Tarih boyunca insanlar iletişim aracılığıyla birbirleriyle ilişkiler kurmuş ve ortak bir toplum düzeni oluşturmuştur. Özellikle Sanayi Devrimi'nden sonra ortaya çıkan kapitalist düzen ve kitle toplumu nedeniyle iletişim araştırmalarına olan önem artırılmıştır. Ortaya çıkan kitleyi kontrol etmek amacıyla kitle iletişim araçlarına önem verilmeye başlanmıştır ve bu dönem içerisinde bir dizi kitle iletişim kuramı ve modeli geliştirilmiştir. İletişim kuramları temel olarak eleştirisel ve ana akım iletişim araştırmaları olarak iki sınıfa ayrılabilir. Bu iki temel ana sınıf kendi içerisinde ideolojilere ve kuramcıların bakış açılarına göre farklı sınıflandırılmaktadır.
Ana akım (Egemen) İletişim Araştırmaları
Ana akım araştırmalar toplum bilimlerin işlevci yaklaşımına dayalı olarak geliştirilmiştir. Ticari amaçlı kitle iletişim araştırmalarını konu alır ve incelerler. Toplumsal süreçleri göz önüne almadan kuram ve inceleme yapmaya çalışır bunları yaparken medyanın amacını, mesajı ve etkileri toplumdan etkilerden soyutlar. Siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler bu iletişim araştırmaları türünde bulunmamaktadır. Siyasi, ekonomik, kültürel ilişkiler kurmadan kitle iletişim araçlarının kitleler üzerindeki ikna sürecini ve davranış değiştirmelerini ele alır. Ampirik (görgül) araştırma yöntemi kullanır ve kullandıkları araştırmaları yöntemleri her zaman egemen bir kurum tarafından finanse edilir. Kullanılan mesajlar ile egemen grubun (burjuva sınıfı) amacına göre içerikler yöneterek kitleleri yönlendirmeyi hedefler bu amacından dolayı Ana-akım kuramlar statükocu (sahip olan düzeni korumaya eğilimli) olarak kabul edilir. Egemen yaklaşım kuramlarının temelinde kitlesel hareketler bulunur. Kuramcılara göre insan davranışları önceden tahmin edilebilir ve gerekli veriler doğru bir şekilde toplanarak yeniden inşa edilebilir ve insan davranışları kontrol edilebilir. Ana akım araştırmalarda izleyici çoğunlukla pasif şekilde kabul edilir.
Chicago Okulu
Okul 19. yüzyılın sonunda (1892) yılında kurulmuş ve sosyoloji, antropoloji, , sosyal psikoloji ve ekoloji gibi çeşitli alanlarda araştırmalar yapmıştırlar. Albion Small, Edward Ross ve Robert Park gibi önde gelenler isimler modernleşme ve kentleşme gibi kavramları inceleyerek kentteki örgütlü ve örgütsüz faaliyetleri anlamaya çalışmışlardır. Park kent yaşamının karmaşık yapısını analiz etmiş ve kenti oluşturan farklı etnik kökenden gelen göçmenlerin yaşayış biçimleriyle alakalı birçok veri toplamıştır. Park genellikle kentselleşme, modernleşme ve kentsel değişim sorunlarıyla ilgilenmiş, pratik sorunlara çözüm yolu bulmaya çalışmıştır. Okulun önde gelen isimlere göre, toplumsal yaşamda faaliyetler, kültür aracılığıyla dilden dile, kuşaktan kuşağa gerçekleşir ve toplumda ilişkiyi iletişim sağlar. İletişim aracılığıyla toplumsal çatışmaları, uyuma, adaptasyona ve asimilizasyona dönüştürmeyi amaçlanır ve aslında bu kavramların hepsi davranış psikolojisinden meydana gelen çalışmalardır.
Chicago Okulu hem kent bilim içerisinde hem de sosyoloji alanında yepyeni bir dönemin başlangıcını temsil etmiş, kent ve kentliyi hem sosyolojinin hem de kent bilimin gündemine sokmuştur. Davranışçı yaklaşımının (özellikle iletişim araçlarının) izleyici üzerindeki etkisinin ortaya çıkartılmasında görgül (ampirik) sınamalara başvurulmuştur aynı zamanda bilimsel bilgiye karşı sarılmaz bir güven duyulmaktadır.
Temel Ana Akım İletişim Kuramları
Propaganda, Sihirli Mermi veya Hipodermik İğne Kuramı
Bu kuramda sanayi devrimiyle ortaya çıkan insanlar kuralsız yıkıcı varlıklar olarak görülüyordu ve bu kitleleri kontrol etmek amacıyla kitle iletişim araçları araç olarak kullanılmaya başlandı. İnsanlar propagandaya karşı direnecek akıldan ve bilgiden yoksul kabul ediliyordu çünkü kuramcılara göre kitleler çobanlar tarafından sürülen koyunlara benziyordu. Kuram doğrudan bir nedensellik ilişkisine dayanır. Göndericinin gönderdiği mesajlar direkt olarak alıcının davranışını etkilemektedir. Egemen sınıfın kitle iletişim araçlarını kullanarak kitlelere gönderdikleri iletiler (mesajlar) kitlelere sanki deri altlarına enjeksiyon yapan bir şırınga gibi doğrudan etki ettiği düşünülmüştür. Bu düşüncenin oluşmasında Nazilerin iktidara gelmesi ve işgal ettikleri ülkelerde veya kendi ülkelerinde kendi ideolojilerini propaganda yaparak oluşturması etkili olmuştur çünkü bu dönemde mesaj uyarıcı bir işlev görüp alıcıda anında etki yaratabiliyordu. ABD gibi ülkelerde bile medya, kitle kültürü ve popüler kültür aracılığıyla tüketici ve seçmenlerin düşüncelerinin değiştirilebileceği düşünüldü.
Shanon ve Weaver'in Enformasyon Kuramı
Kuram aynı zamanda matematiksel iletişim modeli olarak da isimlendirilmektedir. Bu kuramda iletişim süreci tek ve doğrusal bir süreç olarak kabul edilir. Gürültü iletişim sürecinin içerisinde işlev bozucu bir şekilde entegre edilmiştir. İletişimin sürecinin ilk unsuru bilgiyi oluşturan, kodlayan ve ileten kaynaktır. Normal süreçte kanal aracılığıyla alıcıya gönderilen mesajlar ortaya çıkabilecek bir gürültü tarafından engellenerek bozulabilir. Gürültünün ortaya çıkması durumunda iletişim süreci başarısız olacaktır. Aynı zamanda gürültü ne kadar çoksa iletişim süreci o kadar tekrarlanacaktır. İletişim formülasyonunda iki temel kavram vardır. Bunlar eksiklik (bilgideki eksiklik) ve fazlalıktır (gereksiz bilgi)
Lasswel'in Genel İletişim Modeli
Lasswell iletişim sürecini zincirli bir yapıda olarak kabul etmiş ve iletişim süreçlerini "Kim, kime, hangi kanalla, hangi etkiyle ve ne söylüyor" isimleriyle gruplara ayırmıştır. Kim mesajı kodlayan kaynağı, kime ile iletinin gönderildiği kitleyi, hangi kanalla aracılığıyla mesajı ileten kitle iletişim aracını, ne söylüyor ile iletilen mesajı açıklamaya çalışmıştır. Bu yaklaşımda aynı zamanda toplumsal bağlamlar göz ardı edilmiştir ve iletişim sürecindeki ögeler toplumsal süreç içerisinde incelenmez. Aynı zamanda güç ve iktidar mücadeleleri modelde yer almaz.
İki aşamalı Akış Modeli
Medya içeriklerinin toplum üzerindeki etkisinin birebir olmadığı zamanla anlaşılmasından sonra mesajın kitleler üzerindeki etkisini artırmak amacıyla kitleler tarafından güvenilir olarak kabul edilen kişilerin egemen kitlelerin mesajlarını iletmesine karar verildi. Kanaat önderi olarak isimlendirilen bu kişiler, egemen sınıftan kendilerine gönderilen mesajları, tekrar kodlayıp biçimlendirerek kitlelere yönlendirir. Kanaat önderi bu iletişim modelinde hem alıcı, hem de kaynak durumundadır. Kanaat önderlerinin başarısı iletişim sürecinin başarısını da etkiler. İlk kez kişiler arası iletişimin önemli olduğu bu model ile anlaşılmıştır ve daha önceden pasif olarak kabul edilen izleyici (alıcı) algısı bu modelle birlikte değişmeye başlamıştır. Modele iki aşamalı denmesinin nedeni egemen kurumundan kodlanarak çıkan mesajın, kanaat önderi tarafından tekrar kodlanması ve alıcılara iletilmesidir, kısacası bu modelde ileti iki kere kodlanır ve iletilir.
Deneye Dayalı Egemen İletişim Kuramları
Festinger'in Bilişsel Uyum Kuramı
İnsanların sahip oldukları tutumlar, inançlar ve değerler kendi arasında tutarlıdır. İnsanlar çatışmaları azaltmak için kendi dünyadaki farklı görüşleri kendilerine uygun bir hale getirmeye çalışırlar. Çoğunlukla insanlar kendi düşüncelerine göre uyumlu olan düşünceleri kabul ederken, zıt olan düşünceleri ise reddetme eğilimdedir. Düşüncenin kişinin dünya görüşüne zıt olması durumunda uyumsuzluk ortaya çıkar ve bu durumda birey konu ciddiyse hem konunun önemini azaltmaya çalışarak kendilerine uyumlu hale getirmeye çalışırlar hem de seçici davranmaya çalışırlar. Bireyin yapmış olduğu algıda seçicilik ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi olan seçici davranış, insanların kendi görüşlerine yakın olan gazeteleri veya tv kanallarını izlerken diğerlerini izlemeye reddetmesidir. Seçici hatırlama ise bilginin sadece enformasyonun sadece gerektiği zaman hatırlanıp daha sonradan tekrar unutulmasıdır.
Ayrıca bakınız: Bilişsel çelişki
ABX Denge Modeli
Kişiler arası iletişimi açıklamak için Newcomb tarafından geliştirilmiş modeldir. Modelde iletişim sürecinde kişilerin inançları, tutumları ve davranışları önemli bir yere sahiptir böylece insanlar hem kendi içlerinde hem de başka kişilerle olan ilişkilerinde denge ararlar. Modelin ismindeki A ve B iletişim sürecindeki kişileri, X ise bir olay, olgu veya düşünceyi temsil eder. Eğer A ve B kişileri, X'e karşı farklı bir bakış açısına sahipse A ve B arasında dengesizlik ortaya çıkar ve iki kişiden biri X'e karşı olan tutumunu değiştirir. Kişiler arasında ortaya çıkan dengesizlik (gerilim) ortaya çıkar ve A-B kişileri arasında anlaşma olana kadar gerilim devam eder. Modelin anlayışına göre iletişimde bulunan kişilerin birbirlerine ve çevrelerindeki üçüncü nesnelere (kişi, olay, tutum) karşı ortak yönelimlerinde iletişim faaliyetleri etkilidir. İletişim sayesinde A,B ve X arasındaki bilgi akışındaki denge korunarak sürdürülür. Aynı zamanda insanlar aynı zamanda sadece uzlaşma için iletişim kurmazlar yaşanan dengesizlik ve çatışma sorunlarına da çözümler geliştirebilir.
Westley-MacLean'm Aracılanmış İletişim Modeli
Westley&MacLean İletişim Modeli, Bruce Westley ve Malcolm S. MacLean junior tarafından tanıtıldı. Westley, Wisconsin Üniversitesi'nde profesördü ve Malcolm, Jouralism Okulu Üniversitesi'nin direktörüydü. Model, Newcomb ortak oryantasyon modeline dayanıyordu. Kişiler arası iletişimi açıklamak için Newcomb tarafından geliştirilmiştir modelde aynı zamanda kitle iletişim sürecinde uyum vurgulanmıştır. Kitle iletişim sürecinde uyum vurgulanmıştır. A iletişimin kaynağıdır ve toplumda meydana gelen olay olgu ya da eylemlerden birini seçerek B'ye ileti olarak gönderir. Ayrıca B, X'i doğrudan kendisi de görebilir (XB) ve A (kaynak)'a karşı bir reaksiyon gösterebilir. Modelin ilk halinde A, bazı X'leri seçerek B ile iletişime geçer.
İkinci modelinde ise A ve B arasındaki X'e ilişkin mesajların aktarılmasında C kanalı devreye girer. C ile sembolize edilen olgu kanaldır (eşik bekçisi) X bu modelde C tarafından seçilen iletidir ve A'nın veya egemen kuruluşun düşüncesine göre yeniden C tarafından tekrar kodlanır. FBA izleyici olan B tarafından esas kaynak olan A'ya gönderilen geri beslemedir. A'nın amacı B'nin ürünü alması, bir partiye veya adaya oy vermesi ise FBA burada izleyicinin davranışıdır. FBC ise izleyicinin kuruma yolladığı geri beslemedir. Doğruda telefon etme, email yazma gibi davranışlardan oluşur. Bu geri besleme C'nin sonraki seçimleri için yol göstericidir. FCA ise iletişim kurumundan, mesajın asıl kaynağı olan A'ya yönelik iletişim girişimidir. A'nın mesajı seçme, kabul etme ya da reddetme şeklinde olabilir. X3C ise A olmaksızın kurum çalışanlarının X hakkında kendilerinin doğrudan edindikleri bilgidir.
Sosyolojik Yaklaşımlar
Riley ve Riley Modeli
Bu yaklaşım iletişimin tam olarak açıklanması için toplumsal yapıların önemine dikkat çeker ve iletişimi psikolojik ve kişisel bir süreç değil kurumsal ve toplumsal bir faaliyet olarak tanımlar. Kaynak olan kişi veya kurumları izleyiciyi etkileme amacında olan güçlü varlıklar olarak kabul edilir ve bu kişiler daha önceden bilinçli olarak tasarladıkları iletileri kanallar aracılığıyla izleyiciye göndererek onların davranışlarını değiştirmeye çalışırlar. Bu modele göre izleyiciler aslında kitle içerisinde atomize olmuş bireylerdir ve toplumda gruplar birincil (aile, arkadaş, yüz yüze iletişim kişileri) ve ikincil gruplar (hukuk, örgütler) olarak ikiye ayrılır. Toplumsal kurumlar insanların sahip olduğu değerlere göre normlarını ve düşüncelerini biçimlendirirler. Kaynaktan gelen iletiyi alan kişiler toplumların birincil veya ikincil gruplarının içerisinde bulunurlar ve toplumsal yapı kişilerin iletiyi anlamlandırması sonucunda nasıl reaksiyon vereceğini belirler. Modelin en geniş halinde gönderici ve alıcı sadece birincil ve ikincil gruplarla etkileşim halinde değildir iletişimde çok yönlü geniş toplumsal faaliyetler bulunur. Toplumsal yapı gönderici ve alıcı hem de onların bulunduğu grupları kapsar. Kitle iletişim medyaları toplumsal yapının bir parçasıdır toplumu etkilerken aynı zamanda onlardan da etkilenir.
Teknolojik Yaklaşımlar
Harold Innis (H.A Innis) Yaklaşımı
İletişim toplumsal ve ekonomik yapının belirleyicisidir. Her zaman içeriği ve toplumların nasıl örgütleneceğini belirler. Böylece teknoloji tarafından belirlenen bilgi, iktidarın dağılımını da belirler. İletişim aracılığıyla cisimlerin nitelikleri ve zaman denetim altına alınır. Innis'in yaklaşıma göre teknolojik araçlar egemen sınıfın ideolojisine göre içerik oluşturan ve yayınlayan araçlardır. İletişim araçlarının biçimi maddi (kil, tablet, kağıt) sosyal biçimlerin (yönetim biçimlerin, imparatorluk vb) belirli bir coğrafyada yeniden üretilmesine yardımcı eder. Teknolojik araçlar zamana bağlı ve mekana bağlı olarak ikiye ayrılmıştır. Zamana bağlı teknolojik aletler, el yazması ve sözlü iletişim gibi sınırlı dağılıma sahip olan ve kapalı toplumlar tarafından tercih edilen aletlerdir. Bu tarz aletler din veya sözlü gelenekler tarafından desteklenir. Mekana bağlı teknolojik aletler ise yazılı ve elektronik olarak yayınlanmış bütün içerikleri kapsar. Ticaretin ve imparatorluğun yaygınlaşmasını yağlar temel hedefleri merkezileştirmektir. Sözlü ve yazılı geleneklere düşmandır ve bu düşmanlık sayesinde bilgi tekeli oluşturmuştur. Yazılı olan sözleri kaldırmaya ve onları antika kültür haline getirmeye çalışırlar. Innis aynı zamanda kitle iletişiminin gelişmesiyle sözlü ve yüz yüze iletişimin toplumsal ilişkileri etkinliğini azalttığı ve pasif izleyici oluşturduğuna dikkat çeker. Demokrasi için sözlü kültürün önemine dikkat çeker.
Mc Luhan'ın Teknolojik Yaklaşımı
Medyayı Anlamak isimli kitabında iletişim araçlarının duyulara hitap ettiğini öne sürmüş aynı zamanda araçların insanların bir uzantısı olduğunu öne sürmüş ve "Araç Mesajdır" önermesini ortaya atmıştır. Mc Luhan'a göre medyanın geniş bir anlamı bulunmaktadır. Her bir teknoloji kendisinden bir önceki teknolojiyi yok etme eğilimdedir. (Mektuplaşmanın telefon tarafından yok edilmesi veya ateşli silahların oka karşı tercih edilmesi gibi). Günümüzde bilgi çağı nedeniyle artık sınırların ortadan kalktığını bilginin artık tek bir merkezde bulunmadığını, en uzak ülkedeki bilgiden bile bugün her yerden haberdar olunabileceğini öne sürerek Global Köy kavramını ortaya atmıştır. Aynı zamanda Mc Luhan, teknolojik araçları sıcak ve soğuk araçlar olarak ikiye ayırmıştır. Sıcak araçlar gazete, fotoğraf, sinema ve radyo gibi sadece görme veya duyma duyularına yönelik olan araçlardır. Soğuk araçlar ise birden fazla duyuya hitap edebilen televizyon vb. teknolojik araçlardır. Soğuk araçlardan elde edilen enformasyon (bilgi) her zaman daha fazladır.
Diğer Ana Akım Kuramlar
Kullanımlar ve Doyumlar
İlk defa Elihu Katz tarafından ortaya atılmış bir teoridir. İletişim çalışmalarının medyanın insanlara ne yaptığı üzerine odaklandığını aslında insanların medya ile ne yaptıklarının araştırılmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. Katz'a göre insanların toplumsal ve psikolojik kökenli ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçlarını gidermek uğruna çeşitli beklentilere giderler. Medyaya maruz kalma neticesinde bu ihtiyaçlarının bir kısmını gerçekleştirerek doyuma ulaşırlar. Everette Deniss ise medya içeriklerinin insanların beklentilerine göre düzenlenmesi gerektiğini öne sürmüştür. Deniss'e göre izleyiciler ihtiyaçlarını gidermek için medyayı kullanarak doyuma ulaşırlar ve Deniss'in yaklaşımda insanlar ve medya arasında işlevsel bir ilişki vardır. Bu görüşe göre insanlar gönüllü ve bilinçli bir şekilde ihtiyaçlarını gidermek amacıyla çeşitli medya araçlarını kullanırlar. Kişilerin bilgi açıklarını hissetikleri zaman bu ihtiyaçlarını gidermek için televizyon veya kitap okumaları ve bilgi eksikliğini kapattıklarında kendilerini huzurlu hissetmeleri bu kurama örnek olarak verilebilir. Bu yaklaşımlarda insanı bir şeyleri tatmin etmeye zorlayan ekonomik ve politik çevre göz ardı edilir aynı zamanda insanların ihtiyaçlarına yönelik sorulara verilen cevaplar "evet, hayır" olacak şekilde tek düze indirilmiştir. Kuramcılara göre insanların düşünceleri özneldir bu nedenle içerikleri farklı bir şekilde yorumlayabilirler. Kullanımlar ve Doyumlar kuramı eksik ve hatalı olması nedeniyle çeşitli kuramcılar tarafından eleştirilmiştir çünkü medyanın kontrolü gerçekte kişilerin elinde değildir bu nedenle medyada ne varsa onu izlemek zorundalardır. Aynı zamanda insanlar medyada sunulan içerikleri direkt olarak öznel olarak yorumlayamazlar çünkü insanların sahip oldukları tutum ve davranışlar aslında kişilerin parçası olduğu toplumsal yapılar tarafından belirlenir bu nedenle aslında kişiler üye oldukları gruplarla ortak bir çerçeve etrafında mesajları anlamlandırırlar.
Suskunluk Sarmalı
Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilen bir siyaset bilimi ve kitle iletişim teorisidir.
Bir kişinin/grubun savunduğu fikir, mensubu olduğu toplumun (okulda sınıf, fabrikada soyunma odası, orduda yemekhane, belediye otobüsü, akraba ziyareti, hastane koridoru vs.) ‘genelgeçer’ kabul ettiği görüşlere uygun değilse, bu kişi toplumdan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer. Aynı kişi fikrinin (veya kendi fikrine yakın görüşlerin) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse, bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar.
‘Suskunluk Sarmalı’ teorisi içinde dört temel faktör vardır:
- Kendi görüşlerinin toplum nezdinde, ‘kabul görmeyeceğini’ bilen fakat kaybedecek bir şeyleri olmadığına inanarak veya inanmayarak ‘sarmaldan’ çıkmış, her zaman azınlıkta kalacağının farkında olarak görüşlerinden taviz vermeyen kişi/gruplar,
- Kitle iletişim araçlarının (Medya; [1], [2], [3]) etkisiyle (ve çoğu zaman bizzat medyanın sürekli tekrarlaması ile) yaratılmaya çalışılan ve en sonunda baskın gelen ‘Genelgeçer görüş’ bir diğer adla ‘Toplumsal Algı’,
- Fikirleri ‘aykırı’ addedilen sınıf ile ‘genelgeçer’ addedilen sınıfa dahil olmak arasında, dışlanma korkusu nedeniyle fikirlerini açıkça söylemeyen ve kararsız kalan kişilerin toplamı.
- Teori sadece ‘iki kutbun (düalizm)’ birbirine olan etkisini incelemek üzerine kurulu değildir. Hangi fikrin, siyasi görüşün, kanının, yaklaşımın, inanışın, geleneğin, tezin, anti-tezin, felsefenin vs. doğru hangisinin yanlış saptamasını yapmaya çalışmaz. Birden fazla algının bir arada yaşadığı ‘iklim içinde’, ‘Suskunluk Sarmalı’ teorisi eğilimlerin ne yönde olduğunu ve zamanla değişiklik gösterip göstermediğini araştırır.
Kültürel Göstergeler ve Ekme Kuramı
George Garbner televizyon izlemenin izleyicilerin gündelik yaşamları hakkındaki düşüncelerini etkileyip etkilemediğini anlamaya yönelik bir dizi araştırmalar gerçekleştirdi. Ekme kuramcılarına göre televizyonun kitleleri uzun dönemlidir ve derece derece birikerek oluşur. Televizyonun etkileri davranıştan çok tutumlar üzerinde etkilidir. Kuramcılara göre çok fazla televizyon izleyen biri gerçek hayattan çok televizyon programlarındaki dünyayla tutarlı tutumlar geliştirir ve televizyon izlemek dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirir. Medya kültürde var olan egemen kültürün devamlılığını sağlamak için insanları birbirlerine bağlayan yeni değerler oluşturur, yayar ve sürdürür. Medya aslında endüstriyel kapitalist düzenin kültürel silahıdır ve ilk amacı geleneksel inançları sürdürmek, istikrar kazandırmak ve güçlendirmektir. Medyanın geleneksel inançları değiştirmek, tehdit etmek veya zayıflatmak gibi bir amacı yoktur. Kuramcılar medyaya toplumsal bir araç olarak bakarlar ve televizyon izledikçe insanların inanma oranının artığını öne sürürler aynı zamanda medya sosyelleşme sağlayan bir araçtır. Genç yaşta deneyimsiz olan kişiler ve yalnız yaşayan insanlar televizyondan gelecek enformasyona daha açıktır.
Gündem Belirleme
Kitle iletişim araçlarını kontrol etme gücünü sahip olan egemen kesim, insanların ne konuşacağını ve ne tartışacağını da belirler. Medya devleri toplumda olup biten haberlerden sadece kendi dünya görüşlerine uygun olanları yayınlarlar ve diğer görüşleri önemsiz kabul ederek yayınlamaz. Yayınlanan haberleri çarpıtarak, belirli bir sıralama ile izleyiciye sunar. İnsanlar bu sıralamaya göre en başta sunulan haberi önemli olarak kabul etmeye meyillidir bu nedenle ilk önce verilen bilgiler her zaman insanların ve toplumun gündemini oluşturur.
Eşik Bekçiliği Modeli
Eşik bekçileri haber üretim sürecinin ilk aşamasında bulunan insanlardır ve bu kişiler haber olacak konuları belirlerken, hangi olayın hangi sırada hangi süreyle haber olacağına da karar verirler. Eşik bekçileri çoğunlukla haber editörleridir ve bu kişiler çalıştıkları kurumların gündemlerini belirlerler. Bu yaklaşım haber üretim sürecinde kapitalist toplumsal formasyonun belirleyiciliğini, devletin haber kaynağı olmada, ekonomik kaynakların dağılımı, profesyonel ideoloji ile haber üretiminin gündelik pratiklerini gibi çeşitli oluşumları dikkate almaz. Onun yerine haber seçimini sadece eşik bekçilerinin belirlediğini ima eder. Haber akışının sürekli ve demokratik aktığını, yayın ilkeleri doğrultusunda bekçinin seçme yaptığını belirtir.
Bilgi Eksikliği Hipotezi
Kapitalist toplumlarda maddi olanaklar gibi bilgi ve eğitim de eşit değildir. Kitle iletişim araçlarından sunulan mesajlar (bilgiler) eşit bile olsa insanların sahip sosyal düzene göre mesajları algılama hızları farklıdır. Toplumun alt katmanında bulunan birisi bir olayı daha geç bir şekilde anlarken, üst katmanda bulunan bir kişi bilgiyi daha çabuk kabul ederek, hareket gerçekleştirir. Bilgi Eksikliği hipotezine göre insanlar arasındaki açıklık özellikle spesifik bilgi gerektiriyorsa gittikçe açılmaktadır. İlgi alanları söz konusu olduğunda fark hâlâ olmakla birlikte açıklık azalır.
Bağımlılık Kuramı
İnsanlar toplumda neler olduğunu öğrenmek için kitle iletişim araçlarına bağımlıdır. Bireyin toplumsal ve bireysel ihtiyaçları ile medya sistemi ve sistemin içinde yer aldığı sosyo-ekonomik/politik sistemin karşılıklı etkileşimiyle medyanın bireyler üzerinde etkisi vardır.
Modernleşme Kuramları ve Yeniliklerin Yayılması
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Batı ülkeleri ve ABD eski sömürgelerini komünizm tehlikesinden korumak için 3. dünya ülkesi olarak kabul ettikleri ülkeleri modernleştirme ve demokratikleştirme üzerine yoğunlaştı. Bu ülkeler gelişmekte olan ülkeler olarak kabul edildi ve bu ülkelere çeşitli yatırımlar yapılarak istihdam yaratılmaya çalışıldı. Kurama göre her toplumda aslında beş temel gelişim aşaması bulunmaktadır. Bunlar geleneksel toplum aşaması, kalkınma için ön koşulların yaratılma aşaması olan geçiş aşaması, kalkınma aşınması, olgunluğa ilerleme aşaması ve kitlesel tüketim aşamasıdır. Bu kurama göre gelişmekte olan toplumlarda geleneksel toplumlar vardır, öncelikle bunları harekete geçme yönünde faaliyetler düzenlenecek, olgunlaşma sürecinden sonra toplum kitle tüketim çağına ulaşılacaktır. Rostow'un yaklaşımının temelinde evrimci anlayış bulunur. Tarihsel sürecin çizgisel bir gelişim gösterdiği fikrine dayanır ve sömürü ve bağımlılık ilişkilerini görmezden gelir fakat bu yaklaşım bazı ülkelerin çok gelişmesi diğerlerinin daha az gelişmesine neden olmuştur. Aynı zamanda beş aşama aslında kapitalist ülkelerin emperyalist politikalarını gizleme yöntemidir. Bu yaklaşımda kitle iletişim araçları geleneksel toplumsal değerlere sahip insanlara eski adet ve alışkanlıkların yerine modern içerikler sunacaktır ve bu sayede az gelişen toplumlarda Batı düşüncesi oluşmaya başlayacaktır, eski değerler çağ dışı olarak kabul edilirken, kapitalist batı özgürlükle eşit konuma yerleşecektir. Medya insanlara okuryazarlık öğretecektir çünkü Lerner'in düşüncesine göre, modernleşme için kentleşme, okuryazarlığın artması ve medya gelişmesi önemliydi. Modernleşme sürecinde üçüncü dünya ülkelerinde radyo sistemleri kurtuldu, kentlere göç hızlandı. Ülkelerde biriken malların birikimi, ara ve mamuller ithali için Batı'ya kaydırıldı. Dış pazarı olmayan ülkeler döviz bulmak için Dünya Bankası ve IMF'ye borçlandı. Demokrasi yerine şiddete ve baskıya dayanan askeri rejimler ortaya çıktı. Reklamlar aracılığıyla tüketim kültürü yaratıldı ve toplumsal tatminsizliklerle kutuplaştırma ve şiddet olayları ortaya çıktı. Aslında bu kuram ile Batı'nın bu ülkelerde sömürüye dayalı kapitalist az gelişmiş bir ekonomi yaratmasına neden oldu ve dünya zengin ve fakirden oluşan iki kutuplu bir yapıya kavuştu.
Kitle iletişimi, Kitle Kültürü ve Popüler Kültür
Kapitalizmin ardından pazar için üretim ortaya çıkmış ve üretim büyüklük olarak artmıştır. Kitle toplumunun doğmasıyla bu kitlelerin kültürü olan kitle kültürü de doğmuştur. Kitle kültürü kavramı pazarda kitlesel olarak tüketilmek için kitlesel olarak üretilen ürünleri tanımlamak için kullanılmaya başlandı. Pek çok insan seçkin ve seçkinci yaklaşıma sahip olan insanlar kitle kültürünü yüksek ve ciddi kültüre karşı tehdit olarak görmüşlerdir. Aynı zamanda kitle kültürü yüksek kültürün karşıtı olarak konumlandırılmıştır. Bu dönemde kitle kültürü seçkin kültürün karşısında konumlandırılmasına rağmen halk kültürü olarak kabul edilmiyordu. Halk kültürü bu dönemde kitle kültüründen daha güçlü ve gerçekçi olarak kabul ediliyordu çünkü halk kültürü halkın ihtiyaçlarından, kitle kültürü ise ticari üretim ve tüketim faaliyetlerinin sonucuydu. Halk kültürü halk tarafından, kitle kültürü ise sanayiciler tarafından oluşturulmuştu. Kitle kültürü tek düze, standart bir kültür olarak değerlendirildi ve bu kültürde tüketici pasif olarak konumlandırıldı. Kitle kültüründe tüketici sadece tüketmeye veya tüketmemeye karar verir ancak bu kültürde tüketmeyi seçmemek bile seçenek olarak kabul edilmiyordu. Kapitalist toplumlarda kitle kültürü toplumun her yerine yayıldığı için halk kültürünü tehdit etmeye başlamıştır aynı zamanda bu kültürün egemen olduğu toplumlarda siyasi baskı aracı haline dönüşmüştür.
Popüler Kültür ise kitle kültürünün bir parçası olarak kitle iletişim aracılıyla popüler edilen kültürü ifade etmek için kullanılır. Medyanın yaydığı ve toplumu oluşturan kitlelerin beğenisine getirdiği yapay bir ticari-tüketim kültürüdür. Standartlaştırılmış fantezilere dayanır ve sistemin mevcut çıkarına yöneliktir. Popüler kültür aracılığıyla sunulan eğlence, tüketim ve bireysel kaçış yoluyla var olan eşitsiz toplumsal ilişkileri yeniden üretir.
Eleştirisel İletişim Araştırmaları
Eleştirisel araştırmalar çoğunlukla liberalci toplum kuramlarına karşıt olarak gerçekleşmiştir. Eleştirisel yaklaşımlar Ana Akım yaklaşımların aksine iletişimin endüstrileşmesini ve toplumdaki etkisini konu aldılar. Var olan toplumsal ilişkilerin kurulmasında iletişimin nasıl rol aldığını araştırıp bununla ilgili çalışmalar gerçekleştirdiler. Kitle iletişim araçlarını egemen sınıfın düşüncelerini yayan araçlar olarak kabul ettiler ve onu iktidarın güç pekiştirme yolu olarak tanımladılar. Kuramcılara göre kitle iletişim araçları egemen sınıfın ideolojisini yayarak onların yapısını meşrulaştırır ve medyaya farklı anlamlar yükleyip çarpıtarak, yeniden yaratır. Eleştirisel yaklaşımlarda yapısalcılık, kültürel çalışmalar ve ekonomi politik başlığı altında üç temel paradigmaya ayrılır.
Frankfurt Okulu
Dünya Savaşı yükselen Faşizm ve Bolşevik hareketlerin hakim olduğu bir dönemde Weimar Cumhuriyeti'nde kuruldu. Okul ilk defa kurulduğunda felsefi konulara ağırlık göstermesine rağmen Horkheimer'in okulun başına geçmesinin ardından mevcut sistemi (kitle kültürünü) eleştirmeye başladı. Okulun temel olan kuruluş amacı hakim olan düzeni eleştirmekti. Okuldaki kuramcılara göre bu dönemde özgürlük yerine kapitalizm artı değer kazanmış ve kitle iletişim araçları insanları köleleştirmek için kullanılmıştır. Kitle iletişim aracılığıyla ideolojik gerçekler çarpıtılmış ve insanlar aptallaşmaya çalışılmıştır. Kitle iletişim araçları kapitalist süreçteki güç ve iktidar mücadelelerini gizlemeye yardımcı olmuştur. Kapitalizm ile ortaya çıkan kültür endüstrisi ve popüler kültür gibi kavramlar ile insanların bilinci parçalanmış ve özgürleşmeleri engellenmiştir. Kuramlara göre pozitivizm akılcı bir yapıdan uzaktır.
Walter Benjamin
Kapitalizm ile sanat ürünlerinin de anlamları değişmiş ve sanatın ruhu kaybolmuştur. Bu dönemde üretilen ürünler yaratıcılık içermez ve çoğunlukla insanların zihnini zayıflatmak amacıyla üretilmişlerdir.
Adorno ve Horkheimer
Aydınlanma Diyalektiği isimli makalede tüketici kitle kültürünü ve kitle kültürü ürünlerini eleştirdiler. Onlara göre bu dönemde üretilen ürünler derinlikten yoksun eğlenme amacına hizmet etmek için üretilmiştir. Kültür Endüstrisi kavramını ortaya atmışlardır fakat bununla çoğunlukla kitle toplumunu ve kitle endüstrisini eleştirmişlerdir. Kültür endüstrisi tarafından üretilmiş bir ürüne kitlenin etkisinin çok fazla olmadığını öne sürmüşlerdir. Aile ve arkadaşlık gibi toplumsal temel yapılar etkilerini kaybetmeye yerlerini kitle kültürüne bırakmaya başlamıştır.
Kitle iletişim araçları baskıcı yapıdadır ve egemen kesimin eleştirilmesini engeller böylece toplumdaki farklı düşüncelerin bütünleşmesini engellerler. Kültür endüstrisi aslında kapitalizm kendisidir ve insanların hayatlarında yer aldıkça güçlenir. Sahip olduğu teknolojik yapısı sayesinde insanları pasifleştirir. Kar artırmak için yapmış oldukları bu faaliyetler sonucunda aynı zamanda egemenliklerini de pekiştirirler. Bu dönemde üretilen her şey tek tip ve düzdür amaçları insanları eğlendirmek ve sorunlarından uzaklaştırmaktır.
Herbert Marcuse
Genellikle Liberalizm ve Faşizmi karşılaştırmıştır ona göre liberalizm kapitalist düzenin, faşizm ise tekelci anlayışın bir ürünüdür. Var olan düzenin sağlamış olduğu tüketim alanı insan varoluşunun bir bütünüdür. Bu dönemdeki her şey sermayenin kontrolü altındadır ve sermaye insanlara kendilerini yeniden üretmelerine olanak sağlayan sahte seçme fırsatları sunar. Bu yapıda mavi yakalar ve hizmet sektörü egemen kısmı güçlendirmek artırmıştır aynı zamanda kadınlar cinsel obje olarak görülür, eski birçok yapı oradan kalkmıştır. Medya zihinleri yönetmek için çalışır ve yanlış fikirleri çarpıtarak insanlara kabul ettirir. Toplumun en alt kısmında işçi sınıfı bulunur. Egemen yapıdan kurtulmak için devrim ve isyan gerekir fakat bunu yapacak son kişi dönemin getirdiği sorumluluklar altında ezilmiş olan işçi sınıfıdır.
J.Habermas
Habermas da diğer eleştirisel kuramcılar gibi kapitalizmi ve pozitivizmi eleştirmiştir ve onları egemen sınıfa hizmet eden olgular olarak kabul etmiştir. Habermas'a modern toplumun en temel özelliği özgür olmayışıdır ve bu toplumda insanın önemi yoktur. Ekonomi ön plandadır ve gelişme daha önceden tahmin edilemez. Modernizm insanların özgürleşmesini engeller ve aynı zamanda insanlar hareketlendiğinin baskılandığı dönemdir. Habermas, insanların hayatlarını iletişimle sürdürdüğünü savunmuştur. Sanayi devrimi öncesi toplumlarda insanların buluşup fikir alışverişi yaptığı Kamusal Alanlar burjuva sınıfının egemen olmasıyla ortadan kaldırılmıştır. Kamusal alanın kaldırılmasının en önemli nedeni sermayenin yabancılaşmasını karşı gelecek herhangi dayanışmayı engellemektir.
Antonio Gramsci
Çalışmalarının büyük çoğunluğu siyasi ve kültür odaklıdır. Ekonomik krizlere karşı toplumun neden isyan etmediğini düşünmüş ve bu konuda kuramlar geliştirmeye çalışmıştır. Gramsci'ye göre devlet egemen olan ideolojinin düzene oturtulmasında bir araçtır ve insanları kontrol altında tutmak için kullanılan din ve siyaset tamamen devlete bağlıdır. Gramsci çoğunlukla toplum içerisinde azınlıkta bulunan bir sınıfın nasıl toplumun büyük bir kısmını kontrol ettiğini anlamaya çalışmış ve bunun üzerine Hegemonya kavramını ortaya atmıştır. Hegemonya aslında azınlık bir kesimin toplumun büyük bir kısmı kontrol etmesine verilen isimdir. Öğretmenler, din adamları ve medya egemen sistemin yaygınlaşmasına neden olan faktörlerden sadece birkaçıdır. Bu dönemde sahip olan insanlara sahte sağ duyular yüklenir ve böylece insanların düşünceleri değiştirilir. İnsanlara göre fakir insanların fakir olması normal kabul edilir çünkü doğada hiçbir canlı için eşitlik yoktur. Medyadaki haberlerin hepsi egemen sınıfın isteklerine göre düzenlenir ve yayınlanır, farklı sesler bastırılır.
Louis Althusser
Althusser özcülük ve ekonomizm gibi kavramları reddederek bunlar yerine devlet kontrolünde olan bazı yapıları toplum üzerinde güç sahibi olarak kabul etti. İdeolojilerin sahip olduğu çeşitli kurumlar tarafından ekildiğini ve topluma yayıldığını savunarak Devletin İdeolojik Aygıtları kavramını oluşturdu. Althusser'e göre okullar ve dinsel kurumlar gibi bir devletin temel yapılarında bulunan kurumlar aslında topluma egemen sınıfın ideolojisini sunarak kendi egemenliklerini pekiştirirler. Aynı zamanda devlet ve kültürel yaşam birbirine bağımlıdır. Devletin ideolojik aygıtları çoğunlukla topluma ait yanlış fikirler oluşmasına neden olurlar.
Yapısalcılık
Yapısalcılık sosyal bir yapının aslında tek başına var olmadığını ve içerisinde birden fazla olgunun bulunduğunu savunur bu nedenle bir olay veya olguyu düzgün bir şekilde anlayabilmek için onu oluşturan diğer katmanlara bakmak yeterlidir. Toplumsal yapılarda çeşitli yapılar bulunur ve bu toplumlarda egemen olan dilsel süreçlerin hepsi şifrelidir eğer bir toplumun kültürü ve dili doğru bir şekilde anlaşılmak isteniyorsa bu şifreler çözülmelidir. Yapısalcılar aynı zamanda hikâye ve masal gibi toplumun yaşantılarından yola çıkarak yazılmış olan eserleri de inceleyerek toplumu anlamaya çalışmışlardır. Kültürü anlamak için gelenekler ve efsanelerden faydalanılır çünkü toplumun sahip olduğu gelenek ve efsaneler toplumun bilinçaltını ortaya çıkartır. Başlıca yapısalcılar Ferdinand Saussure, Roland Barthes ve C. Levi Strauss'tür.
Kültürel İncelemeler
Bu çalışmalar ideolojik olan kültürün anlaşılması için toplum içerisinde bulunan bütün kaynakların kullanılması gerektiğini savunur ve insanları ve onların sahip oldukları temsil yöntemlerini kullanarak kültürü anlamlaştırmaya çalışır. Araştırmacılara göre kültürün ortak bir tanımı yoktur ve toplumdaki dil ve paradigma gibi her şey kültürün bir parçası olarak kabul edebilir. Araştırmalar seçkin kültüre odaklanırlar, işçi kültürünün yapısını anlayabilmek için işçiler arasında yaygın olarak tüketilen popüler kültür ürünlerini (örneğin popüler kitaplar veya gazeteler) incelerler. Çalışan kesimin dünya görüşünü öğrenmeye çalışırlar. Tarihsel süreç içerisinde gelişen her şeyi tek bir süreç olarak kabul ederler ve sınıf ayrılıkları ve hegemonya üzerinde dururlar. Medya egemen sınıfa hizmet eden bir araçtır. Medya araştırmacılara göre ideolojiktir ve gizli şifreleri bulunmaktadır. İçeriğin oluşması ve anlaşılmasında tüketici rol oynar tüketici bu durumda ne çok aktif ne de çok pasiftir. Yayınlar her zaman kapitalist burjuva sınıfına hizmet eder. Stuart Hall, adlı eserinde medyadaki haberlerin insanlar tarafından direkt kabul edilmediğini kişilerin duruşunun bunu etkilediğini açıklamıştır. Aynı zamanda küreselleşme döneminde her şeyin dille taşındığı ve tarafsız olmadığı vurgulanmıştır.
Ekonomi Politik
Ekonomi politik, insanların maddi varlıklarını sürdürebilmek için gereken üretim ve değişimi inceleyen, özünde tarihsel ve sınıfsal bir bilimdir. İnsanlığın günümüze kadar çeşitli toplumsal dönemlerden geçtiklerini vurgular ve bu toplumsal dönemlerde her toplumun kendine özgü üretim, bölüşüm ve buna dayanan güç ilişkileri vardır. Ekonomi politik bir bilim olarak 17. yüzyılın sonunda doğmuş 18. yüzyılda ise Adam Smith'in çalışmaları ile bilim haline gelmiştir. Kapitalizmin ve sanayi devriminin sonucunda toplumun zenginleşmesini açıklamak için geliştirilmiştir. Ekonomi politiğin konusu toplumdur ve ekonomi politik biliminin amacı ise iktisadi süreci yöneten toplumsal kanunları incelemektir. Ekonomik kanunları tarihsel bir bakış açısıyla inceler ve kanunların birbirleriyle olan ilişkilerini, çeşitli toplumsal yapıları ve diğer toplumsal yapılara geçiş koşullarını araştırır. Ekonomi politikciler medyaya çoğunlukla araçsalcı bir yaklaşımla bakmışlardır. Onlara göre medya kuruluşlarını harekete geçiren şey toplumsal gerçekler değil, tamamıyla kar artırma dürtüsüdür. Ekonomi politik medyanın sahipliği ve kontrolü üzerinde çeşitli araştırmalar gerçekleştirirken aynı zamanda devletin rolü ve işlevinin ideolojik sistemin yeniden üretilmesindeki etkilerini de inceler. Ekonomi politik hiçbir zaman ekonomik yorum yapmaz sadece eleştirisel bir bakış açısı ile üretim sürecinde faaliyet gösteren sınıflar arasındaki toplumsal ilişkileri inceler.
Kaynakça
- ^ a b Kitle İletişim Kuramları (PDF). İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi. s. 32. 1 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 6 Şubat 2021.
- ^ a b c d Kitle İletişim Kuramları. Levent Yaylagül. ss. 5-184.
- ^ "Şikago Okulu Kent Kuramı: Kentsel Ekolojik Kuram" (PDF). Ankara Üniversitesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 25 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 8 Şubat 2021.
- ^ "ADORNO VE HORKHEIMER'IN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME" (PDF). İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ GAZETECİLİK ANABİLİM DALI. 2009. 3 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 6 Şubat 2021.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Tarih boyunca insanlar iletisim araciligiyla birbirleriyle iliskiler kurmus ve ortak bir toplum duzeni olusturmustur Ozellikle Sanayi Devrimi nden sonra ortaya cikan kapitalist duzen ve kitle toplumu nedeniyle iletisim arastirmalarina olan onem artirilmistir Ortaya cikan kitleyi kontrol etmek amaciyla kitle iletisim araclarina onem verilmeye baslanmistir ve bu donem icerisinde bir dizi kitle iletisim kurami ve modeli gelistirilmistir Iletisim kuramlari temel olarak elestirisel ve ana akim iletisim arastirmalari olarak iki sinifa ayrilabilir Bu iki temel ana sinif kendi icerisinde ideolojilere ve kuramcilarin bakis acilarina gore farkli siniflandirilmaktadir Ana akim Egemen Iletisim ArastirmalariAna akim arastirmalar toplum bilimlerin islevci yaklasimina dayali olarak gelistirilmistir Ticari amacli kitle iletisim arastirmalarini konu alir ve incelerler Toplumsal surecleri goz onune almadan kuram ve inceleme yapmaya calisir bunlari yaparken medyanin amacini mesaji ve etkileri toplumdan etkilerden soyutlar Siyasi ekonomik ve kulturel iliskiler bu iletisim arastirmalari turunde bulunmamaktadir Siyasi ekonomik kulturel iliskiler kurmadan kitle iletisim araclarinin kitleler uzerindeki ikna surecini ve davranis degistirmelerini ele alir Ampirik gorgul arastirma yontemi kullanir ve kullandiklari arastirmalari yontemleri her zaman egemen bir kurum tarafindan finanse edilir Kullanilan mesajlar ile egemen grubun burjuva sinifi amacina gore icerikler yoneterek kitleleri yonlendirmeyi hedefler bu amacindan dolayi Ana akim kuramlar statukocu sahip olan duzeni korumaya egilimli olarak kabul edilir Egemen yaklasim kuramlarinin temelinde kitlesel hareketler bulunur Kuramcilara gore insan davranislari onceden tahmin edilebilir ve gerekli veriler dogru bir sekilde toplanarak yeniden insa edilebilir ve insan davranislari kontrol edilebilir Ana akim arastirmalarda izleyici cogunlukla pasif sekilde kabul edilir Chicago Okulu Okul 19 yuzyilin sonunda 1892 yilinda kurulmus ve sosyoloji antropoloji sosyal psikoloji ve ekoloji gibi cesitli alanlarda arastirmalar yapmistirlar Albion Small Edward Ross ve Robert Park gibi onde gelenler isimler modernlesme ve kentlesme gibi kavramlari inceleyerek kentteki orgutlu ve orgutsuz faaliyetleri anlamaya calismislardir Park kent yasaminin karmasik yapisini analiz etmis ve kenti olusturan farkli etnik kokenden gelen gocmenlerin yasayis bicimleriyle alakali bircok veri toplamistir Park genellikle kentsellesme modernlesme ve kentsel degisim sorunlariyla ilgilenmis pratik sorunlara cozum yolu bulmaya calismistir Okulun onde gelen isimlere gore toplumsal yasamda faaliyetler kultur araciligiyla dilden dile kusaktan kusaga gerceklesir ve toplumda iliskiyi iletisim saglar Iletisim araciligiyla toplumsal catismalari uyuma adaptasyona ve asimilizasyona donusturmeyi amaclanir ve aslinda bu kavramlarin hepsi davranis psikolojisinden meydana gelen calismalardir Chicago Okulu hem kent bilim icerisinde hem de sosyoloji alaninda yepyeni bir donemin baslangicini temsil etmis kent ve kentliyi hem sosyolojinin hem de kent bilimin gundemine sokmustur Davranisci yaklasiminin ozellikle iletisim araclarinin izleyici uzerindeki etkisinin ortaya cikartilmasinda gorgul ampirik sinamalara basvurulmustur ayni zamanda bilimsel bilgiye karsi sarilmaz bir guven duyulmaktadir Temel Ana Akim Iletisim Kuramlari Propaganda Sihirli Mermi veya Hipodermik Igne Kurami Bu kuramda sanayi devrimiyle ortaya cikan insanlar kuralsiz yikici varliklar olarak goruluyordu ve bu kitleleri kontrol etmek amaciyla kitle iletisim araclari arac olarak kullanilmaya baslandi Insanlar propagandaya karsi direnecek akildan ve bilgiden yoksul kabul ediliyordu cunku kuramcilara gore kitleler cobanlar tarafindan surulen koyunlara benziyordu Kuram dogrudan bir nedensellik iliskisine dayanir Gondericinin gonderdigi mesajlar direkt olarak alicinin davranisini etkilemektedir Egemen sinifin kitle iletisim araclarini kullanarak kitlelere gonderdikleri iletiler mesajlar kitlelere sanki deri altlarina enjeksiyon yapan bir siringa gibi dogrudan etki ettigi dusunulmustur Bu dusuncenin olusmasinda Nazilerin iktidara gelmesi ve isgal ettikleri ulkelerde veya kendi ulkelerinde kendi ideolojilerini propaganda yaparak olusturmasi etkili olmustur cunku bu donemde mesaj uyarici bir islev gorup alicida aninda etki yaratabiliyordu ABD gibi ulkelerde bile medya kitle kulturu ve populer kultur araciligiyla tuketici ve secmenlerin dusuncelerinin degistirilebilecegi dusunuldu Shanon ve Weaver in Enformasyon Kurami Kuram ayni zamanda matematiksel iletisim modeli olarak da isimlendirilmektedir Bu kuramda iletisim sureci tek ve dogrusal bir surec olarak kabul edilir Gurultu iletisim surecinin icerisinde islev bozucu bir sekilde entegre edilmistir Iletisimin surecinin ilk unsuru bilgiyi olusturan kodlayan ve ileten kaynaktir Normal surecte kanal araciligiyla aliciya gonderilen mesajlar ortaya cikabilecek bir gurultu tarafindan engellenerek bozulabilir Gurultunun ortaya cikmasi durumunda iletisim sureci basarisiz olacaktir Ayni zamanda gurultu ne kadar coksa iletisim sureci o kadar tekrarlanacaktir Iletisim formulasyonunda iki temel kavram vardir Bunlar eksiklik bilgideki eksiklik ve fazlaliktir gereksiz bilgi Lasswel in Genel Iletisim Modeli Lasswell iletisim surecini zincirli bir yapida olarak kabul etmis ve iletisim sureclerini Kim kime hangi kanalla hangi etkiyle ve ne soyluyor isimleriyle gruplara ayirmistir Kim mesaji kodlayan kaynagi kime ile iletinin gonderildigi kitleyi hangi kanalla araciligiyla mesaji ileten kitle iletisim aracini ne soyluyor ile iletilen mesaji aciklamaya calismistir Bu yaklasimda ayni zamanda toplumsal baglamlar goz ardi edilmistir ve iletisim surecindeki ogeler toplumsal surec icerisinde incelenmez Ayni zamanda guc ve iktidar mucadeleleri modelde yer almaz Iki asamali Akis Modeli Medya iceriklerinin toplum uzerindeki etkisinin birebir olmadigi zamanla anlasilmasindan sonra mesajin kitleler uzerindeki etkisini artirmak amaciyla kitleler tarafindan guvenilir olarak kabul edilen kisilerin egemen kitlelerin mesajlarini iletmesine karar verildi Kanaat onderi olarak isimlendirilen bu kisiler egemen siniftan kendilerine gonderilen mesajlari tekrar kodlayip bicimlendirerek kitlelere yonlendirir Kanaat onderi bu iletisim modelinde hem alici hem de kaynak durumundadir Kanaat onderlerinin basarisi iletisim surecinin basarisini da etkiler Ilk kez kisiler arasi iletisimin onemli oldugu bu model ile anlasilmistir ve daha onceden pasif olarak kabul edilen izleyici alici algisi bu modelle birlikte degismeye baslamistir Modele iki asamali denmesinin nedeni egemen kurumundan kodlanarak cikan mesajin kanaat onderi tarafindan tekrar kodlanmasi ve alicilara iletilmesidir kisacasi bu modelde ileti iki kere kodlanir ve iletilir Deneye Dayali Egemen Iletisim Kuramlari Festinger in Bilissel Uyum Kurami Insanlarin sahip olduklari tutumlar inanclar ve degerler kendi arasinda tutarlidir Insanlar catismalari azaltmak icin kendi dunyadaki farkli gorusleri kendilerine uygun bir hale getirmeye calisirlar Cogunlukla insanlar kendi dusuncelerine gore uyumlu olan dusunceleri kabul ederken zit olan dusunceleri ise reddetme egilimdedir Dusuncenin kisinin dunya gorusune zit olmasi durumunda uyumsuzluk ortaya cikar ve bu durumda birey konu ciddiyse hem konunun onemini azaltmaya calisarak kendilerine uyumlu hale getirmeye calisirlar hem de secici davranmaya calisirlar Bireyin yapmis oldugu algida secicilik ikiye ayrilir Bunlardan birincisi olan secici davranis insanlarin kendi goruslerine yakin olan gazeteleri veya tv kanallarini izlerken digerlerini izlemeye reddetmesidir Secici hatirlama ise bilginin sadece enformasyonun sadece gerektigi zaman hatirlanip daha sonradan tekrar unutulmasidir Ayrica bakiniz Bilissel celiski ABX Denge Modeli Kisiler arasi iletisimi aciklamak icin Newcomb tarafindan gelistirilmis modeldir Modelde iletisim surecinde kisilerin inanclari tutumlari ve davranislari onemli bir yere sahiptir boylece insanlar hem kendi iclerinde hem de baska kisilerle olan iliskilerinde denge ararlar Modelin ismindeki A ve B iletisim surecindeki kisileri X ise bir olay olgu veya dusunceyi temsil eder Eger A ve B kisileri X e karsi farkli bir bakis acisina sahipse A ve B arasinda dengesizlik ortaya cikar ve iki kisiden biri X e karsi olan tutumunu degistirir Kisiler arasinda ortaya cikan dengesizlik gerilim ortaya cikar ve A B kisileri arasinda anlasma olana kadar gerilim devam eder Modelin anlayisina gore iletisimde bulunan kisilerin birbirlerine ve cevrelerindeki ucuncu nesnelere kisi olay tutum karsi ortak yonelimlerinde iletisim faaliyetleri etkilidir Iletisim sayesinde A B ve X arasindaki bilgi akisindaki denge korunarak surdurulur Ayni zamanda insanlar ayni zamanda sadece uzlasma icin iletisim kurmazlar yasanan dengesizlik ve catisma sorunlarina da cozumler gelistirebilir Westley MacLean m Aracilanmis Iletisim Modeli Westley amp MacLean Iletisim Modeli Bruce Westley ve Malcolm S MacLean junior tarafindan tanitildi Westley Wisconsin Universitesi nde profesordu ve Malcolm Jouralism Okulu Universitesi nin direktoruydu Model Newcomb ortak oryantasyon modeline dayaniyordu Kisiler arasi iletisimi aciklamak icin Newcomb tarafindan gelistirilmistir modelde ayni zamanda kitle iletisim surecinde uyum vurgulanmistir Kitle iletisim surecinde uyum vurgulanmistir A iletisimin kaynagidir ve toplumda meydana gelen olay olgu ya da eylemlerden birini secerek B ye ileti olarak gonderir Ayrica B X i dogrudan kendisi de gorebilir XB ve A kaynak a karsi bir reaksiyon gosterebilir Modelin ilk halinde A bazi X leri secerek B ile iletisime gecer Ikinci modelinde ise A ve B arasindaki X e iliskin mesajlarin aktarilmasinda C kanali devreye girer C ile sembolize edilen olgu kanaldir esik bekcisi X bu modelde C tarafindan secilen iletidir ve A nin veya egemen kurulusun dusuncesine gore yeniden C tarafindan tekrar kodlanir FBA izleyici olan B tarafindan esas kaynak olan A ya gonderilen geri beslemedir A nin amaci B nin urunu almasi bir partiye veya adaya oy vermesi ise FBA burada izleyicinin davranisidir FBC ise izleyicinin kuruma yolladigi geri beslemedir Dogruda telefon etme email yazma gibi davranislardan olusur Bu geri besleme C nin sonraki secimleri icin yol gostericidir FCA ise iletisim kurumundan mesajin asil kaynagi olan A ya yonelik iletisim girisimidir A nin mesaji secme kabul etme ya da reddetme seklinde olabilir X3C ise A olmaksizin kurum calisanlarinin X hakkinda kendilerinin dogrudan edindikleri bilgidir Sosyolojik Yaklasimlar Riley ve Riley Modeli Bu yaklasim iletisimin tam olarak aciklanmasi icin toplumsal yapilarin onemine dikkat ceker ve iletisimi psikolojik ve kisisel bir surec degil kurumsal ve toplumsal bir faaliyet olarak tanimlar Kaynak olan kisi veya kurumlari izleyiciyi etkileme amacinda olan guclu varliklar olarak kabul edilir ve bu kisiler daha onceden bilincli olarak tasarladiklari iletileri kanallar araciligiyla izleyiciye gondererek onlarin davranislarini degistirmeye calisirlar Bu modele gore izleyiciler aslinda kitle icerisinde atomize olmus bireylerdir ve toplumda gruplar birincil aile arkadas yuz yuze iletisim kisileri ve ikincil gruplar hukuk orgutler olarak ikiye ayrilir Toplumsal kurumlar insanlarin sahip oldugu degerlere gore normlarini ve dusuncelerini bicimlendirirler Kaynaktan gelen iletiyi alan kisiler toplumlarin birincil veya ikincil gruplarinin icerisinde bulunurlar ve toplumsal yapi kisilerin iletiyi anlamlandirmasi sonucunda nasil reaksiyon verecegini belirler Modelin en genis halinde gonderici ve alici sadece birincil ve ikincil gruplarla etkilesim halinde degildir iletisimde cok yonlu genis toplumsal faaliyetler bulunur Toplumsal yapi gonderici ve alici hem de onlarin bulundugu gruplari kapsar Kitle iletisim medyalari toplumsal yapinin bir parcasidir toplumu etkilerken ayni zamanda onlardan da etkilenir Teknolojik Yaklasimlar Harold Innis H A Innis Yaklasimi Iletisim toplumsal ve ekonomik yapinin belirleyicisidir Her zaman icerigi ve toplumlarin nasil orgutlenecegini belirler Boylece teknoloji tarafindan belirlenen bilgi iktidarin dagilimini da belirler Iletisim araciligiyla cisimlerin nitelikleri ve zaman denetim altina alinir Innis in yaklasima gore teknolojik araclar egemen sinifin ideolojisine gore icerik olusturan ve yayinlayan araclardir Iletisim araclarinin bicimi maddi kil tablet kagit sosyal bicimlerin yonetim bicimlerin imparatorluk vb belirli bir cografyada yeniden uretilmesine yardimci eder Teknolojik araclar zamana bagli ve mekana bagli olarak ikiye ayrilmistir Zamana bagli teknolojik aletler el yazmasi ve sozlu iletisim gibi sinirli dagilima sahip olan ve kapali toplumlar tarafindan tercih edilen aletlerdir Bu tarz aletler din veya sozlu gelenekler tarafindan desteklenir Mekana bagli teknolojik aletler ise yazili ve elektronik olarak yayinlanmis butun icerikleri kapsar Ticaretin ve imparatorlugun yayginlasmasini yaglar temel hedefleri merkezilestirmektir Sozlu ve yazili geleneklere dusmandir ve bu dusmanlik sayesinde bilgi tekeli olusturmustur Yazili olan sozleri kaldirmaya ve onlari antika kultur haline getirmeye calisirlar Innis ayni zamanda kitle iletisiminin gelismesiyle sozlu ve yuz yuze iletisimin toplumsal iliskileri etkinligini azalttigi ve pasif izleyici olusturduguna dikkat ceker Demokrasi icin sozlu kulturun onemine dikkat ceker Mc Luhan in Teknolojik Yaklasimi Medyayi Anlamak isimli kitabinda iletisim araclarinin duyulara hitap ettigini one surmus ayni zamanda araclarin insanlarin bir uzantisi oldugunu one surmus ve Arac Mesajdir onermesini ortaya atmistir Mc Luhan a gore medyanin genis bir anlami bulunmaktadir Her bir teknoloji kendisinden bir onceki teknolojiyi yok etme egilimdedir Mektuplasmanin telefon tarafindan yok edilmesi veya atesli silahlarin oka karsi tercih edilmesi gibi Gunumuzde bilgi cagi nedeniyle artik sinirlarin ortadan kalktigini bilginin artik tek bir merkezde bulunmadigini en uzak ulkedeki bilgiden bile bugun her yerden haberdar olunabilecegini one surerek Global Koy kavramini ortaya atmistir Ayni zamanda Mc Luhan teknolojik araclari sicak ve soguk araclar olarak ikiye ayirmistir Sicak araclar gazete fotograf sinema ve radyo gibi sadece gorme veya duyma duyularina yonelik olan araclardir Soguk araclar ise birden fazla duyuya hitap edebilen televizyon vb teknolojik araclardir Soguk araclardan elde edilen enformasyon bilgi her zaman daha fazladir Diger Ana Akim Kuramlar Kullanimlar ve Doyumlar Ilk defa Elihu Katz tarafindan ortaya atilmis bir teoridir Iletisim calismalarinin medyanin insanlara ne yaptigi uzerine odaklandigini aslinda insanlarin medya ile ne yaptiklarinin arastirilmasinin onemli oldugunu vurgulamistir Katz a gore insanlarin toplumsal ve psikolojik kokenli ihtiyaclari vardir ve bu ihtiyaclarini gidermek ugruna cesitli beklentilere giderler Medyaya maruz kalma neticesinde bu ihtiyaclarinin bir kismini gerceklestirerek doyuma ulasirlar Everette Deniss ise medya iceriklerinin insanlarin beklentilerine gore duzenlenmesi gerektigini one surmustur Deniss e gore izleyiciler ihtiyaclarini gidermek icin medyayi kullanarak doyuma ulasirlar ve Deniss in yaklasimda insanlar ve medya arasinda islevsel bir iliski vardir Bu goruse gore insanlar gonullu ve bilincli bir sekilde ihtiyaclarini gidermek amaciyla cesitli medya araclarini kullanirlar Kisilerin bilgi aciklarini hissetikleri zaman bu ihtiyaclarini gidermek icin televizyon veya kitap okumalari ve bilgi eksikligini kapattiklarinda kendilerini huzurlu hissetmeleri bu kurama ornek olarak verilebilir Bu yaklasimlarda insani bir seyleri tatmin etmeye zorlayan ekonomik ve politik cevre goz ardi edilir ayni zamanda insanlarin ihtiyaclarina yonelik sorulara verilen cevaplar evet hayir olacak sekilde tek duze indirilmistir Kuramcilara gore insanlarin dusunceleri ozneldir bu nedenle icerikleri farkli bir sekilde yorumlayabilirler Kullanimlar ve Doyumlar kurami eksik ve hatali olmasi nedeniyle cesitli kuramcilar tarafindan elestirilmistir cunku medyanin kontrolu gercekte kisilerin elinde degildir bu nedenle medyada ne varsa onu izlemek zorundalardir Ayni zamanda insanlar medyada sunulan icerikleri direkt olarak oznel olarak yorumlayamazlar cunku insanlarin sahip olduklari tutum ve davranislar aslinda kisilerin parcasi oldugu toplumsal yapilar tarafindan belirlenir bu nedenle aslinda kisiler uye olduklari gruplarla ortak bir cerceve etrafinda mesajlari anlamlandirirlar Suskunluk Sarmali Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle Neumann tarafindan gelistirilen bir siyaset bilimi ve kitle iletisim teorisidir Bir kisinin grubun savundugu fikir mensubu oldugu toplumun okulda sinif fabrikada soyunma odasi orduda yemekhane belediye otobusu akraba ziyareti hastane koridoru vs genelgecer kabul ettigi goruslere uygun degilse bu kisi toplumdan dislanma korkusu nedeniyle konusurken kendini kisitlar veya fikrini soylemekten vazgecer Ayni kisi fikrinin veya kendi fikrine yakin goruslerin toplum nezdinde yayginlasmaya basladigini sezerse bu kez fikrini yuksek sesle soylemeye baslar Suskunluk Sarmali teorisi icinde dort temel faktor vardir Kendi goruslerinin toplum nezdinde kabul gormeyecegini bilen fakat kaybedecek bir seyleri olmadigina inanarak veya inanmayarak sarmaldan cikmis her zaman azinlikta kalacaginin farkinda olarak goruslerinden taviz vermeyen kisi gruplar Kitle iletisim araclarinin Medya 1 2 3 etkisiyle ve cogu zaman bizzat medyanin surekli tekrarlamasi ile yaratilmaya calisilan ve en sonunda baskin gelen Genelgecer gorus bir diger adla Toplumsal Algi Fikirleri aykiri addedilen sinif ile genelgecer addedilen sinifa dahil olmak arasinda dislanma korkusu nedeniyle fikirlerini acikca soylemeyen ve kararsiz kalan kisilerin toplami Teori sadece iki kutbun dualizm birbirine olan etkisini incelemek uzerine kurulu degildir Hangi fikrin siyasi gorusun kaninin yaklasimin inanisin gelenegin tezin anti tezin felsefenin vs dogru hangisinin yanlis saptamasini yapmaya calismaz Birden fazla alginin bir arada yasadigi iklim icinde Suskunluk Sarmali teorisi egilimlerin ne yonde oldugunu ve zamanla degisiklik gosterip gostermedigini arastirir Kulturel Gostergeler ve Ekme Kurami George Garbner televizyon izlemenin izleyicilerin gundelik yasamlari hakkindaki dusuncelerini etkileyip etkilemedigini anlamaya yonelik bir dizi arastirmalar gerceklestirdi Ekme kuramcilarina gore televizyonun kitleleri uzun donemlidir ve derece derece birikerek olusur Televizyonun etkileri davranistan cok tutumlar uzerinde etkilidir Kuramcilara gore cok fazla televizyon izleyen biri gercek hayattan cok televizyon programlarindaki dunyayla tutarli tutumlar gelistirir ve televizyon izlemek dunyadaki siddet hakkinda insan zihnini bicimlendirir Medya kulturde var olan egemen kulturun devamliligini saglamak icin insanlari birbirlerine baglayan yeni degerler olusturur yayar ve surdurur Medya aslinda endustriyel kapitalist duzenin kulturel silahidir ve ilk amaci geleneksel inanclari surdurmek istikrar kazandirmak ve guclendirmektir Medyanin geleneksel inanclari degistirmek tehdit etmek veya zayiflatmak gibi bir amaci yoktur Kuramcilar medyaya toplumsal bir arac olarak bakarlar ve televizyon izledikce insanlarin inanma oraninin artigini one sururler ayni zamanda medya sosyellesme saglayan bir aractir Genc yasta deneyimsiz olan kisiler ve yalniz yasayan insanlar televizyondan gelecek enformasyona daha aciktir Gundem Belirleme Kitle iletisim araclarini kontrol etme gucunu sahip olan egemen kesim insanlarin ne konusacagini ve ne tartisacagini da belirler Medya devleri toplumda olup biten haberlerden sadece kendi dunya goruslerine uygun olanlari yayinlarlar ve diger gorusleri onemsiz kabul ederek yayinlamaz Yayinlanan haberleri carpitarak belirli bir siralama ile izleyiciye sunar Insanlar bu siralamaya gore en basta sunulan haberi onemli olarak kabul etmeye meyillidir bu nedenle ilk once verilen bilgiler her zaman insanlarin ve toplumun gundemini olusturur Esik Bekciligi Modeli Esik bekcileri haber uretim surecinin ilk asamasinda bulunan insanlardir ve bu kisiler haber olacak konulari belirlerken hangi olayin hangi sirada hangi sureyle haber olacagina da karar verirler Esik bekcileri cogunlukla haber editorleridir ve bu kisiler calistiklari kurumlarin gundemlerini belirlerler Bu yaklasim haber uretim surecinde kapitalist toplumsal formasyonun belirleyiciligini devletin haber kaynagi olmada ekonomik kaynaklarin dagilimi profesyonel ideoloji ile haber uretiminin gundelik pratiklerini gibi cesitli olusumlari dikkate almaz Onun yerine haber secimini sadece esik bekcilerinin belirledigini ima eder Haber akisinin surekli ve demokratik aktigini yayin ilkeleri dogrultusunda bekcinin secme yaptigini belirtir Bilgi Eksikligi Hipotezi Kapitalist toplumlarda maddi olanaklar gibi bilgi ve egitim de esit degildir Kitle iletisim araclarindan sunulan mesajlar bilgiler esit bile olsa insanlarin sahip sosyal duzene gore mesajlari algilama hizlari farklidir Toplumun alt katmaninda bulunan birisi bir olayi daha gec bir sekilde anlarken ust katmanda bulunan bir kisi bilgiyi daha cabuk kabul ederek hareket gerceklestirir Bilgi Eksikligi hipotezine gore insanlar arasindaki aciklik ozellikle spesifik bilgi gerektiriyorsa gittikce acilmaktadir Ilgi alanlari soz konusu oldugunda fark hala olmakla birlikte aciklik azalir Bagimlilik Kurami Insanlar toplumda neler oldugunu ogrenmek icin kitle iletisim araclarina bagimlidir Bireyin toplumsal ve bireysel ihtiyaclari ile medya sistemi ve sistemin icinde yer aldigi sosyo ekonomik politik sistemin karsilikli etkilesimiyle medyanin bireyler uzerinde etkisi vardir Modernlesme Kuramlari ve Yeniliklerin Yayilmasi Ikinci Dunya Savasi nin ardindan Bati ulkeleri ve ABD eski somurgelerini komunizm tehlikesinden korumak icin 3 dunya ulkesi olarak kabul ettikleri ulkeleri modernlestirme ve demokratiklestirme uzerine yogunlasti Bu ulkeler gelismekte olan ulkeler olarak kabul edildi ve bu ulkelere cesitli yatirimlar yapilarak istihdam yaratilmaya calisildi Kurama gore her toplumda aslinda bes temel gelisim asamasi bulunmaktadir Bunlar geleneksel toplum asamasi kalkinma icin on kosullarin yaratilma asamasi olan gecis asamasi kalkinma asinmasi olgunluga ilerleme asamasi ve kitlesel tuketim asamasidir Bu kurama gore gelismekte olan toplumlarda geleneksel toplumlar vardir oncelikle bunlari harekete gecme yonunde faaliyetler duzenlenecek olgunlasma surecinden sonra toplum kitle tuketim cagina ulasilacaktir Rostow un yaklasiminin temelinde evrimci anlayis bulunur Tarihsel surecin cizgisel bir gelisim gosterdigi fikrine dayanir ve somuru ve bagimlilik iliskilerini gormezden gelir fakat bu yaklasim bazi ulkelerin cok gelismesi digerlerinin daha az gelismesine neden olmustur Ayni zamanda bes asama aslinda kapitalist ulkelerin emperyalist politikalarini gizleme yontemidir Bu yaklasimda kitle iletisim araclari geleneksel toplumsal degerlere sahip insanlara eski adet ve aliskanliklarin yerine modern icerikler sunacaktir ve bu sayede az gelisen toplumlarda Bati dusuncesi olusmaya baslayacaktir eski degerler cag disi olarak kabul edilirken kapitalist bati ozgurlukle esit konuma yerlesecektir Medya insanlara okuryazarlik ogretecektir cunku Lerner in dusuncesine gore modernlesme icin kentlesme okuryazarligin artmasi ve medya gelismesi onemliydi Modernlesme surecinde ucuncu dunya ulkelerinde radyo sistemleri kurtuldu kentlere goc hizlandi Ulkelerde biriken mallarin birikimi ara ve mamuller ithali icin Bati ya kaydirildi Dis pazari olmayan ulkeler doviz bulmak icin Dunya Bankasi ve IMF ye borclandi Demokrasi yerine siddete ve baskiya dayanan askeri rejimler ortaya cikti Reklamlar araciligiyla tuketim kulturu yaratildi ve toplumsal tatminsizliklerle kutuplastirma ve siddet olaylari ortaya cikti Aslinda bu kuram ile Bati nin bu ulkelerde somuruye dayali kapitalist az gelismis bir ekonomi yaratmasina neden oldu ve dunya zengin ve fakirden olusan iki kutuplu bir yapiya kavustu Kitle iletisimi Kitle Kulturu ve Populer Kultur Kapitalizmin ardindan pazar icin uretim ortaya cikmis ve uretim buyukluk olarak artmistir Kitle toplumunun dogmasiyla bu kitlelerin kulturu olan kitle kulturu de dogmustur Kitle kulturu kavrami pazarda kitlesel olarak tuketilmek icin kitlesel olarak uretilen urunleri tanimlamak icin kullanilmaya baslandi Pek cok insan seckin ve seckinci yaklasima sahip olan insanlar kitle kulturunu yuksek ve ciddi kulture karsi tehdit olarak gormuslerdir Ayni zamanda kitle kulturu yuksek kulturun karsiti olarak konumlandirilmistir Bu donemde kitle kulturu seckin kulturun karsisinda konumlandirilmasina ragmen halk kulturu olarak kabul edilmiyordu Halk kulturu bu donemde kitle kulturunden daha guclu ve gercekci olarak kabul ediliyordu cunku halk kulturu halkin ihtiyaclarindan kitle kulturu ise ticari uretim ve tuketim faaliyetlerinin sonucuydu Halk kulturu halk tarafindan kitle kulturu ise sanayiciler tarafindan olusturulmustu Kitle kulturu tek duze standart bir kultur olarak degerlendirildi ve bu kulturde tuketici pasif olarak konumlandirildi Kitle kulturunde tuketici sadece tuketmeye veya tuketmemeye karar verir ancak bu kulturde tuketmeyi secmemek bile secenek olarak kabul edilmiyordu Kapitalist toplumlarda kitle kulturu toplumun her yerine yayildigi icin halk kulturunu tehdit etmeye baslamistir ayni zamanda bu kulturun egemen oldugu toplumlarda siyasi baski araci haline donusmustur Populer Kultur ise kitle kulturunun bir parcasi olarak kitle iletisim araciliyla populer edilen kulturu ifade etmek icin kullanilir Medyanin yaydigi ve toplumu olusturan kitlelerin begenisine getirdigi yapay bir ticari tuketim kulturudur Standartlastirilmis fantezilere dayanir ve sistemin mevcut cikarina yoneliktir Populer kultur araciligiyla sunulan eglence tuketim ve bireysel kacis yoluyla var olan esitsiz toplumsal iliskileri yeniden uretir Elestirisel Iletisim ArastirmalariElestirisel arastirmalar cogunlukla liberalci toplum kuramlarina karsit olarak gerceklesmistir Elestirisel yaklasimlar Ana Akim yaklasimlarin aksine iletisimin endustrilesmesini ve toplumdaki etkisini konu aldilar Var olan toplumsal iliskilerin kurulmasinda iletisimin nasil rol aldigini arastirip bununla ilgili calismalar gerceklestirdiler Kitle iletisim araclarini egemen sinifin dusuncelerini yayan araclar olarak kabul ettiler ve onu iktidarin guc pekistirme yolu olarak tanimladilar Kuramcilara gore kitle iletisim araclari egemen sinifin ideolojisini yayarak onlarin yapisini mesrulastirir ve medyaya farkli anlamlar yukleyip carpitarak yeniden yaratir Elestirisel yaklasimlarda yapisalcilik kulturel calismalar ve ekonomi politik basligi altinda uc temel paradigmaya ayrilir Frankfurt Okulu Dunya Savasi yukselen Fasizm ve Bolsevik hareketlerin hakim oldugu bir donemde Weimar Cumhuriyeti nde kuruldu Okul ilk defa kuruldugunda felsefi konulara agirlik gostermesine ragmen Horkheimer in okulun basina gecmesinin ardindan mevcut sistemi kitle kulturunu elestirmeye basladi Okulun temel olan kurulus amaci hakim olan duzeni elestirmekti Okuldaki kuramcilara gore bu donemde ozgurluk yerine kapitalizm arti deger kazanmis ve kitle iletisim araclari insanlari kolelestirmek icin kullanilmistir Kitle iletisim araciligiyla ideolojik gercekler carpitilmis ve insanlar aptallasmaya calisilmistir Kitle iletisim araclari kapitalist surecteki guc ve iktidar mucadelelerini gizlemeye yardimci olmustur Kapitalizm ile ortaya cikan kultur endustrisi ve populer kultur gibi kavramlar ile insanlarin bilinci parcalanmis ve ozgurlesmeleri engellenmistir Kuramlara gore pozitivizm akilci bir yapidan uzaktir Walter Benjamin Kapitalizm ile sanat urunlerinin de anlamlari degismis ve sanatin ruhu kaybolmustur Bu donemde uretilen urunler yaraticilik icermez ve cogunlukla insanlarin zihnini zayiflatmak amaciyla uretilmislerdir Adorno ve Horkheimer Aydinlanma Diyalektigi isimli makalede tuketici kitle kulturunu ve kitle kulturu urunlerini elestirdiler Onlara gore bu donemde uretilen urunler derinlikten yoksun eglenme amacina hizmet etmek icin uretilmistir Kultur Endustrisi kavramini ortaya atmislardir fakat bununla cogunlukla kitle toplumunu ve kitle endustrisini elestirmislerdir Kultur endustrisi tarafindan uretilmis bir urune kitlenin etkisinin cok fazla olmadigini one surmuslerdir Aile ve arkadaslik gibi toplumsal temel yapilar etkilerini kaybetmeye yerlerini kitle kulturune birakmaya baslamistir Kitle iletisim araclari baskici yapidadir ve egemen kesimin elestirilmesini engeller boylece toplumdaki farkli dusuncelerin butunlesmesini engellerler Kultur endustrisi aslinda kapitalizm kendisidir ve insanlarin hayatlarinda yer aldikca guclenir Sahip oldugu teknolojik yapisi sayesinde insanlari pasiflestirir Kar artirmak icin yapmis olduklari bu faaliyetler sonucunda ayni zamanda egemenliklerini de pekistirirler Bu donemde uretilen her sey tek tip ve duzdur amaclari insanlari eglendirmek ve sorunlarindan uzaklastirmaktir Herbert Marcuse Genellikle Liberalizm ve Fasizmi karsilastirmistir ona gore liberalizm kapitalist duzenin fasizm ise tekelci anlayisin bir urunudur Var olan duzenin saglamis oldugu tuketim alani insan varolusunun bir butunudur Bu donemdeki her sey sermayenin kontrolu altindadir ve sermaye insanlara kendilerini yeniden uretmelerine olanak saglayan sahte secme firsatlari sunar Bu yapida mavi yakalar ve hizmet sektoru egemen kismi guclendirmek artirmistir ayni zamanda kadinlar cinsel obje olarak gorulur eski bircok yapi oradan kalkmistir Medya zihinleri yonetmek icin calisir ve yanlis fikirleri carpitarak insanlara kabul ettirir Toplumun en alt kisminda isci sinifi bulunur Egemen yapidan kurtulmak icin devrim ve isyan gerekir fakat bunu yapacak son kisi donemin getirdigi sorumluluklar altinda ezilmis olan isci sinifidir J Habermas Habermas da diger elestirisel kuramcilar gibi kapitalizmi ve pozitivizmi elestirmistir ve onlari egemen sinifa hizmet eden olgular olarak kabul etmistir Habermas a modern toplumun en temel ozelligi ozgur olmayisidir ve bu toplumda insanin onemi yoktur Ekonomi on plandadir ve gelisme daha onceden tahmin edilemez Modernizm insanlarin ozgurlesmesini engeller ve ayni zamanda insanlar hareketlendiginin baskilandigi donemdir Habermas insanlarin hayatlarini iletisimle surdurdugunu savunmustur Sanayi devrimi oncesi toplumlarda insanlarin bulusup fikir alisverisi yaptigi Kamusal Alanlar burjuva sinifinin egemen olmasiyla ortadan kaldirilmistir Kamusal alanin kaldirilmasinin en onemli nedeni sermayenin yabancilasmasini karsi gelecek herhangi dayanismayi engellemektir Antonio Gramsci Calismalarinin buyuk cogunlugu siyasi ve kultur odaklidir Ekonomik krizlere karsi toplumun neden isyan etmedigini dusunmus ve bu konuda kuramlar gelistirmeye calismistir Gramsci ye gore devlet egemen olan ideolojinin duzene oturtulmasinda bir aractir ve insanlari kontrol altinda tutmak icin kullanilan din ve siyaset tamamen devlete baglidir Gramsci cogunlukla toplum icerisinde azinlikta bulunan bir sinifin nasil toplumun buyuk bir kismini kontrol ettigini anlamaya calismis ve bunun uzerine Hegemonya kavramini ortaya atmistir Hegemonya aslinda azinlik bir kesimin toplumun buyuk bir kismi kontrol etmesine verilen isimdir Ogretmenler din adamlari ve medya egemen sistemin yayginlasmasina neden olan faktorlerden sadece birkacidir Bu donemde sahip olan insanlara sahte sag duyular yuklenir ve boylece insanlarin dusunceleri degistirilir Insanlara gore fakir insanlarin fakir olmasi normal kabul edilir cunku dogada hicbir canli icin esitlik yoktur Medyadaki haberlerin hepsi egemen sinifin isteklerine gore duzenlenir ve yayinlanir farkli sesler bastirilir Louis Althusser Althusser ozculuk ve ekonomizm gibi kavramlari reddederek bunlar yerine devlet kontrolunde olan bazi yapilari toplum uzerinde guc sahibi olarak kabul etti Ideolojilerin sahip oldugu cesitli kurumlar tarafindan ekildigini ve topluma yayildigini savunarak Devletin Ideolojik Aygitlari kavramini olusturdu Althusser e gore okullar ve dinsel kurumlar gibi bir devletin temel yapilarinda bulunan kurumlar aslinda topluma egemen sinifin ideolojisini sunarak kendi egemenliklerini pekistirirler Ayni zamanda devlet ve kulturel yasam birbirine bagimlidir Devletin ideolojik aygitlari cogunlukla topluma ait yanlis fikirler olusmasina neden olurlar Yapisalcilik Yapisalcilik sosyal bir yapinin aslinda tek basina var olmadigini ve icerisinde birden fazla olgunun bulundugunu savunur bu nedenle bir olay veya olguyu duzgun bir sekilde anlayabilmek icin onu olusturan diger katmanlara bakmak yeterlidir Toplumsal yapilarda cesitli yapilar bulunur ve bu toplumlarda egemen olan dilsel sureclerin hepsi sifrelidir eger bir toplumun kulturu ve dili dogru bir sekilde anlasilmak isteniyorsa bu sifreler cozulmelidir Yapisalcilar ayni zamanda hikaye ve masal gibi toplumun yasantilarindan yola cikarak yazilmis olan eserleri de inceleyerek toplumu anlamaya calismislardir Kulturu anlamak icin gelenekler ve efsanelerden faydalanilir cunku toplumun sahip oldugu gelenek ve efsaneler toplumun bilincaltini ortaya cikartir Baslica yapisalcilar Ferdinand Saussure Roland Barthes ve C Levi Strauss tur Kulturel Incelemeler Bu calismalar ideolojik olan kulturun anlasilmasi icin toplum icerisinde bulunan butun kaynaklarin kullanilmasi gerektigini savunur ve insanlari ve onlarin sahip olduklari temsil yontemlerini kullanarak kulturu anlamlastirmaya calisir Arastirmacilara gore kulturun ortak bir tanimi yoktur ve toplumdaki dil ve paradigma gibi her sey kulturun bir parcasi olarak kabul edebilir Arastirmalar seckin kulture odaklanirlar isci kulturunun yapisini anlayabilmek icin isciler arasinda yaygin olarak tuketilen populer kultur urunlerini ornegin populer kitaplar veya gazeteler incelerler Calisan kesimin dunya gorusunu ogrenmeye calisirlar Tarihsel surec icerisinde gelisen her seyi tek bir surec olarak kabul ederler ve sinif ayriliklari ve hegemonya uzerinde dururlar Medya egemen sinifa hizmet eden bir aractir Medya arastirmacilara gore ideolojiktir ve gizli sifreleri bulunmaktadir Icerigin olusmasi ve anlasilmasinda tuketici rol oynar tuketici bu durumda ne cok aktif ne de cok pasiftir Yayinlar her zaman kapitalist burjuva sinifina hizmet eder Stuart Hall adli eserinde medyadaki haberlerin insanlar tarafindan direkt kabul edilmedigini kisilerin durusunun bunu etkiledigini aciklamistir Ayni zamanda kuresellesme doneminde her seyin dille tasindigi ve tarafsiz olmadigi vurgulanmistir Ekonomi Politik Ekonomi politik insanlarin maddi varliklarini surdurebilmek icin gereken uretim ve degisimi inceleyen ozunde tarihsel ve sinifsal bir bilimdir Insanligin gunumuze kadar cesitli toplumsal donemlerden gectiklerini vurgular ve bu toplumsal donemlerde her toplumun kendine ozgu uretim bolusum ve buna dayanan guc iliskileri vardir Ekonomi politik bir bilim olarak 17 yuzyilin sonunda dogmus 18 yuzyilda ise Adam Smith in calismalari ile bilim haline gelmistir Kapitalizmin ve sanayi devriminin sonucunda toplumun zenginlesmesini aciklamak icin gelistirilmistir Ekonomi politigin konusu toplumdur ve ekonomi politik biliminin amaci ise iktisadi sureci yoneten toplumsal kanunlari incelemektir Ekonomik kanunlari tarihsel bir bakis acisiyla inceler ve kanunlarin birbirleriyle olan iliskilerini cesitli toplumsal yapilari ve diger toplumsal yapilara gecis kosullarini arastirir Ekonomi politikciler medyaya cogunlukla aracsalci bir yaklasimla bakmislardir Onlara gore medya kuruluslarini harekete geciren sey toplumsal gercekler degil tamamiyla kar artirma durtusudur Ekonomi politik medyanin sahipligi ve kontrolu uzerinde cesitli arastirmalar gerceklestirirken ayni zamanda devletin rolu ve islevinin ideolojik sistemin yeniden uretilmesindeki etkilerini de inceler Ekonomi politik hicbir zaman ekonomik yorum yapmaz sadece elestirisel bir bakis acisi ile uretim surecinde faaliyet gosteren siniflar arasindaki toplumsal iliskileri inceler Kaynakca a b Kitle Iletisim Kuramlari PDF Istanbul Universitesi Acik ve Uzaktan Egitim Fakultesi s 32 1 Ekim 2020 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 6 Subat 2021 a b c d Kitle Iletisim Kuramlari Levent Yaylagul ss 5 184 erisim tarihi kullanmak icin url gerekiyor yardim Sikago Okulu Kent Kurami Kentsel Ekolojik Kuram PDF Ankara Universitesi Kamu Yonetimi Bolumu Sosyal Bilimler Enstitusu 25 Haziran 2021 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 8 Subat 2021 ADORNO VE HORKHEIMER IN KULTUR ENDUSTRISI ELESTIRISI UZERINE BIR INCELEME PDF ISTANBUL UNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITUSU GAZETECILIK ANABILIM DALI 2009 3 Temmuz 2021 tarihinde kaynagindan arsivlendi PDF Erisim tarihi 6 Subat 2021