Bu maddede bulunmasına karşın yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir.Mayıs 2017) () ( |
Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.
Alman felsefecilerin bütünlüğünü ifade etmesi dolayısıyla Alman felsefesi belli bir düşünce geleneğine ya da filozof grubuna indirgenemez. Alman felsefesi denildiğinde akla ilk gelir ancak Alman felsefecilerinin bundan çok daha fazla olduğu ve karşıt felsefi eğilimleri temsil eden Alman filozofların bulunduğu bilinmektedir. Leibniz, Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte, Kant, Hegel, Feuerbach, Marx, Arthur Schopenhauer, Nietzsche, Karl Jaspers, Goethe gibi ünlü filozoflar bulunmaktadır. Bu filozoflar ise idealist, materyalist, duyumcu, rasyonalist, deneyci, aşkın idealist, diyalektik ya da diyalektik materyalist gibi düşünce eğilimlerini temsil etmektedir.
Klasik Alman felsefesi, Alman İdealizmi olarak adlandırılır ve ana gövdesinde Immanuel Kant ve Friedrich Hegel gibi isimler yer alır. Öte yandan Ludwig Andreas Feuerbach gibi klasik materyalizmin temsilcileri de bu felsefe içinde yerlerini almışlardır. Alman felsefesinin güçlü dalgasının geri çekilişi 20. yüzyılın başlarından itibaren görülebilir. Yine de bu dönemde Alman felsefesi fenomenolojinin ve varoluşçu felsefenin iki temel ismini ve 20. yüzyılın iki başlıca filozofu olan Edmund Husserl, Martin Heidegger, Hannah Arendt'i yetiştirmiştir. 20. yüzyıl, Alman felsefesinin etkisizleşme zamanı olmakla birlikte bu iki filozofun yanı sıra Frankfurt Okulu gibi felsefi düşünceyi ayakta tutan ve gelişim yönünü tayin eden okulun gerçekleşmesi söz konusu oldu; Max Horkheimer, Theodor W. Adorno, Herbert Marcuse, Habermas gibi isimler yetişti.
Kant: Eleştirel felsefe ve Transendental idealizm
Immanuel Kant, eleştirel felsefenin öncü ismi olduğu gibi kendi felsefi çalışmalarını çoğu yerde olarak da adlandırmaktadır. Felsefi eğitiminde Leibniz'den etkilendiği söylenebilir ancak esas olarak felsefi düşüncelerinin gelişimi David Hume ve Rousseau'nun etkisiyle ortaya çıkar. Empirizmin sınırlı bir felsefi yaklaşım olduğundan hareketle deney ve deneyim kategorilerini yeniden değerlendirir. Kendinde-şey ve kendi-için-şey (Noumenon ve Fenomen) kavramları onun felsefi çalışmasının temel ilkeleridir. Böylece epistemoloji ile ontoloji arasına kesin/kategorik bir ayrım koymuştur. Aklın sınırlarını soruşturmuş, metafiziğin olabiliriliğini değerlendirmiş, bir etik felsefesi kurmuş, bilgi ve inanç üzerie felsefi soruşturmayı kendine özgü felsefi sistemini kurarak yürütmüştür. Kant genel bir eğilim olarak felsefe tarihi içinde Alman idealizminin ilk kurucularından kabul edilmektedir. Kant, aklı kurucu ilke olarak belirlemenin yanı sıra felsefi çalışmasını aklın sınırlarını belirleme uğraşıyla da yönlendirir. O hem bilgiye geçerli bir kuramsal temel sağlamaya hem de inanca yer açmaya çalışmış, modern zamanlarda metafizigin yerini sorgulamıştır. Kant sonrası felsefe büyük ölçüde ve esas olarak Kant'ın koyduğu kavram ve kategorilerle çalışmıştır.
Klasik Alman idealizmi
Felsefede idealizm, nesnelerin bize göründüklerinden daha başka bir şey olduklarını ve kendi içlerinde bizim deneyimimizin ötesinde, ulaşılmaz bir gerçeklik taşıdıklarını savunan düşünce biçimidir. Ding an sich (kendinde şey), zihnimizin nesneleri aslında oldukları gibi değil de göründükleri gibi algıladığı nosyonudur. Böylece zihinden bağımsız nesne düşüncesi İdealizm için anlamsız bir soru hâline gelir.
Friedrich Heinrich Jacobi
1787 yılında , "İnanç Üzerine ya da İdealizm ve Gerçekçilik" (David Hume über den Glauben oder Idealismus und Realismus) adlı kitaplarında Kant'ın "kendinde şey" (Ding an sich) kavramına atıfta bulunur. Jacobi, kendinde şey'in asla doğrudan bilinemeyeceği fikrine varır. Buna çözüm olaraksa inancı ileri sürer. Bir özne, dış dünyadaki gerçekliğin temsille veya kendi zihnindekilerle ilgili olduğuna inanmalıdır. Bu inanç, bilinen ama mantıksal olarak kanıtlanmamış hakikatin sonucudur. Kendinde şey'in gerçek varlığı böylece kendini gözleyen özneye açık eder. Bu yolla özne; doğrudan zihnine görünenlerin ideal, öznel temsillerini bilir ve gerçek, nesnel kendinde şey'in kendi zihninin dışında olduğuna inanır. Heinrich Jacobi, dış dünyayı bir inanç nesnesine dönüştürerek inancı ve onun teolojik çağrışımlarını mazur göstermeye çalışmıştır.
Karl Leonhard Reinhold
1790 ve 1792 yıllarında Kantçı felsefeye ilişkin iki ciltlik yazılarını yayımlar. Bu yazılar karmaşık, teknik dili nedeniyle anlaşılmaz olan filozofun düşüncelerinin net bir açıklamasını vermektedir.
Ayrıca Reinhold, insanların ve diğer hayvanların, kendinde şeyl'eri değil, nesnelerin ancak zihinlerinde oluşan görüntülerini bilebilecekleri yönündeki Kantçı iddiayı kanıtlamaya çalışmıştır. Buna kanıt getirebilmek için asla şüphe edilmeyecek bir aksiyom ortaya atar. Bu aksiyoma göre bilincin tüm bilgisi anlaşılabilir olmaktadır: Aksiyom şöyledir: "Temsil özne tarafından bilinçte anlaşılır, bu anlama özneden nesneye doğru gerçekleşir ve ikisini de ilgilendirir."
Böylece Reinhold tanımlardan değil, bilinçli bir akıldaki zihinsel imgeleri ya da temsilleri ilgilendiren prensiplerden başlar. Bu yolla bilgiyi: 1) Bilen özne ya da gözlemci, 2) Bilinen nesne 3) Öznenin zihnindeki imge ya da temsil bakımından inceler. Aşkın idealizmi anlamak için üç bileşenden oluşan deneyimin derinlerine kadar düşünmek gerekir: Özne, temsil ve nesne.
Friedrich Schelling
Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling 19. yüzyılda Alman İdealizmi'nin öncü filozoflarından birisidir. Üniversitede Hegel ve ile birlikte Teoloji okumuştur. Üniversitede Kant ve Johann Gottlieb Fichte'nin felsefelerine yoğunlaşmıştır. Spinoza'nın onun üzerinde derin bir tesiri olmuştur, ayrıca Schelling de Hegel'i etkilemiştir. Klasik Alman İdealizmi olarak adlandırılan akımın kurucu isimlerindendir. Doğada tam anlamıyla bir amaçlılık bulunduğunu düşünür. Ona göre doğa bilinçsiz bir zekânın ürünüdür.
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Hegel, Alman İdealizmi'nin doruk noktasıdır. Diyalektik yöntemden hareketle bütün idealist ögeleri sistematize etmiştir. Kurduğu sisteme ise "diyaletik mantık" denilir. Buna göre bir tez (bir fikir), anti-tez'le (karşısındaki başka bir fikirle) karışır ve bundan yeni bir anlayış doğar buna da sentez denilir. Hegel felsefesi, bireylerin kendi kendilerine ilişkin olarak özgür bir bilince ulaştıkları bir insanlık tarihi felsefesidir. Ama bilinç kendi başına özgür değildir, bilincin özgürleşmesi "Ruhun/Tinin Fenomenolojisi"nde betimlenen karmaşık bir süreçle gerçekleşir. Başlangıçta Schelling'in felsefesine inanmış görünse de sonradan kendine ayrı bir sistem kurmuş ve onun savunmasını yapmaya başlamıştır. Schelling'in, Fichte'nin ve Kant'ın etkisi yapıtlarında görülmektedir. Kurduğu felsefe sistemini "Phänomenologie des Geistes" (Ruhun Fenomenolojisi) adındaki eserinde anlatmıştır.
Materyalizm
Ludwig Andreas Feuerbach
Ludwig Andreas Feuerbach, 19. yüzyıl Alman felsefesinin materyalizm ayağını temsil etmektedir. Hristiyanlığın Özü (Das Wesen des Christentums) adlı eseri temel yapıtıdır. Felsefeye Hegel'in benimseyerek başlamış ancak kendi felsefi görüşlerini materyalizm ekseninde şekillendirmiştir. Onun felsefesi bir hümanizm ve natüralizm olarak şekillenir. Karl Marx üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Karl Marx, Feuerbach'ın felsefi materyalizmini dönüştürerek kullanacaktır. Feuerbach, doğayı temel almış, her şeyin öncesinde doğanın önceliğini vurgulamış ve düşünceyi de doğanın bir ürünü olarak değerlendirmiştir.
Karl Marx
Karl Marx, Klasik Alman felsefesinin her iki yönden akımlarını alan ancak her birisini dönüştürerek yeni bir felsefi düşünüşe dönüştürmüş olan bir Alman düşünürdür. "Diyalektik materyalizm" olarak bilinen felsefe geleneğinin öncü ismidir. Hegel'den diyalektiği ve Feuerbach'tan materyalizmi alan Marx, bunların kendince gördüğü sınırlılıklarını, mekanik ve idealist ya da metafizik yanlarını aşma ya da onları eleştirel olarak değerlendirme iddiasındadır. Marx, felsefi olarak maddenin düşünceden önce geldiği ilkesini benimsemek anlamında materyalist, maddenin ve düşüncenin sürekli değiştiğini söylemek anlamında diyalektik felsefinin sürdürücüsü ve geliştiricisidir. Ona göre, doğanın ve toplumun anlaşılması icin diyalektik ve materyalist bir görüş gereklidir. Böylece hem idealizmin soyut tasavvurları hem de materyalizmin mekanik sınırlılıkları aşılabilecektir.
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer, ünlü Alman irrasyonalist düşünürlerin en belirgin isimlerinden biri sayılmaktadır. Schopenhauer felsefe tarihinin en aykırı filozoflarından biri kabul edilir. Karamsar ve kinik bir düşünce sistematiği geliştirmiş, akla kuşkuyla yaklaşmıştır. Friedrich Nietzsche üzerindeki derin tesiri dolayısıyla isminin onun gölgesinde kaldığı söylense de yakından incelendiğinde kendine özgülüğü ve düşünce yapısının çarpıcı yanları ortaya çıkar. İstenç ve Tasarım Olarak Dünya (Die Welt als Wille und Vorstellung) adlı yapıtı temel eserleri arasında gösterilmektedir. İstenç ve Tasarım Olarak Dünya'da ilkesel bir kavram olarak İstenç (Wille) kavramını ortaya koymuştur. İstenci varoluşun temeli olarak ele almıştır. İstenç kendini doğada bir zorunluluk olarak gösterir. İstencin buyruklarını en aza indirmeye çalışarak bu boyunduruktan nispeten kurtulan insanın; mutlu olamasa da en azından istencin sebep olduğu acı, keder ve zorluklardan uzaklaşacağını öne sürmektedir. Bu noktada Schopenhauer'in felsefi görüşleri Gautama Buda gibi filozoflarınkine ve bazı diğer Doğu felsefelerindeki görüşlere benzerlik göstermektedir.
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche, yalnızca Alman felsefesinin değil genel olarak felsefe tarihinin en aykırı düşünürlerinden biri olarak değerlendirilir. Kendisinden sonraki felsefe ve düşünce yönelimlerini derinden etkilemiş bir düşünürdür. Felsefi söyleminde şiirsel ve anlaşılması zor bir dil kullanmıştır, bu nedenle yoruma açık ve çok katmanlı bir düşünür olarak ele alınmaktadır. Nietzsche, felsefe tarihi içindeki metafizik geleneğe, gelenekselleşmiş akılcı söylemsel yapıya, soyut öğretilere itiraz eder ve bilinen anlamdaki felsefe yapma tarzlarını yadsır. Heidegger, Foucault, Sartre, Jacques Derrida, Richard Rorty gibi filozoflar; varoluşçuluk, yaşam felsefesi, dil felsefesi, postyapısalcı felsefe gibi felsefi akımlar Nietzsche tarafından derinden etkilenmişlerdir. Böyle Buyurdu Zerdüşt (Also sprach Zarathustra), onun başyapıtları arasında gösterilir.
Karl Jaspers
Karl Jaspers'da Nietzsche ve Kierkegaard etkisi görülür, bununla birlikte varoluşçu felsefeyi kendine özgü tarzda kurmuş ve geliştirmiştir. Jaspers varoluş problemini akıl aracılığıyla çözümleme yoluna gider, insanın gerçek bir bene ve varoluşa ulaşması için gerekli şartları belirlemeye çalışır. Jaspers için önemli olan varlık'tan önce oluş'tur, o böylelikle insanı düşüncenin merkezine koymayı, felsefeyi insan varoluşunun düşünülmesi noktasında konumlandırmayı hedefler.
Kaynakça
- Batı Felsefesi Tarihi, Bertrand Russell.
- Kıta Avrupası felsefesine Giriş, David West, çeviren;Ahmet Cevizci, .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddede kaynak listesi bulunmasina karsin metin ici kaynaklarin yetersizligi nedeniyle bazi bilgilerin hangi kaynaktan alindigi belirsizdir Lutfen kaynaklari uygun bicimde metin icine yerlestirerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Mayis 2017 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Alman felsefesi 18 yuzyil sonu ve 19 yuzyil baslarindan itibaren belirgin bir agirlik kazanan bir bakima felsefenin yurdu haline gelen Alman felsefe gelenegini ya da baska bir acidan farkli felsefi egilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin butunlugunu ifade etmektedir Alman felsefecilerin butunlugunu ifade etmesi dolayisiyla Alman felsefesi belli bir dusunce gelenegine ya da filozof grubuna indirgenemez Alman felsefesi denildiginde akla ilk gelir ancak Alman felsefecilerinin bundan cok daha fazla oldugu ve karsit felsefi egilimleri temsil eden Alman filozoflarin bulundugu bilinmektedir Leibniz Friedrich Schelling Johann Gottlieb Fichte Kant Hegel Feuerbach Marx Arthur Schopenhauer Nietzsche Karl Jaspers Goethe gibi unlu filozoflar bulunmaktadir Bu filozoflar ise idealist materyalist duyumcu rasyonalist deneyci askin idealist diyalektik ya da diyalektik materyalist gibi dusunce egilimlerini temsil etmektedir Klasik Alman felsefesi Alman Idealizmi olarak adlandirilir ve ana govdesinde Immanuel Kant ve Friedrich Hegel gibi isimler yer alir Ote yandan Ludwig Andreas Feuerbach gibi klasik materyalizmin temsilcileri de bu felsefe icinde yerlerini almislardir Alman felsefesinin guclu dalgasinin geri cekilisi 20 yuzyilin baslarindan itibaren gorulebilir Yine de bu donemde Alman felsefesi fenomenolojinin ve varoluscu felsefenin iki temel ismini ve 20 yuzyilin iki baslica filozofu olan Edmund Husserl Martin Heidegger Hannah Arendt i yetistirmistir 20 yuzyil Alman felsefesinin etkisizlesme zamani olmakla birlikte bu iki filozofun yani sira Frankfurt Okulu gibi felsefi dusunceyi ayakta tutan ve gelisim yonunu tayin eden okulun gerceklesmesi soz konusu oldu Max Horkheimer Theodor W Adorno Herbert Marcuse Habermas gibi isimler yetisti Kant Elestirel felsefe ve Transendental idealizmImmanuel Kant Immanuel Kant elestirel felsefenin oncu ismi oldugu gibi kendi felsefi calismalarini cogu yerde olarak da adlandirmaktadir Felsefi egitiminde Leibniz den etkilendigi soylenebilir ancak esas olarak felsefi dusuncelerinin gelisimi David Hume ve Rousseau nun etkisiyle ortaya cikar Empirizmin sinirli bir felsefi yaklasim oldugundan hareketle deney ve deneyim kategorilerini yeniden degerlendirir Kendinde sey ve kendi icin sey Noumenon ve Fenomen kavramlari onun felsefi calismasinin temel ilkeleridir Boylece epistemoloji ile ontoloji arasina kesin kategorik bir ayrim koymustur Aklin sinirlarini sorusturmus metafizigin olabiliriligini degerlendirmis bir etik felsefesi kurmus bilgi ve inanc uzerie felsefi sorusturmayi kendine ozgu felsefi sistemini kurarak yurutmustur Kant genel bir egilim olarak felsefe tarihi icinde Alman idealizminin ilk kurucularindan kabul edilmektedir Kant akli kurucu ilke olarak belirlemenin yani sira felsefi calismasini aklin sinirlarini belirleme ugrasiyla da yonlendirir O hem bilgiye gecerli bir kuramsal temel saglamaya hem de inanca yer acmaya calismis modern zamanlarda metafizigin yerini sorgulamistir Kant sonrasi felsefe buyuk olcude ve esas olarak Kant in koydugu kavram ve kategorilerle calismistir Klasik Alman idealizmiFelsefede idealizm nesnelerin bize gorunduklerinden daha baska bir sey olduklarini ve kendi iclerinde bizim deneyimimizin otesinde ulasilmaz bir gerceklik tasidiklarini savunan dusunce bicimidir Ding an sich kendinde sey zihnimizin nesneleri aslinda olduklari gibi degil de gorundukleri gibi algiladigi nosyonudur Boylece zihinden bagimsiz nesne dusuncesi Idealizm icin anlamsiz bir soru haline gelir Friedrich Heinrich Jacobi 1787 yilinda Inanc Uzerine ya da Idealizm ve Gercekcilik David Hume uber den Glauben oder Idealismus und Realismus adli kitaplarinda Kant in kendinde sey Ding an sich kavramina atifta bulunur Jacobi kendinde sey in asla dogrudan bilinemeyecegi fikrine varir Buna cozum olaraksa inanci ileri surer Bir ozne dis dunyadaki gercekligin temsille veya kendi zihnindekilerle ilgili olduguna inanmalidir Bu inanc bilinen ama mantiksal olarak kanitlanmamis hakikatin sonucudur Kendinde sey in gercek varligi boylece kendini gozleyen ozneye acik eder Bu yolla ozne dogrudan zihnine gorunenlerin ideal oznel temsillerini bilir ve gercek nesnel kendinde sey in kendi zihninin disinda olduguna inanir Heinrich Jacobi dis dunyayi bir inanc nesnesine donusturerek inanci ve onun teolojik cagrisimlarini mazur gostermeye calismistir Karl Leonhard Reinhold 1790 ve 1792 yillarinda Kantci felsefeye iliskin iki ciltlik yazilarini yayimlar Bu yazilar karmasik teknik dili nedeniyle anlasilmaz olan filozofun dusuncelerinin net bir aciklamasini vermektedir Ayrica Reinhold insanlarin ve diger hayvanlarin kendinde seyl eri degil nesnelerin ancak zihinlerinde olusan goruntulerini bilebilecekleri yonundeki Kantci iddiayi kanitlamaya calismistir Buna kanit getirebilmek icin asla suphe edilmeyecek bir aksiyom ortaya atar Bu aksiyoma gore bilincin tum bilgisi anlasilabilir olmaktadir Aksiyom soyledir Temsil ozne tarafindan bilincte anlasilir bu anlama ozneden nesneye dogru gerceklesir ve ikisini de ilgilendirir Boylece Reinhold tanimlardan degil bilincli bir akildaki zihinsel imgeleri ya da temsilleri ilgilendiren prensiplerden baslar Bu yolla bilgiyi 1 Bilen ozne ya da gozlemci 2 Bilinen nesne 3 Oznenin zihnindeki imge ya da temsil bakimindan inceler Askin idealizmi anlamak icin uc bilesenden olusan deneyimin derinlerine kadar dusunmek gerekir Ozne temsil ve nesne Johann Gottlieb FichteFriedrich Schelling Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling 19 yuzyilda Alman Idealizmi nin oncu filozoflarindan birisidir Universitede Hegel ve ile birlikte Teoloji okumustur Universitede Kant ve Johann Gottlieb Fichte nin felsefelerine yogunlasmistir Spinoza nin onun uzerinde derin bir tesiri olmustur ayrica Schelling de Hegel i etkilemistir Klasik Alman Idealizmi olarak adlandirilan akimin kurucu isimlerindendir Dogada tam anlamiyla bir amaclilik bulundugunu dusunur Ona gore doga bilincsiz bir zekanin urunudur Georg Wilhelm Friedrich Hegel Georg Wilhelm Friedrich Hegel Hegel Alman Idealizmi nin doruk noktasidir Diyalektik yontemden hareketle butun idealist ogeleri sistematize etmistir Kurdugu sisteme ise diyaletik mantik denilir Buna gore bir tez bir fikir anti tez le karsisindaki baska bir fikirle karisir ve bundan yeni bir anlayis dogar buna da sentez denilir Hegel felsefesi bireylerin kendi kendilerine iliskin olarak ozgur bir bilince ulastiklari bir insanlik tarihi felsefesidir Ama bilinc kendi basina ozgur degildir bilincin ozgurlesmesi Ruhun Tinin Fenomenolojisi nde betimlenen karmasik bir surecle gerceklesir Baslangicta Schelling in felsefesine inanmis gorunse de sonradan kendine ayri bir sistem kurmus ve onun savunmasini yapmaya baslamistir Schelling in Fichte nin ve Kant in etkisi yapitlarinda gorulmektedir Kurdugu felsefe sistemini Phanomenologie des Geistes Ruhun Fenomenolojisi adindaki eserinde anlatmistir MateryalizmLudwig Andreas Feuerbach Ludwig Andreas Feuerbach Ludwig Andreas Feuerbach 19 yuzyil Alman felsefesinin materyalizm ayagini temsil etmektedir Hristiyanligin Ozu Das Wesen des Christentums adli eseri temel yapitidir Felsefeye Hegel in benimseyerek baslamis ancak kendi felsefi goruslerini materyalizm ekseninde sekillendirmistir Onun felsefesi bir humanizm ve naturalizm olarak sekillenir Karl Marx uzerinde etkili oldugu bilinmektedir Karl Marx Feuerbach in felsefi materyalizmini donusturerek kullanacaktir Feuerbach dogayi temel almis her seyin oncesinde doganin onceligini vurgulamis ve dusunceyi de doganin bir urunu olarak degerlendirmistir Karl Marx Karl Marx Klasik Alman felsefesinin her iki yonden akimlarini alan ancak her birisini donusturerek yeni bir felsefi dusunuse donusturmus olan bir Alman dusunurdur Diyalektik materyalizm olarak bilinen felsefe geleneginin oncu ismidir Hegel den diyalektigi ve Feuerbach tan materyalizmi alan Marx bunlarin kendince gordugu sinirliliklarini mekanik ve idealist ya da metafizik yanlarini asma ya da onlari elestirel olarak degerlendirme iddiasindadir Marx felsefi olarak maddenin dusunceden once geldigi ilkesini benimsemek anlaminda materyalist maddenin ve dusuncenin surekli degistigini soylemek anlaminda diyalektik felsefinin surdurucusu ve gelistiricisidir Ona gore doganin ve toplumun anlasilmasi icin diyalektik ve materyalist bir gorus gereklidir Boylece hem idealizmin soyut tasavvurlari hem de materyalizmin mekanik sinirliliklari asilabilecektir Arthur SchopenhauerArthur Schopenhauer Arthur Schopenhauer unlu Alman irrasyonalist dusunurlerin en belirgin isimlerinden biri sayilmaktadir Schopenhauer felsefe tarihinin en aykiri filozoflarindan biri kabul edilir Karamsar ve kinik bir dusunce sistematigi gelistirmis akla kuskuyla yaklasmistir Friedrich Nietzsche uzerindeki derin tesiri dolayisiyla isminin onun golgesinde kaldigi soylense de yakindan incelendiginde kendine ozgulugu ve dusunce yapisinin carpici yanlari ortaya cikar Istenc ve Tasarim Olarak Dunya Die Welt als Wille und Vorstellung adli yapiti temel eserleri arasinda gosterilmektedir Istenc ve Tasarim Olarak Dunya da ilkesel bir kavram olarak Istenc Wille kavramini ortaya koymustur Istenci varolusun temeli olarak ele almistir Istenc kendini dogada bir zorunluluk olarak gosterir Istencin buyruklarini en aza indirmeye calisarak bu boyunduruktan nispeten kurtulan insanin mutlu olamasa da en azindan istencin sebep oldugu aci keder ve zorluklardan uzaklasacagini one surmektedir Bu noktada Schopenhauer in felsefi gorusleri Gautama Buda gibi filozoflarinkine ve bazi diger Dogu felsefelerindeki goruslere benzerlik gostermektedir Friedrich Nietzsche Hasta Nietzsche 1899 Friedrich Nietzsche yalnizca Alman felsefesinin degil genel olarak felsefe tarihinin en aykiri dusunurlerinden biri olarak degerlendirilir Kendisinden sonraki felsefe ve dusunce yonelimlerini derinden etkilemis bir dusunurdur Felsefi soyleminde siirsel ve anlasilmasi zor bir dil kullanmistir bu nedenle yoruma acik ve cok katmanli bir dusunur olarak ele alinmaktadir Nietzsche felsefe tarihi icindeki metafizik gelenege geleneksellesmis akilci soylemsel yapiya soyut ogretilere itiraz eder ve bilinen anlamdaki felsefe yapma tarzlarini yadsir Heidegger Foucault Sartre Jacques Derrida Richard Rorty gibi filozoflar varolusculuk yasam felsefesi dil felsefesi postyapisalci felsefe gibi felsefi akimlar Nietzsche tarafindan derinden etkilenmislerdir Boyle Buyurdu Zerdust Also sprach Zarathustra onun basyapitlari arasinda gosterilir Karl JaspersKarl Jaspers da Nietzsche ve Kierkegaard etkisi gorulur bununla birlikte varoluscu felsefeyi kendine ozgu tarzda kurmus ve gelistirmistir Jaspers varolus problemini akil araciligiyla cozumleme yoluna gider insanin gercek bir bene ve varolusa ulasmasi icin gerekli sartlari belirlemeye calisir Jaspers icin onemli olan varlik tan once olus tur o boylelikle insani dusuncenin merkezine koymayi felsefeyi insan varolusunun dusunulmesi noktasinda konumlandirmayi hedefler KaynakcaBati Felsefesi Tarihi Bertrand Russell Kita Avrupasi felsefesine Giris David West ceviren Ahmet Cevizci