Dil, insanlar arasında anlaşmayı ve iletişimi sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, çok boyutlu kavramlar bütünü; temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurum ve yapıdır.
Dil, birbirleriyle yakın ilişkili iki farklı tanımın kullanımını belirtir. Tekil anlamda dil, genel bir olgudur ve Almanca veya Çince gibi somut bir dili ifade eder. Aynı zamanda yapay şekilde oluşturulmuş kavramsal dizgelere (mantık dili vb.) ve konuşma ve yazma eyleminin kesitlerine de dil denir (yazı dili, bilim dili vb.).
Dil, iki farklı görüş açısı altında tanımlanabilir:
- İnsanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan bir araç olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda dil, sözcüklerden oluşan, yani vücut dili gibi sözlü olmayan iletişim biçimlerinin yanı sıra insanların en etkili iletişim şekli olan sözlü iletişimi tanımlar. Dil, ses dalgaları aracılığıyla akustik olarak ve sözcükler aracılığıyla veya işaret dilinde olduğu gibi işaretler aracılığıyla görsel olarak aktarılır. Ayrıca dokunma vasıtasıyla dokunsal işaretlerle veya normlar aracılığıyla aktarılır. Birbirlerini görmeyen ve duymayan insanlar arasında yazı ile bir iletişim mümkündür (“Yazı dili” ile kıyaslayınız. Konuşma dilinin ve yazı dilinin tanımları). Dil, anlambilimsel bilgiler içeren bir söz varlığına sahiptir ve dilin, sözcüklerin birbirleriyle ilişki kurmasını sağlayan bir dil bilgisi yapısı vardır. Bir dilin en küçük parçası sözcük, jest veya seslenmedir. Konuşmacıda olan hemen hemen aynı bilginin dinleyicide de olduğuna güvenilirse etkili bir iletişim sağlanmış olur. Bu bakımdan sözcükler bilinçli olarak seçilmiş sembollerdir ve aynı şekilde istence bağlı düşüncelerdir. Örnek olarak Edward Sapir’in dil tanımı şu şekildedir (1921): “Dil; duyguların, düşüncelerin ve isteklerin serbestçe oluşturulmuş semboller sistemi aracılığıyla aktarılması için ayrıcalıklı olarak insanlara özgü, içgüdüsel olmayan bir yöntemdir. ”
- Mutlak anlamda dil, düşüncenin ve dünya görüşünün iletişim aracı olarak tanımlanır. İlk olarak Wilhelm von Humboldt'un yaptığı gibi bu tanım, dilin insanların bütün karmaşık etkinlikleri ve düşünce süreçleri için vazgeçilmez olduğu gerçeğinden yola çıkmaktadır. Dil insanlar arasındaki anlaşmayı sağlayan tamamlayıcı bir araç değildir, aksine dünyadaki nesnelerin ve olguların algıları da dilsel olarak oluşturulur. Nesneler ve durumlar dünyanın dilsel olarak kavranışı sayesinde anlamsal bağlamlara dönüşürler. Bu anlamsal bağlamlar olmadan insanlar için dünyada bir yol bulma olanağı mümkün olmazdı. O hâlde insan ilk olarak anlamsal sayılan bir dünyada hayvan gibi yaşamamıştır. İnsanlar bu dünya üzerinde başlangıçta bütünleyici olarak ve zaman zaman dil aracılığıyla anlaşmıştır, hatta dil ile iç içe yaşamıştır. Bu, nesnelerin her zaman dilsel bir bağlamda bulunduğu insanın var olmasını ifade eder. Bu yaklaşım da dilin olgusu karşısında bir iletişim aracı olarak bulunur. (Martin Heidegger, Ernst Cassirer, Hans-Georg Gadamer).
Ayrıca dilin göstergebilimle (işaret bilimi) bağlantılı olan tanımı da önemlidir. Bu gelenekten sonra Ferdinand de Saussure, dili bir göstergeler sistemi olarak tasarlamıştır ve bu dil göstergesini telaffuzun (signifiant = gösteren) ve fikrin (signifié = gösterilen) zorunlu ilişkisi olarak hatta "zihinsel bir şeyler" olarak ifade etmiştir.
Dil, kuşaklar arasında ve güncel durumda insanlığın kullandığı bağdır. Bu bağ kültürün taşıyıcısıdır. Bundan dolayıdır ki, dil ve kültür birbirini sürekli etkileyen iki olgudur. Bu iki olgudan herhangi birinde olan değişiklik diğerini de etkiler. Bu da doğal bir süreklilik ve tabii olma durumunu doğurur. Dil, toplumda var olan bir gerçekliktir. Onun için toplum örnekleminde bulunan unsurların benimsemesi olmadan bir dile dışarıdan etki etmek zordur.
Genel anlamıyla dil
Dilin tanımı
Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir araçtır; kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır. Bir ulusu birleştiren, kişilik kazandıran, kültür ve gelenekleri koruyan ve o milletin ortak malı olan sosyal bir müessese; aynı zamanda yüzyıllar boyu gelişerek meydana gelmiş sosyal bir yapıdır. Dil seslerden örülmüş bir ağ niteliğindedir ve kökenleri çok eski dönemlere dayanan bir sistemdir.
Dil insanların bütün ilişkilerinde aracılık eder ve sosyal bağları düzenleyen bir araç olarak hayatın her safhasında insanın yanında bulunur.
Dil doğuştan bilinemez. İnsan ilk aylarda ağlamalar, taklitler, birtakım hareketlerle anlaşma sağlamaya çalışır. Çocuk, içinde yaşadığı topluluğun ana dilini uzun bir sürede öğrenir. Daha sonra kulağına gelen seslerin belli kavramlara, hareketlere, varlıklara karşılık olduğunu anlamaya başlayarak dil öğrenimine adım atar. Çocukların dili öğrenme, anlama ve konuşmaya başlama sürecine dil edinimi denir.
Dil her zaman insan benliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan zekâsının ve insanda sınırsız olan duygu ve düşünce yeteneğinin sonuçları insanın kendi benliğinin dışına ancak dil ile aktarılabilir. Bu bakımdan dil ile düşünce iç içedir. İnsan dil ile düşünür ve yaşar. Dilin gelişmesi düşünceye, düşüncenin gelişmesi de dile bağlıdır. Bin yıllar boyunca çeşitli medeniyetlerin meydana gelmesi ve gelişmesi dil ile mümkün olmuştur.
Dilin bilimsel tanımı
Dilin bilimsel tanımı, 19. yüzyılda Ferdinand de Saussure gibi dilbilimcilerin çalışmalarıyla çağdaş genel dilbilimin kurulmasından sonra yapılabilmiştir. Dil temelde, bir kavram ile o sesin zihindeki karşılığının birbirine bağlanmasından doğar. Bu bağlanma, doğal ve zorunlu değildir. Mesela; "köpek" kavramı için İngilizler “dog” sesini kullanırken, Almanlar “hund” sesini, Fransızlar “chien” sesini kullanırlar. Bununla birlikte, kavram-ses imgesi bağının aynı toplumun bireyleri için zorunlu olması gerekmektedir; yoksa toplumsal anlaşma sağlanamaz.
İnsan dilini bütün hayvan dillerinden ayıran iki temel özellik bulunmaktadır. Öncelikle insan dili, hayvan dilleri gibi kalıtım yoluyla elde edilmez, aksine insan dili toplumsal çevre içinde öğrenim yoluyla elde edilir. Kuşaktan kuşağa farklı koşullar içinde gerçekleşen bu öğrenim sürecinde dilin de değişikliğe uğraması mümkündür. İnsan dilinin çeşitliliğine karşın hayvan dillerinin değişmezliği, bu iki dil edinimi arasındaki farkın bir sonucudur. İkinci olarak, insan dilinin öğeleri olan göstergelerin son derece küçük parçalara ayrılabilmesi mümkündür. Bu küçük parçaların değişik biçimlerde birleştirilmesiyle yeni dil öğeleri, yeni anlamlar, yeni sözcükler meydana gelir. Hayvan dillerinde böyle bir bölünme ve eklemlenme özelliği söz konusu değildir. Kısaca söylemek gerekirse, dil toplumsal yaşamın hem ifadesi, hem de varlık koşulu durumundadır; hem sonuçtur, hem de nedendir.
Dilin doğuşu
Dilin nasıl oluştuğunu kesin olarak bilebilmenin bir yolu yoktur. İzleri yarım milyon yıl öncesine kadar dayanan insan yaşamına bakıldığında insanların bu işi nasıl geliştirdiklerine dair bir kanıt bulunamamıştır. Bu kanıt boşluğunda birçok kuram (teori) ortaya atılmıştır.
1) Yansıma Teorisi: İlk insanlar, çevrelerindeki sesleri taklit ederek ilkel dilleri oluşturmuşlardır. Modern bütün dillerde doğal ses yansımalarına karşılık gelen sözcükler bulunmaktadır. Bu da yansıma teorisini desteklemektedir. Türkçede Vızıltı, mırıltı, fısıltı, gürültü, çatırtı, patırtı, havlama, horlama, hıçkırma, haykırma gibi sözcükler yansıma sözcüklerdir. Buna rağmen somut olmayan, ses olgusuna sahip olmayan sözcüklerin oluşumunu bu kuram (teori) ile açıklamak zordur.
2) Ünlemler Teorisi: İlk insanlar; korkularını, acılarını, sevinçlerini, ruh hâllerini dışa vuran sesler oluşturmuşlar ve böylece dil oluşmuştur.
3) Birlikte İş Teorisi: İlk insanlar, işleri birlikte yapmaya başlamışlar ve birlikte tempo oluşturmuşlardır.
Dilin özellikleri
1) Dolayımsallık: Dil hem bir malzeme, hem de bir araçtır. İhtiyaç, duygu, düşünce v.s. bildirirken kullandığımız dil; kelime hazinesi, söz dizimi gibi ögelerle kendi malzemesini sunar.
2) Toplumsallık: Dillerin varoluşu toplumlarla mümkündür. Diğer bir deyişle dil, toplumsallığın, birlikte yaşayışın bir sonucudur.
3) Bireysellik: Dilleri geliştiren, zenginleştiren, bu dili konuşan "insan" faktörüdür ve dili kullanma "tarzları" bireylerde farklılık gösterebilir.
4) Göstergesellik: Ses boyutu ve içerik boyutu olarak ikiye ayrılabilir. Ses boyutu gösteren, içerik boyutuysa gösterilendir.
5) İletişimsellik: Diller, iletişim ihtiyacını gidermek için önemlidir.
6) Ereksellik: Diller, çeşitli ihtiyaçların bildirilmesi için önemlidir.
7) Süreçsellik: Diller süreç içerisinde zenginleşebilir veya yok olabilir. Dilin canlılığı, bu süreçle doğrudan ilgilidir.
8) Birikimlilik: Diller birikimlidir. Yüzyıllar öncesinde kullanılan söz dizimleri, kurallar üzerine yenileri eklenerek zenginleşir.
Dilin belirleyici özellikleri
Bir dildeki konuşma dili ve yazı dili o dil sisteminin çeşitlenişleridir. Her şeyden önce konuşma dilimiz, yazı dilinin morfolojik ve sözdizimsel kurallarına dayanır. Bu durumların çoğunluğunda kuralların bazılarının dil bilgisi ve sözdizimsel açıdan yerine getirilmesi göze çarpmaktadır. Özne, yüklem ve nesne gibi belirli standartlaşmış sözcük sıralamalarına uyulur. Ama konuşma dili başka koşullar altında meydana geldiği için bir dizi kendine özgü özellik durumları söz konusu olmaktadır. Bu özellik durumları doğal dil edinimi ile öğrenilir ve konuşma süreci esnasında bilinçli olarak algılanamaz. Bu özellikler, özellikle dilsel durumun algılanmasına bağlıdır. Sesbilimsel anlama, ve duyguların ifadesinin kendilerine özgü olabilirliklerini sunmaktadır.
Konuşma dili, kalıcılığı olmayan bir araçtır. Bundan dolayı tarafında kısıtlı bir öngörü kapasitesi ve devam eden iletişimdeki katkıyı sağlamlaştırma zorunluluğu doğmaktadır. Bu durum ara vermeksizin konuşma hakkı kaybedilmeden gerçekleştirilir. Ayrıca anlama ve anlaşılır olma konusunda başka talepler olacaktır. Bu talepler zaman baskısı olmaksızın kaleme alınmış ve keyfi olarak sık sık okunabilen yazılı metinler olabilir. Kendiliğinden oluşan bir dil karşılıklı iletişime dayalıdır. Dinleyici, konuşmacının katkılarının gerçekleşmesine geri bildirimler aracılığıyla sanki konuşmacının kendisiymiş gibi katılır, mesela bu geri bildirimler “hımm” gibi ünlemler veya mimikler olabilir. Konuşmacının yaşı, sosyal statüsü, cinsiyeti, lehçe bölgesi, tutumu ve davranışı gibi durumlarda iletişim için “Konuşma durumu” büyük oranda etkilidir. Buradaki “konuşma durumu” hangi bağlamda kim ile konuşulduğunu ifade eder. Birçok sözlü açıklama, sözlü olmayan eylemler ve ortak tecrübeler üzerine uyarılar aracılığıyla arttırılabilir.
“Algısal çerçeve” ve düzeltim olgusu
Konuşmacı sadece kısıtlı bir öngörü kapasitesine sahiptir. Zamansal çerçeve yaklaşık olarak 3 saniye içerisinde harekete geçebilir. Sinir sistemi ve beyin araştırmacısı ve biçim ruhbilimcisi bu noktada bir “algısal çerçeve”den söz etmektedir. Bu “algısal çerçeve” içerisinde dürtülerin bütünleşmesi meydana gelebilir. Konuşma esnasında yardımcı olan ve zamansal olarak ardı ardına gelen bilgiler eşzamanlı olarak algılanabilir. Bu zaman çerçevesinde nadiren bir cümle “nokta ve virgül” ile ayrılır. Bu durumdan, az da olsa güzel konuşma sanatı olan retorik bakımından eğitimli ve büyük bir ifade repertuvarına sahip bazı insanları ayrı tutmak gerekir. Genellikle konuşmacının görüşlerinin başlangıcında kesin bir sözdizimsel yapı mevcut değildir. Bu yüzden çoğunlukla, önceden başlatılan dillerin yarıda bırakılması için bir zorunluluk ortaya çıkar. Düşünceler yeniden bir başlangıç için yeniden yapılandırılır veya var olan yapılar “konuşma sırasında düşüncelerin kademe kademe üretilmesi”nin (Heinrich von Kleist) doğruluğu konuşulabilsin diye bir başka yapıya dönüştürülür.
Sözlü bir ifade yazı dilinin aksine düzeltmeler aracılıyla bile geri alınamayabilir ama dil üretiminin yolu yeniden izlenebilir. Sık sık artık bilgiler söz konusu olduğundan düzeltmeler de önemli bir amacı yerine getirir. Bu amaçlar, anlamlılık oluşturma, açıklama ve niteliklerin belirtilmesi, içeriksel olarak zayıflama veya uzak kalmadır. Kendiliğinden düzeltme, yani onarım anlayış güvencesine ve nadiren de görünüm güvencesine hizmet eder. Düzenlilikler, “Zifonun/Hoffmann/Strecker“ (1997:443ff.) gibi araştırmacılarda tasvir edilir. İletişim arkadaşınız tarafından bir dinleyici sinyali aracılığıyla, şüpheli bir bakış veya baş sallama gibi sözlü olmayan etkenlerle ve basit şekilde bâzı sinyallerin gerçekleşmemesiyle düzensizlikler ortaya çıkabilir. Telefon etmede bilinen bir olay dinleyicinin sinyallerinin “hımm”, “evet” gibi sözcüklerle ahize sinyallerinin bastırılmasıdır. Bu, kısa bir süre meydana gelir.
Dilin iletişimsel unsuru olarak sınıflandırma işaretleri
Linguistik’te, “iletişimsel – edimsel dönüm noktası” edimsel ve sosyolinguistik teorilerinin etkisi altında ortaya çıktığında 70’li yılların başlarında konuşma dilinin yazı dili karşısındaki özellikleri eski haline getirildi. Psikolog ve filozof Paul Watzlawick’ın ekibinin iletişim teorisi de bu konuda büyük bir rol oynamaktadır. Bu teoriye göre her iletişim, içerik yönünün ve ilişki yönünün bir birimini ifade eder. Bir anlayış zamanla dil bilimine de kapılarını kapatmamalı. Konuşma metinleri yazılmadan önce sıkıntı verici olarak bilinen ve düzenli olarak yok edildikten sonra iletişimsel unsur olarak ifade edilen özel sınıflandırma işaretleri mevcuttu. Sesleri temsil eden “ah”, “oh”, “yani”, ve “değil mi?” gibi leksikal (kelimesel) dinleyici ve konuşmacı işaretleri sözlü iletişimde bir ifadenin daha küçük birimlere bölünmesini mümkün olmasını sağlar. Ayrıca bu işaretler, konuşmacı ve dinleyici arasındaki ilişkiyi konuşmanın kabulü bakımından ve konuşma hakkının güvenliğinin düzenlenmesini belirler. Bu leksikal sınıflandırma işaretlerinin ve içeriksel konuyla ilgili sınıflandırmanın yanı sıra özellikle prosodisch (bürünsel) unsurlar vardır. Bunlar; ses alçalması ve ses yükselmesi, dolu veya boş molalardır. Bu molalar, konuşmacının katkılarının içsel sınıflandırılmasının daha küçük iletişimsel birimler oluşturmasına yol açar. Birçok psikoterapik eğilimler “mecazi konuşmaları” eleştirmektedir. Konuşma başlangıçlarında kullanılan “şunu demek istiyorum…”, “düşünüyorum ki…” gibi süslü püslü ama boş olan sözlerin neyi ilgilendirdiğini eleştiri noktası olarak görmektedir. Çoğunlukla böyle boş sözlerin içerikle ilgili imalı bir kullanımının söz konusu olmadığı burada belirtilmelidir. Ancak konuşma hakkının savunulması çabası devam etmeli. Aynı zamanda bilginin aktarımı sırasında konuşma hakkı güvenceye alınabilsin diye ifadenin gereksiz kısmı başta bulunmalı. Daha uzun bir dikkat gerektiren hikâye, öykü gibi türlerde “fıkra belirtileri” diye adlandırılan şu giriş cümleleri kullanılır: “Dün bana ne olduğunu biliyor musun?”, “Olanları duydun mu?” v.s. Burada konuşmacı, dinleyicisinin eğilimini hesaba kattığını ve sözü dinleyicisine bırakmak için geniş bir zaman verdiğini gösteriyor. Bazen yanlış bir işaret ile rahatsız edici bir iletişimin temeli oluşur. Arkadaş çevresinde cümlesine “Dikkat et…” şeklinde başlayan bir kişi, başkaları tarafından yanlış anlaşılabilir. “Dikkatli olunuz!” boş sözü belki bir tehdit veya belki de bir nasihat olarak hissedilebilir.
Dillerin sınıflandırılması
Doğal diller
İnsanlar tarafından konuşulan bir dil veya tarihi ve art zamanı bulunan bir dil olan işaret dili Linguistik çerçevesinde doğal dil olarak tanımlanır. Bilişimsel dil bilimi içerisinde “doğal bir dilin” karakteristik özelliği, dilsel bir konuşma sistemi yeterliliği ve dilsel ifadeleri benimsemek olarak tanımlanır. Bu ifadeler tam bir cümleden oluşmalıdır ve tek bir cümleden birçok anlam çıkarılmalıdır. Bunun yanı sıra “doğal dilleri anlama” ve “karşılıklı ses verme” arasında fark vardır. Her bir sözcüğün ve tonların anlaşılması sınırlıdır.
Dilin ve dil kullanımının bütün yönleriyle ve tek tek somut diller ile uğraşan bilim dalı Linguistik veya dil bilimidir. Bunun yanı sıra, genel dil bilimi insana özgü dilleri bir sistem olarak araştırır, ayrıca dilin genel ilkelerini, kurallarını ve koşullarını araştırır. Uygulamalı dil bilimi, dilin somut kullanımı bağlamında ortaya çıkan konuları ele alır. Tarihî dil bilimi, dillerin tarihî gelişimini ve genetik akrabalıklarını araştırır, bunu genel anlamda dil değişimi gibi tek tek dillerin öğelerinin tarihini göz önünde bulundurarak yapar. , diller arasındaki farklılıkları ve ortak özellikleri araştırarak elde eder ve bunları belirli kriterlere göre sınıflandırır. Ayrıca dil önermelerini yani bütün dillerde veya birçok dilde ortak olan özellikleri araştırarak ortaya çıkarmaya çalışır.
Doğal diller, özellikle yapısal ve sözcükle ilgili anlaşılmazlıklar ve belirsizlikler bakımından doğal olmayan dillerden farklıdır. Bu doğal olmayan dillere programlama dilleri örnek gösterilebilir. Böyle bir tanımlamaya göre Esperanto gibi yapay diller doğal olmayan dil olarak sınıflandırılır, çünkü bunun gibi dillerin bağımsız tarihi bir gelişimi söz konusu değildir. Doğal diller de yapay diller de jest, mimik ve iletişimdeki ton değişimleri için ses melodisi gibi aksan ve şiveleri kullanır.
Dil biliminin içinde, dilin özel yönleriyle uğraşan çok sayıda büyük ve küçük alanlar vardır. Bunlar; dil ve düşünce, dil ve gerçeklik veya dil ve kültür arasındaki ilişki ile sözlü ve yazılı dillerdir. İnsanlığın ana dili üzerine varsayımlar özellikle kurgusaldır, söylentiye dayanır; bu paleo dil bilimi alanın araştırma konusudur. Dilin kullanımı, kural değeri taşıyan bakış açıları altında sözlüklerde (imla kılavuzlarında, yazı biçimi sözlüklerinde) ve dil bilgisi kullanımlarında tanımlanır.
Belirli dil bilimsel alanların yanı sıra, dilin etkisini, yaratıcı gelişimini ve anlamını yoğun olarak özellikle açıklayan bilimsel alanlar vardır. Bu alanlara; söz sanatlarını inceleme bilgisi (retorik), edebiyat bilimi, hem felsefenin hem de dil bilimininin alt alanı olarak dil felsefesi ve budunbilim dâhildir.
Biçimsel diller
Doğal dillerin aksine şeklî diller mantık ve kitle öğreniminin araçlarıyla tanımlanabilir (temel ifadelerin sayılabilir çokluğu, düzyazı kuralları, biçim olarak güzel ifadeler). Biçimsel mantığın tanımlama ilkeleri de doğal dilleri kullanır; bu alandaki öncü çalışmaları Amerikan Mantıkçı Richard Montague yapmıştır. Tamamıyla bir yeniden oluşturma elbette mümkün değildir. Çünkü mantık da doğal dillerden türemiştir. Sonuç olarak doğal dillerdeki her şeyi kararlaştırmak zorundayız (Ludwig Wittgenstein).
Tek tek diller
Dil, özel anlamda Almanca, Japonca veya Svahili dili (asıl adıyla Kiswahili, Doğu Afrika'da kullanılan bir dildir) gibi belirli tek tek dilleri belirtir. İnsanlığın sözlü dilleri, dil aileleri içerisindeki genetik akrabalıklarına göre sınıflandırılır; bu sınıflandırma dil kodlamaları aracılığıyla her ayrı dile göre uluslararası alanda ISO 639”a göre yapılır (ISO=Uluslararası Standart Organizasyonu 639 standartlarına göre). 2005 yılında yayımlanan “National Geographic” dergisine göre Dünya genelinde 6912 dil aktif olarak kullanılmaktadır. Fakat günümüzde var olan aşağı yukarı 6500 dilin neredeyse yarısından fazlası yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır, çünkü bu diller artık ya hiç konuşulmuyor ya da artık yeni nesillere aktarılmıyorlar. Bu durum muhtemelen, günümüzde halen var olan dillerin büyük bir kısmının önümüzdeki 100 yıl içerisinde yok olmasına neden olacaktır. Toplum, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dillerle ilgilenmeyi ve insanlığın mirası kabul edilen bazı dilleri belgelendirmeyi destekliyor. Ayrıca bu dillerin, üzerinde çalışılan özellikleri aracılığıyla sınıflandırılmasını da destekliyor.
Dil yaşayan bir canlıdır. Dil doğar, zaman içerisinde değişir ve tekrar yok olur gider, ama bu yok oluş biyolojik anlamda değildir, aksine gelecek kuşaklara aktarılma anlamında bir yok oluştur; burada canlı olma, işlevlerin çeşitliliği için mevcuttur. Günlük yaşamda artık kullanılmayan yani ölü diller olarak kabul edilen diller kendi yerlerini alan dillerde izlerini bırakırlar; mesela Latin dillerinde (İtalyanca, Fransızca, Rumence v.s.) ve diğer başka dillerde de çoğunlukla dilsel ifadelerin alınması yoluyla Latincenin izleri görülür.
Diller, kökenlerine göre etnik diller ve yapay diller diye sınıflandırılırlar. Bir etnik dil veya halk dili, mesela bir kök dil Peru ve Bolivya arasındaki Titikaka (Titicaca) gölü kıyısındaki “Aymara” olabilir. Mesela bir yapay dil ise Martin Luther tarafından yapılan İncil tercümesi zamanındaki Almancadır, çünkü ondan önce çok sayıda, tamamen farklı Almanca kök diller vardı ve bu kök diller de kelime hazinesinde birçok farklılıklar gösteriyordu. En çok tanınan, kendine özgü ve çok yaygın bir yapay dil örneği Esperantodur ama Esperanto Dünya dili olarak kabul edilmeye henüz çok uzaktır. (Orijinal adı “Lingvo Internacia” olan “Esperanto”, kendini “Dr. Esperanto” olarak tanıtan Polonyalı göz doktoru “Ludwik Lejzer Zamenhof” tarafından, farklı dilleri konuşan kişiler arasındaki iletişim zorluklarının, öğrenilmesi kolay bir ortak dil ile aşılabileceği düşüncesiyle 1887 yılında üretilen bir yapay dildir.)
Konuşulan diller
Konuşulan diller, var olan bir dilin sözlü ifadelerinin bütünüdür. Konuşulan dillerin yazılı dillerden farklı olarak görsel ve el ile oluşturulmuş işaret dili ve konuşma dışı iletişim (Parasprache) gösterilebilir. Konuşulan diller insanlığın dilinin ilk ve temel biçimidir. Kimi kültürlerde yazı dili geçmişte yoktu ve hâlâ da yok.
Konuşulan diller kendiliğinden ve özgür biçimde ifade edilen konuşmalardır. Bu konuşmalar düzenlenmemiş ve gözlemlenmemiş iletişim durumlarıdır ve bu konuşmalar iki veya daha fazla konuşmacı arasında gerçekleştirilir. Bu durum yazılı olarak önceden ifade edilen konuşmalarda hariç tutulur. Konuşulan dillerin özel oluşum durumları, kısıtlı normalleştirmesinin yanı sıra konuşmanın duruma bağlılığına, etkileşimliliğine ve az da olsa işleme zamanına aittir. Konuşulan dillerin özelliklerine elips oluşturma da dâhildir. Bu sözdizimsel olarak tamamlanmamış cümleler anlamına gelmektedir. Ayrıca ünlemlerin kullanımını ve dinleyici ve konuşmacı işareti gibi sınıflandırma işareti olarak adlandırılan farklı düzeltilmiş olguları da ifade eder.
Yapay dil
Diğer birçok dilin aksine yapay diller kaynağı belli olan dillerdir. Yapay diller, o dili oluşturan kişi ya da komisyonun adı bilinir olan dillerdir. Yapay dillerin dil bilgisi yapıları tarihin akışı içerisinde insanların günlük kabulleri ya da yönelimleriyle belirlenmiş ve tamamen insan eliyle yapılandırılmış olan dillerdir. Örnekler: Esperanto, Elfçe, Kiril Türkçesi, İdo dili, Kotava, Toki Pona,Torozek,Futsch,Apotamkin.
Halk dili
Halk dili bir halkın her yerde konuştuğu dile verilen isimdir. Halk dili, eski bir dil biçimi veya dinde, bilimde veya sahnede kullanılan bir yabancı dildir. Bu durum birçok kültür çevresinde eskiden de böyleydi, bugün de böyledir.
Halk dili terminolojisine dair
Halk dili kısmen ülke diline ve ana dile anlamca yakın kullanılır. Halk dili kavramı öncelikle şu şekilde ortaya çıkmıştır: Yöresel dil yabancı bir dile karşı oluşur veya halk dili “daha düşük bir dil seviyesi” bağlamında yüksek dil seviyesinden ayrılış olarak görülür. Halk dili özellikle dinin ve bilimin dili olarak görülür.
Halk dillerinin rolü
Orta ve Batı Avrupa’da ayrı ayrı halk dilleri yüzyıllar boyunca dini ayinlerin ve edebiyatın dili olan Latince karşısında ortaya çıkmıştır. “Şarlman” (Karl der Große) zamanında Almanca, inançların arabuluculuğu için halk dili olarak büyük anlam kazandı. Ayrıca Martin Luther’in İncil tercümesi de bu amaca hizmet etmişti, çünkü bu İncil tercümesi de konuşma dilinden basit bir aktarım değildi. “Halk dillerine yönelmede”, Yeni Çağ’ın başlarında bütün Avrupa’da gözlemlenen bir eğilim söz konusudur.
Halk dilinin diğer safhaları
Helenizm çağında Yunan dili Koini’nin yanı sıra başka birçok halk dili ortaya çıkmıştır. (Koini, Helenistik Dönemde Attik Diyalekt'ten sonra gelişmiştir. Koini ayrıca Yunanistan dışındaki bölgelerde de kullanılmıştır, bu yüzden de yalnızca Yunanların değil, Yunan olmayanların da kullandıkları bir halk lehçesidir. Aynı zamanda Koini, Romalıların Yunanlarla anlaşmak için kullandığı lehçedir.)
Hindistan’da halk dilleri kutsal Sanskritçeden oldukça uzaklaşmıştır.
Arapça yazı dili yalnızca camilerde, yazışmada ve uluslararası alanlarda kullanılır. Arap yazışma dili, Arap halk dillerinin farklı türlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır.
Eski Doğu’ya ait Hıristiyanlar günümüzde hâlâ dini ayinler için İsa tarafından konuşulan Süryanice (Aramice ya da Aramca) dilini kullanmaktadırlar.
Avrupa’nın kültür ve yazışma dilleri, sömürgecilik sonrası Afrika’da, yöresel halk dillerinin yanı sıra ve hatta bu halk dillerinin üzerinde resmî dil olarak büyük ölçüde kullanılmaktadır. İngilizce, Fransızca, Portekizce gibi.
Yazı dili
Yazı dili, resmî olarak tespit edilmemiş bir işaretler sistemini belirtir. Ancak yazı dili özel kurallara uyar ve yazı dilinin bir yazı sistemi mevcuttur.
Yazı dili metinlerde kendini gösterir. Yazı dilinde en başta daima sözcük, düşünce ve kesinlikle ulaşılabilir bir fikir yer alır. Oysa yazı dilinde fiziksel durumda; yazı araştırmalarının belgeleri, evrakları v.s. hizmete sunulur.
Halk diline özgü yazı kültüründe 13. yüzyıldan bu yana şehir kültürünün gelişmesiyle belirgin bir canlanma yaşanmıştır. Bu canlanma yalnızca soylular ve din adamlarına değil, aynı zamanda da diğer toplumsal sınıfların da yazı diline geçişlerini mümkün kılmaya yardımcı olmuştur. 14. ve 15. yüzyıllarda kavramsal olarak sözlü konuşmanın işaretleri giderek ortadan kaybolmuştur. Sözlü dil, kavramsal yazı dilinin ortaya çıkmasıyla ortadan kaybolmuştur. Günümüzde yazı yazanların yazı biçiminde yeniden düzenlenmesinin zamanı için hangi kültürel, sosyolojik ve geçici koşullara bağlı arka plana sahip olduğu çoğunlukla pek önemsenmemektedir. Arka plan bilgisi yazarın niyetini anlayabilmek için çok büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca imlâ tarzı, yazma aracı gibi “yazının göstergeleri” az dikkat çeker. Daktilo ve bilgisayar gibi aletler konuşma dilinin kayıt altına alınmasını önemli ölçüde kolaylaştırmıştır. Çünkü bunlarla konuşma dili, sözlü ve yazılı olarak kayıt altına alınabilmektedir.
Konuşma dili
Günlük dil veya genel dil olarak da adlandırılan konuşma dili günlük toplumsal ilişkilerde kullanılan standart dil değildir. Konuşma dili bir lehçe olabilir veya konuşma dili standart dil olan yüksek dil ile lehçe arasındaki bir ara durum olarak kabul edilebilir. Özellikle de konuşmacının eğitim durumu, sosyal çevresi gibi sosyolojik ve dini gerçeklikler konuşma dilini etkilemektedir. Konuşma dilsel ifade biçimleri bazen eşanlamlı (sinonim) olarak “halk dilsel” olarak da tanımlanmaktadır. Buradaki halk dilsel ifadesi genel anlamda halk dilini karşılamaktadır.
Konuşma dilinin arka planı
Türkiye çerçevesinden bakıldığında konuşma dili olarak işlev gören standart bir yüksek dil bulunmamaktadır. Türkiye göz önüne alındığında yazı diline en yakın konuşma İstanbul Türkçesi olduğu için en duru konuşma dili olarak İstanbul Türkçesi kabul edilmektedir.
Dilin bölgesel egemenlik ilişkisinin uzun süredir devam eden tarihi çeşitliliği konuşma dilsel tutumlarda güçlü biçimde izlerini bırakmıştır. Standartlaşamamış olan konuşma dili de bâzı tekdüzeliklere mağlup olmaktadır. Bu tekdüzelikler konuşanının diğer konuşanların konumunu belirlemesinde ve onlara uyum sağlamasında ortaya çıkmaktadır.
Konuşma dili üzerine genel bilgiler
Konuşma dili yüksek dil olarak tanımlanabilen İstanbul Türkçesinden, kamusal konuşmadan, tiyatro oyunundan, şiirden farklıdır. Fakat aynı zamanda da popüler olarak görülen yüksek konuşma dilinin bir ara katmanıdır. Bu popüler yüksek konuşma diline günümüzdeki deneme yazıları, gazete makaleleri, radyo ve televizyon dilleri veya televizyon Türkçesi örnek olarak gösterilebilir.
Konuşmacının kendisi bunu normalde konuşma dili olarak adlandırmaz. Örnek olarak eğer uzman olmayan kişiler teknik dil, tıp dili gibi özel ifadeler ile uzmanlık dillerini doğru kullanamazlarsa bu durum geçerli olmaktadır. Konuşma dili ile uzmanlık dilleri arasındaki tutarsızlıklar tekdüze değildirler. Bunlar daha çok duruma ve bağlama göre değişkenlik gösterir. Belirli meslek guruplarına ait kişilerle uzman olmayan kişiler arasındaki farklı değerler yüzünden kesin ve net olarak tanımlanmış farklılıklar bulunmaktadır.
Mesela eğer uzman kişi kesin bir teşhis koymuşsa tıbbî bir bulgu bu uzman bir kişi için “negatif”tir. Hasta kişi bunu duyar ve konuşma dilindeki “negatif” ifadesinden, tespit edilen hastalıktan korkar.
Detaylar
Dilin gelişmesi için geçerli olan dilsel biçim çoğunlukla çıkış maddesidir. Almanya’da Martin Luther’in İncil tercümesi, Birleşik Krallıkta kraliyet ailesinin konuştuğu İngilizce, Fransa’da Paris’te konuşulan konuşma dili, Rusya’da ulusal şair Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in bir eseri ve Türkiye için İstanbul’da konuşulan İstanbul Türkçesi dilin gelişmesine katkı sağlayabilecek örnekler olarak kabul edilebilmektedirler.
Yüksek dil ve konuşma dili
Bir yüksek dilin eğitim, gelişme ve bakım süreci yaşayan konuşma dilinin sürekli bir gözlemine dayanmaktadır. Bu gözlem kültürel kurumlar sayesinde günümüzde birçok ülkede bulunmaktadır. Bu kurumlar bu görevi kendileri üstlenmişlerdir veya devlet tarafından görevlendirilmişlerdir. Ulusal tarihe göre modern ülkelerde yazı dili ve konuşma dili çok farklı biçimde gelişmişlerdir.
Buna göre konuşma dilinin öneminin değerlendirilmesi de farklılık göstermektedir ve yüksek dilin tasarlanması için var olan ilgili kurumların etkisi de aynı durumdadır.
Konuşma dili ve günümüzdeki dil değişimi
Yüksek orandaki değişim hareketliliği, yabancıların diğer ülkelere seyahatleri, kitle iletişimi, elektronik bilgi işlem ve bunlar gibi diğer etmenler günümüzde günlük dilin gelişimini hızlandırmaktadır. Diğer taraftan da televizyonun yerleşik etkileri ve esnek olan lehçe sınırlarının etkileri günlük dilin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bir dilin şeklî tanımlamaları nasıl olsa konuşma diline dayanmaktadır.
Konuşma dilinin etkileri
Özellikle gençlerin dili ve diğer sosyal çevre dilleri yeni neslin konuşma dilini her zaman etkilemektedir. Asıl önemli olan askeri dil, hapishane dili, öğrenci dili, dağcı dili, avcı dili, uzmanlık alanı dili, bölgesel dil, konuşma dili, lehçe ve şiveler gibi özel guruplarda sınırlandırılmış olmasıdır. Günümüzdeki hareketlilik ve araçları şivelerin ve lehçelerin sayısını sürekli olarak azaltmaktadır. Aynı zamanda konuşma dilsel unsurların bölgesel karakteri de ortadan kaybolmaktadır.
Yazı dili ve konuşma dili arasındaki ilişki
Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farklı ilişkiler üç değişik durumda kendini gösterir ve bu üç farklı durumda da yazı dilinin konuşma diline olan bağımlılığı tartışılır.
- Bağımlılık teorisine dayanan bu yaklaşım yazı dilini ikincil dil olarak yani konuşma diline bağlı olarak tanımlar. Bu noktada yazı dili yalnızca konuşma dilinin kayıtlarına hizmet eder. Yazı dili kendi ifade biçiminde daima hayalidir, çünkü yazı dili başka bir iletişim aracına hizmet eder. Asıl olarak yazı dili konuşma biçiminde bulunur.
- Özerk teoriye özgü olan bu yaklaşım, yazı dilini ikincil görev olmaktan kurtardığını ve konuşma diliyle eşit kabul ettiğini ifade eder. Bunun temsilcileri bu görüşü, konuşma ve yazı dilinde dilin iki farklı biçiminin söz konusu olduğunu belirterek savunurlar. Ayrıca yazı dili ile fikir çatışmalarıyla bireylerin anlama kabiliyetinin genişleyeceği görüşündedirler. Bununla beraber bu fikir çatışmasının konuşma dili üzerinde etkileri olabilir.
- Sınırlandırılmış yaklaşım her iki durumu da hesaba katmaktadır ve hem her iki dil biçiminin de kısmi bağımsızlığını, hem de her ikisi arasında oluşan ilişkileri kabul etmektedir.
“3-aşamalı-tez” olarak adlandırılan bu yaklaşım gitgide önem kazanmaktadır. Bu 3 aşama planlama, belli bir üslupla ifade etme ve üzerinde çalışıp düzeltmektir. Bu yaklaşım daima önem kazanmaktadır, çünkü yazı dilinin dilsel formüllerine göre sorunlar ancak düşünsel planlamalar tamamlandıktan sonra ele alınabilir.
Aynı şekilde zihinsel fikir oluşumlarının tam bir cümle yapısında olup olmadığı veya en azından karmaşık bir olup olmadığı güncel olarak tartışılmaktadır, ya da yazı dilinin dil bilgisel formlara hizmet edip etmediği de güncel bir tartışmadır.
İşaret dili
Özellikle dilsiz ve ağır biçimde duyma kaybı olan kimselerin iletişimde kullandıkları kendine özgü, görsel olarak algılanan doğal dil sistemi, işaret dili olarak tanımlanmaktadır. İşaret dili sağır ve dilsizlerce “haptik” anlamı (hareket ve dokunma) el temasıyla algılayarak kullanılıyorsa, buna “taktil” işaret dili denir.
İşaret dili, mimik ve ağzın görünüşüyle mesela sessiz konuşulan sözcüklerle ya da hecelerle bağlantılı olarak ve daha çok vücudun şekliyle oluşan bağlamda her şeyden önce ellerle oluşturulan toplam işaretlerden (el kol hareketleri) meydana gelir.
Tarihçesi
Amerikalı “” 15 yaşındayken 1966 yılında kişisel notları için bir sistem geliştirdi. Bu kişisel sistemi bale koreografilerini not etmek için geliştirmişti. “Valeri Sutton” Danimarka Kraliyet Balesi”nde alıştırma yapmak için 1970’te Danimarka’ya taşındı. Orada Bournville Okulu’nun unutulma tehlikesinde olan koreografilerini kaydetmek için kendi dans notlarından yararlanmıştır. Bu kişisel sistemin 1973”te yayımlanması ve bale öğrenenler için “DanceWriting” Kursu (Bale v.s. öğrenenler için koreografileri not alma kursu), bu not alma tekniğinin Kopenhag Üniversitesi bilim adamları tarafından okunan bir gazete makalesinde 1974 yılında tanınmasını sağlamıştır. İşaret diline yönelik “MovementWriting”in (Hareketlerin yazılması) daha ileri düzeyde çalışılması teşviki, Antropolog Dr. ’den ve Lars von der Lieth’ten gelmiştir. İlk olarak Kuschel, Güney Pasifik Okyanusu’ndaki bir adada yaşayan bâzı sağır ve dilsiz insanların anlaşmak için kullandıkları işaret sistemini filme almıştır. Bu kişilerin konuştukları dili çözümleyebilmek için yazılı bir notlandırmaya ihtiyaç duyulmuştur. Dr. Rolf Kuschel ve “, Sutton’dan bu filmde gösterilen el hareketlerini not etmesini rica etmişlerdir. Bir işaret dilinin sağır ve dilsiz “bulucusunun” hareketleri yardımıyla elde ettiği bu transkripsiyon sağır ve dilsizlerin davranış dilinin modern zamanda ilk defa kayıt altına alınması olarak kabul edilebilir. Yazı sistemi başlangıçtaki “MovementWriting”ten ayrı olarak sürekli gelişmiştir ve işaretleri tanımlayan bir yazının gereksinimlerine uygun hale getirilmiştir. İşiten Danimarkalıların jestleri ve mimikleri de “SignWriting”in (İşaretlerin yazılması) simgeleri yardımıyla von der Lieth tarafından yürütülen araştırma grubunca kayıt altına alınmıştır.
Valerie Sutton 1975 ile 1979 arası Boston Konsevartuarı’nın dans bölümünde çalışmıştır. Bu esnada “New England Sign Language” (Yeni İngiltere İşaret Dili) araştırma grubuyla bir araya geldiğinde kendi “SignWriting” sistemini daha da geliştirmiştir. Duymayan yetişkinler, “National Theater of the Deaf”in (Duymayanların Ulusal Tiyatrosu) oyuncuları ilk kez 1977’de işaretler dili yazısını öğrenmişlerdir. Valerie Sutton 1979”da “National Technical Institute for the Deaf”te (İşitme Engelliler için Ulusal Teknik Enstitüsü) görev almıştır. Bu enstitü işaret dili yazısını resimlerle anlatan “Amerikan İşaret Dili”ni yayımlamıştır.
1982’in sonbaharından itibaren “SignWriter” (işaret yazıları) çeyrek yıllık bir gazetede işaret dili yazıları isimli metinlerle yayımlanmıştır. Düzenli ve periyodik basımlardan faydalanarak hızlı ve kolay bir imlâ için gerekli olanlara yetişebilmek için işaret dili yazsısı basitleştirilmiştir. Bu projeden 1984 yılında vazgeçilmiştir, çünkü bütün işaretler el ile yazılmak zorunda olduğu için masraflar bu çabalardan daha fazla olmuştur. 1986’da “SignWriter”ın bilgisayar programı yazılmış ve yayımlanmıştır.
1980’li yıllardan beri işaret yazısına ilişkin çeşit çeşit kılavuzlar ve sözlükler mevcuttur, hatta el yazısı ve kabartma yazısı da geliştirilmiştir.
İşaret yazısı 1985’ten beri gözlemlenen yazıların yerine yazılmıştır ve 1997’den bu yana İşaret yazısı resmî olarak yukarıdan aşağıya doğru bölümler halinde yazılmaktadır.
Uluslararası işaret dili “Gestuno”
Uluslararası İşaret Dili (“International Sign Language”) olarak da bilinen “Gestuno” 1951’de ilk defa “Dünya İşitme Engelliler Federasyonu”nun (“World Federation of the Deaf”) Dünya çapındaki kongresi çerçevesinde ele alınan yapay bir işaret dilidir. “Gestuno” ismi İtalyancadan gelmektedir. “Gestuno”, “işaretlerden birisi” anlamını taşımaktadır.
1973’te bir komisyon uluslararası bir yapay işaret dili üzerine çalışmalar yapmıştır ve bu yapay işaret dilini standartlaştırmaya çalışmıştır. Birçok ülkede işitme engelliler tarafından anlaşılan işaretler bu komisyonda bir araya getirilmiştir. Ayrıca bu komisyon yaklaşık 1500 işaretten oluşan bir kitap yayınlamıştır. Ancak Gestuno’nun gerçek bir dil gibi somut dil bilgisel kuralları yoktur.
“Gestuno” sayesinde, farklı ülkelerden işitme engelliler bir araya geldiğinde ve kendilerine özgü işaret dilleriyle anlaşamadıklarında kullanılan uluslararası bir işaret dili gelişmiştir. “Gestuno” bugün hâlâ uluslararası işaret dili için bir referans olarak kullanılmaktadır. Birçok işitme engelli insan dört yılda bir düzenlenen duyma engellileri olimpiyatlarında ve “Dünya İşitme Engelliler Federasyonu” (World Federation of the Deaf) gibi birçok uluslararası konferanslarda uluslararası işaret dilini kullanmaktadır.
Sesli dile yönelik bağımsızlık ve tutum
İşaret dilleri bilimsel anlamda kendine özgü ve doğal diller olarak kabul görürler. İşaret dillerini aynı ülkedeki sesli dillerden temelde ayıran kendilerine özgü dil bilgisi yapıları vardır. Bu nedenle işaret dilleri sesli dile kelime kelime aktarılamaz. Sesli dile yönelik göze çarpar bir fark ise; sesli dil birbirini takip eden bilgileri zorunlu bir şekilde ardıl olarak işlerken, işaret dilleri her hareketle birkaç bilgiyi aynı anda iletebilir. Sık sık “inkorporasyon” (kabul etme) olarak adlandırılan bu kavram yeni araştırma birimlerinde bükümden sayılmaktadır ve işaret dilin önemli bir malzemesidir. İşaret dilleri ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Almanca dil alanından Almanca İşaret Dili (DGS) varken Avusturya’da Avusturya İşaret Dili (ÖGS) vardır.
Farklı sesli dillerde olduğu gibi işaret dilleri de kendi aralarında benzerlik gösterir. Uluslararası işaret dili uluslararası organizasyonlarda yavaş yavaş yürürlüğe girmektedir. Oluşum aşamasındaki işaret dili nesnel açılara göre ülkelere özgü farklı el kol hareketlerinin kabul edilen anlaşma sayesinde gelişimini sürdürmektedir.
İşaret dillerini yasal olarak güvence altına alma çabaları geçmişte de vardı ve hâlâ da devam etmektedir. İngilizce ve Māori (Maori, Yeni Zelanda yerlileri ve onların diline verilen isimdir) dilinin yanı sıra Yeni Zelanda işaret dili (NZSL) 2006’dan bu yana Yeni Zelanda’nın resmî dilidir. İsviçre’nin Kanton eyaleti, işaret dilini 27 Şubat 2005’ten beri anayasal olarak kabul etmektedir. Avusturya parlamentosu Federal Anayasa’da işaret dilini tanınmış azınlık dili olarak kabul etmiştir (Madde 8. fıkra 3).
Ağız hareketi
Ağız hareketleri işitme engellilerin ve ağır işitenlerin eğitimi alanlarında söz konusudur. Ağız hareketleri konuşma dilindeki sözcük üretiminde yüzün alt kısmının ve dudakların gerçekleştirdiği görsel olarak algılanabilen davranışlardır. İnsanların kelime üretimi sırasında konuşma araçlarının yanı sıra ağzın dış alanının ve dudakların da her sözcükte belirli bir biçimde görevi söz konusudur. Bu durum küçük kişisel farklılıklarla da olsa birçok insanda daha az veya daha çok benzerlik göstermektedir. Dudak hareketinin bu fark edilebilir örneği prensip olarak konuşma dilinde dudak okumayı mümkün kılmaktadır. Görsel olarak görülebilen ağız hareketi dilin en küçük birimi olan “fonem”e benzetilerek İngilizcede “viseme” olarak tanımlanmaktadır.
Ağız hareketlerinin gerçekleştirilmesi ve durumu öncelikle işitme engellilerin ve ağır işitenlerin eğitimi alanlarında belirli bir dereceye kadar sistematik bir biçimde bilinçlidir. Bu durum anlaşılabilir şekilde canlandırılabilmektedir. Bu alanda dudak okumanın tipik ağız durumlarının ve ağız hareketinin sonuçlarının uygulamalı olarak gösterilmesiyle alıştırma yapılmakta ve dudak okuma eğitilmektedir.
Ağız hareketleri çoğu kez bir sözcüğün bütün şeklini tam olarak yansıtmayabilir, aksine sadece bir kısmını yansıtabilmektedir. Hatta ağız hareketleri özellikle sözcüğün bir kısmını konuşma esnasında tamamıyla kolay anlaşılabilir biçimde ve tipik ağız biçimlerinde yansıtabilmektedir. Özellikle önce gırtlağın konuşma aracı olan veya dilin pozisyonu sayesinde meydana çıkarılan sesler daha az anlaşılabilir olabilir veya hiç okunmayabilir. Bu durumda mesela “baba” ve “mama” sözcüklerinde ağzın hareketi aynı görünmektedir.
Bunun yanı sıra bir sesin ağız hareketi kendisinden sonra söylenecek olan veya kendisinden önce söylenen (eşsöyleyiş) ses yüzünden değişmektedir. İşitme engelliler için eğitim veren okullarda öğretmenler zor sözcüklerin okunmasını kolaylaştırmak için bilinçli olarak ağız hareketini değiştirmektedirler. Bu durum şu şekilde örneklendirebilir: “L” sözcüğünün daha iyi fark edilebilmesi için dil kesici dişin iç kısmına değil de görülebilen biçimde kesici dişin alt kenarına dokundurulmaktadır. Bu davranış sesi görsel olarak sembolize etmek için gerçekleştirilmektedir. Ağız hareketleri işaret diline destek olarak da kullanılmaktadır.
İşaret dili kursları
Bir işaret dilini, duyabilen insanların da öğrenmesi mümkündür. Mesela halk eğitim merkezlerinde ya da işaret dili kurslarında ve uygulama ve kapsam açısından bir yabancı dil öğrenmeyle kıyaslanabilir.
İşaret dili çevirmenleri
İşaret dili çevirmenleri el kol hareketi çevirmenleri değildirler. İşaret dili çevirmenleri duymayan ve duyan kimseler için her iki yönde de tercüme yaparlar. Mesela bu, bir duymayanlar konferansında işaret dilini bilenler ve işaret diline hâkim olmayan duyan kişiler için yapılan tercüme olarak ortaya çıkar. Bir işaret dilinden diğerine ya da sesli bir dilden yerel bir işaret diline (mesela Fransızcadan Almanya veya İsviçre İşaret diline) tercüme yapan çevirmenler vardır. İki işaret dili arasında tercüme yapan çevirmenlerin kendisi çoğunlukla duymayan kişilerdir. [1] 15 Temmuz 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
İşaret dili yazısı
Birçok girişim olmasına karşın işaret dili bugüne kadar günlük kullanım için güvenilir olarak yazıya dökülememiştir. Bilimsel araştırmalar için “not alma sistemleri”, mesela “HamNoSys” (Hamburg Not Alma Sistemi) mevcuttur. Örnek olarak bu sistemler; elin biçimindeki, el duruşundaki, vücut kısmındaki, hareketi yürütmedeki gibi el kol hareketlerinin çözümlenmesiyle ve bunlara uygun düşen temsillerle çalışır. İşaret dili yazısı Osnabrück’teki “Duyma Engellileri İçin Eyalet Eğitim Merkezi”nde uygulanmıştır. Başarılı bir şekilde birinci sınıftan itibaren yürürlüğe konulmuştur. (İşaret dili yazısı: İngilizce; “SignWriting”, ilk olarak “Valeri Sutton” tarafından ve “Sutton-Movement Writing-Sistemlerinin” bir kısmı olarak geliştirilmiştir)
İşaret dili yazısı
İşaret dili yazısı, işaret dilinin dilsel işaretlerinin temsilleri için Kopenhag Üniversitesi’nin vekâletinde 1974’te “Valeri Sutton” tarafından geliştirilmiş bir sistemdir. Daha önceden, Paris’te 19. yüzyılda Fransız “Bebian” ve daha sonra İskoçya asıllı George Hutton, Nova Scotia’da (Kanada) her ikisine de “” denilen bir işaret dili yazısı taslakları üzerinde çalışmalarını tamamlamışlardır.
Duymayanlar için diğer yazı sistemleri de mevcuttur. Mesela Willian C. Stokoe’nun “American Sign Language” (ASL – Amerikan İşaret Dili), Eshkol-Weissman’ın “Israel Sign Language” (İsrail İşaret Dili), “Alman İşaret Dili” (DGS) için “HamNoSys” (Hamburg Not Alma Sistemi) ve Hartmut Teuber’in “SignLettering” fonetik/fonem sistemi günümüzde kullanılmaktadır. İşaret dili yazısı, “MovementWriting” (Hareketlerin yazılması) üst kavramından özetlenen, hareketleri tanımlayan ve “SignWriting”in (İşaretlerin yazılması) yanı sıra “DanceWriting” (Dansların ve koreografilerin not alınmasına yönelik) ile bağlantısı olan yazılar arasından birisidir.
İşaret dili, el kol hareketleri için önemli sayılabilecek el kol hareketlerinin gösterilmesinde el biçimlerinden ve mimiklerden yararlanmaktadır. Hatta kollar, bacaklar ya da omuzlar için kesin tanımlanmış birçok kesin belirli “piktogram” adı verilen işaret sisteminden ve hareketin tanımını gösterecek farklı oklardan, yıldızlardan, dalgalardan v.s. değişik ek sembollerden de yararlanmaktadır. İşaretlerin sistemsel karakterlerinden dolayı yazının tanınması görece olarak kolaydır (“piktogram” ya da “” bir eşyayı, bir objeyi, bir yeri, bir işleyişi, bir kavramı resmetme yoluyla temsil eden sembollerdir)
İşaret dili Almanya’da birkaç yerde, mesela Osnabrück’teki “Duyma Engellileri İçin Eyalet Eğitim Merkezi”nde (Landesbildungszentrum für Hörgeschädigte in Osnabrück) duyma özürlü çocukların ders programına yerleştirilmiştir. Aynı durum Güney Nikaragua’da bir okulda da gerçekleştirilmiştir. [2] 14 Kasım 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Yapısal ve şeklî diller
Diller, bilişim bilimi (informatik) çerçevesinde de ele alınabilir. Biçimsel diller olarak adlandırılan diller dilin matematiksel modelini ifade eder ve bu diller özellikle teorik bilgisayar bilimi içerisinde kendine yer bulur.
Özellikle de hesaplanabilirlik kuramı ve Compilerbau kullanımında yer alır. Birçok bilgisayar program dilleri, özünde hem teorik düşüncelere hem de nesnel düşüncelere dayanır. Programlama dillerine “Java, ALGOL, Fortran, COBOL, BASIC, C, C++, Ada, LISP, Prolog, Perl” örnek verilebilir.
Felsefenin karşılaştırılabilir bir uğraşı da Alman filozof, matematikçi ve mantıkçı ’in projesi olan Orto isimli bir dil programıdır. Bu dil programında anlamlı ve sistemli bir bilimsel dilin oluşturulması amaçlanıyor ama bu durum “sistemli felsefede büyük oranda tartışmalı” durumda.
Dil değişimleri
Dil değişimi veya dil dinamizmi bir dilin değişim veya gelişme sürecini belirtir ve dil değişimi ile sosyolinguistikin araştırma alanına girer. Kıyaslama (analoji), başka bir dilden alıntı ve dilde seslerin değişimi kuralı, dil değişiminin asıl itici gücü olarak kabul edilir.
Yapısalcılık bakış açısında, dil değişimi başlığı altında eşzamanlı bir dil aşamasının unsurunun tarihî, yani artzamanlı ya da eşzamanlı iki dil aşamasının birbirleri arasındaki ilişkileri anlaşılmaktadır.
Nicel dil biliminin bakış açısından ise dil değişim sürecinin zaman içerisindeki seyrinde özellikle dil değişiminin iki bakış açısı önemlidir. Bunlar; dil değişim kuralları ve Piotrowski kurallarıdır. Ayrıca dil değişimine yol açan ve dil değişimini kontrol eden birçok sebebin etkisi de önemlidir.
Diller zamanla değişime uğrarlar veya tamamen yok olurlar. Sözcük yazılışlarında, okunuşlarında ya da yazım kurallarında oluşan yavaş ve küçük yenilikler birikerek ve büyüyerek bu değişimleri oluşturur. Bir dili konuşan ya da kullanan insanlar yeterince uzun bir süre fiziksel ya da kültürel olarak ayrı yaşarlarsa dilleri farklılaşmaya başlar. Bir dili belirgin farklılıklarla konuşan iki insan, birbirlerini anlayabiliyorlarsa ayrı lehçeleri, birbirlerini anlayamıyorlarsa ayrı dilleri konuşuyor olarak kabul edilirler. Dillerin birbiriyle ilişkili olup olmadıklarını anlamakta kullanılan göstergelerden biri de benzer anlamalar taşıyan, benzer yapılı sözcüklerdir. Bu şekilde doğal olarak gelişmiş dillerin dışında, yapay olarak geliştirilmiş diller de vardır. Yapay dillere Esperanto ve örnek verilebilir.
Türkçe zaman içinde aşağıdaki gibi şekillenmiş ve değişmiştir:
- Altay dil ailesi
- Türk dil ailesi
- Güney Dilleri[]
- Balkan Gagavuzcası (Türkiye, Avrupa) []
- Gagavuzca (Moldova) []
- Horasan Türkçesi (İran) []
- Türkiye Türkçesi (Türkiye, Avrupa, Kuzey Amerika) []
- Güney Dilleri[]
- Türk dil ailesi
Dil değişiminin nedenleri
Alman dil bilimci “Peter von Polenz”, aşağıdaki durumları dil değişiminin nedenleri olarak adlandırmıştır.
- Ekonomi: Ekonomi alanında meydana gelen değişikliklerdir, çünkü konuşmacı veya yazar zaman tasarrufu ve rahatlık nedenleri yüzünden kısaltılmış bir dil kullanır. Günümüz edebiyatında “ekonomi” kavramı bağlam içerisinde bir talebin-kullanmanın-analizin sonucu olarak anlaşılır. O halde belirli bir amaca ulaşmak için “kendimi nasıl ifade edebilirim” sorusu akla gelir.
- Yenileşim (İnovasyon): Yenilik durumlarında ortaya çıkan değişiklerdir, çünkü yaratıcı ve konformist olmayan faaliyetler için dilin yerleşik yapıları yeterince uygun değildir ve bu yapıların gelişmeye muhtaç olduğu görülür. Yeniliklerin oluşmasındaki ve yayılmasındaki önemli güçler ayrıca şu prensiplerdir; “göze batmak için başkaları gibi konuşma” ve “onlara dâhil olmak için başkaları gibi konuş”.
- Değişim: Dil kullanıcıları dilin kullanım aracının seçiminde esnektirler. Bu esneklik iletişimsel koşullara ve amaçlara göredir.
- Dilsel evrim: Dil kullanımı ve bu dil kullanımının etkisi toplumsal güçler aracılığıyla dil değişimini etkiler.
Aynı zamanda dilin gelişimi biyolojide de geçerli kurallarla takip edilir.
Özel uzmanlık alanı dili
Uzmanlık alanı dillerinde uzmanlık alanı kelimeleri yeniden düzenlenir. Bu durum şu şekilde açıklanabilir; mesela bilgisayar sözcüğü yerine “PC” (Personal Computer - Kişisel bilgisayar) sözcüğü kullanılır veya elektrik alanında “gerilim” sözcüğü yerine birçok durumda “voltaj” sözcüğünün kullanıldığı görülür. Bu değişiklikler daha kesin bir ifadeye ulaşmak için ortaya çıkar, ama kimi durumlarda da anlaşılmayı zorlaştırabilir. Aynı zamanda yeni eşsesli sözcükler ortaya çıkabilir; örnek olarak “gerilim” sözcüğü Türkiye’de “gerginlik, tansiyon” anlamını da karşılamaktadır. Halk dilinde bu ve bunun gibi sözcükler hem alan dışı anlamlarıyla hem de teknik anlamlarıyla kullanılabilmektedir.
Dil değişimine örnekler
Dil değişimi konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bu farklı görüşlerden kimileri şunlardır:
Görünmez el teorisi
Bu teoriye göre dil değişimi görünmez bir elin etkisinin bir sonucu olarak kabul edilir. Bu teorinin en önemli temsilcisi Düsseldorf Üniversitesi () profesörlerinden Rudi Keller’dir. Bu teoride dil değişimi ne doğal bir olgu ne de insan eliyle gerçekleştirilen bir durum olarak anlaşılır, aksine bu teoride dil değişimi bireylerin kişisel eylemlerinden istem dışı ve plansız bir durum olarak ortaya çıktığı anlaşılır. Koordinasyonsuz bir davranış koordineli bir yapının bütünsel olmayan bir koordinasyona neden olur. Kendiliğinden oluşan bir düzen olarak dil ayrıca bu görünmez elin etkisinin bir sonucudur. ’e göre dil, 3. türün bir olgusudur (görünmez elin), yani ne insan tarafından oluşturulmuştur ne de doğal bir olgudur; bunların tam aksine dil, bireysel ve uluslararası eylemlerin çeşitliliğinin nedensel bir sonucudur. Dil değişimi ayrıntılı olarak dilin gereksinimi doğrultusunda kendiliğinden oluşur. Dil değişiminin özel bir durumu anlam değişimidir. Rudi Keller’e göre dilin kullanım kurallarının değişmesi ile sözcüklerin anlamları değişir, çünkü Ludwig Wittgenstein’a göre bir sözcüğün anlamı bir dil sistemi içerisindeki düzenli kullanımına bağlıdır. Bu teoriye göre dil değişimi esnasında dil kullanıcıları görünmez elin etkisi ile bir sözcüğün kullanım kurallarını değiştirir, böylece dil kullanıcıları daha sık kullanılan bir anlam üretirler ve bu anlam, dil toplumu içerisinde zamanla yeniden öğrenilir. Biçimsel değişim genellikle kuralların bozulması ve anlam değişimi aracılığıyla oluşur, ayrıca şeklî değişim görünmez elin etkisi altında kurallara uygun özel dil kullanımı sayesinde anlam belirlemesi olarak ortaya çıkar. Kaynak 19 Kasım 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Dil değişiminde tercih modeli
Dil değişimi bir dil sisteminde kesin bir dereceye kadar tahmin edilebilir, çünkü dil değişim süreçleri özellikle belirli öğelerle ilgilenir. Bu yüzden düzensizlikler genellikle bozulmaya eğilim gösterir. Düzensizliklerden kaynaklanan yeni oluşum diğer alanların düzenlemelerinin yan ürünleri olarak ortaya çıkar.
Dil değişiminde dil bilgisel model
Dil değişimi düzenlenmiş olarak görülebilir, çünkü genel anlamda sözcük birimleri dil bilgisel unsurlardır. Diğer taraftan biçim birimlerin sözcük birimlerine gelişimi çok azdır, hatta hesaba katılmamaktadır.
Dil değişiminde sosyolinguistik modeli
Dil değişimi sosyal etkenlere bağlıdır; bu etkenler yüksek bir itibara sahip olan biçimler ve yapılardır. Bu biçimler ve yapılar dil değişiminde kendilerini göstermeye eğilimlidir.
Dil değişiminde fonksiyon modeli (Köhlers Regelkreis)
Dil bilimsel ortak çalışma, dil kullanıcılarının veya dinleyicilerin kendi dillerinde oluşturdukları ihtiyaçların etkisini örneklendirmeyi ve dilin biçimi üzerine sonuçlarını matematiksel olarak örneklendirmeyi mümkün kılar. Bu model böyle gereksinimleri bütünüyle bir sıra olarak öngörür ve diğerlerinden daha açıktır. Mesela ekonomi gereksinimlerinin yanı sıra kavramlar kesin olarak tanımlanabilirse belirlemeye göre gereksinimler de hesaplanabilir.
Bir başka dilden ödünç alma
Dilsel olarak ödünç alma, sözcük oluşturma ve anlam değişiminin yanı sıra kelime oluşturmanın temel yöntemlerinden biridir ve bu ad bilimin bir konusudur.
Ayrıca ödünç alma dil değişiminin önemli etkenlerine bir örnektir. Dilsel ödünç alma durumu kelimesel, anlamsal ve sözdizimsel ödünç almadan farklıdır.
Kelimesel ödünç alma durumunda bir kelime gövdesi, anlamıyla birlikte veya anlamının bir kısmıyla birlikte iletişim dilinden (donör dil) alınarak ödünç alan dile aktarılır ve bu dilde ödünç alınan sözcük gövdesi dar anlamda ödünç alınmış bir sözcük veya yabancı bir sözcük oluşturur. Bu ödünç sözcük oluşturmada alıcı dilin fiil çekimine, telaffuz alışkanlıklarına ve yazma alışkanlıklarına uyum göz önünde bulundurulur. Yabancı bir sözcük oluşumunda ise alıcı dilin fiil çekimine, telaffuz alışkanlıklarına ve yazma alışkanlıklarına uyum ya hiç dikkate alınmaz ya da çok az uyuma dikkat edilir.
Anlamsal ödünç almada ödünç alan dilde var olan bir sözcüğe sadece anlamın yeni bir anlam olarak veya önceki anlamına ek bir anlam olarak aktarılmasıdır; ya da ödünç alan dilin dilsel araçları ile bu anlamın geri verilmesinin oluşturulmasıdır. Görünüş olarak ödünç alma özel bir durumu oluşturur. Bu ödünç almada, iletişim dilinin öğelerinden veya ödünç alan dilde zaten var olan yabancı sözcüklerden alınan bir sözcük ödünç alan dilde yeniden yapılandırılır, bu yeniden yapılandırılan biçim veya anlam iletişim dilinde henüz yoktur.
Kelimesel olarak ödünç almalar dar anlamda ödünç sözcükler ve yabancı sözcüklerdir. Görünüş olarak ödünç alma gibi anlamsal olarak ödünç almalar ise çoğunlukla geniş anlamda ödünç sözcükler olarak kabul edilir. Hem kelimesel ödünç alma hem de anlamsal ödünç alma ödünç sözcükler başlığı altında ele alınır.
Sözdizimsel ödünç alma ise herhangi bir dilin, bir iletişim dilinin belirli sözdizimsel yapılarını çok sık kullanmasının etkisi sonucunda ortaya çıkar veya bir dil yeni sözdizimsel yapı olasılıkları oluşturduğunda sözdizimsel ödünç alma gerçekleşir.
Kalıt sözcük
Kalıt sözcük bir dilin önceki evrelerinde var olan bir sözcükten türeyen bir sözcük için kullanılan tanımdır. Etimoloji (köken bilimi) bir dilin söz varlığının zamansal gelişimini ve kökenini aydınlatmaya çalışır. Kalıt sözcükler dilin kaynağına dair açıklayıcı bilgiler verirler. Kalıt sözcükler paralel bir dilden alınan alıntı sözcüklerden ayırt edilmelidir.
Somut bir örnekle açıklamak gerekirse, çağdaş Alman dili; Ortaçağ Almancası, eski yüksek Almanca gibi yazılı olarak da aktarılmış birçok ortaçağ dilinin kökenine kadar inme olanağı sunar. Mesela; kökeni o zamanki dillerde olan çağdaş sözcükler kalıt sözcükler olarak karşımıza çıkar. Biraz daha geriye bakıldığında; Alman dilinin, doğrudan kullanılmayan Hint-Avrupa dilinden ortaya çıktığı ve Alman dilinin bu Hint-Avrupa dilinden birçok kalıt sözcük aldığı görülür. Alman dilindeki kalıt sözcüklere örnekler: “Sonne” (Güneş), “Vater” (Baba), “Nase” (Burun) ve geçmiş zamanlarında kökteki ünlüsü değişmiş tüm sözcüklerdir.
Dil yozlaşması
Dil yozlaşması kavramı dil eleştirisinden ortaya çıkmıştır ve bu dil yozlaşması zaman içerisinde korunmaya değer görülen köken özelliklerinin değişmesi yoluyla dillerin kaybolması korkusu olarak adlandırılır. Bu duruma örnek olarak; dil bilgisindeki, temel kelime hazinesindeki, genel anlaşılırlıktaki veya ifade gücündeki çeşitlilik verilebilir. Dil kayması olarak dil yozlaşması en kötü durumda dil ölümüne yol açabilir.
Dil yozlaşmasının nedenleri
Dil yozlaşmasının nedenleri aşağıdakiler olabilir:
- Bir dil muhtemelen o dile hâkim anadil kullanıcıları tarafından kullanılmaz. Bunun yerine dil, o dile daha az hâkim kimselerce konuşulur ve böylelikle dile gereken önem verilmez, dilin toplam gelişimini, mesela dilin günlük kullanımını yansıtan bir ölçü de budur.
- Diğer taraftan bir dil diğer dillerin etkisi altında kalarak yozlaşabilir. Bu durumda dil, asıl köklerini kaybeder ve dilin kökeni kendi içindeki etkilerle olduğu kadar diğer dilden gelen etkilerle karışık bir köke dönüşür.
- Başlıca bir neden de medyanın her zaman eleştirilen etkisidir, her şeyden önce televizyon ve radyoların etkileridir. Yan cümlelerdeki bağlaçların sözde yanlış kullanımı, kaba, ahlaksızca kullanılan jargonlar, gereksiz yere İngilizce sözcükler kullanmak gibi dil bilgisi yanlışlıkları sunucuların konuşmalarını etkisi altına alır ve böylelikle dinleyicilerin dil kullanımı da değişir.
- Diğer taraftan da kimi dil eleştirmenleri dil yozlaşmasını “küreselleşme sürecinin ve kültürel çeşitliliğin bir parçası” olarak kabul etmektedir.
Dil biliminin bu konsepte uygun eleştirisi
“Dil yozlaşması” kültür eleştirisinin kullanılan önemli bir kavramıdır. Schopenhauer, Friedrich Nietzsche, Adorno, Martin Heidegger ve diğer birçok yazar ve filozofun, hakkında farklı kökenler işaret ettiği bu kavram “kültürel yozlaşma” konseptinin içerisinde yer alır.
“Dil yozlaşması” kavramı bugünkü dil biliminine göre çoğunlukla kabul görmez, çünkü bu kavramın bilimsel olmayan birçok ön şarttan yola çıktığı açıktır:
- Genellikle sadece yüzeysel olgular ele alınır, mesela alıntı sözcükler de veya ve cümle yapısındaki değişiklikler de söz konusudur. Sözü edilen bu durumlar okulda gösterilen “sistem dil bilgisinin” asıl noktalarıdır. Analitik dil yapısının kolayca özü anlaşılabilen, hatta kolayca oluşturulabilen durumu, dilin kurallara uygunluğunu, doğru ve güzel kullanılmasını amaçlayan çalışmalarca "daha ilkel" olarak tanımlanmaktadır; ancak bu, temelde yatan derin olgular olarak kalmıştır, çünkü bir sahip olma tutumunun tanımı önceden olduğu gibi başarılı bir şekilde ifade edilmiştir (yalnızca araçlar değişim göstermiştir).
- Dili özenli kullananların bakış açısına göre ilgili dil öylesine yüksek bir kaliteye ulaşmıştır ki her değişiklik kaçınılmaz bir şekilde dilde kötüleşmeye neden olmuştur. Fakat bununla beraber dilin tarihîliği şüpheli görülür olmuştur. Tüm diller değişir, hem de sürekli olarak, çünkü dil, konuşan toplumlarca sürekli değişen ortama uydurulmaktadır.
- Dilin kendi köklerinden uzaklaşma korkusu dilin ilk evresinde “arı”, "bozulmamış” dillerin var olmasından ileri gelmektedir. Bu görüş, her dilin ilk zamandan beri diğer dillerle sürekli ilişki içinde olduğunu görmezlikten gelmektedir. Buna göre “arı” diller yabancı etkilere maruz kalmaz. Her dil farklı zamanlarda farklı ilişkilerle farklı yakınlıkta ortaya çıkan bir “karma dil”dir. Dili kendi “köklerinden” uzaklaştıran ilk değişiklikler muhakkak vardır, ama çağdaş dil durumunu inceleyen bir eleştirmenin bunlardan haberi yoktur. Bir dilin komşu dillerle ve “Dünya' dilleri” olarak adlandırılan uluslararası etkili dillerle yoğun bir alışveriş içerisinde olup olmadığı ve bunun nasıl gerçekleştiği; bu değişiklikleri göğüsleyen konuşucu kitlelerin açıklığının ve hareketliliğinin bir göstergesidir. Bu değişiklikler gerçekleşirken birçok durumda uzun ilişkiler sonunda en başta “ödünç alınan” söz varlığıyla birlikte dil varlığının sesçe ve anlamlı “kaynaşması” ortaya çıkar (örnek: Almanca; “Konzept” Türkçe; “Konsept”). Yine söz varlığının anlama uygun tercümesi yeni, sesçe uyumlu, kulakla uyumlu-anlamlı, herkes tarafından anlaşılır bir sözcük haline gelir (örnek: İngilizce; “to announce” Türkçe; “Anons etmek”). Ya da söz varlığı yabancı dildeki yapının tıpatıp benzeri olarak kalır (İngilizce; “Bravo” Türkçe; “Bravo”).
- Yabancı etki sadece dilsel alanda etkisini göstermez, bunun yanı sıra yabancı etkisi kültür ve toplum gerçekliğiyle sıkı sıkıya bağlı olduğu ve bunlarla iç içe geçmiş olduğu için "dil yozlaşması" konusu genellikle kültür ve toplum eleştirisiyle aynıdır.
- Bununla birlikte (dil) eleştirmenlerin(in) ortaya çıkan genel hoşnutsuzluğu reddedici, yani yeni gelişmelere karşı çıkmada ve herhangi bir ilk "standardın" savunulmasında hedef olarak ortaya çıkmaktadır. Oldukça zor olan dile özen gösterme cesareti, diğer dilleri aralıksız kendisine çeken her dönemde önceden kestirilemeyen, yeni biçimli olanaklar, en iyi kavramların ve düşüncelerin yaratıcı bir şekilde türetilmesini, hatta "yabancı sözcüklerin" iyi anlamda kullanılmasını zora sokmuştur.
Dil ölümü
Bir dili anadil olarak konuşan hiç kimse kalmadığı zaman dil ölümü söz konusu olmaktadır. Bu andan itibaren bir dilin içinde zamanla oluşan normal gelişimler ve değişiklikler ölü dilde görülmez; ölü dil değişmez ve hareketsiz, durağan olur.
Bir dilin ölü dil olarak görülmesi, bu dili anlayacak konumda kimsenin olmadığı anlamına gelmez. Ölü bir dil iyi bir şekilde belgelenebilir, yabancı dil olarak öğretilebilir ve hatta olası belli durumlarda sözlü ya da yazılı olarak kullanılabilir. Mesela Latince, anadil olarak kimse konuşmadığı için ölü bir dildir. Yine de yabancı dil olarak öğrendikleri için Latince anlayan bir sürü kimse vardır. Belli fonolojik (Sesbilimsel) kısıtlamalarla ölü bir dili yeniden canlandırmak mümkündür. Mesela Kernevekçe (Güneybatı İngiltere'de Cornwall kontluğunda konuşulan bir Kelt dilidir) ya da İbranicenin yok olmasından 2000 yıl sonra İsrail’in resmî dili olan İvrit (Çağdaş İbranice) gibi. Bilim insanları Dünya genelinde yaşayan 6000 dilin bu yüzyılda yaklaşık yüzde 90’ının yok olacağını kabul etmektedir. Son 30 yılda sadece Kuzey Amerika’da 51 dil yok olmuştur.
Dil ölümünün nedenleri
Bir dil çocuklar tarafından anadil olarak öğrenilmiyorsa yok olma tehdidi altındadır. Diller, dil kayması yoluyla ölü dillere dönüşür. Bir dildeki yavaş değişimler bir veya birçok yeni dilin doğmasını ve köken dilin ölü dillere dönüşmesini sağlar.
Bu noktada dil ölümünün iki biçimi birbirinden ayırt edilmelidir:
- Birincisi, kendi içinde oluşan dil biçimleri varlığını sürdürürken konuşulan bir dilin yok olmasıdır. Romen dilleri içinde varlığını sürdüren Latince buna örnek gösterilebilir.
- İkincisi de; kendi içinde oluşan dil biçimlerinin de varlıklarını sürdürmediği, konuşulan bir dilin yok olmasıdır. Mesela “Kıpti” dilidir.
Ayrıca aşağıdakiler arasında da ayrım yapılması gerekmektedir:
- Çoğunlukla uzun bir süreçte meydana gelen ve dil ölümünü bilinçli şekilde teşvik eden kriterler olmaksızın meydana gelen “doğal“ bir dil ölümü söz konusudur. Bu durum, ilk çağda yerini Latinceye bırakmış olan bir sürü dilin ölümdeki durum olabilir, çünkü antik çağlarda bilinçli bir dil politikası henüz yoktu.
- Bir dizi siyasî önlemler yoluyla desteklenen dil ölümü söz konusudur. Dil ölümü için kesin sonuç sağlayan ya da sağlamış bu önlemler durumlarında bâzı yazarlar “Linguizid”den (dili öldürme) söz eder.
Bir dil 50 yaşın üzerinde ve 25 ve 50 yaşları arasındaki yaş grubunda “yarı konuşuculara” sahipse, fakat 25 yaşın altındaki yaş grubunda bu dili konuşan hiç kimse yoksa, o zaman bu dil, ebeveynlerden çocuklara aktarımın mümkün olmayacağı için yarı ölü (“moribund”) sayılır. Üst yaşlardan binlerce, hatta yüz binlerce konuşanı olsa dahi dilin yok olması ancak tüm güçlerin seferberliğiyle ve bu çabanın genel desteğiyle engellenebilir. Birçok durumda doğal bir dil ölümünün ya da bir “Linguizid”in (dili öldürme) ne ölçüde gerçekleşeceğini belirlemek zordur. Dil ölümünde politik önlemlerin kesin sonuç veren rol oynadığı diller Havai dili ve yarı ölü Bretonca’dır (Bretonca, Hint-Avrupa dil ailesinin Kelt koluna ait dildir. Fransa'nin Breton bölgesi'nin resmî dilidir).
Dil ölümünün sonuçları ve dil ölümü için önlemler
Dillerin ortadan kaybolmasının geniş kapsamlı sonuçları olabilir:
- Her bir dil konuşanı, özel yaşamında ve toplumsal hayatındaki birçok durumda kendini kendi dillerinde yeterli düzeyde ifade edemez. Bununla birlikte her bir dil konuşanı, kültürel ve tarihi kimliğinin bir parçasını kaybeder.
- Dünya'yla ilgili kavramların ve görüşün bir dilde özel var olan tasarıları yok olabilir.
- Her dil kendine özgü bir “ses varlığı” ve bununla birlikte kaybolup gidebilecek bir kültürel miras değeri taşır.
Özel bir dil için dil politikası ya da diller politikası (mesela bir devletteki birçok dil için) yardımıyla dillerin canlı kalmasına çalışılmaktadır. Bu tür önlemlerin başarısı mevcut dil konuşanı sayısının fazlalığına, politik etkilerine, finansal olanaklarına ve dil ölümünün evresine bağlıdır.
Dil ve düşünce
Düşüncenin iletişimsel aracı olarak dil
Özellikle teknik teoriler başta olmak üzere birçok iletişim aracı teorisi dili iletişim aracı olarak ifade etmez, aksine dili iletişimsel bir araç olarak ele alır. Bu durum şu anlama gelmektedir; dil gerçek iletişim araçları için tarafsız bir mümkün olma durumudur. Dil, böyle görüşlerin sadece uygun davranışlara hizmet eder veya dil, tasarılar ve kavramlar gibi zihinsel varlıkların iletimine yardımcı olur. Bu tasarı ve kavram gibi zihinsel durumlar dilden bağımsız düşünülemez. İşte bu yüzden temsil aracı olarak ele alınır.
Dil bilimci Wilhelm von Humboldt’un dil teorisinde şüphesiz bir iletişim aracı görüşü dile getirilmiştir. Bu görüşün temel söylevi, düşünsel sürecin ancak iletişimsellik aracılığıyla mümkün olabileceğini dile getirir. Bu durum insanların düşünce tarzının ancak içinde bulundukları çevredeki göstergelerin harekete geçeceği süreç aracılığıyla mümkün kılınabileceği anlamına gelmektedir. Bu göstergeler, hem Dünya bilincini hem de benlik bilincini oluşturan göstergelerdir. Burada dil, sınırları belirleyen bir rol üstlenir. Ayrıca dilin iletişim aracı olarak tanımlanması insanların bilincini araçsal boyutta (medial) etkilemiştir. Bu yüzden yeni iletişim araçlarının insanlar üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu konusunda fikir yürütmek daima dile bağlı olmalıdır. Yeni iletişim araçlarının etkinliği ve etkileme gücü dilsel iletişim araçlarının yapısal olarak oluşturuluşuna bağlı olmalıdır.
Dil ve politik güç
Bu varsayımın, iktidar yapıları bağlamında dili politik olarak kullandığı birçok defa denenmiştir. “Siyaseten doğruluk” ifadelerinin talebi mesela cinsiyetçi bir dil kullanan veya cinsiyetçi düşüncelere eğilim gösterenlere zaman zaman temel oluşturur. Dil iyileştirmeleri sayesinde gerçekten bir bilinç değişikliği gerçekleşmekte mi yoksa bunun güncel politik amaçlara ulaşmak için mi olduğu halen tartışmalıdır. Dil iyileştirmeleri büyük olasılıkla genel bilinç değişimi sürecinde belirleyici ve pekiştirici bir etkiye sahip olabilir. Diğer taraftan da dilin, belirli iktidar yapılarını yıldırmak ve eline geçirmek için kullanıldığı da unutulmamalı. Bu duruma mobbing (Latincede; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek), ajanlık ve küçük düşürme örnek gösterilebilir. Sözlü iletişimdeki baskı mekanizmaları beş otorite tekniğini dışarıda bırakır. Var olan dil düzenlemelerindeki bunun gibi etkilerin uyarısı, böyle bir bağlamın sorunsallaştırılmasına olanak sağlar.
Cinsiyetle gibi pratik olarak bütün kültürlerde birer tabu olarak kabul gören alanlardaki sözcüklerin birçok dilde nesilden nesle çok az aktarıldığı, tarihi dil bilimi çalışmalarıyla tespit edilmiştir. Böyle nesiller çok yakın zamanda aynı geleceğe maruz kalacaklardır. Yazı dilinde de bu durum genel dil değişiminde olduğu gibi aynıdır, ama sadece süreç daha yavaştır.
Halkın dil ve düşünce üzerindeki etkisi aracılığıyla bunu uygulamaya dönük çabaya, 1949 yılında yayımlanan ’in “1984” romanı edebiyattan bilinen bir örnektir. (Gerçek ismi Eric Arthur Blair olan George Orwell 25 Haziran 1903’te doğmuştur ve 21 Ocak 1950’de ölmüştür. George Orwell İngiliz edebiyatının 20. yüzyılda yetiştirdiği önemli yazarlardan birisidir. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört isimli romanı ve bu romanda oluşturduğu “Big Brother” – “Büyük Birader” kavramı ile ünlüdür. Bu yapıtta hayali bir totaliter yönetim şekli anlatılmaktadır. Bu yönetim biçimi halkın iletişimini ve düşüncesini dar ve kontrolü altındaki bir yola getirmek için “yeni konuşma” adındaki yapay dili kullanır.
Diğer bir edebî örnek de Sapir-Whorf Hipotezi'nin bulunduğu Jack Vance’e ait “Pao’nun savaş dilleri” isimli eseridir. Yenilmiş bir yeryüzünü kontrol edebilmek için halkı esnaf, çiftçi, asker ve bilim adamı diye sınıflandırılan yeryüzünde sadece onlar için oluşturulmuş dili öğrenmelerine ve bu dili konuşmalarına izin verilecektir. (Sapir-Whorf Hipotezi dil bilimininde, insan düşüncesinin yerel dillerden çok yoğun bir şekilde etkilendiğini gösteren bir çalışmadır. Buna göre, her insanın kendi dilinde belirli bir düşünce yapısı vardır ve bu insan başka bir insanın dilini hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamaz. Bu tartışmalara yol açan varsayım, ünlü dil bilimci Whorf tarafından oluşturulmuş, diğer bir dil bilimci Sapir tarafından da ortaya konulmuştur ve ikisinin tezi olarak sunulmuştur.
Dil ve hayvanlar
Hayvan dili
İnsanların bebeklik dönemlerinin ilk yaşlarında gırtlağı (larinks veya larenks) derinleşir. Sadece çok az hayvanda bu durum benzer olabilir ve daha sonra sesler insanlarda olduğu gibi oluşur. Kimi durumlarda da insanların dilsel ifadelerini de taklit edebilirler; mesela papağan, fok, yunus gibi.
Hayvanlar belirlenmiş bir işaret sistemini bilirler. Bu duruma, arı dili veya hatta dans dili olarak da adlandırılan sallanarak dans eder gibi uçan arıların işaret sistemi örnek gösterilebilir. O halde; düşünülen, gerçekten içgüdüsel olarak düzenlenmiş işaret davranışının gerektiği takdirde insan diline ne derece benzerlik oluşturup oluşturmadığı sorgulanmalıdır. Kuşların, yunusların veya primatların (memeliler sınıfından maymun ve benzeri hayvanları içerir) insan fonetiğine benzer bir dili veya tamamen aynı bir dili bilip bilmediği ve hatta bu dilin yardımıyla karşılıklı haberleşip haberleşmedikleri tartışılmaktadır. Burada görünüşe göre sadece gönderen ve alıcı arasındaki düzenlenmiş ve tek taraflı işaret yolu söz konusudur. Bu duruma örnek olarak, hayvan sahiplerinin hayvanın terbiyesi sırasında köpeklerden yararlanması gösterilebilir.
Bilindiği gibi biz insanlar tarafından bilinen dil bunun aksine 3 sınıfa ayrılır: Birinci sınıflandırmada anlam ayıran, yani kendi başlarına anlamları olmayan sesler bulunur. İkinci sınıflandırmayı ise anlam taşıyan birimler veya anlam taşıyan morfemler (biçim birimleri) oluşturur. Üçüncü sınıflandırmada sözcük biçimlerinden, sözcük öbeklerinden (ifadelerden, deyimlerden) ve cümlelerden oluşur. Eğer bir hayvan yirmi ses oluşturabiliyorsa bu hayvan ses bakımından potansiyel olarak yirmi farklı işaret oluşturabiliyor demektir. Bunun tersine insan dili seslerin ve ses dizimlerinin çok farklı değişkenliği sayesinde kendini belli eder. Bunun için Wilhelm von Humboldt”un daha önceden belirttiği gibi sınırsız birleşim (kombinasyon) olasılıkları bulunmaktadır. Wilhelm von Humboldt”un atıfta bulunduğu bu birleşimlerle insanların daha önceden hiç duymadıkları şeyleri de anlayabilecekleri veya ifade edebilecekleri de anlaşılmış oldu. Ayrıca bunun o kadar kolay öğrenilemeyeceği ve bu yüzden de ancak taklit edilebileceği ortaya konuldu.
Kaynakça
- ^ Ergin, Prof. Dr. Muharrem (2008). Türk Dil Bilgisi. İstanbul: Bayrak Basım. s. 3.
- ^ İmer, Kâmile; Kocaman, Ahmet; Özsoy, A. Sumru (2013). Dilbilim Sözlüğü. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi. s. 87. ISBN .
- ^ . 16 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2010.
- ^ Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Atatürk Döneminde Türkçe ve Türk Dil Kurumu 24 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi
- ^ Dil ve Düşünce 14 Ağustos 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde . Edebiyat Ekibi
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta Dil ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır. |
- Dünya'daki dil aileleri listesi ve çeşitli bağlantılar7 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Altay Dil Ailesi 4 Haziran 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Dil Tanımları, Mustafa Altun 1 Kasım 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- Dil Kursları 13 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Dil insanlar arasinda anlasmayi ve iletisimi saglayan dogal bir arac kendisine ozgu kurallari olan ve ancak bu kurallar icerisinde gelisen canli bir varlik cok boyutlu kavramlar butunu temeli tarihin bilinmeyen donemlerinde atilmis bir gizli anlasmalar duzeni seslerden orulmus toplumsal bir kurum ve yapidir Civi yazisi bilinen ilk yazi bicimlerinden biridir Dilin yaziya gecirilmesinde onemli olan bu yazi bicimlerinin tarihinden binlerce yil oncesinde bile dillerin konusuldugu kabul edilmektedir Dil birbirleriyle yakin iliskili iki farkli tanimin kullanimini belirtir Tekil anlamda dil genel bir olgudur ve Almanca veya Cince gibi somut bir dili ifade eder Ayni zamanda yapay sekilde olusturulmus kavramsal dizgelere mantik dili vb ve konusma ve yazma eyleminin kesitlerine de dil denir yazi dili bilim dili vb Dil iki farkli gorus acisi altinda tanimlanabilir Insanlar arasindaki anlasmayi saglayan bir arac olarak tanimlanabilir Bu baglamda dil sozcuklerden olusan yani vucut dili gibi sozlu olmayan iletisim bicimlerinin yani sira insanlarin en etkili iletisim sekli olan sozlu iletisimi tanimlar Dil ses dalgalari araciligiyla akustik olarak ve sozcukler araciligiyla veya isaret dilinde oldugu gibi isaretler araciligiyla gorsel olarak aktarilir Ayrica dokunma vasitasiyla dokunsal isaretlerle veya normlar araciligiyla aktarilir Birbirlerini gormeyen ve duymayan insanlar arasinda yazi ile bir iletisim mumkundur Yazi dili ile kiyaslayiniz Konusma dilinin ve yazi dilinin tanimlari Dil anlambilimsel bilgiler iceren bir soz varligina sahiptir ve dilin sozcuklerin birbirleriyle iliski kurmasini saglayan bir dil bilgisi yapisi vardir Bir dilin en kucuk parcasi sozcuk jest veya seslenmedir Konusmacida olan hemen hemen ayni bilginin dinleyicide de olduguna guvenilirse etkili bir iletisim saglanmis olur Bu bakimdan sozcukler bilincli olarak secilmis sembollerdir ve ayni sekilde istence bagli dusuncelerdir Ornek olarak Edward Sapir in dil tanimi su sekildedir 1921 Dil duygularin dusuncelerin ve isteklerin serbestce olusturulmus semboller sistemi araciligiyla aktarilmasi icin ayricalikli olarak insanlara ozgu icgudusel olmayan bir yontemdir Mutlak anlamda dil dusuncenin ve dunya gorusunun iletisim araci olarak tanimlanir Ilk olarak Wilhelm von Humboldt un yaptigi gibi bu tanim dilin insanlarin butun karmasik etkinlikleri ve dusunce surecleri icin vazgecilmez oldugu gerceginden yola cikmaktadir Dil insanlar arasindaki anlasmayi saglayan tamamlayici bir arac degildir aksine dunyadaki nesnelerin ve olgularin algilari da dilsel olarak olusturulur Nesneler ve durumlar dunyanin dilsel olarak kavranisi sayesinde anlamsal baglamlara donusurler Bu anlamsal baglamlar olmadan insanlar icin dunyada bir yol bulma olanagi mumkun olmazdi O halde insan ilk olarak anlamsal sayilan bir dunyada hayvan gibi yasamamistir Insanlar bu dunya uzerinde baslangicta butunleyici olarak ve zaman zaman dil araciligiyla anlasmistir hatta dil ile ic ice yasamistir Bu nesnelerin her zaman dilsel bir baglamda bulundugu insanin var olmasini ifade eder Bu yaklasim da dilin olgusu karsisinda bir iletisim araci olarak bulunur Martin Heidegger Ernst Cassirer Hans Georg Gadamer Ayrica dilin gostergebilimle isaret bilimi baglantili olan tanimi da onemlidir Bu gelenekten sonra Ferdinand de Saussure dili bir gostergeler sistemi olarak tasarlamistir ve bu dil gostergesini telaffuzun signifiant gosteren ve fikrin signifie gosterilen zorunlu iliskisi olarak hatta zihinsel bir seyler olarak ifade etmistir Dil kusaklar arasinda ve guncel durumda insanligin kullandigi bagdir Bu bag kulturun tasiyicisidir Bundan dolayidir ki dil ve kultur birbirini surekli etkileyen iki olgudur Bu iki olgudan herhangi birinde olan degisiklik digerini de etkiler Bu da dogal bir sureklilik ve tabii olma durumunu dogurur Dil toplumda var olan bir gercekliktir Onun icin toplum ornekleminde bulunan unsurlarin benimsemesi olmadan bir dile disaridan etki etmek zordur Genel anlamiyla dilDilin tanimi Dil insanlar arasinda anlasmayi saglayan tabii bir aractir kendi kanunlari icerisinde yasayan ve gelisen canli bir varliktir Bir ulusu birlestiren kisilik kazandiran kultur ve gelenekleri koruyan ve o milletin ortak mali olan sosyal bir muessese ayni zamanda yuzyillar boyu geliserek meydana gelmis sosyal bir yapidir Dil seslerden orulmus bir ag niteligindedir ve kokenleri cok eski donemlere dayanan bir sistemdir Dil insanlarin butun iliskilerinde aracilik eder ve sosyal baglari duzenleyen bir arac olarak hayatin her safhasinda insanin yaninda bulunur Dil dogustan bilinemez Insan ilk aylarda aglamalar taklitler birtakim hareketlerle anlasma saglamaya calisir Cocuk icinde yasadigi toplulugun ana dilini uzun bir surede ogrenir Daha sonra kulagina gelen seslerin belli kavramlara hareketlere varliklara karsilik oldugunu anlamaya baslayarak dil ogrenimine adim atar Cocuklarin dili ogrenme anlama ve konusmaya baslama surecine dil edinimi denir Dil her zaman insan benliginin ayrilmaz bir parcasidir Insan zekasinin ve insanda sinirsiz olan duygu ve dusunce yeteneginin sonuclari insanin kendi benliginin disina ancak dil ile aktarilabilir Bu bakimdan dil ile dusunce ic icedir Insan dil ile dusunur ve yasar Dilin gelismesi dusunceye dusuncenin gelismesi de dile baglidir Bin yillar boyunca cesitli medeniyetlerin meydana gelmesi ve gelismesi dil ile mumkun olmustur Dilin bilimsel tanimi Dilin bilimsel tanimi 19 yuzyilda Ferdinand de Saussure gibi dilbilimcilerin calismalariyla cagdas genel dilbilimin kurulmasindan sonra yapilabilmistir Dil temelde bir kavram ile o sesin zihindeki karsiliginin birbirine baglanmasindan dogar Bu baglanma dogal ve zorunlu degildir Mesela kopek kavrami icin Ingilizler dog sesini kullanirken Almanlar hund sesini Fransizlar chien sesini kullanirlar Bununla birlikte kavram ses imgesi baginin ayni toplumun bireyleri icin zorunlu olmasi gerekmektedir yoksa toplumsal anlasma saglanamaz Insan dilini butun hayvan dillerinden ayiran iki temel ozellik bulunmaktadir Oncelikle insan dili hayvan dilleri gibi kalitim yoluyla elde edilmez aksine insan dili toplumsal cevre icinde ogrenim yoluyla elde edilir Kusaktan kusaga farkli kosullar icinde gerceklesen bu ogrenim surecinde dilin de degisiklige ugramasi mumkundur Insan dilinin cesitliligine karsin hayvan dillerinin degismezligi bu iki dil edinimi arasindaki farkin bir sonucudur Ikinci olarak insan dilinin ogeleri olan gostergelerin son derece kucuk parcalara ayrilabilmesi mumkundur Bu kucuk parcalarin degisik bicimlerde birlestirilmesiyle yeni dil ogeleri yeni anlamlar yeni sozcukler meydana gelir Hayvan dillerinde boyle bir bolunme ve eklemlenme ozelligi soz konusu degildir Kisaca soylemek gerekirse dil toplumsal yasamin hem ifadesi hem de varlik kosulu durumundadir hem sonuctur hem de nedendir Dilin dogusu Dilin nasil olustugunu kesin olarak bilebilmenin bir yolu yoktur Izleri yarim milyon yil oncesine kadar dayanan insan yasamina bakildiginda insanlarin bu isi nasil gelistirdiklerine dair bir kanit bulunamamistir Bu kanit boslugunda bircok kuram teori ortaya atilmistir 1 Yansima Teorisi Ilk insanlar cevrelerindeki sesleri taklit ederek ilkel dilleri olusturmuslardir Modern butun dillerde dogal ses yansimalarina karsilik gelen sozcukler bulunmaktadir Bu da yansima teorisini desteklemektedir Turkcede Vizilti mirilti fisilti gurultu catirti patirti havlama horlama hickirma haykirma gibi sozcukler yansima sozcuklerdir Buna ragmen somut olmayan ses olgusuna sahip olmayan sozcuklerin olusumunu bu kuram teori ile aciklamak zordur 2 Unlemler Teorisi Ilk insanlar korkularini acilarini sevinclerini ruh hallerini disa vuran sesler olusturmuslar ve boylece dil olusmustur 3 Birlikte Is Teorisi Ilk insanlar isleri birlikte yapmaya baslamislar ve birlikte tempo olusturmuslardir Konusulan resmi dillerDilin ozellikleri 1 Dolayimsallik Dil hem bir malzeme hem de bir aractir Ihtiyac duygu dusunce v s bildirirken kullandigimiz dil kelime hazinesi soz dizimi gibi ogelerle kendi malzemesini sunar 2 Toplumsallik Dillerin varolusu toplumlarla mumkundur Diger bir deyisle dil toplumsalligin birlikte yasayisin bir sonucudur 3 Bireysellik Dilleri gelistiren zenginlestiren bu dili konusan insan faktorudur ve dili kullanma tarzlari bireylerde farklilik gosterebilir 4 Gostergesellik Ses boyutu ve icerik boyutu olarak ikiye ayrilabilir Ses boyutu gosteren icerik boyutuysa gosterilendir 5 Iletisimsellik Diller iletisim ihtiyacini gidermek icin onemlidir 6 Ereksellik Diller cesitli ihtiyaclarin bildirilmesi icin onemlidir 7 Surecsellik Diller surec icerisinde zenginlesebilir veya yok olabilir Dilin canliligi bu surecle dogrudan ilgilidir 8 Birikimlilik Diller birikimlidir Yuzyillar oncesinde kullanilan soz dizimleri kurallar uzerine yenileri eklenerek zenginlesir Dilin belirleyici ozellikleri Bir dildeki konusma dili ve yazi dili o dil sisteminin cesitlenisleridir Her seyden once konusma dilimiz yazi dilinin morfolojik ve sozdizimsel kurallarina dayanir Bu durumlarin cogunlugunda kurallarin bazilarinin dil bilgisi ve sozdizimsel acidan yerine getirilmesi goze carpmaktadir Ozne yuklem ve nesne gibi belirli standartlasmis sozcuk siralamalarina uyulur Ama konusma dili baska kosullar altinda meydana geldigi icin bir dizi kendine ozgu ozellik durumlari soz konusu olmaktadir Bu ozellik durumlari dogal dil edinimi ile ogrenilir ve konusma sureci esnasinda bilincli olarak algilanamaz Bu ozellikler ozellikle dilsel durumun algilanmasina baglidir Sesbilimsel anlama ve duygularin ifadesinin kendilerine ozgu olabilirliklerini sunmaktadir Konusma dili kaliciligi olmayan bir aractir Bundan dolayi tarafinda kisitli bir ongoru kapasitesi ve devam eden iletisimdeki katkiyi saglamlastirma zorunlulugu dogmaktadir Bu durum ara vermeksizin konusma hakki kaybedilmeden gerceklestirilir Ayrica anlama ve anlasilir olma konusunda baska talepler olacaktir Bu talepler zaman baskisi olmaksizin kaleme alinmis ve keyfi olarak sik sik okunabilen yazili metinler olabilir Kendiliginden olusan bir dil karsilikli iletisime dayalidir Dinleyici konusmacinin katkilarinin gerceklesmesine geri bildirimler araciligiyla sanki konusmacinin kendisiymis gibi katilir mesela bu geri bildirimler himm gibi unlemler veya mimikler olabilir Konusmacinin yasi sosyal statusu cinsiyeti lehce bolgesi tutumu ve davranisi gibi durumlarda iletisim icin Konusma durumu buyuk oranda etkilidir Buradaki konusma durumu hangi baglamda kim ile konusuldugunu ifade eder Bircok sozlu aciklama sozlu olmayan eylemler ve ortak tecrubeler uzerine uyarilar araciligiyla arttirilabilir Algisal cerceve ve duzeltim olgusu Konusmaci sadece kisitli bir ongoru kapasitesine sahiptir Zamansal cerceve yaklasik olarak 3 saniye icerisinde harekete gecebilir Sinir sistemi ve beyin arastirmacisi ve bicim ruhbilimcisi bu noktada bir algisal cerceve den soz etmektedir Bu algisal cerceve icerisinde durtulerin butunlesmesi meydana gelebilir Konusma esnasinda yardimci olan ve zamansal olarak ardi ardina gelen bilgiler eszamanli olarak algilanabilir Bu zaman cercevesinde nadiren bir cumle nokta ve virgul ile ayrilir Bu durumdan az da olsa guzel konusma sanati olan retorik bakimindan egitimli ve buyuk bir ifade repertuvarina sahip bazi insanlari ayri tutmak gerekir Genellikle konusmacinin goruslerinin baslangicinda kesin bir sozdizimsel yapi mevcut degildir Bu yuzden cogunlukla onceden baslatilan dillerin yarida birakilmasi icin bir zorunluluk ortaya cikar Dusunceler yeniden bir baslangic icin yeniden yapilandirilir veya var olan yapilar konusma sirasinda dusuncelerin kademe kademe uretilmesi nin Heinrich von Kleist dogrulugu konusulabilsin diye bir baska yapiya donusturulur Sozlu bir ifade yazi dilinin aksine duzeltmeler araciliyla bile geri alinamayabilir ama dil uretiminin yolu yeniden izlenebilir Sik sik artik bilgiler soz konusu oldugundan duzeltmeler de onemli bir amaci yerine getirir Bu amaclar anlamlilik olusturma aciklama ve niteliklerin belirtilmesi iceriksel olarak zayiflama veya uzak kalmadir Kendiliginden duzeltme yani onarim anlayis guvencesine ve nadiren de gorunum guvencesine hizmet eder Duzenlilikler Zifonun Hoffmann Strecker 1997 443ff gibi arastirmacilarda tasvir edilir Iletisim arkadasiniz tarafindan bir dinleyici sinyali araciligiyla supheli bir bakis veya bas sallama gibi sozlu olmayan etkenlerle ve basit sekilde bazi sinyallerin gerceklesmemesiyle duzensizlikler ortaya cikabilir Telefon etmede bilinen bir olay dinleyicinin sinyallerinin himm evet gibi sozcuklerle ahize sinyallerinin bastirilmasidir Bu kisa bir sure meydana gelir Dilin iletisimsel unsuru olarak siniflandirma isaretleri Linguistik te iletisimsel edimsel donum noktasi edimsel ve sosyolinguistik teorilerinin etkisi altinda ortaya ciktiginda 70 li yillarin baslarinda konusma dilinin yazi dili karsisindaki ozellikleri eski haline getirildi Psikolog ve filozof Paul Watzlawick in ekibinin iletisim teorisi de bu konuda buyuk bir rol oynamaktadir Bu teoriye gore her iletisim icerik yonunun ve iliski yonunun bir birimini ifade eder Bir anlayis zamanla dil bilimine de kapilarini kapatmamali Konusma metinleri yazilmadan once sikinti verici olarak bilinen ve duzenli olarak yok edildikten sonra iletisimsel unsur olarak ifade edilen ozel siniflandirma isaretleri mevcuttu Sesleri temsil eden ah oh yani ve degil mi gibi leksikal kelimesel dinleyici ve konusmaci isaretleri sozlu iletisimde bir ifadenin daha kucuk birimlere bolunmesini mumkun olmasini saglar Ayrica bu isaretler konusmaci ve dinleyici arasindaki iliskiyi konusmanin kabulu bakimindan ve konusma hakkinin guvenliginin duzenlenmesini belirler Bu leksikal siniflandirma isaretlerinin ve iceriksel konuyla ilgili siniflandirmanin yani sira ozellikle prosodisch burunsel unsurlar vardir Bunlar ses alcalmasi ve ses yukselmesi dolu veya bos molalardir Bu molalar konusmacinin katkilarinin icsel siniflandirilmasinin daha kucuk iletisimsel birimler olusturmasina yol acar Bircok psikoterapik egilimler mecazi konusmalari elestirmektedir Konusma baslangiclarinda kullanilan sunu demek istiyorum dusunuyorum ki gibi suslu puslu ama bos olan sozlerin neyi ilgilendirdigini elestiri noktasi olarak gormektedir Cogunlukla boyle bos sozlerin icerikle ilgili imali bir kullaniminin soz konusu olmadigi burada belirtilmelidir Ancak konusma hakkinin savunulmasi cabasi devam etmeli Ayni zamanda bilginin aktarimi sirasinda konusma hakki guvenceye alinabilsin diye ifadenin gereksiz kismi basta bulunmali Daha uzun bir dikkat gerektiren hikaye oyku gibi turlerde fikra belirtileri diye adlandirilan su giris cumleleri kullanilir Dun bana ne oldugunu biliyor musun Olanlari duydun mu v s Burada konusmaci dinleyicisinin egilimini hesaba kattigini ve sozu dinleyicisine birakmak icin genis bir zaman verdigini gosteriyor Bazen yanlis bir isaret ile rahatsiz edici bir iletisimin temeli olusur Arkadas cevresinde cumlesine Dikkat et seklinde baslayan bir kisi baskalari tarafindan yanlis anlasilabilir Dikkatli olunuz bos sozu belki bir tehdit veya belki de bir nasihat olarak hissedilebilir Dillerin siniflandirilmasiDogal diller Beyinde dil surecinde devreye giren kisimlar Insanlar tarafindan konusulan bir dil veya tarihi ve art zamani bulunan bir dil olan isaret dili Linguistik cercevesinde dogal dil olarak tanimlanir Bilisimsel dil bilimi icerisinde dogal bir dilin karakteristik ozelligi dilsel bir konusma sistemi yeterliligi ve dilsel ifadeleri benimsemek olarak tanimlanir Bu ifadeler tam bir cumleden olusmalidir ve tek bir cumleden bircok anlam cikarilmalidir Bunun yani sira dogal dilleri anlama ve karsilikli ses verme arasinda fark vardir Her bir sozcugun ve tonlarin anlasilmasi sinirlidir Dilin ve dil kullaniminin butun yonleriyle ve tek tek somut diller ile ugrasan bilim dali Linguistik veya dil bilimidir Bunun yani sira genel dil bilimi insana ozgu dilleri bir sistem olarak arastirir ayrica dilin genel ilkelerini kurallarini ve kosullarini arastirir Uygulamali dil bilimi dilin somut kullanimi baglaminda ortaya cikan konulari ele alir Tarihi dil bilimi dillerin tarihi gelisimini ve genetik akrabaliklarini arastirir bunu genel anlamda dil degisimi gibi tek tek dillerin ogelerinin tarihini goz onunde bulundurarak yapar diller arasindaki farkliliklari ve ortak ozellikleri arastirarak elde eder ve bunlari belirli kriterlere gore siniflandirir Ayrica dil onermelerini yani butun dillerde veya bircok dilde ortak olan ozellikleri arastirarak ortaya cikarmaya calisir Dogal diller ozellikle yapisal ve sozcukle ilgili anlasilmazliklar ve belirsizlikler bakimindan dogal olmayan dillerden farklidir Bu dogal olmayan dillere programlama dilleri ornek gosterilebilir Boyle bir tanimlamaya gore Esperanto gibi yapay diller dogal olmayan dil olarak siniflandirilir cunku bunun gibi dillerin bagimsiz tarihi bir gelisimi soz konusu degildir Dogal diller de yapay diller de jest mimik ve iletisimdeki ton degisimleri icin ses melodisi gibi aksan ve siveleri kullanir Dil biliminin icinde dilin ozel yonleriyle ugrasan cok sayida buyuk ve kucuk alanlar vardir Bunlar dil ve dusunce dil ve gerceklik veya dil ve kultur arasindaki iliski ile sozlu ve yazili dillerdir Insanligin ana dili uzerine varsayimlar ozellikle kurgusaldir soylentiye dayanir bu paleo dil bilimi alanin arastirma konusudur Dilin kullanimi kural degeri tasiyan bakis acilari altinda sozluklerde imla kilavuzlarinda yazi bicimi sozluklerinde ve dil bilgisi kullanimlarinda tanimlanir Belirli dil bilimsel alanlarin yani sira dilin etkisini yaratici gelisimini ve anlamini yogun olarak ozellikle aciklayan bilimsel alanlar vardir Bu alanlara soz sanatlarini inceleme bilgisi retorik edebiyat bilimi hem felsefenin hem de dil bilimininin alt alani olarak dil felsefesi ve budunbilim dahildir Bicimsel diller Dogal dillerin aksine sekli diller mantik ve kitle ogreniminin araclariyla tanimlanabilir temel ifadelerin sayilabilir coklugu duzyazi kurallari bicim olarak guzel ifadeler Bicimsel mantigin tanimlama ilkeleri de dogal dilleri kullanir bu alandaki oncu calismalari Amerikan Mantikci Richard Montague yapmistir Tamamiyla bir yeniden olusturma elbette mumkun degildir Cunku mantik da dogal dillerden turemistir Sonuc olarak dogal dillerdeki her seyi kararlastirmak zorundayiz Ludwig Wittgenstein Tek tek diller Dil ozel anlamda Almanca Japonca veya Svahili dili asil adiyla Kiswahili Dogu Afrika da kullanilan bir dildir gibi belirli tek tek dilleri belirtir Insanligin sozlu dilleri dil aileleri icerisindeki genetik akrabaliklarina gore siniflandirilir bu siniflandirma dil kodlamalari araciligiyla her ayri dile gore uluslararasi alanda ISO 639 a gore yapilir ISO Uluslararasi Standart Organizasyonu 639 standartlarina gore 2005 yilinda yayimlanan National Geographic dergisine gore Dunya genelinde 6912 dil aktif olarak kullanilmaktadir Fakat gunumuzde var olan asagi yukari 6500 dilin neredeyse yarisindan fazlasi yok olma tehlikesiyle karsi karsiyadir cunku bu diller artik ya hic konusulmuyor ya da artik yeni nesillere aktarilmiyorlar Bu durum muhtemelen gunumuzde halen var olan dillerin buyuk bir kisminin onumuzdeki 100 yil icerisinde yok olmasina neden olacaktir Toplum yok olma tehlikesiyle karsi karsiya olan dillerle ilgilenmeyi ve insanligin mirasi kabul edilen bazi dilleri belgelendirmeyi destekliyor Ayrica bu dillerin uzerinde calisilan ozellikleri araciligiyla siniflandirilmasini da destekliyor Dil yasayan bir canlidir Dil dogar zaman icerisinde degisir ve tekrar yok olur gider ama bu yok olus biyolojik anlamda degildir aksine gelecek kusaklara aktarilma anlaminda bir yok olustur burada canli olma islevlerin cesitliligi icin mevcuttur Gunluk yasamda artik kullanilmayan yani olu diller olarak kabul edilen diller kendi yerlerini alan dillerde izlerini birakirlar mesela Latin dillerinde Italyanca Fransizca Rumence v s ve diger baska dillerde de cogunlukla dilsel ifadelerin alinmasi yoluyla Latincenin izleri gorulur Diller kokenlerine gore etnik diller ve yapay diller diye siniflandirilirlar Bir etnik dil veya halk dili mesela bir kok dil Peru ve Bolivya arasindaki Titikaka Titicaca golu kiyisindaki Aymara olabilir Mesela bir yapay dil ise Martin Luther tarafindan yapilan Incil tercumesi zamanindaki Almancadir cunku ondan once cok sayida tamamen farkli Almanca kok diller vardi ve bu kok diller de kelime hazinesinde bircok farkliliklar gosteriyordu En cok taninan kendine ozgu ve cok yaygin bir yapay dil ornegi Esperantodur ama Esperanto Dunya dili olarak kabul edilmeye henuz cok uzaktir Orijinal adi Lingvo Internacia olan Esperanto kendini Dr Esperanto olarak tanitan Polonyali goz doktoru Ludwik Lejzer Zamenhof tarafindan farkli dilleri konusan kisiler arasindaki iletisim zorluklarinin ogrenilmesi kolay bir ortak dil ile asilabilecegi dusuncesiyle 1887 yilinda uretilen bir yapay dildir Konusulan diller Konusulan diller var olan bir dilin sozlu ifadelerinin butunudur Konusulan dillerin yazili dillerden farkli olarak gorsel ve el ile olusturulmus isaret dili ve konusma disi iletisim Parasprache gosterilebilir Konusulan diller insanligin dilinin ilk ve temel bicimidir Kimi kulturlerde yazi dili gecmiste yoktu ve hala da yok Konusulan diller kendiliginden ve ozgur bicimde ifade edilen konusmalardir Bu konusmalar duzenlenmemis ve gozlemlenmemis iletisim durumlaridir ve bu konusmalar iki veya daha fazla konusmaci arasinda gerceklestirilir Bu durum yazili olarak onceden ifade edilen konusmalarda haric tutulur Konusulan dillerin ozel olusum durumlari kisitli normallestirmesinin yani sira konusmanin duruma bagliligina etkilesimliligine ve az da olsa isleme zamanina aittir Konusulan dillerin ozelliklerine elips olusturma da dahildir Bu sozdizimsel olarak tamamlanmamis cumleler anlamina gelmektedir Ayrica unlemlerin kullanimini ve dinleyici ve konusmaci isareti gibi siniflandirma isareti olarak adlandirilan farkli duzeltilmis olgulari da ifade eder Yapay dil Diger bircok dilin aksine yapay diller kaynagi belli olan dillerdir Yapay diller o dili olusturan kisi ya da komisyonun adi bilinir olan dillerdir Yapay dillerin dil bilgisi yapilari tarihin akisi icerisinde insanlarin gunluk kabulleri ya da yonelimleriyle belirlenmis ve tamamen insan eliyle yapilandirilmis olan dillerdir Ornekler Esperanto Elfce Kiril Turkcesi Ido dili Kotava Toki Pona Torozek Futsch Apotamkin Halk dili Halk dili bir halkin her yerde konustugu dile verilen isimdir Halk dili eski bir dil bicimi veya dinde bilimde veya sahnede kullanilan bir yabanci dildir Bu durum bircok kultur cevresinde eskiden de boyleydi bugun de boyledir Halk dili terminolojisine dair Halk dili kismen ulke diline ve ana dile anlamca yakin kullanilir Halk dili kavrami oncelikle su sekilde ortaya cikmistir Yoresel dil yabanci bir dile karsi olusur veya halk dili daha dusuk bir dil seviyesi baglaminda yuksek dil seviyesinden ayrilis olarak gorulur Halk dili ozellikle dinin ve bilimin dili olarak gorulur Halk dillerinin rolu Orta ve Bati Avrupa da ayri ayri halk dilleri yuzyillar boyunca dini ayinlerin ve edebiyatin dili olan Latince karsisinda ortaya cikmistir Sarlman Karl der Grosse zamaninda Almanca inanclarin arabuluculugu icin halk dili olarak buyuk anlam kazandi Ayrica Martin Luther in Incil tercumesi de bu amaca hizmet etmisti cunku bu Incil tercumesi de konusma dilinden basit bir aktarim degildi Halk dillerine yonelmede Yeni Cag in baslarinda butun Avrupa da gozlemlenen bir egilim soz konusudur Halk dilinin diger safhalari Helenizm caginda Yunan dili Koini nin yani sira baska bircok halk dili ortaya cikmistir Koini Helenistik Donemde Attik Diyalekt ten sonra gelismistir Koini ayrica Yunanistan disindaki bolgelerde de kullanilmistir bu yuzden de yalnizca Yunanlarin degil Yunan olmayanlarin da kullandiklari bir halk lehcesidir Ayni zamanda Koini Romalilarin Yunanlarla anlasmak icin kullandigi lehcedir Hindistan da halk dilleri kutsal Sanskritceden oldukca uzaklasmistir Arapca yazi dili yalnizca camilerde yazismada ve uluslararasi alanlarda kullanilir Arap yazisma dili Arap halk dillerinin farkli turlerinden belirgin bir bicimde ayrilmaktadir Eski Dogu ya ait Hiristiyanlar gunumuzde hala dini ayinler icin Isa tarafindan konusulan Suryanice Aramice ya da Aramca dilini kullanmaktadirlar Avrupa nin kultur ve yazisma dilleri somurgecilik sonrasi Afrika da yoresel halk dillerinin yani sira ve hatta bu halk dillerinin uzerinde resmi dil olarak buyuk olcude kullanilmaktadir Ingilizce Fransizca Portekizce gibi Yazi dili Yazi dili resmi olarak tespit edilmemis bir isaretler sistemini belirtir Ancak yazi dili ozel kurallara uyar ve yazi dilinin bir yazi sistemi mevcuttur Yazi dili metinlerde kendini gosterir Yazi dilinde en basta daima sozcuk dusunce ve kesinlikle ulasilabilir bir fikir yer alir Oysa yazi dilinde fiziksel durumda yazi arastirmalarinin belgeleri evraklari v s hizmete sunulur Halk diline ozgu yazi kulturunde 13 yuzyildan bu yana sehir kulturunun gelismesiyle belirgin bir canlanma yasanmistir Bu canlanma yalnizca soylular ve din adamlarina degil ayni zamanda da diger toplumsal siniflarin da yazi diline gecislerini mumkun kilmaya yardimci olmustur 14 ve 15 yuzyillarda kavramsal olarak sozlu konusmanin isaretleri giderek ortadan kaybolmustur Sozlu dil kavramsal yazi dilinin ortaya cikmasiyla ortadan kaybolmustur Gunumuzde yazi yazanlarin yazi biciminde yeniden duzenlenmesinin zamani icin hangi kulturel sosyolojik ve gecici kosullara bagli arka plana sahip oldugu cogunlukla pek onemsenmemektedir Arka plan bilgisi yazarin niyetini anlayabilmek icin cok buyuk bir oneme sahiptir Ayrica imla tarzi yazma araci gibi yazinin gostergeleri az dikkat ceker Daktilo ve bilgisayar gibi aletler konusma dilinin kayit altina alinmasini onemli olcude kolaylastirmistir Cunku bunlarla konusma dili sozlu ve yazili olarak kayit altina alinabilmektedir Konusma dili Gunluk dil veya genel dil olarak da adlandirilan konusma dili gunluk toplumsal iliskilerde kullanilan standart dil degildir Konusma dili bir lehce olabilir veya konusma dili standart dil olan yuksek dil ile lehce arasindaki bir ara durum olarak kabul edilebilir Ozellikle de konusmacinin egitim durumu sosyal cevresi gibi sosyolojik ve dini gerceklikler konusma dilini etkilemektedir Konusma dilsel ifade bicimleri bazen esanlamli sinonim olarak halk dilsel olarak da tanimlanmaktadir Buradaki halk dilsel ifadesi genel anlamda halk dilini karsilamaktadir Konusma dilinin arka plani Turkiye cercevesinden bakildiginda konusma dili olarak islev goren standart bir yuksek dil bulunmamaktadir Turkiye goz onune alindiginda yazi diline en yakin konusma Istanbul Turkcesi oldugu icin en duru konusma dili olarak Istanbul Turkcesi kabul edilmektedir Dilin bolgesel egemenlik iliskisinin uzun suredir devam eden tarihi cesitliligi konusma dilsel tutumlarda guclu bicimde izlerini birakmistir Standartlasamamis olan konusma dili de bazi tekduzeliklere maglup olmaktadir Bu tekduzelikler konusaninin diger konusanlarin konumunu belirlemesinde ve onlara uyum saglamasinda ortaya cikmaktadir Konusma dili uzerine genel bilgiler Konusma dili yuksek dil olarak tanimlanabilen Istanbul Turkcesinden kamusal konusmadan tiyatro oyunundan siirden farklidir Fakat ayni zamanda da populer olarak gorulen yuksek konusma dilinin bir ara katmanidir Bu populer yuksek konusma diline gunumuzdeki deneme yazilari gazete makaleleri radyo ve televizyon dilleri veya televizyon Turkcesi ornek olarak gosterilebilir Konusmacinin kendisi bunu normalde konusma dili olarak adlandirmaz Ornek olarak eger uzman olmayan kisiler teknik dil tip dili gibi ozel ifadeler ile uzmanlik dillerini dogru kullanamazlarsa bu durum gecerli olmaktadir Konusma dili ile uzmanlik dilleri arasindaki tutarsizliklar tekduze degildirler Bunlar daha cok duruma ve baglama gore degiskenlik gosterir Belirli meslek guruplarina ait kisilerle uzman olmayan kisiler arasindaki farkli degerler yuzunden kesin ve net olarak tanimlanmis farkliliklar bulunmaktadir Mesela eger uzman kisi kesin bir teshis koymussa tibbi bir bulgu bu uzman bir kisi icin negatif tir Hasta kisi bunu duyar ve konusma dilindeki negatif ifadesinden tespit edilen hastaliktan korkar Detaylar Dilin gelismesi icin gecerli olan dilsel bicim cogunlukla cikis maddesidir Almanya da Martin Luther in Incil tercumesi Birlesik Krallikta kraliyet ailesinin konustugu Ingilizce Fransa da Paris te konusulan konusma dili Rusya da ulusal sair Aleksandr Sergeyevic Puskin in bir eseri ve Turkiye icin Istanbul da konusulan Istanbul Turkcesi dilin gelismesine katki saglayabilecek ornekler olarak kabul edilebilmektedirler Yuksek dil ve konusma dili Bir yuksek dilin egitim gelisme ve bakim sureci yasayan konusma dilinin surekli bir gozlemine dayanmaktadir Bu gozlem kulturel kurumlar sayesinde gunumuzde bircok ulkede bulunmaktadir Bu kurumlar bu gorevi kendileri ustlenmislerdir veya devlet tarafindan gorevlendirilmislerdir Ulusal tarihe gore modern ulkelerde yazi dili ve konusma dili cok farkli bicimde gelismislerdir Buna gore konusma dilinin oneminin degerlendirilmesi de farklilik gostermektedir ve yuksek dilin tasarlanmasi icin var olan ilgili kurumlarin etkisi de ayni durumdadir Konusma dili ve gunumuzdeki dil degisimi Yuksek orandaki degisim hareketliligi yabancilarin diger ulkelere seyahatleri kitle iletisimi elektronik bilgi islem ve bunlar gibi diger etmenler gunumuzde gunluk dilin gelisimini hizlandirmaktadir Diger taraftan da televizyonun yerlesik etkileri ve esnek olan lehce sinirlarinin etkileri gunluk dilin gelisimini yavaslatmaktadir Bir dilin sekli tanimlamalari nasil olsa konusma diline dayanmaktadir Konusma dilinin etkileri Ozellikle genclerin dili ve diger sosyal cevre dilleri yeni neslin konusma dilini her zaman etkilemektedir Asil onemli olan askeri dil hapishane dili ogrenci dili dagci dili avci dili uzmanlik alani dili bolgesel dil konusma dili lehce ve siveler gibi ozel guruplarda sinirlandirilmis olmasidir Gunumuzdeki hareketlilik ve araclari sivelerin ve lehcelerin sayisini surekli olarak azaltmaktadir Ayni zamanda konusma dilsel unsurlarin bolgesel karakteri de ortadan kaybolmaktadir Yazi dili ve konusma dili arasindaki iliski Yazi dili ile konusma dili arasindaki farkli iliskiler uc degisik durumda kendini gosterir ve bu uc farkli durumda da yazi dilinin konusma diline olan bagimliligi tartisilir Bagimlilik teorisine dayanan bu yaklasim yazi dilini ikincil dil olarak yani konusma diline bagli olarak tanimlar Bu noktada yazi dili yalnizca konusma dilinin kayitlarina hizmet eder Yazi dili kendi ifade biciminde daima hayalidir cunku yazi dili baska bir iletisim aracina hizmet eder Asil olarak yazi dili konusma biciminde bulunur Ozerk teoriye ozgu olan bu yaklasim yazi dilini ikincil gorev olmaktan kurtardigini ve konusma diliyle esit kabul ettigini ifade eder Bunun temsilcileri bu gorusu konusma ve yazi dilinde dilin iki farkli biciminin soz konusu oldugunu belirterek savunurlar Ayrica yazi dili ile fikir catismalariyla bireylerin anlama kabiliyetinin genisleyecegi gorusundedirler Bununla beraber bu fikir catismasinin konusma dili uzerinde etkileri olabilir Sinirlandirilmis yaklasim her iki durumu da hesaba katmaktadir ve hem her iki dil biciminin de kismi bagimsizligini hem de her ikisi arasinda olusan iliskileri kabul etmektedir 3 asamali tez olarak adlandirilan bu yaklasim gitgide onem kazanmaktadir Bu 3 asama planlama belli bir uslupla ifade etme ve uzerinde calisip duzeltmektir Bu yaklasim daima onem kazanmaktadir cunku yazi dilinin dilsel formullerine gore sorunlar ancak dusunsel planlamalar tamamlandiktan sonra ele alinabilir Ayni sekilde zihinsel fikir olusumlarinin tam bir cumle yapisinda olup olmadigi veya en azindan karmasik bir olup olmadigi guncel olarak tartisilmaktadir ya da yazi dilinin dil bilgisel formlara hizmet edip etmedigi de guncel bir tartismadir Isaret dili Ozellikle dilsiz ve agir bicimde duyma kaybi olan kimselerin iletisimde kullandiklari kendine ozgu gorsel olarak algilanan dogal dil sistemi isaret dili olarak tanimlanmaktadir Isaret dili sagir ve dilsizlerce haptik anlami hareket ve dokunma el temasiyla algilayarak kullaniliyorsa buna taktil isaret dili denir Isaret dili mimik ve agzin gorunusuyle mesela sessiz konusulan sozcuklerle ya da hecelerle baglantili olarak ve daha cok vucudun sekliyle olusan baglamda her seyden once ellerle olusturulan toplam isaretlerden el kol hareketleri meydana gelir Tarihcesi Amerikali 15 yasindayken 1966 yilinda kisisel notlari icin bir sistem gelistirdi Bu kisisel sistemi bale koreografilerini not etmek icin gelistirmisti Valeri Sutton Danimarka Kraliyet Balesi nde alistirma yapmak icin 1970 te Danimarka ya tasindi Orada Bournville Okulu nun unutulma tehlikesinde olan koreografilerini kaydetmek icin kendi dans notlarindan yararlanmistir Bu kisisel sistemin 1973 te yayimlanmasi ve bale ogrenenler icin DanceWriting Kursu Bale v s ogrenenler icin koreografileri not alma kursu bu not alma tekniginin Kopenhag Universitesi bilim adamlari tarafindan okunan bir gazete makalesinde 1974 yilinda taninmasini saglamistir Isaret diline yonelik MovementWriting in Hareketlerin yazilmasi daha ileri duzeyde calisilmasi tesviki Antropolog Dr den ve Lars von der Lieth ten gelmistir Ilk olarak Kuschel Guney Pasifik Okyanusu ndaki bir adada yasayan bazi sagir ve dilsiz insanlarin anlasmak icin kullandiklari isaret sistemini filme almistir Bu kisilerin konustuklari dili cozumleyebilmek icin yazili bir notlandirmaya ihtiyac duyulmustur Dr Rolf Kuschel ve Sutton dan bu filmde gosterilen el hareketlerini not etmesini rica etmislerdir Bir isaret dilinin sagir ve dilsiz bulucusunun hareketleri yardimiyla elde ettigi bu transkripsiyon sagir ve dilsizlerin davranis dilinin modern zamanda ilk defa kayit altina alinmasi olarak kabul edilebilir Yazi sistemi baslangictaki MovementWriting ten ayri olarak surekli gelismistir ve isaretleri tanimlayan bir yazinin gereksinimlerine uygun hale getirilmistir Isiten Danimarkalilarin jestleri ve mimikleri de SignWriting in Isaretlerin yazilmasi simgeleri yardimiyla von der Lieth tarafindan yurutulen arastirma grubunca kayit altina alinmistir Valerie Sutton 1975 ile 1979 arasi Boston Konsevartuari nin dans bolumunde calismistir Bu esnada New England Sign Language Yeni Ingiltere Isaret Dili arastirma grubuyla bir araya geldiginde kendi SignWriting sistemini daha da gelistirmistir Duymayan yetiskinler National Theater of the Deaf in Duymayanlarin Ulusal Tiyatrosu oyunculari ilk kez 1977 de isaretler dili yazisini ogrenmislerdir Valerie Sutton 1979 da National Technical Institute for the Deaf te Isitme Engelliler icin Ulusal Teknik Enstitusu gorev almistir Bu enstitu isaret dili yazisini resimlerle anlatan Amerikan Isaret Dili ni yayimlamistir 1982 in sonbaharindan itibaren SignWriter isaret yazilari ceyrek yillik bir gazetede isaret dili yazilari isimli metinlerle yayimlanmistir Duzenli ve periyodik basimlardan faydalanarak hizli ve kolay bir imla icin gerekli olanlara yetisebilmek icin isaret dili yazsisi basitlestirilmistir Bu projeden 1984 yilinda vazgecilmistir cunku butun isaretler el ile yazilmak zorunda oldugu icin masraflar bu cabalardan daha fazla olmustur 1986 da SignWriter in bilgisayar programi yazilmis ve yayimlanmistir 1980 li yillardan beri isaret yazisina iliskin cesit cesit kilavuzlar ve sozlukler mevcuttur hatta el yazisi ve kabartma yazisi da gelistirilmistir Isaret yazisi 1985 ten beri gozlemlenen yazilarin yerine yazilmistir ve 1997 den bu yana Isaret yazisi resmi olarak yukaridan asagiya dogru bolumler halinde yazilmaktadir Uluslararasi isaret dili Gestuno Uluslararasi Isaret Dili International Sign Language olarak da bilinen Gestuno 1951 de ilk defa Dunya Isitme Engelliler Federasyonu nun World Federation of the Deaf Dunya capindaki kongresi cercevesinde ele alinan yapay bir isaret dilidir Gestuno ismi Italyancadan gelmektedir Gestuno isaretlerden birisi anlamini tasimaktadir 1973 te bir komisyon uluslararasi bir yapay isaret dili uzerine calismalar yapmistir ve bu yapay isaret dilini standartlastirmaya calismistir Bircok ulkede isitme engelliler tarafindan anlasilan isaretler bu komisyonda bir araya getirilmistir Ayrica bu komisyon yaklasik 1500 isaretten olusan bir kitap yayinlamistir Ancak Gestuno nun gercek bir dil gibi somut dil bilgisel kurallari yoktur Gestuno sayesinde farkli ulkelerden isitme engelliler bir araya geldiginde ve kendilerine ozgu isaret dilleriyle anlasamadiklarinda kullanilan uluslararasi bir isaret dili gelismistir Gestuno bugun hala uluslararasi isaret dili icin bir referans olarak kullanilmaktadir Bircok isitme engelli insan dort yilda bir duzenlenen duyma engellileri olimpiyatlarinda ve Dunya Isitme Engelliler Federasyonu World Federation of the Deaf gibi bircok uluslararasi konferanslarda uluslararasi isaret dilini kullanmaktadir Sesli dile yonelik bagimsizlik ve tutum Isaret dilleri bilimsel anlamda kendine ozgu ve dogal diller olarak kabul gorurler Isaret dillerini ayni ulkedeki sesli dillerden temelde ayiran kendilerine ozgu dil bilgisi yapilari vardir Bu nedenle isaret dilleri sesli dile kelime kelime aktarilamaz Sesli dile yonelik goze carpar bir fark ise sesli dil birbirini takip eden bilgileri zorunlu bir sekilde ardil olarak islerken isaret dilleri her hareketle birkac bilgiyi ayni anda iletebilir Sik sik inkorporasyon kabul etme olarak adlandirilan bu kavram yeni arastirma birimlerinde bukumden sayilmaktadir ve isaret dilin onemli bir malzemesidir Isaret dilleri ulkeden ulkeye farklilik gostermektedir Almanca dil alanindan Almanca Isaret Dili DGS varken Avusturya da Avusturya Isaret Dili OGS vardir Farkli sesli dillerde oldugu gibi isaret dilleri de kendi aralarinda benzerlik gosterir Uluslararasi isaret dili uluslararasi organizasyonlarda yavas yavas yururluge girmektedir Olusum asamasindaki isaret dili nesnel acilara gore ulkelere ozgu farkli el kol hareketlerinin kabul edilen anlasma sayesinde gelisimini surdurmektedir Isaret dillerini yasal olarak guvence altina alma cabalari gecmiste de vardi ve hala da devam etmektedir Ingilizce ve Maori Maori Yeni Zelanda yerlileri ve onlarin diline verilen isimdir dilinin yani sira Yeni Zelanda isaret dili NZSL 2006 dan bu yana Yeni Zelanda nin resmi dilidir Isvicre nin Kanton eyaleti isaret dilini 27 Subat 2005 ten beri anayasal olarak kabul etmektedir Avusturya parlamentosu Federal Anayasa da isaret dilini taninmis azinlik dili olarak kabul etmistir Madde 8 fikra 3 Agiz hareketi Agiz hareketleri isitme engellilerin ve agir isitenlerin egitimi alanlarinda soz konusudur Agiz hareketleri konusma dilindeki sozcuk uretiminde yuzun alt kisminin ve dudaklarin gerceklestirdigi gorsel olarak algilanabilen davranislardir Insanlarin kelime uretimi sirasinda konusma araclarinin yani sira agzin dis alaninin ve dudaklarin da her sozcukte belirli bir bicimde gorevi soz konusudur Bu durum kucuk kisisel farkliliklarla da olsa bircok insanda daha az veya daha cok benzerlik gostermektedir Dudak hareketinin bu fark edilebilir ornegi prensip olarak konusma dilinde dudak okumayi mumkun kilmaktadir Gorsel olarak gorulebilen agiz hareketi dilin en kucuk birimi olan fonem e benzetilerek Ingilizcede viseme olarak tanimlanmaktadir Agiz hareketlerinin gerceklestirilmesi ve durumu oncelikle isitme engellilerin ve agir isitenlerin egitimi alanlarinda belirli bir dereceye kadar sistematik bir bicimde bilinclidir Bu durum anlasilabilir sekilde canlandirilabilmektedir Bu alanda dudak okumanin tipik agiz durumlarinin ve agiz hareketinin sonuclarinin uygulamali olarak gosterilmesiyle alistirma yapilmakta ve dudak okuma egitilmektedir Agiz hareketleri cogu kez bir sozcugun butun seklini tam olarak yansitmayabilir aksine sadece bir kismini yansitabilmektedir Hatta agiz hareketleri ozellikle sozcugun bir kismini konusma esnasinda tamamiyla kolay anlasilabilir bicimde ve tipik agiz bicimlerinde yansitabilmektedir Ozellikle once girtlagin konusma araci olan veya dilin pozisyonu sayesinde meydana cikarilan sesler daha az anlasilabilir olabilir veya hic okunmayabilir Bu durumda mesela baba ve mama sozcuklerinde agzin hareketi ayni gorunmektedir Bunun yani sira bir sesin agiz hareketi kendisinden sonra soylenecek olan veya kendisinden once soylenen essoyleyis ses yuzunden degismektedir Isitme engelliler icin egitim veren okullarda ogretmenler zor sozcuklerin okunmasini kolaylastirmak icin bilincli olarak agiz hareketini degistirmektedirler Bu durum su sekilde orneklendirebilir L sozcugunun daha iyi fark edilebilmesi icin dil kesici disin ic kismina degil de gorulebilen bicimde kesici disin alt kenarina dokundurulmaktadir Bu davranis sesi gorsel olarak sembolize etmek icin gerceklestirilmektedir Agiz hareketleri isaret diline destek olarak da kullanilmaktadir Isaret dili kurslari Bir isaret dilini duyabilen insanlarin da ogrenmesi mumkundur Mesela halk egitim merkezlerinde ya da isaret dili kurslarinda ve uygulama ve kapsam acisindan bir yabanci dil ogrenmeyle kiyaslanabilir Isaret dili cevirmenleri Isaret dili cevirmenleri el kol hareketi cevirmenleri degildirler Isaret dili cevirmenleri duymayan ve duyan kimseler icin her iki yonde de tercume yaparlar Mesela bu bir duymayanlar konferansinda isaret dilini bilenler ve isaret diline hakim olmayan duyan kisiler icin yapilan tercume olarak ortaya cikar Bir isaret dilinden digerine ya da sesli bir dilden yerel bir isaret diline mesela Fransizcadan Almanya veya Isvicre Isaret diline tercume yapan cevirmenler vardir Iki isaret dili arasinda tercume yapan cevirmenlerin kendisi cogunlukla duymayan kisilerdir 1 15 Temmuz 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde Isaret dili yazisi Bircok girisim olmasina karsin isaret dili bugune kadar gunluk kullanim icin guvenilir olarak yaziya dokulememistir Bilimsel arastirmalar icin not alma sistemleri mesela HamNoSys Hamburg Not Alma Sistemi mevcuttur Ornek olarak bu sistemler elin bicimindeki el durusundaki vucut kismindaki hareketi yurutmedeki gibi el kol hareketlerinin cozumlenmesiyle ve bunlara uygun dusen temsillerle calisir Isaret dili yazisi Osnabruck teki Duyma Engellileri Icin Eyalet Egitim Merkezi nde uygulanmistir Basarili bir sekilde birinci siniftan itibaren yururluge konulmustur Isaret dili yazisi Ingilizce SignWriting ilk olarak Valeri Sutton tarafindan ve Sutton Movement Writing Sistemlerinin bir kismi olarak gelistirilmistir Isaret dili yazisi Isaret dili yazisi isaret dilinin dilsel isaretlerinin temsilleri icin Kopenhag Universitesi nin vekaletinde 1974 te Valeri Sutton tarafindan gelistirilmis bir sistemdir Daha onceden Paris te 19 yuzyilda Fransiz Bebian ve daha sonra Iskocya asilli George Hutton Nova Scotia da Kanada her ikisine de denilen bir isaret dili yazisi taslaklari uzerinde calismalarini tamamlamislardir Duymayanlar icin diger yazi sistemleri de mevcuttur Mesela Willian C Stokoe nun American Sign Language ASL Amerikan Isaret Dili Eshkol Weissman in Israel Sign Language Israil Isaret Dili Alman Isaret Dili DGS icin HamNoSys Hamburg Not Alma Sistemi ve Hartmut Teuber in SignLettering fonetik fonem sistemi gunumuzde kullanilmaktadir Isaret dili yazisi MovementWriting Hareketlerin yazilmasi ust kavramindan ozetlenen hareketleri tanimlayan ve SignWriting in Isaretlerin yazilmasi yani sira DanceWriting Danslarin ve koreografilerin not alinmasina yonelik ile baglantisi olan yazilar arasindan birisidir Isaret dili el kol hareketleri icin onemli sayilabilecek el kol hareketlerinin gosterilmesinde el bicimlerinden ve mimiklerden yararlanmaktadir Hatta kollar bacaklar ya da omuzlar icin kesin tanimlanmis bircok kesin belirli piktogram adi verilen isaret sisteminden ve hareketin tanimini gosterecek farkli oklardan yildizlardan dalgalardan v s degisik ek sembollerden de yararlanmaktadir Isaretlerin sistemsel karakterlerinden dolayi yazinin taninmasi gorece olarak kolaydir piktogram ya da bir esyayi bir objeyi bir yeri bir isleyisi bir kavrami resmetme yoluyla temsil eden sembollerdir Isaret dili Almanya da birkac yerde mesela Osnabruck teki Duyma Engellileri Icin Eyalet Egitim Merkezi nde Landesbildungszentrum fur Horgeschadigte in Osnabruck duyma ozurlu cocuklarin ders programina yerlestirilmistir Ayni durum Guney Nikaragua da bir okulda da gerceklestirilmistir 2 14 Kasim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Yapisal ve sekli diller Diller bilisim bilimi informatik cercevesinde de ele alinabilir Bicimsel diller olarak adlandirilan diller dilin matematiksel modelini ifade eder ve bu diller ozellikle teorik bilgisayar bilimi icerisinde kendine yer bulur Ozellikle de hesaplanabilirlik kurami ve Compilerbau kullaniminda yer alir Bircok bilgisayar program dilleri ozunde hem teorik dusuncelere hem de nesnel dusuncelere dayanir Programlama dillerine Java ALGOL Fortran COBOL BASIC C C Ada LISP Prolog Perl ornek verilebilir Felsefenin karsilastirilabilir bir ugrasi da Alman filozof matematikci ve mantikci in projesi olan Orto isimli bir dil programidir Bu dil programinda anlamli ve sistemli bir bilimsel dilin olusturulmasi amaclaniyor ama bu durum sistemli felsefede buyuk oranda tartismali durumda Dil degisimleriDil degisimi veya dil dinamizmi bir dilin degisim veya gelisme surecini belirtir ve dil degisimi ile sosyolinguistikin arastirma alanina girer Kiyaslama analoji baska bir dilden alinti ve dilde seslerin degisimi kurali dil degisiminin asil itici gucu olarak kabul edilir Yapisalcilik bakis acisinda dil degisimi basligi altinda eszamanli bir dil asamasinin unsurunun tarihi yani artzamanli ya da eszamanli iki dil asamasinin birbirleri arasindaki iliskileri anlasilmaktadir Nicel dil biliminin bakis acisindan ise dil degisim surecinin zaman icerisindeki seyrinde ozellikle dil degisiminin iki bakis acisi onemlidir Bunlar dil degisim kurallari ve Piotrowski kurallaridir Ayrica dil degisimine yol acan ve dil degisimini kontrol eden bircok sebebin etkisi de onemlidir Diller zamanla degisime ugrarlar veya tamamen yok olurlar Sozcuk yazilislarinda okunuslarinda ya da yazim kurallarinda olusan yavas ve kucuk yenilikler birikerek ve buyuyerek bu degisimleri olusturur Bir dili konusan ya da kullanan insanlar yeterince uzun bir sure fiziksel ya da kulturel olarak ayri yasarlarsa dilleri farklilasmaya baslar Bir dili belirgin farkliliklarla konusan iki insan birbirlerini anlayabiliyorlarsa ayri lehceleri birbirlerini anlayamiyorlarsa ayri dilleri konusuyor olarak kabul edilirler Dillerin birbiriyle iliskili olup olmadiklarini anlamakta kullanilan gostergelerden biri de benzer anlamalar tasiyan benzer yapili sozcuklerdir Bu sekilde dogal olarak gelismis dillerin disinda yapay olarak gelistirilmis diller de vardir Yapay dillere Esperanto ve ornek verilebilir Turkce zaman icinde asagidaki gibi sekillenmis ve degismistir Altay dil ailesi Turk dil ailesi Guney Dilleri kaynak belirtilmeli Balkan Gagavuzcasi Turkiye Avrupa kaynak belirtilmeli Gagavuzca Moldova kaynak belirtilmeli Horasan Turkcesi Iran kaynak belirtilmeli Turkiye Turkcesi Turkiye Avrupa Kuzey Amerika kaynak belirtilmeli Dil degisiminin nedenleri Alman dil bilimci Peter von Polenz asagidaki durumlari dil degisiminin nedenleri olarak adlandirmistir Ekonomi Ekonomi alaninda meydana gelen degisikliklerdir cunku konusmaci veya yazar zaman tasarrufu ve rahatlik nedenleri yuzunden kisaltilmis bir dil kullanir Gunumuz edebiyatinda ekonomi kavrami baglam icerisinde bir talebin kullanmanin analizin sonucu olarak anlasilir O halde belirli bir amaca ulasmak icin kendimi nasil ifade edebilirim sorusu akla gelir Yenilesim Inovasyon Yenilik durumlarinda ortaya cikan degisiklerdir cunku yaratici ve konformist olmayan faaliyetler icin dilin yerlesik yapilari yeterince uygun degildir ve bu yapilarin gelismeye muhtac oldugu gorulur Yeniliklerin olusmasindaki ve yayilmasindaki onemli gucler ayrica su prensiplerdir goze batmak icin baskalari gibi konusma ve onlara dahil olmak icin baskalari gibi konus Degisim Dil kullanicilari dilin kullanim aracinin seciminde esnektirler Bu esneklik iletisimsel kosullara ve amaclara goredir Dilsel evrim Dil kullanimi ve bu dil kullaniminin etkisi toplumsal gucler araciligiyla dil degisimini etkiler Ayni zamanda dilin gelisimi biyolojide de gecerli kurallarla takip edilir Ozel uzmanlik alani dili Uzmanlik alani dillerinde uzmanlik alani kelimeleri yeniden duzenlenir Bu durum su sekilde aciklanabilir mesela bilgisayar sozcugu yerine PC Personal Computer Kisisel bilgisayar sozcugu kullanilir veya elektrik alaninda gerilim sozcugu yerine bircok durumda voltaj sozcugunun kullanildigi gorulur Bu degisiklikler daha kesin bir ifadeye ulasmak icin ortaya cikar ama kimi durumlarda da anlasilmayi zorlastirabilir Ayni zamanda yeni essesli sozcukler ortaya cikabilir ornek olarak gerilim sozcugu Turkiye de gerginlik tansiyon anlamini da karsilamaktadir Halk dilinde bu ve bunun gibi sozcukler hem alan disi anlamlariyla hem de teknik anlamlariyla kullanilabilmektedir Dil degisimine ornekler Dil degisimi konusunda farkli gorusler mevcuttur Bu farkli goruslerden kimileri sunlardir Gorunmez el teorisi Bu teoriye gore dil degisimi gorunmez bir elin etkisinin bir sonucu olarak kabul edilir Bu teorinin en onemli temsilcisi Dusseldorf Universitesi profesorlerinden Rudi Keller dir Bu teoride dil degisimi ne dogal bir olgu ne de insan eliyle gerceklestirilen bir durum olarak anlasilir aksine bu teoride dil degisimi bireylerin kisisel eylemlerinden istem disi ve plansiz bir durum olarak ortaya ciktigi anlasilir Koordinasyonsuz bir davranis koordineli bir yapinin butunsel olmayan bir koordinasyona neden olur Kendiliginden olusan bir duzen olarak dil ayrica bu gorunmez elin etkisinin bir sonucudur e gore dil 3 turun bir olgusudur gorunmez elin yani ne insan tarafindan olusturulmustur ne de dogal bir olgudur bunlarin tam aksine dil bireysel ve uluslararasi eylemlerin cesitliliginin nedensel bir sonucudur Dil degisimi ayrintili olarak dilin gereksinimi dogrultusunda kendiliginden olusur Dil degisiminin ozel bir durumu anlam degisimidir Rudi Keller e gore dilin kullanim kurallarinin degismesi ile sozcuklerin anlamlari degisir cunku Ludwig Wittgenstein a gore bir sozcugun anlami bir dil sistemi icerisindeki duzenli kullanimina baglidir Bu teoriye gore dil degisimi esnasinda dil kullanicilari gorunmez elin etkisi ile bir sozcugun kullanim kurallarini degistirir boylece dil kullanicilari daha sik kullanilan bir anlam uretirler ve bu anlam dil toplumu icerisinde zamanla yeniden ogrenilir Bicimsel degisim genellikle kurallarin bozulmasi ve anlam degisimi araciligiyla olusur ayrica sekli degisim gorunmez elin etkisi altinda kurallara uygun ozel dil kullanimi sayesinde anlam belirlemesi olarak ortaya cikar Kaynak 19 Kasim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi Dil degisiminde tercih modeli Dil degisimi bir dil sisteminde kesin bir dereceye kadar tahmin edilebilir cunku dil degisim surecleri ozellikle belirli ogelerle ilgilenir Bu yuzden duzensizlikler genellikle bozulmaya egilim gosterir Duzensizliklerden kaynaklanan yeni olusum diger alanlarin duzenlemelerinin yan urunleri olarak ortaya cikar Dil degisiminde dil bilgisel model Dil degisimi duzenlenmis olarak gorulebilir cunku genel anlamda sozcuk birimleri dil bilgisel unsurlardir Diger taraftan bicim birimlerin sozcuk birimlerine gelisimi cok azdir hatta hesaba katilmamaktadir Dil degisiminde sosyolinguistik modeli Dil degisimi sosyal etkenlere baglidir bu etkenler yuksek bir itibara sahip olan bicimler ve yapilardir Bu bicimler ve yapilar dil degisiminde kendilerini gostermeye egilimlidir Dil degisiminde fonksiyon modeli Kohlers Regelkreis Dil bilimsel ortak calisma dil kullanicilarinin veya dinleyicilerin kendi dillerinde olusturduklari ihtiyaclarin etkisini orneklendirmeyi ve dilin bicimi uzerine sonuclarini matematiksel olarak orneklendirmeyi mumkun kilar Bu model boyle gereksinimleri butunuyle bir sira olarak ongorur ve digerlerinden daha aciktir Mesela ekonomi gereksinimlerinin yani sira kavramlar kesin olarak tanimlanabilirse belirlemeye gore gereksinimler de hesaplanabilir Bir baska dilden odunc alma Dilsel olarak odunc alma sozcuk olusturma ve anlam degisiminin yani sira kelime olusturmanin temel yontemlerinden biridir ve bu ad bilimin bir konusudur Ayrica odunc alma dil degisiminin onemli etkenlerine bir ornektir Dilsel odunc alma durumu kelimesel anlamsal ve sozdizimsel odunc almadan farklidir Kelimesel odunc alma durumunda bir kelime govdesi anlamiyla birlikte veya anlaminin bir kismiyla birlikte iletisim dilinden donor dil alinarak odunc alan dile aktarilir ve bu dilde odunc alinan sozcuk govdesi dar anlamda odunc alinmis bir sozcuk veya yabanci bir sozcuk olusturur Bu odunc sozcuk olusturmada alici dilin fiil cekimine telaffuz aliskanliklarina ve yazma aliskanliklarina uyum goz onunde bulundurulur Yabanci bir sozcuk olusumunda ise alici dilin fiil cekimine telaffuz aliskanliklarina ve yazma aliskanliklarina uyum ya hic dikkate alinmaz ya da cok az uyuma dikkat edilir Anlamsal odunc almada odunc alan dilde var olan bir sozcuge sadece anlamin yeni bir anlam olarak veya onceki anlamina ek bir anlam olarak aktarilmasidir ya da odunc alan dilin dilsel araclari ile bu anlamin geri verilmesinin olusturulmasidir Gorunus olarak odunc alma ozel bir durumu olusturur Bu odunc almada iletisim dilinin ogelerinden veya odunc alan dilde zaten var olan yabanci sozcuklerden alinan bir sozcuk odunc alan dilde yeniden yapilandirilir bu yeniden yapilandirilan bicim veya anlam iletisim dilinde henuz yoktur Kelimesel olarak odunc almalar dar anlamda odunc sozcukler ve yabanci sozcuklerdir Gorunus olarak odunc alma gibi anlamsal olarak odunc almalar ise cogunlukla genis anlamda odunc sozcukler olarak kabul edilir Hem kelimesel odunc alma hem de anlamsal odunc alma odunc sozcukler basligi altinda ele alinir Sozdizimsel odunc alma ise herhangi bir dilin bir iletisim dilinin belirli sozdizimsel yapilarini cok sik kullanmasinin etkisi sonucunda ortaya cikar veya bir dil yeni sozdizimsel yapi olasiliklari olusturdugunda sozdizimsel odunc alma gerceklesir Kalit sozcuk Kalit sozcuk bir dilin onceki evrelerinde var olan bir sozcukten tureyen bir sozcuk icin kullanilan tanimdir Etimoloji koken bilimi bir dilin soz varliginin zamansal gelisimini ve kokenini aydinlatmaya calisir Kalit sozcukler dilin kaynagina dair aciklayici bilgiler verirler Kalit sozcukler paralel bir dilden alinan alinti sozcuklerden ayirt edilmelidir Somut bir ornekle aciklamak gerekirse cagdas Alman dili Ortacag Almancasi eski yuksek Almanca gibi yazili olarak da aktarilmis bircok ortacag dilinin kokenine kadar inme olanagi sunar Mesela kokeni o zamanki dillerde olan cagdas sozcukler kalit sozcukler olarak karsimiza cikar Biraz daha geriye bakildiginda Alman dilinin dogrudan kullanilmayan Hint Avrupa dilinden ortaya ciktigi ve Alman dilinin bu Hint Avrupa dilinden bircok kalit sozcuk aldigi gorulur Alman dilindeki kalit sozcuklere ornekler Sonne Gunes Vater Baba Nase Burun ve gecmis zamanlarinda kokteki unlusu degismis tum sozcuklerdir Dil yozlasmasi Dil yozlasmasi kavrami dil elestirisinden ortaya cikmistir ve bu dil yozlasmasi zaman icerisinde korunmaya deger gorulen koken ozelliklerinin degismesi yoluyla dillerin kaybolmasi korkusu olarak adlandirilir Bu duruma ornek olarak dil bilgisindeki temel kelime hazinesindeki genel anlasilirliktaki veya ifade gucundeki cesitlilik verilebilir Dil kaymasi olarak dil yozlasmasi en kotu durumda dil olumune yol acabilir Dil yozlasmasinin nedenleri Dil yozlasmasinin nedenleri asagidakiler olabilir Bir dil muhtemelen o dile hakim anadil kullanicilari tarafindan kullanilmaz Bunun yerine dil o dile daha az hakim kimselerce konusulur ve boylelikle dile gereken onem verilmez dilin toplam gelisimini mesela dilin gunluk kullanimini yansitan bir olcu de budur Diger taraftan bir dil diger dillerin etkisi altinda kalarak yozlasabilir Bu durumda dil asil koklerini kaybeder ve dilin kokeni kendi icindeki etkilerle oldugu kadar diger dilden gelen etkilerle karisik bir koke donusur Baslica bir neden de medyanin her zaman elestirilen etkisidir her seyden once televizyon ve radyolarin etkileridir Yan cumlelerdeki baglaclarin sozde yanlis kullanimi kaba ahlaksizca kullanilan jargonlar gereksiz yere Ingilizce sozcukler kullanmak gibi dil bilgisi yanlisliklari sunucularin konusmalarini etkisi altina alir ve boylelikle dinleyicilerin dil kullanimi da degisir Diger taraftan da kimi dil elestirmenleri dil yozlasmasini kuresellesme surecinin ve kulturel cesitliligin bir parcasi olarak kabul etmektedir Dil biliminin bu konsepte uygun elestirisi Dil yozlasmasi kultur elestirisinin kullanilan onemli bir kavramidir Schopenhauer Friedrich Nietzsche Adorno Martin Heidegger ve diger bircok yazar ve filozofun hakkinda farkli kokenler isaret ettigi bu kavram kulturel yozlasma konseptinin icerisinde yer alir Dil yozlasmasi kavrami bugunku dil biliminine gore cogunlukla kabul gormez cunku bu kavramin bilimsel olmayan bircok on sarttan yola ciktigi aciktir Genellikle sadece yuzeysel olgular ele alinir mesela alinti sozcukler de veya ve cumle yapisindaki degisiklikler de soz konusudur Sozu edilen bu durumlar okulda gosterilen sistem dil bilgisinin asil noktalaridir Analitik dil yapisinin kolayca ozu anlasilabilen hatta kolayca olusturulabilen durumu dilin kurallara uygunlugunu dogru ve guzel kullanilmasini amaclayan calismalarca daha ilkel olarak tanimlanmaktadir ancak bu temelde yatan derin olgular olarak kalmistir cunku bir sahip olma tutumunun tanimi onceden oldugu gibi basarili bir sekilde ifade edilmistir yalnizca araclar degisim gostermistir Dili ozenli kullananlarin bakis acisina gore ilgili dil oylesine yuksek bir kaliteye ulasmistir ki her degisiklik kacinilmaz bir sekilde dilde kotulesmeye neden olmustur Fakat bununla beraber dilin tarihiligi supheli gorulur olmustur Tum diller degisir hem de surekli olarak cunku dil konusan toplumlarca surekli degisen ortama uydurulmaktadir Dilin kendi koklerinden uzaklasma korkusu dilin ilk evresinde ari bozulmamis dillerin var olmasindan ileri gelmektedir Bu gorus her dilin ilk zamandan beri diger dillerle surekli iliski icinde oldugunu gormezlikten gelmektedir Buna gore ari diller yabanci etkilere maruz kalmaz Her dil farkli zamanlarda farkli iliskilerle farkli yakinlikta ortaya cikan bir karma dil dir Dili kendi koklerinden uzaklastiran ilk degisiklikler muhakkak vardir ama cagdas dil durumunu inceleyen bir elestirmenin bunlardan haberi yoktur Bir dilin komsu dillerle ve Dunya dilleri olarak adlandirilan uluslararasi etkili dillerle yogun bir alisveris icerisinde olup olmadigi ve bunun nasil gerceklestigi bu degisiklikleri gogusleyen konusucu kitlelerin acikliginin ve hareketliliginin bir gostergesidir Bu degisiklikler gerceklesirken bircok durumda uzun iliskiler sonunda en basta odunc alinan soz varligiyla birlikte dil varliginin sesce ve anlamli kaynasmasi ortaya cikar ornek Almanca Konzept Turkce Konsept Yine soz varliginin anlama uygun tercumesi yeni sesce uyumlu kulakla uyumlu anlamli herkes tarafindan anlasilir bir sozcuk haline gelir ornek Ingilizce to announce Turkce Anons etmek Ya da soz varligi yabanci dildeki yapinin tipatip benzeri olarak kalir Ingilizce Bravo Turkce Bravo Yabanci etki sadece dilsel alanda etkisini gostermez bunun yani sira yabanci etkisi kultur ve toplum gercekligiyle siki sikiya bagli oldugu ve bunlarla ic ice gecmis oldugu icin dil yozlasmasi konusu genellikle kultur ve toplum elestirisiyle aynidir Bununla birlikte dil elestirmenlerin in ortaya cikan genel hosnutsuzlugu reddedici yani yeni gelismelere karsi cikmada ve herhangi bir ilk standardin savunulmasinda hedef olarak ortaya cikmaktadir Oldukca zor olan dile ozen gosterme cesareti diger dilleri araliksiz kendisine ceken her donemde onceden kestirilemeyen yeni bicimli olanaklar en iyi kavramlarin ve dusuncelerin yaratici bir sekilde turetilmesini hatta yabanci sozcuklerin iyi anlamda kullanilmasini zora sokmustur Dil olumu Bir dili anadil olarak konusan hic kimse kalmadigi zaman dil olumu soz konusu olmaktadir Bu andan itibaren bir dilin icinde zamanla olusan normal gelisimler ve degisiklikler olu dilde gorulmez olu dil degismez ve hareketsiz duragan olur Bir dilin olu dil olarak gorulmesi bu dili anlayacak konumda kimsenin olmadigi anlamina gelmez Olu bir dil iyi bir sekilde belgelenebilir yabanci dil olarak ogretilebilir ve hatta olasi belli durumlarda sozlu ya da yazili olarak kullanilabilir Mesela Latince anadil olarak kimse konusmadigi icin olu bir dildir Yine de yabanci dil olarak ogrendikleri icin Latince anlayan bir suru kimse vardir Belli fonolojik Sesbilimsel kisitlamalarla olu bir dili yeniden canlandirmak mumkundur Mesela Kernevekce Guneybati Ingiltere de Cornwall kontlugunda konusulan bir Kelt dilidir ya da Ibranicenin yok olmasindan 2000 yil sonra Israil in resmi dili olan Ivrit Cagdas Ibranice gibi Bilim insanlari Dunya genelinde yasayan 6000 dilin bu yuzyilda yaklasik yuzde 90 inin yok olacagini kabul etmektedir Son 30 yilda sadece Kuzey Amerika da 51 dil yok olmustur Dil olumunun nedenleri Bir dil cocuklar tarafindan anadil olarak ogrenilmiyorsa yok olma tehdidi altindadir Diller dil kaymasi yoluyla olu dillere donusur Bir dildeki yavas degisimler bir veya bircok yeni dilin dogmasini ve koken dilin olu dillere donusmesini saglar Bu noktada dil olumunun iki bicimi birbirinden ayirt edilmelidir Birincisi kendi icinde olusan dil bicimleri varligini surdururken konusulan bir dilin yok olmasidir Romen dilleri icinde varligini surduren Latince buna ornek gosterilebilir Ikincisi de kendi icinde olusan dil bicimlerinin de varliklarini surdurmedigi konusulan bir dilin yok olmasidir Mesela Kipti dilidir Ayrica asagidakiler arasinda da ayrim yapilmasi gerekmektedir Cogunlukla uzun bir surecte meydana gelen ve dil olumunu bilincli sekilde tesvik eden kriterler olmaksizin meydana gelen dogal bir dil olumu soz konusudur Bu durum ilk cagda yerini Latinceye birakmis olan bir suru dilin olumdeki durum olabilir cunku antik caglarda bilincli bir dil politikasi henuz yoktu Bir dizi siyasi onlemler yoluyla desteklenen dil olumu soz konusudur Dil olumu icin kesin sonuc saglayan ya da saglamis bu onlemler durumlarinda bazi yazarlar Linguizid den dili oldurme soz eder Bir dil 50 yasin uzerinde ve 25 ve 50 yaslari arasindaki yas grubunda yari konusuculara sahipse fakat 25 yasin altindaki yas grubunda bu dili konusan hic kimse yoksa o zaman bu dil ebeveynlerden cocuklara aktarimin mumkun olmayacagi icin yari olu moribund sayilir Ust yaslardan binlerce hatta yuz binlerce konusani olsa dahi dilin yok olmasi ancak tum guclerin seferberligiyle ve bu cabanin genel destegiyle engellenebilir Bircok durumda dogal bir dil olumunun ya da bir Linguizid in dili oldurme ne olcude gerceklesecegini belirlemek zordur Dil olumunde politik onlemlerin kesin sonuc veren rol oynadigi diller Havai dili ve yari olu Bretonca dir Bretonca Hint Avrupa dil ailesinin Kelt koluna ait dildir Fransa nin Breton bolgesi nin resmi dilidir Dil olumunun sonuclari ve dil olumu icin onlemler Dillerin ortadan kaybolmasinin genis kapsamli sonuclari olabilir Her bir dil konusani ozel yasaminda ve toplumsal hayatindaki bircok durumda kendini kendi dillerinde yeterli duzeyde ifade edemez Bununla birlikte her bir dil konusani kulturel ve tarihi kimliginin bir parcasini kaybeder Dunya yla ilgili kavramlarin ve gorusun bir dilde ozel var olan tasarilari yok olabilir Her dil kendine ozgu bir ses varligi ve bununla birlikte kaybolup gidebilecek bir kulturel miras degeri tasir Ozel bir dil icin dil politikasi ya da diller politikasi mesela bir devletteki bircok dil icin yardimiyla dillerin canli kalmasina calisilmaktadir Bu tur onlemlerin basarisi mevcut dil konusani sayisinin fazlaligina politik etkilerine finansal olanaklarina ve dil olumunun evresine baglidir Dil ve dusunceDusuncenin iletisimsel araci olarak dil Ozellikle teknik teoriler basta olmak uzere bircok iletisim araci teorisi dili iletisim araci olarak ifade etmez aksine dili iletisimsel bir arac olarak ele alir Bu durum su anlama gelmektedir dil gercek iletisim araclari icin tarafsiz bir mumkun olma durumudur Dil boyle goruslerin sadece uygun davranislara hizmet eder veya dil tasarilar ve kavramlar gibi zihinsel varliklarin iletimine yardimci olur Bu tasari ve kavram gibi zihinsel durumlar dilden bagimsiz dusunulemez Iste bu yuzden temsil araci olarak ele alinir Dil bilimci Wilhelm von Humboldt un dil teorisinde suphesiz bir iletisim araci gorusu dile getirilmistir Bu gorusun temel soylevi dusunsel surecin ancak iletisimsellik araciligiyla mumkun olabilecegini dile getirir Bu durum insanlarin dusunce tarzinin ancak icinde bulunduklari cevredeki gostergelerin harekete gececegi surec araciligiyla mumkun kilinabilecegi anlamina gelmektedir Bu gostergeler hem Dunya bilincini hem de benlik bilincini olusturan gostergelerdir Burada dil sinirlari belirleyen bir rol ustlenir Ayrica dilin iletisim araci olarak tanimlanmasi insanlarin bilincini aracsal boyutta medial etkilemistir Bu yuzden yeni iletisim araclarinin insanlar uzerinde nasil bir etkiye sahip oldugu konusunda fikir yurutmek daima dile bagli olmalidir Yeni iletisim araclarinin etkinligi ve etkileme gucu dilsel iletisim araclarinin yapisal olarak olusturulusuna bagli olmalidir Dil ve politik gucBu varsayimin iktidar yapilari baglaminda dili politik olarak kullandigi bircok defa denenmistir Siyaseten dogruluk ifadelerinin talebi mesela cinsiyetci bir dil kullanan veya cinsiyetci dusuncelere egilim gosterenlere zaman zaman temel olusturur Dil iyilestirmeleri sayesinde gercekten bir bilinc degisikligi gerceklesmekte mi yoksa bunun guncel politik amaclara ulasmak icin mi oldugu halen tartismalidir Dil iyilestirmeleri buyuk olasilikla genel bilinc degisimi surecinde belirleyici ve pekistirici bir etkiye sahip olabilir Diger taraftan da dilin belirli iktidar yapilarini yildirmak ve eline gecirmek icin kullanildigi da unutulmamali Bu duruma mobbing Latincede psikolojik siddet baski kusatma taciz rahatsiz etme veya sikinti vermek ajanlik ve kucuk dusurme ornek gosterilebilir Sozlu iletisimdeki baski mekanizmalari bes otorite teknigini disarida birakir Var olan dil duzenlemelerindeki bunun gibi etkilerin uyarisi boyle bir baglamin sorunsallastirilmasina olanak saglar Cinsiyetle gibi pratik olarak butun kulturlerde birer tabu olarak kabul goren alanlardaki sozcuklerin bircok dilde nesilden nesle cok az aktarildigi tarihi dil bilimi calismalariyla tespit edilmistir Boyle nesiller cok yakin zamanda ayni gelecege maruz kalacaklardir Yazi dilinde de bu durum genel dil degisiminde oldugu gibi aynidir ama sadece surec daha yavastir Halkin dil ve dusunce uzerindeki etkisi araciligiyla bunu uygulamaya donuk cabaya 1949 yilinda yayimlanan in 1984 romani edebiyattan bilinen bir ornektir Gercek ismi Eric Arthur Blair olan George Orwell 25 Haziran 1903 te dogmustur ve 21 Ocak 1950 de olmustur George Orwell Ingiliz edebiyatinin 20 yuzyilda yetistirdigi onemli yazarlardan birisidir Bin Dokuz Yuz Seksen Dort isimli romani ve bu romanda olusturdugu Big Brother Buyuk Birader kavrami ile unludur Bu yapitta hayali bir totaliter yonetim sekli anlatilmaktadir Bu yonetim bicimi halkin iletisimini ve dusuncesini dar ve kontrolu altindaki bir yola getirmek icin yeni konusma adindaki yapay dili kullanir Diger bir edebi ornek de Sapir Whorf Hipotezi nin bulundugu Jack Vance e ait Pao nun savas dilleri isimli eseridir Yenilmis bir yeryuzunu kontrol edebilmek icin halki esnaf ciftci asker ve bilim adami diye siniflandirilan yeryuzunde sadece onlar icin olusturulmus dili ogrenmelerine ve bu dili konusmalarina izin verilecektir Sapir Whorf Hipotezi dil bilimininde insan dusuncesinin yerel dillerden cok yogun bir sekilde etkilendigini gosteren bir calismadir Buna gore her insanin kendi dilinde belirli bir dusunce yapisi vardir ve bu insan baska bir insanin dilini hicbir zaman tam anlamiyla anlayamaz Bu tartismalara yol acan varsayim unlu dil bilimci Whorf tarafindan olusturulmus diger bir dil bilimci Sapir tarafindan da ortaya konulmustur ve ikisinin tezi olarak sunulmustur Dil ve hayvanlarHayvan dili Insanlarin bebeklik donemlerinin ilk yaslarinda girtlagi larinks veya larenks derinlesir Sadece cok az hayvanda bu durum benzer olabilir ve daha sonra sesler insanlarda oldugu gibi olusur Kimi durumlarda da insanlarin dilsel ifadelerini de taklit edebilirler mesela papagan fok yunus gibi Hayvanlar belirlenmis bir isaret sistemini bilirler Bu duruma ari dili veya hatta dans dili olarak da adlandirilan sallanarak dans eder gibi ucan arilarin isaret sistemi ornek gosterilebilir O halde dusunulen gercekten icgudusel olarak duzenlenmis isaret davranisinin gerektigi takdirde insan diline ne derece benzerlik olusturup olusturmadigi sorgulanmalidir Kuslarin yunuslarin veya primatlarin memeliler sinifindan maymun ve benzeri hayvanlari icerir insan fonetigine benzer bir dili veya tamamen ayni bir dili bilip bilmedigi ve hatta bu dilin yardimiyla karsilikli haberlesip haberlesmedikleri tartisilmaktadir Burada gorunuse gore sadece gonderen ve alici arasindaki duzenlenmis ve tek tarafli isaret yolu soz konusudur Bu duruma ornek olarak hayvan sahiplerinin hayvanin terbiyesi sirasinda kopeklerden yararlanmasi gosterilebilir Bilindigi gibi biz insanlar tarafindan bilinen dil bunun aksine 3 sinifa ayrilir Birinci siniflandirmada anlam ayiran yani kendi baslarina anlamlari olmayan sesler bulunur Ikinci siniflandirmayi ise anlam tasiyan birimler veya anlam tasiyan morfemler bicim birimleri olusturur Ucuncu siniflandirmada sozcuk bicimlerinden sozcuk obeklerinden ifadelerden deyimlerden ve cumlelerden olusur Eger bir hayvan yirmi ses olusturabiliyorsa bu hayvan ses bakimindan potansiyel olarak yirmi farkli isaret olusturabiliyor demektir Bunun tersine insan dili seslerin ve ses dizimlerinin cok farkli degiskenligi sayesinde kendini belli eder Bunun icin Wilhelm von Humboldt un daha onceden belirttigi gibi sinirsiz birlesim kombinasyon olasiliklari bulunmaktadir Wilhelm von Humboldt un atifta bulundugu bu birlesimlerle insanlarin daha onceden hic duymadiklari seyleri de anlayabilecekleri veya ifade edebilecekleri de anlasilmis oldu Ayrica bunun o kadar kolay ogrenilemeyecegi ve bu yuzden de ancak taklit edilebilecegi ortaya konuldu Kaynakca Ergin Prof Dr Muharrem 2008 Turk Dil Bilgisi Istanbul Bayrak Basim s 3 Imer Kamile Kocaman Ahmet Ozsoy A Sumru 2013 Dilbilim Sozlugu Bogazici Universitesi Yayinevi s 87 ISBN 978 605 4238 53 8 16 Haziran 2010 tarihinde kaynagindan arsivlendi Erisim tarihi 23 Subat 2010 Prof Dr Sukru Haluk Akalin Ataturk Doneminde Turkce ve Turk Dil Kurumu 24 Subat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Cukurova Universitesi Turkoloji Arastirmalari Merkezi Dil ve Dusunce 14 Agustos 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde Edebiyat EkibiDis baglantilarWikimedia Commons ta Dil ile ilgili ortam dosyalari bulunmaktadir Dunya daki dil aileleri listesi ve cesitli baglantilar7 Subat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde Altay Dil Ailesi 4 Haziran 2004 tarihinde Wayback Machine sitesinde Dil Tanimlari Mustafa Altun 1 Kasim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Dil Kurslari 13 Eylul 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde