Bu maddede bulunmasına karşın yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir.Şubat 2021) () ( |
Merkantilizm, bir ekonominin ihracatını en üst düzeye çıkarmak ve ithalatını en aza indirmek için tasarlanmış milliyetçi bir ekonomi politikasıdır. Başka bir deyişle, ülke içindeki kaynak birikimini en üst düzeye çıkarmayı ve bu kaynakları tek taraflı ticaret için kullanmayı amaçlamaktadır.
Merkantilizm 16. yüzyılda Batı Avrupa'da başlamış ekonomik bir teoridir. Türkçeye yaklaşık olarak "Ticaretçilik" olarak çevrilmesi mümkündür. Merkantilizm güçlü bir ekonomi için ihracatı en üst düzeye çıkarmak ve ithalatı en aza indirmek üzere tasarlanmış bir ekonomik politikadır.
Merkantilizmin temel özellikleri
Merkantilizme göre bir milletin refahı anaparanın miktarına bağlıdır ve küresel ticaret hacmi değişmez. Ekonomik servet veya anapara devletin elinde tuttuğu, altın, gümüş miktarı veya ticari değer ile temsil edilir. Merkantilizme göre, yönetim ekonomide korumacı bir rol oynamalı, dış satımı desteklemeli ve dış alımı sınırlandırmalıdır. Bu düşünce biçimi Dünya'ya ticari bir bakış açışıyla yaklaşmaktadır. Toprağa dayalı güç ve mülkiyet anlayışı reddedilir. Merkantilizmin temsil ettiği sınıf olan Burjuvazi'nin toprakla duygusal bir bağı yoktur. Toprak onun için sadece yatırım araçlarından birisidir. Gücün parada ve sermaye birikiminde olduğu savunulur. Günümüzde geçerli olarak Dünya’da uygulanan Kapitalizm’e giden süreci başlatmıştır. Sanayi Devriminin gerçekleşmesi ve ticaret yapan Burjuva sınıfının ortaya çıkışıyla birlikte sermaye birikimi meydana gelmiş ve bu duruma uygun olarak Merkantilizm (Ticaretçilik) adı verilen bir politik yaklaşım doğmuştur. Merkantilizm 16. yüzyılda Batı Avrupa'da başlamış ekonomik bir teoridir. Merkantilizme göre, yönetim ekonomide korumacı bir rol oynamalıdır. Merkantilizm ayrıca Himayecilik (Korumacılık) politikasını savunur, yani devlet tarafından yerli üretimi korunur. Yerli üretimi korumak için devlet yabancı ürünleri gerekirse bütünüyle yasaklar ya da gümrük vergilerini artırır. Merkantilistler bir ülkenin nüfusunun artmasından yanadır. Kalabalık nüfus, işgücünü artırarak maliyetleri düşürecek bu da ihracatta avantaj sağlayacaktır. Nüfus artışı teşvik edilmiş, herkese çalışma zorunluluğu getirilmiş hatta çocukların emeğinden yararlanılmış, köle ticareti gibi yollara başvurulmuştur. Düşük ücret politikası olgusu savunulmuştur.
Merkantilizmin en önemli iddiaları şu şekildedir:
1. Devletlerin, şirketlerin ve bireylerin ekonomik gücü biriktirdikleri değerli madenler ile ölçülür. Merkantilizme göre bir ulusun refahı anaparanın miktarına bağlıdır. Ekonomik servet veya anapara devletin elinde tuttuğu, altın, gümüş miktarı veya ticari değer ile temsil edilir. Ticaretin gelişmesi sürümdeki para miktarının artmasını gerektirir. Bu olgu bütün merkantilistlerce kabul edilir. Ama bunun için sadece altın ve gümüş bolluğu yeterli değildir. Para saf olma özelliğini korumalıdır. Maden ayarı konusunda, paranın bozulmuş haline karşı bozulmamış hali tercih edilir.
O dönem için paralar zaten değerli madenlerden basılmaktadır. Değerli madenler hem işletmeler hem bireyler hem de devletler için gücün temel ölçütüdür. Coğrafi keşiflerle birlikte Avrupa Devletleri değerli madenlere ulaşabilmek için sömürgecilik hareketlerine daha fazla önem vermiştir. Böylece sömürge ülkelerden Avrupa’ya altın, gümüş ve elmas gibi değerli madenler taşınmıştır. Ancak buralarda kurulan koloniler bir süre sonra elde edilen zenginliği göndermek yerine kendi ellerinde kalmasını istemişler ve bağımsızlıklarını ilan ederek kendi devletlerini kurmuşlardır ve bunun için gerektiğinde silahlı mücadeleler yaparak ve isyan ederek Avrupa ile sömürgeci bağlarını koparmışlardır. Ayrıca ABD ve Kanada bölgesinde yaşanan “Altına Hücum” hareketi bu altın arayışının en ilginç örneklerinden birisidir.
(Günümüzde de devletler para basarken “Altın Karşılık Oranı” adı verilen bir uygulamayla paralarını güvenceye almaya çalışmaktadırlar. Buna göre belirli bir miktar para basılırken karşılığında belirli bir oranda altın hazinede saklanır. Böylece gerektiğinde piyasaya altın satılarak para geri çekilebilir ve enflasyon denetim altında tutulabilir. Enflasyon birim mal başına düşen para fazlalığıdır. Kağıt parayı değerli kılan şey devletin verdiği güvencedir. Yani kağıt paranın imal edildiği maddenin (kağıt, keten, pamuk vs.) gerçek değeri ihmal edilecek kadar azdır. Devlet otoritesi ortadan kalktığında para değersizleşir ve kağıda dönüşür. Tarihte bunun pek çok örneği vardır. Ancak altının kendisinin gerçek değeri vardır ve para olarak kullanıldığında üzerine yazılan değer farklı olabilse de ayrıca gerçek bir değere sahiptir.)
2. Devletler ithalat hiç yapmamalı (sıfır ithalat) ama olabildiğince çok ihracat yapmalıdır. Böylece hazinede altın (o dönem için para) birikmeye devam edecektir. Mal satıldığında yurtdışına ürün çıkacak ama içeriye para girecektir. Bu nedenle Merkantilistler ihracatı teşvik etmektedirler. İthalatta ise tersi olacaktır. Bu nedenle Merkantilistler ülke içinde değerli maden biriktirilmesini ama dışarıya asla çıkartılmamasını savunan bir görüşe sahiptirler.
O dönemde bile bu iddiaya şiddetle karşı çıkılmıştır. Her şeyden önce her ürün her ülkede doğal olarak bulunmaz. Bazı şeyler alınmak zorundadır. Üstelik bu anlayışı her ülke benimsediği takdirde kimse birbirinden bir şey almayacak dış ticaret durma noktasına gelecektir. Gerçekten de bu görüşün mutlak olarak işlemeyeceği daha sonraları anlaşılmıştır. Fakat sağladığı sermaye birikimi ve mantığı Kapitalizmin bugünkü biçiminin ilk örneklerinin netleşerek ortaya çıkmasını sağlamıştır.
(Günümüzde bu anlayış ihracatın ithalattan belirli bir oranda fazla olmasının doğru olduğu şeklinde düzeltilmiştir.)
3. Protestan Ahlakı da o dönem içerisinde (1600-1800’lü yıllar) Merkantilizmi desteklemiştir. “Biriktir ama harcama” şeklinde özetlenebilecek bir görüş Tanrı’nın emri olarak kabul edilmiş ve Protestanlar tarafından uyulmuştur. Lüks tüketim dinen yasak sayılmıştır.
Protestanlık, Hristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir (ilk ikisi Ortodoks Mezhebi ve Katolik Mezhebi). Protestanlık 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesine ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur. Luther ilk kez İncil’i kutsal sayılan Latinceden başka bir dile (Almanca’ya) tercüme etmiş ve herkesin anlamasına olanak sağlayan yolu açmıştır. Papazlara ihtiyaç duymaksızın İncil’i okuyabildikleri için dini farklı biçimde yorumlamışlardır. Protestanlık diğer Hristiyan mezheplerinden bazı ayrımlar gösterir. Örnek vermek gerekirse Katolik ve Ortodokslar gibi ruhanî başkanları yoktur. Katoliklerin tersine Protestan rahipler evlenebilirler.
Tarihçe
Merkantilizm, Orta Çağ'ın sonları ile sanayi devrimi arasında kalan dönemde ortaya çıkmıştır (1500-1800). Avrupa’ya özgüdür, orada doğmuş ve gelişmiştir. Döneme damgasını vuran iktisadi faaliyet türü “ticaret”tir.
Ticaretteki artış geçimlik tarımı yıktı ve piyasaya yönelik üretim yapmasına yol açtı. Sanayi üretim alanında ise; ev-sanayi şeklinde başlayan sanayi kapitalizmin ilk biçimi ortaya çıktı (puttin out ya da verlay sistemi). Bu sistemde sermaye sahibi hammaddeyi evlerinde çalışmak isteyenlere veriyor. Daha sonra bu tip üreticiler bir üretim merkezinde toplanarak üretim gerçekleşiyor. Bu dönemin kapitalist sınıfını sanayiciler, büyük tüccarlar ve bankacılar oluşturmaktadır.
Bu dönem bir keşifler çağıdır. Bulunan yeni ülkelerden Avrupa’ya değerli madenler getirilmiştir. Gelen değerli madenler Avrupa’da fiyatların hızla artmasına yol açmıştır. Bu çağ içerisinde denizcilikte de ilerlemeler ortaya çıkmıştır. Bunların yanı sıra bütün dünyada ticari faaliyetlerle yayılma gösteren Avrupa, sömürgecilik yapmıştır ve bu da sermaye birikiminin önemli bir yolu olmuştur. Bu arada İngiltere yönündeki şiddetli talep nedeniyle, büyük toprak sahiplerinin kapattıkları kamu arazileri vardır. Buna ‘çitleme hareketi’ denir. Topraklar büyük ölçüde koyun beslemeye yönelik tahsis edilmiştir. İlk sermaye birikiminin yolları bunlardır.
Dünya ölçeğinde ticaret, değişik ülke tacirlerinin çıkarlarını çatışır hale getirmiş, güçlü devletlerin tüccarları diğerlerine karşı korunmuş ve böylece dış ticarette tekelci zihniyet oluşmuştur. Bu sayede güçlü devletler oluşmuştur.
Ticari faaliyette gelişmeler yaşanırken ticari faaliyete yönelik dini tavırda değişmeler olmuştur. Calvin bir eylemi değerlendirmede niyeti kıstas alarak faizi ve ticareti meşru kabul etmiştir. Yeter ki günahkâr hayatına sürükleyecek aşırı kazançlar peşinde koşulmasın. Kalvencilik ticareti yalnızca hoş görmekle yetinmemiş, ayrıca ticaret etkinliğini yüceltmiş ve ermişliğin bir işareti saymıştır. Zenginlik peşinde koşmak en yüce amaç durumuna getirilmiştir. Değerli madenleri ülkede tutmak ve bu madenlerin dışarıya çıkmasını engellemek merkantilizmin ana amacı olmuştur. Bunun 2 yolu vardır:
- Dış Ticaret
- Sömürgecilik (Kolonizasyon)
Merkantilizmin diğer bazı özellikleri de şunlardır:
- Üretimde imalat kesiminin üstünlüğünün kabulü
- Himayecilik (korumacılık)
- Milli Ekonomik Birlik; Mutlak Merkeziyetçi Milli Devlet Öğretisi
Zenginlik peşinde koşmak en yüce amaç durumuna getirilince, devletin görevleri de bu çerçevede belirlenmiştir. Bunun için zenginliğin gelişmesinin koşullarını araştırmak gerekmiştir.
Araç-amaç
Tüccarların teşvik edilmesi, insan ve para bolluğu, sanayinin ve ihracatın gelişmesi, devletin koruyucu rolü... Bu düşüncelerin bir kısmı düşünürler bir kısmı da tüccarlar tarafından ortaya konuyor. Altın ve gümüşü ülkeye ne kadar çok sokarsanız ülke o kadar zengin olur. Para ne kadar bol olursa faiz oranları o kadar düşük olur ve yatırımcı için finansman kaynağı olur.
Nüfusa ilişkin görüşler
Merkantilistler bir ülkenin nüfusunun artmasından yanadır. İnsan bolluğu rahatça emek bulmayı sağlamakta ve düşük ücrete yol açmakta ayrıca büyük ordulara sahip olmayı sağladığı için önemlidir. Kalabalık nüfus, işgücünü artırarak maliyetleri düşürecek bu da ihracatta avantaj sağlayacaktır. Merkantilizmin nüfus üzerine teorilerine bakarsak;
- Nüfus artışı teşvik edilmiş
- Çalışma zorunluluğu getirilmiş
- Çocuk emeğinden yararlanılmış
- Köle ticareti gibi yollara başvurulmuş
- Emekçileri çalışkan kılacak yollar düşünülmüştür.
Merkantilist düşünce düşük ücret politikası olgusuna dayanır. Emek arzının ücret esnekliği negatiftir. Ücretlerin yükselmesinin emek arzını daraltacağı, düşük ücretlerin ise halkı çalışmak zorunda bırakacağı düşünülmüştür. Bu nedenle ücretlerin yükselmemesi için bir yandan nüfusun fazla olması istenirken diğer yandan erzak fiyatlarının bolluk yıllarında bile yüksek olması istenmiştir.
Merkantilist düşünceye göre;
- Istırap çekmek tedavi edicidir.
- Fırsat verilirse emekçi tembel olur.
- Yüksek ücretler ayyaşlık ve cinsel zevklere düşkünlük gibi durumlara yol açar.
- Ücretlerin asgari düzeyin üzerine çıkması ahlaki bozulmalara yol açar.
- Yoksulluk emekçiyi çalışkan kılar ve daha iyi yaşamasını sağlar.
Mandeville; yoksul çocukların maliyetine kamunun katlandığı okullara gönderilmemelerini, erken yaşta işe gitmelerini öneriyordu. İşe gitmek yerine okula gitmek tembellik yaratır. Okuma, yazma, aritmetik gibi dersler iş hayatında kullanacaklar için geçerlidir. Halkın geçimi bu bilgilere dayanmadığında tembellik yaratır. Merkantilist yazarlarca yoksulu çalışkan kılacak çeşitli öneriler yapılmıştır. John Law; zenginlerin yapacağı tasarrufu ve yoksulların çalışkan olmalarını teşvik etmek için tüketim üzerine vergi konulmasını önermiştir.
David Hume; çalışkanlığı teşvik etmek için ılımlı vergileri destekledi, aşırı vergilenmenin teşvikleri yok edeceğini düşünmüştür. Bu yazarlar optimal düzeyde hayal kırıklığı yaratacak bir reel ücret amaçlıyorlardı. Lüks malları elde etmeyi umabilecek kadar yüksek fiyat onları elde edemeyecek kadar düşük bir reel ücret.
Parasal tezler
Ticaretin gelişmesi sürümdeki para miktarının artmasını gerektirir. Bu olgu bütün merkantilistlerce kabul edilir. Ama bunun için sadece altın ve gümüş bolluğu yeterli değildir. Para has para özelliğini korumalıdır. Maden ayarındaki bozukluklar konusunda, paranın bozulmuş hali bozulmamış haliyle bir arada yürütülürse kötü para iyi parayı kovar. İyi para elde tutulur. Biz bugün bunu ‘Gresham Yasası’ adıyla tanımlıyoruz.
Avrupa’ya altın ve gümüşün bol miktarda girişi enflasyona neden oldu ve bu süreç içinde miktar teoremi denen teoriler merkantilist yazarlar tarafından ortaya kondu. Bodin’in miktar teorisi’ne göre fiyatların artmasının nedeni Avrupa’ya gelen değerli madenlerdir. Bu tez bütün yazarlar tarafından benimsenmiş ama enflasyonu önlemek için ülkeye giren altın ve gümüşü kısmak akıllarına gelmemiştir. Çünkü enflasyon sürecinde en fazla artan gelir kârdır. Tüccar sınıfının gelirini oluşturan kâr olduğu için, enflasyonun tüccar sınıfının kazancını artıran bir süreç olduğunu görmüşler ve enflasyonu önlememişlerdir.
Fortrey, paradan başka hiçbir şeyin ucuz olmaması gerektiği inancındadır. O dönemde erzak pahalıysa insanlar zengin, erzak ucuzsa insanlar yoksul demektir. Ayrıca yüksek fiyatlar emekçilerin hayat düzeyini düşürerek onları daha çalışkan kılardı. Merkantilistler, para bolluğunun ticari işlerin finansmanını kolaylaştırdığını söylerler. Para miktarındaki artış para bulmayı kolaylaştırması yanında kredi için ödenecek faiz oranını düşürür.
Child, ünlü yumurta tavuk ilişkisine değinerek düşük faiz oranı zenginliğin sonucu değil nedenidir diyor, yasal faiz oranının düşürülmesinin ancak para bolluğu sayesinde mümkün olduğunu söylüyor. Yani yasaların belli iktisadi faaliyetleri belirleme gücü yoktur. Sir William Petty ise faiz oranının düşmesini yalnızca para miktarının artışına bağlayarak, insan yasalarının doğa yasaları karşısında hiçbir ağırlığının olmayacağını ifade eder. Merkantilistlerin savunucularından belki de en önemlisi KEYNES'tir. Keynes’in merkantilistlere özgüsü para arzı, faiz oranı, yatırım miktarı arasındaki ilişkilere aittir. Merkantilizm bu düşünceleri “erken keynescilik” olarak nitelendirir.
Feodalizmin çöküşü
Merkantilist sistem, feodalizmin külleri üzerine doğmuştur denilebilir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, Avrupa geneline bakıldığında feodalizmin sona erişinin hemen hemen her ülkede farklı tarihlere denk geldiğidir. Bu sebeple merkantilizme geçiş, hem tarih açısından hem de düşünce sistemi açısından ülkeden ülkeye değişiklik arz etmektedir. Örneğin; kıta Avrupası'na göre siyasi birliğini daha önce tamamlamış İngiltere’de merkantilizm korumacı ve yayılmacı bir sistem olarak Sanayi Devrimi için güçlü bir millî ortam hazırlarken, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde millî birliği sağlamaya yönelik olmuştur.
Feodal sistemdeki iktisadî yapıyı kısaca incelemek gerekirse; yaklaşık 30 kilometrelik, kısıtlı bir mesafe çerçevesinde gerçekleşen küçük ölçekli iktisadî aktiviteyle karşılaşılır. Üretimin dayandığı başlıca temel kaynak, tarımdır. Söz konusu sistem içerisinde belli başlı beş farklı aktör grubu etkin görünmektedir: Krallar, Asiller, Tüccar, Rahipler ve Serfler. Krallar parayı ve emniyeti sağlar, asiller tarımı kontrol eder, tüccar ticarî sistemi idare eder, ruhban sınıfı genel olarak davranışları belirler ve son olarak serfler ise sadece ve sadece hizmet etmeye odaklanmış bir işgücünü meydana getirir. Feodal iktisadî sistem şu dört ana başlık altında karakterize edilebilir:
- 1) Asil – Vasal İlişkisi,
- 2) Otoritenin son derece mahallî olması,
- 3) Otoritenin arazi sahipliğine dayalı olması,
- 4) Mülkiyet hakları
Yukarıda da belirtildiği üzere, feodal sistemin işgücü açısından dayandığı nokta, bir bakıma yarı köle durumunda hayatlarını sürdürmeye çalışan serf sınıfıdır. Avrupa genelini kasıp kavuran ve “Kara Ölüm” olarak adlandırılan veba salgını işgücünde ciddi bir eksilme meydana getirmiştir. Bununla birlikte aynı dönemlere denk gelen reform çalışmaları ve artan seyahat imkânları, bir yandan insanların hayata bakış açısını değiştirirken diğer taraftan da uluslararası ticaretin gelişmesinin önünü açmıştır. Böylece özel mülkiyet kavramı ortaya çıkmış, genel feodal düzenle çatışmalar yaşanır olmuştur. Yukarıda bahsettiğimiz bütün bu etkenlerin sonucunda da feodal sistemin çözülme sürecinin başladığı söylenebilir.
Merkantilist düşüncenin ortaya çıkışı
Aslında; yaklaşık olarak 16. yüzyılın başından 18. yüzyılın sonuna kadar olan dönemi kapsayan merkantilist dönemin benzer, tek bir düşünce etrafında kenetlenip, o yönde politikalar ürettiğini söylemek oldukça güç, hatta imkânsızdır. Feodalizmin kıta Avrupası genelinde ortadan kalkışının farklı farklı tarihlerde gerçekleşmesi, merkantilist düşüncenin ortaya çıkışı ve gelişmesininde de benzer farklılıkları beraberinde getirmiştir.
Orta Çağ’ın bitimini sembolize eden Reform ve Rönesans hareketleri, yeni iktisadî görüşleri ve beraberinde feodal iktisat düzeninin sonunun geldiğini de haber veriyordu. Yaşanan bu değişim, feodal yapının özelliklerine uygun bir biçimde, yerel bazda gerçekleşmekteydi. Yukarıda da belirtildiği üzere ülkeden ülkeye farklılıklar gözlemlenmekteydi. Bir ada ülkesi olmasının da getirdiği avantajla millî birliğini daha önce tamamlayan İngiltere’deki iktisadî değişim, Almanya veya Fransa’dan daha farklı bir süreci yaşamaktaydı.
Denilebilir ki; Orta Çağ siyasi yapısında yaşanan kökten değişiklikler ve sonucunda millî devletlerin yavaş yavaş tarih sahnesine çıkmaya başlaması, uluslararası kapsamda yaşanan ticarî devrim ve Orta Çağ iktisat sisteminde yaşanan çöküş, merkantilizm olarak adlandırılan dönemin kapılarını açmıştır. Bu dönemde bir yandan kantitatif yöntemler geliştirilirken, söz konusu dönemin sonlarına doğru liberalizme öncülük eden görüşler ortaya çıkmaya başlamıştır. İktisat politikalarının, bir devleti güçlü kılma yolunda hizmet verecek şekilde belirlenmensi gerektiği düşüncesi de bu değişimde etkili olan bir başka etkendir.
16. yüzyıl
16. yüzyıl, iktisat biliminin doğduğu dönem olarak kabul edilebilir. İktisadî konular ve sorunlar üzerine yazılı ilk ciddi eserler bu dönemde karşımıza çıkmaktadır. 1571 yılında ölen , ekonomi ile ilgili görüşlerin ayrı bir bilim dalı olarak ele alınması gerektiğini belirten ilk kişidir. Hales kendisinden sonra gelen Locke, Hume, Adam Smith, John Stuart Mill gibi düşünürlere önderlik etmiştir.
Miktar teorisi de ilk kez yine bu yüzyıl içinde ortaya çıkmıştır. 1552 yılında ünlü bilgin Copernicus, Prusya Meclisi’ne sağlam bir para sisteminin nasıl kurulabileceğini anlatmış, 1556 yılında da Polonya Kralı’nın emriyle bu konudaki düşüncelerini yazılı ortama aktarmıştır. Copernicus’a göre, para bollaştığı zaman değerini kaybetmektedir.
Amerika kıtasının altın ve gümüş stoklarının Avrupa’ya; öncelikle de İspanya’ya akmasıyla 1550’li yıllarda Avrupa’da fiyat devrimi olarak adlandırılan ani fiyat artışları kaydedilmiştir. Değerli madenlerin bollaşması ile fiyat artışları arasındaki ilişki birçok düşünürün dikkatini çekmiş ve bir İspanyol rahip, 1556’da teoloji konusunda yazdığı bir kitapta faiz konusunu da ele almıştır. “Para, nerede daha kıtsa orada, bol olduğu yere göre daha kıymetlidir. Para talebi nerede kuvvetli ve arzı azsa orada daha kıymetli olur” diyerek miktar teorisini ortaya koymuş; miktar teorisini, arz – talep teorisinin bir uygulaması olarak ele almıştır.
Miktar teorisinin asıl sahibi olarak ise bir Fransız hukuçusu olan Jean Bodin kabul edilmektedir. Bodin, miktar teorisini 1568’de yazdığı “Bay Malestroit’nun Paradokslarına Bir Cevap” adlı eserinde ilk kez ortaya koymuştur. Ona göre fiyat artışlarının temel olarak beş ayrı sebebi bulunmaktaydı. Altın ve gümüşün bolluğu, monopoller, ihracat ve israf sebebiyle ortaya çıkan mal kıtlıkları, kralların ve asillerin lüks içindeki yaşantıları ve madenî paranın ayarının bozulmasıdır. Bodin’e göre fiyat artışlarındaki en önemli etken, altın ve gümüş bolluğuydu. Bodin bunun yanı sıra faize dinî sebeplerle karşı çıkmış, dış ticareti onaylamış ancak ihracatın fiyatları yükseltirken, ithalatı düşüreceğini savunmuştur.
17. yüzyıl
17. yüzyıla gelindiğinde, merkantilizm ile ilgili olarak karşımıza çıkan ilk önemli kişilik, ’dir. Döviz işlemlerinin sıkı bir kontrol altında tutulması gerektiğini savunan Malynes bu yüzden kendisinden sonra gelen merkantilistler tarafından “Külçeci” (bullionist) olarak adlandırılmıştır. “Saint George for England Allegorically” adlı eserinde Malynes, iktisadî etkenleri mecazî bir dille açıklamış ve faiz ile döviz kurlarını kontrol edilmeleri gereken en tehlikeli unsurlar olarak ilk sıraya yerleştirmiştir. İngiliz İmparatorluğu’nu bir eve benzeterek, harcamaların gelirden fazla olması durumunda sıkıntı doğacağını belirtmiş; ticarî bilanço deyimini kullanmamakla birlikte bir ülke açısından ihracat ve ithalat denkliğinden söz ederek, bu denkliğin eksiye dönmesinin söz konusu ülkenin zenginliğini kaybetmesi anlamına geleceğini iddia etmiştir.
1608 ile 1654 yılları arasında yaşayan adlı tacir, “Free Trade or the Means to Make Trade Flourish” adlı eserinde ticaretle bireysel olarak ilgilenen kişileri desteklemiş ve tekelci firmaları, başta da ünlü East India Company’yi şiddetle eleştirmiştir. Kitabının adında serbest ticaretten bahsetse de, bir merkantilist olarak Misselden’in kast ettiği, ihracatı artırıp ithalatı sınırlandırmak için ihracatı dizginleyen bir takım kurallardan kurtulmak ve tekelci ihracatçıların etkisinin sınırlandırılmasıdır. Böylece İngiltere dışına olan değerli maden akımı sınırlandırılarak, ülke zenginliğinin artırılacağını öngörmekteydi.
İngiliz East India Company’nin yöneticilerinden olan Thomas Mun, merkantilist düşüncenin en önde gelen temsilcilerinden birisidir. “A Discourse of Trade from England unto the East Indies” ve “England’s Treasure by Foreign Trade” adlı eserleri, gerek merkantilist gerekse iktisadî düşüncenin gelişmesinde son derece etkili olmuştur. İlk kitabında o dönemki iktisadî durgunluğun sebebi olarak Mun; yabancı paralardaki devalüasyona karşın İngiliz parasının değerinin aynı kalmasını öne sürüyordu. Fakat bu durumdan çıkış İngiliz parasının da devalüe edilmesi değildi. Ona göre çare; yabancı malların az tüketilmesi, ihracatın artırılması, ithalatı ikame edecek mal üretiminin ve balıkçılığın teşvik edilmesi ve aşırı yiyecek – giyecek tüketiminin önüne geçilmesiydi. İkinci ve görece daha modern olan kitabında ise Mun, ekonomik kalkınma ile dış ticaret arasındaki ilişkiyi konu edinmiştir. İhracatın her zaman ithalattan fazla olması gerektiğini, ithal mallarını ikame edici üretime önem verilmesini ve ihrac edilen ürünlerin hammadde değil, işlenmiş son ürünler olması gerektiğini savunmuştur. Mal ihracının yanı sıra; denizcilik, bankacılık ve sigortacılık gibi hizmet satışlarının da ülkeye döviz kazandıracağını belirterek Mun, modern ödemeler dengesinin en önemli kalemlerinden biri olan görünmeyen işlemleri de ticaret dengesine eklemiş oluyordu. Önceki merkantilistlerin aksine Mun; bir ülkenin zenginlik göstergesi olarak biriktirilen külçelerin yanı sıra, eldeki mal ve kaynakların da çok önemli olduğunu söylemiş ve ticaret, hazine ve siyasi gücün bir ve aynı şeyler anlamına geldiğini iddia etmiştir. Dış politika ve özellikle dış ticaret politikası adeta bir savaş aracı olarak kabul edilmiştir. Klasik İktisat düşüncesi bunun tam tersini savunurken, 1929 Büyük Buhranı’nın hemen ardından düşünceleri öncelikli olarak kabul görmeye başlayan Keynes, merkantilizmden bu sebepten dolayı övgüyle bahsetmiştir.
Fransa
Fransız kralı 14. Louis’nin maliye bakanı olan zamanında merkantilizm Fransız devletinin resmî politikası haline gelmiş ve bu yüzden Fransız merkantilizmi “Colbertizm” olarak adlandırılmıştır. Fransız merkantilizmi, İngiliz merkantilizminin aksine devlet müdahaleleriyle yönlendiriliyordu. Bir başka deyişle İngiliz merkantilizmi büyük bir hızla devlet müdahalelerinden kurtulmaya yönelmişken, Fransız merkantilizminde bu müdahaleler kurumsal hale getirilmiştir. Colbert döneminde sanayi çeşitli şekillerde desteklenmiş ve gümrük vergileriyle korunmuştur. Fransa içerisindeki eyaletler arası gümrük vergileri kaldırılmış, tek bir Fransız Gümrük Tarifesi getirilmiştir. Her şeyin devlet gözetiminde olduğu bu sistemde, Fransız sanayiinin dışa olan bağımlığını azaltmak için mümkün olan tüm tedbirler alınıyordu. Fransız sömürgeleri artıyor, ticaret gelişiyor ve Colbert feodalizmden kalan tüm düzenlemeleri ortadan kaldırarak Fransız ulus-devletinin hakimiyetini tam anlamıyla yaymak istiyordu.
Merkantilizmin tek bir tanımını yapmanın güçlüğüne delil oluşturacak olan bir diğer örnek de Alman tipi merkantilizmdir. Kammeralizm olarak adlandırılır. Kralın veya prensin hazinesi anlamına gelen “Kammer” kelimesinden türemiştir. Çünkü amaç, devlet hazinesinin zenginleştirilmesi, gelirlerin artırılmasıydı. Bu akımın ortaya çıktığı dönemde Almanya, birbirleriyle sürekli mücadele halinde olan birçok prensliğe bölünmüş durumdaydı. İngiltere, Fransa ve Hollanda’nın hızla geliştiği o tarihlerde Kameralizm, Alman devlet memurlarını eğiterek iktisadî kalkınmayı sağlamaya yönelik bir araç haline gelmiştir. Kameralist düşünce de, İngiliz ve Fransız meslektaşlarına benzer görüşleri savunmuş, bazı noktalarda ise onlardan ayrılmışlardır. Altın ve gümüş biriktirerek millî zenginliğin artacağını öne sürmüş, devlet müdahalesini savunmuşlardır. Ancak; İngiltere’de tüccar ve iş adamları kısa broşürlerle merkantilist düşünceyi savunurken, Almanya, hukuk profesörleri ve maliyecilerin ortaya koyduğu son derece ayrıntılı ve uzun eserlere şahit olmuştur. Kameralistler dış ekonomik ilişkiler, ticaret ve ödemeler dengesi gibi konularla çok az ilgilenmiş, ağırlığı yurt içi tarım ve sanayi konularına vermişlerdir. İngiltere'deki sistemin aksine, birey ile devlet arasında iktisadî açıdan bir menfaat birliği olması bir yana, sürekli bir çıkar çatışması yaşanacağını ileri sürmüş, devletin mutlak otoritesi lehine fikirler geliştirmişlerdir.
18. yüzyıl
17. yüzyılın ortalarından itibaren, iş adamları ve tüccarların yanı sıra bazı düşünürler de iktisadî konularla ilgilenmeye başladılar. Bunun sonucunda, kişi hürriyetine daha fazla önem veren ve devletin müdahaleci sistemine karşı çıkan; dolayısıyla merkantilizme karşı gelen bir zümre ortaya çıkmış oldu. Bunlara göre, ekonomi kendi kendine şekil verebilecek, dışarıdan herhangi bir müdahaleye ihtiyaç hissetmeyen bir sistemdi. Dış etki ne kadar az olursa, ekonomi de o kadar iyi çalışırdı. Ayrıca kısıtlama ve müdahalelerin ortadan kalkması, hem kişiler hem de ekonomi için çok daha iyi olacaktı. Nasıl ki merkantilist düşüncenin uygulanışı ülkeden ülkeye değişiyorsa, ortaya çıkan bu yeni liberal düşüncelerin etkileri de farklı farklı olmuştur. Çok sayıda sanayici ve tüccarı içinde barındıran orta sınıfın İngiltere’de yaygın olması, liberal fikirlerin benimsenmesini hızlandırırken, daha yavaş ve dar kapsamlı olsa da Fransa ve Hollanda bu akımda İngiltere’ye eşlik etmişlerdir. Fakat, bir ulus-devlet olma yolunda diğerlerini geriden takip eden Almanya ve İtalya ise merkantilizme sıkı sıkıya bağlı kalmış ve libaral düşüncelere sınırlarını en azından bir süre daha sıkı sıkıya kapatmışlardır.
Merkantilist düşünce sisteminin sağlam temeller üzerine oturmasında en önemli rollerden birisinin Thomas Mun’a ait olduğundan bahsedilmişti. Mun’un ardından iktisadî düşüncede iki yeni temayül belirmişti. Birincisi, kantitatif yöntemlerin iktisadî düşünce içinde kabul görmeye başlaması; diğeri ise, ekonomik sistem üzerindeki devlet müdahalesinin azaltılmasını savunan liberal düşüncedir.
Liberal düşünceye doğru
İktisadın, bir bilim dalı olma yolunda önemli adımlar atılmasını sağlayan merkantilizm, liberal düşünce sisteminin de kapılarını aralamıştır. Bu geçiş döneminin en önde gelen isimleri; John Locke, , , , John Law, , George Berkeley ve David Hume gibi kişilerdir. Genel olarak merkantilizmden liberalizme geçiş dönemini şekillendiren, yeni ve farklı fikirler üreterek liberal düşüncenin temellerini atan bu bilim adamlarından Dudly North, merkantilizmi tümden redderek liberalizme geçişi savunmuştur. David Hume ise, iktisadın bağımsız bir sosyal bilim olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Otomatik denge mekanizması, tam serbest ticaret, liberal dış ticaret dengesi, külçecilikten uzaklaşma, kâğıt paranın tavsiye edilir olması, para, faiz, emek vb kavramlar üzerine derinlemesine analizler yapılmaya bu dönemde başlanmıştır. , devlet müdahalesini savunan “son merkantilist” olarak tarihteki yerini almıştır.
Fransa’da uygulanan ve Colbertizm adı verilen merkantilist sistem, ağırlıklı olarak sanayi üretimine önem verdiğinden, tarımla uğraşan kesimin yoğun tepkisine sebep olmaktaydı. Uzun yılların getirdiği birikimin sonucu olarak, halk kurulu düzeni ortadan kaldırmak istemekteydi. Bunun sonucunda, liberalizme giden yoldaki en önemli adım atılmış ve “fizyokrasi” olarak adlandırılan iktisadî düşünce akımı ortaya çıkmıştır. Fizyokratlar; bir lidere sahip ve yazar kadrosu ile bir dergi etrafından bütünleşmiş olan ilk modern iktisadî düşünce okulu olarak kabul edilmektedirler. Kurucusu François Quesnay’dır. Doğal düzeni ve doğa kanunlarını ön plana almışlar; olayların gidişatına bırakıldığında bir şekilde kendi dengesini bulacağını iddia etmişlerdir. Bu düşünce akımının babası olarak John Locke gösterilmektedir. Dünyaca ünlü “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” (Laissez faire, laissez passe) söyleminin sahibi yine fizyokratlardır.
Böylece liberal düşünceye doğru olan eğilim gittikçe artmış ve Adam Smith’in 1776 yılında yayınlanan “Ulusların Zenginliği” adlı eseriyle, klasik iktisat düşüncesi ve liberalizm tam anlamıyla başlamıştır..
Alt türler / akımlar
Temel beliryecileri aynı olmakla birlikte değişik ülkelerde farklı politikalarla uygulandığı görülmüştür. Bunların en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:
1. Kolbertizm (Fransa’da): Merkantilizmin en önemli savunucusu olan Fransız iktisatçı ve hukukçu Jean-Baptiste Colbert'in adından dolayı bu isim verilmiştir. Sanayileşmenin devlet eliyle desteklenmesi savunulur. Bunun için koruyucu / himayeci dış ticaret politikası ve ithalatın kısılarak ihracatın artırılması temel yöntem olarak benimsenir.
2. Kameralizm (Almanya ve Avusturya’da): Almanca altın sikke, madeni para veya hazine odası anlamındaki "Kammer" sözcüğünden kaynaklanmaktadır. 1700'lerde çok sayıda küçük prensliğe bölünen Almanya'nın bozulan ekonomik birliğini tekrar sağlamayı amaçlamıştır. İç ticaretin düzenlenmesine büyük önem verilmiştir. Ekonomiye devlet müdahalesi, kıymetli madenlerin hazinede saklanmasının sağlanması ve nüfus artışının desteklenmesi gibi politikalara yönelmişlerdir.
3. Bulyonizm (İspanya’da): "Bullion" (külçe) sözcüğü kelimenin kökenini oluşturur. Külçeler halinde saklanan altın ve gümüşün, ülke zenginliğinin tek kaynağı kabul eder. Ülkenin ödemeler dengesini ülkenin yararına koruyabilmenin değerli madenlerin ülkeden çıkışının kısıtlanmasıyla sağlanabileceği savunulur.
Merkantilizme tepki olarak doğan görüşler
- Mutlak üstünlükler teorisi: Adam Smith tarafından Ulusların Zenginliği kitabında oluşturulmuştur. Dış ticarette ithalatın yapılmasının zorunlu olduğu ve her ülkenin en iyi olduğu alanda üretip satmasını ve en kötü olduğu alanda ise dışardan almasını savunmuştur.
- Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi: David Ricardo tarafından Ekonomi Politik adlı kitabında oluşturulmuştur. Dış ticarette ithalatın yapılmasının zorunlu olduğu ancak karşılaştırmalı olarak en verimli olduğu alanda üretip satmasını ve iyi olsa bile sektörler arasında karşılaştırmalı olarak en verimsiz olduğu alanda ise dışardan almasını savunmuştur.
Kaynakça
- Ames, Glenn J. (1996), Colbert, Mercantilism and the French Quest for the Asian Trade
- Braudel, Fernand (1979), "The Wheels of Commerce", Civilization and Capitalism 15th–18th Century
- Brezis, Elise S. (2003), "Mercantilism", The Oxford Encyclopedia of Economic History, Oxford University Press
- Ekelund, Robert B.; Hébert, Robert F. (1975), A History of Economic Theory and Method, New York: McGraw–Hill,
- Heckscher, Eli F. (1935), Mercantilism, London: Allen & Unwin
- Johnson, Harky G. (March 1974), "Mercantilism: Past, Present and Future", The Manchester School
- Keynes, John Maynard (1936), "Notes on Mercantilism, the Usury Laws, Stamped Money and the Theories of Under-Consumption"
- Rees, J. F. "Mercantilism" History 24#94 (1939), pp. 129–135 online; historiography
- Wilson, Charles (1963) [1958], Mercantilism, London: Routledge and Kegan Paul
- Karl Christian Schaefer, Die merkantilisitsche Wirtschaftspolitik., in: Richard H. Tilly, Geschichte der Wirtschaftspolitik. Reprint 2015,
Dış bağlantılar
- Kendine Yeterlik Sefalete Giden Yoldur / Merkantilizmin Sonu 23 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddede kaynak listesi bulunmasina karsin metin ici kaynaklarin yetersizligi nedeniyle bazi bilgilerin hangi kaynaktan alindigi belirsizdir Lutfen kaynaklari uygun bicimde metin icine yerlestirerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Subat 2021 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Merkantilizm bir ekonominin ihracatini en ust duzeye cikarmak ve ithalatini en aza indirmek icin tasarlanmis milliyetci bir ekonomi politikasidir Baska bir deyisle ulke icindeki kaynak birikimini en ust duzeye cikarmayi ve bu kaynaklari tek tarafli ticaret icin kullanmayi amaclamaktadir Gun batiminda liman Claude Lorrain tarafindan 1639 da merkantilizmin zirvesinde yapilmis bir tablodur Merkantilizm 16 yuzyilda Bati Avrupa da baslamis ekonomik bir teoridir Turkceye yaklasik olarak Ticaretcilik olarak cevrilmesi mumkundur Merkantilizm guclu bir ekonomi icin ihracati en ust duzeye cikarmak ve ithalati en aza indirmek uzere tasarlanmis bir ekonomik politikadir Merkantilizmin temel ozellikleriMerkantilizme gore bir milletin refahi anaparanin miktarina baglidir ve kuresel ticaret hacmi degismez Ekonomik servet veya anapara devletin elinde tuttugu altin gumus miktari veya ticari deger ile temsil edilir Merkantilizme gore yonetim ekonomide korumaci bir rol oynamali dis satimi desteklemeli ve dis alimi sinirlandirmalidir Bu dusunce bicimi Dunya ya ticari bir bakis acisiyla yaklasmaktadir Topraga dayali guc ve mulkiyet anlayisi reddedilir Merkantilizmin temsil ettigi sinif olan Burjuvazi nin toprakla duygusal bir bagi yoktur Toprak onun icin sadece yatirim araclarindan birisidir Gucun parada ve sermaye birikiminde oldugu savunulur Gunumuzde gecerli olarak Dunya da uygulanan Kapitalizm e giden sureci baslatmistir Sanayi Devriminin gerceklesmesi ve ticaret yapan Burjuva sinifinin ortaya cikisiyla birlikte sermaye birikimi meydana gelmis ve bu duruma uygun olarak Merkantilizm Ticaretcilik adi verilen bir politik yaklasim dogmustur Merkantilizm 16 yuzyilda Bati Avrupa da baslamis ekonomik bir teoridir Merkantilizme gore yonetim ekonomide korumaci bir rol oynamalidir Merkantilizm ayrica Himayecilik Korumacilik politikasini savunur yani devlet tarafindan yerli uretimi korunur Yerli uretimi korumak icin devlet yabanci urunleri gerekirse butunuyle yasaklar ya da gumruk vergilerini artirir Merkantilistler bir ulkenin nufusunun artmasindan yanadir Kalabalik nufus isgucunu artirarak maliyetleri dusurecek bu da ihracatta avantaj saglayacaktir Nufus artisi tesvik edilmis herkese calisma zorunlulugu getirilmis hatta cocuklarin emeginden yararlanilmis kole ticareti gibi yollara basvurulmustur Dusuk ucret politikasi olgusu savunulmustur Merkantilizmin en onemli iddialari su sekildedir 1 Devletlerin sirketlerin ve bireylerin ekonomik gucu biriktirdikleri degerli madenler ile olculur Merkantilizme gore bir ulusun refahi anaparanin miktarina baglidir Ekonomik servet veya anapara devletin elinde tuttugu altin gumus miktari veya ticari deger ile temsil edilir Ticaretin gelismesi surumdeki para miktarinin artmasini gerektirir Bu olgu butun merkantilistlerce kabul edilir Ama bunun icin sadece altin ve gumus bollugu yeterli degildir Para saf olma ozelligini korumalidir Maden ayari konusunda paranin bozulmus haline karsi bozulmamis hali tercih edilir O donem icin paralar zaten degerli madenlerden basilmaktadir Degerli madenler hem isletmeler hem bireyler hem de devletler icin gucun temel olcutudur Cografi kesiflerle birlikte Avrupa Devletleri degerli madenlere ulasabilmek icin somurgecilik hareketlerine daha fazla onem vermistir Boylece somurge ulkelerden Avrupa ya altin gumus ve elmas gibi degerli madenler tasinmistir Ancak buralarda kurulan koloniler bir sure sonra elde edilen zenginligi gondermek yerine kendi ellerinde kalmasini istemisler ve bagimsizliklarini ilan ederek kendi devletlerini kurmuslardir ve bunun icin gerektiginde silahli mucadeleler yaparak ve isyan ederek Avrupa ile somurgeci baglarini koparmislardir Ayrica ABD ve Kanada bolgesinde yasanan Altina Hucum hareketi bu altin arayisinin en ilginc orneklerinden birisidir Gunumuzde de devletler para basarken Altin Karsilik Orani adi verilen bir uygulamayla paralarini guvenceye almaya calismaktadirlar Buna gore belirli bir miktar para basilirken karsiliginda belirli bir oranda altin hazinede saklanir Boylece gerektiginde piyasaya altin satilarak para geri cekilebilir ve enflasyon denetim altinda tutulabilir Enflasyon birim mal basina dusen para fazlaligidir Kagit parayi degerli kilan sey devletin verdigi guvencedir Yani kagit paranin imal edildigi maddenin kagit keten pamuk vs gercek degeri ihmal edilecek kadar azdir Devlet otoritesi ortadan kalktiginda para degersizlesir ve kagida donusur Tarihte bunun pek cok ornegi vardir Ancak altinin kendisinin gercek degeri vardir ve para olarak kullanildiginda uzerine yazilan deger farkli olabilse de ayrica gercek bir degere sahiptir 2 Devletler ithalat hic yapmamali sifir ithalat ama olabildigince cok ihracat yapmalidir Boylece hazinede altin o donem icin para birikmeye devam edecektir Mal satildiginda yurtdisina urun cikacak ama iceriye para girecektir Bu nedenle Merkantilistler ihracati tesvik etmektedirler Ithalatta ise tersi olacaktir Bu nedenle Merkantilistler ulke icinde degerli maden biriktirilmesini ama disariya asla cikartilmamasini savunan bir goruse sahiptirler O donemde bile bu iddiaya siddetle karsi cikilmistir Her seyden once her urun her ulkede dogal olarak bulunmaz Bazi seyler alinmak zorundadir Ustelik bu anlayisi her ulke benimsedigi takdirde kimse birbirinden bir sey almayacak dis ticaret durma noktasina gelecektir Gercekten de bu gorusun mutlak olarak islemeyecegi daha sonralari anlasilmistir Fakat sagladigi sermaye birikimi ve mantigi Kapitalizmin bugunku biciminin ilk orneklerinin netleserek ortaya cikmasini saglamistir Gunumuzde bu anlayis ihracatin ithalattan belirli bir oranda fazla olmasinin dogru oldugu seklinde duzeltilmistir 3 Protestan Ahlaki da o donem icerisinde 1600 1800 lu yillar Merkantilizmi desteklemistir Biriktir ama harcama seklinde ozetlenebilecek bir gorus Tanri nin emri olarak kabul edilmis ve Protestanlar tarafindan uyulmustur Luks tuketim dinen yasak sayilmistir Protestanlik Hristiyanligin en buyuk uc ana mezhebinden biridir ilk ikisi Ortodoks Mezhebi ve Katolik Mezhebi Protestanlik 16 yuzyilda Martin Luther ve Jean Calvin in onculugunde Katolik Kilisesine ve Papa nin otoritesine karsi girisilen Reform hareketinin sonucunda dogmustur Luther ilk kez Incil i kutsal sayilan Latinceden baska bir dile Almanca ya tercume etmis ve herkesin anlamasina olanak saglayan yolu acmistir Papazlara ihtiyac duymaksizin Incil i okuyabildikleri icin dini farkli bicimde yorumlamislardir Protestanlik diger Hristiyan mezheplerinden bazi ayrimlar gosterir Ornek vermek gerekirse Katolik ve Ortodokslar gibi ruhani baskanlari yoktur Katoliklerin tersine Protestan rahipler evlenebilirler TarihceVenedik deki tuccarlar Merkantilizm Orta Cag in sonlari ile sanayi devrimi arasinda kalan donemde ortaya cikmistir 1500 1800 Avrupa ya ozgudur orada dogmus ve gelismistir Doneme damgasini vuran iktisadi faaliyet turu ticaret tir Ticaretteki artis gecimlik tarimi yikti ve piyasaya yonelik uretim yapmasina yol acti Sanayi uretim alaninda ise ev sanayi seklinde baslayan sanayi kapitalizmin ilk bicimi ortaya cikti puttin out ya da verlay sistemi Bu sistemde sermaye sahibi hammaddeyi evlerinde calismak isteyenlere veriyor Daha sonra bu tip ureticiler bir uretim merkezinde toplanarak uretim gerceklesiyor Bu donemin kapitalist sinifini sanayiciler buyuk tuccarlar ve bankacilar olusturmaktadir Bu donem bir kesifler cagidir Bulunan yeni ulkelerden Avrupa ya degerli madenler getirilmistir Gelen degerli madenler Avrupa da fiyatlarin hizla artmasina yol acmistir Bu cag icerisinde denizcilikte de ilerlemeler ortaya cikmistir Bunlarin yani sira butun dunyada ticari faaliyetlerle yayilma gosteren Avrupa somurgecilik yapmistir ve bu da sermaye birikiminin onemli bir yolu olmustur Bu arada Ingiltere yonundeki siddetli talep nedeniyle buyuk toprak sahiplerinin kapattiklari kamu arazileri vardir Buna citleme hareketi denir Topraklar buyuk olcude koyun beslemeye yonelik tahsis edilmistir Ilk sermaye birikiminin yollari bunlardir Dunya olceginde ticaret degisik ulke tacirlerinin cikarlarini catisir hale getirmis guclu devletlerin tuccarlari digerlerine karsi korunmus ve boylece dis ticarette tekelci zihniyet olusmustur Bu sayede guclu devletler olusmustur Ticari faaliyette gelismeler yasanirken ticari faaliyete yonelik dini tavirda degismeler olmustur Calvin bir eylemi degerlendirmede niyeti kistas alarak faizi ve ticareti mesru kabul etmistir Yeter ki gunahkar hayatina surukleyecek asiri kazanclar pesinde kosulmasin Kalvencilik ticareti yalnizca hos gormekle yetinmemis ayrica ticaret etkinligini yuceltmis ve ermisligin bir isareti saymistir Zenginlik pesinde kosmak en yuce amac durumuna getirilmistir Degerli madenleri ulkede tutmak ve bu madenlerin disariya cikmasini engellemek merkantilizmin ana amaci olmustur Bunun 2 yolu vardir Dis Ticaret Somurgecilik Kolonizasyon Merkantilizmin diger bazi ozellikleri de sunlardir Uretimde imalat kesiminin ustunlugunun kabulu Himayecilik korumacilik Milli Ekonomik Birlik Mutlak Merkeziyetci Milli Devlet Ogretisi Zenginlik pesinde kosmak en yuce amac durumuna getirilince devletin gorevleri de bu cercevede belirlenmistir Bunun icin zenginligin gelismesinin kosullarini arastirmak gerekmistir Arac amac Tuccarlarin tesvik edilmesi insan ve para bollugu sanayinin ve ihracatin gelismesi devletin koruyucu rolu Bu dusuncelerin bir kismi dusunurler bir kismi da tuccarlar tarafindan ortaya konuyor Altin ve gumusu ulkeye ne kadar cok sokarsaniz ulke o kadar zengin olur Para ne kadar bol olursa faiz oranlari o kadar dusuk olur ve yatirimci icin finansman kaynagi olur Nufusa iliskin gorusler Merkantilistler bir ulkenin nufusunun artmasindan yanadir Insan bollugu rahatca emek bulmayi saglamakta ve dusuk ucrete yol acmakta ayrica buyuk ordulara sahip olmayi sagladigi icin onemlidir Kalabalik nufus isgucunu artirarak maliyetleri dusurecek bu da ihracatta avantaj saglayacaktir Merkantilizmin nufus uzerine teorilerine bakarsak Nufus artisi tesvik edilmis Calisma zorunlulugu getirilmis Cocuk emeginden yararlanilmis Kole ticareti gibi yollara basvurulmus Emekcileri caliskan kilacak yollar dusunulmustur Merkantilist dusunce dusuk ucret politikasi olgusuna dayanir Emek arzinin ucret esnekligi negatiftir Ucretlerin yukselmesinin emek arzini daraltacagi dusuk ucretlerin ise halki calismak zorunda birakacagi dusunulmustur Bu nedenle ucretlerin yukselmemesi icin bir yandan nufusun fazla olmasi istenirken diger yandan erzak fiyatlarinin bolluk yillarinda bile yuksek olmasi istenmistir Merkantilist dusunceye gore Istirap cekmek tedavi edicidir Firsat verilirse emekci tembel olur Yuksek ucretler ayyaslik ve cinsel zevklere duskunluk gibi durumlara yol acar Ucretlerin asgari duzeyin uzerine cikmasi ahlaki bozulmalara yol acar Yoksulluk emekciyi caliskan kilar ve daha iyi yasamasini saglar Mandeville yoksul cocuklarin maliyetine kamunun katlandigi okullara gonderilmemelerini erken yasta ise gitmelerini oneriyordu Ise gitmek yerine okula gitmek tembellik yaratir Okuma yazma aritmetik gibi dersler is hayatinda kullanacaklar icin gecerlidir Halkin gecimi bu bilgilere dayanmadiginda tembellik yaratir Merkantilist yazarlarca yoksulu caliskan kilacak cesitli oneriler yapilmistir John Law zenginlerin yapacagi tasarrufu ve yoksullarin caliskan olmalarini tesvik etmek icin tuketim uzerine vergi konulmasini onermistir David Hume caliskanligi tesvik etmek icin ilimli vergileri destekledi asiri vergilenmenin tesvikleri yok edecegini dusunmustur Bu yazarlar optimal duzeyde hayal kirikligi yaratacak bir reel ucret amacliyorlardi Luks mallari elde etmeyi umabilecek kadar yuksek fiyat onlari elde edemeyecek kadar dusuk bir reel ucret Parasal tezler Ticaretin gelismesi surumdeki para miktarinin artmasini gerektirir Bu olgu butun merkantilistlerce kabul edilir Ama bunun icin sadece altin ve gumus bollugu yeterli degildir Para has para ozelligini korumalidir Maden ayarindaki bozukluklar konusunda paranin bozulmus hali bozulmamis haliyle bir arada yurutulurse kotu para iyi parayi kovar Iyi para elde tutulur Biz bugun bunu Gresham Yasasi adiyla tanimliyoruz Avrupa ya altin ve gumusun bol miktarda girisi enflasyona neden oldu ve bu surec icinde miktar teoremi denen teoriler merkantilist yazarlar tarafindan ortaya kondu Bodin in miktar teorisi ne gore fiyatlarin artmasinin nedeni Avrupa ya gelen degerli madenlerdir Bu tez butun yazarlar tarafindan benimsenmis ama enflasyonu onlemek icin ulkeye giren altin ve gumusu kismak akillarina gelmemistir Cunku enflasyon surecinde en fazla artan gelir kardir Tuccar sinifinin gelirini olusturan kar oldugu icin enflasyonun tuccar sinifinin kazancini artiran bir surec oldugunu gormusler ve enflasyonu onlememislerdir Fortrey paradan baska hicbir seyin ucuz olmamasi gerektigi inancindadir O donemde erzak pahaliysa insanlar zengin erzak ucuzsa insanlar yoksul demektir Ayrica yuksek fiyatlar emekcilerin hayat duzeyini dusurerek onlari daha caliskan kilardi Merkantilistler para bollugunun ticari islerin finansmanini kolaylastirdigini soylerler Para miktarindaki artis para bulmayi kolaylastirmasi yaninda kredi icin odenecek faiz oranini dusurur Child unlu yumurta tavuk iliskisine deginerek dusuk faiz orani zenginligin sonucu degil nedenidir diyor yasal faiz oraninin dusurulmesinin ancak para bollugu sayesinde mumkun oldugunu soyluyor Yani yasalarin belli iktisadi faaliyetleri belirleme gucu yoktur Sir William Petty ise faiz oraninin dusmesini yalnizca para miktarinin artisina baglayarak insan yasalarinin doga yasalari karsisinda hicbir agirliginin olmayacagini ifade eder Merkantilistlerin savunucularindan belki de en onemlisi KEYNES tir Keynes in merkantilistlere ozgusu para arzi faiz orani yatirim miktari arasindaki iliskilere aittir Merkantilizm bu dusunceleri erken keynescilik olarak nitelendirir Feodalizmin cokusuMerkantilist sistem feodalizmin kulleri uzerine dogmustur denilebilir Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus Avrupa geneline bakildiginda feodalizmin sona erisinin hemen hemen her ulkede farkli tarihlere denk geldigidir Bu sebeple merkantilizme gecis hem tarih acisindan hem de dusunce sistemi acisindan ulkeden ulkeye degisiklik arz etmektedir Ornegin kita Avrupasi na gore siyasi birligini daha once tamamlamis Ingiltere de merkantilizm korumaci ve yayilmaci bir sistem olarak Sanayi Devrimi icin guclu bir milli ortam hazirlarken Almanya ve Fransa gibi ulkelerde milli birligi saglamaya yonelik olmustur Feodal sistemdeki iktisadi yapiyi kisaca incelemek gerekirse yaklasik 30 kilometrelik kisitli bir mesafe cercevesinde gerceklesen kucuk olcekli iktisadi aktiviteyle karsilasilir Uretimin dayandigi baslica temel kaynak tarimdir Soz konusu sistem icerisinde belli basli bes farkli aktor grubu etkin gorunmektedir Krallar Asiller Tuccar Rahipler ve Serfler Krallar parayi ve emniyeti saglar asiller tarimi kontrol eder tuccar ticari sistemi idare eder ruhban sinifi genel olarak davranislari belirler ve son olarak serfler ise sadece ve sadece hizmet etmeye odaklanmis bir isgucunu meydana getirir Feodal iktisadi sistem su dort ana baslik altinda karakterize edilebilir 1 Asil Vasal Iliskisi 2 Otoritenin son derece mahalli olmasi 3 Otoritenin arazi sahipligine dayali olmasi 4 Mulkiyet haklari Yukarida da belirtildigi uzere feodal sistemin isgucu acisindan dayandigi nokta bir bakima yari kole durumunda hayatlarini surdurmeye calisan serf sinifidir Avrupa genelini kasip kavuran ve Kara Olum olarak adlandirilan veba salgini isgucunde ciddi bir eksilme meydana getirmistir Bununla birlikte ayni donemlere denk gelen reform calismalari ve artan seyahat imkanlari bir yandan insanlarin hayata bakis acisini degistirirken diger taraftan da uluslararasi ticaretin gelismesinin onunu acmistir Boylece ozel mulkiyet kavrami ortaya cikmis genel feodal duzenle catismalar yasanir olmustur Yukarida bahsettigimiz butun bu etkenlerin sonucunda da feodal sistemin cozulme surecinin basladigi soylenebilir Merkantilist dusuncenin ortaya cikisiAslinda yaklasik olarak 16 yuzyilin basindan 18 yuzyilin sonuna kadar olan donemi kapsayan merkantilist donemin benzer tek bir dusunce etrafinda kenetlenip o yonde politikalar urettigini soylemek oldukca guc hatta imkansizdir Feodalizmin kita Avrupasi genelinde ortadan kalkisinin farkli farkli tarihlerde gerceklesmesi merkantilist dusuncenin ortaya cikisi ve gelismesininde de benzer farkliliklari beraberinde getirmistir Orta Cag in bitimini sembolize eden Reform ve Ronesans hareketleri yeni iktisadi gorusleri ve beraberinde feodal iktisat duzeninin sonunun geldigini de haber veriyordu Yasanan bu degisim feodal yapinin ozelliklerine uygun bir bicimde yerel bazda gerceklesmekteydi Yukarida da belirtildigi uzere ulkeden ulkeye farkliliklar gozlemlenmekteydi Bir ada ulkesi olmasinin da getirdigi avantajla milli birligini daha once tamamlayan Ingiltere deki iktisadi degisim Almanya veya Fransa dan daha farkli bir sureci yasamaktaydi Denilebilir ki Orta Cag siyasi yapisinda yasanan kokten degisiklikler ve sonucunda milli devletlerin yavas yavas tarih sahnesine cikmaya baslamasi uluslararasi kapsamda yasanan ticari devrim ve Orta Cag iktisat sisteminde yasanan cokus merkantilizm olarak adlandirilan donemin kapilarini acmistir Bu donemde bir yandan kantitatif yontemler gelistirilirken soz konusu donemin sonlarina dogru liberalizme onculuk eden gorusler ortaya cikmaya baslamistir Iktisat politikalarinin bir devleti guclu kilma yolunda hizmet verecek sekilde belirlenmensi gerektigi dusuncesi de bu degisimde etkili olan bir baska etkendir 16 yuzyil 16 yuzyil iktisat biliminin dogdugu donem olarak kabul edilebilir Iktisadi konular ve sorunlar uzerine yazili ilk ciddi eserler bu donemde karsimiza cikmaktadir 1571 yilinda olen ekonomi ile ilgili goruslerin ayri bir bilim dali olarak ele alinmasi gerektigini belirten ilk kisidir Hales kendisinden sonra gelen Locke Hume Adam Smith John Stuart Mill gibi dusunurlere onderlik etmistir Miktar teorisi de ilk kez yine bu yuzyil icinde ortaya cikmistir 1552 yilinda unlu bilgin Copernicus Prusya Meclisi ne saglam bir para sisteminin nasil kurulabilecegini anlatmis 1556 yilinda da Polonya Krali nin emriyle bu konudaki dusuncelerini yazili ortama aktarmistir Copernicus a gore para bollastigi zaman degerini kaybetmektedir Amerika kitasinin altin ve gumus stoklarinin Avrupa ya oncelikle de Ispanya ya akmasiyla 1550 li yillarda Avrupa da fiyat devrimi olarak adlandirilan ani fiyat artislari kaydedilmistir Degerli madenlerin bollasmasi ile fiyat artislari arasindaki iliski bircok dusunurun dikkatini cekmis ve bir Ispanyol rahip 1556 da teoloji konusunda yazdigi bir kitapta faiz konusunu da ele almistir Para nerede daha kitsa orada bol oldugu yere gore daha kiymetlidir Para talebi nerede kuvvetli ve arzi azsa orada daha kiymetli olur diyerek miktar teorisini ortaya koymus miktar teorisini arz talep teorisinin bir uygulamasi olarak ele almistir Miktar teorisinin asil sahibi olarak ise bir Fransiz hukucusu olan Jean Bodin kabul edilmektedir Bodin miktar teorisini 1568 de yazdigi Bay Malestroit nun Paradokslarina Bir Cevap adli eserinde ilk kez ortaya koymustur Ona gore fiyat artislarinin temel olarak bes ayri sebebi bulunmaktaydi Altin ve gumusun bollugu monopoller ihracat ve israf sebebiyle ortaya cikan mal kitliklari krallarin ve asillerin luks icindeki yasantilari ve madeni paranin ayarinin bozulmasidir Bodin e gore fiyat artislarindaki en onemli etken altin ve gumus bolluguydu Bodin bunun yani sira faize dini sebeplerle karsi cikmis dis ticareti onaylamis ancak ihracatin fiyatlari yukseltirken ithalati dusurecegini savunmustur 17 yuzyil 17 yuzyila gelindiginde merkantilizm ile ilgili olarak karsimiza cikan ilk onemli kisilik dir Doviz islemlerinin siki bir kontrol altinda tutulmasi gerektigini savunan Malynes bu yuzden kendisinden sonra gelen merkantilistler tarafindan Kulceci bullionist olarak adlandirilmistir Saint George for England Allegorically adli eserinde Malynes iktisadi etkenleri mecazi bir dille aciklamis ve faiz ile doviz kurlarini kontrol edilmeleri gereken en tehlikeli unsurlar olarak ilk siraya yerlestirmistir Ingiliz Imparatorlugu nu bir eve benzeterek harcamalarin gelirden fazla olmasi durumunda sikinti dogacagini belirtmis ticari bilanco deyimini kullanmamakla birlikte bir ulke acisindan ihracat ve ithalat denkliginden soz ederek bu denkligin eksiye donmesinin soz konusu ulkenin zenginligini kaybetmesi anlamina gelecegini iddia etmistir 1608 ile 1654 yillari arasinda yasayan adli tacir Free Trade or the Means to Make Trade Flourish adli eserinde ticaretle bireysel olarak ilgilenen kisileri desteklemis ve tekelci firmalari basta da unlu East India Company yi siddetle elestirmistir Kitabinin adinda serbest ticaretten bahsetse de bir merkantilist olarak Misselden in kast ettigi ihracati artirip ithalati sinirlandirmak icin ihracati dizginleyen bir takim kurallardan kurtulmak ve tekelci ihracatcilarin etkisinin sinirlandirilmasidir Boylece Ingiltere disina olan degerli maden akimi sinirlandirilarak ulke zenginliginin artirilacagini ongormekteydi Ingiliz East India Company nin yoneticilerinden olan Thomas Mun merkantilist dusuncenin en onde gelen temsilcilerinden birisidir A Discourse of Trade from England unto the East Indies ve England s Treasure by Foreign Trade adli eserleri gerek merkantilist gerekse iktisadi dusuncenin gelismesinde son derece etkili olmustur Ilk kitabinda o donemki iktisadi durgunlugun sebebi olarak Mun yabanci paralardaki devaluasyona karsin Ingiliz parasinin degerinin ayni kalmasini one suruyordu Fakat bu durumdan cikis Ingiliz parasinin da devalue edilmesi degildi Ona gore care yabanci mallarin az tuketilmesi ihracatin artirilmasi ithalati ikame edecek mal uretiminin ve balikciligin tesvik edilmesi ve asiri yiyecek giyecek tuketiminin onune gecilmesiydi Ikinci ve gorece daha modern olan kitabinda ise Mun ekonomik kalkinma ile dis ticaret arasindaki iliskiyi konu edinmistir Ihracatin her zaman ithalattan fazla olmasi gerektigini ithal mallarini ikame edici uretime onem verilmesini ve ihrac edilen urunlerin hammadde degil islenmis son urunler olmasi gerektigini savunmustur Mal ihracinin yani sira denizcilik bankacilik ve sigortacilik gibi hizmet satislarinin da ulkeye doviz kazandiracagini belirterek Mun modern odemeler dengesinin en onemli kalemlerinden biri olan gorunmeyen islemleri de ticaret dengesine eklemis oluyordu Onceki merkantilistlerin aksine Mun bir ulkenin zenginlik gostergesi olarak biriktirilen kulcelerin yani sira eldeki mal ve kaynaklarin da cok onemli oldugunu soylemis ve ticaret hazine ve siyasi gucun bir ve ayni seyler anlamina geldigini iddia etmistir Dis politika ve ozellikle dis ticaret politikasi adeta bir savas araci olarak kabul edilmistir Klasik Iktisat dusuncesi bunun tam tersini savunurken 1929 Buyuk Buhrani nin hemen ardindan dusunceleri oncelikli olarak kabul gormeye baslayan Keynes merkantilizmden bu sebepten dolayi ovguyle bahsetmistir Fransa Fransiz maliye bakani ve merkantilist Jean Baptiste Colbert 20 yili askin bir sure gorev yapti Fransiz krali 14 Louis nin maliye bakani olan zamaninda merkantilizm Fransiz devletinin resmi politikasi haline gelmis ve bu yuzden Fransiz merkantilizmi Colbertizm olarak adlandirilmistir Fransiz merkantilizmi Ingiliz merkantilizminin aksine devlet mudahaleleriyle yonlendiriliyordu Bir baska deyisle Ingiliz merkantilizmi buyuk bir hizla devlet mudahalelerinden kurtulmaya yonelmisken Fransiz merkantilizminde bu mudahaleler kurumsal hale getirilmistir Colbert doneminde sanayi cesitli sekillerde desteklenmis ve gumruk vergileriyle korunmustur Fransa icerisindeki eyaletler arasi gumruk vergileri kaldirilmis tek bir Fransiz Gumruk Tarifesi getirilmistir Her seyin devlet gozetiminde oldugu bu sistemde Fransiz sanayiinin disa olan bagimligini azaltmak icin mumkun olan tum tedbirler aliniyordu Fransiz somurgeleri artiyor ticaret gelisiyor ve Colbert feodalizmden kalan tum duzenlemeleri ortadan kaldirarak Fransiz ulus devletinin hakimiyetini tam anlamiyla yaymak istiyordu Merkantilizmin tek bir tanimini yapmanin guclugune delil olusturacak olan bir diger ornek de Alman tipi merkantilizmdir Kammeralizm olarak adlandirilir Kralin veya prensin hazinesi anlamina gelen Kammer kelimesinden turemistir Cunku amac devlet hazinesinin zenginlestirilmesi gelirlerin artirilmasiydi Bu akimin ortaya ciktigi donemde Almanya birbirleriyle surekli mucadele halinde olan bircok prenslige bolunmus durumdaydi Ingiltere Fransa ve Hollanda nin hizla gelistigi o tarihlerde Kameralizm Alman devlet memurlarini egiterek iktisadi kalkinmayi saglamaya yonelik bir arac haline gelmistir Kameralist dusunce de Ingiliz ve Fransiz meslektaslarina benzer gorusleri savunmus bazi noktalarda ise onlardan ayrilmislardir Altin ve gumus biriktirerek milli zenginligin artacagini one surmus devlet mudahalesini savunmuslardir Ancak Ingiltere de tuccar ve is adamlari kisa brosurlerle merkantilist dusunceyi savunurken Almanya hukuk profesorleri ve maliyecilerin ortaya koydugu son derece ayrintili ve uzun eserlere sahit olmustur Kameralistler dis ekonomik iliskiler ticaret ve odemeler dengesi gibi konularla cok az ilgilenmis agirligi yurt ici tarim ve sanayi konularina vermislerdir Ingiltere deki sistemin aksine birey ile devlet arasinda iktisadi acidan bir menfaat birligi olmasi bir yana surekli bir cikar catismasi yasanacagini ileri surmus devletin mutlak otoritesi lehine fikirler gelistirmislerdir 18 yuzyil 17 yuzyilin ortalarindan itibaren is adamlari ve tuccarlarin yani sira bazi dusunurler de iktisadi konularla ilgilenmeye basladilar Bunun sonucunda kisi hurriyetine daha fazla onem veren ve devletin mudahaleci sistemine karsi cikan dolayisiyla merkantilizme karsi gelen bir zumre ortaya cikmis oldu Bunlara gore ekonomi kendi kendine sekil verebilecek disaridan herhangi bir mudahaleye ihtiyac hissetmeyen bir sistemdi Dis etki ne kadar az olursa ekonomi de o kadar iyi calisirdi Ayrica kisitlama ve mudahalelerin ortadan kalkmasi hem kisiler hem de ekonomi icin cok daha iyi olacakti Nasil ki merkantilist dusuncenin uygulanisi ulkeden ulkeye degisiyorsa ortaya cikan bu yeni liberal dusuncelerin etkileri de farkli farkli olmustur Cok sayida sanayici ve tuccari icinde barindiran orta sinifin Ingiltere de yaygin olmasi liberal fikirlerin benimsenmesini hizlandirirken daha yavas ve dar kapsamli olsa da Fransa ve Hollanda bu akimda Ingiltere ye eslik etmislerdir Fakat bir ulus devlet olma yolunda digerlerini geriden takip eden Almanya ve Italya ise merkantilizme siki sikiya bagli kalmis ve libaral dusuncelere sinirlarini en azindan bir sure daha siki sikiya kapatmislardir Merkantilist dusunce sisteminin saglam temeller uzerine oturmasinda en onemli rollerden birisinin Thomas Mun a ait oldugundan bahsedilmisti Mun un ardindan iktisadi dusuncede iki yeni temayul belirmisti Birincisi kantitatif yontemlerin iktisadi dusunce icinde kabul gormeye baslamasi digeri ise ekonomik sistem uzerindeki devlet mudahalesinin azaltilmasini savunan liberal dusuncedir Liberal dusunceye dogruIktisadin bir bilim dali olma yolunda onemli adimlar atilmasini saglayan merkantilizm liberal dusunce sisteminin de kapilarini aralamistir Bu gecis doneminin en onde gelen isimleri John Locke John Law George Berkeley ve David Hume gibi kisilerdir Genel olarak merkantilizmden liberalizme gecis donemini sekillendiren yeni ve farkli fikirler ureterek liberal dusuncenin temellerini atan bu bilim adamlarindan Dudly North merkantilizmi tumden redderek liberalizme gecisi savunmustur David Hume ise iktisadin bagimsiz bir sosyal bilim olarak kabul edilmesini saglamistir Otomatik denge mekanizmasi tam serbest ticaret liberal dis ticaret dengesi kulcecilikten uzaklasma kagit paranin tavsiye edilir olmasi para faiz emek vb kavramlar uzerine derinlemesine analizler yapilmaya bu donemde baslanmistir devlet mudahalesini savunan son merkantilist olarak tarihteki yerini almistir Fransa da uygulanan ve Colbertizm adi verilen merkantilist sistem agirlikli olarak sanayi uretimine onem verdiginden tarimla ugrasan kesimin yogun tepkisine sebep olmaktaydi Uzun yillarin getirdigi birikimin sonucu olarak halk kurulu duzeni ortadan kaldirmak istemekteydi Bunun sonucunda liberalizme giden yoldaki en onemli adim atilmis ve fizyokrasi olarak adlandirilan iktisadi dusunce akimi ortaya cikmistir Fizyokratlar bir lidere sahip ve yazar kadrosu ile bir dergi etrafindan butunlesmis olan ilk modern iktisadi dusunce okulu olarak kabul edilmektedirler Kurucusu Francois Quesnay dir Dogal duzeni ve doga kanunlarini on plana almislar olaylarin gidisatina birakildiginda bir sekilde kendi dengesini bulacagini iddia etmislerdir Bu dusunce akiminin babasi olarak John Locke gosterilmektedir Dunyaca unlu Birakiniz yapsinlar birakiniz gecsinler Laissez faire laissez passe soyleminin sahibi yine fizyokratlardir Adam Smith in Uluslarin Zenginligi adli eserinin cogu merkantilizme yonelik bir saldiridir Boylece liberal dusunceye dogru olan egilim gittikce artmis ve Adam Smith in 1776 yilinda yayinlanan Uluslarin Zenginligi adli eseriyle klasik iktisat dusuncesi ve liberalizm tam anlamiyla baslamistir Alt turler akimlarTemel beliryecileri ayni olmakla birlikte degisik ulkelerde farkli politikalarla uygulandigi gorulmustur Bunlarin en onemlileri su sekilde siralanabilir 1 Kolbertizm Fransa da Merkantilizmin en onemli savunucusu olan Fransiz iktisatci ve hukukcu Jean Baptiste Colbert in adindan dolayi bu isim verilmistir Sanayilesmenin devlet eliyle desteklenmesi savunulur Bunun icin koruyucu himayeci dis ticaret politikasi ve ithalatin kisilarak ihracatin artirilmasi temel yontem olarak benimsenir 2 Kameralizm Almanya ve Avusturya da Almanca altin sikke madeni para veya hazine odasi anlamindaki Kammer sozcugunden kaynaklanmaktadir 1700 lerde cok sayida kucuk prenslige bolunen Almanya nin bozulan ekonomik birligini tekrar saglamayi amaclamistir Ic ticaretin duzenlenmesine buyuk onem verilmistir Ekonomiye devlet mudahalesi kiymetli madenlerin hazinede saklanmasinin saglanmasi ve nufus artisinin desteklenmesi gibi politikalara yonelmislerdir 3 Bulyonizm Ispanya da Bullion kulce sozcugu kelimenin kokenini olusturur Kulceler halinde saklanan altin ve gumusun ulke zenginliginin tek kaynagi kabul eder Ulkenin odemeler dengesini ulkenin yararina koruyabilmenin degerli madenlerin ulkeden cikisinin kisitlanmasiyla saglanabilecegi savunulur Merkantilizme tepki olarak dogan goruslerMutlak ustunlukler teorisi Adam Smith tarafindan Uluslarin Zenginligi kitabinda olusturulmustur Dis ticarette ithalatin yapilmasinin zorunlu oldugu ve her ulkenin en iyi oldugu alanda uretip satmasini ve en kotu oldugu alanda ise disardan almasini savunmustur Karsilastirmali ustunlukler teorisi David Ricardo tarafindan Ekonomi Politik adli kitabinda olusturulmustur Dis ticarette ithalatin yapilmasinin zorunlu oldugu ancak karsilastirmali olarak en verimli oldugu alanda uretip satmasini ve iyi olsa bile sektorler arasinda karsilastirmali olarak en verimsiz oldugu alanda ise disardan almasini savunmustur KaynakcaAmes Glenn J 1996 Colbert Mercantilism and the French Quest for the Asian Trade Braudel Fernand 1979 The Wheels of Commerce Civilization and Capitalism 15th 18th Century Brezis Elise S 2003 Mercantilism The Oxford Encyclopedia of Economic History Oxford University Press Ekelund Robert B Hebert Robert F 1975 A History of Economic Theory and Method New York McGraw Hill ISBN 978 0 07 019143 3 Heckscher Eli F 1935 Mercantilism London Allen amp Unwin Johnson Harky G March 1974 Mercantilism Past Present and Future The Manchester School Keynes John Maynard 1936 Notes on Mercantilism the Usury Laws Stamped Money and the Theories of Under Consumption Rees J F Mercantilism History 24 94 1939 pp 129 135 online historiography Wilson Charles 1963 1958 Mercantilism London Routledge and Kegan Paul Karl Christian Schaefer Die merkantilisitsche Wirtschaftspolitik in Richard H Tilly Geschichte der Wirtschaftspolitik Reprint 2015 ISBN 978 3 486 78496 1Dis baglantilarKendine Yeterlik Sefalete Giden Yoldur Merkantilizmin Sonu 23 Eylul 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde