Balaban Ağa Camii ya da Balaban Ağa Mescidi, İstanbul'un Fatih ilçesinde bulunan, anıt mezar olarak inşa edilen, şapel olarak kullanılmasının ardından ise camiye dönüştürülen bir yapıydı. 5. ya da 6. yüzyılda inşa edilen yapı, 14. yüzyılda geçirdiği onarım sonrasında, alttaki mezarların bulunduğu kısmın bir kubbeyle örtülüp inşa edilen duvarlarla bir mezar odasına çevrilmesinin ardından şapel olarak kullanılmaya başlandı. 1483'te, Sekbanbaşı Balaban Ağa adına kurulan bir vakfa bağlı olarak camiye çevrildi. Bu dönemde yapıya birer mihrap, minare ve son cemaat yeri ile pencereler inşa edilirken mevcut giriş kapatılarak kuzeybatı yönüne yeni bir giriş açılmıştı. 1911'de bölgede çıkan bir yangında harap olarak kullanılmaz hâle geldi. Yangın sonrasında yapılan planlamaya göre, bulunduğu noktadan bir sokak geçecek olması nedeniyle 1930'da yıkılarak ortadan kaldırıldı.
Aleksandros Paspatis'in 1877'de yayımlanan Vyzantinai meletai Topografikai kai istorikai adlı eserinde caminin çizimi | |
Diğer ad(lar) | Balaban Ağa Mescidi |
---|---|
Genel bilgiler | |
Durum | Yıkılmış |
Tür | Anıt mezar · şapel · cami |
Mimari tarz | Bizans |
Konum | Fatih, İstanbul, Türkiye |
Koordinatlar | 41°00′40″K 28°57′30″D / 41.01111°K 28.95833°D |
Adını aldığı | Balaban Ağa |
Tamamlanma | 5. ya da 6. yüzyıl |
Kapanma | 1911 |
Yıkılma | 1930 |
Ölçüler | |
Çap | 10,60 m |
Teknik ayrıntılar | |
Yapı sistemi | Kâgir |
Malzeme | Taş |
Neredeyse dairesel planlı kâgir yapı, günümüzde Balabanağa Mahallesi'nde, Harikazadeler Sokağı üzerine denk gelen bir konumda yer alıyordu. Doğuya bakan kısmında apsis benzeri dikdörtgensel bir çıktı olan yapının girişi batıya bakan kısımdaydı. Son cemaat yeri, yapının batı ve kuzeybatı kısımlarında bulunurken duvarla çevrili diğer cephelerinde ise hazîresi vardı. Altıgen planlı iç cephesinde altı adet niş bulunuyordu. Giriş kısmının yer aldığı niş dışındaki beş nişe birer pencere açılmıştı. Nişlerin arasındaki payeler, birbirine kemerlerle bağlanıyordu ve yapıyı örten kubbe, bu altı payeye oturuyordu. Kubbenin üstüne ise kiremit kaplı ahşap bir çatı inşa edilmişti. Güneybatıdaki payenin üzerine tuğladan bir minare, doğu ve güneydoğudaki nişlerin arasındaki payeye ise mihrap eklenmişti. İlk döneminde mermerle kaplı olan duvarlar, ilerleyen dönemlerde alçıyla kaplanmış ve üzerilerine freskler işlenmişti.
Nişlerin alt kısımlarında birer mezar vardı. Mezarların olduğu kısım, sonradan inşa edilen ve payelere dayanan duvarlarla dikdörtgen bir plana sahip olmuştu. Kuzey ve güney duvarları ile birbirlerine pandantiflerle bağlanan kemerlerin üstüne binen bir kubbeyle bu kısım, bir mezar odasına dönüştürülmüştü. Mezarların üzerine ise, kuzey ve güney duvarları arasında uzanan hatılların taşıdığı tahta bir zemin inşa edilmişti.
Tarihi
Bizans dönemi
Hâdikatü'l Cevâmi adlı eserinde Hüseyin Ayvansarayî, caminin bir kiliseden çevrildiğini;Aleksandros Paspatis ise 1877 tarihli Vyzantinai meletai Topografikai kai istorikai adlı eserinde yapının bir Bizans kilisesi müştemilatından olduğunu yazar. 1892 tarihli Equisse topographique de Constantinople adlı eserinde Andreas Mordtmann, şehrin Kuratoros ilçesindeki Theotokos Kilisesi'nin bir parçası olabileceğini belirtir.Patria'ya göre I. Leo döneminde (457-474) Verina'nın isteği üzerine Theodosius Forumu civarında yaptırılan bu kilise, 9. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştü. Kilisenin konumunun kaynaklarda açık bir şekilde belirtilmediğine değinen Semavi Eyice, yapının bu tesise ait olduğu görüşünün "şüpheli" olduğunu ifade eder. 1912 tarihli Byzantine Churches in Constantinople adlı eserinde Alexander van Millingen, mimarisinden ötürü yapının bir kilise olduğunun şüpheli olduğunu, bir kütüphane ya da manastıra ait bir yapı olabileceğini söyler. Eyice, van Millingen'in bu görüşünü "mesnetsiz" olarak niteler.Jean Ebersolt ile Adolphe Thiers'in 1913'te yayımlanan Les églises de Constantinople adlı eserinde yapının 5. yüzyıl eseri olduğu belirtilir.Mehmed Ziya, hazırlamasına ve 1928'de yayımlayacak olmasına karşın Harf Devrimi'nden ötürü basımını tamamlayamadığı ve 1930'daki ölümü sonrasında oğlu tarafından 1936'da yayımlanan İstanbul ve Boğaziçi adlı eserinin ikinci cildinde yapının, Meryem adına yapılmış dinî bir yapıdan camiye çevrildiğini yazar.
Yapının bulunduğu konumda 1930'da yapılan kazıya başkanlık yapan Arif Müfid Mansel, 5. ya da 6. yüzyıla dayandırdığı yapının bir anıt mezar olarak inşa edildiğini tespit etti. 1936'daki Byzanz adlı kitabında Alfons Maria Schneider, VII. Konstantinos'un listelediği imparatorluk ailesine ait anıt mezarlar arasında yer almamasından ötürü yapının muhtemelen zengin bir aile üyesine ait bir anıt mezar olarak inşa edildiğini ifade eder. 1936'daki makalesinde Ernest Mamboury, mimarilerinin benzerliğinden ötürü yapının, Hodegon Manastırı kazılarında ortaya çıkarılan vaftizhaneyi anımsattığından ötürü bir vaftizhane olarak inşa edilmiş olabileceğini yazar. Eyice, Mamboury'nin bu görüşü için "mesnetsiz ve aldatıcı" ifadelerini kullanır.
14. yüzyılda onarımdan geçen yapının temel duvarları arasına dört duvar ve bunları örten bir kubbe inşa edilmesiyle bu kısım bir mezar odasına dönüştürüldü. Bu esnada yapının altındaki eski mezarlar açılarak yeni naaşlar defnedildi. Önceki dönemde duvarlarda yer alan mermer kaplamalar söküldü ve alçıyla kaplanan duvarlara freskler yapıldı. Bu dönemden sonra ise yapı, bir şapel olarak kullanılmaya başlandı. Mansel, yapının temelindeki bir mezarın başındaki stelde yazılı 1341 ya da 1342 tarihinden yola çıkarak yapının bu tarihlerde bir onarımdan geçtiğini öne sürer. Bu onarımın da, Dördüncü Haçlı Seferi sırasında şehir yağmalanırken bu yapının da tahrip edilme olasılığına bağlar. Onarımın; çeşitli kilise, mezar ve vaftizhane tamir ettirdiklerini belirttiği III. Andronikos ya da halefleri döneminde gerçekleşmesinin olası olduğunu belirtir.
Osmanlı dönemi
II. Mehmed dönemi Sekbanbaşısı Balaban Ağa bin Abdullah adına kurulan vakfa bağlı olarak Mart ya da Nisan 1483'te camiye dönüştürüldü. Balaban Ağa'nın kim olduğu bilinmez. Eyice, tarihe geçmemiş Balaban adlı başka bir kişi yoksa, İstanbul'un Fethi'ne katılan ve 1466-1467 yılları arasında gerçekleştirilen Akçahisar Kuşatması esnasında ölen Balaban Paşa'nın bir hayratı ya da anısını yaşatma amacıyla kendisine vakfedilmiş olabileceğini yazar. Aynı vakfiyede on hücre, üç dükkân ve bir sıbyan mektebi de vardı. Giderleri ise Ayasofya Vakfı tarafından karşılanıyordu. Bu vakfa 1546 ya da 1547 yılına kadar çeşitli kişiler tarafından, aralarında Müslüman Dede Zaviyesi'nin de olduğu on mülk daha eklendi. Cami olarak kullanılmaya başlanmasının ardından yapıya birer mihrap, minare ve son cemaat yeri ile pencereler inşa edilirken minareye çıkan merdivenlerin engellediği mevcut giriş kapatılarak kuzeybatı yönüne yeni bir giriş açıldı. Cami, Bayezid Camii nahiyesinde "Mahalle-i Mescid-i Balâban Ağa" adıyla geçmekteydi.
Wolfgang Müller-Wiener; 1660, , ve 1782 tarihlerinde çıkan yangınlarda, yakınlarındaki Eski Odalar'ın zarar gördüğüne değinerek yakınlarında konumlanan caminin de zarar görmüş olması ihtimalinden bahseder. 1877 tarihli çizime göre yapıyı örten kubbenin üzerine, kiremitle kaplı ahşap bir çatı yapılmıştı. 19. yüzyıl haritasına göre Çilingirler Caddesi, Zincirlikuyu Sokağı ve Balaban Ağa Sokağı'nın kesiştiği köşede konumlanan cami, 23 Temmuz 1911'de çıkan yangında harap olarak kullanılamaz hâle geldi. Yangın sonrasında yapılan planlama sonrasında, yeni oluşturulacak Harikazadeler Sokağı üzerinde kalıyor olmasından ötürü yıkılmasına karar verildi. Vakıflar İdaresi tarafından 1930'da enkazcılara satıldı. Yapının toprak üstünde kalan kısmı tamamen yıkıldıktan sonra durumdan haberdar olan İstanbul Müzelerinin girişimi ve Amerikan Bizans Enstitüsünün maddi desteğiyle 8 Nisan-1 Mayıs 1930 tarihleri arasında bölgede, Arif Müfid başkanlığında bir kazı yapıldı. Kazı çalışmalarının ardından ise bina tamamıyla ortadan kaldırıldı ve bazı parçalar İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergilenmeye başlandı.
Konumu ve mimarisi
Üst kısmı
İstanbul'un Fatih ilçesinin Balabanağa Mahallesi'nde yer alan yapının bulunduğu alanın bir kısmı günümüzde Harikazadeler Sokağı üzerine denk gelirken bir kısmında bir otel bulunur. Yer aldığı mahalle, adını camiden almıştır.
Neredeyse dairesel planlı kâgir yapının çapı 10,60 m'ydi. Batıya bakan kısmında daire bozulup düz bir şekil alırken doğuya bakan kısmında ise apsis benzeri dikdörtgensel bir çıkıntı vardı. Batı cephesinin ortasında konumlanan ilk giriş kısmı; 1,80 m genişliğinde ve mermer söveliydi. Güneybatı cephesindeki paye üzerine tuğladan inşa edilen minareye çıkan merdivenin giriş kısmını kapamasından ötürü bu giriş kısmı kapatılarak kuzeybatı kısmına yeni bir giriş açılmıştı.Son cemaat yeri, yapının batı ve kuzeybatı kısımlarını yarım daire şeklinde, kısmen saracak bir biçimde konumlanıyordu. Duvarla çevrili diğer cephelerinde ise hazîresi vardı.
Yapının iç kısmı altıgen plana sahipti. Her bir duvarda, 2,70 m genişliğinde ve 1,25 m uzunluğundaki birer nişin oluşturduğu hücre varken yalnızca doğudaki nişin ölçüleri 2,75 × 1,85 m'ydi. Giriş kısmının yer aldığı hücre dışındaki beş hücrenin arka duvarında, 1,60 m genişliğinde birer pencere vardı. Hücrelerin her iki yanında yer alan iki köşeli payeler, kemerlerle birbirine bağlanıyordu. Bu altı payeye oturan kubbenin üstünde ise kiremit kaplı ahşap bir çatı yer alıyordu. İç cephedeki duvarlar 1 m'ye kadar; 20–25 cm kalınlığında, 35–40 cm uzunluğundaki kesme taşlarla örülmüş ve içerdiği tuğla tozundan ötürü kırmızı harca sahipti. Taşların ardından; 3,5–4 cm kalınlığında, 36,5–37 cm uzunluğundaki tuğla örgüsü geliyordu. Tuğlaların arasında ise 3,5–4 cm kalınlığında harç vardı.
Mamboury; dış kısımdan dairesel içten ise altıgen planlı olması ve aynı teknikle inşa edilmesiden ötürü binanın mimarisinin, Hodegon Manastırı kazılarına ortaya çıkan vaftizhaneyi anımsattığını yazar.Harald Koethe yapıyı, Havariyyun Kilisesi yakınlarındaki I. Konstantin'in anıt mezarının bir benzeri ve taklidi olarak nitelerken Eyice de bu iddianın haklı olduğunu ifade eder. Eyice yapının, Selanik'teki Rotunda ile benzerlikler gösterdiğini belirtir.Rudolf Naumann ile Hans Belting ise, Antiohos Sarayı'nın Aziz Eufemia Kilisesi'ne çevrilmesi sonrasında, sarayın altıgen salonuna eklenen dört anıt mezardan ikisiyle kıyaslar. 2 ve 3 numaralı anıt mezarların da altışar adet dikdörtgen nişi olduğundan bahseden ikili, yapıların dışlarının ise onikigen olduğunu belirtir.
Payelerin alt kısımlarını kaplayan 45 cm yüksekliğinde ve 7 cm kalınlığındaki profilli mermer dadolar ile duvarların iç kısımlardaki kalan alanları kaplayan farklı renklerdeki mermerlerin sökülmesinin ardından alçıyla kaplanan duvarlara freskler yapılmıştı. Kuzey duvarında, 40 cm'den itibaren, üzerinde siyah çizgiler bulunan beyaz mermer taklidi bir katman vardı. Kuzeydeki payenin iç cephesine, beyaz zemin üzerine konturları siyah ve içi kırmızı olan bitki motifleri işlenmişti. Doğudaki hücrenin duvarlarında mor ve mavi zemin üzerinde yuvarlak çizgiler ile bir kitâbenin birkaç harfi vardı. Yapıda, insan tasvirlerinin olduğu freskler de bulunuyordu. Mansel, rastladığı bir freskte görülen kırmızı çizgili sarı kanatların bir melek tasvirine ait olabileceğini belirtir. İzlenimci üslupta yapılan freskler, 14. yüzyıla aitti. İçlerinde kırmızı, mavi, sarı ve yeşil renklerin; üzerilerinde ise mermer damarlarını taklit eden siyah çizgilerin olduğu kare bölümlere ayrılmış 35 cm kalınlığındaki friz, duvarların 1,40 m yüksekliğinde başlıyordu. Doğu ve güneydoğu hücreleri arasındaki payenin iç cephesinde bir mihrap konumlanmıştı.
Alt kısmı
2,80–3 m'ye kadar inen temel duvarları daha düzensiz taşlarla yapılmış olup en üst katmanında daha geniş ve yassı taşlar kullanılmıştı. Temelde kullanılan harçta, görece daha fazla çakıltaşı vardı. Yapının dairesel planıyla aynı plana sahip temel, binanın duvarlarından 0,15 m kadar dışa taşıyordu. Temel duvarları arasına inşa edilen dört duvar ve bunları örten basık bir kubbeyle bu kısım, 4,45 × 3,20 m ölçülerindeki dikdörtgen bir mezar odasına dönüştürülmüştü. Merkezi, yapının orta ekseninin güneyinden geçen bu kubbenin üst kısmı, temelin üst kısmıyla aynı seviyedeydi ve yapının üst kısmının zeminini oluşturuyordu. Bu sayede yapının zemini, ilk dönemine kıyasla 1,75–2 m kadar yükselmişti.
Mezar odasının duvarların alt kısımları yaklaşık 0,8 m yüksekliğinde ve 1,10-1,30 m kalınlığında olup köşeleri payelerin cephelerine dayanıyordu. Odanın doğu duvarının kalınlığı 50–85 cm arasında değişirken batı duvarı 1 m kalınlığındaydı. Bu iki cephe duvarına, 1,37 m yüksekliğinde, tuğladan yapılan birer kemer yaslanıyordu. Kuzey ve güneydeki alt kısım duvarların üzerilerinde ise daha ince ve üst kısımları yuvarlak olan, aralarında 4 cm kalınlığındaki yatay tuğla sıraları bulunan, 1,55 m yüksekliğindeki duvarlar yükseliyordu. Tuğladan yapılmış kubbe, kuzey ve güney duvarları ile birbirlerine pandantiflerle bağlanan kemerlerin üstüne biniyordu. Kubbenin ortasındaki 1,15 m çapındaki delik, odadaki tek açıklıktı. Mansel, bu deliğin üzerinde taş bir kapak bulunuyor olması ihtimalinden söz eder. Odada kullanılan taşlar, ilk yapıda kullanılan taşlara kıyasla daha küçük ve düzensizken aralarında yatay tuğlalar da kullanılmıştı. Kullanılan harç ise, içerdiği kömür tozundan ötürü siyahtı.
Mezar odası olarak düzenlenen kısımda, yapının zemininden 65 cm yükseklikte, kuzey-güney duvarları arasında uzanan hatılların taşıdığı, sonradan eklenmiş tahta bir zemin vardı. Mermer döşeli zemin, altında bir hava katmanı oluşturarak mezarlardaki naaşların bozulmadan kalmasını sağlama amacı güdüyordu. Mezarların olduğu kısımlar da benzer şekilde hatıl ve taşıdıkları tahta zeminlerle iki kata ayrılmıştı. Doğu, batı, güneydoğu ve güneybatı mezarlarının bulunduğu kısımlarda odanın duvarlarının üzerine yaklaşık 0,4 m genişliğinde örülen duvarlarla mezarlar ile oda birbirinden ayrılmıştı. Bu duvarlar ile kubbe arasındaki alan; taş, toprak ve daha önceki dönemde duvar kaplamalarında kullanılan mermer parçalarıyla doldurulmuştu.
Hücrelerin altına denk gelen kısımlarda, uzunlukları 2,10 ile 2,15 m; genişlikleri ise 1,17 ile 1,40 m arasında değişen dikdörtgen şeklindeki birer mezar vardı. Doğudaki mezar, 2,05 × 1,18-1,30 m ölçüleriyle içlerinden en büyüğüydü. Kuzeybatı mezarının üstünde bulunan 7 cm kalınlığındaki mermer levhanın üzerinde yazan metne göre mezara Theodoros isimli biri, Ocak 1341 ya da 1342 tarihinde defnedilmişti. Diğer üç mezarın üzeri, başka bir yapının cephesine ait olan ve buraya getirilen, kazının ardından ise İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne taşınarak burada sergilenmeye başlanan, 5. yüzyıla ait mermer arşitektonik parçalarla kaplanmıştı. Bu parçalar; boncuklu şeritlerle süslenmiş üç katman hâlindeki arşitrav, akantus kabartmalı friz, konsollarla taşınan ve stilize palmet kabartmalarıyla süslenmiş kornişten ibaretti. Batı, kuzeybatı ve güneybatı cephelerindeki mezarların arka duvarlarında, 1,10-1,30 m yükseklik ve 0,40 m derinliğe sahip birer menfez vardı. Mansel, Bakırköy Hipojesi'ndeki sisteme atıfta bulunarak bu menfezlerin nem ve yağmur suyunun tahliyesi için yapılan hava koridorlarına bağlanma olasılığından bahseder.
Ayrıca bakınız
Notlar
- ^ Vakfiyedeki Safer 888 tarihi, miladi takvimde Mart ya da Nisan 1483'e denk gelir.
- ^ Vakfiyedeki 953 yılı, miladi takvimde 1546 ya da 1547 yılına denk gelir.
- ^ Jacques Pervititch'in 1935 tarihli haritasında , hatalı bir şekilde Balaban Ağa Camii olarak gösterilir.
Kaynakça
- Genel
- Eyice, Semavi (1960). "Balabanağa Mescidi". Koçu, Reşad Ekrem (Ed.). İstanbul Ansiklopedisi. 4. İstanbul: Koçu Yayınları. ss. 1946-1949.
- Özel
- ^ a b c d e Eyice 1960, s. 1946.
- ^ Paspatis, Aleksandros (1877). Βυζαντιναί μελέται Τοπογραφικαί και ιστορικαί (Yunanca). İstanbul: Antonios Koromilas Matbaası. ss. 385-386.
- ^ Mordtmann, Andreas (1892). Equisse topographique de Constantinople (Fransızca). Lille: Desclée, de Brouwer. s. 70.
- ^ a b Van Millingen, Alexander (2009). "Balaban Aga Mesjedi". Byzantine Churches in Constantinople (İngilizce) (e-kitap bas.). s. 266.
- ^ Ebersolt, Jean; Thiers, Adolphe (1913). Les églises de Constantinople (Fransızca). 1. Paris: Ernest Leroux. s. 252.
- ^ Mehmed Ziya Bey (2021). İstanbul ve Boğaziçi. 2. Kahramanmaraş: SAMER Yayınları. s. 43. ISBN .
- ^ a b c d e f g h i j k Arif Müfid Bey (1936). "Balaban Ağa Mescidi hafriyatı (1930)". Türk Arkeoloji Dergisi (3): 49-74. 21 Aralık 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Aralık 2024.
- ^ a b c Schneider, Alfons Maria (1936). Byzanz (Almanca). Berlin. s. 54.
- ^ a b c Mamboury, Ernest (1936). "Les fouilles byzantines à Istanbul et dans sa banlieue immédiate aux XIXe et XXe siècles". Byzantion (Fransızca). 11 (1): 229-283. JSTOR 44168274.
- ^ a b c d e Eyice 1960, s. 1948.
- ^ a b c d e Sav, Murat (2011). "Mausoleion, Şapel ve Mescid olarak: Balabanağa" (PDF). Restorasyon Yıllığı, 2. Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü. ss. 143-149.
- ^ a b c d Eyice, Semavi (1992). "Balaban Ağa Mescidi". TDV İslâm Ansiklopedisi. 5. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. s. 2. ISBN . 13 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Aralık 2024.
- ^ Gurlitt, Cornelius (1912). Die Baukunst Konstantinopels (Almanca). Berlin: Verlag von Ernst Wasmuth. s. 42.
- ^ Ayverdi, Ekrem Hakkı (1958). Fatih Devri Sonlarında İstanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı ve Nüfus. Ankara: Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşriyatı. s. 14.
- ^ Müller-Wiener, Wolfgang (Ocak 2001). "Balaban Ağa Mescidi". İstanbul'un Tarihsel Topografyası. Sayın, Ülker tarafından çevrildi (1. bas.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ss. 98-99. ISBN .
- ^ a b Gürses Söğüt, Sibel (Sonbahar 2021). "1911 Aksaray yangın yerinin imarı ve eski eser kaybı". Mimar.ist. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi. 21 (72): 104-111. ISSN 1302-8219.
- ^ a b Eyice 1960, s. 1947.
- ^ Bardill, Jonathan (2004). Brickstamps of Constantinople (İngilizce). 1. Oxford University Press. s. 71. ISBN .
Dış bağlantılar
- Yapının tahminî bir üç boyutlu modeli
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Balaban Aga Camii ya da Balaban Aga Mescidi Istanbul un Fatih ilcesinde bulunan anit mezar olarak insa edilen sapel olarak kullanilmasinin ardindan ise camiye donusturulen bir yapiydi 5 ya da 6 yuzyilda insa edilen yapi 14 yuzyilda gecirdigi onarim sonrasinda alttaki mezarlarin bulundugu kismin bir kubbeyle ortulup insa edilen duvarlarla bir mezar odasina cevrilmesinin ardindan sapel olarak kullanilmaya baslandi 1483 te Sekbanbasi Balaban Aga adina kurulan bir vakfa bagli olarak camiye cevrildi Bu donemde yapiya birer mihrap minare ve son cemaat yeri ile pencereler insa edilirken mevcut giris kapatilarak kuzeybati yonune yeni bir giris acilmisti 1911 de bolgede cikan bir yanginda harap olarak kullanilmaz hale geldi Yangin sonrasinda yapilan planlamaya gore bulundugu noktadan bir sokak gececek olmasi nedeniyle 1930 da yikilarak ortadan kaldirildi Balaban Aga CamiiAleksandros Paspatis in 1877 de yayimlanan Vyzantinai meletai Topografikai kai istorikai adli eserinde caminin cizimiDiger ad lar Balaban Aga MescidiGenel bilgilerDurumYikilmisTurAnit mezar sapel camiMimari tarzBizansKonumFatih Istanbul TurkiyeKoordinatlar41 00 40 K 28 57 30 D 41 01111 K 28 95833 D 41 01111 28 95833Adini aldigiBalaban AgaTamamlanma5 ya da 6 yuzyilKapanma1911Yikilma1930OlculerCap10 60 mTeknik ayrintilarYapi sistemiKagirMalzemeTas Neredeyse dairesel planli kagir yapi gunumuzde Balabanaga Mahallesi nde Harikazadeler Sokagi uzerine denk gelen bir konumda yer aliyordu Doguya bakan kisminda apsis benzeri dikdortgensel bir cikti olan yapinin girisi batiya bakan kisimdaydi Son cemaat yeri yapinin bati ve kuzeybati kisimlarinda bulunurken duvarla cevrili diger cephelerinde ise haziresi vardi Altigen planli ic cephesinde alti adet nis bulunuyordu Giris kisminin yer aldigi nis disindaki bes nise birer pencere acilmisti Nislerin arasindaki payeler birbirine kemerlerle baglaniyordu ve yapiyi orten kubbe bu alti payeye oturuyordu Kubbenin ustune ise kiremit kapli ahsap bir cati insa edilmisti Guneybatidaki payenin uzerine tugladan bir minare dogu ve guneydogudaki nislerin arasindaki payeye ise mihrap eklenmisti Ilk doneminde mermerle kapli olan duvarlar ilerleyen donemlerde alciyla kaplanmis ve uzerilerine freskler islenmisti Nislerin alt kisimlarinda birer mezar vardi Mezarlarin oldugu kisim sonradan insa edilen ve payelere dayanan duvarlarla dikdortgen bir plana sahip olmustu Kuzey ve guney duvarlari ile birbirlerine pandantiflerle baglanan kemerlerin ustune binen bir kubbeyle bu kisim bir mezar odasina donusturulmustu Mezarlarin uzerine ise kuzey ve guney duvarlari arasinda uzanan hatillarin tasidigi tahta bir zemin insa edilmisti TarihiBizans donemi Hadikatu l Cevami adli eserinde Huseyin Ayvansarayi caminin bir kiliseden cevrildigini Aleksandros Paspatis ise 1877 tarihli Vyzantinai meletai Topografikai kai istorikai adli eserinde yapinin bir Bizans kilisesi mustemilatindan oldugunu yazar 1892 tarihli Equisse topographique de Constantinople adli eserinde Andreas Mordtmann sehrin Kuratoros ilcesindeki Theotokos Kilisesi nin bir parcasi olabilecegini belirtir Patria ya gore I Leo doneminde 457 474 Verina nin istegi uzerine Theodosius Forumu civarinda yaptirilan bu kilise 9 yuzyila kadar varligini surdurmustu Kilisenin konumunun kaynaklarda acik bir sekilde belirtilmedigine deginen Semavi Eyice yapinin bu tesise ait oldugu gorusunun supheli oldugunu ifade eder 1912 tarihli Byzantine Churches in Constantinople adli eserinde Alexander van Millingen mimarisinden oturu yapinin bir kilise oldugunun supheli oldugunu bir kutuphane ya da manastira ait bir yapi olabilecegini soyler Eyice van Millingen in bu gorusunu mesnetsiz olarak niteler Jean Ebersolt ile Adolphe Thiers in 1913 te yayimlanan Les eglises de Constantinople adli eserinde yapinin 5 yuzyil eseri oldugu belirtilir Mehmed Ziya hazirlamasina ve 1928 de yayimlayacak olmasina karsin Harf Devrimi nden oturu basimini tamamlayamadigi ve 1930 daki olumu sonrasinda oglu tarafindan 1936 da yayimlanan Istanbul ve Bogazici adli eserinin ikinci cildinde yapinin Meryem adina yapilmis dini bir yapidan camiye cevrildigini yazar Yapinin bulundugu konumda 1930 da yapilan kaziya baskanlik yapan Arif Mufid Mansel 5 ya da 6 yuzyila dayandirdigi yapinin bir anit mezar olarak insa edildigini tespit etti 1936 daki Byzanz adli kitabinda Alfons Maria Schneider VII Konstantinos un listeledigi imparatorluk ailesine ait anit mezarlar arasinda yer almamasindan oturu yapinin muhtemelen zengin bir aile uyesine ait bir anit mezar olarak insa edildigini ifade eder 1936 daki makalesinde Ernest Mamboury mimarilerinin benzerliginden oturu yapinin Hodegon Manastiri kazilarinda ortaya cikarilan vaftizhaneyi animsattigindan oturu bir vaftizhane olarak insa edilmis olabilecegini yazar Eyice Mamboury nin bu gorusu icin mesnetsiz ve aldatici ifadelerini kullanir 14 yuzyilda onarimdan gecen yapinin temel duvarlari arasina dort duvar ve bunlari orten bir kubbe insa edilmesiyle bu kisim bir mezar odasina donusturuldu Bu esnada yapinin altindaki eski mezarlar acilarak yeni naaslar defnedildi Onceki donemde duvarlarda yer alan mermer kaplamalar sokuldu ve alciyla kaplanan duvarlara freskler yapildi Bu donemden sonra ise yapi bir sapel olarak kullanilmaya baslandi Mansel yapinin temelindeki bir mezarin basindaki stelde yazili 1341 ya da 1342 tarihinden yola cikarak yapinin bu tarihlerde bir onarimdan gectigini one surer Bu onarimin da Dorduncu Hacli Seferi sirasinda sehir yagmalanirken bu yapinin da tahrip edilme olasiligina baglar Onarimin cesitli kilise mezar ve vaftizhane tamir ettirdiklerini belirttigi III Andronikos ya da halefleri doneminde gerceklesmesinin olasi oldugunu belirtir Osmanli donemi II Mehmed donemi Sekbanbasisi Balaban Aga bin Abdullah adina kurulan vakfa bagli olarak Mart ya da Nisan 1483 te camiye donusturuldu Balaban Aga nin kim oldugu bilinmez Eyice tarihe gecmemis Balaban adli baska bir kisi yoksa Istanbul un Fethi ne katilan ve 1466 1467 yillari arasinda gerceklestirilen Akcahisar Kusatmasi esnasinda olen Balaban Pasa nin bir hayrati ya da anisini yasatma amaciyla kendisine vakfedilmis olabilecegini yazar Ayni vakfiyede on hucre uc dukkan ve bir sibyan mektebi de vardi Giderleri ise Ayasofya Vakfi tarafindan karsilaniyordu Bu vakfa 1546 ya da 1547 yilina kadar cesitli kisiler tarafindan aralarinda Musluman Dede Zaviyesi nin de oldugu on mulk daha eklendi Cami olarak kullanilmaya baslanmasinin ardindan yapiya birer mihrap minare ve son cemaat yeri ile pencereler insa edilirken minareye cikan merdivenlerin engelledigi mevcut giris kapatilarak kuzeybati yonune yeni bir giris acildi Cami Bayezid Camii nahiyesinde Mahalle i Mescid i Balaban Aga adiyla gecmekteydi Wolfgang Muller Wiener 1660 ve 1782 tarihlerinde cikan yanginlarda yakinlarindaki Eski Odalar in zarar gordugune deginerek yakinlarinda konumlanan caminin de zarar gormus olmasi ihtimalinden bahseder 1877 tarihli cizime gore yapiyi orten kubbenin uzerine kiremitle kapli ahsap bir cati yapilmisti 19 yuzyil haritasina gore Cilingirler Caddesi Zincirlikuyu Sokagi ve Balaban Aga Sokagi nin kesistigi kosede konumlanan cami 23 Temmuz 1911 de cikan yanginda harap olarak kullanilamaz hale geldi Yangin sonrasinda yapilan planlama sonrasinda yeni olusturulacak Harikazadeler Sokagi uzerinde kaliyor olmasindan oturu yikilmasina karar verildi Vakiflar Idaresi tarafindan 1930 da enkazcilara satildi Yapinin toprak ustunde kalan kismi tamamen yikildiktan sonra durumdan haberdar olan Istanbul Muzelerinin girisimi ve Amerikan Bizans Enstitusunun maddi destegiyle 8 Nisan 1 Mayis 1930 tarihleri arasinda bolgede Arif Mufid baskanliginda bir kazi yapildi Kazi calismalarinin ardindan ise bina tamamiyla ortadan kaldirildi ve bazi parcalar Istanbul Arkeoloji Muzeleri nde sergilenmeye baslandi Konumu ve mimarisiUst kismi Cornelius Gurlitt ustteki ve Alexander van Millingen in eserlerinde yer alan yapinin plani Istanbul un Fatih ilcesinin Balabanaga Mahallesi nde yer alan yapinin bulundugu alanin bir kismi gunumuzde Harikazadeler Sokagi uzerine denk gelirken bir kisminda bir otel bulunur Yer aldigi mahalle adini camiden almistir Neredeyse dairesel planli kagir yapinin capi 10 60 m ydi Batiya bakan kisminda daire bozulup duz bir sekil alirken doguya bakan kisminda ise apsis benzeri dikdortgensel bir cikinti vardi Bati cephesinin ortasinda konumlanan ilk giris kismi 1 80 m genisliginde ve mermer soveliydi Guneybati cephesindeki paye uzerine tugladan insa edilen minareye cikan merdivenin giris kismini kapamasindan oturu bu giris kismi kapatilarak kuzeybati kismina yeni bir giris acilmisti Son cemaat yeri yapinin bati ve kuzeybati kisimlarini yarim daire seklinde kismen saracak bir bicimde konumlaniyordu Duvarla cevrili diger cephelerinde ise haziresi vardi Yapinin ic kismi altigen plana sahipti Her bir duvarda 2 70 m genisliginde ve 1 25 m uzunlugundaki birer nisin olusturdugu hucre varken yalnizca dogudaki nisin olculeri 2 75 1 85 m ydi Giris kisminin yer aldigi hucre disindaki bes hucrenin arka duvarinda 1 60 m genisliginde birer pencere vardi Hucrelerin her iki yaninda yer alan iki koseli payeler kemerlerle birbirine baglaniyordu Bu alti payeye oturan kubbenin ustunde ise kiremit kapli ahsap bir cati yer aliyordu Ic cephedeki duvarlar 1 m ye kadar 20 25 cm kalinliginda 35 40 cm uzunlugundaki kesme taslarla orulmus ve icerdigi tugla tozundan oturu kirmizi harca sahipti Taslarin ardindan 3 5 4 cm kalinliginda 36 5 37 cm uzunlugundaki tugla orgusu geliyordu Tuglalarin arasinda ise 3 5 4 cm kalinliginda harc vardi Mamboury dis kisimdan dairesel icten ise altigen planli olmasi ve ayni teknikle insa edilmesiden oturu binanin mimarisinin Hodegon Manastiri kazilarina ortaya cikan vaftizhaneyi animsattigini yazar Harald Koethe yapiyi Havariyyun Kilisesi yakinlarindaki I Konstantin in anit mezarinin bir benzeri ve taklidi olarak nitelerken Eyice de bu iddianin hakli oldugunu ifade eder Eyice yapinin Selanik teki Rotunda ile benzerlikler gosterdigini belirtir Rudolf Naumann ile Hans Belting ise Antiohos Sarayi nin Aziz Eufemia Kilisesi ne cevrilmesi sonrasinda sarayin altigen salonuna eklenen dort anit mezardan ikisiyle kiyaslar 2 ve 3 numarali anit mezarlarin da altisar adet dikdortgen nisi oldugundan bahseden ikili yapilarin dislarinin ise onikigen oldugunu belirtir Cornelius Gurlitt ustte ve Alexander van Millingen in eserlerinde yer alan yapinin kesiti Payelerin alt kisimlarini kaplayan 45 cm yuksekliginde ve 7 cm kalinligindaki profilli mermer dadolar ile duvarlarin ic kisimlardaki kalan alanlari kaplayan farkli renklerdeki mermerlerin sokulmesinin ardindan alciyla kaplanan duvarlara freskler yapilmisti Kuzey duvarinda 40 cm den itibaren uzerinde siyah cizgiler bulunan beyaz mermer taklidi bir katman vardi Kuzeydeki payenin ic cephesine beyaz zemin uzerine konturlari siyah ve ici kirmizi olan bitki motifleri islenmisti Dogudaki hucrenin duvarlarinda mor ve mavi zemin uzerinde yuvarlak cizgiler ile bir kitabenin birkac harfi vardi Yapida insan tasvirlerinin oldugu freskler de bulunuyordu Mansel rastladigi bir freskte gorulen kirmizi cizgili sari kanatlarin bir melek tasvirine ait olabilecegini belirtir Izlenimci uslupta yapilan freskler 14 yuzyila aitti Iclerinde kirmizi mavi sari ve yesil renklerin uzerilerinde ise mermer damarlarini taklit eden siyah cizgilerin oldugu kare bolumlere ayrilmis 35 cm kalinligindaki friz duvarlarin 1 40 m yuksekliginde basliyordu Dogu ve guneydogu hucreleri arasindaki payenin ic cephesinde bir mihrap konumlanmisti Alt kismi Cami oldugu donemden yapinin bir payesi ile penceresinden bir gorunum 1912 2 80 3 m ye kadar inen temel duvarlari daha duzensiz taslarla yapilmis olup en ust katmaninda daha genis ve yassi taslar kullanilmisti Temelde kullanilan harcta gorece daha fazla cakiltasi vardi Yapinin dairesel planiyla ayni plana sahip temel binanin duvarlarindan 0 15 m kadar disa tasiyordu Temel duvarlari arasina insa edilen dort duvar ve bunlari orten basik bir kubbeyle bu kisim 4 45 3 20 m olculerindeki dikdortgen bir mezar odasina donusturulmustu Merkezi yapinin orta ekseninin guneyinden gecen bu kubbenin ust kismi temelin ust kismiyla ayni seviyedeydi ve yapinin ust kisminin zeminini olusturuyordu Bu sayede yapinin zemini ilk donemine kiyasla 1 75 2 m kadar yukselmisti Mezar odasinin duvarlarin alt kisimlari yaklasik 0 8 m yuksekliginde ve 1 10 1 30 m kalinliginda olup koseleri payelerin cephelerine dayaniyordu Odanin dogu duvarinin kalinligi 50 85 cm arasinda degisirken bati duvari 1 m kalinligindaydi Bu iki cephe duvarina 1 37 m yuksekliginde tugladan yapilan birer kemer yaslaniyordu Kuzey ve guneydeki alt kisim duvarlarin uzerilerinde ise daha ince ve ust kisimlari yuvarlak olan aralarinda 4 cm kalinligindaki yatay tugla siralari bulunan 1 55 m yuksekligindeki duvarlar yukseliyordu Tugladan yapilmis kubbe kuzey ve guney duvarlari ile birbirlerine pandantiflerle baglanan kemerlerin ustune biniyordu Kubbenin ortasindaki 1 15 m capindaki delik odadaki tek aciklikti Mansel bu deligin uzerinde tas bir kapak bulunuyor olmasi ihtimalinden soz eder Odada kullanilan taslar ilk yapida kullanilan taslara kiyasla daha kucuk ve duzensizken aralarinda yatay tuglalar da kullanilmisti Kullanilan harc ise icerdigi komur tozundan oturu siyahti Mezar odasi olarak duzenlenen kisimda yapinin zemininden 65 cm yukseklikte kuzey guney duvarlari arasinda uzanan hatillarin tasidigi sonradan eklenmis tahta bir zemin vardi Mermer doseli zemin altinda bir hava katmani olusturarak mezarlardaki naaslarin bozulmadan kalmasini saglama amaci guduyordu Mezarlarin oldugu kisimlar da benzer sekilde hatil ve tasidiklari tahta zeminlerle iki kata ayrilmisti Dogu bati guneydogu ve guneybati mezarlarinin bulundugu kisimlarda odanin duvarlarinin uzerine yaklasik 0 4 m genisliginde orulen duvarlarla mezarlar ile oda birbirinden ayrilmisti Bu duvarlar ile kubbe arasindaki alan tas toprak ve daha onceki donemde duvar kaplamalarinda kullanilan mermer parcalariyla doldurulmustu Hucrelerin altina denk gelen kisimlarda uzunluklari 2 10 ile 2 15 m genislikleri ise 1 17 ile 1 40 m arasinda degisen dikdortgen seklindeki birer mezar vardi Dogudaki mezar 2 05 1 18 1 30 m olculeriyle iclerinden en buyuguydu Kuzeybati mezarinin ustunde bulunan 7 cm kalinligindaki mermer levhanin uzerinde yazan metne gore mezara Theodoros isimli biri Ocak 1341 ya da 1342 tarihinde defnedilmisti Diger uc mezarin uzeri baska bir yapinin cephesine ait olan ve buraya getirilen kazinin ardindan ise Istanbul Arkeoloji Muzeleri ne tasinarak burada sergilenmeye baslanan 5 yuzyila ait mermer arsitektonik parcalarla kaplanmisti Bu parcalar boncuklu seritlerle suslenmis uc katman halindeki arsitrav akantus kabartmali friz konsollarla tasinan ve stilize palmet kabartmalariyla suslenmis kornisten ibaretti Bati kuzeybati ve guneybati cephelerindeki mezarlarin arka duvarlarinda 1 10 1 30 m yukseklik ve 0 40 m derinlige sahip birer menfez vardi Mansel Bakirkoy Hipojesi ndeki sisteme atifta bulunarak bu menfezlerin nem ve yagmur suyunun tahliyesi icin yapilan hava koridorlarina baglanma olasiligindan bahseder Ayrica bakinizCamiye cevrilen kiliseler listesi Fatih teki camiler listesiNotlar Vakfiyedeki Safer 888 tarihi miladi takvimde Mart ya da Nisan 1483 e denk gelir Vakfiyedeki 953 yili miladi takvimde 1546 ya da 1547 yilina denk gelir Jacques Pervititch in 1935 tarihli haritasinda hatali bir sekilde Balaban Aga Camii olarak gosterilir KaynakcaGenelEyice Semavi 1960 Balabanaga Mescidi Kocu Resad Ekrem Ed Istanbul Ansiklopedisi 4 Istanbul Kocu Yayinlari ss 1946 1949 Ozel a b c d e Eyice 1960 s 1946 Paspatis Aleksandros 1877 Byzantinai meletai Topografikai kai istorikai Yunanca Istanbul Antonios Koromilas Matbaasi ss 385 386 Mordtmann Andreas 1892 Equisse topographique de Constantinople Fransizca Lille Desclee de Brouwer s 70 a b Van Millingen Alexander 2009 Balaban Aga Mesjedi Byzantine Churches in Constantinople Ingilizce e kitap bas s 266 Ebersolt Jean Thiers Adolphe 1913 Les eglises de Constantinople Fransizca 1 Paris Ernest Leroux s 252 Mehmed Ziya Bey 2021 Istanbul ve Bogazici 2 Kahramanmaras SAMER Yayinlari s 43 ISBN 978 625 7617 12 3 a b c d e f g h i j k Arif Mufid Bey 1936 Balaban Aga Mescidi hafriyati 1930 Turk Arkeoloji Dergisi 3 49 74 21 Aralik 2024 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 21 Aralik 2024 a b c Schneider Alfons Maria 1936 Byzanz Almanca Berlin s 54 a b c Mamboury Ernest 1936 Les fouilles byzantines a Istanbul et dans sa banlieue immediate aux XIXe et XXe siecles Byzantion Fransizca 11 1 229 283 JSTOR 44168274 a b c d e Eyice 1960 s 1948 a b c d e Sav Murat 2011 Mausoleion Sapel ve Mescid olarak Balabanaga PDF Restorasyon Yilligi 2 Vakiflar Istanbul 1 Bolge Mudurlugu ss 143 149 a b c d Eyice Semavi 1992 Balaban Aga Mescidi TDV Islam Ansiklopedisi 5 Istanbul Turkiye Diyanet Vakfi s 2 ISBN 9753894295 13 Nisan 2024 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 14 Aralik 2024 Gurlitt Cornelius 1912 Die Baukunst Konstantinopels Almanca Berlin Verlag von Ernst Wasmuth s 42 Ayverdi Ekrem Hakki 1958 Fatih Devri Sonlarinda Istanbul Mahalleleri Sehrin Iskani ve Nufus Ankara Vakiflar Umum Mudurlugu Nesriyati s 14 Muller Wiener Wolfgang Ocak 2001 Balaban Aga Mescidi Istanbul un Tarihsel Topografyasi Sayin Ulker tarafindan cevrildi 1 bas Istanbul Yapi Kredi Yayinlari ss 98 99 ISBN 975 08 0158 X a b Gurses Sogut Sibel Sonbahar 2021 1911 Aksaray yangin yerinin imari ve eski eser kaybi Mimar ist TMMOB Mimarlar Odasi Istanbul Buyukkent Subesi 21 72 104 111 ISSN 1302 8219 a b Eyice 1960 s 1947 Bardill Jonathan 2004 Brickstamps of Constantinople Ingilizce 1 Oxford University Press s 71 ISBN 0199255229 Dis baglantilarWikimedia Commons ta Balaban Aga Camii ile ilgili ortam dosyalari bulunmaktadir Yapinin tahmini bir uc boyutlu modeli