kısaca belirtmek ve değerlendirmek mümkündür.
Descartes
Descartes rasyonalizmin yalnızca babası sayılmamakta, bizzat modern düşüncenin kurucu isimlerinden birisi olarak değerlendirilmektedir. Modern zamanların ilk büyük sistemli düşünürü Descarteir ve bu nedenle bütün modern felsefi tartışmalar bir anlamda ona dönmektedir. Rönesansın bilimsel ve düşünsel gelişmeleri onun çalışmalarında sistemli bir bütünlük haline getirilmiş ve felsefe alanına taşınmıştır. Felsefeyi yöntem, bilgi ve düşünce konularında önemli sorularla geliştirmiştir. 17. yüzyıl felsefesinin çerçevesini ve niteliğini doğrudan belirleyen Descarteir.
Descartes şüphe ile işe başlar ve şüphe edilemeyecek bir noktaya varmak üzere hareket eder. Analiz ve sentez onun yönteminin başlıca ögeleridir. Şüphe ile işe başlayan Descartes, artık şüphe edilemeyecek son noktaya kadar ilerler, bu noktada apaçık bir doğruya ulaşacaktır: Düşünce. Cogito ergo sum (düşünüyorum o halde varım) noktasına ulaşan Descartes bunun şüphe edilemeyecek bir bilgi olarak belirler. Bu sağlam noktadan hareketle, bütün varoluşun ve gerçekliğin açıklamasına yönelinebilecektir. Varlık hakkındaki bütün kesin bilgilerimiz, bu bilincin kendi üzerine eğilmesinden, yani düşüncenin kendinde bulduğu şüphe edilemez dayanak noktasından hareketle ortaya konulabilecektir. Açık ve seçik öncüllerden, bütün öteki bilgileri üretebilir ve temellendirebiliriz. Böylece her türlü bilginin başlangıç noktası düşünce ya da bilinçtekiler olarak belirlenmiş olur, ki Descartesci rasyonalizmin en kısa ifadesi budur.
Pascal
Yazar, matematikçi ve filozof özelliklerini bir arada barındıran önemli düşünürlerden birisidir. arasında yetişmiş, Descartes gibi rasyonalist düşüncenin temel ilkelerine ve matematiksel yönteme bağlı kalmıştır. Çok erken yaşta ölen Blaise Pascal, ana yapıtı "Din Hakkında Düşünceler" kitabıdır. Kartezyen felsefeden etkilenmiş ve benimsemiş olmakla birlikte, Pascal'da derin bir din duygusu vardır. Bu duyguyla onun rasyonalist felsefenin çerçevesinin dışına çıktığını, mistisizme varan bir yön izlediğini söylemek gerekir. Descartes felsefesinde, özellikle töz ve bilgi anlayışında mistisiszme varan bir yol söz konusudur; dünyayı ve beni bilmek mutlak ve sonsuz töz olan Tanrı'yı bilmek olarak belirlenince, buradan mistisiszme varacak bir yol bulmanın olanağı söz konusudur. Malebranche ve Spinoza'da aynı yoldan başka şekillerde bir tür mistisiszme varacaklardır. Akıl kendi çerçevesi içinde bulunan her şeyi açık ve seçik olarak ortaya koyabilir, ancak kendi sınırlarına geldiğinde ötesini kavrayamaz, "" akıl için kavranamaz olarak kalacaktır. İnsan, özü itibarıyla nasıl bir varlık olduğunu açıklayamaz, bunu ancak Pascal'a göre içimize, gönlümüze yönelerek başarmak mümkündür. Çünkü, insan sonsuzluk ile hiçlik arasında bulunan bir varlıktır. Hayatın ve varoluşun gerçek bilmecelerine akıl ya da bilim kendi başına yanıt veremez. Bu bakımdan insan, akılla kavranamayacak kanıtları olan de dikkate almalı ve ona kulak vermelidir. Bir rasyonalist olmakla birlikte Pascal, akla sınır çizmektedir ve duygu, gönül ve sezgiyi devreye sokmaktadır. Bazı adamlar var ki bilimle ilerlemeye çalışır o adamlar benimle ilerleyemez.
Pierre Bayle
Bayle, 17. yüzyıl felsefesinin şüpheci düşünürlerindendir. Akla yönelik şüpheyi derinleştirmiş ve sistematik bir septisizme varmıştır. Din ile bilim'in uzlaştırılamazlığı fikrinden hareket etmiştir, dinsel dogmalarla aklın bilgileri arasında bir uzlaşma sağlanamayacağını öne sürmüştür. Dolayısıyla -Pascal ile aynı şekilde- her şeyin akıl ile aydınlatılabileceğine inanmaz. Çifte doğruluk önermesini ileri sürer; aklın doğruları ve inancın doğruları. Bayledan, hem de matematik aksiyomların kesinliğinden şüphe eder. Ona göre bilginin hiçbir yerinde şüpheyi sona erdirecek bir kesinlik söz konusu olamaz.
Hobbes
Hobbes, 17. yüzyıl felsefecilerinin önemli isimlerinden biridir ve Descartes felsefesinden önemli ölçüde etkilenmiş olmasının yanı sıra, bu felsefeye karşı gelen ilk filozoflardan da birisidir. Hobbes doğalcı (natüralist) denilen felsefi düşüncenin önemli temsilcilerinden biridir ve bu temelde Descartes'ın idealizmine karşı gelmiştir. Daha sonra iyice sistemleşecek olan empirizmin ilk temellerini oluşturmuştur. Dönemin etkili matematiksel fizik yöntemini reddetmeyen, ancak her tür idealist, dinsel ya da aşkınsal düşünceleri yadsıyan bir tür deneyci görüşü geliştirmiştir. Siyaset felsefesinde etkili olmuştur. Hobbes, her tür olayı doğal nedenlere bağlar ve bu yönde bir felsefe kurar. Buna göre tanrı ve ruhsal olan her şey de doğal bir nedendir ya da nedenlere bağlıdır. Buna bağlı olarak gibi bir kavramı Hobbes kabul etmez. Bütün bunlar önyargılardır. Bütün nedenler doğaldır, yani cisimsel/ maddi niteliktedirler. Bilginin olanaklılığı üzerine çözümlemelerinde Hobbes addıcılığa ve duyumculuğa varır. Duyu verileri ona göre özneldirler, ancak duyumsayan bilinç yine de cisimseldir. Descartesci felsefede görülen töz kavramını değerlendiren Hobbes'a göre töz, doğal bir şeydir, ancak cisimsel bir şey olarak ele alınabilir. Dolayısıyla Hobbes hem siyasal felsefesini (özellikle de ünlü devlet öğretisini) hem de ahlak felsefesini bu yönde bir doğalcı görüşle temellendirir. Bilimin görevi görünenden hareketle bize asıl nedenleri vermektir. Daha sonraları gelişecek olan sistemli materyalizm de önemli öncüllerini Hobbes'ta bulur.
Nicola Malebranche
Malebranche, 17. yüzyıl felsefesinde, Descartes'ten sonra Fransa'daki en büyük filozoflardan birisi olarak kabul edilir. Bu yüzyıl filozoflarının genelinde olduğu gibi Malebranche'nin felsefi çıkış noktası da Descartes felsefesinde temellendirilen töz kavramı olmuştur. olarak adlandırılan Descartesci felsefe eğilimini en son mantıksal sınırlarına kadar götürmüştür. Malebranche, maddi ile ruhsal olanı birbirinden ayırır ve bunları birbirleriyle ilişkili kılanın Tanrı olduğunu söyler. Ayrıca her türlü etkinliğin temel nedeni sonsuz töz, yani Tanrı'dır. Gerçek bir felsefe bu tek nedenin geçerliliğini kabul eder ve buna göre çalışır. Buna göre insan bilgisi ne öznenin kendisiyle ilgilidir ne de nesnenin kendisiyle, doğrudan bilgiyi ruha yerleştiren Tanrı'dır. Bilginin temeli bu bakımdan kendi bilincimizi yani Tanrı'yı bilmektir. Açık ve seçik olan yegane tasarım Tanrı'dır ve dolayısıyla kendi varoluşumuzu açık ve seçik olarak bilmemiz, kendimizi sonsuz tözün bir parçası olarak bilmemizden ileri gelir. Böylece her tür bilgi Tanrı'nın bizdeki/içimizdeki ışığı olarak açıklanabilir. Malebranche'nin metafizik görüşü, hem bilgi teorisini hem de etik anlayışını temellendirir. Bu etik anlayışına göre, her tür istemimizin sonul ereği Tanrı'dır. İstemlerimiz (doğru ve yerinde olan istemlerimiz) tanrı sevgisinin bir parçasıdır. Mutluluk ve erdem bu dünyayı unutmak ve sonsuz tözü bulmak ve bilmek istemektir. Descartes felsefesinin yanı sıra Malebranche'de Augustinus etkisi görmek mümkündür. Tanrı bilgisi ile insan bilgisinin bir tür kaynaştırımı olan bu düşüncelerde, hem rasyonalizme hem de mistisizme varmak mümkündür. Malebranche iki yolu da birleştirerek bir senteze ulaşmaya çalışır.
Leibniz
Leibniz, Kartezyen felsefenin ilginç, bir anlamda Spinoza'nın felsefesinin karşıtı sayılabilecek bir felsefe geliştirmiş filozofu olarak kabul edilmektedir. Çok yanlı ve çoklu bir felsefe öğretisi geliştirdiği bilinmektedir. Matematiksel ve organik doğa görüşlerini bir arada kullanmıştır ve bu yaklaşımıyla Descartes ve Spinoza'dan ayrılmıştır. Modern Alman felsefesinin ilk büyük kurucu düşünürlerinden biri sayılmaktadır. Diğer rasyonalistler gibi Leibniz'de de matematik merkezi bir öneme sahiptir; matematiksel yöntemle gerçeğe ulaşılabileceği ve bilgi ortaya koyulabileceği kabul edilir. Buna göre duyusal bilgiler tam olmayan bilgilerdir, rasyonel olan yoldan geçmedikçe bu bilgi tamamlanamayacaktır. Eğer bütün bilgilerimiz matematiksel bir açık ve seçiklikle çözümlenebilseydi, bilgimiz o zaman gerçeklikle tam bir uygunluk içinde olurdu. Evrensel matematik, Leibniz için, bütün bilgilerimizin matematik önermeleri gibi kavranabilmesi olanağıdır; bu olanak Leibniz'in bilgi konusundaki idealini göstermektedir. hem eldeki bilgilerin kanıtlanması hem de yeni bilgilerin bulunması bu idealin hedefidir. Leibniz bu noktada ve özellikle doğruluk sorunu bağlamında Lockecu anlayış ile karşıtlık halindedir. Kısmen empirizmin ögelerini sürdüren Leibniz klasik empirist görüşten ayrılarak rasyonalizme yönelim gösterir felsefesinde; duyu verilerinin önemini Leibniz yadsımaz, ancak duyusal verilerin zihin ya da akıl sayesinde bilgiye dönüştüklerini belirtir. Bunu şu şekilde belirtmek mümkündür: Duyulardan geçmemiş hiçbir şey (anlıkta) zihinde bulunmaz, anlığın/zihnin kendisinden başka. Deneye diğer rasyonalistlerde görülmeyen şekilde değer veren Leibniz, a priori bilgilerin varlığını kesin bir şekilde öne sürecektir. Bir anlamda onun deney ile aklı birleştirmeye yönelik bir teori kurmaya çalıştığını söylemek gerekir. Töz konusu da Leibniz felsefesinin önemli bir bölümüdür. Leibniz tözü diğerlerinden farklı ele alır; ona göre töz, etkin kuvvetten ibarettir. Monizme karşılık Leibniz'in tözcülüğü çoklu bir nitelik arz eder, ona göre tözler sonsuz sayıdadır, her biri artık bölünemez olan birimlerdir Leibniz'in töz olarak adlandırdığı şeyler. Bunlara demektedir Leibniz. Her monad evrenin bir parçasıdır ve evreni kendinde taşır, bireysel ile evrensel arasında bir tür bağlantı vardır. Buna göre her monad, çokluk içinde birlik olarak görülür. Leibniz felsefesinin bilgi, insan, doğa ve ahlak vb. konularındaki yaklaşımının temelidir. Yaşadığımız dünya, mümkün dünyaların en iyisidir. Mükemmel olmayışı bir , ancak bununla birlikte, başka türlüsü mümkün olmadığından en iyi dünya da yaşamaktayızdır. Leibniz'in iyimser felsefesinin dayanağı bu önermede bulunmaktadır.
Spinoza
Spinoza'da Descartes felsefesinin özgün izleyicilerinden biri olmuştur. Malebranche gibi onun da rasyonalizmi ve mistisizmi birleştirmeye yönelik bir çabası olduğu bilinmektedir. Spinoza'nın temel ilkesi "Tanrı sevgisi" olarak belirttiği şeydir. Rasyonalizm bu sevgiye giden yolda kullanılan bir yöntem ve teorik araçtır. Bu bakımdan Spinozacı felsefenin tam bir panteizm olarak görülmesi söz konusu olmuştur. Ona göre varoluş Tanrı ile doludur, yani evren bizzat Tanrı'nın kendisidir (Malebranche farklı olarak evreni tanrı'da bulmaktaydı). Tanrı ya da Doğa Spinoza felsefesinde aynı anlamda bulunmaktadır ve burada temel olan Spinoza'nın "tanrı'yı bilmek" şeklinde ifade ettiği şeyi gerçekleştirmektir. Tanrı mutlak tözdür, yani kendisinden başka bir nedene dayanmayana bir nedendir ve var olan her şeyi kendi özünden üretmiştir. Dolayısıyla nesnelerin bütün ideleri de Tanrı'nın kendisinde mevcuttur. Burada nesne ile bilgi, gerçeklik ile kavram bir bütünlük haline getirilmiş olur. Aynı şekilde mantıksal neden ile gerçek/maddi neden de birleştirilmiş olunur. Böylece Tanrı'nın kendi varlığı var olan her şeyin nedeni ve kaynağı olduğu gibi, Tanrı fikri de her tür bilginin kaynağı ve temeli olarak alınmalıdır. Buna bağlı olarak Spinozacı etik, insanın kendisini Tanrı sevgisine ya da bilgisine yönlendirdiği, kendisini belirleyen temel yasaya ya da zorunluluğa uyması gerektiğini söyleyen bir etik olarak belirir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ Felsefe Tarihi, Macit Gökberk, Remzi Kitabevi, sayfa 250
- ^ Felsefe Tarihi, Macit Gökberk, Remzi Kitabevi, sayfa 306-322 Leibniz başlıklı bölümden yararlanldı
Dış bağlantılar
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddedeki bilgilerin dogrulanabilmesi icin ek kaynaklar gerekli Lutfen guvenilir kaynaklar ekleyerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Kaynaksiz icerik itiraz konusu olabilir ve kaldirilabilir Kaynak ara 17 yuzyil felsefesi haber gazete kitap akademik JSTOR Agustos 2021 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin 17 yuzyil felsefesi Ronesans in etkisiyle ortaya cikan gelismelere dayanarak Yeni Cag dusuncesinin temellerini atmak uzere ortaya cikan felsefe egilimidir Ronesansin ortaya koydugu dusunsel gelismeleri ve belirsiz kavram iceriklerini kullanan 17 yuzyil dusunurleri felsefi formullerini tam bir saglamlik ve kesinlik icinde ortaya koyma arayisi icinde olmuslar ve ortaya koyduklari calismalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmislerdir Aydinlanma cagi dusuncesinin ilkeleri ve temel kavramlari buyuk olcude 17 yuzyil felsefesinde hazirlanmistir Genel ozelliklerRasyonalizmin babasi ve 17 yuzyil felsefesinin kurucusu Rene Descartes Ronesanstaki dusunce parcaliligi ve cesitliligi bu donemde belirli felsefe egilimlerinde ve dunya goruslerinde derli toplu ve bir ornek halde sistematiklestirilmeye yoneltilir Descartes Hobbes Leibniz Spinoza 17 yuzyil felsefesinin en onemli isimleridir Macit Gokberk birlik ve kapaliligi dolayisiyla 17 yuzyil felsefesinin antikcag ya da ronesans felsefesine degil Orta Cag felsefesine benzedigini soyler Bu birlik ve kapalilik durumu saglayan ise Orta Cag dan tamamen farkli bir ilke rasyonalizmdir 17 yuzyilda rasyonalizmin kaynaginda matematik ve fizik bulunmaktadir Bu donem belirleyici olmus dusunurlerde matematik ve geometriye acik bir ilgi vardir Kaydedilen gelismelerle doganin da bir matematik formullerle ya da kavramlarla anlasilabilecegi dusuncesine varilmistir doga ile akil madde ile zihin arasinda bir uygunluk fikrinden hareketle unlu rasyonalizm dusuncesine ulasilmistir Yol actigi perspektif degisikligi devrim olarak adlandirilan astrolog Kopernikus Genel bir egilim olarak 17 felsefesinde rasyonalizm olarak adlandirilan egilimi doguracak bu yonelim aydinlanma felsefesini derinden etkileyecektir Dualist ya da monist rasyonalizm modelleri soz konusudur bu yuzyilda ancak felsefe tarihinin ana yoneliminde dualist argumanlarin belirli bir sure egemenligi soz konusudur denilebilir Descartes in ortaya attigi tartismalar gunumuze kadar surup gelmistir ozellikle onun dualizmi siddetli elestiriler almistir Dogabilimlerinde kaydedilen gelismeler de bu donem felsefesinin gelisiminde belirleyici bir etki etmistir Bunlardan ozellikle olarak adlandirilan gelisme Giordano Bruno nun evren tasarimi ve Galileo nun ortaya koydugu mekanikteki gelismeleri anmak gerekir Kopernikus tum bir dunya gorusunu degistirecek olan bir sistem gelistirmistir En temel sonucu gerceklik karsisinda goren gozun yanilabilirligini acik bir sekilde ortaya koymasi olmustur Gunes ay ve yildizlarin dunyanin etrafinda dondukleri yanilsamasini duzeltmistir Boylece gercek dunyayi degil algiladigimiz dunyayi bildigimize dair derin bir cikarsamayi belirginlestirmistir Yeni bilimsel gelismelere ve felsefe olusumlarina etki eden Galileo Bunun disinda genel bir egilim olan ama ozellikle Hristiyan ogretide sistematik olarak bulunan evren modelini de gecersizlestirmistir Insanmerkezcilik ozellikle sorunlu bir hale gelmistir Boylece hem evrenin hem de doganin hareketleri bir butun niteligi kazanir Galileo nun kurdugu mekanik sistem ise donemin bilimsel gelismelerinin bir baska evresidir olarak adlandirilan yasa bir hareketin karsi bir kuvvet olmadigi surece itildigi dogrultuda duz bir sekilde gidecegi onermesini ileri suruyordu Daha sonra buna Newton un eklenecek ve doganin yasalarinin genelgecerliligi uzerinden evrenin ve doganin birligi dusuncesi kesinlestirilecektir Bu gelismelerin ogretileri degistirmesi ve belirgin bir sekilde bilgi teorilerinde degisikliklere goturmesi kacinilmaz olmustur 17 yuzyil felsefelerinde bu gelismelerin etkilerini ve yeni epistemolojik katkilari gormek mumkundur Daha sonra da bu etki devam edecek aydinlanma dusuncesinde ve modern felsefelerde belirleyici bir rol oynayacaktir Mateksel bilimlerin ve dogabilimlerinin bu kesin gelismeleri 17 yuzyil filozoflarina doganin matematiksel olarak kanitlanabilir oldugu dusuncesini vermenin yani sira rasyonalizmi de vermistir 17 yuzyil felsefesini genel olarak bicakla keser gibi kesintilerle tarihsel donemlere ayirmak oteki donemlere yapilamadigi gibi kolay degildir Bir bakima Francis Bacon i ve John Locke i da bu doneme ait gorenler vardir Yine de 17 yuzyil felsefesini belirlemis ve daha sonraki felsefi gelismelere dogrudan yon vermis belli basli daha az etkili ve taninmis dusuncenin gelisiminde onemli olan baska pek cok dusunurler de olmakla birlikte filozoflari su sekilde kisaca belirtmek ve degerlendirmek mumkundur Descartes17 yuzyil felsefesinin ve modern dusuncenin kurucusu Descartes in orijinal kitabinin baskisi Descartes rasyonalizmin yalnizca babasi sayilmamakta bizzat modern dusuncenin kurucu isimlerinden birisi olarak degerlendirilmektedir Modern zamanlarin ilk buyuk sistemli dusunuru Descarteir ve bu nedenle butun modern felsefi tartismalar bir anlamda ona donmektedir Ronesansin bilimsel ve dusunsel gelismeleri onun calismalarinda sistemli bir butunluk haline getirilmis ve felsefe alanina tasinmistir Felsefeyi yontem bilgi ve dusunce konularinda onemli sorularla gelistirmistir 17 yuzyil felsefesinin cercevesini ve niteligini dogrudan belirleyen Descarteir Descartes suphe ile ise baslar ve suphe edilemeyecek bir noktaya varmak uzere hareket eder Analiz ve sentez onun yonteminin baslica ogeleridir Suphe ile ise baslayan Descartes artik suphe edilemeyecek son noktaya kadar ilerler bu noktada apacik bir dogruya ulasacaktir Dusunce Cogito ergo sum dusunuyorum o halde varim noktasina ulasan Descartes bunun suphe edilemeyecek bir bilgi olarak belirler Bu saglam noktadan hareketle butun varolusun ve gercekligin aciklamasina yonelinebilecektir Varlik hakkindaki butun kesin bilgilerimiz bu bilincin kendi uzerine egilmesinden yani dusuncenin kendinde buldugu suphe edilemez dayanak noktasindan hareketle ortaya konulabilecektir Acik ve secik oncullerden butun oteki bilgileri uretebilir ve temellendirebiliriz Boylece her turlu bilginin baslangic noktasi dusunce ya da bilinctekiler olarak belirlenmis olur ki Descartesci rasyonalizmin en kisa ifadesi budur PascalBlaise Pascal Yazar matematikci ve filozof ozelliklerini bir arada barindiran onemli dusunurlerden birisidir arasinda yetismis Descartes gibi rasyonalist dusuncenin temel ilkelerine ve matematiksel yonteme bagli kalmistir Cok erken yasta olen Blaise Pascal ana yapiti Din Hakkinda Dusunceler kitabidir Kartezyen felsefeden etkilenmis ve benimsemis olmakla birlikte Pascal da derin bir din duygusu vardir Bu duyguyla onun rasyonalist felsefenin cercevesinin disina ciktigini mistisizme varan bir yon izledigini soylemek gerekir Descartes felsefesinde ozellikle toz ve bilgi anlayisinda mistisiszme varan bir yol soz konusudur dunyayi vebeni bilmek mutlak ve sonsuz toz olan Tanri yi bilmek olarak belirlenince buradan mistisiszme varacak bir yol bulmanin olanagi soz konusudur Malebranche ve Spinoza da ayni yoldan baska sekillerde bir tur mistisiszme varacaklardir Akil kendi cercevesi icinde bulunan her seyi acik ve secik olarak ortaya koyabilir ancak kendi sinirlarina geldiginde otesini kavrayamaz akil icin kavranamaz olarak kalacaktir Insan ozu itibariyla nasil bir varlik oldugunu aciklayamaz bunu ancak Pascal a gore icimize gonlumuze yonelerek basarmak mumkundur Cunku insan sonsuzluk ile hiclik arasinda bulunan bir varliktir Hayatin ve varolusun gercek bilmecelerine akil ya da bilim kendi basina yanit veremez Bu bakimdan insan akilla kavranamayacak kanitlari olan de dikkate almali ve ona kulak vermelidir Bir rasyonalist olmakla birlikte Pascal akla sinir cizmektedir ve duygu gonul ve sezgiyi devreye sokmaktadir Bazi adamlar var ki bilimle ilerlemeye calisir o adamlar benimle ilerleyemez Pierre BayleBayle 17 yuzyil felsefesinin supheci dusunurlerindendir Akla yonelik supheyi derinlestirmis ve sistematik bir septisizme varmistir Din ile bilim in uzlastirilamazligi fikrinden hareket etmistir dinsel dogmalarla aklin bilgileri arasinda bir uzlasma saglanamayacagini one surmustur Dolayisiyla Pascal ile ayni sekilde her seyin akil ile aydinlatilabilecegine inanmaz Cifte dogruluk onermesini ileri surer aklin dogrulari ve inancin dogrulari Bayledan hem dematematik aksiyomlarinkesinliginden suphe eder Ona gore bilginin hicbir yerinde supheyi sona erdirecek bir kesinlik soz konusu olamaz HobbesRasyonalizm disi gelismelere atki etmis olan duyumculugun ve materyalizmin onculerinden Hobbes Hobbes 17 yuzyil felsefecilerinin onemli isimlerinden biridir ve Descartes felsefesinden onemli olcude etkilenmis olmasinin yani sira bu felsefeye karsi gelen ilk filozoflardan da birisidir Hobbes dogalci naturalist denilen felsefi dusuncenin onemli temsilcilerinden biridir ve bu temelde Descartes in idealizmine karsi gelmistir Daha sonra iyice sistemlesecek olan empirizmin ilk temellerini olusturmustur Donemin etkili matematiksel fizik yontemini reddetmeyen ancak her tur idealist dinsel ya da askinsal dusunceleri yadsiyan bir tur deneyci gorusu gelistirmistir Siyaset felsefesinde etkili olmustur Hobbes her tur olayi dogal nedenlere baglar ve bu yonde bir felsefe kurar Buna gore tanri ve ruhsal olan her sey de dogal bir nedendir ya da nedenlere baglidir Buna bagli olarak gibi bir kavrami Hobbes kabul etmez Butun bunlar onyargilardir Butun nedenler dogaldir yani cisimsel maddi niteliktedirler Bilginin olanakliligi uzerine cozumlemelerinde Hobbes addiciliga ve duyumculuga varir Duyu verileri ona gore ozneldirler ancak duyumsayan bilinc yine de cisimseldir Descartesci felsefede gorulen toz kavramini degerlendiren Hobbes a gore toz dogal bir seydir ancak cisimsel bir sey olarak ele alinabilir Dolayisiyla Hobbes hem siyasal felsefesini ozellikle de unlu devlet ogretisini hem de ahlak felsefesini bu yonde bir dogalci gorusle temellendirir Bilimin gorevi gorunenden hareketle bize asil nedenleri vermektir Daha sonralari gelisecek olan sistemli materyalizm de onemli oncullerini Hobbes ta bulur Nicola Malebranche17 yuzyil unlu Fransiz filozofu Malebranche Malebranche 17 yuzyil felsefesinde Descartes ten sonra Fransa daki en buyuk filozoflardan birisi olarak kabul edilir Bu yuzyil filozoflarinin genelinde oldugu gibi Malebranche nin felsefi cikis noktasi da Descartes felsefesinde temellendirilen toz kavrami olmustur olarak adlandirilan Descartesci felsefe egilimini en son mantiksal sinirlarina kadar goturmustur Malebranche maddi ile ruhsal olani birbirinden ayirir ve bunlari birbirleriyle iliskili kilanin Tanri oldugunu soyler Ayrica her turlu etkinligin temel nedeni sonsuz toz yani Tanri dir Gercek bir felsefe bu tek nedenin gecerliligini kabul eder ve buna gore calisir Buna gore insan bilgisi ne oznenin kendisiyle ilgilidir ne de nesnenin kendisiyle dogrudan bilgiyi ruha yerlestiren Tanri dir Bilginin temeli bu bakimdan kendi bilincimizi yani Tanri yi bilmektir Acik ve secik olan yegane tasarim Tanri dir ve dolayisiyla kendi varolusumuzu acik ve secik olarak bilmemiz kendimizi sonsuz tozun bir parcasi olarak bilmemizden ileri gelir Boylece her tur bilgi Tanri nin bizdeki icimizdeki isigi olarak aciklanabilir Malebranche nin metafizik gorusu hem bilgi teorisini hem de etik anlayisini temellendirir Bu etik anlayisina gore her tur istemimizin sonul eregi Tanri dir Istemlerimiz dogru ve yerinde olan istemlerimiz tanri sevgisinin bir parcasidir Mutluluk ve erdem bu dunyayi unutmak ve sonsuz tozu bulmak ve bilmek istemektir Descartes felsefesinin yani sira Malebranche de Augustinus etkisi gormek mumkundur Tanri bilgisi ile insan bilgisinin bir tur kaynastirimi olan bu dusuncelerde hem rasyonalizme hem de mistisizme varmak mumkundur Malebranche iki yolu da birlestirerek bir senteze ulasmaya calisir LeibnizCok yonlu filozof Leibniz Leibniz Kartezyen felsefenin ilginc bir anlamda Spinoza nin felsefesinin karsiti sayilabilecek bir felsefe gelistirmis filozofu olarak kabul edilmektedir Cok yanli ve coklu bir felsefe ogretisi gelistirdigi bilinmektedir Matematiksel ve organik doga goruslerini bir arada kullanmistir ve bu yaklasimiyla Descartes ve Spinoza dan ayrilmistir Modern Alman felsefesinin ilk buyuk kurucu dusunurlerinden biri sayilmaktadir Diger rasyonalistler gibi Leibniz de de matematik merkezi bir oneme sahiptir matematiksel yontemle gercege ulasilabilecegi ve bilgi ortaya koyulabilecegi kabul edilir Buna gore duyusal bilgiler tam olmayan bilgilerdir rasyonel olan yoldan gecmedikce bu bilgi tamamlanamayacaktir Eger butun bilgilerimiz matematiksel bir acik ve seciklikle cozumlenebilseydi bilgimiz o zaman gerceklikle tam bir uygunluk icinde olurdu Evrensel matematik Leibniz icin butun bilgilerimizin matematik onermeleri gibi kavranabilmesi olanagidir bu olanak Leibniz in bilgi konusundaki idealini gostermektedir hem eldeki bilgilerin kanitlanmasi hem de yeni bilgilerin bulunmasi bu idealin hedefidir Leibniz bu noktada ve ozellikle dogruluk sorunu baglaminda Lockecu anlayis ile karsitlik halindedir Kismen empirizmin ogelerini surduren Leibniz klasik empirist gorusten ayrilarak rasyonalizme yonelim gosterir felsefesinde duyu verilerinin onemini Leibniz yadsimaz ancak duyusal verilerin zihin ya da akil sayesinde bilgiye donustuklerini belirtir Bunu su sekilde belirtmek mumkundur Duyulardan gecmemis hicbir sey anlikta zihinde bulunmaz anligin zihnin kendisinden baska Deneye diger rasyonalistlerde gorulmeyen sekilde deger veren Leibniz a priori bilgilerin varligini kesin bir sekilde one surecektir Bir anlamda onun deney ile akli birlestirmeye yonelik bir teori kurmaya calistigini soylemek gerekir Toz konusu da Leibniz felsefesinin onemli bir bolumudur Leibniz tozu digerlerinden farkli ele alir ona gore toz etkin kuvvetten ibarettir Monizme karsilik Leibniz in tozculugu coklu bir nitelik arz eder ona gore tozler sonsuz sayidadir her biri artik bolunemez olan birimlerdir Leibniz in toz olarak adlandirdigi seyler Bunlara demektedir Leibniz Her monad evrenin bir parcasidir ve evreni kendinde tasir bireysel ile evrensel arasinda bir tur baglanti vardir Buna gore her monad cokluk icinde birlik olarak gorulur Leibniz felsefesinin bilgi insan doga ve ahlak vb konularindaki yaklasiminin temelidir Yasadigimiz dunya mumkun dunyalarin en iyisidir Mukemmel olmayisi bir ancak bununla birlikte baska turlusu mumkun olmadigindan en iyi dunya da yasamaktayizdir Leibniz in iyimser felsefesinin dayanagi bu onermede bulunmaktadir SpinozaSpinoza heykeli Spinoza da Descartes felsefesinin ozgun izleyicilerinden biri olmustur Malebranche gibi onun da rasyonalizmi ve mistisizmi birlestirmeye yonelik bir cabasi oldugu bilinmektedir Spinoza nin temel ilkesi Tanri sevgisi olarak belirttigi seydir Rasyonalizm bu sevgiye giden yolda kullanilan bir yontem ve teorik aractir Bu bakimdan Spinozaci felsefenin tam bir panteizm olarak gorulmesi soz konusu olmustur Ona gore varolus Tanri ile doludur yani evren bizzat Tanri nin kendisidir Malebranche farkli olarak evreni tanri da bulmaktaydi Tanri ya da Doga Spinoza felsefesinde ayni anlamda bulunmaktadir ve burada temel olan Spinoza nin tanri yi bilmek seklinde ifade ettigi seyi gerceklestirmektir Tanri mutlak tozdur yani kendisinden baska bir nedene dayanmayana bir nedendir ve var olan her seyi kendi ozunden uretmistir Dolayisiyla nesnelerin butun ideleri de Tanri nin kendisinde mevcuttur Burada nesne ile bilgi gerceklik ile kavram bir butunluk haline getirilmis olur Ayni sekilde mantiksal neden ile gercek maddi neden de birlestirilmis olunur Boylece Tanri nin kendi varligi var olan her seyin nedeni ve kaynagi oldugu gibi Tanri fikri de her tur bilginin kaynagi ve temeli olarak alinmalidir Buna bagli olarak Spinozaci etik insanin kendisini Tanri sevgisine ya da bilgisine yonlendirdigi kendisini belirleyen temel yasaya ya da zorunluluga uymasi gerektigini soyleyen bir etik olarak belirir Ayrica bakinizDeneycilik Aristoteles Metafizik Toz Orta Cag felsefesi Ronesans 18 yuzyil felsefesi DualizmKaynakca Felsefe Tarihi Macit Gokberk Remzi Kitabevi sayfa 250 Felsefe Tarihi Macit Gokberk Remzi Kitabevi sayfa 306 322 Leibniz baslikli bolumden yararlanldiDis baglantilar