Abbâsîler devrinde Alevîler Hicrî 129 / Milâdî 747 yılında Ebû Müslim Horasânî’nin İmâm İbrahim tarafından bütün bu kıt’alar ile Irak dâîlerinin fiilen riyasetine tâyin edilmesiyle artık Türkistan’ın tamamı Şîʿa-i Bâtın’îyye adına hazırlanmış oluyordu. Ebû Müslim Horasânî’nin komutasında Emevîler aleyhine başkaldıran ihtilâl fırkalarının çoğunluğunu oluşturan Türkler, Abbâsîler’in kazandıkları başarılarda da en büyük pay sahibi olmuşlardı. Sonunda hilâfet mâkamı Türkler’in sağlamış olduğu destek sayesinde Abbâsîler tarafından ele geçirilmiş oldu. Fakat Şîʿa’nın fedâ ettiği bu kadar canlar, Ehl-i Beyt’e ait bir hakkın elde edilmesi için nehirler gibi akıtılan kanlar ve Ehl-i Beyt nâmına yapılan onca büyük fedâkârlıkların dahi Alevîlerin hilâfeti ele geçirmeleri için yeterli olamaması gönüllerde kapanmaz yaralar açtı. Abbâsîler’in ikinci halifesi olan Hâlife El Mansûr’un Türkler’e karşı takındığı hasmane tavırlar ve bilhassa Ebû Müslim Horasânî’in katli üzerine ihtilâlciler derhal fa’aliyete geçmek suretiyle “Mübeyyize” (Beyazlar) fırkasını oluşturdular.
İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe’nin Alevîler lehine verdiği fetvâlar
Halife Mansûr tarafından Kâbe’nin bir benzeri olarak Bağdat’ta “Kubbe’t-ül Adrâ” adında büyük bir kale inşa edilmiş ve halk Kâbe’ye hacdan menedilmişti. “İmâm Dâr ül-Hicre” adıyla da tanınan İmâm Mâlik’in bir fetvâsıyla, hilâfetin vaktiyle Alevîler arasında “Nefs’üz-Zekiyye” nâmıyla tanınan Hasan bin Ali’nin oğlu Hasan el-Mu’tenâ’nın torunu Muhammed bin ʿAbd Allâh’a ait olduğu tüm Abbâsî aleyhtarı fırkalara duyurulmuştu. Emevîler’in son günlerinde Medine toplantısında hazır bulunan bütün Ehl-i Beyt’in, ve hattâ Abbâsîler’in dahi biatleriyle hilâfeti kabul edilmiş olan Hasan el-Mu’tenâ’nın torunu olan Muhammed bin bin ʿAbd Allâh’ın lehine İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe Nu’man İbn-i Sâbit te fetvâ vermişti. Bunun üzerine, Abbâsîler tüm şiddetleriyle Alevîler aleyhine harekete geçtiler. H. 145 / M. 763 yılında “Hasan el-Mu’tenâ’nın torunu Muhammed bin ʿAbd Allâh” Medine’de Halife Mansûr’un amcası İsa tarafından öldürüldü. Hemen akabinde olayların kanlı bir biçimde gelişmesi ve Abbâsîler’in gittikçe artan zulmü karşısında, Alevîler yeni bir huruç hareketi başlattılar. Nefs’üz-Zekiyye’nin kardeşi “İbrahim bin ʿAbd Allâh” Ehl-i Beyt nâmına hilafeti ele geçirmek amacıyla İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe’nin de fetvâsını alarak, Abbâsîler aleyhine kendi hayatına mâl olan başarısız bir isyân girişiminde bulundu.
İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe ile İmâm Zeyd arasındaki fikir benzerlikleri
Aynı İmâm-ı Â’zam, H. 121 / M. 739 yılında “Hânedan-ı Alevîyye” mensuplarından “İmâm Zeyd bin Ali Zeyn el-Âb-ı Dîn” tarafından Emevî Hâlifesi Hişâm bin Abd’ûl-Melik’in zâlimâne idaresine karşı çıkarılan isyânı da Muhammed’in komuta ettiği Bedir Savaşı’na benzetmiş, ve destek vermekten hiç de çekinmemişti.
- “İmâm Zeyd”, – “Efdâl olarak nitelendirilen daha seçkin bir şahıs varken, mafdûl olarak adlandırılan daha az seçkin olan bir başka şahıs tercihen hilâfet makamına getirilebilir” görüşüyle İmamiye Şiası’ndan,
- “İmâm-ı Â’zam” ise, – Zâlim yönetimlere kılıçla isyân etmeyi farz kabuleden görüşüyle, önderi olarak gösterilen günümüz “Ehl-i Sünnet vel Cemaat” i’tikadından,
ayrılmaktalardı. Akabinde verdiği fetvâlar ile sürekli olarak Ehl-i Beyt’e arka çıkan, ve Alevîler’i destekleyen Ebû Hanîfe Nu’man İbn-i Sâbit te Halife Mansûr tarafından katledildi.
Alevîlerin Türkistan bölgesine çekilmeleri
Bu başarısız huruç hareketinden sonra Alevîler, hilâfet merkezi olan Bağdat’tan uzak Mağrip, Horasan ve Türkistan gibi yerlere kaçtılar. Bütün bu bölgelerde Alevî propagandaları hızla yükseldi. Horasan, hem Şiîlik ve Alevîlik teşkilâtının hem de coğrafî açıdan Orta Asya, İran ve Afganistan’ın bir merkezî konumu durumunda yer almaktaydı. Alevîlerin en serbest fa’aliyetlerde bulundukları bölgelerin başında Türkistan şehirleri başta gelmekteydi.
Türklerin asırlarca İran kültürünün etkisi altında kalmaları
İran ve Irak ihtilâllerinde “Bermekî” Hanedanının oynadığı rôllerden dolayı Süffahi Abbâsî’nin nazarında İranlılar, sanki bir hâlâskâr olarak algılandılar. Bütün devlet memuriyetleri birer birer onlara tahsis edildi. Hâlbuki, bütün inkılâbı filen yürüten ve sonra da kılıçla müdafaa eden Türkler bu gösterdikleri çaba ve hizmetlerine karşılık hiçbir mevki elde edemediler. Fergane ve Şaş Türkleri'nden oluşan Alevî dâîleri aldıkları tesirlerin etkisi altında kalarak farkına varmadan Fars millî kültürünün nüfuz alanının içine düştüler. İranlılarla Türkler’in karşılıklı uygar ilişkilerinin başlangıcı hakkında verilen bilgilere göre İskender ve Selefkiyan devirleri kadar geçmişe uzanan birtakım hâdiselerin arasında Türk kamları ile İran mübidleri Maverâünnehir topraklarında İslâmiyetin bir hayli ilerlediği zamanlarda dahi aynı kudsiyyet ile karşılanmaktaydılar. Diğer taraftan ise, Türkler ve İranlılar Arap mezalimi karşısında “ortak Alevî propagandalarına ihtiyaç gerektiren ihtilâl fikirleri” ile meşgul olmaktaydılar. Yüzyıldan fazla bir süredir devam eden muharebelerin uyandırdığı kin ve husumet, Emevîler’e karşı her iki mağlup olmuş olan Fars ve Tûran akvamını çok haklı bir dâvanın kazanılması uğrunda birleştirmişti.
İranlılar’ın Abbâsîler’e karşı ayaklanmaları
Tam bu sıralarda Merv şehrinde El-Mukannaʿ (Peçeli) adında bir yalancı peygamber ortaya çıktı. Fosforlu maddelerle yüzünü parlatan ve ülûhiyet dâvasına kalkışan bu “peçeli” kişi, halka Allah’ın da insan suretinde olduğunu söylüyordu. Ebû Müslim Horasânî’nin Abbâsîler tarafından gaddarane bir şekilde kâtli Emevîler aleyhine ihtilâle katılan Horasanlılar ile tüm Maverâünnehir halklarını son derece müteessir etmişti.
El-Mukannaʿ ayaklanması
Abbâsîleri iktidara taşıyan bu müthiş inkılâbı meydana getiren Ebû Müslim Horasânî’ye yine Abbâsîlerin revâ gördükleri bu menfur cinayet karşısında sonsuz nefret duyanlar, El-Mukannaʿ gibi ilâhî kuvvetleri kendinde topladığına inanılan bir başbuğa muhtaçtılar. İşte Mukannaʿ böyle bir ortamda kendisinde gördüğü sonsuz bir kuvvetle ortaya çıktı. “Ebû Müslim Horasânî Muhammed’den efdâldir,” diyordu. Bu fikrin altında Abbâsîlerin Muhammed adına haksız olarak taşımakta oldukları hilâfet tâcının değerini düşürmek ve Arap varlığını sarsmak amacı yatmaktaydı.
İhtilâlci Mübeyyize fırkasının mağlûbiyeti
İhtilâl Irak’ta başladı. Ebû Müslim Horasânî’nin taraftarlarından oluşan “Mübeyyezâ” fırkaları El-Mukannaʿnın komutası altında birleştiler. Hattâ Buhârâ hükümdarı da önemli destek kuvvetleri ile Mukannaʿya yardımcı oldu. Abbâsî Hâlifesi Muhammed el-Mehdî (H. 169, M. 786) Oğuz Türklerinden oluşan kuvvetli bir ordu ile bu isyânı bastırmağa çalıştı. İhtilâlciler, hep geçmişteki İran ruhânîlerinin elbiseleri gibi beyazlar giymişler ve beyaz bayrak altında toplanmışlardı. Bu renk hürriyete, nûra ve hayâta işaret etmekteydi. Abbâsîler’in bayrakları ve kıyâfetleri ise onlara göre efendilik nişânesi ve hâkimiyetin alâmeti olarak algıladıkları siyah renkten oluşmaktaydı. Hâlife Mehdî’nin sevk ettiği kuvvetler “Kiş” kalesini kuşattı. Kalede mahsur kalan Ebû Müslim Horasânî’nin taraftarlarının hepsi teslim olmayı ret ederek intihar ettiler. El-Mukannaʿ ise, katledilmişti. Fakat onun yandaşları efkâr-ı umûmiyeyi kaybetmemek amacı ile yeni bir çare buldular. “El-Mukannaʿ ölmedi ama İsa gibi göğe çekildi,” diyorlardı. Sonunda bu mühim ihtilâli desteklemiş olan Buhârâ hükümdarı da yakalanarak i’dam edildi. Fakat “Beyazlar” fa’aliyetlerini gizliden gizliye devam ettirmekten geri kalmıyorlardı. “Mübeyyize” akideleri sönmüyor, aynı fikir ve maksatları doğuran yeni mezhebe ait gizli oluşumlara da bu i’tikatlar aktarılıyordu.
Mukannaʿîyye mezhebi
Her şeyde ortaklığı savunan El-Mukannaʿ görünüşte tam bir Mazdekçî idi. Ortaya attığı “Eşitlikçilik Dâvası” halkın üzerinde bir yıldırım etkisi yapmış ve kitleler onun bayrağı altında hürriyete kavuşacaklarına içtenlikle inanmışlardı. İslâm yazarları Beyazlar fırkasını dâva itibarı ile Mazdekçîlerle özdeştirdiklerinden onları “Zındik” olarak tanımladılar.
Horasanlılar’ın Abbâsîler’e karşı teşkilâtlanmaları
Abbâsîler hilafeti ele geçirmeden evvel Horasan Şiîleri ile onlara iltihak etmiş olan Taberistan ve Deylem Alavileri Ebû Müslim Horasânî’nin nüfuzundan çekindikleri için Abbâsîler’in iktidarını kabullenmişlerdi. Daha sonra ise Ebû Müslim Horasânî’nin katli üzerine ayaklanan “Ravendîler”, İslâm Sünniliğini temsil eden Abbâsîler tarafından perişan edildiler. Bunun üzerine “Taberistan ve Deylem Alavîleri” ile bütün Horasanlılar intikam almak maksadıyla birleşerek Abbâsîler’e karşı kin ve husumet beslemeye başladılar. İkinci hicrî yüzyılın ortalarında Deylem’de yeni bir önderin yıldızının parladığı görüldü. Bu, Alevîler’in en mümtaz şahsiyetlerinden Nefs’üz-Zekiyye’nin diğer kardeşi olan “Yahya bin ʿAbd Allâh” idi. H. 176 / M. 793 yılında hilâfetini ilân etti. Dehşetli bir telâşa kapılan Abbâsî Hâlifesi Hârûn er-Reşîd Bermekîler’den Fazl’ı Yahya’nın başlattığı ihtilâli bastırmakla görevlendirdi. Bermekîler ise, Alevîler’e son derece sevgi ve hürmet beslemekte ve Hârûn Reşîd’in Alevîler’e karşı yürütmekte olduğu zulüm ve baskı politikalarına şiddetle muhalefet etmekteydiler. Sonunda Fazl, Hârûn Reşîd ile Yahya’yı barıştırmayı başardı. Bütün Haşimî hanedanının imzalarını taşıyan bir imân-nâme ile “Yahya bin ʿAbd Allâh” serbes bırakıldı. Fakat, daha sonra Hârûn Reşîd sözünde durmayarak Yahya’yı öldürttü.
Alevîler’in fa’aliyetleri ve Şîʿa-i Bâtın’îyye mezhebinin Türkler arasında yayılmaya başlaması
Abbâsîler’in şiddetlenen bu mezâlimi karşısında, Alevîler neredeyse Emevîler’i arar hale gelmişlerdi. Âli Büveyh’in hüküm sürdüğü Deylem bölgesinin en meşhur dâîsi olan Hasan el-Utruş halkı Abbâsîler aleyhine isyâna teşvik etmekteyken Deylemliler’in Abbâsîler’e karşı duydukları kin ve öfke her geçen gün artmaktaydı. Abbâsîler’in Ehl-i Beyt aleyhine yürüttükleri bu tedhiş siyaseti olumsuz neticeler doğurmuş ve halk kitleler halinde Şiîliğe girmeğe başlamıştı. Bu sıralarda, Abbâsî Halifesi El Emîn’in hilâfet makamına yakışmayan tavırlarından öfkelenen halk kardeşi El Me’mûn’a taraftar oluyorlardı.El Emin’in mağlubiyetiyle sonuçlanan iktidar kavgasından sonra Abbâsî tahtına oturan El Me’mûn hür bir fikirle yetiştirilmişti. Alevîler’in Abbâsî halifelerinden geçmişte sürekli olarak görmüş oldukları gadr ve zulmü telâfi etmeya kalkışan El Me’mûn hulefâ-i Abbâsîyye’nin pek azında bulunan serbestî ve taşıdığı hür fikirleriyle filozoflar ve diğer İmamiye Şiası ile Şîʿa-i Bâtın’îyye mensuplarına karşı sonsuz iltifatlarda bulundu. Bu devirde ilmî nüfuzu ile büyük şöhret kazanan Ebû Câ’fer Tusî’nin fıkıh, tefsir ve bilhassa mukaddes metinlerin te’vili alanında yayınlamış olduğu eserleri muâsır ulemâ arasında hürmetle elden ele dolaşmaktaydı. El Me’mûn’nun hilâfete geçtiğinde, izlediği ılımlı siyasetiyle Horasan’daki Türkler arasında İslâmiyetin yayılmasını teşvik etmeye başladı. Türk dostluğu ile tanınan Esed bin Saman’nın oğulları Maverâünnehir ve Herat yöneticiliklerine atandılar. Bu teşvikkâr fa’aliyetlerin bir semeresi olarak İslâmiyet Oğuz Türkleri arasında sür’atle yayılmaya başladı. Merv şehri civarındaki Oğuzlar’ın tamamı İslâmîyeti kabul ettiler. Bu sırada, Karluklar, Oğuzlar ve Batı Türklerinden birçok kabile Şaş ve Farab’ın çevresindeki bereketli ovalara inmekteydiler. Mezhebî kanaatlerinde daha serbest olan bu halife Alevîler’e karşı da daha müsamahakâr bir tutum sergilemekteydi. Halifenin izlediği bu ılımlı siyâset sayesinde Şîʿa-i Bâtın’îyye dâîleri de Türkistan’ı karış karış dolaşmakta, ve bu yeni mezhebin Türk kabileleri arasında yayılabilmesini kolaylaştırmak amacıyla her türlü dinî eğilimlere uygun bir ortam hazırlamakla uğraşmaktaydılar. Eski Türk ve Moğol inançlarıyla “Şîʿa-i Bâtın’îyye” arasında çok sıkı ilişkiler kuruldu. Hattâ “Râfi bin Leys” isyânında, bütün bu fırkalar ile Şaş, Hocend, Buhârâ, Harezm’deki Dokuz Oğuzlar, Karluklar ve Tibetliler hep birlikte ayaklandılar. Bu çeşit başkaldırmaların, göçebe Oğuzlar arasında Ehl-i Sünnet akidelerinden farklılaşan Bâtınî toplulukların gelişimine büyük katkıları olmuştu.
Türkler’in ordu ve saraylardaki seçkin yeri
Irak’ta çıkan ihtilâl ile bütün bu bölgelerden Arapların sürülmeleri ve tüm Emevî memurlarına yol verilmesi ve neticede “Hanedan-î Ehl-i Beyt” adına ayaklanarak nihâyetinde Abbâsîler’in hilâfet makâmını ele geçirmelerinde baş rôlü oynayan da yine Türkler olmuştu. Sonunda, bu kadirşinaslığı takdir eden Abbâsî halifeleri Türkler hakkında unutulmaz minnettarlık hisleri duydular. Hattâ Halife Mansûr divândan Arap isminin kaldırılması ve yerine “Türk” yazılmasını emretti.Türkler’i hilâfet makâmına daha sıkı bağlamak için halifeler onların İslâmiyetine çok önem verdiler. Özellikle Harun Reşid’in bir Türk cariyesinden doğan oğlu Halife El Me’mûn bununla başlı başına meşgul oldu. El Me’mûn’nun Horasan valiliği esnasında oralara göç eden Türkmen boylarıyla birçok Oğuz ve Kanıklı Türklerini maiyetine almıştı. Me’mûn’dan sonra hilafete geçen Harun Reşid’in üçüncü oğlu Abbâs El-Mu’tâsım Billâh’ın annesi de Türk’tü. Bu kadın oğluna çok kuvvetli bir milliyet duygusu aşıladı. Türkler’in doğruluğu, fedakârlığı ve temiz yürekliliği bütün Araplar’ca da i’tiraf edilmişti.
Türkler arasında Müslümanlığın sür’atle yayılmaya başlaması
Kâşgar’da oturan “İlk Han” iktidarının kurucusu Abd’ûl-Kerîm Sâtuk Buğra Han’ın maiyetinden iki yüz bin çadır halkı İslâm olmuştu. H. 346, M. 958 tarihinde Tibet yaylâsında yaşayan Şâmânî Türkler de Arslan bin Kâdir Han’ın yönetimi altına girdi. Arslan bin Kâdir Han’ın İslâma dâvetini kabul eden on bin çadır halkı Müslüman oldu. Artık muhtelif Türk aşîretleri birbirlerini görerek İslâma girmeye başlamışlardı. Türk devletlerinden olan Tolunoğulları, Akşitler, Gazneliler gibi Selçuklu Hanedanı da Abbasiler’in resmi mezhebi olan Sünnilik aleyhinde bir cephe oluşturmaktan kaçındılar. Bu Türk devletlerin hükümdarları “Es-Sultân’ûl-Galib”, En-Nâsır’ed-Dîn”, Es-Sultân’ûl-Kâhir” gibi lâkaplar ile anılıyordu.
Kaynakça
- ^ a b Ebül’fidâ, Cilt: 2, Sayfa: 9.
- ^ Ebû Zehra, Muhammed, Mezhepler Tarihi, Mütercimi: İsmâil Dağ, Sayfa 265 ve 302, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. İstanbul, 2010.
- ^ a b Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Ortak kaderli iki deha: Sokrat ve İmâm-ı Â’zam, Sahife 246, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ İbn-i Esir, Cilt 5, Sayfa 251.
- ^ Meri-yü’t Tevârih, Cilt 1, Sayfa 212.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Sahabe ve tâibûn nesline yapılan muameleyi zulûm olarak gösterdi: Ehl-i Beyt’in haklarını savunmadaki özgün tavrı, Sahife 170, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Ebû Zehre, Muhammed, İmâm Zeyd, 83.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Zâlimlere isyânı imân ve ibâdetin esâsı olarak tanıttı: İmâm-ı Â’zam’ın tanıttığı İslâm’ın temel ibâdeti, Sahife 156, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Ebû Zehre, Ebû Hanîfe, Sahife 32.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Sahabe ve Tâibûn nesline yapılan muameleyi zulûm olarak gösterdi: Ehl-i Beyt’in haklarını savunmadaki özgün tavrı, Sahife 171, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Not: Anadolu Alevileri ile karıştırılmamalıdır.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Şehid edilişi veya sonsuzluğa geçiş, Sahife 56, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Muvaffık el-Mekkî, Menâkıb, Sahife 433-438.
- ^ Arthur Christensen, La regne du roi Kawadh I et le communisme Mazdakite, 1925. (Mazdek’in savunduğu ilkelere göre: Yanan ateşten, esen havadan ve akan sudan, tüm insanlık nasıl ayrım gözetilmeksizin ortaklaşa olarak yararlanmaktaysa, toplumdaki malların ve kadınların da hayâtın sosyal bütün şekillerinde aynı paylaşımcı kanûna tâbi olmaları gereklidir.)
- ^ Clement Huart, İslâm Hukukunda Zındikler.
- ^ Ebû Reyhan Birûnî, El-Âsâr’ûl-Bakîye. [Bâyezid Umumî Kütüphane, el yazması nüsha].
- ^ Keşşaf-ı Istılahat-ı Fünûn.
- ^ Baron Rose.
- ^ İbn-î Esîr, Cilt 6, Sahife 47.
- ^ İbn-î Esîr, Cilt 6, Sahife 50 ve 70.
- ^ Öztürk, Yaşar Nuri, İmâm-ı Â’zam Savunması, Şehid bir önder için Apolocya, – Sahabe ve tâbiûn nesline yapılan muameleyi zûlüm olarak gösterdi, Sahife 167, İnkılâp, İstanbul, 2010.
- ^ Hâsırî, İkd’ûl-Ferîd Hâşiyesi.
- ^ Medhal Osmanlı Tarihi: Encümen yayınları.
- ^ Türk Tarihi Dinîsi: Profesör Mehmed Fuad Köprülü.
- ^ Jorji Zeydan, Medeniyet-i İslâm’îyye Tarihi, Zeki Magemez tercümesi.
- ^ Câhiz, Kitâb Fezâil’ül-Etrak.
- ^ Arnol’d, İntişarı İslâm Tarihi, İngilizce’den. Mütercimi Profesör Halil Hâlid.
- ^ Subh’ûl-Aşâ.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Abbasiler devrinde Aleviler Hicri 129 Miladi 747 yilinda Ebu Muslim Horasani nin Imam Ibrahim tarafindan butun bu kit alar ile Irak dailerinin fiilen riyasetine tayin edilmesiyle artik Turkistan in tamami Siʿa i Batin iyye adina hazirlanmis oluyordu Ebu Muslim Horasani nin komutasinda Emeviler aleyhine baskaldiran ihtilal firkalarinin cogunlugunu olusturan Turkler Abbasiler in kazandiklari basarilarda da en buyuk pay sahibi olmuslardi Sonunda hilafet makami Turkler in saglamis oldugu destek sayesinde Abbasiler tarafindan ele gecirilmis oldu Fakat Siʿa nin feda ettigi bu kadar canlar Ehl i Beyt e ait bir hakkin elde edilmesi icin nehirler gibi akitilan kanlar ve Ehl i Beyt namina yapilan onca buyuk fedakarliklarin dahi Alevilerin hilafeti ele gecirmeleri icin yeterli olamamasi gonullerde kapanmaz yaralar acti Abbasiler in ikinci halifesi olan Halife El Mansur un Turkler e karsi takindigi hasmane tavirlar ve bilhassa Ebu Muslim Horasani in katli uzerine ihtilalciler derhal fa aliyete gecmek suretiyle Mubeyyize Beyazlar firkasini olusturdular Imam i A zam Ebu Hanife nin Aleviler lehine verdigi fetvalar Halife Mansur tarafindan Kabe nin bir benzeri olarak Bagdat ta Kubbe t ul Adra adinda buyuk bir kale insa edilmis ve halk Kabe ye hacdan menedilmisti Imam Dar ul Hicre adiyla da taninan Imam Malik in bir fetvasiyla hilafetin vaktiyle Aleviler arasinda Nefs uz Zekiyye namiyla taninan Hasan bin Ali nin oglu Hasan el Mu tena nin torunu Muhammed bin ʿAbd Allah a ait oldugu tum Abbasi aleyhtari firkalara duyurulmustu Emeviler in son gunlerinde Medine toplantisinda hazir bulunan butun Ehl i Beyt in ve hatta Abbasiler in dahi biatleriyle hilafeti kabul edilmis olan Hasan el Mu tena nin torunu olan Muhammed bin bin ʿAbd Allah in lehine Imam i A zam Ebu Hanife Nu man Ibn i Sabit te fetva vermisti Bunun uzerine Abbasiler tum siddetleriyle Aleviler aleyhine harekete gectiler H 145 M 763 yilinda Hasan el Mu tena nin torunu Muhammed bin ʿAbd Allah Medine de Halife Mansur un amcasi Isa tarafindan olduruldu Hemen akabinde olaylarin kanli bir bicimde gelismesi ve Abbasiler in gittikce artan zulmu karsisinda Aleviler yeni bir huruc hareketi baslattilar Nefs uz Zekiyye nin kardesi Ibrahim bin ʿAbd Allah Ehl i Beyt namina hilafeti ele gecirmek amaciyla Imam i A zam Ebu Hanife nin de fetvasini alarak Abbasiler aleyhine kendi hayatina mal olan basarisiz bir isyan girisiminde bulundu Imam i A zam Ebu Hanife ile Imam Zeyd arasindaki fikir benzerlikleri Ayni Imam i A zam H 121 M 739 yilinda Hanedan i Aleviyye mensuplarindan Imam Zeyd bin Ali Zeyn el Ab i Din tarafindan Emevi Halifesi Hisam bin Abd ul Melik in zalimane idaresine karsi cikarilan isyani da Muhammed in komuta ettigi Bedir Savasi na benzetmis ve destek vermekten hic de cekinmemisti Imam Zeyd Efdal olarak nitelendirilen daha seckin bir sahis varken mafdul olarak adlandirilan daha az seckin olan bir baska sahis tercihen hilafet makamina getirilebilir gorusuyle Imamiye Siasi ndan Imam i A zam ise Zalim yonetimlere kilicla isyan etmeyi farz kabuleden gorusuyle onderi olarak gosterilen gunumuz Ehl i Sunnet vel Cemaat i tikadindan ayrilmaktalardi Akabinde verdigi fetvalar ile surekli olarak Ehl i Beyt e arka cikan ve Aleviler i destekleyen Ebu Hanife Nu man Ibn i Sabit te Halife Mansur tarafindan katledildi Alevilerin Turkistan bolgesine cekilmeleri Bu basarisiz huruc hareketinden sonra Aleviler hilafet merkezi olan Bagdat tan uzak Magrip Horasan ve Turkistan gibi yerlere kactilar Butun bu bolgelerde Alevi propagandalari hizla yukseldi Horasan hem Siilik ve Alevilik teskilatinin hem de cografi acidan Orta Asya Iran ve Afganistan in bir merkezi konumu durumunda yer almaktaydi Alevilerin en serbest fa aliyetlerde bulunduklari bolgelerin basinda Turkistan sehirleri basta gelmekteydi Turklerin asirlarca Iran kulturunun etkisi altinda kalmalari Iran ve Irak ihtilallerinde Bermeki Hanedaninin oynadigi rollerden dolayi Suffahi Abbasi nin nazarinda Iranlilar sanki bir halaskar olarak algilandilar Butun devlet memuriyetleri birer birer onlara tahsis edildi Halbuki butun inkilabi filen yuruten ve sonra da kilicla mudafaa eden Turkler bu gosterdikleri caba ve hizmetlerine karsilik hicbir mevki elde edemediler Fergane ve Sas Turkleri nden olusan Alevi daileri aldiklari tesirlerin etkisi altinda kalarak farkina varmadan Fars milli kulturunun nufuz alaninin icine dustuler Iranlilarla Turkler in karsilikli uygar iliskilerinin baslangici hakkinda verilen bilgilere gore Iskender ve Selefkiyan devirleri kadar gecmise uzanan birtakim hadiselerin arasinda Turk kamlari ile Iran mubidleri Maveraunnehir topraklarinda Islamiyetin bir hayli ilerledigi zamanlarda dahi ayni kudsiyyet ile karsilanmaktaydilar Diger taraftan ise Turkler ve Iranlilar Arap mezalimi karsisinda ortak Alevi propagandalarina ihtiyac gerektiren ihtilal fikirleri ile mesgul olmaktaydilar Yuzyildan fazla bir suredir devam eden muharebelerin uyandirdigi kin ve husumet Emeviler e karsi her iki maglup olmus olan Fars ve Turan akvamini cok hakli bir davanin kazanilmasi ugrunda birlestirmisti Iranlilar in Abbasiler e karsi ayaklanmalari Tam bu siralarda Merv sehrinde El Mukannaʿ Peceli adinda bir yalanci peygamber ortaya cikti Fosforlu maddelerle yuzunu parlatan ve uluhiyet davasina kalkisan bu peceli kisi halka Allah in da insan suretinde oldugunu soyluyordu Ebu Muslim Horasani nin Abbasiler tarafindan gaddarane bir sekilde katli Emeviler aleyhine ihtilale katilan Horasanlilar ile tum Maveraunnehir halklarini son derece muteessir etmisti El Mukannaʿ ayaklanmasi Abbasileri iktidara tasiyan bu muthis inkilabi meydana getiren Ebu Muslim Horasani ye yine Abbasilerin reva gordukleri bu menfur cinayet karsisinda sonsuz nefret duyanlar El Mukannaʿ gibi ilahi kuvvetleri kendinde topladigina inanilan bir basbuga muhtactilar Iste Mukannaʿ boyle bir ortamda kendisinde gordugu sonsuz bir kuvvetle ortaya cikti Ebu Muslim Horasani Muhammed den efdaldir diyordu Bu fikrin altinda Abbasilerin Muhammed adina haksiz olarak tasimakta olduklari hilafet tacinin degerini dusurmek ve Arap varligini sarsmak amaci yatmaktaydi Ihtilalci Mubeyyize firkasinin maglubiyeti Ihtilal Irak ta basladi Ebu Muslim Horasani nin taraftarlarindan olusan Mubeyyeza firkalari El Mukannaʿnin komutasi altinda birlestiler Hatta Buhara hukumdari da onemli destek kuvvetleri ile Mukannaʿya yardimci oldu Abbasi Halifesi Muhammed el Mehdi H 169 M 786 Oguz Turklerinden olusan kuvvetli bir ordu ile bu isyani bastirmaga calisti Ihtilalciler hep gecmisteki Iran ruhanilerinin elbiseleri gibi beyazlar giymisler ve beyaz bayrak altinda toplanmislardi Bu renk hurriyete nura ve hayata isaret etmekteydi Abbasiler in bayraklari ve kiyafetleri ise onlara gore efendilik nisanesi ve hakimiyetin alameti olarak algiladiklari siyah renkten olusmaktaydi Halife Mehdi nin sevk ettigi kuvvetler Kis kalesini kusatti Kalede mahsur kalan Ebu Muslim Horasani nin taraftarlarinin hepsi teslim olmayi ret ederek intihar ettiler El Mukannaʿ ise katledilmisti Fakat onun yandaslari efkar i umumiyeyi kaybetmemek amaci ile yeni bir care buldular El Mukannaʿ olmedi ama Isa gibi goge cekildi diyorlardi Sonunda bu muhim ihtilali desteklemis olan Buhara hukumdari da yakalanarak i dam edildi Fakat Beyazlar fa aliyetlerini gizliden gizliye devam ettirmekten geri kalmiyorlardi Mubeyyize akideleri sonmuyor ayni fikir ve maksatlari doguran yeni mezhebe ait gizli olusumlara da bu i tikatlar aktariliyordu Mukannaʿiyye mezhebi Her seyde ortakligi savunan El Mukannaʿ gorunuste tam bir Mazdekci idi Ortaya attigi Esitlikcilik Davasi halkin uzerinde bir yildirim etkisi yapmis ve kitleler onun bayragi altinda hurriyete kavusacaklarina ictenlikle inanmislardi Islam yazarlari Beyazlar firkasini dava itibari ile Mazdekcilerle ozdestirdiklerinden onlari Zindik olarak tanimladilar Horasanlilar in Abbasiler e karsi teskilatlanmalari Abbasiler hilafeti ele gecirmeden evvel Horasan Siileri ile onlara iltihak etmis olan Taberistan ve Deylem Alavileri Ebu Muslim Horasani nin nufuzundan cekindikleri icin Abbasiler in iktidarini kabullenmislerdi Daha sonra ise Ebu Muslim Horasani nin katli uzerine ayaklanan Ravendiler Islam Sunniligini temsil eden Abbasiler tarafindan perisan edildiler Bunun uzerine Taberistan ve Deylem Alavileri ile butun Horasanlilar intikam almak maksadiyla birleserek Abbasiler e karsi kin ve husumet beslemeye basladilar Ikinci hicri yuzyilin ortalarinda Deylem de yeni bir onderin yildizinin parladigi goruldu Bu Aleviler in en mumtaz sahsiyetlerinden Nefs uz Zekiyye nin diger kardesi olan Yahya bin ʿAbd Allah idi H 176 M 793 yilinda hilafetini ilan etti Dehsetli bir telasa kapilan Abbasi Halifesi Harun er Resid Bermekiler den Fazl i Yahya nin baslattigi ihtilali bastirmakla gorevlendirdi Bermekiler ise Aleviler e son derece sevgi ve hurmet beslemekte ve Harun Resid in Aleviler e karsi yurutmekte oldugu zulum ve baski politikalarina siddetle muhalefet etmekteydiler Sonunda Fazl Harun Resid ile Yahya yi baristirmayi basardi Butun Hasimi hanedaninin imzalarini tasiyan bir iman name ile Yahya bin ʿAbd Allah serbes birakildi Fakat daha sonra Harun Resid sozunde durmayarak Yahya yi oldurttu Aleviler in fa aliyetleri ve Siʿa i Batin iyye mezhebinin Turkler arasinda yayilmaya baslamasi Abbasiler in siddetlenen bu mezalimi karsisinda Aleviler neredeyse Emeviler i arar hale gelmislerdi Ali Buveyh in hukum surdugu Deylem bolgesinin en meshur daisi olan Hasan el Utrus halki Abbasiler aleyhine isyana tesvik etmekteyken Deylemliler in Abbasiler e karsi duyduklari kin ve ofke her gecen gun artmaktaydi Abbasiler in Ehl i Beyt aleyhine yuruttukleri bu tedhis siyaseti olumsuz neticeler dogurmus ve halk kitleler halinde Siilige girmege baslamisti Bu siralarda Abbasi Halifesi El Emin in hilafet makamina yakismayan tavirlarindan ofkelenen halk kardesi El Me mun a taraftar oluyorlardi El Emin in maglubiyetiyle sonuclanan iktidar kavgasindan sonra Abbasi tahtina oturan El Me mun hur bir fikirle yetistirilmisti Aleviler in Abbasi halifelerinden gecmiste surekli olarak gormus olduklari gadr ve zulmu telafi etmeya kalkisan El Me mun hulefa i Abbasiyye nin pek azinda bulunan serbesti ve tasidigi hur fikirleriyle filozoflar ve diger Imamiye Siasi ile Siʿa i Batin iyye mensuplarina karsi sonsuz iltifatlarda bulundu Bu devirde ilmi nufuzu ile buyuk sohret kazanan Ebu Ca fer Tusi nin fikih tefsir ve bilhassa mukaddes metinlerin te vili alaninda yayinlamis oldugu eserleri muasir ulema arasinda hurmetle elden ele dolasmaktaydi El Me mun nun hilafete gectiginde izledigi ilimli siyasetiyle Horasan daki Turkler arasinda Islamiyetin yayilmasini tesvik etmeye basladi Turk dostlugu ile taninan Esed bin Saman nin ogullari Maveraunnehir ve Herat yoneticiliklerine atandilar Bu tesvikkar fa aliyetlerin bir semeresi olarak Islamiyet Oguz Turkleri arasinda sur atle yayilmaya basladi Merv sehri civarindaki Oguzlar in tamami Islamiyeti kabul ettiler Bu sirada Karluklar Oguzlar ve Bati Turklerinden bircok kabile Sas ve Farab in cevresindeki bereketli ovalara inmekteydiler Mezhebi kanaatlerinde daha serbest olan bu halife Aleviler e karsi da daha musamahakar bir tutum sergilemekteydi Halifenin izledigi bu ilimli siyaset sayesinde Siʿa i Batin iyye daileri de Turkistan i karis karis dolasmakta ve bu yeni mezhebin Turk kabileleri arasinda yayilabilmesini kolaylastirmak amaciyla her turlu dini egilimlere uygun bir ortam hazirlamakla ugrasmaktaydilar Eski Turk ve Mogol inanclariyla Siʿa i Batin iyye arasinda cok siki iliskiler kuruldu Hatta Rafi bin Leys isyaninda butun bu firkalar ile Sas Hocend Buhara Harezm deki Dokuz Oguzlar Karluklar ve Tibetliler hep birlikte ayaklandilar Bu cesit baskaldirmalarin gocebe Oguzlar arasinda Ehl i Sunnet akidelerinden farklilasan Batini topluluklarin gelisimine buyuk katkilari olmustu Turkler in ordu ve saraylardaki seckin yeri Irak ta cikan ihtilal ile butun bu bolgelerden Araplarin surulmeleri ve tum Emevi memurlarina yol verilmesi ve neticede Hanedan i Ehl i Beyt adina ayaklanarak nihayetinde Abbasiler in hilafet makamini ele gecirmelerinde bas rolu oynayan da yine Turkler olmustu Sonunda bu kadirsinasligi takdir eden Abbasi halifeleri Turkler hakkinda unutulmaz minnettarlik hisleri duydular Hatta Halife Mansur divandan Arap isminin kaldirilmasi ve yerine Turk yazilmasini emretti Turkler i hilafet makamina daha siki baglamak icin halifeler onlarin Islamiyetine cok onem verdiler Ozellikle Harun Resid in bir Turk cariyesinden dogan oglu Halife El Me mun bununla basli basina mesgul oldu El Me mun nun Horasan valiligi esnasinda oralara goc eden Turkmen boylariyla bircok Oguz ve Kanikli Turklerini maiyetine almisti Me mun dan sonra hilafete gecen Harun Resid in ucuncu oglu Abbas El Mu tasim Billah in annesi de Turk tu Bu kadin ogluna cok kuvvetli bir milliyet duygusu asiladi Turkler in dogrulugu fedakarligi ve temiz yurekliligi butun Araplar ca da i tiraf edilmisti Turkler arasinda Muslumanligin sur atle yayilmaya baslamasi Kasgar da oturan Ilk Han iktidarinin kurucusu Abd ul Kerim Satuk Bugra Han in maiyetinden iki yuz bin cadir halki Islam olmustu H 346 M 958 tarihinde Tibet yaylasinda yasayan Samani Turkler de Arslan bin Kadir Han in yonetimi altina girdi Arslan bin Kadir Han in Islama davetini kabul eden on bin cadir halki Musluman oldu Artik muhtelif Turk asiretleri birbirlerini gorerek Islama girmeye baslamislardi Turk devletlerinden olan Tolunogullari Aksitler Gazneliler gibi Selcuklu Hanedani da Abbasiler in resmi mezhebi olan Sunnilik aleyhinde bir cephe olusturmaktan kacindilar Bu Turk devletlerin hukumdarlari Es Sultan ul Galib En Nasir ed Din Es Sultan ul Kahir gibi lakaplar ile aniliyordu Kaynakca a b Ebul fida Cilt 2 Sayfa 9 Ebu Zehra Muhammed Mezhepler Tarihi Mutercimi Ismail Dag Sayfa 265 ve 302 Dusun Yayincilik Istanbul 2011 Istanbul 2010 a b Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Ortak kaderli iki deha Sokrat ve Imam i A zam Sahife 246 Inkilap Istanbul 2010 Ibn i Esir Cilt 5 Sayfa 251 Meri yu t Tevarih Cilt 1 Sayfa 212 Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Sahabe ve taibun nesline yapilan muameleyi zulum olarak gosterdi Ehl i Beyt in haklarini savunmadaki ozgun tavri Sahife 170 Inkilap Istanbul 2010 Ebu Zehre Muhammed Imam Zeyd 83 Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Zalimlere isyani iman ve ibadetin esasi olarak tanitti Imam i A zam in tanittigi Islam in temel ibadeti Sahife 156 Inkilap Istanbul 2010 Ebu Zehre Ebu Hanife Sahife 32 Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Sahabe ve Taibun nesline yapilan muameleyi zulum olarak gosterdi Ehl i Beyt in haklarini savunmadaki ozgun tavri Sahife 171 Inkilap Istanbul 2010 Not Anadolu Alevileri ile karistirilmamalidir Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Sehid edilisi veya sonsuzluga gecis Sahife 56 Inkilap Istanbul 2010 Muvaffik el Mekki Menakib Sahife 433 438 Arthur Christensen La regne du roi Kawadh I et le communisme Mazdakite 1925 Mazdek in savundugu ilkelere gore Yanan atesten esen havadan ve akan sudan tum insanlik nasil ayrim gozetilmeksizin ortaklasa olarak yararlanmaktaysa toplumdaki mallarin ve kadinlarin da hayatin sosyal butun sekillerinde ayni paylasimci kanuna tabi olmalari gereklidir Clement Huart Islam Hukukunda Zindikler Ebu Reyhan Biruni El Asar ul Bakiye Bayezid Umumi Kutuphane el yazmasi nusha Kessaf i Istilahat i Funun Baron Rose Ibn i Esir Cilt 6 Sahife 47 Ibn i Esir Cilt 6 Sahife 50 ve 70 Ozturk Yasar Nuri Imam i A zam Savunmasi Sehid bir onder icin Apolocya Sahabe ve tabiun nesline yapilan muameleyi zulum olarak gosterdi Sahife 167 Inkilap Istanbul 2010 Hasiri Ikd ul Ferid Hasiyesi Medhal Osmanli Tarihi Encumen yayinlari Turk Tarihi Dinisi Profesor Mehmed Fuad Koprulu Jorji Zeydan Medeniyet i Islam iyye Tarihi Zeki Magemez tercumesi Cahiz Kitab Fezail ul Etrak Arnol d Intisari Islam Tarihi Ingilizce den Mutercimi Profesor Halil Halid Subh ul Asa