Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha (tabula rasa) gibidir.
Deneycilik akılcılığın karşıtıdır. Akılcılığa karşıt olarak deneycilik, yalnızca duyum ve deneyimle temellenen bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir. Bu tanıma göre, insan bilgisinin tek kaynağı deneyim ya da duyumdur. Bilginin kaynağında aklı gören rasyonalizm geleneğine karşıt olarak deneycilik her tür bilginin sonradan deneyimle, duyumlarla elde edildiğini ileri süren bir felsefi temele sahiptir.
İlk Çağ felsefesinde deneycilik
İlk Çağ felsefesinde temel felsefi problemler özelikle evrenin başlangıcı ve oluşumu, varlığın sebebi ve varoluşun anlamı, bilginin kaynağı ve anlamı gibi meselelerdir. Buna bağlı olarak deneycilik daha o zamanlardan bir epistemolojik tutum olarak belirir ve bilgiyi aklın yasalarına göre değil nesnelerin görünüşlerine göre belirleme yaklaşımı olarak şekillenir. Sofistlerde, Septiklerde, Stoacılarda belirli ölçülerde deneyciliğin izlerini bulmak mümkün olmakla birlikte, esas olarak iki önemli filozof bu gelenek içinde belirgin bir yere sahip olarak görünmektedir. Duyum, deneyim ve dolayısıyla ampirik bilgiyi merkeze alan felsefi yaklaşımın izleri bu iki filozoftan itibaren belirginleşmektedir.
Demokritos
Atomculuk olarak bilinen ilk çağ felsefe akımının öncüsü Demokritos'tur. Maddeci doğa bilimi anlayışının kökleri Demokritos'a dayanır, aynı zamanda nedensel-zorunlu evren anlayışı ve bu anlayış ekseninde temellenen felsefi-bilimsel düşünce de köklerini Demokritos'ta bulur. Her şeyin özü nedir sorusuna verdiği cevap "atom" olmuştur; bölünemeyen, nesnelerin son dayanak noktası, özü olarak atom. Her şey atomlar ve atomların hareketliliğinden ibarettir. Demokritos bu fikirlerinin felsefi çerçevesini, sonradan giderek sistematikleşerek deneycilik olarak adlandırılan akıma uygun bir nitelikte ortaya koymuştur. Bu bakımdan birçok önemli felsefe tarihçisi Demokritos'u aynı zamanda deneycilik akımının öncü isimlerinden saymaktadır.
Epikuros
Demokritos gibi deneyci filozofların öncülerinden sayılan Epikuros (ya da Epikur), soyut felsefi söylemlerden uzak durmuş, mutluluk problemini ele alarak farklı bir ahlak felsefesi geliştirmeye yönelmiştir. Epikuros'a göre Mutluluk, insanın doğayı ve evreni tanımasıyla mümkündür. Hareketlerin yasalarını tespit edebilmek içinse bilgiye gerek olduğunu söyler. Bilgi ise gelir; yani duyu verilerinin birçok kez tekrarlaması sonucunda elde edilen genel tasavvurlar, Epikuros'a göre, bilgilerdir. Bu tasavvurlar ya da bilgiler nesnelerin kendileri değil onlardan gelen yansımalardır. Epikuros, duyu organlarının yanıltıcı olabileceğini ya da yansımaları farklı şekillerde algılayabileceğini de öne sürer. Böylece akılla da bir yer verilmiş olur bilgi sürecinde. Epikur için duyu organları ve akıl, bilginin ortaya konulduğu araçlardır bir anlamda. Duyu organlarınca edinilen duyum ve izlenimler akıl vasıtasıyla tasavvurlara dönüştürülürler ve böylece bilgi ortaya çıkar. Ayrıca Epikuros, haz ve acı duygulanımlarının da bilgiyi etkilediğini, bilginin doğruluk değerinin kişilerin haz ve acı duyumlarına bağlı olarak değişiklikler gösterdiğini öne sürer.
17-18. yüzyılda deneycilik
İlk Çağ felsefesinde deneycilik, izlenimcilik ve duyumculuk akımlarının öncüsü sayılabilecek yaklaşımlar ortaya konulmakla birlikte, asıl olarak deneyciliğin sistematik bir felsefe olarak ortaya konulması Yeni Çağ olarak adlandırılan dönem ile birlikte meydana gelmiştir. Bu evrede deneycilik ilk çağ felsefesindeki duyumculuktan belirli ölçülerde ayrılarak sistematik bir yönelime girer. İngiliz deneyciliği olarak bilinen ünlü empirizm akımı yalnızca empirizmin en önemli akımı olmakla kalmaz, felsefe tarihi içinde de belirleyici bir öneme sahiptir, özellikle bilgi sorunsalı açısından kendi açmazlarıyla birlikte derinlikli çalışmalar ortaya koymuşlardır. Locke, Berkeley, Hume, Hobbes ve Bacon İngiliz deneyciliğinin tartışmasız isimleridir ve kendilerinden sonraki felsefenin yönünü etkilemişlerdir.
İngiliz deneyciliği
John Locke
John Locke İngiliz felsefesinin ve deneycilik felsefe akımının yeni çağda yeniden doğmasını ve gelişmesini sağlayan filozoftur. Deneyciliğin kendi başına ve sistematik bir felsefe olarak ortaya çıkmasında Locke öncü isimdir. Locke'un etkisi özellikle 18. yüzyıl boyunca belirgindir. Hem insan düşüncesinin özgürlüğünü savunması hem de insan bilgisi ve eylemliliğini deneye dayandırması bakımından Locke, aydınlanmacı felsefeyi de önemli ölçüde etkilemiş düşünürlerden biridir. Bilgi düzeyinde Locke'a göre, doğuştan gelen ya da deneyimden önce var olan herhangi bir bilgi ya da önsel ilke (apriori) söz konusu değildir. Aksine bütün bilgiler, düşünce ve kavramlar deneyden ileri gelmektedir, çünkü zihinde herhangi bir duyumla bağlantılı olmayan hiçbir düşünce mevcut değildir. Daha önceden mevcut olduğu varsayılan kavram ve ilkeler ise, başka insanların kendi deneylerinden çıkarıp doğru ve geçerli saymış olmalarından ileri gelmektedir. John Locke İnsan Anlığı Üzerine Deneme adlı kitabında felsefesini açıklar. Genel anlamda insan unsurunu konu edinmekle birlikte, özel olarak bilgi sorunsalı üzerinde durmaktadır burada. İnsan zihninin dünyaya geldiğinde bir tabula rasa olduğunu teorik bir önerme olarak ileri sürer Locke. Böylece bilgi ve bilginin dayandırıldığı bütün kavramların deneyle kazanıldığı tezi öne sürülür. Zihnimiz, deney ve gözlemlerin sonucu ortaya çıkan izlenimlerle zaman içinde dolar. Locke deney alanını iki bölüme ayırır; dış algılar (sensation) ve iç algılar (reflexion). Bütün bilgi ve düşünceler bu ikili deneyden gelmektedirler.
David Hume
David Hume, emprizmin sistematikleştirilmesinde ve kuramsal gücünü felsefi bir akım olarak doruk noktasına taşınmasında daha da belirgin bir isim olarak ortaya çıkar. 17. yüzyılın doğa bilimi anlayışında geçerli olan nedensellik ilkesini Hume felsefî bir konumda yeniden değerlendirir; "her sonucun bir nedeni olduğu ve her etkinin bir sebebi bulunduğu" fikriyle öne sürülen bu düşünce, David Hume sonradan çağrışımcılık olarak bilinecek olan akımın öncüsü olarak tesciller. Öyle ki aklın ve mantığı ilkeleri ve temel kategorileri bile, sonuçta izlenimlere dayanır. Hume nedensellik ilkesinin böyle olduğu belirtir. Bu bakımdan empirizm Hume'da doruk noktasına ulaşmıştır. İnsan Doğası Üzerine Bir Deneme kitabında Hume, tıpkı önceki Locke gibi, insan kavramlarının ve fikirlerinin kaynağının ne olduğu sorusuyla ilgilenir. Her iki filozof da empirist olmasına rağmen Hume, bazı noktalarda Locke'dan ayrılır. İç ve dış algı ayrımını reddeden Hume, bu iki alanı birleştirmeye yönelir, insanın bilgi alanının bu şekilde bölümlenemeyeceğini ileri sürer. Hume'un ortaya koyduğu ayrımlar daha başkadır; ve kavramları ayırır. İzlenimler duyu organlarının algıladıklarından ileri gelir; kavramlar ya da düşünceler ise artık canlılığını yitirmiş olan izlenimlerin tasavvurlarından meydana gelir. Zihnin temel görevi, duyularla elde edilen verilerin üzerinde işlem yapmak, izlenimleri bilgiye dönüştürmektir. Bütün fikirlerin temeli bu izlenimlere dayanır çünkü. En soyut idealardan bir olan Tanrı ideası bile, insanların deneyimlerindeki izlenimlerinden meydana gelmiştir.
John Locke rasyonalistlere karşı bir fikir ortaya koymuştur. Ona göre duyumlarla algılanamayan bir şey bilinemez.
Thomas Hobbes
Belirli anlamda materyalizmin de Yeni Çağ felsefesi içinde temsilcisi sayılan Hobbes, fiziksel gerçekliği her şeyden üstün tutmuş, her şeyin fizik maddenin hareketinden ileri geldiğini öne sürmüştür. Hobbes asıl olarak ününü siyaset felsefesindeki düşüncelerine borçludur. Bununla birlikte Hobbes'i söz konusu dönem içindeki deneycilik akımı içinde değerlendirmek yerinde olur. Hobbes da deneyci felsefenin kuramsal ve yöntemsel ögelerini sahiplenir. Bilginin kaynağı olarak fiziksel gerçekliğin deneyimini, yani duyu algılarının rolünü öncelikli olarak alır. Hobbes da diğerleri gibi tüm bilginin temelinde duyuların, yani duyu deneyinin olduğunu öne sürer. Bununla birlikte Hobbes empirik filozoflarda görülmeyecek şekilde matematikle, özellikle geometri ile ilgilenmiştir.
George Berkeley
Berkeley, empirist felsefe akımının önemli isimlerinden olup geliştirdiği felsefi yaklaşımla materyalist yönelimli empirisitlerden farklı olarak tamamen idealist yönelimli bir yaklaşım geliştirdi. Öyle ki, Berkeley sonuç olarak maddi varlığın gerçekte var olmadığı sonucunu öne sürdü. John Locke'u, maddenin kendi başına var olduğunu düşündüğü, bu anlamdada eski soyut felsefelere inandığı gerekçesiyle eleştirdi. Berkeley bu anlamda idealizmin en ünlü temsilcilerinden sayılır; ancak aynı zamanda empirist felsefe içinde de yer almaktadır. İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine İnceleme adlı kitabında temel felsefi kavramlarını geliştirir. Berkeley'e göre, nesnelerin özü, algılanmış olmalarından ibarettir. Buna göre nesneler düşünceden başka bir şey değildirler. Algılar saf düşüncelerdir ve kendisiyle ilgili edindiğimiz düşünceler dışında madde diye bir şey yoktur. Her şeyin dayanak noktası duyumsal kesinliktir, bilginin değeri duyumsal kesinliğe dayanmasıyla anlam bulur.
Francis Bacon
Bilimsel düşüncenin Yeni Çağdaki öncüsü sayılan Francis Bacon, aynı zamanda belirli bir şekilde deneyci felsefeninde öncü isimleri arasında yer alır. Locke ile sistematikleşip Hume ile doruğuna ulaşan Mill ve Bertrand Russell ile devam eden İngiliz empirizminin bir anlamda kurucu Bacon'dır. Bacon'ın bilimsel yöntem olarak öne sürdüğü , gözlem ve olguların toplanması, bunlar üzerinden sonuçlara gidilmesi yaklaşımını içerdiğinden, empirik felsefenin temel yöntemsel yaklaşımına denk düşer. Bacon'a göre bilim nedenlerin keşfedilmesi uğraşıdır. Nesnelerin biçimsel nedensellikleri onların fiziksel niteliklerinden ileri gelir ve tümevarımsal yöntem bu nedenselliklerin ortaya konulup bilgiye ulaşılmasının yöntemidir.
John Stuart Mill
John Stuart Mill asıl olarak yararcılık olarak adlandırılan bir düşünür olarak ün yapmış olan İngiliz filozofudur. Mantıkta tümevarımsal yaklaşım geliştirilmesine önemli katkılar sağlamıştır. Deneyci filozofların çizgisinde devam ederek, özellikle Berkeley'le bağlantılı önermeler geliştirmiştir. Mill, Berkeley'den dış dünyanın/maddenin gerçekliği konusunda ayrılır, ona göre duyumların dayanak noktası, .
Condillac
Fransız filozof Condillac, empirik felsefenin özellikle Sensualizm (duyumculuk) yönünde geliştirilmesini sağlamış ve bu yönde temellendirmiştir. Bilgi teorisi konusunda kapsamlı yapıtlar üretmiş olan Condillac, aydınlanma çağında özellikle İdeolog olarak adlandırılan düşünürleri etkilemiş ve günümüze kadar gelen birçok tartışmanın teorik temellerini atmıştır. Condillac için felsefe kısaca duyumların bilgisi üzerine düşünmek olarak tanımlanır ki, bu aynı zamanda her tür bilginin temelinde duyumlar olduğu tezinin öne sürülmesidir.
Çağrışımcı deneycilik
Kurucuları ve Joseph Priestley olan deneyci akım.
Duyumculuk, Pozitivizm, Pragmatizm ve Deneycilik ilişkileri/ayrımları
Empirist felsefe, ince nüanslar ve kavram ayrımları üzerinden ya da öncelikli ilkelerin neler olduğu ve yöntemsel yaklaşım noktasındaki ayrımlardan hareketle farklı kollara ayrılır ve kuramsal konumlanışları itibarıyla birbirlerinden farklılaşırlar. Belirli bir noktada bu farklılıklar farklı felsefe eğilimleri olarak belirlemelerini getirir. Bunun yanında, hepsinin öncelikli ilkesel kavramı farklı olmakla ve farklı bir felsefi konuma yönelmeleri söz konusu olmakla birlikte, rasyonalist geleneğe karşıt olarak, deneye, gözleme, pratik olana, yaşama öncelik verdiğini iddia eden bir epistemolojik temele dayanırlar. Duyumculuk duyu verilerinin bilginin temeli olduğunu, pozitivizm gözlem ve deneyin doğrulanabilirliğin tek kaynağı olduğunu, pragmatizm somut yaşamın ve pratiğin her şeyin ölçüsü olduğunu öne sürdüğünde deneycilik felsefesinin epistemolojik konumundan kalkış yapmaktadırlar.
Mantıksal empirizm ya da mantıkçı olguculuk olarak bilinen bir felsefi konuma sahip olan Viyana Çevresi, belirli şekillerde deneycilik felsefesinin teorik öncüllerini sürdürür. Özellikle pozitivist anlamda deneyciliği değerlendirmişlerdir. Mantıksal empiristlerde "" kavramı önemli bir yer tutar. Anlamlı önermeler doğrulanabilir, yani gözlem ve deney ile açık seçik bulgulanabilir olan cümlelerdir bulgular Doğrulanabilirlik ilkesini öne sürmüşler ve bunun temeline de deney ve gözlemi koymuşlardır. Bu gruba göre gözlemle doğrulanamayan her şey metafiziktir ve metafizik olan her şey de anlamsızdır.
Viyana çevresi düşünürleri
Viyana Üniversitesi’nden Moritz Schlick etrafında toplanmış düşünürlere ilave olarak, Berlin Üniversitesi'nden Alman düşünürler de bu akımın etrafında toplanmışlardır.
Bertrand Russell
Bertrand Russell, matematiksel mantık alanındaki çalışmalarını felsefe alanına genişleterek bir geliştirmiştir. İngiliz filozofu olarak Russell epistemolojik olarak empirizmi benimser ve deneysel bilgimizin temel olduğunu, bunların betimsel ve tanışıklık yoluyla elde edilmelerine bağlı olarak iki türe ayrıldığını öne sürer. Russell, analitik felsefeyle ve mantıksal empiristlerle ya da mantıksal olgucularla bazı bakımlardan benzer teorik konumlara sahiptir.
Empirizm eleştirileri
Duyuları ve duyumları bilgi problemi açısından yeniden önemli kılmasıyla etkili olan deneycilik felsefesi, duyum ve deneye aşırı ve buna bağlı olarak da yanlış bir yer vermekle eleştirilir. Özellikle aklı tamamen geri plana itmesi ve hatta tamamen önemsiz kılması, deneyciliğe yönelik yoğun eleştirilerin ortaya çıkmasına yol açar. Zihnin boş bir levha olduğu önermesi, sonradan daha çok yanlışlanabilir bir önerme olarak belirmiştir; zihnin, duyumların etkisiyle hareket eden bir makine/araç olmadığı ya da nesnelliği yansıtmaktan ibaret edilgen bir konum olmadığı psikanaliz, antropoloji gibi bilim alanlarından gelen katkılarla da eleştirilebilir olmuştur. Dil-zihin-gerçeklik ilişkisinde empirik önermelerin geçerli olmadığı, bağımsız bir deney ve gözlem alanı bulunmadığı, her tür gözlem ve deneyin, izlenimlerin belirli bakış açılarına göre üretildiği ileri sürülmüştür. Empirizm eleştirilerinin doruk noktası W. V. Quine'in Deneyciliğin İki Dogması adlı kitabıdır. Quine, burada deneyciliğin temel önkabullerine yönelik eleştirilerini yöneltir. Bir yandan, ile arasında yapılan katı ayrım eleştirilir ve bilgilerin olduğu öne sürülür. İkinci olaraksa, deneyciliğin öne sürdüğü deneyimin koşullarına yönelik bilginin nereden geldiğine ilişkin eleştiri dile getirilir. Ayrıca gözlem sonuçlarının sentezlenmesini sağlayan deneyimle nasıl temellendirileceği sorusu da deneyci felsefecilere yöneltilir.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Deneycilik empirizm veya ampirizm bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanilabilecegini one suren gorustur Deneyci goruse gore insan zihninde dogustan bir bilgi yoktur Insan zihni bu nedenle bos bir levha tabula rasa gibidir Deneycilik akilciligin karsitidir Akilciliga karsit olarak deneycilik yalnizca duyum ve deneyimle temellenen bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir Bu tanima gore insan bilgisinin tek kaynagi deneyim ya da duyumdur Bilginin kaynaginda akli goren rasyonalizm gelenegine karsit olarak deneycilik her tur bilginin sonradan deneyimle duyumlarla elde edildigini ileri suren bir felsefi temele sahiptir Ilk Cag felsefesinde deneycilikIlk Cag felsefesinde temel felsefi problemler ozelikle evrenin baslangici ve olusumu varligin sebebi ve varolusun anlami bilginin kaynagi ve anlami gibi meselelerdir Buna bagli olarak deneycilik daha o zamanlardan bir epistemolojik tutum olarak belirir ve bilgiyi aklin yasalarina gore degil nesnelerin gorunuslerine gore belirleme yaklasimi olarak sekillenir Sofistlerde Septiklerde Stoacilarda belirli olculerde deneyciligin izlerini bulmak mumkun olmakla birlikte esas olarak iki onemli filozof bu gelenek icinde belirgin bir yere sahip olarak gorunmektedir Duyum deneyim ve dolayisiyla ampirik bilgiyi merkeze alan felsefi yaklasimin izleri bu iki filozoftan itibaren belirginlesmektedir Demokritos Atomculuk olarak bilinen ilk cag felsefe akiminin oncusu Demokritos tur Maddeci doga bilimi anlayisinin kokleri Demokritos a dayanir ayni zamanda nedensel zorunlu evren anlayisi ve bu anlayis ekseninde temellenen felsefi bilimsel dusunce de koklerini Demokritos ta bulur Her seyin ozu nedir sorusuna verdigi cevap atom olmustur bolunemeyen nesnelerin son dayanak noktasi ozu olarak atom Her sey atomlar ve atomlarin hareketliliginden ibarettir Demokritos bu fikirlerinin felsefi cercevesini sonradan giderek sistematikleserek deneycilik olarak adlandirilan akima uygun bir nitelikte ortaya koymustur Bu bakimdan bircok onemli felsefe tarihcisi Demokritos u ayni zamanda deneycilik akiminin oncu isimlerinden saymaktadir Epikuros Demokritos gibi deneyci filozoflarin onculerinden sayilan Epikuros ya da Epikur soyut felsefi soylemlerden uzak durmus mutluluk problemini ele alarak farkli bir ahlak felsefesi gelistirmeye yonelmistir Epikuros a gore Mutluluk insanin dogayi ve evreni tanimasiyla mumkundur Hareketlerin yasalarini tespit edebilmek icinse bilgiye gerek oldugunu soyler Bilgi ise gelir yani duyu verilerinin bircok kez tekrarlamasi sonucunda elde edilen genel tasavvurlar Epikuros a gore bilgilerdir Bu tasavvurlar ya da bilgiler nesnelerin kendileri degil onlardan gelen yansimalardir Epikuros duyu organlarinin yaniltici olabilecegini ya da yansimalari farkli sekillerde algilayabilecegini de one surer Boylece akilla da bir yer verilmis olur bilgi surecinde Epikur icin duyu organlari ve akil bilginin ortaya konuldugu araclardir bir anlamda Duyu organlarinca edinilen duyum ve izlenimler akil vasitasiyla tasavvurlara donusturulurler ve boylece bilgi ortaya cikar Ayrica Epikuros haz ve aci duygulanimlarinin da bilgiyi etkiledigini bilginin dogruluk degerinin kisilerin haz ve aci duyumlarina bagli olarak degisiklikler gosterdigini one surer 17 18 yuzyilda deneycilikIlk Cag felsefesinde deneycilik izlenimcilik ve duyumculuk akimlarinin oncusu sayilabilecek yaklasimlar ortaya konulmakla birlikte asil olarak deneyciligin sistematik bir felsefe olarak ortaya konulmasi Yeni Cag olarak adlandirilan donem ile birlikte meydana gelmistir Bu evrede deneycilik ilk cag felsefesindeki duyumculuktan belirli olculerde ayrilarak sistematik bir yonelime girer Ingiliz deneyciligi olarak bilinen unlu empirizm akimi yalnizca empirizmin en onemli akimi olmakla kalmaz felsefe tarihi icinde de belirleyici bir oneme sahiptir ozellikle bilgi sorunsali acisindan kendi acmazlariyla birlikte derinlikli calismalar ortaya koymuslardir Locke Berkeley Hume Hobbes ve Bacon Ingiliz deneyciliginin tartismasiz isimleridir ve kendilerinden sonraki felsefenin yonunu etkilemislerdir Ingiliz deneyciligi John Locke Empirizmi sistematiklestiren filozof John Locke John Locke Ingiliz felsefesinin ve deneycilik felsefe akiminin yeni cagda yeniden dogmasini ve gelismesini saglayan filozoftur Deneyciligin kendi basina ve sistematik bir felsefe olarak ortaya cikmasinda Locke oncu isimdir Locke un etkisi ozellikle 18 yuzyil boyunca belirgindir Hem insan dusuncesinin ozgurlugunu savunmasi hem de insan bilgisi ve eylemliligini deneye dayandirmasi bakimindan Locke aydinlanmaci felsefeyi de onemli olcude etkilemis dusunurlerden biridir Bilgi duzeyinde Locke a gore dogustan gelen ya da deneyimden once var olan herhangi bir bilgi ya da onsel ilke apriori soz konusu degildir Aksine butun bilgiler dusunce ve kavramlar deneyden ileri gelmektedir cunku zihinde herhangi bir duyumla baglantili olmayan hicbir dusunce mevcut degildir Daha onceden mevcut oldugu varsayilan kavram ve ilkeler ise baska insanlarin kendi deneylerinden cikarip dogru ve gecerli saymis olmalarindan ileri gelmektedir John Locke Insan Anligi Uzerine Deneme adli kitabinda felsefesini aciklar Genel anlamda insan unsurunu konu edinmekle birlikte ozel olarak bilgi sorunsali uzerinde durmaktadir burada Insan zihninin dunyaya geldiginde bir tabula rasa oldugunu teorik bir onerme olarak ileri surer Locke Boylece bilgi ve bilginin dayandirildigi butun kavramlarin deneyle kazanildigi tezi one surulur Zihnimiz deney ve gozlemlerin sonucu ortaya cikan izlenimlerle zaman icinde dolar Locke deney alanini iki bolume ayirir dis algilar sensation ve ic algilar reflexion Butun bilgi ve dusunceler bu ikili deneyden gelmektedirler David Hume Empirizmin doruk noktasi sayilan David Hume David Hume emprizmin sistematiklestirilmesinde ve kuramsal gucunu felsefi bir akim olarak doruk noktasina tasinmasinda daha da belirgin bir isim olarak ortaya cikar 17 yuzyilin doga bilimi anlayisinda gecerli olan nedensellik ilkesini Hume felsefi bir konumda yeniden degerlendirir her sonucun bir nedeni oldugu ve her etkinin bir sebebi bulundugu fikriyle one surulen bu dusunce David Hume sonradan cagrisimcilik olarak bilinecek olan akimin oncusu olarak tesciller Oyle ki aklin ve mantigi ilkeleri ve temel kategorileri bile sonucta izlenimlere dayanir Hume nedensellik ilkesinin boyle oldugu belirtir Bu bakimdan empirizm Hume da doruk noktasina ulasmistir Insan Dogasi Uzerine Bir Deneme kitabinda Hume tipki onceki Locke gibi insan kavramlarinin ve fikirlerinin kaynaginin ne oldugu sorusuyla ilgilenir Her iki filozof da empirist olmasina ragmen Hume bazi noktalarda Locke dan ayrilir Ic ve dis algi ayrimini reddeden Hume bu iki alani birlestirmeye yonelir insanin bilgi alaninin bu sekilde bolumlenemeyecegini ileri surer Hume un ortaya koydugu ayrimlar daha baskadir ve kavramlari ayirir Izlenimler duyu organlarinin algiladiklarindan ileri gelir kavramlar ya da dusunceler ise artik canliligini yitirmis olan izlenimlerin tasavvurlarindan meydana gelir Zihnin temel gorevi duyularla elde edilen verilerin uzerinde islem yapmak izlenimleri bilgiye donusturmektir Butun fikirlerin temeli bu izlenimlere dayanir cunku En soyut idealardan bir olan Tanri ideasi bile insanlarin deneyimlerindeki izlenimlerinden meydana gelmistir John Locke rasyonalistlere karsi bir fikir ortaya koymustur Ona gore duyumlarla algilanamayan bir sey bilinemez Thomas Hobbes Hobbes Belirli anlamda materyalizmin de Yeni Cag felsefesi icinde temsilcisi sayilan Hobbes fiziksel gercekligi her seyden ustun tutmus her seyin fizik maddenin hareketinden ileri geldigini one surmustur Hobbes asil olarak ununu siyaset felsefesindeki dusuncelerine borcludur Bununla birlikte Hobbes i soz konusu donem icindeki deneycilik akimi icinde degerlendirmek yerinde olur Hobbes da deneyci felsefenin kuramsal ve yontemsel ogelerini sahiplenir Bilginin kaynagi olarak fiziksel gercekligin deneyimini yani duyu algilarinin rolunu oncelikli olarak alir Hobbes da digerleri gibi tum bilginin temelinde duyularin yani duyu deneyinin oldugunu one surer Bununla birlikte Hobbes empirik filozoflarda gorulmeyecek sekilde matematikle ozellikle geometri ile ilgilenmistir George Berkeley Insan Bilgisinin Prensipleri George Berkeley Berkeley empirist felsefe akiminin onemli isimlerinden olup gelistirdigi felsefi yaklasimla materyalist yonelimli empirisitlerden farkli olarak tamamen idealist yonelimli bir yaklasim gelistirdi Oyle ki Berkeley sonuc olarak maddi varligin gercekte var olmadigi sonucunu one surdu John Locke u maddenin kendi basina var oldugunu dusundugu bu anlamdada eski soyut felsefelere inandigi gerekcesiyle elestirdi Berkeley bu anlamda idealizmin en unlu temsilcilerinden sayilir ancak ayni zamanda empirist felsefe icinde de yer almaktadir Insan Bilgisinin Ilkeleri Uzerine Inceleme adli kitabinda temel felsefi kavramlarini gelistirir Berkeley e gore nesnelerin ozu algilanmis olmalarindan ibarettir Buna gore nesneler dusunceden baska bir sey degildirler Algilar saf dusuncelerdir ve kendisiyle ilgili edindigimiz dusunceler disinda madde diye bir sey yoktur Her seyin dayanak noktasi duyumsal kesinliktir bilginin degeri duyumsal kesinlige dayanmasiyla anlam bulur Francis Bacon Bilimsel dusuncenin Yeni Cagdaki oncusu sayilan Francis Bacon ayni zamanda belirli bir sekilde deneyci felsefeninde oncu isimleri arasinda yer alir Locke ile sistematiklesip Hume ile doruguna ulasan Mill ve Bertrand Russell ile devam eden Ingiliz empirizminin bir anlamda kurucu Bacon dir Bacon in bilimsel yontem olarak one surdugu gozlem ve olgularin toplanmasi bunlar uzerinden sonuclara gidilmesi yaklasimini icerdiginden empirik felsefenin temel yontemsel yaklasimina denk duser Bacon a gore bilim nedenlerin kesfedilmesi ugrasidir Nesnelerin bicimsel nedensellikleri onlarin fiziksel niteliklerinden ileri gelir ve tumevarimsal yontem bu nedenselliklerin ortaya konulup bilgiye ulasilmasinin yontemidir John Stuart Mill J S Mill John Stuart Mill asil olarak yararcilik olarak adlandirilan bir dusunur olarak un yapmis olan Ingiliz filozofudur Mantikta tumevarimsal yaklasim gelistirilmesine onemli katkilar saglamistir Deneyci filozoflarin cizgisinde devam ederek ozellikle Berkeley le baglantili onermeler gelistirmistir Mill Berkeley den dis dunyanin maddenin gercekligi konusunda ayrilir ona gore duyumlarin dayanak noktasi Condillac Fransiz filozof Condillac empirik felsefenin ozellikle Sensualizm duyumculuk yonunde gelistirilmesini saglamis ve bu yonde temellendirmistir Bilgi teorisi konusunda kapsamli yapitlar uretmis olan Condillac aydinlanma caginda ozellikle Ideolog olarak adlandirilan dusunurleri etkilemis ve gunumuze kadar gelen bircok tartismanin teorik temellerini atmistir Condillac icin felsefe kisaca duyumlarin bilgisi uzerine dusunmek olarak tanimlanir ki bu ayni zamanda her tur bilginin temelinde duyumlar oldugu tezinin one surulmesidir Cagrisimci deneycilikKuruculari ve Joseph Priestley olan deneyci akim Duyumculuk Pozitivizm Pragmatizm ve Deneycilik iliskileri ayrimlariEmpirist felsefe ince nuanslar ve kavram ayrimlari uzerinden ya da oncelikli ilkelerin neler oldugu ve yontemsel yaklasim noktasindaki ayrimlardan hareketle farkli kollara ayrilir ve kuramsal konumlanislari itibariyla birbirlerinden farklilasirlar Belirli bir noktada bu farkliliklar farkli felsefe egilimleri olarak belirlemelerini getirir Bunun yaninda hepsinin oncelikli ilkesel kavrami farkli olmakla ve farkli bir felsefi konuma yonelmeleri soz konusu olmakla birlikte rasyonalist gelenege karsit olarak deneye gozleme pratik olana yasama oncelik verdigini iddia eden bir epistemolojik temele dayanirlar Duyumculuk duyu verilerinin bilginin temeli oldugunu pozitivizm gozlem ve deneyin dogrulanabilirligin tek kaynagi oldugunu pragmatizm somut yasamin ve pratigin her seyin olcusu oldugunu one surdugunde deneycilik felsefesinin epistemolojik konumundan kalkis yapmaktadirlar Viyana CevresiMantiksal empirizm ya da mantikci olguculuk olarak bilinen bir felsefi konuma sahip olan Viyana Cevresi belirli sekillerde deneycilik felsefesinin teorik oncullerini surdurur Ozellikle pozitivist anlamda deneyciligi degerlendirmislerdir Mantiksal empiristlerde kavrami onemli bir yer tutar Anlamli onermeler dogrulanabilir yani gozlem ve deney ile acik secik bulgulanabilir olan cumlelerdir bulgular Dogrulanabilirlik ilkesini one surmusler ve bunun temeline de deney ve gozlemi koymuslardir Bu gruba gore gozlemle dogrulanamayan her sey metafiziktir ve metafizik olan her sey de anlamsizdir Viyana cevresi dusunurleri Moritz Schlick Rudolf Carnap Otto Neurath Hans Reichenbach Viyana Universitesi nden Moritz Schlick etrafinda toplanmis dusunurlere ilave olarak Berlin Universitesi nden Alman dusunurler de bu akimin etrafinda toplanmislardir Bertrand RussellBertrand Russell matematiksel mantik alanindaki calismalarini felsefe alanina genisleterek bir gelistirmistir Ingiliz filozofu olarak Russell epistemolojik olarak empirizmi benimser ve deneysel bilgimizin temel oldugunu bunlarin betimsel ve tanisiklik yoluyla elde edilmelerine bagli olarak iki ture ayrildigini one surer Russell analitik felsefeyle ve mantiksal empiristlerle ya da mantiksal olgucularla bazi bakimlardan benzer teorik konumlara sahiptir Empirizm elestirileriDuyulari ve duyumlari bilgi problemi acisindan yeniden onemli kilmasiyla etkili olan deneycilik felsefesi duyum ve deneye asiri ve buna bagli olarak da yanlis bir yer vermekle elestirilir Ozellikle akli tamamen geri plana itmesi ve hatta tamamen onemsiz kilmasi deneycilige yonelik yogun elestirilerin ortaya cikmasina yol acar Zihnin bos bir levha oldugu onermesi sonradan daha cok yanlislanabilir bir onerme olarak belirmistir zihnin duyumlarin etkisiyle hareket eden bir makine arac olmadigi ya da nesnelligi yansitmaktan ibaret edilgen bir konum olmadigi psikanaliz antropoloji gibi bilim alanlarindan gelen katkilarla da elestirilebilir olmustur Dil zihin gerceklik iliskisinde empirik onermelerin gecerli olmadigi bagimsiz bir deney ve gozlem alani bulunmadigi her tur gozlem ve deneyin izlenimlerin belirli bakis acilarina gore uretildigi ileri surulmustur Empirizm elestirilerinin doruk noktasi W V Quine in Deneyciligin Iki Dogmasi adli kitabidir Quine burada deneyciligin temel onkabullerine yonelik elestirilerini yoneltir Bir yandan ile arasinda yapilan kati ayrim elestirilir ve bilgilerin oldugu one surulur Ikinci olaraksa deneyciligin one surdugu deneyimin kosullarina yonelik bilginin nereden geldigine iliskin elestiri dile getirilir Ayrica gozlem sonuclarinin sentezlenmesini saglayan deneyimle nasil temellendirilecegi sorusu da deneyci felsefecilere yoneltilir Ayrica bakinizDuyumculuk Rasyonalizm Naif empirizmKaynakca