Birinci Haçlı seferi, 1096-1099 tarihleri arasında gerçekleşen tarihteki ilk haçlı seferidir. Katılan orduların miktarı ve sonuçları bakımından en önemli Haçlı seferidir.
Birinci Haçlı Seferi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Haçlı Seferleri | |||||||
Kudüs'ün kuşatılması (1099) | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Haçlılar: | Müslümanlar: Abbasiler | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
| |||||||
Güçler | |||||||
Haçlılar:
| 100.000 ile 150.000 arası | ||||||
Kayıplar | |||||||
Bilinmiyor | 30.000 veya daha az | ||||||
En az 50.000 ve 90.000 arası Müslüman, haçlılar tarafından katledildi. |
Birinci Haçlı seferi diğer Haçlı Seferleri gibi dalga dalga çoğunluğu dinsel heyecana kapılmış fakat önemli bir kısmı ise şahsı için macera ve avantaj arayan sürüler halindeki Avrupalı Hristiyanların o zaman Hristiyan olan Avrupa üzerinden ve Balkanlardan yürüyerek, Müslüman arazilere girmeleri Anadolu'da Anadolu Selçuklu Devleti ve hükümdarı Kılıç Arslan elinde bulunan arazilere geçerek savaşıp Antakya'ya varmaları; bir büyük Antioch (Antakya) kuşatmasından sonra oradan Suriye ve Lübnan üzerinden sonra Filistin'e ve Kudüs'e varmaları ve 1099 yılında Kudüs kuşatması, ele geçirilmesi ve katliamı şeklinde gerçekleşmiştir.
Birinci Haçlı Seferi'nin jeopolitik nedenleri
Filistin'de her üç dinin mensupları barış ve huzur içinde yaşarken, Avrupa'daki Hristiyanlar bir "Haçlı" seferi organize etmeye karar verdiler. Papa II. Urban 25 Kasım 1095 günü Clermont Konsili'nde "Kutsal Toprakları Müslümanlardan kurtarmak" çağrısı yaptı.
Clermont Konsili
Birinci Haçlı Seferi'nin başlatılmasının stratejik ve jeopolitik nedenleri ne olurlarsa olsunlar, seferi başlatan ana faktör Bizans imparatoru I. Aleksios'un Avrupa'dan destek yardım istemesi oldu. Aleksius Selçuklu Türklerinin Nikea (günümüzde İznik) kadar batıya gelip yerleşmelerinden Konstantinopolis'in böylece tehdit altında kalmasından dolayısıyla endişeliydi. Mart 1095'te 'ne elçiler göndererek Papa II. Urbanus'tan Selçuklu Türkleri'ne karşı yardım talep etti. II. Urbanus bu talebi pozitif tutumla karşıladı. Buna neden belki 40 yıl önce Ortodoks ve Katolik Kiliselerinin birbirinden tamamen ayrılıp Hristiyanlık alemini ikiye bölmelerini engellemek ve Doğu'da Ortodoks Kilisesine yardım elini uzatarak Papa'ya öncelik tanınması prensibine uygun olarak Hristiyan alemini birleştirmekti.
Temmuz 1095'te bir askeri sefere gitmek için asker toplamak nedeniyle Papa II. Urban kendi doğduğu ülke olan Fransa'ya döndü. Fransa'daki gezileri sonunda Kasım ayında bir Clermont Konsili toplandı. Bu konsilin açılış konuşmasında II. Urbanus Fransız Soyluları ve kilise rahiplerinden oluşan bir seyirci kalabalığına; Doğulu Hristiyanlara, Kutsal Ülkelere giden Hristiyan Hacı adaylarına inanılmaz zulümler yapıldığı iddiasını dillendirdiği ve bu konuda dehşetengiz ayrıntılara yer verdiği önemli bir dinsel nutuk (vaaz) verdi. Bu konuşmanın birçok değişik ayrı versiyonu bulunmaktadır. Bunlardan beşi orada bulunan din adamları tarafından ve diğerleri ise bu vaazı doğrudan doğruya duymayan kişiler tarafından eserlerine konmuştur. Ama bunların hepsi Birinci Haçlı Seferi'nden sonra Haçlılar tarafından Kudüs'ün ele geçirilmesinden sonra yazılmıştır. Bu nedenle II. Urbanus'un eksiksiz ve ekli olan parçalardan arındırılmış olarak bu dinsel vaazda gerçekten ne dediğini bilmek imkânsızdır.
Bütün versiyonlar ayrıntılara göre birbirlerinden değişiktir. Fakat genel olarak II. Urbanus Avrupa'daki cemiyetin şiddet hareketleri ile dolu olduğunu ve Tanrının Barışının korunması gerektiğini; yardım isteyen Doğu'da Bizanslılara destek sağlanması gerektiğini; Doğu'da Hristiyanlara karşı işlenen suçlar bulunduğunu ve yeni bir çeşit savaşın, silahlı olarak yapılan bir haccın, gerekli olduğunu ve böyle bir haccı yerine getirirken ölenlerin günahlarından arınıp cennete gideceklerini ve bu haccı yerine getirip dönenlerin de cennette yerleri bulunduğunu bildirmiştir.
Fakat hiçbiri bu haccın son hedefinin Kudüs'e gitmek olduğunun açıkça belirtildiğini ifade etmemektedir. Fakat II. Urbanus'un sonraki vaazlarından son hedefin Kudüs'e doğru bir askeri sefer olduğu tekrar tekrar açıklanmıştır.
Haçlı ordusunun kurulması
Urbanus'un verdiği dinsel konuşma çok güzel planlanmıştı. Haçlı seferi kavramını ortaya atmak için güney Fransa'nın iki önemli lideri olan "Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles" ve "Puy Başpiskoposu Adhemar" ile konuşmuştu. Adhemar Clermont Konsilinde şahsen bulunmuş ve bu konsilde "haç takma"ya, yani Haçlı Seferine gitmeye, başta talip olmuştu. Bundan sonra 1095'te ve 1096'nın sonlarına kadar II. Urbanus bu mesajını ülkeyi gezerek Fransa'ya yaymaya uğraştı ve kendinin Fransa'da varamadığı yerlerine kendine vekil olan piskoposlara ve papazlar göndererek bu Urban'ın fikirlerinin yayılmasını ve herkesçe kabul görmesini sağladı. Yine Papa vekilleri papazlar bu fikirlerin Fransa, Almanya ve İtalya'da yayılmasına neden oldular. Bu konuşmaya gelen yanıt Bizans imparatoru Aleksius'un, hatta II. Urbanus'un, beklediğinden çok daha pozitif oldu. II. Urbanus Fransa'da yaptığı gezilerde Haçlı Seferine bazı kişilerin (kadınların, keşişlerin ve hastaların) katılmasını yasaklamak istediğini açıkladı ama bu istekleri Hristiyan ahali tarafından kabul edilmediği hemen aşikar oldu. Sonunda bu silahlı haç seferine gitmeye gönüllü olanlar yüksek tabakadan askerlik bilen şövalyeler değil; hiçbir savaş yapma yeteneği olmayan ve çok az serveti olan veya hiç serveti olmayan köylüler oldu. Kilise veya sivil bürokrasi tarafından kontrol edilemeyen yeni bir Hristiyan inanç sistemi coşkusu Avrupa'nın her yanına yayıldı. Bu coşkuyu ortaya çıkaran tipik bir ayinde önce II. Urbanus'un ortaya attığı fikirler açıklanmaktaydı; sonra Haçlı Seferi gönüllüleri ortaya çıkıp Kudüs'teki "Kutsal Kabir Kilisesi" (Kıyamet Kilisesi) ne gidip kutsal hacı olmaya yemin etme töreni yapılmakta ve bu gönüllülere bezden bir kırmızı istavroz (haç) verilmekte ve bunu elbiseleri üstüne dikmeleri istenmekteydi.
Neden bu kişisel dinsel coşkunun Avrupa'yı sardığını ve neden beklenenden çok daha büyük sayıda kişinin gönüllü olarak buna iştirak ettiğini açıklamak istenmektedir. Buna verilecek en uygun cevabı Ashbridge şöyle ifade etmiştir:
Haçlı seferine gitmek idealine açıkça katılan binlerce kişinin tam sayısını bulma imkânı elimizde olmadığı gibi, günümüzde elimize geçmiş olan kaynak ve delilleri kullanarak, buna katılanların psikolojik yapılarına, içgüdülerine, maksatlarına, bilinçli veya bilinçsiz kararlarına delillere dayanan bir açıklama göstermek imkânı da çok sınırlıdır.
Yine de bazı hipotezler ve açıklamalar yapılmıştır:
- Orta Çağlarda, dinsel olmayan sektörlerde bile şahsî dinî inanç, hayatın her köşesine girmiş olduğu çağlarda, Haçlı idealine katılanların da bu sosyal çalkantıya, şahsî dinsel coşkuyla iştirak etmeleri, derin şahsî inanç yüzünden olabildiği düşünülebilir. Fakat elimizde bulunan kaynaklar şahsî kayıtlardan gelmediği için ve okuryazarlığı hiç olmayan köylülerden değil papazlar ve keşişlerin elinden çıktığı için, bu fikri doğrulamak veya yalanlamak için elimizde inanılır birincil kaynak olmadığı açıktır.
- Birçok düşünür, özellikle Fransa'da ortaya çıkan kırsal açlık ve devamlı savaşlar nedeniyle birçok köylünün bu hedefsiz sonuçsuz hayattan bıkıp daha çekici bilinmedik ama çok hikâyelere konu olan ülkelere gitme ve orada kendini gösterme nedeni ile ortaya çıktığı iddia edilmiştir. Ama bunu eldeki belgelerle delillendirmek güçtür.
- Diğer taraftan yüksek sınıfın bir çeşit kazanç, parasal veya politik iktidar hırsı ile hareket ettiğini söylemek mümkündür. Özellikle Norman Otranto Kontu Boemondo'nun hikâyesi belki buna bir delil olarak alınabilir. 20. yüzyıl İngiliz tarihçisi Steven Runciman'a göre, Birinci Haçlı Seferine katılan soyluların ve şövalyelerin genellikle ailelerinin en küçük çocuklarıdır ve ailelerinden pek fazla miras beklememekte oldukları çok olasıdır. Bunların şanslarını Doğuda denemeye çalışmaları olası olduğu kabul edilebilir. Fakat Birinci Haçlı Seferine katılan soyluların çoğunun Kutsal Ülkede kalmayıp kendi ülkelerine dönmeleri gerçeği bu hipotezi biraz zayıflatmaktadır. Diğer taraftan Birinci Haçlı Seferine iştirak eden soylu ailelerin Haçlı Seferine katılmalarının aileye çok büyük bir maliyet yarattığı ve Doğudan gelen ganimet ve talanın bu masrafları hiç karşılamadığı da bilinmektedir. Örneğin Haçlı Seferine katılmak için "Robert Curthose" dükü olduğu Normandiya'yı kardeşine satmıştır; Godfrey de Bouillon ailesinin büyük arazilerini kiliseye ipotek karşılığı olarak vermiştir.
Toplanan Haçlıların Hristiyan ülkelerinden geçişi
Bizans'ın Hristiyanlardan istediği yardım büyük sürüler gibi insan halinde değildi. Bu Bizanslıların özellikle Bizans İmparatoru I. Aleksios'un hiç beklemediği ve hiç istemediği şekildeydi. Yardım büyük insan sürüleri olarak gelmesi I. Aleksios'ta büyük şaşkınlık hatta korku yarattı. Özellikle bu güruhların iaşesi ve barınması eğer bir düzene konulmazsa Bizans topraklarının ve şehirlerinin talan edileceğini ve hem kırsal hem de şehirsel ahaliye çok büyük zararların doğacağını anlamıştı. Diğer taraftan düzenli Haçlı ordularının komutanlarının, çoğu bu sefere bir dinsel görevi yerine getirmek için değil, hükümdarlığını yapabilecekleri topraklar bulup, zapt etmek ve kendileri idaresinde özerk devlet kurmak için katıldıkları gayet açıkça bilinmekteydi.
Bu tehlikeleri karşılamak için I. Aleksios çok uygun bir plan yapmış ve genellikle Bizanslılar bu planı genellikle başarı ile uygulayabilmiştir. Bu plana göre Bizans elinde bulunan Balkan topraklarına giren Haçlı ordularına Bizans ordu birlikleri refakatçi verilecek ve Haçlı orduları bu refakatçilerin kılavuzluğu ve idaresi altında Balkanlarda iyice belirlenmiş menzil mevkilerinde kalıp geçecekti. Bu refakatçi Bizans ordusu, Haçlı ordusunun yem yiyecek bulma araştırmaları da denetleyecekti. Belirli menzil kamplarda iaşe ihtiyacının karşılanması için pazar bulunacak ve Haçlı güçleri bu pazarlardan kendi paraları ile iaşe ihtiyaçlarını karşılayacaklardı. Birinci Haçlı Seferinde bazı Bizans şehirleri (örneğin Niş) böyle bir menzil olmayı ve menzil pazarın kurulmasına karşı çıkmış; şehirleri yakınında böyle bir menzil mevkii ve pazar kurulursa bu pazara ve menzil mevkiine iaşe tedarik etmeme kararı almışlardı. Diğer taraftan Haçlılar bu pazarlarda istenen iaşe maddesi fiyatların çok yüksek olduğunu ve Haçlıların tacirler ve yerliler tarafından devamlı aldatıldıkları şikâyetleri devamlı olarak çıkmıştı. Bu nedenle Haçlı seferi üyeleri ile Balkanlarda yerli halk arasında devamlı potansiyel bir çatışma hali mevcut olmuştu. Bu Bizans refakat orduları için Aleksios büyük sayıda paralı (Türkçe konuşan) Peçenek askerleri tutmuştu ve belirli menzil-kamp yerleşkelerindeki iaşe tacirlerinin bulunması teşvik etmişti. Bu nedenle Haçlı orduları komutanları yanlarında altın ve gümüş para hazineleri ile sefere katılmışlardı. Fakat bu sefer de Avrupa'da basılmış olan altın ve gümüş sikkelerin Bizans topraklarında geçen paraya değiştirilmesi ve bu paraların rayici bir problem olmuştur. Bazı Haçlı komutanları, özellikle hemen sinirlendiği bilinen Tancred), Haçlı ordularının kendi paraları ile kendi iaşelerini karşılamalarına itiraz etmişti. Bu türlü şikâyetleri önlemek için Bizans İmparatoru belirli Haçlı komutanlarına altın ve gümüş para bağışlarını hediye gibi dağıtmıştı.
Bir Haçlı ordusu kafilesi Konstantinopolis (bugünkü İstanbul)'e vardığında, Haçlı ordu kafilesi şehir dışında belirlenmiş ve Bizans ordusu tarafından savunan bir ordu-kampına geçecekti. Buna Haçlılar ordugâh yakınında veya uzağında su, yiyecek ve yem araştırması yapmayacaktı. Bu ordugâhlardaki Haçlı ordusu mensupları küçük gruplar halinde Bizanslı kılavuzlar idaresinde, o zamanların en büyük, en zengin ve en şaşaalı şehrinin kiliselerini, yollarını, meydanlarını, anıtlarını, saraylarını gezip görebileceklerdi. Her Haçlı ordu komutanı ise Bizans İmparatoru'nun huzuruna çıkacak, İmparatoru el etek öperek selamlayacak; Bizans İmparatoru'nun vasalı olduğuna dair yemin edecek ve eline geçirdiği eski Bizans arazilerini Bizans'a devretmeyi kabul edecekti.
Bundan sonra Haçlı ordusu Bizans gemileri ile Boğaziçi'ni geçip Anadolu'ya Selçuklu Hanedanının elindeki arazilere gireceklerdi. Burada ilerlemek ve yem, yiyecek ve su ihtiyacını karşılamak kendilerine kalmıştı. Fakat Bizans, kılavuzlar temin etmek ve askerî bilgi ve destek sağlamaya hazır olacaktı. Genellikle Anadolu'da, Suriye ve Filistin'de Haçlı orduları talan usulü iaşe tedarik şeklini uygulamakla beraber, güzergahların etrafındaki dost geçinen halkı yıldırmamak için yine de para ile satın alma usulleri kullanmaya devam etmişlerdir.
Halkın Haçlı Seferi
1096'da resmen başlayan Birinci Haçlı Seferi'ne katılan Haçlı orduları dalgalar halinde gelmeye başladı. 40.000 kişi kadar ilk dalga resmen Keşiş Pierre adlı bir Amiens'li halktan keşiş emri altında kuzey Fransız, Alman ve daha küçük sayıda kuzey İtalyan köylülerinden ve ailelerinden oluşmuştu; içinde çok az sayıda soylular bulunduğu için bu dalgaya Halkın Haçlı Seferi denmiştir.
Bu dalga Bizans arazisine Belgrad'da girmeden bu şehrin Sava Irmağı karşısında Macaristan'a ait bulunan Zemun (Semlin)'da bir ayakkabı yüzünden karışıklık çıkartıp iç kaleye hücum edip 4.000 Macar'ı öldürdüler ve sonra Belgrad'ı da talan edip yaktılar. Bu güruhun takip ettiği yolda Bizans halkının çeşitli şikâyetlerine (hırsızlık, soygunculuk, kızlara kadınlara tecavüz vb.) maruz kaldı. Güruh Niş'e geldiği zaman da hemen şehir dışında yeni bir isyan çıkardı, fakat bu sefer imparator I. Aleksios'un Bulgaristan eyalet valisi süvari kuvveti gönderip bu Haçlı isyanını bastırdı. Bu güruh 1 Ağustos 1096'da Konstantinopolis'e vardığında gücünün 1/4'ini kaybetmişti.
İmparator I. Aleksios bu güruhun yolda Balkanlarda yaptığı taşkınlıkları ve yağmaları affetti ama Konstantinopolis dışında bir ordugahta bulunmasına ve biran evvel Asya'ya geçirilmesine emir verdi. Haçlıların gayet kontrol altında tutulan küçük gruplar halinde Konstantinopolis'i gezip görmelerine izin verildi. Ama yine de Haçlıların hırsızlıkları şikayet konusu oldu; ordugah yakınında bulunan vilların talan edildiği ve hatta yakındaki kilisenin kurşundan çatısının bile Haçlılar tarafından çalındığı şikayet konusu oldu. İmparator I. Aleksios'un emri ile bu grup 6 Ağustos'ta hemen koruma altında Anadolu'ya çıkartıldılar. Bizanslı kılavuzlarla birlikte Nikomedia (modern İzmit) üzerine yöneltildiler.
Nikomedia şehri 15 yıl önce Selçuklu ordusu tarafından talan edilmişti ve metruk bir halde bulunmaktaydı. Haçlılar şehri ele geçirip Bizanslılara teslim ettiler. Nikomedia'da bir tarafta Fransız haçlılar grubu ile diğer tarafta arasında kavga çıktı. Alman-İtalyan grup Pierre L'Hermite'in komutanlığını reddedip İtalyan asıllı Rainald adlı bir soylu komutasında ana gruptan ayrıldı. Geoffrey Burel komutanlığı altında Franklar ve Rainald komutasındaki Alman-İtalyanlar birbirlerinden ayrıldılar. İki ayrı güruh halinde Haçlılar İzmit Körfezi'ni güneyinden dolanıp Yalova yakınlarında "Cibotos" adlı bir ordugaha ayrı ayrı mevkilerde yerleştiler. Cibotos Bizans İmparatoru I. Aleksios tarafından emri altında bulunan Saray Muhafızı Anglo-Sakson ticari askerlerine üs olarak yapılmış olan eski netruk bir kale yanında idi. İmparator I. Aleksios, Pierre L'Hermit ile yaptığı konuşmada bu Haçlı ordusunun burada dinlenip onları takip edip Balkanlardan gelmekte olan Baronlar Haçlı Seferi ordularını beklemesini tavsiye etmişti.
Fakat Frank haçlılar buna yanaşmadılar ordugah etrafını talana başladılar. Bu talanlarda etrafta yaşamakta olan ahalinin Ortodoks Hristiyan olup olmadığına önem vermediler. Eylül ortasında birkaç bin kişilik bir Frank Haçlı Selçuklu başkenti İznik yakınına kadar ulaşan bir talan akınına çıktı. Bu akında İznik yakınlarında yaşayan Rumca konuşan halka kadın-çocuk-erkek ayrımı yapmadan işkence yapıp onların değerli eşyalarını, zahire stoklarını ve hayvan sürülerini ellerine geçirip onlara büyük zararlar verdirdiler. İznik'ten çıkan bir Selçuklu askerî birliği ile çatışmaya tutuşup bu birliği şehre geri püskürttüler. Sonra Cibotos'a geri döndüler ve talan ettikleri malları kamptaki diğer Haçlılara, hatta bu kampa yakın bulunan Rum deniz güçleri tayfalarına, sattılar.
Bu talana gıpta eden 6.000 kişilik Rainald komutasındaki Alman-İtalyan Haçlılar birliği Eylül sonunda kendi ordugahından ayrıldı. İznik yönünde etraftan talan toplayarak yürüyüşe başladılar. Ancak bunlar daha insaflı olup Rumca konuşan ahaliye saldırmadılar. Bu yolda bulunan Kserigordos adlı bir kaleyi ele geçirdiler. Bu kalede bol miktarda iaşe ve tedarik stoku bulunduğu için etrafa yapacakları talan saldırılar için bir üs olarak kullanmak amacı ile bu kaleye yerleştiler. Bu kalenin bir dezavantajı kalenin bir tepe üzerinde olması ve suyunu kale dışındaki yokuşun altında bulunan bir kaynaktan ve bir kuyudan sağlanması idi. İznik'te bulunan Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan yüksek rütbeli bir komutanı altında büyükçe bir Selçuklu ordu birliğini bu kale üzerine gönderdi. 29 Eylül'de kale önünden gelen Selçuklu birliği kaleyi kuşatmaya başladı. Selçuklu birliği Rainald'ın yaptığı bir huruc baskınını geri püskürttü. Sonra kalenin dışında bulunan kalenin tek su kaynakları olan kaynak ve kuyuyu ellerine geçirip kalenin suyunu kestiler. Susuz kalan kaledeki Haçlılar ordusu ancak 8 gün bu kuşatmaya direnebildiler ve sonunda teslim olmak zorunda kaldılar. Teslim müzakeresinde Rainald müslümanlığa dönerse hayatı bağışlanacağı ve diğer Haçlılara da Müslümanlığı kabul ederlerse hayatlarının bağışlanacağı bildirildi. Kale teslim olduktan sonra Müslümanlığa dönmeyi kabul etmeyen Haçlı askerler hemen öldürüldüler. Aralarında komutan Rainald'ın da bulunan, müslüman olmayı kabul edenler Anadolu'ya, Antakya'ya ve Halep'e sürüldüler.
Yalova'daki kampta bulunan Haçlılar Rainald komutasındaki Alman-İtalyan birliği hakkında haberleri çok geç almakta idiler. Kserigordos adlı kaleyi alıp burada yerleşme haberi ancak Ekim sonunda erişti. Bundan sonra kampta bu birlik hakkında çok değişik söylentiler dolaşmaktaydı. Bunların başında iki Türk casusu tarafında yayılan "haber" bu birliğin İznik'i ellerine geçirip büyük ganimete topladığı ve bu ganimeti paylaşmak istemediği için haber göndermediği idi. Bu söylenti ordugahta kalan Haçlı Franklar birliğini harekete geçirdi. Keşiş Pierre L'Hermite Konstantinopolis'e gitmişti. Kserigordos kalesini düşmesi ve oradaki Haçlıların akıbeti hakkında haber Cibotos ordugahına erişince, paniğe kapılan önemli Haçlı liderleri o yokken bir savaş konseyi topladılar. Bunlardan ileri gelenler bu ordugahtan ayrılmak istememekteydiler. Fakat Geodfrei Burel adlı bir Frank lider ordugahta bulunan tüm savaşçılarla İzmit üzerine yürümeyi teklif etti ve savaşçı Haçlılar kendi tarafında olduğu için bu teklif kabul edildi.
21 Ekim günü bu ordugahta bulunan 20.000 üstünde savaşçıdan oluşan Haçlılar birliği İzmit üzerine yürümek hedefiyle ordugahtan ayrıldı. Ordugahta sadece hastalar, kadınlar ve çocuklar kaldı. Bu ordu ordugahın 5 km ilerisinde İznik'e giden yolda etrafı ağaçlı bir vadiden geçmekte idi. Bu vadide Kırkgeçit mevkiinde bir büyük Selçuklu gücü bir pusu hazırlamıştı. Burada yapılan Kırkgeçit Muharebesi Selçukluların pusudan önce Haçlı ağır süvari şövalyelerine yaygın ok ateşi ile başladı. Bunu hiç beklemeyen Haçlı ordusu öncü şövalyeleri paniğe kapılıp arkadaki Haçlılar piyadeleri üzerlerine hızla geri çekilmeye başladılar. Bu nedenle tüm Haçlılar ordusu paniğe kapılıp Cibotos'a kaçmaya başladı. Kovalayışını sürdüren Selçuklu hafif süvarileri, onları yakından takip ederek Haçlı ordugahı içine girebildi. Haçlı ordugahı buna hiç savunmalı değildi ve direnme yapamadı. Ancak 3.000 kadar Haçlı deniz kıyısındaki metruk kaleye kaçıp oraya sığınıp Bizans'a haber gidip ertesi gün Bizanslı savaş gemilerinin yardıma gelmesine kadar kendilerini savundular. Gelen savaş gemileri ile kale limanından Konstantinopolis'e getirilen kaçabilenler silahsızlandırıldıktan sonra geri gönderilmek üzere o şehirde yerleştirildiler. Kırkgeçit Muharebesi meydanından yol güzergahından ta deniz sahiline kadar yol kenarları Haçlılar ölüleri ile dolmuş idi. Bunlar arasında birçok şövalye olduğu gibi birçok Haçlılar olana gelen papaz, kadın ve çocuk da bulunmaktaydı. Pusuyu kurup muharebeyi kazanan Selçuklu birliği gayet az sayıda esir alabildi.
Selçuklular böylece Haçlı ordusu savaşçılarını ve onlarla birlikte gelen sivillerin hemen hepsini elimine edip Halkın Haçlı Seferini sona erdirdi. Bu Halkın Haçlı Seferi'nin önderi olan Pierre L'Hermite Selçuk ordusunun hücumu sırasında Konstantinopolis'te bulunduğu için kendi canını kurtardı.
Baronların Haçlı seferi
Katılan baronlar
Papa II. Urbanus'un Haçlı Seferi çağrısına Avrupa'daki hükümdarların hiçbiri karşılık vermemişler ve tek bir hükümdar bile Birinci Haçlı Seferine katılmamıştır. Ancak şu önemli feodal baronlar Birinci Haçlı Seferi'ne katılmışlardır:
- Toulouse kontu IV. Raymond veya Raymond de Saint-Gilles;
- Giyom Bau'lu ve oğlu Raymond Bau'lu;
- Tranta Kontu Boemondo ve yeğeni Tancred Güney İtalya'da Norman hükümdarlar ailesinden;
- Hugh Vermandoislı, Fransız Kralı I. Philippe'in kardeşi
- Robert Corteheuselı, Normandi Dükü ve (sonradan İngiltere Kralı olan) Fatih William'in kardeşi ve onun sancak taşıyıcı şövalyesi Landes'li.
- Flandre Kontu II. Robert.
- Godfrey de Bouillon, Aşağı Loren Dükü; kardeşi Baudouin Boulognelu ve kuzenleri Baudouin Bourglu
- Blois kontu Stephen
- Amiens Kontu I. Enguerrand ve oğlu Thomas Marle'li
- Saint-Pol Kontu II. Hugues de Campdavaine ve oğlu Enguerrand.
Haçlı ordusu kaynaklandığı ülke ve bölgeye uygun olmak üzere 4 esas orduya ayrıldı ve bu orduların değişik yollardan ve zamanlarda Balkanlara ve Konstantinopolis'e gitmeleri planlandı. Bunlar:
- Loren kaynaklı ordu: Godfrey de Bouillon ve Baudouin Boulognelu. Almanya'yı geçip Balkanlara kuzeyden girecek ordu;
- İtalya Normanlar ordusu: Tranta Kontu Boemondo ve yeğeni Tancerd de Hauteville idaresinde. İtalya'dan Balkanlarda Epir'e çıkacak ve Balkanları doğu yönünde geçecek ordu;
- Güney Fransalılar ordusu: Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles idaresinde. Kuzey İtalya'dan Balkanlara girip Sırbistan ve Makedonya üzerinden gidecek ordu;
- Fransalı Franklar ordusu: Hugue le Grand, Robert Courteheuse ve Robert Flandralı. Loren kaynaklı orduyu gecikmeyle takip edecek ordu.
Konstantinopolis'e varma
Daha önceden kabul edilmiş tarih olan Ağustos 1096'da 4 esas Haçlı ordusu Avrupa'dan yola çıktı. Bu değişik ordular değişik yollarla Avrupa ve Balkanları geçerek Kasım 1096 ile Nisan 1097 arasında Konstantinopolis surlarına eriştiler. İlk gelen kafiledeki ilk orduya komutan Hugh Vermandoisli idi ve sonraki ordular Godfrey de Bouillon, Raymond Saint-Gilles ve Boemondo'nun idaresi altındaydı. İlk Halkın Haçlı Seferi'ne kıyasla bu Baronlar Seferi idi, Bizanslılar ve imparator I. Aleksios daha iyi hazırlanmıştı. Haçlı orduları da daha disiplinli idi. Bu nedenle Baronlar Seferi Haçlı ordularının yollarında çok daha az sayıda olay çıktı.
Bu Haçlı ordusunun sayısını tahmin etmek çok zordur ve modern tarihçiler değişik kaynaklar değişik usuller kullanarak değişik sayılara varmışlardır. Yetkili bir askerî tarihçiye göre toplam Haçlı ordusu 30.000-35.000 askerden oluşmaktaydı ve bunlardan 1.200'u süvari idi. Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles 8.500 piyade ve 1.200 süvariden oluşan en büyük Haçlı ordu grubuna komuta ediyordu.
Bu prensler ve Haçlı orduları Konstantinopolis'e hiç iaşeden yoksun olarak gelmişlerdi ve I. Aleksios'tan yiyecek ve hayvan yemi vermesini beklemekteydiler. Aleksios bu Haçlı ordusundan çok kuşkuluydu. Bu kuşkuya bir neden Halkın Haçlı Ordusu ile olan felaketli ilişkiler ve feci sonuçtu.
Bizans İmparatoru I. Aleksios ve Godfrey de Bouillon ve diğer Haçlı orduları komutanlarının hedefleri değişik ve çatışmalı idi. Bizans İmparatoru bu Haçlı ordusunun Orta Asya ve İran yoluyla Anadolu'ya göç eden Türkmenleri buralardan temizlemek ve Anadolu Selçuklu Devleti'ni ortadan kaldırmak için kullanılmasını istemekte idi. Godfrey de Bouillon ve diğer Haçlı orduları komutanları ise Anadolu'dan bir an evvel geçerek Filistin'e inip Kudüs'ü ellerine geçirmeyi baş ve tek hedef yapmışlardı. Bizans İmparatoru gelen Haçlı ordusu komutanlarından onları ve ordularının kendine biat ederek tabi olup vassalları olacağını ve ellerine geçirecekleri eski Bizans arazilerini imparatorluk yönetimine geri vereceklerine dair bir sadakat yemini vermelerini istemekteydi.
Aleksios'ta büyük bir kuşku yaratan neden ise bu ordu içinde Güney İtalya'dan gelen Norman şövalyeleri ile Norman Taranto Dükü Boemondo'nun bulunmasıydı. Aleksios imparator olmasından sonra hükümdarlığının ilk yıllarında Robert Guiscard ve oğlu Boemondo tarafından komuta edilen Norman hücumlarıyla uğraşması gerekmiştir. Normanlar Balkanlara çıkartma yapmış; (Dyrrghachium) limanı ve bölgesini ve Korfu adasını işgal etmişler ve 'nda Aleksios'un idaresindeki Bizans ordusunu yenip Yunan yarımadasında ilerleyerek Teselya'da Larisa kalesini kuşatmışlardı. Aleksios tarafından büyük bir savaşla ve zorlukla Balkanlardan atılmışlardı. Bu nedenle Aleksios Boemondo'nun şehir dışındaki orduları kullanarak bir komplo ile şehri ele geçirmesinden korkuyordu.
Haçlılar ise I. Aleksios'un bu sefere katılmasını istemekteydiler. Fakat imparator bu acayip disiplinsiz orduyu komuta etmeye hiç taraflı olmadı. Onların kendi arazilerinden bir an önce ayrılmalarını sağlamakla meşgul oldu. Bu orduya yiyecek ve hayvan iaşesi vermek için önce ordunun komutanlarının huzuruna çıkıp kendine vasal olduklarına ve Asya'da ellerine geçirdikleri toprakları Bizans'a vereceklerine dair yemin etmeleri gereğinde ısrar etti. Godfrey de Bouillon ilk defa bu yemini verdi ve diğerleri biraz isteksiz olmakla sadakat yemini verdiler. Ancak Raymond de Saint-Gilles kendinin Haç üzerinde yemin ettiği için bu sadakat yemini vermek için zorluk çıkardı ama Bizans diplomasisi bir uygun formül buldu ve sadece levazım bulmak için talan yapmayacağına yemin etti. Aleksius bu orduları Boğaz'dan karşıya geçirmeden önce, onlarla görüşüp onlara Selçuklu ordularına karşı nasıl taktikler ve strateji uygulamaları gerektiği hakkında bilgiler verdi.
Nikea Kuşatması
1097'de Baronların Haçlı ordusu Anadolu'ya geçti ve burada Keşiş Pierre l'Ermite'nin "Halkın Haçlı Seferi" ufak kalıntıları ile birleştiler. Haçlılara kılavuzluk ve destek sağlamak için iki Bizans generali, Manuil Vutumitis ve Tatikios, idaresindeki Bizans ordusu da onlara refakat ediyordu. Bu Haçlı ordusunun ilk hedefi bir eski ve ünlü Bizans şehri olan fakat Sultan Kılıç Arslan'ın Selçuklu başkenti olan (bugünkü İznik) idi.
Keşiş Pierre L'Ermite'in ordusuna karşı kazanılan başarı, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan (1092–1107 arası hükümdar)'ın Haçlı tehlikesini küçümsemesine neden oldu. Haçlıların devlet merkezi İznik'e kadar ilerleyemeyeceğini ve ülkesi için bir tehdit olamayacağını düşünerek önceleri Bizans valisi olan daha sonra Selçuklu'lara tabi hükümdar niteliğini koruyan Ermeni Gabriel'in elindeki Malatya üzerine yürüdü ama yapılan kuşatma sağlam şehir surları geçilemediğinden başarısız kaldı. I. Kılıç Arslan devlet hazinesini ve ailesini Nikea'da geride bırakmıştı.
Haçlı ordusu Nikea'yı kuşatma altına aldı. Fakat şehir İznik Gölü yoluyla kayıkla gelen yiyecek ile iaşe edilebilmekteydi. Kılıç Arslan alelacele geri dönüp 16 Mayıs'ta kuşatan orduya hücum ettiyse de kuşatmayı yarmayı başaramadı. Her iki tarafta da büyük telefat olduğu için geri çekilmek zorunda kaldı.
Sonunda Haçlılar Bizans İmparatorunun sağladığı kayıkları kara üzerinden kesilmiş ağaç gövdeleri üzerinden kaydırarak İznik Gölü'ne getirdiler ve göl üzerinden yapılan tedariki önlediler. Bunun üzerine kalenin Selçuklu komutanı 18 Haziran'da Bizans kuvvetleri komutanına şehri teslim etti. Şehri Bizanslılar aldığı için o zamanın savaş kurallarına göre Haçlı orduları şehri talan edemediler. Bu Haçlı orduları içinde, Bizanslılar aleyhinde büyük bir hoşnutsuzluk yarattı. Ama zaten Haçlıların verdikleri sadakat yeminine göre Nikea'nın Bizans idaresine geçmesi gerekmekteydi ve I. Aleksios Haçlılara epeyce hediyeler verip gönüllerini almaya çalıştı. Nikea böylece tekrar Bizans eline geçti.
Birinci Dorileon Muharebesi
Haziran ayının sonunda Haçlı ordusu Anadolu'yu geçip Kudüs'e gitmek için yürüyüşe başladı. Fransalı Frank soylu asillerinden biri (Blois kontu Stephen) karısına gönderebildiği nadir bir mektupta bu geçişin 5 hafta süreceğini belirtmişti. Gerçekte bu geçiş 2 yıl sürdü.
Bizanslılar kılavuzluk yapmak ve destek sağlamak için Tatikios komutasında bir Bizans birliğini Haçlı ordusuna bağlamışlardı. Haçlı ordusu, ordunun idaresini ve iaşe toplamayı kolaylaştırma nedeniyle, ikiye bölündü; birisi Boemondo idaresinde Normanlardan oluşmakta ve diğeri Godfrey de Bouillon da ve Papa temsilcisi Adhemar idaresinde olup Frankları ihtiva etmekteydi. İki ordu grubu Eskişehir yakınlarında Dorileon ovasında birleşmekte kararlıydılar.
1 Temmuz'da önde yürüyen Normanlardan oluşan grup Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan tarafından karşılandı. Kılıç Arslan, Nikea'nın düşmesinden sonra ordusunu büyütmüştü. Selçuklu ordusunun çok oynak okçu süvarileri Normanlardan oluşan öndeki Haçlı ordu grubunu sardı. Normanlar hemen askerlerini birbirine sıkıca yaklaştırıp sanki birbirlerine kenetlendiler ve asker olmayanlar ve ağırlıklar çevresinde onları korumak üzere toplandılar. Selçukluların hücumunun ve baskınının haberini arkadan gelen Franklardan oluşan ikinci gruba bir atlı haberci gönderdiler. İkinci grubun başındaki Godfrey de Bouillon Frank zırhlı ağır süvarileri başında birinci grubu çembere almış olan Selçuklu güçlerine karşı bir zırhlı süvari hücumuna geçti. Selçuklu okları Haçlı zırhlarına çok zor geçtiği için, bu Haçlı süvari hücumu Kılıç Arslan'ın çemberini yarmayı başardı ve iki Haçlı ordu grubu birleşti.
İkinci gruptan bir ayrı birlik başında bulunan Adhemar ise savaşanların kenarından geçti ve Selçukluları arkadan vurdu. İkinci ordu grubunun bu kadar çabuk bir araya gelebileceğini, bu kadar ağır bir darbe indirebileceğini beklemeyen ve birleşen Haçlı ordusuna çatışamayacağını anlayan Sultan Kılıç Arslan Selçuk ordusunu epeyce zayiat vererek geri çekmek zorunda kaldı.
Anadolu'dan geçiş
Bundan sonra Haçlı ordusunun Anadolu'dan geçişinde Haçlı ordusunun doğrudan doğruya karşısına çıkan Selçuklu ordusu bulunmadı. Kılıç Arslan Dorileon Muharebesinden sonra Haçlı ordusunu uzaktan gözleme stratejisi uyguladı ve Haçlı ordularının en çabuk bir şekilde Anadolu'dan geçmesine izin vermeyi ve onlarla doğrudan doğruya çatışmaya girişmeme stratejisini tercih etti.
Dorileon'dan sonra Haçlı ordusunun I. Aleksios'un tavsiye ettiği gibi ve bu orduya refakat eden Bizans generali Tatakios'un kılavuzluğuna uyarak eski Hristiyan hacıların Ankara'dan geçen yolları yerine, daha güneyde ve Bizans yerleşkeleri yakınlarından geçtiği için daha güvenceli olan bir güney güzergâh takip etti. Bu inanılır modern kaynağa göre Haçlı ordusunun Anadolu'da takip ettiği yol şöyledir: Uluborlu (Polybotus), Yalvaç (Antioch-Pisidia), Akşehir (Philomelium), Ladik (Laodicea), Konya (Iconium), Ereğli(Hereclea), Kemerhisar (Tyana), Niğde (Augustapolis). Burada Haçlı ordusu ikiye ayrıldı. Genellikle güney İtalya'da yerleşmiş Normanlar ve güney İtalyanlardan oluşan bir kısmı Boemondo ve Tancred komutası altında Gülek Boğazı'na yönelerek Çukurova'ya ve Tarsus'a girdiler. Bu yolun Toroslarda ve özellikle Gülek Boğazı'nda pusuya uygun olduğu görüşü ile Haçlı ordusunun büyük ikinci kısmı Kayseri (Mazacha), Kahramanmaraş (Marash) yoluyla Çukurova'ya indi.
Anadolu sıcağı altında Haçlı ordusu yarı aç ve susuz ilerledi. Birçok asker ve sivil Haçlı ordu mensubu ve hayvanları bu yolda telef oldu. Su, iaşe ve hayvan yemi için yoldan uzak alanları talan etmek zorunda kaldılar. Anadolu'da bulunan Hristiyanlar bu ordulara yiyecek ve para yardımında bulunmakla beraber bu Haçlı ordusunun fecaatine pek katkı yapmadı. Diğer taraftan Katolik Frank Haçlılar Ortodoks Anadolu Hristiyanlarını devamlı olarak küçük görmekte ve eğer imkân varsa Hristiyan, Müslüman ayırt etmeden talana devam etmekteydiler.
Anadolu'yu geçmekte iken Haçlı ordusu liderleri birbirleriyle başkomutan olmak için devamlı mücadele ettiler. Papa'nın temsilcisi Adhemar'ın dinsel lider olduğu kabul edilmekle beraber; hiçbir prens/komutan bu başkomutan olma görevini almayı başaramadı.
Antakya önünde de Haçlı ordusunun daha küçük bir kısmı da ana ordudan ayrıldı. Baudouin Boulognelu kendi ordusu ile Fırat Nehri civarında bulunan Edessa arazilerine yürüdü. Baudouin, karısının ailesi dolayısıyla Avrupa'da araziler ve servet veraseti beklemekteydi; fakat kendine refakat eden karısı Anadolu'da öldü. Bunun üzerine Baudouin Boulognelu Avrupa'ya dönüp bu arazileri eline geçiremeyeceğini anladı ve kendinin tek başına hüküm süreceği bir ülkeyi Anadolu'da bulmak hevesine düştü. 1098 başlarında o zamanki Edessa'da, (modern Şanlıurfa)'da yönetim bir Bizans paralı askeri komutanı olan Ermeni asıllı Thoros tarafından gasp edilmişti ve Thorso kendini Bizans'a tabi Edessa kralı olarak ilan etmişti. Ermeni Katolik Kilisesi mensubu olan Ermeni Kralı Thoros, çoğunluğu Rum olan ve Ortodoks Hristiyan olan Eddesa halkı tarafından beğenilmemekteydi. İktidar gücünü pekiştirmek isteyen Kral Thoros Baudouin Boulognelu'dan yardım istedi. Baudouin Boulognelu kendine bağlı atlı şövalyeler birliği ile Urfa'ya ulaşınca onu özel bir törenle evlat edinerek kendine varis yaptı. Birkaç hafta geçmeden Thoros bir suikastla öldürüldü. Böylece Baudouin Boulognelu kendisine Edessa Kontu unvanı vererek idareyi ele alıp ilk Haçlı Devleti olarak Edessa Kontluğu devletini kurdu.
Antakya Kuşatması
Haçlı orduları aç perişan Ekim 1097'de Antakya kalesi önüne geldiler. O zaman kale komutanı Türk asıllı, 1085'te Antakya'yı fetheden Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah'ın bir gulam emiri olan ve onun tarafından yaklaşık 1090'de Antakya emiri olarak tayin edilen Emir Yağı-Sayan'dı. Arap tarihçi Ali ibn el-Esir'in çok ayrıntılı olarak verdiği gibi, Haçlı ordularının gelişini önceden haber alan Emir Yağı-Sayan şehirde yaşayan Hristiyanların dindaşlarına yardım etmesinden korktuğu için bütün Hristiyan erkekleri kale dışına çıkarttı.
Kalede emrinde 6.000 veya 7.000 askeri bulunuyordu; buna karşılık Haçlı ordusu yaklaşık 30.000 kişi idi. Fakat Antakya kalesi surları taş ve tuğladan yapılmış yaklaşık 12.000 metre uzunlukta ve 3 kademede 360 kulesi bulunan çok tahkimli bir kale idi ve doğuda "Habib-i Neccar Dağı"nda bir iç kale bulunmaktaydı. Şehirde çok yiyecek saklı bulunuyordu ve şehir surları içinde bahçeler, bostanlar hatta tarlalar bulunmaktaydı. Buna karşılık Haçlı ordusu devamlı yiyecek ve hayvan yemi sıkıntısı çekmekteydi ve iaşe bulma birlikleri çok geniş alanlara, hatta Halep civarlarına, yayılmışlardı. Haçlılar beklemedikleri durumlarla karşılaşmışlardı: Geç mevsim dolayısıyla hava devamlı yağışlıydı; şehrin etrafı çamur deryasına dönmüş; şehir batı duvarı kenarından geçen Asi Nehri yükselmişti; ve sanki doğanın bu aksilikleri yeterli değilmiş gibi Haçlıların hiç alışmadığı bir buna alışmayanları çok korkutan bir doğal olay zaman zaman hissedilmekteydi. Antakya bir deprem hattı üzerinde olup hiç beklenmedik anlarda hafif depremler olmaktaydı.
Emir Yağı-Sayan, resmen Suriye Selçuklu Halep Meliği Rıdvan'a tabi idi. Fakat Yağı-Sayan Haçlılar gelmeden önce Şam'daki (Suriye Selçuklu Șam Meliği) Dukak'a gayet yakındı. Önce ona oğlu Şems-ül Devle'yi göndererek ondan askeri yardım istedi. Şam Meliki Dukak ona destek vereceğini bildirdi. Atabeyi olan Tuğtekin ve Hums emiri Canah ad-Devle de Antakya'ya askeri yardıma katılacaklarını açıkladılar.
Haçlılar Antakya önlerine geldikleri zaman bu şehir etrafındaki kırsal alanlar her türlu insan ve hayvan iaşesi için gayet verimli idi ve Haçlılar ordusu geleceği hiç düşünmeden bu yiyecek ve iaşeyi yiyip bitirmeye koyulmuştu. Fakat şehir yakınlarında yiyecek ve iaşe toplamak gittikçe güçleşmişti. Toplama grupları gayet büyük alanlara yayılmaya başladılar. Mevsim ilerledikçe, bir kış olmamakla beraber, insan ve hayvan yiyecek ve iaşe maddeleri gayet zorlukla bulunmaya başladı ve çok geçmeden hiç bulunmaz oldu. Aralık 1097 başında Haçlılar ordusunun elinde hiçbir yiyecek ve iaşe stoku kalmamıştı. Haçlılar Beomondo'nun Normanlar ordusunu ve Flandaralı Robert'in ordusunu daha uzun menzilli yiyecek toplama görevi vererek Asi Nehri vadisinden Hama yönünde gönderdiler. Bu özel yiyecek ve iaşe toplama ordusu 29 Aralık'ta Haçlılar ordugahından ayrıldı.
Haçlılar ordusunun büyükçe bir kısmının ordugahtan ayrıldığı haberini alan kale komutanı Yağı-Sayan bir huruç hareketi yaparak Asi Nehri kuzeyinde bulunan Haçlı ordugahına bir gece baskını yaptı. Haçlılara büyük zayiat vermeye başladı. Haçlıların Papa Temsilcisinin sancaktarı da bu zayiata arasında idi. Haçlılar komutanı Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles bu sürpriz baskını karşılamak için alelacele bir şövalyeler birliği topladı ve hemen bir ağır süvari taarruzu düzenledi. Bu gece ağır süvari taarruzunu beklemeyen kalenin piyade birliği kaleye düzenli şekilde geri çekilmek zorunda kaldı.
Aralık ortasında Şam Meliği Dukak, Şam atabeyi Tuğtekin ve Yağı-Sayan'ın oğlu Şems-ül Devle başlarında olmak üzere Şam destek birliği Şam'dan yürüyüşe başladı. Hama Emiri ordusuyla buna katıldı. Bu ordu 30 Aralık'ta Şayzar şehri yakınlarına ulaştı. Burada ileride Haçlı birliklerinin bulunduğu haberi onlara yetişti. Dukak ordusu hemen yürüyüşe geçerek "Albara" adlı bir köyde özel olarak yiyecek ve iaşe toplamakla görevli Robert Flandralı'nın Haçlı ordusunu bir baskınla yakaladılar ve bu orduyu kıskaca aldı. Fakat Şam ordusu iyi keşif ve gözlem yapmamış bu Haçlı ordusunun biraz arkasından Beomondo'nun komutasındaki bir diğer Norman Haçlılar ordusunun gelmekte olduğunu anlamamıştı. Beomondo ordusunu biraz geciktirerek Şam ordusu muharebeyi kazandığı için dikkatini dağıtmış ve saflarının çözülmüş olduğu halde iken bir saldırıya geçti. Beomondo'nun bu saldırısı hem Robert Flandralı'nın Haçlı ordusunu kurtardı hem de Müslüman Şam ordusuna büyük zayiat verdirdi. Şam ordusundan geri kalanlar düzensiz olarak Hama'ya çekildiler. Haçlılar ise bu düzensiz çekilen orduyu kovalamak gücünü kendilerinde bulamadılar. Bundan sonra Şam Meliği Dukak Antakya emiri Yağı-Sayan'a askeri yardımdan vazgeçti.
Bu sefer Ocak 1098'de Emir Yağı-Sayan (Suriye Selçuklu Halep Meliği) Rıdvan'dan yardım istedi. Rıdvan Diyarbakır emiri olan kuzeni Artuklu Sökmen Bey ve kayınpederi olan Hama emirinden askeri destek alarak birkaç bin süvariden oluşan büyükçe bir ordu hazırladı. Bu ordu Şubat'ta yürüyüşe çıkarak Antakya yakınlarında Harenç mevkine ilerledi. Haçlılar askeri kampına taarruza hazırlandı. Haçlılar ordusu Beomondo'nun tekliflerine uyarak piyade güçlerinin ordugahı korumasını ve 700 kadar şövalyeden oluşan ağır süvari birliğinin bir gece baskını yapmasını planladılar. 8 Şubat akşamı şövalyeler ağır süvari birliği Asi Nehri üzerine kurulan sallardan oluşan köprüden geçerek "Demir Köprü Kavşağı"'na yönelik Müslüman destek birliğinin arkasından müslüman okçuların saf tutması önleyecek şekilde gayet süratle bir süvari akşam baskını yaptılar. Sonra şövalyeler geri çekilip onları kovalayan Halep ordusunu gayet dar ve Müslümanların asker sayısı üstünlüğünü kullanıp iki yandan saldırı yapmalarına imkân vermeyen bir dar düzlüğe girmelerine izin verdiler ve sonra Haçlılar şövalyeleri tekrar bir süvari taarruzuna geçtiler. Halep Meliği'nin hafif süvari ordusu buna karşılık vermeyerek dağıldı ve düzensiz bir şekilde Halep'e doğru geri çekilmeye başladı. Yağı-Sayan ise kaledeki askerî gücünün hemen hepsi ile kaleden huruç hareketi yaptı ve Haçlılar piyadelerinin savundukları ordugahlarına saldırıya geçti. Bu saldırıya karşı kendilerini güç savunan Haçlılar piyadeleri öğleden sonra geri çekilmeye başladıkları sırada ordugaha Haçlılar Şövalyelerinin Rıdvan'ın destek gücünü dağıtığı haberi ulaştı. Bu haberin ne olduğu hemen anlayan Yağı-Sayan ordusunu düzenli olarak tekrar surlar gerisine çekmeyi başardı. Böylece komutanlarının yeteneksizliği dolayısıyla Rıdvan'ın gönderdiği hafif süvari ordusu Haçlılar ordusu ile yaptığı muharebede Haçlılar ordusu tarafından mağlup edildi.
Bu sefer Emir Yağı-Sayan iki haftalık yürüyüş yolunda bulunan Musul Atabeyi Gürboğa'dan yardım istedi. Gürboğa Nisan 1097 sonunda yaklaşık 30.000 kişilik ordusuyla Antakya'ya yardım için yola çıktı. Fakat önce Urfa'da Edessa Haçlı Kontluğu kuran Baudouin Boulognelu üzerine yürüdü ve Urfa'yı 3 hafta başarısız olarak kuşattı. Ondan sonra yine Antakya üzerine yürümeye başladı.
2 Haziran akşamı Firuz adında Ermeni'den dönme bir zırh tamircisi Emir Yağı-Sayan'ın kendisini karaborsa faaliyetlerinden dolayı cezalandırmasının öcünü almak için ve Haçlıların kendine vadettikleri altın ve toprak bağışlarından gözü kararak şehrin büyük kulelerinden olan "İki Kızkardeş Kulesi"'nde bir pencereden Haçlıların şehre girmesini sağladı.
Şehrinde Haçlıların bulunduğunu anlayan Yağı-Sayan ailesini geride bırakarak 30 kadar kişilik bir muhafız birliği ile şehirden kaçmayı başardı. Ama hızla kaçmakta iken atı tökezledi ve atı ile birlikte Yağı-Sayan yere kapanıp ölümcül olarak yaralandılar. Ona hiç sağlık yardımı sağlayamayacaklarını anlayan muhafızlar onu ağır yaralı yatar bir halde geride bırakarak yanından ayrıldılar. Ertesi gün bir Hristiyan Ermeni köylü tarafından Yağı-Sayan ölmekte olarak bulundu. Ermeni köylü onun kafasını kesti ve bahşiş almak hedefiyle Antakya şehrini ele geçirmiş olan Haçlılar komutanına götürdü. Komutansız kalan şehirdeki Müslüman güçler çok geçmeden Haçlılar tarafından alt edildiler ve ancak küçük bir kuvvet Emir Yağı-Sayan'ın oğlu Şems-ül Devle komutasında iç kaleye kapanmayı başardı. 3 Haziran günü iç kale hariç şehri ele geçiren Haçlı ordusu bir katliam ve talan hareketine girişti; bütün orduya dâhil askerleri ve sivil Müslümanları, kadınlar ve çocuklar dahil, kılıçtan geçirip öldürdüler. Bütün Müslümanlara ait yapıları ve özellikle camileri yıkıp yerle bir ettiler. Şehrin her yanını talan ettiler.
İç kale daha Şems-ül Devle'nin elinde idi. Haçlı orduları bu kaleyi almak için hücumlar yaptılar. Ama kale çok korunaklı olduğu için ele geçiremediler. Bu hücumların birinde Haçlı komutanlarından Boemondo yaralandı. Şems-ül Devle Haçlıların iç kaleyi terk etmesi için yaptıkları para tekliflerini de kabul etmedi. Haçlı ordusu iç kale etrafına güvenlik karakolları ile bir kordon hattı kurarak şehir içine yerleşti.
Tam bu sırada, Antakya kalesinin düşüşünden üç gün sonra, çeşitli diğer ordularla takviye edilmiş Musul Atabeyi Kerboğa'nın ordusu Antakya önünde göründü. Bu ordu kale içinde bulunan Haçlı ordusunu kuşatmaya aldı.
Haçlılar kaleyi ele geçirdikleri zaman Yağı-Sayan'ın iaşe stoklarının çok düşük seviyelerde olduğunu görmüşlerdi. Haçlılar daha önce de açlık çekmişlerdi ama o zamanlar etrafa bazen çok uzak taraflara iaşe toplama birlikleri gönderip az da olsa yiyecek bulabiliyorlardı. Ama Gürboğa'nın kuşatması dolayısıyla Antakya kalesi içinde kalınca bunu yapmalarına imkân kalmamıştı. Arap tarihçisi Ali ibn el-Esir'e göre Antakya'ya zapt ettikten sonra 12 gün Frenkler yiyeceksiz kale içinde kapalı kaldılar. Soylu şövalyeler kendi atlarını kesip yediler. Daha fakir olanlar ise ölü hayvanları, ağaç kabukları ve otları yediler. Bazı kaynaklar Haçlılar arasında yamyamlık, yani insan ölüsü yeme alışkanlığı başladığını bildirirler.
Bu sırada Musul Atabey Gürboğa'nın kampında da askerler arasında büyük hoşnutsuzluk çıkmıştı. Gürboğa'nın hemen hücuma geçmemesi birçok asker, subay ve komutanı tedirgin etmekteydi. Birçok emir Gürboğa'nın muharebeyi kazanırsa kendini büyük emir ilan edip diğer emirleri hükmü altına almasından korkmaktaydı. Bunların başında sonradan Gürboğa'ya katılmış olan Şam Meliği Dukak geliyordu. Askerinin bu hoşnutsuzluğunu hisseden Gürboğa Haçlı ordusundan ateşkes için müzakereler istemeye kadar gitmişti. Bunu Gürboğa'nın korkak davranış ve komutasının son bir emaresi olarak gören emirler başta Dukak olmak üzere askerleriyle orduyu terke hazırlanmakta idiler.
Diğer taraftan Antakya kalesi içinde beklenmedik bir mucize ortaya çıkmıştı. Haçlılar arasında bulunan, Marsilya'li Pierre Barthelemy adlı bir keşiş bir sıra dinsel hayaller görmeye başladı; St Andreas ona İsa'nın çarmıha gerildikten sonra öldürülmesi için kullanılan Kutsal Mızrak'ın Antakya'da Katedralinin zemininde gömülü olduğunu ve bu mızrağı kullanarak Müslümanlara karşı galip geleceğini söylemişti. Antakya Katedrali'nde Berthalamy'nin hayalinde görmüş olduğu yerde zeminde kazı yapıldı ve burada bir mızrak bulunup çıkartıldı. Birçok kişi bunun bir mucize olduğundan şüpheliydi, ama Haçlı ordusu morali birden yükseldi. Arap tarihçisi Ali ibn el-Esir Haçlı ordularında Papa'nın temsilcisi olan Le Puy Başpiskoposu Adhemar'in bir mızrağı Kusyatta saklayıp sonradan bulduğunu söyler. Fakat diğer kaynaklar Le Puy'lu Adhemar'ın bu mucizeden şüphesi olan kişiler arasında bulunduğunu belirtirler.
Böylece gayet üstün moral kazanan, başlarında Kutsal Mızrakla Le Puy Başpiskoposu bulunan Haçlı ordusu 18 Haziran 1098'de Antakya'dan bir büyük huruç hareketi yaparak Gürboğa'nın ordusu üzerine büyük bir hücuma geçti. Tam bu sırada Şam Meliği Dükak ve eğer muharebeyi kazanırsa Gürboğa'nın kendilerine hüküm edeceğinden korkan diğer emirler Kerboğa ordusundan ayrıldılar. Kalan ordu büyük bir mağlubiyete uğradı. Gürboğa kendini zor kurtarıp ordusuz Musul'a dönebildi. Antakya'da iç kalede sarılmış bulunan Şems-i Devle de bundan sonra Haçlılarla müzakerelerden sonra kendisini ve askerlerine serbest geçiş hakkı kazandı ve iç kale de Haçlıların eline geçti. Bu galibiyet bir Hristiyan efsanesine dönüştürülmüş ve Hristiyan evliyalarının Haçlı ordusunun başına geçerek Gürboğa'nın ordusunu kırarak galibiyeti sağladığı söylene gelmiştir.
Bu beklenmedik galibiyetten sonra Haçlı ordusu bir müddet daha Antakya'da kaldı. Ordunun soylu idarecileri arasında büyük bir anlaşmazlığın çözümlenmesi gerekti. Haçlı ordu komutanları Konstantinopolis'te iken Bizans İmparatoru'na sadakat yemin etmişler ve ellerine geçirecekleri eski Bizans arazilerini tekrar Bizans'a terk etmeyi kabul etmişlerdi. Antakya önemli eski bir Bizans şehri idi ve hala büyük bir Rumca konuşan Hristiyan nüfus orada bulunmaktaydı. Kuzey Fransa'dan gelen Frank Haçlılar, Güney Fransa'dan gelen Haçlılar ve Güney İtalya'dan gelen Norman Haçlılar birbirlerine düştüler. Güney İtalyalı Norman Boemondo Bizans İmparatoru'nun kendilerine katılmaması dolayısıyla verdikleri yeminin geçersiz olduğu iddiasındaydı ve Antakya kalesinin ele geçirilmesinde gösterdiği şahsi üstün başarı dolayısıyla Antakya ve civarının şahsi hükümdarlığı olarak kendine verilmesini savunmaktaydı. Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles ise buna tamamen karşıydı.
Bu sırada Temmuz, Ağustos aylarında Haçlı ordusu ve şehir nüfusu arasında bir veba salgını (bazılarına göre tifüs salgını) çıktı ve birçok kişi, bunlar arasında 1 Ağustos'ta Papalık temsilcisi Le Puy Başpiskoposu Adhemar, öldü.
Kuşatma sırasında kesilip yendiği için, Haçlı şövalyelerin hiç atları kalmamıştı ve devamlı olarak Haçlılara ve şehir halkına iaşe bulmak gerekmekteydi. Ama önceleri bölgedeki Müslümanlar bunları tedarik etmekten kaçınmaktaydılar. Bunun için Haçlılar Antakya yakınlarındaki köy, kasaba ve şehirlere hücumlar düzenleyip zorla at ve iaşe toplamaya başladılar ve bu zorbalığa karşı duran şehirleri kuşatıp talan ettiler. Bunlar arasında en ünlüsü "Ma'arrat al-Numan" adlı kaleye Aralık'ta yaptıkları hücumdur. Müslüman ve çok inanılır Hristiyan tarihçiler bir Haçlı ordusu tarafından kuşatılmış bu şehir kalesinin ele geçirilmesinden sonra Haçlıların Müslümanları öldürüp kazanlarda ölülerin etlerini kaynatıp yediklerini bildirirler.Abd'l-Ala şehri ise 13 Ocak 1099'da yapılan hücumdan sonra tamamıyla yakılıp yıkıldı; kalesinin taşları bile teker teker sökülüp şehir ortadan kaldırıldı. Birçok Arap şehri ise elçiler ve hediyeler göndererek Haçlıların her isteklerini yerine getireceklerini belirttiler.
Fakat özellikle soylu olmayan Haçlılar kendilerini Kudüs'e asker hacı olarak gitme hedefleri olduğu için bu gecikmeden gittikçe tedirgin olmaktaydılar. En sonunda 1099'da Haçlı ordusu tekrar Kudüs üzerine yürümek için Antakya'dan ayrıldı. Ama şehir Bizans'a geri verilmedi ve burada Antakya Prensliği devletini kurup başına Beomondo'yu geçirdiler.
Antakya'dan Kudüs'e geçiş
Haçlı ordusunun Antakya'dan Kudüs'e geçişinin ve yaptığı çarpışmaların kronolojik bir özeti şöyle verilebilir:
- 13 Ocak: Toulouse'lu Raymond'un Haçlı ordusu başında Antakya'dan güneye doğru yürüyüşe başlaması.
- 16 Ocak: Haçlı ordusu Saycar şehrine hücum etmeden şehrin kenarından geçmesi.
- 28 Ocak: Toulouse'lu Raymond'un Hisn-el-Akrad kalesini eline geçirmesi.
- 14 Şubat-13 Mayıs: Toulouse'lu Raymond'un Haçlı ordusunun Akka kalesini başarısız şekilde kuşatması.
- 17 Şubat: Haçlı ordusunun Tartus şehrini eline geçirip talan etmesi.
- 2 Mart: Godefroi de Bouillon'un Jabala kalesine başarısız hücumu.
- 16 Mayıs: Haçlı ordusu hücum etmeden Trablusşam şehri etrafından geçmesi.
- 26-29 Mayıs: Haçlı ordusunun Kasariya önünde yürüyüşüne 3 gün mola verip dinlenmesi.
- 1 Haziran: Haçlı ordusunun Arsuf şehrini eline geçirmesi. Haçlı ordusunun doğuya dönerek Ramalah ve Kudüs yönüne yönelmesi.
- 1 Haziran: Kudüs'e liman olan (Yafa) şehrinin Fatimi askerî güçleri tarafından yıkılıp terk edilmesi.
- 2 Haziran: Haçlı ordusunun Ramallah şehrini ele geçirmesi ve bu şehir önünde Kudüs'e varmak için yeniden teşkilatlanması.
- 6-7 Haziran: Tancred ve Bourg'lu Baudouin komutasında bir Haçlı ordusunun Beytüllahim şehrini ele geçirmesi.
- 7 Temmuz: Haçlı ordusunun Kudüs kalesi önüne gelmesi ve Kudüs Kuşatmasının başlaması.
Fatimilerin tutumu
Kahire'de iktidar gücünü elinde bulunduran Fatimiler başveziri bir Şii olarak ve Ermeni asıllı bir dönme olarak Sünniler ve Selçuklu Türklerden hiç hoşlanmamakta idi. Selçukluların eski Fatimi arazileri olan Suriye, Filistin ve Kudüs'ün ellerine geçirip buraları idareleri altına almaları Fatimilerin hoşuna gitmemekteydi. Zamanının Arap tarihçileri, örneğin Ali ibn el-Esir, Birinci Haçlı seferinin başarısını ve sonunda Doğu Akdeniz'in Müslümanlar elinden çıkmasını Müslümanlar arasındaki ayrımın baş nedeni olmasına bağlarlar.
Daha Nisan 1097'de Fatimi Başveziri El-Afdal, Kahire'ye gelen Bizans elçileri tarafından, Kudüs'ü ele geçirmek hedefli büyük zırhlı süvarilerle Hristiyan ordularının Konstantinopolis'e vardığından haberdar edilmişti. Bundan sonra Haçlı'ların Anadolu'da ilerlemeleri hakkında haberler de Mısır'a Bizanslılar yoluyla gelmekteydi. Haçlılar Antakya'yı kuşatmaları sırasında El-Afdal Haçlılara büyük hediyelerle bir Fatimi elçisi gönderip onlara zafer dilemişti. Suriye'nin iki taraf arasında bölünmesini Beyrut'un hemen kuzeyindeki bulunan "Nehr-ül-Kelp (Köpek Nehri)"'ni Fatimi Devleti'nin yeni kuzey sınırı olarak tayin edilmesini önermişti. Buna Antakya Kuşatması ile meşgul olan Haçlılar pozitif bir yanıt vermemişlerdi. Ama El-Afdal bu sınırın kabul edileceğini beklemekteydi.
Kahire Haziran 1098'de Antakya'nın düşüşü ve üç hafta sonra Kerboğa'nın yenilgi haberini aldı. El-Afdal'ın bu haberlere karşı reaksiyonu zamanın Arap tarihçisi El-Kalasini tarafından bir sürpriz olarak anlatılmıştır. Temmuz 1098'de El Efdal komutasında bir büyük Fatimi ordusu ile Filistin üzerine bir sefere çıktı. Bu Fatimi ordusu Mısır'dan hareketle Kudüs'e geldi ve Kudüs'e ele geçirmek hedefiyle bu kaleyi kuşattı. Kudüs'te hükûmet süren Selçuk Emirleri Artukoğlu Sökmen Bey ve İlgazi Bey Antakya'ya yardım için gitmişler; yenilen Kerboğa'nın harekâtına katılmışlar ve yenilgiden sonra Kudüs'e yeni geri dönmüşlerdi. Kırk gün kadar süren bir direnmeden sonra Kudüs kalesi Fatimiler eline geçti. El-Afdal şehrin idarecisi olan Artukoğullarına iyi davranıp onları ve maiyetlerini kuzey Suriye'ye gitmek üzere serbest bıraktı. Sonra bu ordu ile Fatimiler Filistin ve Lübnan Akdeniz kıyı boylarındaki şehir ve kalelerin idarelerini ele aldılar. Bu yeni durumdan özellikle Bizans İmparatorluğu ve Mısır'la ticaret eden Avrupalı tüccarın yakından haberleri oldu. Fatimi Baş Veziri, Haçlı ordularından haberdardı ama daha önce yakın ilişkileri olan Bizanslılar gibi bu yeni Hristiyan ordularının da diplomatik ve dış siyaset kurallarına uyacağını sanmaktaydı. Bu yanlış teşhis dolayısıyla Fatimi Baş Veziri Kudüs'te nispeten küçük bir ordu ile İftikar el-Devla'yı e komutanı olarak bırakıp Mısır'a geri çekildi.
El-Afdal Haçlı ordusunun Ocak 1099'da yeniden güney yürüyüşü haberini alınca Fatimiler durumunun iyi olmadığını anladı. Haçlılara karşı yeni bir ordu toplayamayacaktı. Bizans İmparatoru'na Haçlıları durdurmak için elinden geleni yapması için bir mektup gönderdi, ama Aleksius'un Haçlılara Arka kalesini kuşatırken Kudüs'e gitmelerini geciktirme önerisine Haçlı liderleri kulak asmadılar. El-Afdal'ın Haçlılara gönderdiği elçinin Nehr-el-Kalb kuzeyinde durmalarını ve güneydeki Fatimi arazilerine girmemeleri talebi de "Harp teşkilinde mızraklarımız dik, Kudüs'e hepimiz gideceğiz" yanıtıyla çok sert olarak cevaplandırıldı. 19 Mayıs 1099'da Haçlı orduları Nehr-el-Kalb'i geçerek Fatimi arazilerine girdiler.
Kudüs komutanı İftikar el-Devla deneyimli bir askerdi. Kale duvarlarının El-Eftal kuşatmasından gördüğü zarar hemen giderildi. Fatimiler eline geçmeden Kudüs kalesi Selçuklu komutanlar tarafından çok iyi bir şekilde stoklanmıştı ve El-Efdal kuşatmasında kullanılan erzak ve edevat yenilendi ve kale uzun bir kuşatmaya hazır hale getirildi. Şehir etrafındaki bölgedeki şu kaynakları ve kuyular zehirlendi. Antakya kuşatmasında deneyime uyularak İftikar el-Devla Hristiyanları şehir dışına çıkarttı.
Kudüs kuşatması
Kudüs'e yönelen Haçlı ordusu Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles tarafından sevk ve idare edildi. Uzun ve yıpratıcı bir seferden ve Müslümanlara karşı gerçekleştirdikleri pek çok yağma ve katliamdan sonra gerçekten de 7 Temmuz 1099'da Kudüs'e vardılar.
Hristiyan Haçlı ordularının ilk hareketlerinin Kudüs'teki Müslümanları şaşırttığı bildirilir. Haçlı orduları ve takipçileri büyük gruplar halinde başları açık dua eder şekilde önlerinde papazları olarak şehrin etrafında ağlayarak ilahiler söyleyerek gezdikleri ve dini veche gelip kendilerini şehrin duvarlarına attıkları yazılmıştır. Fakat çok geçmeden Haçlı askerler duruma hakim olup kuşatma ciddi olarak başladı. Kudüs'ün kuşatılması sırasında Haçlı orduları şehrin surlarına birçok başarısız saldırılarda bulundular ve geri püskürtüldüler.
Şehrin etrafında tahta bulup kuşatma için mancınık ve kuleler yapmak imkânı olmadığı anlaşılmıştı. Ama Filistin'e gelmiş olan Cenevizliler Yafa yakınlarında karaya oturttukları gemilerini parçalayarak tahtalarını Kudüs önlerine getirdiler ve iki tane büyük kuşatma kulesi yaptılar. Bunlar 14 Temmuz gecesi şehrin duvarları önüne getirildi. Gasta adlı birincil kaynağa göre, 15 Temmuz günü bu kulelerden şehrin kuzeydoğu kapısı önünde bulunana Godefroi komuta etmekteydi; askerlerinden iki Flandralı şövalye ilk defa kuleden şehre girmeyi başardı. Bundan sonra Godefroi, kardeşi Boulogne'lu Eustace, Tancerd ve askerleri de şehre girdiler. Raymond komutasındaki ikinci kule bir hendek dolayısıyla ilerleyemedi.
Fakat şehre Haçlıların girdiği haberini öğrenen kapı savunma komutanı İftikar el-Devle fazla direniş yapamayacağını anlamıştı. Raymond bir haberci göndererek İftikar El-Devla teslim olursa kendisi ve ordusunun hiç ziyan görmeden serbest Kudüs'ten ayrılmasına izin verileceğini bildirdi. İftikar el-Devle pek fazla düşünmeden Raymond'un tekliflerini kabul edip teslim olup şehir kapılarını Haçlılara açtı. Raymond bu sözünü tuttu ve İftikar El-Devle ve ordusu akşam Kudüs'ten ayrılarak Eskalon kalesine gittiler. Kudüs Haçlılar eline geçti.
Kudüs'ün işgali ve şehirdeki Müslüman ve Yahudilerin katliamı
15 Temmuz 1099 günü öğleden sonra, akşam üstü ve ertesi sabah Haçlı ordusu mensupları Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları ve Yahudileri öldürmeye başlayıp dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirdiler. Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde şehirdeki 70 binden fazla olmak üzere tüm Müslümanları ve Yahudileri kılıçtan geçirdiler.
Birçok Müslüman Kudüslü Mescid-i Aksa camisine, Harem-i Şerif, Süleyman Tapınağı Tepesi'ne, Yahudiler ise Batı Duvarı (Ağlama Duvarı) kenarında bulunan kendi havralarına sığınmışlardı. Harem-i Şerif, Süleyman Tapınağı Tepesi üstünde kendi tapınaklarına sığınanların hepsi (Müslüman ve Yahudiler) öldürüldü. Bu tarihi gerçek hem Batı Avrupalı Haçlılardan tarih yazanlar tarafından hem de zamanın tarihini yazan Arap kaynaklarında belgelenmektedir.
O zamanda yaşamış, ismi bilinmeyen bir Latince tarih yazarının "Gesta Francorum" adlı eserinde bu durum şöyle betimlenmektedir:
..Bizim askerlerimiz Süleyman Tapınağına kadar onları katlederek, öldürerek takip ettiler; burada katliamla o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti.
Yine durumu diğer bir birincil kaynak Foucher de Chartres'ın tarihinde
Bu tapınakta 10.000 kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebilir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar.
Diğer Haçlı yazarlardan biri olan, Aguiles'li Raymund ("Historia Francorum qui ceperunt Iherusalem" eserinde) bu vahşeti "övünerek" şöyle anlatır:
Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları - ki bunlar en merhametlileriydi - düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup yere düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Öyle ki yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, buna inanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, Süleyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarımızın ayak bileklerinin boyunu aşıyordu.
İbnü'l Kalanisi (1073-1160) Şam tarihini işleyen Zeyl Tarih Dimaşk adlı zamanının tarihinde"
Ahaliden çoğu öldürüldü. Sinagoglarına sığınan Yahudileri Franklar kafalarının üstünden yaktılar
demekte ve bu yangından sonra hiçbir yaşayan Yahudi kalmadığını yazmaktadır. Bazı yazarlar, Haçlı askerlerin havra içerisinde "İsam, Sana Tapıyoruz" ilahisini yanmakta olan Yahudilerin ilintilerini bastırmak için bağıra bağıra okuyup havra etrafında eğlendiklerini yazarlar.
Arap tarihçi Ali İbnü'l Esir (1160-1233) Al-Kamil fi'l Tarih (Mukkemmel Tarih)" adlı büyük abide eserinde
Kutsal şehrin nüfusu kılıçtan geçirildi ve Frenkler bir hafta süren bir Müslüman katilamına giriştiler. Mescid-i Aksa Camiinde yetmiş binden fazla kişiyi öldürdüler.
demektedir.
Bazı yazarlar birkaç Müslümanın bu katliamdan kurtulduklarını söyleyerek bu katliamın önemini azaltmaya yeltenirler. Örneğin, Haçlı komutanı Tancred Tapınak Dağı etrafının kendine verildiği için oraya sığınmış Müslümanlardan bazılarını öldürmekten kurtarmak istediğini; fakat diğer Haçlıların onu dinlemeyip katliama devam ettiklerini bildirirler. Yine ismi bilinmeyen "Gesta Francorum" tarih yazarı
Şehir inançsızlardan ele geçirilince, bizim askerlerimiz şehirde bulunan çok sayıda inançsızı, hem erkek hem kadın, ellerine geçirdiler, bunları ya öldürdüler ya da kul olarak aldılar.
diye yazması, şehirlilerinin bazılarının Haçlılar tarafından kul olarak alınmasını Haçlıların ne kadar insaflı davrandıklarına yormaktadırlar. Yine aynı yazarın
[Liderlerimiz] bütün şehir ölü Arap cesetleri ile dolu olup bunların şehri fena kokuttukları için bütün ölü [Arap] cesetlerinin şehirden dışarı atılmasını emrettiler ve böylece hayatta kalan Araplar bütün cesetleri şehrin çıkış kapılarına sürüklediler ve oralarda sanki yüksek evler gibi yığınlar yaptılar. İnançsız kişilerin bu kadar büyük katliamını hiç kimse görmüş duymuş değildi. Yakılan ölü cesetleri sanki piramitler gibi yığılmıştı. Kaç kişinin öldürülmüş olduğunu Allahtan başka kimse bilemez.
diye yazmasından, piramidler gibi ölü yığınları hiç önemsizmiş gibi, ölüleri sürükleyenlerin Arap olmasından (ki bunların Müslüman olup olmadığı işaret edilmemekte) her Müslümanın öldürülmediğine dair bir sonuç çıkarmaktadırlar.
Diğer taraftan bazı yazarlar Ortodoks Hristiyanların da öldürüldüğünü yazmaktadırlar. Buna karşılık Ortodoks Hristiyanların Kudüs fethinden sonra şehirde bulunduğuna dair belgeler bulunmaktadır. Haçlılar şehri ellerine geçirince baş hedefleri olan Kutsal Mezar Kilisesi (Kıyamet Kilisesi) içinde yüzyıllardır Kudüs'ün kimin elinde olduğundan hiç etkilenmeden, dinsel görev sağlayan doğulu Hristiyan (Rum, Gürcü, Ermeni, Kopt, Suriyeli vb.) papaz ve keşişleri oradan attılar. Bu aşırı fanatik Katolik Haçlı tutumuna direnmek isteyen Doğulu papazlar bu kilisede bulunan "Gerçek İstavroz"'un sakladığı yeri önce ifşa etmediler. Ama bu bütün Hristiyanlar için kutsal olan eşyayı korumakla görevli papazlar Haçlılar tarafından işkenceye tabi tutuldu. Bu işkenceden sonra bu kutsal kalıntı da zorla Haçlı Hristiyanlar eline geçti.
Sonuç olarak tarafsızlık prensibine güya uyularak, Hristiyan katliamından kurtulan Müslümanlar bulunduğunu göstererek Haçlı katiliamın aksini iddia edilmesine her ne kadar çalışırlarsa çalışılsın, Birinci Haçlı Seferinde Kudüs'ün Haçlılar tarafından fethinin sonucunun şehir Müslüman ve Yahudi halkının büyük bir vahşetle öldürüldüğü gerçeğini saklamak olanağı bulunmamaktadır. Kaç kişinin nasıl öldürüldüğü hakkında (ve daha basitçe sadece kaç kişinin öldürüldüğünü tahmin etmek için) çok fazla belgesel birincil kaynak bulunmadığı doğrudur; ama zaten 11. yüzyılın hiçbir olayı için de tümüyle inandırıcı belgesel birincil kaynak bulunmadığı da gerçektir.
Haçlılar tarafından kurulan devletler
Haçlılar Kudüs'ü zaptettikten sonra, Haçlı ordusunun soylu komutanları Kutsal Kabir Kilisesi'nde 22 Temmuz'da bir toplantı yapıp ellerine geçirdikleri kutsal Kudüs şehrinin nasıl idare edileceği hakkında tartışmalar yaptılar. Yeni bir Kudüs Krallığı kurulmasına karar verdiler. Bu krallık Hristiyanların kutsal saydıkları topraklarda dinsel olmayan devlet işleri ile uğraşmaya yetkili olacaktı. Kudüs Krallığı Kudüs şehri yanında Suriye'in güneyi ve Filistin'i de ihtiva edecekti.
Bu devletin başına Toulouse Kontu Raymond'in geçirilmesi bu toplantıya katılanların çoğunluğu tarafından beklenmekteydi. Raymond, ya kendi tutumunu mütevazı bir dindar göstermek için yahut ta katılan soyluların ne de olsa kendini seçeceklerini beklediği için önce bu hükümdarlığı kabul etmekte çekingen davrandı. Fakat ona rakip olan Godefroi de Bouillon böyle bir çekingenlik göstermedi ve Antakya Kuşatması ve fethine olan katkısı dolayısıyla Haçlı soylu komutanları arasında kazandığı popülerliği kullanarak kendinin kutsal Kudüs Kralı olarak seçilmesini sağladı. Godefroi'un bu başarısı Raymond tarafından hiç iyi karşılanmadı ve hatta Raymond bu gelişmeye çok kızarak kendi komutası altında olan birliklerle Kudüs şehrinden çekilip kırsal bir ordugâha yerleşti.
Kudüs Kralı olarak seçilen yine bir mütevazılık örneği göstermek için "Kudüs Kralı" unvanını almayı reddettiğini ama unvanının Advocatus Sancti Sepulchri (Kutsal Kabir'in Koruyucusu) olmasını kabul ettiği bildirilir. Bu unvanın gerçek olarak kullanılıp kullanılmadığı ve manasının ne olduğu açık değildir ve değişik yorumlar bulunmaktadır. Bu seçimden sonra Godefroi'in şahsen bu unvanı da kullanmadığı ve sadece "princeps" veya daha basit olarak eski unvanı olan Aşağı Loren "Dux"'u unvanını kullandığı bilinmektedir. 12. yy. çok otoriter Haçlı tarihçilerinden Surlu Vilyam Godefroi'in, İsa'nın tacının dikenden olması nedeniyle, Kudus Krallık "altın tacı"'nı giymemekte ısrar ettiğini yazmaktadır. Olaylarla hemen güncel olarak yazmış tek kronikçi olan "Keşiş Robert"'nin eserinde ise Godefroi'in "kral" unvanını aldığı bildirmektedir.
Bu krallığın bu Haçlı Seferi'ne iştirak eden Papalık Temsilcisi olan "" tarafından teokratik bir devlet olarak Papa idaresinde olması istenmekteydi. Fakat bu tez kabul edilmedi ve yeni krallık Batılı Avrupa Franklarının yönetim ve kullanım şekillerine uygun olarak kurulup ve geliştirildi. Ancak bu krallığı bazı idare organları ve idare tarzları bu krallığa özel orijinal şekilde geliştirilmiştir.
Birinci Haçlı Seferi'nde ayrıca Kudüs fethinden önce Urfa Kontluğu (1097-1144) ve Antakya Prensliği (1098-1268) Devletlerin'de Kudüs Krallığı'ndan bağımsız olarak ama bu krallıkla çok yakın olarak bağlantılı bir şekilde kurulmuşlardır. Kudüs'ün işgalinden sonra, 1109'da Haçlıların Trablusşam'ı işgal etmelerinden sonra, bu şehir ve civarında yine bağımsız statülü olarak Trablus Kontluğu (1109-1289) devleti kurulmuştur.
Fatımiler Devleti'ne karşı Aşkelon Muharebesi
Kudüs'ün Haçlılara teslim edilmesinden sonra Kudüs'ün Fatımiler valisi "İftikar ül Devle" Aşkelon'a çekilmişti. Filistin'in bu güneydoğu kesimdeki sahil şehrinde Fatımiler Devleti'nin gerçek idarecisi olan Vezir Afdal Şahenşah komutasında bir ordu toplamaya başladı. Fatımiler Haçlılarla anlaşıp Suriye'yi onlara vermeyi kabul etmişlerdi; ama Filistin ve Kudüs'ü Haçlılara teslim etmemeye kararlıydılar.
Aşkelon'da kurulan Fatımiler ordusu sadece Fatımilerin Mısırlı ve Mısır'ın güneyinden askerlerle kurulmamıştı. Çeşitli Müslüman ülkeler askerleri de ihtiva etmekteydi. Bu ordunun tam mevcudunun büyük olasılıkla 20.000 olduğu, ama bazı kaynaklara nazaran 50.000 asker olduğu, bildirilmektedir.
5 Ağustos'ta Fatımiler vezirinin gönderdiği bir elçi Kudüs'e gelerek Haçlıların bu şehri ve Filistin'i terk etmelerini istedi; ama bu istek Haçlılar tarafından kayda alınmadı. Yeni Kudüs Kralı Godferey de Bouillion bir Haçlı ordusu ile Kudüs'e bir günlük yolda bulunan Aşkelon'daki Fatımiler ordusu üzerine yürüyerek onlar karşı çıkmaya karar verdi. Bu orduya Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles ve Robert Curthose katılmadı. Ama yeni Kudüs Katolik Kardinali seçilen ve Haçlıların yeni ellerine geçen "Gerçek İstavroz"u muharebeye taşımayı görev edinen "Arnouf"; Antakya'da bulunan "Kutsal Mızrak" taşıyıcı görevini yüklenen "Raymond Aguilersli", Halkın Haçlı Seferi fiyaskosundan sonra yeniden Kudüs'te ortaya çıkan keşiş Pierre l'Ermite gibi Katolik dinsel liderler ve Kudüs Ortodoks dinsel liderleri başta katıldılar. 10 Ağustos'ta dinsel ayin ve törenlerden sonra Kudüs'ten ayrılan bu Haçlı ordusu, "Raymond Aguilers'li"'den kalan bir belgeye göre, 9.000 piyade ve 1.050 ağır süvari şövalyeden oluşmaktaydı.
Hem Arap hem de Haçlı kaynaklarına göre Fatımiler veziri Haçlıların böyle bir orduyla hemen hücuma geçeceğini hiç beklememekteydi. Fatımiler ordusu ve veziri muharebeye hazır değildi. 11 Ağustos'ta Askalon önüne gelen Haçlılar ordusu hemen şehir kalesi önündeki "Macdal" vadisinde ordugâhda hazırlıksız bulunan Fatımiler ordusu üzerine hücuma geçti. Fatımiler hazırlıksız oldukları için fazla direniş gösteremediler. Fatımiler ordusu sayısının çok yüksek olmasına rağmen bazı birlikler savaşa katılamadı. Özellikle Fatımiler ağır süvarileri savaşa katılamadılar ve buna karşılık Haçlılar şövalyeler ağır süvarileri Fatımiler piyade güçlerine karşı gayet yıkıcı hücumlar yaptılar. Nispeten kısa süren bir çarpışmadan sonra Fatımiler veziri moralini yitirdi ve ordusunu yüksek duvarları ile korunaklı olan Aşkelon kalesi içine çekti. Haçlı ordusu Fatımilerin ağırlıklarını ve Vezirin hazinesini ellerine geçirip talan etti. Haçlı kaynakları Fatimiler ordusundan 10.000-12.000 kişi zayiat verdiğini bildirilmektedir; ama Haçlılar kayıpları hakkında hiçbir belge yoktur.
Ertesi gün Fatımiler Vezir'inin Mısırlı olan ordusunun kısmı ile denizden Mısır'a döndüğü haberi ortaya çıktı. Böylece Fatımiler Kudüs ve Filistin'i Haçlıların yeni Kudüs Krallığı'na teslim etmiş oldular. Ama Aşkelon kalesi 1153'e kadar Fatımiler elinde kaldı.
1101 Haçlı seferleri
Bu Birinci Haçlı Seferi'nin üçüncü safhasında ise Filistin'de yerleşen Frank Haçlılarına destek sağlamak için 1101'de Avrupa'dan ek Haçlı seferleri yapıldı. Bu sefer İstanbul'dan birbiri arkasından yürüyüşe geçen üç değişik sefer ordusu halindeydi.
Baronlar Haçlı Seferi'nde nispeten uzaktan takip stratejisi uygulayan I. Kılıç Arslan bu seferler için stratejisini değiştirdi. Haçlı ordusunun yolu üzerinde ve yakınlarında bulunan bütün yerleşkeleri ve yetiştirilen hububat ve yiyecekleri yakıp yıkmaya; Haçlı ordusuna iaşe ve hayvan yemi sağlanmasını önlemeye çalıştı. Önemli su, kuyu ve kaynaklarını battal etmeye veya zehirlemeye karar vererek Haçlıların susuzluktan zayıf düşmelerini sağladı. Bu yeni strateji daha başarılı sonuçlar verdi ve 1101 Haçlı seferlerine iştirak eden üç Haçlı değişik ordusu da, Anadolu içinde (Merzifon'da ve Ereğli'de) imha edildi.
Mayıs 1101'de İtalya'dan Lombardlardan oluşan İstanbul'a Milano Piskoposu Anselm idaresinde gelen ve Kudüs'ten İstanbul (Konstantinopolis)'e dönmüş olan sefere deneyimli Raymond komutası altına geçen 20.000 kişilik Haçlı ordusu beklenmedik bir şekilde Ankara'ya yöneldi; o şehri eline geçirip oradan Niksar'a doğru harekete geçti. Ağustos'ta Merzifon'da Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan ve Danişmendoğlu ordusu ile yapılan bir muharebe sonucunda bu Haçlı ordusunun 4/5'ü imha edildi ve kadınlar ve çocuklar esir olarak Türklerin eline geçti.
Haziran sonunda Nevers Kontu Giyom'un komutasında bulunan bir Fransız Haçlı sefer ordusu Ankara, Konya üzerinden Ereğli'ye ilerlemeye başladı. Bu Haçlı ordusu çok geçmeden bu yolu takip etmenin bir hata olduğunu anladı; çünkü önceki Baronlar Haçlı seferi yol etrafına sanki kıran getirmişti. Bu ordu iaşe ve hayvan yemi bulamamaktan bitik bir hale düştü. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan ve Danişmend Gazi süvari ordularıyla Merzifon'dan Ağustos sonunda gelip Ereğli'de hemen hücuma geçerek bu orduyu da hemen imha etmek imkânını buldular. Bu ordunun komutanı Nevers'li Giyom bir Türk asıllı bir Bizans askerinden (Türkopol) kılavuz bularak Antakya'ya erişmeyi başardı.
Bu orduyu bir hafta zaman gecikmesiyle Akitanya'li Giyom idaresinde Fransızlar ve Bavyera Dükü Wolf komutasında Almanlardan oluşan üçüncü bir Haçlı sefer ordusu takip etmekte idi. Bu Haçlı sefer ordusu askerleri ve asker olmayan kamp takipçileri de açlık ve özellikle susuzluktan tam harabe olarak yine Ereğli (Heraclea)'ya erişebildiler. Orada bulunduğunu gördükleri bir çaya kendilerini atıp susuzluklarını giderdiler. Ne yazık ki bu su Selçuklular tarafından zehirlenmişti ve I. Kılıç Arslan ordusuyla pusuda beklemekteydi. Böylece bu üçüncü Haçlı sefer ordusu da, askerlerinin çoğu ölüp, yaşayanlar da esir alınıp, elimine edildi. Bu ordu komutanları Akitenya'li Giyom ile Bavyera Dükü Wolf şahsen Antakya'ya kaçabilmeyi başardılar. Bu 1101 ek Haçlı seferi öyle korkunç ve büyük bir fiyasko sonuçlu olmuştur ki, bu sonuç bu seferin Avrupa dünyası tarafından tümüyle hemen hemen unutulmasına yol açmıştır.
Dipnotları
- ^ Nicolle, David (2003). The First Crusade, 1096–99: Conquest of the Holy Land. Oxford: Osprey Publishing. s. 96. ISBN . (İngilizce)
- ^ a b c d e f g Ashbridge, Thomas (2004) The First Crusade: A New History . Oxford.
- ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s Runciman, Steven (çev. Fikret Işıltan) (1998), Haçlı Seferleri Tarihi: I. Cilt Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığının Kuruluşu, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları
- ^ Konsilde bulanan yazarlar "Baldric Dol'lu", "Nogentli Guibert", "Robert Kesli" ve "Foucher de Chartres" idi; ve orada bulunmayanlara arasında Surlu Vilyam ve "William Malmesbury'li" gibi ünlü kronik-tarih yazarları bulunmaktadır.
- ^ pp. 46–49.
- ^ say. 65–66.
- ^ Bu konu için çok ayrıntılı olan kaynak: Laiu, Angaliki E. (1998) "Byzantine Trade with Christians and Muslims and Crusades (Hristiyan ve Müslümanlarla Bizanslıların Ticareti ve Haçlı Seferleri)" ed. Laiu, Angeliki ve R.P.Motahedeh (2001) The Crusades from the Prespective of Byzantine and the Muslim World, Dumbarton Oaks Research Library and Collection (İngilizce)
- ^ a b c d e f Norwich, John J. (1991), Byzantium:the Decline and Fall, Londra:Penguin (İngilizce) say.29-44
- ^ a b c Demirkent, Işın (2014). Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. ISBN .
- ^ The First Crusade: A New History (Birinci Haçlı Seferi: Yeni bir Tarih), Asbridge, Thomas (2004), Oxford:Oxford University Press, (İngilizce), s.103-105.
- ^ Nicolle, David (1999) The First Crusade 1096-99: Conquest of the Holy Land (Birinci Haçlı Seferi ve Kutsal Ülkelerin Fethi), Osprey (İngilizce) s.21,32.
- ^ s.110-113.
- ^ say. 117-120.
- ^ say.124-126.
- ^ say.126-130.
- ^ Tyerman, Christopher (2006), God's War: A New History of the Crusades (Allah'ın Savaşı: Haçlı Seferleri için yeni bir tarih) . Cambridge: Belknap Press of Harvard University Press. . (İngilizce) say.122
- ^ say. 132-34.
- ^ say. 135-37.
- ^ 1098'de Haçlı ordusunun Anadolu'dan çabuk geçmeleri için onlarla çatışmaya girişmeme stratejine karşılık, 1101'de gelen Haçlı ordularına karşı Kılıç Arslan daha mütecaviz gerilla taktikleri, iaşe ve su kaynaklarını kullanılmaz hale getirerek çekilmek ve Haçlı orduları zayıflayınca pusudan hücuma geçmek stratejisi uygulamaya koyuldu.
- ^ 1990'lı yıllarda Tim Severin adlı bir İngiliz gezgini bu güzergahı at üzerinde takip etmiş ve güzergahın tayinine ve seyahatlerine dair düşünce ve anıları şu kaynakta toplamıştır: Severin, Tim (2001), Crusader: By Horse to Jarusalem, Phoeniz Press, (İngilizce) Bu kaynak Birinci Haçlı Seferi ordusunun Anadolu'da güzergahı üzerinde yapılan tarihsel araştırmaların kritik bir özetini de vermektedir.
- ^ Anadolu coğrafyasını bilmeyen bazı tarihçiler bu yolun daha rahat seyahate uygun olduğunu iddia etmişlerdir; hâlbuki Torosların Kayseri-Kahramanmaraş üzerinden geçilmesi daha zor ve engebeli araziden geçilmesini gerektirmektedir.
- ^ say. 138-39.
- ^ a b c d e f g h i j k Maalouf, Amin (çev. Mehmet Ali Kılıçbay) (1998),Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, İstanbul:Telos Yayıncılık
- ^ Bu Türk asıllı olan Musul Atabeyi'nin ismi "Kerboğa" veya "Kurboğa" olarak kaynaklara geçmiştir. Bir Türk asıllı asker ve idareci olan Gürboğa'nin ismin Türkçede bu anlamsız isimlerden birini kullanmayacağı tabiidir.
- ^ Bazı kaynaklarda bu ihanet edenin adının "Rüzbe" ve görevinin şehir muhafızlığı olduğu bildirilir.
- ^ Lock Companion to the Crusades say. 23
- ^ Michaud, Joseph Francois (1817-1822), L'Historie de Croisade, Cilt.1 ve Bibliografya say. 48,76,183, 248
- ^ Tyerman, say. 159–160.
- ^ Surlu Vilyam, Kitap 9, Bölüm 9[](İngilizce)}.
- ^ Riley-Smith (1979), "The Title of Godfrey of Bouillon", Bulletin of the Institute of Historical Research Cilt 52, say. 83–86. (İngilizce)
- ^ Baldwin, say. 340.
Ayrıca bakınız
Dış kaynaklar
Birincil kaynaklar
- Aachen'li Albert, Historia Hierosolymitana
- Komnini, Anna, Alexiad
- Anna Komnini (çev. Bilge Umar) (1996) Alexiad (Malazgirt'in sonrası), İstanbul:İnkılap Yayınevi )
- Nogentli Guibert, Dei gesta per Francos
- Foucher de Chartres, Historia Hierosolymitana
- Peter Tudebode, Historia de Hierosolymitano itinere
- Raymond d'Aguilers, Historia Francorum qui ceperunt Iherusalem
- İbnü'l Kalanisi, Zeyl Tarih Dimaşk
- İbnü'l Kalanisi (Tr. çev. Onur Özatağ), (2015) Şam Tarihine Zeyl I. ve II. Haçlı Seferleri Dönemi,İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları
- İbnü'l Kalanisi, (Ing. cev. H.A.R. Gibb)(1906) Zeyl Tarih Dımaşk (History Of Damascus), Leiden: H.F.Amedroz. Leiden,Çev., (İngiltere basimi. Londra, 1932). (İngilizce)
- Ali İbn al-Esir, El-kamil fi't-Tarih,
- Ībnü'l Esir (çev. Abdulkerim Özaydın) (1987) El-Kamil Fi’t-Tarih Tercümesi İstanbul:, Bahar Yayinevi
- Ībnü'l Esir (çev. Ahmet Ağırakça et al) (2008), İslam Tarihi (10 cilt), İstanbul:Hikmet Neşriyat, )
İkincil kaynaklar
- Demirkent, Işın, (1997) Haçlı Seferleri, İstanbul:Dünya Yayıncılık,
- Maalouf, Amin (Tr. çev. Mehmet Ali Kılıçbay) (1998),Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, İstanbul:Telos Yayıncılık
- Runciman, Steven (Tr. çev.: Fikret Işıltan) (1998), Haçlı Seferleri Tarihi: I. Cilt Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığının Kuruluşu, Ankara:Türk Tarih Kurumu Yayınları
- Nicolle, David (Tr. çev.: L. Ece Sakar) (2011) Birinci Haçlı Seferi (1096 – 1098), İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Ashbridge, Thomas (2004). The First Crusade: A New History (İngilizce). Oxford. ISBN .
- Flori, Jean Flori (1997). La Première Croisade. L'occident chrétien contre l'Islam (Fransızca) (Edition Complexe bas.). Brksel. ISBN .
- Hillenbrand, Carole (2000). The Crusades: Islamic Perspectives (İngilizce). Routledge. ISBN .
- Jospert, Nikolas (2006). The Crusades (İngilizce). Londra: Routledge. ISBN .
- Setton, Kenneth M., (Ed.) (1955–1989). A History of the Crusades (6 vols.) (İngilizce). Madison ve Londra: University of Wisconsin Press.
- Tyerman, Christopher (2006). God's War: A New History of the Crusades. Cambridge: Belknap Press of Harvard University Press. ISBN .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Birinci Hacli seferi 1096 1099 tarihleri arasinda gerceklesen tarihteki ilk hacli seferidir Katilan ordularin miktari ve sonuclari bakimindan en onemli Hacli seferidir Birinci Hacli SeferiHacli SeferleriKudus un kusatilmasi 1099 Tarih1096 1099BolgeAnadolu Suriye FilistinSonucHacli zaferi Kudus Kralligi ve Hacli Kontluklari nin KurulmasiTaraflarHaclilar Kutsal Roma Cermen Imparatorlugu Bizans Imparatorlugu Ermeni Kilikya Kralligi Ceneviz Cumhuriyeti Asagi Lorraine Dukaligi Normandiya Dukaligi Flandra Dukaligi Taranto Dukaligi Apuliya Dukaligi Blois Kontlugu Toulouse Kontlugu Vermandois Kontlugu Boulogne Kontlugu Puy en Velay BaspiskoposluguMuslumanlar Buyuk Selcuklu Devleti Anadolu Selcuklu Devleti Suriye SelcuklulariFatimiler AbbasilerKomutanlar ve liderlerI Aleksios Pierre l Ermite Robert Curthose Papa II UrbanusI Kilicarslan Danismend Gazi Iftikar el Devle El Efdal Sehinsah Gumustekin Gazi Gurboga Yagi Sayan Ridvan Suriye Selcuklu meliki Dukak Suriye Selcuklu Sam meliki GuclerHaclilar 35 000 30 000 piyade 5 000 atli sovalye Bizans 2 000100 000 ile 150 000 arasiKayiplarBilinmiyor30 000 veya daha azEn az 50 000 ve 90 000 arasi Musluman haclilar tarafindan katledildi Birinci Hacli seferi diger Hacli Seferleri gibi dalga dalga cogunlugu dinsel heyecana kapilmis fakat onemli bir kismi ise sahsi icin macera ve avantaj arayan suruler halindeki Avrupali Hristiyanlarin o zaman Hristiyan olan Avrupa uzerinden ve Balkanlardan yuruyerek Musluman arazilere girmeleri Anadolu da Anadolu Selcuklu Devleti ve hukumdari Kilic Arslan elinde bulunan arazilere gecerek savasip Antakya ya varmalari bir buyuk Antioch Antakya kusatmasindan sonra oradan Suriye ve Lubnan uzerinden sonra Filistin e ve Kudus e varmalari ve 1099 yilinda Kudus kusatmasi ele gecirilmesi ve katliami seklinde gerceklesmistir Birinci Hacli Seferi nin jeopolitik nedenleriFilistin de her uc dinin mensuplari baris ve huzur icinde yasarken Avrupa daki Hristiyanlar bir Hacli seferi organize etmeye karar verdiler Papa II Urban 25 Kasim 1095 gunu Clermont Konsili nde Kutsal Topraklari Muslumanlardan kurtarmak cagrisi yapti Clermont KonsiliPapa II Urbanus Clermont Konsili toplantisinda Kaynak Livre des Passages d Outre mer yak 1490 Birinci Hacli Seferi nin baslatilmasinin stratejik ve jeopolitik nedenleri ne olurlarsa olsunlar seferi baslatan ana faktor Bizans imparatoru I Aleksios un Avrupa dan destek yardim istemesi oldu Aleksius Selcuklu Turklerinin Nikea gunumuzde Iznik kadar batiya gelip yerlesmelerinden Konstantinopolis in boylece tehdit altinda kalmasindan dolayisiyla endiseliydi Mart 1095 te ne elciler gondererek Papa II Urbanus tan Selcuklu Turkleri ne karsi yardim talep etti II Urbanus bu talebi pozitif tutumla karsiladi Buna neden belki 40 yil once Ortodoks ve Katolik Kiliselerinin birbirinden tamamen ayrilip Hristiyanlik alemini ikiye bolmelerini engellemek ve Dogu da Ortodoks Kilisesine yardim elini uzatarak Papa ya oncelik taninmasi prensibine uygun olarak Hristiyan alemini birlestirmekti Temmuz 1095 te bir askeri sefere gitmek icin asker toplamak nedeniyle Papa II Urban kendi dogdugu ulke olan Fransa ya dondu Fransa daki gezileri sonunda Kasim ayinda bir Clermont Konsili toplandi Bu konsilin acilis konusmasinda II Urbanus Fransiz Soylulari ve kilise rahiplerinden olusan bir seyirci kalabaligina Dogulu Hristiyanlara Kutsal Ulkelere giden Hristiyan Haci adaylarina inanilmaz zulumler yapildigi iddiasini dillendirdigi ve bu konuda dehsetengiz ayrintilara yer verdigi onemli bir dinsel nutuk vaaz verdi Bu konusmanin bircok degisik ayri versiyonu bulunmaktadir Bunlardan besi orada bulunan din adamlari tarafindan ve digerleri ise bu vaazi dogrudan dogruya duymayan kisiler tarafindan eserlerine konmustur Ama bunlarin hepsi Birinci Hacli Seferi nden sonra Haclilar tarafindan Kudus un ele gecirilmesinden sonra yazilmistir Bu nedenle II Urbanus un eksiksiz ve ekli olan parcalardan arindirilmis olarak bu dinsel vaazda gercekten ne dedigini bilmek imkansizdir Butun versiyonlar ayrintilara gore birbirlerinden degisiktir Fakat genel olarak II Urbanus Avrupa daki cemiyetin siddet hareketleri ile dolu oldugunu ve Tanrinin Barisinin korunmasi gerektigini yardim isteyen Dogu da Bizanslilara destek saglanmasi gerektigini Dogu da Hristiyanlara karsi islenen suclar bulundugunu ve yeni bir cesit savasin silahli olarak yapilan bir haccin gerekli oldugunu ve boyle bir hacci yerine getirirken olenlerin gunahlarindan arinip cennete gideceklerini ve bu hacci yerine getirip donenlerin de cennette yerleri bulundugunu bildirmistir Fakat hicbiri bu haccin son hedefinin Kudus e gitmek oldugunun acikca belirtildigini ifade etmemektedir Fakat II Urbanus un sonraki vaazlarindan son hedefin Kudus e dogru bir askeri sefer oldugu tekrar tekrar aciklanmistir Hacli ordusunun kurulmasiUrbanus un verdigi dinsel konusma cok guzel planlanmisti Hacli seferi kavramini ortaya atmak icin guney Fransa nin iki onemli lideri olan Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles ve Puy Baspiskoposu Adhemar ile konusmustu Adhemar Clermont Konsilinde sahsen bulunmus ve bu konsilde hac takma ya yani Hacli Seferine gitmeye basta talip olmustu Bundan sonra 1095 te ve 1096 nin sonlarina kadar II Urbanus bu mesajini ulkeyi gezerek Fransa ya yaymaya ugrasti ve kendinin Fransa da varamadigi yerlerine kendine vekil olan piskoposlara ve papazlar gondererek bu Urban in fikirlerinin yayilmasini ve herkesce kabul gormesini sagladi Yine Papa vekilleri papazlar bu fikirlerin Fransa Almanya ve Italya da yayilmasina neden oldular Bu konusmaya gelen yanit Bizans imparatoru Aleksius un hatta II Urbanus un beklediginden cok daha pozitif oldu II Urbanus Fransa da yaptigi gezilerde Hacli Seferine bazi kisilerin kadinlarin kesislerin ve hastalarin katilmasini yasaklamak istedigini acikladi ama bu istekleri Hristiyan ahali tarafindan kabul edilmedigi hemen asikar oldu Sonunda bu silahli hac seferine gitmeye gonullu olanlar yuksek tabakadan askerlik bilen sovalyeler degil hicbir savas yapma yetenegi olmayan ve cok az serveti olan veya hic serveti olmayan koyluler oldu Kilise veya sivil burokrasi tarafindan kontrol edilemeyen yeni bir Hristiyan inanc sistemi coskusu Avrupa nin her yanina yayildi Bu coskuyu ortaya cikaran tipik bir ayinde once II Urbanus un ortaya attigi fikirler aciklanmaktaydi sonra Hacli Seferi gonulluleri ortaya cikip Kudus teki Kutsal Kabir Kilisesi Kiyamet Kilisesi ne gidip kutsal haci olmaya yemin etme toreni yapilmakta ve bu gonullulere bezden bir kirmizi istavroz hac verilmekte ve bunu elbiseleri ustune dikmeleri istenmekteydi Neden bu kisisel dinsel coskunun Avrupa yi sardigini ve neden beklenenden cok daha buyuk sayida kisinin gonullu olarak buna istirak ettigini aciklamak istenmektedir Buna verilecek en uygun cevabi Ashbridge soyle ifade etmistir Hacli seferine gitmek idealine acikca katilan binlerce kisinin tam sayisini bulma imkani elimizde olmadigi gibi gunumuzde elimize gecmis olan kaynak ve delilleri kullanarak buna katilanlarin psikolojik yapilarina icgudulerine maksatlarina bilincli veya bilincsiz kararlarina delillere dayanan bir aciklama gostermek imkani da cok sinirlidir Yine de bazi hipotezler ve aciklamalar yapilmistir Orta Caglarda dinsel olmayan sektorlerde bile sahsi dini inanc hayatin her kosesine girmis oldugu caglarda Hacli idealine katilanlarin da bu sosyal calkantiya sahsi dinsel coskuyla istirak etmeleri derin sahsi inanc yuzunden olabildigi dusunulebilir Fakat elimizde bulunan kaynaklar sahsi kayitlardan gelmedigi icin ve okuryazarligi hic olmayan koylulerden degil papazlar ve kesislerin elinden ciktigi icin bu fikri dogrulamak veya yalanlamak icin elimizde inanilir birincil kaynak olmadigi aciktir Bircok dusunur ozellikle Fransa da ortaya cikan kirsal aclik ve devamli savaslar nedeniyle bircok koylunun bu hedefsiz sonucsuz hayattan bikip daha cekici bilinmedik ama cok hikayelere konu olan ulkelere gitme ve orada kendini gosterme nedeni ile ortaya ciktigi iddia edilmistir Ama bunu eldeki belgelerle delillendirmek guctur Diger taraftan yuksek sinifin bir cesit kazanc parasal veya politik iktidar hirsi ile hareket ettigini soylemek mumkundur Ozellikle Norman Otranto Kontu Boemondo nun hikayesi belki buna bir delil olarak alinabilir 20 yuzyil Ingiliz tarihcisi Steven Runciman a gore Birinci Hacli Seferine katilan soylularin ve sovalyelerin genellikle ailelerinin en kucuk cocuklaridir ve ailelerinden pek fazla miras beklememekte olduklari cok olasidir Bunlarin sanslarini Doguda denemeye calismalari olasi oldugu kabul edilebilir Fakat Birinci Hacli Seferine katilan soylularin cogunun Kutsal Ulkede kalmayip kendi ulkelerine donmeleri gercegi bu hipotezi biraz zayiflatmaktadir Diger taraftan Birinci Hacli Seferine istirak eden soylu ailelerin Hacli Seferine katilmalarinin aileye cok buyuk bir maliyet yarattigi ve Dogudan gelen ganimet ve talanin bu masraflari hic karsilamadigi da bilinmektedir Ornegin Hacli Seferine katilmak icin Robert Curthose duku oldugu Normandiya yi kardesine satmistir Godfrey de Bouillon ailesinin buyuk arazilerini kiliseye ipotek karsiligi olarak vermistir Toplanan Haclilarin Hristiyan ulkelerinden gecisiBizans in Hristiyanlardan istedigi yardim buyuk suruler gibi insan halinde degildi Bu Bizanslilarin ozellikle Bizans Imparatoru I Aleksios un hic beklemedigi ve hic istemedigi sekildeydi Yardim buyuk insan suruleri olarak gelmesi I Aleksios ta buyuk saskinlik hatta korku yaratti Ozellikle bu guruhlarin iasesi ve barinmasi eger bir duzene konulmazsa Bizans topraklarinin ve sehirlerinin talan edilecegini ve hem kirsal hem de sehirsel ahaliye cok buyuk zararlarin dogacagini anlamisti Diger taraftan duzenli Hacli ordularinin komutanlarinin cogu bu sefere bir dinsel gorevi yerine getirmek icin degil hukumdarligini yapabilecekleri topraklar bulup zapt etmek ve kendileri idaresinde ozerk devlet kurmak icin katildiklari gayet acikca bilinmekteydi Bu tehlikeleri karsilamak icin I Aleksios cok uygun bir plan yapmis ve genellikle Bizanslilar bu plani genellikle basari ile uygulayabilmistir Bu plana gore Bizans elinde bulunan Balkan topraklarina giren Hacli ordularina Bizans ordu birlikleri refakatci verilecek ve Hacli ordulari bu refakatcilerin kilavuzlugu ve idaresi altinda Balkanlarda iyice belirlenmis menzil mevkilerinde kalip gececekti Bu refakatci Bizans ordusu Hacli ordusunun yem yiyecek bulma arastirmalari da denetleyecekti Belirli menzil kamplarda iase ihtiyacinin karsilanmasi icin pazar bulunacak ve Hacli gucleri bu pazarlardan kendi paralari ile iase ihtiyaclarini karsilayacaklardi Birinci Hacli Seferinde bazi Bizans sehirleri ornegin Nis boyle bir menzil olmayi ve menzil pazarin kurulmasina karsi cikmis sehirleri yakininda boyle bir menzil mevkii ve pazar kurulursa bu pazara ve menzil mevkiine iase tedarik etmeme karari almislardi Diger taraftan Haclilar bu pazarlarda istenen iase maddesi fiyatlarin cok yuksek oldugunu ve Haclilarin tacirler ve yerliler tarafindan devamli aldatildiklari sikayetleri devamli olarak cikmisti Bu nedenle Hacli seferi uyeleri ile Balkanlarda yerli halk arasinda devamli potansiyel bir catisma hali mevcut olmustu Bu Bizans refakat ordulari icin Aleksios buyuk sayida parali Turkce konusan Pecenek askerleri tutmustu ve belirli menzil kamp yerleskelerindeki iase tacirlerinin bulunmasi tesvik etmisti Bu nedenle Hacli ordulari komutanlari yanlarinda altin ve gumus para hazineleri ile sefere katilmislardi Fakat bu sefer de Avrupa da basilmis olan altin ve gumus sikkelerin Bizans topraklarinda gecen paraya degistirilmesi ve bu paralarin rayici bir problem olmustur Bazi Hacli komutanlari ozellikle hemen sinirlendigi bilinen Tancred Hacli ordularinin kendi paralari ile kendi iaselerini karsilamalarina itiraz etmisti Bu turlu sikayetleri onlemek icin Bizans Imparatoru belirli Hacli komutanlarina altin ve gumus para bagislarini hediye gibi dagitmisti Bir Hacli ordusu kafilesi Konstantinopolis bugunku Istanbul e vardiginda Hacli ordu kafilesi sehir disinda belirlenmis ve Bizans ordusu tarafindan savunan bir ordu kampina gececekti Buna Haclilar ordugah yakininda veya uzaginda su yiyecek ve yem arastirmasi yapmayacakti Bu ordugahlardaki Hacli ordusu mensuplari kucuk gruplar halinde Bizansli kilavuzlar idaresinde o zamanlarin en buyuk en zengin ve en sasaali sehrinin kiliselerini yollarini meydanlarini anitlarini saraylarini gezip gorebileceklerdi Her Hacli ordu komutani ise Bizans Imparatoru nun huzuruna cikacak Imparatoru el etek operek selamlayacak Bizans Imparatoru nun vasali olduguna dair yemin edecek ve eline gecirdigi eski Bizans arazilerini Bizans a devretmeyi kabul edecekti Bundan sonra Hacli ordusu Bizans gemileri ile Bogazici ni gecip Anadolu ya Selcuklu Hanedaninin elindeki arazilere gireceklerdi Burada ilerlemek ve yem yiyecek ve su ihtiyacini karsilamak kendilerine kalmisti Fakat Bizans kilavuzlar temin etmek ve askeri bilgi ve destek saglamaya hazir olacakti Genellikle Anadolu da Suriye ve Filistin de Hacli ordulari talan usulu iase tedarik seklini uygulamakla beraber guzergahlarin etrafindaki dost gecinen halki yildirmamak icin yine de para ile satin alma usulleri kullanmaya devam etmislerdir Halkin Hacli SeferiHalkin Hacli Seferi Zemun katliami 1096 da resmen baslayan Birinci Hacli Seferi ne katilan Hacli ordulari dalgalar halinde gelmeye basladi 40 000 kisi kadar ilk dalga resmen Kesis Pierre adli bir Amiens li halktan kesis emri altinda kuzey Fransiz Alman ve daha kucuk sayida kuzey Italyan koylulerinden ve ailelerinden olusmustu icinde cok az sayida soylular bulundugu icin bu dalgaya Halkin Hacli Seferi denmistir Bu dalga Bizans arazisine Belgrad da girmeden bu sehrin Sava Irmagi karsisinda Macaristan a ait bulunan Zemun Semlin da bir ayakkabi yuzunden karisiklik cikartip ic kaleye hucum edip 4 000 Macar i oldurduler ve sonra Belgrad i da talan edip yaktilar Bu guruhun takip ettigi yolda Bizans halkinin cesitli sikayetlerine hirsizlik soygunculuk kizlara kadinlara tecavuz vb maruz kaldi Guruh Nis e geldigi zaman da hemen sehir disinda yeni bir isyan cikardi fakat bu sefer imparator I Aleksios un Bulgaristan eyalet valisi suvari kuvveti gonderip bu Hacli isyanini bastirdi Bu guruh 1 Agustos 1096 da Konstantinopolis e vardiginda gucunun 1 4 ini kaybetmisti Imparator I Aleksios bu guruhun yolda Balkanlarda yaptigi taskinliklari ve yagmalari affetti ama Konstantinopolis disinda bir ordugahta bulunmasina ve biran evvel Asya ya gecirilmesine emir verdi Haclilarin gayet kontrol altinda tutulan kucuk gruplar halinde Konstantinopolis i gezip gormelerine izin verildi Ama yine de Haclilarin hirsizliklari sikayet konusu oldu ordugah yakininda bulunan villarin talan edildigi ve hatta yakindaki kilisenin kursundan catisinin bile Haclilar tarafindan calindigi sikayet konusu oldu Imparator I Aleksios un emri ile bu grup 6 Agustos ta hemen koruma altinda Anadolu ya cikartildilar Bizansli kilavuzlarla birlikte Nikomedia modern Izmit uzerine yoneltildiler Nikomedia sehri 15 yil once Selcuklu ordusu tarafindan talan edilmisti ve metruk bir halde bulunmaktaydi Haclilar sehri ele gecirip Bizanslilara teslim ettiler Nikomedia da bir tarafta Fransiz haclilar grubu ile diger tarafta arasinda kavga cikti Alman Italyan grup Pierre L Hermite in komutanligini reddedip Italyan asilli Rainald adli bir soylu komutasinda ana gruptan ayrildi Geoffrey Burel komutanligi altinda Franklar ve Rainald komutasindaki Alman Italyanlar birbirlerinden ayrildilar Iki ayri guruh halinde Haclilar Izmit Korfezi ni guneyinden dolanip Yalova yakinlarinda Cibotos adli bir ordugaha ayri ayri mevkilerde yerlestiler Cibotos Bizans Imparatoru I Aleksios tarafindan emri altinda bulunan Saray Muhafizi Anglo Sakson ticari askerlerine us olarak yapilmis olan eski netruk bir kale yaninda idi Imparator I Aleksios Pierre L Hermit ile yaptigi konusmada bu Hacli ordusunun burada dinlenip onlari takip edip Balkanlardan gelmekte olan Baronlar Hacli Seferi ordularini beklemesini tavsiye etmisti Fakat Frank haclilar buna yanasmadilar ordugah etrafini talana basladilar Bu talanlarda etrafta yasamakta olan ahalinin Ortodoks Hristiyan olup olmadigina onem vermediler Eylul ortasinda birkac bin kisilik bir Frank Hacli Selcuklu baskenti Iznik yakinina kadar ulasan bir talan akinina cikti Bu akinda Iznik yakinlarinda yasayan Rumca konusan halka kadin cocuk erkek ayrimi yapmadan iskence yapip onlarin degerli esyalarini zahire stoklarini ve hayvan surulerini ellerine gecirip onlara buyuk zararlar verdirdiler Iznik ten cikan bir Selcuklu askeri birligi ile catismaya tutusup bu birligi sehre geri puskurttuler Sonra Cibotos a geri donduler ve talan ettikleri mallari kamptaki diger Haclilara hatta bu kampa yakin bulunan Rum deniz gucleri tayfalarina sattilar Bu talana gipta eden 6 000 kisilik Rainald komutasindaki Alman Italyan Haclilar birligi Eylul sonunda kendi ordugahindan ayrildi Iznik yonunde etraftan talan toplayarak yuruyuse basladilar Ancak bunlar daha insafli olup Rumca konusan ahaliye saldirmadilar Bu yolda bulunan Kserigordos adli bir kaleyi ele gecirdiler Bu kalede bol miktarda iase ve tedarik stoku bulundugu icin etrafa yapacaklari talan saldirilar icin bir us olarak kullanmak amaci ile bu kaleye yerlestiler Bu kalenin bir dezavantaji kalenin bir tepe uzerinde olmasi ve suyunu kale disindaki yokusun altinda bulunan bir kaynaktan ve bir kuyudan saglanmasi idi Iznik te bulunan Selcuklu Hukumdari Sultan I Kilic Arslan yuksek rutbeli bir komutani altinda buyukce bir Selcuklu ordu birligini bu kale uzerine gonderdi 29 Eylul de kale onunden gelen Selcuklu birligi kaleyi kusatmaya basladi Selcuklu birligi Rainald in yaptigi bir huruc baskinini geri puskurttu Sonra kalenin disinda bulunan kalenin tek su kaynaklari olan kaynak ve kuyuyu ellerine gecirip kalenin suyunu kestiler Susuz kalan kaledeki Haclilar ordusu ancak 8 gun bu kusatmaya direnebildiler ve sonunda teslim olmak zorunda kaldilar Teslim muzakeresinde Rainald muslumanliga donerse hayati bagislanacagi ve diger Haclilara da Muslumanligi kabul ederlerse hayatlarinin bagislanacagi bildirildi Kale teslim olduktan sonra Muslumanliga donmeyi kabul etmeyen Hacli askerler hemen oldurulduler Aralarinda komutan Rainald in da bulunan musluman olmayi kabul edenler Anadolu ya Antakya ya ve Halep e surulduler Yalova daki kampta bulunan Haclilar Rainald komutasindaki Alman Italyan birligi hakkinda haberleri cok gec almakta idiler Kserigordos adli kaleyi alip burada yerlesme haberi ancak Ekim sonunda eristi Bundan sonra kampta bu birlik hakkinda cok degisik soylentiler dolasmaktaydi Bunlarin basinda iki Turk casusu tarafinda yayilan haber bu birligin Iznik i ellerine gecirip buyuk ganimete topladigi ve bu ganimeti paylasmak istemedigi icin haber gondermedigi idi Bu soylenti ordugahta kalan Hacli Franklar birligini harekete gecirdi Kesis Pierre L Hermite Konstantinopolis e gitmisti Kserigordos kalesini dusmesi ve oradaki Haclilarin akibeti hakkinda haber Cibotos ordugahina erisince panige kapilan onemli Hacli liderleri o yokken bir savas konseyi topladilar Bunlardan ileri gelenler bu ordugahtan ayrilmak istememekteydiler Fakat Geodfrei Burel adli bir Frank lider ordugahta bulunan tum savascilarla Izmit uzerine yurumeyi teklif etti ve savasci Haclilar kendi tarafinda oldugu icin bu teklif kabul edildi 21 Ekim gunu bu ordugahta bulunan 20 000 ustunde savascidan olusan Haclilar birligi Izmit uzerine yurumek hedefiyle ordugahtan ayrildi Ordugahta sadece hastalar kadinlar ve cocuklar kaldi Bu ordu ordugahin 5 km ilerisinde Iznik e giden yolda etrafi agacli bir vadiden gecmekte idi Bu vadide Kirkgecit mevkiinde bir buyuk Selcuklu gucu bir pusu hazirlamisti Burada yapilan Kirkgecit Muharebesi Selcuklularin pusudan once Hacli agir suvari sovalyelerine yaygin ok atesi ile basladi Bunu hic beklemeyen Hacli ordusu oncu sovalyeleri panige kapilip arkadaki Haclilar piyadeleri uzerlerine hizla geri cekilmeye basladilar Bu nedenle tum Haclilar ordusu panige kapilip Cibotos a kacmaya basladi Kovalayisini surduren Selcuklu hafif suvarileri onlari yakindan takip ederek Hacli ordugahi icine girebildi Hacli ordugahi buna hic savunmali degildi ve direnme yapamadi Ancak 3 000 kadar Hacli deniz kiyisindaki metruk kaleye kacip oraya siginip Bizans a haber gidip ertesi gun Bizansli savas gemilerinin yardima gelmesine kadar kendilerini savundular Gelen savas gemileri ile kale limanindan Konstantinopolis e getirilen kacabilenler silahsizlandirildiktan sonra geri gonderilmek uzere o sehirde yerlestirildiler Kirkgecit Muharebesi meydanindan yol guzergahindan ta deniz sahiline kadar yol kenarlari Haclilar oluleri ile dolmus idi Bunlar arasinda bircok sovalye oldugu gibi bircok Haclilar olana gelen papaz kadin ve cocuk da bulunmaktaydi Pusuyu kurup muharebeyi kazanan Selcuklu birligi gayet az sayida esir alabildi Selcuklular boylece Hacli ordusu savascilarini ve onlarla birlikte gelen sivillerin hemen hepsini elimine edip Halkin Hacli Seferini sona erdirdi Bu Halkin Hacli Seferi nin onderi olan Pierre L Hermite Selcuk ordusunun hucumu sirasinda Konstantinopolis te bulundugu icin kendi canini kurtardi Baronlarin Hacli seferiGodfrey de Bouillon Fransiz soylu sovalye Kudus Kralligi kurucusuKatilan baronlar Papa II Urbanus un Hacli Seferi cagrisina Avrupa daki hukumdarlarin hicbiri karsilik vermemisler ve tek bir hukumdar bile Birinci Hacli Seferine katilmamistir Ancak su onemli feodal baronlar Birinci Hacli Seferi ne katilmislardir Toulouse kontu IV Raymond veya Raymond de Saint Gilles Giyom Bau lu ve oglu Raymond Bau lu Tranta Kontu Boemondo ve yegeni Tancred Guney Italya da Norman hukumdarlar ailesinden Hugh Vermandoisli Fransiz Krali I Philippe in kardesi Robert Corteheuseli Normandi Duku ve sonradan Ingiltere Krali olan Fatih William in kardesi ve onun sancak tasiyici sovalyesi Landes li Flandre Kontu II Robert Godfrey de Bouillon Asagi Loren Duku kardesi Baudouin Boulognelu ve kuzenleri Baudouin Bourglu Blois kontu Stephen Amiens Kontu I Enguerrand ve oglu Thomas Marle li Saint Pol Kontu II Hugues de Campdavaine ve oglu Enguerrand Hacli ordusu kaynaklandigi ulke ve bolgeye uygun olmak uzere 4 esas orduya ayrildi ve bu ordularin degisik yollardan ve zamanlarda Balkanlara ve Konstantinopolis e gitmeleri planlandi Bunlar Loren kaynakli ordu Godfrey de Bouillon ve Baudouin Boulognelu Almanya yi gecip Balkanlara kuzeyden girecek ordu Italya Normanlar ordusu Tranta Kontu Boemondo ve yegeni Tancerd de Hauteville idaresinde Italya dan Balkanlarda Epir e cikacak ve Balkanlari dogu yonunde gececek ordu Guney Fransalilar ordusu Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles idaresinde Kuzey Italya dan Balkanlara girip Sirbistan ve Makedonya uzerinden gidecek ordu Fransali Franklar ordusu Hugue le Grand Robert Courteheuse ve Robert Flandrali Loren kaynakli orduyu gecikmeyle takip edecek ordu Konstantinopolis e varma Birinci Hacli seferinde prenslerin takip ettikleri yollar Daha onceden kabul edilmis tarih olan Agustos 1096 da 4 esas Hacli ordusu Avrupa dan yola cikti Bu degisik ordular degisik yollarla Avrupa ve Balkanlari gecerek Kasim 1096 ile Nisan 1097 arasinda Konstantinopolis surlarina eristiler Ilk gelen kafiledeki ilk orduya komutan Hugh Vermandoisli idi ve sonraki ordular Godfrey de Bouillon Raymond Saint Gilles ve Boemondo nun idaresi altindaydi Ilk Halkin Hacli Seferi ne kiyasla bu Baronlar Seferi idi Bizanslilar ve imparator I Aleksios daha iyi hazirlanmisti Hacli ordulari da daha disiplinli idi Bu nedenle Baronlar Seferi Hacli ordularinin yollarinda cok daha az sayida olay cikti Bu Hacli ordusunun sayisini tahmin etmek cok zordur ve modern tarihciler degisik kaynaklar degisik usuller kullanarak degisik sayilara varmislardir Yetkili bir askeri tarihciye gore toplam Hacli ordusu 30 000 35 000 askerden olusmaktaydi ve bunlardan 1 200 u suvari idi Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles 8 500 piyade ve 1 200 suvariden olusan en buyuk Hacli ordu grubuna komuta ediyordu Bu prensler ve Hacli ordulari Konstantinopolis e hic iaseden yoksun olarak gelmislerdi ve I Aleksios tan yiyecek ve hayvan yemi vermesini beklemekteydiler Aleksios bu Hacli ordusundan cok kuskuluydu Bu kuskuya bir neden Halkin Hacli Ordusu ile olan felaketli iliskiler ve feci sonuctu Bizans Imparatoru I Aleksios ve Godfrey de Bouillon ve diger Hacli ordulari komutanlarinin hedefleri degisik ve catismali idi Bizans Imparatoru bu Hacli ordusunun Orta Asya ve Iran yoluyla Anadolu ya goc eden Turkmenleri buralardan temizlemek ve Anadolu Selcuklu Devleti ni ortadan kaldirmak icin kullanilmasini istemekte idi Godfrey de Bouillon ve diger Hacli ordulari komutanlari ise Anadolu dan bir an evvel gecerek Filistin e inip Kudus u ellerine gecirmeyi bas ve tek hedef yapmislardi Bizans Imparatoru gelen Hacli ordusu komutanlarindan onlari ve ordularinin kendine biat ederek tabi olup vassallari olacagini ve ellerine gecirecekleri eski Bizans arazilerini imparatorluk yonetimine geri vereceklerine dair bir sadakat yemini vermelerini istemekteydi Aleksios ta buyuk bir kusku yaratan neden ise bu ordu icinde Guney Italya dan gelen Norman sovalyeleri ile Norman Taranto Duku Boemondo nun bulunmasiydi Aleksios imparator olmasindan sonra hukumdarliginin ilk yillarinda Robert Guiscard ve oglu Boemondo tarafindan komuta edilen Norman hucumlariyla ugrasmasi gerekmistir Normanlar Balkanlara cikartma yapmis Dyrrghachium limani ve bolgesini ve Korfu adasini isgal etmisler ve nda Aleksios un idaresindeki Bizans ordusunu yenip Yunan yarimadasinda ilerleyerek Teselya da Larisa kalesini kusatmislardi Aleksios tarafindan buyuk bir savasla ve zorlukla Balkanlardan atilmislardi Bu nedenle Aleksios Boemondo nun sehir disindaki ordulari kullanarak bir komplo ile sehri ele gecirmesinden korkuyordu Haclilar ise I Aleksios un bu sefere katilmasini istemekteydiler Fakat imparator bu acayip disiplinsiz orduyu komuta etmeye hic tarafli olmadi Onlarin kendi arazilerinden bir an once ayrilmalarini saglamakla mesgul oldu Bu orduya yiyecek ve hayvan iasesi vermek icin once ordunun komutanlarinin huzuruna cikip kendine vasal olduklarina ve Asya da ellerine gecirdikleri topraklari Bizans a vereceklerine dair yemin etmeleri gereginde israr etti Godfrey de Bouillon ilk defa bu yemini verdi ve digerleri biraz isteksiz olmakla sadakat yemini verdiler Ancak Raymond de Saint Gilles kendinin Hac uzerinde yemin ettigi icin bu sadakat yemini vermek icin zorluk cikardi ama Bizans diplomasisi bir uygun formul buldu ve sadece levazim bulmak icin talan yapmayacagina yemin etti Aleksius bu ordulari Bogaz dan karsiya gecirmeden once onlarla gorusup onlara Selcuklu ordularina karsi nasil taktikler ve strateji uygulamalari gerektigi hakkinda bilgiler verdi Nikea Kusatmasi1097 de Baronlarin Hacli ordusu Anadolu ya gecti ve burada Kesis Pierre l Ermite nin Halkin Hacli Seferi ufak kalintilari ile birlestiler Haclilara kilavuzluk ve destek saglamak icin iki Bizans generali Manuil Vutumitis ve Tatikios idaresindeki Bizans ordusu da onlara refakat ediyordu Bu Hacli ordusunun ilk hedefi bir eski ve unlu Bizans sehri olan fakat Sultan Kilic Arslan in Selcuklu baskenti olan bugunku Iznik idi Kesis Pierre L Ermite in ordusuna karsi kazanilan basari Anadolu Selcuklu Sultani Kilic Arslan 1092 1107 arasi hukumdar in Hacli tehlikesini kucumsemesine neden oldu Haclilarin devlet merkezi Iznik e kadar ilerleyemeyecegini ve ulkesi icin bir tehdit olamayacagini dusunerek onceleri Bizans valisi olan daha sonra Selcuklu lara tabi hukumdar niteligini koruyan Ermeni Gabriel in elindeki Malatya uzerine yurudu ama yapilan kusatma saglam sehir surlari gecilemediginden basarisiz kaldi I Kilic Arslan devlet hazinesini ve ailesini Nikea da geride birakmisti Hacli ordusu Nikea yi kusatma altina aldi Fakat sehir Iznik Golu yoluyla kayikla gelen yiyecek ile iase edilebilmekteydi Kilic Arslan alelacele geri donup 16 Mayis ta kusatan orduya hucum ettiyse de kusatmayi yarmayi basaramadi Her iki tarafta da buyuk telefat oldugu icin geri cekilmek zorunda kaldi Sonunda Haclilar Bizans Imparatorunun sagladigi kayiklari kara uzerinden kesilmis agac govdeleri uzerinden kaydirarak Iznik Golu ne getirdiler ve gol uzerinden yapilan tedariki onlediler Bunun uzerine kalenin Selcuklu komutani 18 Haziran da Bizans kuvvetleri komutanina sehri teslim etti Sehri Bizanslilar aldigi icin o zamanin savas kurallarina gore Hacli ordulari sehri talan edemediler Bu Hacli ordulari icinde Bizanslilar aleyhinde buyuk bir hosnutsuzluk yaratti Ama zaten Haclilarin verdikleri sadakat yeminine gore Nikea nin Bizans idaresine gecmesi gerekmekteydi ve I Aleksios Haclilara epeyce hediyeler verip gonullerini almaya calisti Nikea boylece tekrar Bizans eline gecti Birinci Dorileon Muharebesi Haziran ayinin sonunda Hacli ordusu Anadolu yu gecip Kudus e gitmek icin yuruyuse basladi Fransali Frank soylu asillerinden biri Blois kontu Stephen karisina gonderebildigi nadir bir mektupta bu gecisin 5 hafta surecegini belirtmisti Gercekte bu gecis 2 yil surdu Bizanslilar kilavuzluk yapmak ve destek saglamak icin Tatikios komutasinda bir Bizans birligini Hacli ordusuna baglamislardi Hacli ordusu ordunun idaresini ve iase toplamayi kolaylastirma nedeniyle ikiye bolundu birisi Boemondo idaresinde Normanlardan olusmakta ve digeri Godfrey de Bouillon da ve Papa temsilcisi Adhemar idaresinde olup Franklari ihtiva etmekteydi Iki ordu grubu Eskisehir yakinlarinda Dorileon ovasinda birlesmekte kararliydilar 1 Temmuz da onde yuruyen Normanlardan olusan grup Anadolu Selcuklu Sultani I Kilic Arslan tarafindan karsilandi Kilic Arslan Nikea nin dusmesinden sonra ordusunu buyutmustu Selcuklu ordusunun cok oynak okcu suvarileri Normanlardan olusan ondeki Hacli ordu grubunu sardi Normanlar hemen askerlerini birbirine sikica yaklastirip sanki birbirlerine kenetlendiler ve asker olmayanlar ve agirliklar cevresinde onlari korumak uzere toplandilar Selcuklularin hucumunun ve baskininin haberini arkadan gelen Franklardan olusan ikinci gruba bir atli haberci gonderdiler Ikinci grubun basindaki Godfrey de Bouillon Frank zirhli agir suvarileri basinda birinci grubu cembere almis olan Selcuklu guclerine karsi bir zirhli suvari hucumuna gecti Selcuklu oklari Hacli zirhlarina cok zor gectigi icin bu Hacli suvari hucumu Kilic Arslan in cemberini yarmayi basardi ve iki Hacli ordu grubu birlesti Ikinci gruptan bir ayri birlik basinda bulunan Adhemar ise savasanlarin kenarindan gecti ve Selcuklulari arkadan vurdu Ikinci ordu grubunun bu kadar cabuk bir araya gelebilecegini bu kadar agir bir darbe indirebilecegini beklemeyen ve birlesen Hacli ordusuna catisamayacagini anlayan Sultan Kilic Arslan Selcuk ordusunu epeyce zayiat vererek geri cekmek zorunda kaldi Anadolu dan gecis Bundan sonra Hacli ordusunun Anadolu dan gecisinde Hacli ordusunun dogrudan dogruya karsisina cikan Selcuklu ordusu bulunmadi Kilic Arslan Dorileon Muharebesinden sonra Hacli ordusunu uzaktan gozleme stratejisi uyguladi ve Hacli ordularinin en cabuk bir sekilde Anadolu dan gecmesine izin vermeyi ve onlarla dogrudan dogruya catismaya girismeme stratejisini tercih etti Dorileon dan sonra Hacli ordusunun I Aleksios un tavsiye ettigi gibi ve bu orduya refakat eden Bizans generali Tatakios un kilavuzluguna uyarak eski Hristiyan hacilarin Ankara dan gecen yollari yerine daha guneyde ve Bizans yerleskeleri yakinlarindan gectigi icin daha guvenceli olan bir guney guzergah takip etti Bu inanilir modern kaynaga gore Hacli ordusunun Anadolu da takip ettigi yol soyledir Uluborlu Polybotus Yalvac Antioch Pisidia Aksehir Philomelium Ladik Laodicea Konya Iconium Eregli Hereclea Kemerhisar Tyana Nigde Augustapolis Burada Hacli ordusu ikiye ayrildi Genellikle guney Italya da yerlesmis Normanlar ve guney Italyanlardan olusan bir kismi Boemondo ve Tancred komutasi altinda Gulek Bogazi na yonelerek Cukurova ya ve Tarsus a girdiler Bu yolun Toroslarda ve ozellikle Gulek Bogazi nda pusuya uygun oldugu gorusu ile Hacli ordusunun buyuk ikinci kismi Kayseri Mazacha Kahramanmaras Marash yoluyla Cukurova ya indi Anadolu sicagi altinda Hacli ordusu yari ac ve susuz ilerledi Bircok asker ve sivil Hacli ordu mensubu ve hayvanlari bu yolda telef oldu Su iase ve hayvan yemi icin yoldan uzak alanlari talan etmek zorunda kaldilar Anadolu da bulunan Hristiyanlar bu ordulara yiyecek ve para yardiminda bulunmakla beraber bu Hacli ordusunun fecaatine pek katki yapmadi Diger taraftan Katolik Frank Haclilar Ortodoks Anadolu Hristiyanlarini devamli olarak kucuk gormekte ve eger imkan varsa Hristiyan Musluman ayirt etmeden talana devam etmekteydiler Anadolu yu gecmekte iken Hacli ordusu liderleri birbirleriyle baskomutan olmak icin devamli mucadele ettiler Papa nin temsilcisi Adhemar in dinsel lider oldugu kabul edilmekle beraber hicbir prens komutan bu baskomutan olma gorevini almayi basaramadi Antakya onunde de Hacli ordusunun daha kucuk bir kismi da ana ordudan ayrildi Baudouin Boulognelu kendi ordusu ile Firat Nehri civarinda bulunan Edessa arazilerine yurudu Baudouin karisinin ailesi dolayisiyla Avrupa da araziler ve servet veraseti beklemekteydi fakat kendine refakat eden karisi Anadolu da oldu Bunun uzerine Baudouin Boulognelu Avrupa ya donup bu arazileri eline geciremeyecegini anladi ve kendinin tek basina hukum surecegi bir ulkeyi Anadolu da bulmak hevesine dustu 1098 baslarinda o zamanki Edessa da modern Sanliurfa da yonetim bir Bizans parali askeri komutani olan Ermeni asilli Thoros tarafindan gasp edilmisti ve Thorso kendini Bizans a tabi Edessa krali olarak ilan etmisti Ermeni Katolik Kilisesi mensubu olan Ermeni Krali Thoros cogunlugu Rum olan ve Ortodoks Hristiyan olan Eddesa halki tarafindan begenilmemekteydi Iktidar gucunu pekistirmek isteyen Kral Thoros Baudouin Boulognelu dan yardim istedi Baudouin Boulognelu kendine bagli atli sovalyeler birligi ile Urfa ya ulasinca onu ozel bir torenle evlat edinerek kendine varis yapti Birkac hafta gecmeden Thoros bir suikastla olduruldu Boylece Baudouin Boulognelu kendisine Edessa Kontu unvani vererek idareyi ele alip ilk Hacli Devleti olarak Edessa Kontlugu devletini kurdu Antakya Kusatmasi Hacli ordulari ac perisan Ekim 1097 de Antakya kalesi onune geldiler O zaman kale komutani Turk asilli 1085 te Antakya yi fetheden Buyuk Selcuklu Devleti sultani Meliksah in bir gulam emiri olan ve onun tarafindan yaklasik 1090 de Antakya emiri olarak tayin edilen Emir Yagi Sayan di Arap tarihci Ali ibn el Esir in cok ayrintili olarak verdigi gibi Hacli ordularinin gelisini onceden haber alan Emir Yagi Sayan sehirde yasayan Hristiyanlarin dindaslarina yardim etmesinden korktugu icin butun Hristiyan erkekleri kale disina cikartti Kalede emrinde 6 000 veya 7 000 askeri bulunuyordu buna karsilik Hacli ordusu yaklasik 30 000 kisi idi Fakat Antakya kalesi surlari tas ve tugladan yapilmis yaklasik 12 000 metre uzunlukta ve 3 kademede 360 kulesi bulunan cok tahkimli bir kale idi ve doguda Habib i Neccar Dagi nda bir ic kale bulunmaktaydi Sehirde cok yiyecek sakli bulunuyordu ve sehir surlari icinde bahceler bostanlar hatta tarlalar bulunmaktaydi Buna karsilik Hacli ordusu devamli yiyecek ve hayvan yemi sikintisi cekmekteydi ve iase bulma birlikleri cok genis alanlara hatta Halep civarlarina yayilmislardi Haclilar beklemedikleri durumlarla karsilasmislardi Gec mevsim dolayisiyla hava devamli yagisliydi sehrin etrafi camur deryasina donmus sehir bati duvari kenarindan gecen Asi Nehri yukselmisti ve sanki doganin bu aksilikleri yeterli degilmis gibi Haclilarin hic alismadigi bir buna alismayanlari cok korkutan bir dogal olay zaman zaman hissedilmekteydi Antakya bir deprem hatti uzerinde olup hic beklenmedik anlarda hafif depremler olmaktaydi Emir Yagi Sayan resmen Suriye Selcuklu Halep Meligi Ridvan a tabi idi Fakat Yagi Sayan Haclilar gelmeden once Sam daki Suriye Selcuklu Șam Meligi Dukak a gayet yakindi Once ona oglu Sems ul Devle yi gondererek ondan askeri yardim istedi Sam Meliki Dukak ona destek verecegini bildirdi Atabeyi olan Tugtekin ve Hums emiri Canah ad Devle de Antakya ya askeri yardima katilacaklarini acikladilar Haclilar Antakya onlerine geldikleri zaman bu sehir etrafindaki kirsal alanlar her turlu insan ve hayvan iasesi icin gayet verimli idi ve Haclilar ordusu gelecegi hic dusunmeden bu yiyecek ve iaseyi yiyip bitirmeye koyulmustu Fakat sehir yakinlarinda yiyecek ve iase toplamak gittikce guclesmisti Toplama gruplari gayet buyuk alanlara yayilmaya basladilar Mevsim ilerledikce bir kis olmamakla beraber insan ve hayvan yiyecek ve iase maddeleri gayet zorlukla bulunmaya basladi ve cok gecmeden hic bulunmaz oldu Aralik 1097 basinda Haclilar ordusunun elinde hicbir yiyecek ve iase stoku kalmamisti Haclilar Beomondo nun Normanlar ordusunu ve Flandarali Robert in ordusunu daha uzun menzilli yiyecek toplama gorevi vererek Asi Nehri vadisinden Hama yonunde gonderdiler Bu ozel yiyecek ve iase toplama ordusu 29 Aralik ta Haclilar ordugahindan ayrildi Haclilar ordusunun buyukce bir kisminin ordugahtan ayrildigi haberini alan kale komutani Yagi Sayan bir huruc hareketi yaparak Asi Nehri kuzeyinde bulunan Hacli ordugahina bir gece baskini yapti Haclilara buyuk zayiat vermeye basladi Haclilarin Papa Temsilcisinin sancaktari da bu zayiata arasinda idi Haclilar komutani Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles bu surpriz baskini karsilamak icin alelacele bir sovalyeler birligi topladi ve hemen bir agir suvari taarruzu duzenledi Bu gece agir suvari taarruzunu beklemeyen kalenin piyade birligi kaleye duzenli sekilde geri cekilmek zorunda kaldi Aralik ortasinda Sam Meligi Dukak Sam atabeyi Tugtekin ve Yagi Sayan in oglu Sems ul Devle baslarinda olmak uzere Sam destek birligi Sam dan yuruyuse basladi Hama Emiri ordusuyla buna katildi Bu ordu 30 Aralik ta Sayzar sehri yakinlarina ulasti Burada ileride Hacli birliklerinin bulundugu haberi onlara yetisti Dukak ordusu hemen yuruyuse gecerek Albara adli bir koyde ozel olarak yiyecek ve iase toplamakla gorevli Robert Flandrali nin Hacli ordusunu bir baskinla yakaladilar ve bu orduyu kiskaca aldi Fakat Sam ordusu iyi kesif ve gozlem yapmamis bu Hacli ordusunun biraz arkasindan Beomondo nun komutasindaki bir diger Norman Haclilar ordusunun gelmekte oldugunu anlamamisti Beomondo ordusunu biraz geciktirerek Sam ordusu muharebeyi kazandigi icin dikkatini dagitmis ve saflarinin cozulmus oldugu halde iken bir saldiriya gecti Beomondo nun bu saldirisi hem Robert Flandrali nin Hacli ordusunu kurtardi hem de Musluman Sam ordusuna buyuk zayiat verdirdi Sam ordusundan geri kalanlar duzensiz olarak Hama ya cekildiler Haclilar ise bu duzensiz cekilen orduyu kovalamak gucunu kendilerinde bulamadilar Bundan sonra Sam Meligi Dukak Antakya emiri Yagi Sayan a askeri yardimdan vazgecti Bu sefer Ocak 1098 de Emir Yagi Sayan Suriye Selcuklu Halep Meligi Ridvan dan yardim istedi Ridvan Diyarbakir emiri olan kuzeni Artuklu Sokmen Bey ve kayinpederi olan Hama emirinden askeri destek alarak birkac bin suvariden olusan buyukce bir ordu hazirladi Bu ordu Subat ta yuruyuse cikarak Antakya yakinlarinda Harenc mevkine ilerledi Haclilar askeri kampina taarruza hazirlandi Haclilar ordusu Beomondo nun tekliflerine uyarak piyade guclerinin ordugahi korumasini ve 700 kadar sovalyeden olusan agir suvari birliginin bir gece baskini yapmasini planladilar 8 Subat aksami sovalyeler agir suvari birligi Asi Nehri uzerine kurulan sallardan olusan kopruden gecerek Demir Kopru Kavsagi na yonelik Musluman destek birliginin arkasindan musluman okcularin saf tutmasi onleyecek sekilde gayet suratle bir suvari aksam baskini yaptilar Sonra sovalyeler geri cekilip onlari kovalayan Halep ordusunu gayet dar ve Muslumanlarin asker sayisi ustunlugunu kullanip iki yandan saldiri yapmalarina imkan vermeyen bir dar duzluge girmelerine izin verdiler ve sonra Haclilar sovalyeleri tekrar bir suvari taarruzuna gectiler Halep Meligi nin hafif suvari ordusu buna karsilik vermeyerek dagildi ve duzensiz bir sekilde Halep e dogru geri cekilmeye basladi Yagi Sayan ise kaledeki askeri gucunun hemen hepsi ile kaleden huruc hareketi yapti ve Haclilar piyadelerinin savunduklari ordugahlarina saldiriya gecti Bu saldiriya karsi kendilerini guc savunan Haclilar piyadeleri ogleden sonra geri cekilmeye basladiklari sirada ordugaha Haclilar Sovalyelerinin Ridvan in destek gucunu dagitigi haberi ulasti Bu haberin ne oldugu hemen anlayan Yagi Sayan ordusunu duzenli olarak tekrar surlar gerisine cekmeyi basardi Boylece komutanlarinin yeteneksizligi dolayisiyla Ridvan in gonderdigi hafif suvari ordusu Haclilar ordusu ile yaptigi muharebede Haclilar ordusu tarafindan maglup edildi Bu sefer Emir Yagi Sayan iki haftalik yuruyus yolunda bulunan Musul Atabeyi Gurboga dan yardim istedi Gurboga Nisan 1097 sonunda yaklasik 30 000 kisilik ordusuyla Antakya ya yardim icin yola cikti Fakat once Urfa da Edessa Hacli Kontlugu kuran Baudouin Boulognelu uzerine yurudu ve Urfa yi 3 hafta basarisiz olarak kusatti Ondan sonra yine Antakya uzerine yurumeye basladi Boemondo nun Firuz un acik biraktigi kule penceresine tek basina cikmasi Ressam Gustave Dore tarafindan hazirlanan gravur 2 Haziran aksami Firuz adinda Ermeni den donme bir zirh tamircisi Emir Yagi Sayan in kendisini karaborsa faaliyetlerinden dolayi cezalandirmasinin ocunu almak icin ve Haclilarin kendine vadettikleri altin ve toprak bagislarindan gozu kararak sehrin buyuk kulelerinden olan Iki Kizkardes Kulesi nde bir pencereden Haclilarin sehre girmesini sagladi Sehrinde Haclilarin bulundugunu anlayan Yagi Sayan ailesini geride birakarak 30 kadar kisilik bir muhafiz birligi ile sehirden kacmayi basardi Ama hizla kacmakta iken ati tokezledi ve ati ile birlikte Yagi Sayan yere kapanip olumcul olarak yaralandilar Ona hic saglik yardimi saglayamayacaklarini anlayan muhafizlar onu agir yarali yatar bir halde geride birakarak yanindan ayrildilar Ertesi gun bir Hristiyan Ermeni koylu tarafindan Yagi Sayan olmekte olarak bulundu Ermeni koylu onun kafasini kesti ve bahsis almak hedefiyle Antakya sehrini ele gecirmis olan Haclilar komutanina goturdu Komutansiz kalan sehirdeki Musluman gucler cok gecmeden Haclilar tarafindan alt edildiler ve ancak kucuk bir kuvvet Emir Yagi Sayan in oglu Sems ul Devle komutasinda ic kaleye kapanmayi basardi 3 Haziran gunu ic kale haric sehri ele geciren Hacli ordusu bir katliam ve talan hareketine giristi butun orduya dahil askerleri ve sivil Muslumanlari kadinlar ve cocuklar dahil kilictan gecirip oldurduler Butun Muslumanlara ait yapilari ve ozellikle camileri yikip yerle bir ettiler Sehrin her yanini talan ettiler Birinci Hacli Seferi nde Haclilarin Kutsal Mizrak onde Kerboga ya karsi Antakya dan huruc hucumu Piskopos sapkali Puy Baspiskoposu Adhemar de Monteil Kutsal Mizrak tasimakta Ic kale daha Sems ul Devle nin elinde idi Hacli ordulari bu kaleyi almak icin hucumlar yaptilar Ama kale cok korunakli oldugu icin ele geciremediler Bu hucumlarin birinde Hacli komutanlarindan Boemondo yaralandi Sems ul Devle Haclilarin ic kaleyi terk etmesi icin yaptiklari para tekliflerini de kabul etmedi Hacli ordusu ic kale etrafina guvenlik karakollari ile bir kordon hatti kurarak sehir icine yerlesti Tam bu sirada Antakya kalesinin dususunden uc gun sonra cesitli diger ordularla takviye edilmis Musul Atabeyi Kerboga nin ordusu Antakya onunde gorundu Bu ordu kale icinde bulunan Hacli ordusunu kusatmaya aldi Haclilar kaleyi ele gecirdikleri zaman Yagi Sayan in iase stoklarinin cok dusuk seviyelerde oldugunu gormuslerdi Haclilar daha once de aclik cekmislerdi ama o zamanlar etrafa bazen cok uzak taraflara iase toplama birlikleri gonderip az da olsa yiyecek bulabiliyorlardi Ama Gurboga nin kusatmasi dolayisiyla Antakya kalesi icinde kalinca bunu yapmalarina imkan kalmamisti Arap tarihcisi Ali ibn el Esir e gore Antakya ya zapt ettikten sonra 12 gun Frenkler yiyeceksiz kale icinde kapali kaldilar Soylu sovalyeler kendi atlarini kesip yediler Daha fakir olanlar ise olu hayvanlari agac kabuklari ve otlari yediler Bazi kaynaklar Haclilar arasinda yamyamlik yani insan olusu yeme aliskanligi basladigini bildirirler Bu sirada Musul Atabey Gurboga nin kampinda da askerler arasinda buyuk hosnutsuzluk cikmisti Gurboga nin hemen hucuma gecmemesi bircok asker subay ve komutani tedirgin etmekteydi Bircok emir Gurboga nin muharebeyi kazanirsa kendini buyuk emir ilan edip diger emirleri hukmu altina almasindan korkmaktaydi Bunlarin basinda sonradan Gurboga ya katilmis olan Sam Meligi Dukak geliyordu Askerinin bu hosnutsuzlugunu hisseden Gurboga Hacli ordusundan ateskes icin muzakereler istemeye kadar gitmisti Bunu Gurboga nin korkak davranis ve komutasinin son bir emaresi olarak goren emirler basta Dukak olmak uzere askerleriyle orduyu terke hazirlanmakta idiler Diger taraftan Antakya kalesi icinde beklenmedik bir mucize ortaya cikmisti Haclilar arasinda bulunan Marsilya li Pierre Barthelemy adli bir kesis bir sira dinsel hayaller gormeye basladi St Andreas ona Isa nin carmiha gerildikten sonra oldurulmesi icin kullanilan Kutsal Mizrak in Antakya da Katedralinin zemininde gomulu oldugunu ve bu mizragi kullanarak Muslumanlara karsi galip gelecegini soylemisti Antakya Katedrali nde Berthalamy nin hayalinde gormus oldugu yerde zeminde kazi yapildi ve burada bir mizrak bulunup cikartildi Bircok kisi bunun bir mucize oldugundan supheliydi ama Hacli ordusu morali birden yukseldi Arap tarihcisi Ali ibn el Esir Hacli ordularinda Papa nin temsilcisi olan Le Puy Baspiskoposu Adhemar in bir mizragi Kusyatta saklayip sonradan buldugunu soyler Fakat diger kaynaklar Le Puy lu Adhemar in bu mucizeden suphesi olan kisiler arasinda bulundugunu belirtirler Boylece gayet ustun moral kazanan baslarinda Kutsal Mizrakla Le Puy Baspiskoposu bulunan Hacli ordusu 18 Haziran 1098 de Antakya dan bir buyuk huruc hareketi yaparak Gurboga nin ordusu uzerine buyuk bir hucuma gecti Tam bu sirada Sam Meligi Dukak ve eger muharebeyi kazanirsa Gurboga nin kendilerine hukum edeceginden korkan diger emirler Kerboga ordusundan ayrildilar Kalan ordu buyuk bir maglubiyete ugradi Gurboga kendini zor kurtarip ordusuz Musul a donebildi Antakya da ic kalede sarilmis bulunan Sems i Devle de bundan sonra Haclilarla muzakerelerden sonra kendisini ve askerlerine serbest gecis hakki kazandi ve ic kale de Haclilarin eline gecti Bu galibiyet bir Hristiyan efsanesine donusturulmus ve Hristiyan evliyalarinin Hacli ordusunun basina gecerek Gurboga nin ordusunu kirarak galibiyeti sagladigi soylene gelmistir Bu beklenmedik galibiyetten sonra Hacli ordusu bir muddet daha Antakya da kaldi Ordunun soylu idarecileri arasinda buyuk bir anlasmazligin cozumlenmesi gerekti Hacli ordu komutanlari Konstantinopolis te iken Bizans Imparatoru na sadakat yemin etmisler ve ellerine gecirecekleri eski Bizans arazilerini tekrar Bizans a terk etmeyi kabul etmislerdi Antakya onemli eski bir Bizans sehri idi ve hala buyuk bir Rumca konusan Hristiyan nufus orada bulunmaktaydi Kuzey Fransa dan gelen Frank Haclilar Guney Fransa dan gelen Haclilar ve Guney Italya dan gelen Norman Haclilar birbirlerine dustuler Guney Italyali Norman Boemondo Bizans Imparatoru nun kendilerine katilmamasi dolayisiyla verdikleri yeminin gecersiz oldugu iddiasindaydi ve Antakya kalesinin ele gecirilmesinde gosterdigi sahsi ustun basari dolayisiyla Antakya ve civarinin sahsi hukumdarligi olarak kendine verilmesini savunmaktaydi Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles ise buna tamamen karsiydi Bu sirada Temmuz Agustos aylarinda Hacli ordusu ve sehir nufusu arasinda bir veba salgini bazilarina gore tifus salgini cikti ve bircok kisi bunlar arasinda 1 Agustos ta Papalik temsilcisi Le Puy Baspiskoposu Adhemar oldu Kusatma sirasinda kesilip yendigi icin Hacli sovalyelerin hic atlari kalmamisti ve devamli olarak Haclilara ve sehir halkina iase bulmak gerekmekteydi Ama onceleri bolgedeki Muslumanlar bunlari tedarik etmekten kacinmaktaydilar Bunun icin Haclilar Antakya yakinlarindaki koy kasaba ve sehirlere hucumlar duzenleyip zorla at ve iase toplamaya basladilar ve bu zorbaliga karsi duran sehirleri kusatip talan ettiler Bunlar arasinda en unlusu Ma arrat al Numan adli kaleye Aralik ta yaptiklari hucumdur Musluman ve cok inanilir Hristiyan tarihciler bir Hacli ordusu tarafindan kusatilmis bu sehir kalesinin ele gecirilmesinden sonra Haclilarin Muslumanlari oldurup kazanlarda olulerin etlerini kaynatip yediklerini bildirirler Abd l Ala sehri ise 13 Ocak 1099 da yapilan hucumdan sonra tamamiyla yakilip yikildi kalesinin taslari bile teker teker sokulup sehir ortadan kaldirildi Bircok Arap sehri ise elciler ve hediyeler gondererek Haclilarin her isteklerini yerine getireceklerini belirttiler Fakat ozellikle soylu olmayan Haclilar kendilerini Kudus e asker haci olarak gitme hedefleri oldugu icin bu gecikmeden gittikce tedirgin olmaktaydilar En sonunda 1099 da Hacli ordusu tekrar Kudus uzerine yurumek icin Antakya dan ayrildi Ama sehir Bizans a geri verilmedi ve burada Antakya Prensligi devletini kurup basina Beomondo yu gecirdiler Antakya dan Kudus e gecis Hacli ordusunun Antakya dan Kudus e gecisinin ve yaptigi carpismalarin kronolojik bir ozeti soyle verilebilir 13 Ocak Toulouse lu Raymond un Hacli ordusu basinda Antakya dan guneye dogru yuruyuse baslamasi 16 Ocak Hacli ordusu Saycar sehrine hucum etmeden sehrin kenarindan gecmesi 28 Ocak Toulouse lu Raymond un Hisn el Akrad kalesini eline gecirmesi 14 Subat 13 Mayis Toulouse lu Raymond un Hacli ordusunun Akka kalesini basarisiz sekilde kusatmasi 17 Subat Hacli ordusunun Tartus sehrini eline gecirip talan etmesi 2 Mart Godefroi de Bouillon un Jabala kalesine basarisiz hucumu 16 Mayis Hacli ordusu hucum etmeden Trablussam sehri etrafindan gecmesi 26 29 Mayis Hacli ordusunun Kasariya onunde yuruyusune 3 gun mola verip dinlenmesi 1 Haziran Hacli ordusunun Arsuf sehrini eline gecirmesi Hacli ordusunun doguya donerek Ramalah ve Kudus yonune yonelmesi 1 Haziran Kudus e liman olan Yafa sehrinin Fatimi askeri gucleri tarafindan yikilip terk edilmesi 2 Haziran Hacli ordusunun Ramallah sehrini ele gecirmesi ve bu sehir onunde Kudus e varmak icin yeniden teskilatlanmasi 6 7 Haziran Tancred ve Bourg lu Baudouin komutasinda bir Hacli ordusunun Beytullahim sehrini ele gecirmesi 7 Temmuz Hacli ordusunun Kudus kalesi onune gelmesi ve Kudus Kusatmasinin baslamasi Fatimilerin tutumu Kahire de iktidar gucunu elinde bulunduran Fatimiler basveziri bir Sii olarak ve Ermeni asilli bir donme olarak Sunniler ve Selcuklu Turklerden hic hoslanmamakta idi Selcuklularin eski Fatimi arazileri olan Suriye Filistin ve Kudus un ellerine gecirip buralari idareleri altina almalari Fatimilerin hosuna gitmemekteydi Zamaninin Arap tarihcileri ornegin Ali ibn el Esir Birinci Hacli seferinin basarisini ve sonunda Dogu Akdeniz in Muslumanlar elinden cikmasini Muslumanlar arasindaki ayrimin bas nedeni olmasina baglarlar Daha Nisan 1097 de Fatimi Basveziri El Afdal Kahire ye gelen Bizans elcileri tarafindan Kudus u ele gecirmek hedefli buyuk zirhli suvarilerle Hristiyan ordularinin Konstantinopolis e vardigindan haberdar edilmisti Bundan sonra Hacli larin Anadolu da ilerlemeleri hakkinda haberler de Misir a Bizanslilar yoluyla gelmekteydi Haclilar Antakya yi kusatmalari sirasinda El Afdal Haclilara buyuk hediyelerle bir Fatimi elcisi gonderip onlara zafer dilemisti Suriye nin iki taraf arasinda bolunmesini Beyrut un hemen kuzeyindeki bulunan Nehr ul Kelp Kopek Nehri ni Fatimi Devleti nin yeni kuzey siniri olarak tayin edilmesini onermisti Buna Antakya Kusatmasi ile mesgul olan Haclilar pozitif bir yanit vermemislerdi Ama El Afdal bu sinirin kabul edilecegini beklemekteydi Kahire Haziran 1098 de Antakya nin dususu ve uc hafta sonra Kerboga nin yenilgi haberini aldi El Afdal in bu haberlere karsi reaksiyonu zamanin Arap tarihcisi El Kalasini tarafindan bir surpriz olarak anlatilmistir Temmuz 1098 de El Efdal komutasinda bir buyuk Fatimi ordusu ile Filistin uzerine bir sefere cikti Bu Fatimi ordusu Misir dan hareketle Kudus e geldi ve Kudus e ele gecirmek hedefiyle bu kaleyi kusatti Kudus te hukumet suren Selcuk Emirleri Artukoglu Sokmen Bey ve Ilgazi Bey Antakya ya yardim icin gitmisler yenilen Kerboga nin harekatina katilmislar ve yenilgiden sonra Kudus e yeni geri donmuslerdi Kirk gun kadar suren bir direnmeden sonra Kudus kalesi Fatimiler eline gecti El Afdal sehrin idarecisi olan Artukogullarina iyi davranip onlari ve maiyetlerini kuzey Suriye ye gitmek uzere serbest birakti Sonra bu ordu ile Fatimiler Filistin ve Lubnan Akdeniz kiyi boylarindaki sehir ve kalelerin idarelerini ele aldilar Bu yeni durumdan ozellikle Bizans Imparatorlugu ve Misir la ticaret eden Avrupali tuccarin yakindan haberleri oldu Fatimi Bas Veziri Hacli ordularindan haberdardi ama daha once yakin iliskileri olan Bizanslilar gibi bu yeni Hristiyan ordularinin da diplomatik ve dis siyaset kurallarina uyacagini sanmaktaydi Bu yanlis teshis dolayisiyla Fatimi Bas Veziri Kudus te nispeten kucuk bir ordu ile Iftikar el Devla yi e komutani olarak birakip Misir a geri cekildi El Afdal Hacli ordusunun Ocak 1099 da yeniden guney yuruyusu haberini alinca Fatimiler durumunun iyi olmadigini anladi Haclilara karsi yeni bir ordu toplayamayacakti Bizans Imparatoru na Haclilari durdurmak icin elinden geleni yapmasi icin bir mektup gonderdi ama Aleksius un Haclilara Arka kalesini kusatirken Kudus e gitmelerini geciktirme onerisine Hacli liderleri kulak asmadilar El Afdal in Haclilara gonderdigi elcinin Nehr el Kalb kuzeyinde durmalarini ve guneydeki Fatimi arazilerine girmemeleri talebi de Harp teskilinde mizraklarimiz dik Kudus e hepimiz gidecegiz yanitiyla cok sert olarak cevaplandirildi 19 Mayis 1099 da Hacli ordulari Nehr el Kalb i gecerek Fatimi arazilerine girdiler Kudus komutani Iftikar el Devla deneyimli bir askerdi Kale duvarlarinin El Eftal kusatmasindan gordugu zarar hemen giderildi Fatimiler eline gecmeden Kudus kalesi Selcuklu komutanlar tarafindan cok iyi bir sekilde stoklanmisti ve El Efdal kusatmasinda kullanilan erzak ve edevat yenilendi ve kale uzun bir kusatmaya hazir hale getirildi Sehir etrafindaki bolgedeki su kaynaklari ve kuyular zehirlendi Antakya kusatmasinda deneyime uyularak Iftikar el Devla Hristiyanlari sehir disina cikartti Kudus kusatmasi Birinci Hacli Seferi nde Kudus Kusatmasi 1099 XIII yy hazirlanmis bir yazma eserde minyatur Kudus e yonelen Hacli ordusu Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles tarafindan sevk ve idare edildi Uzun ve yipratici bir seferden ve Muslumanlara karsi gerceklestirdikleri pek cok yagma ve katliamdan sonra gercekten de 7 Temmuz 1099 da Kudus e vardilar Hristiyan Hacli ordularinin ilk hareketlerinin Kudus teki Muslumanlari sasirttigi bildirilir Hacli ordulari ve takipcileri buyuk gruplar halinde baslari acik dua eder sekilde onlerinde papazlari olarak sehrin etrafinda aglayarak ilahiler soyleyerek gezdikleri ve dini veche gelip kendilerini sehrin duvarlarina attiklari yazilmistir Fakat cok gecmeden Hacli askerler duruma hakim olup kusatma ciddi olarak basladi Kudus un kusatilmasi sirasinda Hacli ordulari sehrin surlarina bircok basarisiz saldirilarda bulundular ve geri puskurtulduler Sehrin etrafinda tahta bulup kusatma icin mancinik ve kuleler yapmak imkani olmadigi anlasilmisti Ama Filistin e gelmis olan Cenevizliler Yafa yakinlarinda karaya oturttuklari gemilerini parcalayarak tahtalarini Kudus onlerine getirdiler ve iki tane buyuk kusatma kulesi yaptilar Bunlar 14 Temmuz gecesi sehrin duvarlari onune getirildi Gasta adli birincil kaynaga gore 15 Temmuz gunu bu kulelerden sehrin kuzeydogu kapisi onunde bulunana Godefroi komuta etmekteydi askerlerinden iki Flandrali sovalye ilk defa kuleden sehre girmeyi basardi Bundan sonra Godefroi kardesi Boulogne lu Eustace Tancerd ve askerleri de sehre girdiler Raymond komutasindaki ikinci kule bir hendek dolayisiyla ilerleyemedi Fakat sehre Haclilarin girdigi haberini ogrenen kapi savunma komutani Iftikar el Devle fazla direnis yapamayacagini anlamisti Raymond bir haberci gondererek Iftikar El Devla teslim olursa kendisi ve ordusunun hic ziyan gormeden serbest Kudus ten ayrilmasina izin verilecegini bildirdi Iftikar el Devle pek fazla dusunmeden Raymond un tekliflerini kabul edip teslim olup sehir kapilarini Haclilara acti Raymond bu sozunu tuttu ve Iftikar El Devle ve ordusu aksam Kudus ten ayrilarak Eskalon kalesine gittiler Kudus Haclilar eline gecti Kudus un isgali ve sehirdeki Musluman ve Yahudilerin katliami15 Temmuz 1099 gunu ogleden sonra aksam ustu ve ertesi sabah Hacli ordusu mensuplari Kudus te bulunan butun Muslumanlari ve Yahudileri oldurmeye baslayip dunya tarihinde esine az rastlanir bir vahset gerceklestirdiler Hacli ordusu Kudus te iki gun icinde sehirdeki 70 binden fazla olmak uzere tum Muslumanlari ve Yahudileri kilictan gecirdiler Bircok Musluman Kuduslu Mescid i Aksa camisine Harem i Serif Suleyman Tapinagi Tepesi ne Yahudiler ise Bati Duvari Aglama Duvari kenarinda bulunan kendi havralarina siginmislardi Harem i Serif Suleyman Tapinagi Tepesi ustunde kendi tapinaklarina siginanlarin hepsi Musluman ve Yahudiler olduruldu Bu tarihi gercek hem Bati Avrupali Haclilardan tarih yazanlar tarafindan hem de zamanin tarihini yazan Arap kaynaklarinda belgelenmektedir O zamanda yasamis ismi bilinmeyen bir Latince tarih yazarinin Gesta Francorum adli eserinde bu durum soyle betimlenmektedir Bizim askerlerimiz Suleyman Tapinagina kadar onlari katlederek oldurerek takip ettiler burada katliamla o kadar cok kisi oldurulmustu ki olenlerin akan kani katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yukselmisti Yine durumu diger bir birincil kaynak Foucher de Chartres in tarihinde Bu tapinakta 10 000 kisi olduruldu Gercekten orada olsaydiniz ayaklarimizin ayak bileklerine kadar oldurulenlerin kani ile kapli oldugunu gorurdunuz Daha baska ne denilebilir Buradaki hic kimse hayatta birakilmadi ne kadinlarin ne cocuklarin hayatini bagisladilar Diger Hacli yazarlardan biri olan Aguiles li Raymund Historia Francorum qui ceperunt Iherusalem eserinde bu vahseti ovunerek soyle anlatir Gorulmeye deger harika sahneler gerceklesti Adamlarimizin bazilari ki bunlar en merhametlileriydi dusmanlarin kafalarini kesiyorlardi Digerleri onlari oklarla vurup yere dusurduler bazilari ise onlari canli canli atese atarak daha uzun surede oldurup iskence yaptilar Sehrin sokaklari kesilmis kafalar eller ve ayaklarla doluydu Oyle ki yolda bunlara takilip dusmeden yurumek zor hale gelmisti Ama butun bunlar Suleyman Tapinagi nda yapilanlarin yaninda hafif kaliyordu Orada ne mi oldu Eger size gercekleri soylersem buna inanmakta zorlanabilirsiniz En azindan sunu soyleyeyim ki Suleyman Tapinagi nda akan kanlarin yuksekligi adamlarimizin ayak bileklerinin boyunu asiyordu Ibnu l Kalanisi 1073 1160 Sam tarihini isleyen Zeyl Tarih Dimask adli zamaninin tarihinde Ahaliden cogu olduruldu Sinagoglarina siginan Yahudileri Franklar kafalarinin ustunden yaktilar demekte ve bu yangindan sonra hicbir yasayan Yahudi kalmadigini yazmaktadir Bazi yazarlar Hacli askerlerin havra icerisinde Isam Sana Tapiyoruz ilahisini yanmakta olan Yahudilerin ilintilerini bastirmak icin bagira bagira okuyup havra etrafinda eglendiklerini yazarlar Arap tarihci Ali Ibnu l Esir 1160 1233 Al Kamil fi l Tarih Mukkemmel Tarih adli buyuk abide eserinde Kutsal sehrin nufusu kilictan gecirildi ve Frenkler bir hafta suren bir Musluman katilamina giristiler Mescid i Aksa Camiinde yetmis binden fazla kisiyi oldurduler demektedir Bazi yazarlar birkac Muslumanin bu katliamdan kurtulduklarini soyleyerek bu katliamin onemini azaltmaya yeltenirler Ornegin Hacli komutani Tancred Tapinak Dagi etrafinin kendine verildigi icin oraya siginmis Muslumanlardan bazilarini oldurmekten kurtarmak istedigini fakat diger Haclilarin onu dinlemeyip katliama devam ettiklerini bildirirler Yine ismi bilinmeyen Gesta Francorum tarih yazari Sehir inancsizlardan ele gecirilince bizim askerlerimiz sehirde bulunan cok sayida inancsizi hem erkek hem kadin ellerine gecirdiler bunlari ya oldurduler ya da kul olarak aldilar diye yazmasi sehirlilerinin bazilarinin Haclilar tarafindan kul olarak alinmasini Haclilarin ne kadar insafli davrandiklarina yormaktadirlar Yine ayni yazarin Liderlerimiz butun sehir olu Arap cesetleri ile dolu olup bunlarin sehri fena kokuttuklari icin butun olu Arap cesetlerinin sehirden disari atilmasini emrettiler ve boylece hayatta kalan Araplar butun cesetleri sehrin cikis kapilarina suruklediler ve oralarda sanki yuksek evler gibi yiginlar yaptilar Inancsiz kisilerin bu kadar buyuk katliamini hic kimse gormus duymus degildi Yakilan olu cesetleri sanki piramitler gibi yigilmisti Kac kisinin oldurulmus oldugunu Allahtan baska kimse bilemez diye yazmasindan piramidler gibi olu yiginlari hic onemsizmis gibi oluleri surukleyenlerin Arap olmasindan ki bunlarin Musluman olup olmadigi isaret edilmemekte her Muslumanin oldurulmedigine dair bir sonuc cikarmaktadirlar Diger taraftan bazi yazarlar Ortodoks Hristiyanlarin da olduruldugunu yazmaktadirlar Buna karsilik Ortodoks Hristiyanlarin Kudus fethinden sonra sehirde bulunduguna dair belgeler bulunmaktadir Haclilar sehri ellerine gecirince bas hedefleri olan Kutsal Mezar Kilisesi Kiyamet Kilisesi icinde yuzyillardir Kudus un kimin elinde oldugundan hic etkilenmeden dinsel gorev saglayan dogulu Hristiyan Rum Gurcu Ermeni Kopt Suriyeli vb papaz ve kesisleri oradan attilar Bu asiri fanatik Katolik Hacli tutumuna direnmek isteyen Dogulu papazlar bu kilisede bulunan Gercek Istavroz un sakladigi yeri once ifsa etmediler Ama bu butun Hristiyanlar icin kutsal olan esyayi korumakla gorevli papazlar Haclilar tarafindan iskenceye tabi tutuldu Bu iskenceden sonra bu kutsal kalinti da zorla Hacli Hristiyanlar eline gecti Sonuc olarak tarafsizlik prensibine guya uyularak Hristiyan katliamindan kurtulan Muslumanlar bulundugunu gostererek Hacli katiliamin aksini iddia edilmesine her ne kadar calisirlarsa calisilsin Birinci Hacli Seferinde Kudus un Haclilar tarafindan fethinin sonucunun sehir Musluman ve Yahudi halkinin buyuk bir vahsetle olduruldugu gercegini saklamak olanagi bulunmamaktadir Kac kisinin nasil olduruldugu hakkinda ve daha basitce sadece kac kisinin olduruldugunu tahmin etmek icin cok fazla belgesel birincil kaynak bulunmadigi dogrudur ama zaten 11 yuzyilin hicbir olayi icin de tumuyle inandirici belgesel birincil kaynak bulunmadigi da gercektir Haclilar tarafindan kurulan devletlerOrta Dogu da kurulan Hacli devletleri 1135 Haclilar Kudus u zaptettikten sonra Hacli ordusunun soylu komutanlari Kutsal Kabir Kilisesi nde 22 Temmuz da bir toplanti yapip ellerine gecirdikleri kutsal Kudus sehrinin nasil idare edilecegi hakkinda tartismalar yaptilar Yeni bir Kudus Kralligi kurulmasina karar verdiler Bu krallik Hristiyanlarin kutsal saydiklari topraklarda dinsel olmayan devlet isleri ile ugrasmaya yetkili olacakti Kudus Kralligi Kudus sehri yaninda Suriye in guneyi ve Filistin i de ihtiva edecekti Bu devletin basina Toulouse Kontu Raymond in gecirilmesi bu toplantiya katilanlarin cogunlugu tarafindan beklenmekteydi Raymond ya kendi tutumunu mutevazi bir dindar gostermek icin yahut ta katilan soylularin ne de olsa kendini sececeklerini bekledigi icin once bu hukumdarligi kabul etmekte cekingen davrandi Fakat ona rakip olan Godefroi de Bouillon boyle bir cekingenlik gostermedi ve Antakya Kusatmasi ve fethine olan katkisi dolayisiyla Hacli soylu komutanlari arasinda kazandigi populerligi kullanarak kendinin kutsal Kudus Krali olarak secilmesini sagladi Godefroi un bu basarisi Raymond tarafindan hic iyi karsilanmadi ve hatta Raymond bu gelismeye cok kizarak kendi komutasi altinda olan birliklerle Kudus sehrinden cekilip kirsal bir ordugaha yerlesti Kudus Krali olarak secilen yine bir mutevazilik ornegi gostermek icin Kudus Krali unvanini almayi reddettigini ama unvaninin Advocatus Sancti Sepulchri Kutsal Kabir in Koruyucusu olmasini kabul ettigi bildirilir Bu unvanin gercek olarak kullanilip kullanilmadigi ve manasinin ne oldugu acik degildir ve degisik yorumlar bulunmaktadir Bu secimden sonra Godefroi in sahsen bu unvani da kullanmadigi ve sadece princeps veya daha basit olarak eski unvani olan Asagi Loren Dux u unvanini kullandigi bilinmektedir 12 yy cok otoriter Hacli tarihcilerinden Surlu Vilyam Godefroi in Isa nin tacinin dikenden olmasi nedeniyle Kudus Krallik altin taci ni giymemekte israr ettigini yazmaktadir Olaylarla hemen guncel olarak yazmis tek kronikci olan Kesis Robert nin eserinde ise Godefroi in kral unvanini aldigi bildirmektedir Bu kralligin bu Hacli Seferi ne istirak eden Papalik Temsilcisi olan tarafindan teokratik bir devlet olarak Papa idaresinde olmasi istenmekteydi Fakat bu tez kabul edilmedi ve yeni krallik Batili Avrupa Franklarinin yonetim ve kullanim sekillerine uygun olarak kurulup ve gelistirildi Ancak bu kralligi bazi idare organlari ve idare tarzlari bu kralliga ozel orijinal sekilde gelistirilmistir Birinci Hacli Seferi nde ayrica Kudus fethinden once Urfa Kontlugu 1097 1144 ve Antakya Prensligi 1098 1268 Devletlerin de Kudus Kralligi ndan bagimsiz olarak ama bu krallikla cok yakin olarak baglantili bir sekilde kurulmuslardir Kudus un isgalinden sonra 1109 da Haclilarin Trablussam i isgal etmelerinden sonra bu sehir ve civarinda yine bagimsiz statulu olarak Trablus Kontlugu 1109 1289 devleti kurulmustur Fatimiler Devleti ne karsi Askelon MuharebesiAskelon Muharebesi Gravur Ressam Gustave Dore Gravurcu C W Sharpe Kudus un Haclilara teslim edilmesinden sonra Kudus un Fatimiler valisi Iftikar ul Devle Askelon a cekilmisti Filistin in bu guneydogu kesimdeki sahil sehrinde Fatimiler Devleti nin gercek idarecisi olan Vezir Afdal Sahensah komutasinda bir ordu toplamaya basladi Fatimiler Haclilarla anlasip Suriye yi onlara vermeyi kabul etmislerdi ama Filistin ve Kudus u Haclilara teslim etmemeye kararliydilar Askelon da kurulan Fatimiler ordusu sadece Fatimilerin Misirli ve Misir in guneyinden askerlerle kurulmamisti Cesitli Musluman ulkeler askerleri de ihtiva etmekteydi Bu ordunun tam mevcudunun buyuk olasilikla 20 000 oldugu ama bazi kaynaklara nazaran 50 000 asker oldugu bildirilmektedir 5 Agustos ta Fatimiler vezirinin gonderdigi bir elci Kudus e gelerek Haclilarin bu sehri ve Filistin i terk etmelerini istedi ama bu istek Haclilar tarafindan kayda alinmadi Yeni Kudus Krali Godferey de Bouillion bir Hacli ordusu ile Kudus e bir gunluk yolda bulunan Askelon daki Fatimiler ordusu uzerine yuruyerek onlar karsi cikmaya karar verdi Bu orduya Toulouse Kontu Raymond de Saint Gilles ve Robert Curthose katilmadi Ama yeni Kudus Katolik Kardinali secilen ve Haclilarin yeni ellerine gecen Gercek Istavroz u muharebeye tasimayi gorev edinen Arnouf Antakya da bulunan Kutsal Mizrak tasiyici gorevini yuklenen Raymond Aguilersli Halkin Hacli Seferi fiyaskosundan sonra yeniden Kudus te ortaya cikan kesis Pierre l Ermite gibi Katolik dinsel liderler ve Kudus Ortodoks dinsel liderleri basta katildilar 10 Agustos ta dinsel ayin ve torenlerden sonra Kudus ten ayrilan bu Hacli ordusu Raymond Aguilers li den kalan bir belgeye gore 9 000 piyade ve 1 050 agir suvari sovalyeden olusmaktaydi Hem Arap hem de Hacli kaynaklarina gore Fatimiler veziri Haclilarin boyle bir orduyla hemen hucuma gececegini hic beklememekteydi Fatimiler ordusu ve veziri muharebeye hazir degildi 11 Agustos ta Askalon onune gelen Haclilar ordusu hemen sehir kalesi onundeki Macdal vadisinde ordugahda hazirliksiz bulunan Fatimiler ordusu uzerine hucuma gecti Fatimiler hazirliksiz olduklari icin fazla direnis gosteremediler Fatimiler ordusu sayisinin cok yuksek olmasina ragmen bazi birlikler savasa katilamadi Ozellikle Fatimiler agir suvarileri savasa katilamadilar ve buna karsilik Haclilar sovalyeler agir suvarileri Fatimiler piyade guclerine karsi gayet yikici hucumlar yaptilar Nispeten kisa suren bir carpismadan sonra Fatimiler veziri moralini yitirdi ve ordusunu yuksek duvarlari ile korunakli olan Askelon kalesi icine cekti Hacli ordusu Fatimilerin agirliklarini ve Vezirin hazinesini ellerine gecirip talan etti Hacli kaynaklari Fatimiler ordusundan 10 000 12 000 kisi zayiat verdigini bildirilmektedir ama Haclilar kayiplari hakkinda hicbir belge yoktur Ertesi gun Fatimiler Vezir inin Misirli olan ordusunun kismi ile denizden Misir a dondugu haberi ortaya cikti Boylece Fatimiler Kudus ve Filistin i Haclilarin yeni Kudus Kralligi na teslim etmis oldular Ama Askelon kalesi 1153 e kadar Fatimiler elinde kaldi 1101 Hacli seferleriBu Birinci Hacli Seferi nin ucuncu safhasinda ise Filistin de yerlesen Frank Haclilarina destek saglamak icin 1101 de Avrupa dan ek Hacli seferleri yapildi Bu sefer Istanbul dan birbiri arkasindan yuruyuse gecen uc degisik sefer ordusu halindeydi Baronlar Hacli Seferi nde nispeten uzaktan takip stratejisi uygulayan I Kilic Arslan bu seferler icin stratejisini degistirdi Hacli ordusunun yolu uzerinde ve yakinlarinda bulunan butun yerleskeleri ve yetistirilen hububat ve yiyecekleri yakip yikmaya Hacli ordusuna iase ve hayvan yemi saglanmasini onlemeye calisti Onemli su kuyu ve kaynaklarini battal etmeye veya zehirlemeye karar vererek Haclilarin susuzluktan zayif dusmelerini sagladi Bu yeni strateji daha basarili sonuclar verdi ve 1101 Hacli seferlerine istirak eden uc Hacli degisik ordusu da Anadolu icinde Merzifon da ve Eregli de imha edildi Mayis 1101 de Italya dan Lombardlardan olusan Istanbul a Milano Piskoposu Anselm idaresinde gelen ve Kudus ten Istanbul Konstantinopolis e donmus olan sefere deneyimli Raymond komutasi altina gecen 20 000 kisilik Hacli ordusu beklenmedik bir sekilde Ankara ya yoneldi o sehri eline gecirip oradan Niksar a dogru harekete gecti Agustos ta Merzifon da Anadolu Selcuklu Sultani I Kilic Arslan ve Danismendoglu ordusu ile yapilan bir muharebe sonucunda bu Hacli ordusunun 4 5 u imha edildi ve kadinlar ve cocuklar esir olarak Turklerin eline gecti Haziran sonunda Nevers Kontu Giyom un komutasinda bulunan bir Fransiz Hacli sefer ordusu Ankara Konya uzerinden Eregli ye ilerlemeye basladi Bu Hacli ordusu cok gecmeden bu yolu takip etmenin bir hata oldugunu anladi cunku onceki Baronlar Hacli seferi yol etrafina sanki kiran getirmisti Bu ordu iase ve hayvan yemi bulamamaktan bitik bir hale dustu Anadolu Selcuklu Sultani I Kilic Arslan ve Danismend Gazi suvari ordulariyla Merzifon dan Agustos sonunda gelip Eregli de hemen hucuma gecerek bu orduyu da hemen imha etmek imkanini buldular Bu ordunun komutani Nevers li Giyom bir Turk asilli bir Bizans askerinden Turkopol kilavuz bularak Antakya ya erismeyi basardi Bu orduyu bir hafta zaman gecikmesiyle Akitanya li Giyom idaresinde Fransizlar ve Bavyera Duku Wolf komutasinda Almanlardan olusan ucuncu bir Hacli sefer ordusu takip etmekte idi Bu Hacli sefer ordusu askerleri ve asker olmayan kamp takipcileri de aclik ve ozellikle susuzluktan tam harabe olarak yine Eregli Heraclea ya erisebildiler Orada bulundugunu gordukleri bir caya kendilerini atip susuzluklarini giderdiler Ne yazik ki bu su Selcuklular tarafindan zehirlenmisti ve I Kilic Arslan ordusuyla pusuda beklemekteydi Boylece bu ucuncu Hacli sefer ordusu da askerlerinin cogu olup yasayanlar da esir alinip elimine edildi Bu ordu komutanlari Akitenya li Giyom ile Bavyera Duku Wolf sahsen Antakya ya kacabilmeyi basardilar Bu 1101 ek Hacli seferi oyle korkunc ve buyuk bir fiyasko sonuclu olmustur ki bu sonuc bu seferin Avrupa dunyasi tarafindan tumuyle hemen hemen unutulmasina yol acmistir Dipnotlari Nicolle David 2003 The First Crusade 1096 99 Conquest of the Holy Land Oxford Osprey Publishing s 96 ISBN 1 84176 515 5 Ingilizce a b c d e f g Ashbridge Thomas 2004 The First Crusade A New History Oxford a b c d e f g h i j k l m n o p q r s Runciman Steven cev Fikret Isiltan 1998 Hacli Seferleri Tarihi I Cilt Birinci Hacli Seferi ve Kudus Kralliginin Kurulusu Ankara Turk Tarih Kurumu Yayinlari Konsilde bulanan yazarlar Baldric Dol lu Nogentli Guibert Robert Kesli ve Foucher de Chartres idi ve orada bulunmayanlara arasinda Surlu Vilyam ve William Malmesbury li gibi unlu kronik tarih yazarlari bulunmaktadir pp 46 49 say 65 66 Bu konu icin cok ayrintili olan kaynak Laiu Angaliki E 1998 Byzantine Trade with Christians and Muslims and Crusades Hristiyan ve Muslumanlarla Bizanslilarin Ticareti ve Hacli Seferleri ed Laiu Angeliki ve R P Motahedeh 2001 The Crusades from the Prespective of Byzantine and the Muslim World Dumbarton Oaks Research Library and Collection ISBN 9780884022770 Ingilizce a b c d e f Norwich John J 1991 Byzantium the Decline and Fall Londra Penguin ISBN 0 14 011449 1 Ingilizce say 29 44 a b c Demirkent Isin 2014 Turkiye Selcuklu Hukumdari Sultan I Kilic Arslan Ankara Turk Tarih Kurumu Yayinlari ISBN 978 975 16 2673 8 The First Crusade A New History Birinci Hacli Seferi Yeni bir Tarih Asbridge Thomas 2004 Oxford Oxford University Press ISBN 0 19 517823 8 Ingilizce s 103 105 Nicolle David 1999 The First Crusade 1096 99 Conquest of the Holy Land Birinci Hacli Seferi ve Kutsal Ulkelerin Fethi Osprey Ingilizce s 21 32 s 110 113 say 117 120 say 124 126 say 126 130 Tyerman Christopher 2006 God s War A New History of the Crusades Allah in Savasi Hacli Seferleri icin yeni bir tarih Cambridge Belknap Press of Harvard University Press ISBN 0 674 02387 0 Ingilizce say 122 say 132 34 say 135 37 1098 de Hacli ordusunun Anadolu dan cabuk gecmeleri icin onlarla catismaya girismeme stratejine karsilik 1101 de gelen Hacli ordularina karsi Kilic Arslan daha mutecaviz gerilla taktikleri iase ve su kaynaklarini kullanilmaz hale getirerek cekilmek ve Hacli ordulari zayiflayinca pusudan hucuma gecmek stratejisi uygulamaya koyuldu 1990 li yillarda Tim Severin adli bir Ingiliz gezgini bu guzergahi at uzerinde takip etmis ve guzergahin tayinine ve seyahatlerine dair dusunce ve anilari su kaynakta toplamistir Severin Tim 2001 Crusader By Horse to Jarusalem Phoeniz Press ISBN 1 84212 278 9 Ingilizce Bu kaynak Birinci Hacli Seferi ordusunun Anadolu da guzergahi uzerinde yapilan tarihsel arastirmalarin kritik bir ozetini de vermektedir Anadolu cografyasini bilmeyen bazi tarihciler bu yolun daha rahat seyahate uygun oldugunu iddia etmislerdir halbuki Toroslarin Kayseri Kahramanmaras uzerinden gecilmesi daha zor ve engebeli araziden gecilmesini gerektirmektedir say 138 39 a b c d e f g h i j k Maalouf Amin cev Mehmet Ali Kilicbay 1998 Araplarin Gozuyle Hacli Seferleri Istanbul Telos Yayincilik Bu Turk asilli olan Musul Atabeyi nin ismi Kerboga veya Kurboga olarak kaynaklara gecmistir Bir Turk asilli asker ve idareci olan Gurboga nin ismin Turkcede bu anlamsiz isimlerden birini kullanmayacagi tabiidir Bazi kaynaklarda bu ihanet edenin adinin Ruzbe ve gorevinin sehir muhafizligi oldugu bildirilir Lock Companion to the Crusades say 23 Michaud Joseph Francois 1817 1822 L Historie de Croisade Cilt 1 ve Bibliografya say 48 76 183 248 Tyerman say 159 160 Surlu Vilyam Kitap 9 Bolum 9 olu kirik baglanti Ingilizce Riley Smith 1979 The Title of Godfrey of Bouillon Bulletin of the Institute of Historical Research Cilt 52 say 83 86 Ingilizce Baldwin say 340 Ayrica bakinizHacli Seferleri Deus vultDis kaynaklarBirincil kaynaklar Aachen li Albert Historia Hierosolymitana Komnini Anna Alexiad Anna Komnini cev Bilge Umar 1996 Alexiad Malazgirt in sonrasi Istanbul Inkilap Yayinevi ISBN 9751011353 Nogentli Guibert Dei gesta per Francos Foucher de Chartres Historia Hierosolymitana Peter Tudebode Historia de Hierosolymitano itinere Raymond d Aguilers Historia Francorum qui ceperunt Iherusalem Ibnu l Kalanisi Zeyl Tarih Dimask Ibnu l Kalanisi Tr cev Onur Ozatag 2015 Sam Tarihine Zeyl I ve II Hacli Seferleri Donemi Istanbul Turkiye Is Bankasi Yayinlari ISBN 6053323778 Ibnu l Kalanisi Ing cev H A R Gibb 1906 Zeyl Tarih Dimask History Of Damascus Leiden H F Amedroz Leiden Cev Ingiltere basimi Londra 1932 Ingilizce Ali Ibn al Esir El kamil fi t Tarih ibnu l Esir cev Abdulkerim Ozaydin 1987 El Kamil Fi t Tarih Tercumesi Istanbul Bahar Yayinevi ibnu l Esir cev Ahmet Agirakca et al 2008 Islam Tarihi 10 cilt Istanbul Hikmet Nesriyat ISBN 9756524299 Ikincil kaynaklar Demirkent Isin 1997 Hacli Seferleri Istanbul Dunya Yayincilik ISBN 975 7632 54 6 Maalouf Amin Tr cev Mehmet Ali Kilicbay 1998 Araplarin Gozuyle Hacli Seferleri Istanbul Telos Yayincilik ISBN 975 545 092 0 Runciman Steven Tr cev Fikret Isiltan 1998 Hacli Seferleri Tarihi I Cilt Birinci Hacli Seferi ve Kudus Kralliginin Kurulusu Ankara Turk Tarih Kurumu Yayinlari ISBN 975 16 0678 0 Nicolle David Tr cev L Ece Sakar 2011 Birinci Hacli Seferi 1096 1098 Istanbul Turkiye Is Bankasi Kultur Yayinlari ISBN 9786053602538 Ashbridge Thomas 2004 The First Crusade A New History Ingilizce Oxford ISBN 0 19 517823 8 Flori Jean Flori 1997 La Premiere Croisade L occident chretien contre l Islam Fransizca Edition Complexe bas Brksel ISBN 2 87027 436 X Hillenbrand Carole 2000 The Crusades Islamic Perspectives Ingilizce Routledge ISBN 0 415 92914 8 Jospert Nikolas 2006 The Crusades Ingilizce Londra Routledge ISBN 978 0415359689 Setton Kenneth M Ed 1955 1989 A History of the Crusades 6 vols Ingilizce Madison ve Londra University of Wisconsin Press Tyerman Christopher 2006 God s War A New History of the Crusades Cambridge Belknap Press of Harvard University Press ISBN 0 674 02387 0