Kanser nedenleri veya kanser etyolojisi, günümüzde oldukça ilgi çeken konulardan biridir. Tümörlerin oluşumunda etkili çok sayıda faktör vardır. Kanser yapan etkilere 'kanserojen' veya 'karsinojen' denilmektedir. Karsinojen "karsinom doğuran" anlamındadır; kapsamına sarkom girmemektedir. Kanserojen kavramı sarkomları da içine alan tanımlamadır. Karsinojen ve kanserojen nitelemeleri günümüzde eşanlamlı sözcükler gibi kullanılmaktadır. Bazı etkiler doğrudan doğruya kanser yapamadıkları halde, kanserin oluşmasına yardım ederler. Bunlara kokarsinojen (cocarcinogen) denir. Kanserleşmeyi önleyen maddelere antikarsinojen (anticarcinogen) adı verilmiştir. Tümör oluşumunda üç temel neden vardır:
Çevreden gelen (ekzojen) kanserojenler
Organizmanın kendisinde bulunan (endojen) kanserojenler
Ultraviyole ışınları ve iyonlaştırıcı radyasyon kanserojen etkisi olan fiziksel nedenlerin başında gelir. Güneş ışınları (ultraviyole), deride DNA zararı oluşturur; DNA zararlarının onarılamadığı durumlarda skuamöz hücreli karsinom, bazal hücreli karsinom ve malign melanoma gibi deri kanserleri gelişir. Melaninin deriyi ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden koruyucu etkisi vardır. Bu nedenle deri rengi koyulaştıkça ultraviyoleye bağlı karsinomlar de azalır. Tropikal bölgelerde ve uzun yıllar güneş altında çalışan açık renk derili insanlarda (gemici, çiftçi) yüz ve eller gibi güneş gören yerlerde deri kanserleri daha sıktır. İkinci derecede güneş yanıklarının melanom etyolojisinde önemli bir yeri vardır. Xeroderma pigmentosum kalıtımla geçen bir hastalıktır. Bu hastalığı olan kişilerin derileri güneş ışınlarına karşı çok duyarlıdır. Daha çocuklukta güneş gören yerler kurudur (xero) zamanla güneş ışınlarının zararlı etkileri belirir (solar dermatitis) ve zamanla deri kanserleri gelişir.
İyonlaştırıcı radyasyonun olumsuz etkilerinin ilk örnekleri Alman ve Çek maden işçilerinde akciğer hastalığı olarak ortaya çıkan ve ölümle sonlanan olgulardır. Ölen Alman ve Çek maden işçilerine 1920'li yıllarda yapılan otopsilerde işçi ölümlerine madenlerdeki radyum etkisiyle oluşan akciğer kanserinin neden olduğu anlaşılmıştı (o yıllarda Madam Curie radyum üzerinde çalışmaktaydı; Curie ve kızı radyasyona bağlı lösemiden öldüler). Bir süre sonra röntgenin tıpta kullanılmasına başlanmasıyla birlikte radyologlarda görülen deri kanserleri fark edilir. Röntgen (x-) ışınları ile beta ve gamma ışınlarının küçük dozları bile genler üzerinde zehir etkisi (genotoksik etki) gösterir ve kanser yapabilir. Bu tür bir irradyasyon latent onkogen virüsleri aktive edebilir. Bağışıklık sistemini bozarak öteki kanserojenlerin düşük dozda bile etkili olmasına yol açabilir. DNA zarara uğrar, genlerdemutasyon, kromozomlarda kırılmalar yapabilir. Radyoterapi sonrası gelişen tümörler ile düşük dozda da olsa kronik radyasyon etkisinde kalanlarda ikinci primerler sıkça görülür; örneğin, meme kanseri tedavisinde uygulanan toraks irradyasyonuna bağlı akut ve kronik lösemiler, öteki memenin karsinomu, akciğer ve tiroid kanserleri ile deride skuamöz hücreli karsinom.
“Hasta, 18 ay önce kolunu ya da bacağını bir yere çarptığını, şimdi orasının hızla şişmekte olduğunu söyler. Hekim gerekli incelemeleri yapar ve şişliğin tümör olduğunu anlar”. Anlatılan bu durum bir an mekanik travma ile tümör arasında ilişki bulunduğunu düşündürür. Özellikle çocukluk çağında kemik travmaları çok sıktır ve eğer her travma yerinden tümör çıksaydı “herkeste tümör bulunması” gerekirdi. Kemik kırıkları ve kemik ameliyatları da güçlü birer travma oldukları halde buralardan tümör çıkmamaktadır. Bugün kabul edildiğine göre ya tümör travmadan önce başlamıştır ya da ortamda güçsüz bir kanserojen vardır ve genotoksik etkisini yerel direnci bir an için kıran travmanın yardımıyla göstermiştir. Ayrıca tümörün bulunduğu yer daha duyarlıdır. Öteki yerlere olan travmalar unutulduğu halde tümörlü bölgeye gelen travma anımsanabilmektedir. Bu duruma göre tümör oluşumunda tek travmanın etkisi yoktur. Travma konusu testis tümörleri için de düşünülmüştür. Oysa ektopik testislerde tümörler daha sıktır. Ektopik testisler karın içinde bulunduklarından travma etkisi altında kalmaları zordur.
Günümüzde içinde bulunduğumuz ortamdaki çevre kirliliği, besinler içerisindeki katkı maddeleri, tütün kullanımının yaygınlaşması, petrol ürünleri, ağır metaller ve benzeri faktörler genotoksik etkileriyle kanser oluşumunda başrolü oynarlar. Çevresel nedenlere ve kronik yangılara bağlı tümörlerin büyük bölümünde DNA zararına yol açan “” önemli bir yer tutar.
Kimyasal karsinojenlerin belirlenmesini anlatan klasik iki örnek vardır: Tümörlerin etiyolojisi konusundaki araştırmalar ve bulgular İngiliz bilim insanları Dr. John Hill ve Sir PercivallPott ile başlar. 1771’de Hill burnuna enfiye çekenlerin burun mukozasındaki agressif kanserlere tütünün neden olduğunu bildirdi. 1775’de Pott Londralı baca temizleyicilerinin skrotumunda görülen deri kanserinin baca kurumuna (katran) bağlı olduğunu ileri sürdü. Pott’un bulgusundan 140 yıl sonra (1915’te) iki Japon araştırıcı, Yamagiwa ve Ichikawa, deney tavşanlarının kulaklarının iç yüzüne uzun süre katran sürdüler. 3 ay kadar sonra papillomatöz kitleler oluştu. Bu oluşumlar daha sonra kanserleşti ve bölgesel lenf düğümlerine metastaz yaptı. Böylece ilk kez deneysel olarak kanser yapılabileceği gösterilerek yeni bir çığır açıldı. İkinci adım katrandaki etkili maddeleri ayırmak oldu. Uzun araştırmalardan sonra, 1932’de Kennaway ve Cook, yüksek derecede karsinojen etkisi olan bir hidrokarbonu (benzypyrene) izole ettiler. Daha sonraki yıllarda bu yol üzerinden yürüyen birçok araştırıcı değişik kaynaklardan yüzlerce kimyasal madde çıkardılar.
Kimyasal kanserojenlerin tümör yapma güçleri farklıdır; bazıları çok güçlüdür. Bir bölümünde ise maddenin dozu ve etki süresi önemlidir. Kimyasal karsinojenler ikiye ayrılır:
Doğrudan etkili maddeler
Direkt etkileri ile insanlarda kanser oluşturan maddelerdir. Bunların çoğunluğu endüstri ürünleridir. Endüstride reagent ya da özel amaçlı kimyasallar olarak kullanırlar. Modern kimya endüstrisinde genellikle reaktif maddelere dayanan çalışmalar yapılır ve bunların bir bölümü karsinojen nitelik taşır.
Metabolik aktivasyondan sonra etkili maddeler
Bunlar endojen ya da ekzojen çeşitli etkilerle değişerek karsinojen olurlar. Kimyasal karsinojenlerden çoğu bu gruptandır. Çevremizde çok rastlanılan maddelerdir. Karsinojen kimyasal maddelerden örnekler:
Polisiklik hidrokarbonlar: Bu gruptaki hidrokarbonlarda çekirdeği vardır. Bir kısmı sentetiktir. Örnekler: cholanthrene, methylcholanthrene, benzypyrene, benzanthrancene. Vücutta normal olarak bulunan cinsiyet hormonları (androjen, östrojen), safra asitleri, kolesterol gibi maddelerde de phenanthrene çekirdeği bulunur.
Azo bileşikleri: Deneysel araştırmalar tereyağı sarısının (paradimethylaminoasobenzene) ve scarlet kırmızısının karaciğer karsinomu yapabildiğini göstermiştir (scarlet kırmızısı daha önceleri yara iyileşmesini kolaylaştırmak için kullanılırdı). Tereyağı sarısı karaciğerde yıkılır. Tereyağı sarısını yıkan enzimin çalışabilmesi için riboflavin (koenzim) gereklidir. Riboflavin eksikliğinde tereyağı sarısı yıkılamaz ve karaciğerde kanser yapar (riboflavin bir koantikarsinojendir).
Alkilleştirici maddeler: Yüksek oranda kromozom anomalileri içeren tümörlerin oluşmasında etkilidirler. Deney hayvanlarında kromozom kırılmaları yaptıkları saptanmıştır.
Aromatik aminler: Anilin boyası işçilerinde mesane kanseri sık görülür. Buradaki aktif madde naphtylamine’dir.
İnorganik maddeler: Arsenik deride, krom tuzları ve asbestos akciğerlerde, nikel burun sinüslerinde ve akciğerlerde kanser yapmaktadır.
Doğal ürünler, besin bulaşmaları ve katkı maddeleri: Mantar toksinleri (aflatoksin), Afrika ve Asya ülkelerinin bazılarında besin olarak kullanılan Sago hurması ve aflatoksinlerin güçlü olduğu bazı tahıllar (bazı değişik koşulların da eklenmesiyle) karaciğer, mide, böbrek vb organlardan kanser çıkmasına neden olmaktadır. Nitritler salam, sucuk, sosis gibi et ürünlerine koruyucu madde olarak eklenirler. Midede nitrözaminlere dönüşen nitritlerin kanserojen etkisi vardır. Tarım ilaçlarıyla bulaşık turfanda sebzeler ve meyveler kanserojen maddeleri sofralarımıza dek taşımaktadır.
Kemoterapi: Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların kanserojen etkisi unutulmamalıdır. Kanser kemoterapisi gören hastaların ortalama %10’unda ikinci bir kanserin belirdiği gözlenir; yeni oluşan tümörlere “sekonder kanser” adı verilir.
Kimyasal madde
Kanser
Açıklama
Polisiklik hidrokarbonlar
(benzo[alpha]pyrene, dibenzanthracene)
Deri (Londra baca temizleyicileri)
Mide (Japonya’da tütsülenmiş balık)
Skrotum kanseri ve hayvanlarda deneysel deri kanseri
Gebelikleri süresince diethylstilbestrol kullanan annelerin kız çocuklarında
Asbestos
Akciğer, plevra
İzolasyon, oto lastiği ve balatası
İnsektisidler
Akciğer
Sinek-böcek öldüren kimyasal maddeler
Ağır metaller
Akciğer (Cr, Ni, Cd, As)
Deri (As)
Ağır metal işçileri (Cr, Ni), tarım ilaçları (As), kuyumcular (Cd)
Alkol
Karaciğer
Alkolik sirozdan kökenli
(*) Aflatoksinin etki zinciri: Kurutulmuş besinler ->Nemli ortamda saklama -> Aspergillus flavus üremesi -> Aflatoksin üretimi -> Besin maddesindeki aflatoksin bağırsaktan emilir -> Karaciğere gelen aflatoksin P-450 enzimiyle kanserojen maddeye dönüştürülür -> Kanserojen madde DNA zararı yapar -> DNA onarımı başarısız olursa tümör hücresi oluşur.
Kimyasal karsinojenlerin metabolizması
Detoksifikasyon reaksiyonları: Bazı maddeler kimyasal karsinojenlerin yapısını değiştirerek genotoksik etkilerini ortadan kaldırır; lactan’lar (b-propiolactone) gibi.
Aktivasyon reaksiyonları: Bu tür tepkiler genellikle hücrelerdeki organellerde (endoplazmik retikulum) bulunan membrana bağlı enzim sistemi aracılığı ile olmaktadır. Bu sistem özellikle karaciğerde çalışır. Karsinojenler aynı zamanda toksik maddelerdir. Aktivasyon sırasında hem toksik etkisi hem de karsinojen niteliği artar.
Kanserojen canlı etkenler
Canlı etkenler tümör oluşumundaki etkilerini 3 yoldan geliştirirler:
Hücrelerin DNA yapısını bozarak (virüs kökenli papillomalar)
Kronik iritasyon ve yangı oluşturarak (Helicobacter pylori kökenli mide kanseri, kökenli mesane kanseri)
Bağışıklık sistemini bozarak ((HIV/AIDS enfeksiyonundaki) Kaposi sarkomu ve öteki tümörler)
Mikroorganizmaların tümünde tümör oluşumunu tetikleme gücü yoktur. Bazı parazitlerin tümör yapabildikleri düşünülmektedir. Kanser yapma gücü olan canlı etkenlerin en önemlisi virüslerdir. Kanser oluşumunda virüsleri suçlayan teoriye (virüs teorisi) göre karsinojen virüsleri radyasyon, kimyasal karsinojenler, vb faktörler aktive eder. Bu görüş bazı kanserler için doğru olabilir ancak kanserlerin tümü için geçerli değildir. Karsinojen virüsler RNA ya da DNA tipindedir. Hayvanlardan izole edilen bazı onkogen virüsler insanlarda da tümör yapabilir. İnsan vücudunda yıllarca latent kalabilen virüsler günün birinde aktifleşebilirler.
Virüs enfeksiyonunun gelişmesi: Yeni tekniklerle yapılan deneysel çalışmalar ve yeni yöntemlerin geliştirilmesiyle virüs ve enfekte ettiği dokular arasında 2 tür etkileşim belirlenmiştir:
Enfekte olan hücreler virüsün çoğalmasına izin verir; virüse özgü DNA replikasyonları oluşur ve enfekte hücrenin parçalanmasıyla açığa çıkan yeni virionlar başka hücreleri enfekte eder.
Enfekte olan hücreler virüsün çoğalmasına izin vermez; virüse özgü DNA replikasyonları gerçekleşemez, ancak virüs enfekte hücrede değişime ve tümör hücresine dönüşmesine yol açar.
Onkogen virüslerin 7 türü vardır; bunların 6'sı DNA, 1'i RNA virüsleri ailesindendir. Tümör oluşturan bu tür virüslerin vertikal yayılmaları fetüste ve yenidoğanda immun mekanizmaların henüz gelişmemiş olmasına bağlıdır (Tahsinoğlu). Bu durumda virüslere karşı koyulamaz, virüs ileri yaşlarda alınırsa vücut buna güçlü bir tepki gösterebilmekte ve tümör meydana getirme gücü azalmaktadır. Ancak bağışıklık sisteminin kırıldığı ya da çok sayıda güçlü virüslerin alındığı durumlarda tümör oluşabilmektedir.
Doğadaki onkogen virüsler her canlı türünde tümör oluşturmaz. Bir virüs kuşlarda lösemi oluştururken insanlarda zararsızdır. Bir başka virüs maymun türleri arasında bile farklı etki gösterir; sincap maymununda (Saimiri sciureus) yalnızca enfeksiyon yapabilen bir örümcek maymununa (Ateles geoffroyi) enjekte edildiğinde malign lenfomalara yol açar. Bu tür tümörlerden alınan biyopsilerde virüslerden çok onların ayakizlerini (inklüzyonlar, cisimcikler, virüs antijenleri) görebiliriz. İnsanlarda tümör oluşumuna neden olan virüslerin çoğu etkiledikleri dokular için seçici davranırlar.
Kanserojen virüsler
Kanser oluşumuna neden olan virüslerin etkinlik mekanizmalarını gösteren ilk çalışmalar aynı dönemde ancak farklı laboratuvarlarda yapılmış ve araştırmacılara Nobel ödülünü kazandırmıştır (Temin ve Baltimore - 1975 12 Ağustos 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.). Bu araştırmalarla başlayan verilere göre karsinojen virüsler RNA ya da DNA tipindedir. Temin, “onkogen” (kanser doğuran gen) kavramını bu dönemde kullanmaya başlamıştır. Virüsle enfekte olan hücreler iki tür protein üretir; virüsün kodladığı proteinler ve enfekte hücre genomunun kodladığı proteinler. Bu iki garip protein türü enfekte hücrelerin tümör hücrelerine dönüşmesini sağladığı gibi tümör hücrelerine de ölümsüzlük yetisini kazandırır. Virüslerin kodladığı proteinler hücre yüzeyine ulaştığında antijen olarak algılanarak immun sistemi uyarır. RNA virüslerinin çoğu proto-onkogenlere eklendiğinde viral DNA üretimine yol açan bir dizi nükleik asit içerirler. RNA virüsleri ve proto-onkogenlerden oluşan komplekse viral onkogen (v-onc) adı verilir. Viral onkogenlerin (v-onc) ele geçirdiği normal hücrelerin denetimi viral genoma geçer.
DNA virüsleri onkogenik etkilerini tümör baskılayıcı genlerin tetiklediği proteinlerin üretimini engelleyerek gösterirler. DNA virüslerinin normal hücrelerin çekirdeklerine ulaşma sürecine “transfeksiyon” nitelemesi yapılır. Normal DNA virüsleri nükleik asit içeriklerini doğrudan insan dokusu hücrelerine sokarak replikasyonla (kopyalama) çoğalırlar. Onkogen DNA virüslerinde ise replikasyon (kopyalama) yoktur; etkilerini ürettikleri maddelerin 2 önemli etkisiyle gösterirler: (1) Tümör baskılayıcı gen (p53, Rb) proteinlerini inaktive ederler, (2) Onkogenlerin etkisini güçlendirirler.
RNA virüsleri, önce “RNA-directed DNA polymerase (reverse transcriptase)” enzimi yardımıyla DNA kopyalarını (provirüsleri) oluştururular. Sonra da bu kopyaları insan genomuna sokarlar ve böylece çoğalırlar. RNA virüslerinin bir bölümü yapısal olarak doğrudan onkogen etki gösterir, bazıları da endojen bir onkogene bağlanarak onu aktive eder. İnsan hücrelerindeki viral genomların varlığı birkaç yöntemle belirlenebilir;
Virüse özgü nükleik asit dizilerinin belirlenmesi: DNA ve RNA hibridizasyonu yöntemi,
Enfekte hücreler üzerinde virüse özgü antijenlerin belirlenmesi,
Onkogen RNA virüsleri: Onkogen RNA virüsleri (retrovirüsler) ile yapılan çok sayıdaki deneysel araştırmada farklı deney hayvanlarında lösemi, lenfoma, çeşitli sarkomlar üretilmiştir. İnsanlarda tümör oluşumuna neden olabilen retrovirüs sayısı çok fazla değildir. Bu tür virüslerin başlıcaları şunlardır:
Human Immunodeficiency Virus (HIV): HIV enfeksiyonuna neden olan bir retrovirüstür. Özellikle AIDS ile sonlanan olgularda bağışıklık sisteminin çökmesi sonucu oluşan çok sayıda tümör saptanır. Başlıcaları; Kaposi sarkomu; Lenfomalar (Primer serebral lenfoma, Non-Hodgkin lenfoma, T-cell lenfoma, Hodgkin lenfoması); Epitel tümörleri: Uterus serviks karsinomu, Konjunktiva karsinomu, Anorektal karsinom.
Erişkin T-lenfosit lösemisi virüsü [human T lymphocyte virus type I (HTLV-I)]: lenfositik lösemili erişkin hastalardan alınan tümör hücrelerinden kültürü yapılabilen bir retrovirüstür. Bir başka türü olan “human T lymphocyte virus type II HTLV-II)” hairy cell leukemia etkenidir.
Meme kanseri virüsü [mouse mammary tumor virus (MMTV)]: Farelerde meme kanserine neden olan bir retrovirüstür. İnsan meme kanseri olgularının bir bölümünde tümör hücreleri ile süt sıvısında MMTV partiküllerini anımsatan oluşumlara ve antijene rastlanabilmektedir.
Bazı araştırmacılar insanlarda ve deney hayvanlarında karsinogenez için duyarlı genlerin bulunduğunu düşünmektedirler. Bunlar özellikle herediter neoplastik sendromlarda, ailesel kanserlerde ve etnik varyasyonlarda rol oynar. Duyarlı genlerinin çevreden gelen karsinojen etkilere ne tür mekanizmayla yanıt verdiği kesin olarak bilinmemektedir. Bir bölüm araştırmacı her hücrede latent olarak bulunan C tipi RNA virüslerinin çevresel karsinojenlerle ya da yaşlanmayla aktif duruma geçtiğini savunurlar. Bu görüşe göre kanser predispozisyonundan sorumlu tutulan duyarlı genler gerçekte virüslere bağlıdır.
Virüs ailesi
Virüs
Konakçılar
Kanser
Oncovirus
Fare meme tümörü virüsü (MMTV)
Hayvan (fare)
Meme kanseri
Lösemi
Lenfoma
Oncovirus
Lösemi-sarkom kompleksi virüsü
Hayvanlar
(memeliler, kemirgenler, balıklar)
?
Oncovirus
HTLV
HTLV
İnsan
İnsan
Lenfoma
Lösemi
Lentivirus
HIV
İnsan
AIDS lenfomaları
Onkogen DNA virüsleri: DNA virüslerinin bir bölümü insanlarda tümör oluşmasına yol açabilmektedir.
HPV ve Siğil:Human Papilloma Virus olarak bilinen virüs deride siğil (verruca vulgaris) olarak adlandırılan tümörlerin oluşumunda etkindir.Papilloma virüsü [human papilloma virus (HPV)]: skuamöz epitelle döşeli deri ve mukozalarda oluşan tümörlerin (papillom, karsinom) en önemli nedenlerinden biridir. Siğil grubu oluşumlarda (verruca vulgaris, condyloma acuminatum) HPV6 ve HPV11 belirlenir. Uterus serviksi karsinomunda ise HPV’nin 16, 18, 31, 33 tipleri etkindir. Anüs ve penis karsinomlarının çoğunda HPV saptanır. Tümör süpressör genlerini (p53, Rb) inhibe ettikleri saptanmıştır.
Molluscum contagiosum: bir poxvirus olan Molluscum contagiosum deride papilloma benzeyen ancak tümörden çok hiperplazi niteliğindeki oluşumlara yol açar.
Human Herpes Virus ailesi - Epstein-Barr virüsü (EBV): HHV ailesinin tümör oluşumunda en etkin olan üyesi Epstein-Barr virüsüdür. İnfeksiyöz mononükleozis akut bir EBV enfeksiyonudur. Virüs özellikle B lenfositlerini etkiler ve tümöral proliferasyonlarına yol açabilir. Afrika’da sıtma kuşağında görülen Burkitt lenfomasında, uzakdoğuda görece sık rastlanan nazofarinks karsinomlarında ve bazı lenfoma türlerinde EBV genomu bulunabilmektedir.
Human Herpes Virus ailesi - Kaposi sarkomu herpesvirüsü (KSHV): HHV ailesinin Kaposi sarkomu oluşumuna neden olan üyesidir.
Hepatit virüsleri: Hepatit B virüsü (HBV) akut hepatit, Hepatit C virüsü (HCV) kronik hepatit nedeni olan virüslerdir. Her iki virüsün hepatosellüler karsinom riskini arttırdığı bilinmektedir.
Kan paraziti olan , karaciğerde yerleşen ve adlı parazitlerin kanser yapıcı etkileri olduğu bilinmektedir. Schistosoma haematobium yumurtaları mesane kanserine neden olur.Opisthorchis viverrini safra yolları kanserinin (kolanjiyokarsinom) oluşmasında;Clonorchis sinensis ise, karaciğer epitel hücrelerinin kanseri olan hepatosellüler karsinomun gelişmesinde etkin parazitlerdir.
Bakteriler
Kanser nedeni olan bakteriler arasındaki en somut örnek Helicobacter pylori 'dir. Helicobacter pylori, mide adenokarsinomu ve mide lenfoması olarak bilinen kanserlerin nedeni olarak belirlenmiştir.
Mantarlar
Uygun olmayan ortamlarda (özellikle nemli) depolanan kurutulmuş gıda maddelerinde (kuruyemişler, tahıllar, baharat, vb) üreyen Aspergillus ailesi mantarların (Aspergillus flavus ve Aspergillus parasiticus) ürettiği aflatoksin adı verilen toksik madde karaciğer ve safra kesesi kanserlerine neden olmaktadır.
Organizmanın kendisinde bulunan (endojen) kanserojenler
Hormonlar
Bu konuda en etkili olanlar östrojen ve androjen hormonlardır. Östrojen hormonun meme karsinomunda, androjen hormonun prostat karsinomunda etkin olduğu bilinmektedir. Bu nedenle meme karsinomunun tedavisinde yumurtalıklar (ovaryumlar) çıkarılır ve androjen hormon verilir. Prostat karsinomunda da testisler çıkarılır ve östrojen hormon kullanılır. Erkeklere östrojen hormon verilmesinden sonra meme karsinomunun oluşabildiği görülmüştür. Meme kanserlerinin bir bölümünde kanser hücrelerinin yüzeylerinde östrojen (daha seyrek olguda progesteron) reseptörleri bulunur. Reseptörlerin varlığı özel mikroskopi yöntemleri (immunohistokimyasal yöntemler) belirlendikten sonra düzenlenen ovaryum rezeksiyonu ve östrojeni bloke eden ilaç tedavisi tümörün gerilemesine yol açar.
Kadınlardaki yüksek östrojen düzeyinin endometrium ve meme kanserlerindeki etkisi önemlidir. Östrojen üreten bir ovaryum tümörünün varlığı ya da yüksek düzeyde östrojen içeren endometriumdahiperplazi oluşturmakta ve kanser riskini arttırmaktadır.
1950lerde düşük riski nedeniyle önlem olarak sentetik östrojen [Diethylstilbestrol (DES)] kullanan gebe annelerin doğurdukları kız çocuklarında (15-30 yaşlarına geldiklerinde) vajina mukozasının berrak hücreli kanserler gözlenmiştir. Afrika’daki Bantu’larda diyet yetersizliğinden karaciğer bozuklukları sıktır ve östrojen inaktive edilemez. Bu nedenle Bantu erkeklerinde jinekomasti ve meme karsinomu, kadınlarında uterus myomları oldukça sıktır.
Bazı fare soylarında meme karsinomu sıktır. Bunların yavrularının ovaryumları çıkarılırsa spontan meme karsinomu oluşması önlenir. Aynı yavrulara östrojen hormon verilirse meme karsinomu ya da cervix uteri karsinomu meydana gelir.
Böbreküstü bezleri yaşlı kadınların östrojen kaynağı sayılabilir. Çünkü menopozdan sonra böbreküstü bezlerinde östrojen yapımı artar, ovaryumlar çıkarılırsa daha da artar. Bu bakımdan yaşlı kadınlardaki meme karsinomundan böbreküstü bezleri sorumlu tutulabilir.
Gonadlardan (testis, yumurtalık) ve böbreküstü bezlerinden cinsiyet hormonlarının salgılanmasını hipofiz kontrol eder. Hipofizin ameliyatla çıkarlımasından (hipofizektomi) sonra cinsiyet hormonlarının salgılanması azalır; cinsiyet hormonlarına bağlı tümörlerde hipofizektomi uygulanabilir. Eğer endokrin bezlerden biri iyi çalışmazsa hipofiz daha fazla “uyarıcı hormon” salgılayarak o bezi kamçılar. Eğer bu kamçılama uzarsa ilgili endokrin bezde önce hiperplazi, sonra selim tümör ve sonunda kanser meydana gelir. Örnek: Sıçanlar “thiouracil” ile beslenirse tiroidden hormon salgılanması önlenir. Bu nedenle hipofizden daha fazla tireotrop hormon (TSH) salgılanır ve tiroid kamçılanır. Tiroidde sırasıyla hiperplazi, selim nodüller ve kanser oluşur. İyi diferansiye tiroid karsinomlarında tümör hücrelerini kamçılayan faktör TSH (thyroid-stimulating hormone)’dir. Dışarıdan verilen tiroid hormonu hipofizdeki TSH üretimini durdurur. Hormonların karsinojen etkilerinde önemli nokta şudur: Endokrin kontrol altındaki bir organ işlevsiz konuma girerse, tropik hormonların güçlü baskısı altında kalır ve kanserleşebilir.
Organ transplantasyonlarında immunosupressif tedavi uygulanmasından sonra transplante edilen organda ya da vücudun başka bir yerinde kanser oluşması kolaylaşır. Bazı karsinojenler (özellikle polisiklik aromatik hidrokarbonlar) aynı zamanda immunosupresyon yaparlar, böylece bir kanser ortaya çıkarken immun tepki ile karşılanmaz. Bazı olgularda immun sistem düzelirse tümörde kendiliğinden (spontan) gerileme olabilir.
Kalıtım
İnsan organizmasındaki –teorik olarak- her hücrede kanserleşme eğilimi vardır. Organizmanın direnme gücü kalıtımın öne çıkardığı en önemli faktördür. Kalıtımın kansere karşı direnç ya da kanser oluşması için uygun ortam hazırladığı söylenebilir. Bu nedenle çoğu tümörlerde kalıtımın önemli rolü vardır. Hetediter neoplazmların çoğu otosomal dominant geçerler. Bu konudaki örnekler azdır; insanlarda bazı ailelerde kanser çok sıktır ve yeterli süre yaşayanların hemen tümü kanserden ölür. İnsanlarda kalıtımla geçen tümörlerden başlıcaları:
Etkilenen kromozom/gen
RETİNOBLASTOMA
Retina: Çocukluk tümörü; olguların %10’u herediter. Herediter olanlar bilateral. Spontan regresyonla yaşayabilenlerde akciğer kanseri riski yüksek
Tüm vücut: Nöromalar/Ganglionöromalar (multipl mukosal nöroma)
Marfanoid yapı
10 q 11.2 (RET)
AİLESEL POLYPOSIS COLI (APC)
Kolon: Kanserleşme eğilimi olan çok sayıda polip
GARDNER SENDROMU
Kolon: Kanserleşme eğilimi olan çok sayıda polip
Kemik: Osteomalar ve kistler
TURCOT SENDROMU
Kolon: Kanserleşme eğilimi olan çok sayıda polip
Beyin: Glial tümörler
Kromozom 5 uzun kolu; APC tümör süpressör geni
MEME KANSERİ
Li-Fraumeni sendromu
Meme kanseri riskli aileler
p53 mutasyonu
BRCA-1/BRCA-2 mutasyonu
LI-FRAUMENI SENDROMU
Kemik: Osteosarkoma
Kemik iliği: Lösemiler
Beyin: Çeşitli tümörler
Meme: Meme kanseri
Böbreküstü bezi: Adrenokortikal karsinomlar
Bazı ailelerin bireylerinin aynı tür kanserden etkilenmesinde beslenme alışanlıkları, alkol ve sigara tüketimi, kanserojen kimyasallarla iç içe bir yaşam gibi ortak yaşam koşullarının etkisi belirlenmiştir. Çevre ve yaşam koşulları düzenli olan ikizlerdeki kanserleri inceleyen araştırmacılar aynı kanser üründen etkilenme oranı prostat karsinomu için %42, kolorektal karsinomlar için %35, meme karsinomu için %27 olarak bulmuşlardır.
Smegma
Erkekler sünnet edilirken sünnet derisi (preputium) kesilerek çıkarılır. Preputium’dan salgılanan bir maddenin (smegma) karsinojen etkisi vardır. İnsan smegması kullanılarak deney hayvanlarında rahim boynu karsinomu yapılmıştır. Bu nedenle sünnetli erkeklerde penis karsinomu çok seyrek sünnetsizlerde sıktır. Sünnetsiz erkekler cinsel ilişki sırasında smegmayı kadınlara bulaştırdığından sünnetsiz erkeklerle cinsel ilişkisi olan kadınlarda uterus karsinomu daha sıktır. Smegma erkekler için endojen, kadınlar için ekzojen bir karsinojendir.
Yaş
Tümörler yaşam boyunca her çağda görülebilir. Genellikle bazı tümörler belirli yaş gruplarında sıktır, bunun dışında ya seyrektir ya da hemen hiç görülmezler. Çocukluk ve gençlik çağında karsinomlar ender görülür. Sık görülen kanser türleri şunlardır: lösemiler, malign lenfomalar, embriyonal pluripotent hücrelerden kökenli tümörler (, nöroblastoma, , nefroblastoma, vb). Örneğin nefroblastoma (Wilms tümörü) intrauterin dönemde ortaya çıkar ve çocuk tümörlü olarak doğar; çok büyük tümörler normal doğumu engelleyebilir.
Karsinomlar orta ve ileri yaşlarda daha sıktır. Tümörleri bütün olarak ele alırsak orta ve ileri yaşlarda meydana çıkan tümörler (özellikle kanserler) daha fazladır. İleri yaşlarda kanserlerin sık olması şu faktörlere bağlanabilir:
Bu yaşlarda beliren hormonal dengesizlikler,
Kanserleşmeden önce bir latent dönem vardır. Bu dönem bazen çok uzundur. Yaş ilerledikçe latent dönemi çok uzun olan kanserler ortaya çıkar,
Uzun yaşayanlar çeşitli karsinojenlerin etkisi altında daha uzun süre kalmış olurlar.
Yapılan istatistiklere göre her kanser cinsinin en sık rastlanıldığı yaşlar, yani yaş eğrisinde bir tepe noktası vardır. Buna karşılık lösemilerin yaş eğrisinde iki tepe noktası bulunur; biri çocuklukta, öbürü yaşlılıktadır. Çocuklarda akut lenfositik lösemi, erişkinlerde ise kronik lenfositik lösemi daha fazladır.
Cinsiyet
Kansere yakalanma ve kanserden ölüm bakımından kadınlarla erkekler arasında önemli bir fark yoktur.
Erkeklerde daha sık olan kanserler: akciğer, prostat, ağız boşluğu, farinks, mide, larinks, idrar yolları, deri, lösemiler. Erkeklerde ekzojen karsinojenler (meslek, sigara, vb) kanser oluşmasında ön planda rol oynamaktadır.
Kadınlarda daha sık olan kanserler: akciğer, meme, uterus serviksi, tiroid, safra kesesi. Kadınlardaki kanserlerde hormonların etkisi önemlidir. Doğum yapmamış ya da bebeklerini emzirmemiş kadınlarda meme kanseri riski yüksektir. Çok eşli yaşam süren kadınlarda HPV enfeksiyonuna ve/veya smegma etkisine bağlı cervix uteri kanseri riski artar.
Meslek
Asbestos ve madencilik ile kuyum işlerinde akciğer, boya fabrikası çalışanlarında mesane kanserleri önemlidir (bkz Kimyasal maddeler). Tütün kullananlardaki risk katlanarak artar. Güneş altında çalışan beyaz derililerde deri kanserleri sık görülür.
Coğrafya
Kanser coğrafyasını gözden geçirdiğimizde iki önemli değişkenin varlığını izleriz: beslenme ve toplumsal alışkanlıklar. Protein, vitamin ve mineral eksiklikleri, hayvansal yağlar, liften yoksun rafine ürünler, glisemik indeksi yüksek besinler, tarım ilacı bulaşanlar, yanlış hazırlanan yiyecekler beslenme değişkeninde önemli faktörleridir. Ürgüp’teki Karain köyündeki akciğer kanseri, Afrika sıtma kuşağındaki , İran’daki özofagus ve mide kanseri, Japonlardaki mide kanseri gibi örneklerin çoğunda kimyasal etkiler olsa da kanser coğrafyası açısından önemli örneklerdir.
Asbestli topraklar üzerinde kurulmuş yerleşim alanlarında yaşayanlarda mezotelyoma çok sık görülür.
İyod eksikliğinde tiroid büyümektedir (struma, goitre). Bu durumdaki tiroidden kanser çıkma olasılığı yükselir. Türkiye'de Karadeniz bölgesi kadınlarında sık görülür.
Tütsülenmiş balık tüketen Japonlarda mide kanseri çokça görülür.
B vitamini eksikliğine bağlı olduğu sanılan farinks kanserleri daha sıktır.
Hepatit B ve C enfeksiyonunun yaygın olduğu ülkelerde primer karaciğer karsinomu sık görülür.
Hepatitis B ve aflatoksin etkisine bağlı primer karaciğer karsinomu gelişmiş ülkelerde enderdir. Aspergillus flavus kökenli bir toksin olan aflatoksine bağlı karaciğer tümörleri Cezayir, Senegal, Sudan, Endonezya, Çin (özellikle Hong Kong) gibi ülkelerde sıktır.
Yetersiz protein alan toplumlarda kanser sıklığı artar; önce karaciğer sirozu belirir, zamanla sirozdan primer karaciğer karsinomu gelişir (uzun süren choline eksikliğinde sıçanların % 40’ında karaciğer karsinomu ve % 38’inde akciğer karsinomu oluşmaktadır).
Yüksek ısıda kızartma için kullanılan yağlar karsinojen nitelik kazanır.
Obezitede kanser sıklığı artar. Örnek bir deneysel çalışmada önceden tümör oluşturulmuş fareler iki gruba ayrılmış, bir grup hayvan düşük kalorili öteki grup yüksek kalorili diyete alınmıştır. Yüksek kaloriyle beslenen farelerin tümörleri hızla büyürken, düşük kaloriyle beslenen farelerin tümörleri oldukları büyüklükte kalmıştır. Bir başka deneysel araştırmada karbonhidrat türü besin verilmeyerek günlük kalorisi azaltılan farelerde meme tümörünün seyrekleştiğini göstermiştir.
Kalorisi yüksek ve liften yoksun rafine ürünleri tüketen insanlarda kolorektal kanserler riski yüksektir (ABD, Kanada, Avustralya).
Bol hayvansal yağ içeren diyetlerde meme ve kolon tümörlerinin sıklığı artar. Meme kanseri ölümlerinde ABD ilk sıradadır. Japon kadınlarında meme kanseri oranı çok düşüktür; ABD’ye göç eden ve yağlı diyete başlayan Japon kadınlarında meme kanseri riskinin arttığı gözlenir.
Besinlerde koruyucu madde olarak kullanılan nitritlerden kökenli nitrözaminler mide kanserinin önemli nedenlerindendir.
Genetik nitelikleri değiştirilmiş tarım ürünlerinin sindirim kanalı tümörlerine neden olabileceği varsayılmaktadır.
Sıtma kuşağı Afrika’sındaki Epstein-Barr virüsü enfeksiyonu Burkitt lenfomasının önemli nedenidir.
Kromozom anomalileri
Sporadik kromozom anomalilerine bağlı sendromlarda tümör riski artabilir. Down sendromunda lösemi, Klinefelter sendromunda ise meme kanseri riski yüksektir.
Kokarsinojenler
Bazı etkenler kanserleşme yapmadıkları halde, başka faktörlere yardımcı olurlar. Kanser yapacak dozdan daha az dozdaki bir karsinojen eğer bir kokarsinojenle birlikte olursa kanserleşme meydana gelir. Yukarıda sayılan yaş, cinsiyet, beslenme, sikatrisler gibi faktörler birer kokarsinojen sayılabilir.
Kaynakça
^abcdefghijklmnopqrstuvwxNiederhuber JE, Armitage JO, Doroshow JH, Kastan MB, Tepper JE. Abeloff’s Clinical Oncology, 6th edition. Elsevier, Philadelphia, 2020
^abcdefghijklmnopqrstuvwxyzaaabacadaeafKumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
^abcdefghijklmnopqrstuvwTahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
^abLichtenstein P, Holm NV, Verkasalo PK, et al. Environmental and heritable factors in the causation of cancer--analyses of cohorts of twins from Sweden, Denmark, and Finland. New England Journal of Medicine, 343 (2): 78–85, 2000
^Poirier MC. Carcinogens, DNA Damage and Cancer Risk: Mechanisms of Chemical Carcinogenesis.World Scientific Publishing, Singapore-London-New Jersey, 2019
^Penning TM (editor). Chemical Carcinogenesis. Springer, New York-Heidelberg-London, 2011
^Boccardo E, Villa LL. Viral Origins of Human Cancer. Current Medicinal Chemistry, 24: 2526-2539, 2007
^Viruses and Cancer. CancerQuest. 2020 27 Eylül 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^Antoni S. Ferlay J. Soerjomataram I, et al. (2017). Bladder Cancer incidence and mortality: A global overview and recent trends. European Urology. 71 (1): 96–108, 2017
^abKaewpitoon N, Kaewpitoon SJ, Pengsaa P, Sripa B. Opisthorchis viverrini: the carcinogenic human liver fluke. World Journal of Gastroenterology. 14 (5): 666–674, 2008
^abHughes T, O'Connor T, Techasen A, et al. (2017). Opisthorchiasis and cholangiocarcinoma in Southeast Asia: an unresolved problem. International Journal of General Medicine. 10:227–237, 2017
^Sung-Tae H, Yueyi F. Clonorchis sinensis and clonorchiasis, an update". Parasitology International. 61(1): 17–24, 2012
^Laird-Fick HS, Saini S, Hillard JR. Gastric adenocarcinoma: the role of Helicobacter pylori in pathogenesis and prevention efforts. Postgraduate Medical Journal. 92 (1090): 471–477, 2016
^Violeta Filip P, Cuciureanu D, Sorina Diaconu L, et al. MALT lymphoma: epidemiology, clinical diagnosis and treatment. Journal of Medicine and Life. 11 (3): 187–193, 2018
^Nogueira L, Foerster C, Groopman J, et al. Association of aflatoxin with gallbladder cancer in Chile. Journal of American Medical Association,. 313 (20): 2075–2077, 2015
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Kanser nedenleri veya kanser etyolojisi gunumuzde oldukca ilgi ceken konulardan biridir Tumorlerin olusumunda etkili cok sayida faktor vardir Kanser yapan etkilere kanserojen veya karsinojen denilmektedir Karsinojen karsinom doguran anlamindadir kapsamina sarkom girmemektedir Kanserojen kavrami sarkomlari da icine alan tanimlamadir Karsinojen ve kanserojen nitelemeleri gunumuzde esanlamli sozcukler gibi kullanilmaktadir Bazi etkiler dogrudan dogruya kanser yapamadiklari halde kanserin olusmasina yardim ederler Bunlara kokarsinojen cocarcinogen denir Kanserlesmeyi onleyen maddelere antikarsinojen anticarcinogen adi verilmistir Tumor olusumunda uc temel neden vardir Cevreden gelen ekzojen kanserojenler Organizmanin kendisinde bulunan endojen kanserojenler Yardimci faktorlerCevreden gelen ekzojen kanserojenlerFiziksel kanserojenler Radyasyon Ultraviyole isinlari ve iyonlastirici radyasyon kanserojen etkisi olan fiziksel nedenlerin basinda gelir Gunes isinlari ultraviyole deride DNA zarari olusturur DNA zararlarinin onarilamadigi durumlarda skuamoz hucreli karsinom bazal hucreli karsinom ve malign melanoma gibi deri kanserleri gelisir Melaninin deriyi ultraviyole isinlarinin zararli etkilerinden koruyucu etkisi vardir Bu nedenle deri rengi koyulastikca ultraviyoleye bagli karsinomlar de azalir Tropikal bolgelerde ve uzun yillar gunes altinda calisan acik renk derili insanlarda gemici ciftci yuz ve eller gibi gunes goren yerlerde deri kanserleri daha siktir Ikinci derecede gunes yaniklarinin melanom etyolojisinde onemli bir yeri vardir Xeroderma pigmentosum kalitimla gecen bir hastaliktir Bu hastaligi olan kisilerin derileri gunes isinlarina karsi cok duyarlidir Daha cocuklukta gunes goren yerler kurudur xero zamanla gunes isinlarinin zararli etkileri belirir solar dermatitis ve zamanla deri kanserleri gelisir Iyonlastirici radyasyonun olumsuz etkilerinin ilk ornekleri Alman ve Cek maden iscilerinde akciger hastaligi olarak ortaya cikan ve olumle sonlanan olgulardir Olen Alman ve Cek maden iscilerine 1920 li yillarda yapilan otopsilerde isci olumlerine madenlerdeki radyum etkisiyle olusan akciger kanserinin neden oldugu anlasilmisti o yillarda Madam Curie radyum uzerinde calismaktaydi Curie ve kizi radyasyona bagli losemiden olduler Bir sure sonra rontgenin tipta kullanilmasina baslanmasiyla birlikte radyologlarda gorulen deri kanserleri fark edilir Rontgen x isinlari ile beta ve gamma isinlarinin kucuk dozlari bile genler uzerinde zehir etkisi genotoksik etki gosterir ve kanser yapabilir Bu tur bir irradyasyon latent onkogen virusleri aktive edebilir Bagisiklik sistemini bozarak oteki kanserojenlerin dusuk dozda bile etkili olmasina yol acabilir DNA zarara ugrar genlerde mutasyon kromozomlarda kirilmalar yapabilir Radyoterapi sonrasi gelisen tumorler ile dusuk dozda da olsa kronik radyasyon etkisinde kalanlarda ikinci primerler sikca gorulur ornegin meme kanseri tedavisinde uygulanan toraks irradyasyonuna bagli akut ve kronik losemiler oteki memenin karsinomu akciger ve tiroid kanserleri ile deride skuamoz hucreli karsinom Iyonlastirici radyasyona bagli tumor ornekleri Rontgen x isinlari Deri losemi tiroid caBeta ve Gamma isinlari Sarkomlar losemilerRadyoizotoplar Radyoaktif radyum fosforlu saatler Radyoaktif toryum kontrast maddesi Radyoaktif iyod Osteosarkom Karaciger kanserleri hepatoselluler karsinom kolanjiokarsinom angiosarkom Tiroid karsinomuRadyoaktif mineraller Akciger kanseriNukleer bomba irradyasyonu Losemiler karsinomlar meme tiroid akciger Nukleer Patlama deney Mekanik travma Hasta 18 ay once kolunu ya da bacagini bir yere carptigini simdi orasinin hizla sismekte oldugunu soyler Hekim gerekli incelemeleri yapar ve sisligin tumor oldugunu anlar Anlatilan bu durum bir an mekanik travma ile tumor arasinda iliski bulundugunu dusundurur Ozellikle cocukluk caginda kemik travmalari cok siktir ve eger her travma yerinden tumor ciksaydi herkeste tumor bu lunmasi gerekirdi Kemik kiriklari ve kemik ameliyatlari da guclu birer travma olduklari halde buralardan tumor cikmamaktadir Bugun kabul edildigine gore ya tumor travmadan once baslamistir ya da ortamda gucsuz bir kanserojen vardir ve genotoksik etkisini yerel direnci bir an icin kiran travmanin yardimiyla gostermistir Ayrica tumorun bulundugu yer daha duyarlidir Oteki yerlere olan travmalar unutuldugu halde tumorlu bolgeye gelen travma animsanabilmektedir Bu duruma gore tumor olusumunda tek travmanin etkisi yoktur Travma konusu testis tumorleri icin de dusunulmustur Oysa ektopik testislerde tumorler daha siktir Ektopik testisler karin icinde bulundukla rindan travma etkisi altinda kalmalari zordur Kimyasal kanserojenler Gunumuzde icinde bulundugumuz ortamdaki cevre kirliligi besinler icerisindeki katki maddeleri tutun kullaniminin yayginlasmasi petrol urunleri agir metaller ve benzeri faktorler genotoksik etkileriyle kanser olusumunda basrolu oynarlar Cevresel nedenlere ve kronik yangilara bagli tumorlerin buyuk bolumunde DNA zararina yol acan onemli bir yer tutar Kimyasal karsinojenlerin belirlenmesini anlatan klasik iki ornek vardir Tumorlerin etiyolojisi konusundaki arastirmalar ve bulgular Ingiliz bilim insanlari Dr John Hill ve Sir Percivall Pott ile baslar 1771 de Hill burnuna enfiye cekenlerin burun mukozasindaki agressif kanserlere tutunun neden oldugunu bildirdi 1775 de Pott Londrali baca temizleyicilerinin skrotumunda gorulen deri kanse rinin baca kurumuna katran bagli oldugunu ileri surdu Pott un bulgusundan 140 yil sonra 1915 te iki Japon arastirici Yamagiwa ve Ichikawa deney tavsanlarinin kulaklarinin ic yuzune uzun sure katran surduler 3 ay kadar sonra papillomatoz kitleler olustu Bu olusumlar daha sonra kan serlesti ve bolgesel lenf dugumlerine metastaz yapti Boylece ilk kez deneysel olarak kanser yapilabilecegi gosterilerek yeni bir cigir acildi Ikinci adim katrandaki etkili maddeleri ayirmak oldu Uzun arastirmalardan sonra 1932 de Kennaway ve Cook yuksek derecede karsinojen etkisi olan bir hidrokarbonu benzypyrene izole ettiler Daha sonraki yillarda bu yol uzerinden yuru yen bircok arastirici degisik kaynaklardan yuzlerce kimyasal madde cikar dilar Kimyasal kanserojenlerin tumor yapma gucleri farklidir bazilari cok gucludur Bir bolumunde ise maddenin dozu ve etki suresi onemlidir Kimyasal karsinojenler ikiye ayrilir Dogrudan etkili maddeler Direkt etkileri ile insanlarda kanser olusturan maddelerdir Bunlarin cogunlugu endustri urunleridir Endustride reagent ya da ozel amacli kimyasallar olarak kullanirlar Modern kimya endustrisinde genellikle reaktif maddelere dayanan calismalar yapilir ve bunlarin bir bolumu karsinojen nitelik tasir Metabolik aktivasyondan sonra etkili maddeler Bunlar endojen ya da ekzojen cesitli etkilerle degiserek karsinojen olurlar Kimyasal karsinojenlerden cogu bu gruptandir Cevremizde cok rastlanilan maddelerdir Karsinojen kimyasal maddelerden ornekler Polisiklik hidrokarbonlar Bu gruptaki hidrokarbonlarda cekirdegi vardir Bir kismi sentetiktir Ornekler cholanthrene methylcholanthrene benzypyrene benzanthrancene Vucutta normal olarak bulunan cinsiyet hormonlari androjen ostrojen safra asitleri kolesterol gibi maddelerde de phenanthrene cekirdegi bulunur Azo bilesikleri Deneysel arastirmalar tereyagi sarisinin paradimethylaminoasobenzene ve scarlet kirmizisinin kara ciger karsinomu yapabildigini gostermistir scarlet kirmizisi daha onceleri yara iyilesmesini kolaylastirmak icin kullanilirdi Tereyagi sarisi karacigerde yikilir Tereyagi sarisini yikan enzimin calisabilmesi icin riboflavin koenzim gereklidir Ribo flavin eksikliginde tereyagi sarisi yikilamaz ve karacigerde kanser yapar riboflavin bir koantikarsinojendir Alkillestirici maddeler Yuksek oranda kromozom anomalileri iceren tumorlerin olusmasinda etkilidirler Deney hayvanlarinda kromozom kirilmalari yaptiklari saptanmistir Aromatik aminler Anilin boyasi iscilerinde mesane kanseri sik gorulur Buradaki aktif madde naphtylamine dir Inorganik maddeler Arsenik deride krom tuzlari ve asbestos akcigerlerde nikel burun sinuslerinde ve akcigerlerde kanser yapmaktadir Dogal urunler besin bulasmalari ve katki maddeleri Mantar toksinleri aflatoksin Afrika ve Asya ulkelerinin bazilarinda besin olarak kul lanilan Sago hurmasi ve aflatoksinlerin guclu oldugu bazi tahillar bazi degisik kosullarin da eklenmesiyle karaciger mide bobrek vb organlardan kanser cikmasina neden olmaktadir Nitritler salam sucuk sosis gibi et urunlerine koruyucu madde olarak eklenirler Midede nitrozaminlere donusen nitritlerin kanserojen etkisi vardir Tarim ilaclariyla bulasik turfanda sebzeler ve meyveler kanserojen maddeleri sofralarimiza dek tasimaktadir Kemoterapi Kanser tedavisinde kullanilan ilaclarin kanserojen etkisi unutulmamalidir Kanser kemoterapisi goren hastalarin ortalama 10 unda ikinci bir kanserin belirdigi gozlenir yeni olusan tumorlere sekonder kanser adi verilir Kimyasal madde Kanser AciklamaPolisiklik hidrokarbonlar benzo alpha pyrene dibenzanthracene Deri Londra baca temizleyicileri Mide Japonya da tutsulenmis balik Skrotum kanseri ve hayvanlarda deneysel deri kanseriAromatik aminler benzidin 2 naftilamin prokarsinojenler Mesane Deri isleme ve boya uretimi iscilerindeBesin katki maddeleri hayvan deneyleri arastirma sonuclari Siklamatlar sakarin mesane Azo boyalari karaciger Nitritler nitrozaminler mide Soz konusu maddelerin bir bolumu tuketimden kaldirildiNitrozaminler nitrit kokenli Ozofagus mide Tutun urunleri Et urunlerindeki koruyucu maddelerAzo bilesikleri scarlet kirmizisi paradimetilaminoazobenzen Karaciger Paradimetilaminoazobenzen tereyagi sarisinda bulunurVinil klorur Karaciger angiosarkomu PVC uretiminde aciga cikarAflatoksin Aspergillus flavus Karaciger Kurutulmus gidalarin kuflenmesiTutun polisiklik hidrokarbonlar ve sayisiz prokarsinojen madde Akciger agiz mukozasi larinks ozofagus mesane Sigara sigar puro nargile enfiye tutun cignemeBetel nut betel yapragi Agiz mukozasi Hindistan da cignenen uyarici bitkiKanser kemoterapisi Losemiler Kemik iligi inhibisyonu sonrasiDiethylstilbestrol Vajina adenokarsinomu Gebelikleri suresince diethylstilbestrol kullanan annelerin kiz cocuklarindaAsbestos Akciger plevra Izolasyon oto lastigi ve balatasiInsektisidler Akciger Sinek bocek olduren kimyasal maddelerAgir metaller Akciger Cr Ni Cd As Deri As Agir metal iscileri Cr Ni tarim ilaclari As kuyumcular Cd Alkol Karaciger Alkolik sirozdan kokenli Aflatoksinin etki zinciri Kurutulmus besinler gt Nemli ortamda saklama gt Aspergillus flavus uremesi gt Aflatoksin uretimi gt Besin maddesindeki aflatoksin bagirsaktan emilir gt Karacigere gelen aflatoksin P 450 enzimiyle kanserojen maddeye donusturulur gt Kanserojen madde DNA zarari yapar gt DNA onarimi basarisiz olursa tumor hucresi olusur Kimyasal karsinojenlerin metabolizmasiDetoksifikasyon reaksiyonlari Bazi maddeler kimyasal karsinojenlerin yapisini degistirerek genotoksik etkilerini ortadan kaldirir lactan lar b propiolactone gibi Aktivasyon reaksiyonlari Bu tur tepkiler genellikle hucrelerdeki organellerde endoplazmik retikulum bulunan membrana bagli enzim sistemi araciligi ile olmaktadir Bu sistem ozellikle karacigerde calisir Karsinojenler ayni zamanda toksik maddelerdir Aktivasyon sirasinda hem toksik etkisi hem de karsinojen niteligi artar Kanserojen canli etkenler Canli etkenler tumor olusumundaki etkilerini 3 yoldan gelistirirler Hucrelerin DNA yapisini bozarak virus kokenli papillomalar Kronik iritasyon ve yangi olusturarak Helicobacter pylori kokenli mide kanseri kokenli mesane kanseri Bagisiklik sistemini bozarak HIV AIDS enfeksiyonundaki Kaposi sarkomu ve oteki tumorler Mikroorganizmalarin tumunde tumor olusumunu tetikleme gucu yoktur Bazi parazitlerin tumor yapabildikleri dusunulmektedir Kanser yapma gucu olan canli etkenlerin en onemlisi viruslerdir Kanser olusumunda virusleri suclayan teoriye virus teorisi gore karsinojen virusleri radyasyon kimyasal karsinojenler vb faktorler aktive eder Bu gorus bazi kanserler icin dogru olabilir ancak kanserlerin tumu icin gecerli degildir Karsinojen virusler RNA ya da DNA tipindedir Hayvanlardan izole edilen bazi onkogen virusler insanlarda da tumor yapabilir Insan vucudunda yillarca latent kalabilen virusler gunun birinde aktiflesebilirler Virus enfeksiyonunun gelismesi Yeni tekniklerle yapilan deneysel calismalar ve yeni yontemlerin gelistirilmesiyle virus ve enfekte ettigi dokular arasinda 2 tur etkilesim belirlenmistir Enfekte olan hucreler virusun cogalmasina izin verir viruse ozgu DNA replikasyonlari olusur ve enfekte hucrenin parcalanmasiyla aciga cikan yeni virionlar baska hucreleri enfekte eder Enfekte olan hucreler virusun cogalmasina izin vermez viruse ozgu DNA replikasyonlari gerceklesemez ancak virus enfekte hucrede degisime ve tumor hucresine donusmesine yol acar Onkogen viruslerin 7 turu vardir bunlarin 6 si DNA 1 i RNA virusleri ailesindendir Tumor olusturan bu tur viruslerin vertikal yayilmalari fetuste ve yenidoganda immun mekanizmalarin henuz gelismemis olmasina baglidir Tahsinoglu Bu durumda viruslere karsi koyulamaz virus ileri yaslarda alinirsa vucut buna guclu bir tepki gosterebilmekte ve tumor meydana getirme gucu azalmak tadir Ancak bagisiklik sisteminin kirildigi ya da cok sayida guclu viruslerin alindigi durumlarda tumor olusabilmektedir Dogadaki onkogen virusler her canli turunde tumor olusturmaz Bir virus kuslarda losemi olustururken insanlarda zararsizdir Bir baska virus maymun turleri arasinda bile farkli etki gosterir sincap maymununda Saimiri sciureus yalnizca enfeksiyon yapabilen bir orumcek maymununa Ateles geoffroyi enjekte edildiginde malign lenfomalara yol acar Bu tur tumorlerden alinan biyopsilerde viruslerden cok onlarin ayakizlerini inkluzyonlar cisimcikler virus antijenleri gorebiliriz Insanlarda tumor olusumuna neden olan viruslerin cogu etkiledikleri dokular icin secici davranirlar Kanserojen virusler Kanser olusumuna neden olan viruslerin etkinlik mekanizmalarini gosteren ilk calismalar ayni donemde ancak farkli laboratuvarlarda yapilmis ve arastirmacilara Nobel odulunu kazandirmistir Temin ve Baltimore 1975 12 Agustos 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi Bu arastirmalarla baslayan verilere gore karsinojen virusler RNA ya da DNA tipindedir Temin onkogen kanser doguran gen kavramini bu donemde kullanmaya baslamistir Virusle enfekte olan hucreler iki tur protein uretir virusun kodladigi proteinler ve enfekte hucre genomunun kodladigi proteinler Bu iki garip protein turu enfekte hucrelerin tumor hucrelerine donusmesini sagladigi gibi tumor hucrelerine de olumsuzluk yetisini kazandirir Viruslerin kodladigi proteinler hucre yuzeyine ulastiginda antijen olarak algilanarak immun sistemi uyarir RNA viruslerinin cogu proto onkogenlere eklendiginde viral DNA uretimine yol acan bir dizi nukleik asit icerirler RNA virusleri ve proto onkogenlerden olusan komplekse viral onkogen v onc adi verilir Viral onkogenlerin v onc ele gecirdigi normal hucrelerin denetimi viral genoma gecer DNA virusleri onkogenik etkilerini tumor baskilayici genlerin tetikledigi proteinlerin uretimini engelleyerek gosterirler DNA viruslerinin normal hucrelerin cekirdeklerine ulasma surecine transfeksiyon nitelemesi yapilir Normal DNA virusleri nukleik asit iceriklerini dogrudan insan dokusu hucrelerine sokarak replikasyonla kopyalama cogalirlar Onkogen DNA viruslerinde ise replikasyon kopyalama yoktur etkilerini urettikleri maddelerin 2 onemli etkisiyle gosterirler 1 Tumor baskilayici gen p53 Rb proteinlerini inaktive ederler 2 Onkogenlerin etkisini guclendirirler RNA virusleri once RNA directed DNA polymerase reverse transcriptase enzimi yardimiyla DNA kopyalarini provirusleri olustururular Sonra da bu kopyalari insan genomuna sokarlar ve boylece cogalirlar RNA viruslerinin bir bolumu yapisal olarak dogrudan onkogen etki gosterir bazilari da endojen bir onkogene baglanarak onu aktive eder Insan hucrelerindeki viral genomlarin varligi birkac yontemle belirlenebilir Viruse ozgu nukleik asit dizilerinin belirlenmesi DNA ve RNA hibridizasyonu yontemi Enfekte hucreler uzerinde viruse ozgu antijenlerin belirlenmesi Viruse ozgu mRNA aranmasi Onkogen RNA virusleri Onkogen RNA virusleri retrovirusler ile yapilan cok sayidaki deneysel arastirmada farkli deney hayvanlarinda losemi lenfoma cesitli sarkomlar uretilmistir Insanlarda tumor olusumuna neden olabilen retrovirus sayisi cok fazla degildir Bu tur viruslerin baslicalari sunlardir Human Immunodeficiency Virus HIV HIV enfeksiyonuna neden olan bir retrovirustur Ozellikle AIDS ile sonlanan olgularda bagisiklik sisteminin cokmesi sonucu olusan cok sayida tumor saptanir Baslicalari Kaposi sarkomu Lenfomalar Primer serebral lenfoma Non Hodgkin lenfoma T cell lenfoma Hodgkin lenfomasi Epitel tumorleri Uterus serviks karsinomu Konjunktiva karsinomu Anorektal karsinom Eriskin T lenfosit losemisi virusu human T lymphocyte virus type I HTLV I lenfositik losemili eriskin hastalardan alinan tumor hucrelerinden kulturu yapilabilen bir retrovirustur Bir baska turu olan human T lymphocyte virus type II HTLV II hairy cell leukemia etkenidir Meme kanseri virusu mouse mammary tumor virus MMTV Farelerde meme kanserine neden olan bir retrovirustur Insan meme kanseri olgularinin bir bolumunde tumor hucreleri ile sut sivisinda MMTV partikullerini animsatan olusumlara ve antijene rastlanabilmektedir Bazi arastirmacilar insanlarda ve deney hayvanlarinda karsinogenez icin duyarli genlerin bulundugunu dusunmektedirler Bunlar ozellikle herediter neoplastik sendromlarda ailesel kanserlerde ve etnik varyasyonlarda rol oynar Duyarli genlerinin cevreden gelen karsinojen etkilere ne tur mekanizmayla yanit verdigi kesin olarak bilinme mektedir Bir bolum arastirmaci her hucrede latent olarak bulunan C tipi RNA viruslerinin cevresel karsinojenlerle ya da yaslanmayla aktif duruma gectigini savunurlar Bu goruse gore kanser predispozisyonundan sorumlu tutulan duyarli genler gercekte viruslere baglidir Virus ailesi Virus Konakcilar KanserOncovirus Fare meme tumoru virusu MMTV Hayvan fare Meme kanseri Losemi LenfomaOncovirus Losemi sarkom kompleksi virusu Hayvanlar memeliler kemirgenler baliklar Oncovirus HTLV HTLV Insan Insan Lenfoma LosemiLentivirus HIV Insan AIDS lenfomalari Onkogen DNA virusleri DNA viruslerinin bir bolumu insanlarda tumor olusmasina yol acabilmektedir HPV ve Sigil Human Papilloma Virus olarak bilinen virus deride sigil verruca vulgaris olarak adlandirilan tumorlerin olusumunda etkindir Papilloma virusu human papilloma virus HPV skuamoz epitelle doseli deri ve mukozalarda olusan tumorlerin papillom karsinom en onemli nedenlerinden biridir Sigil grubu olusumlarda verruca vulgaris condyloma acuminatum HPV6 ve HPV11 belirlenir Uterus serviksi karsinomunda ise HPV nin 16 18 31 33 tipleri etkindir Anus ve penis karsinomlarinin cogunda HPV saptanir Tumor supressor genlerini p53 Rb inhibe ettikleri saptanmistir Molluscum contagiosum bir poxvirus olan Molluscum contagiosum deride papilloma benzeyen ancak tumorden cok hiperplazi niteligindeki olusumlara yol acar Human Herpes Virus ailesi Epstein Barr virusu EBV HHV ailesinin tumor olusumunda en etkin olan uyesi Epstein Barr virusudur Infeksiyoz mononukleozis akut bir EBV enfeksiyonudur Virus ozellikle B lenfositlerini etkiler ve tumoral proliferasyonlarina yol acabilir Afrika da sitma kusaginda gorulen Burkitt lenfomasinda uzakdoguda gorece sik rastlanan nazofarinks karsinomlarinda ve bazi lenfoma turlerinde EBV genomu bulunabilmektedir Human Herpes Virus ailesi Kaposi sarkomu herpesvirusu KSHV HHV ailesinin Kaposi sarkomu olusumuna neden olan uyesidir Hepatit virusleri Hepatit B virusu HBV akut hepatit Hepatit C virusu HCV kronik hepatit nedeni olan viruslerdir Her iki virusun hepatoselluler karsinom riskini arttirdigi bilinmektedir Virus ailesi Virus ve Konakcilar KanserHepadnavirus Hepa tik DNA Hepatitis B Insan Hepatit C Insan Hepatitis B Hayvan ordek Squirrelvirus Hayvan sincap Karaciger kanseri Hepatoselluler karsinom Papova A virus PA pilloma PO lyoma VA cuolating HPV Insan HPV Insan kadin Papova A Hayvan tavsan kopek at Papilloma grubu tumorler Serviks ca PapillomaPapilloma virus Shope papillomavirus Hayvan tavsan PapillomaHerpesvirus EBV Insan EBV Insan KSHV Insan Herpesvirus Hayvan tavuk sigir Herpesvirus Hayvan domuz Nazofarinks ca Burkitt lenfomasi Kaposi sarkomu Lenfoma LosemiPoxvirus Molluscum contagiosum Insan Fibromavirus Hayvan tavsan Yaba Hayvan maymun Molluscum contagiosum Fibroma HistiositomaParazitler yumurtalari Mesanede biriken yumurtalar kanser olusumunu tetiklemektedir Kan paraziti olan karacigerde yerlesen ve adli parazitlerin kanser yapici etkileri oldugu bilinmektedir Schistosoma haematobium yumurtalari mesane kanserine neden olur Opisthorchis viverrini safra yollari kanserinin kolanjiyokarsinom olusmasinda Clonorchis sinensis ise karaciger epitel hucrelerinin kanseri olan hepatoselluler karsinomun gelismesinde etkin parazitlerdir Bakteriler Kanser nedeni olan bakteriler arasindaki en somut ornek Helicobacter pylori dir Helicobacter pylori mide adenokarsinomu ve mide lenfomasi olarak bilinen kanserlerin nedeni olarak belirlenmistir Mantarlar Uygun olmayan ortamlarda ozellikle nemli depolanan kurutulmus gida maddelerinde kuruyemisler tahillar baharat vb ureyen Aspergillus ailesi mantarlarin Aspergillus flavus ve Aspergillus parasiticus urettigi aflatoksin adi verilen toksik madde karaciger ve safra kesesi kanserlerine neden olmaktadir Organizmanin kendisinde bulunan endojen kanserojenlerHormonlar Bu konuda en etkili olanlar ostrojen ve androjen hormonlardir Ostrojen hormonun meme karsinomunda androjen hormonun prostat karsinomunda etkin oldugu bilinmektedir Bu nedenle meme karsinomunun tedavisinde yumurtaliklar ovar yumlar cikarilir ve androjen hormon verilir Prostat karsinomunda da testisler cikarilir ve ostrojen hormon kullanilir Erkeklere ostrojen hormon verilmesinden sonra meme karsinomunun olusabildigi gorulmustur Meme kanserlerinin bir bolumunde kanser hucrelerinin yuzeylerinde ostrojen daha seyrek olguda progesteron reseptorleri bulunur Reseptorlerin varligi ozel mikroskopi yontemleri immunohistokimyasal yontemler belirlendikten sonra duzenlenen ovaryum rezeksiyonu ve ostrojeni bloke eden ilac tedavisi tumorun gerilemesine yol acar Kadinlardaki yuksek ostrojen duzeyinin endometrium ve meme kanserlerindeki etkisi onemlidir Ostrojen ureten bir ovaryum tumorunun varligi ya da yuksek duzeyde ostrojen iceren endometriumda hiperplazi olusturmakta ve kanser riskini arttirmaktadir 1950lerde dusuk riski nedeniyle onlem olarak sentetik ostrojen Diethylstilbestrol DES kullanan gebe annelerin dogurduklari kiz cocuklarinda 15 30 yaslarina geldiklerinde vajina mukozasinin berrak hucreli kanserler gozlenmistir Afrika daki Bantu larda diyet yetersizliginden karaciger bozukluklari siktir ve ostrojen inaktive edilemez Bu nedenle Bantu erkeklerinde jine komasti ve meme karsinomu kadinlarinda uterus myomlari oldukca siktir Bazi fare soylarinda meme karsinomu siktir Bunlarin yavrularinin ovar yumlari cikarilirsa spontan meme karsinomu olusmasi onlenir Ayni yavru lara ostrojen hormon verilirse meme karsinomu ya da cervix uteri karsinomu meydana gelir Bobrekustu bezleri yasli kadinlarin ostrojen kaynagi sayilabilir Cunku menopozdan sonra bobrekustu bezlerinde ostrojen yapimi artar ovaryumlar cikarilirsa daha da ar tar Bu bakimdan yasli kadinlardaki meme karsinomundan bobrekustu bezleri sorumlu tutulabilir Gonadlardan testis yumurtalik ve bobrekustu bezlerinden cinsiyet hormonlarinin salgilanmasini hipofiz kontrol eder Hipofizin ameliyatla cikarlimasindan hipofizektomi sonra cinsiyet hormonlarinin salgilanmasi azalir cinsiyet hormonlarina bagli tumorlerde hipofizektomi uygulanabilir Eger endokrin bezlerden biri iyi calismazsa hipofiz daha fazla uyarici hormon salgilayarak o bezi kamcilar Eger bu kamcilama uzarsa ilgili endok rin bezde once hiperplazi sonra selim tumor ve sonunda kanser meydana gelir Ornek Sicanlar thiouracil ile beslenirse tiroidden hormon salgilanmasi on lenir Bu nedenle hipofizden daha fazla tireotrop hormon TSH salgilanir ve tiroid kamcilanir Tiroidde sirasiyla hiperplazi selim noduller ve kanser olusur Iyi diferansiye tiroid karsinomlarinda tumor hucrelerini kamcilayan faktor TSH thyroid stimulating hormone dir Disaridan verilen tiroid hormonu hipofizdeki TSH uretimini durdurur Hormonlarin karsinojen etkilerinde onemli nokta sudur Endokrin kontrol altindaki bir organ islevsiz konuma girerse tropik hormonlarin guclu baskisi altinda kalir ve kanserlesebilir Organ transplantasyonlarinda immunosupressif tedavi uygulanmasindan sonra transplante edilen organda ya da vucudun baska bir yerinde kanser olusmasi kolaylasir Bazi karsinojenler ozellikle polisiklik aromatik hidrokarbonlar ayni zamanda immu nosupresyon yaparlar boylece bir kanser ortaya cikarken immun tepki ile karsilanmaz Bazi olgularda immun sistem duzelirse tumorde kendiliginden spontan gerileme olabilir Kalitim Insan organizmasindaki teorik olarak her hucrede kanserlesme egilimi vardir Organizmanin direnme gucu kalitimin one cikardigi en onemli faktordur Kalitimin kansere karsi direnc ya da kanser olusmasi icin uygun ortam hazirladigi soylenebilir Bu nedenle cogu tumorlerde kalitimin onemli rolu vardir Hetediter neoplazmlarin cogu otosomal dominant gecerler Bu konudaki ornekler azdir insanlarda bazi ailelerde kanser cok siktir ve yeterli sure yasayanlarin hemen tumu kanserden olur Insanlarda kalitimla gecen tumorlerden basli calari Etkilenen kromozom genRETINOBLASTOMA Retina Cocukluk tumoru olgularin 10 u herediter Herediter olanlar bilateral Spontan regresyonla yasayabilenlerde akciger kanseri riski yuksek 13q14 retinoblastoma Rb1 tumor supressor geniWILMS TUMORU Nefroblastoma Bobrek Cocukluk tumoru aniridia Herediter olgularda 11p13 WT 1 tumor supressor geniNOROFIBROMATOZIS tip 1 von Recklinghausen hastaligi Deri Norofibromlar ve melanin cafe au lait pigmentasyonu Herediter olgularda 17q11 NF 1 tumor supressor geni Multipl endokrin neoplazm MEN sendromlari MEN I Wermer sendromu Paratiroid Adenom Pankreas tumoru adenom karsinom Gastrinoma Z E sendromu Insulinoma Glukagonoma Hipofiz adenomu Prolaktinoma GH ACTH TSH ureten adenomlar 11 q 13MEN IIA Sipple sendromu Tiroid Meduller karsinom Bobrekustu bezi Feokromositom Paratiroid Adenom 10 q 11 2 RET MEN IIB William sendromu Tiroid Meduller karsinom Bobrekustu bezi Feokromositom Paratiroid Adenom Tum vucut Noromalar Ganglionoromalar multipl mukosal noroma Marfanoid yapi 10 q 11 2 RET AILESEL POLYPOSIS COLI APC Kolon Kanserlesme egilimi olan cok sayida polip GARDNER SENDROMU Kolon Kanserlesme egilimi olan cok sayida polip Kemik Osteomalar ve kistler TURCOT SENDROMU Kolon Kanserlesme egilimi olan cok sayida polip Beyin Glial tumorler Kromozom 5 uzun kolu APC tumor supressor geniMEME KANSERI Li Fraumeni sendromu Meme kanseri riskli aileler p53 mutasyonu BRCA 1 BRCA 2 mutasyonuLI FRAUMENI SENDROMU Kemik Osteosarkoma Kemik iligi Losemiler Beyin Cesitli tumorler Meme Meme kanseri Bobrekustu bezi Adrenokortikal karsinomlar Bazi ailelerin bireylerinin ayni tur kanserden etkilenmesinde beslenme alisanliklari alkol ve sigara tuketimi kanserojen kimyasallarla ic ice bir yasam gibi ortak yasam kosullarinin etkisi belirlenmistir Cevre ve yasam kosullari duzenli olan ikizlerdeki kanserleri inceleyen arastirmacilar ayni kanser urunden etkilenme orani prostat karsinomu icin 42 kolorektal karsinomlar icin 35 meme karsinomu icin 27 olarak bulmuslardir Smegma Erkekler sunnet edilirken sunnet derisi preputium kesilerek cikarilir Preputium dan salgilanan bir maddenin smegma karsinojen etkisi vardir Insan smeg masi kullanilarak deney hayvanlarinda rahim boynu karsinomu yapilmistir Bu nedenle sunnetli erkeklerde penis karsinomu cok seyrek sunnetsizlerde siktir Sunnetsiz erkekler cinsel iliski sirasinda smegmayi kadinlara bulas tirdigindan sunnetsiz erkeklerle cinsel iliskisi olan kadinlarda uterus karsinomu daha siktir Smegma erkekler icin endojen kadinlar icin ekzojen bir karsinojendir Yas Tumorler yasam boyunca her cagda gorulebilir Genellikle bazi tumorler belirli yas gruplarinda siktir bunun disinda ya seyrektir ya da hemen hic gorulmezler Cocukluk ve genclik caginda karsinomlar ender gorulur Sik gorulen kanser turleri sunlardir losemiler malign lenfomalar embriyonal pluripotent hucrelerden kokenli tumorler noroblastoma nefroblastoma vb Ornegin nefroblastoma Wilms tumoru intrauterin donemde ortaya cikar ve cocuk tumorlu olarak dogar cok buyuk tumorler normal dogumu engelleyebilir Karsinomlar orta ve ileri yaslarda daha siktir Tumorleri butun olarak ele alirsak orta ve ileri yaslarda meydana cikan tumorler ozellikle kanserler daha fazladir Ileri yaslarda kanserlerin sik olmasi su faktorlere baglanabilir Bu yaslarda beliren hormonal dengesizlikler Kanserlesmeden once bir latent donem vardir Bu donem bazen cok uzundur Yas ilerledikce latent donemi cok uzun olan kanserler ortaya cikar Uzun yasayanlar cesitli karsinojenlerin etkisi altinda daha uzun sure kalmis olurlar Yapilan istatistiklere gore her kanser cinsinin en sik rastlanildigi yaslar yani yas egrisinde bir tepe noktasi vardir Buna karsilik losemilerin yas egri sinde iki tepe noktasi bulunur biri cocuklukta oburu yasliliktadir Cocuklarda akut lenfositik losemi eriskinlerde ise kronik lenfositik losemi daha fazladir Cinsiyet Kansere yakalanma ve kanserden olum bakimindan kadinlarla erkekler arasinda onemli bir fark yoktur Erkeklerde daha sik olan kanserler akciger prostat agiz boslugu farinks mide larinks idrar yollari deri losemiler Erkeklerde ekzojen karsinojenler meslek sigara vb kanser olusmasinda on planda rol oynamaktadir Kadinlarda daha sik olan kanserler akciger meme uterus serviksi tiroid safra kesesi Kadinlardaki kanserlerde hormonlarin etkisi onemlidir Dogum yapmamis ya da bebeklerini emzirmemis kadinlarda meme kanseri riski yuksektir Cok esli yasam suren kadinlarda HPV enfeksiyonuna ve veya smegma etkisine bagli cervix uteri kanseri riski artar Meslek Asbestos ve madencilik ile kuyum islerinde akciger boya fabrikasi calisanlarinda mesane kanserleri onemlidir bkz Kimyasal maddeler Tutun kullananlardaki risk katlanarak artar Gunes altinda calisan beyaz derililerde deri kanserleri sik gorulur Cografya Kanser cografyasini gozden gecirdigimizde iki onemli degiskenin varligini izleriz beslenme ve toplumsal aliskanliklar Protein vitamin ve mineral eksiklikleri hayvansal yaglar liften yoksun rafine urunler glisemik indeksi yuksek besinler tarim ilaci bulasanlar yanlis hazirlanan yiyecekler beslenme degiskeninde onemli faktorleridir Urgup teki Karain koyundeki akciger kanseri Afrika sitma kusagindaki Iran daki ozofagus ve mide kanseri Japonlardaki mide kanseri gibi orneklerin cogunda kimyasal etkiler olsa da kanser cografyasi acisindan onemli orneklerdir Asbestli topraklar uzerinde kurulmus yerlesim alanlarinda yasayanlarda mezotelyoma cok sik gorulur Iyod eksikliginde tiroid buyumektedir struma goitre Bu durumdaki tiroidden kanser cikma olasiligi yukselir Turkiye de Karadeniz bolgesi kadinlarinda sik gorulur Tutsulenmis balik tuketen Japonlarda mide kanseri cokca gorulur B vitamini eksikligine bagli oldugu sanilan farinks kanserleri daha siktir Hepatit B ve C enfeksiyonunun yaygin oldugu ulkelerde primer karaciger karsinomu sik gorulur Hepatitis B ve aflatoksin etkisine bagli primer karaciger karsinomu gelismis ulkelerde enderdir Aspergillus flavus kokenli bir toksin olan aflatoksine bagli karaciger tumorleri Cezayir Senegal Sudan Endonezya Cin ozellikle Hong Kong gibi ulkelerde siktir Yetersiz protein alan toplumlarda kanser sikligi artar once karaciger sirozu belirir zamanla sirozdan primer karaciger karsinomu gelisir uzun suren choline eksikliginde sicanlarin 40 inda karaciger karsino mu ve 38 inde akciger karsinomu olusmaktadir Yuksek isida kizartma icin kullanilan yaglar karsinojen nitelik kazanir Obezitede kanser sikligi artar Ornek bir deneysel calismada onceden tumor olusturulmus fareler iki gruba ayrilmis bir grup hayvan dusuk kalorili oteki grup yuksek kalorili diyete alinmistir Yuksek kaloriyle beslenen farelerin tumorleri hizla buyurken dusuk kaloriyle beslenen farelerin tumorleri olduklari buyuklukte kalmistir Bir baska deneysel arastirmada karbonhidrat turu besin verilmeyerek gunluk kalorisi azaltilan farelerde meme tumorunun seyreklestigini gostermistir Kalorisi yuksek ve liften yoksun rafine urunleri tuketen insanlarda kolorektal kanserler riski yuksektir ABD Kanada Avustralya Bol hayvansal yag iceren diyetlerde meme ve kolon tumorlerinin sikligi artar Meme kanseri olumlerinde ABD ilk siradadir Japon kadinlarinda meme kanseri orani cok dusuktur ABD ye goc eden ve yagli diyete baslayan Japon kadinlarinda meme kanseri riskinin arttigi gozlenir Besinlerde koruyucu madde olarak kullanilan nitritlerden kokenli nitrozaminler mide kanserinin onemli nedenlerindendir Yogun fruktoz tuketiminin ozellikle pankreas kanserlerine neden olabildigi saptanmistir Genetik nitelikleri degistirilmis tarim urunlerinin sindirim kanali tumorlerine neden olabilecegi varsayilmaktadir Sitma kusagi Afrika sindaki Epstein Barr virusu enfeksiyonu Burkitt lenfomasinin onemli nedenidir Kromozom anomalileri Sporadik kromozom anomalilerine bagli sendromlarda tumor riski artabilir Down sendromunda losemi Klinefelter sendromunda ise meme kanseri riski yuksektir Kokarsinojenler Bazi etkenler kanserlesme yapmadiklari halde baska faktorlere yar dimci olurlar Kanser yapacak dozdan daha az dozdaki bir karsinojen eger bir kokarsinojenle birlikte olursa kanserlesme meydana gelir Yukarida sayilan yas cinsiyet beslenme sikatrisler gibi faktorler birer kokarsinojen sayilabilir Kaynakca a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x Niederhuber JE Armitage JO Doroshow JH Kastan MB Tepper JE Abeloff s Clinical Oncology 6th edition Elsevier Philadelphia 2020 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af Kumar V Abbas AK Aster JC Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease 9th edt Elsevier Saunders Philadelphia 2015 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af Goljan EF Rapid Review Pathology 5th edt Elsevier Philadelphia 2019 a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w Tahsinoglu M Cologlu AS Erseven G Dishekimleri icin Genel Patoloji Altin Matbaacilik Istanbul 1981 a b Lichtenstein P Holm NV Verkasalo PK et al Environmental and heritable factors in the causation of cancer analyses of cohorts of twins from Sweden Denmark and Finland New England Journal of Medicine 343 2 78 85 2000 Poirier MC Carcinogens DNA Damage and Cancer Risk Mechanisms of Chemical Carcinogenesis World Scientific Publishing Singapore London New Jersey 2019 Penning TM editor Chemical Carcinogenesis Springer New York Heidelberg London 2011 Boccardo E Villa LL Viral Origins of Human Cancer Current Medicinal Chemistry 24 2526 2539 2007 Viruses and Cancer CancerQuest 2020 27 Eylul 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arsivlendi Antoni S Ferlay J Soerjomataram I et al 2017 Bladder Cancer incidence and mortality A global overview and recent trends European Urology 71 1 96 108 2017 a b Kaewpitoon N Kaewpitoon SJ Pengsaa P Sripa B Opisthorchis viverrini the carcinogenic human liver fluke World Journal of Gastroenterology 14 5 666 674 2008 a b Hughes T O Connor T Techasen A et al 2017 Opisthorchiasis and cholangiocarcinoma in Southeast Asia an unresolved problem International Journal of General Medicine 10 227 237 2017 Sung Tae H Yueyi F Clonorchis sinensis and clonorchiasis an update Parasitology International 61 1 17 24 2012 Laird Fick HS Saini S Hillard JR Gastric adenocarcinoma the role of Helicobacter pylori in pathogenesis and prevention efforts Postgraduate Medical Journal 92 1090 471 477 2016 Violeta Filip P Cuciureanu D Sorina Diaconu L et al MALT lymphoma epidemiology clinical diagnosis and treatment Journal of Medicine and Life 11 3 187 193 2018 Nogueira L Foerster C Groopman J et al Association of aflatoxin with gallbladder cancer in Chile Journal of American Medical Association 313 20 2075 2077 2015