Bu maddede bulunmasına karşın yetersizliği nedeniyle bazı bilgilerin hangi kaynaktan alındığı belirsizdir.Mart 2020) () ( |
Dolaşım sistemi veya kardiyovasküler sistem maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir.
dolaşım sistemi | |
---|---|
Tanımlayıcılar | |
JSTOR | cardiovascular-system |
Microsoft Academic | 72859922 |
MeSH | D002319 |
TA | 3891 |
FMA | 7161 |
Dolaşım sisteminin olmaması
Dolaşım sistemine sahip olmayan canlılara örnek olarak yassı solucan (Platyhelminthes filumu) verilebilir. Bu canlının vücut boşluğunda herhangi bir kaplayıcı tabaka veya sıvı bulunmamaktadır. Sindirim sistemine açılan bir ağza sahiptirler.
Açık dolaşım sistemi
Bu tip dolaşım sistemi yumuşakçalar ve eklembacaklılar gibi omurgasızların büyük bir kısmında görülür. Bu canlılarda hemosöl olarak adlandırılan vücut boşluklarında dolaşım sıvısı organları doğrudan sarar (yıkar) ve kan (dolaşım sıvısı) ile interstisyel sıvı (doku sıvısı) arasında ayrışma yoktur. Bu birleşik sıvıya hemolenf denir. Hayvan hareket ederken oluşan kas hareketleri hemolenf hareketini sağlar fakat sıvı akışını bir bölümden diğerine yönlendirilmesi kısıtlıdır. Kalp gevşediğinde kan açık gözenekler (por) aracılığıyla kalbe döner.
Hemolenf vücudun içini (hemosöl) tamamen kapsar ve tüm hücreleri sarar. Hemolenf su, inorganik tuzlar ve organik bileşiklerden oluşur. Birincil oksijen taşıyıcı molekül ise hemosiyanindir. Kılcal kan damarları bulunmaz. []
Ayrıca, hemosit olarak adlandırılan hücreler vardır ki bunlar hemolenfte bağımsız bir şekilde gezer ve antropod bağışıklık sisteminde rol alırlar. Kanın damarlardan geçerek vücut boşluğuna aktıktan sonra toplanarak kalbe dönmesidir. Açık dolaşım derisi dikenlilerde (denizkestanesi, denizyıldızı vb.), eklem bacaklılarda (örümcek, arı, sinek vb.) ve yumuşakçalarda (deniz anası, istiridye, midye vb.) görülür.
Kapalı dolaşım sistemi
Kapalı dolaşım sisteminin ana yapıları kalp, kan ve kan damarlarıdır.
Tüm omurgalıların ve halkalı solucanlar (Annelida filumu) ile kafadanbacaklıların (Cephalopoda sınıfı) dolaşım sistemleri kapalıdır; yani kan, kan damarlarından oluşan sistemden çıkmaz - bu damarlar sisteminin içinde dolaşır. Kan damarları arter (atardamar), kapiler (kılcaldamar) ve venlerden (toplardamar) oluşur. Arterler oksijenlenmiş kanı dokulara taşırken, venler oksijenlenmemiş kanı geri kalbe taşır. Kan arterlerden venlere kılcal damarlar yoluyla geçer ki kılcal damarlar en ince ve en çok sayıdaki kan damarlarıdır. Kan damarları genişleyerek () veya daralarak (vazokonstriksiyon) kanın gerekli bölgelere yönlendirilmesini sağlayabilir. Örneğin, yoğun egzersiz sırasında kan bağırsaklardan, o anda yoğun bir şekilde besin ve oksijene ihtiyaç duyan iskelet kaslarına yönlendirilebilir.
Memelilerin dolaşım sistemlerinde kan bir tam dolaşımda kalpten iki kez geçer. Pulmoner dolaşım yani küçük dolaşım, kanı kalp ile akciğer arasında taşır; sistemik dolaşım yani büyük dolaşım da kanı kalp ile vücudun diğer bölümleri arasında taşır.
Balıkların dolaşım sistemlerinde ise kan bir tam dolaşımda kalpten bir kez geçer. Kan kalpten solungaçlara pompalanır ve sonra doğrudan vücudun kalanına akar. Kan solungaçları terk ettikten sonra basıncı büyük oranda düşer; bu nedenle, memelerin dolaşım sistemine oranla, hayatî organlara kan akışı hem daha yavaş hem de daha az basınçlıdır. Bu tip bir dolaşım sistemi memelilere uygun değildir, zira bu kadar düşük basınçta böbrekler etkili biçimde çalışamaz.[1]Kısacası kanın kalp ve damarlar sistemiyle çalışmasıdır. Kapalı dolaşım ilk kez toprak solucanında görülmüştür. Omurgalıların tamamında kapalı dolaşım vardır. Balıklarda kalp 2 odacıklıdır ve vücutlarında kirli kan dolaşır. Kurbağalarda kalp 3 odacıklıdır ve vücutlarında kirli kan dolaşır. Sürüngenlerde kalp 3 odacıklıdır ve kalp karıncığında yarım perde vardır. Timsahlarda perde tamdır, kirli ve temiz kan panizza adı verilen bir kanalda karışır.
Omurgasız canlılarda dolaşım sistemi
Daha ilkel canlılardaki dolaşımın tipik örneği, süngerlerdeki ve sölenterelerdeki dolaşımdır. Bu canlıların içinde yaşadıkları su, beden çeperindeki deliklerden orta boşluğa doğru çekilir. Suyun akışı kirpikçiklerin düzenli hareketleriyle sürdürülür ve suyun "" (osculum) adı verilen delikten yukarı doğru dolaşımı sağlanır. Bu tür dolaşım, beden hücrelerinin içinde yüzdükleri sıvının oksijen ve besin maddelerinin tükenmeyeceği bir biçimde yeniden dolmasını sağlar.
Daha yüksek derecede gelişmiş canlılarda, sözgelimi yosun hayvanlarında, ve , sıvılar ilkel orta boşluk () içinde, genellikle beden hareketleriyle hareket ettirilir. Bazı ilkel yumuşakçalarda, orta boşluk, gerçek kalbin bir ön taslağı sayılabilecek kalp zarı boşluğu olarak işlev görür. Bu boşluk kanallar aracılığıyla ve böbreklere bağlıdır.
Eklem bacaklıların çoğunda, tulumlularda ve birçok yumuşakçada, hemolenfi (ilkel kan), edimsel damarların ve özelleşmiş bir dolaşım organı olan hemosölün içine pompalayan, gelişmiş bir kalp vardır. Bu canlılarda hemolenf, doku boşluklarına geçip, sonra genişlemiş boşlukların (sinüsler) içinden kalbe döner. Bu tür gelişmenin son aşaması, derisidikenliler, sülükler, solucanlar, çokkıllılar ve yumuşakçalarda görülen kapalı dolaşım sistemidir. Kapalı dolaşım sistemlerinde, taşınma ortamı, omurgasızlardakİ hemolenf gibi, tam bir kapalı devre oluşturan özelleşmiş damarlarla sınırlıdır.
Omurgasızların kalpleri, sağımsal hareketlerle iş gören basit damarlardan, kasılıcı kasları bulunan, kendi boşlukları içinde basınç yaratan gerçek kalplere kadar değişir. Omurgasızların bile, dolaşım sistemleri üstünde önemli ölçüde bir denetimleri vardır; bu sistemlerdeki basınç ve sıvı akışı ölçümleri, harekete, çevre ısısına, vb. etkilere oldukça büyük bir uyum olduğunu ortaya koymaktadır.
Omurgalılarda dolaşım sistemi
Omurgalılar kapalı bir dolaşım sistemleri bulunmasıyla ayırt edilirler; bu sistemlerin en gelişmiş olanı, insanın temsil ettiği yüksek derecede gelişmiş primatlardadır. Omurgalılardaki kapalı sistemler, öbekten öbeğe önemli ölçüde değişir; bazıları, tek bir sistem halinde birleşmiş solunum organlarıyla ve genel beden dokularıyla bir düzenlenmiştir. Daha ileri omurgalılarda, kan kalpten çift geçiş yapar; birinci geçişte kanı solunum organlarına (solungaçlara ya da akciğerlere), ikincisinde de bedenin öbür dokularına taşır. Omurgalıların çoğunluğunda, (demirli porfirinle bileşmiş bir pigment), hemoeritrinler (demirli ama porfirinle bileşmiş olmayan pigment) ya da hemosiyanin (bakırlı bir solunum pigmenti) içeren dolaşım sıvıları bulunur. Bütün bu pigmentler, dolaşımdaki sıvının oksijen taşıma yeteneğini artırır. Çok ender istisnalar bir yana, omurgalılarda kan, son derece etkili bir oksijen taşıma aracısı olan ve bir proteine () bağlı bir demir-porfirinden (hem) oluşan hemoglobin içerir. Bazı omurgasızlarda da hemoglobin bulunmakla birlikte, bu hemoglobin genellikle dolaşım ya da çözünmüş durumdadır. Yüksek derecede gelişmiş omurgasızlarda (derisi-dikenliler ve daha yüksek omurgasızlar) hemoglobin, özel kan hücreleri içinde bulunur. Omurgalılarınsa tümünde, bu tür hücreler içinde hemoglobin vardır. Balıklarda solungaç bulunduğu halde dolaşım bu genel yapıya uyar. ve kelebeklerde kalp, kanı solungaçlara iter; sonra, sırt aortu aracılığıyla bedenin geri kalan bölümlerine dağıtır. Bu ilkel hayvanlarda bile başlıca kan damarları üstünde nispeten ilerlemiş bir denetim vardır ve kalp verimi, egzersizin getirdiği gereksinmelere göre ayarlanır.Bazı ilkel omurgalılarda ( ve ) kalbin içinde, yeniden dolmasına yardım eden bir negatif basınç oluşur. Kemikli balıklarda bu tür bir doluş desteği bulunmaz. Bazı yuvarlakağızlılarda, sıvıyı yarı açık boşluklara (sinüsler) hareket ettirmeye yardımcı ikincil kalpler bulunur.
İkiyaşayışlılarda ve sürüngenlerde, kalp üç odacıklıdır ama akış düzeni, kalbin iki ayrı pompa gibi etkili işlev görmesine olanak sağlar.
İnsanda dolaşım sistemi
İnsan kalbi, yaşamı boyunca çalışır ancak ölünce durur. Kalp atışının 2 ya da 4 dakikadan uzun süre durması, kalıcı beyin yıkımına yol açar. Kalbin kendi kasına kan sağlaması da sürekli çalışmasına bağlıdır; birkaç dakikadan uzun süre kan kesilirse, kalp kası çok fazla zarar görüp, bir daha çalışmayacak biçimde durur. İnsanda dolaşım sistemi, iki büyük dolaşım, akciğer dolaşımı (küçük dolaşım) ve büyük (sistemik) dolaşım, biçiminde örgütlenmiştir. Her dolaşımın kendi pompası vardır. Her iki pompa, tek bir organ halinde bütünleşmiştir. Beden dokularından dönen kan, superior vena kava ve inferior vena kava ile kalbin sağ yanının üstodacığı olan sağ kulakçığa () dökülür. Bu odacığın kasları kasılınca, kanı kalbin sağ yanının büyük pompa odacığı olan sağ karıncığa () geçmeye zorlar ki bu da kasılınca, kanı akciğer atardamarına gönderir, kan buradan akciğerdeki damarlara taşınır. Bu akciğer damarları içinde kan, havadan çok ince zarlarla ayrılmış bir durumdadır. Burada basit yayınma aracılığıyla oksijen kana girer, karbondioksitse kandan geçer ve ayrılır. Ardından bu temizlenmiş ve tazelenmiş kan, sol kulakçığa () geçer. Sol kulakçıktan kan, sol karıncığa () geçer. Sol karıncığın kas çeperi çok güçlüdür ve kasıldığı zaman kanı oldukça büyük bir basınçla, aort adı verilen büyük atardamar aracılığıyla, büyük dolaşıma iter. Sol karıncığın kasılma güçleri tarafından aort içinde oluşturulan basınç, kanı bedenin bütün dokularına, gereksinimlerini karşılayacak miktarda götürmeye yetecek büyüklüktedir.
Aortun, kanı bedenin değişik bölümlerine taşıyan birçok kolu vardır. Bu kolların da tümü daha küçük kollara ayrılır; bu daha küçük kollar da, sonunda milyonlarca küçük kan damarı ortaya çıkacak biçiminde kollara ayrılmayı sürdürür. Dolaşımın en küçük atardamarlarına adı verilir.
Dolaşım sistemi içindeki kan akışı
Genel olarak kanın akışı,sıvıların akış yasalarını izler. Temel yasa,aşağıdaki denklemle gösterilir:
Kalp-damar fizyolojisinde, akış değeri olarak genellikle kalp verimi alınır; basınç, ortalama atardamar basıncıdır; dirençse, küçük kan damarının içindeki özellikle de atardamarcıklar içindeki akış dirençtir. Daha ayrıntılı bir biçimde, ağdalı sıvıların esnek olmayan borular içinden akışına uygulanan denklem, diye adlandırılır. Bu denklemle kan akışı, kabaca tanımlanabilir. Bununla birlikte, söz konusu denklem, akışkanın Newton tanımına uyan gerçek bir akışkan olduğunu kabul eder; oysa kan böyle bir akışkan değildir; denklem aynı zamanda boruların katı olduğunu varsayar; oysa kan damarlarının çeperleri katı değildir; ayrıca denklem akışkanın pürüzlülüğünün değişmez olduğunu kabul eder; oysa kanın pürüzlülüğü değişmez değildir. Gene de, kan akışının denetimi konusunda yaklaşık da olsa bilgi edinmek bakımından, Poiseuille denklemi yararlıdır. Kanın büyük ve orta büyüklükteki akışı, nabızla yansır. Nabız atardamar uçlarında söner ve zor fark edilecek bir duruma gelir. Fizyologlar, kan damarları içindeki akışı ve basınç vurusunun iletimini tanımlayan ayrıntılı kuramlar geliştirmişlerdir ve dirençli öğelerin, özellikle de atardamarcıkların etkisi çok iyi anlaşılmıştır.
Kan dolaşımının denetimi
Basınç-akış ilişkisi, kan dolaşımı denetiminin temelini oluşturur. Dolaşımın bütün denetimi, kalp kası ya da atardamarcık düz kası tarafından sağlanır. Kalp verimi, öncelikle kalp hızıyla, atardamar basıncı kalp verimiyle ve çevresel dirençle, yerel doku ağları içinden kanın akışıyla, atardamar kasılması ya da gevşemesiyle denetlenir.
Kalp kası ve dolaşım sisteminin düz kasları, beynin soğaniliğinde bulunan kalp damar merkezlerinden çıkan sinirler tarafından denetlenir.
Tarihçe
M.Ö. 4. yüzyılda, kalbin Hippokrat okuluna bağlı bir hekim tarafından keşfedilmiştir. Fakat, kapakçıkların görevi o dönemlerde anlaşılamamıştır. Ölümden sonra, kan venlerde (toplardamar) toplandığından, arterler (atardamar) boş görünür. Bu nedenle antik anatomistler bu damarların hava ile dolu olduğunu düşünmüş ve bu damarların hava dağıtma görevine sahip olduğu kanısına varmışlardı.
venler ile arterleri ayırsa da, nabzın doğrudan arterlerin bir özelliği olduğu düşünmüştür. yaşam sırasında kesildiklerinde arterlerin kanadığını gözlemlemiştir. Buradan da arterlerden kaçan (çıkan) havanın yerini kanın, venler ile arterler arasındaki küçük damarlar aracılığıyla, doldurduğunu düşünmüştür. Böylece kan akışını ters olarak düşünse de, ilk kez kılcal damar fikrini ortaya atmıştır.
M.S. 2. yüzyılda Yunan hekim Galen kan damarlarının kan taşıdığını bilmekteydi ve (koyu kırmızı) ve (açık kırmızı ve daha duru) kanı tanımlamış, görevlerinin farklı ve ayrı olduğunu belirtmişti. Büyüme ve enerji, karaciğerde kilüsten oluştuğuna inandığı özellikleriyken, kalpten gelmekteydi ve hava içerdiği için canlılık vermekteydi. Kan oluştuğu (yaratıldığı/üretildiği) yerlerden vücudun tüm bölümlerine akar ve buralarda tüketilirdi. Kalbe veya karaciğere giden kanın geri dönüşü yoktu. Kalp kanı pompalamadığı gibi, kalbin hareketi diyastol sırasında kanı emmekteydi ve kan arterlerin (kendi) nabızları sayesinde hareket etmekteydi. Ayrıca, Galen arteriyel kanın, venöz kanın sol karıncıktan sağa '' yardımıyla geçmesi ve havanın da akciğerlerden pulmoner arter yoluyla kalbin sol tarafına geçmesi sonucu oluştuğunu düşünmekteydi. Arteriyel kan oluştuğu sırada 'isli' (duman rengi) buharların oluştuğunu ve bunların yine pulmoner arter yardımıyla, dışarı verilmesi için, akciğerlere geçtiğini de düşünmüştür.
İbn Nefis, 1242'de, insan vücudundaki kan dolaşımını doğru biçimde tanımlayan ilk kişidir. Anatomik bilgisi doğrultusunda el-Nefis pulmoner dolaşım konusunda şöyle bir çıkarımda bulunmuştur:
- "... kanın kalbin sağ odasından sol odasına varması gerekmektedir, fakat bu ikisi arasında doğrudan bir geçiş (yolu) bulunmamaktadır. Kalbin kalın septumu delikli olmadığı gibi, bazılarının düşündüğü gibi görünür gözenekler veya Galen'in düşündüğü gibi görünmeyen gözenekler içermez. Kan kalbin sağ odasından vena arteriosa (pulmoner arter) aracılığıyla akciğerlere akar, maddelerine dağılır, hava ile karışır ve arteria venosadan (pulmoner ven) geçerek, kalbin sol odasına ulaşır..."
Bunun dışında kalbin ihtiyaç duyduğu oksijen ve besinleri koroner arterler yoluyla aldığı yönünde bir önerme de ortaya atmıştır.
1552'de ise Michael Servetus aynı tanımı yaptı ve Realdo Colombo da bunu kanıtladı. Yine de tüm bu sonuçlar genel olarak yaygın biçimde kabul edilmemişti.
Sonunda, 'un öğrencilerinden biri olan bazı deneylerden sonra 1628'de insan dolaşım sistemini keşfettiğini duyurdu ve bu konuda etkili bir kitap () yayımladı. Bu çalışma zamanla tıp dünyasına doğru anlayışı kabul ettirdi. Harvey arterler ile venleri bağlayan kılcal damar sistemini tanımlayamamıştı; bunlar daha sonra Marcello Malpighi tarafından tanımlanmıştır.
Ayrıca bakınız
- Dolaşım durması
- Kardiyoloji
- Lenf sistemi (Lenfatik sistem)
- Kan damarları
Dış bağlantılar
- Vücudumuzdaki Sistemler 11 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
- , Prof. A.C. Guyton'ın Dolaşım Sistem Modellerine İnternet Üzerinden Erişim ve Eğitim Amaçlı Kullanımları (İngilizce)
- Kalp ve damar hastalıkları üzerine genel bilgi 5 Nisan 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde .
Kaynakça
- Iskandar, Albert Z. "". Erişim tarihi: 2 Mayıs 2005.
- ^ Michael Kent, Advanced Biology, Oxford University Press, 2000. - The Cardiovascular System, s. 119.
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Bu maddede kaynak listesi bulunmasina karsin metin ici kaynaklarin yetersizligi nedeniyle bazi bilgilerin hangi kaynaktan alindigi belirsizdir Lutfen kaynaklari uygun bicimde metin icine yerlestirerek maddenin gelistirilmesine yardimci olun Mart 2020 Bu sablonun nasil ve ne zaman kaldirilmasi gerektigini ogrenin Dolasim sistemi veya kardiyovaskuler sistem maddelerin vucuttaki dolasimini saglayan organ sistemidir dolasim sistemiTanimlayicilarJSTORcardiovascular systemMicrosoft Academic72859922MeSHD002319TA3891FMA7161Unlu yaris ati in Ulusal Avustralya Muzesi nde saklanan kalbi Dolasim sisteminin olmamasiDolasim sistemine sahip olmayan canlilara ornek olarak yassi solucan Platyhelminthes filumu verilebilir Bu canlinin vucut boslugunda herhangi bir kaplayici tabaka veya sivi bulunmamaktadir Sindirim sistemine acilan bir agza sahiptirler Acik dolasim sistemiCekirgede acik dolasim sistemi Bu tip dolasim sistemi yumusakcalar ve eklembacaklilar gibi omurgasizlarin buyuk bir kisminda gorulur Bu canlilarda hemosol olarak adlandirilan vucut bosluklarinda dolasim sivisi organlari dogrudan sarar yikar ve kan dolasim sivisi ile interstisyel sivi doku sivisi arasinda ayrisma yoktur Bu birlesik siviya hemolenf denir Hayvan hareket ederken olusan kas hareketleri hemolenf hareketini saglar fakat sivi akisini bir bolumden digerine yonlendirilmesi kisitlidir Kalp gevsediginde kan acik gozenekler por araciligiyla kalbe doner Hemolenf vucudun icini hemosol tamamen kapsar ve tum hucreleri sarar Hemolenf su inorganik tuzlar ve organik bilesiklerden olusur Birincil oksijen tasiyici molekul ise hemosiyanindir Kilcal kan damarlari bulunmaz kaynak belirtilmeli Ayrica hemosit olarak adlandirilan hucreler vardir ki bunlar hemolenfte bagimsiz bir sekilde gezer ve antropod bagisiklik sisteminde rol alirlar Kanin damarlardan gecerek vucut bosluguna aktiktan sonra toplanarak kalbe donmesidir Acik dolasim derisi dikenlilerde denizkestanesi denizyildizi vb eklem bacaklilarda orumcek ari sinek vb ve yumusakcalarda deniz anasi istiridye midye vb gorulur Kapali dolasim sistemiKapali dolasim sisteminin ana yapilari kalp kan ve kan damarlaridir Tum omurgalilarin ve halkali solucanlar Annelida filumu ile kafadanbacaklilarin Cephalopoda sinifi dolasim sistemleri kapalidir yani kan kan damarlarindan olusan sistemden cikmaz bu damarlar sisteminin icinde dolasir Kan damarlari arter atardamar kapiler kilcaldamar ve venlerden toplardamar olusur Arterler oksijenlenmis kani dokulara tasirken venler oksijenlenmemis kani geri kalbe tasir Kan arterlerden venlere kilcal damarlar yoluyla gecer ki kilcal damarlar en ince ve en cok sayidaki kan damarlaridir Kan damarlari genisleyerek veya daralarak vazokonstriksiyon kanin gerekli bolgelere yonlendirilmesini saglayabilir Ornegin yogun egzersiz sirasinda kan bagirsaklardan o anda yogun bir sekilde besin ve oksijene ihtiyac duyan iskelet kaslarina yonlendirilebilir Memelilerin dolasim sistemlerinde kan bir tam dolasimda kalpten iki kez gecer Pulmoner dolasim yani kucuk dolasim kani kalp ile akciger arasinda tasir sistemik dolasim yani buyuk dolasim da kani kalp ile vucudun diger bolumleri arasinda tasir Baliklarin dolasim sistemlerinde ise kan bir tam dolasimda kalpten bir kez gecer Kan kalpten solungaclara pompalanir ve sonra dogrudan vucudun kalanina akar Kan solungaclari terk ettikten sonra basinci buyuk oranda duser bu nedenle memelerin dolasim sistemine oranla hayati organlara kan akisi hem daha yavas hem de daha az basinclidir Bu tip bir dolasim sistemi memelilere uygun degildir zira bu kadar dusuk basincta bobrekler etkili bicimde calisamaz 1 Kisacasi kanin kalp ve damarlar sistemiyle calismasidir Kapali dolasim ilk kez toprak solucaninda gorulmustur Omurgalilarin tamaminda kapali dolasim vardir Baliklarda kalp 2 odaciklidir ve vucutlarinda kirli kan dolasir Kurbagalarda kalp 3 odaciklidir ve vucutlarinda kirli kan dolasir Surungenlerde kalp 3 odaciklidir ve kalp karinciginda yarim perde vardir Timsahlarda perde tamdir kirli ve temiz kan panizza adi verilen bir kanalda karisir Omurgasiz canlilarda dolasim sistemiDaha ilkel canlilardaki dolasimin tipik ornegi sungerlerdeki ve solenterelerdeki dolasimdir Bu canlilarin icinde yasadiklari su beden ceperindeki deliklerden orta bosluga dogru cekilir Suyun akisi kirpikciklerin duzenli hareketleriyle surdurulur ve suyun osculum adi verilen delikten yukari dogru dolasimi saglanir Bu tur dolasim beden hucrelerinin icinde yuzdukleri sivinin oksijen ve besin maddelerinin tukenmeyecegi bir bicimde yeniden dolmasini saglar Daha yuksek derecede gelismis canlilarda sozgelimi yosun hayvanlarinda ve sivilar ilkel orta bosluk icinde genellikle beden hareketleriyle hareket ettirilir Bazi ilkel yumusakcalarda orta bosluk gercek kalbin bir on taslagi sayilabilecek kalp zari boslugu olarak islev gorur Bu bosluk kanallar araciligiyla ve bobreklere baglidir Eklem bacaklilarin cogunda tulumlularda ve bircok yumusakcada hemolenfi ilkel kan edimsel damarlarin ve ozellesmis bir dolasim organi olan hemosolun icine pompalayan gelismis bir kalp vardir Bu canlilarda hemolenf doku bosluklarina gecip sonra genislemis bosluklarin sinusler icinden kalbe doner Bu tur gelismenin son asamasi derisidikenliler sulukler solucanlar cokkillilar ve yumusakcalarda gorulen kapali dolasim sistemidir Kapali dolasim sistemlerinde tasinma ortami omurgasizlardakI hemolenf gibi tam bir kapali devre olusturan ozellesmis damarlarla sinirlidir Omurgasizlarin kalpleri sagimsal hareketlerle is goren basit damarlardan kasilici kaslari bulunan kendi bosluklari icinde basinc yaratan gercek kalplere kadar degisir Omurgasizlarin bile dolasim sistemleri ustunde onemli olcude bir denetimleri vardir bu sistemlerdeki basinc ve sivi akisi olcumleri harekete cevre isisina vb etkilere oldukca buyuk bir uyum oldugunu ortaya koymaktadir Omurgalilarda dolasim sistemiOmurgalilar kapali bir dolasim sistemleri bulunmasiyla ayirt edilirler bu sistemlerin en gelismis olani insanin temsil ettigi yuksek derecede gelismis primatlardadir Omurgalilardaki kapali sistemler obekten obege onemli olcude degisir bazilari tek bir sistem halinde birlesmis solunum organlariyla ve genel beden dokulariyla bir duzenlenmistir Daha ileri omurgalilarda kan kalpten cift gecis yapar birinci geciste kani solunum organlarina solungaclara ya da akcigerlere ikincisinde de bedenin obur dokularina tasir Omurgalilarin cogunlugunda demirli porfirinle bilesmis bir pigment hemoeritrinler demirli ama porfirinle bilesmis olmayan pigment ya da hemosiyanin bakirli bir solunum pigmenti iceren dolasim sivilari bulunur Butun bu pigmentler dolasimdaki sivinin oksijen tasima yetenegini artirir Cok ender istisnalar bir yana omurgalilarda kan son derece etkili bir oksijen tasima aracisi olan ve bir proteine bagli bir demir porfirinden hem olusan hemoglobin icerir Bazi omurgasizlarda da hemoglobin bulunmakla birlikte bu hemoglobin genellikle dolasim ya da cozunmus durumdadir Yuksek derecede gelismis omurgasizlarda derisi dikenliler ve daha yuksek omurgasizlar hemoglobin ozel kan hucreleri icinde bulunur Omurgalilarinsa tumunde bu tur hucreler icinde hemoglobin vardir Baliklarda solungac bulundugu halde dolasim bu genel yapiya uyar ve kelebeklerde kalp kani solungaclara iter sonra sirt aortu araciligiyla bedenin geri kalan bolumlerine dagitir Bu ilkel hayvanlarda bile baslica kan damarlari ustunde nispeten ilerlemis bir denetim vardir ve kalp verimi egzersizin getirdigi gereksinmelere gore ayarlanir Bazi ilkel omurgalilarda ve kalbin icinde yeniden dolmasina yardim eden bir negatif basinc olusur Kemikli baliklarda bu tur bir dolus destegi bulunmaz Bazi yuvarlakagizlilarda siviyi yari acik bosluklara sinusler hareket ettirmeye yardimci ikincil kalpler bulunur Ikiyasayislilarda ve surungenlerde kalp uc odaciklidir ama akis duzeni kalbin iki ayri pompa gibi etkili islev gormesine olanak saglar Insanda dolasim sistemi Insan kalbi yasami boyunca calisir ancak olunce durur Kalp atisinin 2 ya da 4 dakikadan uzun sure durmasi kalici beyin yikimina yol acar Kalbin kendi kasina kan saglamasi da surekli calismasina baglidir birkac dakikadan uzun sure kan kesilirse kalp kasi cok fazla zarar gorup bir daha calismayacak bicimde durur Insanda dolasim sistemi iki buyuk dolasim akciger dolasimi kucuk dolasim ve buyuk sistemik dolasim biciminde orgutlenmistir Her dolasimin kendi pompasi vardir Her iki pompa tek bir organ halinde butunlesmistir Beden dokularindan donen kan superior vena kava ve inferior vena kava ile kalbin sag yaninin ustodacigi olan sag kulakciga dokulur Bu odacigin kaslari kasilinca kani kalbin sag yaninin buyuk pompa odacigi olan sag karinciga gecmeye zorlar ki bu da kasilinca kani akciger atardamarina gonderir kan buradan akcigerdeki damarlara tasinir Bu akciger damarlari icinde kan havadan cok ince zarlarla ayrilmis bir durumdadir Burada basit yayinma araciligiyla oksijen kana girer karbondioksitse kandan gecer ve ayrilir Ardindan bu temizlenmis ve tazelenmis kan sol kulakciga gecer Sol kulakciktan kan sol karinciga gecer Sol karincigin kas ceperi cok gucludur ve kasildigi zaman kani oldukca buyuk bir basincla aort adi verilen buyuk atardamar araciligiyla buyuk dolasima iter Sol karincigin kasilma gucleri tarafindan aort icinde olusturulan basinc kani bedenin butun dokularina gereksinimlerini karsilayacak miktarda goturmeye yetecek buyukluktedir Aortun kani bedenin degisik bolumlerine tasiyan bircok kolu vardir Bu kollarin da tumu daha kucuk kollara ayrilir bu daha kucuk kollar da sonunda milyonlarca kucuk kan damari ortaya cikacak biciminde kollara ayrilmayi surdurur Dolasimin en kucuk atardamarlarina adi verilir Dolasim sistemi icindeki kan akisi Genel olarak kanin akisi sivilarin akis yasalarini izler Temel yasa asagidaki denklemle gosterilir akis basinc direnc Kalp damar fizyolojisinde akis degeri olarak genellikle kalp verimi alinir basinc ortalama atardamar basincidir direncse kucuk kan damarinin icindeki ozellikle de atardamarciklar icindeki akis direnctir Daha ayrintili bir bicimde agdali sivilarin esnek olmayan borular icinden akisina uygulanan denklem diye adlandirilir Bu denklemle kan akisi kabaca tanimlanabilir Bununla birlikte soz konusu denklem akiskanin Newton tanimina uyan gercek bir akiskan oldugunu kabul eder oysa kan boyle bir akiskan degildir denklem ayni zamanda borularin kati oldugunu varsayar oysa kan damarlarinin ceperleri kati degildir ayrica denklem akiskanin puruzlulugunun degismez oldugunu kabul eder oysa kanin puruzlulugu degismez degildir Gene de kan akisinin denetimi konusunda yaklasik da olsa bilgi edinmek bakimindan Poiseuille denklemi yararlidir Kanin buyuk ve orta buyuklukteki akisi nabizla yansir Nabiz atardamar uclarinda soner ve zor fark edilecek bir duruma gelir Fizyologlar kan damarlari icindeki akisi ve basinc vurusunun iletimini tanimlayan ayrintili kuramlar gelistirmislerdir ve direncli ogelerin ozellikle de atardamarciklarin etkisi cok iyi anlasilmistir Kan dolasiminin denetimi Basinc akis iliskisi kan dolasimi denetiminin temelini olusturur Dolasimin butun denetimi kalp kasi ya da atardamarcik duz kasi tarafindan saglanir Kalp verimi oncelikle kalp hiziyla atardamar basinci kalp verimiyle ve cevresel direncle yerel doku aglari icinden kanin akisiyla atardamar kasilmasi ya da gevsemesiyle denetlenir Kalp kasi ve dolasim sisteminin duz kaslari beynin soganiliginde bulunan kalp damar merkezlerinden cikan sinirler tarafindan denetlenir TarihceM O 4 yuzyilda kalbin Hippokrat okuluna bagli bir hekim tarafindan kesfedilmistir Fakat kapakciklarin gorevi o donemlerde anlasilamamistir Olumden sonra kan venlerde toplardamar toplandigindan arterler atardamar bos gorunur Bu nedenle antik anatomistler bu damarlarin hava ile dolu oldugunu dusunmus ve bu damarlarin hava dagitma gorevine sahip oldugu kanisina varmislardi venler ile arterleri ayirsa da nabzin dogrudan arterlerin bir ozelligi oldugu dusunmustur yasam sirasinda kesildiklerinde arterlerin kanadigini gozlemlemistir Buradan da arterlerden kacan cikan havanin yerini kanin venler ile arterler arasindaki kucuk damarlar araciligiyla doldurdugunu dusunmustur Boylece kan akisini ters olarak dusunse de ilk kez kilcal damar fikrini ortaya atmistir M S 2 yuzyilda Yunan hekim Galen kan damarlarinin kan tasidigini bilmekteydi ve koyu kirmizi ve acik kirmizi ve daha duru kani tanimlamis gorevlerinin farkli ve ayri oldugunu belirtmisti Buyume ve enerji karacigerde kilusten olustuguna inandigi ozellikleriyken kalpten gelmekteydi ve hava icerdigi icin canlilik vermekteydi Kan olustugu yaratildigi uretildigi yerlerden vucudun tum bolumlerine akar ve buralarda tuketilirdi Kalbe veya karacigere giden kanin geri donusu yoktu Kalp kani pompalamadigi gibi kalbin hareketi diyastol sirasinda kani emmekteydi ve kan arterlerin kendi nabizlari sayesinde hareket etmekteydi Ayrica Galen arteriyel kanin venoz kanin sol karinciktan saga yardimiyla gecmesi ve havanin da akcigerlerden pulmoner arter yoluyla kalbin sol tarafina gecmesi sonucu olustugunu dusunmekteydi Arteriyel kan olustugu sirada isli duman rengi buharlarin olustugunu ve bunlarin yine pulmoner arter yardimiyla disari verilmesi icin akcigerlere gectigini de dusunmustur Ibn Nefis 1242 de insan vucudundaki kan dolasimini dogru bicimde tanimlayan ilk kisidir Anatomik bilgisi dogrultusunda el Nefis pulmoner dolasim konusunda soyle bir cikarimda bulunmustur kanin kalbin sag odasindan sol odasina varmasi gerekmektedir fakat bu ikisi arasinda dogrudan bir gecis yolu bulunmamaktadir Kalbin kalin septumu delikli olmadigi gibi bazilarinin dusundugu gibi gorunur gozenekler veya Galen in dusundugu gibi gorunmeyen gozenekler icermez Kan kalbin sag odasindan vena arteriosa pulmoner arter araciligiyla akcigerlere akar maddelerine dagilir hava ile karisir ve arteria venosadan pulmoner ven gecerek kalbin sol odasina ulasir Bunun disinda kalbin ihtiyac duydugu oksijen ve besinleri koroner arterler yoluyla aldigi yonunde bir onerme de ortaya atmistir 1552 de ise Michael Servetus ayni tanimi yapti ve Realdo Colombo da bunu kanitladi Yine de tum bu sonuclar genel olarak yaygin bicimde kabul edilmemisti Sonunda un ogrencilerinden biri olan bazi deneylerden sonra 1628 de insan dolasim sistemini kesfettigini duyurdu ve bu konuda etkili bir kitap yayimladi Bu calisma zamanla tip dunyasina dogru anlayisi kabul ettirdi Harvey arterler ile venleri baglayan kilcal damar sistemini tanimlayamamisti bunlar daha sonra Marcello Malpighi tarafindan tanimlanmistir Ayrica bakinizDolasim durmasi Kardiyoloji Lenf sistemi Lenfatik sistem Kan damarlariDis baglantilarVucudumuzdaki Sistemler 11 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde Prof A C Guyton in Dolasim Sistem Modellerine Internet Uzerinden Erisim ve Egitim Amacli Kullanimlari Ingilizce Kalp ve damar hastaliklari uzerine genel bilgi 5 Nisan 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde KaynakcaIskandar Albert Z Erisim tarihi 2 Mayis 2005 Michael Kent Advanced Biology Oxford University Press 2000 The Cardiovascular System s 119