Mezopotamya sözcüğü Grekçe Potamos (nehirler) ve Mezos (arası)sözcüklerinin birleşiminden doğmuştur ve bu yeni sözcük genel anlamda Fırat ve Dicle nehirlerinin Anadolu'yu terk ettiği bölgeden başlayıp iki nehrin birleşerek Basra körfezine döküldüğü noktaya dek uzanan nehirler arasındaki geniş alanı kapsar.
![image](https://www.wikipedia.tr-tr.nina.az/image/aHR0cHM6Ly93d3cud2lraXBlZGlhLnRyLXRyLm5pbmEuYXovaW1hZ2UvYUhSMGNITTZMeTkxY0d4dllXUXVkMmxyYVcxbFpHbGhMbTl5Wnk5M2FXdHBjR1ZrYVdFdlkyOXRiVzl1Y3k5MGFIVnRZaTlqTDJNeUwxcHBaM1Z5WVhRdWNHNW5Mekl5TUhCNExWcHBaM1Z5WVhRdWNHNW4ucG5n.png)
Mezopotamya bataklık ve balçık bir bölgedir. Her yıl iki nehrin taşkınlarıyla bölge sular altında kalır ama bu taşkınlar aynı zamanda bölgenin bereketidir. Bu nedenle çok eskiden beri bölgede yaşam vardır. Aynı nedenle bir cazibe merkezi olan bölgede hiçbir zaman uzun süreli bir otorite başa geçmemiştir. Bölge zaman zaman yerli halklar ve saldırgan kavimlerin idaresine girmiştir. Bölgeyi, Bağdat'ı orta nokta alıp Aşağı ve Yukarı Mezopotamya olarak adlandırabiliriz. Yukarı Mezopotamya Asur yurdudur. Bağdat'ın hemen aşağısında Akad ve Babil, onun altında Sümerler ve üçünün doğusunda Elemler görülür.
Sümerlerle başlayan Mezopotamya Mimarisi yıllarında başlar ve günümüze kadar gelir. Sümerler MÖ 3000 başında Fırat ve Dicle Nehirlerinin mecralarına yerleştiler. Bu insanların geldikleri yer yüksek İran yaylalarıdır. Bundan önceki yerleri bilinmemektedir. İlk inşaatlar kamış örgüden olup üzerine balçık çamuru sıvanıyordu. Bu yapı anlayışından sonra, pişmiş toprak tuğla, mimarinin esas yapı malzemesi olmuştu. Bu ilk çağda, güzel formlu, pişmiş kaplar bulunmuştur. Ancak bu kaplarda bir form ve süs yoktur. Kapların üzerine ilk süsler kazınarak yapılmıştır.
Yukarı Mezopotamya’da nadiren taş malzeme bulunsa da aşağıda hiç bulunmaz, bunun için hakim malzeme balçıktan hazırlanan ve güneşte ya da fırında kurutulan kerpiç tuğladır. Taş malzeme dışarıdan getirilir ve yalnızca temellerde kullanılır, tıpkı ahşap malzemenin de dışarıdan getirildiği gibi. Mezopotamya parlak bir uygarlık göstermiş olmasına rağmen bu dayanıksız malzeme, bölgedeki görkemli yapıların şekilsiz höyük kabartılarına dönüşmesine neden olmuştur. Oysa halklarının ortaya koyduğu anıtsal yapıların, kullandıkları sırlı tuğlaların parlak renkli yüzeyleriyle sağlanan görkemli görünümleri vardı. Mezopotamya sanatı bir halkın, bir imparatorluğun, bir idare sisteminin karakter ve bütünlüğünü göstermez. Mezopotamya'nın coğrafi durumu yüzünden burada, Babil ve Asur'da ayrı ayrı uygarlıklar doğar. MÖ ilk binlerde Mezopotamya'da küçük kent devletleri vardır. Bu kent devletleri aralarında durmadan savaşırlar. Ve böylece yönetim bir kentten diğerine geçer. Ayrıca dıştan gelen göçler yüzünden bu bölge süresiz olarak değişmiş ve gelişme olanağı bulamamıştır. İşte bu yüzden Mezopotamya’da sanat, Mısır'da olduğu gibi mantıklı bir gelişim gösterememiştir.
Bu nehir boyu sanatı, arkaik yönü ile akla uygun ve sağlamdır. Ancak Mısır’daki gibi portre anlayışlı ve insani değildir. Heykel sanatı Mısır'a göre daha inşaidir. Yani tasvir etmemekte, buna karşılık öğeleri yan yana getirerek inşa etmektedir. Bu bakımdan monoton ve dekoratiftir. Mimari zengin buluşlar ve yaratıcılık içindedir. Mezopotamya'nın mimari sanatında Mısır'da olduğu gibi sütun, filpaye gibi öğeler ile cepheden anlatım, simetrik oluş ve dikey kuruluş vardır. Rölyeflerde teknik bakımından derin bir kazıma yoktur. Geniş yüzeylerde kübik bir anlatım içindedir. Bacaklar birbirine paralel ve vücut dar bir biçimde gösterilmiştir. Elbiseler bütün vücudu örtmektedir.
Bu katı, cepheden anlatım, simetri ve paralellik, arkaik sanatların ortak özelliğidir. Önasya heykeli Mısır sanatına nazaran bir vücut heykelinden çok, bir elbise heykelidir. Önasya sanatında figür, Mısır da olduğu gibi bir blok içinde olmayıp, figür bizzat bir bloktur. Yani Önasya'da form ve tasvir bir bütün içindedir böylece figür temsil edici bir görünüş kazanmıştır.
Mezopotamya mimarisindeki bazı özellikler bize Önasya sanatının tasvir edici değil, inşacı olduğunu gösterir. Bu yönden inceleyince Mezopotamya sanatının süsleme sanatlarında başarılı olacağını ve olduğunu anlatır. Süs ve ziynet merakı, kaplarda, mimaride, silahlarda ve mobilyalarda açık olarak gözlemlenir. Eşya ve mimarideki süsler bir düzey üzerinde gelişigüzel dağıtılmamış olup ufki ve dikey olarak düzenlenmiştir. Yani tasvirsiz motif, Mezopotamya sanatının başlıca özelliği olmuştur.
Mezopotamya sanatının ilk zamanlarında, organik biçimlerin geometrikleştirildiği ve süs öğesi haline getirildiği görülür. Örneğin Fara'da bulunmuş olan pişmiş topraktan bir levha üzerindeki yılanların, bir örgü motifi haline getirildiği görülmektedir. Bu şekil değiştirme, bizim kilimlerimizde olan durumdur. Germenlerin Göçler Çağındaki hayvan süslerine de benzemektedir. Ancak bu özellik, Orta Asya'da Avrupa'ya geçmiştir. Bitki sapları, sarmaşık yaprakları, çiçekler, güller ve palmiyelerin geometrik sitilizasyon, Önasya süslemeleri meydana getirir. Bütün bu öğeler, Asur dininin gösterişli tapınma sembolünde de vardır. Önasya sanatına hakim olan bu inşacı anlayış, belki sanatta bir tasviri anlatıma engel olduysa da, bu ülkelerin mimari eserlerinde bir gerilemeye sebep olmamıştır.
Önasya sanatının mimarisi, doğa formlarının taklidinden doğan motifler olmadığı gibi, belli bir hayat durumunu anlatan motifler de değildir.
Mezopotamya ülkelerinin mimarilerinde, akla dayanan matematik bir bütün anlayışından doğan düzen görülür. Örneğin, esas salon ve yan odalar düzenli olarak birbirine bağlanır. Bütün Önasya ülkelerinde olduğu gibi büyük salon önem taşır. Mezopotamya'daki bu büyük salon anlayışı, dünyada yaşama, yani dünya nimetlerine önem verme ilkesine dayanır. Buradaki gösteriş ve ihtişam hep bu dünya içindir. İşte bu anlayış anıtsal, görkemli kabul salonlarının mimarisine ve yüksek büyük kapılara gidilmesine başlıca neden olmuştur. Babil’deki büyük İştar Kapısı, bütün bu anlatılanları saptar. Böylece biz bütün mimarı unsurları bir bütün halinde yapı içinde yer aldıklarını görürüz. Mimari süslerde tamamen geometriktir. Dikey yüzeyler halinde yükselen duvarlara karşın, duvar bitimine yakın derin bir yatay çizgi, duvarlarda bir saçak etkisi yapar. Bu çizgi fonksiyonsuz olmakla birlikte matematiksel inşai bir form meydana getirir.
Yuvarlak filpayeler Önasya sanatında daha ilk çağlarda görülür. Duvarlar ve filpayeler renkli geometrik süslemelerle kaplanır. Bu süslerin üzerleri düz renkli çubuklar ve boncuk kakmalarla kaplanır. Sonunda bu süslemeler bir halı görünüşü kazanır. Kesinlik ve geometriye dayanan formlar, Mezopotamya sanatında önemli bir yer tutan sütunlarda da kendini gösterir. Bu mimarideki sütunları, Mısır mimarisinde olduğu gibi bitkisel motifli sütün başlıkları değil, tamamen geometrik kesinlikteki kübik bir sisteme dayanan başlıklar biçimlendirmiştir.
Savaşçı heykellerinin de kapı, kale ve tapınak kenarlarına konuluşunda, koruyucu figür düşüncesinin yeri vardır. Böylece mimaride insan ve hayvan figürlerinin süs öğesi olma fonksiyonu yanında, hayati bir yeri oluyor ve bu mimarinin ayrılmaz bir parçasının olmasının nedenini de anlatıyor. Yani resim ve heykeller Mezopotamyalı için koruyucu bir güçtür. Bu bakımdan mimaride gerekli yerini almaktadır. Ayrıca bu doğa figürlerinin mimaride taşıyıcı bir fonksiyonunu olanları da vardır.
Eski Sümer Çağı (MÖ 2600-2500)
Mezopotamya sanatı, Önasya sanatları içinde yer alır. Bu bölgede çeşitli halklar yerleşmiş, birbirleriyle kültür ilişkilerinde bulunmuş, savaşmışlardır. Geniş zaman aralıkları içinde, kültür önderliği birinden diğerine geçmiştir. Bu halklar içinde Sami ırkından olmayanlar Kassitler, Hurriler, Mitanniler ve Sümerlerdir. Bu kavimlerin nereden geldikleri belli değildir. Mezopotamya’nın ilk sanat hareketi, muhtemel olarak MÖ 4000 yıllarında bir seramik özelliğinde açık olarak görülür. Seramik kaplarda geometrik motifleri olan derin sevgi açıkça belirir. Bu çağın kaplarında geometrik süsleme yanında, hayvan ve bitkilerin geometrik bir biçimle modül edilerek kap yüzeyinde düzenlendiği görülür. Bu kaplar ayrıca renkli olarak yapılmış ve bu renkli seramiklere “Halaf Kültürü renkli seramiği” denmiştir. Bu çeşit dekorasyonlu seramik, samarra da en olgun seviyesini bulur. Bitki motiflerinin stilize edilerek gayet açık kati formlar halinde, yüzey doldurucu bir karakterde özellikle dokuma motiflerinde görülmektedir.
Mezopotamya Mimarisinde Cemdet-Nasr Çağında Mimari
ait mimarinin de, yukarıda gördüğümüz baş heykeli gibi olgun mükemmelliğine vardığını görüyoruz. Bunlar tapınak yapılarıdır. Uruk'ta Gaura tepesinde mimari bütünlüğü olan bir yapı bulunmuştur. Bu yapı bir esas salon ile yan odalardan ibarettir. Temel planlarından anlaşıldığı gibi bina matematik bir kat'iyettedir. Parçaların birbirine bağlanışı ve iç mekan formları da bir amaca göre biçimlendirilmiştir. Buradan Mezopotamya mimarisinin birçok deneylerden sonra bu plana ulaştığını anlıyoruz. Ortadaki uzunlamasına yapılmış salondan, bu tapınağın yatay bir ayin sistemine uygun olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır. Esasen mühürler üzerindeki ayin resimlerinden yatay bir dini merasim düzeni olduğunu anlıyoruz. Mimari bütünlük ve anıtsal anlayış bakımından çağın en ilginç eseri, yine Gaura tepesindeki bir tapınakta görünür. Tapınağa giriş kapısı, binanın iki yanındaki çıkıntı arasına sıkıştırılmıştır. Giriş büyük bir salona açılır, salonun ortasında mihrap olacak bir yer vardır. Orta salondan yanlardaki uzun salonlara giriş kapıları bulunur. Binanın tümünde oldukça simetrik bir inşa görülür. Ancak plana dikkatle bakılacak olursa, bu binanın simetrik olmadığı anlaşılır. Yanlardaki uzun salonların, ortadaki esas salona göre daha yüksek oldukları sanılmaktadır. Çünkü Babil’deki kent kapılarının da aynı biçimde oldukları biliniyor.
Uruk-Cendet-Nasr kültürünün araştırılmasında birçok tabakalar çıkarılmıştır. Bu kültürün eserleri arasında iki halk tabakasının eserleri bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri halka hükmeden tabaka, diğeri ise aşağı tabaka ya da yerli halk tabakasıdır. Sonradan buraya gelip de hakim olan halkın, esas yerlileri buradan çıkarmadıkları anlaşılıyor. Yerli halkın eserleri, mozaik gibi bir teknikle ve geometrik anlayıştaki süslemelerdir. Bugün Berlin’de bulunan mozaik bir duvar, bu ilk yerli halkın eserleri arasındadır. Böylece Uruk ve Cemdet-Nasr çağları incelendiğinde iki anlayışta eserler görülür. Bunlardan biri geometrik anlamda bir süsleme-dekorasyon anlayışıdır. Diğeri ise tasviri rölyef ve heykel sanatıdır. Yani biri soyut – dekoratif anlamda bir sanat, diğeri ise doğa gözleminden yararlanılarak yapılmış olan heykel ve rölyef sanatıdır. Mimaride de yatay bir icaplarına uygun bir uzun salon vardır.
Soyut – geometrik süsleme sanatının, bu ilk yerli halkın sanatı olduğu anlaşılmıştır. Tasviri ve canlı, doğal ifadenin sanatın ise, sonradan gelip yerlilere hükmeden halka ait olduğu anlaşılmıştır. Bu sonuca götüren nedenler açıktır.
Uruk-Cemdet–Nasr kültürün sonuna doğru, birden geometrik – soyut anlatım yeniden çoğalır ve birinci plana geçer. Buradan da eski yerli halkın yeniden kendi yönetimlerini ellerine geçirdikleri sonucu çıkarılmaktadır. İşte bu değişme sırasında biz tarihte ilk kez olarak yazının bulunduğunu görüyoruz. Böylece bu çağda Mezopotamya, dünyada ilk kez yazıyı Mısır’dan önce icat etmiş oluyor. Bu, dünya ve insanlık tarihinde önemli bir olaydır.
Mesilim Çağı (MÖ 2600-2500)
Bu çağ Cemdet-Nasr ile arasındaki zamanı kapsar.
Bu çağın eserlerinde kahraman motifleri, yarısı insan, yarısı hayvan figürleri yanında vahşi hayvanlar, boğalar, yırtıcı kuşlar ve bilhassa aslanlar yer alırlar.
Lagaşlı ’nın vazosu ile El-Obed’e bulunan bakır rölyef bu çağın en iyi eserlerindendir. Entemena’nın gümüş vazosu üzerinde yukarıda bahsedilen aslan başlı kuş motifi yer almaktadır. Bu esas motif, birbirlerine arkalarını vermiş simetrik iki aslanın üst ortasında görülür. Vazo üzerindeki bu biçimlendirme tamamen çizgiye dayanan bir anlatımdır. Bu çağın önemli olan tarzı, Cemdet-Nasr’ın formlu üslubundan tamamen çizgiye dayanmasıyla ayrılır.
Bu çağda Cemdet-Nasr çağının taş vazolarındaki çıkıntılı ve hareketli heykel anlayışından silüet anlayışındaki desenlere dönülüyor ve Uruk çağının mimarisi içinde bir renkli halı görüntüsü veren motiflere ulaşılıyor. Bu suretle, gemetrik-dekoratif figürlerin içinde yer alan bir şeridin, tavana kadar uzadığı görülür. İnsan ve hayvanların, dekoratif motifler haline geldiği duvar yüzeyi üstünde, yazı desenlerinin de değerlendirdiği görülür. Rölyef figürlerinin çehrelerinde burun ve alın, bir çizgi ile geometrik üçgen halinde ifade edilmiştir. Bu anlatım şeklinin, tarihten önceki zamanların tasvirine benzediğini görürüz. Buradan da anlaşıldığı gibi, klasik anlamda bir heykele doğru gelişen Cemdet-Nasr çağından tekrar saf bir arkaizme gidiliyor.
Lagaş’ta bulunan bir rölyefte Kral Urnanşe, karısı ve çocukları ile birlikte resmedilmiştir. Rölyefte bir tapınağın kurucusu olarak kral, başı üstünde bir sepetle toprak taşımaktadır. Rölyefin alt tarafında gene kralın elinde bir bardak vardır. Bu kültüre ait rölyef anlayışı da önceki El-Obed kültüründe de vardır.
Mesilim çağının ilk, kaba ve derinliği olmayan figürlü heykel üslubu, Kişli Mesilim kralının adına göre isimlendirilmiştir. İlk bakışta bu figürlerde bir Cemdet-Nasr örneği görülür. Öyle ki, Cemdet-Nasr kaplarındaki yüksek rölyefin çıkıntılı ifadesi içinde, boğa yerine aslan biçimlendirilmiştir. Ne var ki bu çıkıntıların yüzeyler halinde olduğu da dikkat edilince anlaşılır. Bu çağın biçimlendirmesi dekoratiftir.
Bu çağda yeni gelen bir kavmin mimarisi de değişiktir. Yapılarında kullandıkları tuğlaların bir tarafı düz, diğer tarafı hafif bombelidir. Tuğlalar, dikine bir balık kılçığı gibi dizilmekte ve böylece binanın yüzünde bir süsleme meydana getirilmektedir. Bu kavimden önceki Cemdet-Nasr halkının kullandığı tuğlalar ise, düzgün dikdörtgen prizma biçimindeydi. Bir tarafı bombeli tuğlaların seçimi, bu halkın eskiye ait bir inşaat alışkanlığını vermektedir. Esasen Cemdet-Nasr çağının kuvvetli kalın yapıları bu tuğla ile inşa edilemezdi. Örnek olarak Eşunnak’ta, bugün Tell Asmar denilen bölgede, bir Mesilim çağı eseri olan Square Tapınağında, Cemdet-Nasr katı, yönlü ve esas oda ile öteki odaların simetri içinde olduğu düzeni yoktur. Bu tapınağın planı kare değildir. Binanın iç planın da tam bir geometrik düzen görülmez. Ortadaki esas salonun öteki odalar ile olan ilişkileri de belirsizdir. Binanın tümü bir ev gibidir. Bu yapının bir tapınak olduğu düşünülürse, Cemdet-Nasr çağının Tanrı sembolüne oranla burada Tanrı’nın bir çeşit insanlaştırıldığı dikkati çeker.
Sümer Mimarisi (MÖ 5000-1950)
İlk Sümerler: MÖ 5000-2400; Yeni Sümerler: MÖ 2150-1950
Mezopotamya halklarından biri olan Sümerler, ne Hint-Avrupa kavimlerinden, ne de Semit halklarındandır. Sümerler MÖ 3000 başında Fırat ve Dicle nehirlerinin mecralarına yerleşmişlerdir. Bu insanların geldikleri yer yüksek İran yaylalarıdır. Dicle ve Fırat’ın sularını kanallarla tarlalarına kadar getirmişler, suyun akışını düzenlemişlerdir. İlk inşaatlar kamış örgüden olup üzerine balçık çamuru sıvanıyordu. Bu yapı anlayışından sonra, pişmiş toprak tuğla, mimarinin esas yapı malzemesi olmuştu.
Susa'daki en eskiye ait kalıntıların formları, tanınmayacak kadar değişime uğramıştır. Hayvanların çok basitleştirilmiş silüetleri, vazoların üzerindeki teke resimleri gibi, tamamen dekoratif öğeler halindedir. Yani hayvan, görünüşünü tamamen kaybeden motifler haline gelmiştir. Vazoların üzerini süsleyen bu ilk ressamlar, bir gelişim basamağını böylece karakterize etmişlerdir. Bu süslemelerdeki açıklık, kesinlik, dekoratif biçimlendirme ve silüet anlatımı ile kuşlara ve diğer hayvanlara ait ilgi yüzünden İran'ın prehistorik özellikleri ile bir paralellik içinde olduğu hususunda bazı tahminler yürütülmektedir.
Sümerler yazıyı ilk bulan uygarlıktır. Tapınaklarda mallarını depoladıkları odaların kapılarına, ne tür ürün olduğunu gösteren işaretler koymuşlar ve bu işaretler geliştirilerek bir yazı diline dönüştürülmüştür. Çivi yazısı olarak adlandırılan Sümer yazısı yumuşak kil tabletler üzerine metal parçalarının bastırılmasıyla yazılır ve sonra bu tabletler fırınlanarak sertleştirilirdi.
Sümerler, Mezopotamya’nın batak ve balçık konumundan ötürü anıtsal yapılarını taşkınlara karşı korumak gayesiyle daima yüksek bir set üzerine inşa etmişlerdir. Sümer yapılarının üst örtüsü daima toprak düz damdır. Bu dam, ülke dışından getirilen ahşap malzemeden kirişlerin üzerine sıkıştırılmış, geçirimsiz bir kil tabakasının örtülmesiyle oluşturulur.
Sümerler tuğlaların değişik dizilişlerinden yararlanarak kemer ve tonoz yapmayı öğrendiler. Aslında bu bir zorunluluktan doğmuştur. Şehirlerini taşkın sularından kurtarmak amacıyla kanallar açarak suyu yönlendiriyorlardı. Bu iş için anıtsal yapıların altından da geçen 4 m‘yi bulan genişlikte kanallar yapmışlardır. Sümerler ayrıca kubbeyi de geliştirip ilk uygulayan uygarlıktır ve bu üst örtü sistemleri ileride Roma mimarisinin temel taşlarından birini oluşturacaktır. Ancak ilk kubbeli yapılar Harran’dakilere benzer ilkel örneklerdir ve ortaları aydınlanma ve baca işlevleri için açık bırakılmıştır. Bu kubbeler saray ve konut odalarıyla toros denilen mezar yapılarında kullanılmıştır.
Konutlar
Sümer evleri bir avlunun üç yanını saran odalardan oluşur. Avlunun dördüncü yönünde genellikle evin girişi yer alır. Dışa kapalı olan bu evlerde çoğunlukla ikinci kat olur ya da birinci kat duvarları biraz daha yüksek tutularak, geceleri uyumaya elverişli, korkuluklu bir teras kat bulunur.
Tapınak ve saraylar
Her kentin merkezinde, kentin koruyucu tanrısının tapınağı ve yöneticinin sarayı bulunurdu. Kent kalın duvarlı surlarla kuşatılmıştı, aynı şekilde Sümerlerin ilk dönem tapınak ve sarayları da nehir taşkınlarına karşı çok kalın kerpiç dış duvarlarla korunuyordu. Sarayların belirgin bir planı yoktur. İhtiyaca göre büyüklü küçüklü avlu çevresinde sıralanmış oda ve salonlardan meydana gelir. Sümer tapınakları basit bir platform veya bir teras üzerinde yer alır. Genellikle ilk önce üst katlar tahrip olduğu için tapınağın mimari bölümlenmesi için bir şey söylemek güçtür. Ancak yine de tapınağın merkezini, içinde kült heykeli ve sunağın bulunduğu büyük bir salonun oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Sümerlerin, Zigurat adı verilen 3-7 kat arası değişen yüksekliklere sahip tapınakların gelişimi yeni Sümerler döneminde olmuştur. Bu dönemin tapınakları giderek küçülen katlar halinde birbiri üzerine yerleşen teraslardan oluşur ve en üstte yine asıl tapınak bölümü yer alır. İlk dönem yapılarında farklı olarak bunlarda fırınlanmış tuğlalar kullanılmıştır. Üst kat Tanrı’nın gökten inmesini sağlayan bir merdivenin başlangıcı kabul edildiğinden burada bir karşılama tapınağı bulunur. Zemin kat ise Tanrı’nın evi kabul edilir ve iki bölüm arasındaki merdivenler cennet ile dünyanın bağlantısını simgeler. Her katın dış yüzleri fırınlanmış tuğlalarla kaplanmıştır ve sıra sıra dışa taşkın ayaklar katların cephelerini monotonluktan kurtarır.
Mezar Mimarisi
Sümerlerde halka ait cenazeler, evin zemini altına ya da duvar kalınlığı içine gömülür. Ayrıca açık arazide açılan mezara gömülüp, baş ucunda süslemeli ve yazıtlı mezar taşı olan örnekler de vardır.
Sümerlerde büyük şahsiyetlerin gömüldüğü iki tür mezar görülür : Hipoje ve . Bu mezarlarda asıl ölünün dışında onun için kurban edilmiş ölüler ve çok kıymetli eşyalar da bulunmaktadır. Ancak bu tip mezarların büyük çoğunluğu daha önceki dönemlerde soyuldukları için gerçek zenginliklerini göstermekten uzaktır.
- Hipoje : Daha çok kral mezarlrı olan hipojeler yer altına gömülü 1 ya da 4 odası olan girişleri gizlenmiş yer altı mezarlarıdır.
- Tolos : Bunlar üzeri pişmiş toprak kapak ya da kubbe ile örtülmüş, dairesel planlı ve tek odalı yer üstü mezarlarıdır. Bu tür mezarların girişini ana yapıya bitişik üstü açık, dikdörtgen planlı bir koridor oluşturur.
Akkad Çağı
Mezopotamya’nın sanat hayatında, dağ kavimlerinin göçleri, kabartma formlu, görüntüye uygun hareketli, anatomiye düşkün bir sanatın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu sanat, derinliği olan bir heykel anlayışı olup, her yeni kavmin Mezopotamya’ya gelişi ile ortaya çıkan bir anlatım biçimi yaratmıştır.
Akkadlar’da mimarı, süsleyici bir ihtişama önem verdiği gibi, insanı şaşırtan plastik anlatımıyla da dikkati çeker. Bu Cemdet-Nasr’ın biçimlendirme şekline bağlanabilen ya da hiç olmazsa Cemdet-Nasr’a içten bir akrabalık gösteren bir sanattır.
Akkad çağına ait bulunan bütün rölyeflerde, esirlere yapılan işkence, önem kazanan bir konu olmuştur. Savaş sahneleri Mezopotamyalı için çok önemlidir. Bu eserlerin Sümer kültürü ile doğduğu, ancak Akkad çağında yapıldığı kabul edilmektedir. Savaş, zafer, esirler, esir düşmüş asker, hep iki kişi halinde karşı karşıya ve yan yana olarak anlatılmışlardır. Figürler üst üste getirilmediğinden vücutlar bağımsız olarak ifade edilmişlerdir. Mimarinin ilk gelişim basamağında rölyeflerdeki bu husus, hep böyle olmuştur. Eserlerde, elbise kumaşının altından vücudun formları belli olmaktadır. Ayak, bacak ve başın profilden, vücudun cepheden oluşu bütün rölyeflerde korunan bir anlatım şeklidir.
Figür olarak çevresi ile bağımsız, ayakta duran bir heykel, bu çağda Mezopotamya’da çok az görülmektedir. Ancak böyle, tam baş heykeli olarak kimi parçaların bugüne dek kaldığını görüyoruz.
Akkadlar zamanında dikkati çeken özelliklerden biri büyük anıt heykellerin azlığıdır.
Eski ve Yeni Babil Çağı (MÖ 1945-4400 ; MÖ 626-539)
Sümerlerin aşağı Mezopotamya’da gücünü kaybetmesi üzerine egemenlik Babil Krallığına geçmiştir. Bu dönemde mimari fazla gelişmemiş ama astronomide gelişmeler kaydedilmiştir.
Eski dönemin en önemli yapısı Ischali’de Ishtar tapınağıdır. Tapınak üç ayrı kutsal bölümü içeren dikdörtgen planlı bir yapı kompleksidir. Mimaride asıl gelişme yeni Babil çağında ve özellikle Nabukadnezar döneminde görülmüştür. Onun döneminde ortaya konulan eserler başkent Babil’in mimarisinde önemli bir pay sahibi olmuştur. Bu mimari eserler arasında şehrin tanrısı Marduk adına yapılan yedi katlı Zigurat, kral sarayı, asma bahçeleri ve tapınağa götüren tören yolunun başlangıcındaki Ishtar kapısı sayılabilir. Babil Fırat’ın Nabukatnezar tarafından surlar doğu ve kuzey yönünde genişletilmiş ve en kuzey köşeye kralın sarayı yapılmıştır.
İştar Kapısı
Kentin çok sayıda kapısı vardır ama bunlardan en önemlisi kapısıdır. Berlin müzesinde ön cephesi ayağa kaldırılmış, 12 m yüksekliğindeki kapının iki kemerli kapısı vardır ve kapılar iki yanında yer alan mazgallı kulelerin koruması altındadır. Kapıyı ilginç kılan mimarisinden çok, cephesindeki sırlı tuğlaların kullanımıyla sağlanan renkli görünümdür. Mavinin hakim olduğu renkli fon üzerinde, sarı sırlı tuğlalarla işlenmiş, Marduk’un simgesi ejder ve boğa motifleri bulunmaktadır. Benzer bir düzenlemeyi tören yolunun iki yanındaki yüksek duvarlar üzerinde de görmekteyiz. Burada her bir yanda altmışardan birer ayağını ileri uzatmış durumda görülen 120 aslan figürü işlenmiştir.
Kral sarayı
Kentin kuzeyinde bulunandan ayrı asıl saray bu tören yolunun sol tarafında kalmakta ve avlu çevresinde sıralanmış salonlar ve teraslardan oluşmaktadır.
Asma Bahçeleri
Sarayın hemen karşısında Dünyanın 7 Harikası'ndan biri olduğu kabul edilen Asma Bahçeleri yer almaktadır. Bu bahçeler kral ’ın dağlık bir ülkeden olan eşi Semiramis’in vatan hasreti çekmemesi için gerçekleştirilmiş yapay setler üzerine kurulmuştur. Bugün belirleyici izi olmamasına rağmen düz arazide bu teraslı bahçenin ayaklar üzerine oturan tonozlu bir altyapısı olduğu, üzerindeki kalın toprak tabakasına nadide ağaç türleri dikilerek, bunları Fırat’tan su dolaplarıyla çekilen suyla sulandığı varsayılıyor.
Dini Mimari (Tapınak)
Tanrı Marduk adına yaptırılan tapınak, 7 katlı, üst katına rampa ile ulaşılan 90m yüksekliğinde bir zigurattır. Tevrat’ta adı geçen Babil kulesinin bu yapı olduğu sanılır. Çok yıl sonra Büyük İskender Babil’e geldiğinde bu kuleyi yeniden yaptırmak amacıyla enkazını temizletmiş ama ömrü bu işe girişmeye yetmemiştir.
Asur mimarisi
Savaşçı bir kavim olan Asurlar yukarı Mezopotamya’nın dağlık coğrafi karakteri ile tam bir uyum gösterirler. İlk yerleşmeleri Dicle ile Zap suyu arasında, başkenti Asur olan bölgedir. Asur ülkesi dağlık bir bölge olduğu halde, mimaride Mezopotamya gelenekleri esas alınarak, mimari yapılarında fırınlanmış kerpiç tuğla ve sırlı tuğlalar kullanılmıştır.bu dönem mimarisinin en önemli özelliği 3 girişli kapıların ve bu kapıların solunda da taht salonunun olmasıdır.
Askeri Mimari
Asur kent surları Hitit geleneğinde olduğu gibi kalınlıkları 15 m’yi bulan çift sıra surla kuşatılıştır ama farklı olarak malzeme, kerpiç tuğladır. Kent kapılarına da önem verilmiştir. Bu kapıların girişlerinden başlayan yollar, kentin tapınak ve sarayının bulunduğu alana uzanan düzenli yollardır. Ayrıca burada poternaları da görürüz ama burada malzeme yine kerpiç tuğladır ve geçitlerin ikiden fazla girişi vardır. Yeni Asur askeri mimarisinde "Ekal Maşarti" ismi verilen uzun ince yapılar vardır. Bu yapılar da şehre yakın bağımsız alanlara kurulmuştur.
Sivil Mimari
Konutlar
Konut mimarisinde Bit-Hilani tarzı konutlar yapılmış ama bu ev şemasının adı, onların koyduğu isim ile tanınmıştır. Binaların üst örtüsü düz toprak damdır ama bunu sağlamak için gerekli ahşap malzeme bulunmadığı zaman binalar kubbe ya da tonoz üst örtü ile kapatılır ve bunun üzeri yine bir toprak tabakası örtülerek dam düzeltilmiş olurdu.
Saraylar
Mezopotamya geleneğine uyularak burada da anıtsal yapılar bir set ya da teras üzerine inşa edilir. Saray yapıları kompleks binalar olup birbirine geçişleri olan avlular çevresinde sıralanmış salonlardan meydana gelir ve bu tür yapıların duvarlarında nakış izlerine rastlanmıştır. Anıtsal yapıların kapılarını “Lamassu” denilen insan başlı, kanatlı ve beş ayaklı çok iri boğa heykelleri korumaktadır. En önemli saraylar Khorsabad’da II.Sargon’un ve Kalhu’da II. Asurbanipal’in saraylarıdır. Hitit orthostatlarını hatırlatan kabartmalı taş kaplama levhalarını burada da görürüz. Sarayların ilginç bir mimari elemanı, ileride Yunan mimarisinde karşılaşılacak olan Karyetid ve telemonların öncüsü konumunda olan atlantlardır ki bunlar üst yarısı kadın ya da erkek Heykeli formunda olan sütunlardır.
Dini Mimari
Sümer geleneğine uygun olarak Zigurat formunda yapılırlar ve 7 katlıdırlar. En üst kademede asıl tapınak bulunur. Ziguratların 7 katının her biri güneş tayfındaki 7 renkten birinin rengini taşır. Zigguratlar aynı zamanda astronomi için de önemli tapınaklardır. Zira en üst kat astronomi için ayrılmıştır.
Mezar Mimarisi
Asur şehirlerinde kent dışı bir mezarlık söz konusu değildir. Halk cenazesini yaşadığı evin bir odasının zeminine gömer. Kral ve soylular için kare ya da dikdörtgen planlı yer altı mezar odaları yapılırdı. Derinliği 2 metreyi geçmeyen bu mezar odalarında ölü toprak altına gömülür ya da zemin üstüne bir sanduka ile bırakılır, yanına da çeşitli eşyalar konurdu. Bu mezarlar üst örtülerine göre 2 çeşittir ki bunlardan ilki diğerinin prototipidir:
Kaynakça
wikipedia, wiki, viki, vikipedia, oku, kitap, kütüphane, kütübhane, ara, ara bul, bul, herşey, ne arasanız burada,hikayeler, makale, kitaplar, öğren, wiki, bilgi, tarih, yukle, izle, telefon için, turk, türk, türkçe, turkce, nasıl yapılır, ne demek, nasıl, yapmak, yapılır, indir, ücretsiz, ücretsiz indir, bedava, bedava indir, mp3, video, mp4, 3gp, jpg, jpeg, gif, png, resim, müzik, şarkı, film, film, oyun, oyunlar, mobil, cep telefonu, telefon, android, ios, apple, samsung, iphone, xiomi, xiaomi, redmi, honor, oppo, nokia, sonya, mi, pc, web, computer, bilgisayar
Mezopotamya sozcugu Grekce Potamos nehirler ve Mezos arasi sozcuklerinin birlesiminden dogmustur ve bu yeni sozcuk genel anlamda Firat ve Dicle nehirlerinin Anadolu yu terk ettigi bolgeden baslayip iki nehrin birleserek Basra korfezine dokuldugu noktaya dek uzanan nehirler arasindaki genis alani kapsar MezopotamyaFirat DicleAsuroloji SumerolojiImparatorluklar SehirlerSumerlerEridu Kis Uruk Ur Lagas Nippur GirsuAkad ImparatorluguAkad MariAmorilerIsin LarsaBabil ImparatorluguBabil KaldeAsur ImparatorluguAsur Nemrut Horsabad Ninova NinevehElamSusaKassitler Hurriler MitanniKronolojiMezopotamya tarihiSumer kral listesi Asur krallari listesi Babil krallari listesi Hitit krallari listesiDilSumerce AkadcaElam dili AramiceHurrice HititceMitolojiEnuma Elis GilgamisZiggurat NibiruMarduk Mezopotamya Mimarisi Ziggurat bkn https tr wikipedia org wiki Ziggurat Mezopotamya bataklik ve balcik bir bolgedir Her yil iki nehrin taskinlariyla bolge sular altinda kalir ama bu taskinlar ayni zamanda bolgenin bereketidir Bu nedenle cok eskiden beri bolgede yasam vardir Ayni nedenle bir cazibe merkezi olan bolgede hicbir zaman uzun sureli bir otorite basa gecmemistir Bolge zaman zaman yerli halklar ve saldirgan kavimlerin idaresine girmistir Bolgeyi Bagdat i orta nokta alip Asagi ve Yukari Mezopotamya olarak adlandirabiliriz Yukari Mezopotamya Asur yurdudur Bagdat in hemen asagisinda Akad ve Babil onun altinda Sumerler ve ucunun dogusunda Elemler gorulur Sumerlerle baslayan Mezopotamya Mimarisi yillarinda baslar ve gunumuze kadar gelir Sumerler MO 3000 basinda Firat ve Dicle Nehirlerinin mecralarina yerlestiler Bu insanlarin geldikleri yer yuksek Iran yaylalaridir Bundan onceki yerleri bilinmemektedir Ilk insaatlar kamis orguden olup uzerine balcik camuru sivaniyordu Bu yapi anlayisindan sonra pismis toprak tugla mimarinin esas yapi malzemesi olmustu Bu ilk cagda guzel formlu pismis kaplar bulunmustur Ancak bu kaplarda bir form ve sus yoktur Kaplarin uzerine ilk susler kazinarak yapilmistir Yukari Mezopotamya da nadiren tas malzeme bulunsa da asagida hic bulunmaz bunun icin hakim malzeme balciktan hazirlanan ve guneste ya da firinda kurutulan kerpic tugladir Tas malzeme disaridan getirilir ve yalnizca temellerde kullanilir tipki ahsap malzemenin de disaridan getirildigi gibi Mezopotamya parlak bir uygarlik gostermis olmasina ragmen bu dayaniksiz malzeme bolgedeki gorkemli yapilarin sekilsiz hoyuk kabartilarina donusmesine neden olmustur Oysa halklarinin ortaya koydugu anitsal yapilarin kullandiklari sirli tuglalarin parlak renkli yuzeyleriyle saglanan gorkemli gorunumleri vardi Mezopotamya sanati bir halkin bir imparatorlugun bir idare sisteminin karakter ve butunlugunu gostermez Mezopotamya nin cografi durumu yuzunden burada Babil ve Asur da ayri ayri uygarliklar dogar MO ilk binlerde Mezopotamya da kucuk kent devletleri vardir Bu kent devletleri aralarinda durmadan savasirlar Ve boylece yonetim bir kentten digerine gecer Ayrica distan gelen gocler yuzunden bu bolge suresiz olarak degismis ve gelisme olanagi bulamamistir Iste bu yuzden Mezopotamya da sanat Misir da oldugu gibi mantikli bir gelisim gosterememistir Bu nehir boyu sanati arkaik yonu ile akla uygun ve saglamdir Ancak Misir daki gibi portre anlayisli ve insani degildir Heykel sanati Misir a gore daha insaidir Yani tasvir etmemekte buna karsilik ogeleri yan yana getirerek insa etmektedir Bu bakimdan monoton ve dekoratiftir Mimari zengin buluslar ve yaraticilik icindedir Mezopotamya nin mimari sanatinda Misir da oldugu gibi sutun filpaye gibi ogeler ile cepheden anlatim simetrik olus ve dikey kurulus vardir Rolyeflerde teknik bakimindan derin bir kazima yoktur Genis yuzeylerde kubik bir anlatim icindedir Bacaklar birbirine paralel ve vucut dar bir bicimde gosterilmistir Elbiseler butun vucudu ortmektedir Bu kati cepheden anlatim simetri ve paralellik arkaik sanatlarin ortak ozelligidir Onasya heykeli Misir sanatina nazaran bir vucut heykelinden cok bir elbise heykelidir Onasya sanatinda figur Misir da oldugu gibi bir blok icinde olmayip figur bizzat bir bloktur Yani Onasya da form ve tasvir bir butun icindedir boylece figur temsil edici bir gorunus kazanmistir Mezopotamya mimarisindeki bazi ozellikler bize Onasya sanatinin tasvir edici degil insaci oldugunu gosterir Bu yonden inceleyince Mezopotamya sanatinin susleme sanatlarinda basarili olacagini ve oldugunu anlatir Sus ve ziynet meraki kaplarda mimaride silahlarda ve mobilyalarda acik olarak gozlemlenir Esya ve mimarideki susler bir duzey uzerinde gelisiguzel dagitilmamis olup ufki ve dikey olarak duzenlenmistir Yani tasvirsiz motif Mezopotamya sanatinin baslica ozelligi olmustur Mezopotamya sanatinin ilk zamanlarinda organik bicimlerin geometriklestirildigi ve sus ogesi haline getirildigi gorulur Ornegin Fara da bulunmus olan pismis topraktan bir levha uzerindeki yilanlarin bir orgu motifi haline getirildigi gorulmektedir Bu sekil degistirme bizim kilimlerimizde olan durumdur Germenlerin Gocler Cagindaki hayvan suslerine de benzemektedir Ancak bu ozellik Orta Asya da Avrupa ya gecmistir Bitki saplari sarmasik yapraklari cicekler guller ve palmiyelerin geometrik sitilizasyon Onasya suslemeleri meydana getirir Butun bu ogeler Asur dininin gosterisli tapinma sembolunde de vardir Onasya sanatina hakim olan bu insaci anlayis belki sanatta bir tasviri anlatima engel olduysa da bu ulkelerin mimari eserlerinde bir gerilemeye sebep olmamistir Onasya sanatinin mimarisi doga formlarinin taklidinden dogan motifler olmadigi gibi belli bir hayat durumunu anlatan motifler de degildir Mezopotamya ulkelerinin mimarilerinde akla dayanan matematik bir butun anlayisindan dogan duzen gorulur Ornegin esas salon ve yan odalar duzenli olarak birbirine baglanir Butun Onasya ulkelerinde oldugu gibi buyuk salon onem tasir Mezopotamya daki bu buyuk salon anlayisi dunyada yasama yani dunya nimetlerine onem verme ilkesine dayanir Buradaki gosteris ve ihtisam hep bu dunya icindir Iste bu anlayis anitsal gorkemli kabul salonlarinin mimarisine ve yuksek buyuk kapilara gidilmesine baslica neden olmustur Babil deki buyuk Istar Kapisi butun bu anlatilanlari saptar Boylece biz butun mimari unsurlari bir butun halinde yapi icinde yer aldiklarini goruruz Mimari suslerde tamamen geometriktir Dikey yuzeyler halinde yukselen duvarlara karsin duvar bitimine yakin derin bir yatay cizgi duvarlarda bir sacak etkisi yapar Bu cizgi fonksiyonsuz olmakla birlikte matematiksel insai bir form meydana getirir Yuvarlak filpayeler Onasya sanatinda daha ilk caglarda gorulur Duvarlar ve filpayeler renkli geometrik suslemelerle kaplanir Bu suslerin uzerleri duz renkli cubuklar ve boncuk kakmalarla kaplanir Sonunda bu suslemeler bir hali gorunusu kazanir Kesinlik ve geometriye dayanan formlar Mezopotamya sanatinda onemli bir yer tutan sutunlarda da kendini gosterir Bu mimarideki sutunlari Misir mimarisinde oldugu gibi bitkisel motifli sutun basliklari degil tamamen geometrik kesinlikteki kubik bir sisteme dayanan basliklar bicimlendirmistir Savasci heykellerinin de kapi kale ve tapinak kenarlarina konulusunda koruyucu figur dusuncesinin yeri vardir Boylece mimaride insan ve hayvan figurlerinin sus ogesi olma fonksiyonu yaninda hayati bir yeri oluyor ve bu mimarinin ayrilmaz bir parcasinin olmasinin nedenini de anlatiyor Yani resim ve heykeller Mezopotamyali icin koruyucu bir guctur Bu bakimdan mimaride gerekli yerini almaktadir Ayrica bu doga figurlerinin mimaride tasiyici bir fonksiyonunu olanlari da vardir Eski Sumer Cagi MO 2600 2500 Mezopotamya sanati Onasya sanatlari icinde yer alir Bu bolgede cesitli halklar yerlesmis birbirleriyle kultur iliskilerinde bulunmus savasmislardir Genis zaman araliklari icinde kultur onderligi birinden digerine gecmistir Bu halklar icinde Sami irkindan olmayanlar Kassitler Hurriler Mitanniler ve Sumerlerdir Bu kavimlerin nereden geldikleri belli degildir Mezopotamya nin ilk sanat hareketi muhtemel olarak MO 4000 yillarinda bir seramik ozelliginde acik olarak gorulur Seramik kaplarda geometrik motifleri olan derin sevgi acikca belirir Bu cagin kaplarinda geometrik susleme yaninda hayvan ve bitkilerin geometrik bir bicimle modul edilerek kap yuzeyinde duzenlendigi gorulur Bu kaplar ayrica renkli olarak yapilmis ve bu renkli seramiklere Halaf Kulturu renkli seramigi denmistir Bu cesit dekorasyonlu seramik samarra da en olgun seviyesini bulur Bitki motiflerinin stilize edilerek gayet acik kati formlar halinde yuzey doldurucu bir karakterde ozellikle dokuma motiflerinde gorulmektedir Mezopotamya Mimarisinde Cemdet Nasr Caginda Mimari ait mimarinin de yukarida gordugumuz bas heykeli gibi olgun mukemmelligine vardigini goruyoruz Bunlar tapinak yapilaridir Uruk ta Gaura tepesinde mimari butunlugu olan bir yapi bulunmustur Bu yapi bir esas salon ile yan odalardan ibarettir Temel planlarindan anlasildigi gibi bina matematik bir kat iyettedir Parcalarin birbirine baglanisi ve ic mekan formlari da bir amaca gore bicimlendirilmistir Buradan Mezopotamya mimarisinin bircok deneylerden sonra bu plana ulastigini anliyoruz Ortadaki uzunlamasina yapilmis salondan bu tapinagin yatay bir ayin sistemine uygun olarak insa edildigi anlasilmaktadir Esasen muhurler uzerindeki ayin resimlerinden yatay bir dini merasim duzeni oldugunu anliyoruz Mimari butunluk ve anitsal anlayis bakimindan cagin en ilginc eseri yine Gaura tepesindeki bir tapinakta gorunur Tapinaga giris kapisi binanin iki yanindaki cikinti arasina sikistirilmistir Giris buyuk bir salona acilir salonun ortasinda mihrap olacak bir yer vardir Orta salondan yanlardaki uzun salonlara giris kapilari bulunur Binanin tumunde oldukca simetrik bir insa gorulur Ancak plana dikkatle bakilacak olursa bu binanin simetrik olmadigi anlasilir Yanlardaki uzun salonlarin ortadaki esas salona gore daha yuksek olduklari sanilmaktadir Cunku Babil deki kent kapilarinin da ayni bicimde olduklari biliniyor Uruk Cendet Nasr kulturunun arastirilmasinda bircok tabakalar cikarilmistir Bu kulturun eserleri arasinda iki halk tabakasinin eserleri bulundugu anlasilmaktadir Bunlardan biri halka hukmeden tabaka digeri ise asagi tabaka ya da yerli halk tabakasidir Sonradan buraya gelip de hakim olan halkin esas yerlileri buradan cikarmadiklari anlasiliyor Yerli halkin eserleri mozaik gibi bir teknikle ve geometrik anlayistaki suslemelerdir Bugun Berlin de bulunan mozaik bir duvar bu ilk yerli halkin eserleri arasindadir Boylece Uruk ve Cemdet Nasr caglari incelendiginde iki anlayista eserler gorulur Bunlardan biri geometrik anlamda bir susleme dekorasyon anlayisidir Digeri ise tasviri rolyef ve heykel sanatidir Yani biri soyut dekoratif anlamda bir sanat digeri ise doga gozleminden yararlanilarak yapilmis olan heykel ve rolyef sanatidir Mimaride de yatay bir icaplarina uygun bir uzun salon vardir Soyut geometrik susleme sanatinin bu ilk yerli halkin sanati oldugu anlasilmistir Tasviri ve canli dogal ifadenin sanatin ise sonradan gelip yerlilere hukmeden halka ait oldugu anlasilmistir Bu sonuca goturen nedenler aciktir Uruk Cemdet Nasr kulturun sonuna dogru birden geometrik soyut anlatim yeniden cogalir ve birinci plana gecer Buradan da eski yerli halkin yeniden kendi yonetimlerini ellerine gecirdikleri sonucu cikarilmaktadir Iste bu degisme sirasinda biz tarihte ilk kez olarak yazinin bulundugunu goruyoruz Boylece bu cagda Mezopotamya dunyada ilk kez yaziyi Misir dan once icat etmis oluyor Bu dunya ve insanlik tarihinde onemli bir olaydir Mesilim Cagi MO 2600 2500 Bu cag Cemdet Nasr ile arasindaki zamani kapsar Bu cagin eserlerinde kahraman motifleri yarisi insan yarisi hayvan figurleri yaninda vahsi hayvanlar bogalar yirtici kuslar ve bilhassa aslanlar yer alirlar Lagasli nin vazosu ile El Obed e bulunan bakir rolyef bu cagin en iyi eserlerindendir Entemena nin gumus vazosu uzerinde yukarida bahsedilen aslan basli kus motifi yer almaktadir Bu esas motif birbirlerine arkalarini vermis simetrik iki aslanin ust ortasinda gorulur Vazo uzerindeki bu bicimlendirme tamamen cizgiye dayanan bir anlatimdir Bu cagin onemli olan tarzi Cemdet Nasr in formlu uslubundan tamamen cizgiye dayanmasiyla ayrilir Bu cagda Cemdet Nasr caginin tas vazolarindaki cikintili ve hareketli heykel anlayisindan siluet anlayisindaki desenlere donuluyor ve Uruk caginin mimarisi icinde bir renkli hali goruntusu veren motiflere ulasiliyor Bu suretle gemetrik dekoratif figurlerin icinde yer alan bir seridin tavana kadar uzadigi gorulur Insan ve hayvanlarin dekoratif motifler haline geldigi duvar yuzeyi ustunde yazi desenlerinin de degerlendirdigi gorulur Rolyef figurlerinin cehrelerinde burun ve alin bir cizgi ile geometrik ucgen halinde ifade edilmistir Bu anlatim seklinin tarihten onceki zamanlarin tasvirine benzedigini goruruz Buradan da anlasildigi gibi klasik anlamda bir heykele dogru gelisen Cemdet Nasr cagindan tekrar saf bir arkaizme gidiliyor Lagas ta bulunan bir rolyefte Kral Urnanse karisi ve cocuklari ile birlikte resmedilmistir Rolyefte bir tapinagin kurucusu olarak kral basi ustunde bir sepetle toprak tasimaktadir Rolyefin alt tarafinda gene kralin elinde bir bardak vardir Bu kulture ait rolyef anlayisi da onceki El Obed kulturunde de vardir Mesilim caginin ilk kaba ve derinligi olmayan figurlu heykel uslubu Kisli Mesilim kralinin adina gore isimlendirilmistir Ilk bakista bu figurlerde bir Cemdet Nasr ornegi gorulur Oyle ki Cemdet Nasr kaplarindaki yuksek rolyefin cikintili ifadesi icinde boga yerine aslan bicimlendirilmistir Ne var ki bu cikintilarin yuzeyler halinde oldugu da dikkat edilince anlasilir Bu cagin bicimlendirmesi dekoratiftir Bu cagda yeni gelen bir kavmin mimarisi de degisiktir Yapilarinda kullandiklari tuglalarin bir tarafi duz diger tarafi hafif bombelidir Tuglalar dikine bir balik kilcigi gibi dizilmekte ve boylece binanin yuzunde bir susleme meydana getirilmektedir Bu kavimden onceki Cemdet Nasr halkinin kullandigi tuglalar ise duzgun dikdortgen prizma bicimindeydi Bir tarafi bombeli tuglalarin secimi bu halkin eskiye ait bir insaat aliskanligini vermektedir Esasen Cemdet Nasr caginin kuvvetli kalin yapilari bu tugla ile insa edilemezdi Ornek olarak Esunnak ta bugun Tell Asmar denilen bolgede bir Mesilim cagi eseri olan Square Tapinaginda Cemdet Nasr kati yonlu ve esas oda ile oteki odalarin simetri icinde oldugu duzeni yoktur Bu tapinagin plani kare degildir Binanin ic planin da tam bir geometrik duzen gorulmez Ortadaki esas salonun oteki odalar ile olan iliskileri de belirsizdir Binanin tumu bir ev gibidir Bu yapinin bir tapinak oldugu dusunulurse Cemdet Nasr caginin Tanri sembolune oranla burada Tanri nin bir cesit insanlastirildigi dikkati ceker Sumer Mimarisi MO 5000 1950 Ilk Sumerler MO 5000 2400 Yeni Sumerler MO 2150 1950 Mezopotamya halklarindan biri olan Sumerler ne Hint Avrupa kavimlerinden ne de Semit halklarindandir Sumerler MO 3000 basinda Firat ve Dicle nehirlerinin mecralarina yerlesmislerdir Bu insanlarin geldikleri yer yuksek Iran yaylalaridir Dicle ve Firat in sularini kanallarla tarlalarina kadar getirmisler suyun akisini duzenlemislerdir Ilk insaatlar kamis orguden olup uzerine balcik camuru sivaniyordu Bu yapi anlayisindan sonra pismis toprak tugla mimarinin esas yapi malzemesi olmustu Susa daki en eskiye ait kalintilarin formlari taninmayacak kadar degisime ugramistir Hayvanlarin cok basitlestirilmis siluetleri vazolarin uzerindeki teke resimleri gibi tamamen dekoratif ogeler halindedir Yani hayvan gorunusunu tamamen kaybeden motifler haline gelmistir Vazolarin uzerini susleyen bu ilk ressamlar bir gelisim basamagini boylece karakterize etmislerdir Bu suslemelerdeki aciklik kesinlik dekoratif bicimlendirme ve siluet anlatimi ile kuslara ve diger hayvanlara ait ilgi yuzunden Iran in prehistorik ozellikleri ile bir paralellik icinde oldugu hususunda bazi tahminler yurutulmektedir Sumerler yaziyi ilk bulan uygarliktir Tapinaklarda mallarini depoladiklari odalarin kapilarina ne tur urun oldugunu gosteren isaretler koymuslar ve bu isaretler gelistirilerek bir yazi diline donusturulmustur Civi yazisi olarak adlandirilan Sumer yazisi yumusak kil tabletler uzerine metal parcalarinin bastirilmasiyla yazilir ve sonra bu tabletler firinlanarak sertlestirilirdi Sumerler Mezopotamya nin batak ve balcik konumundan oturu anitsal yapilarini taskinlara karsi korumak gayesiyle daima yuksek bir set uzerine insa etmislerdir Sumer yapilarinin ust ortusu daima toprak duz damdir Bu dam ulke disindan getirilen ahsap malzemeden kirislerin uzerine sikistirilmis gecirimsiz bir kil tabakasinin ortulmesiyle olusturulur Sumerler tuglalarin degisik dizilislerinden yararlanarak kemer ve tonoz yapmayi ogrendiler Aslinda bu bir zorunluluktan dogmustur Sehirlerini taskin sularindan kurtarmak amaciyla kanallar acarak suyu yonlendiriyorlardi Bu is icin anitsal yapilarin altindan da gecen 4 m yi bulan genislikte kanallar yapmislardir Sumerler ayrica kubbeyi de gelistirip ilk uygulayan uygarliktir ve bu ust ortu sistemleri ileride Roma mimarisinin temel taslarindan birini olusturacaktir Ancak ilk kubbeli yapilar Harran dakilere benzer ilkel orneklerdir ve ortalari aydinlanma ve baca islevleri icin acik birakilmistir Bu kubbeler saray ve konut odalariyla toros denilen mezar yapilarinda kullanilmistir Konutlar Sumer evleri bir avlunun uc yanini saran odalardan olusur Avlunun dorduncu yonunde genellikle evin girisi yer alir Disa kapali olan bu evlerde cogunlukla ikinci kat olur ya da birinci kat duvarlari biraz daha yuksek tutularak geceleri uyumaya elverisli korkuluklu bir teras kat bulunur Tapinak ve saraylar Her kentin merkezinde kentin koruyucu tanrisinin tapinagi ve yoneticinin sarayi bulunurdu Kent kalin duvarli surlarla kusatilmisti ayni sekilde Sumerlerin ilk donem tapinak ve saraylari da nehir taskinlarina karsi cok kalin kerpic dis duvarlarla korunuyordu Saraylarin belirgin bir plani yoktur Ihtiyaca gore buyuklu kucuklu avlu cevresinde siralanmis oda ve salonlardan meydana gelir Sumer tapinaklari basit bir platform veya bir teras uzerinde yer alir Genellikle ilk once ust katlar tahrip oldugu icin tapinagin mimari bolumlenmesi icin bir sey soylemek guctur Ancak yine de tapinagin merkezini icinde kult heykeli ve sunagin bulundugu buyuk bir salonun olusturdugunu soyleyebiliriz Sumerlerin Zigurat adi verilen 3 7 kat arasi degisen yuksekliklere sahip tapinaklarin gelisimi yeni Sumerler doneminde olmustur Bu donemin tapinaklari giderek kuculen katlar halinde birbiri uzerine yerlesen teraslardan olusur ve en ustte yine asil tapinak bolumu yer alir Ilk donem yapilarinda farkli olarak bunlarda firinlanmis tuglalar kullanilmistir Ust kat Tanri nin gokten inmesini saglayan bir merdivenin baslangici kabul edildiginden burada bir karsilama tapinagi bulunur Zemin kat ise Tanri nin evi kabul edilir ve iki bolum arasindaki merdivenler cennet ile dunyanin baglantisini simgeler Her katin dis yuzleri firinlanmis tuglalarla kaplanmistir ve sira sira disa taskin ayaklar katlarin cephelerini monotonluktan kurtarir Mezar Mimarisi Sumerlerde halka ait cenazeler evin zemini altina ya da duvar kalinligi icine gomulur Ayrica acik arazide acilan mezara gomulup bas ucunda suslemeli ve yazitli mezar tasi olan ornekler de vardir Sumerlerde buyuk sahsiyetlerin gomuldugu iki tur mezar gorulur Hipoje ve Bu mezarlarda asil olunun disinda onun icin kurban edilmis oluler ve cok kiymetli esyalar da bulunmaktadir Ancak bu tip mezarlarin buyuk cogunlugu daha onceki donemlerde soyulduklari icin gercek zenginliklerini gostermekten uzaktir Hipoje Daha cok kral mezarlri olan hipojeler yer altina gomulu 1 ya da 4 odasi olan girisleri gizlenmis yer alti mezarlaridir Tolos Bunlar uzeri pismis toprak kapak ya da kubbe ile ortulmus dairesel planli ve tek odali yer ustu mezarlaridir Bu tur mezarlarin girisini ana yapiya bitisik ustu acik dikdortgen planli bir koridor olusturur Akkad Cagi Mezopotamya nin sanat hayatinda dag kavimlerinin gocleri kabartma formlu goruntuye uygun hareketli anatomiye duskun bir sanatin ortaya cikmasina sebep olmustur Bu sanat derinligi olan bir heykel anlayisi olup her yeni kavmin Mezopotamya ya gelisi ile ortaya cikan bir anlatim bicimi yaratmistir Akkadlar da mimari susleyici bir ihtisama onem verdigi gibi insani sasirtan plastik anlatimiyla da dikkati ceker Bu Cemdet Nasr in bicimlendirme sekline baglanabilen ya da hic olmazsa Cemdet Nasr a icten bir akrabalik gosteren bir sanattir Akkad cagina ait bulunan butun rolyeflerde esirlere yapilan iskence onem kazanan bir konu olmustur Savas sahneleri Mezopotamyali icin cok onemlidir Bu eserlerin Sumer kulturu ile dogdugu ancak Akkad caginda yapildigi kabul edilmektedir Savas zafer esirler esir dusmus asker hep iki kisi halinde karsi karsiya ve yan yana olarak anlatilmislardir Figurler ust uste getirilmediginden vucutlar bagimsiz olarak ifade edilmislerdir Mimarinin ilk gelisim basamaginda rolyeflerdeki bu husus hep boyle olmustur Eserlerde elbise kumasinin altindan vucudun formlari belli olmaktadir Ayak bacak ve basin profilden vucudun cepheden olusu butun rolyeflerde korunan bir anlatim seklidir Figur olarak cevresi ile bagimsiz ayakta duran bir heykel bu cagda Mezopotamya da cok az gorulmektedir Ancak boyle tam bas heykeli olarak kimi parcalarin bugune dek kaldigini goruyoruz Akkadlar zamaninda dikkati ceken ozelliklerden biri buyuk anit heykellerin azligidir Eski ve Yeni Babil Cagi MO 1945 4400 MO 626 539 Sumerlerin asagi Mezopotamya da gucunu kaybetmesi uzerine egemenlik Babil Kralligina gecmistir Bu donemde mimari fazla gelismemis ama astronomide gelismeler kaydedilmistir Eski donemin en onemli yapisi Ischali de Ishtar tapinagidir Tapinak uc ayri kutsal bolumu iceren dikdortgen planli bir yapi kompleksidir Mimaride asil gelisme yeni Babil caginda ve ozellikle Nabukadnezar doneminde gorulmustur Onun doneminde ortaya konulan eserler baskent Babil in mimarisinde onemli bir pay sahibi olmustur Bu mimari eserler arasinda sehrin tanrisi Marduk adina yapilan yedi katli Zigurat kral sarayi asma bahceleri ve tapinaga goturen toren yolunun baslangicindaki Ishtar kapisi sayilabilir Babil Firat in Nabukatnezar tarafindan surlar dogu ve kuzey yonunde genisletilmis ve en kuzey koseye kralin sarayi yapilmistir Istar Kapisi Kentin cok sayida kapisi vardir ama bunlardan en onemlisi kapisidir Berlin muzesinde on cephesi ayaga kaldirilmis 12 m yuksekligindeki kapinin iki kemerli kapisi vardir ve kapilar iki yaninda yer alan mazgalli kulelerin korumasi altindadir Kapiyi ilginc kilan mimarisinden cok cephesindeki sirli tuglalarin kullanimiyla saglanan renkli gorunumdur Mavinin hakim oldugu renkli fon uzerinde sari sirli tuglalarla islenmis Marduk un simgesi ejder ve boga motifleri bulunmaktadir Benzer bir duzenlemeyi toren yolunun iki yanindaki yuksek duvarlar uzerinde de gormekteyiz Burada her bir yanda altmisardan birer ayagini ileri uzatmis durumda gorulen 120 aslan figuru islenmistir Kral sarayi Kentin kuzeyinde bulunandan ayri asil saray bu toren yolunun sol tarafinda kalmakta ve avlu cevresinde siralanmis salonlar ve teraslardan olusmaktadir Asma Bahceleri Sarayin hemen karsisinda Dunyanin 7 Harikasi ndan biri oldugu kabul edilen Asma Bahceleri yer almaktadir Bu bahceler kral in daglik bir ulkeden olan esi Semiramis in vatan hasreti cekmemesi icin gerceklestirilmis yapay setler uzerine kurulmustur Bugun belirleyici izi olmamasina ragmen duz arazide bu terasli bahcenin ayaklar uzerine oturan tonozlu bir altyapisi oldugu uzerindeki kalin toprak tabakasina nadide agac turleri dikilerek bunlari Firat tan su dolaplariyla cekilen suyla sulandigi varsayiliyor Dini Mimari Tapinak Tanri Marduk adina yaptirilan tapinak 7 katli ust katina rampa ile ulasilan 90m yuksekliginde bir zigurattir Tevrat ta adi gecen Babil kulesinin bu yapi oldugu sanilir Cok yil sonra Buyuk Iskender Babil e geldiginde bu kuleyi yeniden yaptirmak amaciyla enkazini temizletmis ama omru bu ise girismeye yetmemistir Asur mimarisi Savasci bir kavim olan Asurlar yukari Mezopotamya nin daglik cografi karakteri ile tam bir uyum gosterirler Ilk yerlesmeleri Dicle ile Zap suyu arasinda baskenti Asur olan bolgedir Asur ulkesi daglik bir bolge oldugu halde mimaride Mezopotamya gelenekleri esas alinarak mimari yapilarinda firinlanmis kerpic tugla ve sirli tuglalar kullanilmistir bu donem mimarisinin en onemli ozelligi 3 girisli kapilarin ve bu kapilarin solunda da taht salonunun olmasidir Askeri Mimari Asur kent surlari Hitit geleneginde oldugu gibi kalinliklari 15 m yi bulan cift sira surla kusatilistir ama farkli olarak malzeme kerpic tugladir Kent kapilarina da onem verilmistir Bu kapilarin girislerinden baslayan yollar kentin tapinak ve sarayinin bulundugu alana uzanan duzenli yollardir Ayrica burada poternalari da goruruz ama burada malzeme yine kerpic tugladir ve gecitlerin ikiden fazla girisi vardir Yeni Asur askeri mimarisinde Ekal Masarti ismi verilen uzun ince yapilar vardir Bu yapilar da sehre yakin bagimsiz alanlara kurulmustur Sivil Mimari Konutlar Konut mimarisinde Bit Hilani tarzi konutlar yapilmis ama bu ev semasinin adi onlarin koydugu isim ile taninmistir Binalarin ust ortusu duz toprak damdir ama bunu saglamak icin gerekli ahsap malzeme bulunmadigi zaman binalar kubbe ya da tonoz ust ortu ile kapatilir ve bunun uzeri yine bir toprak tabakasi ortulerek dam duzeltilmis olurdu Saraylar Mezopotamya gelenegine uyularak burada da anitsal yapilar bir set ya da teras uzerine insa edilir Saray yapilari kompleks binalar olup birbirine gecisleri olan avlular cevresinde siralanmis salonlardan meydana gelir ve bu tur yapilarin duvarlarinda nakis izlerine rastlanmistir Anitsal yapilarin kapilarini Lamassu denilen insan basli kanatli ve bes ayakli cok iri boga heykelleri korumaktadir En onemli saraylar Khorsabad da II Sargon un ve Kalhu da II Asurbanipal in saraylaridir Hitit orthostatlarini hatirlatan kabartmali tas kaplama levhalarini burada da goruruz Saraylarin ilginc bir mimari elemani ileride Yunan mimarisinde karsilasilacak olan Karyetid ve telemonlarin oncusu konumunda olan atlantlardir ki bunlar ust yarisi kadin ya da erkek Heykeli formunda olan sutunlardir Dini Mimari Sumer gelenegine uygun olarak Zigurat formunda yapilirlar ve 7 katlidirlar En ust kademede asil tapinak bulunur Ziguratlarin 7 katinin her biri gunes tayfindaki 7 renkten birinin rengini tasir Zigguratlar ayni zamanda astronomi icin de onemli tapinaklardir Zira en ust kat astronomi icin ayrilmistir Mezar Mimarisi Asur sehirlerinde kent disi bir mezarlik soz konusu degildir Halk cenazesini yasadigi evin bir odasinin zeminine gomer Kral ve soylular icin kare ya da dikdortgen planli yer alti mezar odalari yapilirdi Derinligi 2 metreyi gecmeyen bu mezar odalarinda olu toprak altina gomulur ya da zemin ustune bir sanduka ile birakilir yanina da cesitli esyalar konurdu Bu mezarlar ust ortulerine gore 2 cesittir ki bunlardan ilki digerinin prototipidir Kaynakca Bertman Stephen 2005 Handbook to life in ancient Mesopotamia New York Oxford University Press ISBN 978 0195183641 Radner Karen 2011 The Oxford handbook of cuneiform culture Oxford Oxford University Press ISBN 978 0198856030